on dokuzuncu asır türk edebiyatı tarihi pdf / (DOC) Ahmet Hamdi Tanpınar Asır Türk Edebiyatı Tarihi | Seyda Kocak Kurt - funduszeue.info

On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi Pdf

on dokuzuncu asır türk edebiyatı tarihi pdf

^/S" j ^/^ funduszeue.info Em meme feryâdı ko Yat uyu ey mâh-rû İşte sana ninni bu Eyle dilin şâd u kâm mâh-rû : ay yüzlü dil : gönül, yürek, kalp şâd : sevinçli kâm : meram, arzu, emel, istek

Diliçi çeviri: Ey ay yüzlü! Meme em, ağlama artık, uyu. İşte sana söylediğim ninniyle gönlünü eğlendir. V ol»! ^/■Ü j^^ Aiiji Kasdımı etdim beyân Dinle Besîm’im amân Şâ‘ir-i şîrîn-zebân Olmaga et ihtimâm kasd : niyet, bile bile yapma beyân : anlatma, bildirme, dile getirme şîrîn-zebân : tatlı dilli ihtimâm : dikkatle gayretle çalışma, özenle iş görme Diliçi çeviri: Dinle Besîm’im aman! İsteğimi söyledim. Tatlı dilli şair olmaya gayret et. VI J4İjI Jjl J^ Pendimi eyle kabûl Gönlümi itme melûl Ey püser ehl-i dil ol İster isen nîk-nâm pend : nasihat, öğüt melûl : usanmış, bıkmış, bezmiş; mahzun püser : oğul, erkek çocuk nîk-nâm : iyi nam kazanmış, iyi adlı Diliçi çeviri : Ey oğul! Öğütlerimi kabul et, gönlümü mahzun etme. Güzel bir adla anılmak istiyorsan gönül ehli ol. VII JVj o' JlÂ^ Jj funduszeue.info Jli» j^j^ j JJ Ey lebi âb-ı zülâl Olma sakın bed-makâl Lü’lü ü cevher-misâl Çıka dilinden kelâm leb : dudak âb-ı zülâl : güzel, tatlı su; berrak su belh-makâl : gayri sözler, başka sözler lü’lü : inci misâl : örnek, benzer kelâm : söz, lakırdı Diliçi çeviri: Ey dudakları tatlı suya benzeyen! Sakın gayri sözler söyleyen olma. Dilinden dökülen sözler inci ve cevher gibi olsun. VIII J J ^ ” ^' ji/aS ijji 4Jji ^Ljj JU.S" ûjjj Ey gül-i nahl-i murâd Ola derûnun güşâd Vire kemâl-i ziyâd Sana Cenâb-ı Hudâ’m nahl : hurma ağacı; ed. ince, uzun, narin vücutlu dilber

derûn : iç, içeri, dâhil; gönül, kalp yürek güşâd : açma, açılma, açılış kemâl : olgunluk, yetkinlik, eksiksizlik ziyâd : fazlalık, çokluk Hudâ : Allah Diliçi çeviri: Ey istek fidanının gülü! Gönlün açılsın ve Allah büyük bir olgunluk versin. IX

Kendini hicrândan Aklını noksândan Ömrini pâyândan Hıfz ide Rabbü’l-Enâm hicrân : ayrılık; unutulmaz acı, keder, iç acısı noksân : eksiklik, azalma; kusurlu; yokluk pâyân : son, nihayet hıfz : saklama; ezberleme Rabbü’l-Enâm : bütün yaratılmışların Rabb’i Diliçi çeviri: Bütün yaratılmışların Rabbi Allah, seni ayrılıktan, aklını eksiklikten, ömrünü son bulmaktan saklasın. ADİLE SULTAN Otuzuncu Osmanlı padişahı II. Mahmut’un kızı olarak 29 Mayıs da İstanbul’da doğan Adile Sultan, Osmanlı hanedanında divan sahibi tek kadın şairdir. Henüz küçük yaştayken annesi Zernigâr Kadın’ın ölümünden sonra Adile Sultan’ın yetişmesini padişahın öteki eşlerinden Nevfidan Kadın üstlenmiştir. Yetişmesine özen gösterilerek Arapça, Farsça ve edebiyat öğrenimi sağlanan Adile Sultan, Sultan Abdülmecit ve Sultan Abdülaziz’in kız kardeşi, V. Murat, II Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve VI. Mehmet Vahdettin’in halasıdır. Padişah kızı olduğu hâlde pek mutlu bir hayat sürmemiştir. Küçük yaşta annesiz kalmaktan başka, babasının ve birçok kardeşinin ölüm acısını yaşamış olan Adile Sultan kendisini tasavvufa vermiştir. Tophane Müşiri Mehmet Ali Paşa ile ’te evlenmiştir. Mehmet Ali Paşa kaptanı- derya ve sadrazamlık makamlarına kadar yükselmiş, bir ara sürgün edilmişse de eşinin aracılığıyla affedilmiştir. Eşini, bazı çapkınlıklarına göz yumacak kadar sevmiş olan Adile Sultan, onun ölümünün ardından yazdığı manzumelerde hizmetlerinden ve hayırseverliğinden bahsederek vefasını göstermiştir. Eşinin ’de ölümünden dört yıl sonra, hayattaki tek teselli kaynağı olan kızı Hayriye Sultan’ı henüz dört yıllık evli iken kaybeden şair, ömrünün kalan kısmını ibadet ve hayır işleriyle geçirmiştir. 13 Şubat ’da vefat ettiğinde kocası Mehmet Ali Paşa’nın türbesinde önceden kendisinin hazırlamış olduğu mezara defnedilmiştir. Hayatta tanıklık ettiği birçok yakınının ölümü Adile Sultan’ın dinî ve psikolojik dünyası üzerinde etkili olmuştur. Nakşibendi tarikatından Bâlâ Tekkesi Şeyhi Ali Efendi’ye bağlanmış, şiirlerinde dinî ve tasavvufi duygularını güçlü bir şekilde ifade etmiştir. Dünyada yaratıcının emirlerine ve rızasına uygun hareket etmeyi; insanlara faydalı olacak eserler bırakarak hayır işlemek gerektiğini şiirlerinde dile getirdiği gibi hayatta da uygulamıştır. Yardıma muhtaç insanların ihtiyaçlarının giderilmesi için çalışmış, başta çeşme ve okul olmak üzere pek çok eser yaptırmış, birçok mülkünü toplum hizmeti için vakfetmiştir. Güçlü bir şair sayılamayacak olan Adile Sultan, eski divan şairlerinin izinden giderek münacat, naat, mersiye ve gazel nazım şekillerinde aruzlu şiirlerin yanında, hece vezniyle ilahiler de

söylemiştir. Musiki ile de ilgili olan şairin “musıkî” redifli şiiri olduğu gibi bazı şiirleri de çeşitli makamlarda bestelenmiştir. Fuzulî, Nabî ve Muhibbî’ye nazireleri olan şairin bazı şiirlerinde Süleyman Çelebi etkisi de hissedilmektedir. Divanında tevhit ve münacatlardan sonra naatlara yer veren şair, sadece Hz. Muhammet hakkında değil; dört halife, on iki imam, Nakşibendi tarikat büyükleri, bağlı bulunduğu Şeyh Ali hakkında da manzumeler yazmıştır. Adile Sultan’ın divanında Sultan Abdülaziz, kocası Mehmet Ali Paşa, kız kardeşi Hayriye Sultan, Sultan Ab- dülmecit, Ethem Paşa ve Şehzade Mahmut Celalettin Efendi hakkında söylediği mersiyeler de önemli bir yer tutmaktadır. “Tahassürname” ve “İftirakname” başlıklı manzumelerde ise, hayatını etkileyen en önemli kişi ve olaylarla ilgili samimi duygularını dile getirmektedir. Başta annesi ve babası olmak üzere kaybettiği aile mensuplarını özlemle anmış, acısını samimi bir dille ifade etmiştir. Divanı, genellikle dinî ve tasavvufi konuları içeren gazelden sonra, yine dinî içerikli birkaç şiir ve bağlı bulunduğu Nakşibendi tarikatının silsilesini andığı mensur metinle son bulur. Adile Sultan Divanı beş yazma nüsha karşılaştırılarak Hikmet Özdemir tarafından yayımlanmıştır. KİTAP Hikmet Özdemir’in Adile Sultan Divanı (Ankara: TC Kültür Bakanlığı Yay., ) adlı kita' bında Adile Sultan hakkında geniş bilgi ve bütün şiirlerini bulabilirsiniz. Örnek 5 (Gazel) Fâ’ilâtün Fâ’tün Fâ’ilâtün Fâ’ilün 1 Âşıkım hâl-i derûnun âleme izhârı güç Ketmi lâzımdır velâkin derdimin izhârı güç Aşığım!, içimdeki hâli âleme bildirmek güç; saklanması gerekir, derdimin açığa vurulması güç. 2 Remz-i aşkı zâhid-i sûret-perest etmez hayâl Nükte-i tevhîdi zîrâ münkire iş‘ârı güç Görünüşe tapan sofu, aşkın niteliğini hayal etmez; zira tevhidin esasını inkârcıya bildirmek güçtür. 3 Veremez şem-i cemâlin verdiği şevki dile Geceler meclisde sensiz âşıkın envârı güç Gönlü, güzel yüzünün mumundan (başka bir şey) aydınlatamaz; geceleri, mecliste sen olmadan âşığın neşelenmesi güçtür. 4 Gâh çeşmin yaş döker gâh cigerden kan akar Arzû-yı vuslât eyler dil hayâl-i zârı güç Bazen gözyaşı döker, bazen ciğerden kan akar; gönül (sevgiliye) ulaşmak ister, nasıl ağlayıp inlediğini hayal etmek güçtür. 5 Dâğ-ı hicrânın eri erbâb-ı aşka tâcdır Hasta-i uşşâka kat’-i iltifât-ı yârı güç Ayrılık yarası, aşk erbabı için taçtır; sevgilinin, aşk hastalarına iltifat etmeyi terk etmesi güç gelir. 6 Âdile inkâr eder elbet ‘azâb-ı dûzahı Cennet olsa meskeni sensiz yine ikrârı güç Adile elbette cehennem azabına razı olmaz ancak, meskeni cennet olsa bile sensiz kabul etmesi de güçtür. Örnek 6 (Müseddes) 4^jj^ oJjJL^ o:>l^^ Ol^» I ol^ JjJ*J'J_»P ^^¿' OjjJ 4AJl^L^

Güneş ve aya benzeyen bir şehzadesi kalmıştı, ecel de sonunda o açılmamış goncayı perişan etti. Mahmut Celalettin pek genç iken vefat etti, ah! Kuşkusuz, kâinat yas tutsa yeridir. II

û J Jjl o/* j JjjS" JjjS" ûj^- ij/^^j ^-^jaJj^> û^/d^l ^îS" jUS" û/*l Jl j û/*l ^AiL ^AîL ^j^^ û/*3 j ol ^S"" JJj fjJjl ûAİl ^AxS ol ^¿J-Jl J^-* .^j«-^- oüj ^AJl ^^¿l ^'S" ûlîl^l jJ> 4I^jL^ o/i-ilS" 4^jljjb ^/* Hulku güzel hüsnü güzel bir mâh idi ol nev-civân Güller gibi açılmadan soldurdu ruhsârın hazân Hicrânı yakdı cânımı yandım amân u el-amân Gitdi elimden eylerim bülbül gibi âh u figân Pek genç iken etdi vefât Mahmûd Celâleddin âh Mâtem tutarsa kâ’inât şâyestedir bîiştibâh hulk : huy, tabiat hüsn : güzel, iyi; güzellik, iyilik nev-civân : taze, genç delikanlı ruhsâr : yanak; yüz, çehre hazân : sonbahar, güz hicrân : ayrılık; unutulmaz acı, keder, iç acısı figân : ızdırap ile bağırma, çağırma; inleme Diliçi çeviri: O genç delikanlı; huyu güzel, kendi güzel bir ay idi. Sonbahar, yanağını güller gibi açılmadan soldurdu. Ayrılığı canımı yaktı, yandım aman, elaman! Elimden gitti, bülbül gibi ah eder, inlerim. Mahmut Celalettin pek genç iken vefat etti, ah! Kuşkusuz kâinat yas tutsa yeridir. III û/^-* ûj^^Jjl /^^ p:>ta ^1 û/g* /j aS”î^J1 ûjj /j ûL«-;^^ ^J-Jjl ûJ-jl_*p Jjl olSl aJjIp ^l Ey Âdile âgâh ol dünyâ vü mâ-fîhâ nedir Lâzım olan ehl-i dile meyhânedir peymânedir Zîrâ bu dünyânın sonu bir şey degil virânedir Feryâd edendir andelîb sûzân olan pervânedir Pek genç iken etdi vefât Mahmûd Celâleddin âh Mâtem tutarsa kâ’inât şâyestedir bî-iştibâh âgâh : bilgili, haberli, uyanık mâ-fîhâ : öteki dünya, ahiret peymâne : büyük kadeh, şarap bardağı zîrâ : çünkü, şundan dolayı ki andelîb : bülbül sûzân : yakan, yakıcı; yanan, yanıcı Diliçi çeviri: Ey Adile! Dünya ve ahretin ne olduğundan haberdar ol. Gönül ehline lazım olan meyhane ve kadehtir. Bülbül feryat eder, pervane yanar. Çünkü bu dünyanın sonu, viraneden başka bir şey değildir. Mahmut Celalettin pek genç iken vefat etti, ah! Kuşkusuz kâinat yas tutsa yeridir. Okuduğunuz müseddes, Sultan Abdülaziz’in oğlu Mahmut Celalettin ()’in ölümü üzerine, halası Adile Sultan tarafından yazılmış bir mersiyedir. Mersiyeler, ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek, o kişinin iyi taraflarını anlatmak üzere yazılan lirik şiirlerdir. Bu tarz şiirlere halk edebiyatında ağıt, İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ise sagu denildiğini biliyorsunuz. Yani mersiye; sagu veya ağıtın divan şiirindeki biçimidir. Mersiyeler, feleğe sitem ve bu dünyanın geçici oluşunu vurgulayan bir giriş, kaybedilen yakının övgüsü ve onun kaybından doğan üzüntü ile ölenin mekânının cennet olmasını dileyen dua bölümünden oluşur. Mersiyelerde genellikle terkib-bent, terci-bent ve kaside gibi uzun nazım biçimleri tercih edilmekle birlikte murabba, muhammes, müseddes; gazel, mesnevi ve kıta şeklinde de mersiyeler yazılmıştır. Türk edebiyatında padişahlara, şehzadelere, vezirlere, devlet ileri gelenlerine, din ulularına, aile bireyleri ile arkadaşlara ve dostlara yazılmış mersiyelerin yanı sıra bazı evcil hayvanlara ve şehirlere yazılan mersiyeler vardır. Mersiye yazanla yazılan arasında hemen daima bir alaka mevcuttur. Mersiyelerin yazılışını belirleyen asıl etken ise gelenektir. Taşlıcalı Yahya’nın “Şehzade Mustafa Mersiyesi”, Bakî’nin “Kanuni Mersiyesi”, Şeyh Galip’in “Esrar Dede Mersiyesi” türün en güzel örneklerindendir. Kerbela konusunun işlendiği eserlere ise genel olarak maktel denir. Fuzulî’nin Hadikatüs-Süeda adlı eseriyle Kâzım Paşa’nın Kerbela Mersiyeleri en tanınmış maktellerdir (İsen ).

Özet

Divan edebiyatında kadın şairlerin konumunu açıklayabilmek, Divan edebiyatında kadın şair sayısı, erkeklere oranla oldukça azdır. Kadının bu durumu, yalnız edebiyat ve sanatta değil toplumsal hayatın öteki alanlarında da benzerlik göstermektedir. Eser vermiş olan kadın şairler, şiirlerinin üstün sanat özellikleriyle değil kadın olmaları dolayısıyla tezkirelerde yer alabilmişlerdir. İlk yüzyıllarda pek az olan kadın şair sayısında XIX. yüzyıla gelindiğinde artış olması dikkat çekmektedir. Bu ise Osmanlıda modernleşmeye paralel olarak, kadınların toplumsal hayatta daha fazla yer edinmeye başlamasıyla açıklanabilir. XIX. yüzyılda eser veren kadın şairlerin ortak özelliklerini değerlendirebilmek, Bu dönem kadın şairlerinin yetişme tarzları benzerlik göstermektedir. Tamamı, toplumun üst kesim ailelerine mensuptur ve aile içinde eğitim alma imkânı bulabilmişlerdir. Başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı Devleti’nin çeşitli kültür merkezlerinde yaşamışlardır. Birçoğu, şiir ve sanat etkinliklerine uygun ortamlar olan tarikat çevreleriyle ilişkilidir. Bu yüzyılın önde gelen kadın şairleri Leyla Hanım, Şeref Hanım ve Adile Sultandır. Üçü de divan sahibidir. Şiirlerinde dinî ve tasavvufi konuları yoğun olarak işlemişlerdir. Leyla ve Şeref Hanım, gazellerinde beşerî aşka daha çok yer vermiştir. Adile Sultan ise, ilahî aşka ağırlık vermesiyle onlardan ayrılmaktadır. Divan şiirinde bu döneme kadar pek az görülen gerçek hayattan sahneler ve kişisellik, üç şairde de belirgindir. Divanlarında yakın çevrelerinde gerçekleşen olay ve kişilerle ilgili çok sayıda manzumenin yer alması bu kişiselleş- menin bir göstergesidir. ESsm Leyla Hanım, Şeref Hanım ve Adile Sultanın edebî kişili liklerini tanıyabilmek, Bürokrat bir aileye mensup olan Leyla Hanım, dönemin meşhur şairlerinden İzzet Molla’nın yeğenidir. Şair olarak yetişmesinde dayısı (İzzet Molla) nın katkısı olmuştur. Yazdığı methiyeler sayesinde sarayla ilişki geliştirmiş, kendisine maaş bağlanmıştır. Serbest hayat tarzından dolayı eleştirilmiştir. Tam bir divan sahibi olarak neredeyse bütün nazım şekillerinde şiir söylemiştir. Gazellerinde rindane eda ve beşeri aşk belirgindir. Dinî içerikli şiirlerinde ise peygamber ve ehl-i beyt sevgisi, Mevlana hayranlığı ve Kerbela acısı dikkat çekmektedir. Çok sayıda nazire söylemiştir. Şeref Hanım: Şair bir babanın kızıdır. Divanında toplam manzume bulunmaktadır. Bunlar arasında gazelden sonra kıt’a nazım şekliyle yazdığı tarih manzumesi dikkat çekmektedir. Aile fertleriyle ilgili son derece sıradan konularda bile tarih manzumesi yazmıştır. Üslup ve içerik olarak Leyla Hanım’ı takip etmiştir. Gazellerinde geleneğe uyarak aşk ve sevgili konusunda yazmış, kasidelerinde dinî duygularının ifadesi olarak Mevlana ve ehl-i beyt sevgisini yoğun olarak dile getirmiştir. Sultan II. Mahmut’un kızı olan Adile Sultan, küçük yaşta annesiz kalmaktan başka, babasının ve birçok kardeşinin ölüm acısını yaşamış, kendisini tasavvufa vermiştir. Şiirlerinde de ağırlıklı olarak dinî ve tasav- vufi konuları işlemiştir. Divanındaki “Tahassürname” ve “İftirakname” başlıklı manzumelerinde hayatına ve kişiliğine yön veren olayları dile getirmektedir. Aruz- lu şiirlerinin yanında, hece vezniyle ilahiler de yazmıştır. Hayırsever kişiliğiyle bilinen Adile Sultan’ın bazı şiirleri bestelenmiştir. Kendimizi Sınayalım 1. Osmanlı kadın şairleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 1. Eski divan şairlerine nazireler yazarak gelenekten yararlanmışlardır. 2. Toplumun üst düzey ailelerinde yetişmişlerdir. 3. Divanlarında dinî ve tasavvufi konuları da işlemişlerdir.

1. Medrese eğitimi görmüşlerdir. 2. Büyük kültür merkezlerinde yaşamışlardır. 4. Kendisinden sonra yetişen kadın şairleri etkileyen XVIII. yüzyıl kadın divan şairi aşağıdakilerden hangisidir? 1. Mihrî Hatun 2. Hubbî Hatun 3. Fıtnat Hanım 4. Şeref Hanım 5. Adile Sultan 5. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı hanedanına mensup kadın şairlerdendir? 1. Fıtnat Hanım 2. Leyla Hanım 3. Şeref Hanım 4. Adile Sultan 5. Nakiye Hanım 6. Leyla Hanım ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 1. Dinî ve tasavvufi şiirler söylemiştir. 2. Gazellerinde ağırlıklı olarak beşerî aşkı işlemiştir. 3. Şair olarak yetişmesinde Keçecizade İzzet Mollanın etkisi vardır. 4. Şiirlerinde Mevlana ve ehl-i beyt sevgisine yer vermiştir. 5. Şair olan babasının etkisiyle şiir söylemiştir. 7. Yetişmesinde, XIX. yüzyılın divan şairlerinden Keçecizade İzzet Mollanın etkili olduğu kadın şair aşağıdakilerden hangisidir? 1. Leyla Hanım 2. Şeref Hanım 3. Adile Sultan 4. Fıtnat Hanım 5. Hazinedarzade Fıtnat Bu meydân-ı mahabbet içre bak ey saçları Leylâ Seninle mâcerâmız Kays u Ferhâd’ı unutdurdı 1. Leyla Hanım’ın yukarıdaki beytinde geçen Kays, hangi seçenekteki aşk kahramanın gerçek adıdır? 1. Hüsrev 2. Şirin 3. Mecnun 4. Vamık 5. Tahir 6. Şair bir babanın kızı olup, şiirlerinde Hz. Muhammet soyundan geldiğini söyleyen Mevlevi kadın şairimiz aşağıdaki- lerden hangisidir? 1. Nesiba 2. Fıtnat Hanım 3. Mahşah Hanım 4. Şeref Hanım 5. Nakiye Hanım

Tahammül güçse de derd-i rakîbe hâl-i düşvârı Sakın sû’-i edebdir yâre izhâr eylemek olmaz 1. Şeref Hanım’a ait yukarıdaki beyitte aşağıdakilerden hangisi söylenmemiştir? 1. Rakibin derdine katlanmak zordur. 2. Kötü durumu sevgiliye söylemek uygun değildir. 1. Sevgiliye rakibi şikâyet etmek doğru değildir. 2. Sevgilinin verdiği sıkıntıya tahammül etmek güçtür. 3. Rakipten duyulan rahatsızlık sevgiliye belli edilmemelidir. 1. Divanındaki “Tahassürname” ve “İftirakname” adlı şiirlerde hayatını etkileyen kişi ve olaylarla ilgili duygularını anlatan kadın şair aşağıdakilerden hangisidir? 1. Adile Sultan 2. Leyla Hanım 3. Şeref Hanım 4. Hubbî Hatun 5. Fıtnat Hanım Âdile inkâr eder elbet azâb-ı dûzahı Cennet olsa meskeni sensiz yine ikrârı güç 1. Adile Sultana ait yukarıdaki beytin içerdiği anlam aşağı- dakilerden hangisidir? 1. Şair, cehenneme gitmek istememektedir. 2. Şair, cennete gitmek istediğini belirtmektedir. 1. Şair, cehennem azabından korktuğunu dile getirmektedir. 2. Şair ,cenneti mesken tuttuğunu dile getirmektedir. 1. Şair, cennet bile olsa sevgili olmadan gitmek istememektedir.

Okuma Parçası Bir Avuç Kadınlar (I) Bir avuç kadındılar. İki elin parmaklarından belki biraz fazla. Şuara Tezkireleri’ne bakılırsa Divan edebiyatının kadın kanadı ancak onlardan soruldu. Garip ki adları vardı da şiirleri yoktu. Ne yapsındılar? Yaşamak kolay da yazmak öylesine zordu. Kimi Trabzonlu, kimi Amasyalı, çoğu İstanbullu. Bereketli topraklarda boy verdiler hasılı. Kimi bir şehzade sancağının gölgesinde, kimi payitahttaki kendisi de bir şair olan koca çınarın sayesinde. Öyle işte, ama mutlaka bir sayede. Kimi Fatih döneminin sanata ve sanatkâra bakışındaki o engin iklimde boy verebildi (Zeynep, Mihrî); kimi, Divan şiirinin bütün tarihçesi boyunca en mükemmel örneklerin verildiği on altıncı asır ihtişamında kadın şairleri tek başına temsil etti (Hubbî Hâtun). Gerçi aynı asırda Bakî’nin hatunu Tuti’den de şair olarak söz edildi ya, nasılsa, yüzlerce şiirle adını “sahife-i âlemde” sonsuz kılan Bakî’nin ikliminde, ondan geriye bir tek mısra kalabildi. Bu yüzden işte on altıncı asrı kadın şair olarak tek başına temsil eden Hubbî Hatun’un işi ne kadar zordu. Başta hükümdarın kendisi (Muhibbî) olmak üzere, Fuzulî, Bakî, Hayalî, Zâtî, Nev’î gibi muhteşem güneşlerle dolu bir semada Hubbî, her hâlde ancak kendi hacmi kadar ışık salabilen düşük kadirden bir yıldızcıktı. Kimi bir sadrazamın kızıydı, kimi bir şeyhülislamın. Kimi bir müderrisin, kimi bir valinin. Babası kadı, kazasker olanlar da vardı. Demek istediğim,

hemcinslerinin birçoğundan daha na- sipliydiler. Özel hocalar tutulabildi onlara, eğitimlerine özen gösterildi. Bazılarının bizatihi ilk hocaları babalarıydı. Kimi, babanın kız çocuk üzerindeki yansıması anlamına gelen ağabey tarafından yetiştirildi, eğitildiler. Ama bazen bu ışığın boyasıyla öyle bir boyandılar ki, söz gelimi Hamid’in kardeşi Mihrünnisa ne söylese ağabeyinin söylediklerinin rengindeydi. Hemen hepsi sosyal statü ve yaşam standardı itibariyle yüksek ailelere mensuptular. Lakin zaman zaman aralarından öylesine ters talihli birisi çıkıverdi ki Yaşar Nezihe gibi, fırtınalı bir gecede kadem bastı bu dünyaya, yoksulluğun ve sıkıntının fırtınalarından hiç kurtulamadı, öyle yaşadı öyle ölüp gitti. Belki en çok ondaki cevheri merak etmeli. Hiçbir çapalama, budama, bakım görmeden, harabeler arasında, kayalıklar üzerinde boy veren bir yabani çiçeğin usaresini. Çoğunlukla evlilikleri, şiir ve sanat faaliyetleri ile pek de iç açıcı bir temas içinde değildi. Bu mutsuz çoğunluk, bir şiiri var oldukları için mi mutsuz oldular, mutsuz oldukları için mi bir şiirleri var oldu, her zaman için tartışılabilir (belki tartışmaya gerek bile yoktur), ama şiir öyle anlaşılıyor ki onlar için hem bir sebep hem bir neticeydi. Hem öyle bir netice ki kimi Amasyalı Mihrî gibi, Hammer’den gelecek “Osmanlı Saphosu” yaftalamasındaki, ilk bakışta büyüleyici ama bir başka bakışta incitici imaları göğüsleyebilecek kadar kendi başına buyruk, hiç evlenmeden yaşadı. Biraz da başına bela güzellik şöhretinin himayesi ve tehdidi altında, masum aşk dedikodularına karıştı adı. Kimi daha ilk geceden kabalığına dayanamayacağını anladığı bir adamın ikliminden munis ve müşfik baba evine gerisin geri dönüverdi (Leyla) ve hakkında çıkan dedikoduları, Sağ olsun ehibba da ne derlerse desinler, mısraıyla karşılayacak aşkınlığa ulaştı kimi. Kimi sürdürdü, kimi bitirdi. Kimi kendisini mutlu edemeyen bir adamdan ayrıldıktan yıllar sonra, ölümü haberi üzerine, sağlığında kendisini ber-murad edemeyen o âdem için o kadar çok ağlayıp öylesine yas tuttu ki (Mihrünnisa)! Ama kimi de kendisini ber-murad edemeyen o âdemi, ölüm döşeğindeki bütün yalvarmalarına rağmen, affetmeye yanaşmadı (Yaşar Nezihe). Kadın fıtrati mi, ben de bilmem ne demeli? Ama bütün sorunlarıyla ve bütün sorunlarına rağmen vardılar. Öyle olmasaydı, bütün kıymetlerini gözden geçiren II. Meşrutiyet dönemi Osmanlı aydınının, Türkçüsünden İslamcısına, Osmanlıcısından Batıcısına, hepsinin, üzerinde birleştiği en büyük ortak payda “kadına dair” olur muydu? Hepsinin programında, aralarında reçete ve yöntem farkı bulunsa da kadın ve kadınının durumunun iyileştirilmesine dair hem de “babayiğit” bir madde mutlaka bulunur muydu? Bunun anlamı, çözüm öneriliyorsa problem de var, demek değil miydi? Ve yine bunun anlamı, o kadınların yanında omuzdaşları erkekler de vardı; babaları, kardeşleri, kocaları, meslektaşları; böyle demek değil miydi? Büyük büyük annelerimizdiler. Bir avuç güzel kadındılar. İki elin parmaklarından biraz fazla. Ya bir şehzade sancağı, ya payitahtta bir koca çınar. Hep gölgede kaldılar. (Nazan Bekiroğlu, Mavi Lâle Yitik Lâle, İyi Adam Yayınları, İstanbul, , ) Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. d Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeniden göz den geçiriniz. 1. c Yanıtınız yanlış ise “Giriş” konusunu yeniden göz

den geçiriniz. 1. d Yanıtınız yanlış ise “Adile Sultan” konusunu yeniden gözden geçiriniz. 1. e Yanıtınız yanlış ise “Leyla Hanım” konusunu yeni den gözden geçiriniz. 1. 2. 3. 4. 5.

a Yanıtınız yanlış ise “Leyla Hanım” konusunu yeniden gözden geçiriniz. a Yanıtınız yanlış ise “Örnek 1 (Gazel)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. d Yanıtınız yanlış ise “Şeref Hanım” konusunu yeniden gözden geçiriniz. d Yanıtınız yanlış ise “Örnek 3 (Gazel)” konusunu yeniden gözden geçiriniz. e Yanıtınız yanlış ise “Adile Sultan” konusunu yeniden

gözden geçiriniz. 1. a Yanıtınız yanlış ise “Örnek 5 (Gazel)” konusunu ye niden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Kadın şairlerin sayısının bu yüzyılda artması toplumsal hayatın öteki alanlarında gerçekleşen değişimden bağımsız düşünülemez. Osmanlı dünyasında askerî, siyasal ve ekonomik değişim ve dönüşüm hareketleri Avrupa etkisiyle XIX. yüzyılda hız kazanmıştır. Buna paralel olarak kadın da Avrupa’da olduğu gibi sosyal hayatta hak ettiği konumu kazanmak üzere birey olarak hayatın çeşitli alanlarında varlığını hissettirmeye başlamıştır. Osmanlı toplumunun eğitimli üst düzey kesimlerine mensup kız çocukları, aile içinde okuma yazma, dinî bilgiler ve ardından şiir ve edebiyat alanında eğitim alma imkânına sahip olmuşlar, kültür ve sanat muhitlerinde kabul görmüşlerdir. Sıra Sizde 2 Divan şiiri, kalıplaşmış mazmun ve istiareleri kullanmayı zorunlu kılan bir şiirdir. Şair olarak kabul görmek bu kurallar çerçevesinde kalmakla mümkündür. Kadın şairler de mevcut olan aynı imgeleri kullandıkları için erkek şairlerin söylemine yaklaşmışlardır. Sıra Sizde 3 Felek, dert ve eziyetle ömür tanemi çürüttü, vücudumu yaralayıp gam değirmeninde öğüttü. Ey saçları siyah olan sevgili! Bu aşk meydanına bak, seninle olan maceramız Kays (Mecnun) ve Ferhat’ı unutturdu. Ey ay (yüzlü sevgili), gam karanlığında kâkülünün derdiyle sabaha kadar (anlatılan) efsanem hayli zamandır Mecnun’un ruhunu uyutmaktadır. Ey peri! Bir zamanlar yanıp yakıldığım demler (şimdi) nerede? Aşkının hevesi, tatlı canımdan usandırdı.

Ey saki, şimdi ölümsüzlük suyu bile olsa içmem. Çünkü ayrılığın, bana acı zehir yutturdu. O güzel goncanın dikenle birlikte olduğunu işittim. Sabah rüzgârı bu sözle kanımı kuruttu. Üstadımız Leyla’nın ruhu şad olsun; çünkü bize ezelden beri alfabeden önce aşk kitabını okuttu. Sıra Sizde 4 Sevgilinin huzurunda yabancılarla (rakiplerle) kavga edilmez; gülün karşısında bülbüle dikenden şikâyet edilmez. Rakibin derdine katlanmak güç olsa da, bu zor durumu sevgiliye belli etmek edepsizliktir, sakın! Sevmekte amaç, canı sevgilinin dergâhına feda etmektir; perişan gönüllü aşığın sıkıntıdan ağlaması yakışık almaz. Ey gözümün ışığı (olan sevgili)! Gönlümde bir iki yara var ki açıldı, göz göz oldu, tedavi etmek mümkün değil. Aşk âleminin nice gizli yanları var ama bu sırları değil yabancıya, sevgiliye bile bildirmek uygun düşmez. Ey Şeref! Melâlimi, ümitsizliğimden ve gözyaşımdan anla, bana sorma; gönülde tükenmez macera var, (anlatmam için) ısrar etme. Yararlanılan Kaynaklar Arslan, M. (). Şeref Hanım Divanı. İstanbul: Kitabevi Yayınları. Arslan, M. (). Leyla Hanım Divanı. İstanbul: Kitabevi Yayınları. Bekiroğlu, Nazan (). “Osmanlıda Kadın Şairler”. Osmanlı. (Editör: Güler Eren), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, C. 9, s İsen, Mustafa (). Acıyı Bal Eylemek Türk Edebiyatında Mersiye. Ankara: Akçağ Yayınları. Özdemir, H. (). Adile Sultan Divanı. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Sılay, K. (). “Erkeğin Ağzıyla Söylenen Gazel: Osmanlı Kadın Şairler ve Ataerkilliğin Gücü”. Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları. (Editör: Madeline C. Zilfi) İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları. Toska, Z. (). “Divan Şiirinde Kadın Şairlerin Sesi”. Türk Edebiyatı Tarihi, (Editör: Talat Halman vd.). İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, funduszeue.info, s Başvurulabilecek Kaynaklar İspirli, Serhan Alkan (). Kadın Divan Şairleri ve Geleneğin Uzantısı. Erzurum: Salkımsöğüt Yayınları. Sezer, Sennur (). Türk Safo’su Mihrî Hatun. İstanbul: AD Yayıncılık.

XIX. YÜZYIL TÜRK EDEBİYATI

Bu üniteyi tamamladıktan sonra; XIX. yüzyıl mesnevilerini tanıyabilecek, Mesnevi geleneğindeki değişimi açıklayabilecek, Keçecizade izzet Molla ve Yenişehirli Avnî Bey’in mesnevilerini tanıyabilecek, XIX. yüzyıl mesnevilerinde Hüsn ü Aşk’ın etkisini değerlendirebileceksiniz. Anahtar Kavramlar Mesnevi • Yenişehirli Avnî XIX. yüzyıl • Ateşgede Keçecizade izzet Molla • Bayburtlu Zihnî Mihnetkeşan • Sergüzeştname Gülşen-i Aşk İçindekiler

  

GİRİŞ KEÇECİZADE İZZET MOLLA VE MESNEVİLERİ YENİŞEHİRLİ AVNÎ VE ATEŞGEDE

GİRİŞ Klasik şiirin dört başı mamur bir edebî gelenek hâline geliş süreci, her ne kadar gazel merkezli bir dikkati zorunlu kılsa da asırlara yayılmış bu uzun serüvende mesnevi nazım şeklinin özel bir yeri vardır. XIV-XV. yüzyıllarda bolca yazılmış ve okunmuş dinî-mistik mesneviler,

Türkçenin aruza uyum çabasını güçlü bir biçimde desteklerken, sonraki dönemlerde yazılan ve lirizm bakımından Fars edebiyatındaki benzerlerini aratmayan örnekler, tüm divanları kuşatacak “klasik estetik” anlayışının inşasında pay sahibi olmuşlardır. Rahat, gösterişsiz ve samimi üslupları sayesinde güçlü sanatkârlar sınıfına dâhil olan kimi mesnevi şairleri, bir yandan klasik kültürle halk irfanını buluşturmuş, diğer yandan da gördükleri geniş kabulle halk anlatılarını besleyen önemli metinlere imza atmışlardır. Sosyal ve kültürel hayatın ciddi değişim sancılarına sahne olan XVIII. yüzyıl, mesnevi geleneği için de farklılıkların değer bulduğu bir asra ev sahipliği yapar. Öyle ki çift kahramanlı klasik aşk öykülerinin gördüğü ilgi, özgün kurguları ve mahallî-realist ayrıntılarıyla dikkat çeken eserlere kaymış durumdadır. Mesnevi geleneği için “gecikmiş bir milat” kabul edilebilecek olan Hüsn ü Aşk ise son mesnevi çağının sakinlerini güçlü ve romantik bir gün batımı kızıllığıyla baş başa bırakır. Nitekim XIX. yüzyılda yazılan mesnevilerin başlıca temaları alegori ve aşktır. Bunun yanısıra dinî, siyasi ve tarihî konularda mesneviler yazılmıştır. Bu yüzyılda yazılmış bazı mesneviler, gözleme dayalı gerçek sahneler içermesi sebebiyle önceki yüzyıl mesnevilerinden ayrılır. XIX. yüzyıldaki mesnevi sayısı, diğer yüzyıllara göre daha azdır. Bunun başlıca sebebi, Osmanlı modernleşmesinin Tanzimatla birlikte ivme kazanarak kültür ve sanat hayatını da Batı estetiğine göre biçimlendirmesidir. Anlatmaya dayalı geleneksel türler, yerini yavaş yavaş romana bırakmıştır. Mesnevi geleneğini sürdüren şairler bile yeni arayışlara girmişlerdir. Çoğu XIX. yüzyılın ilk yarısında yazılmış olan mesneviler içeriklerine göre şöyle sınıflandırılabilir: Temsilî (alegorik) mesneviler: Ateşgede (Yenişehirli Avnî), Gülşen-i Aşk (Keçecizade İzzet Molla). Âşıkane mesneviler: Yusuf u Züleyha (Mehmet İzzet Paşa), Naz u Niyaz (Keçecizade İzzet Molla). Dinî mesneviler: Mevlid (İrşadî Baba), Mevlid (Selamî). Siyasi hiciv içeren mesneviler: Mihnetkeşan (Keçecizade İzzet Molla), Sergüzeştname (Bayburtlu Zihnî). Tarihî mesneviler: Zafername (Hayrî), Manzume-i Sivastopol (Rızayî). İşret hayatıyla ilgili mesneviler: Sakiname (Antepli Aynî). Yukarıdaki mesnevilerden bazıları tamamlanmamıştır bile. Geleneksel mesnevi konuları eski itibarını kaybetmiştir. Mehmet İzzet Paşa’nın Yusuf u Züleyha’sı, geleneğin etkisiyle yazılmış aşk mesnevilerinin son örnekleri arasındadır. Naz u Niyaz, Keçecizade İzzet Molla’nın tamamlayamadan vefat ettiği yarım kalmış bir mesnevisidir. İrşadî Baba ve Selamî’nin Mevlidleri, Hz. Peygamber’in doğumunu anlatan dinî mesnevilerdir. Keçeciza- de İzzet Molla’nın Mihnetkeşanı ve Bayburtlu Zihnî’nin Sergüzeştname’si ise bozulan siyasi otorite ve taşra yapısını mizahi bir dille eleştiren siyasi hiciv niteliğindeki eserlerdir. 1. yüzyılın sonunda Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk ile mesnevi geleneğine kazandırdığı itibar XIX. yüzyıl şairlerini etkilemiştir. İzzet Molla’nın Gülşen-i Aşk’ında ve Yenişehirli Avnî’nin Ateşgede’sinde Hüsn ü Aşk etkisi belirgin bir biçimde hissedilir. Hüsn ü Aşk’ın yenilik vurgusu kadar, orijinal hayalleri de takipçilerine cazip gelmiştir. Modern Türk şairlerinin de ilgisini çeken “ateş” imajı, Yenişehirli Avnî’nin Ateşgede mesnevisini baştan sona kaplamıştır. Mesnevi geleneği içinde ilk defa Hüsn ü Aşk’ta kullanılan “tardiye” nazım şekli, Keçecizade İzzet Molla’nın Gülşen-i Aşk’ında da görülür.

KEÇECİZADE İZZET MOLLA VE MESNEVİLERİ Keçecizade İzzet Molla, ’da İstanbul’da doğdu. Aslen Konyalı bir aileye mensuptur. Tanzimat döneminin ünlü sadrazamı Keçecizade Fuat Paşa’nın babasıdır. II. Mahmut döneminde sarayla yakın ilişkiler kurmuş, dönemin önemli ismi Halet Efendi’nin gözdeleri arasında yer almıştır. ’de Keşan ve ’da Sivas olmak üzere iki kez sürgüne gönderilmiştir. Sivas’ta sürgündeyken vefat etmiştir (). Keçecizade İzzet Molla’nın Divan-ı Bahar-ı Efkâr adlı bir divanı, Divan-ı Hazan-ı Âsar adlı bir de divançesi vardır. Divanlara özel adlar vermenin yaygınlaştığı dönemde İzzet Molla iki divan tertip ederek genel eğilime uygun davranmıştır. Şairin Bahar-ı Efkâr ve Hazan-ı Âsarına bakıldığında, geniş hayalli, ince fikirli, kökleri gelenekte olan bir birikimin şiir potasında eritilmiş belirtileri hemen sezilir. Bunların dışında Mihnetkeşan, Gülşen-i Aşk ve yarım kalmış Naz u Niyaz adlı üç mesnevi yazmıştır. Mihnetkeşan: Keçecizade İzzet Molla’nın, ’te Keşan’a sürgün edilme hikâyesini mizahi bir dille anlattığı, siyasi hiciv niteliğindeki mesnevisidir. Mihnetkeşan, İzzet Molla’nın yaklaşık bir yıllık Keşan sürgününü hikâye eder. Eser, tür itibarıyla bir sergü- zeştnamedir. Güncel detayları klasik kültür birikimiyle harmanlayan İzzet Molla, mesnevi boyunca metni hareketlendiren çok sayıda anlatım tekniğine başvurur. Dostluk kurduğu bir şairle yaptığı Farsça manzum yazışmaları, İstanbul’dan gelen mektupları, yerel tipleri, çıktığı kısa seyahatleri ve daha pek çok reel ayrıntıyı; göndermeler, alıntılar, diyaloglar, iç ses konuşmaları vb. anlatım teknikleriyle şiirleştirir. Klasik tahkiye geleneğini gerçek anlamda bir dönüşüme uğratan Mihnetkeşan, Anadolu Türk ediplerinin bir süre sonra tanışacağı Batı kaynaklı anlatı türlerine yapılmış ilk ciddi hazırlık kabul edilebilir. Mihnetkeşanda ’u başka şairlerden alıntı olmak üzere beyit ve 6 tahmis bendi bulunur. Eser aruzun, Şehname vezni diye bilinen fe‘ûlün fe‘ûlün fe‘ûlün fe‘ûl kalıbıyla yazılmıştır. Olay örgüsüne uygun olarak kaside, kıta, tahmis, rubai gibi farklı nazım şekilleriyle yazılmış mersiye, şitaiye ve kudumiyye gibi şiir örnekleriyle konuya akıcılık kazandırılmıştır. Bu yönüyle Mihnetkeşan, benzer mesnevilerde rastlanmayan ölçüde değişik nazım şekilleri içerir. Şair, İstanbul hasreti çektiği Keşan’da dertlerini biraz olsun unutabilmek için, yaşadığı olayları ana hatlarıyla kaleme alır. “Mihnet çekenler” anlamındaki Mihnetkeşan kelimesinin “Mihnet-i Keşan/Keşan mihneti” manasını da çağrıştıracak şekilde kurgulanışı, eserin adının bazen yanlış yazılmasına sebep olmuştur. Keşan’ı da anımsatmak amacıyla eserine “Mihnetkeşan” adını verdiği İzzet Molla’nın şu ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır: Diyâr-ı Keşândan verip çün nişân Keşan diyarını anlattığı için onun adı Mih Anın nâmı konmuşdı Mihnetkeşân netkeşan (mihnet çekenler) konmuştu. Mihnetkeşân-ı İzzet’i cem‘ eyledi Hüsâm Hüsam, İzzet’inMihnetkeşanını bir araya Tahrîr kıldı nüshasın evvel Vahîd-i dehr getirdi. Vahit de ilk nüshasını yazdı. Eser, alışılagelen mesnevi anlayışına uygun biçimde tasarlanmıştır. Başta; geleneğe uygun olarak münacat, naat, dört halife övgüsü yer alır. Bunları dönemin padişahı II. Mahmut’un övgüsü takip eder. Klasik mesnevi geleneğindeki gibi “Âgâz-ı Dâstân ve Şikâyet ez-Cihân (Hikâyenin Başlangıcı ve Dünyadan Şikâyet)” başlığıyla asıl hikâyeye geçilir. Şair, sürgüne gönderilme gerekçesini kısaca anlatır. “Ahvâl-i Menâzil” başlığı altında Keşan yolculuğu

sırasında gördüğü yerlerden bahseder. Topkapı’da başlayan yolculuk Kü- çükçekmece, Büyükçekmece, Bigados Köyü, Silivri, Türkmenli, Tekirdağ, İnecik, Kalivra Köyü üzerinden Keşan’da son bulur. Başından geçen bir dizi olaydan sonra İzzet Molla affedildiği haberini alır. Ergene’de başlayan geri dönüş yolculuğu, şairin Edirne, Havsa, Babaeski, Burgaz, Çorlu, Silivri, Küçükçekmece yolunu takip ederek Yenikapı’dan İstanbul’a girmesiyle son bulur. Şairin, Fakat bana azv etdiler töhmeti Suçu sadece bana yüklediler. İzzet’i Keşân-ber-keşân çekdiler İzzeti çekiştire çekiştire (keşan keşan) sürdüler Beyân eyledim sadme-i devleti Devletteki çöküntüyü dile getirdim. GurGarîbin bu mikdâr olur hıdmeti bette kalanın hizmeti ancak bu kadar olur. diyerek dile getirdiği üzere Mihnetkeşan, dönemin siyasi ve sosyal yapısına tutulmuş bir aynadır. Örnek 1 (Mihnetkeşan’dan) jl j jl£İ jp 4İji ^

Jjjfi ^Alj 4İ„jj ^l jjj l^J 4^Jj jl ^ALl (jS"^İlp ol* l£ ^aLI pj lJp jj (3^4^ (jS" ûJ 4* jl (JjjS" ^¿3 ^*iJl (Jj AjlijlS"" jJj! ûjp/* 4^Jjl A^^ (j^1 ûl^ıİls »j- ^Ajl ûAj

ûl^j j ojjjjl^l »Aı^S c-^j^ls û/^^ ûAiSALj ^AİlS JjAjj jj (^¿j^-s »aJj! JjAjJ jJ ^UjI ûjjj 4j!A^ »Asl^j j j-i^^^j AjjİA^ ^l »AjJ jl jJjjj ojjS a^SaiJ (Aİjİ jj-^ 4j 4j/^^ ö^"Jj (AJj! jj^ 4j A^UjJll^ jLj/j »aJj! 4jl^ jl^J (AJj! 4j^j jj ûAj 4i*3J i]j_j^_l^ 4j 4i*ij İjj* 4^-^j »A^jl^ jjİ^j pSA^ jJj Jj^ ûÜİj ^j/^^l û/j t^lJ^ »A^j ^jl^ 4^^lJ (AUJl^ ^rj:J ^ 4^Jj j^» aJjAs ^ ^jS* 4«Jj ji.^ jj^J jSlı^jl) j j l]jJj^^> ^AU^J_^l ^Jjl^ İjJ/jJ ^jj ^U^j^ oJ^U* oli* »jjAjİ oA^ 4^j^ l^S ^Aj! j^^l ^LjJ 4S* ^Aj! jjJj o/^ oJ p/^j jJ 4 j j . ^^ j

Ahmet Hamdi Tanpınar - Xıx. Asır Türk Edebiyatı Tarihi kitabı indir

DOWNLOAD

The Download

0Comment

Upload date

Ahmet Hamdi Tanpınar - Xıx. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Edebiyat

FILE TYPE: pdfFILE SIZE: 18 MB

Türk edebiyatı tarihlerinin hiçbir süre vazgeçilmeyecek olanı şüphesiz ki Ahmet Hamdi Tanpınar’ın On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’dir. Bundan sonra da ne kadar edebiyat tarihi yazılırsa yazılsın, Tanpınar’ın verdiği hukuklar kültürümüzdeki yerini koruyacak niteliktedir. Çünkü yazar sadece malzemeyi aktarmakla yetinmemiş, arasında yaşadığı ‘’devri anlamaya’’ ve anlatmaya çalışmıştır.

Uzun yüzyıl olarak nitelendirilen Türk modernleşmesinin, aslında doğası gereği, edebi metinler üzerinden bir okumasını yapan yazar, Türk düşünce tarihinin meselelerini de masaya yatırmaktadır. Bu çerçevede siyasi olaylara enlem olarak, gazetenin yükselişi, roman ve şiirin aldığı yeni formlar Tanpınar’a has bir üslupla metnin içerisine dahil edilmektedir.
gizle


Derleyici:   Prof. Dr. Abdullah Uçman
Yayın Tarihi
ISBN
Baskı Sayısı Baskı
Dil TÜRKÇE
Sayfa Sayısı
Cilt Tipi Karton Kapak
Kağıt Cinsi Kitap Kağıdı
Boyut x cm

<< PREVIOUSNEXT >>

Kitap Oku Zamanını Değerlendir 📚


#Ücretsiz Kitap okumak isteyen canı sıkılan arkadaşlarımız için #ekitaphavuzucom'da 50 Kategoride + üzerinde e-Kitap 📚 tamamen ücretsiz sağlanıyor. Dijital kütüphane topluluğumuza sende katıl ❤️
Tweeti Arkadaşlarınla Paylaş 🕊️ Premium Üyelik Kazan 🎉

Tweetle


Kendi Kütüphaneni Oluştur! 📖

Kitaplar Yandex üzerinden paylaşılıyor. Eğer kitap indiremiyorsanız büyük ihtimalle Yandex hesabınız yoktur. Öncelikle buraya tıklayarak hesabınızı oluşturun ve giriş yapın. Sitemizde yayınladığımız kitapları bir arada klasörleyerek saklamak ve kendinize özel kütüphanenizi oluşturmak isterseniz videomuzu izleyebilirsiniz. Videoya Git

SORUN BİLDİR Eğer kitabın linki içerisinde kitap çıkmıyor ise lütfen kitabı sorun bildir butonundan ekibimize bildiriniz.

Information! Sign up, make a remarkable comment(Minimum characters), download books without waiting 24 hours a day freely! Your comment will be published after the approval of the administrator, please comment on a book you read earlier.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası