onur erol teyze / Teyzem Geldi , Onur Erol & Ezo Sunal | The creator, Development, Preschool

Onur Erol Teyze

onur erol teyze

Sosyal Bilimler Dergisi_8.sayi

Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak yayımlamakta olduğumuz Sosyal Bilimler Dergisi'nin 8. sayısı ile sizlere yeniden ulaşmanın mutluluğu içerisindeyiz. Dergimizin bu yılki bir sayısını Türk Dünyasının ünlü yazarı Cengiz Aytmatov'un 75. doğum yıldönümü nedeniyle Cengiz Aytmatov Armağan Sayısı olarak çıkarmayı plânlıyoruz. Aralık ayında çıkacak olan bu sayı için gönderilecek yazıların en geç Temmuz ayı sonunda elimizde olması gerekmektedir. Önceki sayılarımızda belirttiğimiz bir hususu yine dile getirmek istiyoruz. Dergimize makale gönderenlerden dergimizin sonunda yer alan Sosyal Bilimler Dergisinin Yayın İlkelerini mutlaka okumalarını rica ediyoruz. Üniversitemiz yönetim kurulunun 12.03.2003 tarihinde 6 sayılı kararı ile dergimize gönderilen makalelere telif ücreti ödenmeyecek, sadece üniversitemiz dışından makale inceleyen hakemlere inceleme ücreti ödenecektir. Ayrıca bazı okurlarımız bize makalenin sadece kağıt çıkışlarını göndermekte disketlerini göndermemektedir. Bazı...

Журнал ДА № 35


дети

в мире взрослых

2 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

3


содержание ГЛАВНАЯ ТЕМА DOSYA 6-81

Дети в мире взрослых Büyüklerin dünyasında çocuklar 6 Уроки на дом Ev Ödevi Борис Клементьев / Boris Klementyev 10 Образование – надежда каждой страны Her Ülkenin Ümididir Eğitim Гекхан Демир / Gökhan Demir

48 Социальный портрет современной таджикской семьи Modern Tacik ailenin sosyal portresi Рустам Назаров / Rustam Nazarov 51 Жить в своих детях Kendini çocuklarında bulmak Тофик Аббасов / Tofik Abbasov

16 Кто прав, кто виноват? Kim haklı kim haksız? Сергей Кормилицын / Sergey Kormilitsin

52 Факел Пифагора Pisagor Meşalesi Малик Оторбаев / Malik Otorbayev

20 Встреча двух миров Yedi ‘ben’ – Rus-Türk ailem Надежда Емельянова / Nadejda Emelyanova

56 Говорят дети, говорят взрослые çocuklar konuşuyor, büyükler konuşuyor

26 Хочу быть взрослым Büyük olmak istiyorum Аида Файзуллина, Майра Кабакова / Aida Fayzullina, Mayra Kabakova

58 Отец Интернет Baba İnternet Малик Оторбаев / Malik Otorbayev

30 Бездомные Çocuklar Sokak Александра Шеромова / Aleksandra Şeromova

60 В олшебный ключ музыки Müziğin sihirli anahtarı Ольга Емельянова / Olga Yemelyanova

34 Раскроем секрет Sırrı paylaşalım Наталья Петрова / Natalya Petrova

66 Стань таким, как я хочу İstediğim gibi olur musun Дженгиз Шимшек / Dr. Cengiz Şimşek

38 Ждите – мы везем пингвинов Bekleyin – Penguen Getiriyoruz! Мария Олькина / Mariya Olkina

70 Растем вместе Birlikte Büyürken Шабан Гюль / Şaban Gül

42 Тепло домашнего очага Yuva Sıcaklağı Лариса Михальчук / Larisa Mihalçuk

74 Ребенок глазами травести Çocuk Tiyatrosu Oyuncunun Gözüyle Çocuk Лениза Мухаметзянова / Leniza Muhametzyanova

4 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


içindekiler

> 79 К арнавал кукол Kukla Karnavalı Лиза Богословская / Lisa Bogoslovskaya

> 82 Д ело рук и мастерства On parmakta on marifet Расим Хуснитдинов / Rasim Hunsutdinov

> 88 У куси калиту, дунь на лавку! Kalita’yı ısır, iskemleyi üfle! Валентина Борисенко / Valentina Borisenko

> 94 Р ецепты Yemek tarifleri

> 96 2011 – итоги года 2011 – yılının sonuçları Александр Сотниченко / Aleksandr Sotniçenko

> 102 Г аллиполи: день памяти Gelibolu: Anma Günü

> 105 У ниверситет завоевывает Кубок страны Bir Üniversite Lig Şampiyonu oluyor

> 106 Независимый Мариан Bağımsız Marian Борис Клементьев / Boris Klementyev

> 111 Диалог и толерантность Diyalog ve Hoşgörü

> 114 – 123 диалог евразия  /   инфо diyalog avrasya  /  info

> 124 Дед Мороз и компания Noel Baba ve arkadaşları

> 127 Границ у диалога не бывает Sınır tanımayan diyalog

узыкой завоевали > 95 М сердца молодежи Gençler gönülleri müzikle fethettiler Анна Холостенко / Anna Holostenko

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

5


редактор / editör

Уроки на дом Ev Ödevi Борис Клементьев Главный редактор журнала «ДА»

Иоанн Златоуст говорил: «Не одно рождение делает отцом, но хорошее образование; не ношение во чреве делает матерью, но доброе воспитание» Yannis Khrysostomos’un “Bir adamı gerçek bir baba yapan, bir çocuğun hayata gelmesini sağlamak değil, o çocuğa iyi bir eğitim vermektir, bir anneyi iyi bir anne yapan, çocuğu karnında taşımak değil, onun ahlaklı yetişmesini sağlamaktır” sözleri vardır

6 ДА ЛЕТО 2011 • 34 НОМЕР

У

меня, я считаю, две профессии: журналист и просто... папа. Иоанн Златоуст говорил: «Не одно рождение делает отцом, но хорошее образование; не ношение во чреве делает матерью, но доброе воспитание». Отредактировав материалы, присланные из стран Евразии, я понял, что в этот раз выйдет в свет не просто тематический номер журнала, а скорее учебное пособие для родителей. Своевременное и полезное. С советами и рекомендациями специалистов. Личным опытом. А почему бы и нет? Кто из нас, родителей, не задумывался, как собственное чадо воспитывать. Человека из него сделать, образование дать. Как до конца жизни сохранить с ним душевный контакт и взаимопонимание. Привить уважение и любовь. Нелегкая это задача – свое «семечко», «росточек» дорастить до крепкого красивого дерева. Без ошибок при этом не обойтись. Вспоминаю случай. Мой сын ходил в детский сад, и вот на одном из родительских собраний воспитатели открыли мамам и папам, какими бывают их дети – нервными, порой и жестокими. Психолог тогда сказала: «Поднимите руку, кто из вас хоть раз в день просто обнимает, целует сына, дочку, глядя в глаза, говорит добрые слова?» И из двадцати присутствовавших на собрании родителей подняли руку лишь девять. Вечно дела, не хватает времени. Отмахиваемся от того, что пытается сказать нам ребенок, считаем неважным, не стоящим внимания. Перебиваем, не дослушав до конца. Без конца настаиваем на своем, не уступая в этом вечном споре «ни пяди земли». Мы родители – значит, правы, дети всего лишь подчиненные – по возрасту и по судьбе. Одним словом, проблема мирного сосуществования двух миров – мира детей и мира взрослых. Махом решить все государственные, экономические и моральные проблемы воспитания детей и пожелать «миру – мир!» не получится. Придется проявить настойчивость, терпение и мудрость. Ведь понять и принять другого человека – всегда сложно, это требует душевного труда. Моя коллега, мать двух детей, рассказала об одной подсмотренной дома сценке. Ее восьмилетний сын – любитель шашек, впервые усаживая за игровую доску свою младшую сестренку, гладил ее по голове со словами: «Хочу наполнить тебя умом». Вот и журнал «ДА», лишь слегка коснувшись глобальной темы воспитания, хочет пожелать всем читателям больше мудрости, знаний, опыта, здоровья и удачи. На дворе Новый год. Мы уверены – все добрые пожелания в 2012 году обязательно исполнятся. n

Boris Klementyev DA Dergisi Genel Yayın Yönetmeni

B

enim iki mesleğim var: Biri gazetecilik, öteki babalıktır. Yannis Khrysostomos’un “Bir adamı gerçek bir baba yapan, bir çocuğun hayata gelmesini sağlamak değil, o çocuğa iyi bir eğitim vermektir, bir anneyi iyi bir anne yapan, çocuğu karnında taşımak değil, onun ahlaklı yetişmesini sağlamaktır” sözleri vardır. Avrasya ülkelerinden gelen makaleleri incelediğimde belli bir konu işleyen bir sayıdan öte anne-babalar için uzmanların görüşlerini içeren, güncel ve faydalı bir çocuk yetiştirme kılavuzu hazırladığımızı anladım. Neden olmasın! Biz, yani anne-babalar çocuğumu nasıl yetiştirmeliyiz, bir bireyi nasıl büyütmeliyiz, nasıl bir eğitim vermeliyiz? Bununla beraber ömür boyu sağlam ilişkileri çocuğumla nasıl kurabilirim, saygı ve sevgi duygularını ona nasıl öğretebilirim sorusunu kimler kendine sormadı ki? Elimizde olan küçük filizi sağlam, büyük bir ağaca dönüştürmek zor bir görevdir. Bu yolda yanlışlıklar ve hatalardan kaçmak imkansızdır. Oğlumun kreşe gittiği zamanlardan aklıma bir olay geldi. Toplantıda öğretmenler stresli, kızgın ve hatta bazen acımasız davranan çocuklarımızdan bahsettiler. Veli toplantısına katılan psikolog günde bir kere çocuğuna sarılan, öpen, gözlerine bakarak güzel sözler söyleyenlerin el kaldırmasını rica etti. Toplantıda olan 20 kişiden sadece 9 veli elini kaldırdı. Her zaman koşuşturuyoruz. Her zaman vaktimiz çok az. Kendi çocuklarımızın bize söylemek istediklerini önemsiz diye duymazlıktan geliyoruz. Sözünü bölüyoruz. Hep dediklerimizi tutturuyoruz. Annebaba olduğumuzdan dolayı haklıyız, çocukların bize bağlı olduğunu düşünüyoruz. Ortaya çocukların ve büyüklerin iki dünyanın beraber gitme sorunu çıkar. Devletin, ekonomi ve çocuk yetiştirme ile ilgili sorunları bir kerede çözülemez. Bu konuda sebat, sabır ve akıl göstermeliyiz. Zira bir başkasını anlayıp kabul etmek her zaman zor ve çaba harcaması gerektiren bir şeydir. iki çocuk annesi bir meslektaşım, evde gördüğü bir olayı bana anlattı. Sekiz yaşındaki oğlu tavla oynamayı seviyor. Bir kere kardeşini masaya oturttu. Ona “akıllı olmanı istiyorum” diye söyleyerek tavla oynamayı gösteriyordu Bu sayıda, çocuk yetiştirme konusuna biraz değinerek okurcularımıza akıl, bilgelik, tecrübe, sağlık ve bol bol şanslar diliyoruz. Yılbaşı yaklaşıyor. 2012 yılında tüm iyi dileklerin mutlaka gerçekleşeğinden eminiz. n


Платформа Диалог Евразия Diyalog Avrasya Platformu

Ежеквартальный международный культурно-интеллектуальный журнал

Председатель Başkan Владимир Сергейчук Vladimir Sergeyçuk Сопредседатель Eşbaşkan Харун Токак Harun Tokak Генеральный секретарь Genel Sekreter Исмаил Тас İsmail Tas

Üç aylık uluslararası düşünce ve kültür dergisi

Редколлегия Yayın Kurulu

Диалог начинается с «да». Diyalog ‘evet’le başlar. Журнал «ДА» – издание Платформы Диалог Евразия DA dergisi bir Diyalog Avrasya Platformu yayınıdır.

Осень 2011, 35 номер Yaz 2011, Sayı: 34 Yaygın Süreli Yayın / T. C. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 1106-34-002992

Учредители İmtiyaz Sahibi В Турции: от имени АО «Фон Да Ажанс Хизм. Сан. ве Тидж.» Эркам Туфан Айтав. В РФ: НО «Фонд содействия развитию Центра восточной литературы Российской государственной библиотеки» Fon Da Ajans Hizm. San ve Tic. AŞ. Yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir, dergiyi bağlamaz.

Координатор журнала в Казахстане Kazakistan Koordinatörü: Салих Акчай Salik Akçay Координатор журнала в Анкаре Ankara Koordinatörü: Фарук Эрбильгин Faruk Erbilgin Дизайн Görsel Tasarım: Марина Каминская Marina Kaminskaya Отдел маркетинга Abone, Reklam ve Dağıtım: Сервет Балкач Servet Balkaç ([email protected]) Адрес Yönetim Yeri, İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Müdür Adresi: Tophanelioğlu Cad. Aygün Sok. Altunizade Plaza, No: 4 Altunizade-Üsküdar/İstanbul-Türkiye Тел Tel: +90 (216) 339 90 25 Факс Faks: +90 (216) 339 90 26 Baskı: Beyazdüş Reklamcılık Tel: +90 (212) 690 89 89 Представительства Temsilcilikler: Турция Türkiye +90 (216) 545 14 42 Азербайджан Azerbaycan +994 (12) 493 46 40 Белоруссия Belarus +375 (17) 2873610 Грузия Gürcistan +995 (32) 93 43 76 Казахстан Kazakistan +7 (327) 291 31 60 Киргизия Kırgızistan +996 (312) 59 65 30 Молдавия Moldova +373 (79) 76 70 83 Россия Rusya Federasyonu +7 (495) 514 13 83 Татарстан Tataristan +7 (843) 238 18 47 Таджикистан Tacikistan +992 (372) 24 91 83 Туркменистан Türkmenistan +99 (312) 41 14 05-06-07 Украина Ukrayna +38 (044) 235 66 53 Türkiye’de fiyatı: 7.50 YTL. KKTC’de fiyatı: 8.50 YTL. Yıllık abone bedeli: 28 YTL. Öğrenciler için: 25 YTL. Avrupa: 30 EURO ABD: 35 USD Abone hesap numaraları: Asya Katılım Bankası A.Ş. Taksim Şubesi, YTL: 100-186593-26 USD: 100-186593-27 EURO: 100-186593-29. Posta çeki no: 1612101 Подписной индекс: 83156 Каталог Пресса России Журнал «ДА» зарегистрирован в Министерстве по делам печати, телерадиовещания и средств массовых коммуникаций Российской Федерации Свидетельство о регистрации: ПИ İ 77-5826 от 07.12. 2000 В России и странах СНГ цена договорная Журнал «ДА» зарегистрирован в Министерстве культуры, информации и спорта Республики Казахстан. Свидетельство о регистрации: 5878-Ж www.daplatform.org • [email protected]

Азербайджан Azerbaycan Низами Джафаров Nizami Caferov Иса Хабиббейли İsa Habipbeyli Мустафа Саатчи Mustafa Saatçi Белоруссия Belarus Ихсан Дилекчи İhsan Dilekçi Сергей Трахимонак Sergey Trahimonak Светлана Винокурова Svetlana Vinokurova Эстония Estonya Алан Алакула Allan Alakyla Фатих Гюллю Fatih Güllü Грузия Gürcistan Гиули Аласания Giuli Alasania Тамаз Гамкрелидзе Tamaz Gamkrelidze Нона Гамбашидзе Nona Gambaşidze Фатих Демир Fatih Demir Казахстан Kazakistan Кансеит Абдезули Kanseyit Abdezulı Олжас Сулейменов Olcas Süleymenov Актолкин Кулсариева Aktolkin Kulsarieva Дихан Камзабекулы Dihan Kamzabekuli Киргизия Kırgızistan К. Молдокасымов K. Moldokasımov Жаkшылыk Бopoчopoв Jаhsılık Вoroçorov Молдавия Moldova Феридун Тюфекчи Feridun Tüfekçi Борис Мариaн Boris Marian Россия Rusya Federasyonu Михаил Мейер Mihail Meyer Леонид Сюкияйнен Leonid Sükiyainen Татьяна Филиппова Tatyana Filippova Александр Ручкин Aleksandr Ruçkin Евгений Дугин Yevgeniy Dugin Дамир Исхаков Damir İshakov Разиль Валеев Razil Valeyev Расим Хуснутдинов Rasim Husnutdinov Эшреф Сарышахин Eşref Sarışahin Таджикистан Tacikistan Мехмон Бахти Mehmon Bahti Мумин Каноат Mumin Kanoat Эмсал Коч Emsal Koç Турция Türkiye Мехмет Алтан Mehmet Altan Токтамыш Атеш Toktamış Ateş Бешир Айвазоглу Beşir Ayvazoğlu Ниязи Октем Niyazi Öktem Авни Озгурель Avni Özgürel Мехмет Сарай Mehmet Saray Эдибе Созен Edibe Sözen Туркмениcтан Türkmenistan Осман Языджы Osman Yazıcı Украина Ukrayna Владимир Казарин Vladimir Kazarin Гокхан Демир Gökhan Demir Алексей Чебукин Aleksey Çebukin Иван Драч İvan Draç GÜZ 2011 • SAYI 35 DA Сергей Телушин Sergey Teluşin

7


­­актуально

Büyüklerİn Büyükler dünyasında çocuklar Dünya nüfusu 7 milyara ulaştı. Her gün doğan 365.000 çocuğun %57’si Asya’da, %26’sı Afrika’da, %9’u Latin Amerikada, %5’i Avrupa’da, %3’ü Kuzey Amerika’da, %1’den aşağısı Avustralya ve Okyanusya’da doğuyor. Birleşmiş Milletlerin verilerine göre bu yıl doğum 135 milyon olmakla beraber ölüm 57 milyonu bulmaktadır. Bu bilgileri göz önüne alarak nüfus artışının 78 milyon olduğunu söyleyebiliriz. 8 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


­­актуально

Дети в мире взрослых Население Земли достигло 7 миллиардов человек. Ежедневно в мире рождаются 365 тысяч детей – 57% в Азии, 26% – в Африке, 9% – в Латинской Америке, 5% – в Европе, 3% – в Северной Америке, менее 1% – в Австралии и Океании. По данным ООН, в этом году рождаемость составит около 135 миллионов человек, а смертность – 57 миллионов. Таким образом, естественный прирост населения Земли достигнет примерно 78 миллионов человек. GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

9


дети

в мире взрослых

Образование – надежда каждой страны Беседовал Гекхан Демир

Фото: интерпресс / Fotoğraf: interpress

координатор платформы «Диалог Евразия»

Ülkenin Ümididir Eğitim Röportaj: Gökhan Demir DA Platformu Ukrayna Koordinatörü

10 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

В гостях у журнала «ДА» – заместитель министра образования и науки, молодежи и спорта Украины, кандидат педагогических наук, заслуженный работник образования Борис Жебровский Ukrayna Eğitim ve Bilim, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Dr. Boris Jerbovski DA Dergisini ziyaret etti – Борис Михайлович, чем живет сегодня образование Украины? – Как и положено, надеждами. И повод для этого есть. Прошедший ІІІ Всеукраинский съезд работников образования единогласно – 1000 делегатов – проголосовал за Национальную стратегию развития образования на 2012–2021 годы. Определились, куда идем. Кроме того, правительство утвердило государственные стандарты средней школы, и с 1 сентября 2012 года она начинает жить с новым содержанием. – И что в нем нового? – Многое. Если очень кратко – пытаемся максимально разгрузить учебные программы. Чтобы дерево ожило, надо избавиться от сухих веток, а их уже очень много. Расширяем поле для творчества школьных коллективов – с 70% до 50% сократили удельный вес госстандарта в учебных программах. Иностранные языки все школьники Украины будут учить с первого класса, информатику – со второго. С пятого класса – второй иностранный. Уроки физической культуры превратятся в занятия каким-либо видом спорта, естественно, без оценок. Да и в целом через весь учебный процесс красной нитью пройдет главное – забота о здоровье детей. – А сами преподаватели готовы к этому? – Не совсем. Поэтому начинаем глубокую реформу педагогического образования. Опора – на талантливых. Будет сложно. Характерная черта последних лет – в школах страны практически нет вакансий. Следовательно, появилась конкуренция. Это стимулирует. Если в начале 2011 года только 40% учителей умели пользоваться компьютером, то в конце года уже практически все 100%. – Это новые требования? – Да, это один из пунктов Государственной программы широкомасштабного вне-

– Boris Mihaloviç, Ukranya’nın eğitimi bugün ne durumdadır? – Aslında, çok ümitliyiz. İnanın, bunun için çok nedenimiz var. Geçenlerde gerçekleşen III. Ukrayna Eğitim Görevlileri Kongresinde oy birliğiyle (1000 kişi) 2012 – 2021 döneminde Eğitim Gelişmesinde Milli Strateji oya sunuldu ve nasıl bir yol izleyeceğimizi belirledik. Ayrıca, hükümet tarafından orta okul için gerekli standartlar onaylandı. 1 Eylül 2012 yılından başlayarak orta okul eğitiminde yepyeni bir içerikle faaliyete geçilecek. – Yeniliklerden biraz bahseder misiniz? – Birçok yenilik uygulanması planlanıyor. Kısaca, öğretim programının yoğunluğunu mümkün olduğu kadar azaltmaya çalışıyoruz. Biliyorsunuz, bir ağacın yaprakların yeniden açması için kuru dallardan kurtulması lazım. Ağacımızın kuru dalları çok birikmişti. Okullara daha çok özgürlük veriyoruz: Devletin müfredatta mecburi olması gerektiğini bildirdiği derslerin sayısı %70’ten %50’ye indi. İlkokul birinci sınıftan itibaren yabancı dil eğitimine, ikinci sınıftan itibaren ise bilgisayar dersine başlanacak. Beşinci sınıftan itibaren ikinci yabancı dil dersleri verilecek. Beden eğitimi dersleri değişiklikler görecek: her çocuğun istediği spor dalını seçme hakkı olacak ve beden eğitimi dersi çocuklar için seçmeli olacaktır. Bu şekilde derste not verilmesine gerek kalmayacak. Eğitim sürecinin en önemli prensibi olarak çocukların sağlığının korunmasına daha çok dikkat edilecek.

– У нас даже президент все выступления на образовательные темы начинает с дошкольного образования Cumhurbaşkanımız bile eğitim ile ilgili bütün konuşmalarına okul öncesi eğitim konusuyla başlıyor

– Öğretmenler bu yeniliklere hazır mı? – Tam olarak değil. O yüzden pedagojik eğitim alanında yetenekli öğretmenlere yönelik ciddi değişiklikler yapılacak. Elbetteki bu kolay olmayacaktır. Son birkaç yıl içerisinde okullarda öğretmen kadrosu açığı kalmadığını görüyoruz. Demek ki bu alanda özenderici bir etken olarak rekabet meydana gelmiş. 2011 yılının başlangıcında öğretmenlerin %40’ı bilgisayar kullanmayı biliyorduysa, yılın sonuna doğru bu sayı %100’e arttı. – Yeni şartlar bunlar mı?

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

11


дети

в мире взрослых

– Толерантность должна стать новой идеологией молодежи. Мы живем в одном доме. Да, на разных этажах, но это уже не границы Gençlerin yeni ideolojisinin tolerans, hoşgörü ideolojisi olması gerektiği bildirildi. Hepimiz aynı evde yaşıyoruz. Farklı katlarda oturuyor olabiliriz, ama bu durum hiçbir şekilde bize engel teşkil etmez

дрения компьютерных технологий в учебный процесс с красноречивым названием «100 процентов».

– Evet, “Yüzde Yüz” adlı eğitim programı bilgisayar teknolojisi uygulamasında devlet planının bir şartıdır.

– Правда ли, что на заседании правительства рассматриваются вопросы дошкольного образования, и министр образования Украины Дмитрий Табачник объявил «крестовый поход» за возвращение детских садов? – Еще какая правда! У нас даже президент все выступления на образовательные темы начинает с дошкольного образования. Есть государственная программа его развития до 2017 года, прошел І Всеукраинский съезд работников дошкольного образования. Новое требование закона – обязательное предшкольное образование с 5 лет. Для пятилеток утверждена программа «Уверенный старт», создана Ассоциация дошкольных работников. Уже никому не надо объяснять, что у нас считается фундаментом образования. Кстати, только в 2011 году были восстановлены тысячи мест в детских садах.

– Bakanlar Kurulu toplantılarında okul öncesi eğitim konusunun konuşulması ve Ukrayna Eğitim Bakanı Dmitriy Tabaçnik’in kreşleri yeniden faaliyete geçirme isteği doğru mudur? – Evet, çok doğru! Cumhurbaşkanımız bile eğitim ile ilgili bütün konuşmalarına okul öncesi eğitim konusuyla başlıyor. 2017 yılına kadar okul öncesi eğitimin geliştirilmesi devlet programında yer alıyor. I. Ukrayna Okul Öncesi Eğitim Görevlileri Kongresi gerçekleşti. Yeni kanunlara göre çocuğun 5 yaşından itibaren okul öncesi eğitim görmesi mecburiyeti var. Bu çocuklar için devlet tarafından onaylanmış “Emin Başlangıç” programı mevcut. Okul Öncesi Eğitim Görevlileri Birliği kuruldu. Eğitimin temelleri, olarak neleri kabul ettiğimizi tekrar ve tekrar anlatmamıza gerek kalmadı. 2011 yılında kreşlerde binlerce yerlik yeni kontenjanlar açıldı.

– Стандарты, новые технологии, современное содержание... Но все равно главная фигура – учитель. Не правда ли? – Конечно. В класс заходит учитель. Кто он и зачем пришел к детям? Чтобы учитель любил детей, общество должно уважать учителя и заботиться о нем. Увы... – Больная тема? – Была и остается. Но это отдельный большой разговор. – А что вас еще беспокоит? – Конечно, управление. Проводить глубокие реформы во время экономического кризиса – слишком смелое занятие. Но реальное. А нужно всего-то дать возможность работать умным, творческим руководителям от министерства до школы и детского сада. – Что мешает? – Политика. Инерция. Как уволить? Где найти? Ордена на пиджаках. Звания и титулы. Вертикаль управления образованием, построенная за десятки лет, – как крепостная стена. Но пришла пора ее штурмовать. – А может, стоит изучить опыт других стран? Вы как президент Международного педагогического клуба европейских стран хорошо его знаете. – Чужой опыт помогает строить, а ломать свое надо самим.

12 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

– Yeni standartlar, modern teknolojiler ... ama buna rağmen yine de en önemli aktör, öğretmendir değil mi? – Tabiki, evet. Bir öğretmen sınıfa girince, kim o, sınıfa niçin girdi diye sorular havada uçuşmaya başlıyor. Bir öğretmenin çocukları sevmesi için toplumun öğretmene saygı duyması, ihtiyaçlarını ihmal etmemesi gerekir. Ne yazık ki ... – Üzüntü verici bir konu mu? –öyleydi ve devam ediyor.Ama bu başka bir tartışma konusu –Sizi başka ne endişelendiriyor? – Elbette yönetim. Ekonomik kriz şartları altında bu kadar ciddi reformları hayata geçirmek cesur bir davranıştır. Ama olamayacak bir şey değil. Yapılması gereken tek bir şey var: bakanlıkta, okul ve kreşlerin başında yetenekli, kaliteli insanları çalıştırmaktır. – Buna engel olan nedir? – Siyaset. Eylemsizlik. Birini pozisyonundan nasıl alacağız, öbürünü nasıl bulacağız sorunları. Ödülleri, ünvanları, falan. Eğitim de yönetim sistemi yıllarca kurulmuş bir kalenin savunma duvarı gibidir. Artık bu duvarı yıkma zamanı geldi. – Belki başka ülkelerin tecrübesini dikkate almakta fayda vardır. Avrupa Ülkeleri Uluslararası Pedagoji külübü Başkanı olarak siz eğitim konusunda farklı ülkelerin tecrübesini biliyorsunuz. – Bir şeyi kurarken başkalarının tecrübesinden faydalanmak lazım. Fakat, bir şey yıkmak istiyor-


büyüklerin dünyasında çocuklar

министр образования и науки украины дмитрий табачник и министр образования и науки рф андрей фурсенко (в центре) / ukrayna eğitim ve bilim bakanı Dmitriy Tabaçnik ve Rusya federasyonu Eğitim ve bilim bakanı Andrey Fursenko (ortada)

– Вертикаль управления образованием, построенная за десятки лет, – как крепостная стена. Но пришла пора ее штурмовать Eğitim alanında yönetim sistemi yıllarca kurulmuş bir kalenin savunma duvarı gibidir. Artık bu duvarı yıkma zamanı geldi.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

13


дети

в мире взрослых

14 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

– Кстати, о международном опыте. В Киеве в конце сентября прошел Форум министров образования Европы. Что решили министры? – Единодушно пришли к мнению, что настало время создания единого образовательного пространства – от детских садов до университетов. Определили возможные направления. Все это нашло отражение в итоговом документе «Киевское коммюнике». Советую прочесть.

sak, onu kendimiz yapmalıyız.

– Если можно, несколько примеров. Что именно предлагается? – Максимальное развитие прямых контактов учебных заведений, как в свое время это сделали Киев и Стамбул. Создание международных школ. Кроме того, кардинальный пересмотр школьных программ по истории. Создание общих пособий и учебников. Совместный опыт подготовки и переподготов-

– Mümkünse alınan kararlardan birkaç örnek verir misiniz? – Zamanında Kiev ile İstanbul arasında yapıldığı gibi eğitim kurumları arasında direk bağlantıların oluşturulması, uluslararası okulların açılması, tarih dersi programının yeniden değerlendirmesi, ortak ders kitaplarının oluşturması, öğretmen yetiştirmesinde işbirliği, ortak faaliyetlerin yapılması gibi öneriler sunuldu. En önemlisi tabiki, gençle-

– Uluslararası tercübelerden bahsedince, geçenlerde Kiev’de Avrupa Eğitim Bakanları Forumu gerçekleşti. Hangi kararlar alındı? – Kreşten üniversitelere kadar bütün eğitim kurumlarını dahil edecek ortak eğitim alanı oluşturmak gerektiği kararına varıldı. İşbirliğinin yolları çizildi. Forum esnasında varılan bütün kararlar Kiev Bildirisi sonuç belgesinde yansıtıldı. Okumanızı tavsiye ederim.


büyüklerin dünyasında çocuklar

ки учителей. Изучение иностранных языков, дистанционное обучение. Совместные практические акции. И самое важное – толерантность должна стать новой идеологией молодежи. Мы живем в одном доме. Да, на разных этажах, но это уже не границы. И наши дети растут в одном «дворе», где две-три тысячи километров ничего не значат. – Но во дворе, бывает, мальчишки дерутся... – Если защищают слабых или за справедливость – пускай. Это жизнь. – А что за «бронепоезд» с украинскими флагами 16 сентября прибыл из Киева в Москву на Киевский вокзал под звуки духового оркестра, и его встречало все «образовательное» начальство России во главе с министром Андреем Фурсенко? – Ну, «бронепоезд» остался на запасном пути, а в Москву прибыл «педагогический состав» – почти 400 лучших «освитян» приехали на Дни образования и науки Украины в Российской Федерации – от воспитателей детских садов до университетских профессоров. Такая форма международного сотрудничества в области образования возникла впервые. – А результаты? – Десятки договоров, новые идеи, друзья, прекрасное человеческое и творческое настроение. На следующий год ждем российских коллег у себя. – Борис Михайлович, какой вы видите школу лет через 20–30? – Школой с личным образовательным маршрутом для каждого ученика. Мы ведь очень разные. Но с одной целью – максимально раскрыть творческие возможности ребенка. Ну и, конечно, воспитать в каждом любовь ко всему живому, восхищение людьми и заботу о природе. – А это реально? – Нет, конечно, если над этим не работать и не ставить такую цель. Но другой я не вижу... – В Интернете появилось множество афоризмов из вашей книги «Сам себе думаю». Какие вам самому больше нравятся? – Все. А запомнил я поучение своей четырехлетней внучки Маруси: «Нельзя говорить: «Я не умею», надо говорить: «Я научусь». n

rin yeni ideolojisinin tolerans, hoşgörü ideolojisi olması gerektiği bildirildi. Hepimiz aynı evde yaşıyoruz. Farklı katlarda oturuyor olabiliriz, ama bu durum hiçbir şekilde bize engel teşkil etmez. Çocuklarımız da beraber büyüyorlar. – Ama bazen öyle oluyor ki beraber büyüyen çocuklar kavga ediyor... – Haksızlığa uğratılan birini savunmak için kavga meydana geldiyse etsinler o kavgayı. Hayat bu. – 16 Eylül 2011'de Kiev’den Moskova’nın Kiev Tren İstasyonuna Ukrayna bayraklı bir tren gitmişti. Müzikle karşılanmıştı. Karşılamaya Eğitim Bakanı Andrey Fursenko önderliğiyle Rusya Eğitim Bakanlığı gelmişti. Bundan bahseder misiniz? – Bu zırhlı bir trendi ve yan yolda. En iyi Öğretim Görevlilerinden oluşan 400 kişilik grup Rusya Federasyonu Ukrayna Eğitim ve Bilim Günlerine katılmak üzere Moskova'ya gitti. Grubun içinde kreş öğretmenlerinden üniversite profesörlerine kadar öğretmenler vardı. Eğitim alanında böyle bir uluslararası işbirliği tecrübesi ilk defa yaşandı. – Sonuç neydi? – Onlarca anlaşma imzalandı, yeni dostluklar kuruldu. Seneye aynı faaliyete katılmak üzere Rusya’dan meslektaşlarımızı bekliyoruz.

«Нельзя говорить: «Я не умею», надо говорить: «Я научусь» ''Bunu yapmasını bilmiyorum değil nasıl yapılması gerektiğini öğreneceğim'' diye söylemelisiniz

– Boris Mihaloviç, 20-30 yıl sonra okulu nasıl görüyorsunuz? – Her öğrencinin özelliklerine göre farklı eğitim yolları ayarlanmış bir okul olarak görüyorum. Hepimiz birbirimizden farklıyız, farklı niteliklerimiz var. Ama aynı zamanda çocuğun yeteneklerini keşfetmek, mümkün olduğu kadar potansiyelini ortaya çıkarmak ve tabiki çocukları bütün canlı varlıklara saygı ve sevgi ile bakan, tabiatı koruyan bireyler olarak yetiştirmek gibi ortak bir amacımız var. – Peki, bahsettiğiniz şey mümkün mü? – Kendimize öyle bir hedef koymazsak, çaba göstermezsek o zaman mümkün değil,derim. Ama ben bundan başka bir hedef görmüyorum... – Kitabınızda yer alan birçok söz internette karşımıza çıkıyor. Siz hangilerini en çok seviyorsunuz? – Aslında, hepsini seviyorum. Aklımda kalan ise 4 yaşındaki Marusya adlı kız çucuğunun “Bunu yapmasını bilmiyorum değil nasıl yapılması gerektiğini öğreneceğim diye söylemelisiniz” sözleri. n

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

15


Фото: борис клементьев / Fotoğraf: boris klementiev

дети в мире взрослых

16 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

Кто прав, кто виноват? Kim haklı ,kim haksız? Подготовил Сергей Кормилицын

Hazırlayan: Sergey Kormilitsın

Родители авторитарны

Otoriter Anne-Baba Tutumu Çocuk: “Kendilerinin hep

Ребенок:

«Они думают, что всегда правы, знают, что для меня лучше, и никогда со мной не советуются. Моего мнения для них просто не существует»

haklı olduklarını düşünürler. Benim için daha iyisini biliyorlar, ne istediğimi bana sormuyorlar. İstek ve fikirlerimi hiçe sayıyorlar”.

Для многих родителей характерно ограничение самостоятельности ребенка, постоянное давление, общение в режиме «сверху вниз». Родители не общаются с детьми, а отдают приказы, не обращая внимания на мнение детей и не признавая компромисса. В таких семьях высоко ценятся послушание, уважение и следование традициям. Так как дети постоянно подчиняются родителям, они становятся безынициативными. В подростковом возрасте авторитарность родителей порождает конфликты и враждебность. Наиболее активные, сильные подростки сопротивляются и бунтуют, становятся агрессивными и покидают родительский дом, как только могут себе это позволить. Робкие, неуверенные легко поддаются дурному влиянию сверстников.

Bazı anne-babalar, çocuklarının özgürlüğünü sınırlamakta, annebaba-çocuk ilişkisinde baskı, “tepeden aşağıya bakma” modelini uygulamaktadır. Bu çocuk yetiştirme modeli, emirlere dayanır: Ebeyven emir verir, çocuksa buna uymak zorundadır. Çocuk yetiştirmede otoriter tutum uygulayan anne-baba, çocuklarının fikirlerine kulak asmaz, düşüncelerini hiçe sayar. Çocuklara katı kurallar koyan annebaba, itaat, saygı ve geleneklere uymaya önem verir. Ebeveynlerinin iradesine boyu eğen çocuklar inisiyatifsiz büyür. Ergenlik dönemini yaşayan çocuklar ile otoriter anne-babaları arasındaki ilişkilerde tartışma, anlaşmazlık ve hatta çocukların düşmanlık beslemesi mevcut. Aktif pozisyon alan gençler, anne babalarının otoriter tutumuna baş kaldırır. Bu ortamda büyüyen çocuk saldırgan olur, elinde imkan olduğu zaman evini terk eder. Çekingen ve kendine güvenmeyen gençler ise arkadaşlarının tesiri altına girer.

Инна Двирнык, психолог: «Правильному психологическому воспитанию детей в неполной семье часто мешает авторитарность родителя. Такой родитель считает правильным воспитанием жесткий контроль поведения своего чада. Ребенок растет запуганным, угрюмым, и впоследствии у него часто возникают психологические проблемы с другими детьми в саду или в школе».

İnna Dvirnık, psikolog: “Çekirdek ailelerde psikolojik olarak çocuğun doğru yetiştirilmesi sorunu, ebeveynin ona karşı katı ve baskıcı olmasına neden oluyor. Otoriter anne veya baba çocuk yetiştirmenin temelinde sıkı denetim olması gerektiğini öngörürler. Böyle ailede büyüyen çocuk, yılgın ve içine kapanıktır. Böyle çocuklar diğer çocuklarla ilişki kurmakta psikolojik sorunlar yaşarlar ”.





Родители раздражительны

Öfkeli Anne-Baba Tutumu

Ребенок: «Они даже не разговаривают со мной почеловечески, чуть что – срываются и переходят на крик, а сами часто не знают, чего хотят. То одно требуют, то другое!»

Çocuk: “Benimle doğru düzgün konuşmuyorlar. Kendilerini tutamıyor, her ne sebeble olursa olsun bağırıp çağırmaya başlıyorlar. Benden ne istediklerini bilmiyorlar, bir günü bunu, diğer gün şunu bekliyorlar”.

Мы часто грешим отсутствием единого подхода к воспитанию, постоянно меняем правила. Дети, не понимая, чего от них хотят взрослые, перестают воспринимать их всерьез. Да это и понятно: ведь одна из важных базовых потребностей личности – потребность в стабильности и упо-

Yetişkinler çocuk yetiştirmede tutarsız davranabilir veya koyduğu kuralları sık sık değiştirebilir. Çocuktan ne istediğine karar veremeyen anne-babalaR çocuklarını ciddiye almıyorlar. Elbetteki bunun bir açıklaması var: İnsanın temel ihtiyaçlarından biri etrafının tutarlı, dengeli ve dayanıklı olması, belli davra-

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

17


дети

в мире взрослых рядоченности окружающего мира, наличии четких ориентиров в поведении и оценках. А родители сами становятся раздражительны. Возникают резкие эмоциональные перепады в отношениях с детьми: от наказания, слез, ругани до умилительно-ласковых проявлений, что опять-таки приводит к утрате родительского влияния. психолог, автор сайта «Семья растет»: «Раздражение возникает обычно в те моменты, когда мама или папа простыми способами не справляются с ситуацией. Не справляются с особенностями поведения ребенка, бытовой ситуацией или какой-то обязанностью. Когда не хватает обычных способов влияния – таких, как дополнительная батарейка или пятая передача скорости – включается раздражение. Но я встречала немного людей, которые от раздражения получают удовольствие». Екатерина Бурмистрова,



Родители равнодушны Ребенок: «Что бы я ни рассказал – слышу одно: мне бы твои проблемы... Можно подумать, у меня нет больших проблем!»

Как часто мы настолько поглощены проблемами на работе или устройством личной жизни, что и впрямь равнодушны как к самим детям, так и к их поступкам. Дети предоставлены сами себе, чувствуют себя лишними, стремятся меньше бывать дома. Они с благодарностью воспринимают заинтересованность старших, способны привязаться к воспитателям, относиться к ним с большой теплотой, доверием. Дети в таких семьях часто становятся алкоголиками и наркоманами: они ведомы и «покупаются» на минимальное проявление теплоты и приязни любого старшего. Их тянет в дворовые компании, потому что там есть ощущение если не семьи, то стаи, где «один за всех и все за одного». Недостаток положительных эмоций от общения с родителями, от родительской ласки, они пытаются заменить чем-то ярким, приятным. Алкоголь и наркотики часто оказываются для них непреодолимым искушением. Татьяна Шитова, педиатр: «Сколько раз приходилось слышать: «Такая порядочная семья, а сын (или дочь) в кого только уродился! С жиру бесится!» Беда в том, что благополучие семьи стало измеряться достатком. Но разве малышу, только что появившемуся на свет, нужны мамины деньги? Разве ему важно, лежит он в дорогих ползунках «от кутюр» или в пеленках, которые мама сшила сама? Детям нужна родительская любовь, искренняя и беззаветная. А к деньгам, дорогой одежде мы приучаем их сами, «откупаясь» за свою вину, за свою неспособность любить».

18 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

nış kuralları ve sınırların olmasıdır. Tutarsız anne-baba, öfkeli bir tutum sergiler. Böyle ortamda büyüyen çocuklar anne-babaları arasındaki ilişkilerde ifrattan tefrite kaçar: Ceza, öfke, baskıdan aşırı sevgiye çabuk geçiş görülür. Söz konusu bu durum çocuğun gözünde anne-baba etkinliğinin düşmesine neden olur. Yekaterina Burmistrova, psikolog, “Büyüyen Aile” sitesinin kurucusu: “Çocuk yetiştirmede ortaya çıkan herhangi bir duruma bildikleri yoldan çözüm bulamayan , anne veya baba hemen öfkelenir. Ebeyvenler, çocuğun tavırına ve günlük olaylara çare bulamayınca öfkelenir. Öfkeden keyif alan çok az insana rastladım”.



İlgisiz Anne-Baba Tutumu Çocuk: “Kendileriyle dert paylaşildığında “Ah, senin sorunların ne ki?” diye cevap alıyorum. Sanki benim sorunlarım yokmuş gibi”.

Bazen kafamız, iş yerindeki sorunlara veya günlük problemleri çözmekle o kadar meşgul olur ki, kendi çocuklarımıza vakit ayıramayız. Çocuklarımız ve yaptıklarına karşı ilgisiz kalırız. Kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan çocuklar, kendilerini lüzumsuz hisseder, dolayısıyla evde daha az vakit geçirmeye çalışırlar. Evde kendilerini gereksiz olarak hisseden çocuklar, yetişkinlerin ilgisine gerçekten ihtiyaç duyarlar. Öğretmenlerine bağlı olabilir, karşısındakine büyük güven duyabilirler. Anne-babaları tarafından ilgi görmeden büyüyen çocuklar, kendilerine az da olsa ilgi gösteren kişilerin sözlerine daha çabuk boyun eğerler. Bu çocuklarda alkol veya uyuşturucu bağımlısı olma riski daha yüksektir. Sokakta daha çok zaman geçirip, orada edinilen arkadaşlarıyla yakın olurlar. Anne-babaları tarafından ilgi görmeyen çocuklara sokak, ailesinin yerini tutmazsa da “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” mantığına dayalı bir birliğin parçası olması kendini hissettirir. İlgisiz aile ortamında büyüyen çocuk, anne-babasından alamadığı şefkat ve pozitif duyguların eksikliğini başka bir yerde arar. Alkol ve uyuşuturucu, çoğu zaman vazgeçemeyeceği bir yardımcı olarak hayatlarına girer. Tatyana Şıpova, çocuk doktoru: “Çoğu defa “Öylesine gü-

zel anne-babanın bu kadar kötü oğlu (veya kızı) olur mu? Kime çekmiş bu çocuk! Paraları çok, işte, çocuklar şımarıyor!”diye konuşmalar duyabiliriz. Maalesef bir ailenin saadeti mali durum ile ölçülüyor. Oysa, yeni doğmuş bebeğin annesinin parası ile ne işi var? Ona pahalı, markalı, ünlü tasarımcıların eseri olan bir bebek tulumu, yada annesinin kendi elleriyle diktiği bebek tulumu giydirmişler, hiç bir farkı ve önemi yok. Çocuklara asıl gereken anne-babalarının samimi ve karşılığı aranmayan sevgi ve şefkatidir. Çocukları pahalı, markalı giysilere biz alıştırıyoruz. Bu şekilde göstermediğimiz sevgiyi, böyle yaparak vermeye çalışıp kusurları örtmeye çalışıyoruz”.


büyüklerin

Фото: борис клементьев / Fotoğraf: boris klementiev

dünyasında çocuklar





Родители чересчур заботливы

Aşırı Koruyucu Anna-Baba Tutumu

Ребенок: «Они вечно сюсюкают со мной, как с маленьким! И ладно бы дома, а то при всех! Они что, не понимают, что я уже вырос, мне не нужна их забота»

“Bana bebek muamelesi gösteriyorlar. Evde öyle olsalar tamam da herkesin yanında öyle davranıyorlar. Artık büyüdüğümü, onların korumasına ihtiyaç duymadığımı anlamıyorlar mı?”

Ребенок уже с шести месяцев начинает осознавать себя самостоятельной личностью: он не сидит спокойно на руках у матери, иногда отказывается принимать еду из ее рук. Если ему не позволяют делать то, что хочется, начинает капризничать. Чем дальше, тем больше стремление к независимости. Стремление родителей защитить ребенка от тягот и забот окружающего мира приводит к гиперопеке. При этом ребенок избавлен от необходимости разрешения проблемных ситуаций, поскольку решения либо предлагаются ему готовыми, либо достигаются без его участия. В результате он не умеет не только самостоятельно преодолевать трудности, но даже их трезво оценивать. Он теряет способность к мобилизации энергии в трудных ситуациях, ждет помощи от взрослых, прежде всего от родителей; развивается так называемая «выученная беспомощность» – условно-рефлекторная реакция на любое препятствие как на непреодолимое.

Altı aylık bebekler bile bağımsız kişiliğe sahiptir. Annenin kucağında her zaman uslu durmayabilir, annesinin verdiği yemekleri bazen yemek istemeyebilir. İstediklerini yapamayınca huzursuz olur. Bir çocuğun büyüyünce bağımsız olma isteği güçlenir. Kendi çocukları herhangi sorunlardan korumak niyetli anne-babalar, aşırıya kaçabilirler. Böyle aile ortamında yetişen çocuk kendi problemleriyle baş başa bırakılmaz. Sorunların çaresine bakmak zorunda değil, çünkü çözüm yollarını anne-babaları ya hazır olarak önüne sunar, ya da çocuğun sorunlarını kendi çözerler. Bunun doğal bir sonucu olarak, çocuk başına gelenlerin ne çaresine bakabilir, ne de içine düştüğü durumu değerlendirebilir. Zor durumlarda toparlayamaz olur. Büyüdüklerinde, ilk önce anne babasından yardım bekler. Bu çocuklarda “sonradan edinilmiş çaresizlik sendromu” oluşur. Yani bunlar, karşısına çıkan herhangi bir engelin aşılamayacak kadar büyük olduğunu düşünürler.

Александр Гонопольский, психиатр, психотерапевт: «Главное неблагоприятное следствие гиперопеки – передача избыточного беспокойства детям, психологическое заражение несвойственной возрасту тревогой. Это порождает зависимость, несамостоятельность, инфантилизм, неуверенность в себе, избегание риска, противоречивые тенденции в формировании личности, отсутствие своевременно развитых навыков общения. Родители должны отдавать себе отчет в том, не окрашено ли их отношение к детям чрезмерной озабоченностью и тревогой». n

Çocuk:

Aleksandr Gonopolskiy, psikiyatrist, psikoterapist: “Annebabalar çocuklarını fazla koruyarak çocukları fazla tedirgin eder. Anne-babaların koruyucu olması çocuklara yaşlarına göre has olmayan tedirginlik duygusu yaşatır. Dolayısıyla, çocukta yetişkinlere bağımlılık, kişilik gelişmemesi, kendinden emin olmama, riskten kaçma, başkalarıyla ilişki kurma konusunda zorlanma oluşur. Çocuk yetişirken anne-babalar, tutumlarında fazla koruyucu ve tedirgin olmayı kontrol etmeli”. n

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

19


дети

в мире взрослых

Встреча двух миров

Муж – турок, жена – русская и плюс пять детей

Yedi ‘ben’ – Rus-Türk ailem

Koca-Türk, Hanım- Rus ve beş tane çocuk Дети удивительно гармонично дополняют друг друга, создавая особую сбалансированную атмосферу в семье

20 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Надежда Емельянова

Nadejda Emelyanova

громное значение в жизни каждого человека c давних времен имела семья. К сожалению, многие традиционные ценности в эпоху глобализации размываются. Тем отраднее встретить людей, ориентированных на вековые традиции культур. Семья господина Бюлента Албайрака – именно такой случай. Мы приехали в подмосковный район за Южным Бутово в один из холодных зимних дней. Начался снегопад, и в беспроглядной пурге мы даже заблудились среди улиц коттеджного поселка Гавриково. Но по дороге нас встретил Бюлентбей, который возвращался домой после того как отвез на занятия в спортивную секцию своих сыновей. Во дворе к хозяину бросились, ластясь, два пушистых щенка кавказской овчарки. В доме нас ждала его жена Инна Игоревна. Трещали поленья в большом камине, в клетках распевали щеглы, пытались что-то рассказать волнистые попугайчики. Но особенно радостно и тепло делалось от улыбок девочек, вышедших нам навстречу. В семье Бюлент-бея пять детей, и родители видят основной смысл своей жизни в их воспитании. Старшей дочери Ирем Садыке 13 лет. Она долгие годы была любимицей папы. «Даже Инна осталась на втором плане», – шутит Бюлент-бей. В его роду мало девочек, в основном рождались мальчики. Рождение Ирем было счастьем не только для родителей, но и для всех турецких родственников. Когда в гости приезжала Ирем, жизнь в семье Бюлент-бея замирала. Все дарили подарки сестричке из России, носили ее на руках. Познакомившись с турецкими традициями, Инна предложила мужу дать Ирем второе имя его матери. И девочка стала носить имя Ирем Садыка. Как правило, ребенку не дают имя дедушки и бабуш-

Яüzyıllardır her kişinin hayatında ailenin büyük önemi vardır. Maalesef, küreselleşmeyle birlikte bir çok gelenek te bozulmaya yüz tutmaktadır. O yüzden evrensel kültürel geleneklere yönelik insalarla karşılaşmak çok güzel bir şeydir. Bülent Albayrak ailesi de buna örnek olarak gösterilebilir. Soğuk bir kış gününde Yujnoye Butovo’nun arkasında bulunan Moskova’ya yakın bir bölgeye gitmiş. Kar yağışında Gavrikovo villa köyünün sokaklarında yolumuzu kaybetmiştik. Oğullarını spor okuluna bırakıp evine dönen Bülent bey bizi karşıladı. Evin avlusunda iki yumuşak tüylü çoban köpeğinin yavrusu sahiplerinin bacaklarına dolanmışlardı. Evde Bülent beyin eşi İnna bizi kapıda karşıladı. Büyük şöminede odunlar çatırdıyor, kafeslerde sakakuşları ötüyor, papağanlar birşeyler anlatmaya çalışıyorlardı. Fakat bizi en çok mutlu eden şey, bizi karşılamak için kapıya gelen kızların gülümsemeleriydi. Bülent beyin 5 çocuğu var. Anne ve babaların hayatlarının temel gayesi çocukları yetiştirmeleri. En büyük kızları İrem Sadıka 13 yaşında. Uzun yıllar babasının gözdesiydi. Bülent bey: ‘İnna bile ikinci planda kaldı’ – diye şaka yapıyor. Bülent beyin ailesinde kız çocuğu çok az, genelde erkek çocuk dünyaya gelmiş. İrem’in doğumu sadece anne babası için değil, tüm Türk akrabaları için büyük bir saadetti. Küçük kız misafirliğe geldiği zaman, herkes onu kucağına alıp, ona hediyeler veriyorlar. Kızın ikinci ismi anneannesinin ismidir. Birgün aile bir Müslüman din adamını ziyaret etti. Din adamı kız çoçuğuna: ‘Seni çok seven anneannenin ismini taşıyorsun. Buda devamlı koruyor seni’. Milana on yaşında ve babasının ikinci gözdesi. ‘İnna yine arka planda kaldı’ – artık İnna şaka yapıyor. Kızların karakterleri çok farklı. Resimlere meraklı olan

О

Y


GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

21


дети

в мире взрослых

Когда в начале 1990-х Бюлент-бей приехал в Москву, не думал, что навсегда свяжет свое будущее с Россией

22 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

ки, если они живы. Однажды они посетили одного мусульманского святого, и тот сказал девочке: – У тебя имя твоей покойной бабушки, которая очень любит тебя. И она охраняет тебя здесь, на земле. Милане 11 лет. «Это – вторая любимая дочь, а Инна опять осталась на втором месте», – теперь уже шутит его жена. Характер у детей разный – Ирем увлекается живописью, ходит в художественный кружок, а Милана больше любит домашний труд. Она стала основной помощницей мамы в доме, несмотря на то, что Ирем старшая. Младшей, Софии, восемь лет. Она – настоящая принцесса в семье. София делает все плавно, мягко. Любит, чтобы ее наряжали, как принцессу. Ее королевский двор – все: куклы, сестры, братья. Пока мы знакомились с девочками, смотрели рисунки Ирем, отдавали королевские почести Софии, ели пирожки, приготовленные Миланой, из спортивной секции вернулись мальчики. Они занимаются в кружке айкидо. Тимур и Артем (Тима и Тема) сами выбрали этот вид спорта. Айкидо предполагает только защиту, умение отражать удар, но не нападать на окружающих. У десятилетнего Тимура есть второе имя Амин. Так звали его покойного дедушку – отца Бюлент-

İrem güzel sanatlar okuluna gidiyorken, Milana ev işlerini çok seviyor. İrem daha büyük olmasına rağmen, Milana annesinin ana yardımcısıdır. En küçük olan Safiye altı yaşında. Ailesinin küçük prensesidir. Hareketleri yumuşak ve hafif. Prenses gibi giyinmeyi seviyor. Sarayında kuklaları, kız kardeşleri ve erkek kardeşleri yaşıyor. Kızlarla tanışıp, İrem’in resimlerine bakıyor, prenses Safiye’ye hayranlıkla bakıyor, Milana’nın yaptığı börekleri yiyorduk. O sırada spor okulundan erkek kardeşleri döndü. Aykido kulübüne gidiyorlar. Timur ve Artem (Tima ve Töma) bu spor dalını kendileri seçmişler. Aykido yöntemi, çevrendekilere saldırmaktan değil, kendini savunmaktan ve vuruşu savuşturmaktan oluşuyor. Sekiz yaşına giren Timur’un ikinci ismi Amin . Bu isim dedesinin, Bülent beyin babasının ismidir. Timur matematik dersini çok seviyor. Bu özellik, sayısal bilimleri seven ve okuldan sonra tezgah sanayii lisesini, sonra da iki üniversiteyi bitirip ekonomist ve hukukçu mesleklerini almış olan annesinden geliyor. Timur, sadece ikinci sınıfta okuduğu halde seviye olarak, öğretmenlerinin değerlendirmelerine göre dördüncü sınıf öğrencisi seviyesindedir.Yedi yaşına giren Artem, yerinde durmaz, hareketli abisinden farklı. Dikkatli, kararlı, tertipli bir çocuk. Bütün çocuklar çok farklı, fakat ailede uyumlu bir ortam oluşturarak birbirlerini tamamlıyorlar.


büyüklerin dünyasında çocuklar

бея. Тимур-Амин склонен к математике. Это – от мамы, которая в школе тяготела к точным наукам, а после школы закончила станкостроительный техникум и два института, получив профессии экономиста и юриста. Девятилетний Артем отличается от непоседливого, подвижного брата. Он сосредоточен, решителен, внутренне собран. Дети удивительно гармонично дополняют друг друга, создавая особую сбалансированную атмосферу в семье. Когда в начале 1990-х Бюлент-бей приехал в Москву, не думал, что навсегда свяжет свое будущее с Россией. Но судьба распорядилась иначе. Они встретились с Инной и полюбили друг друга. Когда поженились в 1997 году, изначально не строили планов на дальнюю перспективу, не представляя еще, как сложится их жизнь. Сперва надо было преодолеть языковой барьер, понять тонкости традиционной культуры друг друга. Бюлент-бей не знал русского языка, первое время они общались только по-английски. Но постепенно устраивался быт, налаживалась работа. Когда родилась первая дочь, Бюлент-бей понял, что они останутся в России надолго. Незаметно пролетели десять лет. Семья Албайрак увеличилась. Всех вместе их уже семь человек. Как говорится, «семья – это семь я». Так получилось, что в лице Инны и Бюлента встретились две культуры – русская и турецкая, и их дети – представители двух великих цивилизаций. Несколько месяцев в году они обязательно проводят в Турции. Здесь они – часть турецкой культуры, а по возвращении домой переходят в пространство культуры русской. Поскольку в семье Албайрак много детей, и каждый из них – личность, родителям приходится много трудиться, чтобы достичь между ними полного взаимопонимания. Особенно сложные моменты, считают родители, связаны именно с разницей двух культур. Это – как встреча двух миров. Непонимание может упираться в элементарные бытовые вещи. С такими нюансами семья Албайрак сталкивалась на каждом шагу, а в итоге все это касалось вопросов образования и воспитания. Бюлент и Инна во всем поддерживали друг друга. Находясь рядом, дети ловят каждый взгляд, по своему трактуют каждый шаг родителей. Уже в этом возрасте они понимают, что есть разные народы, что все люди разные, но при этом они могут прекрасно дополнять друг друга и хорошо жить вместе. Как сказал Бюлент Албайрак «сначала мы были людьми разных культур, но со временем стали будто один человек». Бюлент-бей – один из пяти детей, младший в своей семье. Родители Инны и ее сестра живут в Краснодарском крае. В Турцию она попала впервые уже после замужества, но стала быстро осваивать турецкий язык, говорить с

Bülent Bey, 1990’lı yılların başında Moskova’ya geldiği zaman geleceğini Rusya’ya bağlayacağını hiç düşünmemişti. Ama kaderin cilvesi onu İnna ile karşılaşmış ve 1997 yılında evlenmişler. İlk başta hayatlarının nasıl olacağını bilmediklerinden dolayı uzun vadeli planlar yapmamışlar. Öncelikli görev olarak, birbirlerinin dillerini ve geleneksel kültür inceliklerini öğrenmek olarak belilemişler. Bülent Bey Rusça bilmiyordu ve ilk başta eşiyle ingilizce olarak anlaşmış. Yavaş yavaş günlük hayatları ve işleri düzene girmiş. İlk kızları dünyaya geldiği zaman, Bülent Bey uzun yıllar Rusya’da kalacağını anlamış. On yıl farkına varmadangeçti. Zamanla Albayrak ailesi büyüdü. Artık yedi kişiler. Bir Rus atasözünde derki: ‘Aile, yedi ‘ben’den oluşuyor’. İnna ve Bülent’in şahıslarında iki farklı kültür buluştu. Çocukları da, iki büyük medeniyet temsilcileri oldular. Yılda bir kaç ayı Türkiye’de geçiriyorlar. Çocukları, hemen Türkçe’ye geçiyorlar. Türkiye’de Türk kültürünün bir parçası olup, Rusya’ya dönünce artık Rus kültürü alanına giriyorlar. Albayrak ailesinde çok çocuk olması ve her çocuğun ayrı bir kişilik olması sebebiyle, anne ve baba, çocukları arasında karşılıklı anlayışı sağlamak için çok gayret sarfediyor. En zor olanı da , iki kültür arasındaki farklılıklar olmuş. Bu meseleyi, iki farklı dünyanın buluşmasıyla kıyaslayabiliriz. Anlamama, çok basit günlük şeylerden de kaynaklanabilir Bunun gibi ince şeylerle Albayrak ailesi çok karşılaştı, bu şeyler de çocukların eğitim ve öğretimlerine de etki ediyor. Fakat İnna ve Bülent, birbirlerine çok destek olmuşlar. Çocukları anne babalarının attığı her adımı kendilerine örnek alıyorlar. Bu yaşlarda bile farklı mil-

Bülent Bey, 1990’lı yılların başında Moskova’ya geldiği zaman geleceğini Rusya’ya bağlayacağını hiç düşünmemişti. Ama kaderin cilvesi onu İnna ile karşılaştırdı ve 1997 yılında evlenmişler

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

23


дети

в мире взрослых

«Сначала мы были людьми разных культур, но со временем стали будто один человек» "önce farklı kültür insanlarıydık, şimdi ise sanki tek bir kişi olduk"

родственниками по-турецки. В самом начале супруги Албайрак приняли решение, что мама будет говорить с детьми по-русски, а отец – на турецком языке. Это нужно для того, чтобы дети слышали правильное произношение и говорили на обоих языках без акцента. Понемногу в повседневную языковую практику вводили английский язык. Но поскольку большую часть времени семья Албайрак проводит в России, и дети обучаются в русской школе, первым языком у них конечно остается русский. Братья и сестры Бюлента любят своих русских родственников. Они с большим трудом отпускают Инну с детьми после летних каникул, уговаривая еще хоть немного погостить в Турции. Да и сами дети с радостью побыли бы еще в солнечной гостеприимной стране своего отца. В Турции, как и в России, проживает много разных народов. И премьер-министр Реджеп Тайип Эрдоган однозначно выражает позицию своей страны по этому вопросу: «Наше многообразие – это наше богатство!». Для России с многовековым сосуществованием разных культур этот тезис очень важен. Святейший патриарх всея Руси Кирилл подчеркивает важность развития российского гражданина в поликультурном пространстве: «Мы укоренены в восточной культуре с ее приверженностью традиционным ценностям, определенному укладу жизни, исконным представлениям о ценности семьи, о незыблемости нравственных правил, о силе и значимости патриотического чувства». Как отец пяти детей Бюлент-бей в 2004 году близко принял к сердцу боль родителей Беслана. Работая старшим консультантом по управлению проектами в представительстве ООН в России, он неоднократно выезжал в Северную Осетию, участвовал в проекте восстановления школы в Беслане. Для того, чтобы русские сверстники детей смогли лучше узнать турецкую культуру, Бюлентбей пытается наладить обмен российскотурецкими делегациями старшеклассников между Антальей и Москвой. Он договаривается с руководством школы, в которой учатся его дети, ищет спонсоров в Турции для поддержи своего проекта. n

letlerin olduğunu, bütün insanların farklı olduğunu, fakat bu milletler ve insanların birbirlerini tamamlayabildiğini ve beraber güzel bir hayat geçirebildiğini anlıyorlar. Bülent Bey’in dediğine göre: ‘önce farklı kültür insanlarıydık, şimdi ise sanki tek bir kişi olduk’. Bülent Bey, beş çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu. İnna’nın annesi, babası ve ablası Krasnodar Bölgesinde yaşıyor. Türkiye’ye ilk defa evlendikten sonra gidip, Türkçe’yi öğrenmeye ve Türk akrabalarıyla Türkçe konuşmaya başlamış. Albayrak ailesi, ilk başlarda çocuklarla Rusça, babanın da Türkçe konuşmasına karar vermişler. Çocukların iki dili de duyması ve şivesiz konuşması için bu durum üzerinde durulmuş. Günlük pratiklerinde İngilizce kullanmaya başlamışlar. Fakat Albayrak ailesi çoğu zaman Rusya’da oturduğu, çocuklar da Rus okuluna gittikleri için Rusça birinci dilleri olmuş. Bülent beyin kardeşleri Rus akrabalarını çok sevmişler. Yaz tatillerinden sonra, İnna ve çocukların Rusya’ya dönmesini istemiyor ve Türkiye’de biraz daha kalmaları için ikna ediyorlarmış. Çocukların da, babalarının güneşli ve misafirperver ülkesinde kalmaya hevesli oldukları gözden kaçmazmış. Türkiye’de, Rusya’daki gibi birçok farklı millet yaşıyor. Ülkenin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ülkenin bu konudaki pozisyonunu şu sözlerle açıklıyor: ‘Çeşitliliğimiz, zenginliğimizdir’. Farklı kültürlerin yüzyıllarca beraber yaşadığı Rusya için de bu fikir çok önemlidir. Rusya Patriği Kirill, Rus vatandaşlarının çok kültürlü bir ortamda gelişmesinin önemini vurguluyor: ‘Köklerimiz, geleneksel değerlere, belli yaşama tarzına, aile değerlerine, ahlaki kurallara, yurtsever duyguların gücü ve önemine bağlı olan Doğu kültüründen geliyor.’ Beş çocuk babası olan Bülent Bey, Beslan çocuklarının anne babalarının acısını kendinde hissetti. Birleşmiş Milletler Organizasyonu Rusya Temsilciliği’nde proje üretim departmanı baş danışmanı olarak çalışan Bülent Bey, birçok defa Kuzey Osetya’ya gitmiş ve Beslan okulunun yeniden kurulması projesine katılmıştı. Kendi çocuklarının yaşıtlarının Türk kültürünü daha iyi tanıyabilmesi için geçen yazdan itibaren Moskova ve Antalya’da son sınıflarda okuyan RusTürk öğrencileri için değişim programını gerçekleştirmeye çalışıyor. Çocuklarının okuduğu okul yöneticileri ile görüşüyor, Türkiye’de bu projeyi destekleyecek sponsor arıyor. n

P. S.: За годы совместной жизни семья Албайрак оказа-

лась настолько спаянной, что уже трудно представить их раздельно, в отрыве друг от друга. Родители не вспоминают, что двое из детей взяты на воспитание из детского дома. Они стараются навсегда стереть в сознании ребят память об этом, и никогда не употреблять в разговоре страшное словосочетание «детский дом».

24 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Beraber geçirdikleri yıllar boyunca Albayrak ailesinin birliktelikleri okadar güçlü olmuş ki, onları ayrı düşünmek gerçekten çok zor. Anne ve baba, iki çocuğun kimsesizler yurdundan alındığını hatırlamak istemiyor. Kullandıkları cümlelerde ‘kimsesizler yurdu’ ifadesini kullanmamaya, çocukların aklından bu gerçeği silmeye çalışıyorlar.


büyüklerin dünyasında çocuklar

 Уровень рождаемости в странах Евразии (коэффициент рождаемости (рождений на 1000 населения) за 2005–2010 гг.) Азербайджан – 16,2 Белоруссия – 9,4 Грузия – 10,8 Казахстан – 19,7 Киргизия – 21,8 Молдавия – 11,4 Россия – 10,7 Турция – 18,4 Таджикистан – 27,3 Туркменистан – 21,8 Украина – 9,2 Эстония – 10,8

 Уровень детской смертности (до 5 лет) в странах Евразии (смертей на 1000 рождений) Азербайджан – 86,1 Белоруссия – 12 Грузия – 41,5 Казахстан – 28,5 Киргизия – 63,9 Молдавия – 19,4 Россия – 15 Турция – 31,6 Таджикистан – 78,1 Туркменистан – 94,6 Украина – 15,8 Эстония – 9,8

Статистика разводов, от которых в первую очередь страдают дети

/ Азербайджан: с января по март 2011 года зарегистрированы 15,7 тысячи браков и 2,3 тысячи разводов. / Белоруссия: на 1000 человек населения страны, включая младенцев и стариков, приходятся 467 разводов в год. / Грузия: общий коэффициент разводов в 1960 году составлял 0,4%, а в 1990-м – уже 1,5%. К 1996 году этот показатель снизился до 0,5% и в последующий период колебался в пределах 0,4–0,5%. / Казахстан: в 2010 году в республике были зафиксированы 41 617 разводов против 39 257 разводов годом ранее. Каждый третий заключенный в стране брак заканчивается разводом. / Киргизия: почти каждый шестой из заключенных браков распался. По продолжительности семейной жизни разводы распределяются так: до 1 года – 3,6%, от 1 до 2 лет – 16%, от 3 до 4 лет – 18%, от 5 до 9 лет – 28%, от 10 до 19 лет – 22%, от 20 и более лет – 12,4%. / Россия: опустившись до минимального значения 849 тысяч, в 2010 году число браков выросло до 1215 тысяч. Но число разводов остается большим – 639 тысяч. / Турция: в 2010 году число браков в стране уменьшилось на 1,53% – до 582 тысяч. Число разводов, напротив, выросло на 3,8%, составив 118,5 тысяч. / Молдавия: за первые три месяца 2010 года были зарегистрированы около 3900 браков. Количество разводов превысило 2800. В Молдавии женатых людей в два раза больше, чем разведенных. В 2010 году количество разводов было на 6% меньше, чем в предыдущем. / Таджикистан: официальная статистика разводов дает показатель 4,4%. По другим исследованиям специалистов, их число достигает 12%. Каждая десятая семья предпочитает развод. / Туркменистан: число заключенных браков в 1995–2000 гг. сократилось с 7,4 до 5,7 на 1000 человек. Число разводов снизилось с 1,3 до 1,1%. / Украина: 2010 год стал рекордно низким по количеству разводов на Украине. В прошлом году расторгли брак 126 000 украинских пар – почти на 14% меньше, чем в 2009-м, и почти на 25% меньше, чем в 2008-м. Количество браков среди украинцев превышает количество разводов в 2–4 раза. / Эстония: В среднем в 2010 году на 1000 населения приходится 3,65% разводов.

По данным United Nations Population Division

 Avrasya ülkeleri

По сообщениям национальных бюро, институтов и статистических комитетов.

Boşanma istatistiği

doğum oranı 2004 – 2005 tarihleri doğum oranı göstergesi (doğum/1000 nüfus)

/ Azerbaycan: 2011 yılının Ocak ile Mart tarihleri arasında 157000 çift evlendi, 2300 çift ise boşandı.

Azerbaycan – 16.2 Belarus – 9.4 Gürcistan – 10.8 Kazakistan – 19.7 Kırgızistan – 21.8 Moldova – 11.4 Rusya – 10.7 Türkiye – 18.4 Tacikistan – 27.3 Türkmenistan – 21.8 Ukrayna – 9.2 Estonya – 10,8

/ Gürcistan: 1960 verilerine göre boşanma oranı %0.4 iken 1990 yılında %1.5’e ulaştı. 1996 yılında bu gösterge %0.5’e kadar azaldıktan sonra %0.4 - %0.5 arasında değişmektedir.

 Avrasya ülkeleri çocuk ölümü oranı (5 yaş altında) (ölüm/1000 nüfus) Azerbaycan – 86.1 Belarus – 12 Gürcistan – 41.5 Kazakistan – 28.5 Kırgızistan – 63.9 Moldova – 19.4 Rusya – 15 Türkiye – 31.6 Tacikistan – 78.1 Türkmenistan – 94.6 Ukrayna – 15.8 Estonya – 9,8 United Nations Population Division verilerine dayalı

/ Belarus: 1000 kişiden, yeni doğan bebekler ile yaşlılar dahil, yılda 467 çift boşanır. Bu da evlenen her iki çiftten birinin boşanması demek.

/ Kazakistan: 2009 yılında 39 257 çift boşandı 2010 yılında 41 617 çift boşanması kayıt edildi. Demek ki evlenen her üç çiftten biri evliliğini boşanma ile bitirmektedir. / Kırgızistan: Evlenen her altı çiftten birinin evliliği boşanma ile sonuçlanmaktadır. Boşanmaların evliliğin hangi dönemi içerisinde olduğuna göre birkaç gruba ayırmak mümkün. Boşanmaların %3.6’sı evliliğin ilk yılı içerisinde, %16’sı ilk 2 yıl içerisinde, %18’ni 3 ile 4 yıl evli olan çiftlerde, %28’ni 5 ile 9 yıl evli olan çiftlerde, %22’si 10 – 19 yıl evli olan çiftlerde, %12.4’ü 20 ve daha fazla süre evli olan çiftler arasında gerçekleşti. / Rusya: 849.000 çiftin evlenmesiyle asgari durumunu bulan evlenme oranı 2010 yılında 1.215.000 evliliğe kadar arttı. Buna rağmen 639 000 boşanma gerçekleşmiştir. / Türkiye: 2010 yılında evlenenlerin sayısında geçen yıllara göre %1.53 azalma meydana geldi. 2010 yılında 582000 çift dünya evine girerken, 118 500 çift boşandı. Boşanmaların sayısında %3.8 artışı görülmektedir. / Moldova: 2010 yılının ilk üç ayı içerisinde yaklaşık olarak 3900 çift evlenirken boşanan çiftlerin sayısı 2800’i aştı. Evli olan insanların oranı boşanmış olanlardan iki kat fazladır. 2010 yılı verilerine göre boşanmaların sayısın bir önceki yıla göre %6 azalmıştır. / Tacikistan: boşanma konusunda resmi verilere göre ülkenin boşanma sayısı %4.4’tür. bununla beraber farklı kaynaklara göre bu rakam %12’ye ulaştı. Her 10 çiftten birinin evliliğini boşanma ile bitmektedir. / Türkmenistan: 1995 – 2000 tarihleri arasında gerçekleşen evliliklerin sayısı 7.4/ 1000 nüfustan 5.7/ 1000 nüfusa kadar azaldı. Boşanmaların sayısın %1.3’den %1.1’e kadar düştü. / Ukrayna: 2010 yılında Ukrayna’da boşanmalarda rekor azalma kaydedildiği belirlenir. 126 bin çiftin boşandığını belirlenen 2010 yılı boşanma oranı 2009 yılına göre yüzde 14 daha düşük ve 2008’yılına göre neredeyse yüzde 25 daha az. Ukrayna’da evliliklerin sayısı boşanmalara göre 2-4 kat daha yüksektir. / Estonya: 2010 yılında ortalama olarak 1000 kişilik nüfus endeksine göre boşanmalar %3,65 olarak kaydedilmiştir. Milli istatistik kurumları ve enstitülerin verdiği verilelere göredir.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

25


дети

Фото: интерпресс / Fotoğraf: interpress

в мире взрослых

26 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

Хочу быть взрослым Büyük olmak istiyorum Все дети обязательно станут взрослыми, хотят они этого или нет. А вот взрослые уже никогда не станут детьми... Çocuklar ister istemez mutlaka büyürler, yetişkinler ise çok isteseler de çocukluğuna dönemezler ... Аида Файзуллина Майра Кабакова

Aida Fayzullina Mayra Kabakova

Глазами ребенка

Çocukların gözüyle

Задав детям младшего школьного возраста (1–4 класс) простой вопрос: «Ты хочешь быть взрослым?», получаем мгновенный жизнеутверждающий ответ: «Да». А что так привлекает детей во «взрослой» жизни, какими характеристиками они наделяют взрослых? – «Взрослые делают все, что хотят»; «взрослым не нужно делать уроки и ходить в школу»; «взрослые смотрят телевизор сколько угодно»; «взрослые могут поздно ложиться спать»; «они ходят на работу и зарабатывают деньги»; «взрослые могут ругать своих детей»; «взрослые много знают»... И почти ни слова об ответственности взрослой жизни. Ответы впечатляют своей непосредственностью и радужностью с одной стороны, и незрелостью – с другой. Таково мироощущение маленьких детей, их восприятие взрослых – в основном на примере родителей. Потому что взрослый мир для детей – это прежде всего близкие взрослые люди.

İlk öğretim birinci kademe (1-4. sınıf ) bir çocuğa “Büyük olmak ister misin?” sorusunu sorar sormaz “Evet!” diye heyecanlı bir cevap duyarsınız. Peki, çocuklar neden hep büyümek istiyorlar? Onlar için büyük olmanın cazipliği nedir? – “Büyükler istediği her şeyi yapabiliyorlar”, “büyükler okula gitmek ve ödev yapmak zorunda değiller”, “büyükler istedikleri kadar televizyon seyredebilirler”, “büyükler geç yatabilirler”, “işe gidiyor ve para kazanıyorlar”, “büyükler çocuklarına kızabiliyorlar”, “büyükler, çok şey biliyorlar”... Çocukların bir taraftan saf ve temiz, diğer taraftan olgunlaşmamış bu yorumlarında yetişkinlerin üstlendiği sorumluluktan eser yok. Demek ki çocuklar yetişkinlerin dünyasını bu şekilde görüyorlar. Küçüklerin büyükler dünyası üzerinde yorumları, anne-babalarının davranışlarına dayalıdır. Çünkü bir çocuğun gördüğü ilk yetişkinler dünyası anne-babasının dünyasıdır.

Глазами подростка С возрастом не только меняется восприятие мира взрослых, но и появляется свой взгляд на взрослую жизнь и самих взрослых. И тот же вопрос: «Хочешь ли ты быть взрослым?» у подростка зачастую вызывает снисходительную улыбку, означающую «а я уже и так взрослый». А что означает для подростка быть взрос-

Авторы статьи – детский

психолог, старший преподаватель Аида Файзуллина и социальный психолог, кандидат психологических наук, доцент Майра Кабакова работают в Казахском национальном университете им. аль-Фараби. Makale yazarları, çocuk prikolojisi uzmanı Aida Fayzullina ve Doç. Dr. Mayra Kabakova Al Farabi Kazak Devlet Mili Üniversitesi Öğretim Üyeleridir.

Gençler gözüyle Zamanla çocukların büyükler dünyasını algılayışı değişir. Büyüklerin dünyasına bakarak çocukların kendi büyükler dünyası oluşur. Dolayısıyla “Yetişkin olmak ister misin?” sorusuna gençler, “Zaten yetişkin oldum” derler. Peki bir genç için yetişkin olmak ne anlama gelir? Bu konuda birbiriyle çok çelişen cevaplar aldık. Gençlerin bir kısmı “yetişkinler birçok şey yapabilir”, “yetişkinler, nasıl olması gerektiğini dü-

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

27


дети

в мире взрослых Дорогие родители! Вы бы определились – я «маленький» или «взрослый»? Sevgili anne-babam! Küçük müyüm, büyük müyüm diye karar versenize bari. лым? Мы получили колоссальный разброс мнений: «взрослые люди многое могут себе позволить»; «взрослые поступают так, как считают нужным»; «взрослым быть хорошо – уже можно водить машину». Есть и некоторые претензии к миру взрослых: «многие взрослые не считаются с мнением детей»; «взрослые часто требуют от детей, а сами поступают...»; «взрослые только и могут, что читать нотации и воспитывать». Однако в ответах подростков есть и сопереживание: «взрослым иногда приходится сложно: думать одно, говорить другое, а делать третье»; «быть взрослым очень ответственно – не хочется идти на работу, а надо»; «взрослым сегодня сложно в этом мире» и т. д. В этих словах видно не только огромное желание подростков быть взрослыми, но и некоторые опасения. Ведь взрослый мир наполнен не только положительными моментами самостоятельности и «всемогущества», но и различными сложностями. Наиболее привлекательны для подростков атрибуты взрослой жизни: личный автотранспорт, брендовые часы и мобильные телефоны, а также финансовая свобода – возможность распоряжаться деньгами по собственному желанию. Принято считать,

şünüyorlarsa öyle davranırlar”, “yetişkin olmak güzeldir: Araba kullanabilirsiniz” diye düşünürken, diğer kısmı “büyükler genelde çocukların fikrini almazlar”, “yetişkinler çocuklardan beklediklerinin çoğunu kendileri yapmıyor...”, “büyükler nasihat vermekten başka hiçbir şey yapmayı bilmezler” diye söylüyorlar. Bazen gençler, “arada sırada büyükler de zorlanırlar: bir şey düşünürken başka bir şey söylemek ve tamamen farklı davranmak zordur”, “yetişkin olmak sorumluluğu gerektirir: işe gitmek istemediği halde bile gitmek zorunda”, “bugün yetişkin olmak zor” gibi anlayışı savunurlar. Gençlerin yetişkin olmak isteğiyle beraber bir tedirginlik sezilir. Zira büyükler dünyası bir taraftan bağımsızlık, imkanların bolluğu iken öbür taraftan çeşitli engel ve zorluklarla doludur. Araba, markalı saat, cep telefonu, kendi parasını istediği gibi harcama imkanı, maddi bağımsızlık gibi unsurlar gençlere cazip gelir. Gençlerin çocuk değil ama aynı zamanda da yetişkin olmadığını düşünülür. O yüzden büyükler, dünyasının eşiğinde duran gençlerin yüzüne “sen daha küçüksün” diye kapı kapatırlar. 15 yaşındaki genç oğlan, anne-babasına “Sevgili anne-babam! Küçük müyüm, büyük müyüm, artık karar verin! Niçin akşama arkadaşlarla sinemaya gitmeme küçük olduğumu, konu evde temizlik yapmama gelince büyük olduğumu söylüyorsunuz?” diye sordu. Klasik psikoloji geleneğine göre ergenlik çağı 11 ile 15 yaş arasındaki dönemdir. 16 ile 17 yaş arasındaki döneme ergenlik dönemi ikinci kademe denir (ileri erinlik dönemi denir). Bu arada, Batı psikoloji geleneğinde erginlik döneminin üst sınırı 21 dir. Rus ve Kazak psikoloji geleneğinde kişinin gelişme döneminde 13 yaşı dönüm noktası (13 yaş krizi) önemli bir yer alır. Bu dönemde

«Взрослым не нужно делать уроки и ходить в школу» «Взрослые смотрят телевизор сколько угодно» «Взрослые могут поздно ложиться спать» «Взрослые только и могут, что читать нотации и воспитывать». “Büyükler okula gitmek ve ödev yapmak zorunda değiller” “Büyükler istedikleri kadar televizyon izleyebilirler” “Büyükler geç yatabilirler” “Büyükler nasihat vermekten şey yapmayı bilmezler”.

28 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

başka

hiçbir


büyüklerin dünyasında çocuklar

что подросток – уже не ребенок, но еще и не взрослый. Зачастую дверь в мир взрослых захлопывается перед его носом, и это делают сами взрослые, мотивируя традиционным «ты еще слишком мал». Показательно обращение одного 15-летнего подростка к своим родителям: «Дорогие родители! Вы бы определились – я «маленький» или «взрослый»? Почему когда я отпрашиваюсь вечером в кино, вы говорите, что я еще маленький, а когда надо помогать по дому – утверждаете, что я взрослый?» В классической возрастной психологии подростковым возрастом считается период с 11 до 15 лет, а 16–17 лет называют старшим подростковым возрастом (в зарубежной психологической литературе верхняя граница подросткового периода – 21 год). В российской и казахстанской психологической науке в периодизации личности выделяют кризис 13 лет. Именно в этот период происходят огромные изменения, и главное – изменение социальной ситуации развития. Подросток хочет, чтобы его считали взрослым. При этом он пытается понять, что отличает взрослого от не взрослого, и, как правило, находит лишь внешние отличия (свобода в действиях, возможность пить, курить и т. д.). А о том, что взрослость – еще и ответственность, подросток, как правило, не задумывается. Именно в этот период подростки создают свой особый мир, пытаясь подражать миру взрослых, нo зачастую противопоставляя себя ему. Одно из основных противоречий подросткового возраста – несоответствие между стремлением получить статус взрослого, возможности взрослых и избеганием взрослой ответственности. Быть взрослым для многих подростков – это своего рода ролевая игра, копирование внешних качеств, стиля, привычек, манеры поведения значимых взрослых. И это обычно не родители.

Глазами взрослого Ребенок требует суверенности, независимости, уважения к своей личности. Ему очень трудно приспособиться к новым условиям, принять себя и добиться, чтобы другие приняли и оценили его как взрослого, как личность. А когда взрослые относятся к его стремлению заявить о своем «взрослом» существовании снисходительноскептически, возникает протест, конфликт. В нашей власти сделать так, чтобы переход из мира детства в мир взрослых стал позитивным, а не конфликтным. «Что нам мешает понять другого человека? – То, что он другой. Что нам помогает понять другого человека? – То, что он другой». Пусть эти слова станут своеобразным мостом между миром ребенка и миром взрослого. n

kişinin sosyal açıdan gelişmesi olmakla beraber birçok konuda değişiklikler yaşadığı görülür. Ergenlik dönemini yaşayan çocuk, bir yetişkin insanı yetişkin olmayanlardan ayıran özellikleri arar. Genelde, davranışta bağımsızlığı, içki ve sigara içebilmesi gibi dış özellikleri de görür. Gençler, yetişkin insanların sorumluluk taşıdığını akıllarına getirmezler. Büyükleri taklit etme çabalarında ergenlik dönemini yaşayan gençler, kendi dünyasını kurar. Çoğu zaman bu gençler kendilerini büyüklerin dünyasına karşı koyarlar. Yetişkin statüsünü ve yetişkin olmanın imkanlarını kazanmak çabalarında büyüklerin üstlendiği sorumluluktan kaçması ergenlik döneminin temel aykırılığıdır. Çoğu zaman, gençler oyun oynarmış gibi yetişkin rölünü üstlenmeye çalışırlar: Önemsediği yetişkinlerin tarzı, alışkanlıkları, tutumlarını taklit ederler. Bu kişiler genelde evebeyn değillerdir.

Что нам мешает понять другого человека? – То, что он другой. Что нам помогает понять другого человека? – То, что он другой Ötekini neden anlamıyoruz? – Öteki olduğu için. Ötekini neden anlayabiliyoruz? – Öteki olduğu için. .

Yetişkinler gözüyle Bir çocuk bağımsız ve davranışlarında serbest olmak ister. Kişiliğine karşı saygı duyulmasını bekler. Yeni koşullara alışmasında, bir yetişkin, birey olarak kendini kabul etmesi ve başkalarına kabul ettirmesinde zorluk çeker. Çocuğun “bir yetişkin olarak” kendini dünyaya kabul ettirme çabalarının ciddi alınmadığı noktada anlaşmazlık, çatışma ortaya çıkar. Ergenlik döneminin psikolojik özellikleri coğrafya ve zaman sınırlarını bilmez. Genç her zaman ve her yerde aynı gençtir. Anne-baba, öğretmen, psikolog ve doktorlar ergenlik dönemindeki gençlerin psikolojik aykırılıklarına ister 50 yıl önce ister 10 yıl önce olsun aynı derecede ilgi gösteriyorlardı. Bugün, dünyada olduğu gibi Kazakistan uzmanlarının dikkati genel olarak gençlerin problemleri ve özellikle ergenlik çağındaki çocukların problemlerine odaklanmaktadır. Çocuklarımızın çocukluktan yetişkinliğe daha kolay ve sakin geçmesini sağlayabiliriz. “Ötekini neden anlamıyoruz? – Öteki olduğu için. Ötekini neden anlayabiliyoruz? – Öteki olduğu için” sözlerinin yetişkinler ile çocukların dünyalarının arasındaki köprü olması dileğiyle. n GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

29


дети

в мире взрослых

Sokak Çocukları 30 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Фото: борис клементьев / Fotoğraf: boris klementiev

Бездомные


büyüklerin dünyasında çocuklar

Нынешних «уличных детей» трудно отличить от детей из благополучных семей. К таким выводам пришли авторы исследования – ученые и преподаватели социологического факультета Санкт-Петербургского государственного университета. Son zamanlarda sokak çocukları ve aileleriyle beraber yaşayan çocukları ayır etmek zorlaşmıştır. Konuyla ilgili araştırmayı yapan St. Petersburg Devlet Üniversitesi Sosyoloji Fakültesi Öğretim Üyeleri ve araştırmacıları şu sonuçlara varmışlardır. Aleksandra Şeromova

Александра Шеромова

raştırma sonuçları, “Daha önceki yıllarda out-reach çalışmacıları olarak tanıtılan ve sokak çocukları ve sorunlarıyla ilgilenen sosyal çalışmacıların sokakta yaşayan çocukları dış görünüşü itibariyle diğer çocuklardan net bir şekilde ayırabildikleri halde son zamanlarda bu çocukların diğerlerinden neredeyse hiçbir farkı olmadığını, kalabalıktan göze pek çarpmadıklarını” gösteriyor. Bundan dolayı, bu alanda çalışma yapan kişilere daha fazla iş düşmektedir. Zira ortaya çıkan yeni tip sokak çocuklarıyla çalışmak daha da zorlaşmıştır. –İçlerine daha kapalı ve temasa geçilmesi daha zor olan bu grubun ilk bakışta sorunlarını tespit etmek zorlaşmıştır - diye açıklıyor İnsani Yardım Hareketi Vakfı’nın St. Petersburg Sokak Çocukları Programı Koordinatörü Tatyana Drozdova. Uzmanlara göre; son 1.5 – 2 yıl içerisinde anne babaları ile beraber yaşayan fakat yalnızlık çeken, okulda sınıf arkadaşları kadar başarılı olamayan, dolayısıyla geride kalan üstelik birçok hastalıkla boğuşan çocuklar ortaya çıkmıştır. Sokak çocukları dediğimiz sosyal kategori karmakarışıktır. Uzmanlar, sokak çocukları olarak nitelendirilen çocukları üç gruba ayırırlar. Geceyi sokakta geçiren çocuklar birinci gruba, geceyi evde geçiren, fakat günde 8 saatten daha fazla zamanı sokakta tehlikeli işlerle uğraşarak geçiren çocuklar ikinci gruba, okuldaki derslerini kaçıran çocuklar üçüncü gruba girerler. Araştırmacılara göre üçüncü gruba giren çocuklar diğer iki gruba göre daha az sorun yaşamaktadır. Bu çocukları, okula her gün gidenler ve arada sırada gidenler olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Devlete bağlı sosyal kurumlar ve sivil toplum kuruluşları şehirde yaşayan bütün sokak çocuklarını tespit edemediklerinden dolayı, çocukların büyük kısmı (%55.7) bu kurumların ilgisi dışında

Если в прежние годы аутрич-работники (социальные работники, занимающиеся проблемами уличных детей) по внешнему виду могли сразу отличить бездомных подростков, большую часть времени проводящих на улице, то сейчас беспризорники сравнительно прилично одеты и гораздо меньше выделяются из толпы», – говорится в исследовании. В этом и сложность – на работу с такими детьми требуется гораздо больше времени, чем прежде. – Сейчас это более закрытая группа, менее контактная, их проблемы на первый взгляд не так очевидны, – рассказывает координатор программы «Дети улицы Санкт-Петербурга» фонда «Гуманитарное действие» Татьяна Дроздова. По словам эксперта, в последние полтора-два года увеличилось количество детей, у которых и дом

A

«

По данным ООН, беспризорность возрастает во всех странах. В 2001 году в мире было 150 млн уличных детей от 3 до 18 лет; к 2020 году их число может увеличиться до 800 млн Birleşmiş Milletlerin verilerine göre dünyadaki kimsesiz çocukların sayısı artmaktadır. 2001 yılının verilerine göre dünyada 3 ile 18 yaşı arasında olan sokak çocuklarının ortak sayısı 150 milyona ulaşmıştır. 2020 yılında bu sayı 800 milyonu bulabilir.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

31


дети

в мире взрослых есть, и родители имеются, но они, по сути, одиноки, с большим отставанием в учебе от сверстников и с внушительным перечнем болезней. Категория «уличные дети» неоднородна. Специалисты выделили три группы: дети, ночующие преимущественно вне дома; те, кто ночует дома, но больше 8 часов в день проводит на улице и ведет рискованный образ жизни; в третьей группе, наименее проблемной, только половина посещает школу ежедневно, другие ходят на занятия редко. Огромная доля петербургских уличных детей (55,7%) вообще не попадает в поле зрения ни государственных социальных служб, ни общественных организаций. А постоянная социальная работа ведется лишь с четвертью опрошенных. В том, что неоднократно употребляли крепкие спиртные напитки, исследователям признались 57,4% опрошенных уличных детей; 17% заявили, что хотя бы раз нюхали клей. Психоактивные вещества пробовала минимум треть опрошенных. Крепкий алкоголь в последние годы уступил место слабоалкогольным напиткам, а тяжелым наркотикам теперь предпочитают так называемые легкие, но это только усугубляет трудности в работе с уличными детьми – от условно «легкого» вред отсроченный. Главной целью исследования было выявить доступность базовых социальных услуг для уличных детей. Вывод: услуги недоступны. Но, как ни парадоксально, вовсе не потому, что их нет. – Медицинских и социальных услуг в городе немало, – утверждает член комиссии по делам несовершеннолетних и защите их прав при правительстве Санкт-Петербурга Сергей Дугин. – Если ребенок попадет в соответствующее учреждение, он получит помощь. Но медицинские учреждения ждут, когда пациент придет сам. Вряд ли уличный ребенок самостоятельно явится в наркодиспансер и вряд ли он будет искать адрес центра социальной помощи. Периодические уличные рейды с участием правоохранительных органов дают лишь краткосрочный эффект – уличных детей определяют в учреждения временного пребывания, но оттуда они попросту сбегают. Выросшие «уличные дети» становятся «уличными взрослыми» – не работают, не имеют документов, постоянного жилья, социально не адаптированы, но с взрослыми государство не возится. Отдельная статья – работа с семьями, где родители сами «выросли на улице» и не имеют навыков ухода и воспитания ребенка. Принципиальный разрыв между организациями, способными помочь, и теми, кто в их помощи нуждается, – главный порок системы. Представители «Гуманитарного действия» мыслят себя как «мостик» между детьми и организациями. Аутрич-работники трудятся «на

32 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

В России сегодня около 5 млн беспризорных. Как говорят эксперты, если раньше главной причиной ухода из дома было физическое насилие в семье, то сейчас – полное безразличие к детям. Родителям до них просто нет дела Rusya Federasyonu’nda yaklaşık 5 milyon kimsesiz çocuk kayıt edilmiştir. Uzmanlara göre; eskiden çocukları sokağa iten öncelikli sebebin ailede gördükleri şiddet olduğunu bugünlerde ise anne babaları tarafından gördükleri ilgisizlik olduğunu tespit edilmiştir.

kalmaktadır. Ankete katılan sokak çocuklarının %25’ine devamlı olarak ilgi gösterilip, yardım verilmektedir. Ankete katılan sokak çocuklarının %57.4’ü sert alkollü içecekleri içtiklerini, %17’si ise en azından hayatında bir kere bali çektiğini itiraf etmiştir. Sokakta yaşayan çocukların üçte birisi uyuşturucu ile karşılaştıklarını ifade ettiler. Son zamanlarda sert alkollü içkinin yerini hafif alkollü içki, ağır uyuşturucunun yerini hafif uyuşturucu almıştır. Fakat bu hafif olarak nitelendirilen maddelerin hiçbirinin hafif olarak ifade edilecek yanı yoktur. İnsan organizmasına verdiği zararın etkisi daha geç belirlendiği için sosyal araştırmacılarının sokak çocuklarıyla çalışmaları zorlaşmaktadır. Söz konusu araştırma, sokak çocuklarının temel sosyal hizmetlerden yararlanıp yararlanmadıklarını öğrenmek amacıyla gerçekleştirildi. Sonuç olarak sokak çocuklarının temel sosyal hizmetlerden yararlanmadıkları ortaya çıkmıştır. Bunun sebebi hizmetlerin olmaması değildir. – Sosyal hizmetler bu çocuklara verilmektedir. Fakat, bunları alabilmeleri için çocukların hastane veya sosyal yardım merkezlerine gitmeleri gerek. Bu tür kuruluşlar ihtiyaç sahiplerini aramaz, kendilerinin gelmelerini beklerler. Peki, uyuşturucu bağımlısı olan sokak çocuklarının uyuşturucu tedavi kliniklerine, yardım kuruluşlarına, sosyal yardım merkezlerine başvurduğunu gördünüz mü hiç? diye anlatıyor St. Petersburg Hükümeti Çocuk İşleri ve Çocuk Haklarını Koruma Sorumlusu Sergey Dugin. Polis görevlileri ile beraber bu alanda çalışma yapan kişiler sokak çocuklarını bulup bu merkezlere göndermektedirler. Ne yazık ki alınan bu önlem etkileyici olmamaktadır. Zira çocuklar bir yolunu bulup barınaklardan kaçmaktadırlar. Sokak çocukları, büyüyünce sokak büyüklerine dönüşürler. İşi, evi ve bir kimliği olmayan bu insanlar sosyal hayata adapte olamıyorlar. Devlet sokak çocuklarıyla ilgilenirken sokakta yaşayan büyükleri gözönünde bulundurmuyor. Sokakta yaşayan çocuklara yönelik programlardan başka sokakta büyümüş anne babalara yönelik programlar da uygulanmaktadır. Bu tür anne babalar sosyal hayata adapte olmadıkları için çocuk büyütmede zorluk çekebiliyorlar. Sokak çocuklarıyla ilgili en büyük eksiklik , yardıma muhtaç olanlar ile yardım kuruşları arasında belirgin bir mesafenin olmasıdır. İnsani Yardım Hareketi Vakfı temsilcileri, yardıma ihtiyaç duyanlar ve yardım edebilenler arasındaki köprü görevini üstleniyorlar. Vakfın uzmanları, metro, apartmanların bodrum ve çatı katları, büyük marketler gibi kimsesiz çocukların bulunduğu yerlerde çalışıyorlar. Çocuklara, alabilecekleri yardım türlerinden bahsedip onları bu


büyüklerin dünyasında çocuklar

земле» – в местах скопления беспризорников (у станций метро, в подвалах, на чердаках, у крупных магазинов), рассказывают уличным детям о помощи, которую можно получить, раздают информационно-профилактическую литературу (она специально разработана для детей). Ребенку может быть предложено амбулаторное обследование либо госпитализация, а после – патронат соцработника. Средний возраст уличных детей – 14–15 лет. Это самый сложный, острый возраст и в психологическом, и в физиологическом плане. Бунтарство в этом возрасте, вплоть до ухода из дома, заложено в детях всего мира. Однако в европейских странах более успешно держат ситуацию под контролем. За ребенком начинают наблюдать еще в детсаду и если видят проблемы, специалисты включаются в работу с семьей. Занимаясь трудными подростками, соцработники стараются подстроиться под «клиента». Если российский социальный центр – это, как правило, скучное казенное учреждение, куда подростка не заманишь, то подобные центры Европы скорее напоминают клубы по интересам. n

konularda bilgilendirmek için onların anlayacağı şekilde broşürler dağıtıryorlar. Hasta olan çocuklara hastanede çek-up yapması veya gerektiği halde hastaneye yatırılması, hastahaneden taburcu olduktan sonra bir sosyal uzman tarafından gözetilmesi teklif ediliyor. Sokakta yaşayan çocukların ortalama yaşı 14 – 15’tir. Bu dönem hem psikoloji, hem de fizyoloji açısından çocuklar için zorlu bir dönemdir. Bu yaşlardaki çocuklar özellikle ailelerine baş kaldırırlar. İsyanlarını evlerini terk etme ve daha farklı tarzlarda gösterirler. Avrupa ülkelerinde de sokak çocuğu problemi mevcuttur. Ama Avrupa bu durumu kontrol etmeyi başarabilmiştir. Çocuklar kreş döneminden itibaren dikkatlice gözlemlemektedirler. Eğer karakterinde veya davranışında anormal bir şey tespit edilirse ailesiyle temasa geçilip ortak bir çalışmayla soruna yönelik çözümler aranır. Bu alanda çalışma yapan kişiler kendilerini onların yerine koyarak daha iyi sonuçlar elde ediyorlar. Rusya’daki Sosyal merkezler genel itibariyle çocuklar için ilgi çekici olmamaktadırlar. Ama Avrupa’daki aynı merkezler çocuklar için daha ilgi çekeci olarak organize edilmişlerdir. n

Когда-то, много лет назад, Париж был полон бездомных детей, как лес полон птичек. Птичек зовут воробьями, ребят звали гаменами. Это были мальчуганы от семи до одиннадцати лет. Жили они обычно стайками. Их родители, замученные нищетой и тяжким трудом, не могли, а иногда и не хотели заботиться о них. Но гамены не унывали. Обедали они не каждый день, зато каждый день, если им хотелось, пробирались в театр. На теле у них иногда не бывало рубашки, на ногах – башмаков, над головой не было крыши. Они целыми днями бродили по улицам, ночевали, где попало. Одеты они были в старые отцовские штаны, которые волочились по земле. Голову им покрывала чья-нибудь старая шляпа, сползавшая на самый нос. / дети парижа. из романа виктора гюго «отверженные»

Yıllar önce, Paris ormanlarında kuşlar gibi kimsessiz çocuk varmış. Kuşların adı serçe, çocuklarınki ise sokak çocuklarıymış. Yedi ile on bir yaş arasındaki erkek çocuklar minicik serçeler gibi güruh halinde yaşarlarmış. Dünü bugüne bağlayan annebabaları kimi zaman çocuklarına bakamaz kimi zaman ise bakmak istemezlermiş. Buna rağmen küçük olan sevecen afacanlar neşelilermiş. Ne sırtında gömlek, ne ayağında ayakkabı, ne de başını sokabileceği bir yerleri varmış. Sinekler gibi yersiz yurtsuzlarmış. Açık havada yatıp kalkar, eski ve yerleri süpüren paçaları yırtık bir pantolon giyer ve kulaklarına kadar inen bir şapka ve sarı bir askısı varmış. / victor hugo “sefiller.” paris çocukları.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

33


дети

в мире взрослых

Раскроем секрет Sırrı paylaşalım Непонятная, но могучая сила влечет их к тому, чтобы переступить эти запреты или по крайней мере постоять у опасного порога и пережить нечто исключительно важное, без чего будет трудно жить дальше

Беседовала Наталья Петрова

Röportaj: Natalya Petrova

Кандидат психологических наук Мария Осорина – известный в России специалист в области общей и детской психологии, психологии творчества, автор выдержавшего пять изданий бестселлера «Секретный мир детей в пространстве мира взрослых» раскрыла журналу один из секретов поведения детей.

“Büyüklerin dünyasında çocukların gizemli dünyası” kitabının yazarı, Genel ve Çocuk Psikolojisi, Sanat Psikolojisi alanlarında ismini kabul ettirmiş ünlü Rus psikolog Dr. Mariya Osorina, çocukların davranışları ilgili bir sırrı DA Dergisine açıkladı.

– Мария Владимировна, дети нередко нарушают вполне разумные запреты взрослых, с которыми они и сами согласны. Как это можно объяснить? – Дети руководствуются в таких случаях не разумом. Непонятная, но могучая сила влечет их к тому, чтобы переступить эти запреты или по крайней мере постоять у опасного порога и пережить нечто исключительно важное, без чего будет трудно жить дальше. Активные действия такого рода направлены на исследование окружающего мира, причем дети предпочитают совершать их не в одиночку, а группой. Так, групповое посещение «страшных мест» – одна из самых ранних попыток самостоятельно исследовать и эмоционально прожить значимые элементы окружающей среды. Вход в подвал, кладовку и т. п. переживается как вход в магическое, качественно иное пространство. В описаниях «страшных мест» дети обычно отмечают их темноту, холод, запах сырости, тлена – принадлежность миру мертвых. Предполагается, что там находятся ужасные обитатели, не являющиеся людьми. Известна детская магическая практика, предающаяся от поколения к поколению детей как фольклорная традиция – при помощи определенных процедур дети вызывают гномиков, чертиков и т. п. Здесь тоже речь идет о пересечении границы миров... – Детей привлекают не только «страшные места», но места, понастоящему грязные, неприятные – помойки, мусорные баки. Почему?

34 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

– Mariya Vladimirovna, çocuklar tarafından da kabul görülen ve büyükler tarafından kendilerine konulan yasaklara genelde aykırı hareket ederler. Bunun bir açıklaması var mı? – Söz konusu bu durumlarda çocukları yasaklara aykırı davranışa iten faktör mantık değil, anlaşılmayan etkin bir güç onları birşeyi aşmaya yada en azından tehlikenin eşiğinde bulunma gibi sanki hayatta onlar için bu bir tek şey önemli ve onsuz hayatlarını devam edemezlermiş gibi oluyor. İşte bu şekilde çocuklar, çevreyi tanımaya çalışırlar. Aynı şekilde, çocuklar yeni şeyleri keşfetmeyi grup halinde yapmayı tercih ediyorlar. Hep beraber “korkulu yerler”e gitme, çevreyi tanıma ve temel duyguları yaşama hayattaki ilk deneyimleri olmaktadır. Çocuk için evin bodrum katına inmek, ya da karanlık bir odaya girmek gizemli, büyüleyici bir yere girmek gibi birşey. Korkunç canavarların yaşadıkları bu “korkunç yerler”i tanımlarken çocuklar genelde bu yerlere karanlık, soğuk, nem ve çürük kokusu gibi özelliklerin has olduğunu söylerler. Aynı zamanda bu nitelikler, ölüm ve ölüler dünyasının özellikleridir. Bizim dünya ile sihirli dünya arasında sınır arayan çocuklar, büyü yapma veya fal bakmaya çalışırlar. Belli ritüellerin yardımıyla çocuklar, cin, peri çağırırlar. – Mecazi “korkulu yerler” haricinde çocukların ilgisini çöplük, çöp kutusu gibi gerçekten korkunç, kirli ve itici yerler çeker. Bunun bir nedeni var mı? – Çöplük, birçok çocuğun ilgisini çeker. Orada çocuklar, büyüklerin dünyasının zıddı, onun tersine çevrilmiş, gizli tarafı ile yüzleşirler. İlk defa


büyüklerin

Фото: интерпресс / Fotoğraf: interpress

dünyasında çocuklar

– Многие дети воспринимают свалку как место притягательное. Первая важная истина, которую открывает на помойке ребенок, состоит в том, что это место является изнанкой взрослого мира, его вывернутой наружу потаенной стороной. Первая реакция ребенка на помойку чисто эмоциональная: это удивление, смешанное со страхом. Тревога, удивление, страх, интерес соединяются с открытием того, что все вещи на помойке ничейные, с ними можно делать что угодно, здесь не действуют обычные табу и запреты. На помойке вещи можно бросать, пинать, ломать, топтать, что часто требуется детям с эмоциональными проблемами. Агрессивные чувства в той или иной мере испытывает большинство людей. Они возникают из-за ущемления важнейших потребностей, невозможности отстоять свои интересы, длительного унижения и угнетения. Когда человек не может разобраться с психологическими трудностями, злость копится внутри и возникает опасность взрыва. Детям бывает важно найти отдушину, через которую можно выпустить внутренние пары, и помойка отчасти дает такую возможность. Надо сказать, что в этом же направлении работают специалисты психотерапевтических игровых комнат, где дети без родителей могут делать все, что хотят. Арсенал такой комнаты включает в себя и предметы, провоцирующие приступы агрессии, если ребенок к этому склонен.

çöplüğü gören çocuk, hayretle karışık bir korkuya kapılır. Küçüğün hissettiği tedirginlik, hayret, korku ve merak duygularına bir de çöplüğe bırakılan eşyaların kimseye ait olmadığı keşfi eklenir. Demek ki çöplükte bulunan eşyaları canı istediği gibi kullanabilirler. Böylece, çocuk, alıştığı kural ve yasaklara uymak zorunda hissetmiyor kendini. Çöplükte bulunan eşyalara istediği gibi davranmakta serbest olan çocuklar, onları yere atabilir, vurabilir, parçalayabilir, kırabilir, üstünde zıplayabilirlar. Oyuncaklarıyla istedikleri her şeyi yapabilme imkanını sağlamak özellikle duygusal sorunlar yaşayan çocuklar için önemlidir. Çoğu insan, bir şekilde aşındırıcı ve agresif duygular yaşar. Herkes, hakları yendiği, temel ihtiyaçları karşılanmadığı, merakı tatmin edilmediği, küçük düşürüldüğü, üzerinde baskı hissedildiğinde taşar, agresif davranır. Psikolojik sorunların altından kalkamayanlar, bütün öfkesini içine atar, bu duyguyu biriktire biriktire her an patlamaya hazır hale gelir. Çocuğun, içinde biriktirmiş olduğu bütün sıkıntı ve negatif duyguları açığa vurup giderebilmesi büyük önem taşır. Bu açıdan, çöplük onlara böyle bir imkan sağlar. Çocukları rahatlatmak için ve onların istedikleri şeyleri yapmaları için psikoterapi oyun odalarında uzmanlar çalışırlar. Sıradan oyun odalarına has eşya ve oyuncakların yanı sıra bu tür odalarda agresif davranmaya düşkün çocuklarda bu tavırı kışkırtan oyuncak ve eşyalarıda bulunur. Bunun yanında; çöplük, çocukların hayal gü-

Söz konusu bu durumlarda çocukları yasaklara aykırı davranışa iten faktör mantık değil, anlaşılmayan etkin bir güç onları birşeyi aşmaya yada en azından tehlikenin eşiğinde bulunma gibi sanki hayatta onlar için bu bir tek şey önemli ve onsuz hayatlarını devam edemezlermiş gibi oluyor

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

35


дети

в мире взрослых

Дети стараются максимально пространственно разъединиться с миром взрослых и организовать у себя особое место вне зоны их интересов и влияния Çocuklar kendi dünyasını büyüklerin dünyasından mümkün olduğu kadar ayırmaya çalışırlar. İki dünyayı birbirinden ayıran bu sınırı çizip kendileri için özel, büyüklerin ilgi ve etkisi dışında olan bir yer kurmaya çalışırlar Другая сторона общения детей с помойкой более конструктивная и творческая. Лишившиеся ценности в мире взрослых помоечные вещи для детей не утрачивают привлекательности, но обнаруживают новые полезные свойства. Все эти осколки и обломки имеют собственное лицо и уникальным образом встроены в детские замыслы и фантазии. Их роль в игровой жизни никогда не может быть исполнена покупными игрушками.

36 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

cünü kullanarak farklı birşey yapmalarını sağlar. Büyükler için önem ve değerini yetiren çöpe atılmış eşya bir çocuk için asla cazipliğini kaybetmez. Tam tersine, daha cazip hale gelirler. Bütün bu döküntü ve yıkıntılar, eski püskü eşyalar çocuklar için yeni anlam kazanıp eğlenmelerini sağlarlar. Eski püskü eşyaların yerini yeni alınmış oyuncaklar hiçbir zaman tutamaz. Çocuklar, çöplüğü define adası olarak görerek orada kendilerine özel, eşsiz bir şey bulabileceğini düşünüyorlar. Bu açıdan çöplük onlar için Alaaddin’in sihirli lambası gibi bir potansiyel hazinedir. Çoğu çocuk günlük hayatında mucizelerin olabileceğine inanır ve bu mucizeleri çöplükte ararlar. – Zaman zaman çocuklar büyüklerin dünyasının kenarında diyebileceğimiz, yani garaj, ambarların arkalarında, çalılıklarda minik “evler” yaparlar. Bunun sebebi nedir? – Evet, çocuklar kendi dünyasını büyüklerin dünyasından mümkün olduğu kadar ayırmaya çalışırlar. İki dünyayı birbirinden ayıran bu sınırı çizip kendileri için özel, büyüklerin ilgi ve etkisi dışında olan bir yer kurmaya çalışırlar. Böyle evcikler mağara, yeraltı barınağı veya ağaç dalından, tahta


büyüklerin dünyasında çocuklar

На помойке многие дети надеются найти клад. В этом случае помойка воспринимается как пещера Аладдина, как потенциальная сокровищница. Большинство детей уверены, что в жизни всегда есть место чуду – они и находят его на помойке. – Часто дети строят себе «укрытие» на задворках взрослого мира – за гаражами, сараями, в кустах и т. д. Зачем? – Действительно, дети стараются максимально пространственно разъединиться с миром взрослых и организовать у себя особое место вне зоны их интересов и влияния, и строят для этого «штабы», «шалаши» и другие укрытия. Это может быть пещера, землянка, яма, снежная крепость, постройка из досок, веток, сена, картона. Их устраивает место и внутри помещений – в сарае, подвале, на чердаке, под лестницей. Довольно часто они располагаются на деревьях, особенно в больших городах, где детям трудно найти естественное укрытие. Эпоха строительства секретных убежищ знаменует собой новую фазу в развитии «я» ребенка. Это «я» все отчетливее начинает переживаться как внутренне пространство личности, потаенное, недоступное другим людям обиталище души. Внутри «штаба» личное «я» ребенка не только дополнительно защищено стенами укрытия, но и укреплено коллективным «мы» детской группы. «Штаб» есть форма самоутверждения бытия детской компании, это особый самостоятельный мир, символический эпицентр детской жизни. Кроме того, это наблюдательный пункт, возвышающийся над обыденной жизнью взрослых. Отсюда дети могут незаметно наблюдать за тем, что творится вокруг, будучи сами никем не замечены. Ребенок и пространственно, и психологически выделен из внешней среды и ей противопоставлен: мы – здесь, они – там. У наблюдателей позиция сильная и активная – они защищены укрытием, невидимы для обитателей внешнего мира, целенаправленно за ними следят, комментируют их поступки, планируют свои действия по отношению к ним. Люди вовне поставлены в этой ситуации в позицию пассивную и слабую, они не видят, не различают, не предполагают наличия наблюдателей, они открыты, как дичь, которую выслеживает охотник. То есть дети-наблюдатели присваивают роль активного, познающего и действующего субъекта, а взрослым оставляют роль познаваемого объекта, на который можно при желании воздействовать. Проживание такого ролевого расклада, совершено нетипичного для обыденных взаимоотношений детей и взрослых, дает ребенку новый и важный для него личностный опыт. n

Могучая сила влечет детей к тому, чтобы переступить запреты, постоять у опасного порога и пережить нечто исключительно важное Çocukları yasaklara aykırı davranışa iten faktör mantık değil, anlaşılmayan etkin bir güç onları birşeyi aşmaya yada en azından tehlikenin eşiğinde bulunma gibi sanki hayatta onlar için bu bir tek şey önemli ve onsuz hayatlarını devam edemezlermiş gibi olma duygusudur parçaları, kartondan kulübe, kışınsa kar kalesinde olabiliyor. Aynı zamanda, bir binanın bodrum veya çatı katı, merdivenin altındaki boşluğu kullanabilirler. Büyük şehirlerde çocuklar, kendilerine has, özel evcikleri ağaçlarda da yapabilirler. “Evcik” yapma ihtiyacı, çocuğun iç dünyası, canı ile özleştirilen “ben” kimliğinin gelişmesinde yeni bir sürecin başlamasıdır. Bu evciklerin içinde çocuğun “ben”i hem evcik duvarlarının arkasında olup kendini daha güvenli hisseder, hem de arkadaşlarıyla beraber orada olduğu için grubun “biz” kimliği tarafından destek gördüğüne inanır. “Evcik”, başka insanlara çocuk grubu kişiliğini kabul ettirme şekli, kendi kendine bir dünya, çocuk dünyasının sembolik merkezidir. Ayrıca, “evcik” büyüklerin dünyası üzerinde yükselmiş gözetleme kulesi gibidir. Küçükler, kimse tarafından fark edilmeyerek buradan çevreyi gözetleyebilir. “Evcik”te bulunan çocuk psikolojik olarak “diğerleri orada, biz buradayız” şeklinde çevresinden ayrı ve çevreyle karşı karşıya koyulur. “Evcik”te saklanan gözlemcilerin aktif ve güçlü pozisyonu vardır. Onlar dışarıdan görünmemekte, başkaları da onları görmemektedir. Gözetleme yerlerinden çocuklar büyükleri izler, davranışlarını inceler, yetişkinlere karşı kendi davranışını şekillendirir. “Evcik”in dışarısında olan yetişkinler, saklanan çocuklara göre pasif ve güçsüz pozisyonundadır. Zira onlar gözlemciler tarafından izlendiğini bilmemektedir. Avcıların beklediği av gibidirler. Demek ki gözlemci çocuklar aktif, çevresini inceleyen, etkin olabileceği bireyin rölünü üstlenmektedir. Büyükler ise bu durumda, incelenen, üzerine etki yapılabilecek bireyin rölünü üstlenmektedir. Genellikle çocuk – yetişkin ilişkilerinde yer almayan bu tür rol oynamaları çocuklara yeni ve çok önemli tercübeler kazandırır. n GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

37


дети

в мире взрослых

Фото: надежда серебрянникова / Fotoğraf: nadejda serebrıyannıka

Ждите – мы везем пингвинов Мария Олькина

– Алло! Вам телевизор нужен? – Нет. – Ну тогда ждите – мы его сейчас заберем. -A lo, iyi günler, evinize televizyon lazım mi? - Hayır, efendim. -O zaman televizyonunuzu almaya geliyoruz.

38 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

– Это квартира Зайцевых? – Нет. – А почему тогда из трубки уши торчат? -T avşan beylerin evi ile mi görüşüyorum? - Hayır, efendim. -O zaman ahizeden uzanan tavşan kulakları ne?

Mariya Olkina

Bekleyiniz – Penguen Getiriyoruz!


büyüklerin dünyasında çocuklar

– Алло! У вас Пушкин есть? – Ну, есть. – Подскажите, что делать: наш классик совсем взбесился, из книжки выпрыгнул и по полкам бегает. -A lo, sizde Puşkin var mı? - Diyelim ki evet. -N ’olur, bize yardımcı olur musunuz: Bizimki kafayı yemiş, kitaptan kaçıp raflarda deli gibi dolaşıyor.

П

ризнайтесь, многие из нас хотя бы раз становились участниками подобных нелепых телефонных диалогов, после которых тот, кто снял трубку, чувствует себя полным дураком. А тот, кто звонил, надрывает живот от хохота. Примечательно, что как только телефонная связь вошла в быт человечества, целое племя юных шутников принялось использовать техническую новинку именно в качестве средства «прикола». (Оговоримся сразу, что речь идет исключительно о невинных розыгрышах, а вовсе не о таком страшном и уголовно наказуемом деянии, как телефонный терроризм). Исследователи из разных стран мира (например, американцы Норин Дрессер и Трудьер Харрис, ведущий сотрудник Государственного республиканского центра русского фольклора москвич Михаил Алексеевский и другие) сходятся в том, что телефонный шутник – это, как правило, подросток от 11 до 15 лет, в большинстве случаев – мальчик. Вернее – мальчики. Ведь для телефонного прикола нужна компания – скучно смеяться в одиночку и нужно же перед кем-то блеснуть своим остроумием и храбростью. Ритуал розыгрыша прост: собраться у кого-то в квартире в отсутствие взрослых, выбрать наугад номер телефона и уверенным, чаще измененным, голосом задать первый «невинный» вопрос. А дождавшись ожидаемого ответа, выпалить ту самую коронную реплику. Статистика говорит, что случаи, когда «жертва» моментально находит остроумный ответ, практически единичны. Когда психологи спрашивают подростков, зачем они так шутят, получают стандартные ответы – «хотели просто приколоться», «было скучно» и т. д. «Но на самом деле все не так просто, – уверен исследователь Михаил Алексеевский. – Как правило, жертвами детских розыгрышей становятся взрослые, подходящие к телефону. Таким образом, во время разговора происходит коммуникация «ребенок – взрослый» и в выигрышном положении оказывается именно ребенок. Он задает сценарий

Ç

oğumuz, en azından bir kere telefon şakası tecrübesini yaşamıştır. Telefon şakasından sonra ahizeyi indirdikten sonra kendinizi aptal gibi hissetmişsinizdir. Şakacı ise gülmekten yerlere yatmıştır. Telefon insanoğlunun hayatına girince,genc şakacı grubu bu teknolojiyi eğlence aracı olarak kullanmaya başladı. (Bu arada, telefon şakası derken ağır cezayı gerektiren telefon teröründen değil, kimseye zarar vermeyen, insanı tehlikeye atmayan, masum telefon şakalarından bahsettiğimizi vurgulamak istiyoruz). Amerikalı araştırmacılar Norin Dresser ve Trudier Harris, Rus Folklor Merkezi Üyesi Moskovalı araştırmacı Mihail Aleekseyevskiy ve diğer araştırmacılar, tefelon şakasını genelde 11 ile 15 yaş arasındaki gençlerin, daha doğrusu genç erkeklerin yaptıklarını ifade ediyorlar. Çocuklar tek başına telefon şakasına girişmez, daha da komik olsun diye arkadaş grubunu toplayarak telefon şakasının keyfini yaşamaya çalışırlar. Bir çocuk için, taraftar grubu olmadan yapılan şakalar pek anlam ifade etmez. Çünkü o zeka ve cesaretini diğerlerine de göstermek ister. Şakanın şeması çok basit: Çocuklar, ebeveynleri evde olmayan bir arkadaşının evinde toplanır, rastgele bir telefon numarasını çevirir, sonra da emin, genelde değişik bir ses tonuyla ilk “masum” soruyu sorarlar. Beklenilen cevabı aldıktan sonra, önceden ustaca hazırlanmış şakayı yaparlar. İstatistiki verilere göre “kurban”ın şakaya espirili bir karşılık verebilmesi nadirdir. Psikologlar, gençlerin bu davranışının nedenleri öğrenmeye çalıştıkları zaman “işte, canımız şaka yapmak istedi”, “sıkıldık, eğlendik” diye standart cevaplar alırlar. “Aslında, ortaya çıkan durum göründüğü kadar basit değil. Telefonu açan yetişkinler, çocukların yaptıkları şakalara “kurban” olur. Telefon şakası sırasında çocuk – yetişkin hüviyetine girer. Üstelik, senaryo yaratan, sürdüren, yetişkini rezil duruma düşüren küçük çocuk, bu ilişkide daha üst konuma geçip büyük avantaj sağlamış olur. Yani bir çocuk, büyüklerin dünyasında bü-

Телефонный шутник – это, как правило, подросток от 11 до 15 лет, в большинстве случаев – мальчик Tefelon şakasını genelde 11 ile 15 yaş arasındaki gençlerin, daha doğrusu genç erkeklerin yaptıklarını söylüyorlar

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

39


дети

в мире взрослых

Dayı !!! Bugün bizim sınavımız var, sınav esnasında okula bomba koyabilirmisiniz?

www.cartoonbank.ru

Телефонный розыгрыш – не глупая забава взрослеющих балбесов, а знакомство с самыми яркими эмоциями взрослого мира – злостью, смехом, добротой Telefon şakaları, geri zekalıların eğlencesi değil, çocukların öfke, gülüş, iyi tavır gibi büyüklerin dünyasının en belirgin duygularıyla karşı karşıya gelme ihtiyacıdır 40 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

ситуации, ставит взрослого в дурацкое положение, обыгрывает взрослых на их же территории». То есть телефонный прикол – своего рода месть старшему поколению, зачастую требующему от ребенка неразумных, неприятных, с его точки зрения, поступков. Замученный бесконечными требованиями мыть то руки, то ноги, то шею, подросток вполне может инициировать такой телефонный диалог: – У вас вода есть? – Есть. – Тогда мойте ноги и ложитесь спать. А паренек, которому родители запретили завести щенка, может отомстить (всему взрослому поколению в лице отдельно попавшейся анонимной жертвы) серией многочисленных звонков с вопросом: – Алло! Домашние животные нужны? И, получив в очередной раз разъяренное «нет», невинно добавить: – Да перестаньте вы трубку бросать, думаете, легко лапой номер набирать? Психологи выделяют и другие причины столь устойчивого интереса подростков к телефонному «приколизму». Они видят в этом явлении «попытку ребенка исследовать границы дозволенного, научиться разрешать трудные жизненные ситуации, оценить свои возможности». Есть мнение, что телефонные шуточки – не «глупая забава взрослеющих балбесов, а знакомство с самыми яркими эмоциями взрослого мира – злостью, смехом, добротой». Но как бы то ни было, телефонные приколы живут и процветают. Даже в наше время, когда, казалось бы, мобильная связь уверенно вытесняет «домашние» телефоны. И даже появление самого страшного врага телефонных приколистов – АОНа (автоматического определителя номера) – не помеха. Современные шутники уже распространяют в Интернете свои заповеди на сей счет: «Обычно АОН легко услышать по характерному звуку. Нарвался на бесшумный (есть и такие) – выкручивайся, как можешь, но не дрейфь». В общем, наверняка, еще не один десяток лет, сняв трубку домашнего телефона, какойнибудь уставший после работы дядя станет участником такого диалога: – Извините, у вас холодильник есть? – Есть. – Вот здорово! Откройте его, пожалуйста, мы сейчас пингвинов привезем! И, может быть, о чудо, юного шутника«зоолога» не пошлют в ответ далеко и надолго, а предложат, например, помощь в перевозке путешествующих пингвинов. Или поинтересуются, чем бы вкусненьким подкормить непрошенных гостей. Глядишь, миры взрослых и детей от этого стали бы чуточку ближе. n

Телефонный прикол – своего рода месть старшему поколению, зачастую требующему от ребенка неразумных, неприятных, с его точки зрения, поступков Telefon şakası, çocukların, kendilerinden fazla şeyler bekleyen ya da çocuklara göre gerekmeyen, saçma bir şey isteyen büyüklerden aldığı bir intikamın türüdür yüklerden üstün bir konuma çıkar.” diyor Mihail Alekseyevskiy. Her telefon şakası, çocukların, kendilerinden fazla şey bekleyen, ya da çocuklara göre gerekmeyen saçma bir şey isteyen büyüklerden aldığı bir intikam türüdür. Mesela, elleri, ayakları, boynu sık sık yıkamak zorunluğundan bıkmış bir çocuk böyle bir telefon şakasını yapabilir: - Suyunuz var mı? - Evet, var. - O zaman ayaklarınızı yıkayın ve yatın. Kendisine köpek aldırılmayan bir çocuk şöyle bir telefon şakasını yaparak büyükler ile dalga geçebilir: - Alo, evinize hayvan lazım mı? Beklediği “Hayır” cevabını duyduktan sonra masumca şu sözleri ekleyebilir: - Lütfen, yüzüme telefon kapatmayın. Sizce pençeyle telefon numarasını çevirmek kolay mı? Psikologlara göre gençlerin yaptığı telefon şakalarının sebepleri yukarıda belirtilenlerden farklı olabilir. Uzmanlar, çocukların yaptıkları telefon şakalarının altında yatan sebepleri “sınırı aşma tecrübesini yaşamak, sıradışı durumlarda çözüm getirebilmek, imkanlarını bilmek”. Bazı uzmanlar, telefon şakaları geri zekalıların eğlencesi değil, çocukların öfke, gülüş, iyi tavır gibi büyüklerin dünyasının en belirgin duygularıyla karşı karşıya gelme ihtiyacı olduğunu söylüyorlar. Cep telefonlarının, ev telefonlarını ikinci plana attığı günümüz dünyasında telefon şakaları daha da artmaktadır. Arayanın telefon numarasını bildiren cihazların ortaya çıkması telefon şakacılarını durdurmamaktadır. Şakacılar, internette bu durumda ne yapılacağına dair bilgi paylaşır: “Öyle cihaz, sesinden fark edilir. Ama bu duruma düştüğünde korkma, geriye çekilme, yakanı kurtar”. Siz de işten geldikten sonra, çalınan telefonu açıp öyle bir diyalogun parçası olabilirsiniz: - Merhaba, affedersiniz, buz dolabınız var mı? - Evet, var. - Ne güzel işte. Onu hemen açın, evinize penguen getiriyoruz. Eğer bir yetişkin bu şakanın karşısında bağırıp çağırmazsa, küfür etmek yerine penguen getirmekte nasıl yardımcı olunabilir, veya onlara hangi yem verilebilir konusunda çocuklara katılırsa, çocuklar ile büyükler dünyaları arasındaki mesafe azalır. n

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

41


дети

в мире взрослых

Тепло домашнего очага Yuva Sıcaklağı Как и все родители, Ирина и Сергей должны детей накормить, одеть, обуть, собрать в школу, купить игрушки, книги и т. д. И забыть о выходных и отпусках Bütün anne ve babalar gibi Sergey ve İrina da çocuklarını doyurmalı, onları giydirmeli, okul ihtiyaçlarını sağlamalı, kitap ve oyuncak almalı. Dinlenmeyi ve tatili de unutmalılar

42 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Беседовала Лариса Михальчук

П

ервый детский дом семейного типа открылся в Белоруссии в конце 80-х годов ХХ века. Сейчас в стране более 150 таких домов, в них живут около 850 детей. Один из первых открыли Ирина и Сергей Курьян.

Беседовала Larisa Mihalçuk

B

elarus’taki ilk aile tipi çocuk evi 80’li yılların sonunda açıldı. Şu anda ülkede, yaklaşık 850 çocuğun barındığı 150’den fazla ev var. İlk çocuk evlerinden birini de İrina ve Sergey Kuryan çifti açmış.

– В следующем году нашему дому исполнится двадцать лет, – рассказывает Ирина. – Как только стали появляться первые семейные дома, мы с мужем написали заявление, что хотим открыть такой дом. В 1992 году нам дали квартиру в многоэтажке, где мы и сейчас живем, и тогда мы смогли взять первого ребенка. К этому времени у нас уже было двое своих мальчиков, прибавилась еще девочка. А всего детей – четырнадцать; старшему сыну – 29 лет, младшей дочери – 2 года.

Önümüzdeki yıl evimiz yirminci yılını dolduracak diyerek anlatıyor İrina: “Aile tipi çocuk evleri daha yeni yeni açılmaya başlamıştı, biz de hemen kocamla birlikte bir dilekçe yazarak böyle bir ev açmak istediğimizi bildirdik. 1992 yılında, şu anda içinde yaşadığımız daireyi verdiler ve böylece ilk çocuğumuzu evlat edinebildik. O ana kadar iki öz oğlumuz vardı, bu ise ilk kızımız oldu. Toplam 14 çocuğumuz var. En büyükleri, 29 yaşında erkek. En küçüğü ise 2 yaşında kız.” Kuryan ailesi, Minsk’in merkezinde, Belarus standartlarına göre büyük (170m2) bir dairede yaşıyor. Şu anda ailede beş çocuk var.





Семья Курьян живет в центре Минска в большой по белорусским меркам квартире площадью 170 кв. м. Сейчас в их семейном доме – пятеро детей. В соответствии с положением о детском доме семейного типа, утвержденным правительством страны в 2006 году, общее число одновременно живущих детей, включая родных и усыновленных, не должно быть меньше пяти и больше десяти человек. Обеспеченность площадью каждого члена семьи должна составлять не менее 15 кв. м. Квартира или дом находятся в собственности государства и принадлежат семьям на время работы детского дома семейного типа. Откровенно говоря, называть детским домом, пусть и семейным, квартиру, в которой живут Ирина и Сергей с детьми, не хочется. На

2006 yılında yayımlanan Belarus Aile tipi çocuk evleri yönetmeliğine göre, evde aynı anda yaşayan öz ve evlatlık çocukların sayısı, toplamda beşten az ondan fazla olamıyor. Bununla beraber, her aile bireyine düşen ortak kullanım alanı 15 m²’den az olmamalı. Devletin özel mülkü olan bu müstakil ev veya daireler, çocuk evi olarak hizmet vermek üzere ailelere verilmektedir. Açık konuşmak gerekirse, İrina ve Sergey’in çocuklarıyla birlikte yaşadığı bu daireyi -aile tipi de olsa- çocuk evi olarak adlandırmak içimden gelmiyor. İlk bakışta Kuryan ailesi; anne ve babasıyla, uslu ve yaramaz çocuklarıyla, her aile için sıradan sayılacak günlük düzen ve alışılagelmiş problemleriyle sıradan bir aile. İrina’yla mutfakta acele etmeden sohbet ediyor, aynı zamanda akşamki yemeğe salata hazırlıyoruz. Kızlardan birinin, Katya’nın bugün doğum günü.


büyüklerin dünyasında çocuklar

«Если вы идете на такую работу, как мы с мужем, вы должны четко понимать, что она занимает 24 часа в сутки все 365 дней в году» «Eğer siz de bizim gibi böyle bir işe kalkışmak istiyorsanız, şunu iyi anlamalısınız ki, bu iş 365 gün/24 saati kapsayan bir iş»

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

43


дети

в мире взрослых

«Самое важное, что мы делаем для детей, когда они остаются без родителей – даем им возможность выбора жизненного пути»

первый взгляд, это обычная семья с мамой и папой, с детишками, послушными и не очень, с обычным для каждой семьи распорядком дня и, на первый взгляд, обычными проблемами. Мы разговариваем с Ириной, сидя на кухне, а заодно готовим салаты к праздничному ужину – у одной из дочерей, Кати, сегодня день рождения. Папа еще не приехал с дачи, младших девочек мама уложила после обеда спать. Ася уже большая и помогает маме. То и дело на кухню с вопросом, правильно ли он решает задачу по математике, прибегает Андрей. «Это наше, можно сказать, третье поколение детей, – рассказывает Ирина. – Старшие уже имеют собственные семьи и живут отдельно. Есть и внук, в ноябре ожидаем еще одного. В общем, растет семья».  В Белоруссии получить право работать в детском доме семейного типа не так-то просто. «Есть много семей, желающих воспитывать детей, – рассказывает начальник отдела социально-педагогической работы и охраны детства министерства образования

44 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Babaları henüz yazlıktan dönmedi. Anne, küçük kızları öğle uykusuna yatırdı. Asya ise artık büyük bir kız ve annesine yardımcı oluyor. Andrey, "matematik problemlerini acaba doğru mu çözüyorum" diye iki de bir mutfağa koşarak girip çıkıyor. “Bu, bizim çocukların üçüncü nesli diyebiliriz. Büyüklerin artık kendi aileleri var, bizden ayrı yaşıyorlar. Bir torunumuz var, Kasım'a bir tane daha bekliyoruz. Kısacası ailemiz genişliyor.” diyor İrina.  Belarus’ta aile tipi çocuk evinde çalışmaya hak kazanmanın öyle pek de kolay olmadığını söyleyen Belarus Eğitim Bakanlığı Çocuk Esirgeme ve Sosyo-Pedagojik İşler Daire başkanı Galina Rudenkova, “Çocuk yetiştirmek isteyen çok sayıda aile var, bu aileler arasında sınav yapılıyor ve yerel eğitim kurumlarının temsilcileri, ailenin çocuk yetiştirmeye ne kadar hazır olduğunu tespit ediyorlar. Ana kriter, çocuğu herhangi bir aileye vermek değil, özellikle en iyi aileye verebilmek. Aile tipi çocuk evi kurma sözleşmesi, anne ve babanın ikisiyle birlikte imzalanıyor. Buna göre anne tam gün çalışan öğretmen maaşı, baba ise yarım günlük öğretmen maaşı alıyor. Her ailede olduğu gibi


büyüklerin dünyasında çocuklar

Галина Руденкова. – Среди них проводится конкурс, и представители местных органов образования определяют, насколько семья готова воспитывать детей. Главный принцип – отдать ребенка не просто в семью, а именно в хорошую семью. Договор об основании семейного дома заключается с двумя родителями, мама оформляется на работу учителем на полную ставку, папа – на полставки по совместительству. У папы обязательно должно быть постоянное место работы, поскольку, как и в обычной семье, он должен ходить на работу, зарабатывать деньги и обеспечивать маму и детей. Государство помогает таким семьям. По состоянию на 30 сентября максимальная помощь, которую можно получить на одного ребенка – 460 тысяч белорусских рублей (примерно 60 долларов). Конечно, немного, но к этому казна еще оплачивает коммунальные услуги на каждого ребенка, принятого в семью». Но не из-за денег люди идут на такую работу, тем более что только на дотацию от государства содержать ребенка при нынешних ценах крайне сложно. Ирина закончила физический факультет Белорусского государственного уни-

babanın devamlı bir işi olması ve işe gidip para kazanıp ailenin ihtiyaçlarını sağlaması gerekiyor. Böyle ailelere devlet tarafından da yardım sağlanıyor. 30 Eylül itibariyle, bir çocuk için alınabilecek maksimum yardım 460 bin Belarus Rublesi. Buna ek olarak evlat edinilen her çocuğun kamu giderleri devlet tarafından ödeniyor.” diyor. Ama insanların böyle bir işe girişmeleri para için değil tabi, zaten günümüz şartlarında devletten gelen ödenekle çocuğun nafakasını karşılamak oldukça zor. İrina Belarus Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesini bitirmiş, Sergey ise Minsk Radyoteknik Enstitüsünü. “Böyle bir işe girişmek benim fikrimdi ama, kocamı razı etmek için de hiç uğraşmadım. Ailesi, böyle bir karar almamıza önce şaşırdı ama sonra alıştılar. Benim ailem ise, bizi zorlanmadan kabul etti. Benim annem de evlatlıkmış. Savaşta anne ve babasını kaybetmiş, halası onunla beraber iki kızkardeşi yanına almış. Diğer kardeşi tifodan ölmüş, annemi de halam büyütmüş. Demek ki, biz de birilerine yardımcı olmalıyız”. diyor İrina. Bütün anne ve babalar gibi Sergey ve İrina da çocuklarını doyurmalı, onları giydirmeli, okul ihtiyaçlarını sağlamalı, kitap ve oyuncak almalı. Dinlenmeyi ve tatili de unutmalılar.

“En önemlisi biz çocuklara hayatlarını seçme hakkı tanıyoruz. Öyle durumlar oluyor ki, eğer biz olmasak çocuklarımız için durum çok kötü olur”

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

45


дети

в мире взрослых

«У мам выходных и отпусков не бывает. Мне кажется, что это и невозможно. Даже если я поеду куда-то отдыхать, разве я смогу не думать о детях, о том, что здесь происходит?»

46 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

верситета, Сергей – Минский радиотехнический институт. «Идея пойти на такую работу была моя, но и мужа особо уговаривать не пришлось, – рассказывает Ирина. – Его родные сначала недоумевали, зачем нам это надо, а потом привыкли. Мои родители сразу поняли. Моя мама – приемный ребенок. Во время войны ее родителей расстреляли, и сестра отца взяла двух девочек. Одна умерла от тифа, а маму ее тетка вырастила. Значит, и мы должны кому-то помочь». Как и все родители, Ирина и Сергей должны детей накормить, одеть, обуть, собрать в школу, купить игрушки, книги и т. д. И забыть о выходных и отпусках. «Если вы идете на такую работу, как мы с мужем, должны четко понимать, что она занимает 24 часа в сутки все 365 дней в году, – считает Ирина. – У мам выходных и отпусков не бывает. Мне кажется, что это и невозможно. Даже если я поеду куда-то отдыхать, разве я смогу не думать о детях, о том, что здесь происходит?»

İrina: “Eğer siz de bizim gibi böyle bir işe kalkışmak istiyorsanız, şunu iyi anlamalısınız ki, bu iş 365 gün/24 saati kapsayan bir iş. Bu işte annelerin hafta sonu veya tatili yok. Bana göre bu mümkün de değil zaten. Herhangi bir yere tatile gidecek olsam bile, çocukları düşünmeden yapabilir miyim sanki?”  19 yıldır İrina ve Sergey sadece iki defa tatil yapmışlar. Geçen sene şansları yaver gitmiş, çocuklarla beraber tatile gitmişler. İrina: “Biraz para biriktirdik, biraz da büyük çocuklar yardım etti, böylece tatil yapmış olduk. Tekrar ne zaman tatile gideriz bilmem. Şu an herşeye zam geldi. Sanırım babamızın başka bir iş bulması gerekecek. Para yetmiyor tabi ki. Şunu da unutmayın ki, biz bir aileyiz ve bu problemi de çözecek olan yine biziz. Ailedeki problemi, ailenin kendisinin çözmesi zaten çok normal. Problem çok.


büyüklerin dünyasında çocuklar

 За 19 лет Ирина и Сергей отдыхали всего два раза. В прошлом году повезло – съездили с младшими детьми на море. «Денег накопили, старшие дети помогли, вот и получился у нас отдых, – говорит она. – Когда в следующий раз поедем, не знаю. Сейчас все подорожало; надо, наверное, нашему папе искать другую работу. Денег, конечно, не хватает. Но поймите меня правильно, мы – семья, и это наши проблемы. И это нормально, когда семейные проблемы решает сама семья». Проблем много. Например, нужна новая машина, чтобы ездить за 200 км от Минска на дачу. Заработка Сергея (он работает главным инженером в Минском дворце детей и молодежи) на все нужды не хватает. «Практически все, что можно вырастить, выращиваем сами, потому что иначе не прокормимся на такие пособия, – говорит Ирина. – На лето мои родители покупают курочек, значит, и яйцами мы до конца октября обеспечены. А без машины нам сложно – и дети еще маленькие, и родители, которые с нами все лето на даче живут, уже люди немолодые». Время идет, дети взрослеют и начинают жить своей жизнью. Кто-то забегает пообедать, кто-то – рассказать о себе, посоветоваться. Все, как в обычной семье. «Самое важное, что мы делаем для детей, когда они остаются без родителей – даем им возможность выбора жизненного пути, – считает Ирина. – Есть ситуации, когда четко понимаешь, что без нас нашим детям было бы совсем плохо». 

Mesela, Minsk'ten 200 km uzaklıktaki yazlık eve gidebilmek için yeni bir arabaya ihtiyaç var. Sergeyin maaşı bütün ihtiyaçlarımıza yeterli gelmiyor. Yetiştirilebilecek herşeyi kendimiz yetiştiriyoruz. Aksi halde, bu parayla yaşamamız mümkün değil. Annemler yaz için tavuk alıyorlar. Ekim sonuna kadar yumurta ihtiyacımız giderdik demektir. Arabasız gerçekten zor. Hem çocuklar küçük, hem de yazın bizimle beraber kalan anne ve babam, yaşlı insanlar. Zaman geçiyor, çocuklar büyüyor ve kendi hayatlarını yaşamaya başlıyorlar. Kimi yemek yemek için, kimi sohbet etmek için, kimi ise tavsiye almak için arada bir uğruyor.” En önemlisi, biz ailesiz kalan çocuklara hayatlarını seçme imkanı veriyoruz, diye düşünüyor İrina. “Öyle durumlar oluyor ki, eğer biz olmasak çocuklarımız için durum çok kötü olur.”  Galina Rudenkova’nın soylediğine göre, Kuryan ailesinin çocuk yetiştirme üzerine büyük tecrübeleri var. Emektar bir aile. Genel konuşmak gerekirse, Belarus’ta aile tipi çocuk evlerinin gelişiminde iki etap atlandı. 2001’de Belarusta 45 ev vardı, 2005’te 57. Sonraki beş yıl içinde ise ev sayısı yüze çıktı. 1 Ocak 2011 itibariyle bu sayı 157'ye ulaştı . Çocuk evlerine kaynak öngören 2006-2010 yılları arasındaki devlet Başkanının “Belarus Çocukları” adlı programı, bu evlerin gelişimine büyük katkı sağladı. Yakında yayınlanacak olan “Belarus Çocukları” adında yeni bir program daha hazırlandı. Muhtemelen önümüzdeki beş yılda aile tipi çocuk evlerinin sayısı ciddi bir şekilde artacaktır. Böylelikle evi olmayan çocuk sayısı da azalacak. n

"Bu işte annelerin hafta sonu veya tatili yok. Bana göre bu mümkün de değil zaten. Herhangi bir yere tatile gidecek olsam bile, çocukları düşünmeden yapabilir miyim sanki?”

По словам Галины Руденковой, у семьи Курьян большой опыт в воспитании детей. «Это семья старожилов, – говорит она. – А если говорить в целом, в Белоруссии детские дома семейного типа, условно говоря, прошли два этапа развития. В 2001 году было 45 домов, в 2005-м – 57. За последующие пять лет, с 2006 по 2010-й, количество домов увеличилось на 100, и 1 января 2011 года их насчитывалось уже 157. Большой толчок их развитию дала президентская программа «Дети Белоруссии» на 2006–2010 годы, предусмотревшая финансирование детских домов семейного типа». Сейчас подготовлена новая программа «Дети Белоруссии», она будет опубликована в ближайшее время. Возможно, в следующем пятилетии количество семейных домов существенно возрастет. А значит, и детей, лишенных домашнего тепла, станет меньше. n

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

47


дети

в мире взрослых

Социальный портрет современной таджикской семьи Modern Tacik ailenin sosyal portresi 48 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

Рустам Назаров

заведующий кафедрой гуманитарных дисциплин Института экономики Таджикистана, кандидат философских наук, доцент

П

осле распада Советского Союза традиционный образ жизни семьи, где сохранялся патриархальный уклад, где родители и дети предпочитали жить вместе, и дети традиционно брали на себя заботу о родителях в старости, где члены семьи объединялись вокруг главы рода, начал рушиться. Борьба за выживание вынудила работоспособную часть семьи мигрировать в большие города – Душанбе, Ходжент, Куляб, Курган-тюбе и Хорог, в страны ближнего (Россия, Казахстан), а затем и дальнего зарубежья. Миграция охватила почти все семьи Таджикистана и более 30% трудоспособного населения страны.

Плюсы и минусы социальных последствий для семьи Положительный факт – люди вышли за патриархальные границы семейного очага и вошли в мир рыночных отношений, приспосабливаясь к жестким законам конкуренции. Изменилась социально-профессиональная ориентация населения в пользу предпринимательства, бизнеса и свободы перемещения из одной социальной группы в другую, ускоренного освоения новых, востребованных на рынке профессий. Все это положительно повлияло на формирование новой социальной общности. Изменилась ментальность, и способы общественной регуляции: сегодня сохранение семейных уз выражается в частичной, а не полной, как было раньше, семейной зависимости. Раньше в патриархальной семье все свои доходы члены семьи отдавали главе рода, и тот распоряжался ими для нужд семьи по своему усмотрению. Теперь в новых условиях члены семьи сами решают, как поступить со своими доходами, лишь частично помогая родителям. Каждый человек старается создать собственную семью – автономную ячейку общества. Если члены семьи и собираются вместе, то в основном для традиционных совместных обрядов – на свадьбы, похороны, дни рождения, поминки. Зачастую не в полном составе, преимущественно в период отпусков и праздников. Все это приводит к тому, что кровнородственные отношения родителей и детей, братьев и сестер, внуков, племянников, другие семейные связи ослабевают.

Требуются женихи Миграционный процесс создал дисбаланс в семейно-брачных отношениях. В Таджикистане отсутствие женихов привело к увеличению числа

Rustam Nazarov

Tacikistan Ekonomi Enstitüsünün Beşeri Bilimler Bölümü Başkanı, Felsefe Anabilim Dalında yüksek lisans yapmış, Doçent

S

ovyet Birliğinin dağılmasından sonra Tacikistan’da, daha önce görülmemiş toplu iç ve dış göç başladı. Ebeveynler ve çocuklar birlikte yaşamayı tercih ettikleri, çocukların yaşlı ebeveynlerinin bakımları üstlendikleri ve aile bireylerinin aile reisinin etrafında birleştiği ataerkil bir yaşam tarzına sahip geleneksel aile yaşam tarzı çökmeye başladı. Hayatta kalma mücadelesi çalışabilir aile bireylerini, Duşanbe, Hocent, Kulyab, Kurgantübe ve Horog gibi büyük şehirlere, Rusya, Kazakistan gibi yakın ülkelere, daha sonra ise uzak ülkelere göç etmeye zorlamıştır. Göç hemen hemen tüm Tacik aileleri ve çalışabilir nüfusun %30’unun fazlasını kapsadı.

Sosyal sonuçların aile için artıları ve eksileri Olumlu olan insanların ataerkil aile ocağının dışına çıkması ve sert rekabete uyum sağlayarak piyasa ilişkileri dünyasına girmesi olmuştur. Halkın sosyal ve profesyonel yönelimi, girişimcilik ve bir sosyal gruptan diğerine hareket özgürlüğü, piyasanın talep ettiği yeni mesleklerin hızlı edinilmesi yönünde değişti. Bütün bunlar yeni sosyal ortakların oluşmasını olumlu bir şekilde etkilemiştir. Mantalite ve toplumsal düzenleme yöntemleri değişti: bugün aile bağlarının korunması eskisi gibi tam değil kısmi bağlılıkla ifade edilmektedir. Eskiden mevcut olan ataerkil ailede aile üyeleri tüm gelirlerini aile reisine veriyorlardı ve aile reisi kendi takdirine göre onu aile ihtiyacı için kullanıyordu. Şimdi ise yeni şartlarda aile bireyleri sadece kısmen ebeveynlerin ihtiyaçlarına yardım ederek kendi gelirlerini nasıl kullanacaklarına kendileri karar veriyorlar. Her insan toplumun özerk bir zümresi olan kendi ailesini kurmaya çalışır. Aile üyeleri toplansa da çoğu defa düğün, cenaze, doğum günleri, definden sonra verilen anma yemeği gibi geleneksel ortak törenlerde bir araya gelir.Her zaman olmasa da daha çok tatil ve bayramlarda da görüşme imkanı olabiliyor . Tüm

Отсутствие свободных молодых мужчин вынуждают девушек выходить замуж за женатых, становясь вторыми, третьими, а то и четвертыми, и пятыми женами. Явное тому подтверждение - резкий рост многоженства в Таджикистане в последние 20 лет Genç erkeklerin yokluğu genç kızların ikinci, üçüncü, hatta dördüncü ve beşinci eş olarak evli erkeklerle evlenmelerini zorunda bırakıyor. Tacikistan'ın son 20 yılda çokeşliliğin keskin bir artışı buna net bir kanıt oluşturmaktadır GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

49


дети

в мире взрослых Раньше в патриархальной семье все свои доходы члены семьи отдавали главе рода, и тот распоряжался ими для нужд семьи по своему усмотрению. Теперь в новых условиях члены семьи сами решают, как поступить со своими доходами, лишь частично помогая родителям Eskiden mevcut olan ataerkil ailede aile üyeleri tüm gelirlerini aile reisine veriyorlardı ve aile reisi kendi takdirine göre onu aile ihtiyacı için kullanıyordu. Şimdi ise yeni şartlarda aile bireyleri sadece kısmen ebeveynlerin ihtiyaçlarına yardım ederek kendi gelirlerini nasıl kullanacaklarına kendileri karar veriyorlar

50 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

не состоящих в браке девушек. По самым грубым подсчетам доля девушек брачного возраста (18 – 35 лет), которые не смогли выйти замуж, составляет сегодня более 30% общего количества женщин Таджикистана. Это сотни тысяч людей, которые не могут выполнить свое земное предназначение – создать семью, родить и воспитать собственных детей в нормальной моногамной семье. Многие девушки, чтобы не быть обузой родителям, покидают отчий дом, определяя дальнейшую судьбу самостоятельно. Часть уезжает на учебу или устраивается на работу вдали от семейных очагов, часть неудачниц или неспособных выжить в новых условиях начинает заниматься проституцией, наркобизнесом. Большинство родителей, особенно из бедных семей, вынужденно примиряются с таким поведением своих детей. Отсутствие свободных молодых мужчин вынуждает девушек выходить замуж за женатых, становясь вторыми, третьими, а то и четвертыми, и пятыми женами.. Явное тому подтверждение – резкий рост многоженства в Таджикистане в последние 20 лет.

За детей в ответе Гражданская война, хаос, страх и борьба за выживание, резкое ухудшение материального и социального положения населения задвинули проблему образования и воспитания на второй план. Родители, а порою и дети, в основном были заняты повседневными заботами о «хлебе насущном», решением каждодневных житейских проблем. Не случайно в 90-е годы резко снизилось качество образования и воспитания, последствия чего сказываются и в наши дни. К сожалению, в Таджикистане и сегодня нет эффективного законного механизма привлечения родителей к выполнению своих обязанностей перед детьми. Сейчас президент страны выдвинул на всенародное обсуждение проект нового закона Республики Таджикистан – «Закона об ответственности родителей в образовании и воспитании детей». Он призван усилить роль и ответственность родителей в воспитании и образовании подрастающего поколения. Однако следовало бы разработать механизм реализации уже существующих законодательных актов. Огромную роль здесь может сыграть образовательная политика государства. Молодые необразованные девушки выходят замуж, не имея навыков воспитания детей в меняющемся мире. Поэтому необходимо в рамках образовательных программ средней и высшей школы внедрять обучающие программы для будущих родителей. Аналогичные курсы необходимо создать для обучения молодых людей, которые уже стали родителями. Следует сохранять, развивать и приумножать вековые традиции семьи. n

bunlar ebeveynler ile çocuklar, kardeşler, torunlar, yeğenler, vb akrabalar arasındaki kan ve akrabalık ilişkilerinin azalmasına sebep oluyor.

Damat adayları aranıyor Tacikistan’da evlenecek erkeklerin yokluğu evlenecek yaşta olup evli olmayan kızların sayısının artmasına sebep olmuştur. En kaba hesaplara göre bugün evlenememiş olan evlenecek yaştaki kızların (18 - 35 yaş) sayısı Tacikistan kadınların toplam sayısının %30'dan fazladır. Bunlar dünyevi görevini yerine getiremeyen - ailesini kuramayan, normal monogam ailede kendi çocuklarını doğuramayan ve yetiştiremeyen yüz binlerce insandır. Kızların çoğu anne babalarına yük olmamak amacıyla kendi kaderini belirleyerek babasının evini terk ediyor. Bir kısmı evinden uzak okula ya da işe başlıyor, bazı şanssız veya yeni şartlara uyum sağlamayan, fahişelik, uyuşturucu ticareti gibi şeylerle uğraşmaya başlıyor. Ebeveynlerin çoğu özellikle fakir aileler, çocuklarının bu davranışlarını zoraki olarak kabul ediyorlar. Genç erkeklerin yokluğu, genç kızların ikinci, üçüncü, hatta dördüncü ve beşinci eş olarak evli erkeklerle evlenmelerini zorunda bırakıyor. Tacikistan'ın son 20 yılda çokeşliliğin keskin bir artışı buna net bir kanıt oluşturmaktadır.

Çocukların sorumlusu İç savaş, kaos, korku ve hayatta kalma mücadelesi, halkın ekonomik ve sosyal durumunun ani bozulması eğitim ve öğretim sorununu arka plana düşürdü. Anne baba, zaman zaman çocukları da, çoğunlukla boğaz derdine düştüler, günlük sorunları çözmeye uğraştılar. 90-lı yıllarda eğitim ve öğretimin kalitesinin dramatik düşüşü bir rastlantı değildir, etkileri ise günümüzde de devam etmektedir. Maalesef, günümüzde de Tacikistan’da ebeveynlerin çocuklarına karşı yükümlülüklerinin yerine getirilmesi için etkili yasal bir mekanizma yoktur. Ülkenin Cumhurbaşkanı, Tacikistan Cumhuriyetinin yeni yasası olan ‘''Ebeveynlerin çocuk eğitimi ve yetiştirmesindeki sorumluluğu kanunu''’ tasarısını halk tarafından tartışmaya sundu. Yasa, ebeveynlerin genç kuşağın eğitiminde ve yetiştirilmesindeki rolü ve sorumluluğunu güçlendirilmeyi amaçlamaktadır. Ancak, mevcut yasal düzenlemeleri mekanizmasınınçalıştırılmasıda yararlı olurdu. Devletin eğitim politikasının bu konuda büyük bir rolü olabilir. Genç cahil kızlar değişen dünyada çocuk yetiştirme becerisini kazanmadan evleniyorlar. Bu nedenle orta ve yüksek okulun eğitim programları çerçevesinde müstakbel ebeveynler için eğitim programları uygulamak gereklidir. Ebeveyn olmuş olan gençlerin eğitimi için de benzer kursları kurmak gerek. Yüzyıllık aile geleneklerini korumak, geliştirmek ve artırmak lazım. n


büyüklerin dünyasında çocuklar

Жить в своих детях Kendini çocuklarında bulmak Тофик Аббасов

Tofik Abbasov

Ж

H

изнь прекрасна в многообразии. Непреходящее ее достоинство в том, что она способна рождать новую жизнь, давать потомство. А когда есть потомство, человек вне зависимости от возраста, желаний и даже перед неизбежностью переселения в мир иной продолжает жить в своих детях. Поистине счастливчиками становятся те, кого дети радуют. Эта радость и есть гарантия сохранения преемственности. Семья, как и сотни и тысячи лет назад, продолжает оставаться главной площадкой, на которой взращивается молодая человеческая поросль. От того, насколько она способна сохранить традиционные ценности, зависит будущее новых поколений. В современном азербайджанском обществе воспитание детей, как и в прошлом, остается главным вопросом повседневной жизни. Вопрос, как следует формировать нового человека, волнует практически каждую семью. В последнее время стало нормой, главным делом жизни взрослых, дать детям качественное образование. Можно сказать, определяющая тема воспитания. Однако даже хорошее образование иной раз оставляет пустоты в морально-этическом и эстетическом портрете человека. Быть профессионалом хорошо и почетно, но при этом вдвойне важно сформироваться еще и как личность. Жизнь в полноценной семье, говоря языком мудреца, есть первое преодоление смерти. Любить и обуздать эгоизм – значит найти путь к полноценному бессмертию. И в нашей жизни, и в жизни будущих детей эти истины будут доминировать, пока живет выстраданная веками нравственность. Если сказанное можно назвать мудростью, то я уверен – мы будем правы.

ayatın güzelliği, çok çeşitliğindedir. Yeni bir cana, yeni bir nesle hayat vermesi onun daimi değeridir. Bir insanın çocukları olduğu zaman dilek ve istekleri, yaşı ne olursa olsun öbür dünyaya geçtikten sonra bile kendi çocuklarında yaşamaya devam edecek. Çocuk sahipliğinin sevincini yaşayanlar gerçek mutluluğun ne olduğunu anlayabilirler. Yaşadıkları o sevinç, değerleriyle geleneklerin nesilden nesile geçmesini sağlar. Binlerce yıl önce olduğu gibi, bugün de aile, genç neslin yetiştirildiği yerdir. Gelecek nesiller, aile kurumunun temel değerlerinin korunabilmesine bağlıdır. Çağdaş Azeri toplumunda çocuk yetiştirmeye, geçmişte olduğu gibi, bugün de çok önem verilir. Çocuk nasıl yetiştirilmeli, yeni bir birey nasıl büyütülmeli gibi soruları her aile sorar. Son zamanlarda, büyüklerin tek derdi çocuklara iyi eğitim vermek oldu. Bunun, çocuk yetiştirmenin ana konusu olduğu söylenebilir. Fakat, çok güzel kaliteli bir eğitim bile ahlak ve estetik ihtiyaçları karşılamayabilir. İşin ustası olmak önemli, ama bunun yanında iyi bir insan olmak iki kat daha önemlidir. Eksiksiz ailede yaşamak, ebedi yaşamaya ilk adım atmak demektir. Bencil olmaması, her şeye ve herkese sevgiyle yaklaşması ebedi yaşama yol bulmak demektir. “Ahlaki olacağı kadar bu değerler hem bizim hayatımız, hem de çocuklarımızın hayatlarında önem taşıyacak” sözlerine hikmet dersek yanlış olmaz diye düşünüyorum.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

51


дети Факел Пифагора Pisagor Meşalesi в мире взрослых

Мастер и подмастерье. Наставник и ученик. С незапамятных времен, с тех пор, как существует человек, эти роли не теряют своей актуальности. Usta ve çırak. Öğretmen ve öğrenci. Asırlar boyu önemini yetirmeyen bu iki meslek, iki kavram insanoğlunun tarihine eşlik eder.

Илья Лупу / İlya Lupu

Пифагор на фреске Рафаэля (1509 г.) / pisagor Freske rafayek(1509)

Т

ак кто они, эти двое – ученый старец и талантливый юноша? Строгий преподаватель и способный студент? Высказать свое мнение на тему «учитель и ученик» журнал «ДА» попросил видных молдавских ученых – математика, академика Митрофана Михайловича Чобану, профессора Тираспольского университета Илью Ивановича Лупу, по учебникам которого учатся студенты Молдавии и ряда соседних стран, а также его ученика и последователя, доктора математики, профессора Молдавского государственного университета Василе Нягу.

52 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

B

ir aksakal ile bir yetenekli delikanlı mı, sert bir hoca ile becerikli öğrenci mi? Acaba, kimdir bu ikisi? Hangi kişiliklere, hangi karekterlere sahiptirler? Moldova’nın önde gelen bilim adamları, matematikçi, akademisyen Mitrofan Mihayloviç Çobanu ve Tiraspol Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. İlya İvanoviç Lupu, onun öğrencisi ve takipçisi Moldova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Vasile Nyagu Öğretmen ile Öğrenci konusu üzerine görüşlerini DA Dergisi ile paylaştılar. Prof. İlya İvanoviç Lupa’nın hazırladığı ders kitapları ile Moldova’daki ve çoğu komşu ülkelerindeki öğrencilere okutulmaktadır.

– Вы спрашиваете, сколько у меня учеников? Да столько же примерно, сколько школьных учителей математики и университетских преподавателей в стране. За плечами более полувека педагогического стажа. Только тех, кто слушал мой университетский курс методики преподавания математики и кто учился у меня, когда я был еще сельским учителем, наберется, пожалуй, тысячи полторы. Однако это в общем и целом. Если же брать максимум требований, когда ученик становится твоим последователем, тогда, естественно, искомое количество сильно сузится. Тут уж сами ученики должны назвать своего наставника или наставников, поскольку у каждого из нас был такой не один. Я, к примеру, считаю своими учителями Василия Косташа, Иродиона Касияна, Петра Петрушина, Василия Чобану, Израиля Гохберга, Николая Филипа. Каждый из них по-своему способствовал моему формированию как ученого, человека и гражданина. А начинал я этот долгий путь со студенческой скамьи Бэлцьского пединститута под личным руководством тогдашнего ректора, моего первого учителя, обаятельнейшего педагога Николая Дмитриевича Филипа. Как гражданину Молдавии мне бывает до слез обидно за то, что моя страна часто оказывается в хвосте списка европейских стран по разным показателям – например, по уровню бедности, продолжительности жиз-


büyüklerin dünyasında çocuklar лось – поддерживал дельным советом или просто подбадривал в трудных ситуациях. Должно быть, поэтому у него, кажется, нет врагов. В советское время Лупу многое сделал именно благодаря своему высокому общественному статусу. Главное, не позволял злу укореняться вокруг, гасил репрессивные волны от высших партийных инстанций, оберегая подопечных, в особенности талантливых учеников, от гонений – например, когда известные органы открывали сезон охоты на антисоветчиков. Порой приходилось брать ответственность на себя.

ни, урожайности, качеству дорог и т. п. Но не могу не радоваться тому, что на международных математических олимпиадах команда молдавских школьников всегда входит в дюжину лучших. Это доказывает эффективность нашей научной дисциплины, которая учит учителей, как преподавать математику. Значит, моя и моих коллег работа приносит плоды и поднимает международный престиж нашей родины.

– Ne kadar öğrencim var diye mi soruyorsunuz? Ülkede ne kadar okul ve üniversitelerde çalışan matematik hocaları varsa, işte o kadar. Elli yıldır öğretmenlik yapıyorum. Bu zaman içerisinde ister köyde matematik öğretmeni olarak çalışırken, ister daha sonra üniversitede Matematik Öğretim Yöntemleri dersini anlatırken herhalde bin beş yüz öğrenciye bilgi ve tecrübemi aktardım. Eğer bu soruyu sorarken niyetiniz kaç öğrenci önderliğimde araştırma yapmış, benim takipçim olmuş öğrenmek idiyse bu soruyu bana değil bizzat öğrencilerime sormalıydınız. Zira sadece öğrenciler, işte, bu benim hocam veya hocalarım diye söyleyebilirler. Hocalar dedim, çünkü hepimizin ders aldığı, tecrübe kazandığı mutlaka bir tek değil birkaç öğretmen var. Benim için bu öğretmenler Vasiliy Kostaş, İrodion Kasiyan, Pyotr Petruşin, Vasiliy Çobanu, İsrail Gohberg, Nikolay Filip oldu. Kendimi bir bilim adamı, ülkemin vatandaşı ve insan olarak yetiştirirken onların hepsinden bir şeyler aldım. Araştırmacı, matematikçi olma yoluna Beltz Pedagoji Üniversitesi öğrencisi olarak başladım. O zaman üniversite rektörü son derece sempatik bir insan olan Nikolay Dmitriyeviç Filip’ti. Moldova vatandaşlarının yoksulluk oranı, ortalama yaşam süresi, bitkilerin verim oranı, yolların kalitesi gibi göstergelerde diğer Avrupa ülkeleri ile mukayese edilirken son sıralarda yer bulunca çok üzülüyorum. Fakat, aynı zamanda, uluslararası matematik olimpiyatlarında Moldova öğrencileri ilk 12’ye girdiği için çok seviniyorum. Demek ki çalıştığım alan, yani okul ve üniversitelerde matematik ders verme yöntemleri alanında başarı gösteriyoruz. Harcadığımız emekler boşuna değil.

Василе Нягу / Vasili Nyagu – Думается мне, что мой наставник Илья Иванович Лупу не случайно выбрал труднейшую дисциплину – методику преподавания математики в школе и вузе. Илья Иванович, прирожденный педагог, никогда в жизни не искал легких путей. Есть у него уникальная способность объяснять просто и доступно сложнейшие математические и физические понятия и явления. Видели бы вы, как заслушиваются школьники и первокурсники, когда он доказывает у доски какую-либо теорему! Как будто рассказывает сказку малышам. Столь же просто и увлекательно написано большинство его постоянно переиздаваемых работ – «Методика преподавания математики», «Практикум решения математических задач» и другие. По ним вот уже более полувека обучаются учителя и студенты. Я тоже учился по ним, а также слушая его замечательные лекции, полные юмора. Но еще интереснее было доучиваться у Ильи Ивановича, когда мы стали коллегами, преподавая вместе в Молдавском госуниверситете. Благожелательность, мудрость и простота всегда отличали его. В прошлом Илья Иванович был и партийным секретарем, и профсоюзным лидером университета, и ему, естественно, проходилось проводить так называемую линию партии. При этом он всегда старался помочь студентам и преподавателям в решении их жизненных задач. А если не удава-

– Zamanında bana hocalık yapan İlya İvanoviç Lupu’nun, zor dersi, yani okul ve üniversitede Matematik Öğretim Yöntemleri dersinin seçilmesi tesadüf değildi. İlya İvanoviç doğuştan yetenekli bir öğretmendir. Hayatı boyunca kolaya kaçmamıştır. Onun çok güzel bir tarafı var: ister matematik, ister fizik en zor kavramları herkes anlayaşılır bir şekilde açıklayıp anlatabiliyor. Herhangi bir teoremi anlattığı zaman lise ve üniversite birinci sınıf öğrencileri onu ağızları açık bir şekilde dinlediklerini bir görseniz! İlya İvanoviç masal anlatırmış gibi teorem anlatır. Kolay, net anlaşılır dil ile yazılan “Matematik Öğretim Yöntemleri”, “Matematik Problemleri Çözme Uygulamalı Dersleri” gibi İlya İvanoviç’in kitapları, öğrencilerin ilgisini hemen çeker. Prof. Lupu’nun hazırladığı ders kitapları 50 yıldan fazla süredir öğrencilere okutuluyor. Ben de o ders kitaplardan yararlandım. İlya İvanoviç’in mizah dolu derslerini hayatta unutmam. Moldova Devlet Üniversitesinde öğretmenlik görevine başladıktan sonra, artık meslektaşım olan İlya İvanoviç’ten öğrencilik yapmak bana daha eğlenceli geldi. İlya İvanoviç’i diğerlerden ayıran en iyi özelliği , bilgelik ve sadeliğidir. Eskiden, İlya İvanoviç parti sekreteri, üniversitede sendika lideri olduğu için partinin ana prenseplerini mecbur uygulamak zorunda idi. Aynı zamanda, her zaman hem öğretmen, hem öğrencilerin problemlerini çözmeye mümkün olduğu kadar yardımcı olmaya çalışırdı. Herhalde bunun için düşmanları yok hep dostları var. Kötülüklerin yayılmasına engel olurdu. Sovyet rejimininin yüksek konumlu parti görevlilerinin baskısını engellerdi. Böylece, birçok yetenekli ve başarılı öğrenciyi sovyet rejiminin düşmanları lakabıyla çalışan özel servislerin pençelerine düşmekten kurtarırdı. Bazen de başkalarının kusurlarının sorumluluğunu kendisi üstlenirdi.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

53


дети

в мире взрослых

Митрофан Чобану / Mitrofan Çobanu – В математику я вошел через ворота Тираспольского пединститута сорок с лишним лет назад, почти случайно, поскольку в школе мечтал и готовился стать химиком. Но в институте у меня обнаружились математические способности, из-за них-то я со второго курса был направлен на учебу в МГУ. Мне крупно повезло: я сразу же нашел наставника в лице талантливейшего математика, тогда еще молодого профессора Александра Владимировича Архангельского, который ввел меня в круг коллег, приобщил к научной работе. Благодаря ему я, будучи всего лишь третьекурсником, участвовал в заседаниях научного семинара при кафедре, опубликовал первую работу во всесоюзном научном журнале, а после четвертого курса выступил с сообщением на Всемирном математическом конгрессе. Помню курьезный случай на том форуме: когда председательствующий пригласил меня на трибуну как «доктора Чобану», кто-то бросил с галерки: «Он не доктор, а студент». На что председатель (кажется, это был выдающийся математик из Польши Казимир Куратовский), ничуть не растерявшись, парировал: «Значит, вскоре будет доктором» – и угадал. По роду своей деятельности мой учитель общался со знаменитыми зарубежными математиками, часто перепоручая мне некоторые организационно-административные вопросы, и это, конечно, помогало профессиональному росту. Взаимоотношения между учеником и учителем складываются по-разному. Классическое представление об ученом старце и талантливом юноше в наше

54 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

время почти изжило себя. В моем случае небольшая разница в возрасте позволяла нам с Архангельским общаться по-дружески. К тому же я был вхож в его дом и воспринимал Александра как старшего брата, знающего и требовательного. Это была московская семья потомственных ученых, благодаря которой я, сельский паренек, сын малограмотных, но весьма сметливых бессарабских крестьян, впитывал русскую и мировую культуру, расширял свои интеллектуальные интересы, так что наши взаимоотношения с наставником не укладывались в формулу «строгий преподаватель – способный студент». Ведь истинный учитель вкладывает в ученика не только знание предмета, но и часть своей души. Когда у меня появилось собственное направление в науке, своя школа, я во взаимоотношениях с учениками придерживался тех же принципов и правил. Они подхватили теперь эстафету, и я не могу не гордиться ими, ныне видными учеными международного масштаба – например, ректором нашего университета Лауренцием Калмуцким и доктором наук профессором Любомиром Кирияком, с которыми мы вместе написали цикл научных работ, удостоенных Государственной премии. Другие мои ученики работают в настоящее время в Румынии, Канаде, Египте, развивая там фундаментальные науки. Кстати, об эстафете. Иногда мне кажется, что мы, современные математики, получили ее в виде горящего факела от самого Пифагора. Ведь его ученики передали эстафету своим ученикам, а те своим – и так далее, сквозь века, до наших дней. Ну, если не факел, то искра Пифагоровых знаний, его загадочной души теплится и во мне, как в любом современном поэте есть творческая искра Гомера, а в философе – капля мудрости Сократа и Платона. Забавная мысль, не правда ли? n – Bundan kırk yıl önce, bir gün Tiraspol Pedagojik Enstitüsünün kapılarından girdiğimde hayatımı sonsuza dek matematiğe bağladım. Bu, kısmen tesadüftü. Zira lise yıllarımdan beri kimyacı olmak istiyordum. Enstitüde matematik alanında başarılı olduğum için birinci yılımı bitirdikten sonra Moskova Devlet Üniversitesine eğitimimi tamamlamak için gönderildim. Orada, Prof. Aleksandr Vladimiroviç Arhangelskiy ile tanıştım. Bu konuda kendimi çok şanslı hissediyorum. Prof. Arhangelskiy sayesinde araştırmaya koyuldum, değişik konferanslara katıldım. Daha üçüncü sınıf öğrencisi iken bölümün bilim seminerlerine

katılır, Sovyetler Birliği Bilim Dergisinde makalelerim yayınlanırdı. Dördüncü yılımı tamamladıktan sonra Dünya Matematik Kongresine katıldım. O zaman kongrede komik bir olay oldu: oturum başkanlığı yapan yanlış hatırlamıyorsam Polonya’nın ünlü matematikçisi Kazimir Kuratovskiy Dr. Çobanu diye beni kürsüye çağırdı. O zaman salonun arkasından bir ses benim sadece bir öğrenci olduğumu söyledi. Bu bağırışa karşılık olarak Bay Kuratovskiy “Demek ki gelecekte doktor olacak” dedi. Onun sözleri zamanla gerçek oldu. Öğretmenim, Prof. Aleksandr Vladimiroviç Arhangelskiy dünyanın her yerinden değişik bilim adamları ile görüşürdü. Bazı meselelerin organize edilmesi ile beni görevlendirirdi. Bütün bu görevler, mesleğimde yükselmeme yardımcı oldu. Öğretmen ile öğrenci arasındaki ilişkiler farklı olabilir. Klasik olarak kabul edilebilecek bir aksakal ile bir yetenekli delikanlı ilişki modeli tarih olmuştu. Hocam ile aramızdaki küçük yaş farkı aramızda dostça bağların kurulmasına olanak sağladı. Dolayısıyla Aleksandr’a bilgili, sert abim gibi bakardım. Bay Arhangelskiy’nin ailesiyle tanışmıştım. Annesi ve babası da akademisyenlerdi. Onların sayesinde, Moskova’ya köyden gelmiş, okuma yazmayı doğru düzgün bilmeyen bir ailenin çocuğu olan ben, bir sünger gibi Rus ve Avrupa kültürünü emiyordum, ilgi alanımı genişletip kendime yeni ufuklar açıyordum. O yüzden hocam ile ilişkilerimiz sert bir hoca – yetenekli öğrenci modeli olarak nitelendirilemez. İyi bir hoca, öğrencisine bilgi vermekten ziyade canının parçasını verir. Bilimde kendime ait okulum, üzerinde araştırma yaptığım alanım olduktan sonra kendi öğrencilerimle dostça ilişkileri kurma prensibini uyguluyorum. Benim öğrencilerim1 de dünyanın ünlü bilim adamları olduktan sonra kendi öğrencileri ile de aynı dostça ilişkileri kuruyorlar. Onlarla gurur duymuyor değilim. Öğrencilerim arasında üniversitemizin rektörü Laurentsiy Kalmutskiy, Prof. Dr. Lübomir Kiriyak. Prof. Dr. Lübomir Kiriyak ile beraber Devlet Ödülünü almış bilimsel çalışmalar hazırladık. Diğer eski öğrencilerim Romanya, Kanada, Mısır’da çalışıyorlar. Konuşmamıza devam ederken bir düşünceyi sizinle paylaşmak isterim: Bugünkü matematikçiler, öğrencilerle dostça ilişkileri kurma alışkanlığını Pisagor’un kendisinden almışlardır. Bu güzel alışkanlığı asırlar boyunca bir meşale gibi birbirine iletirlermiş. Böylece, Sokrates ile Eflatun’un bir parçası her felsefecide, Homer’in parçası her bir şairde olduğu gibi bir matematikçi olarak bende de Pisagor’un bir parçası vardır. İlginç bir düşünce değil mi? n


büyüklerin dünyasında çocuklar

Это Дерево желаний «вырастили» у себя в школе учащиеся американской Horizon Science Academy Columbus. Директор академии Альпер Сарли Bu dilek ağacını Colombus Horizon Science Academisi öğrenciler kendi okulunda diktiler. Academi müdürü Alper Sarlı  Жизнь такая, какой ты сам ее делаешь

 Будь неповторимым, а не чьей-то копией

 Hayat, senin çizdiğin gibidir (Hayat, çiziminle şekillenir)

 Nevin şahsına münhasır ol, başkasının kopyası olma

 Никогда не сдавайся

 Будь честным

 Hiçbir zaman vaz geçme

 Dürüst ol

 Никогда не говори, что не можешь что-то сделать, не попробовав  Denemeden bir şey yapamayacağım deme

 Будь собой, а не кем-то другим, кем тебе хотелось бы быть

В сегда достигай своих целей, никогда не бросай их на полпути H edeflerine ulaş, hiçbir zaman yarı yolda bırakma

 Всегда старайся делать все настолько хорошо, насколько можешь

 Görünmek istediğin gibi değil olduğun gibi görün  Ты можешь сделать все, что угодно, если настроишься на это  Eğer samimi bir şekilde inanırsan, her şeyi yapabilirsin

 Her zaman elinden gelenin en iyisini yap

 Делай в жизни хорошие поступки, и ты будешь вознагражден

 Всегда верь в то, чего тебе хочется в будущем!  Olmak istediğin şeye inan hep !

 İyilik yap, iyilik bul

 Мы все способны на великие дела. Я знаю, я смогу!  Büyük işler başarabiliriz. Bunu yapabileceğimi biliyorum!

 Нет ничего плохого в том, чтобы быть собой, потому что это сделает тебя идеальным  Kendin olmaktan korkma, bu seni mükemmel yapar

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

55


дети

в мире взрослых сказано / derler ki Дети, со вкусом расставленные по углам, оживят самую унылую комнату Ceza olarak odanın köşelerine konulan çocuklar en hüzünlü ortamı canlandırırlar.  Если в одну комнату в разные углы посадить двух плачущих близнецов, можно добиться хорошего стереозвука. Odanın birinde farklı köşelere ağlayan ikizleri koyarsanız benzer sesleri duyarsınız.  Объявление в детском саду: «Родители, просим вас не верить тому, что дети говорят вам про наш детский сад, тогда мы не будем верить тому, что ваши дети говорят про вас». Kreşte asılmış duyuru: “Sayın annebabalar, çocuklarınızın kreş hakkında dediklerine inanmayınızki, biz de çocuklarınızın sizin hakkınızda dediklerine inanmayalım”.

говорят дети / çocuklar konuşuyor Любовь – это когда мама дает папе лучший кусочек курочки (Илейн, 5 лет) Sevgi, annemin babama tavuğun en güzel bölümünü vermesidir. (İleyn, 5 yaşında)

Когда-ты любишь кого-то, твои ресницы взлетают и опускаются вверх-вниз, а из-под них сыплются маленькие звездочки (Карен, 7 лет) Birini sevdiğinde kirpiklerin oynaşmaya başlar, birde onların altından küçük yıldızlar kaymaya başlar. (Karen, 7 yaşında)

Любовь – это когда говоришь мальчику, что тебе нравится его рубашка, и он носит ее потом каждый день» (Ноэль, 7 лет) Sevgi, bir erkeğe gömleğini beğendiğini söyledikten sonra, onun o gömleği hergün giymesidir. (Noel, 7 yaşında) Любовь – это когда старушка и старичок все равно дружат, даже после того, как они уже так долго знают друг друга (Синди, 8 лет) Sevgi, bir teyze ile bir amcanın uzun zaman birbirlerini tanımalarına rağmen hala iyi dost olmalarıdır. (Sindy, 8 yaşında)

«Бабушка, а тебе не страшно было жить с этими чудовищами, когда ты была маленькой?» – спросил внук у бабушки в музее динозавров. “Babaanne, küçükken bu canavarlarla birlikte yaşamaktan korkmuyor muydun?” diye sordu torun babaannesine dinozor müzesinde. Орхан надел пижамную кофточку и просит: – Мама, застегни мне, пожалуйста, пуговички. – Нет, Орхан, ты солдат, давай-ка сам, – отвечает мама. – Нет, мам, ты что! Солдаты не застегивают пуговицы сами, они вызывают по рации маму. Orhan pijamasını giydi. – Anne, düğmeleri ilikler misin diye annesine seslendi. – Hayır, Orhan, askersin. Hadi, oğlum kendin yap. – Ama anneceğim! Askerler düğmeleri kendileri iliklemez, bunun için telsizle annelerini çağırırlar.  Вчера мы с младшим братом смотрели фильм «Няньки». За время просмотра брат раз пять свалился со стула от смеха. Dün akşam kardeşimle “Dadılar” filmini izlerken kardeşim 5 kez gülmekten yerlere yattı.

56 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР


büyüklerin dünyasında çocuklar

говорят дети / çocuklar konuşuyor – Мне говорят, что моя двоюродная сестра играет на контрабасе. – Как? В три года? – Нет, она на нем чай с куклами пьет. – Bana, kuzenim kontrabas çalıyor dediler. – Nasıl? üç yaşında mi? – Hayır, kuklalarla birlikte onda çay içiyor.  Мама, у нас сегодня в школе сокращенное родительское собрание: только ты, я и директор. Anne, bugün okulda mini velii toplantısı var: sen, ben ve okul müdürü.  Дочка спрашивает у родителей: «Стол сделал плотник, обед – повар, а меня кто?» Küçük kız anne-babasına: “Masayı marangoz, yemeği de aşçı yaptıysa, ya beni kim yaptı?” diye sordu.

Стул развалился на три части: ножка, спинка и... я. Düşen sandalye üç parçaya ayrıldı: ayaklar, arka parçası ve ben...  Мы с подругой приготовили торт под названием «Минутка»... за четыре с небольшим часа. Arkadaşım ve ben 4 küsur saatte “Dakika” pastasını yaptık.  Папа, почему ты сначала учил меня ходить и говорить, а теперь хочешь, чтобы я сидел и молчал. Baba niye önce kanuşmasını ve yürümesini öğretip şimdide susmamı ve oturmamı istiyorsun.

Маленький Нурбек давно мечтал о собаке. Ему подарили огромного сенбернара. Малыш внимательно посмотрел на него и сказал: – Это ЕГО мне подарили или МЕНЯ ему? Küçük Nurbek köpeği hayal ediyordu. Ona kocaman senbernar köpeği hediye ettiler. Çocuk, köpeği görünce “ONU mu bana, yoksa BENİ ona mı hediye ettiniz?”diye sordu.  У нас в раздевалке есть вентилятор, он крутится себе и крутится. А еще у нас есть уборщица. Она тоже на работе крутится и крутится. Okulumuzun soyunma odasında vantilatör var. Döndükçe dönüyor. Aynı şekilde temizlikçide var. O da işte döndükçe dönüyor.



говорят взрослые / büyükler konuşuyor – Когда я вернулась домой и увидела неубранную комнату, грозно сказала: «Сделай так, чтобы я не кричала», на что мой маленький сын закрыл мне рот пухленькой ручкой.

Проверяем с трехлетней дочкой слух у врача. Врач (шепотом): Конфета... Дочка (тоже шепотом): Мне нельзя, аллергия...

– İşten eve döndüm. Çocuğumun çevreyi dağıttığını görünce “Oğlum, sana bağırmamam için ne yapman lazım” diye sordum. Oysa minicik elini ağzıma götürdü.

Üç yaşındaki kızımla doktora gittik. Kulaklarını muayyene ederken doktor (alçak sesle): “Şeker” Kızım (alçak sesle): “Olmaz, alerjim var” ...

 Учитель в школе: «Девочки, прекратите там в своих телефонах рыться!»



Öğretmen derste: “Kızlar, telefonlarınızı karıştırmayı bırakın!”  Преподаватель на лекции в университете: «Студенты, кто меня не слышит, поднимите руки! Всем, кто спит, – встать!» Üniversite hocası derste: “Beni duymayanlar ellini kaldırsın! Uyuyanlar, ayağa kalksın!”

Мой сын уснул на диване, и я решил переложить его в кроватку. Сынуля сквозь сон сказал строго: «Положи, где взял». Oğlum koltukta uyumuş kalmış. Ben de onu kendi yatağına götürmek istedim. Onu kucağıma alırken uykulu çocuğum “Aldığın yere koy! dedi. 

Сын предложил мне помочь сделать плов. Я согласилась. Он деловито вымыл рис, нарезал мясо, потом, снимая фартук, сказал: – С тебя 20 долларов без учета налогов. Желательно оплатить наличными. И, довольный, убежал.

Сыну Богдану 6 лет. Он смотрит на маникюр воспитательницы и говорит: – Ольга Александровна, у вас такие ногти длинные... – Да. Нравится? – Нравится. Наверное, по деревьям лазать хорошо.

Oğlum, pilav yapmama yardım etmek istedi. Tamam dedim. Oğlum, uzman gibi pirinci suda yıkadı, eti doğradı. Sonra önlüğü çıkardı ve “Buyrun, hanımefendi, 20 dolar. KDV’siz. Peşin ödemenizi tercih ederim” diyerek mutlu mutlu mutfaktan çıktı.

Oğlum, Bogdan 6 yaşında. Öğretmeninin manikürlü ellerine bakınca: – Öğretmenim, çok uzun tırnaklarınız var dedi. – Beğendin mi? – Evet. Galiba bunlarla ağaca tırmanmak daha kolay oluyor.

GÜZ 2011 • SAYI 35 DA

57


дети

www.cartoonbank.ru

в мире взрослых

Отец Интернет Baba İnternet 58 ДА ОСЕНЬ 2011 • 35 НОМЕР

Взрослые бьют тревогу – «не те нынче дети пошли», но сознают, что детей сегодня воспитывают не столько папа с мамой, сколько телевизор и компьютер. Как помочь ребенку стать полноценным человеком и не потерять контакт с родителями? Мнения казахских специалистов собрал для журнала «ДА» Малик Оторбаев. Günümüz çocuklarının çok değişmiş olduğunu söyleyen yetişkinler, çocuk yetiştirmede anne-babadan ziyade internetin büyük rol oynadığını kabul ediyorlar. Çocukların ebeyvenleriyle bağlantıyı koparmadan istenilen bir kişiliğe sahip olarak büyümesini nasıl sağlayabiliriz ,konusuna dair Kazakistanlı uzmanların fikirlerini DA Dergisi için Malik Otorbayev inceledi.


büyüklerin dünyasında çocuklar

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 4 - Sayı 2, 2021

Cilt 4 / 2021
issn: 2651-253X

Uluslararası Hakemli Dergi


International Refereed Journal
Yılda üç sayı çıkar
Three issues in a year
fad
Folklor Akademi Dergisi
Folklore Academy Journal
FOLKLOR AKADEMİ DERGİSİ
Folklore Academy Journal

2021
Cilt: 4 Sayı: 2

e-ISSN: 2651-253X
Sahibi/Owner
Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Yazarları Derneği Adına
Bican Veysel YILDIZ

Baş Editör / Editor in Chief


Prof. Dr. Işıl ALTUN (Kocaeli Üniversitesi)

Bu Sayının Editörü / Editor of This Issue


Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Eş Editörler / Co-Editors
Prof. Dr. Hanife Dilek BATİSLAM (Çukurova Üniversitesi)
Doç. Dr. Sibel TURHAN TUNA (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Çiğdem AKYÜZ ÖZTOKMAK (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)
Dr. Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)
Dr. Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)
Dr. İsmail ABALI (Iğdır Üniversitesi)
Sabri KOZ (Yapı Kredi Yayınları)

Alan Editörleri / Section Editors


Edebiyat

Prof. Dr. Tülin ARSEVEN (Akdeniz Üniversitesi)


Doç. Dr. Fidan GASIMOVA (Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor Enstitüsü)
Doç. Dr. Abdullah ACEHAN (Dumlupınar Üniversitesi)

Dil

Prof. Dr. Necati DEMİR (Gazi Üniversitesi)


Prof. Dr. Ali AKAR (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Ayşe AYDIN (Sakarya Üniversitesi)

Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi

Doç. Dr. Oğuzhan YILMAZ (Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi)


Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Sait KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Şenel GERÇEK (Kocaeli Üniversitesi)
Dr. Öğr. Üyesi Gülcan YILMAZ (Kocaeli Üniversitesi)
Karşılaştırmalı Edebiyat

Prof. Dr. Medine SİVRİ (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)

Batı Dilleri ve Edebiyatları

Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK (Necmettin Erbakan Üniversitesi)

Tarih
Prof. Dr. Enis ŞAHİN (Sakarya Üniversitesi)
Doç. Dr. Esma ÇELİK (Kocaeli Üniversitesi)

Müzik

Prof. Dr. Feyzan GÖHER (Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi)

Sosyoloji

Prof. Nazmi AVCI (Manisa Celal Bayar Üniversitesi)


Dr. Öğretim Üyesi Coşkun Kökel (Tunceli Munzur Üniversitesi)

Felsefe
Doç. Dr. Yavuz ADUGİT (Kocaeli Üniversitesi)

Arkeoloji

Prof. Dr. Füsun TÜLEK (Kocaeli Üniversitesi)

Turizm

Prof. Dr. Meryem AKOĞLAN KOZAK (Anadolu Üniversitesi)


Doç. Dr. Kazım Ozan ÖZER (Kocaeli Üniversitesi)

Yabancı Dil Editörleri / Foreign Language Editors


Rusça: Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)
İngilizce: Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)
İspanyolca: Öğr. Gör. Öze YAVUZ (İstanbul Aydın Üniversitesi)
Sırpça – İngilizce: Fahira KIYMAZ (Adıyaman Üniversitesi)

Yazım ve Dil Sorumlusu / Writing and Language Specialist


Ögr. Gör. Fatih KIRAN (Kocaeli Üniversitesi)

Mizanpaj
Ersin ÇELİK
2021 yılında TR DİZİN taranma kriterleri kapsamında Folklor Akademi Dergisi’ne
gönderilecek anket, mülakat, gözlem gibi nitel/nicel araştırma yöntemleri çerçevesinde yazılan
saha araştırması/derleme vb. akademik ve bilimsel çalışmalar için ETİK KURUL BELGESİ
istenmektedir.
Bu doğrultuda Etik Kurul izni gerektiren araştırmalar aşağıdaki gibidir.

*Anket, mülakat, odak grup çalışması, gözlem, deney, görüşme teknikleri kullanılarak
katılımcılardan veri toplanmasını gerektiren nitel ya da nicel yaklaşımlarla yürütülen her türlü
araştırma

*İnsan ve hayvanların (materyal/veriler dahil) deneysel ya da diğer bilimsel amaçlarla


kullanılması,

*İnsanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalar,

*Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar,

*Kişisel verilerin korunması kanunu gereğince retrospektif çalışmalar,

Ayrıca;

• Olgu sunumlarında “Aydınlatılmış onam formu”nun alındığının belirtilmesi,


• Başkalarına ait ölçek, anket, fotoğrafların kullanımı için sahiplerinden izin alınması ve
belirtilmesi,
• Kullanılan fikir ve sanat eserleri için telif hakları düzenlemelerine uyulduğunun belirtilmesi
gerekmektedir.
Bu Sayının Hakemleri / Referees of This Issue

Prof. Dr. Nilgün ÇIBLAK COŞKUN (Mersin Üniversitesi)

Prof. Dr. Tanzilya KHADZHİEVA (Russian Academy of Sciences)

Prof. Dr. Ufuk TAVKUL (Ankara Üniversitesi)

Doç. Dr. Ayşegül KARAKELLE (Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi)

Doç Dr. Hande KILIÇARSLAN (Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi)

Doç. Dr. Ömer KARA (Çukurova Üniversitesi)

Doç. Dr. Nigâr OTURAKÇI ORBAY (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Betül GÖRKEM (Erciyes Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Bekir Tahir TAHİROĞLU (Çukurova Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Turgay KABAK (Bayburt Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Erhan SOLMAZ (Uşak Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Aysun DURSUN (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Şakire BALIKÇI (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Hadra Kübra ERKINAY TAMTAMIŞ (Mardin Artuklu Üniversitesi)

Dr. Erkan ASLAN (Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi)

Dr. Serhat Sabri YILMAZ (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Dr. Mustafa ULUTAŞ (Uşak Üniversitesi)

Öğr. Gör. Dr. Adil ÇELİK (Sivas Cumhuriyet Üniversitesi)

Öğr. Gör. Roza KOÇKAR (Eskişehir Teknik Üniversitesi)

Öğr. Gör. M. Tekin KOÇKAR (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)


Dergi Temsilcilikleri

Arnavutluk Folklor Akademi Dergisi, dört ayda bir


Doç. Dr. Lindita XHANARI LATIFI elektronik ortamda yayımlanan uluslararası
New York Üniversitesi, Arnavutluk ve hakemli bir dergidir. Dergide yayımlanan
yazıların sorumluluğu yazarına ait olup yayın
Azerbaycan hakları ise Folklor Akademi Dergisi’ne aittir.
Doç. Dr. Fidan GASIMOVA Yayıncının yazılı izin belgesi olmaksızın
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Folklor dergide yayımlanan yazıların bir kısmı ya da
Enstitüsü, Azerbaycan tamamı basılamaz ve çoğaltılamaz. Yayın
Doç. Dr. Elmira MEMMEDOVA-KEKEÇ kurulu dergiye gönderilen yazıları yayınlayıp
Bakü Avrasya Üniversitesi, Azerbaycan yayınlamama hakkına sahiptir.

Kazakistan
Khalel AGNUR
Kazakh Ablai Khan Üniversitesi, Kazakistan
Folklor Akademi Dergisi
Kıbrıs IDEALONLINE, RESEARCHBIBLE,
Dr. Öğr. Üyesi Mihrican Aylanç (SINDEXS)SIS, CITEFACTOR ve ASOS İNDEKS
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, Kıbrıs veritabanları tarafından dizinlenmektedir.

Kosova
Prof. Dr. Suzan CANHASİ
Priştine Üniversitesi, Kosova

Makedonya
Dr. Fatima HOCİN
Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi,
Makedonya

Özbekistan
Dr. Botir Tojiboyev
Ali Şir Nevayi namidagi Taşkent Devlet
Özbek Dili ve Edebiyatı Üniversitesi,
Özbekistan

Pakistan
Doç.Dr. Abdul Fareed BROHİ
Pakistan Uluslararası İslam Üniversitesi,
Pakistan

Rusya İletişim
Prof.Dr. Tanzilya Khadjieva www.dergipark.org.tr/folklor
Rusya Bilimler Akademisi, Rusya E-posta: [email protected]
ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI YAZARLARI
Türkmenistan DERNEĞİ
Doç. Dr. Berdi SARIYEV Bağdat Cad. No:385/B Maltepe-İSTANBUL
Ankara Üniversitesi, Türkiye
İÇİNDEKİLER / CONTENTS

ARAŞTIRMA MAKALELERİ / RESEARCH ARTICLES


OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI ...................................... 218
Zeynep BALKANAL ........................................................................................................................................... 218
OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH ARTS.................................................. 218

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI
..................................................................................................................................................... 227
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR ................................................................................................................. 227
A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE: KOROGLU EPIC .................... 227

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR İNCELEME ....................... 252
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK ...................................................................................................................... 252
A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS PERFORMED BY WOMEN .......... 252

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ .................................................................................... 265


Nükte Sevim DERDİÇOK ................................................................................................................................... 265
STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS .................................................... 265

SÖZLÜ KÜLTÜRÜN ELEKTRONİK KÜLTÜRE TAŞINMASI: “DEDE KORKUT HİKÂYELERİ ÜZERİNE BİR
İNCELEME” .................................................................................................................................... 281
Mahmut AKGÜL & Mehmet ŞİMŞEK ................................................................................................................ 281
TRANSITION OF ORAL CULTURE TO ELECTRONIC CULTURE: “AN INVESTIGATION ON DEDE KORKUT STORIES” .. 282

TÜRKLERİN ANİMİSTİK İNANÇ SİSTEMİNDE İNSAN KEMİĞİ VE KANININ YERİ ................................... 302
Tuğba AYDOĞAN & Ahmet Tacetdin HALLAÇ .................................................................................................. 302
THE PLACE OF HUMAN BONE AND BLOOD IN THE ANIMISTIC BELIEF SYSTEM OF THE TURKS .............................. 302

SİVAS İLİNDE YORGANCILIK ........................................................................................................... 321


Şirin KARAMAN & Feryal SÖYLEMEZOĞLU ...................................................................................................... 321
QUILTING IN THE CITY OF SİVAS............................................................................................................................ 321

GELENEKSEL ABAZA DANSI: APSUA KOŞARA .................................................................................. 334


Kudret ÇİÇEK .................................................................................................................................................... 334
TRADITIONAL ABKHAZIAN DANCE: APSUA KOSHARA ........................................................................................... 334

OSET ULUSAL AFORİSTİKLERİNİN GÖRÜNTÜ SİSTEMİNDE PARALELİZM, HİPERBOL, METONİM VE


SENTAKS YAPISI............................................................................................................................. 350
Zarifa TSALLAGOVA ......................................................................................................................................... 350
PARALLELISM, HYPERBOLE, METONYMY, SYNTACTIС BUILD IN THE FIGURATIVE SYSTEM OF OSSETIAN FOLK
APHORISTICS ........................................................................................................................................................ 350

KAZIM MEÇİYEV HAKKINDA YENİ ARAŞTIRMALAR VE KEŞİFLER ...................................................... 363


Asiyat DODUEVA.............................................................................................................................................. 363
KYAZIM MECHIEV: DISCOVERIES ARE STILL POSSIBLE ........................................................................................... 364
DEĞERLENDİRME YAZISI / REVIEW LETTER
“TIBB-I NEBEVΔ (PEYGAMBER TIBBI) ADLI ESERDEKİ SAĞLIK BİLGİLERİ ÜZERİNE.............................. 386
Tuncer GÜLENSOY ........................................................................................................................................... 386

KİTAP İNCELEME / BOOK REVIEW


UYGUR HALK EDEBİYATININ ESASLARI ........................................................................................... 390
Fatoş YALÇINKAYA ........................................................................................................................................... 390

YETER TORUN ÖĞRETMEN/ TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE SEÇENEK VE SEÇİM .......................................... 393


Esin AL.............................................................................................................................................................. 393
EDİTÖRDEN

Sevgili Okur,
Folklor Akademi Dergimizin 2021 yılının ikinci sayısı (Ağustos) ile karşınızdayız. Bu
sayımızla tekrar sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Folkor Akademi Dergimizin (FAD)
2021 yılı 4. cilt ve 2. sayısında hakemlerimizin onayından geçmiş ve yayınlanması uygun bulunmuş
on üç çalışmayı sizlere sunuyoruz. Üç kitap incelemesi ve ikisi Rusça olmak üzere on araştırma
makalesi tarzında üç değerli çalışmayı ilgilerinize sunuyor; bu sayımızı da ilgi ile okuyacağınızı
umuyoruz.
Ağustos sayımızın ilk çalışması, Zeynep Balkanal tarafından kaleme alınan “Osmanlı'dan
Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları” adını taşımakta olup geleneksel Türk
sanatlarının gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften bakmakta ve Osmanlı’dan
gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair çözüm önerileri
sunmaktadır. Sayımızın ikinci çalışması Halil Ziya Özcan ve Zekerya Batur’un yazmış olduğu
“Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı” isimli
çalışma olup Anadolu sahası anlatılarından biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan
“Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireyler için B1
düzeyine uyarlanmasını hedeflemektedir. Bu doğrultuda ilgili kol, metin uyarlama tekniklerinden
olan sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmış;
yöntem olarak betimsel nitelikte olan çalışma, okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. “Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme” ismini taşıyan Uğur Başaran ve Ayşegül Çelik tarafından hazırlanan üçüncü
çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü
incelenmiş; kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen türkülerle ilgili genel bilgi ve
değerlendirmelerden sonra söz konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde
incelenerek Türk kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, annelerin veya
anne adaylarının gözünden ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde
bulunulmuştur. Nükte Sevim Derdiçok tarafından kaleme alınan dördüncü makale “Günlerde
Statü Endişesi ve Temsilleri” adını taşır. Çalışmada, kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle
alakalı rol ve sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün
ortamının, günün tarihsel gelişimi içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin
sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olması,
katılımcılar, mekân, yeme-içme, giyim-kuşam, iletişim gibi her birinin kadının statü elde etmesi
veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok temsil icra ettiği bir mekân
durumuna gelmesi değerlendirilmiştir. Sayımızın beşinci makalesi olan “Sözlü Kültürün Elektronik
Kültüre Taşınması: Dede Korkut Hikâyeleri Üzerine Bir İnceleme” Mahmut Akgül ve Mehmet
Şimşek tarafından kaleme alınmıştır. Çalışmada, Dede Korkut Hikâyeleri Kitabı’nda yer alan “Aruz
Koca Oğlu Basat ile Tepegöz” adlı destansı hikâye ile TRT Çocuk kanalında yayınlanan “Dede
Korkut Hikâyeleri Çizgi Filmi”nin ilk on üç bölümlük kısmı incelenmiş; Vladimir Propp’un
geliştirmiş olduğu yapısal çözümleme yöntemi kullanılmıştır.
Tuğba Aydoğan ve Ahmet Tacetdin Hallaç’ın hazırladığı, “Türklerin Animistik İnanç
Sisteminde İnsan Kemiği ve Kanının Yeri” isimli, sayımızın altıncı makalesinde, eski Altay Türk
topluluklarından günümüze kadar olan ruh inancının, Animistik inanç sistemi bağlamında
değerlendirmesine yer verilmiştir. Ruhun kemik ve kanda bulunduğu inancına sebep olan
unsurlar ve bu inancın geçmişten günümüze hangi uygulamalara sebep olduğu açıklanmaya
çalışılmıştır. Dergimizin bu sayısında yer alan yedinci makale Şirin Karaman ve Feryal
Söylemezoğlu tarafından hazırlanan “Sivas İlinde Yorgancılık” ismini taşımakta olup makalede,
Sivas ilinde bulunan yorgan ustalarıyla yüz yüze görüşmeler yapılarak geleneksel yorgancılık
sanatı hakkında bilgi toplanmış; el yapımı saten yorganlara gittikçe ilginin azalmasıyla kaybolmaya
yüz tutmuş el sanatlarından biri olarak yorgancılık tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın sekizinci
makalesi Kudret Çiçek tarafından kaleme alınan “Geleneksel Abaza Dansı: Apsua Koşara” konulu
olup çalışmada, Kafkasya göçmeni Abazaların kültürlerinin bir parçası olan Apsua Koşara dansının
tarihsel geçmişi ve pagan kültürlerle olan bağlantısı irdelenmeye çalışılmıştır. “Oset Ulusal
Aforistiklerinin Görüntü Sisteminde Paralelizm, Hiperbol, Metonim ve Sentaks Yapı” adını taşıyan
dokuzuncu çalışma Zarifa Tsallagova tarafından Rusça olarak hazırlanmıştır. Çalışma, Osetçe
konuşma dilindeki aforizmaların geniş bir dizisinin ele alınmasını özetlemektedir. Makalede,
aforizma tür birimlerinin bir cümle hacmini geçmediği, atasözleri ve diğer sanatsal sözlerin her
tür cümle içerisinde temsil edildiği, büyük bir anlam yükü taşıyan halk aforizmalarının söz dizimsel
eklemlenmesi, konuşmacı tarafından oyun biçiminde, ifadenin anlamını, biçimine halel
getirmeden derinleştirilmesine, somutlaştırılmasına izin verdiği değerlendirilmiştir. Sayımızın
onuncu makalesi bir diğer Rusça çalışma olan “Kazım Meçiyev: Keşifler Hala Mümkün” ismini
taşımakta olup Asiyat Dodueva tarafından hazırlanmıştır. Çalışmada, klasik Balkar edebiyatçısı
Kazım Meçiyev'in (1859-1945) dinî şiirlerinden birinin yeni keşfedilmiş kaydı incelenmiş;
Meçiyev'in bu şiirinin daha önce yayınlanmış versiyonlarıyla karşılaştırmalı bir analizi yapılmış ve
şiirin içeriğinde kalan belirsiz yerler yorumlanmaya çalışılmıştır. Mehemmet Zunun ve Abdukérim
Raḫman tarafından hazırlanan “Uygur Halk Edebiyatının Esasları” isimli eser, sayımızın on birinci
çalışmasında, Fatoş Yalçınkaya tarafından tanıtılmıştır. Esin Al tarafından hazırlanan sayımızın on
ikinci çalışmasında ise “Yeter Torun Öğretmen/ Türkiye Türkçesinde Seçenek ve Seçim” isimli
kitabı, okuyucuya tanıtılmaya çalışılmıştır. Sayımızın on üçüncü çalışması Tuncer Gülensoy
tarafından yazılan “Tıbb-ı Nebevî” (Peygamber Tıbbı) Adlı Eserdeki Sağlık Bilgileri Üzerine” isimli
çalışmadır. Çalışmada Ahmed-i Dâ’î’nin “Tıbb-ı Nebevî” adlı eserindeki Hz. Muhammed’in
sağlığında hastalığa karşı kullandığı bitkiler/bitkisel kürler hakkında bilgi verilmiştir.
Folklor Akademi Dergisi, gönderilen tüm çalışmaları titizlikle inceleyen ve kör hakemlik
sistemi ile değerlendirmeye alan, dört ayda bir yayımlanan uluslararası bir dergidir. Sayımıza
akademik çalışmaları ile katkıda bulunan yazarlarımıza ve hakemlik yapan araştırmacılarımıza
şükranlarımızı iletiriz. Dergimizi, siz değerli okurlarımızın istifadelerine sunar, keyifle okumanızı
temenni ederiz.
Saygılarımızla…
Folklor Akademi Dergisi
Balkanal, Z. (2021). Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları.
Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2, 218 – 226.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 30.05.2021
Kabul / Accepted: 25.06.2021
Araştırma Makalesi / Research Article

OSMANLI'DAN GELEN KÜLTÜR MİRASIMIZ GELENEKSEL TÜRK SANATLARI

Zeynep BALKANAL*
Öz
Kültürel miras geçmişten geleceğe aktarılan maddî-manevi değerler bütünüdür. Geleneksel Türk sanatları
Türk toplumlarının ürettiği kültürel miras olarak eski çağlardan beri varlığını sürdürmektedir. Geçmiş Türk toplulukları
geleneksel Türk sanatlarına büyük önem vermiş ve yaşatılması için ahilik teşkilatı ve loncalar gibi çeşitli örgütlenmeler
oluşturmuşlardır. Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik sisteminin
katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi açısından geleneksel sanatları
ileri düzeylere taşımıştır. Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı kurallarla toplumsal
ahlaki kurallar da öğretilmiştir. Geleneksel Türk sanatlarının gelişmesinde önemli unsurlardan biri de bu konularda
yapılan mesleki eğitim faaliyetleridir. Osmanlı Devleti’nde mesleki eğitim kurumları denilince ilk akla gelen Enderun
Mektebi’dir. Saray okulu olarak da anılan Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin verildiği, öğrenciyi en iyi şekilde
yetiştirmeyi hedefleyen bir eğitim kurumu olarak tarihte göze çarpmaktadır. Osmanlı Devleti’nin sanat ve sanatçıya ne
kadar önem verdiği Enderun Mektebi’nde sanat eğitiminin de yer almasından anlaşılmaktadır.
Osmanlı döneminden kalan birçok el sanatı örneği bugün müzelerimizin en nadide köşelerinde yer almaktadır.
Aynı zamanda Dünya’daki birçok müzede de geleneksel Türk sanatlarının örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanı sıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların yazmış oldukları eserler el sanatları
konularında önemli belgelerdir.
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel el
sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve ekonomik problemler, köyden kente
göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız
günümüzde sanatsal ve estetik değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay
bulunması ve kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir.
Günümüzde zengin örnekleri bulunan güçlü kültürel mirasımız olan geleneksel Türk sanatlarının bazı
dallarının yeni boyutlar kazandığı, bazı dallarının ise kaybolduğu gözlemlenmektedir. Günümüz yaşam koşulları ve
teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden geleneksel Türk sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir.
Günümüzde geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar yapılmaktadır.
Makalede amacımız, geleneksel Türk sanatlarımızın gelişimine geçmişten günümüze geniş bir perspektiften
bakmaktır. Asıl hedef Osmanlı’dan gelen kültürel mirasımız geleneksel Türk sanatlarının nasıl yaşatılacağına dair
çözüm önerileri sunmaktır.
Anahtar Kelimeler: Türk Kültürü, Kültürel Miras, Geleneksel Türk Sanatları, El Sanatları, Türk Dünyası.

OUR CULTURAL HERITAGE FROM THE OTTOMAN TRADITIONAL TURKISH


ARTS

Abstract
Cultural heritage is the whole of material and moral values transferred from the past to the future. Traditional
Turkish arts have existed since ancient times as the cultural heritage produced by Turkish societies. Past Turkish
communities gave great importance to traditional Turkish arts and formed various organizations such as ahi
organization and guilds to keep them alive. Significant development in traditional Turkish arts took place in the Selçuk

* Doç. Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi , Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Bolu/Türkiye,
[email protected], ORCID: 0000-0003-4967-4164

218
period. The contribution of the ahilik system is great in this. Ahilik, which is an organizational example suitable for
Turkish culture, has carried traditional arts to advanced levels in terms of many functions. Ahilik showed its existence
in the first years of the Ottoman Empire. During the Ottoman period, very strict vocational training was given by the
master-apprentice method in the ahi zawiyas, and in addition to this training, social moral rules were also taught with
strict rules. One of the important factors in the development of traditional Turkish arts is vocational training activities
on these subjects. When it comes to vocational education institutions in the Ottoman Empire, the first thing that comes
to mind is Enderun School. Enderun School, also known as the palace school, stands out in history as an educational
institution that aims to educate students in the best way, where various educations are given. It can be understood from
the fact that art education is also included in the Enderun School, how much the Ottoman State attaches great importance
to art and artists. Many examples of handicrafts from the Ottoman period are located in the most precious corners of
our museums today. At the same time, examples of traditional Turkish arts can be seen in many museums around the
world. In addition to these examples, which are the carriers of cultural heritage, the works written by travelers and
travelers that shed light on the past are important documents on handicrafts.
Many reasons such as today's living conditions and the advancement of technology, economic concerns have
negatively affected our traditional handicrafts. The reasons such as the development of technology, economic problems
and the increase in migration from the village to the city cause the destruction of our cultural heritage day by day. In
addition to these cultural heritage of our current artistic and aesthetic values we inherit, economic as providing
employment, easy to find and use of raw materials, it requires a small amount of investment capital, bringing revenue
to protect our national values, in terms of the survival of our traditions and customs are of great importance.
Today, strong cultural heritage of our rich samples in the traditional Turkish art gains a new dimension of
some branches, it is observed that the disappearance of some branches. Many reasons such as today's living conditions
and the advancement of technology, economic concerns have negatively affected our traditional Turkish arts. Today,
some studies are carried out to ensure that our traditional Turkish arts are not forgotten and revived.
Our aim in the article is to look at the development of our traditional Turkish arts from a broad perspective
from the past to the present. The main goal is to offer solutions on how to keep the traditional Turkish arts, our cultural
heritage from the Ottoman Empire, alive.
Keywords: Turkish Culture, Cultural Heritage, Traditional Turkish Arts, Handicrafts, Turkish World.

219
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Giriş
Atalarımızdan bizlere miras kalan maddî-manevi değerler bütününü kültür olarak
tanımlayabiliriz. Kültür varlıkları farklı coğrafi bölgelerde yaşayan insan topluluklarının yaşam
tarzının çeşitliliklerine göre de şekillenmektedir. Geçmişten günümüze kadar gelen kültür
varlıklarının çok zengin olduğu görülmektedir.
Bir milletin kültürel mirasının en önemli özelliği kişileri zaman ve mekân açısından
birleştiren ortak noktalar olmasıdır. Türkler geçmişte kendilerine fayda sağlayacak sanat ürünlerini
yaparak birçok medeniyetin de gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Zamanla çok zenginleşen
kültür unsurları gelenek haline gelmiştir. Ögel (1978) “Türk Kültür Tarihine Giriş” adlı eserinde
“Her kavim, her çağda yakın komşularından birçok kültür tesirleri almıştır. Zaten Türk kültürünü
de geliştiren en mühim sebep, böyle geniş kültür alışverişleri olmuştur” sözüyle bu konuyu dile
getirmiştir (Ögel, 1978: 153).
Bu kültür alışverişleri günümüzde de etkilerini göstermektedir. Türk toplulukları yaşayış
biçimi benzerliğinden kaynaklı el sanatı alanlarında da birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bazı
yörelerimizde yapılan geleneksel el sanatı ürünleri hakkında yayınlanan araştırmalar da bunun bir
göstergesidir. Geçmişte konar-göçer Türk topluluklarının yaşam biçimleri, dil, kullandıkları ve
üretmiş oldukları araç-gereçler gibi birçok konuda bilgiler elde ettiğimiz Kaşgarlı Mahmut’un
Dünya’nın dört bir yanındaki Türk topluluklarını gezerek oluşturduğu Divan-ü Lügat-it Türk adlı
eserinde geçen Türk toplulukları hakkında kültür ve sanat konuları bize önemli ipuçları
vermektedir.
Akpınarlı (2004) “Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü” adlı kitabında, “Ulusal kültürün
temel unsuru halk kültürüdür. Halk kültürü uzun yılların birikimiyle biçimlenir ve kuşaktan kuşağa
aktarılır. Halk kültürü ürünleri yaşadıkları yörenin özelliklerini yansıtır; somut ürünlerin
şekillenmesinde tarih ve kültürel birikim önemli rol oynar. Geleneksel kültür ürünlerimizin ortak
duygu ve düşünceleri, Türk kültürünün korunmasında ve yaşatılmasında önemli işlevleri olmuştur”
şeklinde halk kültürü hakkında bilgiler vererek, el sanatlarını kullanılan hammaddesine, kullanım
alanına ve tekniğine göre gruplandırmıştır (Akpınarlı, 2004: 1-2).
Toplumların tarihlerinden gelen maddî miraslardan birisi ve en yaygın şekilde yaşananı el
sanatları geleneğidir. İnsan ihtiyaçlarını karşılamak üzere ürettiği eşyaya, yaşadığı sosyal ve
kültürel ortamlardan beslenen duygu zenginliğini yansıtarak estetik değer kazandırmıştır. Bunun
yanında el sanatı ürünü, motiflerine ve renklerine yüklenen anlamlarla anlatım aracı olma görevini
de üstlenmiştir. Bu yönüyle el sanatları, geçmişten geleceğe köprü oluşturabilen önemli kültür
değerleridir (Sarıoğlu, 2005: 72).
Toplumun kültürel özelliklerine, duygu ve düşüncelerine göre değişim gösteren el sanatları
geçmişten günümüze zengin ve geniş bir yelpaze oluşturarak gelenekselleşmiştir. Geleneksel Türk
sanatları, Türk kültürünün en anlamlı belgeleridir. Karakteristik özellikleri ve üreten kişinin el
emeği ile daha çok değer kazanmaktadır. Hat, tezhip, kaat’ı, minyatür, çini, ebru, kalemişi, halı-
kilim-kumaş dokuma, işleme, taş-maden-ahşap işçiliği, keçe, deri, örmecilik, yazmacılık, bakırcılık
vb. gibi sanatları geleneksel Türk sanatları adı altında toplamak mümkündür.
Konar-göçer Türk topluluklarında hayat tarzı ve yaşam biçimi mevsime göre yer
değiştirmek olduğundan bu yaşam tarzına bağlı olarak tüm ihtiyaçlarını kendileri ergonomik ve
kolay taşınır şekilde yapmışlardır. Kendi coğrafyaları dışında ister istemez kültürel etkileşim
doğmuştur. Bu etkileşim sayesinde kültür alışverişi başlamış, birbirlerinin kültürlerine katkı
sağlamışlardır. Eski toplumlarda ölümden sonra yaşama inanıldığı için kurgan adı verilen mezar

220
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

yapılarında ölmüş kişinin öbür dünyada kullanacağı eşyalar beraberinde gömülmüştür. Bu sayede
ortaya çıkarılan eserler hem o günlerdeki kültürlerin yaşam biçimi hem de o dönemdeki sanatlar
hakkında bilgiler vermektedir.
1924 yılında Rus arkeolog Rudenko tarafından keşfedilen M.Ö. 3-6. Yüzyıllara
tarihlendirilen Hun Türkleri dönemine ait Pazırık kurganlarında bulunan, keçe dokumalar, deri
koşum takımları, eyerler, at başlarına takılan süsler, oklar, çantalar, elbiseler, çeşitli kaplar, hayvan
kürklerinden yapılmış giysiler, samur kıyafet parçaları, altın yaldızlı bakır levhalar, gümüş
kemerler, ipek keseler, ağaç oyma eşyalar, keçe çoraplar, çizmeler, taraklar, gözgüler (aynalar),
çalgılar, at, kaplan ve geyik maskeleri, deri miğfer, tahtadan yapılmış kürek, ağaç dallarından
örülmüş kalkanlar, madeni kaplar ve takılar, hayvan heykelleri, el sanatı eserleri ve Dünyanın ilk
yekpare halısı kabul edilen Pazırık halısı göçebe Türklere özgü kültür unsurlarıdır.
1. Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Geleneksel Türk Sanatlarında Eğitim
Faaliyetleri
Geleneksel Türk sanatlarında önemli gelişim Selçuklu döneminde olmuştur. Bunda ahilik
sisteminin katkısı büyüktür. Türk kültürüne uygun bir teşkilatlanma örneği olan ahilik birçok işlevi
açısından geleneksel sanatları ileri düzeylere taşımıştır.
Araştırmalar, Türkiye Selçukları döneminde Ahi Teşkilâtının ilk olarak Orta Anadolu’da
(Kayseri) XIII. yüzyılın başlarında ortaya çıktığını ve bu asır içinde bütün Anadolu’ya yayıldığını
göstermektedir. Özellikle Türkmenlerin Uluğ Sultan diye andıkları I. Alaeddin Keykubad
zamanında bütün Anadolu’ya yayılmış ve devletin yapısı içinde yer almıştır (Bayram, 2001: 2).
Selçuklular döneminde bir bölge fethedildiğinde ilk iş olarak medreseler ve zaviyeler
yapıldığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir. Bu medrese ve zaviyelerde özellikle sanatla uğraşan
kişilere daha bir özen gösterilmiş ve ihtiyaçlarının sağlanması için çaba sarf edilmiştir. Ahiliğin
özellikle mesleklerin gelişmesi, sürdürülebilmesi ve toplumun sosyo ekonomik ve sosyo kültürel
gelişimi açılarından önemi çok büyüktür.
Ahilik Osmanlının ilk yıllarında kendi varlığını göstermiştir. Osmanlı döneminde ahi
zaviyelerinde usta-çırak yöntemi ile çok sıkı mesleki eğitim verilmiş ve bu eğitimin yanı sıra katı
kurallarla toplumsal ahlaki kurallar da öğretilmiştir.
Savaşlar ve farklı nedenlerle, doğudan batıya doğru olan göçler sırasında çeşitli esnaf ve
sanatkâr grupların ekonomik sarsıntıya maruz kalmadan varlıklarını sürdürebilmeleri, gelişmeleri,
sosyal, ekonomi ve etik yapılarını koruyabilmeleri ahilik sayesinde mümkün olmuştur (Er, 1991: 6).
Osmanlı Devleti’nde eğitim kurumları arasında en önemlisi olan Enderun Mektebi’nin
mesleki eğitimin gelişmesindeki önemi büyüktür. Enderun Mektebi çeşitli eğitimlerin yanısıra sanat
eğitiminin de verildiği öğrenciyi en iyi şekilde yetiştiren kurumlar arasında tarihte göze
çarpmaktadır. O dönemlerde sanata ve sanatçıya verilen değerin anlaşılmasında rolü büyüktür.
Enderun mektebinde devlet işlerinde çalışmak için eğitim programları oluşturulmuştur.
Uygulamalı eğitim ön planda tutularak öğrencilerin el becerilerini geliştirmek hedeflenmiştir. Bu
mekteplerde ağırlıklı olarak sanat eğitimi de verilmiştir.
Enderun Mektebinde sanat konularına da özel ağırlık verilmiş, İran, Özbekistan ve Batı’dan
getirilen sanatçılar burada öğretmenlik yapmışlardır. Kitap resimleme, sayfa tasarımı konularındaki
çalışmalara bu okulda özel önem verilmiştir. Kanuni Dönemi’nin ünlü minyatür sanatçısı Matrakçı
Nasuh da Enderun’da yetişen sanatçılardan biridir (Çaydere, 2015: 347).

221
Zeynep BALKANAL

Enderun Mektebinde eğitimi verilen nakkaşlık, minyatür, hat, tezhip, ebru vb. gibi
geleneksel Türk sanatları alanlarında yetişen sanatçılar bu sanatların gelişmesine büyük katkı
sağlamışlar ve büyük sanatçıların yetişmesine de vesile olmuşlardır.
Yukarıda verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Osmanlı döneminde özellikle saray
tarafından geleneksel sanatlara ve sanatkârlara maddî manevi destek verilmiş ve teşvik edilmiştir.
Geleneksel sanatlara verilen önemden dolayı geleneksel Türk sanatları bütün dünyanın hayranlığını
kazanmayı başarmıştır. Duraklama ve çöküş dönemlerinde geleneksel sanatlar da nasibini almış
geleneksel sanatlarla uğraşan sanatçıların sayılarında büyük düşüşler görülmüştür.
Türk halk plastik sanatları başka deyişle görsel halk sanatları Türk sanatının fonetik,
dramatik sanatlar gibi zengin örnekleri olan alanlarından biridir. İlk yıllarında Osmanlı
İmparatorluğu’ndan devir alınan güçlü bir mirasın bazı dallarla süregeldiği bu dalda bir geçiş
döneminden sonra bazı dalların kaybolduğu, bazı dalların nitelik değiştirdiği, bazı dalların ise yeni
boyutlar kazandığı gözlenmektedir (Barışta, 2005: 23).
Ülkemizde Osmanlı sanatından en nadide örnekler birçok müzede yer almaktadır. Dünya’da
önemli müzelerde de geleneksel Türk sanatlarımızın örnekleri görülmektedir. Kültürel mirasımızın
taşıyıcısı olan bu örneklerin yanısıra geçmişe ışık tutan gezginler ve seyyahların bıraktığı eserler
geleneksel Türk sanatlarının önemli belgeleridir.
Anadolu ve Trakya’nın bir parçası üzerinde kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti,
Osmanlılardan bu dalda güçlü bir miras devralmıştır. Selçuklu Dönemi ve Beylikler Dönemlerinden
beslenerek gelişen Osmanlı İmparatorluğu Dönemi el sanatları, yüzyıllar boyu ekonomik, sosyal ve
coğrafi şartlara bağlı olarak büyük bir gelişme göstermiştir. Kronolojik bir sistemle izlenebilecek
bu gelişme çizgisinde her yüzyılın kendine özgü teknik, renk, motif, desen, kompozisyon ve
biçimlendirme çeşitlemelerinden oluşan üslupları vardır. Çok az ulusun sanatında gözlenebilecek
bu durum, Türk el sanatlarına artistik değerler bahşetmektedir (Barışta, 1998: X).
2. Günümüzde El Sanatlarının Yaşatılması İçin Yapılan Faaliyetler
Günümüz yaşam koşulları ve teknolojinin ilerlemesi, ekonomik kaygılar gibi birçok neden
geleneksel el sanatlarımızı olumsuz yönde etkilemiştir. Her geçen gün teknolojinin gelişmesi ve
ekonomik problemler, köyden kente göçlerin artması gibi nedenler kültürel mirasımızın yok
olmasına sebep olmaktadır. Devraldığımız bu kültür mirasımız günümüzde sanatsal ve estetik
değerlerinin yanında, ekonomik olarak istihdam sağlaması, hammaddelerin kolay bulunması ve
kullanılması, az miktarda yatırım sermayesi gerektirmesi, gelir getirmesi, ulusal değerlerimizin
korunması, gelenek ve göreneklerimizin yaşatılması açılarından büyük öneme sahiptir. Günümüzde
geleneksel Türk sanatlarımızın unutulmaması ve yeniden yaşatılması için bazı çalışmalar
yapılmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir;
UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesine göre geleneksel
el sanatları liste kapsamında değerlendirilmiştir. Sözleşmenin 11. Maddesinin Taraf Devletlerin
Rolü Her Taraf Devlet başlığı altında a bendinde “Kendi toprağı üzerinde bulunan somut olmayan
kültürel mirasın korunmasını güvence altına almak için gerekli önlemleri alacaktır” ifadesiyle
devletlerin kültürlerini koruyarak güvence altına almaları vurgulanmıştır (URL-1).
1993 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan ve Türkmenistan tarafından TÜRKSOY Türk kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla
ortak çalışmalar yapmak için kurulmuştur (URL-5). TÜRKSOY üyesi ülkeler belirli tarih aralığında
Kültürel Miras Seminerleri düzenleyerek çalışma raporları yayınlamaktadırlar (URL-3).

222
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

Yayınlanan TÜRKSOY Üyesi Ülkeler Dördüncü Dünya Belleği Semineri sonuç


bildirisinde, ipek yolu iş birlikleri ve ortak adaylık dosyalarının hazırlanması konusunda iş birliği
imkânlarını kapsayan konular ele alınmıştır (URL-4).
İpek Yolu hem tarih hem de kültürel bakımdan bizler için önemli bir mirastır. Uzak Doğu
ve Güney Asya’nın ipek ile baharatı başta olmak üzere çeşitli malların deve kervanlarıyla Batı’ya
taşınması, Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu olarak adlandırılan ticaret yollarının
gelişmesini sağlamıştır. İpek Yolları yalnızca ticaret yolları olmakla kalmamış, yüzyıllar boyu Doğu
ile Batı arasında kültür alışverişini de sağlamıştır (Aksoy, 2014: 26).
Kültür mirası, yaşam biçimlerinden, gelenek göreneklere, kullanılan eşyalara kadar, kısaca
insanın doğumundan ölümüne kadar yaşamış ve yapmış olduğu birçok unsuru içine alır. Birçok
kültür unsurunu ipek yolu güzergâhında görmek mümkündür. Bu unsurları geleneksel el sanatları
bağlamında değerlendirecek olursak; ipek, yün, keten, pamuk gibi malzemelerle yapılmış işlemeler,
deri, kürk, boynuz, kemik ve ağaçlardan yapılmış giyim ve ev eşyaları, topraktan yapılmış
çömlekler, bakır ev ve süs eşyaları, doğal boyalı, kendine has tekniği ve motifleri olan halı ve
kilimler şeklinde sayabiliriz.
Günümüzde Geleneksel Türk sanatlarının özellikle eski eserler akademisyenleri,
araştırmacıları ve televizyon programcılarını etkilemektedir. Bu etki ile paylaşılan kültür mirasları
daha çok yayılmakta gelenek ve göreneklere merakı arttırmaktadır.
Üniversitelerin Geleneksel Türk Sanatları ve Geleneksel Türk El Sanatları bölümleri
geleneksel sanatlar konusunda eğitim vermektedir. Bu alanlarda yetişen öğrenciler geleneksel
sanatların yaygınlaşmasına katkı sağlamaktadırlar. Aynı zamanda ilgili bölümlerdeki
akademisyenler bilimsel çalışmalarda bulunarak belgelendirme, yaşatma, geliştirme konularına
ağırlık vererek, çözüm önerileri sunmaktadırlar. Bunun yanında geleneksel sanat ürünlerini modern
tekniklerle harmanlayarak yeni tasarımlar üretmekte, satılabilir ekonomik değeri olan ürünlerin
oluşmasına öncülük etmektedirler. Geleneksel Türk Sanatları alanlarında güncel sanatsal ve
bilimsel faaliyetler düzenleyerek farkındalık yaratmaktadırlar.
Yerel yönetimler, el sanatları eğitim merkezleri ve kursları açarak kaybolmaya yüz tutan
geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına destek vermektedirler. Ayrıca oluşturdukları kent
müzelerinde yörelerinde geçmişte yapılmış olan geleneksel el sanatlarını koruma altına alarak
kültür turizmi kapsamında da fayda sağlamaktadırlar.
Yerel yönetimlerin el sanatlarına yönelik faaliyetlerine paralel bazı çalışmaları da Millî
Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezleri yürütmektedir. Her iki kurumun çalışmaları
geleneksel Türk el sanatlarının ekonomik ve satılabilir bir değer oluşturması ve bu sayede el
sanatlarının yaşatılması yönünden önem arz etmektedir.
El sanatlarının yaşatılması faaliyetlerine maddî destek sunan kurumlar arasında hibe desteği
veren fonlar yer almaktadır. Kalkınma ajansları sosyal konulardaki destekleri arasında el sanatlarına
yönelik proje çağrıları da yapmaktadır. Ayrıca hem kalkınma ajansları hem de Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı Kırsal Kalkınma Yatırımları Destek Programı kapsamında kırsal turizme
desteği yönünden geleneksel el sanatlarını kapsam içinde tutmaktadırlar. Aynı yönde Avrupa Birliği
Ulusal Ajansının IPARD kırsal kalkınma destekleri programında el sanatları yer almaktadır.
Dernekler proje yaparak, vakıflar fon kaynağı yaratarak el sanatlarının yaşatılmasına destek
vermektedirler.

223
Zeynep BALKANAL

Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda, On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023) 2.3.09.


Kültür ve Sanat başlığı altında a. Amaç 629. Maddede “Kültürel zenginlik ve çeşitliliğin korunup
geliştirilerek gelecek nesillere aktarılması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması ile millî
kültür ve ortak değerler etrafında toplumsal bütünlüğün ve dayanışmanın güçlendirilmesi temel
amaçtır.” denilmektedir. Bununla ilgili politikalar 5 maddede verilmiştir. Bu maddelerde kültürel
mirasımız olan el sanatlarının tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için verilecek destekler
vurgulanmıştır (URL-2).
Yine On Birinci Kalkınma Planı’nın (2019-2023) 461.maddesinde “geleneksel, bölgesel ve
yerel ürünlerimizin ulusal ve uluslararası ölçekte rekabet gücünün artırılmasına yönelik coğrafi işaret
tescil ve kullanımı desteklenecektir” ifadesi coğrafi işaretlerin önemini vurgulamıştır (URL-2).
Özellikle kırsal bölgelerde yapılan geleneksel el sanatlarının birçoğu günümüzde kaybolmuş
ya da kaybolmaya yüz tutmuştur. Bir yandan da yeni yapılan el sanatları hammadde ve yapım
tekniği açılarından yozlaşmıştır. Coğrafi işaret geleneksel el sanatlarının sürdürülebilirliği ve
yozlaşmasını önleme açısından büyük öneme sahiptir. Coğrafi işaret alan geleneksel el sanatı
ürünleri asıllarına sadık kalınarak tekrar üretilmekte ya da korunmaktadır. Özellikle yerel
yönetimler son yıllarda coğrafi işaretlere önem vererek bu konuda çalışmalar yapmaktadırlar.
3. Sonuç
Geleneksel Türk sanatları toplumların kendi zevklerine, geleneklerine ve toplumsal
yaşantılarına göre şekil alan maddî kültür varlıklarımızdır. Türklerde geçmişten gelen zengin kültür
birikimi, geleneksel Türk sanatlarının hemen her dalında izlerini hissettirmiş ve daha da anlamlı
kılmıştır. İnsanlar iç dünyalarındaki düşüncelerini, duygularını sanatlarına yansıtarak dile
getirmişlerdir.
Geleneksel Türk sanatlarımızın özelliklerinden birisi bu sanatlarla uğraşan kişilerin
yaratıcık yönlerinin ağır basmasıdır. Yaratıcı kişiler topluma her daim faydalı olmuşlardır. Sanat
icra eden yaratıcı bireyler, duyarlı, öz güveni sağlam, özgür ve toplumsal olaylar karşısında daha
akılcı düşünebilen, sanata ve sanatçıya saygılı, teknolojiye ayak uydurabilen, problem çözme tarzını
benimseyen sabırlı kişilerdir. Teknolojik gelişmelerden olumlu-olumsuz yönde etkilenen
geleneksel Türk sanatları bu sanatkârlar tarafından icra edilerek ve yaşatılarak geleceğe
taşınmaktadır.
4. Öneriler
Miras olarak devraldığımız geleneksel Türk sanatlarımızın gelecek kuşaklara aktarılması ve
yaşatılması konularında önerilerde bulunmak gerekirse;
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması konusunda elbette ki en başta bu alanlarda
eğitim veren eğitim kurumlarının çok büyük önemi vardır. Eğitimin her aşamasında okul öncesi de
dahil olmak üzere geleneksel Türk sanatlarımıza devlet desteği verilmesi gerekmektedir. Sanat
okulları haricinde de bu eğitimlere gereken önem verilmelidir. Geçmiş kültür birikimimiz
öğretilerek geleceğe taşınmalıdır. Birincil gereklilik tarihimizi iyi bilmekten geçmektedir. Özellikle
ortak bir geçmişe sahip, örneğin soy birliği, kültür birliği, dil birliği olan toplumların kültürel
değerlerindeki benzerlik doğal bir sonuçtur. Türklerin bu saydığımız kültürel değerlerini tarih
birliğinde görmemiz mümkündür.
İkinci bir husus kitle iletişim araçlarının geleneksel Türk el sanatlarımızın yaygınlaştırılması
konusunda fayda sağlayacağıdır. Bu doğrultuda kitle iletişim araçlarını geleneksel Türk sanatları
alanlarında en etkili nasıl kullanabiliriz? sorusuna cevap aranmalıdır. Bu araçlar içinde hem

224
Osmanlı’dan Gelen Kültür Mirasımız Geleneksel Türk Sanatları

geleneksel medya hem de yeni nesil sosyal medya araçları ilgi toplama ve yaygın bilgilendirme
faaliyetlerinde kullanılabilir.
Devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları, vakıflar, dernekler, yerel yönetimler iş birliği
halinde çalışarak geleneksel Türk sanatları alanlarında ortak projelere imza atmalıdır. Projelerde
verilecek eğitimlerin yanı sıra toplumun ilgisini çekecek çalışmalara da yer verilmelidir. Bu
çalışmalar sayesinde toplumun kültür değerlerinin ve geleneksel Türk sanatlarının yaşatılması
çabasına girmeleri sağlanmalıdır. Bu çaba sağlandığında, toplumda ilk eğitimi çocuklarına veren
ebeveynler bu eğitimler sayesinde kültürel değerlerimizin ve geleneksel Türk sanatlarımızın
önemini ve yaşatılması gerekliliğini aşılayabilirler.
Geleneksel Türk sanatlarımızın yaşatılması için belki de en önemli nokta bu işleri yapan
kişilerin yaptıkları ürünler ile tatmin edici bir ekonomik güce kavuşabilmeleridir. Mevcut
globalleşen dünyada bir işin, uğraşın sürdürülebilir olması ancak maddî getirisinin olup olmaması
ile ilgilidir. Birçok el sanatı yeni tasarılar ile bir araya getirilerek günümüz ihtiyaçları, beklentileri
ve isteklerine cevap verdiği ölçüde satılabilir bir ürün haline gelebilmektedir. Bu fırsatlardan azami
ölçüde faydalanılmalıdır. Elbette bunu yaparken sadece maddî çıkar ve beklentiler göz önüne
alınarak geleneksel sanatlarımızın yozlaşmasına engel olunmalıdır. Tasarlanan ürünlerin kullanım
amacı ve satış amacı gibi nedenlerden geleneksellikten uzaklaştırılması da yozlaşmasına neden
olmaktadır.
Eski zamanlardan kalan el sanatı ürünlerinin korunması, envanterlerinin çıkarılması ve
belgelenmesi de önem arz etmektedir. Bu konuda en öncelikli kurumlar yerel yönetimler olarak
görünmektedir. Oluşturulacak kent müzeleri ile yöresel ve tarihi değeri olan el sanatlarımızın nadide
örneklerine sahip çıkılmalıdır. Hem bilgilendirme hem de koruma, kollama faaliyetlerini yerel
yönetimler, kültür turizm ve milli eğitim müdürlükleri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları el
birliği ile gerçekleştirmelidir.
Kaynaklar
AKPINARLI, H. F. (2004). Kırım El Sanatlarının Dünü ve Bugünü, Ankara: Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk
Kültür Merkezi Yayını: 306, Kaynak Eserler Dizisi: 7, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
AKSOY, B. (2014). “İpek Yolu Güzergâhı”, İpek Yolu’nda Türk Kültür Mirası Bilgi Şöleni, Yayın No: 100,
Ankara: Türk Yurdu Yayınları.
BARIŞTA, H. Ö. (1998). Türk El Sanatları, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları: 2168, Yayımlar Dairesi
Başkanlığı Sanat Eserleri Dizisi: 192.
BARIŞTA, H. Ö. (2005). Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları, Ankara: T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü Yayınları: 3045, Sanat Eserleri Dizisi: 452.
BAYRAM, M. (2001). “Türkiye Selçukluları Döneminde Bilimsel Ortam ve Ahiliğin Doğuşuna Etkisi”,
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 10, Konya.
ÇAYDERE, O. (2015). “Grafik Tasarım Programlarına İlişkin Öğretim Elemanları ve Öğrenci Görüşleri”,
İletişim ve Kuram Dergisi, Sayı 40, 345-376.
ER, İ. (1991). “Ahilik”. Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, Cilt: 1, İstanbul: Risale Yayınları.
ÖGEL, B. (1978). Türk Kültür Tarihine Giriş, Kültür Bakanlığı Yayınları: 244, Kültür Eserleri: 13, Türklerde
Giyecek ve Süslenme (Göktürklerden Osmanlılara), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
SARIOĞLU, H. (2005). “El Sanatlarını Milli Değer Olarak Algılamak”. Milli Folklor, Uluslararası Kültür
Araştırmaları Dergisi, Yıl: 17, Sayı: 66, 72-74.
URL-1: https://www.unesco.org.tr/Pages/181/177/, Erişim Tarihi: 03.01.2021.

225
Zeynep BALKANAL

URL-2: https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2019/07/OnbirinciKalkinmaPlani.pdf, Erişim Tarihi:


01.02.2021.
URL-3: https://www.unesco.org.tr/Home/Page/529?slug=T%C3%9CRKSOY-%C3%9Cyesi-
%C3%9Clkeler-, Erişim Tarihi: 02.05.2021.
URL-4: https://www.unesco.org.tr/Pages/535, Erişim Tarihi: 02.05.2021.
URL-5: https://turk-pa.org/tr/content/cooperation/turksoy, Erişim Tarihi: 02.05.2021.

226
Özcan, H. Z. ve Batur, Z. (2021). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir
Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı. Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı: 2,
227 – 251.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 11.06.2021
Kabul / Accepted: 12.08.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

TÜRKÇENİN YABANCI DİL OLARAK ÖĞRETİMİNDE BİR METİN UYARLAMA


ÖRNEĞİ: KÖROĞLU DESTANI

Halil Ziya ÖZCAN* & Zekerya BATUR**

Öz
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini, inançlarını, hayat biçimlerini,
kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok toplumsal ve kültürel ögeyi anlatan ve nesilden nesile
aktarıla gelen pek çok farklı edebî tür ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destandır. Hem yazılı hem de
sözlü kültürde yaşayan destanlar toplumların kültürel kodlarını yansıtan eserlerdir. Bu destanların en bilinenlerinden
bir tanesi de Köroğlu destanıdır. Hemen hemen bütün Türk yurtlarında ve kültürel coğrafyasında tanınan ve anlatılan
bu destan yayılma sahası açısından en geniş sahaya sahip Türk destanıdır. Bu çalışmada, Anadolu sahası anlatılarından
biri olan Behçet Mahir anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunun Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için B1 düzeyine uyarlanması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilgili kol metin uyarlama
tekniklerinden sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma teknikleri kullanılarak B1 düzeyine uyarlanmıştır.
Sadeleştirme işleminde hem sezgisel hem de yapısal yaklaşım bir arada uygulanmıştır. Metnin giriş ve sonuç
bölümünde metnin özgün şeklinden bir miktar farklılaşarak sezgisel yaklaşım temel alınarak içerik sadeleştirme işlemi
yapılmıştır. Metnin içerisinde yer alan şiirlerin hem özgün hem de uyarlanmış hâli birlikte sunulmuştur. Genişletme
işleminde bazı düzey üstü kelime ve kelime gruplarının metinden çıkartılması yerine bu kelime ve kelime gruplarını
açıklayıcı bağlamlar eklenmiştir. Genişletme işlemi uygulanan kelime ve kelime grupları mavi renkle
renklendirilmiştir. Kolaylaştırma işleminde ise iki uygulama yapılmıştır. Birincisi metinde yer alan çizim ve görsel
ekleme, ikincisi ise metnin sonunda metinde geçen düzey üstü kelimelerin açıklamalarının yer aldığı bir sözlükçe
oluşturma. Metne çizim ve görsel eklemenin temel amacı metni okuyucu açısından daha anlaşılır ve eğlenceli bir hâle
getirmektedir. Yöntem olarak betimsel nitelikte olan bu çalışma okuma metni olarak Türkçeyi yabancı dil olarak
öğrenen bireylerin kullanımına sunulmuştur. Ayrıca bu çalışmanın, metin uyarlama tekniklerinin kapsamı ve
uygulanması açısından metin uyarlama çalışacak araştırmacılara yol göstereceği öngörülmektedir.
Anahtar Kelime: Köroğlu Destanı, Metin Uyarlama, Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi

A TEXT ADAPTATION EXAMPLE IN TEACHING TURKISH AS A FOREIGN


LANGUAGE: KOROGLU EPIC

Abstract
From the moment they first appeared in history, the Turks have produced many different literary genres that
have been handed down from generation to generation, describing many social and cultural elements such as their
cultural values, beliefs, lifestyles, cultural characters, perspectives on the world etc. One of these genres is epic. Epics
living in both written and oral culture are works reflect the cultural codes of societies. One of the most well-known of
these epics is the epic of Köroğlu. This epic, which is known and told in almost all Turkish homelands and cultural
geography, is the Turkish epic with the widest area in terms of spread. In this study, it is aimed to adapt the “Demircioğlu
and Reyhan Arap” episode in Behçet Mahir’s narrative, which is one of the Anatolian field narratives, to B1 level for

*
Doktora Öğrencisi, Uşak Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uşak/Türkiye, [email protected], ORCID: 0000-
0003-3868-0972
** Prof. Dr., Uşak Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü, Uşak/Türkiye,
[email protected], ORCID: 0000-0002-7918-5305

227
individuals learning Turkish as a foreign language. For this purpose, the relevant episode was adapted to the B1 level
by using simplification, elaboration and easification techniques, which are among the text adaptation techniques. In the
simplification process, both the heuristic and the structural approach were applied together. In the introduction and
conclusion part of the text, some content simplification has been made based on the intuitive approach, differing slightly
from the original form of the text. Both the original and adapted versions of the poems in the text are presented together.
In the expansion process, instead of removing some upper-level words and phrases from the text, contexts describing
these words and phrases were added. The words and phrases that have been elaborated are colored blue. In the
easification process, two applications were made. The first is to add drawings and images in the text, and the second is
to create a glossary at the end of the text with the explanations of the upper-level words in the text. The main purpose
of adding drawings and visuals to the text is to make the text more understandable and entertaining for the reader. This
study, which is descriptive in method, is presented to the using of individuals who lear Turkish as a foreign language
as a reading text. In addition, it is predicted that this study will guide researchers who will study text adaptation in terms
of scope and application of text adaptation techniques.
Keywords: Köroğlu Epic, Text Adaptation, Teaching Turkish As A Foreign Language

228
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

1. Giriş
Dil öğreniminde kritik öneme sahip olan, yazılı sembolleri göz vasıtası ile seslendirmek
suretiyle zihinsel anlamlandırma süreci olarak görülen okuma, sadece harfleri veya yazılı
sembolleri telaffuz etmek olarak düşünülmemelidir. Okuma, çok daha derinlemesine üzerinde
düşünülmesi gereken fiziksel ve zihinsel bir aktivitedir. Bu bağlamda okumaya yönelik birçok
araştırmacı ve yazar (Tinker ve McCullough, 1968; Göğüş, 1978; Wittrock, 1981; Durkin, 1989;
Demirel, 1990; Haris ve Sipay, Bondanza, vd., 1998; Batur vd., 2010; Grabe ve Stoller, 2019;
Özcan, vd., 2019) farklı çalışmalar ortaya koymuştur. Karatay, bilgiye ulaşmanın ve onu sürekli
güncelleştirmenin en önemli yollarından birinin okuma olduğunu vurguladığı eserinde okumayı,
yazılı olan bir metni bilinen yazı karakterlerini sesli veya sessiz çözmenin ötesinde, metnin içindeki
duygu, düşünce ve iletileri anlamak olarak tanımlamaktadır (Karatay, 2018: 17). Çelik, okumanın
görüp algılama, algıladığını anlama, anladığını seslendirme ya da yazma, zihinde yapılandırma gibi
göz, ses organları ve zihnin çeşitli hareketlerinden oluştuğunu belirtmektedir (Çelik, 2006: 19).
Hem ana dili hem de yabancı dil ediniminde okumanın ayrı bir yeri bulunmaktadır. Her
ikisinde de okuma sadece yazılı veya görsel sembollerin seslendirilmesi olarak algılanmamalıdır.
Bunun da ötesinde okuma hayatımızın önemli bir bölümünde aktif olarak kullandığımız
anlamlandırma yetisinin önemli bir parçasıdır. Okuma bu bağlamda bireylerin tüm hayatını ve
öğrenme gelişimini etkileyen bir beceridir.
Ana dil öğretiminde bile zor olan bu zihinsel süreç yabancı dil öğretiminde daha da zor ve
karmaşık bir hâle gelebilmektedir. Metinlerin içinde yer alan sözcüklerin, dilbilgisi yapılarının ve
kurgunun düzey üstü olması Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bireylerin okuduğunu anlamasına
engel olmaktadır. Ayrıca hedef dili öğrenmek isteyen okuyucunun dilsel girdi eksikliği,
deneyimsizliği, toplumsal değerlerin farklı olması, anadilinde kullandığı okuma yöntem ve
tekniklerinin hedef dildeki okuma stratejisine yansıtılması ve uyum sağlanamaması, hedef dilde
yazılmış okuma metinlerinde yer alan kültürel unsurlara ilgisizlik vb. gibi sebepler hedef dilde
okumayı ve anlamlandırmayı engelleyebilmektedir. Bazı araştırmacılar (Jolly, 1978; Coady, 1979;
Alderson, 1984) yabancı dilde edinilen okuma becerisinin gelişim yönünü kişinin yabancı dil
öğrenme becerisinden ziyade anadilinde var olan okuma becerisi yeterliliğinin belirlediğini ifade
etmektedirler. Benzer şekilde Carrell (1991) yabancı dil ediniminde okuma becerileri zayıf olan
öğrencilerin aynı zamanda anadilinde de okumalarının zayıf olduğunu ve bu beceriyi anadilden
yabancı dile etkili bir şekilde aktaramadığını belirtmektedir. Bu bağlamda Türkçeyi yabancı dil
olarak öğrenen bireylere verilen okuma metinlerinin seçimi son derece önemli bir husus haline
gelmektedir. Türkçeyi yabancı dil olarak öğrenen bu bireylerin kültürel tarihleri, ana dillerinin
Türkçe ile olan yapısal farklılıkları ve benzerlikleri, ilgileri, algıları, Türkçeye karşı olan
motivasyonları, dil düzeyleri, vb. gibi birçok değişken metin seçiminde öğreticiler tarafından göz
önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca öğrencilere verilen okuma metinleri öğrencilerin ilgisini
çekmeli, metin akıcı olmalı ve öğrencinin metni anlamlandırmasına katkı sağlayacak metnin
içeriğinde bazı kolaylaştırıcı unsurlar da bulunmalıdır.
Farklı sebepler ile ülkemize gelen yabancı uyruklu bireyler Türkçe öğrenmek için
üniversitelerin ve farklı devlet kurumlarının bünyesinde yer alan Türkçe öğretim merkezlerinde
öğrenim görmektedir. Bu kurumlarda görevli Türkçe öğreticileri farklı kurumların hazırladıkları
Türkçenin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan ders kitaplarını kullanmaktadırlar. Yabancı
uyruklular için hazırlanan bu kitapların içerisinde yer alan okuma metinlerinin öğrencilerin ders dışı
okumaları için yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Bu bağlamda bu çalışma Türkçeyi yabancı
dil olarak öğrenen bireylere yönelik okuma materyali geliştirme noktasında alana katkı sunacağı
öngörülen bir metin uyarlama önerisi sunmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda araştırmacılar,

229
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Mehmet Kaplan, Muhan Bali ve Mehmet Akalın tarafından Meddah Behçet Mahir’den derledikleri
Köroğlu Destanı kollarından “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu metin uyarlama tekniklerini
kullanarak B1 düzeyine uyarlamıştır. Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi olan kültür
aktarımının önemi dikkate alındığında B1 düzeyine uyarlanan bu metin alana katkı sunması
açısından önemlidir.
1.1.Destan ve Köroğlu Destanı
Türkler, tarih sahnesine ilk çıktıkları andan günümüze kadar kültürel değerlerini,
inançlarını, hayat biçimlerini, kültürel karakterlerini, dünyaya bakış açılarını vb. gibi birçok
toplumsal ve kültürel öğeyi anlatan ve nesilden nesile aktarıla gelen pek çok farklı türde yazılı ve
sözlü eser ortaya koymuşlardır. Bu türlerden bir tanesi de destanlardır. Destanlar bir milletin var
oluşundan günümüze kadar o millete ait kültürel özellikleri gelecek nesillere aktaran yazılı ve sözlü
eserlerdir. TDV İslam Ansiklopedisi (2007)’nde Kazım Yetiş, destanı tanımlarken şu ifadeleri
kullanmaktadır; Âşık edebiyatı ve musikisinde bir nazım şeklinin de adı olan destan kelimesinin
aslı Farsça dastandır. Batı dillerinde bunun karşılığı olarak Grekçede şairlerin saz eşliğinde
söyledikleri şiirlere verilen epos adından türetilen epope kullanılır. Yetiş, ayrıca destan kelimesinin
hikâye, masal, sergüzeşt, manzum hikâye, vak’a, tarih, roman ve hayvan masalı (fabl) gibi
anlamlara da geldiğini belirtmektedir.
Özkan (1997), “Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin
Tahlili” adlı araştırmasında, destanların toplumların tarihi hafızasında yer alan efsanevi öğeler
olduğunu ve halen günümüzde en zengin destan repertuvarına sahip olan millet olduğumuzu ifade
etmektedir. Oğuz (2004), halk edebiyatı ürünlerinden biri olan destanlara ilişkin, şu
değerlendirmelerde bulunmaktadır; “Halk edebiyatı içinde de hem anonim ürünler olan olağanüstü
kahramanlık anlatıları hem de bu anlatılandan sonra ortaya çıkan “halk hikâyeleri” karşılığında
kullanıldığı gibi, âşık şiirinde heceyle söylenen bir şiir türünün adı olarak da karşımıza
çıkmaktadır.” Teke (2020), “Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın” adlı doktora tezinde, destan
türünün Türk dünyasında farklı adlar ile adlandırıldığını belirtmektedir. Teke, Türkiye sahasında
destan olarak adlandırılan bu anlatı türünün, Azerbaycan Türklerinde “dastan”, Kazan Tatarlarında
“epos”, Uygur Türklerinde “rivayat, dastan”, Kazak ve Kırgız Türklerinde “cır, comok”, Yakut
Türklerinde ise “olongho” terimleri ile adlandırdığını ifade etmektedir.
Köroğlu Destanı’nın anlatıldığı ve nesilden nesile aktarıldığı her coğrafyada destanın ana
kahramanı Köroğlu farklı farklı siluete bürünmüştür. Kimi zaman bulunduğu coğrafyayı düşmana
karşı muhafaza eden bir alp olarak, bazen adaletli bir han veya yönetici olarak, bazen mitolojik bir
kahraman olarak, bazen bir veli, bazen de ticaret yollarını kesen ve kervanlardan baç alan bir kişi
olarak karşımıza çıkmaktadır. Köroğlu Destanı anlatılarında bu denli farklı Köroğlu karakterinin
(tipinin) oluşmasını, Yıldırım, “Köroğlu Destanı’nın Orta Asya Rivayetleri” adlı bildirisinde şu
şekilde açıklamaktadır; “…Köroğlu, destanın efsanevi kahramanı olarak sıradan bir adam değil,
atadan-babadan bir bey, bir han oğludur. Kendisi halkını adaletle idare eden, düşmanlarına aman
vermeyen dirayetli bir hükümdardır. Destanın Orta Asya’dan Anadolu yaylarına doğru göçü
sırasında hem çatısı hem muhtevası ve hem de kahramanları zamanın ve yeni coğrafyanın yeni
medeniyet sahasının tesirleriyle muayyen değişikliklere uğramıştır.” (Yıldırım, 1983: 113).
1.2.Metin Uyarlama
Yabancı dil öğretiminde öğrencilerin hedef dilde okuduğunu anlayabilmesi son derece
önemlidir. Bu yetinin geliştirilebilmesi için öğrencilerin bol bol okuma yapması gerekmektedir.
Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi alanında öğreticilerin ve öğrencilerin en temel kullandıkları
öğrenme materyali farklı kurumlar tarafından yazılan ders kitaplarıdır. Özellikle dil düzeyleri

230
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

başlangıç ve orta düzey olan öğrenciler çoğu zaman ders kitaplarında yer alan okuma metinleri
dışında okuma yapabilecekleri düzeylerine uygun yardımcı okuma metinleri bulamamaktır. Hem
öğreticiler hem de öğreniciler seviyelendirilmiş okuma metinlerinin eksikliğini dil öğrenme
sürecinde hissetmektedir. Dil öğreticileri ve Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan
araştırmacılar bu eksikliği gidermek amacı ile zaman zaman özgün metinleri düzeye uygun şekilde
uyarlama yoluna gitmektedirler.
Metin uyarlama işlemi, zayıf okuyucular (Candido, et al., 2009; Aluísio, et al., 2010), işitme
engelli bireyler (Daelemans, et al.,2004), çocuklar (De Belder and Moens, 2010), yabancı dil
öğrenenler (Petersen and Ostendorf, 2007) gibi farklı hedef kitle okuyucuları için yapılabilir.
Ayrıca, metin değiştirim, konuşma yitimi (aphasia), yazı okuma bozukluğu (dyslexia) gibi doğal
sebeplerle veya hastalığa bağlı olarak, ayrıca felç gibi beyin hasarları olarak meydana gelmiş,
bilişsel bozukluklar gösteren kişilere yönelik de yapılabilir. Nitekim, uzun cümleler, birleşik
cümleler, ‘gömülü’ cümlecikler, edilgen yapılar, kurallı olmayan sözdizimi, kullanım sıklığı düşük
söz varlığı ve başka unsurlar dil bozukluğu olan okuyucular için de metin karmaşıklığını artırıcı
unsurlardır (Akt, Durmuş, 2013a: 397; Margarido vd., 2008: 315; Siddharthan, 2004: 24; Specia,
2010: 30). Metin uyarlama işlemi yapılırken farklı teknikler kullanılmaktadır. Bunlardan ilki
sadeleştirmedir. Sagion, vd. (2011) sadeleştirmeyi, bir metnin daha anlaşılır boyuta getirilmesi
olarak tanımlamaktadır. Ayrıca sadeleştirme işleminin yabancı dil öğrenenler, yaşlı bireyler, özel
okuma ve anlama gereksinimi olan bireyler gibi birçok okuyucu kitlesine faydalı olduğunu
belirtmektedir. İkinci olarak genişletme işleminden bahsedebiliriz. Long (1996) genişletme işlemini
sadeleştirmeye alternatif bir yol olarak görmektedir ve bir metnin içerisinde yer alan karmaşık ve
düzey üstü yapıları metinden çıkarmak yerine bu yapıları tekrar ve açıklama gibi farklı teknikler
kullanarak artık bilgi girdisi sağlayarak metnin daha anlaşılır hâle getirilebileceğini belirtmektedir.
Bir diğer metin uyarlama tekniği de kolaylaştırmadır. Vucic, vd. (2000) kolaylaştırma tekniğinin,
okumayı daha eğlenceli, daha amaca uygun ve daha da önemlisi daha gerçekçi hâle getirdiğini
belirtmektedir. Bu tekniklerin dışında Nation (2001) metin uyarlama da görüşme tekniğinden de
bahsetmektedir. Ancak bu teknik sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırmadan yapısal olarak farklı
bir tekniktir. Sadeleştirme, genişletme ve kolaylaştırma işlemleri metin üzerinde yapılırken
görüşme ise çoğunlukla bir sınıf ortamında uygulanan ve mülakat, gözlem ve görüşme gibi farklı
veri toplama araçlarının kullanıldığı bir uygulamadır. Araştırmacılar bu çalışmada sadece metin
üzerinde uygulama ve teknikler kullanmışlardır.
1.2.1. Sadeleştirme
Bazı araştırmacı ve akademisyenler (Honeyfield, 1977; Bhatia, 1983; Seretan, 2012; Bott,
vd., 2012; Ahour, vd., 2013) sadeleştirmeyi özgün bir metnin hedef kitlenin düzeyine getirmek
amacı ile bazı tekniklerden geçirilerek daha anlaşılır hale getirme olarak tanımlamaktadır. Metin
sadeleştirmedeki temel amaç metne bazı yapısal düzenlemeler yaparak yazılı metnin
anlamlandırılmasını artırmaktır (Mapleson, 2006). Urano (2000) metin sadeleştirmeyi, yabancı dil
öğrenen bireylerin bir metni daha iyi anlamları için metnin içerisinde yer alan bazı bilinmeyen
dilbilimsel yapıları kontrol altına almak olarak tanımlamaktadır. Hill (1997) yabancı dil olarak
öğrenen bireyler için oluşturulan yazılı metinleri daha anlaşılır hale getirmek için birtakım
değişiklikler yapıldığını ve yapılan bu değişimler genellikle sözdizimsel ve sözcüksel düzeyde
gerçekleştiğini belirtmektedir. Sadeleştirme işlemi iki yöntem üzerinden yapılmaktadır. İlki
sezgisel yöntemdir. Allen (2009) sezgisel yöntemde sadeleştirme işlemini yapan kişinin kendi
tecrübelerinin sadeleştirme işlemine rehberlik ettiğini ve bu yöntemin yazara belirli düzeydeki
öğrencilerin neler öğrenmesi gerektiğine yönelik kendi öznel yaklaşımını kullanma şansı verdiğini
belirtmektedir. Ayrıca Lotherington-Wolosyzn (1993) sezgisel yöntemin yabancı dil öğretiminde

231
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

kullanılan materyallerin sadeleştirilmesinde çok yaygın olarak kullanıldığını ve yazarın sezgisinin


kişisel inançlardan ve bir metni neyin daha okunaklı yaptığına yönelik küçük önsezilerden
etkilendiğini ifade etmektedir. Sadeleştirme işleminde kullanılan diğer yöntem ise yapısal yaklaşım
yöntemdir. Nunan (1999) yapısal yaklaşımın özellikle yabancı dil öğrenen öğrencilerin okumalarını
daha etkin bir şekilde geliştirmek amacı ile oluşturulan seviyelendirilmiş (reader) okuma
materyallerinin hazırlanmasında yaygın olarak kullanıldığını ifade etmektedir. Nunan, bu yöntemde
yazarların bu tür seviyelendirilmiş okuma materyalleri geliştirirken seviyelere göre daha önceden
tanımlanmış kelime ve yapı listelerini kullandıklarını belirtmektedir.
1.2.2. Genişletme
Metin uyarlama tekniklerinden bir diğeri de genişletmedir. Genişletmede, sadeleştirme gibi
yaygın kullanılan bir metin uyarlama tekniğidir. Oh, bir metnin sadeleştirme sürecinde, daha çok
kısa cümleler, basit sözdizimsel yapı ve sık kullanılan kelimeler, kurallı cümle yapısı tercih
edilirken genişletmede ise var olan metin daha da kapsamlı hale geldiğini belirtmektedir. Ayrıca,
genişletmede artık bilginin (yinelemeler, eş anlamlı sözcükler vb.) arttığı, temel izleksel ilişkileri
belirginleştirdiği belirtilmektedir (Oh, 2001: 70). Durmuş, genişletmeyi yabancı dil öğretiminde
öğrencilerin anlama düzeyini artırmak amacıyla metne açıklayıcı bilgilerin eklenmesi,
iletinin/anlamın ve yapının açık hâle getirilmesi olarak tanımlamaktadır (Durmuş, 2013b: 1300).
Parker ve Chaudron (1987) dilbilimsel sadeleştirmenin etkileri ve yabancı dil öğretiminde
anlamlandırmada genişletimsel değişiklikler adlı araştırmalarında bu yeni metin değiştirim türü
üzerinde durmuşlardır ve genişletme terimini ilk olarak burada ifade etmişlerdir. Genişletme
işleminde sadeleştirme işleminde yapıldığı gibi özgün metinde yer alan bazı düzey üstü kelime ve
kelime gruplarının yerine düzeye uygun hallerinin kullanılmaz. Bunun yerine düzey üstü olan bu
kelime ve kelime grupları metinde korunur ve öncesinde ya da sonrasında yer alan bağlamda
açıklayıcı unsurlar yer alır. Sadeleştirmenin aksine genişletme işlemi daha hacimli uyarlanmış
metinler ortaya çıkartabilir. Bunda özgün metinde yer alan düzey üstü kelime ve kelime gruplarının
azaltılmasından ziyade öğrencilerin gelecek öğrenmelerinde bu yapılara maruz kalacağı
öngörülmesinden dolayı korunması etkili olmaktadır. Genişletme tekniğinde Krashen (1985)’in
ortaya koyduğu girdi+1 (Input+1) teorisi kapsamında işlem yapılmaktadır. Krashen (1985)’e göre
eğer öğrenciler düzeylerinin üzerinde bir miktar bilgi girdisi ile maruz bırakılırsa öğretilmek istenen
bilgi öğrenci tarafından daha iyi anlamlandırılacaktır.
1.2.3. Kolaylaştırma
Nation (2001) ve Sandom (2013), zayıf okuyucular, engelli bireyler ve yabancı dil
öğrencilerinin daha etkin kelime öğrenimi ve bir metnin daha anlaşılır ve kolay ulaşılabilir hale
getirmek için farklı teknikler üzerinde durmaktadır. Bunlardan bir tanesi de kolaylaştırmadır.
Nation (2001) kolaylaştırma metodunu “Bir metinde yer alan kelimeleri değiştirmekten ziyade
metnin farklı bölümlerine resim, diyagram, tablo, çizelge, özet, sözlükçe, önerge soruları ve
başlıklar ekleyerek bir metni daha kolay okunabilir hale getirmek için kullanılan bir metot olarak”
tanımlamaktadır (Akt. Sandom, 2013: 68). Bhatia, hukuk metinlerini örnek göstererek sadeleştirme
ve kolaylaştırma metotlarını kapsamlı bir şekilde açıkladığı çalışmasında, kolaylaştırma ile ilgili şu
ifadeleri kullanmaktadır; “Kolaylaştırma, amacı metin boyunca öğrencilere rehberlik etmek olan
'kolaylaştırma araçları' olarak adlandırılabilecek çeşitli araçlar kullanarak metni öğrenci için
daha erişilebilir hale getirmeye çalışır.” (Bhatia, 1983: 46). Sadeleştirme metodunun temelinde
öğretme stratejisine yönelik probleme çözüm yer alırken, kolaylaştırma da ise bu temel öğrenme
stratejisine dayanmaktadır. Sadeleştirmede birincil önem metindir ve öğrencinin dilsel girdisi ise
ikinci sırada gelir. Kolaylaştırmada birincil önem öğrencinin dilsel girdisi iken kısmen metin
değiştirmeye odaklanılır (Bhatia, 1983: 46). Sadeleştirmede ve genişletmede yoğun bir şekilde

232
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

metne odaklanıp öğrencilerin dilsel girdileri ikinci plana atıldığı için öğrencilerin özellikle yabancı
dil öğrenen bireylerin hedef dildeki dil yetilerinin gelişimi sekteye uğramaktadır. Ayrıca Bhaia,
sadeleştirmede dilsel girdi yazar tarafından kontrol edinilirken kolaylaştırmada dilsel girdi okuyucu
tarafından kontrol edildiğini belirtmektedir (Bhatia, 1983: 45).
Kolaylaştırma metodunda, özgün metinlerin öğrenciler için daha anlaşılır ve erişilebilir hale
getirmek için çok çeşitli kolaylaştırma araçları kullanılabilir. Bu kolaylaştırma araçları, okuyucuyu
potansiyel belirsizlikler ve tuzaklardan haberdar eder ve hatta metnin belirli alanlarını ele almanın
olası yollarını önerebilir, ancak metinden kaynaklanan sorunlara asla kesin veya doğrudan çözümler
vermezler. Bhaia (1983)’nın da vurguladığı gibi kolaylaştırma araçları yalnızca metnin belirli bir
bölümünü veya bölümlerini okuyucu tarafından daha etkin ele almaları için stratejiler önerir ancak
kolaylaştırma metodu metnin şeklini ya da içeriğini yeniden yapılandırarak doğrudan anlamaya
yardımcı olmaz. Kolaylaştırmanın ana amacı metnin kolay anlaşılmasından ziyade metnin öğrenci
için daha eğlenceli, yaratıcı ve dilsel girdi açısından daha üst düzey bir form almasıdır.
Kolaylaştırma bir öğrenme stratejisidir. Okuyucu için metni anlaşılır hale getirmez, ancak bunu
kendi başına yapmasına rehberlik eder. Kolaylaştırmanın bu özel yönü, onu diğer metin uyarlama
metotlarından ayıran en önemli yönüdür.
2. Yöntem
Tüm Türk yurtları ve kültür coğrafyasında bilinen ve günümüze kadar anlatılagelen Köroğlu
Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından en geniş kapsamlısı olarak kabul edilen Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uyarlamayı amaçlayan bu
çalışma betimsel bir çalışmadır. Bu çalışma kapsamında yapılan tüm işlemler sırasıyla aşağıda
belirtilmektedir:
2.1.Uyarlama Öncesi
Araştırmacılar, ilk olarak Behçet Mahir’den derlenen ve 1973 yılında Atatürk Üniversitesi
yayınları olarak Sevinç matbaasına baskısı yaptırılan “Köroğlu Destanı” adlı kitabın temini işine
koyulmuşlardır. Bu kapsamda araştırmacılar bu eserin hem çevrimiçi hem de kitap haline ulaşmaya
çalışmışlardır. Çevrimiçi olarak elde edilen nüshada birçok yazım hatası olmasının metin uyarlama
sürecini olumsuz etkileyeceğinden dolayı eserin kitap halinin bulunması yoluna gidilmiştir. Bu
amaç doğrultusunda birçok kütüphane ve sahaf taranmış ve kitabın orijinal hali bir sahafta
bulunmuş ve araştırmacılar tarafından satın alınmıştır.
Bir sonraki aşamada B1 düzeyine uyarlanacak ilgili kolun özgün hâli araştırmacılar
tarafından Microsoft Word dosyasına kaydedilmiştir. Metin uyarlama işleminin daha hızlı ve etkin
bir şekilde yapılabilmesi için uyarlama yapılacak olan metnin özgün halinin ayrı bir dosyaya
kaydedilmesi önemli bir adımdır. Özgün metnin Word dosyasına kaydedilmesinin ardından
araştırmacılar tarafından özgün metinde yer alan her bir cümle bir satıra gelecek şekilde Excel
dosyasına kaydedilmiştir. Cümlelerin Excel dosyasına kaydedilmesi metin uyarlama aşamasında
cümlelerin analizi işleminde araştırmacılara kolaylık sağlaması açısından son derece önemlidir.
Şekil 1’de araştırmacılar tarafından oluşturulan Excel dosyasından bir görsel görülmektedir.

233
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Şekil 1. Demircioğlu ile Reyhan Arap Cümle Analizi

2.2.Uyarlama Sırası
Metin uyarlama aşamasında ilk olarak sadeleştirme ve genişletme işlemleri yapılmıştır.
Daha sonra kolaylaştırma işlemi yapılmıştır. Sadeleştirme işlemi üç boyutta gerçekleştirilmiştir. İlk
olarak içerik sadeleştirme yapılmıştır. Devamında sözdizimsel ve sözcüksel sadeleştirme beraber
işleme alınmıştır. İçerik sadeleştirmede metin içerisinde yer alan olay dışı unsurlar ayıklanmış ve
metinden çıkartılmıştır. Şiirler metin içerisinde korunmuştur. Köroğlu Destanı kollarında yer alan
şiirlerin olay bütünlüğü içerisinde yer almasından dolayı şiirler özgün metinden çıkartılmamıştır.
Bu noktada Behçet Mahir anlatısında yer alan ilgili koldaki ara sözler ve metin dışı unsurlar
metinden çıkartılmıştır. Ayrıca tekrara düşen ifadeler düzeltilmiştir.
Sözdizimsel sadeleştirmede devrik, uzun ve bölünmüş cümleler ile paragraflar daha anlaşılır
hale getirilmiştir. Düzey üstü bağlaç ve dilbilgisi yapıları belirlenip yerine düzeye uygun bağlaç ve
dilbilgisi yapıları kullanılmıştır. Düzey üstü bağlaçların tespiti ve yerine kullanılacak düzeye uygun
bağlaçların karar verilmesi aşamasında Karatay ve Kaya (2019)’nın Türkçenin yabancı dil olarak
öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını inceledikleri ve her bir düzey için oluşturdukları bağlaç
kullanım sıklığı listesinden yararlanılmıştır. Düzeye uygun dil bilgisi yapılarını tespit etmek amacı
ile araştırmacılar tarafından “Yeni Hitit”, “Yedi İklim Türkçe” ve “İstanbul Yabancılar için
Türkçe” adlı ders kitaplarında yer alan dilbilgisi yapıları ayrı ayrı çıkartılmış ve Word dosyasına
kaydedilmiştir. Dil bilgisi yapılarının sözdizimsel sadeleştirilmesinde bu listeden yararlanılmıştır.
Bunun yanında metin içerisinde yer alan diyaloglar konuşma çizgisi kullanılarak ayrı ayrı
yazılmıştır. Karakterlerin kendi kendilerine konuşmaları ise tırnak işareti içerisine alınıp italik yazı
karakteri ile yazılmıştır.
Sözcüksel sadeleştirmede düzey üstü kelime ve kelime gruplarının yerine düzeye uygun
kelime ve kelime grupları kullanılarak anlamayı arttırmak amaçlanmıştır. Düzey üstü kelimelerin
tespiti aşamasında Aydın (2015) ve Erol (2014) ‘un çalışmalarından yararlanılmıştır. Aydın yaptığı
çalışmasında Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında kullanılan ders kitaplarını incelemiş
ve B1 düzeyi için 1000 kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur. Erol da benzer şekilde
Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi üzerine kullanılan ders kitaplarını incelemiş ve çalışmasının
sonucunda A1 ve A2 düzeyinde bilinmesi gereken 1000 kelimelik bir kelime havuzu oluşturmuştur.
Oluşturulan bu kelime listelerinin yanında Göz (2003) ve Ölker (2011)’in çalışmalarından da
yararlanılmıştır. Göz, çalışmasında 1995 ile 2000 yılları arasındaki yazılı Türkçenin kelime sıklığını

234
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

belirlemeyi amaçlamıştır. Ölker ise Göz’ün çalışmasından elli yıl öncesinin durumunu ortaya
çıkarmayı amaçlamıştır. Araştırmacılar, sözcüksel sadeleştirme işlemi aşamasında düzeye uygun eş
anlamlı kelimelerin seçiminde bazen ikilem yaşamışlardır. Bu noktada ulusal derlem, Göz ve
Ölker’in çalışmalarından yararlanılmıştır. İkileme düşülen kelimelerden kullanım sıklık frekansı
yüksek olan metin içerisinde kullanılmıştır.
Genişletme işlemi tek boyut üzerinden yapılmıştır. Krashen (1985)’in girdi+1 teorisi dikkate
alınarak bazı düzey üstü kelimeler metin içerisinde korunmuştur. Korunan bu kelimelerin öncesinde
veya sonrasında yer alan bağlamlarda açıklayıcı bilgiler verilmiştir. Açıklayıcı bu bilgiler bazen bir
tanım olabileceği gibi genişletme yapılan kelime veya kelime grubunun özelliklerini ifade eden bilgiler
olabilmektedir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken husus açıklayıcı bilgi içeren bağlamda mutlaka
düzeye uygun kelime, kelime grubu ve dil bilgisi yapılarının kullanılması gerekmektedir. B1 düzeyine
uyarlanmış metin örneği içerisinde yer alan genişletilmiş kelime ve kelime grupları renklendirilerek
yazılmıştır. Araştırmacılar tarafından bu kelime ve kelime grupları mavi renk ile renklendirilmiştir. Bu
renklendirmenin amacı okuyucun dikkatini bu kelimeler üzerine çekmektedir.
Kolaylaştırma işlemi iki boyut üzerinden yapılmıştır. İlki sadeleştirme işlemi yapılırken bazı
düzey üstü kelime ve kelime grupları sadeleştirilmemiş ve bu kelimelerin üzerine
numaralandırmalar yapılmıştır. Ayrıca okuyucunun dikkatini çekmesi açısından kalın ve italik
olarak yazılmışlardır. Numaralandırılan bu kelime ve kelime gruplarına ilgili kolun sonunda
oluşturulan sözlükçe bölümünde anlamları açıklanarak yer verilmiştir. Sözlükçe oluşturulmasında
öğrencilerin metni anlamlandırmalarında onlara yardımcı olması amaçlanmıştır. Bunun yanında
sözlükçe oluşturularak okuyucuların kısmen daha fazla zihinsel süreç yaşamaları amaçlanmıştır.
İkinci olarak ilgili kolun farklı bölümlerine ilgili sayfadaki olayı özetleyen çizimler yerleştirilmiştir.
Bu çizimler okuyucuya metni daha iyi anlamlandırma ve üzerinde düşünme şansı vereceği
düşünülmektedir. Bu çizimlerin ilgili kola yerleştirilmesindeki temel amaç okuyucu açısından metni
daha eğlenceli hale getirmektir.
2.3.Uyarlama Sonrası
Metin uyarlama işleminin ardından B1 düzeyine uyarlanan metin ile özgün metin uzman
görüşü alınmak için uzmanlık alanı Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi olan üç uzmana
gönderilmiştir. İlk olarak uzmanlardan hem özgün metni hem de uyarlama yapılmış metni
okumaları istenmiştir. Okumaların ardından değerlendirmelerini yapmaları istenmiştir. Özgün
metnin uzmanlara gönderilmesinin temel amacı içerik değerlendirme aşamasında ilgili kolun olay
örgüsünün korunup korunmadığını değerlendirmeye yardımcı olmasıdır. Araştırmacılar,
uzmanların metni değerlendirmelerini kolaylaştırıcı üç boyuttan oluşan bir “Uzman Değerlendirme
Formu” hazırlamışlardır. Uzmanlardan metni sözdizimsel, sözcüksel ve içerik boyutunda
değerlendirmeleri istenmiştir. Alınan geri dönütler çerçevesinde gerekli düzeltmeler ve eklemeler
yapıldıktan sonra metnin son hali verilmiştir. Ayrıca uzmanlardan ilgili kolun sonunda yer alan
sözlükçeyi de değerlendirmeleri istenmiştir. Uzmanlardan sözlükçede yer alan kelimelerden
çıkartılması gerekli gördükleri kelimeleri işaretlemeleri istenmiş ve dönütlerin ardından sözlükçe
bölümü de son halini almıştır.
3. B1 Düzeyine Uyarlanmış Metin Örneği
Demircioğlu ile Reyhan Arap
Demircioğlu, atının üzerinde Kenan ülkesine doğru yola çıkmıştı. Reyhan Arap’ı canlı
olarak Türkiye ülkesine getirecekti. Köroğlu’na Reyhan Arap’ı canlı getireceğine söz vermişti.
Gece gündüz durmadan atının üzerinde yola devam etti. Günlerden bir gün Kenan ülkesine yaklaştı.

235
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Demircioğlu, Kenan ülkesine yaklaştığında atından indi. Atını tenha1 bir yere bağladı. Biraz
beklemeye karar verdi. Çünkü gündüz vakti2 bu şehre girmesi tehlikeli olabilirdi. Kendi kendine
“Şimdi ben bu şehre girersem beni birisi görebilir. Bana sen kimsin? Nereden geliyorsun? diye
sorabilir” diye düşündü. Bu sebeple geceyi beklemeye karar verdi. Tabii ki 3 önce Reyhan Arap’ın
yaşadığı yeri iyi öğrenmesi gerekiyordu. Reyhan Arap nerede yaşıyor? Kimler ile dolaşıyor? Nasıl
biri? Kuvveti nasıl? Tüm bu sorulara cevap bulması gerekiyordu. Birkaç gün bu Kenan ülkesini
dolaşmanın doğru olacağını düşündü. Şehri dolaşırken belki de Reyhan Arap’ı bulurum diye düşündü.
Demircioğlu bunları düşünürken gece olmuştu. Her yer karanlıktı. “İşte şimdi tam zamanı.
Her yer karanlık. Hiç kimse birbirini görmüyor. Şehre girince bir handa4 dinlenirim.” diye
düşündü. Gece karanlığında şehre girmek için harekete geçti. Atının üzerinde yavaş yavaş
ilerliyordu5. Ancak Demircioğlu’nun bilmediği bir şey vardı. Reyhan Arap gece olduğunda bu
şehre girenleri durdururdu. Kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini sorardı. Atının
üzerinde sabaha kadar şehirde dolaşırdı. Yani sabaha kadar şehri korurmuş. Reyhan Arap’ın atının
adı da Alapaça idi. Kır at gibi kuvvetli, onun gibi hızlı koşardı. Uçan kuştan daha hızlıydı. Reyhan
Arap gibi bir yiğide de böyle bir at gerekli. Kenan ülkesinin Padişahı ona çok güveniyordu. Çünkü
Reyhan Arap dünya pehlivanıydı6. O, Demircioğlu ve Köroğlu kadar yiğit ve cesurdu, hiç kimseden
korkmuyordu.
Demircioğlu karanlıkta şehre doğru ilerlerken Reyhan Arap’da şehrin girişinde dolaşıyordu.
Alapaça’nın üzerinde şehrin sokaklarını gözlüyordu7. Bir anda Alapaça, Demircioğlu’nun atının
kokusunu aldı. Alapaça bu kokuyu aldığında kişnemeye8 başladı. Reyhan Arap atının
kişnemesinden yabancı birinin geldiğini anladı. Atının üzerinde karşıdan gelen atlıya “Ey yiğit, dost
musun, düşman mısın, sen kimsin? Bana cevap ver.” diye seslendi.

Demircioğlu, Reyhan Arap’ın söylediklerini duydu ama hiç cevap vermedi. Kim olduğunu
söylemedi. Yavaş yavaş atını sürmeye devam etti. Gece karanlıkta birbirlerini görmüyorlardı.
Çünkü aralarındaki mesafe fazlaydı. Birbirlerine çok uzaktaydılar. Demircioğlu biraz daha
yaklaştı9. Reyhan Arap, Demircioğlu’nu karanlıkta biraz görmeye başlamıştı. Onu gördüğünde
hemen “Ey delikanlı, daha fazla yaklaşma. Benim adım Reyhan Arap. Dost musun, düşman mısın?
Bana cevap ver.” dedi. Demircioğlu, bu atlı adamın Reyhan Arap olduğunu duydu. Aniden
titremeye10 başladı. Neden titremeye başladı? Bu adamdan korktuğu için mi? Hayır. Peki, neden
titremeye başladı? Sevincinden titremeye başladı. Demircioğlu gülümseyerek kendi kendine “Ulan,
ben bu adamı nasıl bulacağımı düşünüyordum. Allah rast getirdi11.” dedi. Demircioğlu hiç cevap
vermedi ve atını sürmeye devam etti. Reyhan Arap baktı ki bu adam hiç cevap vermiyor. “Ben
adımı söyledim ama o hiç konuşmadı. Şu adama biraz daha yaklaşayım.” diye düşündü.
Alapaça’nın üzerinde Demircioğlu’na biraz daha yaklaştı. Ona iyice baktı. Vücudunu inceledi.

236
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan Arap gördü ki bu adamın vücudu sağlam, iri yapılı12 bir adam. Tekrar Demircioğlu’na
seslendi: “Ey delikanlı, nerelisin? Nereden geliyorsun? Dost musun, düşman mısın? Bana cevap
ver. Eğer cevap vermezsen, sana zarar vereceğim.” Demircioğlu bıyık altından gülmeye13 başladı.
Kendi kendine “Ben şimdi adımı söylersem, bu adam buradan kaçar. Ya da bana kılıcı ile saldırır.
Ben de ona saldırırım. Bu adamı canlı olarak Türkiye toprağına götürmem gerekiyor. Köroğlu’na
söz verdim.” diye düşündü. Demircioğlu bir hile14 düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra Reyhan
Arap’a doğru elleri ile bir şeyler anlatmaya başladı. İşaretler ile konuşamadığını ve az duyduğunu
anlatıyordu. Söyleyeceği şeyi kulağına yüksek sesle söylemesi gerektiğini anlatıyordu. O zaman
Reyhan Arap anladı ki bu adam hem az duyuyor hem de konuşamıyor. “Eğer beni duysaydı benden
korkardı. Çünkü benim adımdan herkes korkar. Benim yiğit bir adam olduğumu herkes bilir.” diye
düşündü.
Bir müddet sonra15 Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına yaklaşmaya karar verdi. Ona
nereli olduğunu ve kim olduğunu sormak istedi. Reyhan Arap, Demircioğlu’na yavaş yavaş
yaklaştı. Demircioğlu da yumruğunu sıkmıştı16. Reyhan Arap, Demircioğlu’nun yanına geldiği
anda Demircioğlu, Reyhan Arap’ın kolunun altına bir yumruk attı. Yumruğu kolunun altına atmıştı.
Peki, neden? Çünkü insanın en zayıf yeri kolunun altıdır. Birisi kolunun altına vurursa nefesin
kesilir, hiç nefes alamazsın. Reyhan Arap’ın da nefesi kesildi. Alapaça’nın üzerinden yere düştü.
Reyhan yere düştüğü anda Demircioğlu hemen atından aşağıya indi. Reyhan Arap’ın ellerini ve
ayaklarını bağladı. Daha sonra yanına oturdu. Reyhan Arap bayılmıştı17 ve onun uyanmasını
beklemeye başladı.

On beş dakika sonra Reyhan Arap uyandı. Uyandığı zaman gördü ki elleri, kolları
bağlanmış. Onu bağlayan adam da yanında oturuyor. O zaman yanında oturan adama seslendi:
Ey delikanlı, sen kimsin? İn misin cin misin?18 Bana nasıl vurdun öyle, nefesim kesilmiş,
bayılmışım. Bana cevap ver. Nereden geliyorsun? Nerelisin? Adın nedir?
Demircioğlu yine19 hiç konuşmadı. Sorulara cevap vermedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Reyhan Arap’a sazı ile cevap vermek istedi. Birlikte dinleyelim bakalım20, Demircioğlu, ne
söylemiş:
Sorarsan Türkiye vatan u yurdum
(Nereli olduğumu sorarsan, Türkiye’dir vatanım)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

237
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Esas Erzurumlu vatan u ilim


(Doğduğum şehir Erzurum’dur)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Şimdi bu gelişim Çamlıbeli'nden


(Şimdi Çamlıbel’den geliyorum)
Bir kimse kurtarmaz benim elimden
(Hiç kimse kurtulamaz benden)
Gel ayrılma sen kardeşin yolundan
(Dinle bu kardeşinin sözünü)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Demircioğlu derler bana)

Sanma ki bu yeri ben mülk ederim


(Bu şehri alacağımı düşünme)
Gelmesen zor ile alır giderim
(Eğer benimle gelmezsen, seni zorla götüreceğim)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Demircioğlu'dur Kenan’dır adım


(Benim adım Demircioğlu Kenan’dır)
Seni götürmektir benim muradım
(Seni buradan götürmek istiyorum)
Köroğlu'dur orda benim üstadım
(Köroğlu’dur benim liderim21)
Gör Demircioğlu diyerler bana
(Bana Demircioğlu derler)

Reyhan Arap elleri, ayakları bağlı bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Ne yapacağını
şaşırmıştı22. Hiçbir şey söylemeden Demircioğlu’nun yüzüne bakıyordu. Demircioğlu, Reyhan
Arap’a seslendi “Ey, Reyhan Arap. Neden yüzüme kötü kötü bakıyorsun? Bana cevap ver. Eğer

238
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

benimle gelirsen, seni Çamlıbel’e götüreceğim. Eğer gelmiyorum dersen, o zaman seni atıma
bağlayıp götüreceğim. Elin, kolun bağlıdır. Benden kurtulamazsın.” Reyhan Arap’ın yapabileceği
hiçbir şey yoktu. Çünkü elleri, kolları bağlı. Bir kişinin elleri, kolları bağlı olduğu zaman bu kişi
Zaloğlu Rüstem* olsa hiçbir şey yapamaz.

Zaloğlu Rüstem

*İran edebiyatının ünlü kahramanıdır. İran şairi Firdevsî'nin Şehname adlı kitabında büyük bir kahraman
olarak anlatılır. Rüstem, edebiyat kitaplarında Rüstem-i Zâl olarak bilinir. Ama insanlar ona Zaloğlu Rüstem diye
seslenirdi. İranlılar ile Türkler arasındaki savaşlarda büyük kahramanlık, güçlülük ve yiğitlik göstermiştir. Bu sebeple
özellikle pehlivan, yiğit, hükümdar gibi kişileri övmek (güzel söz söylemek) için Zaloğlu Rüstem'in adı kullanılır.

Demircioğlu baktı ki Reyhan Arap cevap vermiyor. Tekrar ona seslendi “Arkadaş, ölünceye
kadar benimle kardeş olur musun? Benim ile birlikte yaşar mısın? Benim ile birlikte savaşır mısın?
Benim ile birlikte sefa sürer misin, eğlenir misin? Eğer bana söz verirsen, ellerini ve ayaklarını
çözeceğim. Benden önce sen Çamlıbel’e gideceksin. Oraya gittiğinde Köroğlu’nu bulacaksın. Onun
elini öpeceksin. Köroğlu’nun defterine adını yazacaksın. Onunla arkadaş olacaksın. Eğer bunları
yaparsan, Çamlıbel’e geldiğimde ben de senin ile arkadaş olurum. Ölünceye kadar kardeş oluruz.
Eğer söz vermezsen, benden kaçsan da seni yakalarım. Şimdi bana cevap ver. Ölmek mi istersin
yoksa23 benimle kardeş olup yaşamak mı istersin?”
Reyhan Arap, Demircioğlu’nu dinledikten sonra:
Ey yiğit! Bana biraz zaman ver. Düşünmek istiyorum.
Sana düşünmek için bir saat süre veriyorum.
Reyhan Arap aşağı yukarı bir saat24 ne yapacağını düşündü. Elleri, kolları bağlı şekilde
yerde oturuyordu. Kendi kendine “Eğer ben bu adamın söylediklerini kabul etmezsem, beni zorla
götürecek. Götürdüğü yerde de beni öldürecek. Yaşamak ölmekten daha iyidir. En iyisi25 ben bu
adamın söylediklerini kabul edeyim.” diye düşündü. Daha sonra Demircioğlu’na seslendi “Ey yiğit!
Anladım ki sen benden daha yiğitsin. Söylediklerini kabul ediyorum. Seninle ölünceye kadar kardeş
olacağıma söz veriyorum.” Demircioğlu, Reyhan Arap’tan bu cevabı duydu. Hemen onun yanına
geldi. Reyhan Arap’ın ellerini ve ayaklarını çözdü. Birbirleri ile kucaklaştılar26. Bir saat önce
düşmandılar, şimdi kardeş, arkadaş oldular. Demircioğlu:
— Ey kardeş! Şimdi sen benden önce Köroğlu’nun yanına git. Çamlıbel’e vardığında, oraya
gittiğinde Köroğlu’nun defterine adını yaz. Onun ile kardeş ol. Ben de senin arkandan
geleceğim.
— Baş üstüne, ey kardeş!

239
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

— Ey Reyhan Arap, ben şimdi sana son olarak bir şey söylemek istiyorum.
— Buyur, kardeş. Seni dinliyorum.
— Şimdi ben senin ellerini, ayaklarını çözdüm. Sana atın Alapaça’yı veriyorum. Eğer sen
atın ile Çamlıbel’e gitmezsen, benden kaçarsan, seni bulurum. Nereye gidersen, senin
arkandan gelirim. Eğer beni kandırırsan27, seni bulurum ve öldürürüm. Seni hiç kimse
kurtaramaz. Bunu bilmeni istiyorum.
— Ey kardeş, yiğit adam yalan söylemez. Ölünceye kadar senin ile Çamlıbel’de
yaşayacağıma, senin ile savaşacağıma söz veriyorum.
— Tamam, kardeş, şimdi sen Çamlıbel’e git. Ben biraz bu Kenan ülkesini gezeceğim. Daha
sonra Çamlıbel’e geleceğim.

Reyhan Arap, dikkatli bir şekilde Demircioğlu’nu dinledi. Daha sonra atı Alapaça ile
Çamlıbel’e doğru hareket etti. Demircioğlu da hemen Kenan şehrinden içeri girmişti. Demircioğlu
şehre girdiğinde saat çok geç olmuştu. Daha da şehrin içerisine doğru ilerledi. Bir bahçenin28 önüne
geldiğinde dinlenmek için durdu. Baktı ki bahçenin içerisinde çok fazla çiçek var. Demircioğlu bu
bahçeyi çok beğenmişti. Ama bilmediği bir şey vardı. Bu bahçenin sahibi Kenan ülkesinin
padişahının kızı Mine Sultan’dı. Mine Sultan bu bahçeyi çok severdi. Bu bahçenin iki tane
bahçıvanı29 vardı. Gece olduğunda bir tanesi evine giderdi. Diğeri ise bahçeyi yabancılardan
korurdu. O gece bahçede kalan bahçıvan uyuya kalmıştı30. Demircioğlu sessiz bir şekilde bahçenin
kapısına yaklaştı. Baktı ki kapı açık. Bahçıvan ise kapının yanında uyuyor. Cebinden çıkardığı ilacı
bahçıvanın burnuna tuttu. Bahçıvan tamamen bayılmıştı. Onu bahçenin içerisine taşıdı. Daha sonra
atı ile bahçeden içeri girdi. Demircioğlu’nun atı bahçedeki çiçekleri hemen yemeye başladı.
Demircioğlu ile atı bu bahçede dinlenmeye devam etsinler. Bakalım Mine Sultan ne yapıyor?
Demircioğlu bahçede dinlenirken Mine Sultan da sarayında uyuyordu. Mine Sultan gecenin
bir vakti31 aniden uyandı. Çok susamıştı. Yan odadaki hizmetçiye seslendi:
— Ey kız!
— Buyurun Sultanım.
— Bana bahçeden soğuk su getir. Çok susadım.
— Baş üstüne Sultanım.
Hizmetçi kız su almak için bahçeye geldi. Baktı ki bahçenin içerisinde iri yarı bir adam ve
bir de at var. Adam oturmuş dinleniyor. Atı da çiçekleri yiyor32. Hizmetçi kız bahçeden içeri girdi
ve Demircioğlu’na ağlayarak seslendi:

240
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ey adam, sen bu bahçeye nasıl girdin? Sen deli misin? Yoksa eşkıya mısın? Bu bahçede
ne yapıyorsun? Allah’tan korkmaz mısın? Çiçeklerimizi neden mahvettin?33
Demircioğlu gülerek cevap verdi:
— Kızım, benden korkmana gerek yok. Sadece atım aç. Onu besliyorum.
— Ey adam, burası çayır34 mıdır? Neden atını burada besliyorsun? Hani ot35 nerede?
— Kızım, benim atım ot yemez.
— Ne yer?
— Sadece çiçek yer. Atımın karnı doyduktan sonra gideceğim.
Hizmetçi kız bu cevabı duyduğunda hemen Mine Sultan’ın yanına koştu:
— Hey Mine Sultan!
— Ne oldu?
— Bir tane eşkıya bahçenize girmiş. Atı da çiçeklerin hepsini yemiş.
Mine Sultan hizmetçi kızın söylediklerini duyduğunda çok kızmıştı. Hemen koşarak
bahçesine gitti. Bahçeye geldiğinde Demircioğlu oradaydı. Atı ise çiçekleri yiyordu. Mine Sultan
ağlayarak Demircioğlu’na seslendi:
— Ey eşkıya, bu bahçeye girmene kim izin verdi? Allah’tan korkmaz mısın?
Demircioğlu, Mine Sultanı gördüğünde onun güzelliğine vurulmuştu. Onu çok beğenmişti.
Onun daha fazla üzülmesini istemiyordu
— Kızım, ağlama. Tamam, gidiyorum. Ama sana birkaç söz söylemek istiyorum.

Demircioğlu, Mine Sultan’ı beğendiğini ona söylemek istedi. Atının arkasından sazını eline
aldı. Bakalım Mine Sultan’a neler söylemiş:
Ayın hilâline benzer kaşların
(Kaşların ayın hilaline36 benzer)
İnci yü mercandır sıra dişlerin
(Dişlerin ise inci37gibidir)
Dalındaki örük örük saçların

241
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

(Saçlarını örmüşsün38)
Salı vermiş teli dala uygundur
(Saçlarını salar39 ise daha güzel durur)

Görmedim sen gibi güzel bir meral


(Ben senin gibi güzel birini görmedim)
Her kim dertli olsa dermana yarar
(Güzelliğin sorunları yok eder)
Altın mücevherden yapılan kemer
(Altından yapılan kemer)
Kıstırmışın bele uygundur
(Beline de çok güzel olur)

Mine Sultan hem ağlıyor hem de Demircioğlu’nu dinliyordu. Demircioğlu sözlerine son
verdiğinde Mine Sultan’a dönerek:
— Kızım, sana bu sözleri söylemek istedim. Atım da bahçendeki çiçekleri yedi. Bundan
dolayı özür dilerim. Şimdi ben gidiyorum.
Demircioğlu oradan ayrılmadan önce bir kez daha Mine Sultan’a baktı. Kendi kendine
“Ulan! Eğer ağam Köroğlu bana kızmasa, ben bu kızı yanımda götürürüm. Ama ağam Köroğlu
bana kızar. Beni arkadaşlıktan çıkarır. Ben Türk evladıyım. Bu kızı kaçırmak bana yakışmaz40.”
diye düşündü. Demircioğlu bahçeden çıkarken, Mine Sultan seslendi:
— Ey eşkıya! Şimdi Reyhan Arap’ı buraya çağırıyorum. O sana yaptıklarının cezasını41
verir.
Demircioğlu, Mine Sultan’a bakarak cevap verdi:
— Kızım, sen üzülme. Reyhan Arap akşam bu şehirden gitti.
Demircioğlu sözlerini söyledikten sonra atına bindi. Yavaş yavaş şehirden çıktı. Ve Reyhan
Arap’ın arkasından o da Çamlıbel’e doğru yola çıktı. Köroğlu da Çamlıbel’de Demircioğlu ile
Reyhan Arap’ı bekliyordu. Bir gün baktı ki Reyhan Arap geliyor. Ama yanında Demircioğlu yoktu.
Köroğlu dikkatli bir şekilde Reyhan Arap’a baktı. Anladı ki Reyhan Arap düşman değil. Arkadaş
olarak Çamlıbel’e gelmiş. Ama Köroğlu yine de dikkatliydi. Elinde kılıcı ile Reyhan Arap’ın yanına
gitti. Reyhan Arap, Köroğlu’nu görünce:
— Ağa, kılıcını bırak. Defterini aç ve adımı oraya yaz. Ben ölünceye kadar sizin ile kardeş
olacağıma söz verdim.
Köroğlu bu cevabı duyduğunda çok sevindi. Hemen defterini açtı. Reyhan Arap’ın adını
deftere yazdı. Daha sonra beraber sohbet etmeye başladılar. Bir gün sonra Demircioğlu da
Çamlıbel’e ulaştı. Onu, Köroğlu ile Reyhan Arap birlikte karşıladı. Demircioğlu atından indi ve
Köroğlu’nun elini öptü. Daha sonra Köroğlu’na seslendi:

242
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

— Ağam, Padişahımız Sultan Murat’a söz vermiştin. İşte, sana Reyhan Arap’ı canlı olarak
getirdim.

Demircioğlu daha sonra Reyhan Arap’a sarıldı. Birbirlerine güzel sözler söylediler. Bu arada
Köroğlu da Reyhan Arap’a seslendi:
— Oğlum, Reyhan Arap.
— Buyur, ağam.
— Oğlum, Padişahımız Sultan Murat’a bir söz verdim. Seni onun sarayına götüreceğim.
Ama korkmana gerek yok. Padişahımız Sultan Murat seni affedecektir. Ben,
Padişahımız ile konuşacağım. Seni affetmesini isteyeceğim. Ancak ben, seni ellerin ve
kolların bağlı olarak saraya götüreceğime söz verdim. Bu sebeple senin ellerini ve
kollarını bağlamam gerekiyor. Hiç korkma.
— Olur ağam. Eğer ölürsem, Reyhan Arap Türk vatanına kurban olsun42.
Köroğlu, Reyhan Arap’ın ellerini ve kollarını bağladı. Daha sonra onu atı Alapaça’nın
üzerine bindirdi. Kendisi de Kır atın üzerine bindi. Ve ikisi birlikte İstanbul’a doğru harekete
geçtiler. Gece ve gündüz atlarının üzerinde yolculuk ettiler. Bir zaman sonra İstanbul’a geldiler.
Askerler Sultan Murat’a “Köroğlu, Reyhan Arap’ı getirdi.” diye haber verdiler. Sultan Murat da
hemen “İkisini de saraya getirin.” diye emir verdi.

243
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ve Reyhan Arap, Sultan Murat’ın karşısında durdular. Reyhan Arap’ın elleri ve
kolları bağlıydı. İkisi de önlerine bakıyordu. Sultan Murat’a saygı gösteriyorlardı43. Sultan Murat,
Köroğlu’na dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap bu adam mıdır?
— Evet, Padişahım. Bu adam Reyhan Arap’tır. Kenan ülkesinin en güçlü adamı Reyhan
Arap. Elleri ve kolları bağlı onu buraya getirdim. Ama emrinizdedir, siz ne isterseniz
onu yapacak Padişahım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’a baktı. Gülerek:
— Senin padişahın bana bir mesaj gönderdi. Türkiye ülkesinden toprak istiyordu. Eğer
vermezsem bizim ile savaşacağını söylemişti. Seni de askerlerin komutanı44 yapacağını
söylemişti. Ama ne oldu? Türkiye kahramanı seni canlı olarak buraya getirdi.
Reyhan Arap hiç konuşmuyordu. Sadece önüne bakıyordu. Sultan Murat, Köroğlu’na
dönerek:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Bu adamı ne yapacaksın?
— Bu adamı senin sarayına canlı bir şekilde getirdim. Sen ne istersen onu yapacağım. Ama
birkaç söz söylemek istiyorum. Sözlerimi de saz ile söylemek istiyorum.
— Söyle bakalım Köroğlu. Seni dinliyorum.
Köroğlu sazını eline aldı. Bakalım saz ile ne söylemiş:

Bağışla Reyhan’ı şevketlim bana


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Bana kardeş olsun ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)
Beraber duralım vatan elinde
(İkimiz Türkiye ülkesinde yaşayalım)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Reyhan ayrılmamış şöhret-i şandan


(Reyhan Arap sizin ne kadar iyi biri olduğunuzu bilir)
Gel beni ayırma bu kahramandan
(Bu kahramandan beni ayırma)

244
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

Reyhan'ın affını dilerim senden


(Padişahım, Reyhan Arap’ı affet)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Şevketlim ey dinle benim sözümü


(Padişahım lütfen beni dinle)
Kara etme Köroğlu'nun yüzünü
(Lütfen beni üzme)
Bu yiğitten hiç ayırma özünü
(Lütfen bu yiğidi öldürme)
Kardeş olsun bana ölene kadar
(Ölünceye kadar benim ile kardeş olsun)

Köroğlu sözlerine son verdiğinde Sultan Murat, Reyhan Arap’a seslendi:


— Bir şey söylemek ister misin?
— Padişahım, bana söz hakkı verdiğin45 için çok teşekkür ederim. İstersen beni öldür,
istersen beni affet. Eğer beni öldürürsen, ölürüm. Eğer beni affedersen ölünceye kadar
Köroğlu ile Türkiye ülkesinde yaşarım. Her zaman Türkiye ülkesinde, Türk bayrağının
altında yaşarım. Köroğlu ve Demircioğlu’na söz verdim. Ölünceye kadar Türkiye
ülkesinde yaşayacağım.
Sultan Murat, Reyhan Arap’ı dinledikten sonra Köroğlu’na seslendi:
— Oğlum, Köroğlu.
— Buyur Padişahım.
— Reyhan Arap’ı affediyorum. Sana bir söz vermiştim. Eğer Reyhan Arap’ı buraya
getirirsen sana ödül vereceğimi söylemiştim.
Sultan Murat yanında duran yardımcısına seslendi:
— Emir veriyorum. Köroğlu ölünceye kadar Türkiye ülkesinden geçen ticaret46 yapan
kişilerden para alacak. Bu emrimi herkese söyleyin.
Sultan Murat daha sonra Köroğlu’na seslendi:
— Ey Köroğlu, ölünceye kadar zenginlerden vergi alacaksın. Ama eğer insanların
eşyalarına zarar verirsen, insanlara kötülük yaparsan seni yakalarım. Eğer zengin
insanlardan fazla para alırsan, seni bulurum ve öldürürüm.
— Baş üstüne Padişahım. Eğer bu söylediklerinizi yaparsam beni öldürün.
— Tamam, o zaman. Şimdi Reyhan Arap’ı da al ve git. Türkiye ülkesinde istediğin yeri
alabilirsin. Orasını sana veriyorum.

245
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

Köroğlu ile Reyhan Arap, sevinerek oradan ayrıldılar. Atlarına bindiler ve Çamlıbel’e doğru
yola çıktılar. Sultan Murat, Köroğlu’na istediği yeri alabileceğini söylemişti. Köroğlu da Çamlıbel’i
aldı. Çamlıbel Türkiye ülkesinin merkezinde yer alırdı. Tokat, Sivas ve Kayseri şehirlerinin
ortasındaydı. Birçok ticaret yapan kişi buradan geçmek zorundaydı. Köroğlu da buradan
geçenlerden para almaya devam etti. Çamlıbel’i kendisine ve arkadaşlarına vatan yaptı. Orada
arkadaşları ve Kır atı ile birlikte mutlu bir şekilde yaşayıp gitti.

SÖZLÜKÇE

1. Tenha (Desolate, Not crowded) : Kalabalık olmayan, çok az insanın olduğu yer.
2. Gündüz vakti (Day time) : Günün sabahtan akşama kadar süren aydınlık bölümü.
3. Tabii ki (Of course) : Elbette, doğal olarak, işin gereği olarak
4. Han (Public House, Hotel) : Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların gece kalmalarına
yarayan bina. Eski zamanlarda ki hotel.
5. İlerlemek (To move on) : Bulunduğu yerden daha ileriye gitmek, yol almak, hareket
etmek.
6. Pehlivan (Wrestler) : Güreşçi. İri yapılı ve güçlü kimse.
7. Gözlemek (To watch, To monitor) : Dikkatle bakmak, gözlemlemek, bir şeyi veya bir
yeri düşmanlardan korumak, kollamak.
8. Kişnemek (To neigh) : Atın bağırması, atın ses çıkarması.
9. Yaklaşmak (To come closer) : Yakınlaşmak. Aradaki uzaklığı azaltmak veya tamamen
ortadan kaldırmak için ileri gitmek.
10.Titremek (To shake) : Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak. Birinden veya bir
şeyden korkmak, korkuya kapılmak.
11. Allah rast getirmek (To allow to succeed, God helped for something to do) :
Aranmakta olan bir şeyi veya kimseyi beklenmedik bir yer ve zamanda bulmak.

246
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

12. İri yapılı (Well built) : Uzun boylu ve etine dolgun (kimse), iri kıyım, güçlü, kuvvetli
kimse.
13. Bıyık altından gülmek (To laugh up one's sleeve) : Bir kişiye sevindiğini belli
etmemeye çalışarak gülümsemek. Gizliden gülmek.
14. Hile (Trick) : Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan şey.
15. Bir müddet sonra (After a while) : Bir miktar zaman sonra. Belli bir zaman sonra.
16. Yumruğu sıkmak (To clench a fist) : Birine vurmak için hazırlanmak.
17. Bayılmak (To faint, To pass out) : Uyur gibi olmak, kendinden geçmek, kendini
kaybetmek.
18. İn misin cin misin? (Who are you?) : Genellikle masallarda `insan mısın, cin misin?`
anlamında kullanılan bir söz.
19. Yine (Again) : Yeniden, bir daha, tekrar, gene.
20. Bakalım (Let's...) : İçinde bulunduğu cümleye merak anlamı katan söz.
21. Lider (Leader) : Bir kişinin örnek aldığı ve sevdiği kimse.
22. Şaşırmak (To be suprised) : Ne yapacağını bilememek.
23. Yoksa (Or) : Aksi takdirde anlamında kullanılan bir söz.
24. Aşağı yukarı bir saat (Approximately, About an hour) : Bir saate yakın bir zaman.
25. En iyisi (The best of something, Best option is…) : Yapılabilecek en güzel şey.
Yapılacak en doğru şey.
26. Kucaklaşmak (To hug each other) : Biri ile sarılmak. Sevindiğini sarılarak göstermek.
27. Kandırmak (To trick someone) : Birini aldatmak. Birine yalan söylemek. Birine hile
yapmak.
28. Bahçe (Garden) : Evlerin önünde bulunan boş yer.
29. Bahçıvan (Gardener) : Bir bahçenin düzenlenmesi ve bakımıyla görevli kimse.
30. Uyuya kalmak (To fall a sleep) : Aniden uyumak. Uyumak.
31. Gece vakti (Night time) : Güneş battıktan sonraki karanlık bölüm.
32. Yiyor (…is eating) : Yemek yeme işlemini yapmak.
33. Mahvetmek (To destroy something) : Yok etmek. Birşeyi bozup işe yaramaz hale
getirmek.
34. Çayır (Grassland) : Hayvanların beslendiği yer, tarla.
35. Hani ot? (Where is the grass?) : Otun (Çimen) nerede olduğunu ifade eden soru
cümlesi.
36. Hilal (Moon) : Ay
37. İnci (Pearl) : Kıymetli, değerli süs eşyası.
38. Saç örmek (To hair weave) : Saçların birbirine bağlanması.
39. Saçları salmak (To free hair) : Saçları bağlamamak.

247
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

40. Bana yakışmaz (This is not the right thing to do) : Bir davranışın doğru olmadığını
kabul etmek.
41. Ceza (Punishment) : Uygunsuz davranışlarda bulunanlara uygulanan üzüntü, sıkıntı,
acı verici işlem.
42. Kurban olmak (To sacrifice oneself for) : Bir kimse veya bir şey için kendini yok etmek.
43. Saygı göstermek (To respect someone) : Birine değer vermek.
44. Komutan (Commander, General in army) : Bir asker topluluğunun başı, kumandan.
45. Söz hakkı vermek (To give a say) : Birine konuşması için izin vermek.
46. Ticaret (Commerce, Business) : Bir şeyi alıp satma işi.

4. Sonuç
Dil öğretiminin temel unsurlarından bir tanesi de kültür aktarımıdır. Batılı dillerin ana dili
olarak konuşulduğu ülkelerde bu durum bir devlet politikası hâlini almış bulunmaktadır. Bu amaç
doğrultusunda yüzyıllardır dillerini öğrettikleri topluluklara aynı zamanda kültürlerini de
öğretmektedirler. Bir nevi dillerini yumuşak güç (Soft Power) olarak kullanmaktadırlar. Bu
bağlamda bu ülkeler kültürlerini hedef kitleye aktarırken sinema, belgesel, afiş, reklam filmleri,
roman, hikâye, ders kitabı vb. gibi farklı materyaller kullanmaktadır.
Ülkemizdeki bazı kurum ve kuruluşların da son zamanlarda düzeye uygun seviyelendirilmiş
kültürel öğeleri barındıran okuma kitapları (readers) hazırlamaya başladığı görülmektedir. Elbette
bu kitapların sayısı yeterli düzeyde değildir. Bu noktada Türkçeyi yabancı dil olarak öğretimi
alanında çalışan araştırmacılar ve akademisyenlerin benzer çalışmalar ortaya koyması
gerekmektedir.
Türk yurtlarında ve komşu ülkelerde farklı farklı versiyonları bulunan ve yüzyıllardır çok
geniş bir coğrafyada anlatılan Köroğlu Destanı’nın Anadolu sahası anlatılarından Behçet Mahir
anlatısında yer alan “Demircioğlu ile Reyhan Arap” kolunu B1 düzeyine uygun olarak
seviyelendirmeyi amaçlayan bu çalışmanın, Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında
eksikliği hissedilen seviyelendirilmiş okuma metni sayısına bir katkı sunacağı öngörülmektedir.
Kaynaklar
AHOUR, T., RASOULIZADEH, M. and BEHNAM, B. (2013). Analysis of the “Gone with the Wind” and its
Simplified Version in terms of Lexical Structure. International Journal of Applied Linguistics &
English Literature, C. 2, S. 4, 39-49.
ALDERSON, J. C. (1984). Reading in a foreign language: a reading problem or a language problem? in J.
C. Alderson and A. H. Urq'uhart (eds.): Reading in a Foreign Language. London: Longman
ALLEN, D. (2009). A study of the role of relative clauses in the simplification of news texts for learners of
English. System, C. 37, S. 4, 585–599.
ALUÍSİO, S., SPECİA, L., GASPERIN, G. and SCARTON, C. (2010). Readability assessment for text
simplification, In Proc. of the NAACL HLT 2010 Fifth Workshop on Innovative Use of NLP for
Building Educational Applications. Los Angeles, California.
AYDIN, M. (2015). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Kullanılan Ders ve Okuma Kitaplarındaki
Kelime Sıklığı ve Seviyelerine Göre Sözcük Hazinesi Çalışması. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü.

248
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

BATUR, Z., GÜLVEREN, H. ve BEK, H. (2010). Öğretmen Adaylarının Okuma Alışkanlıkları Üzerine Bir
Araştırma: Uşak Eğitim Fakültesi Örneği. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S. 1, 32-49.
BHATIA, V. K. (1983). Simplification v. Easification – The Case of Legal Texts. Applied Linguistics. C. 4,
S. 1, 42-54.
BONDANZA, A., KELLY, K., and TREEWATER, A. (1998). Means of improving reading comprehension.
Dominican College School of Education. Retrieved from ERIC database. (ED424567).
BOTT, S., SAGGİON, H. ve MİLLE, S. (2012). Text Simplification Tools for Spanish. LREC.
CANDIDO, A., MAZIERO, E., GASPERIN, C., PARDO, T., SPECIA, L. and ALUÍSİO. S. M. (2009).
Supporting the adaptation of texts for poor literacy readers: a text simplification editor for Brazilian
Portuguese. In Proc. of the Fourth Workshop on Innovative. Use of NLP for Building Educational
Applications, Boulder, Colorado.
CARRELL, P. L. (1991). Second Language Reading: Reading Ability or Language Proficiency? Applied
Linguistics, C. 12, S. 2, 159–179.
COADY, J. (1979). A psycholinguistic model of the ESL reader' in R. Mackay, B. Barkman, and R. R. Jordan
(eds.): Reading in a Second Language. Rowley, Mass.: Newbury House.
ÇELİK, E.C. (2006). Sesli ve Sessiz Okuma İle İçten Okumanın Karşılaştırılması. D. Ü. Ziya Gökalp Eğitim
Fakültesi Dergisi, C. 7, S. 1 18-30.
DAELEMANS, W., HÖTHKER, A. and SANG. E. T. K. (2004). Automatic sentence simplification for
subtitling in dutch and english. In Proc. of the 4th International Conference on Language Resources
and Evaluation, Lisbon, Portugal.
DE BELDER, J. and MOENS, M. F. (2010). Text simplification for children. In Proc. of SIGIR 2010
Workshop Towards Accessible Search Systems, Geneva, Switzerland.
DEMİREL, Ö. (1990). Yabancı Dil Öğretimi. Ankara: USEM Yayınları.
DURKİN, D. (1989). Teaching them to read (fifth edition). Boston: Allyn and Bacon
DURMUŞ, M. (2013a). Metin Değiştirimin Dilbilimsel Süreçleri, JASSS, C. 6, S. 4, 391-408.
DURMUŞ, M. (2013b). İkinci/Yabancı Dil Öğretiminde Özgün ve Değiştirilmiş Dilsel Girdi Üzerine. Turkish
Studies, C. 8, S. 1, 1291- 1306.
EROL, H. F. (2014). Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Temel Seviyede Kelime Edinimi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
GÖĞÜŞ, B. (1978). Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Ankara: Gül Yayınları.
GÖZ, İ. (2003). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü. Ankara: TDK.
GRABE, W. and STOLLER, F. (2020). Teaching and Researching Reading. New York: Routledge.
HARIS, A.J., and SIPAY, E.R. (1990). How to increase reading ability: A guide to developmental and
remedial methods. Longman, New York.
HILL, D. (1997). Survey review: Graded readers. ELT Journal, 51, 57–81.
HONEYFIELD, J. (1977). Simplification, TESOL Quarterly, C. 11, S1 4, 431-440.
KARATAY, H. (2018) Okuma Eğitimi Kuram ve Uygulama. Ankara: Pegem Akademi.
KARATAY, H. ve Kaya, S. (2019). Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bağlaçlar için Çerçeve
Programı, International Journal of Languages’ Education and Teaching (IJLET), C. 7, S. 4, 1-23.
KRASHEN, S. (1985). The Input Hypothesis: Issues and Implications. Longman.
LONG, M. H. (1996). The role of linguistic environment in second Language acquisition. In W. C. Ritchie, &
T. K. Bhatia (Eds.), Handbook of Second language acquisition, San Diego: Academic Press.

249
Halil Ziya ÖZCAN & Zekerya BATUR

LOTHERINGTON-WOLOSZYN, H. (1993). Do Simplified Texts Simplify Language Comprehension for


ESL Learners? In M. L. Tickoo (Ed.), Simplification: Theory and Application. SEAMEO Regional
Language Center, Singapore.
JOLLY, D. (1978). 'The establishment of a self-access scheme for intensive reading.' Paper presented at the
Goethe Institute, Paris: British Council Colloquium on Reading.
MARGARIDO, P. R. A., PARDO, T. A. S., ANTONIO, G., FUENTES, V. B., AIRES, R., ALUISIO, S. M.
and FORTES, R. P. M. (2008). Automatic summarization for text simplification: evaluating text
understanding by poor readers. Companion XIV Brazilian Symposium on Multimedia and the Web, 310-
315.
MAPLESON, D. L. (2006). Post-Grammatical Processing for Discourse Segmentation, Unpublished doctoral
dissertation, University of East Anglia, Norwich.
NATION, P. (2001). Learning Vocabulary in Another Language. Cambridge, England: Cambridge University
Press.
NUNAN, D. (1999). Second Language Teaching and Learning. Heinle & Heinle, London.
OĞUZ, Ö. (2004). Destan tanımı ve eski Türk destanları. Milli Folklor, C. 62, S. , 5-7.
OH, S. Y. (2001). Two Types of Input Modification and EFL Reading Comprehension: Simplification versus
Elaboration. Tesol Quarterly, C.35, S. , 69-96.
ÖLKER, G. (2011). Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü (1945 – 1950 arası ).Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
ÖZCAN, H. Z., BATUR, Z. ve SAĞCAN, Y. C. (2019). Ortaokul Öğrencilerinin Okuma Eğilimlerinin
İncelenmesi. Avrasya Dil Eğitimi ve Araştırmaları Dergisi, C. 3, S. 1, 33-55
ÖZKAN, İ. (1997). Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili. Türk Dili.
C. 549, S. 2, 223-233.
PARKER, K. and CHAUDRON, C. (1987). The effects of linguistic simplification and elaborative
modifications on L2 comprehension. University of Hawai’i Working Papers in ESL, C. 6, S. , 107–
133.
PETERSEN, S.E. and OSTENDORF, M. (2007). Text simplification for language learners: a corpus analysis.
In Workshop on Speech and Language Technology for Education, Pennsylvania, USA.
SAGGION, H., GÓMEZ-Martínez, E., ETAYO, E., ANULA, A. ve BOURG, L. (2011). Text Simplification
in Simplext. Making Text More Accessible. Procesamiento de Lenguaje Natura, 47, 341-347.
SANDOM, M. (2013). Investigation into the efficacy of text modification:
What type of text do learners of Japanese authenticate? Yayımlanmamış
Doktora Tezi. School of Languages and Cultures, Victoria University of Wellington.
SERETAN, V. (2012). Acquisition of Syntactic Simplification Rules for French. Proceedings of the Eight
International Conference on Language Resources and Evaluation
SIDDHARTHAN, A. (2004). Syntactic simplification and text cohesion. Yayımlanmamış Doktora Tezi.
University of Cambridge.
SPECIA, L. (2010). Translating from Complex to Simplified Sentences, (Eds. T.A.S. Pardo et al.). PROPOR
2010, LNAI 6001, 30–39.
TEKE, T. (2020). Özbek Sahası Türk Destanlarında Kadın. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Bartın
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TINKER, M. A. and MCCULLOUGH. M. C. (1968) Teaching Elementary Reading. (Third Edition). New
York: Appleton-Century-Crofts.
WITTROCK, M. C. (1981). Reading comprehension. In F. J. Pirozzolo, & M. C. Wittrock (Eds.),
Neuropsychological and cognitive processes in reading. New York: Academic-Press.

250
Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Bir Metin Uyarlama Örneği: Köroğlu Destanı

URANO, K. (2000). Lexical Simplification and Elaboration: Sentence comprehension and incidental
vocabulary acquisition. Unpublished master's thesis, University of Hawai'i at Manoa, Honolulu.
VUCIC, M., KRALJIK, H. and VUKOVIC, N. (2000). Text Attack – Taking the Text Beyond the Page.
15.03.2021 tarihinde
http://webcache.googleusercontent.com/search?q=cache:djqH1gVNarsJ:old.hltmag.co.uk/mar03/mart
mar034.doc+&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr adresinden erişim sağlandı.
YETİŞ, K. “Destan”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cilt: Sayfa aralığı. İstanbul: Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü, 2007.
YILDIRIM, D. (1983). Köroğlu Destanının Orta Asya Rivayetleri. Köroğlu Semineri Bildirileri, Ankara
https://tr.wikipedia.org/wiki/rüstem (Erişim Tarihi: 05/04/2021)

251
Başaran, U. ve Çelik, A. (2021). Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine
Folklorik Bir İnceleme, Folklor Akademi Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, 252 – 264.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 29.06.2021
Kabul / Accepted: 16.08.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

KADIN AĞZI TÜRKÜLERDE KADININ ANNE ROLÜ ÜZERİNE FOLKLORİK BİR


İNCELEME*

Uğur BAŞARAN** & Ayşegül ÇELİK***

Öz
Daima bir ezgiyle söylenen, ilk düzenleyicisinin halkın içinden biri olduğu halde zamanla, ortaya çıkardığı
ürünle birlikte anılmadığı, unutulmuş kişiler olan türküler, halk edebiyatının konu kadrosu bakımından en zengin
türlerindendir. Türkü terimi, koşma, semai, destan, varsağı ve mani gibi nazım şekilleriyle birlikte güzelleme,
koçaklama, taşlama ve ağıt gibi nazım türlerini de içine alan oldukça kapsayıcı bir terimdir.
Güfteleri ile edebiyat bilimcilerinin, besteleri ile de müzikologların inceleme alanına giren türküler, içinden
çıktığı toplumu inceleyen bilim insanları için önemli veriler sunmaktadır. Ayrıca, kuşaklar arasındaki kültürel
bağlantıyı sağlayan anonim halk edebiyatı ürünleridir. Yalnızca besteleri ile değil, güfteleri ile birlikte var olmaları
dolayısıyla türküler, halk şiirinin de en önemli kaynaklarındandır.
Türküler, anonim halk edebiyatı ürünleridir ancak diğer anonim ürünlere göre türkülerin, ilk olarak bir ferdin
zihninden çıktığı daha belirgindir. Türküler, üretildikleri ilk anda bir bireye aittirler fakat sözlü gelenek içinde genellikle
türkülerin ilk üreticisi unutulur ve bu ürünler toplumun ortak malı haline gelir. Toplum da kendi kültürlerine ait pek
çok kodu türküler vasıtasıyla dile getirerek yaşatırlar.
Bu çalışmada, kültürel kodları bünyesinde barındıran bir tür olarak türkülerdeki anne rolü incelenmiştir.
Çalışmayı sınırlandırmak amacıyla anne rolünün arandığı türküler üreticisinin kadın olduğu türküler olarak
belirlenmiştir. Bunun için de TRT repertuvarında yer alan ve üreticisinin kadın olduğu tespit edilen 434 türkü tespit
edilmiş ve bunların içinden kadının anne rolüne dair veri elde edilebilen 73 türkü metni ele alınmıştır. Söz konusu 73
türküde kadının anne rolüne dair farklı perspektiflerin olduğu görülmüştür. Anne rolüne bürünen kadının türküde etken
mi yoksa edilgen mi olduğu, annelik olgusuna genel olarak kadınların nasıl yaklaştığı gibi hususlar üzerine fikir
yürütülmüştür. Kadın ağzı türkü olarak nitelendirilen bu türkülerle ilgili genel bilgi ve değerlendirmelerden sonra söz
konusu türküler içerisinden 5 türkü detaylı bir biçimde incelenmiştir. İncelemede annelik, türkülerde iki alt başlıkta
değerlendirilmiştir. Bunlar, “Ülkü Rol Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik”tir. Böylelikle Türk
kültüründe kadına atfedilen en önemli ve kutsal rol olan annelik, bizzat annelerin veya anne adaylarının gözünden
ortaya konulmuş ve ilgili türküler üzerinden değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Anahtar Sözcükler: Halk kültürü, Anonim Halk Edebiyatı, Türkü, Toplumsal cinsiyet, Anne rolü.

A FOLKLORIC INVESTIGATION ON THE ROLE OF THE MOTHER AT FOLK SONGS


PERFORMED BY WOMEN

Abstract
The folk songs which are always sung with a tune, although the first editor was one of the people who were
forgotten, were not mentioned with the product created by them over time, is one of the richest genres of folk literature

*
Bu makale, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalında Dr. Öğr. Üyesi
Uğur BAŞARAN danışmanlığında Ayşegül ÇELİK tarafından hazırlanan “TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri” adlı
yüksek lisans tezinden üretilmiştir.
** Dr. Öğr. Üyesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Halk Bilimi Bölümü, Sivas/Türkiye,

[email protected], ORCID: 0000-0002-4736-400X


*** Yüksek Lisans Öğrencisi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı,
Sivas/Türkiye, [email protected], ORCID: 0000-0003-3966-3613

252
in terms of subject staff. The term of folk song is a very comprehensive term that includes verse forms as koşma, semai,
destan, varsağı and mani, as well as types of verse such as beautification, koçaklama, satire and lament.
The folk songs which are within the scope of the study of literary scientists with their lyrics and musicologists
with their compositions, provide important datas for scientists who study the society from which they come from.
Additionally, anonymous folk literature products that provide the cultural link between generations. Folk songs are one
of the most important sources of folk poetry since they exist not only with their compositions but also with their lyrics.
Folk songs are anonymous folk literature products but according to other anonymous products, it is more
evident that folk songs first emerged from the mentality of an individual. Folk songs belong to an individual at the first
time they are produced but in the oral tradition, the first producer of the folk songs is often forgotten and these products
become the common property of society. The society also keeps alive bu expressing many codes belonging to their own
cultures through folk songs.
In this study, the role of mother in folk songs as a genre that embodies cultural codes has been examined. In
order to limit the study, it was determined that the producer of the folk songs in which the role of mother was sought
was a woman. For this, 434 folk songs in the TRT repertoire whose producers were determined to be women were
identified and 73 folk songs texts from which data on the role of women as mothers could be obtained were discussed.
It has been observed that there are different perspectives on the mother role of women in the 73 folk songs. Opinions
have been made on issues such as whether the women who plays the role of mother is active or passive in the folk songs
and how women generally approach the phenomenon of motherhood. Among these folk songs, 5 folk songs were
examined in detail after general information and evaluations about these folk songs which are described as women’s
mouth folk songs. In the study, motherhood was evaluated in two sub-titles in folk songs. These are “The Ideal Role
Motherhood” and “The Role That Brings Sacrifice Pleasure: Motherhood”. Thus, motherhood which is the most
important and sacred role attributed to women in Turkish culture, has been revealed through the eyes of mothers or
expectant mothers themselves and the evaluations were made on the related folk songs.
Keywords: Folk culture, Anonymous Folk Literature, Folk song, Gender, Mother role.

253
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

1. Giriş
İnsanoğlu, hayatı boyunca başından geçen ve onu etkileyen olaylar karşısında tepkisini
doğrudan veya örtülü bir biçimde vermiştir. Kimi insan bu tepkiyi doğrudan ve anında verirken
kimi insan da içine kapanıktır ve tepkisini doğrudan değil, dolaylı yollardan verir. Sanat eserleri
büyük oranda, insanın tepkisini dolaylı verdiği bağlamlarda ortaya çıkar. Bağırıp çağıramayan,
vurup kıramayan insan bazen, içindeki birikimi sanat eserleri vasıtasıyla ortaya koyar.
Türküler, insanoğlunun yukarıda kısaca değinilen dolaylı tepkileri neticesinde ortaya çıkmış
anonim halk edebiyatı ürünleridir. Söz ile müziğin iç içe geçmişliği ve birer kültür hazineleri
olmaları dolayısıyla türkülerin etki gücü diğer müzik türlerine göre daha fazladır (Vural ve
İstanbullu, 2017: 1). Yüzyıllar boyunca hemen her insanî duyguya ses olan türküler, ezgiye dayalı
hüviyetleri vesilesiyle duygu aktarımında başarılı olmuş ve nesiller arasında estetik yapılarını da
koruyarak köprü vazifesi görmüştür.
Türküler sadece üreticilerinin ve/veya içinden çıktığı toplumun duygu ve düşünce
dünyalarını yansıtmakla kalmaz. Aynı zamanda üretildiği bölgenin coğrafî özelliklerini de yansıtma
özelliğine sahiptir. Türkü ritimlerinde coğrafî şartların etkili olduğunu öne süren Gazimihal’e göre
Karadeniz Bölgesi türkülerindeki ritim şiddetlerinin fırtınalarla, yoğun yağmurlarla, sarp dağlarla ve
derin ormanlarla; Ege ve Akdeniz türkülerinin ritimlerinin saf bir güneş ve açık bir gökyüzüyle; Orta
Anadolu türkü ritimlerinin ise hafif ve ılık havayla ilgisi bulunmaktadır (Gazimihal, 2006: 111).
2. Kadın Ağzı Türkü
Kadın ağzı türkü, duygu ve düşünce kaynağı bakımından kadına ait bir atmosfer taşıyan,
kadınlar tarafından yakılan/üretilen (Yılmaz, 2003: 20) türkülerdir. Erdal da kadın ağzı türküleri,
kadının düşünce dünyasını ve hislerini barındıran, kendi ferdî âlemini yansıttığı diğer ürünler (oya,
dantel, motif vb.) gibi izleyiciye / dinleyiciye anlatan ve aktaran bir halk kültürü ürünü olarak
değerlendirir (Erdal, 2020: 219).
Türkü icrası ve türkü yakıcıları söz konusu olduğunda genellikle akla erkek sanatçılar
gelmektedir. Toplumun genelinde var olan ataerkil sistem sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi
türkü üretimi noktasında da erkeğin ön planda olduğu görülmektedir. Buradaki ön planda olma
durumunun yalnızca üretim miktarıyla bağlantılı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, kadının ürettiği
türkülerin erkek tarafından üretilen türkülerin gölgesinde kalarak baş verme fırsatı bulamamış olma
ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.
3. Çalışmanın Kapsamı ve Yöntemi
Kadının anne rolü üzerine yapılan çalışmalar, genellikle toplumun kabul ve görüşleriyle
örtüştüğü biçimde, erkek penceresinden yapılan çalışmalar olmuştur. Bu çalışmada, anonim olması
sebebiyle ve üreticisi katalizörlüğünde içinden çıktığı toplumun kadına karşı bakış açısını
göstereceği düşüncesiyle türküler seçilmiştir. Türkülerin tamamını ele alıp incelemek bu çalışmanın
sınırlarını aşacağından kişisel arşivimizde bulunan TRT Türk Halk Müziği arşivindeki1 türkü
metinleri taranmıştır. Taranan türküler içinden de kadın tarafından üretildiği anlaşılan 434 türkü
seçilmiştir. Bu türküler içinden de kadının anne rolünü içeren 73 türkü tespit edilmiştir (Çelik 2020:
147). Söz konusu 73 türküyü de ayrı ayrı ele almak bir makale çalışması için oldukça hacimli
olacağından, ilgili türküler üzerine genel bir değerlendirme yapılmış ve içinden kadının anne rolünü
farklı açılardan değerlendirmemizi sağlayacağını düşündüğümüz 5 türkü sondajlama yöntemiyle
seçilerek incelenmiştir. İncelenen 5 türküden hareketle annelik rolleri “Ülkü Rol: Annelik” ve
“Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” olarak iki alt başlıkta incelenmiştir.

254
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kadına toplum tarafından verilen pek çok rol bulunmaktadır.² Bu roller içerisinden anne
rolünün seçilmesinin sebebi, bu rolün tüm roller içinde gerek toplum tarafından gerekse anne
tarafından en çok olumlanan ve kutsallık atfedilen rol olması düşüncesidir. İnceleme yöntemi olarak
öncelikle betimsel analiz yapılmış; sonrasında ise betimlenen unsurlar toplumsal cinsiyet ve toplum
psikolojisi bağlamında yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışma neticesinde anne rolüne bir anne / anne
adayı tarafından yüklenen anlamlarla toplumun genelinin yüklediği anlamların örtüşeceği
hipotezinin geçerliliği de ortaya konmuştur.
4. Toplumsal Cinsiyet Rolleri
Toplumsal cinsiyet rolleri, kadın ve erkek olmanın kültürel anlamları ile ilişkilidir. Her
toplum, kendi belirlediği cinsiyet rollerine bünyesindeki kadın ve erkeklerin dâhil olmasını bekler
(Sol, 2016: 507). Yeryüzünde varlık gösteren iki cinsten biri olan kadının rolü biyolojik unsurlarına
bağlı olarak toplumsal normlara göre belirlenir. Bu rollerde, biyolojik cinsiyet belirleyicidir.
Toplumsal cinsiyet adı verilen olgu da biyolojik cinsiyete bağlı özelliklerle birlikte tanımlanır (Can,
2013: 243).
Birey, cinsiyet farklılığını dünyaya gelmeden önce, toplumun yaptırımına bağlı olarak
yaşamaya başlar ve dünyaya geldikten sonra da bu yaptırımlar içinde kendini bulur/bulmaya çalışır.
Toplum içindeki cinsiyet belirlemeleri renkten (mavi=erkek, pembe= kadın) başlayarak davranışa
kadar geniş bir alanı içine alan yaptırımlarla şekillenir. Dökmen, cinsiyeti, bireyin biyolojik
cinsiyetine dayalı olarak belirlenen demografik bir kategori olarak tanımlar ve toplumsal cinsiyeti
biyolojik unsurdan uzak bir tanımla açıklar. Onu, kadın ya da erkek olmayan toplum ile kültürün
belirlediğini söyler (Dökmen, 2009: 20). Elbette ki bu ayrımın biyolojik faktörlerle de bağlantısı vardır.
Türköne’ye göre “cins” sözcüğü biyolojik olarak dişiyi ve erkeği ifade eder; “cinsiyet”
sözcüğü de bu biyolojik belirlemeye bağlı olarak toplumsal / kültürel olanı ifade eder (Türköne,
1995: 7-8). Hemen her toplumda kadın; erkeklerden sonra gelen, fizyolojik ve duygusal yapısından
dolayı naif, isteklerini, beklentilerini en azından erkek kadar özgürce ifade edemeyen bir cins olarak
karşımızda durmaktadır. Bunda ataerkil erkek otoritesine göre kurgulanan toplumsal düzenin
toplumun maddî ve manevî tüm örgütlenmelerine yayılması çok etkilidir (Başaran, 2018: 71). Bu
belirleyici unsurlar kadını içinde bulunduğu toplumun gelişmişlik düzeyine ya da kapalı olma
durumuna göre sınırlandırmış ve çoğu zaman “kendi” olamadan yaşamaya yöneltmiştir. Eliuz;
biyolojik farklılığın, derin ve çok boyutlu bir toplumsal farklılığa dönüşmesi ile her anlamda
kadının ikincilliğe zorlandığını ve “Kadınlık kurgusunun ötekilik” özelliğine sahip hâle geldiğini
belirtmiştir (Eliuz, 2011: 222). Bu bağlamda kadın, içinde bulunduğu topluluğa karşı iç dünyasında
gelişen, belirginleşen ve yaşayan her duyguyu farklı tavırlarla gösterme çabasına yönelen bir
canlıya dönüşür. Kadınlık bir bakıma” biyolojik yazgı” hâline gelir (Leoff, 1999: 87).
Bora, toplumsal cinsiyet olgusunda kadınlık ve erkekliğin biyolojik bir temeli olduğunu ve
bunun değişmediğini ancak cinsiyetin bu temelden ibaret olmadığını, onun üzerine kurulan
toplumsal bağlama göre değişen bir örüntü olduğunu ifade eder (Bora, 2005: 37). Toplumun ve
kültürün belirlediği cinsiyet farklılığı, bireylerin cinsel yönelimlerini de doğrudan etkiler.
Geleneksel yapılarda, toplum içinde üzerine düşen rolleri yapmayan veya karşı cinsten rol çalmaya
çalışan bireyler şiddetli bir biçimde ayıplanarak dışlanır / ötekileştirilir. Geleneksel yapıda ortaya
çıkan bu normları Franzoi “kalıp yargı” olarak tanımlar ( Franzoi, 1996’dan aktaran, Dökmen,
2009: 32).
Kısacası, toplumsal cinsiyet rolleri esasen kadınlığın ve erkekliğin sosyal ortamlarda ifade
ediliş şekli olarak tanımlanabilir. Bu ifade ediliş de biyolojik yapıya dayanmaktadır. Söz gelimi, bir
kadını anne rolüne getiren onun doğurganlığı / doğurma potansiyelidir.

255
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

4.1 Kadın Ağzı Türkülerde Anne Rolü


TDK’nin güncel sözlüğünde annenin tanımı şu şekildedir:
“1. isim Çocuğu olan kadın, ana, valide, kocakarı, mader, nene, aba.
2. isim Yavrusu olan dişi hayvan” (URL-2).
Eski Türklerde anne adı yerine “ög” veya “aba” kelimesi kullanılmıştır. Bunlardan “ög”
sözü “öksüz” sözünde günümüzde “anasız kalma” anlamında hala dilimizde yaşamaktadır. “Aba”
sözü ise daha çok eski Türklerde kadın kamları ifade eden bir söz olup, günümüzde “ebe” sözü bu
sözün ifade ettiği anlama en yakın olanıdır (URL-3).
Kadının toplumsal cinsiyet rolünün en önemli olanı ve kutsal sayılanı, cinsine uygun fiziksel
yapının getirdiği annelik rolüdür. Ataerkil toplumlarda anne rolü kadının mutlaka sahip olması
beklenilen ve toplumda değer görmesini sağlayan bir roldür. Bu durum dolayısıyla genellikle
kadınların ulaşmak istediği en önemli rol de annelik olmuştur çünkü toplum tarafından onaylanmak
ve geleneksel kültür içinde kadının kendini gerçekleştirmesi / ispat etmesi için anne rolüne terfi
etmesi beklenir. Kadının gelin gittiği yerde saygınlık kazanması, erkeğin gözüne girmesi, analık
zevkini tatması ve soyun devamı için doğurmalıdır çünkü doğuramayan kadınlar horlanır (Örnek,
1977: 132).
Üreticisinin kadın olduğu (kadın ağzı) türkülerde de annelik pek çok açıdan işlenmiştir.
Çalışmada üzerinde durulan 73 kadın ağzı türkünün 24’ünde kadın anne rolü içinde etken bir
durumdayken 49 türküde edilgen konumdadır. Bu veriler, kadının, toplum tarafından istenilen role
bürünse dahi yeterince söz sahibi olamadığı anlamına gelmektedir. Ayrıca annelerin genellikle
edilgen/pasif durumda kalmaları, genellikle onlardan fedakârlık beklentisi dolayısıyladır. Anne
rolünün etken olduğu kadın ağzı 24 türküden 16 tanesinde çoğunlukla yeni anne olan veya anne
adayı kadınların duyguları aktarılmaktadır. Bu duygularda ataerkil yapının getirdiği ‘erkek evlat
sahip olunması’ baskısının kadın üzerindeki etkisi görülmektedir. Kadın, erkek evlat sahip olmak
için Tanrı’ya yakarmaktadır. Bu türküler içerisinde 3 türküde dualar ve yakarışlar ile sahip olduğu
erkek evladını kaybeden annenin acısı dile getirilmiştir. Geriye kalan 8 türküde ise kız ve erkek
evlat sahibi olan annenin duyguları dile getirilmiştir. Bu türkülerden 2 tanesinde anne ve erkek
evladın diyaloğu anne sevgisi ile kadının bir başka rolleri olan eş/nişanlı sevgisinin kıyaslandığı bir
diyalog olarak aktarılmış. Eş/nişanlı sevgisi, anne sevgisinin önüne geçmiş bir biçimde
yansıtılmıştır. Kız evlat ve anne arasındaki diyaloğun verildiği 4 türküde ise anne kızına öğüt veren,
kızının sevgisine karşı onay vermeyen ve onu bu sevgiden vazgeçirmeye çalışan bir birey olarak
karşımıza çıkar. Bu diyaloglardaki farklılık anne rolünü taşıyan kadının evlat cinslerine karşı aldığı
tavrı göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Anne rolünün edilgen olduğu 49 türküden 12 tanesinde rolün sadece adı geçmektedir. Ancak
bu 12 türkünün birinde anne rolünün göreviyle, kız evlatla anne arasındaki ilişki verilmektedir. 19
türküde ise kadının bir diğer rolü olan ve geçiş dönemi neticesinde elde ettiği ‘ gelin rolü’ ve bu
role bağlı olarak dillendirilen gelin türküleri içerisinde verilmiştir. 18 türküde kız evlat olarak
kadının rolü olan evlat rolüne bağlı olarak anne rolünü görmekteyiz. Bu türkülerde evladın annesine
sitemi söz konusudur. 6 türküde kız evlat geçiş dönemi ile ilgili yaşadığı sıkıntı ile annesine yanında
olmadığı için sitem etmektedir.
Kadın ağzı türkülerdeki anne rolü ile ilgili yukarıdaki genel değerlendirmelerin yanında, söz
konusu türküler içinden sondajlama yöntemiyle 5 türkü seçilmiş ve ayrıca incelenmiştir. İncelenen
türkülerden hareketle annelik rolünün kadın tarafından arzulanan bir rol olduğu ve role bürünen
kadınların acı da çekse bu durumdan şikâyetçi olmadığı tespit edilmiştir. Bu iki çıkarım yukarıda

256
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

ifade edildiği üzere “Ülkü Rol: Annelik” ve “Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik” başlıklarıyla
aşağıda değerlendirilmiştir. Değerlendirmelere geçmeden önce türkü metinlerini vermenin faydalı
olduğunu düşünüyoruz.
1. Ak Taş Diye Belediğim
Yöre : Güneydoğu Anadolu
Kaynak kişi : Selahattin SARIKAYA
Derleyen : Muzaffer SARISÖZEN

Ak taş diye belediğim


Tülbendime doladığım
Tanrıdan dilek dilediğim
Mevlam şu taşa bir can ver

Tarlalarda olur yaba


Savururlar gaba gaba
Merzifon'da Piri Baba
Mevlam şu taşa bir can ver

Yoldan geçen yolcu gardaş


Ben kimlere olam sırdaş
Kırşehir'de Hacı Bektaş
Mevlam şu taşa bir can ver

Bebeksiz oldum divane


Hep ağlarım yane yane
Konya'da Ulu Mevlane
Mevlam şu taşa bir can ver

2. Ağ Keçi Gelmiş De Oğlağın İster


Yöre : Yozgat / Akdağmadeni
Kaynak kişi : Aysel SEZER
Derleyen : Nida TÜFEKÇİ

Ağ keçi gelmiş (de) oğlağın ister


N'olur Allah n'olur bir oğlan göster

257
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Oğulsuz gelini kınar mı eller


Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir elekçi gelse eleğin alsam


Uğrünü uğrünü höllük elesem
Aynalı beşiğe (de) oğlan belesem
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

Bir oğlum olsa (da) versem hocaya


Okuya okuya çıksa heceye
Müjdeciler gelse bizim peçeye
Bağlantı:
Aynalı beşik sallamadı kollarım
Nen çalmadı çürüyesi dillerim

3. Atem Tutam Men Seni


Yöre : Bitlis
Kaynak kişi : Nazire SUBAŞI
Derleyen : Hüsamettin SUBAŞI

Atem tutam men seni


Şekere gatem men seni
Akşem baben gelende (oy)
Öğüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum


Gül topun olsun oğlum
Sırali gavak dibinde (oy)
Toyluğun olsun oğlum (oy)

258
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Ev süpürür toz eder


Hamama gider naz eder
El ayağı kir içinde
Yıkamam diye naz eder

4. Aşşağıdan da Gele Gele Geldiler


Yöre : Yozgat / Boğazlıyan
Kaynak kişi : Salih KUBİLAY
Derleyen : İclal AKKAPLAN

Aşşağıdanda gele gele geldiler


Geldiler de evimize doldular
Kızımızı elimizden aldılar
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Çıkdım bakdım Çamlıbel'in düzüne


Döndüm bakdım karlar yağmış izime
Ellerin anası gider kızına
Benim anam bakmaz oldu yüzüme
Benim anam bakmaz oldu yüzüme

Anama söyleyin de mendilimi yudu mu


Yuyup yuyup gül daline koydu mu
Gurbet elde benim yavrum var dedi mi
Ben gidiyom garip anam kal gayri
Hiç bulama var başına yan gayri

Anam beni neler ilen besledi


Siyah saçım gül suyuynan ısladı
Anam beni de gurbet için besledi
Ben gidiyom garip anam ağlama
Akını çıkarıp kara bağlama

259
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

5. Testiyi Aldın Kızım


Yöre : Erzurum
Kaynak Kişi : Yöre Ekibi
Derleyen : Azize GÜRSES - Gülşen ALTUN

Ana
Testiyi aldın kızım
Çeşmeye vardın kızım
Gittin ki tez gelesin
Nerede kaldın kızım

Kız
Testiyi aldım ana
Çeşmeye vardım ana
Yıkılası çeşmede
Mendilim kaldı ana

Ana
Çeşmeye vardın kızım
Suyu doldurdun kızım
Yıkılası çeşmede
Sen kimi gördün kızım

Kız
Çeşmeye vardım ana
Suyu doldurdum ana
Yıkılası çeşmede
Mahmud’u gördüm ana

Ana
Altına bak altına
Bak şu kızın haltına
Ele hersim çıkir ki
Alım yumruk altına

260
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

Kız
Kınayı getir ana
Parmağın batır ana
Ben kararı vermişim
Muhtarı getir ana

Ana
Acıdır dilin kızım
Kötüdür fendin kızım
Akşam kardaşın gelsin
Kırdıram belin kızım

Kız
Tatlıdır dilim ana
İyidir fendim ana
Yüzbin gardaşım gelse
İncitmez telim ana

Ana
Acı gülüşün kızım
Sonunu düşün kızım
Ananı derde salar
Suya gidişin kızım

4.1.1 Ülkü Rol: Annelik


Geleneksel kültürde, eğer çiftin çocuğu veya erkek çocuğu olmuyorsa bu durumun
müsebbibi olarak kadın gösterilir.³ Bu da, kadınlar üzerinde çok büyük bir baskı oluşturarak ilgili
kadınlar tarafından anneliğin neredeyse tek amaç olmasıyla sonuçlanır. Bir kadının çocuk
doğurabilme becerisi, kadınlığının değerlendirilmesindeki en önemli ölçüttür (Ergun ve Gündüz
Alptürker 2017: 80). Anne olamayan veya erkek bir çocuk doğuramayan kadınların üzerine kuma
getirilmesi tehdidi de baskı altındaki kadınların içinde bulundukları darboğazı daha da
katlamaktadır. Anne rolünün hedeflenen rol haline gelmesinde bu unsurların çok büyük bir etkisi
vardır. Erkek çocuk annesi olmanın sağladığı sosyal statü de düşünüldüğünde tercih genellikle
erkekten yanadır.
Yukarıda metinleri verilen türkülerden 1 ve 2 numaralı olanlarda anneliğin bir ülkü rol
modeli olarak karşımızda durduğunu görüyoruz. Her iki türküde de kadınlar çaresizdir.

261
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Çaresizliklerinin temel sebebi, evlilik sonrası onlardan beklenen role bürünemeyişleridir. “Ak Taş
Diye Belediğim” türküsünde evli ancak çocuğu olmayan bir kadının çocuk özlemini dile getirdiğini
görüyoruz. Şekil olarak kundaktaki bebeği andıran bir kaya parçasını sarıp sarmalayarak Tanrı’dan
bu kaya parçasına can vermesini dilemektedir. Dileğinin gerçekleşmesi için de Merzifonlu Pir
Baba’yı, Kırşehirli Hacı Bektaş’ı ve Konya’dan Mevlana’yı aracı kılmak istemektedir⁴. Türküden
anlaşıldığında göre kadının hâlinden anlayan, onu dinleyen, sırlarını paylaşacağı kimse de yoktur.
Bu hal, onun gece gündüz gözyaşı dökmesine sebep olmaktadır. Yaşadığı azap o kadar derindir ki
aklını kaçıracak gibi olmaktadır. Bütün bu sıkıntıları ortadan kaldıracak tek şey ise bir bebektir.
Yani, kadının annelik rolüne kavuşmasıdır.
“Ağ Keçi Gelmiş de Oğlağın İster” türküsünde ise bu defa erkek çocuk özlemiyle kavrulan
bir anne / anne adayı görüyoruz. Türküden hareketle kadının daha önce bir kız çocuğunun olup
olmadığı net bir şekilde anlaşılamamaktadır. Türküde çocuk hasreti, türkünün başlığından da
anlaşılmaktadır. Zira oğlak, keçi yavrusuna verilen addır. Türküyü yakan kadın, erkek çocuk
doğurmadığı için toplum tarafından kınanacağını düşünmektedir. Ona öğretildiği üzere bu durumun
müsebbibi olarak kendini görür ve ninni söyleyemeyen kendi diline beddualar eder. Bu durumda
kadın kendine haksızlık ettiğinin de farkında değildir. Anne olamadığı için kendini suçlar. Ömrünün
tek gayesi aynalı bir beşikte erkek çocuk sallamak olan kadın, doğacak çocuğu için höllük eleyişini,
onun okula gidişini, okuma yazmayı söküşünü ve evliliğini düşlemektedir. Erkek çocuk anası
olmamak, bütün bu hayallerin önündeki tek engeldir.
Yukarıda annelik hasreti bağlamında betimsel analizi yapılan iki türküden de anlaşılacağı
üzere, geleneksel kültürde kadının toplum tarafından kabul edilip benimsenebilmesi için önündeki
en önemli ödev anne rolüne bürünmektir. Bu role bürünemeyen kadınlar, annelik özlemlerini
türküler aracılığıyla dile getirmişlerdir.
4.1.2 Fedakârlık Hazzı Veren Rol: Annelik
İncelenen türkülerin üçünde (3, 4 ve 5. türküler) anne rolündeki kadınların çocukları ile
arasındaki duygusal iletişimin boyutları gözler önündedir. Ataerkil yapının bir sonucu olarak
babanın ailenin geçiminden sorumlu olması dolayısıyla genellikle evden uzak kalması, anneninse
toplumsal rolü icabı evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesi, beraberinde çocukların
anneleriyle olan bağlarının daha güçlü ve hassas olmasını getirmiştir. Bu ilişki, erkek çocuk ile anne
arasında daha güçlü bir biçimde ortaya çıkmaktadır. 3 numaralı türküde, erkek çocuk doğurarak
üzerindeki büyük baskıyı ortadan kaldıran bir annenin, oğluyla kurduğu iletişim dikkat çekicidir.
Ninni fonksiyonundaki türküde anne, işe giden babayı beklemektedir. Anne, eşi eve geldiğinde
oğlunu sağlıklı bir şekilde babasının kucağına vermek istemektedir. Dikkatle bakıldığında bu
tabloda annenin kendini düşünmediği görülecektir. Onun için oğlunun ve eşinin mutluluğu mutlu
olmak için yeterlidir. Diğer dörtlüklerde de doğrudan kendisi için tek bir dileği yoktur annenin.
Oğlunun büyüyüp evlenmesi, anne için dünya saadetidir.
4 ve 5 numaralı türkülerde ise anne ile kızı arasındaki ilişki anlatılmaktadır. Her iki türküde
de gelin olmak üzere olan bir kızın ardından annenin duyduğu üzüntü dile getirilmiştir. 4 numaralı
türküde kızın, 5 numaralı türküde ise anne ile kızın birlikte dile geldiği görülmektedir. 4. türküde
evlenerek gurbete giden bir gelin rolünde karşımıza çıkan kız, annesinden ayrılacağı için
mutsuzdur. Türküden anlaşılacağı üzere annesi kızını harika besinlerle beslemiş, saçlarını da gül
suyuyla yıkamış ve gözünden bile sakınarak büyütmüştür. Kızını evlendirmesi (vermesi) her ne
kadar o an için kızı üzerinde olumsuz bir iz bıraksa da aslında bu, kız için bir açıdan olumludur.
Zira, bir kızın evlenememesi de geleneksel halk kültüründe kötü bir durumdur ve hiçbir anne kızının
“evde kalması”nı istemez. Eğer anne, doğrudan kendini düşünse kızını vermez çünkü bilhassa ev

262
Kadın Ağzı Türkülerde Kadının Anne Rolü Üzerine Folklorik Bir İnceleme

işlerinde genç bir kız, anne için bulunmaz bir nimettir. Kız çocuğu, ev işlerinde yapacağı katkıyla
annesinin üzerindeki yükü hafifletir. Türküde annenin kızının gurbete gitmesine izin vermesi, bu
bağlamda, kendinden feragat ettiği anlamında da okunabilir. Ayrıca, kendi canından bir parçayı
uzak bir yere “vermesi” de kızının saadetini düşünmesi anlamına gelir.
5. türküde bir anne ile kızının deyişmesi görülmektedir. Türküde su almak için çeşmeye
giden ve orada Mahmut isimli bir delikanlıya gönlünü kaptıran kızın annesiyle yaşadığı çatışma
anlatılmaktadır. Anne, kızının çeşmeden su almaya gidişinden endişe eder ve neden gittiğini, orada
neler olduğunu kızına sorar. Kızı ise çekinmeden Mahmut ile ilgili düşüncelerini söyleyerek onunla
evlenmek istediğini annesine söyler. Anne ise şiddetle karşı çıkar hatta bu durumu ağabeyine
anlatarak onu dövdürmekle bile tehdit eder. Annenin bu tavrından yola çıkarak onun Mahmut’u
tanıdığını ve kızına layık görmediğini anlıyoruz. Bir annenin kızının mutluluğunu istememesi gibi
bir durum olamaz. Türkünün üretim bağlamı bilinmemektedir ancak kuvvetle muhtemel Mahmut,
anneye göre kötü biridir ve anne, kızını ona bu yüzden vermek istememektedir. Kötü olmasa bile
anne, kızına Mahmut’u layık görmemektedir. Kızına yalvarır bir edada sonunu düşünmesi
gerektiğini söyleyerek iki gönül bir olunca samanlığın seyran olamayacağını anlatmaya
çalışmaktadır. Türküde görüldüğü üzere kızın babası sahnede yoktur. Kızın geleceğiyle ilgili en
önemli karar aşamasında yük annenin sırtındadır. Kız ise annesinin sözünü dinlemeyerek işleri daha
da çözülmez bir hâle getirmektedir. Dolayısıyla annenin yaşadığı zorluk da katlanmıştır. Bu türküde
anne ayrıca, yaşanan aşk çerçevesinde dolaylı olarak ortaya çıkan ve belirginleşen kadın tiplerinden
“Ȃşıkları ayıran anne tipi” (Mirzaoğlu, 2010: 152) görünümündedir.
5. Sonuç
Toplumda kendini ifade etme konusunda duygularını geriye itme gibi bir sorunla karşı
karşıya kalan bireyin, kültürel ve sosyal yapılanmanın bir sonucu olarak çoğunlukla kadın olduğu
söylenebilir. Kandiyoti (1996: 29), toprağın yalnızca erkekler aracılığıyla kuşaktan kuşağa
aktarıldığı atasoylu hane halkı anlayışının kadınlara son derece sınırlı bir alan bıraktığını ifade eder.
Hal böyle olunca içinde yaşadığı toplumda ötekileştirilen kadınlar iç dünyalarında yaşadıkları
coşkuyu, hüznü, kırgınlıkları, beklentileri aktarmak için farklı yöntemler seçmiştir. Bu yöntemler
dilde bir türkü, ninni, ağıt, mani olurken, el işlemelerinde bir motif, halıda bir desen, giyimde bir
renk şeklindedir. Kadın ağzı türküler esasen, bu durumun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Kadının toplum içerisinde kabul görmesini sağlayan, onları toplum içinde sosyalleştiren
veya sosyalleşme sürecinde ön plana çıkaran anne rolüdür (Erdal, 2011: 40). Kadınlar da bu bilginin
farkına vararak toplum içinde söz sahibi olabilmek, iktidar elde edebilmek ve bir bakıma kendilerini
gerçekleştirebilmek için “anne” rolünü arzulamışlardır. TRT Repertuvarında ve
www.repertukul.com sitesinde kadın ağzından derlenmiş 434 türkü yer almaktadır. Bu türkülerin
73’ünde kadının anne rolüne dair veriler bulunmaktadır. 24 türküde türküyü bizzat yakan anneyken
49 türküde anneliğe dair farklı bakış açıları bulunmaktadır. İlgili türkülerde anne, kimi zaman gelin
giden bir kızın gözünden resmedilirken, kimi zaman arzulanan bir rol, kimi zaman da gençlerin
önündeki bir engel konumundadır. Çalışmada üzerinde detaylı bir şekilde durulan 5 türküde ise
annelik toplumun değer yargılarıyla örtüştüğü biçimde işlenmiştir. Bu türkülerin ikisinde
hedeflenen, arzulanan ve özlenen bir rol olan annelik, diğer üç türküde ise çocuklarını korumayı,
ömrünü onlara adamayı görev bilmiş bir pozisyonda karşımıza çıkmıştır.
Kadının toplumsal cinsiyet rolleri içinde toplumun en çok kutsiyet atfettiği rol anneliktir.
Kadın ağzı türkülerde de anneliğe yüklenen kutsallığın izleri görülmektedir. Ayrıca, geleneksel
yapının kadın ağzı türkülerde korunduğunu, kadınların topluma ait kültürel kodları türküler
aracılığıyla nesilden nesile aktardıklarını söylemek mümkündür.

263
Uğur BAŞARAN & Ayşegül ÇELİK

Sonnotlar
1. Söz konusu arşiv ayrıca https://www.repertukul.com/ (URL-1) sitesinde de mevcuttur.
2. Kadına ait diğer roller şu şekilde sıralanabilir: Evlat, eş/evli kadın, dul kadın, sevgili, gelin, kuzen, elti,
yenge, kaynana, nine, hala/bibi, görümce, nişanlı ve üvey anne.
3. Bilimsel çalışmalar, çocuğun cinsiyetini belirleyen Y kromozomunun erkekten geldiğini kanıtlamıştır.
Dolayısıyla, cinsiyetin ortaya çıkmasında kadının biyolojik olarak hiçbir etkisi yoktur.
4. Çocuksuz kadınların ata/evliya kültüne bağlı olarak türbe, dergâh vb. mekânlardan şifa dilemesi,
dinsel/büyüsel sağaltma metotlarından biridir.

Kaynaklar
AĞÇOBAN, S. (2016). “Kadın Olgusunun Kültürel Gelişimi ve İslam’da Kadının Yeri Üzerine Tartışmalar”,
Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), 2(1): 14-24.
BAŞARAN, U. (2018). “Atasözlerinde Kadın Algısı”, 9. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi
Bildirileri, 65-74, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
BORA, A. (2005). Kadınların Sınıfı. İstanbul: İletişim Yayınları.
CAN, İ. (2013). “Tarih, Toplum ve Kültür Bağlamında Aile ve Kadın”, Sistematik Aile Sosyolojisi. Konya:
Çizgi Kitabevi.
ÇELİK, A. (2020). TRT Repertuvarı Türkülerinde Kadın Rolleri. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
DÖKMEN, Z.Y. (2009). Toplumsal Cinsiyet. İstanbul: Remzi Kitabevi.
ELİUZ, Ü. (2011). “Cinsel Kimlik Paniği: Kadın Olmak”, Turkish Studies, 6(3): 221-232.
ERDAL, T. (2011). “Erkek Ağızlı Türkülerde Kadın İmajı”, Folklor/Edebiyat, 17(65): 37-52.
ERDAL, G. (2020). “Halk Kültüründe Kadının Türkü Yakıcı Kimliği ve Kadın Ağzı Türkülerde Kocaeli
Örneği”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 3(4): 216-227.
ERGUN, P. ve GÜNDÜZ ALPTÜRKER İ. (2017). “Çocuksuzluk Sağaltımında Satılma Ritüeli – Ritüelin
Tarihsel Bağlamı ve Metaforik Dili”, Millî Folklor, 29(115): 79-90.
GAZİMİHAL, M.R. (2006). Anadolu Türküler ve Musikî İstikbalimiz. İstanbul: Ötüken Yayınları.
KANDİYOTİ, D. (1996). Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar. (Çev. Aksu Bora vd.), İstanbul: Metis Yayınları.
LEOFF, C. (1999). Blöfçünün Rehberi – Feminizm. (Çev. Nimet Aytan), İstanbul: Tempo Yayınları.
MİRZAOĞLU, F.G. (2010). “Lirik Türkülerde Kadın Tipleri”, Türkbilig, 20: 127-164.
ÖRNEK, S.V. (1977). Türk HalkBilimi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
SOL, S. (2016). “Kadının Dönüşüm Mekânı: Rumeli Türküleri Örneği”, Avrasya Etüdleri. 50/2: 507-528.
VURAL, G. ve İSTANBULLU, S. (2012). Sosyal Veriler Işığında Türkülerde Kadın. Konya: Eğitim
Yayınları.
YILMAZ, A. (2003). Türk Kültüründe Kadın ve Kadın Ağzı Türküler. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

İnternet Kaynakları
URL-1: https://www.repertukul.com/ (Erişim Tarihi 25.06.2021).
URL-2: https://sozluk.gov.tr/ (Erişim tarihi: 29.06.2021).
URL-3: (http://docplayer.biz.tr/99214072-Turk-tefekkur-dunyasinda-kadin-oguz-kagan-dan gunumuze-m-
ekici-prof-dr-izmir-turkiye.html (Erişim Tarihi: 15.06.2021).

264
Derdiçok, N. S. (2021) Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri, Folklor Akademi
Dergisi. Cilt:4, Sayı:2, 265 – 280.
Makale Bilgisi / Article Info
Geliş / Recieved: 30.05.2021
Kabul / Accepted: 21.07.2021
Araştırma Makalesi/Research Article

GÜNLERDE STATÜ ENDİŞESİ VE TEMSİLLERİ*

Nükte Sevim DERDİÇOK**

Öz
Geleneksel bir uygulama olan gün, kent ortamının yaratımı olarak karşımıza çıkmakla beraber, çeşitli sosyal
çevre ve şartlar içerisinde görülen kadın tiplerini bir araya getiren ortamlardandır. Tarihsel gelişimi içerisinde belirli
özellikleri üzerinden karikatürize edilerek sunulmuş olan bu uygulama, pek çok halk bilgisi yaratmasını bünyesinde
bulundurmakla beraber, aynı zamanda kadın kimliğinin tüm aktarımını sergileyebildiği, toplumsal ve kültürel kodların
getirdiği rol ve sorumlulukların arasında sıkışıp kalan kadının hem sosyalleşebildiği hem de kimlik ve karakter
özelliklerinin temsillerini sunabildiği bir ortam olarak da karşımıza çıkmaktadır. Gün içerisindeki kadınların farklı
karakter ve kişilik özelliklerine sahip olması sebebiyle çeşitli kimlik özellikleri ve temsilleriyle karşılaşmak da mümkün
hâle gelmektedir. Farklı karakter ve kimlik özelliklerinin aynı ortamda bir araya gelmesi, temsillerin de çeşitlenmesine
neden olmaktadır. Bahsedilen bu özelliklerin temsillerinden biri de kuşkusuz ki statü yarışıdır. Kadın iletişiminin
oldukça yoğun olduğu bu uygulama, bazı yapısal kısımları ile ister istemez statü gösterisine dönüşmektedir. Gün adı
verilen bütüncül yapının daha küçük yapısal birimlerinden olan yeme içme ve giyim kuşam unsurları, özellikle bu
gösterinin en iyi temsil alanlarındandır. Yemeği iyi yapması ya da giyim kuşamına dikkat etmesi ile bilinen bir kadın,
statü endişesi sebebiyle bu konularda her zaman özenli davranmaktadır. Bu özen, kazanılan veya sahip olunan imajları
ve dolayısıyla da statüyü kaybetmek istememe veyahut belli bir statü kazanma isteği ile alakalıdır. Özellikle para, ün,
itibar edinme gibi isteklerin neden olduğu statü arayışı ve yarışı, gün özelinde minyatür bir ün ve itibar edinme ifadesi
olarak görülmektedir. Diğer bir deyişle kadınlar arasındaki statü yarışının hem doğduğu/yaratıldığı hem de aktarıldığı
bir mekân olan gün, bu yarışın tüm temsillerinin de görülebilmesi için oldukça elverişli bir ortam olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu durum da günün, sadece “dedikodu ortamı” olma özelliğinden sıyrılarak kültürel işlevlerine ve
dolayısıyla da günün sürdürülebilir olma durumuna işaret etmektedir. Bu makalede, öncelikle gün kavramı açıklanmış
olup gün katılımcısı olarak görülen kadının kimlik, karakter, kişilik özellikleri ele alındıktan sonra bu özelliklerin
üzerine inşa edilen statü meselesinin, gün uygulamasının yeme içme, giyim kuşam, tasarruf araçları, iletişim gibi yapısal
kısımlarını kendisine temsil ortamı olarak seçmesinin nedenleri ve bu ortamların bahsedilen temsil süreçlerinde ne gibi
işlevleri olduğu incelenmiştir. Bu inceleme ile kadının tüm kimlik ve karakter özellikleriyle alakalı rol ve
sorumluluklarını icra edebildiği ve diğer kadınların beğenisine sunabildiği gün ortamının, günün tarihsel gelişimi
içerisinde önce söz konusu geleneksel uygulamanın kendisinin sonrasında ise bu uygulamayı oluşturan yapısal
birimlerin bir statü simgesi ve ifadesi olduğu; katılımcılar, mekân, yeme içme, giyim kuşam, iletişim gibi bu yapısal
kısımların her birinin kadının statü elde etmesi veya elde ettiği statüyü kaybetmemesi ya da pekiştirmesi için pek çok
temsil icra ettiği bir mekân durumuna geldiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar sözcükler: Gün, kadın, statü, kimlik, geleneksel uygulamalar.

STATUS CONCERN AND ITS REPRESENTATIONS IN WOMEN’S DAY MEETINGS

Abstract
The tradition of women’s day meeting brings together various types of women which we see in various social
environments and conditions as a result of the urban environment. This practice, which has been presented to us by
being caricatured over certain features in its historical development, includes many folklore creations. At the same time
it emerges as an environment which can exhibit the entire transmission of female identity; and where women, stuck
between the roles and responsibilities brought by social and cultural codes, can both socialize and present the

* Bu makale, Nükte Sevim Derdiçok tarafından hazırlanan ve yazım aşamasında olan “Kent Folkloru: Kadın Günlerinin Halk Bilimi
Açısından İncelenmesi” adlı doktora tezi esas alınarak kaleme alınmıştır.
** Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir/Türkiye,
[email protected], ORCID 0000-0002-3020-3226

265
representations of identity and character traits.It is also possible to encounter various identity characteristics and
representations during the women’s day meeting, as women have different character and personality traits. The
combination of different identity features in the same environment leads to the diversification of representations. One
of the representations of the abovementioned characteristics is undoubtedly the status race. This tradition, in which
communication among women is quite intense, inevitably turns into a status show due to some of its structural aspects.
Eating-drinking and clothing elements, which are the smaller structural units of the holistic structure we call the
women`s day meetings, are especially the best representation areas of this show. A woman known to cook well or pay
attention to her dressing will always be attentive to these issues due to status concerns. This care is related to the desire
not to lose the image gained or owned and therefore the status, or to gain a certain status. The demand and race for
status, which is caused by desires such as money, fame and gaining prestige, is seen as a miniature expression of fame
and reputation on the women’s day meetings. In other words, the women’s day meeting, which is a place where the
status race between women is both born / created and conveyed, appears as a very useful place for us to see all the
representations of this race. This situation points to the cultural functions of the women’s day meetings and therefore
to the sustainability of them, instead of having the only feature of being the “gossip environment”. In this article, firstly
the concept of the women’s day meeting is explained and after discussing the identity, character and personality of the
woman known as as participantof these meetings, the reason why she chooses the structural parts of the status issue,
which is built on the characteristics, such as food and beverage, clothing, means of savings, communication, as a
representation environment and what kind of functions these environments have in the mentioned representation
processes are examined. With this examination, the women’s day meetings environment, in which women can perform
their roles and responsibilities related to all features of their identity and character and present them to the other
women’s taste, is understood firstly as an expression of the traditional practice itself, and then as a status symbol of the
structural units that make up this practice within the historical development of the women’s day meetings. It is
concluded that each of these structural parts such as participants, place, eating and drinking, clothing and
communication have become a place where women perform many representations in order to gain status or not to lose
or reinforce the status they have gained.
Keywords: Women’s day meetings, women, status, identity, traditions.

266
Günlerde Statü Endişesi ve Temsilleri

Giriş
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen gün; kadın günü ve kabul günü gibi farklı
adlandırmalarla da karşımıza çıkan bir uygulamadır. Halk ve buna bağlı olarak halk bilgisi
kavramları, geniş çerçevede düşünüldüğünde, kent ortamının üretimi olan ve kentten kırsala doğru
yayılım gösteren bu geleneksel uygulama, farklı dönemlerde uygulamanın yapısal ve işlevsel
özelliklerine bağlı olarak çeşitli şekillerde adlandırılmış olsa da varlığı günümüzde de devam
etmektedir. Zirâ, “yeni yaratmalar ortaya koyan ve bu yaratmaları kullanan herhangi bir kişi,
bunları bir grup içinde paylaştığında, sosyal statüsü veya mesleki etiketi ne olursa olsun halk bilimi
açısından değerlendirildiğinde, halk kavramı içinde yer alır.” (Ekici, 2007: 10). Dolayısıyla bu
uygulama da kent ortamı içerisinde kentli nüfus tarafından sürekliliği sağlanmış, kentten kırsala
doğru gelişim göstererek yayılmış ve yapısal-işlevsel birtakım değişimler göstererek günümüze
kadar gelmiştir.
Makalede ‘gün’ olarak isimlendirilecek olan bu uygulama, katılımcılarını kadın gruplarının
oluşturduğu ve bu grupların önceden belirlediği mekân, zaman ve sıralamaya göre düzenlenen,
yeme içme, giyim kuşam, eğlence, iletişim, tasarruf araçları (Türk lirası, Euro, şeker, yağ, peçete
vs.) gibi yapısal kısımlardan meydana gelen ve ekonomik, psikolojik, sosyal, kültürel pek çok işleve
hizmet eden toplantılar şeklinde tanımlanabilir. Söz konusu geleneksel uygulamanın ilk şekli
1970’li yıllardan itibaren ‘kabul günü’ şeklinde ifade edilmiş, zaman içerisinde hem uygulamada
meydana gelen yapısal ve işlevsel değişimler hem de ifadede kullanım kolaylığı açısından ‘gün’
şeklinde kısaltılarak kullanılagelmiştir (Cengiz, 2016). Tarihî gelişimi içerisinde hizmet ettiği
amaçların değişmesi sonucu katılımcı ilişkileri (komşu günü, akraba günü vs.), tasarruf araçları
(altın günü, Euro günü vs.) gibi etmenlere bağlı olarak farklı adlandırmalar kullanılsa da genel
kullanım itibariyle uygulamanın günümüzdeki ifadesi ‘gün’dür.
Günler, kadın kimliğinin -kadınlara yüklenen- rol ve görevlerinden beslenen ve kültürden
kaynağını alan hemen hemen tüm özelliklerinin görülebildiği bir mecradır. “Uygulamalar,
işbölümleri ve bunlarla ilgili görevler, görüntülerin yanı sıra, kadın ve erkekle bağlantılı kavramlar
ve idealler, herhangi bir toplumun geleneksel kültürünün bir parçasıdır.” (Nenola, 2017: 86).
Toplumun geleneksel kültüründen beslenen rol ve görevler, sadece çocuk doğurma veya çocuk
bakımı ile sınırlı kalmamaktadır. Diğer bir deyişle kadınlar, toplulukların festivaller, sözlü
gelenekler, mutfak kültürü, halk hekimliği ve gün gibi her türlü kültürel ve geleneksel
yaratımlarında ve bunların aktarımında rol almaktadırlar. Buna rağmen kadınların yaptığı iş, ‘ev
işi’; konuştukları ise ‘dedikodu’ olarak nitelendirilmekte (Reiter, 2016: 8-9), özellikle inceleme
konusu edilen günler de bu yaklaşım doğrultusunda ‘dedikodu ortamı’ olarak mizah malzemesi
yapılarak günlerin kültürel yapı ve işlevleri arka plana itilmektedir. Oysaki gün adı verilen bu
geleneksel uygulama, son derece önemli bir kültürel yaratım ve aktarım ortamıdır.
Kültürel kodların beslediği bu yaratım ve aktarım ortamının yaratıcısı ve aktarıcısı
‘kadın’dır, diğer bir deyişle gün gruplarının katılımcılarını kadınlar oluşturmaktadır. Kadın
kimliğinin oldukça baskın olduğu gün ortamında katılımcılarının kimlik ve karakter özelliklerine
bağlı olarak birtakım endişeler ve bu endişelerin giderilmesi sebebiyle ortaya konan çeşitli temsiller
mevcuttur. Bunlardan biri de şüphesiz ki statü endişesi ve bu endişenin temsilleridir. Statü, statü
endişesi ve örnek temsilleri incelenmeden önce, statü meselesini doğurduğunu veya beslediğini
ifade etmenin yanlış olmayacağı kimlik ve karakter özelliklerine bakmak ve bunları tanımlamak
yerinde olacaktır.

267
Nükte Sevim DERDİÇOK

1. Kimlik ve Karakter Özellikleri ile Statü İlişkisi


Gün grupları içerisinde çalışan, çalışmayan, çalışmasına rağmen kendisini çalışan olarak
görmeyen (genellikle parça başı işlerde çalışan kadınlar), her yaş ve meslek grubundan her ‘yerli’
olan pek çok kadın bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, kadının yaş, meslek, doğum yeri gibi

Подписывайтесь на нас

Добавить в социальные сети

Комментируемые публикации

Случайные публикации

  • Протеин — категории, применение, пошаговая инструкция
  • Отдых на Сейшельских островах, выбор острова
  • Продвижение аккаунта в Instagram: добивайтесь успеха с подписчиками!
  • Греция — острова, белые пляжи: Отпуск вашей мечты
  • Несколько идей бюджетных подарков для вашей девушки на Новый год

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası