eski yunanca angarya / Angarya Ne Demek? - Türkçe Kelime Anlamı

Eski Yunanca Angarya

eski yunanca angarya

Sevan Nişanyan / En son yazıları

I. RUMCADAN DİREKT ALINTILAR

Yunan dilinden Türkçeye geçen kelimeleri farklı özellikler arzeden üç grupta değerlendirmek gerekir.

Birincisi doğrudan doğruya Yunancadan alınanlardır. Bunlar yy’dan önce başlayarak çok tedrici bir şekilde dile sızmış, yy sonu ve yy başlarında biraz hız kazanmıştır. Hızlanma dilin dış etkilere daha açık olmasından mıdır, yoksa avam dilinde çoktan beri var olan alıntıların, yeni bir kültürel iklimde, yazı diline daha kolay veya daha cesurca entegre edilmelerinden midir, kestiremiyorum. En erken dönemde Bizans idari ve askeri dilinden ödünç alınan bir avuç kelime göze çarpar; bunlar dışındaki alıntıların büyük çoğunluğu balıkçılık, tarım ve ev hayatı ile ilgili somut nesneler ve basit işlevlere aittir. Yüksek kültürü veya egemenlik yapılarını yansıtan kelimeler hemen hiç görülmez.

Balık adları, balıkçılık ve denizcilik terimleri

Sözlüğe dahil etmeye değer gördüğüm Yunancadan direkt alınmış kelimenin 95’i, yani dörtte biri balıkçılık ve deniz mahsulleri ile ilgilidir. Bunun nedeni şüphesiz Osmanlı döneminde balıkçılığın, en azından İstanbul ve Marmara Denizi çevresinde, Rumların uhdesinde olmasıdır.  Gemicilik (savaş ve ticaret filoları) ayrı meslektir ve o sahada Türkçe terminolojinin çok büyük bir bölümü Rumca değil İtalyancadan alıntıdır. Bununla birlikte balıkçı teknelerine özgü bir dizi terim (gönder, halat, ığrıp, ıskarmoz, yeke, livar, küpeşte) Rumcadan alınmış, veya İtalyanca asıldan Rumca vasıtasıyla Türkçeleşmiştir. Sütliman (sotto limani) aslen İtalyanca olmakla birlikte Rum kullanımından aktarılmış görünüyor. Aslen balıkçı/denizci diline ait olan dört kelime Türkçede daha yaygın kullanım alanı bulmuştur: körfez, lodos, poyraz, yalı.

Balıklar, deniz mahsulleri: ahtapot, akya, aterina, barbunya, çağanoz, çırçır (balık), çinekop, çiroz, fangri, fok, hamsi, hani balığı, ıstakoz, iskorpit, ispari, istavrit, istiridye, istrongilos, izmarit balığı, kalamar, karides, kefal, kofana, koloridya, kolyoz, kupez, lahos, lakerda, lapin, levrek, likorinoz, lipari, lipsos, lüfer, melanurya, mığrı, mırlan, mırmır, midye, mersin balığı, minakop, morina, orfoz, orkinos, palamut balığı, papalina, pavurya, pisi balığı, pünez (büyük midye), sardalye, sargos, sinarit, sübye (mürekkep balığı), sünger, tekir, tirsi, torik, trakonya, uskumru, vatoz, vonoz, zargana

Balıkçılık terimleri: anafor, babafingo, bodoslama, bucurgat, dalyan (balıkçılık düzeneği), gönder, halat, ığrıp, ıskarmoz, istif (gemi ambarı), kadırga, kalafat, katavasya, kepez (deniz kayası), kerteriz, körfez, küpeşte, livar, lodos, lomboz, longoz, mendirek, palamar, pereme, poyraz, sırtı, sütliman, şamandıra, tirhandil, voli, yakamoz, yalı, yeke, zoka

Bitki ve hayvan adları, tarım terimleri

İkinci büyük grup bitki adları ve tarım teknolojisiyle ilgili 89 kelimedir (%23). Bunlara az sayıda hayvan adı eklenebilir. Bitki adlarının hemen hepsi yenebilir ot ve meyvelere ait olup, Rumların manavlık/sebzecilik sektöründeki etkinliğini yansıtır. Buna karşılık öteden beri bilinen yaygın sebze ve meyvelerin hemen hiç birinin adı Rumca değildir. Bu gözlem, Rum manavların esasen Türkçe ortamında iş gördüklerini fakat az bilinen marjinal ürünler için kendi dillerine başvurmuş olabileceklerini düşündürür. yy’da Batıdan ithal edilen Amerika kökenli iki yeni ürünün adının (domates, patates) Rumca çoğul takısıyla Türkçeye aktarılmış olması ilgi çekicidir. Bu hadisede de ürünün kaynağından ziyade satış organizasyonuyla ilgili bir etki söz konusu olmalıdır.

Rum asıllı hayvan adları bir iki istisnayla kuş ve kümes hayvanlarıyla sınırlıdır. Bu olgunun temelinde yine bir sektörel uzmanlaşma yatıyor olabilir. Diğer yandan tarım aletleri ve tarım teknikleriyle ilgili sahada Rumca alıntıların çokluğu, Rum nüfusun sadece tarım ürünleri satışında değil üretimde de etkin olduğunu düşündürür. (Mesela Türkçe tarım terminolojisinde, en azından standart İstanbul ve Batı lehçelerinde, Ermenice alıntı hiç yoktur.)

Tahta kurusunun Türkçe ‘kuru’ sıfatıyla ilgili olmadığını düşünüyorum. Kedi ise tam bir muammadır. Komşu dillerin hemen hepsinde görülen cat/gatto/gadu/qıtta çeşitlemeleri arasında, Türkçede nispeten geç bir tarihte egemen olan kedi adının baskın olasılıkla Rumca gatí biçimine bağlanabileceğini sanıyorum.

Bitki adları: ahlat, anason, araka, barsama, biber, defne, domates, eğir, enginar, fasulye, fava, fesleğen, fiğ, funda(lık), gebere, gerdeme, güren, ıhlamur, incir, kantaron, kapari, karpuz, katran ağacı, kavata, kenevir, kestane, kındıra, kiraz, kokina, kokoroz (mısır), köknar, küner, labada, lahana, mantar, marul, mastika, melisa, mersin (bitki), mezdeke, mor, muşmula, ökse otu, palamut (meşe meyvesi), papatya, patates, pelit, pırasa, pırnal, pirina, radika, reçine, roka, tirfil, üvez (bir meyve)

Hayvanlar: engerek, florya, iskete, ispinoz, kedi?, kerkenez, kertenkele?, kukumav, palaz (kuş yavrusu), piliç, salyangoz, tahta kurusu

Tarım terimleri: anadut, çıvgar, dirgen, düven, evlek, fışkı, fidan, fide, filiz?, fol/luk, gem, gübre, herek, hoyrat, ırgat, kirizma, kümes, mandal (bostan bölümü), mandıra, nadas, nodul, paspal, serander, tınaz, tırpan, üvendire

Ev ve iş aletleri, yapı terimleri, yiyecekler

Üçüncü grup gündelik yaşama ait alet ve malzemeler, yiyecekler ve yapı birimleriyle ilgilidir. Toplam 74 kelime, tüm alıntıların %19’u kadardır. Eksen esasen arabanın iki tekerini bağlayan birimin adıdır. Mermer belki Yunancadan direkt alıntı değil Arapçadan vasıtalı alıntı olarak gösterilmeliydi; emin olamadım. Makarna şüphesiz aslen İtalyanca olduğu halde Türkçeye Rumca çoğul halinden alınmıştır (aksi halde makaroni olurdu). Yaygın görüşün aksine bodrum Macarca olamaz.

Alıntıların tümünün alt düzey, pratik işlevlerle sınırlı olduğu dikkati çekiyor. Elit yaşamına ya da yüksek kültür söylemine ilişkin terminolojinin izi yoktur.

Aletler: anahtar, asfalya (sigorta, İzmir ağzı), badya, balyoz (ağır çekiç), cımbız, eksen, fıçı, fırça, gerdel, gönye, güğüm, huni, ızgara, iskemle, kangal (ip sargısı), karafaki, katran (zift), kavanoz, kelter, kerata (ayakkabı çekeceği), kerevet, kirebolu, kiremit, kola (nişasta tutkalı), kuka (iplik yumağı), kukla, kundak (tüfek sapı), kundura, kupa, kurna, kutu, leğen, lenger (büyük tencere), mandal (kıskaç), mengene, namlu, oya?, öreke, patik, prostela, sandalye, savan (yatak örtüsü), semer, sırma, sistre, şırınga, şinik, takoz, takunya, tasma, tavla (oyun), tırkaz, tuğla, üsküf, üstüpü, varil, vernik

Yiyecekler: kokoreç?, makarna, papara, peksimet, pide, pilaki, rafadan, somun (ekmek), suma (ham rakı)

Yapı tekniği: avlu, batar kat, bodrum, düver, kiler, küfeki taşı, mermer, musandıra, temel, tonoz

Rum kültürü ve töreleri

Dördüncü grup Rum/Yunan kültürüne özgü ‘yabancı’ sayılan töre ve simgelerle ilgilidir (30 kelime, %8). Önce Osmanlı döneminde Türkçeye sirayet etmiş olanları, sonra Cumhuriyet döneminin ilavelerini listeliyoruz. Rum/Yunan algısının nasıl radikal bir şekilde değiştiği görülüyor. Birinci grupta bir arada yaşanan bir toplumun farklı dini gelenekleri, ikinci grupta yabancı bir ulusun eğlence ve yiyecek kültürü (ve birkaç siyasi kavramı) öne çıkmıştır.

Eskiler: aforoz, apukurya, ayazma, diyakoz, drahoma, efzun, ekserhane, hıristiyan, ikona, istavroz, kilise, manastır, metropolit, ortodoks, panayır, papaz, paskalya, piskopos, vaftiz, yortu

Daha yeniler: buzuki, drahmi, enosis, feta, kalimera, palikarya, patriyot, rebetiko, sirtaki, sirto, taverna, uzo

İstanbul argosu

Beşinci grup, özellikle yy’ın ilk yarısında Türk yazı (ve sinema) dünyasına agresif bir şekilde doluşan İstanbul argosu deyimleridir. Bu dönemin İstanbul sokak ağzı, yaklaşık eşit oranlarda Rum, Ermeni, Çingene, Yahudi ve Levanten unsurları barındırır. Söz konusu sözcüklerin büyük bir kısmı yy sonlarına doğru kullanımdan düşmüştür. (31 kelime, %8)

Argo: afili, aftos, angarya, barba, duziko, erkete, fasarya, fos, kaşkariko, kerata (aşağılama sözü), ketenpere, kıtıpiyos, kitakse, kodes, kofti, kokona, kopil, madara, madrabaz, mandepsi, matiz, mavra, metazori, metelik, nato kafa, pandik, piyiz, saloz, zifos, zom, zonta, zula

İstisna 1: En erken döneme ait Bizans üst kültür deyimleri

Bu bölümdeki sözcüklerin hepsi yy’dan önce, Rum’un henüz alt edilmiş bir millet değil güçlü bir rakip olduğu devirde dile girmiştir. Hepsi idari ve askeri yapılanma ve yönetim işlevleriyle ilgilidir. Askeri birlik adı olan alay çok tartışılmış bir konudur; 9. veya yy gibi erken bir tarihte Bizans askeri yapılanmasından devşirilmiş olması bana en güçlü olasılık gibi geliyor. En göze çarpıcı örnek olan efendi, belki Mevlana Celaleddin Rumi’nin şahsi prestiji dolayısıyla yaygınlık kazanmış bir unvan olabilir.

Bizans kültür terimleri: alay (askeri birlik), Anadolu, burgaz (kule), efendi, gümrük, harita, konsolos, kütük (büyük defter), liman, sınır

İstisna 2: En yeni dönemde Batıdan yansıyanlar

Bu gruptaki kelimeler yüzyılda (özellikle aralığında) en üst düzey Batı kültür dillerinden esinlenerek orijinal (Eski) Yunanca yazıma yakın bir biçimde Türkçeye aktarılanlardır. Tümü üniversite veya üstü düzeyde eğitim gerektiren söylemlere aittir. Biçim itibariyle Yunancadan gelmiş gibi görünseler de esasen buraya değil, aşağıda, Batı dillerinden alıntılar faslına ait olmaları gerekir. Nitekim vita değil beta, evrika değil evreka, odiyon değil odeon yazımının benimsenmesi, direkt alıntı kaynağının Yunanca olmadığını kanıtlar.  

Despot Osmanlı ve erken Cumhuriyet devrinde “Rum papazı”, güncel dilde “zalim yönetici” anlamındadır. İlk anlamı doğrudan Rumcadan, ikincisi Batı dillerinden alıntıdır.

Egemen, kanımca, Yunanca ἡγεμών’dan rastgele bir çağrışımla üretilmiş ve sonra Türkçe etimoloji yakıştırılmıştır. Geleneksel dilbilimin sınırları içinde tasnifi güçtür.

Yeni entel kavramları: agora, alfa, beta, delta, despot, egemen?, ego, epos, epsilon, eros, evreka, gama(lı haç), gamma (ışını), kozmos, logos, megaron, odeon, omega, sigma, stoa

Bir kategoriye girmeyenler

22 kelimeyi yukarıdaki tasnifin içine sığdıramadım. Bu grupta dikkat çekici olanlar demet ve sıra’dır. Geniş kullanımlı iki soyut kavramın Yunancadan alıntı olması, Türkçedeki Yunanca alıntıların genel karakterine ters düşer. Keza kambur gibi insan bedenine ilişkin doğal bir olgunun adının Yunancadan alıntı olması tuhaftır. Karakancaloz Türkçe ve Yunancada ortaktır; hangisinin asıl olduğunu bilmiyorum. Ispazmoz (spazm) ve mihaniki (mekanik) belki yy’ın dilde modernleşme sürecinde Batı dillerinden alınıp Yunanca aslına irca edilmiş biçimler olabilir. Eğer öyle ise burada değil, aşağıda Batı dillerinden alıntılar faslında ele alınmaları daha doğru olurdu.

Bir yere sığdıramadıklarım: demet, engebe, hora tepmek, horon, ıspazmoz, ispati (iskambilde sinek), kambur, karakancaloz?, külüstür, loğusa, mağaza, marangoz, mastor, menderes, mihaniki, mil (nehir kumu), moloz, paydos, sıra, tumba, zifiri, zoraki?

II. ARAPÇA VE FARSÇADAN ALINANLAR

Sayılarını civarında tahmin ettiğim sözcük Eski Yunancadan Arapça ve/veya Farsçaya aktarıldıktan sonra bu dillerden Türkçeye alınmıştır. Nihai kökeni Latince olduğu halde imparatorluğun Doğu illerinin standart dili olan Bizans Rumcası aracılığıyla aktarılan birkaç sözcüğü de bu gruba ait sayıyorum (dinar, kantar, kalbur, kandil, sicil, mayıs, ağustos).

Sözcükler Bizans’ın İslam dünyasına rakip ve bazı açılardan üstün sayıldığı bir çağda Arap/Fars yazı diline alınmıştır. Türkçeye, İslam kültürel mirasının topyekün ithali sürecinde dahil olurlar. Batı Türkçesinin bir yazı dili olarak belirdiği yy başlarında hemen hepsi çoktan beri benimsenmiştir. Osmanlı-öncesi ve Osmanlı kullanımında, bu sözcüklerin büyük bir bölümü İslam yüksek kültürünün birer unsuru olarak algılanır ve ‘elit’ yazı dilinde rahatlıkla kullanılırlar.

abanoz, abril, acur, afyon, ağustos, balgam, barut, baytar, belde, bez, bornoz, bukalemun, burç, cins, coğrafya, defter, dinar, dirhem, erganun, esir (ether), falaka, fanus, felç, felsefe, fener, ferace, feylesof, filika, firdevs, fındık, fırın, hale, haraç, hardal, helezon, heyula, hindiba, hülya, iblis, iklim, iksir, incil, kaknüs, kalbur, kalem, kalıp, kamus, kandil, kantar, kanun (çalgı), kanun (yasa), kapan (tartı), karnabahar, kasır, kayser, kefen, kenger, kerrake, kıpti, kırat, kırtas (kağıt), kıstas, kilim, kilit, kimya, kimyon, kulübe, kulunç, küme, lağım, lenger (gemi demiri), malihülya, mancınık, mart, maydanoz, mayıs, mendil, mercan, merhem, mesir, mıknatıs, mil, mürver, musiki, namus, navlun, nergis, okka, okyanus, pamuk, patrik, pelesenk (balsam), piyale, pul, ruam, Rum, sabun, safir, safsata, sandal (açık ayakkabı), sandık, santur, semender, sicil, sim (gümüş), simya, sırat, soytarı, sufi?, süleğen, tabla, taflan, tarhun, tavla (at ahırı), tavus, tiryak, tılsım, tomar, topaz, trabzan, usturlap, varta, yakut, Yunan, zahter, zebercet, zevç/zevce, zümrüt, zünnar

Bilim ve teknoloji

Arap yazılı geleneği hikmet-i tabiiye adı verilen gayri-Kurani ilimlerde büyük ölçüde eski Yunan literatürü üzerine inşa edilmiştir. Özellikle tıp ve şifalı bitkiler, felsefe ve esoterik bilimler, kimya, coğrafya ve astronomi çalışmaları Yunan kaynaklarını izler. Doğal olarak Yunancadan alınan kelime dağarcığında bu konular önemli bir yer kaplar. Gerçekte Yunan kökenli ilmi kelime hazinesi gerek klasik Arapçada gerek Osmanlıca kullanımda bugünkünden çok daha zengindir; ancak Ortaçağ bilimlerinin gözden düşmesiyle birlikte pek çok kelime kullanımdan düşmüş ya da ilmi kökleriyle bağını kaybederek avam diline mal olmuştur (balgam, hülya, heyula, merhem, safsata)

baytar, balgam (phlegma, bir hılt), cins (genus, Aristoteles mantığında bir kavram), coğrafya, esîr (ether), felç, felsefe, feylesof, heyula, hülya (kholia, bir hılt), iklim, iksir, kimya, kulunç, malihülya, merhem, mesir, mıknatıs, musiki, ruam, safsata, simya, süleğen, tılsım, tiryak.   

Çağın yüksek teknoloji ürünlerinin bazılarının adı Yunancadan alıntıdır.

barut, erganun, fanus, fener, kantar, kanun (çalgı), kapan (tartı), kilit, mancınık, santur, usturlap.

Askeri teknoloji alanına ait birkaç kavram (burç, kasır, lağım), para birimleri (dinar, dirhem, pul), ölçü birimleri ve ölçü aletleri (kantar, kırat, kıstas, mil, okka), yazı ve kitaba ilişkin terimler (defter, kalem, kırtas, tomar) bunlara eklenebilir.

Şifalı ve diğer bitkiler

Eskiden sayıları yüzleri geçen tıbbi bitkilerin büyük bölümünün Arapça adı Yunancadan alıntıdır. Pamuk İslamöncesi devirde, belki MÖ 1. binyıl ortalarında Yunancadan Eski Farsçaya alınmış görünüyor.

abanoz, acur, afyon, fındık, incir, hardal, hindiba, karnabahar, karpuz, kenger, kimyon, maydanoz, mürver, nergis, pamuk, pelesenk, taflan, tarhun, zahter

Lüks eşya ve kumaşlar

Arapça kıymetli taş isimlerinin birçoğu, nihai kökenleri çeşitli Asya ve Afrika dillerinden gelse de, Yunancadan alınmıştır:

Mücevherler: elmas, mercan, safir, topaz, yakut, zebercet, zümrüt

Çeşitli kumaş ve giyim eşyası adları da Rum dünyası ile İslam alemi arasındaki canlı ticari ilişkiye işaret eder. Bukalemun esasen Bizans’tan ithal edilen hareli bir lüks kumaş türüdür; hayvan adına yakıştırılması çok sonradan olmuştur.

Tekstil: bez?, bukalemun, ferace, kerrake, kilim, sandal, zünnar.

İdari ve mitolojik kavramlar

Bir dizi önemli hukuki ve idari kavram Roma/Bizans dünyasından, bir kısmı Aramice vasıtasıyla, İslam kültürüne taşınmıştır.

İdari kavramlar: belde/bilad, haraç, kanun (yasa), kayser, namus, patrik, sicil, zevc/zevce.

Daha ilginci Yunancadan alınan mitolojik ve dini motiflerdir. Tasavvufi mitolojik anlatıların baş kişilerinden kaknüs kuşu Eski Yunanda “kuğu” anlamına gelen κύκνος’un adını taşır (Latince cygnus). Ateşte yaşayan masal varlığı salamander Arapçada semender olmuştur.  Roma mühendisliğinin baş eseri olan via strata, “taş döşeli yol”, imparatorluğun doğu vilayetlerinin yerli dili olan Aramicede /t/ sesini kaybettikten sonra, sırat-ı müstakim şeklinde Kuran’da kendine yer bulur. Yunanca parádeisos (“cennet bahçesi”) Arapçaya farâdis olarak geldikten sonra Arap dilbilimcileri bunun çoğul sözcük olduğuna hükmedip firdevs şeklinde tekilini inşa ederler.  

Mitolojik kavramlar: firdevs, iblis, incil, kaknüs, semender, sırat, varta

Ay isimleri

Arap kültürü İslami ayların yanısıra, tarım ve vergi hesapları için elzem olan şemsi ayları da tanımıştır. Roma imparatorluğundan miras olan Jülyen takvimin ilk altı ayı Latince isimler taşır (martius, aprilis, maius, iunius, iulius, augustus), sonraki altı ayı ise doğu illerinde eski Süryanice/Aramice adlarla (elûl, tişrin, kânun, şubat), batı illerinde ise sadece numaralarla anılırdı (september, october, november, december; onbir ve on ikinci aylara daha sonra yıl başı 1 Ocağa çekildiğinde ianuarius ve februarius adları verildi).

Türkçede eski sistemin ikinci ayı için Latinceden gelme Abrıl ve Süryaniceden gelme Nisan adları bir arada kullanılmış, dördüncü ay için ise bilemediğim bir nedenle Arapça Haziran adı benimsenmiştir. Mart, Mayıs ve Ağustos adları iki Roma tanrısının ve tanrılaştırılmış imparator Augustus hazretlerinin adını taşırlar.

Bu bölümün özeti: Arapça ve Farsça üzerinden alınan Yunan kelimeleri, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde doğrudan Yunancadan alınanlardan tamamen farklı bir kültürel ve sosyal statüyü temsil ederler. Kelimelerin statüsündeki düşüş, Rum milletinin siyasi kaderindeki düşüşe paralel bir çizgi izler.

Nerede feylesof ve kanun, nerede kopil ile palikarya!

III. BATIDAN GELENLER

Batı dilleri için erken Ortaçağlarda Yunanca, Hıristiyan dininin ve geç Roma dönemi Latincesindeki tek tük teknik terimin dili idi. yy’da akademik dünyadan Arapçanın kovulması ve Antik Yunancanın keşfiyle birlikte, Yunanca türev ve bileşikler bilim dilinin vazgeçilmez taşıyıcıları haline geldi. Tıp, kimya, matematik, filoloji, felsefe, mimari, siyaset bilimi alanlarında binlerce, hatta on binlerce Yunanca terim keşfedildi ya da yaratıldı.

yy’ın ikinci yarısından itibaren Batı dillerinden bir sel gibi Türkçeye akan yeni kelimeler arasında Eski Yunancadan alınmış ya da Eski Yunanca köklerden türetilmiş olan bini aşkın kelime sayabiliyorum. Gerçek sayı şüphesiz bundan çok daha yüksektir, çünkü dar bir çevreye hitap eden çok sayıda esoterik ve marjinal bilimsel terim Nişanyan Sözlük’e dahil edilmemiştir.

Listelenenlerin %80’i aşkın bir bölümü döneminde Türkçe açısından Batı kültürünün referans dili sayılan Fransızcadan alınmıştır. Listenin yüzde on kadarı, ’lardan sonra Türkçenin Batıya açılan penceresi olan İngilizceden gelir. Sayılardaki bu düşüş, ’lara gelindiğinde Yunancadan bilimsel terim türetme alışkanlığının tüm dünyada unutulmaya yüz tutmasıyla ilişkilidir. Yüzde altı kadar kelime bilimsel literatürde Latince ya da Eski Yunanca gramere göre (modern Batı dillerinin morfolojisine uyarlanmadan) üretilmiş yeni kelimelerdir. Birkaçı ve 40’larda bazı fakültelere hakim olan Alman rüzgarını yansıtır.

Yunan kökenli Batı terimleri arasında Türkçede en çok kullanılan büyük olasılıkla polis sözcüğüdür. Yunanca politeía, bilindiği gibi, “devlet” ve özellikle “şehir devleti” anlamındadır. Bunun Fransızcası olan police en az yy’dan itibaren “kamu idaresi” anlamında kullanılır; dolaylarında kamu düzenini sağlamakla görevli bir teşkilatın adı olur; Türkiye’de ’dan itibaren zaptiye anlamında sıkça kullanılmaya başlar. Aynı Yunanca sözcük İslamın ilk zamanlarından itibaren Arapçada beled (“şehir, şehir yönetimi”), bilâd (“şehirler, ülke”) ve sonradan çıkma belde (“bir şehir”) şekillerinde caridir. Osmanlı devletinde şehirlerin yönetiminin Paris arrondisement’ları gibi yönetim çevrelerine bölünerek daire-ibelediyye’lerin kurulması ise yılına rastlar.

Batı akademik dillerinden alıntılar

angarya

angarya kelimesinin kelime ve sözlük anlamı nedir?

(anga'rya), Rumca
1. isimBir kimseye veya bir topluluğa zorla, ücret vermeden yaptırılan iş, yüklenti.

2. isimBir kişiye görevi dışında yaptırılan iş.

3. isimKölelik düzeninde köylünün derebeyine yaptığı zorunlu ücretsiz hizmet.

4. isimSavaş durumundaki bir devletin, kendi sularındaki yabancı bir devletin ticaret gemilerine el koyarak bunlardan yararlanması.

5. isimOlağanüstü durumlarda veya sıkıyönetimde devletin vatandaşlara ait taşıtlara el koyması.

6. isim, mecazUsandırıcı, bıktırıcı, zorla yapılan iş:
      "Vazifelerini bir angarya gibi yaparlar." - Ömer Seyfettin

Angarya Kelimesinin Kökeni
Yeni Yunanca angaría αγγαρεία  sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca aggareía αγγαρεία  "1. mecburi kamu hizmeti, salma, özellikle posta hizmeti, 2. mecburi hizmet yüklenen kişi, amele" sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Eski Yunanca ággaros άγγαρος  "ulak, İran kralının posta görevlisi" sözcüğünden türetilmiştir. (NOT: Yunanca sözcük Eski Farsça ha(n)gāra- "ücret, bedel, ecir" sözcüğünden alıntıdır. ) Eski Farsça sözcük Akatça aynı anlama gelen agaru veya aggaru sözcüğünden alıntıdır.

Angarya Kelimesi için Tarihteki En Eski Kaynak
[Meninski, Thesaurus ()]

Etiketler:Kelime Etimolojisi (Kökeni) SözlüğüTürkçe SözlükTürkçe'deki Rumca Kökenli Kelimeler

Komşudan Gelen Sözcükler: Zamanla Türkçeleşerek Dilimize Geçen Yunanca Kelimeler

Türkçe binlerce yıldır konuşulan ve yazılan en kadim dillerden bir tanesi. Türklerin dünyanın dört bir yanına yayılmaları sayesinde Türkçe aynı zamanda en zengin dillerden bir tanesi haline gelmiştir. Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce, Rusça gibi pek çok dilden etkilenen dilimiz, eminiz birçok kişi bilmez ama Yunancadan da etkilenmiştir. Anadolu topraklarına geldiğimizden beri komşumuz olan Yunanlıların dilinden Türkçeye geçen Yunanca kelimelerin sayısı hiç de az değil.

Elbette bu kelimelerin hiçbiri direkt olarak dilimize geçmemiştir. Kimisi farklı diller üzerinden, kimisi anlam değiştirerek, kimisi ise yazımı değişerek dilimize geçmiştir. Öyle ki bunlardan pek çoğunu uzun zamandır kullanıyoruz ancak etimolojik kökenlerini inceleyene kadar nereden geldiklerini bilmiyoruz. Gelin Türkçeye geçen Yunanca kelimelere ve bu kelimelerin etimolojik kökenlerine yakından bakalım.

Türkçeye geçen Yunanca kelimeler:

açelya

Açelya

Ormangülü cinsinden gelen bitkilere verilen ad olan açelya, İtalyanca kumlu toprakta yetişen çiçek anlamına gelen azalea kelimesinden türeyerek dilimize geçmiştir. Bu kelimenin kökeni ise Eski Yunanca susamış anlamına gelen azaléos kelimesidir.

Gönye

Mühendislik ve teknik çizim alanında kullanılan üçgen biçiminde bir araç olan gönye, eski Yunancada köşe, açı, dik açı elde etmeye yarayan alet anlamındaki gōnía sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir.

Ahtapot

Denizde yaşayan sekiz kollu yumuşakçaların genel adı olan ahtapot, Yunancada sekiz ayak anlamına gelen oχtapódi sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir.

Gübre

Hayvan dışkısına ve daha sonra tarımda bitkiler için gerekli minerallere verilen isim olan gübre, Yunanca dışkı anlamına gelen kopriá sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir.

Anafor

Denizlerde ve ırmaklarda ters gelgitler sonucu oluşan dönme hareketi anlamına gelen anafor, Yunancada gelgit, zıt akım anlamına gelen anaphóri sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü anaphorá kelimesidir. 

liman

Liman

Deniz araçlarının park ettiği ve yük alıp boşalttığı alanlara verilen ad olan liman, Yunanca sığınak anlamına gelen liméni veya limáni sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü limēn veya leimōn kelimesidir.

Filiz

Taze ağaç dallarına, körpe dallara ve çiçek fidanlarına verilen ad olan filiz, Yunanca yapraklama anlamına gelen phylís sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü yaprak anlamına gelen phýllon kelimesidir.

Roka

Turpgiller ailesinden gelen ve yaprakları salata olarak yenebilen bir bitkiye verilen ad olan roka, Yunancada yaprakları yenen bir bitki anlamına gelen róka sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Latincedeki kökü tırtıl anlamına gelen eruca kelimesidir.

Öreke

Deyimlerimizde sıklıkla kullandığımız ve ucuna lifli malzemelerin tutturulduğu sopa anlamına gelen öreke, Yunanca yün eğirmekte kullanılan ucu çatallı oval tahta anlamına gelen róka sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelime, Germence bir sözcükten İtalyancaya rocca olarak geçmiştir. 

Semer

Yük hayvanlarında ürün taşınırken üstlerine bağlanan eşya olan semer, Yunancada yük hayvanlarına mahsus kemer anlamına gelen sagmári sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü ságma kelimesidir.

papaz

Papaz

Hristiyan din adamlarını tanımlamak için kullanılan papaz kelimesi, Yunanca baba, muhterem kişi, din adamı anlamlarına gelen papás, papad sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Pide

Yassı hamurdan yapılan ekmeğe ve üzerine çeşitli malzemeler konularak yapılan bir hamur işi yemeğe verilen ad olan pide, Yunanca yassı hamur ekmeği anlamına gelen píta sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin kökü, Süryanice ekmek parçası anlamına gelen pettā kelimesidir.

Tavla

2 zar ve 15’i siyah, 15’i beyaz 30 taş ile özel bir tahta üzerine oynanan bir oyun olan tavla, Yunanca dama tahtası anlamına gelen távli sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin kökü İtalyanca tavola, onun da kökü Latince tabula kelimesidir.

Ihlamur

Ebegümecigiller ailesinden bir ağaç adı olan ve yapraklarından çay yapılan ıhlamur, Yunanca çiçekleri tıpta kullanılan bir ağaç anlamına gelen flamúri sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin kökü Latince flammula kelimesidir.

Anahtar

Kilit açmaya yarayan metal bir araç olan anahtar, eski Yunancada açacak anlamına gelen anoíktēr sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

anahtar

Izgara

Çubukların aralıklı olarak sıralanması ile oluşturulan aletlere verilen isim olan ızgara, Yunanca skará sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü ocak, ateş yakılan yer anlamına gelen esχárā kelimesidir. 

Angarya

Zorla yaptırılan iş anlamına gelen angarya, eski Yunancada mecburi kamu hizmeti anlamına gelen aggareía sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin kökü eski Farsçadaki ha(n)gāra kelimesidir.

İstavrit

Trachurus cinsi balık türüne verilen genel ad olan istavrit, Yunanca aynı anlama gelen savrídi sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin eski Yunancadaki kökü kertenkele anlamına gelen aûros veya saúra kelimesidir.

Bodoslama

Geminin baş ve kıç noktalarının birleştiği nokta anlamına gelen ve deyimlerimizde tam ortasından anlamında kullandığımız bodoslama, Yunanca geminin baş ve kıç tarafındaki ağaç anlamına gelen podóstima sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Karides

Denizlerde yaşayan bir tür kabuklu deniz canlısına türüne verilen ad olan karides, Yunanca küçük deniz kabuklusu anlamına gelen karídes veya garídes sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

karides

Demet

Aynı türden şeylerin bağlanması ile meydana gelen deste anlamına gelen demet, eski Yunanca bağ, deste, bohça, çıkın anlamlarına gelen déma, demat sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Kavanoz

Ağzı geniş saklama kaplarına verilen bir ad olan Kavanoz, Yunanca bir tür testi anlamına gelen kabános veya gabáno sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Domates

Patlıcangiller ailesinden bir tür meyve olan domates, Yunanca aynı anlama gelen tomátes sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. Kelimenin kökü İspanyolcaya Aztek dilinden geçen yumru anlamındaki tomatl kelimesidir.

Kiraz

Gülgiller ailesinden bir ağaca ve meyvesine verilen ad olan kiraz, eski Yunanca kerasós sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Efendi

Bir tür saygı unvanı olan efendi, eski Yunanca bey, sahip anlamına gelen avthéntis sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

fasulye

Fasulye

Baklagiller familyasından bir bitkiye verilen ad olan fasulye, eski Yunanca malum sebze anlamına gelen fasúli sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Kutu

Düz tabanlı ve kapaklı olan dikdörtgen biçimli kapların ortak adı olan kutu, eski Yunanca kovuk ve arı peteği hücresi anlamına gelen kýtos sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Fıçı

Ağaç şeritlerinin metal halkalarla birleştirilmesi sonucu meydana gelen silindir bir kap olan fıçı, eski Yunanca varil, gemi hacim birimi anlamına gelen boûttis veya boútzi sözcüğünden türeyerek dilimize geçmiştir. 

Dil demek kültür demek, tarih demektir:

orhun yazıtları
Eminiz dilimize yabancı dillerden geçen sözcükleri kullanmak yerine öz Türkçe kelimeleri kullanmamız ya da yeni Türkçe kelimeler türetmemiz gerektiğini savunanlar olacaktır. Elbette bir dilin öz yapısını kaybetmesi ve yabancı sözcüklere boğulması o dili kirletir ancak şöyle düşünün, bugün kullandığımız kelimelerin büyük bir bölümü aslında Türk milletinin binlerce yıllık yolculuğunda iletişime geçtiği diğer kültürlerden birer hediyedir.
Farklı dilleri incelediğimiz zaman sayısız Türkçe kökenli sözcük buluyoruz. Yani aslında dildeki yabancı kelimeler her zaman birer kirlilik değil, çoğu zaman dünya kültürünü ve tarihi yolculuğu gösteren birer kanıttırlar. Komşudan dilimize geçen bir sözcük dilimizi bozmaz, aksine dilimizi güçlendirir. Elbette son yıllarda ortaya çıkan ve plaza dili olarak adlandırılan yarı İngilizce yarı Türkçe dili saymayalım. O ne öyle? 

Yıllar içinde dilimize geçerek Türkçemizi daha da zengin hale getiren Yunanca kelimelerden bazılarını listeleyerek kısaca etimolojik kökenlerinden bahsettik. Türkçeye Yunancadan geçen başka kelimeler biliyorsanız yorumlarda paylaşabilirsiniz. 

Emoji İle Tepki Ver

61

Angarya Ne Demek?

Angarya kelimesi Türkçe'de "1. mecburi kamu hizmeti, salma, özellikle posta hizmeti, 2. mecburi hizmet yüklenen kişi, amele" anlamına gelir.

Yeni Yunanca angaría αγγαρεία z sözcüğünden alıntıdır. Yunanca sözcük Eski Yunanca aggareía αγγαρεία z "1. mecburi kamu hizmeti, salma, özellikle posta hizmeti, 2. mecburi hizmet yüklenen kişi, amele" sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Eski Yunanca ággaros άγγαρος z "ulak, İran kralının posta görevlisi" sözcüğünden türetilmiştir. (NOT: Yunanca sözcük Eski Farsça ha(n)gāra- "ücret, bedel, ecir" sözcüğünden alıntıdır. ) Eski Farsça sözcük Akatça aynı anlama gelen agaru veya aggaru sözcüğünden alıntıdır. Daha fazla bilgi için ecir maddesine bakınız.

Angarya kelimesi tarihte bilinen ilk kez Meninski, Thesaurus () eserinde yer almıştır.

Bu kelimenin kökeni ve ayrıntılı kaynak için kelimeyi etimoloji sözlüğünde inceleyebilirsiniz: Angarya kelime kökenini göstermek için tıklayın.

Dip Notlar

Karş. Herodotos Ücret karşılığı emeğin Antik çağda bir tür "kölelik" olarak değerlendirilmiş olması ilgi çekicidir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.