rahman 2 sayfa / Rahman Suresi Türkçe Arapça Okunuşu ve Anlamı, Rahman Suresi Fazileti

Rahman 2 Sayfa

rahman 2 sayfa

Namaz Zamanı

Rahmân 9 (Mealleri Karşılaştır):

  • Ve ekîmul vezne bil kıstı ve lâ tuhsırûl mîzân(mîzâne).
  • وَأَقِيمُوا۟ ٱلْوَزْنَ بِٱلْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا۟ ٱلْمِيزَانَ
  • Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.

Rahmân 11 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fîhâ fâkihetun vennahlu zâtul ekmâm(ekmâmi).
  • فِيهَا فَٰكِهَةٌ وَٱلنَّخْلُ ذَاتُ ٱلْأَكْمَامِ
  • Orada meyve(ler) ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

Rahmân 13 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 14 (Mealleri Karşılaştır):

  • Halakal insâne min salsâlin kel fehhâr(fehhâri).
  • خَلَقَ ٱلْإِنسَٰنَ مِن صَلْصَٰلٍ كَٱلْفَخَّارِ
  • Allah, insanı pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

Rahmân 16 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 17 (Mealleri Karşılaştır):

  • Rabbul meşrikayni ve rabbul magribeyn(magribeyni).
  • رَبُّ ٱلْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ ٱلْمَغْرِبَيْنِ
  • O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

Rahmân 18 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 19 (Mealleri Karşılaştır):

  • Merecel bahreyni yeltekıyân(yeltekıyâni).
  • مَرَجَ ٱلْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
  • (Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar.

Rahmân 20 (Mealleri Karşılaştır):

  • Beynehumâ berzehun lâ yebgıyân(yebgıyâni).
  • بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ
  • (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.

Rahmân 21 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 22 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yahrucu min humel lûluu vel mercân(mercânu).
  • يَخْرُجُ مِنْهُمَا ٱللُّؤْلُؤُ وَٱلْمَرْجَانُ
  • O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

Rahmân 23 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 24 (Mealleri Karşılaştır):

  • Ve lehul cevâril munşeâtu fîl bahri kel alâm(alâmi).
  • وَلَهُ ٱلْجَوَارِ ٱلْمُنشَـَٔاتُ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ
  • Denizde akıp giden dağlar gibi yüksek gemiler de O’nundur.

Rahmân 25 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 27 (Mealleri Karşılaştır):

  • Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
  • وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ
  • Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.

Rahmân 28 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 29 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard(ardı), kulle yevmin huve fî şe’nin.
  • يَسْـَٔلُهُۥ مَن فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِى شَأْنٍ
  • Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.

Rahmân 30 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 31 (Mealleri Karşılaştır):

  • Se nefrugu lekum eyyuhes sekalân(sekalâni).
  • سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ ٱلثَّقَلَانِ
  • Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!

Rahmân 32 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 33 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yâ ma´şerel cinni vel insi inisteta´tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin).
  • يَٰمَعْشَرَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ إِنِ ٱسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا۟ مِنْ أَقْطَارِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ فَٱنفُذُوا۟ ۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَٰنٍ
  • Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

Rahmân 34 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 35 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yurselu aleykumâ şuvâzun min nârin ve nuhâsun fe lâ tentesırân(tentesırâni).
  • يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ
  • Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız.

Rahmân 36 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 37 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe îzen şakkatis semâu fe kânet verdeten keddihân(keddihâni).
  • فَإِذَا ٱنشَقَّتِ ٱلسَّمَآءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَٱلدِّهَانِ
  • Gök yarılıp da, yanıp kızaran yağ gibi kırmızı gül hâline geldiği zaman (hâliniz ne olur?)

Rahmân 38 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 39 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe yevme îzin lâ yus’elu an zenbihî insun ve lâ cânn(cânnun).
  • فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُسْـَٔلُ عَن ذَنۢبِهِۦٓ إِنسٌ وَلَا جَآنٌّ
  • İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.

Rahmân 40 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 41 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yu’reful mucrımûne bi sîmâhum fe yu’hazu bin nevâsî vel akdâm(akdâmi).
  • يُعْرَفُ ٱلْمُجْرِمُونَ بِسِيمَٰهُمْ فَيُؤْخَذُ بِٱلنَّوَٰصِى وَٱلْأَقْدَامِ
  • Suçlular simalarından tanınır da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

Rahmân 42 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 43 (Mealleri Karşılaştır):

  • Hâzihî cehennemulletî yukezzibu bi hel mucrimûn(mucrimûne).
  • هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِى يُكَذِّبُ بِهَا ٱلْمُجْرِمُونَ
  • İşte bu suçluların yalanladıkları cehennemdir.

Rahmân 44 (Mealleri Karşılaştır):

  • Yetûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ân(ânin).
  • يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ ءَانٍ
  • Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler.

Rahmân 45 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 46 (Mealleri Karşılaştır):

  • Ve li men hâfe makâme rabbihî cennetân(cennetâni).
  • وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِۦ جَنَّتَانِ
  • Rabbinin huzurunda (hesap vermek üzere) duracağından korkan kimseye iki cennet vardır.

Rahmân 47 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 48 (Mealleri Karşılaştır):

  • Zevâtâ efnân(efnânin).
  • ذَوَاتَآ أَفْنَانٍ
  • İki cennet de (ağaçlar, meyveler, rengârenk bitkiler gibi) çeşit çeşit güzelliklerle bezenmiştir.

Rahmân 49 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 51 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 53 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 54 (Mealleri Karşılaştır):

  • Muttekiîne alâ furuşin betâinuhâ min istebrak(istebrakin), ve cenel cenneteyni dân(dânin).
  • مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ فُرُشٍۭ بَطَآئِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ۚ وَجَنَى ٱلْجَنَّتَيْنِ دَانٍ
  • Onlar astarları kalın ipekten olan döşeklere yaslanırlar. Bu iki cennetin meyveleri (zahmetsizce alınacak kadar) yakındır.

Rahmân 55 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 56 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fîhinne kâsirâtut tarfi lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn(cânnun).
  • فِيهِنَّ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّ
  • Oralarda bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş dilberler vardır. Onlara eşlerinden önce ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.

Rahmân 57 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 59 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 61 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 63 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 65 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 67 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 68 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fîhi mâ fâkihetun ve nahlun ve rummân(rummânun).
  • فِيهِمَا فَٰكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ
  • İçlerinde her türlü meyve, hurma ve nar vardır.

Rahmân 69 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 71 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 73 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 74 (Mealleri Karşılaştır):

  • Lem yatmishunne insun kablehum ve lâ cânn(cânnun).
  • لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَآنٌّ
  • Onlara, eşlerinden önce ne bir insan ne bir cin dokunmuştur.

Rahmân 75 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 76 (Mealleri Karşılaştır):

  • Muttekiîne alâ refrefin hudrin ve abkariyyin hisân(hisânin).
  • مُتَّكِـِٔينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِىٍّ حِسَانٍ
  • Onlar yeşil yastıklara ve güzel yaygılara yaslanırlar, (nimetlenirler).

Rahmân 77 (Mealleri Karşılaştır):

  • Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân(tukezzibâni).
  • فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
  • O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Rahmân 78 (Mealleri Karşılaştır):

  • Tebârekesmu rabbike zîl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
  • تَبَٰرَكَ ٱسْمُ رَبِّكَ ذِى ٱلْجَلَٰلِ وَٱلْإِكْرَامِ
  • Azamet ve ikram sahibi Rabbinin adı yücedir.

Rahman Suresi

Rahman suresi ne anlatıyor? Rahman suresi Arapça, Türkçe okunuşu ve meali. Rahman suresinin anlamı ve fazileti nedir? Rahman suresi ne zaman ve nerede indirilmiştir? Rahman suresi Arapça oku, dinle ve Rahman suresi duası hakkında bilinmesi gerekenler

Rahmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 78 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Allah Teâlâ’nın اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân) ism-i şerîfinden alır. Bu isim, sûrenin muhtevasıyla da alakalıdır. Zira sûrede baştan sona kadar Allah’ın rahmeti ve rahmetinin tezahürleri zikredilir. Mushaf tertîbine göre 55, nüzûl sürecine göre sûredir.

Rahman Suresi hakkında metnimizde sizler için hazırladıklarımız:

  • Rahman Suresi Arapça Oku
  • Rahman Suresi Oku – Türkçe
  • Rahman Suresi Meali
  • Rahman Suresinin Konusu, Nuzül Sebebi ve Fazileti
  • Rahman Suresi’nin Tefsiri
  • Yasin, Tebareke, Amme, Fetih, Vakıa Suresi, Ayetel Kürsi, Amenerrasulü ve Namaz Sureleri

RAHMAN SURESİ ARAPÇA OKU


RAHMAN TÜRKÇE OKUNUŞU*

(*Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için aramalarda çıkmak için sitemize eklenmiştir.)

Bismillahirrahmanirrahim

1. Errahmân(u)

2. ‘Alleme-lkur-ân(e)

3. Ḣaleka-l-insân(e)

4. ‘Allemehu-lbeyân(e)

5. Eşşemsu velkameru bihusbân(in)

6. Ve-nnecmu ve-şşeceru yescudân(i)

7. Ve-ssemâe rafe’ahâ ve vada’a-lmîzân(e)

8. Ellâ tatġav fî-lmîzân(i)

9. Ve akîmû-lvezne bilkisti velâ tuḣsirû-lmîzân(e)

Vel-arda veda’ahâ lil-enâm(i)

Fîhâ fâkihetun ve-nnaḣlu żâtu-l-ekmâm(i)

Velhabbu żû-l’asfi ve-rrayhân(i)

13. Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Ḣaleka-l-insâne min salsâlin kelfeḣḣâr(i)

Ve ḣaleka-lcânne min mâricin min nâr(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Rabbu-lmeşrikayni ve rabbu-lmaġribeyn(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Merace-lbahrayni yeltekiyân(i)

Beynehumâ berzeḣun lâ yebġiyân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Yaḣrucu minhumâ-llu/lu-u velmercân(u)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Velehu-lcevâri-lmunşeâtu fî-lbahri kel-a’lâm(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Kullu men ‘aleyhâ fân(in)

Ve yebkâ vechu rabbike żû-lcelâli vel-ikrâm(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Yes-eluhu men fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) kulle yevmin huve fî şe/n(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Senefruġu lekum eyyuhâ-śśekalân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Yâ ma’şera-lcinni vel-insi ini-steta’tum en tenfużû min aktâri-ssemâvâti vel-ardi fenfużû(c) lâ tenfużûne illâ bisultân(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Yurselu ‘aleykumâ şuvâzun min nârin ve nuhâsun felâ tentesirân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fe-iżâ-nşakkati-ssemâu fekânet verdeten ke-ddihân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Feyevme-iżin lâ yus-elu ‘an żenbihi insun velâ cân(nun)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Yu’rafu-lmucrimûne bisîmâhum feyu/ḣażu bi-nnevâsî vel-akdâm(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Hâżihi cehennemu-lletî yukeżżibu bihâ-lmucrimûn(e)

Yatûfûne beynehâ ve beyne hamîmin ân(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Velimen ḣâfe makâme rabbihi cennetân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Żevâtâ efnân(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhimâ ‘aynâni tecriyân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhimâ min kulli fâkihetin zevcân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Mutteki-îne ‘alâ furuşin betâ-inuhâ min istebrak(in)(c) ve cenâ-lcenneteyni dân(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhinne kâsirâtu-ttarfi lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân(nun)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Ke-ennehunne-lyâkûtu velmercân(u)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Hel cezâu-l-ihsâni illâ-l-ihsân(u)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Vemin dûnihimâ cennetân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Mudhâmmetân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhimâ ‘aynâni naddâḣatân(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhimâ fâkihetun ve naḣlun ve rummân(un)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Fîhinne ḣayrâtun hisân(un)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Hûrun maksûrâtun fî-lḣiyâm(i)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Lem yatmiśhunne insun kablehum velâ cân(nun)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Mutteki-îne ‘alâ rafrafin ḣudrin ve’abkariyyin hisân(in)

Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i)

Tebârake-smu rabbike żî-lcelâli vel-ikrâm(i)

RAHMAN SURESİ ANLAMI

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Rahmân,

2. Kur’an’ı öğretti.

3. İnsanı yarattı.

4. Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti.

5. Güneş ve ay bir belirli bir hesâba göre hareket etmektedir.

6. Yıldızlar da ağaçlar da Allah’a secde ederler.

7. Göğe gelince, Allah onu yükseltti, kâinattaki mükemmel ahengi sağlayan ölçü ve dengeyi koydu.

8. Ta ki siz de bundan ders ve örnek alıp ölçüyü aşmayasınız!

9. Öyleyse tarttıklarınızı adâletle dosdoğru tartın ve hiçbir zaman ölçüyü eksik tutmayın!

Yeryüzüne gelince, Allah onu tüm canlılar için yayıp döşedi.

Orada çeşit çeşit meyveler, ürünler ve salkımlarla yüklü hurma ağaçları vardır.

Sapları ve yaprakları hayvanlara yiyecek olarak kullanılan taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Allah insanı kiremit gibi pişmiş bir çamurdan yarattı.

Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alevinden yarattı.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

O, suyu acı ve tatlı iki denizi birbirine kavuşmak üzere salı­vermiştir.

Fakat aralarında bir engel vardır; onu aşıp da birbirine karış­mazlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

O denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Deniz üzerinde koca dağlar gibi yüzüp giden devâsâ gemiler O’nundur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Yeryüzünde bulunan herkes fânidir.

Yalnız sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kala­caktır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Göklerde ve yerde bulunan her canlı tüm ihtiyaçlarını O’ndan ister. O ise, sayısız isim ve sıfatlarıyla her an sınırsız

tec ellî ve yaratma hâlindedir.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

Ey cin ve insan topluluğu! Yakında hesâbınızı görmek üzere sizin için de boş vaktimiz olacak!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin hududundan geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa, haydi geçin gidin bakalım!

Şunu bilin ki, onları ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve bilgi ile geçe­bilirsiniz.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Üzerinize dumansız bir ateş alevi ve erimiş bir bakır gönderilir de ne yapsanız Allah’ın azabından kurtulamaz,

kendinize yardım edecek kimse de bulamazsınız.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

Gök yarılıp kızarmış yağ gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde son derece korkunç bir hal alacak ve müthiş işler

olacak!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Artık o gün ne insanlara ne de cinlere günahları sorulur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Ömürlerini günahla doldurmuş inkârcı suçlular sîmâlarından tanınırlar; derhal perçemlerinden ve ayaklarından kıskıvrak

yakalanıp ce­henneme atılırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

İşte kâfirlerin dünyada iken varlığını inkâr edip durdukları cehennem!

Şimdi onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında devamlı döner dururlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Rabbinin huzuruna çıkıp hesap vermekten korkan kimseye iki cennet vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­re­tini yalanlayabilirsiniz?

Her iki cennet de türlü türlü meyveler veren sık yapraklı ağaç­larla doludur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de her çeşit meyveden çifter çifter vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Cennetlikler, orada astarları kalın atlastan dokunmuş dö­şekler üzerine kurulurlar. Her iki cennetin olgunlaşmış

meyveleri de ellerinin altında, hemen erişilip toplanıverecek yakınlıktadır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

O cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce

kendilerine ne bir in­san eli değmiştir ne de cin.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

O kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercan­dırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki?

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Baştanbaşa yemyeşil iki cennet.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulu­nur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

O cennetlerdekiler, yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işle­meli döşeklere yaslanırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kud­retini yalanlayabilirsiniz?

Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin ismi ne yücedir!

RAHMAN SURESİ NELERDEN BAHSEDER? RAHMAN SURESİNİN KONUSU NEDİR?

Allah Teâlâ’nın nihâyetsiz rahmeti ve bu rahmetin en büyük tecellisinin Kur’ân-ı Kerîm’i indirip insanı onu anlayacak ve anlatacak şekilde yaratması olduğu hatırlatılır. Kamer süresi âyette bahsedilen “her şeyin bir ölçüye göre yaratılmasının” bir tefsiri sadedinde göklerde ve yerde bulunan ilâhî nizama, şaşmaz ölçü ve ahenge dikkat çekilir. Cenâb-ı Hakk’ın insan ve cinlere bahşettiği büyük nimetleri sayılır.

Her nimet hatırlatıldıkça “Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?” (Rahmân 55/13) ikazı tekrar edilir. İnkârcı ve nankörlerin cehennemdeki cezalarına kısaca temas edildikten sonra, iyilik ve ihsan sahiplerine va’dedilen kat kat cennetlerin ve o cennetlerde yığınla kaynaşan nimetlerin genişçe tasviri yapılır.

RAHMAN SURESİ NUZÜLÜ VE FAZİLETİ

Mushaftaki sıralamada elli beşinci, iniş sırasına göre doksan yedinci sûredir. Ra‘d sûresinden sonra, İnsân sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Tamamının Mekkî olduğu veya bir kısmının Mekke’de bir kısmının ise Medine’de indiği görüşleri de vardır (Zemahşerî, IV, 49). Şevkânî, sûrenin hem Mekke’de hem de Medine’de indiğine dair rivayetler bulunduğu dikkate alınarak kısmen Mekkî kısmen Medenî olduğunu kabul etmenin uygun olacağını belirtir (V, ).

Sûrede, edebiyatımızda terciibend denen edebî sanat benzeri bir üslûpla, “Artık rabbinizin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?” anlamındaki cümleye otuz bir defa yer verilmiştir.

Kim Rahmân sûresini okursa, Allahü teâlânın verdiği nîmete şükr etmiş olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün, Ashâbının huzuruna çıktı ve Rahmân suresini baştan sona okudu. Hepsi de sükût ettiler. Bunun üzerine:

"Ben bu sureyi cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Şöyle ki: "Cenâb-ı Hakk'ın: "Rabbinizin hangi ni'metini tekzib edersiniz?" kavl-i şeriflerini her okuyuşumda şöyle diyorlardı: "Ey Rabbimiz, biz ni'metlerinden hiçbir şeyi tekzib edemeyiz, bütün hamdler sanadır." Tirmizî, Tefsir, Rahmân, ().

RAHMAN SURESİ TEFSİRİ

Rahman suresi tefsiri

1. Rahmân,

2. Kur’an’ı öğretti.

اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân), Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerinden biridir. Nihâyetsiz rahmet ve merhamet sahibi demektir. O’nun ayırım yapmaksızın tüm yaratıklarına sınırsız rahmet edici olduğunu ifade eder. Rahmân ismi zikredildikten sonra hemen peşinden “Kur’an’ı öğretti” buyrulması, O’nun insanlığa en büyük rahmet tecellisinin Kur’ân-ı Kerîm olduğunu gösterir. İnsanı da bu gaye ile yaratmıştır. Onun yaratılış hedefi, Kur’an’ı öğrenmek ve onun talimatlarına uygun yaşayarak Allah’ın sevdiği bir kul olmaktır. Kısaca Kur’an insana doğru yolu göstermek için indirilmiş, insan da Kur’an’ı anlayıp yaşamak için yaratılmıştır. Bunun gerçekleşebilmesi için de Allah Teâlâ, diğer yaratıklar arasında insana düşünme, anlama ve anladığını anlatma nimetini lütfetmiştir.اَلْبَيَانُ (beyân); insanın kendini, vicdanında meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlamak ve anlatmak demek olan konuşma ve dil nimetidir. “Konuşma” ve “anlama”, mâhiyetini kavrama bakımından bilim dünyasını tam anlamıyla acze düşüren birer mûcizeler silsilesidir. Öncelikle “bir şeyi konuşup anlatabilme”nin temelinde “düşünce” vardır ki bu başlı başına bir mûcizedir. Konuşmanın ilk adımı ise, düşüncenin kelime dediğimiz sembollere çevrilmesidir. Bu semboller, hâfızanın derinliklerinden, sırrına akıl erdiremediğimiz bir mekanizma ile çağrılır, bir cümle içinde peşpeşe dizilir. Cümlelere kelimeler, anlamlar, duygular yüklenir. Sonra, vücutta işini bitirmiş ve atık madde olarak ciğerlerden çıkmakta olan hava, ses tellerinde, dilde, dişte, dudaklarda kelimelere dönüşür. Bu arada yüzümüzün 44 tane kası, akıl almaz bir şekilde derimizi şekilden şekle sokarak, ağzımızdan çıkan sözlere kendi yorumuyla eşlik eder. Hava zerreleri bu kelimeleri alır, milyarlarca kopyasını muhatapların kulak zarlarına iletir. Dinleyenin vücut sistemlerinde de, en az konuşanın kadar olağanüstü işlemler sonucunda bu cümlelerin ve kelimelerin anlamları çözülür, içerdiği duygular anlaşılır. Hâsılı, konuşulanı anlamak da “beyân” mûcizesinin en az konuşmak kadar önemli bir halkasıdır. (bk. Kandemir ve diğerleri, II, )

Şunu ifade edelim ki, ilmin elde edilmesi, Kur’ân’ın öğrenilip öğretilmesi de ancak “beyân” nimetiyle meydana gelir. Nitekim Hz. Âdem yaratıldıktan sonra kendisine eşyanın isimlerinin öğretilmesi sayesinde meleklerin bilemediklerini bilmiş ve onların ulaşamadıkları üstün dereceye ulaşmıştır. Peygamberlerin tebliğ yapabilmeleri, kitaplar getirmeleri, ümmetlerin onlardan istifade edebilmeleri hep bu beyân ilmi, dil nimeti sayesinde olduğu gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsir ve tercümesi nimetine ulaşmamız ve ondan faydalanmamız dahi o nimetten aldığımız pay nispetindedir.

Cenab-ı Hakk’ın yüce kudretini gösteren diğer delilleri izah için buyruluyor ki:

3. İnsanı yarattı.

4. Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti.

اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân), Cenâb-ı Hakk’ın güzel isimlerinden biridir. Nihâyetsiz rahmet ve merhamet sahibi demektir. O’nun ayırım yapmaksızın tüm yaratıklarına sınırsız rahmet edici olduğunu ifade eder. Rahmân ismi zikredildikten sonra hemen peşinden “Kur’an’ı öğretti” buyrulması, O’nun insanlığa en büyük rahmet tecellisinin Kur’ân-ı Kerîm olduğunu gösterir. İnsanı da bu gaye ile yaratmıştır. Onun yaratılış hedefi, Kur’an’ı öğrenmek ve onun talimatlarına uygun yaşayarak Allah’ın sevdiği bir kul olmaktır. Kısaca Kur’an insana doğru yolu göstermek için indirilmiş, insan da Kur’an’ı anlayıp yaşamak için yaratılmıştır. Bunun gerçekleşebilmesi için de Allah Teâlâ, diğer yaratıklar arasında insana düşünme, anlama ve anladığını anlatma nimetini lütfetmiştir.

اَلْبَيَانُ (beyân); insanın kendini, vicdanında meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlamak ve anlatmak demek olan konuşma ve dil nimetidir. “Konuşma” ve “anlama”, mâhiyetini kavrama bakımından bilim dünyasını tam anlamıyla acze düşüren birer mûcizeler silsilesidir. Öncelikle “bir şeyi konuşup anlatabilme”nin temelinde “düşünce” vardır ki bu başlı başına bir mûcizedir. Konuşmanın ilk adımı ise, düşüncenin kelime dediğimiz sembollere çevrilmesidir. Bu semboller, hâfızanın derinliklerinden, sırrına akıl erdiremediğimiz bir mekanizma ile çağrılır, bir cümle içinde peşpeşe dizilir. Cümlelere kelimeler, anlamlar, duygular yüklenir. Sonra, vücutta işini bitirmiş ve atık madde olarak ciğerlerden çıkmakta olan hava, ses tellerinde, dilde, dişte, dudaklarda kelimelere dönüşür. Bu arada yüzümüzün 44 tane kası, akıl almaz bir şekilde derimizi şekilden şekle sokarak, ağzımızdan çıkan sözlere kendi yorumuyla eşlik eder. Hava zerreleri bu kelimeleri alır, milyarlarca kopyasını muhatapların kulak zarlarına iletir. Dinleyenin vücut sistemlerinde de, en az konuşanın kadar olağanüstü işlemler sonucunda bu cümlelerin ve kelimelerin anlamları çözülür, içerdiği duygular anlaşılır. Hâsılı, konuşulanı anlamak da “beyân” mûcizesinin en az konuşmak kadar önemli bir halkasıdır. (bk. Kandemir ve diğerleri, II, )

Şunu ifade edelim ki, ilmin elde edilmesi, Kur’ân’ın öğrenilip öğretilmesi de ancak “beyân” nimetiyle meydana gelir. Nitekim Hz. Âdem yaratıldıktan sonra kendisine eşyanın isimlerinin öğretilmesi sayesinde meleklerin bilemediklerini bilmiş ve onların ulaşamadıkları üstün dereceye ulaşmıştır. Peygamberlerin tebliğ yapabilmeleri, kitaplar getirmeleri, ümmetlerin onlardan istifade edebilmeleri hep bu beyân ilmi, dil nimeti sayesinde olduğu gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in tefsir ve tercümesi nimetine ulaşmamız ve ondan faydalanmamız dahi o nimetten aldığımız pay nispetindedir.

Cenab-ı Hakk’ın yüce kudretini gösteren diğer delilleri izah için buyruluyor ki:

5. Güneş ve ay bir belirli bir hesâba göre hareket etmektedir.

Güneş, ay ve yıldızların doğuş ve batışı, değişmeyen, muazzam bir kanuna tabidir. Bu kanun sayesinde insanlar, mevsimlerin vakitlerini, günlerin sayısını, mahsulâtın hasat zamanlarını tespit edebilirler. Yeryüzünde canlı hayatının devam etmesinin sebebi, güneşin yeryüzünden belli bir mesafede uzak tutulmuş olmasıdır. Şayet güneş ölçüsüz hareket etseydi; yeryüzüne yaklaşsa ya da uzaklaşsa idi, bunca varlık yok olur giderdi. Ayrıca güneş ve ay birbirleriyle öyle bir uyum ve âhenk içindedirler ki bizlerin kullandığı takvimler, zaman tayin vasıtaları onların hareketlerine bağlıdır. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Allah güneş ve ayı da vakitlerin tespiti için birer hesap ölçüsü olarak yaratmıştır.” (En‘âm 6/96)

“Biz geceyle gündüzü kudretimizin büyüklüğünü gösteren iki delil yaptık. Onların her biri için de bir alâmet var ettik. Sonra gecenin alâmetini sildik. Gündüzün alâmetini ise bizatihî ışıklı ve aydınlatıcı kıldık ki, hem Rabbinizin lütfedeceği nimetleri araştırıp elde edesiniz, hem de yılların sayısıyla birlikte zamanı hesaplamayı bilesiniz. İşte biz, her bir şeyi böylesine yerli yerine koyup tüm ayrıntılarıyla açıkladık.” (İsrâ 17/12)

Güneş ve ayda olduğu gibi, gökte sayısız yıldızlar yerde de sayısız bitki ve ağaçlar Allah Teâlâ’ya secde etmekte, yani O’nun emrine boyun eğmiş vaziyette kendileri için takdir edilen vazifeleri harfiyen yerine getirmektedirler. O’nun koyduğu sınırların dışına zerre miktarı bile çıkmazlar.

6. âyette geçen اَلنَّجْمُ (necm) kelimesi, Arapça’da hem “yıldız”, hem de kavun, karpuz, kabak, çimenler gibi “gövdesiz bitkiler” için kullanılır. Burada her iki mânayı gözetmek de mümkündür.

Şâir der ki:

“Yetişen her çemen yerde,

«Vahdehû lâ şerîke leh»[1] demede.”

Tüm varlıkların Allah’a secde etmesi hakkında âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Görmez misin ki, göklerde olanlar, yerde olanlar, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, yeryüzünde hareket eden bütün canlılar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedir…” (Hac 22/18)

Madem ki tüm kâinat nizamını yaratan, yeryüzünden gökyüzüne kadar her şeyin hâkimi olan Allah’tır; tasarruf ve yetkilerinde hiç kimse kendisine ortak değildir; o halde kulluk ve secde edilecek yegâne mabud O’dur. İşte tevhid budur ve Kur’an bu inancı tebliğ eder. Tevhid gerçeğine rağmen küfür ve şirk içinde yaşayanlar, tüm kâinat nizamına aykırı ve onunla çelişkili bir halde yaşıyor demektir. Oysa göklerdeki ihtişam ve kusursuz nizam, onları şirkin girdaplarından kurtaracak güçte açık bir delil değil midir:

[1] Mânası: “Allah birdir, O’nun hiçbir ortağı yoktur.”

Rahman suresi tefsirinintamamı için tıklayınız…

AYETEL KÜRSİ – AMENARRASULÜ – NAMAZ SURELERİ

İslam ve İhsan

Yasin Suresi

Amme Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali - Nebe Suresi Oku Arapça Türkçe

Tebareke (Mülk) Suresi Arapça Türkçe Okunuşu ve Meali

Fetih Suresi Türkçe Oku, Dinle ve Fetih Suresi Meali

PAYLAŞ:                

RAHMAN SURESİ OKUNUŞU, Rahman Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ile Tefsiri

Rahman Suresi Türkçe Anlamı

Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla

Rahmân,

Kur'an'ı öğretti.

İnsanı yarattı.

Ona anlayıp açıkça anlatmayı öğretti.

Güneş ve ay bir belirli bir hesâba göre hareket etmektedir.

Yıldızlar da ağaçlar da Allah'a secde ederler.

Göğe gelince, Allah onu yükseltti, kâinattaki mükemmel ahengi sağlayan ölçü ve dengeyi koydu.

Ta ki siz de bundan ders ve örnek alıp ölçüyü aşmayasınız!

Öyleyse tarttıklarınızı adâletle dosdoğru tartın ve hiçbir zaman ölçüyü eksik tutmayın!

Yeryüzüne gelince, Allah onu tüm canlılar için yayıp döşedi.

Orada çeşit çeşit meyveler, ürünler ve salkımlarla yüklü hurma ağaçları vardır.

Sapları ve yaprakları hayvanlara yiyecek olarak kullanılan taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Allah insanı kiremit gibi pişmiş bir çamurdan yarattı.

Cinleri de dumanı olmayan saf bir ateş alevinden yarattı.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

O, suyu acı ve tatlı iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.

Fakat aralarında bir engel vardır; onu aşıp da birbirine karışmazlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

denizlerin her ikisinden de inci ve mercan çıkar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Deniz üzerinde koca dağlar gibi yüzüp giden devâsâ gemiler O'nundur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Yeryüzünde bulunan herkes fânidir.

Yalnız sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâkî kalacaktır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Göklerde ve yerde bulunan her canlı tüm ihtiyaçlarını O'ndan ister. O ise, sayısız isim ve sıfatlarıyla her an sınırsız tecellî ve yaratma hâlindedir.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Ey cin ve insan topluluğu! Yakında hesabınızı görmek üzere sizin için de boş vaktimiz olacak!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Ey cin ve insan topluluğu! Göklerin ve yerin hududundan geçip gitmeye gücünüz yetiyorsa, haydi geçin gidin bakalım! Şunu bilin ki, onları ancak üstün bir güç, kuvvetli bir delil ve bilgi ile geçebilirsiniz.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Üzerinize dumansız bir ateş alevi ve erimiş bir bakır gönderilir de ne yapsanız Allah'ın azabından kurtulamaz, kendinize yardım edecek kimse de bulamazsınız.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Gök yarılıp kızarmış yağ gibi kıpkırmızı bir güle dönüştüğünde son derece korkunç bir hal alacak ve müthiş işler olacak!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Artık o gün ne insanlara ne de cinlere günahları sorulur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Ömürlerini günahla doldurmuş inkârcı suçlular simalarından tanınırlar; derhal perçemlerinden ve ayaklarından kıskıvrak yakalanıp cehenneme atılırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

İşte kâfirlerin dünyada iken varlığını inkâr edip durdukları cehennem!

Şimdi onlar, cehennem ateşiyle kaynar su arasında devamlı döner dururlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Rabbinin huzuruna çıkıp hesap vermekten korkan kimseye iki cennet vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Her iki cennet de türlü türlü meyveler veren sık yapraklı ağaçlarla doludur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de her çeşit meyveden çifter çifter vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Cennetlikler, orada astarları kalın atlastan dokunmuş döşekler üzerine kurulurlar. Her iki cennetin olgunlaşmış meyveleri de ellerinin altında, hemen erişilip toplanıverecek yakınlıktadır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

cennetlerde bakışlarını sadece eşlerine çevirmiş öyle tatlı bakışlı güzel kadınlar vardır ki, bunlardan önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir ne de cin.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

kadınlar güzellik ve parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

İyiliğin mükâfatı böyle iyilikten başka ne olabilir ki?

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Bu iki cennetten başka iki cennet daha vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Baştanbaşa yemyeşil iki cennet.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

İkisinde de gürül gürül akan iki pınar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Her ikisinde de türlü türlü meyveler, hurmalar, narlar bulunur.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Bunların içinde iyi huylu, güzel yüzlü hanımlar vardır.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Onlar çadırlarda sadece eşleri için ayrılmış gözlerinin siyahı simsiyah, beyazı bembeyaz fevkalade güzel hûrilerdir!

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Daha önce kendilerine ne bir insan eli değmiştir, ne de cin.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

cennetlerdekiler, yeşil yastıklara ve harikulade güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.

Öyleyse, ey insanlar ve cinler, Rabbinizin hangi nimet ve kudretini yalanlayabilirsiniz?

Sonsuz büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin ismi ne yücedir!

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası