Atam büyük liderdi
Çocukları severdi
Çocuklar bir ülkenin
Geleceğidir derdi.
Bazen çocuklaşırdı
Oynar şakalaşırdı
Eğer fırsat bulursa
Onlarla yarışırdı.
Çoktu çocuk sevgisi
Hiç bitmezdi ilgisi.
Sevimli çocuk Ülkü
Olmuştu sevgilisi.
Her gün sizlerin yanı başındaydı.
Bakın, Ülkü’yü kendi elleriyle sallıyor vapurdaki salıncakta
salıyor ortalığa..
Sizlerleydi çocuklar.
Sizler ki kalbini sevgiyle dolduranlarsınız .
Atatürk Çocuk Olmuş
Çocuk Bayramı'nda
Gelmiş katılmış aramıza,
Atatürk çocuk olmuş bakın:
Sallanıyor salıncakta!
Gülüyor gözlerinin içi,
Gülüyor,
Gökler, denizler kadar mavi.
Diyor ki: "Çocuklar, ben verdim size
Bayramların en güzelini".
"Dilerim, yurdumun çocukları,
Tüm çocukları dünyanın
Gülüp oynasınlar bugünkü gibi;
Acıda, sevinçte kardeş olsunlar
Çınlasın yeryüzünde barış türküleri".
Aziz SİVASLIOĞLU
ATATÜRK'ÜN ÇOCUK SEVGİSİ
Atatürk’ ün çacuk sevgisi
Bence sevgilerin en yücesi
Hep severdi çocukları
Sevgi ile kucaklardı onları
Onun eseriydi 23 Nisan
Atasıyla gurur duyuyor insan
Tüm dünya onu sevmeli
Önünde saygı ile eğilmeli
Hiç bir ulusun yokki böyle lideri
Türk milleti onunla hep övünmeli
Çocuklar zaten onun göz bebeği
İşte ATAMIN çocuk sevgisi
Su Demir
Çocuk denildiği zaman farklı tanımlar yapabiliriz. Çocukluk hepimizin bir dönem yaşadığı ama yaşarken belki de farkında olamadığımız, bundan mada doğum ile yetişkinlik arasındaki dönem olmanın ötesinde bir anlama da sahiptir.
Çocukları hiç bir zaman gözümüzde küçük görmemeliyiz ve onları hiç bir zaman hafife almamalıyız. Çünkü çocuklar millet hayatı için en mühim unsurdurlar. Çocuk olabilmek, çocuk kalabilmek: Yeni, yaratıcı, meraklı, araştırıcı olmanın eşiğinde durmaktır belki, “içimizdeki çocuk kavramı” Kitap okunarak çocuk olunmaz. Çocukluk bir karakterdir. Elbette, bir ölçüde edinilebilir, insan çocukluğu keşfedebilir, ona ulaşmaya çabalayabilir ancak çocuk, özgürlük ister, bağımsızlık. Ruh bağımsızlığına erişemeyenler çocuk olamazlar. Boynu bükük, bağımlılığı alışkanlıklarla yaşayan insanlar haline gelirler.
Milletlerin yok olma yada bozulma, çocuklarını yabancı ellere ve yabancı kültürlerle terketmemeye ve onların özlerini korumaya bağlıdır. Bu doğrultuda çağımıza adını altın harflerle yazdıran Önderimiz Atatürk, ölümünden bu yana her yönüyle araştırılmış, fakat çocuklara karşı olan sevgisini ne yazık ki pek az bahsedilmektedir, oysa O, çocuklar hakkında öğrenilmesi, tanınması gereken daha çok yönlü bir liderdir. Atamız çocuk konusunda büyük bir hassasiyet göstermiştir. Atatürk, yaşamı boyunca tüm sevdiklerine hangi yaşta olursa olsun “çocuk” diye seslenmiştir. Onun sözlüğünde çocuk sevgi demekti, etrafında hep çocukları görmek istemiştir; çocuk onun gözünde saflığı ve dürüstlüğü, temizliği temsil etmiştir. Sabiha Gökçen, Ata’nın bu özelliğini, bir konuşmasında şöyle anlatmıştır:
Bizim yetişmemizde ise dikkat ettiği hususlar, yalan söylemememiz, dürüst ve ciddî olmamız, dedikodu yapmamamız ve başkalarını çekiştirmememizi, insanlarla ilişkilerimizin temelinin saygı ve sevgiye dayanmasını isterdi.
Yine aynı şekilde, Hasan Rıza Soyak Atatürk ün bu özelliğini anılarında şöyle anlatır:
Çocukluk ne güzel şey.. deyip şunları ekler: Çocuklar ne güzel, ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin? İkiyüzlü olmamaları, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları. Çocukluk günlerinden söz ederken Çankaya’da yakınlarına ‘Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince, bunun bir kuruşunu kitaba ayırırdım. Eğer, böyle olmasaydı, bu yaptıklarımı yapamazdım’ demişti.
O’nun çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Bütün Türk çocukları onun öz yavruları gibiydi. Atatürk, çocukların riyakârlık bilmeden bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Son yıllarını da çok sevdiği bir çocukla geçirdi. Küçük Ülkü’yü tanımıştı. Ülkü, her zaman Atatürk’ün yanında bulunurdu. O kadar ki bazen misafirlerin yanında kucağına otururdu. Artık kimse küçük kıza kızmıyor, üstelik içten gelen bir sevgi ile küçük kızı seviyorlardı. Ülkü, çok sevimli bir kızdı. Uzaktan Atatürk’ü görünce sevinçle koşar, Atatürk’ün kucağına fırlardı. Atatürk, her zamanki tatlı sesiyle küçük kıza neşeli şeyler söyler onun kalbini elde etmeye çalışırdı. Ülkü, onun bir parçası gibiydi. Nereye gitse yanında götürürdü. Küçük kız, hasta olduğu zaman doktorlarla beraber muayene eder, hastalığı hakkında geniş bilgi alırdı. Ülkü, bir defa tifo olmuştu. Doktorlar tifo geçici olduğu için hastanın yanına sokmak istemiyorlardı. Atatürk, hiç birini dinlemezdi. Hasta, Dolmabahçe’de yattığı için her gün Florya’dan Ülkü’yü yoklamaya giderdi, bulaşıcı bir hastalık olmasına rağmen onun yanında uzun uzun kalırdı. Ülkü’nün dışındaki manevi çocukları (Makbule, Afet İnan, Sabiha, Ülkü, Rukiye, Nebile, Abdurrahim, Afife, Zehra ve Mustafa) fakat bunların arsında Ülkü, Atatürk’ün çocuk sevgisinin bir simgesi olmuştu.
(Şiirinden bir alıntı)
O da bir çocuktu, çocuklar
Salıncakta sallanacak kadar çocuk
Çocukluk yaşında değil
Elli yaşında çocuktu, çocuklar!
Bir gün cephede, bir gün Meclis’te,
Ve bir gün devletin başındaydı
ama çocuklar
Her gün sizlerin yanı başındaydı.
Bakın, Ülkü’yü kendi elleriyle sallıyor vapurdaki salıncakta
O mutlu, Ülkü mutlu, vapur mutlu
Gözleri ışıl ışıl Ve o da atlıyor salıncağa
Tutamıyor içindeki çocuğu
salıyor ortalığa..
Çocuklar,
büyüklerle büyük olurdu o, sizlerle siz
küçük değil, büyük işlerin adamıydı,
biraz da sizlerle büyük oldu o
En büyük işi büyüklerle değildi
Sizlerleydi çocuklar.
Sizi sevdikçe mutlu olurdu
Sizlerle birlikteyken neşeli
Sizler şanslı çocuklarsınız
Çocuklar!
Yalnızlığını sizler giderdiniz onun
Sizler ki kalbini sevgiyle dolduranlarsınız .
Atatürk çocuklarla olduğu zaman hep çocuk gibi kendini hissetmişti ve Cumhuriyetin de çocuk kalmasını istedi. İnsanlar gibi ülkeleri de çocuk olabilirler; yaşlı, yorgun kültürler olabilir, ağır, yavaş devinen. Ben ülkemin hep çocuk olduğunu düşündüm. Cumhuriyet ruhu, Atatürk’ün ona kazandırmaya çalıştığı ruh, heyecanlı, meraklı, araştırıcı bir çocuk ruhuydu: Bilimde, sanatta, düşüncede kendini gösteren, ona giydirilmeye çalışılan özgürlüğü kısıtlayıcı giysiyi parçalayıp; yaşama kendi açısından bakabilme cesaretini taşıyan olgun çocuk ruhu.
Atatürk’ün çocuklara karşı beslemiş olduğu sevgiyi ne yazık ki keşfedemedik. Atatürk törenlerde, yorgun, heyecansız, düşüncelerle dolu, çocukluğunu yitirmiş, yılgın insanlarca yıpratıldı; ondaki coşku ve heyecan yorumlanamadı. Bayat yorumlarla Atatürk, düzleştirilmeye, yaşlandırılmaya çalışıldı, çoğu kez bilinçsizce. Onu, ona yakışacak biçimde anmayı, yorumlamayı bilemedik. Atatürk’ü sadece İstiklal Harbi ve devrimleriyle ilgili bir fenomen olarak göstermeye çalışıldı. Oysa o insanın en ileri büyüklüğü çocuklara verdiği değerde tecelli etmiştir. Başka ülkelerin de millî kahramanları olmuştur ama, çocuklarla ilgili bir fenomen başka hiç bir ülkeden çıkmamıştır. Bizim yeteri kadar ilgi göstermediğimiz bir konudur bu. Hakkında yazılmış binlerce kitap içinde bu konuda yazılmış kitap sayısı ancak birkaçını gösterebiliyoruz. Maalesef Türk Dünyası da bu konular üzerinde pek çok durmadılar, Makedonya Türk şiirinde sanatçılarımız Atatürk’e karşı duydukları sevgiyi ancak şiir mısralarında yaşatabilmişlerdir.
Makedonya Türk Şiirinde Atatürk söz konusu olunca şairlerimizin çoğu Atatürk`ün cesaret, adalet, inkılap, kültür genişliği ve benzer özelliklerinin farkında olarak kabiliyetleri dahilinde, Atatürk ` le ilgili şiir yazdıklarını görüyoruz. Atatürk kavramına her şair değişik açıdan yaklaşmış, ona olan bağlılık, saygı ve sevgisini kendi ifade tarzına göre anlatmaya çalışmışlar ve kendi kabiliyetleri dahilinde kelimeler vasıtasıyla resimli tasvirlerini yapmaya gayret etmişlerdir. Makedonya Türk Şiirinde Atatürkle ilgili ilk şiir yılında İlhami Emin tarafından yazılmış ve Türkiye`de yayınlanan “Varlık” edebi dergisinde iktibas edilmiştir.
Makedonya Türk Çocuk edebiyatı her ne kadar gelişmiş olsa bile sanatçılar onu ancak birkaç şiiriyle dile getirmeye çalıştılar fakat Atamıza karşı olan sevgimiz hem küçükler hem de yetişkinler tarafından çok sevildiğini herkes biliyor. Bunu en iyi Çeltikçi’li rahmetli Hüseyin Köprülü (Malik Üska) Atatürk’e çok büyük sevgi ve saygı besleyen bir kişi idi. O’nun çok büyük bir Türk milliyetçisi olduğunu biliyorduk. Tahsili olmayan Hüseyin Amcanın, insanımızda her zaman var olan arifane sezişi ile Atatürk’ün Türk milletine yaptığı hizmetlerin farkında idi. Oğlu Ahmet’in naklettiğine göre, Hüseyin Amca hasta olduğunda doktorların “siroz” teşhisi koymalarını sevinçle karşılamış. “Ne mutlu bana Atatürk’ün hastalığına tutulmuşum” diyerek Atatürk’le aynı hastalığı paylaşmanın gururunu yaşamış.
Bir Makedonyalı Türkünün Atasına ne kadar sevgi dolu bir bağ olduğunun en güzel bir kanıttır. Oysa Atamız ne yazık ki, içinde taşıdığı çocuk ruhuna uygun yorumlanamadı. Kültürün çocuk ruhunu harekete geçiren oyun ruhu, bilim, sanat ve düşünceyle sağlanabilirdi. Bilim insanı olabilmenin, gerçekleri keşfetme başarısının oyun oynamayı seven, düş gücü son derece gelişmiş bir çocuk ruhu ile sağlanabileceğini anlayamamıştık. Yoksul, düzensiz bir yaşamda insanlar çocuk olamıyor, çocuk kalamıyor, çok çabuk büyüyor. Çocukluğunu yaşayamamış, çocukluğa hasret insanların çoğunlukta olduğu bir kültürde, doğmaları sorgulayabilen, yaratıcı olma özgürlüğüne, özerkliğine sahip insanlar yetişemiyor. Yaşamı bir kocaman yük sayan, gergin, kaygılı insanların umutsuz çözüm arayışları egemen olmaya başlıyor kültüre.
Atatürk çocukları çok severdi. Onun dilinde çocuk sevgi demekti. Sevdiklerine hangi yaşta olursa olsunlar “çocuk” diye seslenirdi. Ona göre çocuklar saflığı temsil ederdi ve etrafında sürekli çocuk görmek isterdi. Çocuklar O’na neşe veriyordu.
Evet, Atatürk’ün çocuk sevgisi çok büyüktü, peki ya ondan sonra gelenlerin, her fırsatta “Atam İzindeyiz!“ diyenlerin çocuk sevgisi nasıldı? Atatürk’ten sonra gelen hiç bir cumhurbaşkanı, başbakan veya bir asker bir çocuğu elinden tutup da resim sergisi gezmeye götürmedi. Hiç bir cumhurbaşkanı veya başbakan çocuğu protokol sırasının en önüne oturtmadı. Hiçbir başbakan bir çocuğu salıncakta sallamadı. Bir çocuğu taşıttan kendi elleriyle indirmedi. Bir yabancı konukla birlikteyken yanına çocuk almadı. Bir yetişkini dinlerken gösterdiği ciddiyetle dinlemedi. Onlarla birlikte denize girmedi, objektiflere poz vermedi. Onlarla gezintilere çıkmadı. Onlara el öptürtmemezlik yapmadı. ‘Bugünün küçükleri yarının büyükleridir’ diyen, Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. Atatürk çocukları ülkenin geleceği olarak görüyor, onlara çok güveniyordu. Çocuklara söz hakkı verilmesini ve iyi eğitilmelerini istiyordu. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bu ülkenin anne babaları ve öğretmenleri bile örnek almıyor ki başkalarına örnek gösterilebilsin. Çünkü onlar da işin farkında değiller.
Bütün bunlar bir yana, ’den itibaren Türkiye`de veya tüm dünyada bile yetişkin, insan – çocuk insan dostluğu, arkadaşlığı diye bir şey kalmadı. Ancak bu alanda eşsiz bir örnek olarak sadece ulu önderimiz Atatürk`ü gösterebiliriz. Ama o büyük insanın çocuklara yaklaşımını bugün maalesef çok az kişiler örnek alıyor…
Atatürk’ün hayatı incelendiğinde savaş yıllarının en kötü koşullarında dahi çocuklarla yakından ilgilendiği ve birçok çocuğu koruması altına aldığı görülür. Mustafa Kemal’in o zorlu savaş yıllarında, insanların açlıktan sarsıldığı günlerde dahi geleceğimiz olan çocuklarla yakından ilgilendiğini; birçoğunu koruması altına aldığını, yakın çevresinden de görürüz. Sonraki yıllarda, Kurtuluş Savaşı’nın yetim çocuklarının sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçlarının karşılanması için, günün şartlarına uygun bir çalışma içine girilmiştir. Memleketin çocuklarını korumayı üzerine alan Çocuk Esirgeme Kurumu’na vatandaş yardıma mecburdur sözleriyle, konunun ehemmiyetine dikkat çeken Mustafa Kemal Atatürk; yurt gezilerinde bakıma ve korumaya muhtaç çocukların kaldıkları yurtları gezerek onlara hediyeler dağıtmıştır. Atatürk, bu konuda hassas olunması gerektiğini, himayesine aldığı manevi evlatlarla (Makbule, Afet İnan, Sabiha, Ülkü, Rukiye, Nebile, Abdurrahim, Afife, Zehra ve Mustafa) göstermiştir.
Atatürk, çocuklara olan sevgisinin en büyük tecellisi olarak, 23 Nisan ’de TBMM’yi açmış, bu mutlu ve önemli günü Cumhuriyetimizin geleceği ve teminatı olan çocuklarımıza Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı adıyla armağan etmiştir. Dünyada ilk kez bizim ülkemizde, bir çocuk bayramı kutlanmaya başlanmıştır. Bu bayram daha sonra, UNESCO’nun, yılını çocuk yılı ilan etmesiyle bütün dünya çocuklarının, Türkiye çocuklarının öncülüğünde kutladı.
Atatürk’ün dinine bağlılığından kaynaklanan samimi vicdanı, onu ülkedeki her konuya eğilmesini ve duyarlı olmasını sağlamıştır. Bunun en güzel örneği de, kimsesiz, öksüz ve yetimlere karşı duyduğu sorumluk duygusudur. Osmanlı devletinin yıllardır bir çok cephede giriştiği savaşlar, özellikle de Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı, çok asker kaybedilmesine ve neticede de bir çok çocuğun yetim ve kimsesiz kalmasına neden olmuştur. Savaşın getirdiği sosyal bunalımlar, büyük şehirlere göçü başlatmış; böylece bu sosyal yara büyümeye başlamıştır. Bu duruma bir çare bulmak için halkın ve devletin girişimleriyle çözüm aranmaya başlanmış; önce yetim evleri, sonra da İstanbul da Himaye-i Eftal Cemiyeti kurulmuştur. TBMM hükümeti de Mustafa Kemal’in öncülüğünde 30 Haziran de bugünkü adı Çocuk Esirgeme Kurumu olan kurumun açılmasına öncülük etmiştir.
Atam büyük liderdi
Çocukları severdi
Çocuklar bir ülkenin
Geleceğidir derdi.
Bazen çocuklaşırdı
Oynar şakalaşırdı
Eğer fırsat bulursa
Onlarla yarışırdı.
Çoktu çocuk sevgisi
Hiç bitmezdi ilgisi.
Sevimli çocuk Ülkü
Olmuştu sevgilisi.
Yazan: Kasım Kaplan
Çocuk Bayramı’nda
Gelmiş katılmış aramıza,
Atatürk çocuk olmuş bakın:
Sallanıyor salıncakta!
Gülüyor gözlerinin içi,
Gülüyor,
Gökler, denizler kadar mavi.
Diyor ki: “Çocuklar, ben verdim size
Bayramların en güzelini”.
“Dilerim, yurdumun çocukları,
Tüm çocukları dünyanın
Gülüp oynasınlar bugünkü gibi;
Acıda, sevinçte kardeş olsunlar…
Çınlasın yeryüzünde barış türküleri”.
Yazan: Aziz Sivaslıoğlu
Çocuklar değer verdi
Onlara bayram armağan etti
Cumhuriyet’i emanet etti
Geleceğimiz çocuklar.
Çocuklardandı umudu
Temizledi düşmandan yurdu
Çocuklara medeniyet kurdu
Ey büyük Atatürk.
Yazan: Sıla Seniceli
Atatürk’ ün çocuk sevgisi
Bence sevgilerin en yücesi
Hep severdi çocukları
Sevgi ile kucaklardı onları
Onun eseriydi 23 Nisan
Atasıyla gurur duyuyor insan
Tüm dünya onu sevmeli
Önünde saygı ile eğilmeli
Hiç bir ulusun yok ki böyle lideri
Türk milleti onunla hep övünmeli
Çocuklar zaten onun göz bebeği
İşte ATAMIN çocuk sevgisi
Yazan: Su Demir
Çok sever onları
Korur kollar Atatürk!
Milletin yavrularını,
Çok sever Atatürk.
Canımıza can katan
Çocuklara yardım eden
Türk ulusunu seven
Liderimizdir Atatürk.
Okşar koklar sarılır
Yardım eder kıyamaz
Bütün dünya hayrandır;
İyi ki vardı Atatürk.
İsmini kâğıtlara yazmak istesem,
Boynu bükük kalemi dile getirsem,
Dünyalara seni anlatayım desem,
Bu garip sözcükler hiç yeter mi Atam?
Kalemleri tutar küçük ellerim,
İlkelerindir elbet mutlak rehberim,
Bu şiiri yazarken senin özlemin,
Bu minik bedende hiç diner mi Atam?
Küçük bir çocuğum sazım ellerimde,
Vururum Mustafa Kemal diye teline,
Türküler sevdalı o güzel gözlere,
Bu millet sensiz hiç avunur mu Atam?
Yokluğunda ısınmaz üşür yüreğim,
Her zaman sana hasret yaşlı gözlerim,
Tutunacak dalım yok şimdi neylerim,
Uzun bir kış ile yaşanır mı Atam?
Söndürün yıldızları açık kalmasın,
Zorlamayın ağlarsa gökler susmasın,
Batsın bu güneş ebediyen doğmasın,
Karanlık yorganla uyunur mu Atam?
Yazan: Merve Erdoğan (Şiir yarışması funduszeue.info) 7/B – İhsan Sungu İlköğretim Okulu-Altındağ
Çocuklar için Atatürk şiirleri Mustafa Kemal Atatürk Başkomutanlık Meydan Savaşı 30 Ağustos Zafer Bayramı Büyük Taarruz Bugün Edebiyat Çocukta Mustafa Kemal Atatürkle ilgili şiirleri var
Çocuklar için pek çok Atatürk şiiri var. Bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle Edebiyat Çocukta Atatürk şiirlerine yer vermek istedik. 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun.
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal’i gördüm düşümde,
Daha, diyordu.
Uğruna şehit olasım geldi hemen
Sabaha, diyordu.
Al bir kalpak giymişti al,
Al bir ata binmişti, al,
Zafer ırak mı ? dedim,
Aha, diyordu.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Atatürkü Duymak
Ulu rüzgâr esmedikçe
Yaşamak uyumak gibi.
Kişi ne zaman dinç;
Dalgalanırsa bayrak bayrak gibi.
Ne var şu dünyada ekmekten daha aziz?
Sürdüğün tarlalara sevginle serpildik.
Ekmek olmak için önce
Buğday olmak gibi.
Silinir sözcüklerden sen hatıra geldikçe
Cılız sözler: Uzanmak, yorulmak, durmak gibi.
Kuvvettir yaptıkların her yeni yetişene
Her ışık-kaynak gibi.
En yakınlar zamanla yüzyıllarca uzak gibi,
Bir sen varsın kalacak, bir sen ölümsüz,
Daha da yakınsın, daha da sıcak
Bıraktığın toprak gibi.
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz,
Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi,
Ancak senin havanda sağlıklar esenlikler:
Olmaya devlet cihanda Atatürk’ü duymak gibi.
Behçet NECATİGİL
Atatürk
Üstümüze gece gündüz kol geren,
Bize güzel, iyi günler gösteren,
Türk iline yeni baştan can veren
Kimdir diye sorarlarsa : Atatürk.
Yurdumuzu aydınlatan sabahlar,
Düşmanlara korku veren silahlar,
Tersaneler, fabrikalar, tezgahlar,
Göze çarpan her ne varsa : Atatürk.
Tanrı gibi görünüyor her yerde,
Topraklarda, denizlerde, göklerde.
Gönül tapar kendisinden geçer de
Hangi yana göz dalarsa : Atatürk.
Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Mavi Aydınlık
Yakından görmüştüm gözlerini
Mavi bir ışık akmıştı içime.
Bu büyük aydınlıkla
Dopdoluyum gene.
Kara bir çağ kapandı
Işık bakışlarınla.
Mutlu yarınlar müjdeleyen sesin
Kulaklarımızda hâlâ.
Silemez mavi aydınlığını
Atatürkleşen gönüllerden.
Ne yobazlaşan karanlık
Ne kızıl kefen.
Bunca yıl geçti aradan
Daha dünmüş gibi taptaze acın.
Yaprakları her mevsim yeşil
İçimizde diktiğin ağacın.
Mutlu bir ışıksın ufkumuzda
Bitmeyen, eksilmeyen
Dualar taşır sana kuşlar
Dünyanın dört yerinden.
Ellerin geçti alnımızdan,
En büyük tesellimiz
Dağılsın bütün karanlıklar
Daha da yücelen Türkiyemiz.
İlhan Geçer
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası