kılcal damar iltihabı nedir belirtileri / Romatoid Vaskülit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Kılcal Damar Iltihabı Nedir Belirtileri

kılcal damar iltihabı nedir belirtileri

Nadir Görülen Çocukluk Çağı Birincil Sistemik Vasküliti 




Nedir?

Vaskülit kan damarlarının iltihabıdır. Vaskülitler geniş bir grup hastalığı kapsar. Vaskülitin "birincil" (primer) olması demek, altta yatan hastalık olmaksızın başlıca hastalık hedefinin kan damarları olması demektir. Vaskülitlerin sınıflandırılması, etkilenen kan damarlarının boyutu ve tipine göre değişir. Vaskülitlerin, hafif seyirliden hayatı tehdit edebilen ciddi seyirliye kadar pek çok çeşidi vardır. "Nadir görülen" tabiri ise bu gruptaki hastalıkların, çocuklukta çok nadir görülen hastalıklar olmasına karşılık gelir.

Ne kadar sıktır?

Birincil akut vaskülitlerin bazıları, sık görülen çocukluk hastalıklarıdır (örn. < l=8*t1>Henoch-Schönlein purpurası ve < l=7*t1>Kawasaki hastalığı). Aşağıda tanımlanan diğer hastalıklar ise seyrek görülmektedir ve kesin görülme sıklıkları bilinmemektedir. Bazen aileler, çocuklarına tanı konulana dek "vaskülit" sözcüğünü hiç duymamış olurlar. Henoch-Schönlein purpurası ve Kawasaki hastalığı, kendilerine ait kısımlarda açıklanmaktadır.

Hastalığın sebepleri nelerdir? Kalıtsal mıdır? Bulaşıcı mıdır? Önlenebilir mi?

Birincil vaskülitler genellikle ailevi değildir. Vakaların büyük çoğunluğunda hasta, ailede bu hastalıktan etkilenen tek kişidir ve kardeşlerinin de aynı hastalığa yakalanma olasılığı çok düşüktür. Farklı etkenlerin bileşiminin hastalığa yol açması olasıdır. Çeşitli genlerin, enfeksiyonların (tetikleyici olarak) ve çevresel faktörlerin hastalığın gelişiminde önemli olduğu düşünülmektedir.
Bu hastalıklar bulaşıcı değildir ve ne önlenebilir ne de tam şifayla tedavi edilebilir; ama kontrol altına alınabilir. Kontrol altında olmasının anlamı; hastalığın aktif olmaması ve belirtilerin kaybolmasıdır. Bu duruma "remisyon" denir.

Vaskülitte kan damarına ne olur?

Damar duvarı vücudun bağışıklık sistemi tarafından saldırıya uğrar ve şişer, bu da damar duvarı yapısının bozulmasına neden olur. Kan akışı bozulur ve iltihaplı damarlarda kan pıhtıları oluşabilir. Damar duvarlarının şişmesiyle birlikte pıhtı oluşumu bu damarların daralmasına veya tıkanmasına katkıda bulunabilir.
Kan dolaşımındaki iltihaplı hücreler, damar duvarında toplanıp damara ve aynı zamanda etrafındaki dokulara daha çok hasar verir. Bu durum, doku biyopsi örneklerinde gözlemlenebilir.
Damar duvarı daha "geçirgen" hale gelerek damar içindeki sıvının etraftaki dokulara girmesine ve bu dokularda şişme olmasına neden olur. Bu etkiler, bu grup hastalıklarda görülen çeşitli türlerde döküntü ve deri değişikliklerine yol açar.
Daralmış veya tıkanmış damarlar boyunca azalan kan akımı veya daha az görülen kanamayla birlikte damar duvarı yırtılması, dokulara zarar verebilir. Beyin, böbrekler, akciğerler veya kalp gibi yaşamsal organları besleyen damarlarda tutulum, oldukça ciddi bir durum olabilir. Yaygın (sistemik) vaskülite genellikle iltihap moleküllerinin aşırı salınımı eşlik eder ve bu da ateş, halsizlik gibi genel belirtilere ve iltihabın tespit edilmesini sağlayan şu laboratuvar testlerinden anormal sonuçlar alınmasına neden olur: eritrosit sedimantasyon hızı (ESR) C- reaktif protein (CRP). Daha büyük damarlardaki şekil bozuklukları, anjiyografi (kan damarlarını görmemizi sağlayan radyolojik bir inceleme işlemi) ile tespit edilebilir.




Vaskülit tipleri nelerdir? Vaskülit nasıl sınıflandırılır?

Çocuklarda vaskülitlerin sınıflandırılması, etkilenen kan damarının büyüklüğüne göre yapılır. Takayasu arteriti gibi büyük damar vasküliti, aortu ve ana dallarını etkiler. Orta çap damar vasküliti tipik olarak, böbrekler, bağırsaklar, beyin veya kalbe kan akışı sağlayan atardamarları etkiler (örn. poliarteritis nodosa, Kawasaki hastalığı). Küçük damar vasküliti, kılcal damarlar da dahil olmak üzere daha küçük çaplı kan damarlarını etkiler (örn. Henoch-Schönlein purpurası, granülomatoz polianjiyit, Churg-Strauss sendromu, kütanoz lökositoklastik vaskülit, mikroskopik polianjiyit).

Başlıca belirtiler nelerdir?

Hastalık belirtileri, hem iltihaplanan damarların sayısına (yaygın veya sadece birkaç yerde) ve yerine (beyin veya kalp gibi yaşamsal organlara karşılık deri veya kas) hem de kan akışının uğradığı kesintinin derecesine göre değişir. Bu belirtiler, kan akışının geçici olarak azalmasından, tam tıkanma sonucu civar dokulara oksijen ve besin ulaşamamasının yarattığı değişikliklere kadar çeşitlilik göstermektedir. Nihayetinde doku hasarını takiben skarlaşmaya neden olabilir. Doku hasarının ölçüsü, doku veya organdaki işlev bozukluğunun derecesini gösterir. Tipik belirtiler, aşağıda, her bir hastalığa dair açıklama kısımlarında anlatılmıştır.

Nasıl teşhis edilir?

Vaskülitin teşhisi genellikle kolay değildir. Belirtileri, diğer daha sık görülen çeşitli çocukluk hastalıklarıyla benzerlik gösterir. Tanı, klinik belirtilerin ve eğer mümkünse kan, idrar ve görüntüleme (ultrasonografi, röntgen, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans ve anjiyografi gibi) tetkik sonuçlarının bir uzman tarafından değerlendirilmesine dayanır. Mümkünse tanı, etkilenen ve en erişilebilir durumdaki doku veya organların biyopsi bulgularıyla doğrulanır. Seyrek görüldüğü için çocuğu, eğer mümkünse pediyatrik romatoloji bölümünün ve diğer pediyatrik yan dal uzmanlarının ve görüntüleme uzmanlarının olduğu bir merkeze yönlendirmek gereklidir.

Tedavi edilebilir mi?

Evet, günümüzde vaskülit tedavi edilebilir; fakat yine de bazı karmaşık olgular gerçekten zorludur. Düzgünce tedavi edilmiş hastaların çoğunluğunda, hastalık kontrol altına alınır (remisyona girer).

Tedaviler nelerdir?

Birincil kronik vaskülitin tedavisi uzun süreli ve karmaşıktır. Ana amacı hastalığı mümkün olan en kısa sürede kontrol altına almak (indüksiyon tedavisi) ve uzun süreli kontrolü korumak (idame tedavisi), bu esnada da ilaçların gereksiz yan etkilerinden kaçınmaktır. Tedaviler kesinlikle hastanın yaşına ve hastalığın ciddiyetine göre hasta odaklı olarak seçilmektedir.
Siklofosfamid gibi bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlarla birlikte kortikosteroidlerin, hastalığın gerilemesinde en etkili tedavi olduğu kanıtlanmıştır.
İdame tedavisinde düzenli olarak kullanılan ilaçlar arasında: azatiyoprin, metotreksat, mikofenolat mofetil ve düşük dozda prednizon bulunmaktadır. Etkinleşmiş bağışıklık sistemini baskılamak ve iltihapla mücadele amacıyla başka ilaçlar da kullanılabilir. Genellikle diğer genel ilaçlar etkisiz olduğunda, birey odaklı seçilmektedirler. En yeni biyolojik ajanlar (örn. TNF inhibitörleri ve rituksimab), kolşisin ve talidomid bu ilaçlar arasındadır.
Uzun süreli kortikosteroid tedavisinde, yeterli kalsiyum ve D vitamini alımıyla osteoporoza karşı önlem alınmalıdır. Kan pıhtılaşmasını etkileyen ilaçlar (örn. düşük doz aspirin veya antikoagülanlar) verilebilir ve eğer tansiyon yüksekse tansiyon düşürücü ajanlar kullanılır.
Kas-iskelet fonksiyonunu iyileştirmek için fizyoterapi gerekebilir; ayrıca hastaya ve ailesine psikolojik ve sosyal destek sağlanması, kronik bir hastalığın stres ve zorluklarını atlatmakta yardımcı olacaktır.

Standart olmayan/tamamlayıcı tedaviler hakkında ne söylenebilir?

Çok sayıda bütünleyici ve alternatif tedavi bulunmaktadır ve bu durum, hastalar ve aileleri için kafa karıştırıcı olabilir. Bu tedavileri denemenin tehlike ve faydaları dikkatle düşünülmelidir zira kanıtlanmış faydaları çok azdır ve gerek zaman gerekse çocuğa getirdiği yük ve maddi külfet bakımından maliyetli olabilir. Eğer bütünleyici ve alternatif tedavileri araştırmak istiyorsanız bu seçenekleri çocuk romatolojisi uzmanınız ile görüşmek mantıklıdır. Bazı tedaviler, standart ilaç tedavileri ile etkileşime girebilir. Doktorların büyük kısmı, tıbbi tavsiyelere uyduğunuz sürece tamamlayıcı tedavilere karşı çıkmayacaklardır. Reçeteli ilaçlarınızı almayı bırakmamanız çok önemlidir. Hastalığı kontrol altına almak için kortikosteroid gibi ilaçların gerekli olduğu hallerde, hastalık halen aktif iken bunları almayı bırakmak çok tehlikeli olabilir. Lütfen ilaç tedavisiyle ilgili sorunları, çocuğunuzun hekimiyle görüşünüz.

Kontroller

Düzenli kontrollerin ana amacı, çocuğunuza azami fayda sağlayabilmek için hastalığın seyrini, tedavinin etkinliğini ve olası yan etkilerini değerlendirmektir. Düzenli ziyaretlerin sıklığı ve çeşidini, hastalığın tipi ve ciddiyeti olduğu kadar, kullanılan ilaçlar da belirler. Hastalığın erken dönemlerinde, poliklinik kontrolleri standart iken, daha karmaşık olgularda hastanın hastaneye yatırılması daha sıklıkla görülebilir. Hastalık kontrol altına alındığında hastaneye gidilme sıklığı da azalır.
Vaskülitte hastalığın seyrini değerlendirmenin birkaç yolu vardır. Çocuğunuzun durumundaki herhangi bir değişikliği bildirmeniz ve bazı durumlarda çocuğunuzun idrar çubuk testlerini veya tansiyon ölçümlerini takip etmeniz istenebilir. Çocuğunuzun şikayetlerinin değerlendirilmesiyle beraber yapılan ayrıntılı klinik muayene, hastalığın seyrinin değerlendirilmesinin önemli bir kısmını oluşturur. Kan ve idrar testleri; iltihap varlığını, organ işlevlerindeki değişiklikleri ve ilaçların olası yan etkilerini tespit etmek için yapılır. Hangi organın etkilendiğine göre, farklı uzmanlar tarafından çeşitli incelemeler ve görüntüleme çalışmaları yapılabilir.

Hastalık ne kadar sürer?

Nadir birincil vaskülitler uzun vadeli, bazen hayat boyu süren hastalıklardır. Akut, sıklıkla ciddi hatta hayati tehdit edici durumlar olarak başlayıp, görece kronik, düşük dereceli hastalıklara dönüşebilir.

Hastalığın uzun dönemli olası gelişimi (prognozu) nasıldır?

Nadir birincil vaskülitin prognozu fazlasıyla kişiye özgüdür. Sadece damar tutulumunun çeşidi ve kapsamına göre değil, aynı zamanda hastalığın başlangıcı ile tedavi başlangıcı arasındaki zamana ve hastanın tedaviye verdiği yanıta göre de değişir. Organ hasarı riski, aktif hastalığın süresine bağlıdır. Hayati önem taşıyan organların zarar görmesi, hastaya hayat boyu etki edebilir. Düzgün tedaviyle klinik remisyon (hastalık belirtilerinin kaybolduğu dönem), sıklıkla birinci yılın sonunda görülür. Bu remisyon hayat boyu sürebilir fakat genellikle uzun süreli idame tedavisine ihtiyaç duyulur. Hastalığın remisyon dönemleri, daha yoğun tedavi gerektiren alevlenme dönemleriyle kesintiye uğrayabilir. Tedavi edilmemiş hastalıkta ölüm riski oldukça yüksektir. Hastalık seyrek görüldüğünden, hastalığın uzun süreli gidişine ve ölüm oranlarına dair bilgiler azdır.




Hastalık çocuğun ve ailenin günlük hayatını nasıl etkiler?

Başlangıç dönemi, çocuk rahatsızken ve henüz teşhis konmamışken, tüm aile için oldukça streslidir.
Hastalığı ve tedavisini anlamak, ebeveynlerin ve çocuğun, hoş olmayan teşhis ve tedavi yöntemleriyle ve sık hastane ziyaretleriyle başa çıkmalarına yardımcı olur. Hastalık kontrol altına alındıktan sonra ev ve okul hayatı genellikle normale döner.

Okul hayatı nasıl etkilenir?

Hastalık makul şekilde kontrol altına alındığında, hastaların mümkün olan en kısa zamanda okula dönmeleri desteklenir. Çocuğun durumundan okulu haberdar etmek, çocuğun okul durumu değerlendirilirken bu durumun da hesaba katılmasını sağlamak açısından önemlidir.

Spor yapmasını etkiler mi?

Hastalıkta remisyon sağlandığında, çocuklar sevdikleri spor aktivitelerine katılmaları konusunda desteklenir.
Organlarda ve kas, eklem, kemiklerde daha önce kullanılan kortikosteroide bağlı işlev bozukluğu olasılığının varlığına göre tavsiyeler değişiklik gösterebilir.

Beslenme nasıl olmalıdır?

Beslenmenin hastalığın seyrini ve sonucunu etkilediğine ilişkin bir kanıt yoktur. Büyüme çağındaki bir çocuk için yeterli protein, kalsiyum ve vitaminleri içeren sağlıklı ve dengeli bir beslenme tavsiye edilir. Bir hasta kortikosteroid tedavisi görürken, kortikosteroidlerin yan etkilerini en aza indirmek için şekerli, yağlı veya tuzlu besinlerin tüketimine, sınırlama getirilmelidir.

İklim, hastalığın seyrini etkiler mi?

İklimin hastalığın seyrini etkilediğine dair veri yoktur. Dolaşım bozukluğu, özellikle el ve ayak parmaklarında vaskülit söz konusuysa, soğuğa maruz kalmak belirtileri daha da kötüleştirebilir.

Enfeksiyon ve aşılar hakkında ne söylenebilir?

Bazı enfeksiyonların, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlarla tedavi edilen hastalarda ciddi sonuçları olabilir. Suçiçeği veya zonayla temas durumunda antivirüs ilacı almak ve/veya özel antivirüs immunoglobülini almak için hemen doktorunuzla iletişime geçmelisiniz. Standart enfeksiyon riski, tedavi gören çocuklarda az da olsa daha yüksek olabilir. Tamamen işlevsel bir bağışıklık sistemine sahip bireyleri etkilemeyen ajanlar ile olağan dışı enfeksiyonlar geliştirebilirler. Antibiyotikler (kotrimoksazol) de bazen bağışıklığı baskılanmış kişilerde Pneumocytis denen bir bakterinin yol açtığı bir komplikasyon olan, hayati tehdit edici bir akciğer enfeksiyonunu önlemek için uzun süreli olarak verilir.
Canlı aşıların yapılması (örn. kabakulak, kızamık, kızamıkçık, çocuk felci, tüberküloz), bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar alan hastalada ertelenmelidir.

Cinsel yaşam, gebelik ve doğum kontrolü hakkında neler söylenebilir?

Cinsel açıdan aktif ergenlerde, kullanılan ilaçların çoğunluğu gelişen fetüse zarar verebileceğinden doğum kontrolü önemlidir. Bazı sitotoksik ilaçların (başlıcası siklofosfamid) hastanın çocuk sahibi olmasını (doğurganlığını) etkileyeceğine dair endişeler mevcuttur. Bu daha çok tedavi süresi boyunca alınan ilacın toplam dozuna göre değişir ve ilacın çocuklara veya ergenlere ne zaman verildiği ile daha az ilişkilidir.




Nedir?

Poliarteritis nodosa (PAN), damar duvarına zarar veren (nekrotize eden), çoğunlukla orta boy ve küçük arterleri (atardamarları) etkileyen bir tür vaskülittir. Pek çok arterin duvarı yamalı bir şekilde etkilenmiştir, çok damarı etkilediğinden poliarteritis denir, "poli" çok demektir. Damar duvarının iltihaplı kısımları zayıflar ve kan akışının basıncı altında damar boyunca, dışarı doğru küçük yumru şeklinde çıkıntılar (anevrizmalar) oluşur. "Nodosa" isminin kaynağı budur. Kütanöz (deri) poliarteritis, iç organları değil ağırlıklı olarak deri ve kas-iskelet dokusunu (bazen kas ve eklemleri de) etkiler.

Ne kadar sıktır?

PAN çocuklarda çok seyrektir, her yıl tahmini olarak milyonda bir yeni olgu görülür. Kız ve erkek çocuklarını eşit olarak etkiler ve çoğunlukla yaş arası çocuklarda görülür. Çocuklarda, streptokok veya daha az sıklıkla hepatit B veya C enfeksiyonuyla ilişkili olabilir.

Başlıca belirtileri nelerdir?

En yaygın yakınmalar genel olarak uzun süreli ateş, kırgınlık, halsizlik ve kilo kaybıdır.
Belirtilerin yerleşiminin çeşitliliği, hastalıktan etkilenen organa göre değişiklik gösterir. Dokuya yeterince kan gitmemesi ağrıya neden olur. Bu nedenle, birkaç bölgede ağrı, PAN'ın önde gelen belirtilerinden sayılabilir. Çocuklarda, kas ve eklem ağrısı, sindirim kanalına kan pompalayan damarların etkilenmesinden dolayı gerçekleşen karın ağrısı kadar sık görülür. Eğer testisleri besleyen damarlar etkilenirse, testis torbasında ağrı da görülebilir. Deri rahatsızlığı, çeşitli görünümlerdeki acısız döküntülerden (örn. purpura adı verilen benekli döküntü, deride livedo reticularis denilen mora yakın renkli alacalanma) ağrılı deri nodüllerine ve hatta ülser veya kangrene (kan akışının tamamen kesilmesi ve bu nedenle el ve ayak parmakları, kulaklar veya burnun ucu gibi uç noktaların zarar görmesi) kadar geniş bir yelpazededir. Böbrek tutulumu, idrarda kan ve protein tespit edilmesine ve/veya yüksek tansiyona (hipertansiyon) yol açabilir. Sinir sistemi de çeşitli derecelerde etkilenebilir ve çocuk nöbet, inme veya başka nörolojik değişiklikler geçirebilir.
Bazı ciddi olgularda durum hızla kötüye gidebilir. Laboratuvar testleri genellikle yüksek lökosit seviyesi (lökositoz) ve düşük hemoglobin seviyesi (anemi) ile kandaki belirgin iltihap belirtilerini ortaya koyar.

Nasıl teşhis edilir?

Teşhiste PAN'ın düşünülmesi için çocuklukta inatçı ateş yapan enfeksiyonlar gibi diğer olası nedenlerin dışlanmış olması gereklidir. Teşhis daha sonra, sürekli ateş için çoğunlukla uygulanan antimikrobiyal tedaviye rağmen devamlılık gösteren sistemik ve bölgesel belirtilere göre koyulur. Bu teşhis, damarlardaki değişikliklerin görüntüleme yöntemiyle (anjiyografi) gösterilmesi veya doku biyopsisinde ortaya çıkan damar duvarı iltihaplanmasına dair bulgular ile onaylanır.
Anjiyografi, sıradan röntgenlerle belli olmayan kan damarlarının kontrast oluşturan bir sıvının doğrudan kan dolaşımı sistemine enjeksiyonu yoluyla görüntülendiği, radyolojik bir yöntemdir. Bu yönteme geleneksel anjiyografi denir. Bilgisayarlı tomografi (BT anjiyografi) de kullanılabilir.

Tedavisi nedir?

Kortikosteroidler, çocukluk dönemi PAN'ının temel tedavi yöntemidir. Bu ilaçların verilme şekli (hastalık çok etkin olduğunda direkt olarak damardan verilerek, daha sonra tablet şeklinde verilerek) ile doz ve tedavi süresine, hastalığın kapsamı ve ciddiyetinin dikkatlice tespit edilmesinden sonra bireysel bazda karar verilir. Hastalık deri ve kas-iskelet sistemiyle sınırlı ise, bağışıklık işlevlerini baskılayan diğer ilaçların verilmesine gerek olmayabilir. Yine de ciddi boyuttaki hastalık ve yaşamsal organların etkilenmesi, hastalığın kontrol altına alınması için başka ilaçların da (genellikle siklofosfamid) tedaviye eklenmesini gerektirir (buna indüksiyon tedavisi denir). Ciddi ve tedaviye cevap vermeyen hastalığın söz konusu olduğu vakalarda, biyolojik ajanların dahil olduğu başka ilaçlar da bazen kullanılır fakat bunların PAN tedavisindeki etkinlikleri resmen araştırılmamıştır.
Hastalığın etkinliği yatıştığında, genelde azatiyoprin, metotreksat veya mikofenolat mofetil içeren idame tedavisi ile kontrol altında tutulur.
Hastaya göre verilen ek tedaviler arasında penisilin (streptokok enfeksiyonu sonrası gelişen olgularda), kan damarlarını genişleten ilaçlar (vazodilatörler), tansiyon düşürücü ilaçlar, pıhtılaşmayı engelleyen ilaçlar (aspirin veya antikoagülanlar), ağrı kesiciler (steroid olmayan iltihap giderici ilaçlar, nonsteroidal anitinflamatuvar ilaçlar [NSAİİ’ler]) bulunur.




Nedir?

Takayasu arteriti (TA, nabızsızlık hastalığı), başlıca büyük atardamarları, ağırlıkla aort ve dallarını ve ana akciğer (pulmoner) atardamarı dallarını etkiler. Bazen "granülomatoz" veya "büyük hücreli" vaskülit terimleri kullanılmaktadır, bunun nedeni, atar damar duvarında bulunan özel bir tipteki büyük hücrenin ("dev hücre") etrafında oluşan küçük yumru şeklinde lezyonların temel mikroskopik özellikleridir. Halk arasında "nabızsız hastalık" olarak da adlandırılır çünkü kol ve bacaklardan nabız alınamaz veya alınan nabızlar birbirine uymaz.

Ne kadar yaygındır?

Dünyada TA, beyaz olmayan (büyük oranda Asyalı) nüfusta yaygın görülmesinden dolayı nispeten sık görülen bir hastalık olarak değerlendirilir. Avrupalılarda hastalık oldukça seyrek görülür. Kızlar (genelde ergenlik döneminde) erkeklere oranla daha sık etkilenirler.

Başlıca belirtiler nelerdir?

Hastalığın erken belirtileri arasında ateş, iştah kaybı, kilo kaybı, kas ve eklem ağrıları, baş ağrısı ve gece terlemeleri yer alır. İltihabın laboratuvar belirteçleri artar. Atardamar iltihaplanması ilerledikçe, azalan kan akışının etkileri görünür hale gerilir. Artan tansiyon (hipertansiyon) çocukluktaki hastalığın sıklıkla görülen erken bir belirtisidir, bunun nedeni karındaki atardamarların tutulumunun böbreklere kan gidişini etkilemesidir. Kol ve bacaklarda nabız kaybı, farklı yerlerden alınan tansiyon farkı, daralan atardamarlarda stetoskop yoluyla duyulan hırıltı, kol ve bacaklarda keskin ağrı (klodikasyon) yaygın belirtilerdir. Baş ağrısı, çeşitli nöroloji ve göz belirtileri, beyne giden kan akışının bozulmasının sonucu olabilir.

Nasıl teşhis edilir?

Doppler yöntemi kullanılarak (kan akışının belirlenmesi için) yapılan ultrasonografi değerlendirmesi, gövdede kalbe yakın büyük atardamar dallarının etkilenip etkilenmediğini tespit eden bir tarama veya takip yöntemi kadar kullanışlıdır fakat genellikle bu yöntem, daha çevresel atar damarların etkilenip etkilenmediğini tespit edemez.
Damar yapısının ve kan akışının (MR anjiyografi, MRA) manyetik rezonansla (MR) görüntülenmesi aort ve ana dalları gibi büyük atardamarların görüntülenmesi için en uygun yöntemdir. Daha küçük çaplı damarları görebilmek için röntgen kullanılabilir; bu yöntemde damarlar kontrast oluşturan bir sıvının direkt olarak kan akışı içine enjekte edilmesiyle görüntülenir. Buna geleneksel anjiyografi denir.
Bilgisayarlı tomografi (BT anjiyografi) de kullanılabilir. Nükleer tıp, PET (pozitron emisyon tomografisi) adı verilen bir muayene imkanı sunmaktadır. Damara bir radyoizotop enjekte edilir ve bir tarayıcı tarafından kaydedilir. Radyoizotopun aktif iltihaplı bölgelerde toplanması, atardamar duvarının ne kadar etkilendiğini gösterir.

Tedavisi nedir?

Kortikosteroidler, çocukluk dönemi TA'nın temel tedavi yöntemidir. Bu ilaçların verilme şekli ile doz ve tedavi süresi, hastalığın kapsamı ve ciddiyetinin dikkatle değerlendirilmesi doğrultusunda bireye göre şekillendirilir. Bağışıklık işlevlerini baskılayan diğer ilaçlar, hastalığın erken dönem seyrinde kortikosteroidlere duyulan ihtiyacı en aza indirmek için kullanılır. Sıklıkla kullanılan ilaçlar arasında azatiyoprin, metotreksat veya mikofenolat mofetil bulunur. Ciddi boyuttaki hastalıkta ise hastalığın kontrol altına alınması için ilk sırada siklofosfamid kullanılır (buna indüksiyon tedavisi denir). Ciddi ve tedaviye cevap vermeyen hastalıkta, (anti-TNF ilaçlar veya tosilizumab gibi) biyolojik ajanlar da bazen kullanılabilir ama çocukluktaki TA'daki etkinlikleri resmen çalışılmamıştır.
Hastaya göre verilen ek tedaviler arasında kan damarlarını genişleten ilaçlar (vazodilatörler), tansiyon düşürücü ajanlar, pıhtılaşmayı engelleyen ilaçlar (aspirin veya antikoagülanlar), ağrı kesiciler (steroid olmayan iltihap giderici ilaçlar, nonsteroidal anitinflamatuvar ilaçlar [NSAİİ’ler])) bulunur.




Nedir?

GPA başlıca küçük çaplı damarları, üst solunum yolları (burun ve sinüsler) ile alt solunum yolları (akciğerler) dokularını ve böbrekleri etkileyen bir kronik sistemik vaskülittir. "Granülomatoz" terimi, damarların içinde ve çevresinde oluşan çok katmanlı, küçük, yumru şeklinde iltihaplı bölgelerin mikroskopik görüntüsüne istinaden verilmiştir.
MPA daha küçük çaplı damarları etkiler. İki hastalıkta da, ANCA (anti-nötrofil sitoplazmik antikoru) adı verilen bir antikorun varlığı söz konusudur; dolayısıyla bu hastalıklara ANCA ile ilişkili hastalıklar denir.

Ne kadar sıktır? Çocuklardaki hastalık erişkinlerdeki hastalıktan farklı mıdır?

GPA, özellikle çocuklukta, ender görülen bir hastalıktır. Asıl sıklığı bilinmemektedir ama muhtemelen yılda 1 milyon çocukta 1 taneden fazla yeni hasta görülmez. Bildirilen vakaların %97'sinden çoğu beyaz nüfusta görülür. Çocuklarda her iki cinsiyet de eşit derecede etkilenir fakat yetişkinlerde erkekler kadınlara göre biraz daha çok etkilenir.

Başlıca belirtiler nelerdir?

Hastaların büyük kısmında, hastalık antibiyotik veya dekonjestanlarla iyileştirilemeyen sinüs tıkanıklığıyla kendini gösterir. Nazal septum kabuklanmaya eğilimlidir, kanama ve ülserler bazen "eyer burun" adı verilen bir deformasyona neden olabilir.
Ses tellerinin altındaki solunum yolu iltihabı soluk borusunun daralmasına ve dolayısıyla boğuk sese ve solunum problemlerine neden olabilir. Akciğerlerde iltihaplı yumruların varlığı nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı gibi zatürre belirtilerine yol açar.
Böbreklerin etkilenmesi başlangıçta hastaların sadece küçük bir kısmında mevcuttur fakat hastalık ilerledikçe daha sık görülmeye başlayarak idrar testlerinde ve böbrek fonksiyonuna yönelik kan testlerinde anormal bulguların ortaya çıkmasına ve hipertansiyona yol açar. İltihaplı doku, göz bebeklerinin arkasında toplanıp göz bebeklerini ileriye itebilir (protruzyon) veya orta kulakta toplanıp orta kulak iltihabına (otitis media) yol açabilir. Genel belirtiler arasında kilo kaybı, artan yorgunluk, ateşlenme ve gece terlemeleri ile deride ve kas-iskelet dokusunda ortaya çıkan çeşitli durumlar vardır.
MPA'da böbrek ve akciğerler etkilenen başlıca organlardır.

Nasıl teşhis edilir?

Alt ve üst solunum yollarındaki lezyonlara dair klinik belirtilerinin varlığı, idrarda kan ve protein varlığı ve böbrekten süzülen maddelerin (kreatinin, üre) kandaki miktarının artması ile anlaşılan böbrek hastalığı, GPA'dan şüphelenilmesini sağlar.
Kan testleri genellikle bir hastalığa özgü olmayan iltihap belirteçlerinde (ESR, CRP) artış ve yüksek ANCA oranları verir. Teşhis, doku biyopsisi ile desteklenebilir.

Tedavisi nedir?



Nedir?

Çocuklukta merkezi sinir sisteminin primer anjiyiti (İgilizce kısaltması; PACNS, Primary Angiitis of the Central Nervous System), beyindeki ve/veya omurilikteki küçük veya orta çaplı damarları hedef alan iltihaplı bir beyin hastalığıdır. Nedeni bilinmemektedir fakat bazı çocuklarda, daha önce varisella (suçiçeği) geçirmiş olması, enfeksiyonun yol açtığı iltihaplanma sürecinin buna neden olabileceğini düşündürmektedir.

Ne kadar sıktır?

Oldukça seyrek görülen bir hastalıktır.

Başlıca belirtileri nelerdir?

Başlangıcı, kol ve bacakta tek taraflı bir hareket bozukluğu (palsi, inme) gibi, kontrol etmesi zor nöbetler veya ciddi baş ağrıları gibi ani olabilir. Bazen ruh halinde ve davranışlarda değişiklik gibi yaygın nörolojik veya psikiyatrik belirtiler de aslında hastalığa ait olabilir. Ateşlenmeye ve kandaki iltihap belirteçlerinin yüksekliğine neden olan sistemik iltihaplanma genellikle yoktur.

Nasıl teşhis edilir?

Kan testleri ve beyin omurilik sıvısı analizi bu hastalığa özgün değildir ve genellikle nörolojik belirtilere neden olan enfeksiyon, diğer bulaşıcı olmayan beyin iltihapları veya kan pıhtılaşması rahatsızlıkları gibi başka rahatsızlıkların varlık ihtimallerini elemek için gerçekleştirilir. Beyin veya omurilik görüntüleme teknikleri başlıca teşhis yöntemleridir. Manyetik rezonans anjiyografisi (MRA) ve/veya standart anjiyografi (röntgen) orta çaplı ve geniş damarların etkilenip etkilenmediğini anlamak için yaygın olarak kullanılır. Hastalığın seyrini tespit etmek için tekrarlı incelemeler gereklidir. Eğer nedeni bilinmeyen ilerleyici beyin lezyonları olan bir çocukta atardamar tutulumu tespit edilmediyse, küçük çaplı damarların etkilendiğinden şüphelenilmelidir. Bu da ancak beyin biyopsisiyle kanıtlanabilir.

Tedavisi nedir?

Hastalık suçiçeği kaynaklıysa, kısa dönem (3 ay kadar) kortikosteroid tedavisi, hastalığın ilerlemesini durdurmak için genellikle yeterli olmaktadır. Mümkünse, antiviral bir ilaç da tedaviye eklenir (asiklovir). Böyle bir kortikosteroid tedavisi sadece anjiyografide pozitif çıkan ve ilerlemeyen hastalık için gerekli olabilir. Eğer hastalık ilerlerse (yani beyindeki lezyonlar kötüleşirse), bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla yoğun bir tedavi uygulamak, beyne daha fazla zarar gelmesini önlemek için hayati önem taşır. Siklofosfamid, en yaygın olarak hastalığın başlangıçtaki akut döneminde kullanılır ve daha sonra yerini idame tedavisi alır (örn. azatiyoprin, mikofenolat mofetil). Kan pıhtısı oluşumunu engelleyen ilaçlar (aspirin veya antikoagülanlar) da tedaviye eklenmelidir.




Kutanöz lökositoklastik vaskülit (aşırı hassasiyet veya alerjik vaskülit olarak da bilinmektedir) genellikle hassasiyete neden olan bir şeye aşırı duyarlılık sonucu oluşan damar iltihabı olarak tanımlanır. Bu durumu çocuklarda yaygın olarak ilaçlar veya enfeksiyonlar tetikler. Genellikle küçük çaplı damarları etkiler ve deri biyopsisinde kendine özgü bir mikroskopik görüntü verir.

Düşük komplemanlı ürtikeryal vaskülit, çoğunlukla kaşıntılı, sık görülen bir alerjik deri reaksiyonu kadar çabuk solmayan, yaygın ve ürtikere benzer bir döküntü olarak kendini gösterir. Kandaki düşük kompleman seviyesi bu duruma eşlik edebilir.

Eozinofilik polianjiyit (EPA, eski adıyla Churg-Strauss sendromu olarak da bilinir) ise çocuklarda çok seyrek görülen bir vaskülit çeşididir. Astım ve kanda ve dokularda eozinofil adı verilen beyaz kan hücrelerinin artışı, iç organlarda ve deride farklı vaskülit belirtilerine eşlik eder.

Cogan sendromu, ışıktan korkma (fotofobi), baş dönmesi ve işitme kaybının eşlik ettiği, gözler ve iç kulakların etkilenmesi ile karakterize nadir bir hastalıktır. Daha yaygın görülen vaskülit belirtileri de mevcut olabilir.

Behçet hastalığı başka bir kısımda ayrı olarak incelenmiştir.


 

Romatoid Vaskülit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Romatoid Vaskülit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Vaskülit nedir?

Vaskülit, kan damarlarında meydana gelen iltihap neticesinde; o damarın besliyor olduğu akciğer, böbrek, sinir ve deri dokularında beslenme bozukluklarına bağlı şikayetlere kadar giden hastalık grubunu ifade eder. Bazen; insan hayatını tehdit edici sonuçları olan vaskülitin pek çok çeşidi vardır ve her biri nadiren görülür. Atar damar ve toplar damarlarda tutulabilen vaskülit, kendisini şu belirtiler ile belli eder:

  • El ve ayak bölgelerinde güçsüzlük
  • Nefes darlığı ve buna bağlı olarak öksürük
  • Deride meydana gelen döküntüler ve şişlikler
  • Sonradan gelişen hipertansiyon ve ödem
  • Gözde ağrılara neden olan kızarıklıklar ve görme kaybı şikayetleri

Vaskülitin nedeni nedir?

Vaskülit başlığının altında bir dizi hastalık ismi yer almaktadır. Pek çoğunun meydana geliş sebebi ise ne yazık ki bilinmemektedir. Genetik faktörlerin yanı sıra; kişinin immün sistemini etkileyen enfeksiyonlar ve sigara en başta olmak üzere; daha birçok çevresel faktörün, vaskülit gelişimini sağladığı düşünülüyor.

Bağışıklık sisteminin; kendi kan damarlarına karşı saldırması ve buna iltihap oluşumlarının da eşlik etmesi ile birlikte o damar daralmaya başlar ve tıkanır ya da gelişen hasara bağlı olarak yırtılma meydana gelebilir. Bu süreçten sonra; hasara uğrayan damarın besliyor olduğu dokudaki kanlanmanın bozulması ile o dokunun yetersizliğine bağlı farklı şikayetler gözlemlenir. Örneğin; lupus, romatoid artrit, Sjögren sendromu gibi sistemik bağ dokusu hastalıklarında küçük damar vasküliti gelişebilmektedir.

Vaskülit kimlerde görülür?

Vaskülit; kadın ve erkek bireylerde görülür. Herhangi bir yaş sınırı bulunmaz. Bu hastalığın bazı çeşitleri, örneğin; Kawasaki hastalığı yalnızca çocuklarda görülür. Henoch-Schönlein purpurası da yine çocuklarda yetişkinlere göre çok daha sık görülen bir hastalıktır. Yetişkinlerde ise 50 yaş sonrasında dev hücreli arterit oldukça çok karşılaşılan bir durumdur. Yani; vaskülitin pek çok tipi bulunmaktadır ve her biri çok nadir görülür.

Vaskülit nasıl tedavi edilir?

Glukokortikoidler: Steroid ya da kortizon olarak bilinmektedir. Vaskülitin aktif döneminde, hastalık belirtilerini ve inflasmayonunu baskılamak için vaskülitin türüne ve şiddetine göre farklı dozlar ile uygulanmaktadır.

Diğer ilaçlar: Bu ilaçlar, steroid gereksinimini azaltan ilaçlar olup, birçoğu immün sistemi baskılayan tedavileri kapsamaktadır. İçlerinde en güçlü olanı; siklofosfamiddir. Hayati organ tutulumunun sağlanması durumunda tercih edilir. Metotreksat, azathioprin, özellikle biyolojik tedavilerden rituximab; son zamanlarda, tedavilere dirençli vaskülitlerin tedavisinde kullanılmaktadır.

Cerrahi: Her zaman gerekli değildir. Şiddetli vaskülitin neden olduğu, aşırı hasara uğrayan damar dokusunun greftlenmesi ya da organ nakli gibi durumlarda ihtiyaç duyulabilir.

Benzer Yazılar

Kortizon Nedir?
Kortizon Nedir?

Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan kortizon, böbreküstü bezlerinde üretilen oldukça önemli bir hormondur. Vücuda birçok faydası olan ve ilaçlara da katılan kortizon, fazla kullanıldığında veya üretildiğinde ise pek çok ciddi hastalığa sebep olabilir.

Devamı

Omurga Ağrılarınızın Sebebi Ankilozan Spondilit Olabilir!
Omurga Ağrılarınızın Sebebi Ankilozan Spondilit Olabilir!

Halk arasında, iltihaplı bel romatizması veya omurga iltihabı olarak bilinen Ankilozan Spondilit (AS); genellikle omurgayı ve omurga ile kalça kemiği arasındaki eklemi etkileyen, ağrılı ve iltihaplı bir romatizmal bir hastalıktır. Ankilozan Spondilit, genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan bir hastalıktır.

Devamı

Romatoid Vaskülit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?
Romatoid Vaskülit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Vaskülit, kan damarlarında meydana gelen iltihap neticesinde; o damarın besliyor olduğu akciğer, böbrek, sinir ve deri dokularında beslenme bozukluklarına bağlı şikayetlere kadar giden hastalık grubunu ifade eder.

Devamı

Vaskülitler (Damar iltihabı)

Vaskülitler (Damar iltihabı)
Vaskülit nedir?

Vaskülit, vücudun kan damarlarının iltihaplanmasıdır (şişmesidir). Vaskülit, vücudun bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kendi sağlıklı hücrelerine ve dokularına saldırdığı otoimmün hastalıklar ailesine aittir. Genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etkili olduğu bildirilmekler birlikte kesin nedeni bilinmemektedir. Vaskülitler küçük kan damarlarını (kılcal damarlar), orta boy damarları veya büyük kan damarlarını etkileyebilir.

Vaskülitin sebebi nedir? Vaskülitte kan damarlarına ne olur?

Kan damarı iltihaplandığında, duvarı zayıflayabilir ve yapısında bozulma meydana gelir. Bu durum damar içindeki kan akışını bozar ve iltihaplanmış damarlarda kan pıhtıcıkları oluşabilir. Damar duvarlarının şişmesi ve daralması sonucu damar tıkanıklığı oluşabilir. Bu durum daralmış veya tıkalı damarın beslediği dokuda ağrı, fonksiyon kaybı ve harabiyete yol açar. Nadiren, damar duvarı vaskülit sonucu incelip gergin bir hal alabilir. Bu da anevrizma ve damar yırtılmasına neden olabilir. Böylece damar dışına sızma olunca, sıvı çevre dokulara girerek şişmeye neden olur. Bu etkiler sonucu çeşitli döküntüler ve cilt değişiklikleri oluşur. Beyin, böbrekler, akciğerler veya kalp gibi hayati organları besleyen damarlar etkilenirse, bu organların işlevleri aksar ve olay daha büyük tehlike oluşturabilir.

Vaskülit türleri nelerdir? Vaskülit nasıl sınıflandırılır?

Çocuklarda vaskülitler etkilenen damarın büyüklüğüne göre yapılır

Büyük damar vasküliti, aortu ve ana dallarını etkiler:

Takayasu arteriti.

Dev hücreli arterit

Orta damar vasküliti, böbrek, bağırsak, beyin veya kalbi besleyen arterleri etkiler:

Poliarteritis nodosa

Kawasaki hastalığı

Küçük damar vasküliti, çeşitli organlarda kılcal damarlar dahil olmak üzere daha çok küçük kan damarlarını etkiler:

Henoch-Schönlein purpurası (HSP)

ANCA ile ilişkili vaskülit (örneğin, polianjiit veya ile granülomatozis polianjiit (GPA) veya EGPA eozinofilik granülomatoz, mikroskopik polianjiit (EGPA)

Kutanöz lökositoklastik vaskülit

Bazı vaskülit hastalıkları, çocuklarda oldukça yaygındır (örneğin, Henoch-Schönlein purpura ve Kawasaki hastalığı), diğerleri nadirdir ve kesin sıklıkları bilinmemektedir.

Vaskülitlerin ana belirtileri nelerdir?

Vaskülitler için tek bir belirti kümesi yoktur, çünkü bu hastalığın farklı formları vücudun farklı bölgelerini etkileyebilir. Bununla birlikte, genel olarak, vaskülitli çocukların çoğunda, aşağıdakiler de dahil olmak üzere genel hastalık belirtileri vardır:

Yorgunluk

Ateş

Kilo kaybı

İştah kaybı

Değişik vücut bölgelerinde ağrılar

Vaskülitin vücudun belirli bir bölümünü etkilediğini gösteren belirtiler şunlardır:

Üzerine basıldığında solmayan döküntüler

Nefes darlığı ve/veya göğüs ağrısı

Karın ağrısı

Eklem ve kas ağrısı

Duyu problemleri (uyuşma, karıncalanma)

Bulanık görme veya görme kaybı

Başağrıları

İdrarda kan

Vaskülitler nasıl teşhis edilir?

Vaskülit teşhisi zor olabilir. Belirti ve bulgular çocukluk çağında yaygın hastalıklara benzer. Tanı, kan ve idrar testleri ve görüntüleme çalışmalarının (ultrasonografi, röntgen, bilgisayarlı tomografi ve magnetik rezonans görüntüleme (MRI), anjiyografi) sonuçları ile birlikte klinik semptomların uzman değerlendirmesine dayanır. Uygun durumlarda, ilgili ve en erişilebilir doku veya organlardan alınan biyopsiler ile tanı doğrulanır.

Vaskülit nasıl tedavi edilir?

Kronik vaskülit tedavisi uzun süreli ve karmaşıktır. Ana amaç, iltihabı baskılamak ve hastalığı mümkün olan en kısa sürede kontrol altına almak ve mümkün olduğunda ilaç yan etkilerinden kaçınarak uzun bir süre hastalığı kontrol altında tutmaktır.

Tedaviler hastanın yaşına ve hastalık şiddetine göre bireysel olarak seçilir.

Vaskülitlerin uzun süreli sonuçları nelerdir?

Vaskülitin gidişatı ve sonuçları her hastaya göre değişir yani bireysel özellikler gösterir. Sadece damar tutulumunun türü ve kapsamına ve organa değil, aynı zamanda hastalığın başlangıcı ile tedavinin başlaması arasındaki gecikme süresine de bağlıdır. Tedaviye bireysel farklı yanıt da bir faktör olabilir. Organ hasarı riski, hastalığın ne kadar süreyle aktif olduğu ile ilgilidir. Hayati organlara verilen zararın yaşam boyu sonuçları olabilir.

Vaskülit &#; Damar Romatizması

Bu yazı Romatolog Dr. Selda Öktem tarafından kaleme alınmıştır. Herkesin anlayabilmesi amacıyla basitleştirilmiş ve sadeleştirilmiştir.

Vaskülit kan damarlarının duvarında iltihaplanma ve hasar gelişmesi demektir. Bunun sonucu olarak o damarın yapısı bozulur. Elastikiyeti bozulursa anevrizma gelişir. Vücut bozulmuş damar duvarını tamir etmeye çalışırken damar tıkanabilir. Eğer hiçbir şekilde tamir gerçekleştirilemezse damar yırtılır. Bu da o damarın beslediği dokunun oksijensiz kalmasına ve ölmesi ile sonuçlanır.

Vaskülit dendiğinde damarın en iç tarafını döşeyen endotel hücrelerinde bir iltihaplanma olduğu akla gelmelidir. Bu iltihaplanma zamanla ilerler ve duvarın diğer katmanlarını da içine alabilir…

Vaskülitler tamamen tek başına (primer) görülebildiği gibi, bazen başka hastalıkların sonucu olarak sonradan tabloya eklenebilirler. Bu durumda sekonder (ikincil) vaskülit adını alırlar.

Şimdiye kadar birçok sınıflandırma yapılmıştır. Ama dünya çapında en kabul gören sınıflandırma iltihaplanan damarın çapına (büyüklüğüne) göre yapılandır.

  • Büyük damar vaskülitleri
  • Takayasu arteriti
  • Dev hücreli arterit
  • Orta çaplı damar vaskülitleri
  • Poliarteritis nodosa (PAN)
  • Kawasaki hastalığı
  • Küçük çaplı damar vaskülitleri
  • Wegener granülomatozu
  • Churg-Strauss sendromu
  • Mikroskopik polianjiit
  • Henoch-Schönlein purpura
  • Esansiyel kriyoglobülinemik vaskülit
  • Kutanöz lökositoklastik anjiit
  • Sekonder vaskülitlerin tümü*

Vaskülitin oluşma nedenleri ve mekanizmaları oldukça karmaşıktır. Farklı vaskülit tiplerine özgü farklı mekanizmalar vardır…

Özellikle küçük damar vaskülitlerinde ayırıcı tanı yapmak oldukça zordur. Çünkü bu grupta çok sayıda hastalık vardır.

Öncelikle bir kişide vaskülitik bir hastalık olup olmadığını anlamak gerekir. Bunun için bazı yakınma ve bulgular uyarıcıdır. Hangi durumlarda vaskülitten şüphelenmeliyiz?

VASKÜLİT ARAŞTIRMAYI GEREKTİREN NEDENLER

  • Açıklanamayan ateş, kilo kaybı, aşırı yorgunluk hali
  • Kas ve iskelet belirtileri, özellikle kas ağrısı
  • Erkeklerde testis ağrısı
  • Nörolojik belirtiler
  • Baş ağrısı
  • Ani gelişen görme bozuklukları
  • Sara nöbetleri, bilinç bulanıklığı, inme (felç)
  • Duyu kusurları
  • Raynaud fenomeni, parmaklarda yaralar, vücutta kırmızı ve kabarık döküntüler, tırnak diplerinde küçük kanamalar
  • Çene ve dilde yemek yerken uyuşma
  • Kol ve bacaklarda kısa süreli hareketlerde bile uyuşma, karıncalanma
  • Çevresel nabızların zayıflaması veya kaybolması
  • Muayene sırasında büyük damarların üzerinde üfürüm duyulması
  • Şiddetli karın ağrısı ve zaman zaman kanlı ishaller
  • Solunum yolları belirtileri
  • Sık sinüzit
  • Tekrarlayan astım nöbetleri
  • Akciğerlerde kanama (kanlı balgam)
  • Akciğer filmlerinde değişik ve farklı gölgeler
  • Kanda iltihap testlerinde (özellikle sedimentasyon ve CRP) yükseklik
  • Kan sayımında beyaz küre, alerji hücreleri ve trombositlerde artış

Bu tür yakınmaların tamamı aynı kişide görünmez. Hastalığın tipine ve cinsine göre bazıları bulunur. Ama çoğu hastada ortak yakınma enfeksiyon olmaksızın sürekli bir ateş, halsizlik ve istemsiz kilo kaybıdır. Ve hemen hepsinde kandaki iltihap testleri yüksektir.

Kadın ve erkek cinsiyetleri arasında görülme sıklığı açısından belirgin bir farklılık yoktur (Büyük damar vaskülitleri –Takayasu ve dev hücreli arterit- kadınlarda daha sıktır).

Her tür romatizmal hastalıkta olduğu gibi genetik yatkınlık ve bazı çevresel koşullar hastalığa neden olmaktadır.

Tanıda farklı laboratuar testleri, iltihap göstergeleri için kan testlerine başvurulur. Vaskülitlerde tanı için bazen damar anjiyoları, EMG (elektromiyografi), etkilenen organlardan biyopsiler yapılmalıdır. Doku tanısı çok önemlidir. Mikroskopik inceleme bazen bize çok şey söyleyebilir.

Vaskülitlerde kullanılan ilaçların birçoğu ortaktır. Özellikle bağışıklık sistemini baskılayan (immunsupresif) ilaçlar ve kortizon sıklıkla kullanılır. Bunların kullanılma şekli vaskülitin tipine, yaygınlığına ve şiddetine bağlıdır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası