dil devrimi kısaca / Dil Devrimi | Çfunduszeue.info - Türkçe ve Edebiyat Güncesi

Dil Devrimi Kısaca

dil devrimi kısaca

Neden Dil Devrimi? Mustafa Salih Oğuz (UNI M) Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Türk toplumu hızlı ve çok kapsamlı devrimler yaşamıştır. Bunların içinden belki de en önemlisi ve etkilisi dil devrimidir. Bu yazıda dil devriminin Osmanlı İmparatorluğu kültürünü geride bırakarak yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni bir kültür oluşturmak için yapıldığı savunulacaktır. Öncelikle kültürün tanımı yapılacak, kısaca Osmanlı medeniyetinden bahsederek bu devrimlerle değiştirilmek istenenin ne olduğu anlaşılmaya çalışılacaktır. Sonra da dilin önemine ile toplumlar üzerindeki etkisine değinilecektir. Ardından kısaca cumhuriyet inkılaplarının ortak özelliklerine bakılarak aslında benzer amaçlar güttükleri ve bir bütün oldukları vurgulanacak, bu amacın da kültür değişimi olduğu açıklanacaktır. Daha sonra dil devrimine odaklanılacak, ilk aşama olarak harf devriminin nasıl yapıldığından ve amaçlarından söz edilecek. İkinci aşama olarak ise dilde tasfiye hareketine bakılacak ve neden böyle bir tutum sergilendiği irdelenerek yapılananın ne denli doğru olduğu tartışılacak. Akabinde bu devrimin etkilerine bakılacak ve sonuçlarından yola çıkarak nedeninin ne olduğu bir kez daha teyit edilecektir. Sonuçlarının toplumdaki yansımaları tartışıldıktan sonra dil devrimi konusunda farklı iddialar değerlendirilecek, örneklerle ve tartışmalarla yanlış oldukları ortaya konulacaktır. Kültür ve Dil Kültür, Türk Dil Kurumu’na göre, tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerlerdir. Bu değerlere gelenek, yaşam tarzı, sanat, edebiyat, dil ve din örnek verilebilir. Buradan yola çıkılarak dil devrimi ile değiştirilmek istenenin ne olduğu daha rahat görülmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, doğu ve İslam medeniyetine ait bir kültüre sahiptir. Maddi ve manevi değerleri de zaman içinde o yönde şekillenmiştir. Osmanlı’nın son 1 dönemlerinde özellikle teknoloji ve bilim alanlarında geri kalmışlık başlayınca batıya doğru bir yönelme olmuştur ve yapılan ıslahatlarda batı örnek alınmaya başlanmıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile de ülke yönünü tamamen batıya çevirmiş, doğudan kalanları da silmeye çalışmıştır. Dil devrimi de buna yönelik en önemli adımlardandır. Dil, insanların konuşma, yazma ve düşünme aracıdır. İnsanlar konuştukları dil ile fikirler üretir, tartışır, kendini ifade eder ve düşünce alışverişi yaparlar. Bu alışveriş sadece iki kişi arasında değil iki kuşak arasında da olabilir. Eğer dil kesintiye uğrarsa insanların ve kuşakların birbirleriyle iletişimi ve fikir alışverişi kesintiye uğrar. Düşünmek için dile muhtacız. Eğer dil geçmişten devralınan bir yapı olmasaydı, bizden öncekilerin yaptıklarından habersiz hayata sıfırdan başlamak zorunda kalacaktık. İnsan hafızadır. Onu kaybettiğinde sadece bedendir. Bir milletin hafızası dildir, onun kaybı kitleleri ruhundan yoksun hale getirir. Kelimelerin değişmesi düşüncemizi etkilemekle kalmaz, toplum hayatını da etkiler. (Doğan, , s). Ancak batılılaşma yolunda bazı olumsuzluklar göze alınarak dil devrimi gerçekleştirilmiştir. Dil, bütün halk tarafından kullanıldığından dile yönelik bir değişiklik bütün toplumda büyük yankı bulur. “Dilde yenilik herkesi rahatsız ve tedirgin eder. Zevkler isyan eder. Alışkanlıklar dayatır. Kanaatler bir türlü uzlaşamaz. Bu hal, işleri yüzünden görenlere ‘anarşi’ korkusu verir (Atay, , s). Böyle bir durumda, toplumda kendini ifade edememekten kaynaklı bilinçli veya bilinçsiz genel bir huzursuzluk oluşur. Cumhuriyet İnkılaplarının Ortak Noktası Eğer cumhuriyet dönemi inkılaplarına bakarsak çoğunun ortak bir amaç güttüğünü görürüz. O da Türkiye Cumhuriyeti’ni doğu ve İslam kültürü tesirinden çıkararak batı kültürü etkisine sokmak, Osmanlı kültürünü geride bırakarak, Türkiye’de yeni bir kültür oluşturmaktır. Öyle ki inkılaplardan sonra Osmanlı kültürüne göre yaşayanlar, Türkiye 2 Cumhuriyetinde gerici olarak anılacaklardır. İnkılapları tek tek ele aldığımızda kıyafette değişiklik; takvim, saat ve ölçülerde değişiklik, şapka kanunu, saltanat ve hilafetin kaldırılması; medrese, tekke ve zaviyelerin kapatılması vb. devrimler bize göstermektedir ki her birisi bir bütünün parçalarıdır ve bir bütün halinde bu devrimlerin bir milleti yeniden şekillendirmeye yönelik olduğu rahatça görülmektedir. Osmanlı kültürünü, dinlenilen müziklere kadar yeniden düzenlemeye çalışan devrimlerin dil gibi toplumun geçmiş ile bağını kuvvetlendiren bir şeyi atlaması mümkün olamazdı. 1 Kasım ’de harf devrimi ile birlikte dil devrimine bir başlangıç yapıldı. Bizzat bu devrimlerde rol oynamış şahıslardan Falih Rıfkı Atay (), Çankaya adlı eserinde “Atatürk inkılaplarının en çok rahatsız edeni yeni yazıdır, çilesine katlanabilmek için fedakârlığın şerefini benimsemek lazımdı” (s) demektedir. Bu da gösterir ki en köklü değişimi dolayısıyla da en sancılı değişimi yapan dil devrimidir. Harf Devrimi Dil devrimi iki ana başlıkta ele alınabilir. İlki harf inkılabı, diğeri ise dilde tasfiye hareketleridir. Osmanlıca Arap harfleri ile yazılırdı. Çünkü “Batı’da kök dil addedilen İncil’in yazımında kullanılan Latince esas alınırken, Osmanlılar ise Kur’an dili Arapçayı esas aldılar. Bu bir medeniyet tercihiydi” (Doğan, , s58). Fakat harf inkılabı ile Osmanlı’da kullanılan Arap harflerinin yerine Türkiye’de Latin harfleri kullanılmaya başlanmıştır. Bir nevi medeniyet tercihi değiştirilmiştir. Alfabe değişimi, başta Atatürk olmak üzere dönemin aydın ve edebiyatçılarından oluşan bir kurul tarafından yapılmıştır Latince harfler bu kurul tarafından incelenmiş ve Arapça harflere karşılıkları bulunmaya çalışılmıştır. Bu grup tarafından belirlenen harfler resmi olarak kabul edildikten sonra bütün halkın buna uyması zorunlu tutulmuştur. O dönemde okuma yazma oranı %10 civarındadır ancak alfabenin değişmesi ile dünyada neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir şekilde, yy’da koca bir milletin okur-yazar oranı bir anda %0’a inmiştir. Aydınlar, âlimler, öğretmenler, devlet adamları, memurlar uzun süre önce öğrendikleri, benimsedikleri ve kullandıkları alfabe 3 kullanımdan kalkınca işlerini yapamaz olmuşlardır. Sıfırdan başka bir alfabeye, hatta yazma yönü dahi değişik bir alfabeye alışmak ve kullanmak önceden okuma-yazmayı bilenler için zor bir durumdur. Bu durumu İsmet İnönü(), Hatıralar kitabında şöyle anlatıyor: Bunca zaman önce, çocuklukta öğrendiğim harflerin şurası burası benzemez, yine söker, okurum. Sonradan öğrenilen harfle bunu sökmeye imkân yoktur. Hiç eski yazı bilmeyen insanların yazılarını ben okuyamıyorum. Hâlbuki eski yazılardan okuyamayacağım yazı yoktur. En aciz adamın en karışık yazdığını mutlaka söker, çıkarırdım. Bilhassa yetişmiş insanların yazı ile münasebetlerinin bozulacağından ve cemiyette kültür hayatının kötürüm olacağından endişeliyim. (s) Buradan çıkarılabilecek iki sonuç vardır. İlki Osmanlı yazısının okunması güç olduğu yönündeki görüşlerin asılsız olduğudur. Zira İsmet İnönü de Latin alfabesini karışık bulduğunu belirtmiştir. İkinci sonuç ise İnönü’nün de belirttiği üzere batılılaşma uğruna bir neslin yetişmiş, üst tabakasının heba edilmiş olduğudur. İnkılabın ardından eski yazının ve eski yazı ile yazılan eserlerin de yasaklanmasıyla yüzyıllardır süre gelen edebi birikim ve bilgi birikimine erişim engellenmiştir. Burada düşünülmesi gereken nokta neden böyle bir yol izlendiğidir. Eski yazı ile yazılan eserler yasaklanarak şüphesiz inkılabın sürekliliği sağlanmak istenmiştir ama bunun ardındaki önemli gerekçelerden başka birisi de yeni neslin eski ile ilişkisini kesmektir. Böylece Türkiye’de yetişen yeni nesiller, eski kültür, yaşayış ve tarih hakkında kendilerine devlet tarafından sağlanandan başka bilgi edinemeyeceklerdir. Her siyasi ve toplumsal alt üst oluşum ardından gelen siyasi oluşum hamlesi, kendisi ile geçmiş arasına bir sınır çizgisi çekmek istemiştir. Bağrından kopup geldiği “eski” ile kendisi arasındaki farklılıklara vurgu yapmak için tarihin yeniden tanzimi kaçınılmazdır. Böylelikle o ayrışma sürecini yaşayanlar ikna olmasalar bile, resmi 4 ideolojinin rahlesinden geçecek ikinci, üçüncü ve daha sonraki kuşaklar için kurucu bir “mit” yaratılmış olur. (Türkeş, , s). Artık her yeni nesil, inkılapları sevmiş ve Cumhuriyet döneminde yazılan tarihi benimsemiş olacaktır. Böylece rejim ve yeniliklerin garantiye alınacağı düşünülmüştür. Dilde Tasfiye Hareketleri Harf devriminin yanı sıra dilde tasfiye hareketleri de Türkçenin değişiminde çok büyük bir etkiye sahiptir. Osmanlı imparatorluk olduğundan dolayı içinde birçok millet barındırmaktaydı ve birçok komşusu vardır. Doğal olarak bütün bu milletler ile etkileşim içerisindeydi ve dili de ona göre şekillenmiştir. Çok milletli bir yapısı olduğundan dolayı Osmanlı’nın yıkılışı milliyetçiliğin yayıldığı dönemlere denk gelmektedir. Artık her millet kendi ülkesine sahip olmak, kendi içinde yaşamak istemiştir. Milletler, aralarındaki çizgileri daha da kalınlaştırarak kendilerini tanımlamışlar, diğerlerinden farklılıklarını belirginleştirmek istemişlerdir. Türkiye’de farklı kültürlerin harmanlandığı bir dil zenginlik olarak değil bir külfet olarak görülmüştür. Bunun ve milliyetçiliğin de etkisi ile dil devrimi sırasında Arap ve Fars kültüründen ayrılmak, Türklere özgü bir Öz Türkçe dil yaratmak istenmiştir. Ama bu tasfiye hareketlerinin sebeplerden sadece birisidir. Çünkü yapılmak istenene daha yakından bakıldığında dilde sadeleşme hareketinden etkilenen dillerin genelde Arapça ve Farsça kökenli olanlar olduğunu görüyoruz. Fransızca veya İngilizce kökenli kelimeler için o kadar titiz bir eleme çalışması yoktur. Bunun sebebi ise Arap ve Fars kültürünün, Cumhuriyetin kurtulmak istediği İslam ve Doğu medeniyetini temsil etmesidir. “Dil devriminin amaçlarından biri gelenek ile bağları koparmak olduğundan özleştirme hareketinin hedefinde sadece Arapça ve Farsça kelimeler vardı. Batılı dillerden dilimize geçen kelimelere, Türkçede karşılıkları olduğu halde müdahale edilmedi” (Okay, , s). O sırada Türk toplumunda kullanılan kelimelerdense bin yıl önceki Türk toplumlarında kullanıldığı düşünülen kelimeler tercih edilmiş, adına da Öz Türkçe kelimeler denmiştir. 5 Lakin bu tutum çok sağlıklı değildi ve bunu anlamak uzun sürmedi. Bu durumu özetleyen olayı Falih Rıfkı Atay (), Çankaya’da şöyle anlatıyor: “Bir akşam Atatürk, sofra bittikten sonra, benim, yanı başındaki iskemleye oturmamı emretti. “Dili bir çıkmaza saplamışızdır”, dedi” (s). Daha sonra bu çıkmazdan çıkabilmek için Arapça ve Farsça kökenli bütün kelimelerin dilden atılmaya çalışılmasının yanlış olduğu kabul edilmiştir. Zaten bu kelimelerin çoğu, zaman içinde Türkçeleşmiş kelimelerdir. Bir kısım kelimeler Türkçede kullanılmaya devam etse bile bir kısım kelimeler yine de atılarak yerlerine yeni Öz Türkçe kelimeler kullanıma alınmıştır. Doğan (), Şemseddin Sami’nin yy başında yayınlanan Kamus-ı Türki adlı el sözlüğünde takriben 30 bin kelime olduğunu, Dil Kurumu’nun ilk genel Türkçe sözlük ’ündeki kelime sayısının ise 15 bin olduğunu söylüyor. Başka bir örnekte ise Redhouse’un ’da Türkçe Sözlük’ten 55 yıl önce yayınlanan A Turkish and English Lexion adlı sözlüğünde 90 bin madde başı, 30 bin metin içi kelime olduğunu söylüyor. ’de hazırlanmaya başlanan ve ’de basılan Redhouse sözlüğünün ilkinden 60 yıl sonra çıkmış olmasına rağmen ilki kadar geniş olmadığını belirtiyor (s,61). Bu da bize gösterir ki Türkçe tasfiye sürecinde sürekli kan kaybetmiştir ve gücü zayıflamıştır. Çok eskide değil ’lerde yazılan bir romanda günümüz insanları tarafından anlaşılamayan kelimeler ve hatta cümleler olabilmektedir. Bu da demek oluyor ki iki kuşak önce konuşulmakta olan dil bu gün konuşulmamakta, Türkçe sürekli sadeleşmeye devam etmektedir. Dil Devriminin Etkileri Dil devriminin sonuçlarının Türk toplumu üzerinde birçok etkisi vardır. Bu sonuçlardan tesiri hala sürenler de bulunmaktadır, ilk Cumhuriyet kuşağının atlattıkları da. Bunlardan birisi dil devrimi yeni yapıldığı dönemde insanların çektiği konuşma ve yazmada yaşanan zorluktur. Yazma konusundaki zorluk alışkanlıklardan gelmektedir. Harf devrimi ile eski okur-yazarlar alfabeyi yeni öğrenenlere göre daha da zorlanıyorlardı. Eğer devrimin amacı düşünülürse bu, devlet tarafından bir dezavantaj olarak görülmüyordur. Çünkü eski 6 kültürle yetişmiş âlimler değil, Cumhuriyet’in kendi kaynakları ile yetişmiş yeni aydınlar isteniyordu. Bütün zorluk bizim nesiller içindi. Eski yazı ile yetişmiştik. Her Türkçe kelime, bizim için, bir resimdi. Onu heceleyerek değil, görerek okuyorduk. Bizler, bu resmi kaybedip, yerine her kelimenin yeni bir resmini koymak gibi, belki ömrümüzün sonuna kadar başaramayacağımız nankör bir külfet karşısında idik. Okuyorduk, heceleyecektik. Ama bütün okur-yazarlar milletin yüzde beşi ile onu arasında idik… Yazı inkılabı yapılacaksa tam zamanı idi. Milletin yüzde beşi ile onu arasındaki bir azlık, gelecek nesiller hesabına bir fedakârlık yapacaktık. (Atay, , s). Yazının yansıra konuşmada da sıkıntılar yaşanıyordu. Bu duruma bizzat Atatürk’te maruz kalmıştır. “Atatürk bir gün: ‘İsmet Paşa’yı gördüm. Konuşamıyoruz, dilsiz kaldık, bu kadar çalıştık, küçük bir kılavuz çıkardık, diyor’, dedi (Atay, , s). Öz Türkçe oluşturmaya çalışmaktaki uğraşlarından dolayı kendileri de aslında kullanmadığı ve beki yeni öğrendikleri kelimeleri kullanmaya çalışmışlardır. Atatürk’ün İsveç prensine yaptığı konuşmadan çok kısa bir kesit bunun bir kanıtıdır: “…Genlik, baysal içinde erk sürmenin gücü işte bundadır…” Onlar da devrimin böyle tabana yayılıp kalıcı olamayacağını anladıklarında Öz Türkçe sevdasından biraz olsun vazgeçmişler ya da kelimelere Güneş Dil Teorisi gibi kılıflar bularak Türkçe olduğuna kendilerini inandırmışlardır. Devrimin bir diğer etkisi ise kelime sayısındaki azalma, dolayısı ile dilin fakirleşmesidir. Önce de bahsedildiği gibi Arapça ve Farsça kökenli kelimeler doğu ve İslam medeniyetine ait olduklarından dilden atılmışlardır. Bu nedenle dilde insanların kendisini ve fikirlerini ifade edebilmeleri için kullanabilecekleri kelime sayısı azalmıştır. “Sonradan icat edilen sentetik Türkçe, zihnin işleyişimizi sekteye uğratarak düşünme yeteneğimizi, akıl yürütme gücümüzü zayıflattı. Sonuçta derinliksiz, ifade imkânları fevkalade kısıtlı bir dile mahkûm edildik” (Doğan, , s). Kendisini ifade etmekte güçlük çeken toplum bunu 7 fark edemese de sürekli bir sıkıntı içindedir. Düşünceleri de diğer dillerde ki kadar derinlik kazanamaz çünkü başka bir dilde birçok farklı anlama gelen kelimeleri Türkçe bir kelime ile karşılar ve doğal olarak her bir anlamı yansıtamaz. Mesela Türkçedeki “tartışma” kelimesini ele alalım. İngilizcede buna karşılık “dispute”, “debate”, “discussion”, “argument”, “controversion” gibi aralarında birçok nüans farkı bulunan farklı kelime vardır. Dil devriminin bir diğer sonucu ise Türk toplumunun köklerinden kopartılması, eskinin unutulmaya yüz tutması olmuştur. Osmanlıcanın yasaklanması ile eski metinlerin okunması engellenmiştir ve bundan dolayı yeni nesiller eskiden atalarının ne düşündüklerini, nasıl düşündüklerini bilememişlerdir. “Harfleri değiştirerek zihnimizden geçmişi sildik, geleceğimizi ise kelimeleri yasaklayarak tehdit ettik. Edebiyatımıza, düşüncemize, muhayyilemize sınır çektik” (Doğan, , s). Burada dikkat edilirse, bu durumun kasıtlı yaratıldığı fark edilir. Buda bize dil devriminin amaçlarından birisinin aslında Türk toplumunu atasından koparmak olduğunu gösterir. Zira artık ata, kendileri ile aynı dönemde yaşayan Atatürk’tür. Aynı zamanda harflerin değiştirilmesi ile Türk insanı Kur’an’ı da anlayamamaya ve okuyamamaya başlamıştır. Buraya dikkatlice bakıldığında aslında devrimin amaçlarından başka birisinin de Türk toplumunu İslam’dan uzaklaştırmak ve din ile bağını zayıflatmak olduğu görülebilmektedir. Son olarak da günümüzde hala süren toplumdaki yalnızlık duygusu dil devriminin uzun süreli bir etkisidir. Devrimler Türkiye’yi doğu ve İslam medeniyetinden uzaklaştırmıştır ve batı medeniyetine yaklaştırmaya çalışmıştır. Doğudan uzaklaşma konusunda başarı yakalanmış fakat Batı, Türkiye’yi hiçbir zaman gerçek anlamda bir batılı olarak görmemiştir. Bunun en güzel örneği Hutington’un () Medeniyetler Çatışması tezinde karşımıza çıkmaktadır. Huntington dünyadaki medeniyetleri tanımlarken Avrupa ve Amerika’yı batı medeniyeti, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı da İslam medeniyeti olarak yorumlamıştır. Bu iki medeniyetin tam ortasında kalan Türkiye ise yalnız devletler kategorisine dâhil edilmiştir. Bu 8 yalnızlık topluma da yansımaktadır. Toplum, aidiyet duygusu olmadan kendisini yalnız hissetmektedir. Bir dönem dillere dolanan “Türkiye’nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili” sözü bunu çok iyi anlatmaktadır. Türkiye kendisini ne doğulu ne batılı, ama Avrasyalı olarak dış dünyaya anlatmaya çalışsa da toplumda dahi doğu-batı ayrımı görülebilmektedir. Osmanlı’nın son dönemlerinden beri süre gelen batılı yaşam tarzını benimsemiş kişiler ile İslam medeniyetini benimsemiş, muhafazakâr diye tabir edilen kişiler arasında hep bir sürtüşme olmuştur. Bu sürtüşmeler bazen sıcak çatışmalara dahi yol açmıştır. İddialar Dil devriminin başlıca sebebi daha önce de belirtildiği gibi Osmanlı’nın doğulu, İslam kültürünü değiştirerek Türkiye’de yeni batılı bir kültür oluşturmaktır. “Harf değişikliğinin çok köklü olması ve çok kısa zamanda gerçekleşmesi kendisinden ‘devrim’ diye söz edilmesine neden olmuştur. Ancak beraberinde sürüklediği ‘geçmişten esaslı bir şekilde uzaklaşma’ ve ‘yeni bir kültüre uzanma’ hedefi de hesaba katıldığında daha kapsamlı bir terimle “ kültür devrimi” olarak adlandırılması uygun olacaktır” (Taşdemir, , s.3). Geçmişten esaslı bir şekilde uzaklaşma harf inkılabı ve dil de sadeleşme hareketleri ile konuşulan ve yazılan kelimelerin düzenlenmesi ile olmuştur. Ama bazı kişilerce bu konuda farklı iddialar ortaya atılarak, dil devriminin asıl gerekçesinin başka olduğu belirtilmektedir. Bunlardan birisi dil devriminin okuma yazma kolaylığı nedeniyle yapıldığıdır. Osmanlıcanın yazması ve okuması zor, Türkçenin ise kolay olduğunu söylenir. Harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk. Arap kültürünün ve Arap dilinin tesiri hakkında, yeni nesiller bizim kadar fikir edinemezler… Şimdi, bütün sapmalara rağmen, yazıyı yeni harflerle öğrenmiş olanlar eski harflere dönemezler. Kuran kursuna gidenler için de böyledir. (İnönü, , s). 9 Burada da görülebilir ki dil devriminin asıl amacı okuma yazma kolaylığı değil, kültür değişimidir. Osmanlıcayı okumanın zor olmadığı da İsmet İnönü’den yapılan ilk alıntıdan da anlaşılabilir. Kendisi Arapça harfleri değil Latince yazıyı anlamakta güçlük çektiğini söylemiştir çünkü bu tamamen alışkanlıkla alakalıdır. Okuma yazması zor olduğu için de Osmanlı’da okur-yazar oranının az olduğu da iddia edilmektedir ve dil devriminin asıl amacının okuma-yazma oranını arttırmak olduğu öne sürülmektedir. Osmanlı’da okulların kırsal bölgeye yayılması çok geç olmuştur. Dolayısıyla eğitim gören nüfus sayısı azdır. Bunun bir sonucu olarak da okuma-yazma oranı düşüktür. İddia edilene göre alfabe zor olduğu için insanlar öğrenememektedir ama aslına baktığımızda okula gitmedikleri için yani öğrenmeye çalışmadıkları için öğrenememektedirler. Cumhuriyet döneminde harf inkılabının ardından inkılabın halka yayılması ve okur-yazarlığın arttırılması amacı ile kurulan millet mektepleri bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Burada okuma-yazma oranını arttıran alfabe değil okullar ve zorunlu eğitimdir. Bir diğer iddia ise farklı alfabesi nedeniyle Osmanlıcanın çağdaşlığa ve Avrupa ile ilişkilere engel olduğu, dolayısı ile dil devriminin şart olduğudur. Farklı bir alfabenin çağdaşlığa engel olacağını savunmak yanlıştır. Dünyadan örneklere baktığımızda Çin, Japonya, Rusya, İsrail gibi ülkeler teknoloji ve bilim alanında Türkiye’den daha öndedirler. Çok karışık, zor ve batıya yabancı alfabeleri olsa da bu yukarıda sayılan ülkeleri çağdaşlaşmaktan, gelişmekten geri koymamıştır. Özellikle Arap alfabesinin gelişmişliği baltaladığı savunanlar da vardır. Bunun yanlış olduğunu anlamak için İnsani Gelişme Endeksi’ne (Human Development Index) bakmak yeterlidir. İnsani Gelişme Endeksi’nde Arapça resmi dili olan Suudi Arabistan sırada iken Türkiye sıradadır. Avrupa ile ilişkilere baktığımız zaman da yaklaşık doksan yıldır aynı harfleri kullanıyor olmamıza rağmen çok da mesafe kat edilememiştir. “Latin alfabesini kullanmadıkları halde Türkiye'ye oranla Batı kültürüne daha iyi uyum sağlayabilmiş olan ülkelerden akla gelenler şunlardır: 10 Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Ermenistan, Gürcistan, İsrail, Japonya, Güney Kore, Taiwan ve Hong Kong” (Nişanyan, , s). Çoğunun Avrupa’ya bizden daha yakın olmamalarına rağmen bizden daha iyi ilişkiler kurmaları alfabe ile açıklanamaz. Bu da gösterir ki aynı harfleri kullanmak iyi ilişkiler kurmak anlamına gelmemektedir. Bu yazıda cumhuriyet dönemi devrimlerinden en etkilisi olan dil devriminden bahsedilmiştir. Dil devriminin aşamaları olan harf devrimi ve dilde sadeleşme hareketlerinin nasıl yapıldıkları ve neden yapıldıkları tartışılmıştır. Daha sonra bu devrimin Türk toplumu üzerindeki etkilerine değinilmiş ve neden yapıldığına ilişkin farklı iddialar cevaplandırılmıştır. Kaynakça Atay, F. R. (). Çankaya. İstanbul: Doğan Kardeş. Doğan, D. M. (, Eylül). “Dil Devrimi Manevi Bir Soykırımdır” Derin Tarih Dergisi, 30, Huntington, S. P. (, Yaz). “The Clash of Civilizations?” Foreign Affairs, , İnönü, İ. (). Hatıralar. Ankara: Bilgi. Nişanyan, S. (). Yanlış Cumhuriyet. İstanbul: Everest. Okay, O. (, Eylül). “Gençler Yıl Önce Yazılmış Eserleri Anlayamıyor” Derin Tarih Dergisi, 30, Taşdemir, A. (). Harf Devrimi ve Halk Mecmuası. (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi). Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul. Türkeş, Ö. (). “Güdük Bir Edebiyat Kanonu” Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 2 Kemalizm, İstanbul: İletişim. 11

Harf devriminin gerekliliği
 
Her şeyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan soruna değinmek isterim. Her araçtan evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Büyük Türk milleti bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline kolay uyan böyle bir araç ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı, ancak Lâtin esasından alman Türk alfabesidir. Basit bir deneyim, Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. 
(Atatürk&#;ün S.D.I, s. )

Şurasını deneyim ile ifade edeyim ki, hece ve alfabe yeniliği gerçekten çocukları güçlüklerden kurtaran, onlara küçük yaşta başarı zevkini tattıran en etkili yoldur. İnsanlar arasında kolay ve istekli okumak yolunun sağlanması, hem millî gelişmeye hem de milletler arasında anlaşmaya çok
hizmet eder. 
(Atatürk&#;ün funduszeue.info, s. )

Yeni Türk harfleri

Bizim uyumlu, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Yüzyıllardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu gereği anlamak zorunluğundasınız. Anladığınızın izlerine, yakın zamanda bütün dünya tanık olacaktır. Buna kesinlikle inanıyorum.
(Atatürk&#;ün MA.D., s. 26)
 
Milleti bilgisizlikten kurtarmak için kendi diline uymayan Arap harflerini bırakıp Lâtin esasından Türk harflerini kabul etmekten başka çare yoktur.
(Atatürk&#;ün R.Y.G.S., s)

Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetçilik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanların utanması gerekir. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini övünçle doldurmuş bir millettir! Fakat, milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk&#;ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız.
 
Hataları düzelteceğfunduszeue.info hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. En son bir yıl, iki yıl içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün uygarlık âleminin yanında olduğunu gösterecektir. 
(Atatürk&#;ün M.A.D., s. 28)

Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven yetişkin evlâtlarına önemli bir görev düşüyor. Bu görev, milletimizin toptan okuyup yazmak için gösterdiği istek ve aşka gerçekten hizmet ve yardım etmektir. Hepimiz, özel ve genel yaşamımızda karşılaştığımız
okuyup yazma bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için can atmalıyız. Bu milletin yüzyıllardan beri çözümlenmeyen bir gereksinimini birkaç yıl içinde tam olarak sağlamak, yakın ufukta gözlerimizi kamaştıran bir başarı güneşidir. Hiçbir zaferin sevinçleriyle bir tutulamayan bu başarının heyecanı içindeyiz. Vatandaşlarımızı bilgisizlikten kurtaracak bir sade öğretmenliğin vicdanî zevki, varlığımızı doyurmuştur. 
(Atatürk&#;ün MA.D., s. 30)

Yeni harfler bizi çok uğraştırmalıdır. İnönü&#;ler, Sakarya, Dumlupınar&#;ın yakın günlerinde ne kadar dikkatli, ne kadar uyanık, aynı zamanda ne kadar ümit dolu olduğumuzu düşününüz; yeni harfler sorununda da o kadar dikkatli ve o kadar ümitli olmalıyız. Bu memleketin gerçekten mutlu olmasını kalpten arzu edenler, bunca başarılarına rağmen hâlâ bu milletin dilini ve yazısını ilkel kavimlerin işaretleri gibi görerek ona hiçbir önem vermek gereğini duymayanları gerçeğe getirmeli, yeni harflere ve bu harflerle oluşacak duruma bütün heyecanları, ümitleri ve dikkatleriyle önem vermeli ve uğraşmalıdırlar. Eğer bugün beynimizi demir çerçeve içinde bulunduran bu kıskacı parçalamazsak, bütün ihtilâl ve devrim başarılarının mutlu sonuçlarına rağmen parçalanırız. Kazandıklarımızla avunmayı ve özellikle gururlanmayı asla düşünmemeliyiz. Bundan sonra yapacaklarımızdan teselli nedeni aramalıyız.
(Yeni Türk Yazısı ile İlk Kıraat, s. 7)

Türk harfleri, memleketin genel yaşamına tamamen uygulanmıştır. İlk güçlükler, milletin ülkü kuvveti ve uygarlığa olan sevgisi sayesinde kolaylıkla yenilmiştir.
(Ayın Tarihi, Sayı : 68, , s. )

 
Türk diline verilen önem

Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Türk tarihini doğru temelleri üstüne kurmak, öz Türk diline değeri olan genişliği vermek için candan çalışılmakta olduğunu söylemeliyim. Bu çalışmaların göz kamaştırıcı verimlere ereceğine şimdiden inanabilirsiniz. 
(Ayın Tarihi, Sayı: 12, , s. 23)

Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet örgütümüzün dikkatli, İlgili olmasını İsteriz. 
(Atatürk&#;ün S.D. I, s. )

Türk dili kaynakları üzerinde edindiğimiz bilgiler, umduğumuzdan daha verimli çıktı. Şimdi, yalnız ana dilimizin öz varlıklarını bilmekle kalmıyoruz; bunların çok eski bir uygarlığın ilk ana dili olduğunu da öğrendik.
(İbrahim Necmi Dilmen, Ulus gazetesi, XI, s. 3)

Milli duygu ve dil

Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin.Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. 
(Sadrı Maksudi Arsal, Türk Dili İçin)

Millî bilinç ve dil

Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmak zorunluğundayız.
(Enver Behnan Şapolyo, Olağanüstü Türk Dil Kurultayı, s. 53)

Türk dilinin zenginliği

Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felâketler içinde ahlâkını, geleneklerini, anılarını, çıkarlarını, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
(Afetinan, Türk Dili Dergisi, Sayı : , s. 90)

Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifadeye yeteneği vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek gerekir.

Türk milletini ve Türk dilini, uygarlık tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz.
(İbrahim Necmi Dilmen, Ulus gazetesi, 14X, s. 3)
  
Milli Türk Talebe Birliği&#;ne verdiği cevaptan:

Dilimiz çok zengindir, güzeldir. Bunu ortaya çıkaracaklar sizin gibi duygusu derin, yorulmaz Türk gençleridir. Türkçemizi günün en ileri bilgi dili yapmak, değerli araştırmacılarımızdan beklenir. (Atatürk&#;ün R.Y.G.S., s)

Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.     (Afetinan, Türk Dili Dergisi, Sayı: , , s. 91)

Klâsik etimoloji*&#;nin karışık görüşleri karşısında bizim teorimiz ve analiz yöntemimiz çok basit görünüyor. Fakat gerçek, öncesiz ve sonrasız gerçek, basittedir. Teorimizi bir dil yasası olarak bilim âlemine tanıttığımız gün, Türklük için şanlı bir zafer günü olacaktır.
(İbrahim Necmi Dilmen, Ulus gazetesi, X, s. 3)

yılında 3. Türk Dil Kurultayı&#;na gelen yabancı dil bilginlerini kabulü sırasında söylemiştir :
Dünya dil bilginlerinin Türk bilginleriyle beraber çalışmaları, dil biliminin şimdiye kadar çözümleyemediği birçok güçlüklerin çözümünü kolaylaştıracaktır. Bundan, büyük gerçekler de meydana çıkacaktır.
(Ulus gazetesi, )

Türk söz dizimi

Türk söz dizimi (sentaks) hakkında söylemiştir:

Türk, konuşurken önce somut şeyi, sonra soyut anlam bildiren kelimeyi söyler. "Ahmet geldi" der, çünkü Ahmet somut varlığı, geldi soyut anlamı ifade eder. Türkün doğal söz dizimi budur. Bunu ancak heyecan, korku, şaşkınlık gibi durumlar bozabilir.
(Abdülkadir İnan, Atatürk ve Devrik Cümle, Türk Yurdu Dergisi, Sayı: , )

Türk dilinin özleşmesi

Daha çocukken, dersler, kitaplar arasında yuvarlanırken hissederdim ki bu dilin bir şeye gereksinimi var. O gereksinimin ne olduğunu, nasıl elde edileceğini bilmezdim. Fakat kesinlikle bir şey gerektiğini duyardım.
(İbrahim Necmi Dilmen, Cumhuriyet gazetesi, 10X)

En iyi savunma yöntemi, saldırıdır. Şu halde dil alanında türemiş yabancılıklara saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim : Görelim, hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır? Dökülmeyenler, özleri ve arınmışları bulununcaya kadar biraz daha işe yarayabilir; geçici olarak!&#; 
(Ruşen Eşref Onaydın, Atatürk T. ve D.K.H., s. 64)

Yeni Türkçe kelimeler teklif edebiliriz. Bu yönde ısrarla çalışmalıyız. Fakat, Türk dilinin yapısını zorlamak olmaz. Bu yapı sorununu Türk dilinin olgunlaşma seyrine bırakmalıyız. Birkaç gün önce Ahmet Cevat Bey*&#;e söyledim:   Ketebe,  yektübü Arab&#;ındır;  kâtip,  kitap,  mektup Türk&#;ündür. 
(Abdülkadir İnan, Atatürk Devrine Ait Bir Hatıra,Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 85, , s. 21)

Türk dilinin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın aracından faydalanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli; konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz.
(Afetinan, Atatürk ve Dil Bayramı, Atatürk&#;e Saygı, T.D.K. s. 54)

Dil işimizde henüz bir oturmuşluğa varamadık; daha çok ve pek çok çalışmak gerekir.
(Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. )

Yeni sözcükler hakkında

Onları ortaya atmak gerekir. Millî zevkimiz hangisinden hoşlanır ve onu kullanırsa, o zaman sözlüğümüze koyalım.
(Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. )

Arapça bilim terimleri hakkında

Söz konusu terimler, uluslararası bilim alanında kolaylıkla ilerlememize engeldir! Bilim terimleri o şekilde yapılmalı ki, anlamları ancak istenilen şeyi ifade edebilsin.
(Âkil Muhtar Özden, Atatürk&#;e ait Bilinmeyen Hatıralar, Yeni Mecmua, Sayı : 21, )

Yabancı terimlerin Türkçeleştirilmesi

Dil Kurumu en güzel ve verimli bir iş olarak türlü bilimlere ait Türkçe terimleri belirlemiş ve bu şekilde dilimiz, yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda esaslı adımını atmıştır.  (Atatürk&#;ün S.D.l, s)

Bu yıl okullarımızda öğretimin Türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasını, kültür yaşamımız için önemli bir olay olarak belirtmek isterim.
(Atatürk&#;ün S.D.l, s)
 

 

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası