nafaka 2 yargı paketi / Süresiz nafaka, çekte hapis ve 7. Yargı Paketi - Prof. Dr. Erol Ulusoy

Nafaka 2 Yargı Paketi

nafaka 2 yargı paketi

2. yargı paketi ile sonsuz nafaka, süresiz nafaka veya sınırsız nafaka kavramlarının son bulacağı açıklanmıştır. Uzun zamandır nafaka mağdurları tarafından bu haber beklenmektedir. Uygulamada var olan yoksulluk nafakası ancak alacaklısının sigortalı bir işe girmesi, yeniden evlenmesi, vefat etmesi yahut bir başka kişi ile evlenmemiş olsa dahi evliymiş gibi bir arada yaşaması halinde son bulmaktaydı.

2. Yargı Paketi ile Süresiz Nafaka Tarih Oluyor

Yoksulluk nafakasına ilişkin diğer makalemizi inceleyebilirsiniz. Bu makalede de belirttiğimiz üzere, taraflar boşanmış olsalar dahi nafaka alan kişinin sigortasız çalışıp çalışmadığının tespit edilmesi gerekebilmektedir.  Nafaka alacaklısının yeni bir evlilik yapıp yapmadığı veya evli gibi resmi nikah olmaksızın yaşayıp yaşamadığı veyahut vefat edip etmediğinin kontrol edilmesi de gerekecektir. Bu durum ise boşanan tarafların birbirlerinin hayatlarından çıkmasını zorlaştırmaktadır.  Boşanan çiftlerin kendi hayatlarına devam etmelerini bu durum imkansız hale getirmektedir. Yeniden evlilik yapan ancak önceki evliliği sebebi ile nafaka ödemek ile yükümlü olan tarafa ekonomik yük oluşturabilmektedir.  Maddi yükün yanında manevi anlamda da mağduriyetler oluşabilmekte idi.

Bu şekilde binlerce nafaka ödemek ile yükümlü olan kişiler, 1 gün yahut 1 ay ya da 10 yıl evliklerinin sürmesine rağmen aynı şartlar ile karşı karşıya kalmaktaydı. Evlilik birliği içerisinde taraflar bir araya gelmese dahi nafaka ödemek zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaktaydı.

NAFAKA konusundaki diğer yayınlarımız için lütfen bu linke basınız. 

2. yargı paketi bildirilen yenilik ile nafaka alacaklarına alt ve üst sınır getirilecektir. Alt sınır genelde kısa süren evliliklerde uygulanacak olup, 2 yıl alt sınır olacak şekilde taslak oluşturulmuş. Üst sınırda ise hakimin taktir yetkisini kullanmak üzere, evlilik süresi yahut evlilik süresinin yarısı olarak tarafların yine ekonomik durumları, kusur oranlarının tespiti ile belirleneceği açıklanmıştır.

2. yargı paketi ve yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra eski düzenlemede verilen sınırsız nafaka mağdurlarının ne yapması gerektiği konusunda bir netlik bulunmamaktadır.  Kanaatimize göre nafakanın kaldırılması davası açılarak evlilik süresi ve kusur oranları ile tarafların ekonomik durumları tekrar değerlendirilebilir.  Bu uygulama nafaka borçlularının nafaka yükümlülüklerinden kurtulmalarına sebep olacaktır.

Boşanma konusunda deneyimli bir boşanma avukatı ile çalışmanız ister anlaşmalı boşanma davası isterse çekişmeli boşanma davası olsun sizi hak kayıplarından koruyacaktır.  Boşanma sonrasında nafaka süreçlerini  profesyonel bir boşanma avukatı ile takip etmenizde de fayda vardır.  Boşanma konusundaki uzmanlıklarımızdan yararlanmak için BOŞANMA HAKKINDAKİ MAKALELERİMİZİ okuyabilir, videolarımızı izleyebilir ve daha detaylı bilgi almak için ofisimizi arayabilirsiniz.

İletişim bilgileri için lütfen tıklayınız.

Avukat ilke Işık, 6. Yargı Paketiyle yeniden gündeme gelen nafaka hakkının süreye bağlanması ve boşanmalarda ara buluculuğun yasallaşmasının kadınları nasıl etkileyeceğini yazdı.

Pek çok farklı yasaya dair değişikliklerin yapıldığı, bir torba halinde bu değişikliklerin toplandığı yargı paketlerine siyasal iktidar büyük reformlar diyor ve paketler ülkenin demokratikleşmesi açısından atılmış önemli adımlar olarak kamuoyuna sunuluyor. Ancak bir süredir bu paketler memlekete bir fayda getirmediği gibi kadınlar için ciddi tehlikeler barındırıyor. 6. Yargı paketi görünen o ki en tehlikeli olanlarından. Gazete haberlerinden, AKP kulislerinden sızan bilgilerle yapılmış yorumlardan, Adalet Bakanı’nın ve Cumhurbaşkanı’nın pakete dair yapmış olduğu genel açıklamalardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz. Ocak ayında Meclise gelmesi beklenen son derece yakın bir tehlike, söz konusu olan. İçinde artık neredeyse emin olduğumuz nafaka hakkının gasbı, boşanmaya dair düzenlemeler ve aile arabuluculuğu var. Yıllardır konuşulan, tartışılan, gündemde tutulan, yasal düzenleme yapmak üzere fırsat kollanan bu iki kritik konu artık kapımızda görünen o ki.

YOKSULLUK NAFAKASININ KALKMASI NEDEN TEHLİKELİ?

Nafakanın evlilik süresiyle sınırlanması, bu süre sonunda nafaka almaya hak kazanan eşin iş bulamaması veya herhangi bir gelirinin olmaması halinde, devletin nafaka ödemeye devam etmesi gibi değişiklikler söz konusu kimi gazetelerde. Haberlerde bir diğer seçenek olarak da nafakanın, evlilik süresinin yarı süresi kadar ödenmesi yer alıyor.

Her iki seçenek de kadınlara boşanma ile birlikte ödenmesi gereken yoksulluk nafakasını bir süreye bağlamak ve arkasından yok etmek üzerine kuruluyor. Sürenin sonunda devletin ödemeye devam etmesi seçeneği ise ilk başta kadınların lehine bir düzenleme izlenimi verse de ne kadar uygulanabilir olduğu ve nasıl bir miktarla kadınları geçinmek durumunda bırakacağı gibi konular üzerinden tartışmaya muhtaç.

Medeni Kanun’daki yoksulluk nafakası üzerinden uzun zamandır devam eden tartışmaları her birimiz hatırlıyoruzdur. Çoğunlukla üç kuruş diye tabir edebileceğimiz ve tahsil edilme zorlukları nedeniyle kadınların vazgeçmek durumunda kaldığı yoksulluk nafakasının evlilik süresi, hatta evlilik süresinin yarısı ile sınırlandırılması kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değil.

Yasa maddesi yoksulluk durumunun devam etmesi, eşlerden birinin ihtiyacının sürmesi durumunda nafakanın kaldırılmasını zaten düzenlemiş iken esasen sonsuza kadar devam eden ve edebilen bir durum değilken evlilik süresinin uzunluğuna göre yoksulluk nafakasının belirlenmek istenmesi adaletten çok uzak bir yaklaşım.

Bilineni bir kez daha yazalım, kadınlar evlilik birliği içinde eşit bir pozisyonda olmadığı olamadığı için evlilik birliğinin cinsiyetçi rol dağılımı gereği çalışma, gelir elde etme gibi olanaklar konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Bu durumun evliliğin süresinden bağımsız bir durum olduğu ise çok açık.

İşi gücü mesleği olan bir kadını ele alalım, üç yıl evli kalmış olsun. Evlilik sebebiyle taşınmak zorunda kaldığını, eşinin yaşadığı şehre gitmek zorunda olduğunu varsayalım, sonra hemen hamile kaldığını, hamilelik sebebiyle işten çıkarıldığını ya da ayrıldığını Hamilelik boyunca çalışmış olsa da doğumla birlikte işten ayrıldığını, kreş rakamlarının çok yüksek olması nedeniyle çocuğuna kendi bakmak zorunda kaldığını da düşünebiliriz hiç fark etmez. Üçüncü yılda boşanan bu kadının küçük bir çocukla bir daha iş bulamayacağı, iş bulmasının ne kadar zor olduğunu anlatmaya gerek bile olmadığı ortada.

İşte tam da bu durumdaki kadına kısa bir süre evli kaldı diyerek, evlilik süresi ya da sürenin yarısı kadar yoksulluk nafakası ödenmesi ne kadar hakkaniyetli? Bu verdiğim örnek istisnai de değil kesinlikle. Bu ülkede kadınların yaşadıklarının bir özeti. Evlilik birliği üç aşağı beş yukarı bu şekilde devam ediyor ve kadınları yoksulluk nafakasından mahrum bırakmak işte bu nedenlerle çok ama çok tehlikeli.

Sürenin sonunda devletin üstlenmesine ilişkin kısım ise ilk bakışta çok güvenli, çok makul bir çözüm gibi görünse de bu düzenlemenin nasıl yapılacağı, hangi koşullardaki kadınları kapsayacağı, kadınların geçinmesine yetecek, fayda sağlayacak bir miktar olarak belirlenip belirlenmeyeceği gibi konular çok belirsiz olarak orta yerde duruyor.

Yoksulluk nafakasını kadınların boşandıktan sonra hayatını sürdürmesi konusunda ciddi bir dayanak olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar. Zaten bu açıdan çok zayıf olan nafaka miktarlarını gerçekçi bir şekilde belirleyip, bu konuda çalışma yapmak yerine, gerçekten üç beş kuruş düzeyinde olan nafaka miktarlarını sürenin sonundan sonra devletin bu biçimde ödemeye devam etmesi (eğer yapılırsa tabii böyle bir düzenleme) kadınları yoksullukları ile baş başa bırakmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir.

BOŞANMALARIN ÖNLENMESİ KOMİSYONU MADDELERİ SÜREKLİ HORTLUYOR

Nafaka yükümlülüğünden erkekleri kurtarmak konusunda bu canhıraş çaba konuşulmalı esasen. Devlet neden işi gücü bırakıp bu konuyu kafasına taktı? Neden bu kadar ısrarlı? Çünkü mantığını boşanmaları engelleme motivasyonundan alıyor. yılında hazırlanan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu raporunda geçenler bir bir karar altına alınmak isteniyor.

Kadınlar nafaka da yok edilirse boşanmak konusunda iki kere üç kere düşünmek zorunda kalacak bunu biliyorlar ve böyle olsun istiyorlar. Nafaka kadınların geçinmesi anlamına asla gelmesin, küçücük rakamlar da süreye bağlansın ve koşulları uyarsa devlet kadınlara sadaka gibi üç beş kuruş dağıtsın.

Devlet neden evlilik birliğinde taraflardan ekonomik durumu güçlü olanın sorumluluğunu üstleniyor mesela? Bu soruyu soralım kendimize. Nafakasını asla tahsil edemeyen kadınların bu sorununu çözmek konusunda böylesi bir güvence vermeyen, tahsil edilemeyen nafakaları devletin ödediği sonra erkekten rücu edeceği bir mekanizma kurulması yerine süreye bağlı bir nafakada neden ısrar ediliyor?

Gerçek bir sosyal devletten söz edeceksek eğer, boşanmadan sonra kadınların mağdur olmasına izin vermemeye çalışan bir devlet mesela şöyle planlamalar yapmalı; kadınların eski eşlerinden aldıkları nafaka ile geçimlerinin zor olduğu ortada olduğundan, kira yardımı, çocuklar için eğitim destekleri, iş bulma, iş desteği gibi destekleyici mekanizmalar devreye sokulmalı. Üç beş kuruşluk nafaka miktarını tartışmayıp, kadınlar bu rakamlarla nasıl geçinirler diye kafa yormayıp, nafakayı kaldırmaya çalışmak, süreler koymak, arkasından “Devlet ödeyebilir belki” demek çözüm değil. Kadınları yoksullukları ve yalnızlıkları ile baş başa bırakmak sadece.


KADINLAR İÇİN BİR BAŞKA TEHLİKE: AİLE ARABULUCULUĞU

Aile arabuluculuğu meselesi de dayanağını yine ünlü Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu raporundan alıyor. Boşanmaları önlemenin en önemli yollarından biri olarak sunulan arabuluculuk şimdi 6. Yargı paketinde boşanmaları kolaylaştırma başlığı altında konuşuluyor.

Çekişmeli boşanmayı kolaylaştırılması kapsamında basında yer alan arabuluculuk, mahkemelerin velayet ve nafaka konusunda anlaşılması halinde boşanma kararı vermesi, tazminat ve diğer uyuşmazlıkların boşanma sonrasında devam edip karara bağlanması, bu konuda aile arabuluculuğu mekanizmasının da işletilebileceği biçiminde yer alıyor. Şiddet nedeniyle açılan davalarda arabuluculuğun söz konusu olmayacağı da yine aynı haberlerde geçiyor.

Boşanmaları zorlaştırma konusunda politik misyon belirlemiş, bu konuda adım adım kararları uygulamaya çalıştıkları Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu çalışması bile olan siyasal iktidarın çekişmeli boşanmaları neden kolaylaştırmak isteyeceğini düşündüm ben ilk olarak. Arabuluculuk bu kapsamda sözü edilen bir mekanizma olarak anılıyor.

Boşanma öykülerinde gizli ya da açık şiddet olduğu, kadınların şiddeti çoğunlukla dile getiremediği, eğer anlaşmalı boşanma şansı var ise bunu sağlayıp, hızlıca boşanmaya çalıştığını biliyoruz. Üstelik şiddet sadece fiziksel değil, yıllarca psikolojik şiddete uğramış, erkeğin karşından öz güvenini tamamen yitirmiş, kişiliğine yönelik yoğun saldırılarla tüm hayatını geçirmiş kadınların bir masa etrafında asla eşit konumda olmadığı erkekle evliliği ya da boşanmayı müzakere etmesinin mümkün olmadığı ise çok açık. O nedenle “Arabuluculuğu şiddet durumu dışında uygulayacağız” demek hem inandırıcı değil hem de kadına yönelik şiddetin ne kadar dikkate alınmadığını gösteren önemli bir işaret. Arabuluculuk kurumu boşanmayı kolaylaştırma başlığı içerisinde gündeme getirilmiş ise de esas niyet boşanmayı kadınların hayatı pahasına zorlaştırmak. Yıllar ve yıllarca süren çekişmeli boşanma davalarının kısa zamanda sonuçlandırılmasını sağlamak için tazminat gibi talepleri boşanmadan sonraya bırakma önerisi ise arabuluculuk olmaksızın konuşulabilir pekala.

Kaldı ki tarif edilen aslında tazminat ve alacak taleplerini dışında bırakan bir anlaşmalı boşanma. Anlaşmalı boşanmada, boşanma ile birlikte velayet, nafaka, mal paylaşımı, tazminat gibi her türlü konuda anlaşmış olmak gerektiği, bu anlaşma ile boşanmanın hızlıca sonuçlandırıldığını ülkede yaşayan herkes bilir. Şimdi bu anlaşmanın kapsamı dışına tazminat ve alacak kalemlerini çıkarma çabası, kadınları maddi açıdan hiçbir şey talep etmeden boşanmaya zorlamaktan başka bir anlama gelmeyecektir.

Kadınlar anlaşmalı boşanmayı şiddet dahil her türlü çekilmez durumu yaşayıp, yıllarca süren boşanma davalarına maruz kalmamak için kabul eder çoğunlukla. Nafakadan, çocukların velayetine, evlilik birliği içinde edinilmiş varlıklardan, tazminat taleplerine kadar her türlü konuda pazarlık yapılır ve kadınlar çoğunlukla en azına razı olur. Çoğu maddi talepten vazgeçmek zorunda bırakılır. Bu anlamda çoğunlukla kendi özgür iradesi ve arzusuyla belirlediği bir anlaşma yoktur ortada.

Maddi taleplerin anlaşmalı boşanma kapsamı dışına çıkarılması yukarıda yapmış olduğumuz nafaka tartışması ile birlikte düşünüldüğünde kadınları yıllarca sürmüş olan evlilik sonrası beş parasız ortada bırakacak bir düzenleme olacak. Boşanmanın kesinleşmesinden sonra bu davaların açılabileceği kısmı ise tamamen laftan ibaret kalır. Kadından dava açmayacağı konusunda güvenceler alınacak, ayrıca evlilik bitmiş iken kadınların çoğunluğu erkekle uyuşmazlığı bu açıdan sürdürmek istemeyecek, bir şekilde hayatından çıkmış olması ile yetinmek durumunda kalacak. Boşanmış kadınların eski kocalarının şiddetine uğradığı hatta öldürüldüğü gerçeğini de tam burada bir kez daha hatırlatmak gerek.

Yani çekişmeli boşanmayı kolaylaştırma iddiası, erkekleri evlilik birliği içinde edinilen malları paylaşma yükünden kurtarma çabası gibi görünüyor. Bu da kadınların Medeni Kanun ile edindiği eşit mal paylaşımı, tazminat gibi haklarının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelir. Zaten arabuluculuk olmadan da yeterince olumsuz olan bu öneri bir de arabuluculuk ile güçlendiriliyor. Bir şekilde yıllardır mevzuata konulmak istenen arabuluculuk sanki aralara sıkıştırılarak ve boşanmayı kolaylaştırma mekanizması imiş gibi sunuluyor.


‘ŞİDDET KESİNLİKLE KAPSAM DIŞI OLACAK’ BEYANLARI İNANDIRICI DEĞİL!

Aile uyuşmazlıklarında arabuluculuğun ne kadar tehlikeli olduğundan yeniden ve yeniden bahsetmemiz gerekiyor şimdi yeniden.

tarihli Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu raporunda arabuluculuğun çocuk kaçırma durumlarında, boşanma davalarında, dava süreci sırasında ve boşanma öncesinde kullanılmasının faydalı olacağı sıklıkla yer alıyor, şiddet vakalarında arabuluculuk yöntemine gidilemeyeceği de çeşitli biçimlerde tekrarlanıyordu. Ancak raporun içeriğinde “Mağdurun talep etmesi halinde şiddet uygulayanla bir araya getirilerek basit ve tekerrürü olmayan şikâyetler için çözüm bulunması, mağdurlardan gelen görüşme taleplerinin değerlendirilerek aile kurumunun korunması ve aile bütünlüğünün sağlanabilmesine yönelik mevzuatta düzenleme yapılması” ifadeleri de kullanılıyordu.

O nedenle şiddetin de arabuluculuk kapsamına alınması gayet mümkün olup, “Şiddet kesinlikle kapsam dışı olacak” beyanları hiç inandırıcı değil. yılından bu yana bu Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu raporunda yer alan her bir maddeyi inatla hayata geçirmeye çalışan bir iktidarın söz konusu olduğunu unutmamalıyız.

Peki neden arabuluculuk aile uyuşmazlıklarında olmaz? Madde madde sayalım yeniden ve yeniden:

● Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanı daha önce konu gündeme geldiğinde yaptığı açıklamada; “Aile arabuluculuğu ile taraflar ilişkileri yıpranmadan, aile mahremiyeti korunarak, husumetler büyümeden, diğer kişilere yansımadan sorunu barışçıl biçimde çözecekler” demişti. Burada “aile mahremiyeti” olarak ifade edilen şey esas olarak şiddeti toplumsal bir sorun olmaktan çıkarıp özel bir alan içine almaktır. “Aile mahremiyeti” denilen şey, aslında kadına yönelik şiddeti özel bir mesele haline getirmeye yarayacaktır. Kadınların binbir zorluk ve mücadeleyle yasalara geçirdikleri “Devletin şiddet konusundaki sorumluluğu ve önlem alma yükümlülüğü” ortadan kaldırılarak şiddet “özel alanın konusu” haline getirilmektedir.

● Aile arabuluculuğunun İstanbul Sözleşmesi’ne açıkça aykırı olduğunu biliyoruz. Bu vesile ile İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik ısrarımızın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlamalıyız. İstanbul Sözleşmesi kararının arkasından kadınlara yönelik olumsuz yasal düzenlemelerin devam edeceği konusundaki endişelerimizin haklılığına da vurgu yapmak gerekir. “Şiddet varsa arabuluculuk olmayacak” denilse de tarif edilen şiddet türünün yalnızca fiziksel ve cinsel şiddet olduğu açıktır. Oysa Türkiye’de kadınlar, boşanma kararı almalarında etkili olan pek çok farklı şiddet türüyle karşı karşıya kalmaktadır. Boşanmaların sadece fiziksel değil psikolojik veya ekonomik anlamda şiddet nedeniyle de gündeme geldiği çok açık ve çok bilindiktir. Aile arabuluculuğu fiziksel şiddet dışında kalan tüm şiddet türlerini yok sayacaktır.

● Aile arabuluculuğunda tarafların eşit olmadığı ve olmayacağı çok açıktır. Bu durum evlilik birliğinin tamamında yaşanan somut bir durum iken üstelik siyasal iktidar da kadınları erkeklere eşit olmayan canlılar olarak tanımlarken masada karşılıklı oturup eşit taraflar olarak müzakere ortamı oluşmayacağı çok açıktır. Arabuluculuk önerisinin bütün bu eşitsizlikleri yok sayıp kadınları ve erkekleri “eşitmiş gibi” ele aldığını anlıyoruz. Kadınları hayatın hiçbir alanında eşit kabul etmeyip, arabuluculuk aşamasında eşit taraflar olarak yer alacaksınız demek siyasal iktidarın hiç komik olmayan şakası galiba.

● Kadına yönelik şiddetin boyutları ortada iken, kadınlar boşanmak üzere olduğu, ayrı yaşadığı hatta yıllar önce boşandığı erkekler tarafından öldürülmekte iken, kadınları arabuluculuk masasına oturtmak ciddi bir can güvenliği sorunudur. Kadınların can güvenliğini koruma görevi arabulucudan beklenemeyeceği gibi arabuluculuk yapan kişinin güvenliğinin tehlikede olacağı çok açıktır. Arabuluculuk merkezlerinde güvenlik görevlileri olacağına ilişkin açıklamalar yapılmış ise de bunun kadınların güvende olmasını sağlamayacağı ortadadır.

HAKLARIMIZIN ELİMİZDEN ALINMASINA KARŞI MÜCADELEYİ YÜKSELTELİM!

Çok ciddi saldırılar içeren bir paket karşımızdaki. Yıllardır mücadele ederek kazandığımız Medeni Kanun’daki haklarımızın elimizden alınması anlamına gelebilecek yasal düzenlemeler yapmak istiyorlar. Boşanma sonrası hiçbir hakka sahip olmadan kadınların tek başına kaldıkları, esasında boşanmayı erkekler istemedikçe olanaksız hale getirecek, kadınların ise her türlü yoksulluğu peşinen kabul ederek ve evlilik birliği içinde birlikte ürettikleri, edindikleri her şeyden vazgeçmek pahasına boşanabileceği bir sistem sözü edilen. Her birine tek tek karşı çıkmalıyız. Her gün kadınların öldürüldüğü, boşanmaya karar vermenin can kavgası haline geldiği, boşanmak isteyen kadınların, yıllar önce boşanmış kadınların erkekler tarafından öldürüldüğü bir coğrafyada, kadınların eşit, özgür, güvenli bir yaşam süreceğini tartışmayan, buna kafa yormayan, boşanmak durumunda kalan kadınların maddi, manevi sorunlarını çözmek için çalışmak yerine kadınları içinden çıkılmaz bir cendereye sokmaya çalışan bir iktidar var karşımızda. Bunun adı kadın düşmanlığı. Kadınlara hiç gizleyip saklamadan, açık açık, yeniden ve yeniden “Eşit değilsiniz asla olmayacaksınız” diyorlar. Kadına yönelik şiddeti ülkedeki kadınların kaderi haline getirmek yapmaya çalıştıkları. 6. Yargı Paketine, içindekilere, hayatlarımıza ve haklarımıza yapılmak istenene “hayır” demeliyiz. Hemen hiç vakit kaybetmeden bu meseleyi konuşmalı, her türlü kanaldan, mecradan sesimizi yükseltmeye başlamalı, sözümüzü örgütlemeliyiz. Kaybedecek tek bir dakikamız bile yok, her an Meclise gelebilecek bir paketten söz ediyoruz çünkü.

Şimdi harekete geçelim ve kadın düşmanlarına bunu yapamayacaklarını daha önce defalarca başardığımız gibi gösterelim!

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

#nafaka #arabuluculuk #6. yargı paketi

Yeni nafaka düzenlemesi: Tasarıda neler var, kadın örgütlerinin tepkileri neler?

'Süresiz nafaka' olarak adlandırılan yoksulluk nafakasının yeniden düzenlenmesi bekleniyor. 6. Yargı Paketi ile TBMM'ye sunulacak düzenleme kadın örgütleri tarafından tepkiyle karşılanıyor.

Her gündeme geldiğinde kadın örgütlerinin itirazına neden olan düzenleme ile ilgili Adalet Bakanı yakın zamanda verdiği bir söyleşide “1 gün, 1 ay, 5 ay evli kalıp ölene kadar nafaka verme yükümlülüğü adil değil. Bunun bir ölçüsünün olması lazım” açıklamasında bulunmuştu.

İlgili düzenlemenin basına yansıyan detaylarına göre, 2 yılın altındaki evliliklerde 5 yıl, 2 ile 5 yıl arasında süren evliliklerde 7- 8 yıl, 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde ise 12 yıl nafaka verilmesi planlanıyor.

Süre sonunda nafaka alan eşin maddi olumsuzlukları devam ediyorsa ‘ara süre’ uygulanacak ve yıl daha nafaka alabilecek. Yani düzenleme ile “nafaka ödeme süresine üst sınır konulması” ve “evlilik süresine göre nafaka ödenmesi” sağlanacak.

Aslında kamuoyunda nafakanın süresiz olduğu algısı söz konusu fakat yoksulluk nafakası ile iştirak nafakası birbirine karıştırılıyor.

Avukat Selin Nakıpoğlu, hukukta ‘süresiz nafaka’nın olmadığını belirtiyor ve sayılı Türk Medeni Kanunu’nun maddesinde nafakanın kaldırılmasının hangi koşullara bağlı olduğunu anlatıyor:

"Belirtmek gerekir ki, hukukumuzda süresiz nafaka yoktur. Medeni Kanun madde gereğince nafaka, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa ödenir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, ister erkek ister kadın olsun, kusuru daha ağır olmamak şartıyla, geçimini sağlamak amacıyla diğer taraftan yoksulluk nafakası talebinde bulunabilecektir. Nafakanın kaldırılması ise Medeni Kanun madde ’da düzenlenmiştir. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.’’

Avukat Selin Nakıpoğlu sürecin başlangıcını şu sözlerle anlatıyor:

"Yasada herhangi bir boşluk yok. Nafaka gündemi tarihinde hazırlanan Boşanma Komisyonu Raporu ile başladı. İktidar partisince nafakadaki problemleri çözeceğiz dendi. Ben de bir avukat olarak nafakanın tahsilatındaki problemler ya da nafaka miktarlarının cuz’i oluşundan bahsettiklerini düşünmüştüm ama öyle değilmiş. Aniden ortaya çıkan nafaka mağdurları ile agresif bir süreç başlatıldı ve de hukuki ve sosyolojik açıdan ele alınmadan yürütüldü. Hala da yürütülmekte.’’

Avukat Nakıpoğlu düzenleme ile kadınların şiddet dolu evliliklere mahkum edilmek istendiğini ifade ediyor. Ve boşanma sonrasında kadınların yoksulluğa terk edildiğini söylüyor:

"Düzenleme ile amaç milyonlarca görünmeyen emek veren ev kadını açısından şiddet dolu evliliklere mahkûm edilmek ya da erkek tarafından açılan boşanma davalarının sonrasında yokluğa terk edilmek anlamına geliyor. Üç değil beş çocuk doğurun denen ülkede ücretsiz kreş yok. Çocuk bakımı, yaşlı bakımı kadınların üzerindeyken kadınlar nasıl istihdama katılacak?’’

''Türkiye’deki nafakaların yüzde 66’sı ödenmiyor"

Her ne kadar boşanan kadınların bu nafakayı düzenli bir şekilde aldığı düşünülse de, aslında nafaka tahsilatının neredeyse imkansız olduğunu söylüyor Avukat Nakıpoğlu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın, geçtiğimiz ay “Türkiye’deki nafakaların yüzde 66’sı ödenmiyor" açıklaması da bu söylemi destekliyor.

Nakıpoğlu’na göre boşanan kadınların destek alabileceği sosyal yardım sistemi yok ve mevcut yardımlara da kadınların ulaşmasının söylenildiği gibi kolay değil. Bununla birlikte mevcut sosyal yardımların hayatı idame ettirecek yeterlilikte olmadığını söylüyor.

Öte yandan sadece nafaka konusunda değil, boşanmanın hızlandırılması, aile arabuluculuğu getirilmesi gibi konularda da Medeni Yasa’da değişiklik yapma hazırlığı söz konusu.

Bunun Medeni Yasa’ya bir müdahale olup olmadığı sorusuna _‘’Bütün davalar uzun sürüyor, bu bir gerçek ama bu sistem sorunun bütününü görmeden sadece boşanma davalarını hızlandırmaya çalışmanın arkasında iyi niyet aramamız mümkün değil. Herhangi maddi durum araştırması, kusur araştırması yapılmaksızın hemen boşanma kararı mı verilecek?_’’ sözleriyle yanıt veriyor Avukat Selin Nakıpoğlu.

_"Erkeklerin bir an önce boşanmasını sağlamak, şer-i hukuktaki ‘boş ol’ sistemine doğru bir adım atmak mı amaç? Aile arabulucuğunun arkasında olanların meseleyi iyi tahlil ettiklerine inanmıyorum. Arabulucuların ofislerinde kadınların can güvenliğinin nasıl sağlanacağına dair bir fikirleri var mı? O ofislerde nasıl şiddet olaylarının yaşanabileceğini düşünmek bile istemiyoruz. Arabuluculuk düzenlemesi gelirse kadınların can güvenliği Türkiye'de katbekat daha tehlikeye girecek. Arabuluculuk bir masa etrafında güç dengesizliği olmaksızın ancak uygulanabilir ama aile arabuluculuğunda böyle bir şey söz konusu değil çünkü şiddet içermeyen boşanma davası hemen hemen hiç yok. Taraflar zaten anlaştıysa arabuluculuğa ihtiyaç yok._‘’

Son yıllarda çokça dillendirilen “Boşandığım eşim yan gelip yatıyor; ben süresiz nafaka ödüyorum” gibi söylemlerin gerçek olmadığını belirten Nakıpoğlu, kadınların istihdam oranı artmadan, güvenceli işlerde çalışmaları için politikalar üretmeden hızlıca boşanmaların sonuçlanması için gösterilen çabanın hakkaniyetli olmadığı görüşünde.

Bu politikanın mağdurlarının kadınlar ve çocuklar olduğunu söyleyen Avukat Selin Nakıpoğlu bu aşamada yoksulluğun anlamının belirlenmesinin önemli bir kriter olduğu fikrinde.

Eşitlik için Kadın Platformu'ndan Berrin Sönmez ise son yıllarda nafaka veya İstanbul Sözleşmesi'nin tartışılmasını kadınların güçlenmesine bir itiraz olarak yorumluyor.

Her ne kadar düzenlemeler hukuki olsa da siyasi saiklerle yapıldığını söyleyen Berrin Sönmez, bu kararlarla son yıllarda oyları düşen iktidar partisinin kadın karşıtı grupları yanında tutmaya çabaladığını dile getiriyor:

"Bunların her biri kadınları güçlendiren düzenlemeler. O nedenle bir çok açıdan işlerine gelmiyor. Cumhurbaşkanının 'kimse bana kadın erkek eşittir' dedirtemez sözü doğrultusunda bütün kamu görevlilerinin yaklaşımı böyle. Kadın yapılmak istenen düzenlemelerle hukuk öznesi özerk birey olarak tanımlanmak istenmiyor. Bunun değiştirilmesi isteniyor. Nafaka da kadının ev içi emeği ile erkeğin gelirine yaptığı bir maddi değer var. Erkeğin gelirini maksimize ediyor kadın. Ve boşanma sonrası kadının bu emeğinin ekonomik değer olarak iade edilmesi gerekiyor kadına. Yoksulluk nafakasının anlamı bu aslında. Ve bu iade edilmediği takdirde erkek haksız kazanç elde etmiş oldu. Yani burada hem haksız kazanç hem de ekonomik eşitsizlik var. Bununla birlikte her ne kadar marjinal gruplar olsa da İstanbul Sözleşmesi ve nafaka için dergahlarda imzaların toplandığını biliyoruz. En çok sahiplenen ise Yeniden Refah Partisi. Ataerkil hayat tarzını tercih edenler dinen bazı yorumlardan etkileniyorlar ve buradan bakıyorlar. Özellikle toplumsal cinsiyet ve LGBTİ açısından bakıyorlar. Ama işin özünde istemedikleri kadın-erkek eşitliği‘’

Eşitlik için Kadın Platformu'ndan Berrin Sönmez ilgili adımlarla nafaka ödemek istemeyenlerin hoşnut edilmeye çalışıldığını söylüyor.

Sönmez'e göre bir yandan nafakanın kaldırılması için çaba sarf edilirken, bir yandan da kadınların bu ülkede mülkiyet hakkının olmadığı, eşit işe eşit ücret alamadığı, eğitim ve istihdamdan yararlanamadığının yok sayılması söz konusu.

Boşanan kadına bağlanan nafaka miktarının ortalama lira olduğunu ve şöhretlerin aldıkları nafakalarla miktarın aynı olmadığının altını çizen Sönmez, "Bununla da kadın sadece hayata tutunabiliyor. Ailesinin yanına gittiyse, bir ekmek parası oluyor. Yani bir ev bile açamıyor. Ekonomik eşitsizliği derinleştirecek bir adım bu" ifadelerini kullanıyor.

'Nafaka ile aile kavramının yok edileceğine dair yapılan yorumlarda bahsedilen şey erkeğin konforu'

Özellikle belirli bir kesim tarafından yapılan nafakanın boşanmaları teşvik ettiği ve aile kavramını ortadan kaldırdığına dair yapılan yorumları da eleştiriyor Sönmez.

'Aile kavramının yok edileceğine dair yapılan yorumlarda bahsedilen şey erkeğin konforu' diyor.

"Kadınlar bıçak kemiğe dayanmadan boşanmıyor. Kadınların yoksulluk nafakası almak için ailelerinden vazgeçtiklerini söylemek çok zor. Kaldı ki gibi rakamlar için kimse boşanmaz. Orda bir şiddet ya da hiç tahammül etmek istemediği bir hayat var. Kadın kendi yaşamına dair bir karar almak istiyor. Bu durumda kurtulmak istiyor ve boşanıyor. Ve bu aşamada emeği ile erkeğin gelirine yaptığı katkının ona iade edilmesi gerekiyor. Bu hakça ve adil olandır. Ödemediği takdirde erkek haksız kazanç elde edilecek. Bir de şöyle bir yanı da var, boşanma aşamasında çoğu erkek kendisini işsiz gösterdiği için mahkemeler çok düşük miktarda nafaka bağlıyor. Onu da alamıyor kadın, erkek ödemiyor. Adalet Bakanlığı'na göre yüzde 66'sı ödemiyor. Demek ki yıllardır süren nafaka kaldırılacak söylemleriyle zaten erkekler ödemekten vazgeçti. Yani ödemek istemeyenleri teşvik eden bir yanı var bu söylemlerin. Bu kadınlara yönelik ekonomik şiddettir. 'Ben şimdi ne yapacağım' diye kadın derneklerine başvuran kadın sayısı arttı.‘’

Nafaka, 'da Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında 2. Yargı paketinde yer almıştı

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yaklaşık üç yıldır nafaka ile ilgili çalışmalar yapıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'da açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında Meclis'e sevk edilen 2. Yargı paketiyle "süresiz nafaka ve icralık çocuk tartışmalarının sona ereceğini" söylemişti.

Fakat gelen eleştiriler üzerine bu düzenleme pakette yer almadı.

Konuyla ilgili Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise basına yaptığı açıklamalarda “3 gün, 1 ay, 5 ay evli kalıp ölene kadar nafaka verme yükümlülüğü adil değil. Bunun bir ölçüsünün, endazesinin olması lazım. Bu çözüm hem kadını koruyacak hem de erkeği koruyacak. Belli bir yaştan sonra eğer kadının bir işi yok ise onu da korumak gerekiyor. Süresiz nafaka konusunda hakkaniyetli, adil bir düzenleme gerekiyor. 40 yıl evli kalmış birisi 5 sene nafaka olmaz. Muhtemelen uzun süreli evliliklerden sonra boşanmalarda nafakalar da uzun süreli olur. Kısa süreli evliliklerde nafaka da kısa olur” ifadelerini kullanmıştı.

Son bir kaç yıldır Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu da sosyal medyada nafakanın kendilerini 'mağdur' ettiğini ifade ediyor ve nafakanın bir yıldan fazla olamayacağını dillendiriyorlar.

6. Yargı Paketi&#;nde nafaka düzenlemesi &#; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu: “Eşitlik olmadan, yoksulluk kalkmadan nafakaya dokunamazsınız”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, yakında Türkiye Büyük Millet Meclisi&#;ne (TBMM) sunulması beklenen 6. Yargı Paketi&#;ne ilişkin yazılı açıklama yayımladı. Platform, &#;Eşitlik olmadan, yoksulluk kalkmadan nafakaya dokunamazsınız&#; dedi. Yargı paketi nafakanın belirli bir süreye bağlanması söz konusu olabilir.

Nafaka hakkının süreye bağlanması ve boşanmalarda arabuluculuğun yasallaşması kadınları etkileyecek. “Eşitlik olmadan, yoksulluk kalkmadan nafakaya dokunamazsınız” diyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, nafaka düzenlemesine ilişkin yazılı açıklama yayınladı. 

Yoksulluk nafakasında yeni bir düzenlemeye gidilmesi, siyasetin gündemindeki yerini koruyor. Türkiye’de nafakanın yoksulluk, tedbir, iştirak ve yardım olmak üzere dört farklı türü var. Yoksulluk nafakası, boşanma davası ile birlikte istenebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra da talep edilebiliyor. Boşanma davasının kesinleşmesinin ardından yoksulluk nafakası talep edebilmek için boşanma kararı kesinleştikten sonraki bir yıl içinde yoksulluk nafakası davasının açılması gerekiyor. Ancak yakında Meclis’e sunulması beklenen 6. Yargı Paketi’nde bu nafakanın belirli bir süreye bağlanması söz konusu olabilir. 

“Devlet kadınların yoksul bırakıldığı ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmakla yükümlü”

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, konuya ilişkin yayımladığı açıklamasında “Devlet nafakayı değil; kadınların yoksul bırakıldığı ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmakla yükümlüdür” ifadelerini kullandı. Boşandıktan sonra yoksullaşan tarafın en çok kadınlar olduğunu söyleyen platform, kadınların eğitim almasının, işe girmesinin, iş hayatında var olmasının engellendiğini ve evlilik süresi içinde kadınlara ev işleri yüklendiğini vurguladı: 

“Ekonomik kriz derinleşirken yurttaşların temel ihtiyaçlarındaki vergiyi bile kaldırmayanlar, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen siyasi iktidar mı kadınların nafakasını ödeyecek? İşsiz kalan bir kadına &#;evde çalışan bir erkek varmış ya işte&#; diyenler mi kadınların nafakasını ödeyecek? 12 milyon kadını &#;ev işiyle meşgul&#; diye işsiz bile görmeyenler mi kadınların yoksulluğunu görecek? Bu soruların yanıtı kadınların yaşamlarındadır. sayılı koruma kanunu kapsamında geçtiğimiz yıl kaç kadın maddi destek istedi, kaç kadına bu sağlandı? Yetkililer önce bu sorunun yanıtını vermeli. Bizler yılının resmi verisini hatırlatalım: kapsamında yılında 55 bin kadından sadece 10’una geçici maddi destek, altısına ücretsiz kreş hakkı sağlanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’ni denetleyen Grevio Komitesi&#;nin yılı raporundan görüyoruz. Şu anda da şiddet sırasında ve sonrasında, hayatını idame ettiremediği için bizi arayan yüzlerce kadından da biliyoruz ki ’te tanınmış bir hak olmasına rağmen maddi destek sağlanmıyor. Devlet kadınların çalışma hayatında ve gelir dağılımında eşitliğini sağlamak üzere, atmak zorunda olduğu adımları atarsa, kadınların nafakaya mahkum bırakılmadığı günleri konuşabiliriz. Fakat mevcut durum bunun fersah fersah uzağındadır. Devlet kadınların nafakaya muhtaç bırakılmasını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Bugün tüm koşullar kadınların aleyhine işlerken; mevcut hükümet ve bakanlıkları kadınların hayatını bu kadar zorlaştırıyorken, nafaka hakkına el uzatmaya hakları yoktur.”

Açıklamanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası