aleviler niye namaz kılmaz / ALEVİLER NEDEN CAMİYE GİTMEZ ? NEDEN NAMAZ KILMAZ ? | By Hacı Bektaş

Aleviler Niye Namaz Kılmaz

aleviler niye namaz kılmaz

Alevîler canımızdır

Şu hakikati Alevî canlarımızı istismar etmek isteyen herkesin bilmesi lâzımdır: Alevîlik, İslâmiyetin dışında ayrı bir din değildir. Alevîlik, İran, Irak Şiîliği'nden ve Suriye Nusayriliği'nden tamamen farklıdır. Şiî mezhebinin mutaassıp kaideleri ile Türkiye Alevîliği'nin hiçbir alâkası yoktur. Alevîlik, katı kurallarla kurumlaştırılmış bir mezhep değil, gönülden gönüle ulaşmış bir 'yol'dur (tarîk). Bu sebepledir ki, Alevîlik 'Bektaşi Tarikatı' ile birlikte gelişmiş; Horasan Alperenleri'nden Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri de, Alevîlerin rehberi olmuştur. Alevî deyişiyle, 'Mürşit' Hz. Muhammed (s.a.v.), 'Pîr' Hz. Ali (k.v.), 'Rehber' ise Hacı Bektâş-ı Velî'dir (k.s.).
Alevîlerin İslâm inancına göre İslâm'ın şartları değişmez. Alevîler de kelime-i şahadet getirir, namaz kılar, oruç tutar, zekât verir ve Hacca giderler. Nasıl ki Sünnîler arasında ibadetini edâ etmeyenler varsa, Alevîler arasında da vardır. Alevîler, câmiye ilâve olarak bir nevi dergâh olan Cemevi'ne de giderler. Esasen, 'cem' de bir ibadet değil, bir 'zikir'dir. Alevîler, 'cem âyini'nde, Allah, Muhammed, Ali ve Ehlibeyti zikrederler. 'Cami- Cemevi' tartışması, ayrılıkçıların uydurduğu sunî bir meseledir. Aslında, Müslümanlar her yerde ibadet edebilirler, Cemevi'nin ibadethane olarak kabul edilip edilmemesi, Müslüman Türk toplumunun ayrılık sebebi yapılamaz.
Alevîlerin tamamına yakın kısmı (yaklaşık yüzde 95'i) Türkmen'dir. Orta Asya'dan getirdiğimiz Türk geleneklerinin yaşatılmasında Alevîlerin büyük katkısı olmuştur.
Alevîler, hiçbir şekilde 'dinî' ve 'etnik' azınlık değillerdir. Her devirde, bu milletin ve vatanın gerçek sahipleri arasında olmuşlardır.
Onlar bizim canımızdır

***


Alevîler canımızdır ama son aylarda kendi iğrenç menfaatleri için 'cân' ile 'cânan'ın arasını açmak isteyenler var.
Evvelâ, AB çevreleri Alevîleri 'dinî azınlık' olarak tanımlayarak Türkiye'yi Lozan tartışmasına yeniden çekmek istediler. Daha sonra Türk milleti arasına nifak sokmak isteyen mihraklar, Alevîliği İslâmiyetin dışında ayrı bir din olarak göstermeye çalıştılar. Her iki iblisâne teşebbüs de bizzat Alevîlerin ittifak hâlinde tepkisiyle karşılaştı ve tesirsiz kaldı.
Şimdi de 'Cami-Cemevi Projesi'ni bahane eden şiddet taraftarı göstericiler Alevî canlarımızı sokağa dökmeye çalışıyorlar.
Türkiye'de Alevîlerin çoğunlukla CHP'ye oy verdiği ve CHP'yi desteklediği söylenir. Siyasî tercihleri ne olursa olsun makbulümüzdür. Yeter ki hukuk dışı şiddet gösterilerine âlet edilmesinler.
'Alevîlik ayrı bir dindir' diyenlere bakınız; karşınızda marksist, materyalist ve ateist suratlar göreceksiniz.
Cami ile Cemevi'nin beraberliğine karşı çıkarak Alevîlerin Sünnîleştirilmeye çalışıldığını söyleyenlere bakınız; hiçbirinin ömründe bir defa bile Cemevi'ne gitmediğini görürsünüz. Bütün dertleri Türkiye'de huzursuzluk ve anarşi oluşturmaktır. Benim Alevî canlarımın PKK terör örgütüyle, DHKP-C, TİKKO gibi kokuşmuş komünist taşeron örgütlerle ne ilgisi olabilir?
Bu ay sonundan itibaren başlatılması planlanan şiddet ve terör eylemlerinde yer almak, demokratik hakları kullanmak değil, açıkça Türkiye'ye ihanet olacaktır.

***


Son olarak bir çift sözümüz var:
Birincisi Alevî canlarımıza Sakın dış çevrelerin ve ayrılıkçı odakların tahrikine kapılarak kendi vatanınızın millî menfaatlerine zarar vermeyiniz.
İkincisi de CHP'ye Sakın kendisini Alevî militan gösteren, aslında din düşmanı olan teröristleri sokağa döküp yıkıcılık yapmaya çalışmayınız.

Okuyanların hatırlayacağı üzere bir önceki yazıda Bektaşilikte namaz meselesini ele almıştım. Bu sefer aynı soruyu Aleviler için soracağım ve cevabını aramaya çalışacağım.

Yazı iki bölümden oluşacak. İlk bölümde Aleviliğin yazılı kaynaklarında namaz ile ilgili görüşleri aktarmaya çalışacağım. İkinci bölümde ise ki bir sonraki yazı olacak, günümüz Alevilerindeki uygulamalara değinmeye çalışacağım.

Alevilik üzerine çalışmanın doğasından kaynaklanan birtakım zorluklar var. Şifahi kültüre dayandığı için tüm öğreti neredeyse hafızalarda taşınması ve nesilden nesile sözlü olarak aktarılması, yazılı kaynakların az ve metinlerin kimi sorunlar taşıması araştırmacıların işini güçlendiren maddi sorunlar. Bir de homojen bir Aleviliğin olmaması, ibadet ve inançların döneme ve coğrafyaya göre değişmesi gelince herhangi bir konu üzerinde genel değerlendirme yapmak iyice zorlaşıyor.

Bu problemleri göz önünde bulundurarak bilinen ve kabul gören yazılı kaynaklarda namaz ile ilgili kısımları aktarmaya çalışayım. Alevilik üzerine çalışan araştırmacıların kabul ettiği temel kaynaklar buyruklar, menkıbenameler, fütüvvetnameler ve beş büyük ozanın şiirleridir. Ayrıca gelenek içinde anlatılan Hz. Peygamber, Hz. Ali ve Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile ilgili menkıbe ve destanlar da zikredilebilir.

HACI BEKTAŞVELî'NİNVİLAYETNÂME'Sİ VE MAKALAT'I

Hacı Bektaş Veli'nin Makalât'ında namaz kuvvetli bir şekilde vurgulanır. Ancak Makalât'ın Hacı Bektaş'a ait olup olmadığı konusunda zaman zaman tartışmalar çıksa da son zamanlarda kabul gören genel görüş eserin Hacı Bektaş'a ait olduğu şeklinde. Makalât'ta susuz abdest, abdestsiz da namaz olmayacağı gibi namazsız da Allah'a yaranma ve yaklaşma olmayacağından bahsedilir. Bir başka yerde namaz ile insan ömrü arasında bir benzerlik kurulur. Çocukluk çağı irte yani sabah namazına, büluğ çağı öğle, yiğitlik çağı ikindi, olgunluk çağı akşam, yaşlılık ise yatsı namazına benzetilir. Hacı Bektaş Veli'nin kerametleri arasında zikredilen olaylardan biri de darı çeçinin üzerinde iki rekat namaz kılmaktır. Vilayetnâme'de ise Hacı Bektaş'ın riyazetinin derecesini anlatırken örnek olarak namaz kılarken yaşadıkları anlatılır.

BUYRUKLAR

Bir diğer kaynak olan Buyruklarda da namaz muhtelif şekillerde geçer. Hz. Peygamber'in iki rekat namaz kılması, evliyanın dostu olmak için namaz ve niyazın gerekli olması, şeriat makamında namazın cemaatle kılınmasının sevap olmasının tarikat makamında mürşid huzurunda cem olup sohbet halkasında oturup günahlardan dolayı tevbe edip affedilmenin istenmesi arasındaki ilişkiden bahsedilmesi, "Bunlar, hayvanlar gibidirler, hatta daha aşağılıktırlar." (Araf ) ayetinde geçen daha aşağılıkların salat ve zekat ehli olmayanlar olarak açıklanması sanırım yeterince bilgi vermekte.

İmam Cafer-i Sadık Buyruğu'nda, şeriat, tarikat, marifet, hakikat ve pirliğin Muhammed Ali'den kaldığı ve bu nedenle evlâd-ı Resül'den başkasının pirlik, seyhlik, meşayihlik yapması ve talip tutmasının caiz olmadıgı söylenir. Böylelerinin yedikleri haram, yıkadıkları murdar ve müfsittir, yeziddirler ve yoldan sürgündürler.

Şeyh Safi Buyruğu'nda, taliplerin dini konularda ibadetlerini yapacak kadar dini bili sahibi olmaları, namaz ve zekat gibi ibadetlerin yapılması gerektiği söylenir. Ancak namaz kılmanın yetmediği, asıl önemli olanın doğru sözlü olmak, güzel ahlak sahibi olmak, helal lokma yemek gerektiğini de ilave eder. Yalan söylemek, kötü huylu olmak ve haram lokma yedikten sonra namaz kılmanın faydası yoktur. Beş vakit namaz kılacak tarikat ehli kardeşlerin her sabah abdest alması, on iki imam ve on dört masumu yad ederek onlardan yardım istemesi, silsilede zikredilen şeyhlerin isimleri söylenerek ruhaniyetlerinden istimdad edilmesi, ehl-i beyt düşmanlarına teberra edip dostalarına tevellada bulunulması istenir. Beş vakit namazı kılmayan taliplerin imanlarının sakat olacağı, Şah'a layık ve dergaha makbul olmayacağını da ekler.

Bir başka Buyruk metninde şu ibareler yer alır:

Âl-i evlâdın vasfını her dil vasfedemez. Ve her kulak işitip anlayamaz. Muhibb-i âl-i evlâd olan günâh-ı sagâirden havf etmeye ki rûz-ı cezâda ona şefâat erişir. Eğer günâh-ı kebâir ederse ona şefâat erişmez, neûzu billâh. Bir kimse âl-i evlâda muhîb olmazsa cemi ömründe günah etmese, bir vakit namazı kazaya kalmasa ve her sene kurbanı Arafat'ta kesse cemi ef'âli fâsiddir. Ali ve evlâdına kast edene lanet, muhabbet edene rahmet.

Bir diğer Buyruk'ta sufilerin mürşidine nikahlı gibi bağlı olduğunu ve mürşidinin rızasını almadan yedi adım atsa nikahının düşeceği ve yenilenmesi gerektiğinden bahsedilir. Mürşidi kendisinden razı olmadıkça beş vakit namaz kılsa bile kıyamet günü cennetten mahrum kalacağı söylenir.

DÖRT KAPI KIRK MAKAM

Gelenekte kendisine sıkça atıfta bulunulan Ahmet Yesevî'nin Fakrnâme'sinde dört kapı kırk makamlardan bahsederken şeriatın on makamından biri namaz kılmak olarak zikredilir. Hacı Bektaş'ın Makalat'ında da aynı şekilde ilk kapı olan şeriatın makamları arasında namaz yer alır.

Risâle-i Şeyh Safi'de zikredilen şeriat kapısının yedi makamından biri de namazdır.

İmam Cafer Buyruğu'na göre ise şeriat beştir ve beş şey ile bağlanır ve açılır. İlk olarak ahmaklıkla bağlanır, kulluk ve namaz ile de açılır. Nefisle bağlanır, ibadet ile açılır. Asilik ve acele ile bağlanır, niyaz ile açılır. Küfür ile bağlanır, iman ile açılır. Şirk ile bağlanır, hayır ve ihsan ile açılır.

Şeriatın ne olduğunu ise yine Buyruk'tan öğrenelim:

"Şeriat kardesi kimdir?"

"Allah bir, Resul hak, Hz. Şah-ı Merdan-ı Ali ve on bir oğlunun imamlığını hak kabul etmekle müminler seriat kardesi olur,"

İmam Cafer Buyruku'nda dört nefis mertebesi dört unsur ile açıklanır. Nefs-i levvamenin özelliklerinden biri de namazdır.

FÜTÜVVETNAME

Fütüvvetnâmelerde bele bağlanan kuşağı beşe katlanmasının İslam'ın beş şartına ve beş vakit namaza işaret ettiği, İslam'ın beş temel üzerine yükseldiği ve bunlardan birinin de namaz olduğu söylenir. Fetalığın şartlarından birinin de namazları kazaya koymamaktır.

ŞİİRLERDE;;

Hatayî'nin şu dörtlüklerinde de namazdan bahsedilir:

Beş vakit farzdı r sünneti de kaç
Özünü tanış da müşkilini seç
Hakikat tarlasına marifet saç
Ek nazar eyle de hemen arif ol

Pir Sultan Abdal'ın

Kanı bizden evvel gelen
Beş vaktini tamam kılan
On parmağı pınar olan
El Muhammed Ali'nindir

Bir diğer şiir;

Gelin zikredelim Gânî Hudâ'y
Mü'minler kılar beş vaktin edâsı
İkrâr işitmiş dürür İblis sadası
Onu Hakk'a doğru döndüremezsin

Aleviliğin yazılı kaynaklarına baktığımızda namazın dört kapıdan ilkinin açılması için gereken anahtarlardan biri olduğu, ancak sadece namaz kılmanın yetmediği ve üç kapının daha olduğu bahsedilir. Daha birçok örnek verebilirim ama sanırım maksadı ifade için bu kadarı kafi.

Kaynaklarda anlatılan Alevilik bir tarikat. Peki uygulama ve günümüzde durum nasıl? Onu da bir sonraki yazıya bırakalım.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

Aleviler neden namaz kılmaz?

Fam Yayınları tarafından çıkarılan Doğan Munzuroğlu'nun "Toplumsal Yapı ve İnanç Bağlamında Dersim Aleviliği" isimli kitap, Alevilik ile ilgili araştırmalar içerisinde önemli bir yere sahip olma özelliği taşıyor.

Yazar önsöze; “Bu kitabın isminden hareketle okuyucu, Dersim'de diğer Alevi bölgelerinden tamamen farklı bir Alevilik mi var? diye düşünecektir. Tamamen farklı olmasa da önemli farklılıkları olan bir Alevilikten söz ediyoruz” cümleleri ile başlamış.

Yazar kitabında Anadolu Aleviliği içerisinde farklı bölgelerin Alevilik inancını farklılıklarla yaşadığını Aleviliğin homojen bir inanç olmadığını özellikle Dersim Alevileri üzerinden anlatmış.

Toplumsal Yapı ve İnanç Bağlamında Dersim Aleviliği isimli kitap Aleviliğin Türk dini olduğu iddiasını eleştirdiği gibi Aleviliği tamamen mana ve batın dünyasına ait gizemli bir boyut olarak ele alanları da eleştirilmekte.

Yazar Alevi inancının maddi yaşamın bir yansıması olduğu fikrinden hareketle gizem-sır kavramları ile Aleviliğin açıklanamayacağı görüşünü dile getirerek Aleviliğin maddi temellerini açıklamakta.

Kitabın birinci bölümünde Dersim'deki "Alevi Zaza/ Kırmanc" yaşam geleneğiyle ilgili bir değerlendirme var. Bu bölümde, toplumsal yaşamın analizi konusunda bazı tespitler yapılmış. Pirlik, rayberlik, mürşitlik, aşiret bağı, kirvelik, musahiplik gibi kurumsal yapılanmaların Dersim gelenekleri içindeki yeri irdelenmiş.

İkinci bölümde yakın tarih ve inançtaki değişim süreci, sol hareketlerin Dersim’e girişi, Kürt hareketinin bölgeye etkisi gibi konular ele alınmakta.

Üçüncü bölümde Türklük, Kürtlük, Zazalık, Kırmanç kavramları üzerine değerlendirme yapılmış.

Ekler bölümünde ise Dersim Alevi inancında Tarıq kültü, Taba (tabu) inanışı, Kesim Vergisi, Ahmet Yesevi Efsanesi gibi konular işlenmiş.

Kadınlarda Yüz Kapatma Geleneği, Ver Lewaynê-Cı Antenê, Qurç-Nisangê bölümleri Alevilik ile ilgili kitaplar arasında ilk defa ele alınmış kavramlar.

Yazar, Alevilerin referansı olan Buyruk Üzerine tartışmış ve Alevi Terminolojisinde Kullanılan Terimleri açıklamış, kitabın son kısmını Yedi Ulu Ozan üzerine yeni dosyalar oluşturmuş.

Soylu ırk mı?

Dersim Aleviliğin en belirli özelliklerinden birisi musahipliktir. Alevilier yol kardeşliği anlamına gelen musahip tutar. Cem'de, darda ve bir çok geleneksel ilişkide musahipler aynı suçun ortağıdır. Birbirleriyle musahip olanlar arasında gerçek bir kardeşlik varmış gibi, beş göbek evlilik ve cinsel ilişki günah sayılır.

Kitapta bugün Dersim Aleviliği'ndeki uygulamalardan biri olan musahiplik kavramı farklı olarak irdelenmekte; Hz. Muhammed'in Hz. Ali ile musahip ve kardeş olduğu ama aynı zamanda damadı olduğu tespiti yapıldıktan sonra "Peygamber'in, kızını verdiği biriyle musahip olması günümüz Kızılbaş töresine göre ahlaki değildir" değerlendirilmesi yapılıyor.

Kitapta Kızılbaş Alevilerde kirvelik olduğu ve bu durumun Bektaşi ve Tahtacılarda olmadığı belirtiliyor. Nusayrilerde ise bu kurumsal yapının "emmilik" olarak bilindiğini ifaden eden yazar, "Emmilik, kirvelik ve musahiplik arası bir ilişkidir" diyor.

Yazara göre Yahudilik de olduğu gibi Alevilik'te de "soylu ırk" "kurtulmuş halk" iddiası görülür. Bektaşilik'te ise böyle bir iddia yoktur.

Aleviler'in inançları ve yaşam felsefeleri gereğince devlete hep uzak durduklarının tespitinin yapıldığı kitapta, yaşanan katliamların Aleviler'in bu tutumunu keskinleştirdiği belirtiliyor.

Tek eşlilik

Yazar, Aleviler'de evliliği ise, "Aleviler genel olarak tek eşlidir. Boşanma kurumu yoktur. Boşanmaya karşı sert tedbirler uygulanır. Alevilikte çok kadınla evlililk ancak kadın çocuk doğurmaz, ya da ailenin erkek çocuğu olmazsa görülür. Yalnız ataerkillik çoğu kez Alevi inancının bu kuralının işlevsiz kılmıştır. Bu nedenle Dersim Aleviliği'nde de erkeğin bir çok kadınla evlililk yaptığı görülmüştür" sözleriyle anlatıyor.

Neden namaz kılmazlar?

Aleviler'in kendilerini İmam Cafer mezhebinden saydıklarını ifade eden yazar, namaz konusunda ise şu görüşleri dile getirmiş: "Oysa Alevi inancında 'namazımız kılınmıştır' mantığı egemendir. Hz. Ali'nin camide namaz kılarken öldürüldüğü ileri sürülerek namaz kılınmaz. Bu açıklama işin görünen kısmıdır. Esasında, İslam'ın ibadet formasyonunu gereksiz ve anlamsız bulup, kendi yaşam tarzlarına uyduramayan İslam öncesi inanç topluluklarının tepkiselliğidir gerçek neden"

Kırklar Cemi

Yazar Kızılaş inancında oldukça önemli bir yere sahip olan Kırklar Cemi ile ilgili çokça bilinen bir ayrıntıya yer veriyor: "Kırklar Cemi'nde engürle mest eden yanı, şarabı meşrulaştırmakta, meşrulaştırmaktan öte kutsamaktadır. Burada Hristiyanlığın etkisinden ya da İslam'ın şarabı yasaklamasına karşı bir tepkiden söz edilebilir."

Toplumsal Yapı ve İnanç Bağlamında Dersim Aleviliği
Doğan Munzuroğlu
Fam Yayınları /

Okuyanların hatırlayacağı üzere bir önceki yazıda Alevilerin klasik dönem metinlerinde namaz meselesini ele almış ve bir sonraki yazıda günümüz Aleviliğindeki uygulamalara değinmeye çalışacağımı söylemiştim.

Konuya girmeden önce günümüzde Aleviliğin kabaca geleneksel ve modern olarak iki farklı başlık altında incelememiz gerektiğini hatırlatmış olayım. Bu ayrımı tarihî ve çağdaş olarak da yapabiliriz hiç kuşkusuz. Ancak bana, geleneksel ve modern olarak tasnif etmek daha doğru geliyor. Çünkü günümüzde birbirinden çok farklı hem sayıları her geçen gün daha da azalan geleneksel Alevilik hem de şehirleşme ile yeniden inşa edilen modern Alevilik bulunuyor. Tamamen adab, erkan ve edep ile ehl-i beyt sevgisi üzerine kurulu geleneksel Aleviliğin kaynağında ilham, keşif ve menkıbeler yer alırken erkan ve adaba riayetin birinci derecede önemli olmadığı, düşkünlük ve muhasiplik gibi Aleviliğin en temel iki rüknünün yer almadığı modern Aleviliğin inanç kaynağı daha çok çağın siyasi ve felsefi anlayışına dayandığını, tarihi ve efsanevi figürlerin inanç dünyasında yer almadığını söylersem sanırım aradaki çizgiyi daha da belirginleştirmiş olacağım.

Önce geleneksel Alevilerin namaza bakışlarını aktaralım. Geleneksel Alevilerin kahir ekseriyeti bugün bilinen anlamı ile namaz kılmıyorlar. Gerekçeleri ise farklı.

1. Dört kapı kırk makam telakkisinin çok önemli olduğu Alevilikte ilk kapı şeriat, ikinci kapı da tarikat kapısıdır. Aleviler tarikat makamındadırlar, o halde şeriata müteallık ibadetlerden muaftırlar. Bunun yerine tarikat namazı kılarlar.

2. Namaz kılınmamasının bir diğer nedeni teberrâ düşüncesi. Bu düşünceye göre namazın beş vakit olarak Hz. Peygamber'in vefatından sonra, Muaviye döneminde adet halini almıştır ve Emevi ibadetidir. Onun yerine tarikat namazı adını verilen bir namaz kılınır. Ayrıca halka namazı adı verilen bir namaz daha vardır. Perşembe akşamları yapılan cemlerde kılınan bu namaz cuma namazı olarak da kabul edilir.

3. Hz. Ali'nin camide şehit edilmesini hatırlattığı için camiye gidilmez.

4. Çok yaygın ve genel kabul gören bir kanaat olmamakla birlikte Hz. Ali'nin kıldığı namazın tüm Alevilerin namazı yerine geçmesi düşüncesi,

5. Kuran'da anlatılan namaz ile kılınan namazın farklı olduğu ve Alevilerin Kuran'da anlatılan namazı kıldığı,

6. Namaz kılmakla övünenlerin ahlaken sorunlu davranışları olması,

gibi farklı cevaplar verilmekte. Bunların doğru olup olmadığını ispat etmek gibi bir amacımız olmadığı, anlamaya çalışmak olduğu için genel kabul gören düşünceleri aktarmakla yetineceğim.

Günümüz Aleviliğinde namaz var mı?

Bu konuda genel kanaati yansıttığını düşündüğüm bir Alevi arkadaşımın yöresindeki bir dededen dinlediklerini nakledeyim:

Sünniler gibi camide namaz kılmayız. Fakat ritüel anlamında bir halka namazı var bu önemli. Hatta bizim yörenin benim tanıdığım eski dedeleri cem ibadetinin içinde söylenen deyişler ve miraçlama dolayısı ile belli sayıda kıyam rüku ve secde olduğu için bunun 2 veya 4 rekât namaza karşılık geldiğini söylerlerdi. Aslında niyâz ile karışık bir namaz gibi.

Bizim yaşlılarımızda ibadet ile ilgili şöyle bir algı vardır. Bunu Anadolu'nun her yerinde duydum; "Aslında namaz da oruç da bizim". Bu aslında sahiplenme idi ve asıldan uzaklaşma duygusu önemliydi. Çünkü ibadete sahip çıkıyordu. Çorum'da gördüm, Sivas'ta gördüm, Denizli'de gördüm, köylerde şehirde bulunanların camiye ve cumaya gitmelerine hoşgörü ile bakılırdı. Şimdi ise neredeyse camiye gidenleri düşkün ilan edecekler.

Tüm bu olanlarda şüphesiz sünnilik diye gözüken ibadet sisteminin uygulayıcılarının hem namaz kılıp hem de buna aykırı hareket etmelerinin ve cami algısının Alevilerin gözünde iyice bozulmuş olmasının da etkisi var.

Artık geleneksel Alevilik yavaş yavaş ortadan kayboluyor ve geriye sadece adı Alevilik olan bir düşünce biçimi kalıyor. Modernizm ve solculuk Aleviliği yeniden inşa etmeye yetmedi yahut kendilerine göre Alevilik inşa etti. Modern Alevilik ise geleneksel Alevilikten çok farklı. Bu haliyle de yeni ve farklı bir inanç sistemi. Ne kendilerinin de dediği gibi İslamla ne de Alevilikle bir ilgisi var. Dolayısı ile ne bilinen namaz ne de halka namazı kılınıyor.

Modern Alevilikte Aleviliğe has ibadetlerin ve ritüellerin zayıfladığını ve kısmen ortadan kalktığından geleneksel Aleviler de müşteki. Şehirleşme ile birlikte bireylerin toplum baskısından ve etkisinden uzaklaşmaları Aleviliğin en temel iki kavramı düşkünlük ve muhasipliği adeta etkisiz hale getirdi. İlham, keşf ve keramete dayalı öğretiyi, tamamen seküler eğitim almış, metafiziği hayatından çıkarmış, anlatılanları makul bulmayan Aleviler için Alevilik manevi içerikten koparılarak aidiyeti ifade etmek için kullanılan bir sıfata ve siyasi tercih sebebine dönmüş görünmekte.

Aleviler kendi içlerinden koptukları geleneği hatırlatacak, unuttukları geleneksel kollektif hafızayı, inançları ve ibadetleri hatırlatacak, ortak referanslara yaslanacak güçlü bir kanaat önderi çıkarmazsa bu dağınıklık ve savruluşla yarım yüzyıl geçmeden günümüzde gördüğümüz yepyeni bir inanca sahip gruplar veya geleneksel Alevilikten uzaklaşmış insanların sayısı iyice artacak ve geleneksel Alevilik ancak tarihin konusu olarak kalacak. Bunun için de Muaviye düşmanlığı yapıyoruz diye birlikte yaşadıkları Sünnilerle aralarına ördükleri kalın duvarları yıkmakla başlamalılar. Aksi takdirde bugün ibadethane olarak açılması gündemde olan cemevleri siyasi parti merkezi veya sivil toplum örgütü toplantı salonundan başka bir şey olmayacak. Aleviliğin İslamla ilgisi olmayan bir inanç olduğunu savunanların seslerinin yükselmeye başlaması ve gelenekten habersiz yetişen nesillerin kulaklarının bu seslerle dolması bizi bambaşka bir resimle karşı karşıya bırakacağına kuşku yok.

Dedelerin yerini Alevi araştırmacıların almaya başlaması bir diğer sorun gibi durmakta. Özellikle şehirli Aleviler, anlattıklarının kendilerine menkıbe ve masal gibi geldiği dedelerin yerine araştırmacılara kulak vermeye başladı. Kentlerde yetişen, solculukları ile öne çıkan bu araştırmacıların söylemlerine ideolojilerini katmaları Aleviliği adeta yeniden inşa etmek anlamına geliyordu ve aynı zamanda geleneksel Aleviliğin sadece ortadan kalkmasına değil bir daha dirilmemecesine gömülmesi anlamına da geliyordu. Özellikla Batı Avrupa'da kurulan derneklerin yayınladıkları Aleviliğe dair yayınlara bakıldığında bırakın İslamiyeti, geleneksel Alevilik ile bile ilgisi olmadığı görülür. Batı Avrupa'da gelişen bu düşüncenin Türkiye'de de yaygınlaşmaya başladığını görmek ise üzüntü verici bir gelişme.

Aleviliğin trajedisi sekülerleşmenin ateşli taraftarı olmasıydı. Sünni dindarlığın karşıtlığı olarak sekülerleşmeye can simidi gibi yaklaştılar. Ancak o can simidi aynı zamanda Aleviliği yavaş yavaş ortadan kaldırdı. Cemevlerinin yeni hali de biraz böyle olacak gibi duruyor. Camiin karşısına oturtmaya çalıştıkları cemevleri geleneksel cemevlerini bitirecek ve günün birinde ne adab ne de erkan kalacak.

Yıllardan beri buğz-ı Muaviye ile hareket edildi. Artık hubb-i Ali'ye göre hareket etme zamanı geldi ve geçiyor.

Ehl-i beyte muhabbet edenlere selam olsun.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir