16 sayfalık hikaye kitapları / funduszeue.info ÖN ADLAR 22 | Üçüncü sınıf, Okuduğunu anlama, Sınıf

16 Sayfalık Hikaye Kitapları

16 sayfalık hikaye kitapları

Quality Score

М

Количество подписчиков
Реакций на пост
Ботов и подозрительных подписчиков

После регистрации вы сможете увидеть гораздо больше данных по странице — лучшие посты, динамику лайков, комментариев и просмотров, а также сравнить показатели с конкурентами.

Количество подписчиков

Количество подписчиков

На графике показано изменение количества подписчиков за последние 3 месяца и до 30 самых значимых постов.
Доступ к данным ограниченУвидеть эти данные можно только на платном тарифе BASIC и выше.

Выбрать тарифный план

Время активности аудитории

Показаны данные за последние 3 месяца. Чем больше точка, тем активнее аудитория взаимодействует с контентом.
Доступ к данным ограниченУвидеть эти данные можно только на платном тарифе BASIC и выше.

Выбрать тарифный план

Количество реакций

На графике показана сумма всех реакций пользователей.
Доступ к данным ограниченЧтобы увидеть эти данные, перейдите на тариф .

Выбрать тариф

Комментарии

Эффективность хэштегов

Хэштеги, которые оказались самыми эффективными на этой странице.

Посмотрите на последние посты этой страницы. Так вы сможете понять, какой контент публикуется и работает лучше всего.

Мы подобрали несколько похожих страниц. Возможно они будут интересны для вас, рекомендуем изучить их или добавить в любой из наших сервисов для конкурентного анализа.

BaskanArgun 10 15 Turkey Russia symposium published

Abstract There is an extensive historical background between Turkey and Russia relations. In the period of the Ottoman Empire and Tsarist Russia, both sides struggled for territories of Balkan and Caucasus. In other words, there was an Ottoman- Russian power struggle in the Caucasus and Balkan in the long time. In the period of national struggle, these states fought against for not only old regime but also common occupying states and with this striving they started to recognize internationally. These two features and common similarities led to become an ally between two states. However, after World War II ongoing political intentions of Soviets over Turkey posed a serious threat for Turkey. The balance of power shifted in Europe after the war and Turkey took advantage from this funduszeue.info this period Turkey became member of an international alliance called the North Atlantic Treaty Organization (NATO), therefore Turkey constituted a security against Russian threats. During Putin’s reign, social, economical and political relations between Turkey and Russia have been revived but what Russia really think about Syria or another words, attitudes towards of Russia in terms of military engagement in Syria have changed relations them in a negative way. Shooting down of a Russian warplane by Turkey on its border paves the way to a new period. In this work, relations of Turks and Russian will be analysed in the light of historical facts according to period. Keywords; Ottoman Empire, Tsarist Russia, Cold War, Syria, Putin’s Reign, Russian jet.

Ve Çelik Gerçekten Böyle mi Sertleşti? (Mustafa Yılmaz)

Konumuz Nikolay Ostrovski&#;nin &#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#; romanı. Rusça vikipedide bu kitap için açılmış sayfada Rus haber ajansı RIA&#;ya giden bir bağlantı var. Bağlantıda yer alan yılına ait haberde romanın Çin&#;deki popülaritesi konu ediliyor. Yanı sıra Moskova&#;daki Ostrovski Müzesi&#;nden bir uzmanın romanla ilgili görüşlerine yer verilmiş. Buna göre yılında Ostrovski&#;nin yaş gününde Molodaya Gvardiya Yayınevi yazarın iki romanını ve mektuplarını içeren 3 ciltlik bir &#;tüm eserler&#; derlemesini yayınlamış. (Daha sonra öğreneceğim üzere, bu ilk kez gerçekleştirilen bir çalışma değil. En son yılında yine Moskova&#;da aynı yayınevi tarafından bir &#;tüm eserler&#; yayınlanmış. yılı baskısı aslında &#;un yeni elde edilen cüzi miktarda arşiv materyaliyle zenginleştirilmiş halinden ibaret.)

Nikolay Ostrovski, 123Sobraniye soçineniy. Molodaya Gvardiya: Moskva,

RIA&#;ya konuşan müze görevlisinin söylediği öyle bir şey vardı ki, okurken gözlerim faltaşı gibi açıldı desem yeridir. Buna göre &#;da yayınlanan &#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#; baskısında daha önce hiç yayınlanmamış kısımlar bulunuyordu ve sayıları hiç de az değildi. Kitabın neredeyse üçte birlik bölümü ilk kez yılında gün yüzü görüyordu. Üstelik bu kısımların çoğu dönemin politik atmosferine farklı bir ışık tutar nitelikteydi. Örneğin, ilk baskılardan itibaren çıkarılan parçaların birinde uzun uzun kitabın başkahramanı Pavel Korçagin&#;in &#;işçi muhalefetiyle&#; kurduğu ilişki ele alınıyordu. Özetle kitap yılına kadar eksik ve sansürlü haliyle basılmıştı.

Bu satırları okuduktan sonra iki soru belirdi aklımda: 1. Öyleyse biz Türkçede romanın eksik ve sansürlü halinin çevirisini mi okumuştuk? 2. İlk kez &#;da basılan ve daha önceki baskılarda yer almayan kısımlarda &#;İşçi muhalefeti&#; meselesinin dışında başka neler vardı?

İlk soruyu cevaplamak nispeten daha kolaydı. Nadirkitap ve To-Kat&#;ta yapılacak on dakikalık bir kronoloji taramasına bakıyordu.

Orijinal adıyla &#;Kak zakalyalas stal&#; romanı Türkçeye &#;de Atilla Tokatlı (&#;Ve Çeliğe Su Verildi&#;, Gün Yay.), &#;de Umut Özgen (&#;Ve çeliğe Su Verildi&#;, Yücel Yay.), Işık Yılmaz (&#;Ve Çeliğe Su Verildi&#;, Umut Yay.), Güneş Bozkaya Kolontay &#; Nadiye Çobanoğlu (&#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#;, Yar Yay.), &#;da Stanislava Özen (&#;Çeliğe Su Verildi&#;, Sosyal Klasikler Yay.) ve &#;te Celal Kırlangıç (&#;Ve Çeliğe Su Verildi&#;, Ayyıldız Yay.) tarafından toplamda 6 kere çevrilmişti. *

Türkçedeki 6 &#;Kak zakalyalas stal&#; çevirisi

Celal Kırlangıç&#;tan önceki 5 çeviri &#;dan daha eskiye tarihlendiğine göre orijinalinde eksik olan kısımların bu çevirilerde bulunması söz konusu bile olamazdı. Kırlangıç&#;ın çevirisinin hangi dilden ve hangi baskı temel alınarak yapıldığını öğrenmek için kitabın kendisini görmemiz şarttı. Öte yandan Türkiye&#;deki Ostrovski ve eseri ile ilgili kanaat yukarıdaki listeden de görülebileceği gibi döneminde çoktan yerleşmiş olsa gerekti. Ayrıca günümüzde hala basılan çevirilerin önemli bir bölümü bu yılların usta çevirmenleri eliyle yapılanlardı. (Örneğin ben kitabı ilk kez yıllarında Güneş Bozkaya çevirisiyle okumuştum.) Bütün bunlardan çıkardığım ilk sonuç şu oldu: Kırlangıç&#;ın çevirisinin baskısı temel alınarak yapıldığını farz etsek bile, ki bence bu çok düşük bir ihtimal, Türkiyeli okurların ezici çoğunluğu &#;den bu yana bu kitabın sansürlü ve eksik halini okumuş, kitaba konu olan olaylar ve dönem hakkında ona göre bir fikir edinmişti. Bu nedenle bu fikirde bazı çarpıklıklar olması son derece muhtemeldi.

Sıra ikinci soruyu cevaplamaya gelmişti. Daha önce sansürlenen ve ilk kez baskısında yer alan bölümlerde ne vardı? Bunu öğrenmenin en kolay yolu bu üç ciltlik baskıyı edinmekti. Aslında kitapları bir Internet sitesinden de satın alabilirdim ama nedense içimden gelen sese kulak verdim ve doğrudan Ostrovski Müzesi&#;nin yolunu tuttum.

Rus edebiyatı üzerinde çalışan Türkiyeli bir doktora öğrencisinin gelişi, ziyaretçilerle dolup taştığı pek de söylenemeyecek müzenin çalışanlarını epey bir mutlu etti. &#;Elimden tutup gezdirdiler&#; desem yeridir. Bu sıcak karşılamanın neticesinde, 30 ruble, yani 1,5 lira ödeyerek girdiğim müzeden, kucağımda baskısı ciltler, çeşitli broşürler, geçmiş Ostrovski konferanslarına ait materyaller, Kasımında düzenlenecek konferansa katılım davetiyesi ve daha bir sürü hediyenin yanı sıra derin bir şaşkınlık duygusuyla çıktım. Sansürlenen kısımlar konusuna tekrar döneceğim. Ancak parantez içerisinde bile olsa bu şaşkınlık meselesini açmam gerek.

Moskova&#;daki bu müze Nikolay Ostrovski&#;nin ömrünün son günlerini geçirdiği evde kurulmuş. Yazarın edebi yaşamına ait tonla el yazması ve arşiv malzemesinin yanı sıra biyografisine ışık tutan eşyalar, resimler ve belgeler burada muhafaza ediliyor. Bir müze çalışanı, işte bu şeylerin sergilendiği vitrinlerin önünde uzun ve ayrıntılı anlatımlarda bulunurken ben, o anda işittiğim Ostrovski&#;yle, Türkiye&#;deki okumalarımdan bildiğim Ostrovski arasındaki farklılıklara ümitsizce bir anlam vermeye çalışıyordum. Görevliyi dinlerken aklımdan sürekli &#;Galiba ben yanlış hatırlıyorum&#; gibi cümleler geçiyordu. Halbuki kendimi boşuna hırpalıyordum. Türkiye&#;de okuduğum her şeyi dosdoğru hatırlıyordum. Sorun bende değil, Türkiye&#;de ve muhtemelen dünyanın pek çok başka ülkesinde Ostrovski hakkında doğru zannedilendeydi.

Somut bir örnek. Martında İstanbul&#;da May Yayınları tarafından basılan Ostrovski&#;nin &#;Kasırga Çocukları&#; çevirisi. Kitabın sonunda yer alan &#;Sonsöz&#;den olduğu gibi aktarıyorum:

&#;Ve Çeliğe Su Verildi&#;nin unutulmaz yazarı [&#;] yılında, bir işçi ailesinde dünyaya geldi. Çoban yardımcılığı, komilik, demiryolu işçiliği yapan Ostrovski, ağustosunda Kızıl Ordu&#;ya katıldı ve Boudienny birinci süvari ordusunda çarpıştı. Lvov önlerinde ağır yaralandı. İç savaştan sonra, Kiev demiryolu atelyelerinde çalıştı ve gençlik örgütlerinde militanlık yaptı. yılında bir felç geçirip gözleri kör olunca, gençliğin heyecanını coşturmak için bir kitap yazmağa karar verdi. (sic)&#;

Görevlinin fotoğraflar ve diğer materyaller eşiliğinde aktardığı yaşam öyküsü yukarıdaki versiyonu andırmakla birlikte çok önemli farklılıklar içeriyordu. Bir kere Ostrovski işçi ailesinde doğmamıştı. Dedesi çarlık ordusunda subay, babası ise astsubaydı. Şıpka&#;da Osmanlılara karşı savaşmış, sonraki yıllarda gazi ünvanıyla emekli olarak memuriyet hayatına atılmıştı. İşçiliği memuriyetinden sonraydı. 1. Dünya Savaşı&#;nın patlamasıyla birlikte elindeki işi kaybetmiş, bunun üzerine Ostrovski ve erkek kardeşinin çalışması gerekmişti. Ostrovski &#;proletarya kariyeri&#; başlamadan önce bir öğrenciydi. Ekim Devrimi ve devrimi takip eden iç savaş yıllarında bir yandan çalışmış, bir yandan da okumaya devam etmişti. Bir işçi olduğu kadar, bir öğrenciydi ve bu dönem boyunca hep ailesinin yanındaydı. Doğal olarak Ne Budyonıy&#;le ne de bir başkasıyla at sürmüşlüğü vardı, ne de yaralanmışlığı&#; Yaşadığı yerde Bolşeviklerle ilişkisi olduğu doğruydu ama Kızıl Ordu saflarında çarpışmışlığı sonradan oluşturulmuş bir mitten ibaretti. Onu genç yaşında acı dolu bir ölüme götüren rahatsızlığının Beyaz Ordu karşısında alınmış bir savaş yarasıyla değil, bir genetik bozuklukla ilgisi vardı. Ostrovski &#;genç erkek hastalığı&#; da denilen ankilozan spondilit hastalığından mustaripti.

Türkçe kaynaklarda okuduğumuz Ostrovski biyografisi &#;larda Sovyetlerde yazılmış bir menkıbenin, fabrikasyon bir hikayenin çevirisinden başka bir şey değildi. Beni şaşırtan şey, hikayenin aslıyla beklenmedik bir şekilde karşılaşmış olmaktı. Eksik ve sansürlü bir kitabın peşinden gittiğim müzede yazarın yaşamöyküsüyle ilgili böyle bir sürprizi beklemiyordum.

Romain Rolland&#;ın Ostrovski&#;yi anlayamamakla suçladığı Andre Gide&#;in yılındaki Sovyetler Birliği ziyareti sonrasındaki sözlerini hatırlamanın tam sırasıdır: &#;SSCB&#;de olmasak &#;[Ostrovski] bir aziz&#; derdim. Din bile onunkinden daha mükemmel bir çehre yaratamamıştır. Azizleri sadece dinin yaratmadığının en güzel ispatı budur.&#;

İkinci soruya tekrar dönelim: Daha önce sansürlenen ve ilk kez baskısında yer alan bölümler nelerdi? Sansürün arkasında kim vardı? Bu süreç nasıl işlemişti?

Müze müdürünün hediye ettiği baskısı ciltlerin birincisini açıyorum. &#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#; romanını içeren bu cildin sonunda eseri yayına hazırlayan Ostrovski uzmanı Yevgeni Buzni&#;nin kaleme aldığı genişçe bir yorum metni var (примечания). Bu metne göre ilerliyoruz.

&#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#; romanının birinci kısmı ilk kez yılında Komsomol dergisi &#;Molodaya Gvardiya&#;&#;, yani Genç Muhafız&#;da yayınlanıyor ve aynı yıl kitap olarak basılıyor. Romanın ikinci kısmı yine aynı dergide &#;te çıkıyor. İki kısım bir arada ilk kez yine &#;te Molodaya Gvardiya Yayınevi tarafından kitaplaştırılıyor. Kitap 22 Aralık &#;ya, yani Ostrovski&#;nin öldüğü güne kadar farklı dillerde (Rusça, Ukraynaca vs.) 50 baskı yapıyor. Bu baskılardan bazılarının hazırlanışına Ostrovski bizzat katılıyor.

Ostrovski&#;nin yapıtına uygulanan iki tip sansür var. Birincisi yazarın ölümünden sonra, doğal olarak, rızası alınmadan yapılan değişiklikler biçiminde. İkincisi ve belki de daha trajiği yazar hayattayken kendisine kabul ettirilen eklemeler/çıkarmalar şeklinde. Bu iki tip sansür üst üste binince Ostrovski&#;nin yarattığı metinle çeviri yoluyla bize ulaşan metin arasındaki mesafe kat be kat artıyor.

Birinci tip sansürün en belirgin örneği, romanda yer alan bazı isimlerle ilgili. Ostrovski sağken, uğursuz yılından önce yapılan baskılarda adları geçen kimi gerçek şahsiyetler sonrasında eserden çıkarılıyor. Bunlardan ilki ünlü Kızıl Ordu komutanı Iona Yakir. Yakir &#;de NKVD tarafından &#;Troçkist Anti-Sovyet Askeri Organizasyonunun bir üyesi&#; ve ayrıca &#;Nazi ajanı&#; olmakla suçlanıyor ve Tuhaçevski&#;yle birlikte kurşuna diziliyor. (Yakir&#;in oğlunun yazdığı &#;Детство в тюрьме&#; &#; &#;Hapishanede geçen çocukluk&#; adlı bir anı kitabı var. Pyotr babasının tutuklanışını burada detaylarıyla anlatıyor.) Sonraki baskılarda adları çıkarılan üç komünist daha var: Nikolay Çaplin (Komsomol Genel Sekreteri, &#;de kurşuna dizildi), Saşa Kosarev (Komsomol yöneticisi, &#;da kurşuna dizildi) ve Dmitriy Jloba (Sovyet kumandan, iç savaş kahramanı. &#;de NKVD tarafından &#;Kuban isyanının önderi&#; olmakla suçlandı ve tutuklandı. Birkaç ay sonra kurşuna dizildi).

"Gerçek yaşam başka, edebiyat başka!" (Foto: GG)

Buzni, bu değinmelerin ardından kitabın Ostrovski hayattayken yapılan ve sonraki baskılara temel teşkil eden baskısına girmeyen satırları, paragrafları, sayfaları ve bölümleri sıralıyor. Elyazmalarında mevcut olan bu kısımlar kitabı yayına hazırlayan redaktörler tarafından baskıdan çıkarılıyor.

Kitabın ilk redaktörü M.B. Kolosov&#;un sonradan aktardığına göre, elyazmasında bulunan kısımların çıkarılma işi büyük oranda Klavdiya Sverdlova&#;nın önerileri doğrultusunda gerçekleştiriliyor. (Türkçedeki Sovyet edebiyatının sıkı takipçileri bu ismi hatırlayacaktır.) Kolosov, Sverdlova&#;nın şu sözünü hiç unutmamış mesela: &#;Gerçek yaşam başka, edebiyat başka!&#; Buzni, Ostrovski&#;nin bu değişikliklere onay vermiş olmasını gençliğine, edebiyat alanındaki tecrübesizliğine ve yaşça daha olgun yoldaşlarına olan saygısına bağlıyor.

El yazmasında olduğu halde yılına kadar Rusça baskılara alınmayan, doğal olarak önceki baskılar temel alınarak yapılan çevirilerde de yer almayan bu kısımlar sayıca ve hacimce epey fazla. Hepsine burada yer vermek pratik olmadığı gibi çok gerekli de değil. Aşağıda paylaşacağım az sayıdaki örneğin bu işi yapanların zihniyetini, neyi saklamaya çalıştıklarını ve tahrifatın yönünü göstermeye kafi geleceğini düşünüyorum.

( baskısına göre) s&#;de &#;&#;но поблялся, как бы не влетело&#; (&#;ama azar yemekten korktu) ifadesinden sonra elyazmasında &#;Был Павка верующим. Мать его, религиозная женщина, втолковывала ему божеские истины, и он твердо знал, что мир сотворил бог и не миллион лет назад, а совсем недавно&#; (Pafka Tanrı&#;ya inanırdı. Dindar bir kadın olan annesi ona Hıristiyan inancını aşılamıştı ve o dünyanın milyonlarca yıl önce değil, çok daha yakın bir tarihte Tanrı tarafından yaratıldığını bilirdi.) cümleleri geliyor. Bu kısım atılmış.

s&#;te &#;Уже насчитывалось до дестяка партизанских отрядов, организовнанных большевиками.&#; (Bolşevikler tarafından örgütlenmiş on kadar partizan birliği vardı.) Bu cümlenin baskısındaki hali şu şekilde: &#;Уже насчитывалось до дестяка партизанских отрядов, частично организованных большевиками&#;. (Kısmen Bolşevikler tarafından örgütlenmiş on kadar partizan birliği vardı.) baskısında &#;частично&#; (kısmen) kelimesi atılmış. Cümlenin el yazmasındaki hali ise bu taklaların sebebini açık ediyor: &#;В губернии начиналось партизанское движение. Уже насчитывалось до дестяка партизанских отрядов, частично организованные большевиками, частью украинскими эсерами.&#; (Guberniyada partizan hareketi başlamıştı. Kısmen Bolşevikler, kısmen de Ukraynalı Eserler tarafından örgütlenmiş on kadar partizan birliği vardı.)

s&#;da &#;Совершенно отупевшие обыватели соскочили со своих твоих теплых кроватей &#; прилипли к окнам&#; (Şaşkına dönen ahali sıcak yataklarından fırlayıp pencerelere yapıştı.) cümlesinden sonra elyazmasında halkın iktidarın el değiştirmesinden duyduğu tedirginliği betimleyen şöyle bir bölüm var. &#;Автоном Петрович поднял голову, прилсушался. Нет, он не ошибся &#; стреляют, и быстро скочил на ноги. Влипнув носом в стекло окна, он простоял несколько секунд. Сомнение быть не могло &#; в городе шел бой. [yeni paragraf] Надо снимать флажки сейсас же под портретом Шевченко. За петлюровские флажки от красных попасть может, а портрет Шевченко как те, так и другие уважают. Хороший человек Тарас Шевченко: Повесишь его и не бойся &#; кто бы не пришел, слова плохого не скажет. Флажки &#; это другое дело. Он, Автоном Петрович, не дурак, он не растяпа, как Герасим Леонтиевич. Зачем рисковать Лениным, когда есть такой удобный выход?..&#; (Avtonom Petroviç kafasını kaldırdı ve dinlemeye koyuldu. Hayır, yanılmamıştı. Ateş ediyorlar. Hızla fırladı yerinden. Burnunu cama dayayıp birkaç saniye dikildi. Hiç şüphe yoktu. Şehirde çarpışma vardı. [yeni paragraf] Şevçenko portresinin altında asılı duran bayrakları kaldırmalıydı. Petlyura bayrakları yüzünden kızılların saldırısına uğrayabilirdi. Ama Şevçenko&#;nun portresine iki tarafın da saygısı vardı. Ne iyi adam şu Taras Şevçenko: As resmini, hiçbir şeyden korkun olmasın. Kim gelirse gelsin, kötü söz çıkmaz ağzından. Ama bayraklar başka. Avtonom Petroviç aptal değildi. Gerasim Leontiyeviç gibi şapşal değildi. Daha uygun bir çıkış yolu varken Lenin resmi asıp riske girmeye ne gerek vardı?) Bu bölüm ve devamındaki birkaç cümle daha çıkarılıyor.

s&#;de &#;Белопанская Польша осталась жить. Мечту о Польской советской социалистической республике пока не удалось осушествить.&#; (Beyaz panların Polonyası yaşama devam etti. Polonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hayalini gerçekleştirmek şimdilik mümkün olmamıştı.) Romanının yeni baskısını yapmak için yılında toplanan komisyonun görüşme tutanaklarında bu iki cümleyle ilgili George Orwel&#;ın &#;ü tadında bir not düşülmüş: &#;Н.А. Островский явно не знал истинной причины отхода наших войск от Варшавы, об этом стало известно только после процесса над Зиновевым и Бухариным и их бандой. Главная причина кроется в предательской деятельности Троцкого (См.: История Всесоюзная Коммунистическая партия (большевиков). Краткий курс. Госполитиздат, г., с). Но это можно прокомментировать. Дело в другом. Наши армии не ставили задачу в войне с Польшой в г. осушесвить Советскую власть. Я предлагаю последние две фразы убрать, чтобы не давать двусмысленного толкования&#;. (Belli ki N.A. Ostrovski birliklerimizin Varşova&#;dan çekilmesinin asıl sebebini bilmiyordu. Bu mesele Zinovyev, Buharin ve şürekasının yargılandığı davadan sonra aydınlandı. Çekilmenin altında Troçki&#;nin haince faaliyetleri yatıyordu. (Bkz. SSCB Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi, baskısı, sayfa ) Ama bunu (başka türlü) yorumlamak da mümkün. İşin aslı başkaydı. Ordularımızın önünde &#;de Polonya&#;da Sovyet iktidarını kurmak gibi bir amaç yoktu. Muğlaklıktan kaçınmak adına bu son iki cümlenin çıkarılmasını öneriyorum.) Ve bu iki cümle çıkarıldı.

s. &#;de birinci bölümü kapatan cümlenin ardından elyazmalarında 6 sayfa tutan bir kısım geliyor. Bu kısmı birebir aktarmak yerine özetlemek yoluna gideceğim. Burada NEP&#;in ilanından sonra Pavel Korçagin&#;in partiye ve politikalarına dair yaşadığı tereddütler anlatılıyor. (RIA&#;nın haberinde müze görevlisinin bahsettiği kısım işte burası.) Pafka partiyle ve yoldaşlarıyla çok ciddi bir çatışma içine giriyor ve sürecin sonunda üyesi olduğu bölge komitesinden tasfiye ediliyor. Uzun süren bunalımlı bir çatışma evresinin ardından &#;hatasını anlıyor&#; ve özeleştirisini vererek saflara dönüş yapıyor. Korçagin özeleştirisini şu sözlerle noktalıyor, ki bence okumasını bilen için, dönemin boğucu, tek tipleştirici politik atmosferini kitapta bundan daha iyi özetleyen cümleler bulunamaz: &#;И когда нас, непримиримых, исключили из рядов организации, каждому из нас стало понятно, что такое политическая смерть, да, смерть. Так как жить без партии своей мы не можем. И мы возвратились в нее, сказав ей открыто и прямо, с рабочей простотой: &#;Возврашай нам жизнь&#;&#;. (Ve bizi, yani uzlaşmazları, örgütün saflarından attıklarında hepimiz politik açıdan ölümün ne olduğunu anladık, evet, ölümün. Çünkü partimiz olmadan yaşamamız mümkün değil. Ve biz de, bir işçi gibi apaçık ve doğrudan konuşarak ona geri döndük: &#;Hayatımızı bize geri ver&#;.) Bu 6 sayfalık kısım olduğu gibi çıkarılıyor.

Elyazmasında Porfiri Korneyeviç Kyutsam&#;la Pavel Korçagin arasında geçen üç sayfalık bir tartışma bulunuyor. Bu kısım kitabın akışı içerisinde sayfaya denk geliyor. Yine tamamını aktarmayacağım bu diyalogta sosyalizmin inşasıyla ilgili şöyle bir parça var:

&#;- Таких, как вы, в нашей стране не спрашивают, хотят ли они строить социализм&#; А вот таких, как вы, просто заставят работать на перестройку нового общества, хотят ли они этого или не хотят&#; &#; А если они не подчинятся? Знаете, насилие порождает сопротивление. Корчагин тяжело опустил руку на свой стакан. &#; Тогда мы их&#; &#; И Павел судорожно сжал стакан. Тонкое стекло хрустнуло&#;&#; (Korçagin: &#;Sosyalizmi inşa etmek isteyip istemediklerini sormazlar sizin gibilere bu ülkede&#; İsteseniz de istemeseniz de sizin gibileri yeni toplumun inşası için çalıştırırlar, hepsi bu&#;&#; Kyutsam: &#;Peki ya boyun eğmezlerse? Baskı direnişi doğurur.&#; Korçagin ağır ağır elini bardağının üzerine koydu. &#;O zaman onları&#;&#; Ve Pavel titreyerek bardağı sıktı. İncecik cam kırılıverdi.) Bu kısım ve devamındaki cümleler çıkarılıyor.

&#;Ve Çelik Böyle Sertleşti&#; romanının Türkçeye çevrilişi toplumsal bir uyanış döneminin tam ortasına rastlıyor. Ben, yılı arasındaki çeviriler sayesinde bu romanın Türkiyeli okurun kollektif bilincindeki sosyalizm algısının oluşmasına katkıda bulunan kültürel yapıtaşlarından biri olduğu kanısındayım. Romanın kahramanıyla yazarının yaşam öyküsünün iç içe geçtiği ve sık sık karıştırıldığı gerçeğini de göz önünde bulundurursak Ostrovski/Korçagin kimliğini de bu yapıtaşları arasında sayabiliriz.

Peki, yukarıda gördüğümüz üzere romanın yazarın kaleminden çıkan haliyle bize ulaşan biçimi arasında, tarihi kendi çıkarına göre yeniden yazma heveslisi bir parti/devlet aygıtının gerçeği katletmekten çekinmeyen edebiyat simsarları durmuşsa, hikayenin hangi kısmını bilmemiz, hangi kısmını bilmememiz gerektiğine onlar karar vermişse, yazarın yaşam öyküsünü olduğu gibi değil, &#;olması gerektiği&#; gibi öğrenmişsek &#;den bu yana bu kitaptan beslenen nesillerin sosyalizm algısı sağlıklıdır, gerçekliğe uygundur diyebilir miyiz? Ne dersiniz, çelik gerçekten böyle mi sertleşti?

12 Haziran &#; 17 Temmuz , Moskova-Mersin.

*: &#;Ve çelik böyle sertleşti&#; üzerine bir yazı hazırlama fikri doğunca kitabın Türkçe çevirilerinden hiç olmazsa bazılarını edinme zaruriyeti belirdi. Cuma günü Nadirkitap&#;tan sipariş ettiğim Atilla Tokatlı ve Umut Özgen çevirileri birkaç saat önce elime ulaştı. Tıpkı tahmin ettiğim gibi, tarihli orijinal baskıya kadar hiçbir yerde yayınlanmamış kısımlar bu çevirilerde yoktu. Sadece ikinci alıntıda değinilen cümle tıpkı kitabın baskısında olduğu gibi &#;kısmen&#; kelimesiyle birlikte yer alıyordu. Ancak Eserlerin örgütlediği partizan birliklerinden elbette eser yoktu.

Öte yandan, rasgele seçerek sipariş ettiğim bu iki çevirinin elime ulaşmasıyla birlikte yeni bir sürprizle karşılaştım. Atilla Tokatlı ve Umut Özgen çevirileri noktasına, virgülüne varana dek aynıydı! Görünüşe göre Yücel Yayınları ve Umut Özgen büyük bir ahlaksızlığa imza atarak Tokatlı&#;nın çevirisini yeni bir çeviriymiş gibi piyasaya sürmüştü. İyi niyeti elden bırakmadan &#;Umut Özgen, Atilla Tokatlı&#;nın müstear ismi olabilir mi?&#; diye de düşündüm. Ne var ki kitap Sırpça-Hırvatça&#;dan çevrilmiş intibası uyandıracak şekilde iç kapağa yerleştirilen &#;Kako c Kalio Çelik&#; ifadesi, olayın bir sahtekarlıktan başka bir şey olmadığı düşüncesini destekler nitelikte.

*   *   *

Kahramanımız Ostrovski!

Mustafa Yılmaz’ın yazısını artık hayret duygumu kaybetmiş olarak ama acıyla okudum. Sosyalizmin geçmişi ve Sovyetler Birliği’nde olup bitenler hakkında hayret duygumu yıllarca önce yitirmiştim. Belki, çevirisini yaptığım Eugenia Ginzburg’un Anafora Doğru ve Anaforun İçinde adlı otobiyografik kitapları yol açmıştır buna. Belki de son otuz yılda bu konuda okuduğum ve öğrendiğim her şey.

Bu yüzden, örneğin Mustafa Yılmaz, Ostrovski’nin romanına hiçbir müdahale yapılmadığını, yılındaki baskısıyla yılı baskısının birbirinin aynısı olduğunu yazsaydı belki o zaman biraz hayret edebilirdim.

Yazıyı okuyunca ’lı yıllara uzandım. Kitabın kapağındaki, dört nala giden kızıl süvarilerin at toynaklarını bile hatırlıyorum. Çok güzel bir kapaktı. Roman edebi açıdan o kadar parlak görünmese de Ekim Devrimi’ni, iç savaş kahramanlarını yüceltmesiyle tam da biz genç militanların ruh haline hitap ediyordu. Üstelik yazar iç savaşta aldığı bir yara sonucu kör olmuş, bizim gibi genç bir militandı. Kendimizi onunla nasıl da özdeşleştirmiştik. Mustafa Yılmaz’ın yazısı, bunun bir Parti ve Komintern yalanı olduğunu ortaya koyduğu gibi, Ostrovski’nin ölmeden önce ve sonra parti tarafından nasıl ciddi bir sansüre uğradığını, yazdığı bölümlerin kırpıldığını ortaya koyuyor. Yani aslında Ostrovski iç savaşta aldığı bir yaradan dolayı kör olmamış, parti tarafından “kör edilmiş”, ve dilsiz bırakılmış. O tarihten (’lardan) yıllar yıllar sonra (yaklaşık otuz yıl) bu romanı okuyan biz devrimci militanların hali ise Ostrovski’den bile daha beter. O hiç değilse kör edildiğinin farkındaydı.

Mustafa Yılmaz, bütün bu olanlardan sonra “ve çelik gerçekten böyle mi sertleşti” diye soruyor. Tabii ki böyle sertleştirildi ve fazla su verildiği için de çelik esnekliğini kaybedip beyin kireçlenmesine yol açtı. Ama şunu da belirteyim: Stalinistler çok fazla titizlenmişler. Aslında o kadar ince yalanlara, o kadar kalın sansürlere çok da fazla gerek yoktu. Çünkü bunlar yapılmasaydı bile biz gözleri devrimin parlaklığıyla kamaşmış aptal militanlar meseleyi çok fazla kurcalayacak durumda değildik. Diyelim ki, romanın kahramanı Pavel Korçagin’in İşçi Muhalefetiyle ilgilendiği bölümler romanda bulunsaydı ve biz bunları okusaydık bile başımızı çevirip İşçi Muhalefeti’ne bakmaya zahmet etmeyecek, yahu bu muhalefet de neyin nesiymiş diye sormaya teşebbüs etmeyecektik. Bizi ilgilendiren tek şey kahramanlık edebiyatı ve bu edebiyatın yaratıcısı iktidar aygıtı partiydi.

İşçi muhalefetiyle ve diğer muhalefetlerle ilgilenmemiz için aradan acı deneylerle dolu bir yirmi yılın, Mustafa Yılmaz’ın yazısını hayret bile etmeden okuyabilmemiz için ise acı veren anlama ve akıllanma süreçlerini içeren bir kırk yılın geçmesi gerekliydi.

Kısacası, gençliğin akılla birleşmesi bile bir zaman sorunu. Kızıl süvarilerin atlarını çalan Stalinist yalancılar henüz Üsküdar’ı geçmemişse tabii ki.

Gün Zileli

18 Temmuz

Folklor Akademi Dergisi, Cilt 4 - Sayı 2,

Bu çalışmanın amacı, Türk sözlü anlatı geleneği içerisinde yer alan yabancılığa dair imajları biçimlendiren stereotiplerin, Türk toplumunun tarihin farklı dönemlerinde kendini tanımlamak için kullandığı kimlikleri içselleştirmesinde ne tarz işlevler taşıdıklarını ortaya koymaktır. Kimliğin de tıpkı kültürün geneli gibi etkileşime dayalı bir yapısının olduğu varsayımından hareketle, sanatsal bir iletişim boyutu da olan folklorun söz konusu etkileşimleri yansıtma gücü açısından, edebiyat gelenekleri ve medyadan daha değerli bir malzeme olduğu düşünülerek ve halk bilimi disiplininin tarihsel süreç içerisinde benimsemiş olduğu epistemolojik tavır göz önünde tutularak kimliğe dair geleneğin ne dediğine eğilmek hedeflenmektedir. Araştırma kapsamında mit, efsane, menkıbe, masal, destan, halk hikâyesi ve fıkra türleri içerisinden belirlenen örnekler, araştırmacıların sahadan derleyerek metinleştirdikleri ürünlerden seçilmiştir. Bu kapsamda XIX. asırdan bu yana konuya eğilen araştırmacıların tekrar tekrar anlattıkları ve sayısı belirsiz olan mitler, efsane, tip kataloğundan konu dağılımlarına göre seçilen 52 masal, 7 destan, üç menakıpnâme, 14 halk hikâyesi ve fıkra ele alınıp değerlendirilmiştir. Çalışmada, temeli kimlik araştırmalarınca oluşturulmuş öğretilere dayandırılan bir yorumbilgisi (hermeneutik) yaklaşımı kullanılarak söz konusu stereotipler dört açıdan anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Bunlar sırasıyla beden, mekân, ahlaki nitelikler ve berikine bakış şeklindedir. Böylelikle metinleri üreten kitlenin kendi kimliğinin ne olduğuna dair doğrudan ya da dolaylı fikirlerine ulaşılmıştır. İlki tür kavramı, ikincisi de kimlik bilincinin kronolojik dönüşümü olmak üzere araştırmada elde edilen bulguların kompozisyon hâline getirilmesinde iki veçheden yararlanılmıştır. İlksel türler olan mit ve efsanelerde yer alan insan dışı varlıklara dair stereotipler araştırmanın ilk bölümünün konusunu oluştururken; görece daha girift türler olan masal, menakıpnâme, destan ve halk hikâyeleri ise toplumsal kimliklere dair stereotiplerle bağdaştırılarak eserin ikinci bölümünde incelenmiştir. Araştırmanın ikinci bölümünde masal ile sınıfsal kimlik; menakıpnâmeler ile dinsel kimlik; destan ve halk hikâyeleri ile de ulusal kimlik bilinçleri arasında bağlantılar kurulmuştur. “İnsan”, “Müslüman”, “köylü” ve “Türk” olarak kendini gösteren “biz” kümesinin tanımlanmasında kullanılan kimliklerin karşısına konumlandırılan “insan dışı varlık”, “gayrimüslim”, “aristokrat” ve “azınlık” imajlarına dair stereotiplerin üretilmesinin altında yatan temel sebebin, karşıt kümeleri dizayn etmekten ziyade “biz” kümesinin düzenlenmesi olduğu görülmüştür. İlkel dönemlere ait olan demonik imajlardan azınlık imajlarına uzanan süreçteki dönüşüm görülmeye çalışılırken benzer stereotiplerin farklı dönemlerdeki yabancı imajlarının tasarlanmasında kullanılmış olmasıyla karşılaşılması, sabit yapılar şeklinde varlığını koruyan folklorun farklı dönemlerdeki işlevli kullanışlılığını göstermektedir. Bunun yanında toplumsal kimliklerin içselleştirilmelerinde birbirinden ayrılan kavrayışlar da elde edilen bulgular arasındadır. Sonuç olarak kimlik tartışmalarının çözüme kavuşturulmasında folklorun bu işlevli kullanışlılığından faydalanmanın yerinde olacağı görülmüştür.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası