aşırı kilo aldiran 4 hormon / Kilo aldıran 3 hormonu biliyor musunuz? - Mahmure

Aşırı Kilo Aldiran 4 Hormon

aşırı kilo aldiran 4 hormon

Kadınlarda kilo artışından sorumlu hormonlar

Kilo verme sadece sağlıklı beslenme ile ilgili değil, aynı zamanda hormonların da kontrol altına alınması ile alakalıdır. Zira hormonlar dengede değilse, fazla kiloları vermek neredeyse imkansız hale gelir. Hormonlar metabolizmamızı, inflamasyonları, menopozu, glukoz alımını ve neredeyse her fonksiyonumuzu yönetirler ve yaştan, stresten, genlerden ve kötü hayat tarzından dolayı bu denge bozularak metabolizmanın ayarının kaçmasına sebep olur. Bu ise uzun vadede kilo alımı ile sonuçlanır.

Tiroid

Tiroid bezi boynun alt kısmında bulunur ve T3, T4 ve kalsitonin adlı hormonları üretir. Bu hormonlar metabolizmayı, uykuyu, kalp ritmini, büyümeyi ve beyin gelişimini yönetirler. Ancak bazen ürettiği hormon miktarı azalır ve hipotiroide sebep olur. Hipotiroid ise kilo alımı, depresyon, kabızlık, yorgunluk, yüksek kolesterol, düşük kalp ritmi gibi sonuçlara sebep olur. Hipotiroid ayrıca vücutta su birikimine sebep olur ve bu da kilolu görünmenize sebep olabilir.

Bu nedenle şu önlemlerin alınması gerekir;

• T3 ve T4 hormonu testlerinin ardından TSH hormonu desteği alın, elbette doktor kontrolünde.
• Çiğ sebze tüketmeyin, iyi pişmiş sebzeler tüketin.
• İyotlu tuz tüketin.
• Kabak çekirdeği gibi çinko kaynakları tüketin.
• Balık yağı ve D vitamini desteği tüketin.
• Doktorunuz yazarsa tiroid ilaçları alın.

İnsülin

İnsülin hormonu pankreas tarafından salgılanır ve glukozun hücrelere taşınmasında kullanılır. Ayrıca kandaki glukoz oranını da ayarlar. İşlenmiş gıdaları aşırı tüketmek, alkol, yapay tatlandırıcılı içecekler ve sağlıksız gıdalar insülin direncine yol açarlar ve kas hücreleri glukoza bağlı insülini algılamakta zorlanırlar ve glukoz kanda kalır. Bu da en sonunda kilo alımına ve tip-2 diyabete sebep olur.

Şu önlemleri unutmamalısınız;

• Kan şekerinizi ölçtürün ve doktorunuza danışın.
• Haftada 4 saat spor yapın.
• İşlenmiş gıdalardan, alkolden, geç yemeklerden, yapay tatlandırıcılı ve gazlı içeceklerden uzak durun.
• Yeşil yapraklı sebzeler, mevsim sebzeleri ve mevsim meyveleri tüketin.
• Yağlı balıklar, kuruyemişler, zeytinyağı, keten tohumu tüketeren omega-3 yağ asidi düzeylerinizi arttırın.
• Yüksek besinli ama düşük kalorili gıdalar tüketin.
• Her gün litre su için.

Leptin

Normal koşullarda leptin hormonu beyninize doyduğunuzun sinyalini gönderir ancak çok fazla şekerli yiyecek tüketmek, işlenmiş gıdalar ve fruktozlu gıdalar tüketmek, bu fruktozun karaciğerde, göbekte ve diğer bölgelerde yağ olarak depolanmasına sebep olur. Daha sonra bu yağ hücreleri de leptin salgılarlar ve yağ birikimi devam ettikçe daha fazla leptin salgılanır. Sonunda vücut leptine karşı duyarsızlaşır ve yemeyi bırakma hissi asla gelmez.

Leptin düzeyleri nasıl düşer?

• Yeterince dinlenmelisiniz. Araştırmalar uykusuzluğun leptin düzeylerini düşürdüğünü ve sonucunda daha fazla yendiğini gösteriyorlar. Günde en az saat uyumalısınız.
• Her 2 saatte bir beslenmelisiniz.
• Şekerli işlenmiş gıdalardan uzak durmalı, günde 3 porsiyondan fazla meyve tüketmemelisiniz. Ayrıca yeşil sebzeleri tüketmek önemli.
• Yeterince su içmeniz açlık hissi duymanıza engel olacaktır.

Ghrelin

Ghrelin hormonu ise iştahı arttırır ve yağ depolanmasını yüksektir ve temel olarak mide tarafından salgılanır. Aşırı ghrelin hormonu düzeyi kilo alımına sebep olur ve obez bireyler bu hormona karşı daha duyarlıdırlar. Ayrıca Ghrelin düzeylerini sıkı diyet yapanlar ve oruç tutanlarda daha yüksektir.

Buna karşı şu önlemleri alabilirsiniz;

• saatte bir yiyin.
• Günde 6 öğün yemek yiyin.
• Taze meyveler, sebzeler, protein kaynakları, lif ve sağlıklı yağlar tüketin.
• Yemekten 20 dakika önce bardak su için.
• Doktorunuzla görüşün.
• Fiziksel olarak aktif olun.

Östrojen

Östrojenin hem yüksek hem de düşük olması kilo alımına sebep olur. Yüksek östrojende insülin üreten hücreler baskı altında kalırlar ve bu da insülin direnci oluşturur, kan şekerini yüksektir ve kilo aldırır. Düşük östrojen düzeyinde ise bilhassa menopozda, vücut azalan östrojene karşı koymak için östrojen salgılayabilen yağ hücrelerinin miktarını arttırmaya çalışır ve yağ depolar.

Şu adımlar ile bu duruma karşı koymayı deneyebilirsiniz;

• İşlenmiş et tüketmekten kaçının.
• Alkol tüketmekten kaçının.
• Düzenli spor yağın ve stresten uzak durun.
• Tam tahıllar, taze sebzeler ve meyveler tüketin.
• Doktorunuzu bilgilendirin ve östrojen düzeyinizi korumaya çalışın.

Kortizol

Kortizol adrenal bezler tarafından salgılanır ve özellikle stresli, depresif, kaygılı, sinirli olduğunuz zamanlarda salgılanır. Temel işlevi hücrelere doğru enerji tipinin taşınmasını sağlamaktır ancak devamlı stres altıda kalmak onun fazla salgılanmasına sebep olur ve bu da yağ depolarının artmasına sebep olur.

Yapılması gerekenler;

• Gün içindeki işlerinizi maddelere ayırın ve tamamladıkça tik atın, böylece stresi azaltabilirsiniz.
• Kendinize ve hobilerinize vakit ayırın.
• Aile ve arkadaşlarınızla vakit geçirin.
• Rutininizi kırın ve daha önce yapmadığınız bir şey yapın.
• Derin nefes, yoga ve meditasyon ile stresi azaltın.
• saat uyuyun.
• Alkolden, işlenmiş gıdalardan, kızarmış gıdalardan uzak durun.

Testosteron

Kadınlarda da az miktarda testosteron bulunur ve bu hormon yağ yakar, kemikleri ve kasları güçlendirir, libidoyu arttırır. Ancak kadınlarda yaş ve stres, testosteron düzeylerini azaltır ve bu da kemik yoğunluğu ve kas kitlesi kaybı, obezite ve depresyon ile sonuçlanır. Bu durum stresi ve inflamasyonları arttırarak yağ birikimine sebep olur.

Testosteron düzeyi nasıl yükselir?

• Testosteron kontrolü için doktorunuzla görüşün.
• Keten tohumu, kabak çekirdeği, tam tahıllar gibi lifli gıdalar tüketin.
• Düzenli spor yapın.
• C vitamini, probiyotikler ve magnezyum destekleri alın.
• Alkol almaktan kaçının.
• Çinko ve protein destekleri alın.

Progesteron

Progesteron ve östrojen kadınlarda denge içerisinde olması gereken hormonlardan. Ancak menopoz ve stres gibi sebeplerden progesteron düşebilir ve bu da kilo alımı ve depresyona sebep olabilir.

Ne yapmalı?

• Jinekolojistiniz ile konuşun.
• İşlenmiş et tüketmeyin.
• Düzenli egzersiz yapın.
• Derin nefes alın.
• Stresten kaçının.

Melatonin

Melatonin hormonu vücudumuzun ritmini ayarlar ve uyku saatlerini belirler. Geceleri artan ve sabahları azalan bu hormon, geceleri salgılandığı zaman vücut sıcaklığı düşer ve büyüme hormonunun salgılanması da artar. Bu durum vücudun iyileşmesine yardımcı olur. Ancak bu düzen bozulunca vücut baskı altında kalır ve inflamasyon kaynaklı kilo alımı görülür.

Melatonin nasıl arttırılmalı?

• Karanlık bir odada uyuyun.
• Günde saat uyuyun.
• Geç saatte yemeyin.
• Yatmadan önce elektronik cihazlarınızı kapatın.
• Goji üzümü, badem, vişne, ayçekirdeği tüketin çünkü bunlarda melatonin bulunur.

Glukokortikoidler

İnflamasyon iyileşme sürecinin ilk adımıdır ancak kronik inflamasyon istenmeyen sonuçlar doğurur. Kilo alımı da bunlardan birisidir.

Glukokortikoidler inflamasyonları azaltmaya yardımcı olurlar ve aynı zamanda vücutta şeker, yağ ve proteinlerin yönetimini sağlarlar. Bu hormonların artışının yağ ve protein parçalanma hızını arttırdığı ancak şekerin enerjide kullanımını düşürdüğü görülmüştür. Bu ise alınan fazla şekerin yağ olarak yeniden depolanmasına sebep olur.

Glukokortikoidleri düşürmek için şu adımları atabilirsiniz;

• Fiziksel ve ruhsal stresinizden kurtulun.
• Taze meyveler, sebzeler, proteinler ve sağlıklı yağlar tüketin.
• Günde saat uyuyun.
• Günde litre su için.
• Düzenli olarak spor yapın.
• Uzun yürüyüşlere çıkın.
• Sevdiklerinizle ve kendinizle vakit geçirin.
• Depresyon ve anksiyeteniz varsa bir uzmanla görüşün.
• Çok ağır diyetleri uygulamayın çünkü bunlar vücutta inflamasyona sebep olurlar.

Dr. Josh Axe

Menopozda Hormon Takviyesi Riskleri Nelerdir?

İçindekiler

Kadınlarda yaşa bağlı olarak azalan kadınlık hormonlarının takviye edilmesine hormon takviye tedavisi denir. Genellikle menopozun kısa dönem semptomlarını ( ateş basması, terleme, rahatsız uyku ) ortadan kaldırmak için kullanılır.

Menopozda hormon takviye tedavisinin bazı riskleri vardır:

  1. Kısa vadeli riskler: Bazı kadınlarda hormon takviyesinin ardından

  • Olağan dışı vajinal akıntı
  • Kanama
  • Baş ağrısı
  • Bulantı
  • Sıvı retansiyonu ( birikimi )
  • Memelerde şişme gibi yan etkiler görüldüğü bildirilmiştir.

hormon-takviye-riskleri

Menopozda hormon takviyesi kilo aldırıyor mu?

Hormon takviye tedavisi sonucunda yan etki olarak tedavinin kilo aldırdığını düşünen kadınlara da rastlanmış ancak araştırmalar bunun doğru olmadığını ortaya koymuştur. Menopoz sırasında kilo alınması olası bir durumdur. Fakat bunun nedeni hormon takviye tedavisi değil, yaşlanma ile birlikte metabolizmanın yavaşlaması durumudur. Muhtemeldir ki kilo alan kadınların da metabolizmaları yavaşlamış, fakat onlar eskisi gibi yemeye devam etmiş, fiziksel aktivitelerini ise artırma yoluna gitmemişlerdir. Bu durumda da kilo almaları kaçınılmaz olmuştur.

Menopozda hormon takviyesi riskleri ne zaman ortaya çıkar?

Hormon takviye tedavisi ile ilgili söz konusu kısa vadeli riskler ya da yararlar, tedaviyi takip eden haftalar ya da aylar içinde ortaya çıkar.

  1. Uzun vadeli riskler: Bu yan etkilerin ortaya çıkması genellikle hemen olmaz. Uzun vadeli risklerden bazıları şunlardır:

  • Kanser: Hormon takviye tedavisi sonrasında bazı kanser vakalarının arttığına dair kaygılar vardır. Östrojen hormonu, tek başına alındığı durumlarda, genellikle rahim mukozası ( endometrial ) kanseri riskini arttırır. Bu nedenle östrojen ile birlikte hastalara ( rahim mukozasındaki hücrelerin aşırı büyümesini engellemek amacıyla ) progestin de verilir. Bu durumda risk dramatik olarak dikkat çekici bir oranda azalır.

10 yıldan daha fazla hormon takviye tedavisi uygulanan kişilerde meme kanseri riskinin arttığını ileri süren çalışmalar bulunmaktadır. Kesin bir kanıt olmamasına rağmen, yılında sunulan iki yeni çalışmanın sonucu ile, tek başına uygulanan östrojen tedavisine nazaran “kombine hormon takviye tedavisinin” meme kanseri riskini artırdığı ortaya konmuştur.

İlk çalışmada NCI ( Ulusal Kanser Enstitüsü ), hormon takviye tedavisinin uygulandığı gruplarda, uygulanmayanlara oranla 4 kat fazla kanser vakası görüldüğünü açıklamıştır.

Hormon takviye tedavisinin her türünde 4 yıl ya da daha uzun süre tedavi uygulanan hastalar arasında risk artışı görülmemiştir.

İkinci çalışmada hormon takviye tedavisinin her 5 yıllık uygulamasında %24 oranında meme kanseri riskinin arttığı görülmüştür; oysa sadece östrojen tedavisinde bu riskin daha düşük ( %6 ) olduğu görülmüştür.

Ayrıca yapılan her iki çalışmanın sonucunda zayıf kadınlarda gerek östrojen tedavisinde gerekse hormon takviye tedavisinde bu tedavilere bağlı meme kanseri riskinin daha fazla arttığı gözlenmiştir. ( Normalde obezitenin meme kanseri için risk faktörü olduğu bilinirken zayıflığın da aynı şekilde bir risk faktörü olması ilginç bir bulgudur. )

Hormon Vakfı ve Endokrin Topluluğu’nun bir bölümü yapılan çalışmalardaki gerçek riskleri şöyle sıralamaktadır:

  • Menopoza bağlı yan etkileri ortadan kaldırmak için Östrojen Takviye Tedavisini 2 yıldan daha az süre gören bir kadında meme kanseri görülme olasılığı ′de 1’dir. Hormon takviye tedavisinde ise oran ′de 1′dir.
  • 10 yıl sadece östrojen takviye tedavisi uygulanan ortalama 50 yaşında bir kadında, normalde ( bu tedaviyi görmemesi halinde ) karşılaşmayacağı meme kanserine yakalanma riski ′de 1 iken, hormon takviye tedavisinde 50′de 1′dir.
  • Meme Yoğunluğu: Östrojen ve progestinin birlikte kullanıldığı kombine hormon tedavisi, kadınların meme yoğunluğunu artırarak radyolojistin mamogramı değerlendirmelerini güçleştirir. Bu durumda kontrol ( izleme ) mamogramlarına veya meme biyopsisine gereksinim duyulur.

Meme yoğunluğundaki artış, mamogram verilerinde % 75 yoğunlukta doku bulunan 45yaş ve üzeri kadınlarda meme kanseri riskinin artması ile ilgili olarak da bir kaygı oluşturmaktadır. Ayrıca yine hormon takviye tedavisi ile meme yoğunluğunda görülen artışın, doğal şekilde yoğun memeli olmakla aynı riskleri oluşturup oluşturmadığı bilinmemektedir. NCI ( Ulusal Kanser Enstitüsü ), Menopoz Sonrası Östrojen/Progestin adlı çalışmadaki bilgilerden hareketle; kombine hormon tedavisi gören kadınlara ait mamogramların sonuçlarında %25, sadece östrojen tedavisi görenlerin mamogramlarının sonuçlarında ise %8 oranında meme yoğunluğunun arttığını gözlemlemiştir.

  • Kalp Hastalıkları: ( Yerleşik ) Kalp rahatsızlığı olan kadınlarla ilgili olarak yılında yapılan iki çalışmanın sonucu yayınlanmış ve hormon takviye tedavisinin kalp krizi açısından risk oluşturduğu, kalp krizi vakalarını artırdığı onaylanmıştır. AHA ( Amerika Sağlık Birliği ), hormon takviye tedavisinin uygulanmasını sadece ikinci kalp krizi riskini önlemek adına önermemektedir.

Ancak söz konusu çalışmalarda belirtilen kalp krizi ve ölüm risklerine karşın, kalp hastalığı olan kişilerde hormon takviye tedavisinin kesin olarak uygulanmaması gerektiğini gösteren yeterli kanıt yoktur. Ayrıca, kalp hastalığı varken hormon takviyesi tedavisinden memnun kalan kişiler tedavilerine devam edebilirler.

Halen uzmanlar bu konudaki çalışmaların net bir sonuca ulaşmasını beklemektedirler. Şimdilik, Amerikan Sağlık Birliği, kalp hastalıkları olan hastalarda hormon takviye tedavisinin uygulanmaması ve böylece kalp hastalıklarının ilerlemesinin önüne geçilmesi doğrultusunda yeterli kanıt olmadığı sonucuna varmıştır.

Gelen Aramalar:




Dilerseniz Hemen nolu Telefonumuzu Arayarak Bilgi ve Randevu Alabilirsiniz.

Dilerseniz Buraya Tıklayarak İletişim Sayfamızdan Bizlere Mesajlarınızı İletebilirsiniz.

Site içeriği bilgilendirme amaçlıdır, Tanı ve tedavi için lütfen doktorunuza başvurunuz.

Prof. Dr. Ateş Karateke

Kilo Alımına Sebep Olan Hormonları Kontrol Edin

3 dakika

Kilo artışına neden olan belirli gıdalar vardır. Bunlardan kaçınmak ve kilo alımına sebep olan hormonları kontrol edebilmek için aşağıdaki önerilerimize dikkat ediniz.

Kilo Alımına Sebep Olan Hormonları Kontrol Edin

Kilo kontrolünde, kilo alımına sebep olan hormonların kontrol altına alınması büyük önem taşımaktadır. Gelin, daha fazlasını birlikte öğrenelim.

Kilo Alımına Sebep Olan Hormonları Kontrol Edin

Uzmanlar, çok uzun zamandır hastalarına kilo verebilmeleri için daha az yemek yemeleri ve daha fazla egzersiz yapmalarını tavsiye ediyorlardı.

Şimdi ise bu uzmanların çoğu, bu eski tavsiyelerinin obezite veya aşırı kilo problemleriyle mücadele edenler için yetersiz olduğunun farkına vardılar.

Kilo problemlerinde hormonlar ve genetik yapı da önemli bir rol oynar.

Sahip olduğumuz genlerimizi değiştirmeyeceğimize göre, yediklerimize dikkat ederek kilo artışına sebep olan hormonlarımızı kontrol edebiliriz.

1. Lif içeriği yüksek, az şekerli bir beslenme düzeni sürdürmeye çalışın

2-saglikli-kahvalti

Çünkü bu hormon vücudumuzdaki şekeri yağ olarak depolaması için hücrelerimizi uyarır.

Bu bir kısır döngüye dönüşebilir; çünkü kilonuz arttıkça vücudunuz hücre içindeki şeker miktarını azaltmak için daha fazla insüline ihtiyaç duyar.

Bu da sizin daha fazla kilo almanıza neden olur.

Eğer şeker oranı düşük, lif oranı yüksek bir diyet uygularsanız, insülin seviyenizi kontrol etmekle ilgili daha az problemler yaşarsınız.

Bunun sebebi lifin vücutta yavaşça parçalanarak kan şekerindeki ani artışları önlemeye yardımcı olmasıdır.

Ayrıca lif, sindirim sisteminizi geliştirir ve sizi daha uzun süre tok tutar. Bu yüzden kilo vermek daha kolaylaşır.

2. Gün boyu protein tüketin

Protein, ghrelin adı verilen bir hormonu düzenlemeye yardımcı olduğu için önemlidir.

Bu hormonu daha önce duymamış olabilirseniz ancak “açlık hormonu” olarak bilinen bu hormon kilo alımı konusunda çok önemlidir.

Bu hormonun yüksek seviyelerde olması -gerçekte gerekli olmasa da- beyninizin size “beni şimdi besle” demesiyle sonuçlanır.

Protein bu yanlış sinyalleri ve bununla birlikte bu hormonu bastırmaya yardımcı olur.

Bu proteinler et, yumurta ya da süt ürünleri gibi hayvansal proteinler olmak zorunda değildir.

Kuru yemiş, tohum, fasulye, mercimek, bezelye gibi bakliyatlar seçebileceğiniz diğer protein alternatifleridir.

3. Süt ürünlerini dikkatli seçin

Laktoz intoleransınız (hassasiyetiniz) olmadığı sürece süt ürünleri sizin için zararlı değildir.

3-sut

Ancak yine de onları dikkatlice seçmelisiniz.

Süt ürünleri endüstrisindeki birçok şirket, et ve süt ürünlerinin üretimini arttırmak için büyükbaş hayvan yetiştirirken yapay büyüme hormonları kullanmaktalar.

Bu hormonlar insan tüketimi için geliştirilmedikleri için kilo alımıyla doğrudan ilgilidirler.

Bu sebeple her zaman organik ve “hormonsuzdur” etiketi olan ürünleri tercih ediniz. Böylelikle uzun vadede alacağınız kiloları düşünmeden onların tadına varabilirsiniz.

4. Tahıllara dikkat edin

Gluten içeren tahıl ve tohumlar -özellikle tam tahıllı olanlar- herkes için zararlı değildir.

Eğer tiroid hormonunuzla ilgili bir probleminiz varsa, bu ürünlerin tüketimini önemli ölçüde azaltmanız yararlı olacak.

Birçok çalışma, glutence zengin bir diyetin bu hormonun üretimini önemli ölçüde yavaşlattığını göstermiştir.¹

Tiroid hormonu metabolizmanızı düzenlemeye yardımcı olduğu için kilo alımına sebep olan etkenleri en aza indirgemede büyük bir rol oynar.

Tiroid hormonunuz düşük seviyede olduğunda, metabolizmanız da yavaşlayacağından kilo vermeniz zorlaşacaktır.

Bunun gibi hormonları kontrol ederseniz, zamanla kilo vereceksiniz.

5. Soya ürünlerinden uzak durun

4-nohut

Soya biraz karmaşık bir ürün türüdür. Yağ ve kalori oranı düşük, bitkisel protein açısından zengin olsa da, fitoestrojen olarak bilinen kimyasalları da içermektedir.

Bunlar vücudunuzun gerçek östrojen üretimini engelleyebilir. Östrojen seviyeniz normal olduğu zaman, leptin adi verilen bir hormon da en iyi seviyeye gelir.

Leptin tokluk hissinizi düzenlediğinden kilo artışı döneminde önemlidir. Leptin seviyeniz normal olduğunda, ihtiyacınız olanı yediğinizde doymuş hissedersiniz.

Bu sebeple, amacınız kilo vermek ise soya ürünlerinden uzak durmak iyi bir fikirdir.

6. Kafein tüketiminizi azaltın

Kahve ve çay antioksidan bakımından oldukça zengindir ve sağlığınız için mükemmel faydaları vardır.

Bununla beraber kilo artışı söz konusu olduğunda kafein tüketiminize dikkat etmelisiniz.

Kafein ayrıca stresten etkilenen, yağı kol ve bacaklardan karına doğru yeniden dağıttığı için karın bölgesindeki kilo alımını başlatan kortizon hormonunuzun seviyesini arttırabilir.

5-kahve

Bu yüzden eğer kilo vermek istiyorsanız kafein içeren içecek alışkanlıklarınızı -kafeinsiz olduğunu iddia eden içecekler de dahil- en aza indirin.

Diyetinizdeki bu değişiklikler ne kadar kalori tüketmeniz gerektiğine değil, düzenli olarak tükettiğiniz ürünlerin özelliklerine dayalıdır.

Ne zaman ki kilo almaya ya da vermeye çalışırsanız, hormonlarınız önemli bir rol oynar.

Eğer kilo alımına sebep olan hormonları nasıl kontrol edeceğinizi bilirseniz, idealinizdeki kiloya ulaşmanız çok daha kolay olacaktır.

Unutmayın ki diyetinizde ya da beslenme alışkanlıklarınızda büyük bir değişim yapmak isterseniz, öncelikle güvendiğiniz bir doktora veya beslenme uzmanına danışmalısınız.

İlginizi çekebilir

Hormonlar kilo aldırır mı?

Kilo vermekte ve korumakta güçlük çekiyorsanız, ayar noktanızı yüksek tutan bir "hormonal tıkanma" yaşıyor olabilirsiniz. “Ayar noktası” dediğimiz şey özetle, aldığınız veya yaktığınız kalori miktarına bakılmaksızın hormonlarınız, genleriniz ve beyniniz aracılığıyla iştahınızı ve metabolizmanızı düzenleyerek vücudun sürdürmeye çalıştığı depolanmış yağ seviyesini ifade eder. İçimizde fazla kilolara tutunmak için komplo kuran görünmez bir güç vardır ve bunun kalorilerle, sipariş ettiğiniz yemeklerle, kardiyovasküler egzersizle veya uyguladığınız geleneksel diyetlerle hiçbir ilgisi yok; üstelik bu görünmez güç, birçok kez bizi yüzüstü bırakır. Kilo verme konusunda bizi gerçekten de geride tutan ve aynı zamanda kalıcı olarak özgür kılan şey, ayar noktanızdır. İşte iyi haber: Ayar noktanızı kontrol edebilirsiniz. Onu kontrol ettiğinizde de, doğal olarak zayıf kalırsınız.


Onu duyamaz ya da göremezsiniz, ama içinizde durmadan devam eden bir patırtı vardır. Bağırsaklarınız, organlarınız, kas ve yağ dokularınız, hormon adı verilen kimyasal haberciler aracılığıyla sinir sisteminiz ve beyninizle sürekli iletişim halindedir. Örneğin, kilonuzu ayar noktasında sabit tutmak için ne kadar yakıta ihtiyacınız olduğunu düşündükleri hakkında “konuşurlar”. Kilonuzun ayar noktanızın altına düşme riskiyle karşı karşıya olduğunuzu hissederlerse, iştahınızı ve aşermelerinizi etkileyerek günlük kalori yakmanızı sağlayan kimyasal mesajlar yayınlarlar.


Yüksek kaliteli kalori aldığınızda, bu konuşma iyi gider. Kaliteli kalori alımı, yağ yakma hormonlarını tetikler. Kalori yakımında doğru miktarda hormon kullanılır ve istenen mesaj iletilir: "Vücut yağını yak." Ancak, düşük kaliteli, işlenmiş kaloriler aldığınızda, telefon hatları kopar gibi olur. Vücudunuz ne kadar yakıta ihtiyacınız olduğuna dair iyi bir fikre sahip değildir artık. Hormonlar "düzensiz" hale gelir ve vücudunuz daha fazla yiyecek talep eder ve kalori biriktirir, çünkü neler olup bittiğini anlamaz ve açlıktan ölmemek adına hatalar yapmaya başlar.


Bu "hormonal tıkanma", ayar noktanızı yükseltir ve bu nedenle iştah ve isteklilikte gündelik artışı ve kalori yakmanın yavaşlamasını tetikler. “Daha fazla kalori” ve “daha az kalori”, vücudunuzdaki hemen hemen her hücrenin hayatta kalmak için size söylediği şeydir. Dişlerinizi gıcırdatıp aralıklı oruca ve koşu egzersizlerine bağlı kalsanız bile, bu hormonal tıkanma vücudunuzun egzersiz sırasında daha az yakarken, yediğiniz kalorinin daha fazlasını yağ olarak depolamasına neden olur. Diğer bir deyişle, "Daha çok çabalarsınız", ancak temel insan biyolojisi vücudunuzun daha çok depolayarak ve daha az yakarak savaşmasına neden olur.




Gördüğünüz gibi, hormonlar ayar noktanızın düzenlenmesinde büyük rol oynar. Neyse ki, onların insafına kalmadık! Hormonlarınızı kontrol etmek için yapabileceğiniz çok şey var ve bunların kalori almayı, yakmayı ve ayar noktanızı nasıl etkileyeceğini de kontrol edebilirsiniz. Sadece ne olduklarını ve nasıl çalıştıklarını anlamak gerekir. Ayar noktanızı ve vücudunuzun yağları ne kadar iyi yaktığını etkileyen birkaç ana hormon bulunur:


Leptin

Vücuttaki yağ hücreleri, leptin adı verilen bir hormon üretir ve bu hormon, yeterince yemek yediğinizde beynimize bir sinyal gönderir. Yağ depoları arttıkça daha fazla leptin salgılanır ve leptin, beyne şu mesajı iletir: “Yağ seviyesi yükseliyor, bu yüzden bilinçsizce daha az yemen ve daha çok egzersiz yapabilmen için kendini tok ve kıpır kıpır hissettireceğim.” Aynı şekilde, yağ seviyeleri düşerse de beyin daha fazla yemek ve daha az hareket etmek için güçlü bir hormonal sinyal alır. Hormon, gerektiği gibi mesajı iletemediğinde ‘leptin direnci’ durumu ortaya çıkar ve bu da ayar noktasını yükseltir.


Ghrelin

Açlık hormonu olarak da bilinen ghrelin horonu, tamamen iştahla ilgilidir. Kalorileri kestiğinizde ve yemek yemediğinizde vücudunuz isyan eder. Daha yüksek bir ayar noktasını savunmaya başlar. Bu savunmanın bir parçası olarak, beyniniz daha fazla yemenizi sağlamak için ghrelin hormonunda da bir artış sinyali verir. Geleneksel açlık diyetleri ile ghrelin artar. Bu, geleneksel diyetlerin sizi hayal kırıklığına uğratmasının bir başka büyük nedenidir. Sadece sizi daha çok acıktırırlar ve en başta hormonal tıkanmaya neden olan yiyecekleri yemenizi söylerler! Hata sizde değil. Aksine, ghrelin dengesizdir ve onu tekrar kontrol altına almak için doğru önlemleri almanız gerekir.


İnsülin

Pankreasta üretilen insülinden bahsetmeden yağ yakıcı hormonlardan bahsedemeyiz. Yakıt olarak yakılacak hücrelere glikoz girmesi için hücrelere “kapı” açılması gerekir. Bu kapılar, hücrelerin yüzeylerindeki insülin reseptörleridir. İnsülinin işlevi, glikozu bu reseptörler aracılığıyla hücrelere sokmaktır. Vücudunuz yediğiniz şekerleri ve nişastaları sindirdiğinde, onları glikoza böler ve bu da kan dolaşımına emilir. İnsülininiz, glikozu hücrelere taşımak için otomatik olarak yükselir. Çok fazla şekerli, nişastalı, yüksek işlenmiş yiyecekler yerseniz, glikoz seviyeleri ihtiyaç duyduklarından daha uzun süre yüksek kalır. Daha fazla insülin azaltılır ve fazla mesai yapmak zorundadır. İnsülin 7/24 yükseldiğinde, hücrelerdeki insülin reseptörleri ona o kadar alışırlar ki, insülin direnci olarak bilinen bir durum olarak, onu tanımayı bırakırlar. İnsülin seviyelerini kontrol altında tutmak, sadece diyabeti önlemek için değil, aynı zamanda sağlıklı, düşük bir ayar noktası ve kiloyu sürdürmek için de hayati önem taşır.


Testosteron

Erkeklik hormonu olarak bilinen testosteron, kadınlarda ve erkeklerde ayar noktalarını düşük tutmak için gerekli hormonlardan da biridir. Düşük testosteron seviyeleri, yağ depolanmasını ve iltihaplanmayı teşvik eder. Bol miktarda rafine karbonhidrat ve soya yemeği yemek, hem erkeklerde hem de kadınlarda testosteronu düşürür ve ayar noktasını yükseltir. Öte yandan, besleyici yoğun proteinler ve tam gıda yağları ile doğru egzersiz, testosteronu optimize ederek ayar noktasını düşürür.


Östrojen

Kadınlarda daha fazla hayati işleve sahip olsa da, östrojen de hem erkeklerde hem de kadınlarda bulunur. Menopozdan birkaç yıl önce, kadınların östrojen seviyeleri düşmeye başlar ve bu da vücudun yağ tutmasına neden olur. İyi haber şu ki, testosteron seviyelerini daha düşük bir ayar noktası için optimize eden aynı beslenme ve yaşam tarzı faktörleri, östrojeni hem kadınlar hem de erkekler için değiştiriyor.


Stres Hormonları

Böbreküstü bezleri tarafından salgılanan stres hormonları, kilo ve açlık sinyallerinde rol oynar. Ayar noktası ve ağırlık üzerinde en etkili olan stres hormonlarından biri, kortizoldür. Kortizolün birçok işlevinden biri, kısa süreli stresle başa çıkabilecek enerji için hücrelere glikoz almak üzere insülin salınımını tetiklemektir. Bu, vücudunuzun strese karşı hayatta kalma tepkisinin bir parçasıdır. Bir kaplan sizi kovalamaya başlarsa, hızlı yakıt almanız gerekir. Daha sonra kriz sona erer, glikoz yakılır ve bir gevşeme tepkisi yavaş yavaş vücudun sistemlerini normale döndürür. Bu, vücudunuzun normal ve hayat kurtaran bir tepkisidir. Sorun, vücudunuzun tüm streslere aynı şekilde tepki vermesidir. Evlilik sorunları, mali kaygılar, iş stresi, açlık ya da kilo nedeniyle endişe, suçluluk ve utanç yaşıyorsanız, bunların hepsi vücudunuzun bakış açısından "kaplan kovalıyor" demektir.


Kortizol insülin salgılanmasını sağladığından, stresli olduğumuzda bu hormon da yüksek seviyede kalır ve insülin hakkında öğrendiklerinize dayanarak, bu hiç de iyi değildir. Bu kortizol kaosunun neden olduğu insülin direnci, beyne, hücrelerin glikoz almadığını belirten geri bildirimi tetikler ve bu da daha fazla glikoz arzusuna yol açar, bu da iradeyi şeker ve nişastaya yöneltir.


Kısacası, kronik olarak yükselmiş kortizol, artan insüline, insülin direncine, şeker ve nişasta isteklerine, daha da fazla insüline, daha yoğun isteğe, yükselmiş ayar noktasına, kilo alımına, prediyabet ve ardından da tip 2 diyabete yol açar.



Tiroid hormonları

Tiroid hormonları da metabolizmanızı düzenler ve bu da kalbiniz, beyniniz, sindirim ve diğer vücut sisteminizle birlikte ayar noktanızı etkiler. En yaygın sorun, tiroid hormon düzeylerinin optimalin altında olduğu yetersiz tiroid veya hipotiroidizmdir. Başlıca semptomlar arasında yorgunluk, üşüme hissi, kuru cilt, kilo alımı, insülin direnci, depresyon, saç dökülmesi ve hafıza sorunları yer alır.


Diğer Ayar Noktası Hormonları

Kolesistokinin (CCK) toklukta rol oynayan bir hormondur. Araştırmalara göre aşırı yeme, hücrelerdeki reseptörleri CCK'ya daha az duyarlı hale getirebiliyor. Bu, başka bir kısır döngüyü tetikler: Ne kadar düşük kaliteli yiyecek yerseniz, vücudunuz yavaşlama sinyalini o kadar az tanır.


Adiponektin, ayar noktasını etkileyen başka bir hormondur. Yağ hücreleri tarafından salgılanan bu hormon, kan şekerini düzenlemeye yardımcı olur ve yağ yakımını destekler. Leptin ile kombinasyon halinde insülin direncini tersine çevirir. Ayar noktanızı düşürdüğünüzde ve nişastalar/tatlılar yerine nişastalı olmayan sebzeler ve besleyici yoğun proteinler tükettiğinizde, seviyeler stabilize olur ve daha fit hale gelirsiniz.




Referanslar:

Jonathan Bailor. "How Your Hormones Affect Weight Loss". Şuradan alındı: seafoodplus.info ()



nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir