eşini kendi işyerinde sigortalı göstermek / Sahte sigorta yaptıranın emekliliği iptal olur - Sosyal Güvenlik Haberleri

Eşini Kendi Işyerinde Sigortalı Göstermek

eşini kendi işyerinde sigortalı göstermek

İŞVEREN EŞİNİN SİGORTALILIĞI.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası Kanunu’nun 6. maddesinin ‘a’ şıkkında: ‘İşverenin işyerinde ücretsiz çalışan eşinin’ sigortalı sayılmayacağı belirtilmiştir.

Bu itibarla, işverenin işyerinde ücret mukabili çalışan eşinin sigortalı sayılması icap etmektedir. Ancak bunun için eşe ödenen ücretlerin işyeri kayıt ve belgelerine uygun bir şekilde intikal ettirilmesinin şart olduğu. ‘Sigorta İşleri ve Primler Dairesi Başkanlığı’nın’ 16 sayılı Genelgesi’nde belirtilmiştir.

‘Eşin ücretsiz çalışmasının uyuşmazlık konusu olduğu durumlarda, bu çalışmanın yasal yardım görevinin gereği olup olmadığı ve günlük deneyimlere göre işin, ücret karşılığında yapılacak niteliğinin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.’

Kanunda ifade edilen eş tabiri, Medeni Kanun’a göre evli olanları kapsar. Evlilik dışında karı koca gibi birlikte yaşayanlar, Kanun’un bu hükmü dışındadır ve hizmet akdine istinaden çalışmaları durumunda sigortalı kabul edilmelidir.

Örneğin; kocasına ait otel işletmesinde muhasebeci olarak çalıştığı gerekçesiyle sigortalı gösterilen eşin durumunun araştırılmasında; öğrenim durumu, muhasebecilik yapabilecek bilgilere sahip olup olmadığı araştırılmalı, işyerinde çalışan işçilerin de ifadeleri alınmak suretiyle kanaat oluşturulmalıdır (Sigorta Müfettişi Eğitim Notu ve Talimatı).

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ‘Sigorta İşleri ve Primler Dairesi Başkanlığı’nın’‘İşveren İşlemleri Eğitim Notu’ kitabının 1993 baskısında ‘Eşe ödenmiş olan ücret için ücret tediye bordrosu düzenlenmekle beraber, bu ücretlerin deftere işlenmediğinin saptanması halinde, işverenin eşinin sigortalı olarak kabulüne olanak görülmediği, Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesindeki ‘eşe ödenen ücretler gider kabul edilemez’ hükmünün bu uygulamayı değiştirmeyeceği kayıtlıdır. Sigorta İşleri Primler Dairesi’nin yazısında eşe ödenen ücretler deftere intikal ettirilmeli, ancak gider toplamında nazara alınmamalıdır denilmektedir.’

II- EŞE AİT ÜCRETLE İLGİLİ KURUM UYGULAMASI

Sigorta müfettişlerinin ekserisinin gönülden olmasa da katıldığı uygulamada; Ücret Tediye Bordrosunda kayıtlı olup bildirgeyle Kurum’a bildirilen eşe ait ücretin deftere kaydedilmemesi halinde: 1- Ücret Tediye Bordroları tanzimi her zaman mümkün olan belgelerden olduğundan, eşin sigortalılığı, eşin ücreti defterde kayıtlı olmadığından kabul edilmemekte; bunun sonucu olarak da:

1- Eşin işe girişi ve bildirimleri iptal edilmekte,

2- Eş için Kuruma yapılan bildirimler defter kayıtlarıyla doğrulanmadığından (Eşin ücretinin deftere yazılmaması nedeniyle) eşin ücretinin işlenmediği ay ve aylara ait defter kayıtları ‘Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin’ 111. maddesinin ‘e’ şıkkına göre geçerli sayılmayarak her bir ay için fiil tarihindeki asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanması önerilmektedir.

III- TEK DÜZEN HESAP PLANINA GÖRE EŞE ÖDENEN ÜCRETİN GİDER KAYDI

Mali Tabloların amacı işletmenin rapor tarihindeki genel (Reel) durumun yansıtılmasıdır.

İşletme açısından gider olduğu halde, matrah saptanmasında yasanın gider kabul etmediği giderler gider olarak kaydedilecek, ancak (MSU) Tebliği’nin V. bölümü hükmü gereği, vergiye tabi kârın (matrah) saptanması açısından, gerçek kâra eklenecektir.

İşletme açısından gider olan her harcama ilgili gider hesabına kaydedilmeli, eğer bu gider ‘Kanunen Kabul Edilmeyen Gider’ ise, aynı anda bu isimle açılmış Nazım hesaba da kaydedilmeli ve orada işlenmelidir. Dönem sonunda da, Nazım hesapta toplanan bu tutar, (TMS) kurallarına göre saptanan ‘kâr’ tutarına eklenerek matraha ulaşılmalıdır.

Bu uygulama için üzerinde anlaşma sağlanan hesaplar: ‘950 Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler,  951 Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler Karşılığı’ hesaplarıdır.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinin ‘c’ şıkkında ‘teşebbüs sahibinin kendisine, eşine ve 18 yaşından küçük çocuklarına işletmeden ödenen aylıklar, ücretler, ikramiyeler, komisyonlar ve tazminatlar gider olarak kabul edilemez ve hasılattan indirilemez.’

Bu ödemeler işletme sahibi ile yakınlarına bir hizmet karşılığı ödenen paralardır. Burada karşılıksız yapılan bir ödeme söz konusu değildir. Fakat kanun koyucu suistimale elverişli bu ödemeleri kaçakçılığı önlemek için işletme gideri olarak kabul etmemiştir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde hasılattan indirilecek giderler sayılırken ‘c’ şıkkında mükellefin işinde çalışan hizmetli ve işçiler için mükellef tarafından ödenen sigorta primleri ve emekli aidatının tekrar geri alınmamak üzere Türkiye’ye yerleşmiş sigorta şirketlerine veya emekli yardım sandıklarına ödenmiş olmasını ve emekli yardım sandıklarının tüzel kişiliği haiz olmasını şart koşmaktadır.

Basit kayıt sistemine göre, ikinci sınıf tacirlerin tutmak zorunda oldukları işletme hesap defteri ve serbest meslek erbabının tutmak zorunda olduğu serbest meslek kazanç defterinde ‘Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler’ diye bir hesap açmak mümkün değildir. Bu defterin sol tarafına işletme giderleri, sağ tarafına da işletme gelirleri kaydedilir.

Gelir ve Gider toplamları arasındaki fark; gelir büyüktür gider ise kâr, gider büyüktür gelir ise zarar yazılıp genel toplam eşitlenir.

Kanunen kabul edilmeyen, eşe ödenen ücretin işletme defterinin önce gider sayfasına ay ay yazılıp sonra da gelir kısmına toplam olarak yazılarak yapılan işlem genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine ve tek düzen hesap planına aykırıdır.

5510 sayılı Yasa’nın 102. maddesinde (Değişik 5754/60 md.): ‘İşçilikle ilgili giderlerin işlenmemiş olduğu tespit edilen defterler, sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançların kesin olarak tespitine imkan vermeyecek şekilde usulsüz ve ya noksan tutulmuş defterler, herhangi bir ay için sigorta primleri hesabına esas tutulması gereken kazançların ve kazançlarla ilgili ödemelerin o ayın dahil bulunduğu hesap dönemine ait defterlere işlenmemiş olması halinde, o aya ait defter kayıtları geçerli sayılmaz ve bu geçersizlik hallerinin her bir takvim ayı için, aylık asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanır.’

Aynı Yasa’nın 88. maddesinde (Değişik: 17.04.2008-5754/52 md.) ‘Primlerin Ödenmesi’ başlığında: ‘Dördüncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalıları çalıştıran işveren, bir ay içinde çalıştırdığı sigortalıların primlerine esas tutulacak kazançlar toplamı üzerinden bu kanun gereğince hesaplanacak sigortalı hissesi prim tutarlarını ücretlerinden keserek ve kendisine ait prim tutarlarını da bu tutarlara ekleyerek en geç Kurum’ca belirlenecek günün sonuna kadar Kuruma öder.

Kuruma fiilen ödenmeyen prim tutarları, gider vergisi ve kurumlar vergisi uygulamasında gider yazılamaz..’

IV- KURUM UYGULAMASININ İRDELENMESİ (KRİTİĞİ)

1- Kurum uygulamasında Ücret Tediye Bordroları tanzimi her zaman mümkün olan belgelerden olduğundan, eşin sigortalılığı ücreti defterde kayıtlı olmadığından dikkate alınmamaktadır.

Bilindiği üzere, işverenin eşinin sigortalı olabilmesinin birinci şartı sigortalı olması gereken bir işte hizmet aktine tabi olarak çalışması, ikinci şartı da ücretle çalışmasıdır.

İşverenin eşinin işyerinde ücretle çalıştığının tek kanıtı işyeri defter kayıtlarından kendisine ücret ödendiğinin tespiti olamaz.

Kayden tespit yalnızca defterden ibaret değildir. Kayden tespit ücret tediye bordrosunu da kapsayan her türlü kayıt ve belgeyi de ifade eder. Vergi Dairesi’nce veya denetimle yetkili kişilerce tanzim olunan tutanaklar, jandarma ve savcılarca tanzim olunan tutanaklar, puantaj kayıtları, ücret hesap pusulası da kayden tespit kapsamındadır.

Kurum uygulamasında işverenin eşine ödenen ücretin defterde kayıtlı olmaması eşin işyerinde çalışmadığına karine teşkil etmektedir. Gider olarak yazılmasına yasaca müsaade edilen işverenin eşine ait ücretin işveren sigorta prim tutarının defterde yazılı olması Kurum uygulamasını değiştirmemektedir. Defterde ücretler isim olarak değil global olarak yazıldığına göre defterde kayıtlı olmayan ücretin kime ait olduğunun tespiti mümkün olmayabilir. Aynı ücreti alan , medeni durumları aynı olan işçilerin mevcudiyeti halinde bu tefriki yapmak imkansızlaşabilir. Bu durumda deftere yazılmayan ücretin eşin ücreti olduğu nereden çıkarılacaktır.

Karine bir olay tamamen ispat edilemediği ve aksine bir delil bulunamadığı takdirde müracaat edilen bir yöntemdir.

Medeni Kanun’un 6. maddesine göre davacı kurum bunca belgeye rağmen işverenin eşinin ücretinin defterde yazılı olmamasının eşe ücret ödenmediğini gösterdiği iddiasında ise bunu ispatla yükümlüdür.

Davacı ve davalının dayandıkları vakaların doğru olduğunu ve karşı tarafın dayandığı vakaların doğru olmadığını ortaya koyan ispat araçlarına delil denir.

Medeni hukukumuzda ikrar, senet, yemin ve kesin hüküm kesin delilleri oluşturur. Kesin deliller hakimi bağlayıcı nitelik taşır.

Yargıtay uygulamalarına göre, işverenin ikrarı başlı başına davayı sonuçlandırmaya yetmemekte ise de, diğer delillerin değerlendirilmesi esnasında göz önünde tutulabilmektedir.

Diğer deliller de ikrarı doğrulamakta ise elbette ikrara değer verilecektir.

Evlilik akdi eşlerin maddi bir çıkâr gözetmeksizin karşılıklı olarak yardımda bulunmayı gerektirir (MK. md.185).

Karısına veya kocasına ait işyerinde çalışan eşin prensip olarak ücretsiz çalıştığı kabul edilir. Ücret ödeme borcunu iddia eden işveren, ödemeyi doğuran olayı kanıtlamakla yükümlüdür.

Ücret Tediye bordrosu ücretin ödendiğini kanıtlama konusunda, kuvvetli bir ispat aracıdır. Bunun nedeni ücret tediye bordrosunun işçinin imzasını taşımasıdır.

Ücret Tediye Bordrosunda işçinin imzasının bulunması ücretin ödendiği konusunda, ücret tediye bordrosuna tam bir delil olma niteliğini vermektedir.

Ücretli çalışma söz konusu ise iş sözleşmesinin varlığı, işverenin ikrarıyla ve ücret tediye bordrosuyla eşin işyerinde ücretle çalıştığı kanıtlanıyorsa eş sigortalı sayılacaktır.

Kurum kendince bilinmeyen değil, malum bir olayı aydınlatmak için eşin ücretinin deftere yazılmamış olmasını, eşin işyerinde çalışmadığının kanıtı olarak sunmaktadır. Oysa ki, süresinde eş için verilen sigortalı işe giriş bildirgesini, aylık ve dört aylık sigorta prim ve hizmet belgesini işleme koyan ve primlerini tahsil eden de aynı kurumdur. Böyle bir durumda ortada eşin işyerinde çalışmadığına dair bir şikayet dahi yokken, kanuni ve adi yasal karineye dayanmaksızın, fiili bir karineyle hayatın gerçeklerine uygun düşmeyen bir sonuç çıkarılmıştır.

Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesi gereği muhasebe kayıtları yalnız defterlerden ibaret değildir. Belgeler olmadığı sürece defterler ve defterlerde yazılı rakamlar yalnız başlarına bir kıymet ifade etmezler.

Defter kayıtları ile ücret tediye bordroları arasında mutabakat bulunmadığının tespiti halinde, bu durumun derhal tutanağa alınmayıp, teyid etmeme sebebinin işverenden sorulması ve araştırılması, mutabakatsızlığın Gelir Vergisi Kanunu’nun 41. maddesinden kaynaklandığının tespiti halinde eşin sigortalılığının kabulü gerekir.

İşletme defterinde eşe ödenen ücretin yazılmamış olması idari para cezası verilmesini gerektirmez. İşverenler defter kayıtlarını Kurum mevzuatına göre tutmak zorunda değillerdir.

Defterde eşe ödenen ücretin yazılı olmaması her halükarda Kurum’ca eşe ücret ödenmediğinin karinesi olarak gösteriliyor ve ücret tediye bordrolarına şüphe ile bakılıyorsa, ücretin ödendiğinin her türlü belge ile ispat edilebileceği hükmü nasıl izah edilecektir.

Ücret tespit davalarında hakimin yapacağı ilk iş yazılı delilin bulunup bulunmadığını araştırıp incelemektir. Yazılı delillerin başında ücret tediye bordroları, ücret hesap pusulası, puantaj cetveli gelmektedir. Ücret Tediye bordrolarının sonradan düzenlendiği kesin olarak saptanmışsa böyle bir belgeye itibar edilmeyecektir. Ne var ki diğer kanıtların sonradan düzenlenen bordroları doğruladığı anlaşıldığı takdirde davanın kabulüne karar verilmektedir.

Defterde eşin ücreti kayıtlı ise eş ücretle, kayıtlı değilse eş ücretsiz çalışmıştır mantığı sağlıklı bir muhakemenin ürünü değildir.

5411 sayılı Bankacılık Yasası’na eklenen 73. madde, 5754 sayılı Yasa’nın 82. maddesi ve İş Yasası’nda yapılan değişikliklerle yayınlanan Yönetmelik([1]) ile Türkiye genelinde 10 kişi ve daha fazlasını çalıştıran işletmeler ücretleri Banka aracılığıyla ödemek zorundadırlar. Bu ödemelere eşin ücreti de dahildir.

Bu durumda cezai bir yaptırımdan kurtulmak için işveren eşinin ücretini de Banka aracılığıyla ödemek zorundadır.

Mevcut durum karşısında eşin ücretinin defterde kayıtlı olmaması kendisine ücret ödenmediği anlamına gelmeyecektir. Zira Banka kayıtlarıyla eşe ücret ödendiği tevsik edilmiştir. Kurum Banka kayıtlarını aksi sabit oluncaya(Aksi Kurum’ca ispatlanıncaya kadar) kadar geçerli kabul etmek zorundadır.

V- KAYIT GEÇERSİZLİĞİ SİGORTALININ HİZMET İPTALİNİ GEREKTİRİR Mİ?

Sigorta Müfettişleri Eğitim Notu ve Çalışma Talimatı isimli kitapta: ‘Kayıt ve belgelerin biçimsel olarak geçerli olması her zaman gerçekleri yansıtmayacağı gibi, biçimsel yönden eksik ve yetersiz düzenlenmiş işyeri kayıtlarında gösterilenlerin de eylemli çalışmayanlar şeklinde düşünülmesi mümkün değildir.

Bu nedenle çalışanlar aleyhine kayıtlardaki usulsüz işlemlerden dolayı sigortalıların hizmetlerinin iptaline gitmeden önce olayın özüne bakılmalı, bir yandan gerçek dışı sigortalılık önlenmeye çalışılırken, diğer taraftan salt işverenin kusurundan kaynaklanan biçimsel eksiklikler veya nedenlere’ defterin yasal sürede onaylattırılmaması, kayıt ve belgelerin incelemeye çıkarılmaması, ödenen ücretlerin yasal deftere yazılmaması, ücret ödeme bordrosundaki eksiklikler gibi…’ dayanılarak sigortalıların sosyal güvenlik haklarına zarar verilmemelidir. Zira, işverenin kusuru, Kurum uygulamaları yönünden ayrı bir boyutta cezalandırılmaktadır.

Bu bakımdan, işverenin kusurundan dolayı gerçekten çalışan sigortalıların hak kaybına uğramaması, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun amaç ve politikasına da uygun düşer.’

Kurum’ca eşin sigortalılığının iptalinin gerekçesi eşin işyerinde ücretle çalışmamasıdır. Bu tespite göre eş için ödenmeyen bir ücretin defterde kayıtlı olmaması nedeniyle kayıt geçersizliği cezası verilmemesi gerekir. Çünkü eşe ödenmeyen ücret kurum nezdinde yok kabul edildiğinden olmayan bir ücretin defterde kayıtlı olmasını aramak abesle iştigal etmektir (yersizdir).

Kurum işverenin eşinin işyerinde ücretle çalıştığını kabul ediyor ve kendisine ödenen ücretin deftere yazılmaması nedeniyle kayıt geçersizliği cezası veriyor ise, eşin hizmetinin iptalinin kanuni dayanağını gösterip izah etmek zorundadır.

Varsayımlarla eşin işyerinde ücretle çalışmadığı ileri sürülüp kanuni dayanak gösterilmeksizin hizmet iptali yapılamaz.

Bütün bu izahatlardan Kurum’ca yapılan işlemin hukuken ve kanunen sakat olduğu anlaşılmaktadır.

VI- KİŞİSEL GÖRÜŞÜMÜZ

1- İşletme defterine ve Serbest Meslek Kazanç Defterine eşe ödenen ücretin yazılması tek düzen muhasebe planına ve genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine aykırıdır.

Eşe ödenen ücretin bu defterlere yazılmaması nedeniyle ,

a- Eşin sigortalılığının kabul edilmemesi,

b- Eş için süresinde verilen işe giriş bildirgesinin, aylık prim ve hizmet belgesinin kabul edilmemesi , işlemleri

c- Eşe ödenen ücretin deftere kaydedilmemesi nedeniyle verilen kayıt geçersizliği cezası, hukuki dayanaktan yoksundur.

2- Eşe ödenen ücretin yevmiye defterinde Tek Düzen Hesap Planına göre ‘Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler’ hesabında gösterilmesi gerekirken bunun yapılmamış olması nedeniyle ücretin ait olduğu ay veya aylar için kayıt geçersizliği cezası verilmesi doğrudur.

Eşe ödenen ücretin deftere yazılmaması eşin işyerinde ücretsiz çalıştığının göstergesi olamayacağından aksine başkaca bir tespit yok ise eşin sigortalılığının ve hizmetlerinin kabulü gerekir.

VII- SONUÇ

Yasal süresi içinde işe giriş bildirgesi, aylık prim ve hizmet belgesi verilen, primleri yatırılan, işverenin eşine ücret tediye bordroları, ücret hesap pusulası veya banka kayıtlarıyla ödenen ücretlerin, Kurum’ca aksine bir tespit yapılmaksızın, yalnızca deftere yazılmamış olmaları ı nedeniyle, iptal edilmesi iyi niyet kuralına aykırıdır.

Yıllarca sigorta işlemine tabi tutulup parası tahsil edilerek kazanılmış sigortalılık niteliği, Kurum’ca tek yanlı, hukuka uygun olmayan ani bir tasarrufla kaldırılıp yok edilemez.

 

 

Yazar:İshakKARA*

E-Yaklaşım / Mayıs 2010 / Sayı: 209


(*)         Sosyal Güvenlik Kurumu, E. Sigorta Başmüfettişi

[1]              18.11.2008 tarih 27058 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Eşini iş yerinde sigortalı gösterenlere kötü haber

Emeklilik hayali kuran ev kadını, eksik olan prim gün sayısının dolması için eşine ait PVC üretim atölyesinde kendisini sigortalı gösterdi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) denetmenleri, işyerinin kapanma işlemlerinin yapıldığı 2014 yılında yaptıkları kontrollerde, patronun eşinin 2005 - 2006 yılları arasında işyerinde sigortalı gösterildiğini ortaya çıkardı. Belirtilen dönemdeki prim gün sayısını geçersiz sayan SGK, sağlık yardımının iade edilmesini istedi. Sigortalı kadın ve eşi, çağrıya kulak asmayınca icralık oldu.

Eşinin yanında ücretsiz olarak çalıştığını anlatan kadın, 1.500 lirayı SGK'ya ödedi. Kurum, işleminin iptali için İş Mahkemesi'nin yolunu tutan emekli adayı kadın, eşinin PVC doğrama atölyesinde çalıştığı sürelerin davalı kurum tarafından fiili çalışmaya dayanmadığı gerekçesiyle iptal edildiğini söyledi.

Kurum işleminin iptali ile kuruma borçlu olmadığının tespiti ve istirdat isteminde bulunan davacı kadın, eşinden ücret almadan çalıştığının altını çizdi. Mahkeme, işyerinin kapanmasından uzun süre sonra çalışmanın iptaline yönelik rapor düzenlenmesinin davalı kurumun, vatandaşların temel sosyal güvenlik hakkını koruma misyonuna uygun bir yaklaşım olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına hükmetti.

Mahkeme, davanın kabulüne karar verdi. Kararı SGK temyiz etti. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, sigortalı ile işveren arasındaki iş ilişkisinin hizmet akdine dayanması gerektiğine vurgu yaptı. Kararda, "Yasada, işverenin ücretsiz çalışan eşinin sigortalı sayılamayacağı belirtilmiştir. Davacının, kuruma verdiği imzalı beyanda, ücretsiz olarak eşinin yanında çalıştığını dile getirmesi karşısında davacının sigortalı sayılamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.Kararın bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir." denildi.


nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır