Hayri İrdal küçük yaşta bir saatçinin yanına çırak olarak girmiştir. Burada çalışırken saatlere karşı özel bir ilgi duymaya başlar ve hayatını, yorumlarını hep saatlere göre yapmaya başlar. Hayri İrdal askere gider. Onun askere gittiği dönem Birinci Dünya Savaşı dönemleridir.
Dört yıl süren vazifesinden sonra İstanbul’a dönen İrdal, Zehra adındaki bir kızla evlenir. Zehra Abddüsselam efendinin kızıdır ve evliliklerinden kısa bir süre sonra hayatını kaybeder. Eşini kaybeden Hayri İrdal İspritizma cemiyetine gidip gelirken Pakize hanımla tanışır ve ikinci evliliğini yapar. Hayri İrdal borç alabilmek için bir arkadaşının yanına gider. Orada Halil Ayarcı ile tanışır.
Halil ayarcı zaman içerisinde Hayri İrdal’ın eşi Pakize hanımla ilişki kurar fakat bu durumdan Hayri İrdal’ın haberi yoktur. O sadece kız kardeşine ve kendisine iş bulan bir dost olarak Halil ayarcıyı görmektedir. Hiçbir şeyden haberi yoktur. Çünkü onun gözünde Halil ayarcının onun çalışması için kurduğu Saatleri ayarlama Enstitüsü vardır. Halil onun hayatını değiştirmiş bir kişidir. Zehra hanımın bir kızı olur.
Gün geçtikçe bu kız Halil ayarcıya benzemeye başlar. Zaten Zehra Hanım kızının adını da Halide koymuştur. Bu pembe günler birbiri ardına sıralanırken Amerika’dan gelen bir heyet Saatleri Ayarlama Enstitüsünün katılmasını ister. Fakat Halil Ayarcının gayretiyle kapatılmaz. Hayri İrdal ile Halil ayarcı Hayr’nin çalışma odasında buluşur ve tavla oynarlar. Ancak Hayri İrdal’a Halil ayarcı çok yabancı bir insanmış gibi gelir. Oyun biter ve ikili Allaha ısmarladık diyerek ayrılırlar ve birbirilerini bu süreden sonra korkunç bir trafik kazasına kadar görmezler.
Taviz verdiğimiz zaman sonunun gelmeyeceğini aklıma kazıyan bir roman olmuştur. Saatleri ayarlama enstitüsü. Yozlaşan değerlerimizi, aldatmaları, saflığı konu alır. Yüksek bir mevkide bulunan kişinin kendisine mecbur olan bir insana zulmü bu kadar güzel anlatılabilirdi. Bu eseri okuduktan sonra çıkarları ne olursa olsun benliğime ters düşen hiçbir şeyi kabul etmemem gerektiğini anladım.
Romandaki satırları büyük meraklarla okurken bir yerde yalan söylemenin çözülmez sorunlara yol açabileceğinin mesajına da rastladım. Ayrıca maddi çıkarlar söz konusu olduğunda yıllardır arayıp sormayan insanların ikiyüzlülüğünü fark ettim. Yazar bu romanında toplumun yeniliklere karşı abartılı tepkiler verdiğine de değinmektedir. Zahmetsizce kazanılan her şeyin bir gün yüzünü göstereceğini de belirtmiş yazar satırlarında. Velhasıl dürüstlük, adalet ve doğruluk kavramına herkes farklı anlamlar yüklüyor ve kendine göre yaşıyor.
Batılaşma için verilen çabaların faturasının kabarık yönünü her bir ayrıntısıyla resmini kafamızda canlandırmıştır Tanpınar. Yazarın bamteline dokunduğunu düşünüyorum bu konuda. meseleyi tam olarak okuyucuya hissettirebiliyor büyük bir ustalıkla.
Tanpınar bu eserinde kahramanların en ince ayrıntısına kadar canlandırmıştır. Olay örgüsünde anlamsız bir akış vardır. Toplumun gerçek yüzü hakkındaki verdiği mesaj ise kitapta çok açık olarak verilmiştir. Önce güldüren sonra hüzünlendiren bir kitap
Hayri İrdal, saygınlık derecesi fazla olmayan, eskiden bankacılıkla uğraşan, Saatleri ayarlama Enstitüsünün yöneticisi, karısı tarafından sünepe olarak görülen bir kişidir. Enstitünün kurulması onun hayatını değiştirir. Karakter psikolojik özellikleri yönünden değişime itiraz eden, kişiliği tam oturmamış, başkaları tarafından yönlendirmeye açık bir insandır.
Halit Ayarcı, Hayri İrdal ile birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsünü kurmuş olan şık giyimli yakışıklı bir adamdır. İnsanları etkileyebilme gücü yüksek olan bu adam Avrupai bir havaya sahiptir. Pazarlama ve ikna kabiliyeti iyi olan bu yakışıklı, başarmak için yalanı kabul eden, çıkarları takip eden bir kişiliktir.
Doktor Ramiz, tıknaz, hafif sarı esmer, 30 yaşlarındaki bu adam, pozitivist bir aydındır. Avrupada tıp eğitimi almış bir kişidir. Freudun Psikanaliz kuramını benimsemiş olan bu adam, teorilerini uygulayacağı hiç hasta bulamamış, ellerini yıkama özelliğine sahip temizlik hastası bir doktordur.
Emine, Saatleri ayarlama enstitüsünü kuran Hayri İrdal’ın ilk eşidir.
Pakize, ispiritizma cemiyetinde tanışarak Hayri İrdal’ın evlendiği ikinci eşidir.
Zehra, Hayri İrdal’ın kızıdır.
Halide Pakize hanımın Halil Ayarcı’ya benzeyen Hayri İrdal’ın kızıdır.
Ahmet, Hayri İrdal’ın oğludur.
Cemal Bey, patrondur. Hayri İrdal’ın eski patronudur.
Muvakkit Nuri Efendi, Hayri İrdal’ın küçük yaşta çırak olarak yanında çalıştığı saatçidir.
Selma Hanım, Hayri İrdal’ın aşkıdır fakat Cemal beyle evlidir.
Zarife Hanım, Hayri İrdal’ın halasıdır, Naşit bey adında kocası vardır.
Naşit Bey, Hayri İrdal’ın halasının ikinci evliliğindeki kocasıdır.
Numan Bey, saf ve saatlerle kafayı bozan Hayri İrdal’ın dedesi
Tevkii Ahmed Efendi, Numan beyin dedesidir.
Seyit Lütfullah, esrarkeştir. Hazine hikâyeleri anlatır.
Hayri İrdal’ın çocukluğunun geçtiği ev, İstanbul, Abdüsselam beyin konağı, oda ve merdivenler, çocukların odası, şehzade başındaki kahve kullanılan mekânlar olarak romanda karşınıza çıkmaktadır.
Saatleri ayarlama enstitüsünde zaman bakımından her bir kısımda farklı dönemler anlatılmaktadır. “Büyük ümitler” adlı kısımda tanzimat öncesi dönem ele alınmıştır. “Küçük hakikatler ve sabaha doğru” bölümünde ise tanzimat dönemi olayları anlatılmaktadır. Romandaki en son bölüm olan “her mevsimin bir sonu vardır” bölümünde cumhuriyet döneminin başlangıcı ve sonrasındaki zaman anlatılmaktadır.
Başkahramanı olarak bildiğimiz Hayri İrdal olayları kendi açısından anlatmıştır. Bakış açısı olarak kahramanın bakış açısı diyebiliriz.
Osmanlıca ve farsça kelimelere başvurularak yazılan saatleri ayarlama enstitüsü, çeşitli anlatım tekniklerinden yararlanılarak yazılmış bir romandır. Hiciv, geriye dönüş tekniği, otobiyografik, öyküleme ve sahneleme tekniği, gibi dil ve anlatım yöntemleri kullanılarak yazılan roman okuyucunun rahat okuyacağı bir akışa sahiptir. Omurga ve çatı olarak eser değerlendirildiğinde bu romanda bir ironi yatmaktadır.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü / Ahmet Hamdi Tanpınar Detaylı İncelemesi & Analizi
BeğenYükleniyor
SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ
Mehmet Kaplan
A. H. Tanpınarın eserlerinde zaman meselesi çok mühim bir yer tutar. O, hemen hemen her şeyi, mekânı ve cansız eşyayı dahi Türkçenin en güzel şiirlerinden biri olan Bursada Zamanı hatırlayınız zaman ile münasebeti bakımından ele alır. Şiirlerinde, hikâyelerinde, romanlarında, ilmî araştırma ve denemelerinde, insan hayatının bu temel mefhumu, en mücerret şeklinden en müşahhas tecellilerine kadar binbir görüşü içinde karşımıza çıkar. yılında Yeni İstanbul gazetesinde tefrika olunarak, son günlerde kitap halinde basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında da zaman gerek sembol, gerek hayat manzarası olarak ön plânda bir yer işgal ediyor.
Fakat yazarın burada, zamana bakış tarzı, diğer eserlerinden tamamıyla farklıdır. Tabir caizse, bu romanda zamanın karikatürü yapılmış, çarpık aynalardaki acayip akisleri tasvir olunmuştur. Bergsonun felsefesinde olduğu gibi zamanı bir akış, bir süre telâkki eden Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsünde, bu sürenin içinde bir ada gibi donmuş kalmış, veya onun dışına çıkmak için delice çırpınan insanları ve çevreleri canlandırmaya çalışıyor.
Bu donmuş veya parçalanan bir saat gibi çığırından çıkmış olan zamanın esas kahramanı, Türk cemiyetidir. Yazarın asıl gayesi, Türk cemiyetinin son elli yıl zarfında, nasıl donmuş bir hayat şekli ile onu gülünç şekilde aşmak isteyişini anlatmaktır. Eser, buna göre başlıca iki veya aradaki geçiş devrini de hesaba katarsak, üç kısma ayrılmıştır.
Romanın kahramanı Hayri İrdalın çocukluk yıllarına rastlayan birinci merhalede bu devir istibdat devridir insanlar bir Şark ortaçağının masal havası içinde yaşarlar. Yaşanılan gerçek zaman ile insanların kapalı bir kavanoza hapsedilmiş gibi yüzdükleri masal atmosferi arasında tam bir tezat vardır. Hepsi de kendilerini musallat bir fikre kaptırmış olan bu insanların gerçek ile hiçbir ilgileri yoktur. Duyuları dış âleme kapalı olduğu için, şuurlarına acayip birtakım hayaller, rüyalar, ümitler, yani gayri şuur hâkimdir. Hayri İrdal onların bu durumunu şu cümlelerle anlatır:
Onların, gördükleri, elleriyle yokladıkları, duygularına cevap veren şeylere herkes gibi inanmamaktan başka hiç bir günahları yoktu (s. 44).
Fakat hayat karşısında işlenilebilecek en büyük günah bu değil midir? Bütün Şark asırlarca gözlerini dış dünyaya kapayarak, kendisini gayri şuurun icat ettiği bir masal âlemine kaptırmamış ve bu yüzden gerçek âlemde değişen zamanın farkına varamayarak bindiği geminin paramparça olduğunu görmemiş midir?
İkinci merhalede, yani II. Meşrutiyet devrinde ve Birinci Dünya Harbinden sonra, imparatorluk tamamıyla dağılmış, fakat insanlar yine de yaşadıkları çağın vazıh şuuruna ulaşamamışlardır.
Romancı bu merhaleyi kahvehane ve İspirtizma Cemiyeti sahnelerinde çok güzel tasvir eder. Dış dünya, eski masallarda olduğu gibi, burada da, irreel bir hayal âlemi şeklinde görünür. Fakat bu esnada masal çok abes bir rüya şekline girmiştir. Hayri İrdal, bu sıralarda duyduğu ruh halini şu satırlarla ifade eder:
Bu daima böyleydi. Ne kadar ciddi başlarsa başlasın burada her iş en beklenmedik neticelerle biterdi. Bu kahvenin bir adım ötesinde yüzde yüz gibi bakılan bir hesap, burada birdenbire en hafif ihtimal şekline girer, bir yığın gidip gelmeden sonra talihin bir alayı olurdu. Hülâsa bu abes denen şeyin bataklığı idi. Ve ben farkında olmadan boynuma kadar ona gömülmüştüm.
Sanki çok tüylü, yumuşak bir yığın kol ve kanatlı, insanı adeta bitmez tükenmez gıdıklamalar, kısık gülüşler ve haz baygınlıkları içinde sömürüp tüketen bir hayvanın eline düşmüşüm gibi bu mânâsız âleme gömüldüm. Hiçbir şeyin birbirini tutmadığı ve her şeyin en şaşırtıcı şekilde birbirine bağlı olduğu bir dünyada, bilmediğimiz bir yerde kopan bir fırtınanın getirdiği enkazdan yapılmış bir panayırda imişim gibi yaşamaya başladım. Bu fırtına nerede kopmuştu? Hangi tuhaf ve zıtlarla dolu âlemleri yağma etmiş yahut nasıl karmakarışık bir armadayı böyle didik didik savuşturmuş ki bize kadar getirip önümüze yığdığı şeylerin hiçbirini asıl kendi çehrelerinde tanımamıza imkân yoktu. Her şey bir hokkabaz şapkasından çıkar gibi birbirinin peşinden birbirine takılı geliyordu. Bu yaşanırken çok rahat, sonradan üzerinde düşünülünce bir kâbus gibi sıkıcı bir şeydim (s. ).
Metinde abes kelimesi koyu harflerle basılmıştır. Filhakika bu kelime romanda tasvir olunan bütün hayatı izah eden bir anahtar kelimedir. Roman, baştan sona kadar, realitenin dışında yaşayan insanların abes hayatını anlatır. Fakat abes, en kuvvetli ve en gülünç tezahürünü, romanın Cumhuriyet devrine tekabül eden üçüncü kısmında bulur.
Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kuruluş ve çalışmasını tasvir eden bu kısım, bu devrin zihniyetini gösteren bir sembol olarak Türk edebiyatında şaheser denilebilecek bir kudreti haizdir. Bu bölümde hayatı sistem haline getirdiği sloganlarla değiştirmeğe kalkan Mefisto benzeri bir tiple karşılaşırız: Halit Ayarcı, hiçbir içtimaî, ahlâkî ve dinî kıymete inanmayan korkunç bir şarlatandır. O da bir masalın peşindedir. Bu gerçekle hiçbir ilgisi olmayan güya ileri, modern bir masal, daha doğrusu bir slogandır. Sistematik olarak işlenen bir sloganın ne kadar gülünç bir şekle girebileceğini, Saatleri Ayarlama Enstitüsü çok güzel ifade eder. Bu sembol üzerinde düşünenler, Cumhuriyet devrinde kurulmuş birçok içtimai müesseseye hâkim olan zihniyetin harikulade bir karikatürünü göreceklerdir.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ilk bakışta bir fantezi, bir alay gibi görülmekle beraber, büyük bir ciddiyetle okunması ve üzerinde derin derin düşünülmesi lâzım gelen bir eserdir. Ahmet Hamdi Tanpınar bu romanıyla bizim içtimai hayatımızın gizli noktalarına kuvvetli bir projektör çevirmiştir. Okuyanlardan birçoklarının gözleri bu ışıktan rahatsız olacaktır.
(Çağrı, sayı 49, Şubat , s. )
Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından yazılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanın ilk basımı yılında yapılmıştır. Anı biçiminde yazılan roman, dört bölümden oluşmaktadır.
Romanın Özeti
Birinci Bölüm: Büyük Ümitler
Hayri İrdal, hayatını Halit Ayarcı ile tanışmadan öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırır. Hayatını anlatmaya çocukluğundan başlar. Yoksul bir ailede doğup büyümesine rağmen mutlu bir çocukluğu vardır. Asıl doğum günü olarak belirttiği gün, dayısından hediye olarak bir saat aldığı gündür. Saati incelemeye, içini sökmeye ve kurcalamaya başlar. Böylece saatlere olan merakı gittikçe artar. Zamanının çoğunu Nuri Efendinin muvakkithanesinde geçirir. Ancak Nuri Efendi, ona pek iş yaptırmaz, o da ayak işlerine bakar.
Nuri Efendinin ölümünden sonra Hayri İrdal, başka bir saatçinin, Asım Efendinin yanında işe başlar. Bir saatin çalınması nedeniyle işten çıkarılır. Bu olayın ertesi günü halası ölür. Ekonomik durumları kötü olduğu için babası, halasının cenazesiyle ilgilenmek yerine, evine gidip satılabilecek şeyleri toparlamaya başlar. Gömülmek üzereyken dirilen hala, eve döner, onları işbaşında yakalar ve evinden kovar.
İkinci Bölüm: Küçük Hakikatler
Hayri İrdal, askere gider. Terhis olup İstanbula dönünce her şeyi çok değişmiş bulur. Babası askerdeyken ölmüştür. İş aramaya başlar. Ancak iş bulması zordur. Abdüsselam Beyin teşvikiyle Posta Telgraf Mektebine girer. Okula başladıktan sonra Abdüsselam Beyin kızı yerine koyduğu Emine ile evlenip onların evine yerleşir.
Hayri İrdal, tünel idaresinde çalışmaya başlar. Bir kızı olur. Abdüsselam Bey, çocuğa annesinin adı olan Zehra ismini verir. Zehrayı valide diye çağırmaya başlar. Ölmeden önce bütün servetini Zehraya bıraktığına dair vasiyetname hazırlar. Ölümü üzerine akrabalar eve doluşur. Evli çifti, ihtiyar adamı kandırmakla suçlayıp mahkemeye verirler. Mahkeme sonuçlarına göre vasiyetname iptal edilir.
Bir gün iş arkadaşı Sabri Beye şaka olsun diye olmayan Şerbetçibaşı Elmasından bahseder. Kısa zamanda bunu etrafındaki herkes duyar. Bu aynı zamanda Abdüsselam Beyin alacaklıları tarafından da duyulur. Hayri İrdalı tekrar mahkemeye verirler. Durumu mahkemeye anlatmaya çalışsa da mahkeme, Hayri İrdalın anlattıklarını tutarsız ve saçma bulur. Akli dengesinin kontrolü için adli tıbba gönderilir. Hayri İrdal ile Doktor Ramiz burada tanışırlar.
Doktor Ramizin tedavi edecek başka hastası olmadığı için sürekli onunla ilgilenir. Teşhis ve tedavi süresince Hayri İrdal, oradaki saatleri tamir eder. Doktor Ramizin teşhisine göre baba psikozu hastalığına tutulmuştur. Doktor Ramizin raporundan sonra hastaneden çıkan Hayri İrdal, Doktor Ramiz ile arkadaş olur. Doktor Ramiz onu kendi çevresindeki çeşitli meslek mensubu arkadaşlarıyla tanıştırır. Birlikte İspritizma Cemiyetini kurarlar. Bu sıralarda Hayri İrdalın bir de oğlu olur. Eşi Emine, hastalanarak ölür. Eşinin ölümüyle sarsılan Hayri İrdal çocuklarıyla pek fazla ilgilenemez.
Doktor Ramiz, uzun zamandır planladığı Psikanaliz Cemiyetini kurar ve Hayri İrdalı cemiyetin başına müdür olarak getirir. Konferanslarından birinde Hayriyi tedavi ettiği ilk hasta olarak tanıtır. Cemiyetten Cemal Bey, Hayri İrdala kendi şirketinde çalışmasını teklif eder. Hayri, kabul eder. Bir süre çalıştıktan sonra Cemal Beyle anlaşamaz ve işten çıkarılır.
Üçüncü Bölüm: Sabaha Doğru
İşinden çıkarılan Hayri İrdal, yoksulluk çekmeye başlar. Bu sırada kızı Zehrayı isteyen Topal İsmail adında biri vardır. Hayri, Topal İsmailden hoşlanmaz ve kızını vermek istemez. Ancak karısı ve baldızlarının ısrarı üzerine vermeye razı olur.
Bir gün kahvede otururken Doktor Ramiz, onu hayatının akışını değiştirecek olan Halit Ayarcı ile tanıştırır. Doktor Ramiz, onun iyi bir saat tamircisi olduğundan bahseder. Bunun üzerine Halit Ayarcı, cebinden bozuk bir saat çıkararak tamir etmesini ister. Hayri İrdal, yanında gerekli aletlerin olmadığını söyler ve birlikte Agop Saatçiyanın yanına giderler. Saati tamir ettikten sonra birlikte Boğaza giderler. Boğazda yemek sırasında Hayri İrdal, Halit Ayarcıya bütün hayatını anlatır. Burada Saatleri Ayarlama Enstitüsünün temelleri atılır.
Küçük bir daire tutulur. Dairede; Hayri İrdal müdür muavini, Halit Ayarcı teşkilatçı, yeğeni Nermin kıdem şefi olarak görev alır. İlk ay hiçbir şey yapmadan otururlar, sadece eksiklerini tamamlarlar. Halit Ayarcı, üçüncü aya doğru enstitünün hazır olduğunu söyler. Hayri İrdal, bir işi olduğu için rahattır, ancak yaptıkları işe pek anlam veremez.
Bir sabah Halit Ayarcı, belediye reisi ve yardımcıları birlikte daireyi gezmeye başlar. Halit, belediye reisine enstitünün kadro ve ihtiyaçları hakkında bilgi verir. Üç gün sonra Hayri İrdalın kızı Zehra da enstitüde kâtip olarak çalışmaya başlar. Kadro genişlemeye başlar; eş, dost ve akrabalar işe alınır. Galatasaray ve Teşvikiyede ek istasyonlar açılır. Bir yetkili müesseseyi ziyaret eder.
Gazetelerde de enstitü ile ilgili bir şeyler yazılıp çizilir. Çoğu Halit Ayarcı ile ilgilidir. Fakat kimilerine göre Hayri İrdalın yaptıkları daha önemlidir. Bu nedenle pek çok makaleye konu olur. Enstitüye bağlı ayar istasyonları açılır. Buraları saatleri durmuş hanımların ve beylerin saat ayarlarını düzeltmek için yol üstünde uğrayacakları küçük yerlerdir.
Enstitünün belli amaçları vardı. Eski saat ustalarını tanıtmak gibi. Bu nedenle Ahmet Zamani Efendinin Hayatı ve Eserleri isimli bir kitap çıkarırlar. Hayri İrdal, endişelidir fakat Halit Ayarcı oldukça sakin ve kendinden emindir. Hayri İrdalın düşmanlarından Cemal Bey, Ahmet Zamani diye birinin olmadığını, anlatılan kişinin gerçekte Fenni Efendi diye biri olduğunu ortaya atar. Bununla ilgili pek çok makale ve röportaj yazılır. Herkes Ahmet Zamaninin varlığından şüphe etmeye başlar. Tam bu sırada Hayri İrdal, ceza sistemini bulur. Herkes Ahmet Zamani Efendiyi unutur. Cemal Bey, Tayfur Bey tarafından öldürülünce müessese için en büyük tehdit ortadan kalkmış olur.
Zarife Hala, evinde bir kokteyl verir. Bu davette her milletten insan bulunmaktadır. Halası onları, davetlilerin hepsiyle tek tek tanıştırır. Hayri İrdal, kokteylden sıkılarak uyumaya gider. Bir süre sonra Halit Ayarcı, Hayriyi uyandırır ve Van Humbert ile tanıştırmaya götürür. Van Humbert, İstanbulda bir ay kalır ve çok memnun bir biçimde ayrılır.
Dördüncü Bölüm: Har Mevsimin Bir Sonu Vardır
Bir ajans telgrafında Amerikada altı şehirde birer tane Saat Sevenler Cemiyeti kurulduğu haber verilir. Bir müddet sonra da bu cemiyetler İstanbuldaki cemiyetlerle ilişki içine girerler. Onlardan enstitü binasının yapımı için, içten ve dıştan saat şeklinde bina tasarlanmasını isterler. Ancak binayı tasarlayacak bir mimar bulamazlar. Sonunda Hayri İrdalın aklına bir bina tasarımı gelir. Halit Ayarcı, tasarıyı beğenir. Hayri İrdalın bu projesi tutsa da bir sonraki saat evler projesi tutmaz. Halit Ayarcı, bunun üzerine geri plana çekilir. Binanın açılışına gelir. Güzel bir konuşma yapar. Ancak daha sonra ortadan kaybolur.
Enstitüye yabancı bir heyet gelerek Hayri İrdala bazı sorular sorar. Hayri İrdal, çoğuna cevap veremez. Halit Ayarcıya ulaşmaya çalışır, ancak tüm çabaları boşa çıkar. Üç gün sonra müessesenin lağvedilme emri gelir.
Hafta sonu Villa Saatte karısı Pakizenin düzenlediği toplantı vardır. Davette konuklar düşmanca bir tutum içindedir. Ancak Halit Ayarcının davete gelerek enstitünün kapanışı sırasında herkesin görevli olduğunu bildirmesi üzerine davetlilerin neşesi yerine gelir. O günden sonra Hayri İrdal, Halit Ayarcıyı kaza yaptığı geceye kadar görmez. Halit Ayarcı ölür. Hayri İrdal, hayatını ve Halit Ayarcıla ilgili münasebetlerini anlatan kitabı yazmaya başlar.
Romandaki Kişiler
Hayri İrdal
Hayri İrdal kendisini uysal, sade geçim derdi ile meşgul bir adam olarak tanımlar. Sosyal açıdan bir takım sorunları olduğunu anladığımız Hayri İrdalın gerçekte ilgilendiği tek şey saatlerdir. Çocukluk ve gençlik yıllarında sürekli hor görülen, toplumun dışında bırakılan İrdal, ilerleyen yıllarda başarılı ve şöhretli bir adam olmayı, geçmişten alınmış bir öç olarak görecektir.
Çeşitli işlerde çalışmış, yoksulluk çekmiş biridir. Halit Ayarcı ile birlikte Saatleri Ayarlama Enstitüsünü açmış, bu sayede üne ve paraya kavuşmuştur. Önceleri insanlar tarafından pek önemsenmezken, enstitünün açılışından sonra herkes tarafından takdir edilen, değer verilen biri olmuştur.
Hayri İrdal, kişiliği tam oturmamış, yeni ve eski arasında sıkışmış, daha çok eskiye bağlı, değişime ayak uyduramayan bir yapıya sahiptir.
Halit Ayarcı
Halit Ayarcı ile ilgili tüm özellikleri Hayri İrdalın kaleminden öğreniyoruz.
İlk iki bölümde hiç gözükmeyen, yalnızca kendisinden bahsedilen Halit Ayarcı, Hayri İrdalın hayatındaki etkisiyle ön plana çıkar. Enstitünün kuruluşunda başrolü oynayan Halit Ayarcı, romanın anlatısı içinde iki farklı biçimde karşımıza çıkar. Hayri İrdal, ondan büyük adam, hayatında güzel, faydalı ne varsa hepsinin nedeni diye övgü dolu sözlerle bahsetse de bu övgülerin içinde onun bazı konularda yalan söylediğini, tam anlamıyla iyi bir insan olmadığını ima eder.
Halit Ayarcı, şık giyinen, aydın görüşlü, yakışıklı biridir. Cumhuriyet döneminde yaşayan, yenileşmeyi ve modernleşmeyi kendi kişisel çıkar ve hırslarına alet eden insanların temsilcisi olarak görülür. Realist bir görüşe sahiptir, ancak bu görüş gerçeği olduğu gibi görmek anlamına gelmez. En büyük merakı insanları şaşırtacak, hatta korkutacak işler yapmak, bu işlerde başarılı olmaya çalışmaktır. Çevresindeki insanları etkilemesini bilen, yeni işler icat etmesini seven bir yapıya sahiptir. Pazarlama ve ikna konularında çok iyidir. Başarıya ulaşmada her yolu mubah gören zeki, kurnaz ve girişken biridir. En zor durumlarda bile olayları lehine çevirmeyi bilir.
Doktor Ramiz
Doktor Ramizin, romanın yalnızca bir bölümünde etkili olduğu görülür. Hayri İrdalı Halit Ayarcı ile tanıştıran odur.
Doktor Ramizin gerçek anlamda tanıtıldığı bölüm romanın ikinci bölümüdür. Avrupada psikanaliz üzerine çalışma yapan doktor, bu dönemde yeni bir bilim dalı olan psikanalizin hayattaki her şeyi açıkladığına inanır. Yurda dönünce kendisine psikanaliz yapacak bir hasta bulamaz. İlk hastası Hayri İrdalı bu açıdan inceler.
Doktor Ramiz, bir bakıma Avrupada eğitim görmüş, kendi alanında öğrendiklerini uygulayınca bütün sorunların çözüleceğini sanan kişileri temsil etmektedir. Temizlik hastası diyebileceğimiz bir yapısı vardır. Sürekli ellerini yıkar, kolonya ile temizler, eşyalarını taşıdığı bir çantayla dolaşır.
Cemal Bey
Cemal Bey, romanda karşımıza kötü karakter olarak çıkar. Cemal Beyin kötü karaktere dönüşmesi, Hayri İrdalın onun eski eşi Selma Hanımla bir ilişki yaşamasıyla olur. Bundan sonra Cemal Bey, doğrudan Hayri İrdala saldırmaya, enstitü girişimlerini baltalamaya başlar.
Cemal Beyi doğrudan Hayri İrdalın kaleminden tanıyoruz. Bu nedenle Hayri İrdal, kendisine kötü davranan, işten çıkaran ve karısına âşık olduğu bir adamı, kasıtlı olarak kötü göstermiş olabilir.
Emine
Hayri İrdalın ilk eşidir. Abdüsselam Beyin isteği üzerine evlenmesine rağmen Emineyi gerçekten sever. Onun ölümünü hayatının en müthiş felaketi olarak tanımlar. Bu evlilik sırasında aile, fazla zengin ve rahat değildir, ancak mutludur. Yıllar sonra enstitü sayesinde zengin ve tanınmış bir kişi haline gelse de yaşadığı saçma dünyayı bir türlü kabullenemeyen İrdal, Emine ölmese bunların hiçbirinin olmayacağını ifade eder.
Pakize
Hayri İrdalın ikinci eşidir. Birbirlerini hiçbir zaman gerçek anlamda sevmedikleri hissedilen bu iki karakter, enstitü kurulup Hayri İrdalın zengin, başarılı birisi olarak kabul edilişinden sonra birbirlerine tahammül etmeye başlarlar.
Pakize, yalnızca sinemayla ilgilenen, hatta kendini sinemada izlediği karakterler zannedecek kadar akli dengesi bozuk biridir. Hayatı, yalnızca gösteriş için yaşayan ve gösteriş yapabileceği imkânlar tanıdığı sürece mutlu olan Pakize, Hayri İrdalın önemli mutsuzluk kaynaklarından biridir.
Romandaki Diğer Kişiler
Zehra (Hayri İrdalın kızı)
Halide (Hayri İrdalın kızı)
Ahmet (Hayri İrdalın oğlu)
Muvakkit Nuri Efendi (Hayri İrdalın yanında çalıştığı saatçi)
Selma Hanım (Cemal Beyin eşi)
Zarife Hanım (Hayri İrdalın halası)
Numan Bey (Hayri İrdalın dedesi)
Hayri İrdalın annesi
Hayri İrdalın dayısı
Nevzat Hanım
Nermin Hanım
Sabriye Hanım
Şeyh Ahmet Zamani (hayali kahraman)
Van humbert
Saatçi Agop Efendi
Topal İsmail (Hayri İrdalın damadı)
Mekân
Olayların yaşandığı mekân İstanbuldur.
Romanda karşımıza çıkan ilk mekân Hayri İrdalın çocukluğunun geçtiği evdir. Daha sonra Abdüsselam Beyin konağı, Şehzadebaşındaki kahve, Saatleri Ayarlama Enstitüsü binası belli başlı mekânlardır.
Zaman
Romanda olaylar Yüzyılın sonundan, Yüzyılın ilk yarısına kadar devam eder.
Romanda zaman tam anlamıyla doğrusal olarak kullanılmaz. Romanın dört bölümü birbirini kronolojik olarak takip etse de altmış yaşında anılarını yazan Hayri İrdal, daha sonra duyduğu ve tecrübe ettiği şeyleri de çocukluk ve gençlik anılarıyla karışık bir biçimde anlatır.
Hayri İrdal, doğum gününü 16 Receb-i Şerif, sene olarak verir. Miladi takvime göre bu, yılına denk gelmektedir. İlerleyen zaman içinde Hayri İrdal, yılının hayatının en ıstıraplı yıllarından biri olduğunu ifade eder.
Romanda, zaman açısından en önemli noktanın, yenilik kavramına verilen vurgu olduğu söylenebilir. Enstitünün kuruluşunu ve işleyişini konu alan üçüncü ve dördüncü bölümler cumhuriyetin ilk yıllarında geçer. Bu dönem yenileşme fikrinin ön planda olduğu dönemlerdir.
Anlatıcının Bakış Açısı
Eser, kahraman bakış açısıyla anı biçiminde yazılmıştır. Eserin anlatıcısı Hayri İrdal, gerek yaşadıklarını, gerekse geçmişini çocukluk ve gençlik anılarıyla birlikte, karışık bir biçimde anlatır.
Dil ve Anlatım
Eserin en çok dikkat çeken yanı, yazarın Hayri İrdalın kalemi vasıtasıyla oluşturduğu anlatı üslubudur. Romanın genelinde, uzun cümleler ve yoğun bir dil kullanılsa da rahat takip edilebilen, akıcı bir anlatımı vardır.
Romanın edebi dili bazen okuyucuyu tedirgin etse de romanın anlatım biçimi yaşanan olayları yer yer gülünç hale getirir. Tanpınar, bu komik etkiyi farklı biçimlerde oluşturduğu için tekdüze bir gülmece durumuna düşmez. Yazar bazen olayların kendi saçmalığını ve komikliğini ön plana çıkarır.
Romanın ilerleyişi içinde çok sayıda anlamsız ve saçma olay yer alır. Doğaüstü hazine avı, İspritizma Cemiyetinin kurulması, Psikanaliz Cemiyetinin kurulması, halanın öldükten sonra dirilmesi, Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kurulması bunlardan bazılarıdır.
Romanın Türü
Eser, eski-yeni çatışmasını konu almış, olaylara, kişilere ve kurumlara eleştirel bir açıdan yaklaşmıştır. Tahlil romanı türüne girer.
Romanın Konusu
Türk insanının Batı ve Doğu arasında kalmasını ve bocalamasını konu edinen romanda iki uygarlık arasında kalan Türk toplumunun zamanla değişmesi ve insanların paraya verdiği önem ile bir anda nasıl değişebileceği anlatılır. Roman boyunca eski ve yeni karşılaştırması yapılır.
Genel Değerlendirme
Edebiyat tarihimizin en ironik eleştiri romanlarından biridir. Anlatılan dünya gerçek dünyadan tamamen farklıdır. Bütün karakterler gerçek dünyadan kaçıp bu kurgulanmış dünyaya sığınmış gibidir.
Romanda anlatılan hikâye dört dönemi içinde barındırır. Öncelikle Seyyid Lütfullah Tanzimat öncesi dönemi ve o dönemdeki hurafeleri olan Andronikos hazinelerini konu alır ve gerçek dünyada hiçbir karşılığı olmayan bu hurafenin peşinden gider. İkincisi Nuri Efendi ile anlatılan ve saatleri insana benzeterek onları kişileştiren hikâyedir. Bu da Tanzimat dönemine tekabül etmektedir. Bu iki karakterin simetriği olan Hayri İrdal ve Halit Ayarcı karakterleri ise Cumhuriyet dönemi başlangıcını ve yenileşme dönemi anlatan karakterlerdir. Bu karakterler de hurafeler peşinde koşmaktadır. Ancak bu hurafeler daha moderndir. Örneğin Psikanaliz Enstitüsü, İspritizma Cemiyeti ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü gerçek hayatta karşımıza çıkabilecek kurumlar değildir.
Halit Ayarcı, eskinin sembolü saatle, yeninin sembolü enstitüyü birleştirir. Roman boyunca eski ve yeni karşılaştırması yapılır. Bu nedenle Osmanlı dönemindeki hurafe anlayışı Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir izlenimi uyandırır.
Karakterler bağlamında baktığımızda eski ve yenilik vurgusu Hayri İrdalın eşlerinde de kendini gösterir. Eski eşi daha gerçek bir hayatı yaşarken yeni eşi sinemadaki karakterlere uygun bir hayat yaşar. Bu da yeninin, modernliğin fazla abartılı bir biçimde yaşandığının göstergesidir. Hayri İrdal ile Halit Ayarcı, adeta birbirini tamamlayan iki karakter niteliğindedir. Hayri İrdal, Halit Ayarcının modern düşünce yapısına ve girişken yapısına muhtaçken; Halit Ayarcı da Hayri İrdalın bilgi ve birikimine muhtaçtır.
Türk insanının Batı ve Doğu arasında kalmasını ve bocalamasını konu edinen romanda yazarın kendine öz, alaycı bir anlatım yolu seçtiği görülür.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Türk edebiyatının en ilgi çekici, en karmaşık, en mistik ve en başarılı romanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Hayatı
Ahmet Hamdi, 23 Haziran de İstanbulda dünyaya geldi. Babası Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanımdır. Ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür. Çocukluğu, babası kadı olduğu için Anadolunun çeşitli şehirlerinde geçti. Eğitimini farklı şehirlerde sürdüren Ahmet Hamdi, 13 yaşındayken annesini kaybetti. Lise öğrenimini Antalyada tamamladı. Liseden sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine kaydoldu. Hocaları arasında Yahya Kemalde vardı. Üniversiteden Hüsrev ü Şirin mesnevisi üzerine hazırladığı tezle mezun oldu.
Ahmet Hamdi, üniversiteyi bitirdikten sonra edebiyat öğretmenliği yapmaya başladı. Çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği yapan Tanpınar Güzel Sanatlar Akademisinde sanat tarihi öğretmenliği de yaptı yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne profesör olarak atandı.
yılında milletvekili seçilen Tanpınar, bu görevinin ardından Milli Eğitim Bakanlığında müfettişlik görevini üstlendi. da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesindeki görevine geri döndü. Bu görevdeyken 23 Ocak de İstanbulda hayata gözlerini yumdu.
Edebi Kişiliği
Edebiyatın birçok alanında eser veren sanatçılarımızdandır. Adını ilk olarak Musul Akşamları şiiriyle duyurdu. Dergâh, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Ülkü, Varlık, Oluş ve Kültür Haftası gibi çeşitli dergilerde şiirleri yayınlandı. Şiir zevkinin oluşumunda özellikle Yahya Kemalin ve Ahmet Haşimin etkisi büyüktür.
Şiir dışında roman, öykü, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi türlerde de eserler vermiştir. Şairliğinin yanı sıra usta bir roman yazarı, edebiyat alanında iyi bir araştırmacıdır.
Fransız sembolizmini derinlemesine inceledi. Zaman, rüya ve bilinçaltı onun şiirlerindeki ana öğelerdir. İlk şiirlerinde hece ölçüsü, daha sonraları serbest ölçüyü kullandı. Edebiyat Fakültesinde öğrenci olduğu yıllarda Yahya Kemalden etkilendi. Ancak ilk şiirlerinde Yahya Kemalden çok Ahmet Haşimin izleri görülür. Ahmet Haşim gibi o da küçük yaşta kaybettiği annesinin yokluğundan duyduğu acıyı ve kendisini avutacak bir sevginin özlemini dile getirir. İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır. Onun eserlerinde zaman basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır. Ne İçindeyimZamanın, Bursada Zaman şiirleri bu olgunun örnekleridir.
İlk romanı Mahur Beste de Ülkü dergisinde yayınlandı. Osmanlı Devletinin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen romanın ardından, kendi yaşamından da izler taşıyan Huzur yılında basıldı. Huzur hem bir aşk hem de Tanpınarın İstanbula olan derin sevgisinin romanıdır. yılında basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun ironik yapısı irdelenir. Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak bir araya getirilen ve yılında yayınlanan Aydaki Kadın adlı kitabında da aynı irdeleme vardır.
Romanlarında hitabete ve telkine yer vermez. Eserlerini yapmacıksız, konuşma diline özgü bir sözcük seçimiyle yazar. Düşünce ve hayallerle başkalaşan gözlemlerinin dolaştığı İstanbul sokakları, çarşıları, harabeleri, özellikle mütareke yıllarının sıkıntıları, maddi ve manevi yıkımlar içinde geçen gençlik yılları romanını zevkli kılan nedenler arasındadır.
Tanpınarın eserleri içinde rüya kavramı çok önemlidir. Hemen tüm eserlerinde rüyaya geniş yer verir. Rüyayı insanı rahatlatan önemli bir etki olarak görür. Sanatçının rüyaya verdiği önemi en çok Abdullah EfendininRüyaları kitabındaki hikâyelerinde görürüz. Sürrealizmden izler taşıyan bu hikâyeler, yazarın gerçeklerden kaçışını da ifade eder.
Şiir, roman ve yazılarının yanı sıra İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konyanın doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlatıldığı Beş Şehir de önemli eserleri arasındadır.
Makalelerini Yaşadığım Gibi adıyla kitap haline getiren Tanpınar, edebiyat tarihi alanında da araştırmalar yapmış Asır Türk Edebiyatı Tarihinin ilk cildini yazmıştır.
Eserleri
Şiir
Bütün Şiirleri ()
Roman
Mahur Beste ( tefrika- basım)
Huzur ()
Sahnenin Dışındakiler ( tefrika- basım)
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ()
Aydaki Kadın ()
Öykü
Abdullah Efendinin Rüyaları ()
Yaz Yağmuru ()
Hikâyeler (, tüm öyküleri)
Deneme
Beş Şehir ()
Yaşadığım Gibi ()
Araştırma İnceleme
Tevfik Fikret ()
Namık Kemal ()
Edebiyat Üzerine Makaleler ()
Yahya Kemal ()
Asır Türk Edebiyatı Tarihi (, funduszeue.info)
Ahmet Hamdi Tanpınar, zaman kavramı hakkında en çok düşünen ve eserlerinde motif olarak işleyen yazarların başında gelir. İlk defa Yeni İstanbul gazetesinde tefrika olunarak yayımlanan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında da "zaman" gerek sembol, gerek hayat manzarası olarak ön plânda bir yer işgal ediyor. Fakat zaman bu romanda diğer eserlerinden farklı olarak karikatür, hiciv ve ironilerle örülü bir biçimde işlenmiştir. "Hakikat şu ki Saatleri Ayarlama Enstitüsü muazzam bir karikatür oldu." cümlesini günlüklerine not eden Tanpınar'ın bu eseri, Doğu ve Batı arasında sıkışıp kalmış Türk toplumunun ve Cumhuriyet sistemindeki yeni açılan kurumların ironik bir eleştirisidir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü hakkında en çarpıcı 10 bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Sesli dinlemek için tıklayınız.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası