peygamberimizin giyim tarzı / Peygamberimizin giyim - Öğretim kaynakları

Peygamberimizin Giyim Tarzı

peygamberimizin giyim tarzı

PEYGAMBERİMİZİN (A.S.M)`IN GİYİM - KUŞAM BİÇİMİ

Peygamber Efendimizin Hz. Ali'ye giydirdigi "es-Sehâb= Bulut" adında bir sarığı vardı. Sarığın altından takke (kalensuve) giyerdi. Takkeyi sarıksız, sarığı da takkesiz giydiği olurdu. Sarık giydiği zaman ucunu iki omuzu arasından sarkıtırdı. Nitekim Müslim "Sahih"inde ‚Amr b. Hurays'ten şunu nakleder: "Allah Resûlünü minberde, başında siyah bir sarık varken gördüm. Sarığın iki ucunu iki omuzu arasına sarkıtmıştı." Yine Müslim'in Câbir b. Abdillah'tan bir rivayeti de söyledir: "Allah Resulü Mekke'ye, başında siyah bir sarık varken girdi."

Câbir hadisinde sarığın sarkan ucunun (zü'abe) zikredilmemesi, Allah Resulü'nün onu her zaman omuzları arasında sarkıtmadığını gösterir.

"Mekke'ye girdiğinde üzerinde harp levazımatı (ühbetü'l- kitâl) ve başında migferi vardı." rivayetleri de vardır ki, bu da her yerde, oraya münasip şeyler giydiğini gösterir.

Bir başka bölüm

Donlar (sirval) satın aldı. Ifadenin zâhirine bakılırsa, giymek için satın almıştır. Bir çok hadiste don giydiği nakledilmektedir. Sahabe de O'nun izniyle don giymişlerdi.

Mest giydi. "Tâsûme" adı verilen ayakkabı giydi.

Yüzük taktı Ama yüzük sağ elinde mi idi, yoksa sol elinde mi idi? Bu konudaki hadisler muhteliftir. Ancak hepsinin senedi sahihdir. "Hûze" dedikleri çelik başlık(beyda-esk) ve "zerdiyye" (örme zırh) giydi.

Uhud günü üstüste iki zırh giydi.

Müslim'in "Sahih'indeki bir rivayette: "Ebubekir'in kızı Esmâ, "Şu, Allah Resûlü'nün cübbesidir" dedi ve yumuşak atlas ilaveli, Kisralarınki gibi taylasan cinsinden bir cübbe çıkardı. Yırtmacının iki yanı atlasla şeritlenmişti. "Bu, ölünceye dek Aişe'nin yanında idi" dedi. "O ölünce ben aldım. Allah Resûlü bunu giyerdi. Biz bunu hastalar için yıkıyoruz ve bundan şifa umuyoruz."

Allah Resulü'nün iki yeşil hırkası vardı. Siyah bir kısâsı (elbise), kırmızı keçe bir kısâsı bir de tiftikten bir kısâsı vardı.

Gömleği pamuktandı; boyu ve yenleri kısa idi. Kabarık bulutlar gibi bu geniş ve uzun yenlere gelince, bunları ne O giydi, ne de kesinlikle sahâbeden birisi giydi. Bunlar O'nun sünnetine muhaliftir ve câiz olmaları tartışma götürür. Çünkü bunlar gösteriş cinsinden şeylerdir.

En çok sevdigi elbise, uzun gömlek (kamîs) ve yol yol işlemeli hırka idi (Hibara). Bu sonuncusu, bir nevi hırka olup, renginde kırmızılık vardır.

En çok sevdigi renk beyazdı "En iyi elbiseniz budur, bunu giyin; ölülerinizi de bununla kefenleyin" buyurdu.

Hz. Aişe'den gelen sahih bir haber şöyledir:

"Aişe, keçe bir kisâ (elbise) ve kaba bir izâr (peştemal) çıkardı ve: "Allah Resulü'nün ruhu, bu iki elbisenin içinde iken kabzedildi" dedi."

Altın yüzük taktı; sonra bunu attı ve altın yüzük kullanmayı yasakladı. Sonra da gümüş yüzük edindi ve onu yasaklamadı. Fakat Ebu Davud'un rivayet ettiği ve: "Allah Resulü bir takım şeyleri yasakladı" diye başlayıp, bunlar arasında "Sulta sahibi olanlardan başkasının yüzük takması"ni da ihtiva eden hadisin ne durumunu biliyorum, ne de yönünü, Allahu alem.

Yüzüğünün taşını, el ayası tarafında tutardı. Timizi, helâya girdiğinde yüzügünü çıkardığını zikreder ve bu haberi sahih sayar. Ebû Davud ise münker görür.

Taylasan'a (sal) (Taylasan: Alemi iki parmak genişliğinde uzun yollar olan bir kışlık elbise. (Ahmed Davudoğlu 9/) Basa ve boyna sarılan Sal (Develioğlu)) gelince, ne kendisinin, ne de ashabında birinin giydiği hakkında herhangi bir nakil vardır. Aksine Müslim'in "Sahih'inde, en-Nüvvâs b. Semân hadisi mevcuttur ki, söyledir:

"Allah Resulü, Deccâl'ı andı ve buyurdu ki, "Onunla beraber, üzerlerinde taylasanlar olan yetmiş bin Isfahan Yahudisi de çıkacaktır."

Enes de, üzerlerinde taylasanlar olan bir gurup görmüş ve

"Hayber Yahudilerine ne kadar da benziyorlar" demiştir. Bu noktadan hareketle, ayrıca Ebu Davud'da ve Hakim'in "Müstedrek' inde Ibni Ömer'den rivayet edilen, "Kim hangi kavme benzerse onlardandır." hadis-i şerifi ile, Tnmizi'deki, "Bizden başka bir kavme benzeyen bizden değildir." hadis-i şerifini de göz önünde bulundurarak seleften ve haleften bazıları taylasan giymeyi mekruh saymışlardır.

"Hicret" hadisinde ifade edilen, "Öğle sıcağında Allah Resûlü başörtüye bürünmüş olarak Ebubekir'e geldi" meselesi ise, Allah Resûlü bunu ihtiyaca binaen o saatte korunmak gayesiyle yapmıştır, şeklinde anlaşılmalıdır. Yoksa başörtü bağlamak O'nun âdetinden değildi. Ancak Enes de Allah Resulü'nün başörtüyü çokça kullandığını zikreder. Bu da, Allahu a'lem, sıcak ve benzeri şeylerden ötürü ihtiyaca binaen yapılmış olmalıdır. Hem başörtü kullanmak; taylasan giymek demek değildir.

Kendisinin ve ashabının çoğunlukla giydikleri pamuklu dokumalardı. Yünden ve ketenden dokunanları da giydikleri vardır.

Ebû Ishak el-Isfehânî, Câbir b. Eyyûb'den sahih bir isnadla şunları zikreder:

"es-Salt b. Râsit, üzerinde yünden mamul bir cübbe, bir izar ve bir de sarık olduğu halde Muhammed b. Şirîn'in yanına girdi. Muhammed tiksintili bir ürperişle, "Zannediyorum bir takım insanlar Meryem oğlu Isa giydi diye yün giyiyorlar. Benim bizzat gördüğüm kimseler bana, Allah Resûlü'nün keten, pamuk ve yün giydiğini anlattılar. Bizim peygamberimizin sünneti uyulmaya daha lâyıktır" dedi.

Ibnü Şirîn'in bundan kastı şu idi: Bazı gruplar yün giymenin daima başka şeyler giymekten efdal olduğu görüşünü taşıyorlar ve onu diğerlerine tercih edip, başka şey giymeyi kendilerine yasaklıyorlardı. Keza, elbise çesidi olarak tek bir tipi yeğliyor, bir takım görünümleri, vaziyetleri ve şekilleri seçerek, onlardan çıkmayı münker sayıyorlardı. Halbuki münker, onlara bağlı kalmak, onları korumak ve onlardan ayrılmayı kabul etmemekti.

Doğrusu, yolların en efdali, Allah Resulü'nün sünnet kıldığı, emrettiği, teşvik ettiği ve devamlı üzerinde bulunduğu yoldur. O da: Bazen yünden, bazen pamuktan, bazan da ketenden olmak üzere mümkün olanı giymesi şeklindeki uygulamasıdır.

Yemen hırkaları (Bürd-i Yemânî) giydi. Yeşil hırka giydi.Cübbe, kaftan (kaba kapama), gömlek, don (sirval), izâr, ridâ, mest ve ayakkabı giydi. Sarığının ucunu bazan arkadan sarkıttı, bazan sarkıtmadı.

Sarığını çenesi altından doladı.

Yeni bir elbiseye kavuşunca, onu kendi adıyla söyler ve: "Ya Rab! Bu gömlegi, ya da ridâyi veya sarığı bana Sen giydirdin. Senden bunun ve kendisi için yapıldığı şeyin hayrını istiyorum. Bunun ve kendisi için yapıldığı şeyin şerrinden de Sana sığınıyorum." derdi.

Gömleğini giydiği zaman sağından başlardı.

Siyah tiftik giydi. Nitekim Müslim "Sahih"inde "funduszeue.infoşe'den şunu nakleder: "Allah Resûlü, üzerinde siyah tiftikten yollu bir aba (murtun murahhal) varken çıktı."

"Iki Sahih"te de Katade'den şu rivayet vardır:

Enes'e Allah Resulü'nün en çok sevdigi elbise hangisidir?" dedik. "Hibarâ"dır (Yemen malı bir nevi hırka) cevabını verdi. Çünkü onların elbiselerinin çoğu Yemen dokumalarındandı. Zira Yemen onlara yakındı.

Zaman zaman Şam'dan gelen elbiseler, Mısırdan gelen ketenden mamul ve Kıptîler'in dokuduğu Kubatî gibi elbiseler giydikleri de olmuştur.

Nesaî'nin "Sünen"inde Hz. Aişe'nin Allah Resulü'ne yünden bir hırka yaptığı O da onu giydiği ve terleyince yün kokusu duyduğundan çıkarıp attığı" rivayeti mevcuttur. O güzel kokuyu severdi.

Yastığı, içi hurma lifi dolu bir deri idi. Binaenaleyh, Allah'ın mubah kıldığı giyecekleri, yiyecekleri ve nikâhları zühd olsun, ibadet olsun diye kendilerine yasak edenler ile, bunların tam karşısında, sadece lüks elbiseler giyen, sadece en nefis yemekler yiyen, katı ve sert yiyecek ve giyecekleri, tekebbür ve gururundan ötürü yemeyen ve giymeyen bir grup Her iki tâifenin yolu da, Allah Resulü'nün yoluna muhaliftir. Bu yüzdendir ki, seleften bazıları elbisenin şöhrete varacak iki ucunu hoş görmezlerdi: En üstünü ve en alçağını ..

"Sünen"de Ibni Ömer'in, Allah Resulü'ne ref ettiği şu rivayet mevcuttur:

"Kim şöhret elbisesi giyerse, Kıyamet Günü Allah ona horluk elbisesi giydirir, sonra da onun içerisinde ateşe atılır." Bu, o kimsenin bununla kibir ve gurur kastettiğindendir. Allah da bunun zıddıyla onu cezalandıracak ve horlayacaktır. Tıpkı, elbisesini böbürlenmek için uzatanı yere batırıp, orada Kıyamete dek çırpınmakla cezalandıracağı gibi

"Iki Sahih"te Ibni Ömerin şöyle dediği nakledilir: "Allah Resûlü buyurdular ki, Kim böbürlenerek elbisesini sürütürse, Kıyamet Günü Allah ona (rahmetle) bakmaz."

es-Sünen'de yine ondan şu rivayet mevcuttur: "Kim izârını, gömleğinin ve sarığının bir bölümünü, kibirlenerek sarkıtırsa, Kıyamet Günü Allah ona (rahmetle) bakmaz"

es-Sünen'de yine Ibni Ömer'in şöyle dediği nakledilir: "Allah Resûlü'nün izâr için söyledigi, uzun gömlekte de aynen geçerlidir." Adı elbiseler de bir yerde övülür, bir yerde yerilir. Şöhret ve kibir için olduğu yerde yerilir. Tevazu ve alçak gönüllülük için giyildiğinde de övülür. Nitekim yüksek elbiselerde kibirlenme, övünme ve ululanma için giyildiğinde yerilir. Güzelleşme (tecemmül) ve Allah'ın nimetine izhar için giyildiğinde de övülür. Müslim'in "Sahih"inde Ibnü Mes'ud'un şöyle dediği nakledilir: "Allah Resulü buyurdular ki, "Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca kibir bulunan, Cennet'e giremeyecektir. Kalbinde hardal tanesi ağırlığınca iman bulunan da, Cehennem'e girmeyecektir." Bir adam, "Ey Allah'ın Resulü! Ben elbisemin güzel olmasını, ayakkabımın güzel olmasını isterim. Bu da kibirden midir?" dedi. "Hayır, Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir, ancak büyüklenerek hakkı kabul etmemek ve insanları küçük görmektir." buyurdular.

İslâm, belli bir giyimi ve kıyafeti emretmez. Mensuplarını belli bir şeklin içine girmeye zorlamaz. Zira, giyim mevsime göre değiştiği gibi, muhite göre de değişebilir. Giyimde, yaşanan iklimin icabı esastır. Ancak burada İslâm'ın emrettiği bir husus hatırdan çıkarılmamalıdır. Hangi renk, moda ve biçimde giyilirse giyilsin, elbise erkekte ve kadında avret yerini mutlaka örtmeli, bakanları tahrik edecek şekilde dar ve kısa olmamalıdır.

Hz. Peygamber (sav)'in hayatına baktığımızda, giyim konusunda şu üç ölçüyü öne çıkardığı görülür:

1. İsraftan sakınmak;
2. Giyinmeyi, kibir, gurur, azamet ve gösteriş vesilesi yapmamak;
3. İçinde bulunduğu sosyal sınıfın imkan ve şartlarına uygun biçimde giyinmek.

Kaynakların bize ulaştırdığı vesikalardan anlaşıldığına göre, Hz. Peygamber (sav)'in giydiği kıyafetlerden -tek istisna ile- hiçbirisi, İslam'la birlikte ihdas (icat) edilmiş olmayıp, onların hepsi de, o günün toplumunda öteden beri giyile gelen giyim-kuşam çeşitleri idi. Nitekim kamîs, izâr, ridâ, cübbe, kulle, nâleyn gibi isimlerle anılan bu kıyafet çeşitleri; İslam öncesinde hanifler, putperestler ve gayr-ı müslimlerce giyilebildiği gibi, İslam'dan sonra da Müslümanlarca giyilmeye devam edilmiş eşyalardır.

Ancak, Rasûlullah’ın kıyafette getirdiği tek istisnai yenilik, baş kıyafetinde kendini göstermektedir. Bu da "sarık"tır. Zira mübarek başlarına; burnus veya kalensüve adı verilen bir külah üzerine sarılmış sarık (‘imame) giyerlerdi.

Üstlerine giyindikleri elbiseleri de ridâ, izâr ve kamîs şeklinde olurdu. Giyindikleri kıyafet -umumiyetle- iki parça olup; üst parçasına ridâ, alt parçasına da izâr denirdi. Kamîs ismi verilen önü kapalı entari gibi uzun gömlek giyinmeyi ise daha fazla tercih ederlerdi. Gerektiği zaman bunların üzerine; cübbe, aba, bürde gibi adlar verilen hırka nevinden bir kıyafet giydikleri de olurdu.

Ayaklarına giydikleri ayakkabı çeşidi ise; nâleyn adı verilen sandal tipi pabuçla, huffeyn denen potin veya mest tipi ayakkabılardır.

Kaynakların verdiği bilgilere göre; Hz. Peygamber (sav)'in bütün giyim eşyaları bu parçalardan meydana geliyordu. Kendilerinin çorap giymedikleri hususunda vesika değerini taşıyan bir kayda rastlayamadığımızı da belirtmeliyiz.

Bu arada, Rasûlullah Efendimiz (sav); giydikleri elbisede herhangi bir renk üzerinde ısrar etmemişlerdir. Öyle ki; beyaz, siyah, sarı, yeşil ve kırmızı renklerden yapılmış elbiseleri çeşitli zamanlarda giymişlerdir. Ancak kendileri iklim icabı, beyaz rengi tercih ettikleri gibi Müslümanların da beyaz giymesini tavsiye etmişlerdir. Bunun dışında, renk tercihini zevklere bırakmışlardır.

Öte yandan, pamuktan yapılmış giyecekler yanında, yünden dokunmuş elbise giydikleri de olmuştur.

Hz. Peygamber (sav), gerek cuma ve bayramlarda, gerek yerli ve yabancı heyetleri kabul ettikleri zamanlarda, resmî kıyafet diyebileceğimiz özel bir kıyafet de kullanmışlardır.

Ebû Said el-Hudrî (ra) anlatıyor:

“Hz. Peygamber, her ne zaman yeni bir elbise giyseler, -ister sarık, ister gömlek, isterse hırka olsun- onun bizzat adını söyleyerek, şöyle dua ve niyazda bulunurlardı:

"Allah'ım, bana bunu giydirdiğin için, sana sonsuz hamdüsenalar olsun. Onun ve onu giyen azanın hayırlı olmasını niyaz ederim. Aynı şekilde, onun ve onu giyen azanın şerrinden de sana sığınırım Allah'ım!" (bk. Yardım, Ali, Peygamberimizin Şemaili; Bayraktar, İbrahim, Hz. Peygamberin Şemaili)

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Kıyafetleri

Kıyafet lügatte: “İz sürmek,” “birinin peşinden gitmek,” “çocuğun fiziki özelliklerine bakarak nesebini tespit etmek,” gibi manalara gelmektedir. Kelimenin lügavî anlamından hareketle insanların kişiliğini yansıtması ve takip ettiği geleneği göstermesi açısından “giyim ve kuşam’a” da kıyafet denilmiştir.[1]

Kıyafetin fizikî, ahlakî, estetik açılardan önemi büyüktür. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de insana örtünmesi için ayrıca bir süs ve güzellik unsuru olarak elbise verildiği, çıplaklığın hayâ duygusunu ve takvayı gidereceği bildirilmektedir: “Ey Âdemoğulları! Gerçekten Biz sizin üzerinize, avretlerinizi örtecek bir elbise, bir de (süsleneceğiniz) ziynet libâsı indirdik. (Îmân, Allâh korkusu, güzel ahlâk ve avret yerlerini örtme gibi) takvâ elbisesi(ne bürünmek) ise; işte bu (süslü elbiselerden) daha iyidir! İşte bu (libâsların indirilişi), Allâh’ın âyetlerindendir, tâ ki onlar iyice düşünsünler!”[2]

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ümmetine her konuda örnek olduğu gibi, kılık kıyafet hususunda da yol göstermiş ve müslüman her bireyin güzel, tertipli, düzgün, birbirine uyumlu ve sade bir şekilde giyinmelerini tavsiye etmiştir. Bunun yanında, giyinmeyi gösteriş vesilesi yapmayı, israfa kaçmayı, gurur ve kibre kapılmayı, insanlar arasında giyinişi ile isim yapmak ve ün kazanmayı kerih görmüş ve bundan sakındırmıştır. Ayrıca kişinin maddî zenginliğine uygun bir şekilde kaliteli ve güzel elbise giyinmesini de münasip görmüş ve tavsiye etmiştir.

Bu bağlamda konumuzu destekleyen hadîs-i şerîfleri şöylece sıralayabiliriz:

Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Ey mü’minler! Gönlünüzce yiyiniz, içiniz, giyiniz ve Allah yolunda tasadduk ediniz. Ancak israfa, kibir ve gurura kapılmayınız.”[3]

Hazreti Hasan (Radıyallâhu Anh)dan gelen bir rivâyet de şöyledir: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bize, bulduğumuz en güzel elbiseleri giymemizi ve en güzel kokuları sürmemizi tavsiye ederdi.”[4]

İbni Ömer (Radıyallâhu Anh)dan gelen bir rivâyette Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kim şöhret (giyinişi ile isim yapmak ve ün kazanmak) elbisesi giyerse, Allah ona zillet elbisesi giydirir.”[5]

Ashabdan Malik ibni Nazle (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün, kötü bir kıyafet ile Peygamberimiz (Sallallâhu aleyhi ve sellem)i ziyarete gitmiştim. Beni bu elbise ile gören Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle sordu:‘Malın mülkün var mı?’Ben: ‘evet’ cevabını verdim.“Ne gibi malların var?”diye sordu;‘Allah bana, deve, koyun, at sürüleri ve arpa buğday gibi nimetler lütfetmiştir’,dedim. ‘O zaman!.. Allah sana mal mülkiyet ihsan etmişse, Allâh’ın nimetlerinin ikramının eseri üzerinde görünsün’,buyurdu.”[6]

Fahr-i Kâinat Efendimizin Giydiği Kıyafetler

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) mübârek başına kalensüve (takke) üzerine sarılmış sarık (imâme) takardı. Beden-i şerîfine ise iki parçadan oluşan, üst parçasına rida, alt parçasına izar adı verilen elbise giyerdi. Genellikle kamis adında entari (etekleri uzun gömlek) giymeyi pek severdi. Zaman zaman gerektiği durumlarda ise cübbe, aba, bürde, hırka giydiği de olurdu. Bunun yanında Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) özellikle beyaz renk elbise giymiş ve tavsiye etmiştir. Fakat farklı renklerde siyah, yeşil çizgili, siyah üzerinde kırmızı desenleri olan kıyafetleri giydiği de olmuştur. Bununla beraber pamuktan imal edilmiş ve yünden örülmüş elbiseleri de kullanmıştır. İpek kumaştan men etmiş ve kullanmamış; sadece zaruret halinde giyilmesine izin vermiştir.

Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) Cabiye’de verdiği bir hutbede şöyle demiştir: “Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ipeği erkeklere haram kılmıştır. Ancak bir elbise içerisinde iki üç dört parmak kalınlığı kadar olursa buna izin verilmiştir.”[7]

Hazreti Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre Abdurrahman ibni Avf, Zübeyr ibni Avvam ile birlikte bulundukları bir savaşta vücutlarındaki bitlerden dolayı Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e şikâyette bulundular. Bunun üzerine onların ipek gömlek giymelerine izin verdi. Hazreti Enes (Radıyallâhu Anh): “İpek gömleği ikisinin sırtında da gördüm” dedi.[8]

Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Özel Günlerde ve Resmî Karşılamalardaki Kıyafetleri

Fahr-i Kâinat Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) özel günlerde; gerek Cuma, gerek bayramlarda ve gerek yerli ziyaretçileri ve yabancı heyet ve elçilerini kabul ettiği zamanlarda devlet erkânına mahsus resmî kıyafetler kullanmıştır. Nitekim ibni Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ adlı eserinde konumuzu aydınlatan rivâyetler nakletmektedir:

Cabir ibni Abdillâh (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Cuma ve bayram günlerinde siyah üzerinde kırmızı desenleri olan cübbesini giyerdi.”[9]

İbni Sa’d’ın naklettiği bir başka rivâyet ise şöyledir: “Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Cuma ve bayram günlerinde kırmızı desenli hırkasını giyer ve kırmızı çizgili sarığını sarardı.”[10]

Zübeyr ibni Avvam’ın oğlu Urve (Radıyallâhu Anh) şöyle rivâyet etmiştir: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gelen heyetleri kabul ettiğinde, giydiği elbise ve ridası hadrami mamulü idi. Uzunluğu dört arşın olup enine de iki arşın, bir karış idi. Bu elbise halifeler tarafından da kullanıldığı için epeyce yıpranmış idi. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu elbiseye bir astar ilave etmiş, kurban ve ramazan bayramlarında giyinmiştir.”[11]

Konumuzla alakalı rivâyet edilen hadisi şeriflerde ‘kırmızı’ anlamına gelen “HAMRA” kelimesini bazı hadîs şârihleri saf kırmızı olarak yorumlamışlar ve kırmızı elbise giymenin câiz olduğunu beyan etmişlerdir. Bazı hadîs şârihleri ise “HAMRA” kelimesinin siyah üzerine kırmızı desenleri olan elbise türüne söylendiğini belirterek saf kırmızı elbise giymenin mekruh olduğunu ifade etmişlerdir.[12] Nitekim Hanefî mezhebine göre erkeklerin saf kırmızı ve sarı elbise giymeleri tenzihen mekruhdur.[13]

İmâm Tirmizî (Rahimehullâh) Şemâil-i Muhammediyye adlı eserinde bu konuyla ilgili on altı hadis nakletmektedir:

Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anh) validemiz anlatıyor: “Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e en sevimli gelen elbise kamis (eteği uzun gömlek) idi.”[14]
Esma binti Yezid (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in gömleğinin yenleri (kol uçları) bileklerine kadar idi.”[15]

Kurra ibni İyas ibni Hilal anlatıyor: “Ben, biat etmek üzere Müzeyne kabilesinden bir grup insanla beraber, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in huzuruna çıktım. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in gömleklerinin yakası düğmesiz (râvî derki: gömleğinin yakası iliklenmemiş) olduğu için yakasından içeri elimi uzattım, nübüvvet mührüne dokundum.”[16]

Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), (hasta olup yatağa düştüğünde) Üsame ibni Zeyd (Radıyallâhu Anh)dan destek alarak hâne-i saâdetlerinden dışarı çıkmıştı. O esnada beden-i şerîfinde sevb-i kıtri adında hoş görünüşlü bir elbise vardı ki, onu hacıların ihrâmı gibi giyinmişti. O hâlde iken namaz kıldırdı.”[17]

Ebu Said el-Hudrî (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), yeni bir elbise giydiği zaman onun ismini söyler ve şöyle dua ederdi:‘Allâh’ım bunu bana giydirdiğin için sana hamd-u senâlar olsun! Onun ve onu giyen azanın hayırlı olmasını senden isterim ve yine onun ve onu giyen azanın şerrinden sana sığınırım.”[18]

Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) giyindiği elbiseleri arasında, hibre-i yemaniyye’yi çok severdi.”[19]

Ebu Cuhayfe (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ben Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i, üzerinde hülle-i hamra (kırmız desenli) elbise olduğu halde gördüm ki, şu anda hayali gözümün önüne geliyor.” Hadîsi rivâyet eden Süfyan es-Sevri derki: “Metinde zikredilen “HULLE-İ HAMRA”’dan kastedilen mânânın “Hibere” adında kırmız ve yeşil desenli elbise olduğunu zannediyorum.”[20]

Bera ibni Azib (Radıyallâhu Anh) rivâyet ediyor: “Kırmızı desenli elbisenin, Peygamber Efendimize (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e yakıştığı kadar bir başkasına yakıştığını görmedim. Bu kıyafeti ile beraber Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mübârek saçları omuz başlarına kadar uzamış idi.”[21]

Ebû Rimse (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ben Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i iki parçadan oluşan ve yeşil çizgili bürde-i yemaniyye giyinmiş olarak gördüm.”[22]

Kayle binti Mahreme naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i gördüğümde, üzerinde zaferan ile boyanmış ve rengi solmak üzere eskimiş iki parçalı elbise var idi.”[23]

İbni Abbas (Radıyallâhu Anh) rivâyet ediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Sizlere beyaz elbise tavsiye ediyorum. Dirileriniz beyaz elbise giysin, ölülerinizi de beyaz ile kefenleyiniz. Zira o, sizin giysilerinizin en hayırlısıdır’ buyurmuşlardır.”[24]

Semure ibni Cündeb (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:” “Beyaz elbise giyiniz. Zira o, son derece nezih ve hoştur. Ölülerinizi de beyaz ile kefenleyiniz.”[25]

Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz anlatıyor: “Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir sabah vakti, üzerinde siyah yünden örülmüş bir izar giymiş olduğu halde evinden dışarı çıkmış idi.”[26]

Muğire ibni Şu’be (Radıyallâhu Anh) şöyle rivâyet ediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yenleri (kol uçları) dar, cübbe-i rumiyye giymiş idi.”[27]

Dipnotlar


[1] Taşköprizade 1/ D.İ.A kıyafet maddesi.
[2] A’râf Sûresi
[3] İbnü Mâce, Sünen, 7/
[4] Buhârî, Târihü’l-Kebîr, No
[5]Ebû Dâvûd, Libas, No
[6]Ebû Dâvûd, Libas, No
[7]Tirmizî, Libas, No
[8] Tirmizî, Libas, No
[9] İbni Sa‘d, Tabakâtü’l-Kübrâ, 1/
[10] A.y.
[11] İbni Sa‘d, 1/
[12]Avnü’l-Ma‘bûd, 11/
[13]İbni Âbidîn Tercümesi, 15/
[14] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[15] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[16] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[17] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[18] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[19] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[20] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[21] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[22] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[23] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[24] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[25] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[26] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No
[27] Tirmizî, Şemâil, Bab:8, No

Etiketler: Hibre-i YemaniyyePeygamberimizin ElbiseleriPeygamberimizin GörünüşüŞemâil-i MuhammediyyeŞemaili Şerif

Hadislerde giyim kuşamla ilgili temel ilkeler ve uyarılar

Giyim kuşam; insanın dünya görüşünü ortaya koyan ve mensubiyetini belirten sembollerden biridir. Kur'an'da Hz. Âdem (a.s.) ile başladığı belirtilen ve beşer kültürünün temel unsurlarından biri olan kıyafet; dinî, millî, örfî ve ferdî şahsiyetlerimizi temsil eder. Günümüzde giyim kuşam modanın hâkimiyetine girmiştir. Modaya uyma adına birtakım yanlışlıklar yapılmaktadır. Bunların başında israf ve insanın izzetini zedeleyen giyim kuşam şekilleri gelmektedir. Yaşadığı coğrafyanın iklim şartlarına uygun sade ve temiz giyinen Hz. Peygamber, (s.a.s.) pek çok kadim din ve kültürün bulunduğu bir ortamda, ashâbına başka geleneklerin içinde kaybolmamaları ve müslümanlara özgü bir görünüm ve aidiyet bilincini kazandırmayı hedeflemiştir. Bu bağlamda tevhid inancına aykırı ve başka dinlerin şiârı kabul edilen her türlü giyim ve kuşam biçimleri yasaklanmıştır. Hadislerde giyim kuşamla ilgili temel ilkeleri ve uyarıları konu edinen bu tez, giriş, iki bölüm ve sonuçtan müteşekkildir. Giriş bölümünde kavramsal çerçeveyi oluşturan libâs, ziynet, giyim kuşam ve inzâr kavramları üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde Hz. Peygamber'in (s.a.s.) giyim şekli tespit edilmeye çalışılmış ve bunun ümmeti için bağlayıcılık boyutu ortaya konulmuştur. Ayrıca Allah Resûlü'nün; giyim ve kuşamda israf etmemek, temiz giyinmek, sade giyinmek, güzel ve düzgün giyinmek, giyinmeye sağdan başlamak ve yeni elbise giyerken dua etmek gibi benimsediği evrensel temel ilkeler ile güzel edepler irdelenmiştir. İkinci bölümde hadislerde giyim kuşamla ilgili elbise, yüzük, saç-sakal ve ayakkabı olmak üzere dört ana başlıktaki Hz. Peygamber'in uyarılarına yer verilmiştir. Bu ikazlar çerçevesinde elbisenin giyiniş tarzı, rengi ve cinsi ile yüzüğün imal edildiği madenlerle ilgili uyarılar araştırılmıştır. Aynı şekilde saç ve sakallın bakımı ve temizliği, boyanması, modeli, sakallın uzatılması, bıyığın kesilmesi, dövme ve takma saç gibi konularla ilgili ikazlar genel olarak incelenmeye tabi tutulmuştur. Bu bölümlerdeki araştırmalar neticesinde Hz. Peygamber'in (s.a.s.) giyim ve kuşamla ilgili benimsediği ana ilkeler, yaptığı uyarılar ve ettiği tavsiyeler tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Giyim Kuşam, Libâs, Kıyafet, Uyarı, İlke, funduszeue.infol is one of symboly which reveal people's World view and remark their connection. Clothing pointed out to start with the prophet Adam in Quran, one of basic components of humanity represents our religious, national, traditional and personal ways. Nowadays, fashion has domination over apparel. Several mistakes are being made to keep up with the latest fashion. The most important anes are wastefulness and apparel that damades people's morals. The prophet Muhammad who wears suitable clothes for his neighbourhood, puts on clean and plain ones aims not be lost in another traditions, have an appearance that is proper for muslims, and have canscious of identity ina region which has so many ancient religions and cultures. He wants his people to gain these. These are his goals. In this context, the manners of dressing accepted as tenet of other religions, against beliefs of muslims are forbidden. This thesis that contains baslc tenets about apparel and warnings in the prophet Muhammed's sayings comprises of 3 parts: Entry, 2 chapters and conclusion. Some concepts such as clothing, ornament and apparel which form conceptual framework are emphasised in entry. In chapter one, apparel of the prophet Muhammad is tried to determine and it is exhibited to accept like that by people who believe him. Morever, some basic universal tenets and courtesy adopted by God such as wearing clean clothes, plain ones, wearing clothes from the right side firstly, praying before wearing new clothes are exmined. Chapter 2 consists of warnings of the prophet Muhammad about apparel, ring, hairstyle, beard and shoes in his sayings. This has basic headlines. Warnings about apparel, the colour of it, the material of it and the mineral of ring are searched. Besides, notices abouut care of hair and beard, cleaning of them, dyeing of them, style of them, beard extetion, cutting movstache, having tatoo, wearing wig are examined. At the end of research in these chapters basic tenets adopted by the prophet Muhammad, warnings and advices of him are determined. Key Words: Clothing, Libas, Clothes, Warning, Principle, Hadith.

Hz. PEYGAMBER’İN GİYİM TARZI

Hz. Peygamber'in Giyim Tarzı: Temiz ve Sade

Allah Resûlü (sav) dağınıklıktan, düzensizlikten ve çirkinlikten rahatsız olur; tertipli, uyumlu ve güzel görüntüden hoşlanırdı. Onun bu konudaki hassasiyetini ortaya koyan pek çok örnek vardır.

Bir defasında saçları dağılmış bir adama rastlar. Resûl'ün dudaklarından, 

أَمَا كَانَ يَجِدُ هَذَا مَا يُسَكِّنُ بِهِ شَعْرَهُ

“Bu (adam), saçlarını düzeltecek bir şey bulamamış mı?” sözleri dökülür. Üstü başı kir içinde birini gördüğünde ise 

أَمَا كَانَ هَذَا يَجِدُ مَاءً يَغْسِلُ بِهِ ثَوْبَهُ

“Bu (adam), elbisesini yıkayacak su bulamamış mı?” diye tepki gösterir.1

Peygamber Efendimiz bir gün mescitte iken içeriye, saçı sakalı darmadağın bir adam girer. Efendimiz, dışarı çıkıp kendine çeki düzen vermesi için eliyle adama işaret eder. Adam dışarı çıkıp üstünü başını toplayarak tekrar mescide girer. Peygamber Efendimiz, 

أَلَيْسَ هَذَا خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْتِىَ أَحَدُكُمْ ثَائِرَ الرَّأْسِ كَأَنَّهُ شَيْطَانٌ 

“Sizden birinin şeytan gibi saçı başı dağınık gelmesinden, böylesi daha iyi değil mi?” diye sorar.2

Aynı şekilde sahâbeden Mâlik b. Nadle, dağınık bir kıyafetle Allah Resûlü'nü ziyarete gittiğinde de benzer bir uyarı ile karşılaşmıştır. Efendimiz (sav) ona, “Senin malın var mı?” diye sormuş, “Evet.” cevabını alınca “Ne gibi malların var?” demiştir. Mâlik'in, “Allah bana deve, koyun, at ve hizmetçiler ihsan etmiştir.” demesi üzerine,

فَإِذَا أَتَاكَ اللَّهُ مَالاً فَلْيُرَ أَثَرُ نِعْمَةِ اللَّهِ عَلَيْكَ وَكَرَامَتِهِ 

“Madem Allah sana mal ihsan etmiş, o hâlde Allah'ın nimet ve cömertliğinin belirtileri üstünde görünsün.”3 buyurmuştur.

Müslüman, zaman ve şartlar ne olursa olsun imkânlarını doğru bir biçimde kullanarak göze zarif ve hoş gelecek bir görüntüde olmakla yükümlüdür. Elbette zarif ve temiz görünmek, Müslüman'ın ödevlerinden sadece biridir, ama gayet önemlidir. Allah'ın Resûlü çalışırken bile temiz olunması gerektiğini söyler, kılık kıyafete özen gösterilmesini isterdi.

Nitekim ashâbıyla Benî Enmâr Gazvesi'ne çıktığında hayvanları gütmekle görevlendirilen bir kimseyi yıpranmış elbiseler içinde görünce, yanında bulunanlara bu adamın bunlardan başka elbisesi olup olmadığını sormuştu. Heybesinde yedek elbiseleri olduğu söylenince Efendimiz, “Onu çağır da, heybedeki elbiselerini giymesini söyle.” demişti. Çobanlık yapan sahâbî, heybedeki iyi elbiselerini giyince Allah Resûlü, 

مَا لَهُ ضَرَبَ اللَّهُ عُنُقَهُ أَلَيْسَ هَذَا خَيْرًا لَهُ

“Bak şuna! Allah müstahakını versin. Bu daha iyi değil mi?” buyurmuştu. Çoban,

يَا رَسُولَ اللَّهِ فِى سَبِيلِ اللَّهِ .

“Ey Allah'ın Resûlü! Allah yolunda (savaşa giderken de böyle mi giyineyim)?” deyince, Efendimiz, 

فِى سَبِيلِ اللَّهِ

“Evet, Allah yolunda (savaşırken bile)!” cevabını vermişti.4

Savaş gibi bir kargaşaya, can pazarına girerken bile iyi elbiselerin giyilmesini tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz, belli ki Müslümanların her şart altında bakımlı, göze hoş gelen, temiz ve gıpta edilen nezih insanlar olmasını arzu ediyordu. Emir ve yasaklarıyla bir kısmını bizim sezemeyeceğimiz hikmetleri ve maslahatları amaçlayan Efendimize, “Ey Allah'ın Resûlü! Allah yolunda (savaşa giderken de mi güzel giyineyim)?” diye soran bu kişi, cihada katılmış ve şehit olmuştu.5

Allah Resûlü hayatı boyunca farklı renklerde giyinmiş, beyaz,6 siyah,7 yeşil,8 kırmızı9 ve sarı10 elbiseler kullanmıştı. Fakat o, göze çok batan renkli kıyafetlerden hoşlanmazdı.11 Peygamberimiz, renkler arasından beyazı daha çok tercih ve tavsiye etmiştir. Bir defasında, 

اِلْبَسُوا مِنْ ثِيَابِكُمُ الْبَيَاضَ فَإِنَّهَا خَيْرُ ثِيَابِكُمْ وَكَفِّنُوا فِيهَا مَوْتَاكُمْ وَإِنَّ خَيْرَ أَكْحَالِكُمُ الإِثْمِدُ يَجْلُو الْبَصَرَ وَيُنْبِتُ الشَّعْرَ 

“Elbiselerinizden beyaz olanı giyin, çünkü o kıyafetlerinizin en hayırlısıdır ve ölülerinizi de onunla (beyaz kefenle) sarın.”5 buyurmuştur.

Resûl-i Ekrem, içinde yaşadıkları coğrafyanın iklim şartlarına, âdet ve alışkanlıklarına uygun biçimde doğal, temiz ve sade elbiseler giyer ve ashâbına da böyle giyinmelerini tavsiye ederdi. Hadis kaynaklarının kaydettiği bilgilerden anlaşıldığına göre, başına “başlık” takar, üzerine “sarık” sarardı.13

Üstüne giydiği elbise, genel olarak “ridâ” denilen üst parça14 ve “izâr” denilen alt parçadan oluşurdu.15 En çok sevip giymeyi tercih ettiği giysi gömlekti.16 Peygamberimizin giydiği gömlekler bugün giymekte olduğumuz gömlekten farklı idi. Pamuktan dokunmuş, yakasız, önü kapalı, diz kapaklarına kadar bazen daha aşağılara uzanan beyaz bir erkek entarisiydi.

O dönemde yenleri bileklerine kadar uzanan gömlekler bulunduğu gibi17 boyu ve kolları kısa olanları da vardı.18 Efendimizin bu giysi türünü çok sevmesi, muhtemelen, bu kıyafetin, o günün geleneksel giyim tarzına göre derli toplu olmasının yanı sıra sağlık ve iklim şartlarına da uygun olmasındandı.

Peygamberimiz, bazı zamanlarda gömleğinin üzerine “cübbe”,19 “aba”,20 “hırka”21 gibi kıyafetler de giymiştir. Onun sevdiği kıyafetler arasında, Yemen'de üretilen bir çeşit hırka da vardır.22 Sıcak iklimlere pek elverişli olan bu hırka, genelde çizgili olur, pamuktan imal edilirdi.23 Ayrıca Efendimiz (sav) “kaftan”24 ve siyah kıl dokumadan yapılmış dış elbiseler de giyerdi.25

Bu durum İslâm'ın, giyim kuşamda bütün toplumlar için tek tip bir elbiseyi değil iklim, görenek ve âdetler doğrultusunda farklı giyim tarzlarını uygun gördüğünü gösterir. Yeter ki giyilen elbise rahat, bol, güzel ve edebe uygun olsun; israfa kaçmadan, kibre de kapılmadan giyilebilsin.

Sevgili eşi Hz. Âişe Peygamberimizin nakışlı siyah bir elbiseyle namaz kıldığını haber vermiştir. Ancak elbisenin nakışları dikkatini dağıtınca Allah Resûlü, 

اذْهَبُوا بِخَمِيصَتِى هَذِهِ إِلَى أَبِى جَهْمٍ وَائْتُونِى بِأَنْبِجَانِيَّةِ أَبِى جَهْمٍ ، فَإِنَّهَا أَلْهَتْنِى آنِفًا عَنْ صَلاَتِى 

“Bunun desenleri beni meşgul etti, siz bunu Ebû Cehm'e götürün, bana da onun enbicâniyesini (desensiz, kalın ve yünlü elbisesini) getirin.” buyurmuştur.6Diğer taraftan Peygamberimizin bir şalvar için pazarlık yaptığı ve satın aldığı da rivayetler arasındadır.27

Sevgili Peygamberimiz, coğrafî koşullara uygun olarak “nalın” denilen açık ayakkabılar giyerdi.28 Efendimizin nalınları tabaklanmış deriden yapılmıştı.29 Nalının ayak parmakları arasına geçen iki de bağcığı vardı.30 Bu bağcıklar, önden kösele tabana tutturulmuş, üstten de tasmaya dikilmişti.

Efendimiz, nalınların yanı sıra, Arapçada “huff” diye ifade edilen ayakkabılar da giymişti. Her ne kadar dilimizdeki karşılığı “mest” olsa da “huff”u, bugün kullandığımız mestler gibi düşünmek doğru değildir. Zira o, bugün olduğu gibi dış ayakkabı içine giyilen bir içlik değil tek başına giyilen bir ayakkabıydı. Allah'ın Resûlü'nün giydiği mestlerden bir çiftini de Habeşistan kralı Necâşî hediye etmişti.31

Peygamber Efendimizin her türlü ihtiyaç maddesinde olduğu gibi giyim kuşam konusunda da tavrını belirleyen temel ilke, israf ve kibirden uzak olmaktır. O, bu hususu ifade etmek üzere, 

كُلُوا وَتَصَدَّقُوا وَالْبَسُوا فِى غَيْرِ إِسْرَافٍ وَلاَ مَخِيلَةٍ 

“İsraf ve kibirden kaçınarak yiyin, sadaka verin ve giyinin.”7 buyurmuştur.

Peygamberimizin elbise ile kibirlenmekten kastettiği şey, dinin belirlediği ahlâkî ilkeleri görmezden gelerek gösterişli kıyafetler içinde insanları küçümsemektir. Nitekim bir gün Hz. Peygamber (sav), 

لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ مَنْ كَانَ فِى قَلْبِهِ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ مِنْ كِبْرٍ

“Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.” buyurmuş, bunu duyan bir adam,

إِنَّ الرَّجُلَ يُحِبُّ أَنْ يَكُونَ ثَوْبُهُ حَسَنًا وَنَعْلُهُ حَسَنَةً

“(Ama) insan elbisesinin ve ayakkabısının güzel olmasından hoşlanır!” deyince, sözlerine şöyle açıklık getirmiştir: 

إِنَّ اللَّهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ الْكِبْرُ بَطَرُ الْحَقِّ وَغَمْطُ النَّاسِ

“Allah güzeldir, güzelliği sever. Kibir (ise) hakkı inkâr etmek ve insanları küçük görmektir.”8

Yine bir defasında Allah Resûlü, Araplar arasında etekleri yerlerde sürünen kaftanların zenginlik ve gösteriş maksadıyla kullanılmasına işaret ederek, 

مَنْ جَرَّ ثَوْبَهُ خُيَلاَءَ لَمْ يَنْظُرِ اللَّهُ إِلَيْهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ

“Kim kibrinden elbisesini yerde sürüklerse Allah kıyamet günü onun yüzüne bakmaz.” buyurmuştu. Hz. Ebû Bekir,

يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَحَدَ شِقَّىْ إِزَارِى يَسْتَرْخِى ، إِلاَّ أَنْ أَتَعَاهَدَ ذَلِكَ مِنْهُ .

“Yâ Resûlallah, elbisemin iki tarafından biri dikkat edip korumazsam mutlaka sarkıyor.” deyince, Hz. Peygamber şu açıklamayı yapmıştı: 

لَسْتَ مِمَّنْ يَصْنَعُهُ خُيَلاَءَ

“Ama sen bunu kibirlenerek yapanlardan değilsin.”9

Allah'ın Resûlü “şöhret elbisesi” olarak adlandırdığı giyim şekline de karşıydı. Başkalarından farklı olmak ve insanların dikkatlerini üzerine çekmek amacıyla giyilen35 elbiseler şöhret elbisesi olduğu gibi dünyaya kıymet vermiyor görünüp zühd ve takva gösterisinde bulunarak yamalı giyinmek de bu adla anılıyordu.36 Bu konuda Peygamber Efendimiz, 

مَنْ لَبِسَ ثَوْبَ شُهْرَةٍ أَلْبَسَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثَوْبَ مَذَلَّةٍ 

“Kim şöhret elbisesi giyerse, kıyamet günü Allah da ona zillet elbisesi giydirir.”10buyurmuştu.

Sevgili Peygamberimiz kıyafetinin temizliğine olduğu kadar vakar ve onuruna yakışır olmasına da dikkat etmiştir. Bu hâliyle o, çevresindeki insanlar üzerinde derin bir etki bırakmaktadır. Sahâbeden Berâ' b. Âzib, Peygamber'in giyimi ile ilgili duygularını,

مَا رَأَيْتُ مِنْ ذِى لِمَّةٍ فِى حُلَّةٍ حَمْرَاءَ أَحْسَنَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَهُ شَعْرٌ يَضْرِبُ مَنْكِبَيْهِ بَعِيدُ مَا بَيْنَ الْمَنْكِبَيْنِ 

“Saçları omuzlarına düşmüş, kırmızı elbise içinde Allah Resûlü'nden (sav) daha güzelini görmedim.”11 diye anlatırken, Câbir b. Semüre,

رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى لَيْلَةٍ إِضْحِيَانٍ فَجَعَلْتُ أَنْظُرُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَإِلَى الْقَمَرِ وَعَلَيْهِ حُلَّةٌ حَمْرَاءُ فَإِذَا هُوَ عِنْدِى أَحْسَنُ مِنَ الْقَمَرِ 

“Mehtaplı bir gecede, Allah'ın Resûlü'nü (sav) gördüm. Bir Resûlullah'a, bir de aya bakmaya başladım. Üzerinde kırmızı bir elbise vardı, o anda benim gözümde Allah'ın Resûlü aydan daha güzeldi.”12demektedir.

İbn Abbâs, Hz. Ali tarafından isyankâr bir topluluğa elçi olarak gönderildiğinde en güzel elbiselerini giyerek göreve gitmiş, oradakiler bu elbisenin İslâm giyim tarzına uygun olmadığı imasında bulununca,

لَقَدْ رَأَيْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَحْسَنَ مَا يَكُونُ مِنَ الْحُلَلِ

“Ben elbiselerin en güzelini Allah'ın Resûlü'nün (sav) üstünde gördüm.” diye cevap vermiştir.13

Nitekim Allah'ın Resûlü, bir gün kendisine hediye olarak gönderilen ve görenleri hayran bırakan altın işlemeli bir cübbe giymiştir.41

Tamamen sevgi tezahürü ve teberrük anlayışından hareketle Hz. Peygamber'i yeme-içme ve giyim kuşam da dâhil olmak üzere günlük hayata dair konularda aynıyla taklit eğiliminde olan bazı sahâbîler dışında, ashâbın çoğu kendi zevk ve tercihleri doğrultusunda serbest hareket etmekteydiler. Bu durum, onların, Hz. Peygamber'in giyinmeye dair alışkanlıklarını onun nebevî yönüne değil, insanî yönüne bağladıklarının açık göstergesidir.

Peygamber Efendimiz yeni bir elbise giydiğinde o elbisenin ismini söyler ve 

اَللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ أَنْتَ كَسَوْتَنِيهِ أَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِهِ وَخَيْرِ مَا صُنِعَ لَهُ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهِ وَشَرِّ مَا صُنِعَ لَهُ 

“Rabbim, hamd sanadır, onu bana sen giydirdin. Senden onun hayırlı olmasını ve güzel işlerde kullanılmasını istiyorum. Onun şerrinden ve kötü işlerde kullanılmasından da sana sığınıyorum.”14diye dua ederdi.

Ashâb-ı kirâm da yeni bir elbise giyen kişiye,

تُبْلِى وَيُخْلِفُ اللَّهُ تَعَالَى

“(İnşallah bu elbiseyi) eskitinceye kadar giyersin ve Yüce Allah sana yenisini verir.”15 temennisinde bulunurlardı. Ayrıca Hz. Peygamber yeni bir elbise alıp eski elbisesini tasadduk eden kişiyi Allah'ın dünya ve âhirette koruyacağı müjdesini vermişti.44

Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (ra), “Nasıl bir elbise giyeyim?” diye soran birisine,

مَا لَا يَزْدَرِيكَ فِيهِ السُّفَهَاءُ وَلَا يُعِيبُكَ بِهِ الْحُلَمَاءُ

“Akılsızların seni horlamayacağı, akıllıların da ayıplamayacağı bir elbise giy.”16 cevabını vermiştir.

Zira giyim kuşam, insanın hem kendisine olan saygısını hem de diğer insanlar karşısındakini konumunu belirlemede hatırı sayılır bir rol oynamaktadır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz, torunu Hasan'ın ifade ettiği üzere,

أَمَرَنَا النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَلْبِسَ أَجْوَدَ مَا نَجِدُ وَنَتَطَيَّبَ بِأَجْوَدِ مَا نَجِدُ 

“bulabildiklerimizin en iyisini giymemizi ve elde edebildiğimiz en güzel kokuları sürünmemizi” emretmiş,17 kendisi de hayatı boyunca buna uygun bir tarzda giyinerek bizlere örnek olmuştur.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası