türkiye milletler cemiyetine ne zaman girdi / Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Türkiye / T.C. Dışişleri Bakanlığı

Türkiye Milletler Cemiyetine Ne Zaman Girdi

türkiye milletler cemiyetine ne zaman girdi

Birinci Dünya Savaşı dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük çapta yıkım ve acıları yaşattı. Dünyada böyle bir savaş ile tekrar karşılaşmamak için adalet, barış, hukuk ve eşitlik temelli uluslararası adımlar atılması beklentisi kuvvetlendi. Sürekli barışın sağlanmasına yönelik ’ten itibaren var olan çabalar ilk kez güçlü bir karşılık buldu. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Woodrow Wilson Ocak ’de kongrede, barışın korunması için uluslararası bir örgütlemenin gerekli olduğunu açıkladı. Wilson, savaşların önlenebileceği inancıyla bir takım barış prensipleri hazırlığına başladı.

Wilson, 8 Ocak ’de ABD Kongresinde Wilson Prensipleri olarak bilinen 14 ilkesini ilan etti. Wilson ilkelerinin11 ve maddelerinde uluslararası güvenceden, maddesinde iseise “Özel antlaşmalarla, küçük, büyük tüm devletlerin siyasi bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini karşılıklı olarak güvence altına alacak bir uluslar birliği kurulmalıdır” diyerek uluslararası bir örgütlenmeden söz etti.

Müttefiklerin savaş sonrası başka planları olmasına rağmen,18 Ocak ’da Paris Barış Konferansı’nda Wilson’un dünya güvenliğini sağlamaya yönelik örgütlenme düşüncesine katılmak durumunda kaldılar. Konferansta uluslararası bir örgüt kurulması ve Almanya’ya imzalattırılacak antlaşma temel gündem oldu. Örgütün kurulması için karar25 Ocak ’daalındı.Sekiz devletin hazırladığı taslak projeler içinden Wilson’un hazırlattığı taslak proje ilgi gördü. Bu taslak28 Nisan ’da Konferans Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edildi. Başkan Wilson, kabul edilen taslağı ve Almanya’ya imzalattırılan Versay Antlaşması’nı yanına alarak ABD Kongresi’ne kabul ettirmek üzere Paris’ten ayrıldı. Wilson’un ısrarlı çabalarına rağmen kongre, Kasım ve Mart ’de Versay Antlaşması ile Cemiyet-i Akvam sözleşmesini kabul etmedi. Böylece ABD, Monreo Doktrini’ne geri döndü.

Cemiyet-i Akvam, (Milletler Cemiyeti &#; League of Nations –Sociétédes Nations) 26 maddelik sözleşmesi (misak) ile galip devletler tarafından resmî olarak Versay Antlaşması’nın yürürlüğe girdiği10 Ocak ’de İsviçre’de kuruldu. Milletler Cemiyeti dünyada kalıcı barışı, adaleti, güvenliği sağlamak ve uluslararası sorunları işbirliği ile çözmek, uluslararası hukuk kurallarını hâkim kılmak amacıyla faaliyet gösterecek ilk evrensel örgüt oldu.

Cemiyet sözleşmesinde, Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri olan kurucular cemiyetin devamlı üyesi, diğerleri ise geçici üyesi kabul edildi. Cemiyetin kuruluşunda devletlerin; galipler, tarafsızlar ve mağluplar veya daimi, yarı daimi ve daimi olmayanlar olarak eşitsiz sınıflandırmalar ile ayrılması rahatsızlık yarattı. Kurucuların bu eşitsiz tutumları ve Versay Antlaşması ile başlayan yenidünya düzenini meşrulaştırma çabaları cemiyetin etkisini daha kuruluş aşamasında zayıflattı.

Cemiyet sözleşmesinin yapılacak barış antlaşmalarına ‘önsöz’ olarak konulması mecburiyeti getirildi. Sözleşmenin başlangıç kısmında genel amaçlar ve üyelerin sorumlulukları yer aldı. Bunlar uluslararasında işbirliği geliştirmek, uluslararası barış ve güvenliği sağlamak için savaşa başvurmamak, barışın sağlanması için birtakım yükümlülükleri kabul etmek, uluslararası ilişkileri gizlilikten uzak, adaletli ve onurlu şekilde sürdürmek, örgütlenmiş halkların karşılıklı ilişkilerinde adaleti korumak, uluslararası hukuk kuralları ve antlaşmalardan doğan bütün yükümlülüklere özenle saygı göstermekti.

Amaçları gerçekleştirmek ve işleyişi sağlamak için genel kurul, konsey ve sekreterlik olmak üzere üç temel organ oluşturuldu. Sekretarya altında Milletler Cemiyeti Komisyonları, Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Çalışma Örgütü yer aldı. Sekretarya, konsey ile genel kurulun gündemini oluşturdu ve düzenlenen toplantılar sonrası raporlar yayınladı.

Konseyin görevleri de cemiyetin amaçları doğrultusunda oldu. Konsey, anlaşmazlıkları yatıştırıp uzlaştırma, sözleşmeyi ihlal eden üyeleri uzaklaştırma, mandaların gözetim ve denetimini sağlama, silahsızlanma için planlar yapma, anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümleme için uygun önerilerde bulunma ve gerektiğinde ambargoları uygulatma ve uluslararası barışa herhangi bir tehdit durumunda cemiyet üyelerinden birinin çağrısı üzerine toplanma gibi görevleri yerine getirdi. Konseyde kararlar üyelerin veto hakkı olmadığı için oy birliği ile alınmaya çalışıldı.

ABD ve Sovyetler Birliği’nin cemiyet içinde yer almaması, cemiyetin İngiliz çıkarlarına aracılık etmesi, Japonya’nın Mançurya’ya İtalya’nın da Habeşistan’a saldırmasında gereken yaptırımların devreye sokulamayışı güveni oldukça sarstı. İtalya, Japonya ve Almanya’nın cemiyetten ayrılması ve İkinci Dünya Savaşı’nın engellenememesi cemiyetin sonunu getirdi. Cemiyet, devletlerin toprak bütünlükleri ile bağımsızlıklarının korunması ve silahsızlanma konularında etkili olamadı. Ancak bir kısım siyasi sorunları çözümleyebildi. Cemiyet daha ziyade çocuk ve kadın ticaretinin önüne geçerek korunmalarını sağlamada, uyuşturucu ile mücadelede ve sağlık işlerinin düzenlenmesinde başarılı oldu. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle anlamını yitiren cemiyet, savaş sonrası18 Nisan ’da dağıldı. Milletler Cemiyeti tecrübesi Birleşmiş Milletlerin kurulması ve faaliyetlerinde önemli rol oynadı.

Türkiye ile Milletler Cemiyeti ilişkileri yılları arası sorunlu gelişti. İlk gelişme daha erken yaşandı. Ölü doğan Sevr Antlaşması’nda Milletler Cemiyeti sözleşmesi yer aldı. Ancak, TBMM Hükümeti Sevr Antlaşması’nı tanımadığı için bu hükümlerin hiçbir geçerliliği olmadı. İkinci gelişme örgütlenme alanında görüldü. Cemiyet kurulması düşüncesi ortaya atıldıktan sonra cemiyete etkinlik kazandırmak, propagandasını yapmak ve katılımları artırmak için Avrupa’da “Cemiyet-i Akvama Müzaheret Cemiyetleri” kurdurulmaya başlandı. Milletler Cemiyeti tarafından İstanbul hükümetine Sakarya Savaşı sonrası bu cemiyetin İstanbul’da kurulması için emir verildi. Kurulması 7 Aralık ’de kararlaştırılan cemiyet, 27 Nisan ’de faaliyete geçebildi.

Milli Mücadele döneminde, savaşılan devletlerin cemiyetin kurucuları olması nedeniyle cemiyete girilmesi söz konusu olamazdı. İlk kez Lozan’da İsmet Paşa; Milletler Cemiyeti’ne girileceğini ifade etti. Ancak, Lozan Barış Konferansı ve sonrasında İngiltere, Fransa, Yunanistan ile yaşanan sorunlarda buna izin vermedi.

Türkiye’nin cemiyete katılmasını engelleyen başlıca neden Musul sorunu oldu. Türkiye, Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan Musul’un Lozan Barış Konferansı’nda Türkiye-Irak sınırı konusu görüşülürken Türkiye’ye bırakılmasını istedi. İngiltere ise bölgedeki petrolün varlığı nedeniyle bu isteğe karşı çıktı. Musul’un Irak sınırları içinde kalmasında ısrarcı olan İngiltere, Türkiye’nin tezlerine sürekli itiraz etti. Musul sorunu, Türkiye-İngiltere ilişkilerini gerginleştirdi ve konferans başlamadan dağılma sürecine girdi. Bu nedenle iki taraf sorunun çözümünü konferans sonrasına bırakma kararı aldı. Birinci Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa ile Lord Curzon 4 Şubat ’te Musul sorununun bir yıl içinde Türkiye-İngiltere arasında çözüme kavuşturulması, eğer çözüme kavuşturulamaz ise Milletler Cemiyeti’ne sevk edilmesi kararını aldı. Böylece Musul,8 Mart ’te barış antlaşması tasarısı ve konferans programından çıkarıldı. İkinci Lozan görüşmelerinde ise Milletler Cemiyeti’nin statüsü uzlaştırma komisyonundan hakem statüsüne yükseltildi. Türkiye-Irak sınırının dokuz ay içerisinde barışçı yollarla belirlenmesi, bu sürede belirlenmediği takdirde sorunun doğrudan Milletler Cemiyeti’ne götürülmesi kararlaştırıldı. Oysa İngiltere cemiyetin kurucu ve devamlı üyesi iken Türkiye cemiyete üye dahi değildi.

Türkiye ile İngiltere arasında İstanbul’da 19 Mayıs ’de yapılan Haliç Konferansı’nda sonuç alınamadı ve konferans 5 Haziran ’te dağıldı. Türkiye, Musul ve çevresinin Türk sınırları içerisinde kalmasında direnirken, İngiltere buna karşı çıktığı gibi Hakkâri ilinin de yarısını istedi. İngiltere 6 Ağustos’ta Lozan Antlaşması’nı onaylayarak Milletler Cemiyeti’ne başvurdu. Cemiyet sorunu incelemek üzere tarafsız devletlerden bir komisyon kurma kararı aldı ve komisyon raporunu cemiyete sundu. İngiltere yanlısı hazırlanan raporda, Musul’da plebisit yapılmasının mümkün olmadığı, Musul’un Irak’ın bir parçası sayılması gerektiği ve Irak’ın 25 yıl süre ile İngiliz mandası altında kalması gerektiği tavsiye edildi.

Komisyonun, dolayısıyla cemiyetin İngiltere yanlısı tutumu Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. Sorun bu kez Türkiye tarafından Milletler Cemiyeti Lahey Daimi Adalet Divanı’na götürüldü. Divan, cemiyet meclisinin kararını, Cemiyet Konseyi de 16 Aralık ’teTürkiye’nin gıyabında tavsiye kararlarını aynen kabul etti. Cemiyet kararı ile İngiltere’nin isteği doğrultusunda Musul Irak’a dolayısı ile İngiltere’ye bırakıldı. Cemiyetin Musul’u Irak’a bırakma kararı, Türkiye’de büyük tepki uyandırdı. Çözüm ile birlikte Türkiye’nin cemiyete girmesine yönelik baskılar başladı.

Cemiyetin, Musul sorununda İngiltere’nin etkisiyle Türkiye’ye yönelik olumsuz kararı Türkiye-Sovyetler Birliği ilişkilerini daha çok birbirine yaklaştırdı. Sovyetler Birliği’nin Milletler Cemiyeti’nin kendisine yönelik kurulduğu düşüncesi de Türkiye’ye yaklaşmasında etkili oldu. Türkiye giderek Sovyetler Birliği’ne yaklaştı ve Sovyet Rusya ile 17 Aralık ’de Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması yapıldı.

Türkiye’nin cemiyetle karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de Türkiye-Yunanistan arasındaki mübadele sorunu oldu. 1 Mayıs ’den itibaren, 30 Ekim ’den önce İstanbul belediye sınırları içerisine etabli (yerleşmiş) bulunan Rumlar ile Batı Trakya’nın Türk halkı mübadele dışında kalmak kaydıyla; Türkiye’de kalan Rumlar ile Yunanistan’da kalan Müslümanların mübadelesi gerçekleştirilecekti. Mübadeleyi gerçekleştirmek üzere, bir uluslararası Karma Komisyon kurulması ve komisyonun Milletler Cemiyeti tarafından Türk ve Yunanlı üyelerle, Birinci Dünya Savaşına girmemiş devletlerden üye seçilmesi ve bir tarafsız başkanı olması kararlaştırıldı. İlk andan itibaren, sözleşmede yer alan ‘yerleşmiş’ yani İstanbul’da daha çok Rum bırakmak isteyen Yunanistan kriz yarattı. Komisyonun Türk ve Yunanlı üyeleri farklı görüşler ortaya koyduğu için anlaşma sağlanamadı. Karma komisyonun bir çözüm yolu bulamaması nedeniyle anlaşmazlık Milletler Cemiyeti’nin tavsiyesi doğrultusunda Lahey Daimi Adalet Divanına götürüldü. Divan’ın21 Şubat ’de yaptığı ‘yerleşmiş’ deyimi hakkındaki yorumu anlaşmazlığı gideremedi. Cemiyetin çözümleyemediği bu sorun daha sonra Türkiye’nin olumlu yaklaşımı ile çözüldü.

Türkiye-Fransa arasında ’da doğan Bozkurt-Lotus davası Türkiye tarafından Cemiyetin Uluslararası Daimi Adalet Divanına götürülmüş ve sorun ’de divan tarafından Türkiye lehine çözümlenmişti. Bu Türkiye’de Milletler Cemiyeti’ne yönelik ilk güveni oluşturmuştu. Barıştan yana olan Türkiye daha sonra Kellogg Paktını imzaladı, Milletler Cemiyeti’nin Silahsızlanma Konferansı Hazırlık Komitesi’ne katılarak uluslararası işbirliğine açık olduğunu gösterdi.

Türkiye ’lu yıllarda Batılı devletler ile sorunları büyük ölçüde çözümledi ve İngiltere ile yakınlaşma başladı. Bu yakınlaşmada uluslararası alanda Versay Antlaşması ile oluşturulan yenidünya düzeninin karşıtlarını ortaya çıkarması etkili oldu. İtalya, Japonya ve Almanya’daki revizyonist gelişmeler Türkiye’yi batılı devletlere, Batılı devletleri de Türkiye’ye yakınlaştırdı. Bu gelişmeler ile Birinci Dünya Savaşında yenilen devletler de cemiyete alınmaya başlandı. Türkiye ’de prensip olarak Milletler Cemiyeti’ne girmeyi benimsedi ve Sovyetler Birliği’ne bir nota ile güvence verdi. Türkiye, yılı başında cemiyete katılma kararı aldı. Ancak Türkiye, cemiyete müracaat ederek değil, davet edilerek katılmak istedi. Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, 12 Nisan ’de Cenevre’de Silahsızlanma Konferansında İspanya temsilcisinin bir sorusuna cevap verirken, Türkiye’nin davet edildiği takdirde cemiyete katılmaktan onur duyacağını söyledi. İsviçre’nin Journal de Ceneve gazetesi Aras ile görüştü ve Türkiye’nin cemiyete davet edilirse bunun Türkiye tarafından kıvançla kabul edileceğine dair haber yayınladı. Cemiyetin Genel Sekreteri Eric Drummond, Dışişleri Bakanı Aras ile görüştü, Aras bu haberi doğruladı. Hatta Dışişleri Bakanı Aras bir kez daha cemiyet genel kurulu tarafından davet edildikleri takdirde memnuniyetle olumlu karşılık vereceklerini belirtti. Genel Sekreter bu durumdan memnuniyet duyduğunu ve konunun takipçisi olacağını ifade etti. Dışişleri Bakanlığı Milletler Cemiyeti Şubesi Müdürü Abdülahat Bey, 13 Nisan ’de Milletler Cemiyeti Genel Sekreter Yardımcısı Comert’i ziyaret etti. Ziyaretinde Türkiye’nin de Meksika gibi Milletler Cemiyeti Genel Kurulu tarafından yapılacak özel çağrı ile davet edilmeyi beklediğini söyledi. Genel Sekreter yardımcısı Türkiye’ye hukuki yol izlemesi tavsiyesinde bulunurken, Genel Sekreter Drummond Türkiye’nin önemi düşünülünce kuru hukuki sorumluluklar ile Türkiye’nin cemiyete girişinin zorlaştırılmaması gerektiğini belirtti.

İspanya’nın Milletler Cemiyeti Temsilcisi De Madariaga 1 Temmuz ’de Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda söz alarak; Almanya, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Britanya İmparatorluğu, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Hollanda, Guatemala, İran, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Japonya, Kolombiya, Küba, Letonya, Macaristan, Panama, Polonya, Romanya, Yeni Zelanda, Yugoslavya ve Yunanistan adına Türkiye’nin üyelik için davet edilmesi karar tasarısını sundu. Türkiye’nin üyeliğe kabul edilmesi için konunun ivedi olarak gündeme alınmasını isteyen De Madariaga’yı Yunan Dışişleri Bakanı Mihalakopulos destekledi. Genel Kurul Başkanı Belçika Dışişleri Bakanı Hymans da tasarıyı gündeme aldı. Davet tasarısı Milletler Cemiyeti’nin Çin-Japonya sorununu görüşmek üzere topladığı Olağanüstü Genel Kurulda 6 Temmuz Çarşamba günü görüşüldü. Türkiye’nin cemiyete katılması yönünde on altı üye tek tek söz alarak görüşlerini belirtti. Bunun sonucunda Türkiye’nin cemiyete üye olmasına ve kıymetli katkılar vermek üzere oy birliği ile resmen davet edilmesine ve Genel Sekreterlik tarafından durumun Türkiye’ye bildirilmesine karar verildi.

Kararın Türkiye’ye bildirilmesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 9 Temmuz ’de daveti kabul ettiğine dair karar aldı. Alınan karar cemiyet Genel Sekreterliğine bildirildi. 18Temmuz Pazartesi günü, Milletler Cemiyeti’nin 43 üyesinin ittifakıyla Türkiye cemiyetin üyesi oldu. Aynı gün Türkiye temsilcilerinin devam eden dönem toplantılarına katılmasına karar verildi. Bu karar doğrultusunda o gün Bern Büyükelçisi Cemal Hüsnü (Taray) ve Sivas Milletvekili Necmettin Sadak Beyler katıldı. Türkiye’nin cemiyete katılması pek çok devlet tarafından memnuniyetle karşılandı yılları arasında Türkiye uluslararası barış ve dayanışmanın sağlanması yönünde en büyük katkıyı veren devletlerden biri oldu. Mustafa Kemal (Atatürk) önderliğinde Türkiye uluslararası barışın sağlanması çalışmalarında önemli bir rol oynadı. ’te Türkiye’nin çabalarıyla Sovyetler Birliği Milletler Cemiyetine girdi.

Türkiye ’te Balkan Antantını imzaladı. Antantı imzalayan Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ’de, İtalya’nın Habeşistan’a saldırması üzerine harekete geçti. Milletler Cemiyeti’nin çağrısı ile Cemiyet Sözleşmesi’nin Maddesine dayanarak İtalya’ya karşı ekonomik ambargoya katılma kararı aldılar. Türkiye, bu desteği verirken ekonomik kayıpları olacağı, hatta İtalya’nın tehditleri ile karşılaşılacağını bildiği halde tedbirlerin uygulanmasına dair TBMM’nden oybirliği ile karar çıkarttı. Türkiye’nin bu çabaları dünya barışına verilen samimi ve cesur destekler olmuştu.

Türkiye ’da Boğazların güvenliği konusunu gündeme getirdi. Türkiye ile müttefikler arasında 24Temmuz ’de Lozan Barış Antlaşması imzalanırken bir de Boğazlar Sözleşmesi yapılmıştı. Bu statünün yürütülmesini kontrol için de bir Türk temsilcinin başkanlığında, sözleşmede imzası bulunan devletlerin temsilcilerinden oluşan bir “Boğazlar Komisyonu” kurulmuştu. Komisyon boğazlardan geçişi kontrol edecek ve Milletler Cemiyetine geçişle ilgili bilgiler verecekti. Boğazların güvenliği cemiyete, dolayısı ile İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya garantisine bırakılmıştı. Ayrıca, Türkiye’nin Boğazları silahsızlandırması da kararlaştırılmıştı. Türkiye, güvenliğini tehlikeye düşüren ve Boğazlar üzerindeki egemenliğini sınırlayan bu sözleşmeyi o günün koşullarında kabul etmişti. Ancak, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı günlerde dünya, silahlanmanın azaltılacağı ve savaş tehlikelerinin uluslararası kontrolle önlenebileceği ümidi içindeydi. Fakat umulanın aksine, silahsızlanma çalışmaları olumlu bir sonuç vermemiş, Milletler Cemiyeti’nin kolektif güvenlik sistemi de saldırganlara karşı başarılı olamamıştı. Özellikle Japonya, Almanya ve İtalya gibi devletlerin girişimleri karşısında, Milletler Cemiyeti gittikçe etkisini kaybetmiş ve garantileri işlemez hale gelmişti.

Bu gelişmeler Türkiye’nin Lozan Antlaşması’nda öngörülen Boğazlar garantisi ile haklarının korunamayacağını gösterdi. Türkiye, Boğazlar statüsünün değiştirilmesi ve zamanın ruhuna uygun düzenlemeler yapılmasını istemeye başladı. Birçok girişimde bulunmuş ise de Avrupa’da özellikle Almanya’nın silahlanmaya ve uluslararası ilişkilerin bozulmaya başlamasından sonra Türkiye barışçı yaklaşımlarıyla dikkat çekmeye başladı. İtalya’ya karşı yaptırımlara cesaretle uyan Türkiye, Almanya’nın Versay Antlaşması’nın askerî kısıtlama hükümlerini tanımadığını ilan etmesi üzerine, olağanüstü toplanan Milletler Cemiyeti Konseyi’nde 17 Nisan ’de Dışişleri Bakanı Aras Türkiye’nin Boğazlar statüsünün değiştirilmesi isteğinde olduğunu bir kez daha dile getirdi. Dışişleri Bakanı Aras, Eylül ’de bu kez Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda doğrudan Boğazlar statüsünün değiştirilmesini istedi. Bu girişim ile Boğazlar Konferansı toplandı ve 20 Temmuz ’da Türkiye lehine önemli gelişmeler sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı.

Türkiye muhtemel savaş öncesi güvenliği için paktlar oluşturmaya çalıştı. Bu paktlardan biri diğeri Sadabat Paktı oldu. Pakta göre; Türkiye, İran, Irak ve Afganistan karşılıklı olarak birbirlerinin iç işlerine karışmama, uluslararası anlaşmazlıklarda birbirlerine danışma, birbirlerine karşı tek başına veya başka devletlerle birlikte saldırıda bulunmama kararları almışlardı.8 Temmuz ’de imzalanan pakt içinde Milletler Cemiyeti’ne dair bir hüküm de vardı. Bir saldırı durumunda saldırıya uğrayanın kendisini savunması ve konuyu Milletler Cemiyeti Konseyi’ne götürmesi kabul ediliyordu. Paktın kararları Milletler Cemiyeti garantisi altına konulmaya çalışılmıştı.

’da “Hatay Sorunu” gündeme geldi. Türkiye ile Fransa arasında imzalanan 20 Ekim Ankara Anlaşması’nda İskenderun Sancağı Türkiye sınırları dışında kalmıştı. sonrası Fransız mandasına bırakılan sancakla ilgili Fransızlar farklı tasarruflarda bulunmaya çalışmışlardı. Bu tasarruflar ya Suriye yönetiminin ya da bölgede yaşayan Türklerin tepkisi ile karşılaştı. Fransa,’de Şam Meclisine İskenderun Sancağının özel ve özerk statüsünü kabul ettirdi. Bu durum ’da Milletler Cemiyeti Mandalar Komisyonu tarafından da uygun bulundu.

İskenderun Sancağı’nın yönü Türkiye’ye dönüktü. Sancakta yaşayan Türkler Türkiye ile birleşme isteğindeydi. Fransa, ’da Suriye ve Lübnan üzerinde manda yönetimine son verirken İskenderun Sancağı’ndaki haklarını Suriye Hükümeti’ne devretti. Bu durum Türkiye’nin sert tepkisine yol açtı. Türkiye, Milletler Cemiyeti’nde sorun hakkında ikili görüşme yapılmasını önerdi. Fransa’nın öneriyi kabul etmemesi Türk-Fransız ilişkilerinin gerilmesine yol açtı.

Türkiye, 9 Ekim ’da Fransa’ya bir nota vererek, İskenderun Sancağı’na bağımsızlık verilmesini istedi. Fransa, Türkiye’nin notasına, 10 Kasım ’da İskenderun Sancağının bağımsızlığının tanınması halinde Suriye’nin parçalanmış olacağını ve buna da kendisinin yetkili olmadığını bildiren cevabı verdi. Türkiye’nin baskı ve ısrarları sonucunda Fransa sorunu Milletler Cemiyeti’ne götürdü. Sorun14 Aralık ’da, Milletler Cemiyeti’nde görüşüldü ve 22 Aralık’ta bölgeye bir gözlemci heyetinin gönderilmesi kararı verildi. İngiltere aracılığı ile Türkiye-Fransa arasında prensip anlaşmasına varıldı. Milletler Cemiyeti Konseyi, Sancak için 27 Ocak ’de yeni bir statü kabul etti. Statünün ve anayasanın uygulanması milletler Cemiyeti’nin gözetimi altında olacaktı. Cemiyetin kurduğu bir komisyon Mayıs ’de Hatay statüsü ve anayasasını oluşturdu. Cemiyet 29 Mayıs’ta bu anayasayı kabul etti ve aynı gün Türkiye ile Fransa, Hatay’ın yeni statüsünü garanti altına alan bir anlaşma imzaladı. Bu antlaşmaya rağmen uygulamada sorunlar çıktı ve sorunlar hemen çözülemediği için ilişkiler tekrar gerildi.

Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne seçim sistemi nedeniyle Hatay’da yapılacak seçimin Türkler aleyhine olduğunu bildirerek durumu protesto etti. Milletler Cemiyeti de, Ocak ’de, Türkiye’nin itirazını haklı buldu ve seçim sistemini değiştirdi. Bu kez Fransızların itirazı nedeniyle ilişkiler tekrar gerildi. Fransa, Almanya’nın durumu ve Avrupa’daki gelişmeler nedeniyle tutumunu yumuşatmak durumunda kaldı. Fransa, 6 Haziran ’de Hatay’daki valisini geri çekerek yerine bir Türk vali atadı ve gerilen ilişkileri yumuşattı. Türkiye ile Fransa 3 Temmuz’de imzalanan bir anlaşma ile Hatay’ın toprak bütünlüğünün ve siyasî statüsünün ortaklaşa korunmasında anlaştı. Bu antlaşma doğrultusunda 5 Temmuz ’de Türk askeri Hatay’a girdi. Bu sorunun çözülmesindeki en önemli gelişme oldu.

Türkiye’nin cemiyet ile uluslararası sorunlar nedeniyle üye olmadan ve üye olduktan sonra birçok kez yolları kesişti. Türkiye, cemiyetin birçok komisyon ve komitesinde faaliyet gösterdi. Bilinen genel sorunlar dışında; Düyun-u Umumiye çalışanlarının yıllık ödemesinden, ana sermayesinin paylaştırılmasına, Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki azınlıkların durumundan, tabi olma, karasuları ve devletlerin kendi topraklarındaki yabancılar ve mallarına verilen zararlara pek çok konu Milletler Cemiyeti tarafından ele alındı. Cemiyete götürülen sorunlar zaman zaman Türkiye’nin aleyhine, zaman zaman da lehine sonuçlandı. Türkiye, buna rağmen sorunların cemiyete götürülmesi, barışçı ve meşru yollardan sorunlara çözüm aramaktan vazgeçmedi.

Cemiyet, Atatürk’ün barışçı ve saygın kişiliği ile Türkiye’nin önemini göz önüne alarak Türk temsilcilere önemli görevler yükledi. Türkiye, ’de Afganistan’ın cemiyet üyelik isteğini incelemek için oluşturulan özel komisyonun başkanlığını ve raportörlüğünü, Cemiyetin Konsey üyeliğini, ’de Cemiyeti Konseyi’nin 84 ve Dönem başkanlıklarını ve Cemiyet Genel Kurul Başkanlığını yürüttü. ’de Genel Kurul Başkanlığına Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras seçildi. ’de Milletler Cemiyeti Çocuk Sağlığı ve Hakları üzerinde Türkiye’yi temsil etmek üzere milletvekili Esma Nayman görevlendirildi.

Atatürk’ün barışçı politikaları, güç ve saygınlığı cemiyet üzerinde olumlu etkiler yaptı. Cemiyetin Genel Sekreteri J. Avenol, Atatürk’ün ölüm haberini aldığında “barışın dahi yapıcısı” sözleriyle başsağlığı dileklerini iletti. Cenaze törenine cemiyetin en yüksek düzeyde katılımını sağladı. Genel Sekreter Başyardımcısı Walters, Direktör Agindes ve politik bölümden Kerim Tevfik Erim törene katıldılar.

İkinci Dünya Savaşı öncesi Milletler Cemiyeti dağılma işaretleri verdiğinde dahi Türkiye cemiyeti güçlendirmeye ve bağlılığını bildirmeye devam etti. Türkiye için cemiyete bağlılık dış politika dayanaklarından biri oldu.

Ercan HAYTOĞLU

KAYNAKÇA

ALANTAR, Özden Zeynep, “Türk Dış Politikasında Milletler Cemiyeti Dönemi”, Ed. F. Sönmezoğlu, Türk Dış Politikasının Analizi, Der Yayınları, İstanbul

BARLAS, Dilek, “Milletler Cemiyeti’nde Türkiye: İyimserlik ve Kuşku Arasında”, Uluslararası İlişkiler, C 14, S 55,

BCA. (Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi) Belgeleri.

BİLSEL, Mehmet Cemil, Cemiyet-i Akvam, Matbaa-i Ahmet İhsan ve Şürekası, İstanbul

BOA. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi) Belgeleri.

DOĞAN, Cabir, “Cemiyet-i Akvam’ın Kuruluşunun İstanbul Basınına Yansımaları”, Osmanlı Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, C 2, No.3,

ERİM, Nihat, “Milletler Cemiyeti Üzerinde Düşünceler”, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, C 1, S

FEYZİOĞLU, Ayfer, Türkiye ile Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) İlişkileri, İstanbul Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Yöneten: Erol Cihan, İstanbul

GÖNLÜBOL, Mehmet, SAR, Cem, Olaylarla Dış Politikası, Cilt:1 (), Cilt:2 (), 7. Baskı, Alkım Kitabevi, Ankara

KIRAN, Abdullah, “Milletler Cemiyeti ve Önlenemeyen Savaş”, Girne American University Journal of Socialand Applied Sciences, C 3, S 6,

KIRDAR, Üner, “Atatürk ve Milletler Cemiyeti”, Milliyet, (yazı dizisi).

SOYSAL, İsmail, Türkiye’nin Siyasal Antlaşmaları ( ), Cilt I, Ankara

SÜRMELİ, Serpil, “Cemiyet-i Akvam’a Müzaheret Cemiyeti- Türkiye’de Kuruluşu ve Prag Konferansı”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S , Mayıs-Kasım

TBMM Zabıt Cerideleri.

ULUSAN, Şayan, “Türkiye’nin Milletler Cemiyetine (Cemiyet-i Akvam) Girişi, Öncesi ve Sonrası”, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, C VII, S 16, Bahar-Güz

24/06/ tarihinde funduszeue.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

kaynağı değiştir]
  1. Cemiyetin bünyesinde savaşı önleyici tedbirlerde boşluklar mevcuttu ve yaptırımlar yetersizdi.
  2. Sözleşmenin maddesi mütecavizi tayin etmediğinden, bu madde barışı korumada yetersiz kalıyordu.
  3. Önemli konularda oy birliği prensibinin uygulanması, politik ve hukuki sorunların çözümünü engelliyordu.
  4. Barışı koruyacak ve devamlı kılacak uluslararası zihniyet yetersiz ve noksandı. Habeşistan olayı, Japon taarruzu ve 1 Eylül tarihinde Alman ordularının Polonya'ya taarruzu ile başlayan II. Dünya Savaşı, Milletler Cemiyeti'ni etkisiz duruma getiren nedenler arasında sayılabilir.
  5. Paris Barış Konferansı'nda hazırlanan antlaşmaların bir parçası olması
  6. Bir yandan insan haklarını korumaya çalışıp diğer yandan kolonileşme ve manda sisteminin garantisi durumunda olması çelişki yaratıyordu.
  7. Amerika Birleşik Devletleri'nin Milletler Cemiyeti'nden ayrılması, önemli bir uluslararası gücün yitirilmesine ve cemiyetin etkinliğinin kaybetmesine neden oldu.

Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne Bakışı[değiştir

Cemiyet-İ Akvam Nedir, Ne Zaman Kurulmuştur? T&#;rkiye Milletler Cemiyeti'ne Nasıl Girdi?

Haberin Devamı

Cemiyet-i Akvam Nedir, Ne Zaman Kurulmuştur? 

 Cemiyet-i Akvam'ın diğer adı Milletler Cemiyetidir. Günümüzde BM'nin temeli olarak kabul edilen cemiyet-i akvam 1. Dünya Savaşı sonrasına 10 Ocak 'de İsviçre'de kurulmuştur. 

 Cemiyet-i Akvam'ın amacı milletler arasında yaşanacak problemlere barışçıl şekilde çözümler üretmekti. Fakat bir süre çalışsa da varlığını devam ettiremeyerek 2. Dünya Savaşından sonra yılında dağılmıştır. 

Türkiye Milletler Cemiyeti'ne Nasıl Girdi?

 Milletler Cemiyeti 1. Dünya savaşı sonrasında dünya barışını koruma amaçlı galip devletlerce kurulmuştur. 

  1. Dünya Savaşından sonra galip gelen devletler bu cemiyete mağlup olan devletleri ilk başta almamışlardır. 

 Milletler Cemiyeti'nin Musun Sorununa karşı takınmış oldukları taraflı tutumlardan dolayı Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne üye olmamıştır. Ayrıca Sovyet Rusya'nın da bu cemiyete sıcak bakmayışından dolayı Türkiye Milletler Cemiyeti'ne müracaat etmemiştir.

Haberin Devamı

 Türkiye'nin ilk başlarda Milletler Cemiyeti'ne katılmaması Türkiye ile İngiltere arasında sorun teşkil eden Musul Meselinin çözümünde rol oynamış ve Musul Irak sınırları içinde bırakılmıştır.

 Bu süreçlerden sonra Türkiye, yılında Milletler Cemiyeti'ne davet edilmeye başlanmıştır. Daha sonrasında ise İspanya'nın teklifi ve Yunanistan'ın da destekleriyle 18 Temmuz yılında Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne katılmıştır. 

Atatürk&#;ün onurlu dış politikası “Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Üyeliği”

Yayınlanma: 04 Temmuz

“Bizce uluslararası politik güvenliğin gelişmesi için ilk ve en önemli şart, milletlerin hiç değilse barışı koruma fikrinde içtenlikle birleşmeleridir&#;” (Atatürk, 1 Kasım )

Bir bağımsızlık savaşı sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün onurlu, gerçekçi, dengeli, çok yönlü, milli ve barışçı dış politikasıyla dünyanın en saygın ülkelerinden biri haline gelmişti. Öyle ki, Atatürk Türkiye'si, Milletler Cemiyeti'ne girmek için kimseye yalvarmamış, hiçbir ödün vermemiş; 'de yapılan daveti kabul ederek Milletler Cemiyetine üye olmuştu.

MİLLETLER CEMİYETİ'NİN KURULUŞU

I. Dünya Savaşı sonrasında toplanan Paris Barış Konferansı'nın 25 Ocak tarihli toplantısında alınan karar doğrultusunda uluslararası barış ve güvenliği sağlayıp sürdürmek amacıyla 28 Nisan 'de Cemiyeti Akvam (Milletler Cemiyeti) kuruldu. 32 ülke cemiyetin asil üyesiydi. 11 ülke ise cemiyete katılmaya çağrılmıştı. Osmanlı, I. Dünya Savaşı'nı kaybettiği için Türkiye cemiyetin asil üyeleri arasına alınmamış ve cemiyete katılmaya da çağrılmamıştı.

26 maddeden oluşan Milletler Cemiyeti Yasasının maddesine göre “Kendi kendilerini yönetme yeteneğinden yoksun halkların oturduğu ülkelere, kendilerini yönetmeye yetenekli olacakları zamana kadar, cemiyet adına bir mandatör atanacaktı.” Emperyalist Batı, Türkleri de “kendi kendilerini yönetme yeteneğinden yoksun halklardan biri” olarak görüyordu. Bu nedenle Türkiye'yi paramparça eden Sevr Antlaşması, Türkiye'nin bağımsızlığını hiçe sayıyordu. 10 Ağustos tarihli Sevr Antlaşması'nın 1.Bölümünde (26 maddelik) “Milletler Cemiyeti Misakı”na da yer verilmişti.

Milletler Cemiyeti, barışı sağlamak için kurulmuştu, ancak II. Dünya Savaşı'nın çıkmasını engelleyemedi. II. Dünya Savaşı sonunda 18 Nisan 'da dağıldı.

Atatürk Türkiye'sinin Barışçı Dış Politikası

Atatürk bir barış insanıydı, her fırsatta barışa vurgu yapıyordu. Örneğin, 16 Mart 'te Adana çiftçileriyle konuşmasında “Zorunlu olmadıkça savaş bir cinayettir” demişti.“Hakiki kanaatim şudur: Ben milleti harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. ‘Öldüreceğiz' diyenlere karşı ‘ölmeyeceğiz' diye harbe girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça harp bir cinayettir.” (Atatürk'ün Bütün Eserleri,(ATABE), C, s. )

Atatürk, 20 Nisan 'de millete beyannamesinde de CHP'nin genel siyasetini “Yurtta barış dünyada barış için çalışıyoruz” diye özetlemişti. (ATABE, C, s. )

Atatürk dönemi Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras'ın ifadesiyle Atatürk Türkiye'si, “Her nerede barış adına bir toplantı varsa oraya koşmuştu.” Aras, bu toplantılara katılırken yalnız iki esasa dikkat etmiştik, diyor: 1. Eşit muamele, 2. Hiçbir devlet aleyhine yöneltilmemiş olmak&#;(Aptülahat Akşin, Atatürk'ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi, s. ).

Örneğin, barışı korumak için 'de Briand-Kellog Paktı kuruldu. Türkiye, 'da bu pakta üye oldu. Atatürk'ün çabasıyla 'larda Türk-Yunan dostluğu sağlandı. 30 Ekim 'da Türkiye ve Yunanistan arasında “Tarafsızlık, Uzlaşma, Tahkim ve Dostluk Antlaşması” imzalandı. 'larda Balkan Paktı için hazırlıklar ve toplantılar yapıldı. Atatürk, 24 Ekim 'de Balkan Konferansı üyeleriyle görüştü. Türkiye, güneydeki İslam ülkeleriyle ve özellikle kuzey komşusu Sovyet Rusya ile çok iyi ilişkiler kurdu. Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında 17 Aralık 'te “Tarafsızlık ve Saldırmazlık Antlaşması” imzalandı. 11 Mart 'de “Ticaret ve Seyri Sefain Antlaşması” imzalandı. 17 Aralık 'da “Türk-Sovyet Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması” yenilendi. Türkiye, ayrıca dünyadaki pek çok ülkeyle dostluk ve tarafsızlık anlaşması imzaladı. Türkiye, 'de Milletler Cemiyeti Silahsızlanma Konferansı'na da katıldı.

Bir bağımsızlık savaşı sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün liderliğinde yayılmacı ve saldırgan bir ülke değil, dünya barışını korumaya çalışan tam bağımsız, eşit ve egemen bir ülke olarak dünyada saygı görmeye başladı.

Türkiye Milletler Cemiyeti'nin Kapısında Beklemedi

Türkiye, Lozan Antlaşması'yla Milletler Cemiyeti'ne girmeye söz vermiş değildi. Ancak Lozan Antlaşması'nın kapsamına giren çeşitli işlerde, Milletler Cemiyeti'nin yetkili olmasını kabul etmişti. Örneğin Türkiye, Musul, azınlıklar, Boğazlar, Hatay sorunu gibi konuları Milletler Cemiyeti'ne taşıyarak çözmeyi denemişti. Musul hariç diğer konular Türk tezine uygun biçimde çözülecekti.

Peki, 'de Milletler Cemiyetine üye olan Türkiye, neden o tarihe kadar girişimde bulunmadı? Çünkü genç Türkiye Cumhuriyeti, bu 9 yıllık sürede Lozan Antlaşması ile elde ettiği tam bağımsızlığı hayata geçirmeye çalıştı. Lozan'da kapitülasyonları kaldıran ve kabotaj hakkını elde eden Türkiye, 'da gümrük duvarlarını belirleyecek, 'da kabotaj hakkını kullanmaya başlayacaktı. Ayrıca İngiltere ve Fransa gibi Batılı devleler Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni başkenti Ankara'yı tanımak istememişler, elçiliklerini İstanbul'da tutmaya devam etmişlerdi. Örneğin, İngiltere ancak 'da elçiliğini Ankara'ya taşımıştı. Bu nedenlerle genç Türkiye Cumhuriyeti, 'ların başına kadar İngiltere ve Fransa gibi Batılı ülkelerin etkisindeki Milletler Cemiyeti'ne üye olmak istemedi. Bunda, Atatürk'ün cemiyete güven duymamasının etkisi vardı. Milletler Cemiyeti'nin özellikle Musul Sorunundaki tavrı Türkiye için çok hayal kırıcı oldu. Bunların yanında, Türkiye Cumhuriyeti, arasında Batı ile fazla yakınlaşarak Sovyetler Birliği ile iyi ilişkilerinin bozulmasını da istememişti. Ayrıca Türkiye, bu dönemde çok çeşitli iç sorunlarla ve devrimlerle meşguldü.

Vakit Gazetesi &#; 7 Temmuz

Türk dış politikası uzmanı Doç. Dr. Hüner Tuncer şöyle diyor: “Atatürk Hükümeti, Milletler Cemiyeti'nin İngiltere ile Fransa tarafından yönetilen bir kuruluş olduğu ve bu kuruluşa Türkiye'nin üye olması durumunda İngiltere ile Fransa'nın buyrukları altına gireceği kanısındaydı. Bu nedenle Türkiye bu kuruluşun dışında kalmayı yeğlemişti. Ancak yıllarında Avrupa'da yaşanan gelişmeler Türk Hükümetinin bu tutumunu değiştirmesine neden oldu.”(Hüner Tuncer, Atatürk Döneminde Türk Dış Politikası, s. )

'ların başında Avrupa'da artan savaş tehdidi, devletlerin güvenlik endişelerini ve buna bağlı olarak güvenlik önlemlerini artırmalarına yol açtı. Bu bağlamda öncelikle Milletler Cemiyeti'nin ve ona bağlı teşkilatların güçlendirilmesine karar verildi. Bu sırada Japonya, Almanya ve İtalya'nın cemiyetten ayrılmak istemeleri ve cemiyet üyeliğini kabul eden İsviçre'nin bazı tereddütleri gündemdeydi. Milletler Cemiyeti, güçlenmesi gereken bir dönemde sorunlarla sarsılıyordu. Dünyada kendine saygın bir yer edinen Atatürk Türkiye'sinin cemiyete katılmasının, cemiyete güç kazandırabileceği düşünüldü. Nitekim 'de Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmesini ilk öne süren İspanyol delegesi De Madarlaga, “Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girişinin, cemiyetin buhran içinde olduğu hakkındaki kötümserliğin ebediyen akıllardan silinmesine yardım etmesi” dileğinde bulunmuştu. (Akşin, s. ). Kısacası, cemiyet üyeleri, Milletler Cemiyeti'nin prestijini kurtarmak ve cemiyeti yeniden güçlendirmek için Türkiye'yi cemiyete davet etmeyi düşünüyordu.

Atatürk ise hiç acele etmiyordu. O günlerde bazı hükümet üyeleri Atatürk'e, Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne üye olabilmesi için cemiyete başvurmasını önermişlerdi. “Ancak onurlu bir dış politika uygulamaktan hiçbir zaman ödün vermemiş olan o büyük insan, Türkiye'nin üyeliğinin, Milletler Cemiyeti'ne kendisinin başvuruda bulunması yoluyla değil, ancak Milletler Cemiyeti'nin Türkiye'yi üyeliğe davet etmesiyle gerçekleşebileceğini” söylemekteydi. (Tuncer, s. )

Çok geçmeden beklenen oldu! Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne başvurmadan, oy birliği ile cemiyete davet edildi.

Türkiye Milletler Cemiyeti'ne Davet Edildi

1 Temmuz 'de Milletler Cemiyeti Genel Kurulu'nda, İspanya temsilcisinin önerisi ve Yunanistan temsilcisinin desteğiyle 29 üye devletin temsilcileri, Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne davetini öngören bir karar tasarısını kabul ettiler.

Türkiye Cumhuriyeti'ni Milletler Cemiyeti'ne davet eden 29 devlet temsilcisinin imzaladığı tasarının sonunda şöyle deniliyordu: “Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne üye olmaya ve değerli işbirliğinden cemiyeti yararlandırmaya çağrılmasını teklif ediyoruz.(Mahmut Goloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-II, Tek Partili Cumhuriyet, s. 60)

6 Temmuz 'de Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda Türkiye'nin cemiyete davetini görüşmek için Belçikalı Hymans başkanlığında olağanüstü bir toplantı düzenlendi. Başkan, Türkiye'nin cemiyete davet edilmesine hiçbir ülkenin karşı çıkmadığını belirterek genel kurulun oy birliğiyle konuyu gündeme aldığını bildirdi.

Bu toplantıda Türkiye için çok güzel sözler söylendi. Örneğin, Yunan delegesi Mihalakopulos şunları söyledi: “Yeni Türkiye, ne silahlanmaya hazırlık konferansına ne de genel silahsızlanma konferansına katılmayı reddetmedi. Avrupa Birliği çalışmalarında da faal bir rol oynadı; her vesileyle samimi olarak barış için çalışma hevesini gösterdi&#; Türkiye ile Yunanistan'ı birbirinden ayıran asırlık kin ve husumeti yatıştırdı&#; Balkanların barışa kavuşmasına samimi olarak yardımcı oldu&#;” İngiliz delegesi Lord Londonderry ise “İngiltere Hükümetinin Türkiye'nin bir barış ve istikrar unsuru olduğuna inandığını ve onun cemiyete katılmasının coğrafi öneminden olduğu kadar Atatürk'ün yönetiminde izlemekte olduğu akıllıca politikadan dolayı da önemli olduğunu” söyledi. İran delegesi de “Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmesinin dünya barışının yaşatılabilmesi için bir garanti olduğunu” söyledi. Diğer ülke delegeleri de Türkiye'yi övücü sözler söylediler. Konuşmalar bitince başkan Belçikalı Hymans, Türkiye Cumhuriyeti'nin Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın verimli ve aydın yönetiminde yaptığı ilerlemenin temellerini anlattı. Genç ve güçlü Türkiye Cumhuriyeti'nin Milletler Cemiyeti'ne davet edilmesinde cemiyet üyelerini birlik halinde görmekten mutlu olduğunu, kararın Genel Sekreter tarafından Türk Hükümetine duyurulacağını, Türkiye'nin cevabı gelince de hemen bütün delege kurullarına bildirilerek cemiyetin 18 Temmuz 'de tekrar toplanacağını belirtti. (Goloğlu, s. )

Türkiye Cumhuriyeti, bu teklifi olumlu karşıladı. TBMM, cemiyetin davetini 9 Temmuz 'de kabul etti. Milletler Cemiyeti Genel Kurulunun 18 Temmuz 'de oy birliğiyle aldığı bir kararla Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyetine üye oldu. (Cumhuriyet, 19 Temmuz )

Milliyet Gazetesi &#; 7 Temmuz

Türk Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras, Milletler Cemiyeti Genel Kurulunda Türkiye hakkında övgü dolu konuşmalar yapan ülke delegelerine birer teşekkür telgrafı gönderdi. Ayrıca Milletler Cemiyetine üye olmayan fakat Türkiye ile dostluk anlaşmaları imzalamış olan devletlere, ayrıca Amerika Cumhuriyeti'ne, Brezilya Cumhuriyeti'ne ve Afganistan'a bilgi verildi. Türkiye'nin çok iyi komşuluk içinde olduğu Sovyet Rusya'nınAnkara Büyükelçisine ise ayrı bir mektup verildi. (Akşin, s. ; Goloğlu, s. ) Bu mektupta, Türkiye'nin Milletler Cemiyetine üye olmasının Türk-Sovyet dostluğuna zarar vermeyeceği, Türk-Sovyet Antlaşması'nın devam edeceği konusunda Sovyetler Birliği'ne güvence sağlandı. Türkiye'nin 'de Milletler Cemiyeti'ne üye olması üzerine Sovyetler Birliği de 'te Milletler Cemiyetine üye olacaktı. (Tuncer, s. )

Atatürk'ün onurlu dış politikası tek kutuplu değildi. Türkiye, 'de Milletler Cemiyeti'ne üye olduktan sonra da çok yönlü dış politikaya devam etti. Atatürk, bir taraftan Sovyet dostluğunu sürdürürken, diğer taraftan 'te Balkan Antantı, 'de Sadabat Paktı ile Türkiye'nin etrafında bir güvenlik çemberi oluşturdu.

★★★

Sözün kısası; Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girişi, öncesiyle sonrasıyla Atatürk'ün onurlu, gerçekçi, milli, barışçı dış politikasının ipuçlarını vermektedir.

Şöyle ki, tam bağımsız, eşit, egemen Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün “Yurtta barış dünyada barış” ilkesi çerçevesinde barışa katkısıyla dünyada büyük bir saygınlık kazandı; uluslararası alanda güven verici bir ülke olarak kabul gördü.

Atatürk, Türkiye'yi hiçbir zaman Milletler Cemiyeti'nin kapısında bekletmedi. Üyelik başvurusunda bulunmadı. Milletler Cemiyeti'nin oy birliğiyle (29 ülke) yaptığı davet üzerine Türkiye Milletler Cemiyeti'ne üye oldu. Bu arada Sovyet dostluğuna büyük önem veren Atatürk, Sovyetler Birliği'nin etkisi altında da kalmadı. Buna karşın Sovyetler Birliği'ni de kaybetmedi. Hatta onu da etkiledi; iki yıl sonra,'te Sovyetler Birliği de Milletler Cemiyeti'ne üye oldu.

Gerçek şu ki, bugün kimilerinin “Eski Türkiye” diye küçümsemeye kalktığı Atatürk Türkiye'si uluslararası alanda saygın, güven duyulan, denge unsuru bir ülkeydi.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası