tutuklama şartları / One moment, please...

Tutuklama Şartları

tutuklama şartları

Tutuklama Nedir? Tutuklamanın Şartları Nelerdir? Tutukluluk Süreleri Nelerdir? Nasıl Tahliye Olunur?



Adana Avukat, Adana Ceza Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Tutuklama, Tahliye, Tutukluluğa İtiraz, Dilekçe Örneği, Tutukluluk Süreleri, Cezaevi, Nasıl Tahliye Olunur?, Adana Tutuklama, Avukat Mustafa Onur Kutlay, Avukat Gizem Gül Uzun Kutlay

 

Tutuklama Nedir?

 

Tutuklama 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda düzenlenen, kuvvetli suç şüphesi altında bulunan şüphelilere veya sanıklara belli bir süre Ceza İnfaz Kurumu'nda tutulmasını gerektiren koruma tedbiridir. 

 

Tutuklamanın Şartları Nelerdir? 

 

1-Şüphelide veya sanıkta kuvvetli suç şüphesi olmalıdır.

 

2- Kuvvetli suç şüphesinin varlığı gösteren somut delillerin olması gerekmektedir.

 

3- Şüphelide veya sanıkta tutuklama nedeni olması gerekmektedir.

Bu tutuklama nedeni; kaçma şüphesinin olması, şüpheli de veya sanıkta delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da sanığın tanıklara veya mağdurlara baskı yapabilmesi hususunda kuvvetli şüphelerin mevcut olduğu durumlar gösterilebilir. 

 

4- Pek tabi; işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. Örneğin üst sınırı 2 yıl olan bir suçtan ötürü tutuklama kararı verilemez.

 

5- Keza aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir:

a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan; 

  1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), 
  2. (Ek:6/12/2019-7196/58 md.) Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)
  3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), 4.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.)
  4. Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
  5. İşkence (madde 94, 95)
  6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
  7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103), 
  8. (Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149), .
  9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
  10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), 
  11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
  12.  Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315), 


b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

 

c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.

 

d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar

 

e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar. f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları. g) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar. h) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.

 

 

f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.

 

g) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar.

 

h) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar

 

Tutuklama Kararı Nasıl Verilir?

 

Soruşturma aşamasında, başka bir deyişle ceza davası açılmadan önceki evre olan savcılık aşamasında ise Cumhuriyet savcısının talebi üzerine Sulh Ceza Hakimliği'nce karar verilir.

 

Kovuşturma aşamasında yani mahkeme aşamasında ise yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilir.

 

Tutuklama Kararına İtiraz Nasıl Yapılır?

 

Soruşturma aşamasında, Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen karara karşı, hangi sulh ceza hakimi kararı vermişse o sulh ceza hakimliği'ne 7 gün içerisinde itiraz edilir. Kovuşturma aşamasında ise yargılamayı yapan mahkeme tarafından verilen karara karşı, kararı veren mahkemeye 7 gün içerisinde itiraz edilir. 

 

Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.(CMK.m.268/3-a)

 

İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez. (CMK.m.268/3-b)

 

Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.(CMK.m.268/3-c)

 

Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.(CMK.m.268/3-d)

 

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.(CMK.m.268/3-e)

 

Tutukluluk Süreleri

 

1-  Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.(CMK.m.102/1)

 

2- Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez. (CMK.m.102/2) 

 

3- Uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanığın müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir. (CMK.m.102/3) 

 

4- Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. (CMK.m.102/4) 

 

5-  Tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır(CMK.m.102/5) 

 

Nasıl Tahliye Olunur?

 

Tutuklama şartlarının oluşmaması, suç şüphesinin şüpheli veya sanık lehine değişmesi, delillerin toplanmış olması, tutuklulukta geçen sürelerin verilecek ceza ile orantısız olması, atılı suçun tutuklamayı gerektirecek düzeyde olmaması, tutuklama kararı yerine adli kontrol kararının verilebilmesi, tutuklulukta geçebilecek sürelerin geçmesi, sağlık nedenleri, tutuklamanın ölçülü olmaması, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına sanık hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına kararının verilmesi gibi nedenler söz konusu olduğunda şüpheli veya sanık hakkında tahliye kararı verilir.

 

Tutukluluğa İtiraz Dilekçe Örneği

 

... Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne / .... Ağır Ceza Mahkemesi'ne/ ... Asliye Ceza Mahkemesi'ne

 

Şüpheli/Sanık: ...

 

Müdafii: Kutlay Hukuk Bürosu 

 

Tutuklama Kararı: 01/01/2020

 

Konu: Tutuklama kararına itirazlarımız

 

Açıklamalar

 

1- Şüpheli/sanık hakkında 01/01/2020 tarihinde tutuklama kararı verilmiştir. Ancak atılı suç vasfının şüpheli lehine değişme olasılığı yüksektir. Yine, şüphelinin/sanığın delilleri karartma ihtimali mevcut değildir.

 

2- Şüpheli/sanık sabit ikametgah sahibi olup, kaçma şüphesi mevcut değildir. Tutuklama kararı ölçülü değildir. Sanık/şüpheli atılı suçtan oldukça uzun süredir tutukludur. 

 

3- Şüpheli/sanığın atılı suçu işlediğine dair kesin, somut ve inandırıcı delil mevcut olmayıp, üzerine atılı suçtan kuvvetli şüphe de mevcut değildir. 

 

4- Şüpheli/sanık hakkında adli kontrol tedbirlerine hükmedilmesi, daha ölçülü olacaktır.

 

İstem Ve Sonuç: Yukarıda açıklanan ve re'sen gözetilecek diğer nedenlerle, şüpheli/sanık hakkında verilen tutuklama kararının kaldırılmasına, şüpheli/sanığın tahliyesine veya uygun görülecek adli kontrol tedbirlerine hükmedilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz.

 

Şüpheli/Sanık Müdafii

Kutlay Hukuk Bürosu 

 

Kişi hürriyetini kaldırması sebebiyle en ağır koruma tedbiri olarak mevzuatta yer alan tutuklama kararı suiistimal ve keyfiyete oldukça müsaittir. Bu sebeple ulusal ve uluslararası anlamda tutuklama kararının verilebilmesi bir takım sıkı şartlara tabi tutulmuştur. Tutuklama kararı değerlendirilirken uluslararası sözleşme maddelerinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerekeceğinden (Anayasa Madde 90) incelememizde sıklıkla AHİS maddeleri ve AİHM kararlarından örnekler verilecektir. 

Kişi hürriyeti birçok uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’ne göre; “kimse keyfi olarak tutulamaz, alıkonulamaz veya sürülemez.” 

İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 5. Maddesi ise; kişi özgürlüğünün keyfi sınırlamalara karşı korunmasına ilişkin düzenlemeler getirmiş, tutuklamayı, kişi özgürlüğünün ancak hukuka uygun olarak kısıtlanabileceği haller arasında saymıştır. 

Anayasanın 19. Maddesi uluslararası sözleşmelere paralel düzenlemeler getirmiş ve herkesin kişi hürriyetine sahip olması ilkesini benimsemiştir. İlgili madde “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.” Şeklindedir. Buradan hareketle tutuklamanın ana ilkeleri Anayasa ile belirlenmiş fakat tutuklama koşulları Anayasa ve İHAS’ a uygun olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. Şayet bu koşullara uyulmadan tutuklama tedbirine hükmedilirse (ki sıklıkla bu durumla karşılaşılmaktadır) İHAS’ın 5. Maddesine aykırılık durumu gündeme gelecektir. Bu durum aynı zamanda Anayasa’nın 19. Maddesinin de ihlali anlamına gelecektir. Böylesi durumlarda CMK’nın 141. Maddesi gereği tazminat sorumluğu doğacaktır. 

Tutuklamayı, hakim kararı ile anayasa, uluslararası sözleşmeler ve yasalarda belirtilen koşulların varlığı halinde bir kişinin henüz suçluluğu kesinleşmeden özgürlüğünün kısıtlanması olarak tanımlamak mümkündür. Kanun tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için kuvvetli suç şüphesini gösteren delillerin varlığının yanında ayrıca bir tutuklama nedeninin bulunmasını aramıştır. Yukarıda belirttiğimiz üzere bu koruma tedbirinin ağırlığı dolayısıyla tutuklama kararının sadece hakimler tarafından verilebileceği düzenleme altına alınmıştır. 

Tutuklama birtakım zorunlu nedenlerle uygulanabilen istisnai nitelikteki bir koruma tedbiri olup ceza özelliği taşımaz. Nitekim tutuklamada mutlaka ölçülülük ilkesine riayet edilmelidir. Tutuklama kararının kanuni düzenleniş amacı, ceza yargılamasının sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yardımcı olması düşüncesine dayanmaktadır. Sanığın kaçmasının engellenmesi, delillerin karartılması ya da tanıklara baskı yapılmasının önüne geçilmesi amaçlarına hizmet etmesi bakımından tutuklama tedbirine başvurulmaktadır. Bunun yanında keyfi tutuklamaların her dönemde var olması bu koruma tedbirini bir cezalandırma, gözdağı aracı olarak kullanıldığının da bir göstergesidir. Bu noktada kanunda düzenlenen tutuklama şartlarına riayet edilmesi keyfiyetin önüne geçilmesine katkı sağlamak ve kişi özgürlüğünün korunmasına hizmet etmektedir.

TUTUKLAMA ŞARTLARI

Bir kişinin tutuklanabilmesi için tutukluluk istenen olayda AİHS, Anayasa ve CMK’nın aradığı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu koşullar; 

1- Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı, 

2- Bir tutuklama nedeninin bulunması, 

3- Tutuklamanın ölçülü olması, 

4- Tutuklamaya hakim tarafından karar verilmesi, 

5- Tutuklamaya ancak sanık veya şüpheli hakkında verilebilmesi, 

6- Tutuklama yasağının bulunmaması,

7- Adli kontrol kararının yetersiz kalacağının anlaşılması şeklinde sayılabilir.

7. maddede sayılan şart Ceza Muhakemesi Kanunu'na 08.7.2021 tarih ve 7331 sayılı Kanunla getirilmiş yeni bir düzenlemedir. CMK'nın 101. maddesinde bu kanundan önce böyle bir şart aranmamakta idi.

Aşağıda tüm şartlar başlıklar halinde ayrıca incelenecektir.

TUTUKLAMA NEDENLERİ

CMK’nın 100. Maddesine göre “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren “somut delillerin” ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.” Kanun koyucu bu hükümle kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığının yanında bir tutuklama nedeninin de bulunması gerektiğini belirtmiştir. Tutuklama tedbirine ancak bu şartların bir arada varlığı halinde hükmedilebilir.

TUTUKLAMADA KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ VE SOMUT DELİLLERİN VARLIĞI

CMK’nın 100. Maddesine göre “Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren “somut delillerin” ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir.” Kuvvetli suç şüphesinin varlığı tutuklamanın ilk koşuludur. Bu değerlendirme yapılırken tamamen objektif ilkeler gözetilmeli ve her olay kendi içerisinde değerlendirilmelidir. Kuvvetli suç şüphesi ile kastedilen objektif bir üçüncü kişiyi şüpheli ya da sanığın suç işlediği konusunda ikna edecek kadar bilgi ve delilin olması gerekliliğini ifade eder. Bu noktada şüpheye dayanak bilgilerin çürütülmesi tutuklama kararına engel olacaktır.  

Yine birçok kere belirttiğimiz üzere tutuklama tedbirinin uygulanabilmesi için kuvvetli suç şüphesinin gösteren somut delillerin varlığının yanında bir tutuklama nedeninin de bulunması gerekir. “Somut deliller” kavramı kanuna 21/02/2014 yılında getirilmiştir. Kanunun eski halinde somut deliller yerine “somut olgular” ibaresi kullanılmaktaydı. Tutuklama kararlarındaki kötü niyetin bertaraf edilmesi amacıyla böyle bir değişikliğe gidilmiştir. Ceza muhakemesi maddi gerçeği araştırdığından delil konusunda bir sınırlamaya gidilmemiştir. Dolayısıyla hukuka uygun olarak elde edilmiş ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olacak her türlü ispat aracı delil olarak kullanılabilir. Fakat kanunda özellikle somut deliller ibaresine yer verilmiştir. Somut delil kavramı varlığı duyularla algılanabilen, elle tutulup gözle görülebilen delilleri ifade eder. Müşteki ve tanık beyanları, suçta kullanılan aletler, görüntü kayıtları, adli raporlar, bilirkişi raporları gibi deliller somut delile örnek gösterilebilir.  Kuvvetli suç şüphesinin varlığından ancak delillerin değerlendirilerek somutlaştırılması sonucunda bahsedilecektir. 

TUTUKLAMA SEBEBİ VARSAYILAN HALLER

CMK’nın 100/2. Maddesinde sayılan durumlarda tutuklama nedeninin var olduğu kabul edilir. Fakat bu hallerin varlığı tutuklama zorunluluğunu doğurmaz. Hakim somut olaya göre değerlendirme yapmak ve vicdani kanaatine uygun davranmak zorundadır. Tutuklama nedenlerinin var sayıldığı hallerde de olayın özelliklerine göre bu tedbir uygulanmayabilecektir.Bunların yanında 100/3. Maddede sayılan katalog suçlar bakımından tutuklama nedeni var sayılır.Kanunda tutuklama nedeninin var sayıldığı haller şu şekilde düzenlenmiştir: 

CMK 100/2

“Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir: 

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. 

b) Şüpheli veya sanığın davranışları; 

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, 

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.”

TUTUKLAMA NEDENİ VARSAYILAN KATALOG SUÇLAR

Yukarıda da belirttiğimiz üzere CMK’nın 100/3. Maddesinde bazı suçlar bakımından tutuklama nedeni var kabul edilmiştir. Bu suç tiplerinde karine olarak delillerin yok edilmesi veya değiştirilmesi ya da tanık veya mağdurlara baskı yapılması ihtimalinin var olduğu kabul edilir. Fakat unutulmamalıdır ki bu suç tiplerinde de şüpheli ya da sanığın tutuklanabilmesi için suç işlediğine dair somut delillerin bulunması gerekir. Bu durumda dahi, tutuklama kararı verilebilmesi hakimin takdirinde olup; tutuklama mecburiyetinden söz edilemez. Yasa'da, “var sayılabilir” denilmek suretiyle tutuklamanın ihtiyariliği ilkesi ifade edilmiş bulunmaktadır. 

Kanunda tutuklama nedeninin bulunduğu var sayılan katalog suçlar şöyle sayılmıştır: 

1- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), 

2- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) 

3- Kasten öldürme suçu (madde 81, 82, 83), 

4- Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87), 

5- İşkence suçu (madde 94, 95) 

6- Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102), 

7- Çocukların cinsel istismarı (madde 103), 

8- Hırsızlık suçu (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149), 

9- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 

10- Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), 

11- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308), 

12- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315), 

13- 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. 

14- 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu. 

15- 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. 

16- 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar. 

17- 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları. 

18- 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar. 

19- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7’nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar.

CMK’da sayılan bu suç tiplerinin yanında Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 12. Maddesi gereğince; “Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.

TUTUKLAMA YASAĞI

CMK’nın 100/4. Maddesine göre; 

1- Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda, 

2- Hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. 

Fakat burada bir istisna mevcuttur. Hapis cezasının üst sınırına bakılmaksızın vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler suçlarda tutuklama yasağı bulunmamaktadır. 

Tutuklama yasağına tabi bir diğer durum ise Çocuk Koruma Kanunu ile getirilmiştir. Buna göre on beş yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fillerden dolayı tutuklama kararı verilemez.

TUTUKLAMADA ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİ

Yukarıda tutuklama şartlarını sayarken tutuklama kararının ölçülü olması gerektiğini belirtmiştik. Ölçülülük ilkesi CMK’nın 100. Maddesinde açıkça belirtilmiştir. İlgili maddeye göre; “İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.” 

Ölçülülük ilkesi, tutuklama tedbirinden başka bir güvenlik tedbiri ile beklenen faydanın sağlanıp sağlanamayacağını ifade eder. Örneğin adli kontrol kararı ile şüpheli ya da sanık kontrol altında tutulabiliyorsa böyle bir durumda tutuklama tedbirinin uygulanması ölçülülük ilkesinin ihlali anlamına gelecektir. Tutuklama tedbirinin ihtiyari olduğu unutulmamalıdır. Nitekim madde gerekçesinde “Tasarıya göre tutuklama, artık istisnaî niteliktedir ve önce düşünülmesi gerekli husus, adlî kontrolün uygulanmasının gerekip gerekmediğidir. Tutuklamanın neden ve koşullarını gösteren bu madde, birinci fıkrasında önceliğin adlî kontrole verilmesi gerektiğini ve tutuklamanın istisna oluşturduğunu vurgulamaktadır.” İfadelerine yer verilmiştir. Dolayısıyla bu tedbire başvurmadan önce daha hafif güvenlik tedbirlerinin göz önünde bulundurulması ve hukuk devletinin gereklerine uygun hareket edilmesi gerekir. Tutuklama süresinin verilecek cezadan fazla olduğu durumlarda tutuklama tedbirinin ölçüsüz olacağı da açıktır.

TUTUKLAMA KARARI KİM TARAFINDAN VERİLİR?

Tutuklama karar ancak hakim tarafından verilebilir. Soruşturma aşamasında tutuklama kararı sulh ceza hakimi tarafından verilir. Hakim soruşturma evresinde ancak cumhuriyet savcısının istemi üzerine tutuklama kararı verebilir. Cumhuriyet Savcısı’nın tutuklama isteminde bulunmaması halinde bu tedbire hükmedilemez. Şayet savcı tarafından tutuklama isteminde bulunulmuşsa bu istemin mutlaka gerekçeli olması gerekir. 

Kovuşturma aşamasında ise tutuklama tedbirine görevli mahkeme tarafından karar verilir. Bu karar mahkemece re’sen verilebileceği gibi Cumhuriyet Savcısı’nın istemi üzerine de verilebilir.

TUTUKLAMA KARARININ GEREKÇELİ OLMASI

CMK’nın 101. Maddesine göre; 

“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; 

a) Kuvvetli suç şüphesini, 

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, 

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.” 

Tutuklama kararının gerekçeli olması AİHM tarafından benimsenmiş bir kriterdir. Tutuklama nedenlerinin varlığını gösteren deliller gerekçelendirilmeden soyut ifadelerle karar verilmesi insan hakları ihlali sayılacaktır. Yine aşağıda açıklayacağımız üzere tutukluluk incelemelerinin reddi kararlarının da gerekçeli olması ve birbirinin aynısı olmaması gerekir.

TUTUKLAMA DURUŞMASI

CMK’nın 101/2. Maddesinde tutuklama kararının sanığa sözlü olarak bildirileceği düzenlenmiştir. Yine kanunun 101/3. Maddesine göre “tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.” İki hükmün birlikte değerlendirilmesi ile tutuklama kararının mutlaka duruşmada verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Hakim sanığın ya da şüphelinin yokluğunda tutuklama kararı veremeyecektir. CMK gıyabi tutuklamayı kaldırmıştır. Fakat kanunun 248/5. Maddesinde “Kaçak hakkında 100 üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hakimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.” Şeklinde hüküm yer almaktadır. Bu hüküm sadece yurt dışındaki kaçaklar hakkında uygulanabilir. 

Ayrıca yukarıda belirttiğimiz üzere tutuklama istemiyle hakim önüne çıkarılan kişinin müdafii yardımından yararlanması zorunludur. Aksi takdirde silahların eşitliği ilkesine ayırkırılık nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali gündeme gelecektir. Nitekim Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 2019 tarihli bir kararında “Somut olayda silahlı terör örgütü üyeliği suçundan CMK'nın 101/3 maddesi gereğince tutuklamaya sevk edilip tutuklu olarak yargılanan sanığın, yargılama aşamasında kendisinin seçtiği bir müdafii bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi gereğince re'sen müdafii görevlendirilmeyerek bulunduğu hal nedeniyle, delillere erişme ve savunma hazırlama imkanları itibariyle çelişmeli yargılamanın gereği olan “silahların eşitliği” ilkesinin ve Anayasanın 36, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddeleri ile teminat altına alınan adil yargılama hakkının ihlali sonucunu doğuracak biçimde, adaletin selameti açısından gerekli olan müdafiinin hukuki yardımından yararlandırılmadan yargılama yapılıp sorgusu tespit edilmek ve hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak biçimde CMK 101/3, 188/1 ve 289/1-a-e maddelerine muhalefet edilmesi bozma nedenidir.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

TUTUKLULUĞA İTİRAZ

Hakim tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. Tutukluluğa itiraz süresi 7 gündür. Bu süre hesaplanırken kararın verildiği gün hesaba katılmaz. Tutukluluğa itiraz kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. CMK’nın 268/2. Maddesine göre; “Kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.” 

Tutuklama kararına itiraz hakkı en başta şüpheli ya da sanığa tanınmış bir haktır. Bunlar dışında CMK’nın 262. Maddesine göre; şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir. 

Tutuklamaya itirazın kararlarının incelenme yeri bakımından CMK’nın 268. Maddesinde ayrıntılı düzenlemelere yer verilmiştir. Bu maddeye 08.07.2021 tarihli Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la ayrı bir bent daha eklenmiştir. 01.01.2022 tarihinden itibaren sulh ceza mahkemelerinin tutuklamaya ilişkin kararlarının dikey inceleme usulüne tabi olacağı düzenlenmiştir. Son düzenlemelerden sonra ilgili maddeye göre; 

  • Sulh ceza hâkimliğinin tutuklama ve adli kontrol kararlarına yapılan itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulunan asliye ceza hakimi tarafından yapılır. 
  • İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hallerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi amacıyla, kararına itiraz edilen sulh ceza hakimliği tarafından gerekli tedbirler alınır. 
  • Sulh ceza hakimliği işleri asliye ceza mahkemeleri tarafından yapılıyorsa itiraz bu defa ağır ceza mahkemesince incelenecektir.
  • Asliye ceza mahkemesi hakimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir. 
  • Naip hakim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir. 
  • Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler. 

Tutukluluğa itiraz hakkındaki kararlar dosya üzerinden duruşma yapılmaksızın verilir. Fakat 271/1. Maddeye göre gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir. Kararların en kısa sürede verilmesi gerektiği belirtilmiş fakat gün sınırlaması yapılmamıştır. 

CMK’nın 271/4. Maddesine göre “Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” Burada ilk defa merci tarafından verilen kararlar ifadesini açıklamak gerekecektir. Bu durum Cumhuriyet Savcısının istemine rağmen sanık ya da şüphelinin tutuklanmaması hallerinde gündeme gelir. Savcının itirazı sonucunda yetkili merci şüpheli ya da sanığın tutuklanmasına karar verirse bu karara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir.

TUTUKLULUKTA GEÇECEK SÜRE

CMK azami tutukluluk süreleri belirlemiştir. Kanun koyucu makul sürede yargılanma hakkının bir gereği olarak böyle bir düzenleme yapmıştır. Tutuklulukta geçecek süreleri ikiye ayırarak incelemek gerecektir. Nitekim asliye ceza ve ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlar bakımından farklı süreler benimsenmiştir. Bunun yanında CMK’da 2019 yılında yapılan değişiklikle beraber soruşturma aşaması bakımından da azami tutukluluk süreleri belirlenmiştir. Sürelerin aşılması halinde tutuklunun serbest bırakılması gerekir. 

Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Girmeyen İşlerde Azami Tutukluluk Süresi 

CMK’nın 102/1. Maddesine göre “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.” Kanun metninde açıkça belirtildiği üzere azami tutukluluk süresi 18 ay olacaktır. 

Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Giren İşlerde Azami Tutukluluk Süresi 

Bu durumda ise kanun koyucu tutukluluk süresini en çok 2 yıl olarak belirlemiştir. Fakat zorunlu hallerde 2 yıllık sürenin uzatılabileceği ve uzatma süresinin en çok 3 yıl olacağı düzenlenmiştir. Kanunda toplam sürenin 3 yıl mı 5 yıl mı olduğu hususu açık olarak belirtilmediğinden bu durum doktrinde tartışmalara sebebiyet vermiştir. Fakat uygulamada uzatma süresi en fazla 3 yıl olarak kabul edilmiş ve ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde azami tutukluluk süresinin 5 yıl olacağı kabul edilmiştir. 

102. madenin 2. Fıkrasına göre ise; “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda beş yılı" geçemez.” 

Soruşturma Aşamasında Azami Tutukluluk Süresi 

CMK’nın 102/4. Maddesine göre; “Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.” 

Çocuklar Bakımından Tutukluluk Süresi 

Maddenin 5. Fıkrası ile çocuklar açısından azami tutukluluk süreleri düzenlenmiştir. Buna göre; 102. maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır. 

Uzatma Kararları Nasıl Verilir? 

Bütün uzatma süreleri bakımından öngörülen uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir. Uzatma kararlarının mutlaka uygun bir gerekçe ile gerekçelendirilmesi gerekir. Nitekim AİHM aynı gerekçelerle uzatma kararının alınmasını 5. Maddenin ihlali olarak kabul etmiştir.

HÜKMEN TUTUKLULUK NEDİR?

CMK’da dayanağı bulunmayan fakat uygulamada benimsenen ve “hükümözlülük” olarak da bilinen bu kavram; tutuklunun ilk derece mahkemesi tarafından cezalandırıldığı fakat cezasının kesinleşmediği ara dönemi ifade etmektedir. 

Yukarıda belirttiğimiz sürelerin dolmasıyla sanığın serbest bırakılması gerekirken hükmen tutukluluk kavramı ile uzun yargılama sürelerinde sanıkların tahliye edilmesi engellenmiştir. Yargıtay tarafından da kabul edilen hükümözlülük kavramı ile tutuklanan kişi, tutuklamanın azami sürelerinden istisna tutulmaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından mahkumiyetine karar verilen tutuklular bakımından sürelerin işlemeyeceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla yukarıda belirttiğimiz tutuklulukta geçecek süreler hükmen tutuklular bakımından uygulanmayacaktır. 

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/42 K. Sayılı kararına göre; 

“Ancak anılan maddede belirtilen tutukluluk sürelerinin hesabında yerel mahkeme tarafından hüküm verilinceye kadar geçen süre dikkate alınmalı, buna karşın yerel mahkeme tarafından hükmün verilmesinden sonra tutuklu sanığın hükmen tutuklu hale gelmesi nedeniyle temyizde geçen süre hesaba katılmamalıdır. Zira, hakkında mahkumiyet hükmü kurulmakla sanığın altılı suçu işlediği yerel mahkeme tarafından sabit görülmekte ve bu aşamadan sonra tutukluluğun dayanağı mahkumiyet hükmü olmaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de AİHS'nin 5.maddesinin uygulamasına ilişkin olarak verdiği kararlarda tutuklulukla ilgili makul sürenin hesabında, ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmünden sonra geçen süreyi dikkate almamaktadır.”

TUTUKLAMA KARARININ GERİ ALINMASI VE HÜKÜMSÜZ KALMASI

CMK’nın 103/1. Maddesine göre; “Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hakiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafii de aynı istemde bulunabilirler.” 

Maddeden anlaşılacağı üzere tutuklama kararının geri alınması istemi ancak soruşturma aşamasında gündeme gelir. Kovuşturma aşamasında tutukluluğa ilişkin karar görevli mahkemece verilir. Maddenin 1. Fıkrasıyla tutukluluk kararının geri alınmasını isteme hakkı Cumhuriyet Savcısı, şüpheli ve müdafiine tanınmıştır. 

Bu kişiler kendilerine tanınan hakkı kullanırken şüphelinin adli kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını talep edebilirler. Yani şüphelinin bırakılabilmesi için mutlaka adli kontrol tedbirinin uygulanması gerekir. 

Nitekim 103. Maddenin gerekçesi aşağıdaki gibidir. 

“Madde, birinci fıkrasında soruşturma evresinde hakkında Cumhuriyet savcısının istemi ile tutuklama kararı verilmiş olan şüpheli hakkındaki bu kararın adlî kontrol tedbirine çevrilmesi olanağını vermektedir. Cumhuriyet savcısı veya şüpheli ve avukatı sulh ceza hâkiminden tutuklamanın adlî kontrole çevrilmesini isteyebileceklerdir.Dikkat edilmelidir ki, bu usul tutuklamanın adlî kontrole çevrilmesinde uygulanacaktır. Yoksa maddenin ikinci fıkrasına göre Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinde adlî kontrole veya tutuklamaya gerek kalmadığı kanısına varacak olursa şüpheliyi kendisi serbest bırakabilir; bu hususta ayrıca hâkim kararına gerek yoktur. Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdiğinde ise şüpheli kendiliğinden serbest kalır.” 

CMK’nın 103/2. Maddesinde ise Cumhuriyet Savcısının şüpheliyi re’sen serbest bırakabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. İlgili maddeye göre; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adli kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır. 

Bu hüküm de ancak soruşturma evresinde uygulama alanı bulur. Savcıya tutuklama kararını kaldırabilme yetkisi veren bu hüküm oldukça önemli olmakla beraber uygulamada savcıların bu yetkilerini pek kullanmadıkları söylenebilir.

TUTUKLUNUN SALIVERİLME İSTEMİ

Tutuklunun soruşturma ve kovuşturma aşamalarının her aşamasında salıverilme isteminde bulunma hakkı vardır. Tutuklunun salıverilme istemi CMK’nın 104. Maddesinde düzenlenmiştir. 

104/2. Maddeye göre; “Şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamına veya salıverilmesine hakim veya mahkemece karar verilir. "Bu kararlara" itiraz edilebilir.” 

“Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir.” 104/3 

Tutuklama kararının geri alınması, tutuklama kararının kaldırılması ya da tutuklunun salıverilme istemlerinde CMK’nın 105. Maddesinde belirtilen usul uygulanır. Buna göre; “103 ve 104 üncü maddeler uyarınca yapılan istem üzerine, merciince Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiin görüşü alındıktan sonra, üç gün içinde istemin kabulüne, reddine veya adli kontrol uygulanmasına karar verilir. "103 üncü maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca yapılan istemler hariç olmak üzere örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından bu süre yedi gün olarak uygulanır." “Duruşma dışında bu karar verilirken Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşü alınmaz.” Bu kararlara itiraz edilebilir.”

TUTUKLUNUN DURUMUNUN YAKINLARINA BİLDİRİLMESİ

Tutuklunun haklarını sadece durumunun yakınlarına bildirilmesi ile sınırlandırmak mümkün değildir. Fakat kanun koyucu tutuklunun durumunun yakınlarına bildirilmesini ayrıca hüküm altına almıştır.

CMK’nın 107. Maddesine göre;“Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hakimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir.Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.”

TUTUKLULUĞUN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

Tutukluluk incelemesi olarak da bilinen tutukluluğun gözden geçirilmesi hakkındaki hükümler CMK’nın 108. Maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre; “ Madde, gerek soruşturma, gerek kovuşturma evrelerinde tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunun, merciince belirli aralıklarla mutlaka incelenmesini zorunlu kılmakta ve böylece tutuklama gibi kişi özgürlüğünü geçici olarak yok eden bir tedbirin gereksiz olarak uzamasını önlemek amacını gütmektedir.” 

Soruşturma Evresinde Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi 

Soruşturma evresinde, tutukluluğun gözden geçirilmesi istemi Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılır. Bu istem sulh ceza hakimliğince incelenir. Tutukluluğun gözden geçirilmesi en geç otuzar günlük sürelerde yapılmalıdır. 108. Madde tutukluluk incelenmesinde şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla soruşturma aşamasında tutukluluk incelemesi duruşmalı olarak yapılır. Maddenin 2. Fıkrasına göre; tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir. 

Kovuşturma Evresinde Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi 

CMK’nın 108/3. Maddesine göre; “Hakim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde de re'sen karar verir.” 

Maddeden anlaşılacağı üzere her duruşmada bu hususta bir karar re’sen verilecektir. Duruşma aralarında da keza, bu hususta karar verilebilecektir. 

Tutukluluk hâlinin devamı gerekmediği hususunda karar verilirken hâkim veya mahkeme 100 uncu maddedeki koşulların devam etmediği hususunda gerekli incelemeleri yapacak ve bu husustaki kararını gerekçeli olarak açıklayacaktır. 

Soruşturma aşamasının aksine kovuşturma aşamasında tutukluluğun gözden geçirilmesinin dosya üzerinden yapılabilmesine imkan tanınmıştır. 

Gerek soruşturma gerek kovuşturma evresinde tutukluluk incelemesi yapılırken hakim tutukluluğun devamı yönünde karar verirse bu kararını mutlaka gerekçelendirmelidir. AİHM gerekçesiz veya birbirinin aynısı kararlarla uzun tutukluluk hallerini ihlal saymıştır.

HAKSIZ TUTUKLAMA NEDENİYLE TAZMİNAT

Tutuklama tedbirinin kanuni şartlara uygun olmadan ölçüsüz bir şekilde uygulanması halinde haksız tutukluluk durumu gündeme gelecektir. Bu şartlar altında haksız tutuklanan kişinin tazminat davası açma hakkı doğacaktır. Konunun detaylarına Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat Davası başlıklı incelememizde yer verilmiştir.

Tutuklama ve Tutuklamanın Şartları

Ceza Muhakemesi Hukuku’nda şüpheli ya da sanık yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması durumunda geçici olarak başvurulan koruma tedbirine tutuklama denir.

Anayasa’daki düzenlemeye göre ‘‘Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde Hakim kararıyla tutuklanabilir.’’ Buna göre tutuklama, ancak ve ancak Hakim veya Mahkeme kararı ile mümkündür. Bu anayasal kuralın başkaca bir istinası söz konusu değildir.

Tutuklama, koruma tedbiri yönünden son çare olarak başvurulması gereken ağır bir tedbir türüdür. Bu nedenle tutuklama şartları gerçekleşmiş olsa bile tutuklama kararı verilmek zorunda değildir. Bu anlayışla Kanunumuz mümkün olduğu ölçüde tutuksuz yargılamayı öncelemektedir.

Tutuklama için öncelikle kuvvetli suç şüphesini gösteren somut bir delil ve tutuklama nedeninin bulunması gerekmektedir.

CMK md.100/2’ye göre şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa tutuklama nedeni söz konusudur. Aynı şekilde şüpheli veya sanığın davranışları; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa hakkında tutuklama kararı verilebilecektir.

Kanun koyucu, tutuklama nedenleri olmasa da bazı suçlar yönünden tutuklama yapılabilmesine olanak sağlamıştır. Buna göre CMK md.100/3’te sayılan katalog suçların (kasten öldürme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti vd.) işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılmıştır.

Diğer taraftan; tutuklama nedeni ve kuvvetli suç şüphesini gösteren somut bir delil bulunsa da sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.

Bu bakımdan işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez. Kanun koyucu, diğer koruma tedbirlerinde olan ölçülülük ilkesini tutuklama yönünden özel olarak vurgulamıştır.

Av. Mustafa Aydın

Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır