past ability exercises / Pin on English classes

Past Ability Exercises

past ability exercises

02 Modals () (05 07 04)

MODALLAR
Modallar yüklemin havasını, modunu belirtmek için kullanılan kiplerdir. Yüklemleri her zaman
V1 durumundadır. Zaman zaman continuous olurlar.
Modals : Can, Could, May, Might, Should, Ought to, Must, Would, Will, Shall
Semi-modals : Dare, Need, Have to, Used to
Others : had better, be supposed to, be used to, be accustomed to etc.

CAN
ABILITY1 (Yeterlilik) (present) She can design well.
IMPOSSIBILITY (İmkansızlık)
2
That cannot be Tom - He is in New York now.
Smoking can cause cancer.
POSSIBILITY3 (Olasılık) (present)
Perhaps we can meet next week.
4
REQUEST (rica, istek) [Can I… ] Can I have some cake please?
OFFER (öneri) [Can I…] Can I help you with those bags?
PERMISSION (İzin isteme / verme) “Can I leave the class early?” “Yes, sure”
If you carry on being horrible to your sister, Sophie, you can
ORDER (kızarak birşey yapmasını isteme)5 just go to bed! (Kızkardeşine kötü davranmaya devam
edeceksen, doğru yatağa-gidebilirsin-)
SUGGESTION (tavsiye) You can try another store, if you want.
You cannot mean that. You must be kidding. (Bunu
DISBELIEF (İnanamama) [can’t]
kastediyor olamazsın. Şaka yapıyor olmalısın)
You can’t wear that dress. It is indecent. (Bu elbiseyi
INAPPROPRIACY/INACCURACY giyemezsin. Uygun/saygın değil.)
(Uygunsuzluk) [can’t] You cannot really call this small knife a gun. (Bu küçücük
bıçağa bir silah diyemezsin/demen uygun değil.)

CAN’T HAVE V36


That cannot have been Tom because we knew he had gone
IMPOSSIBILITY (İmkansızlık) (Past) to New York. (PAST) (Bunu yapmış olan Tom olamazdı,
çünkü biliyorduk ki Tom New York’a gitmişti.)

NOT : Yeterlilik (ability) belirten CAN modalının kullanılamadığı yerlerde to be able to kullanılabilir.
 To be able to sing well was not sufficient enough to make her famous singer. [to infinitive]
 Will she be able to cope with the work? [future tense]
 He's never been able to admit his mistakes. [present perfect tense]
 I'm sorry that I wasn't able to phone you yesterday. [past tense]
 It's so wonderful being able to see the sea from my window. [gerund]

Can’t be doing with ST/ SB : Katlanamamak


 I cannot be doing with people who complain all time. (Sürekli şikayet eden insanlarla
yapamam/insanlara katlanamam)

1
Yeterlilik (ability) anlamındaki CAN modalının geçmişi COULD veya WAS/WERE ABLE TO ile, geleceği ise WILL
BE ABLE TO ile yapılır:
She could design well last year. (PAST) She can have designed well (Yanlış)
When the new road is built, I’ll be able to drive to work in under half an hour.
Could ile was/were able to arasındaki fark için bkz. COULD
2
İmkansızlık (impossibility) anlamındaki CANNOT modalının geçmişi CANNOT HAVE V3 modalıdır.
3
Sadece present zamanlı, gelecek zamanda MAY/MIGHT/COULD kullanılır, ihtimalden ziyade imkan belirtir.
4
Bu tür kullanımlarda MAY I tercih edilmeli. CAN modalının bu tarz kullanımları bazılarınca yanlış kabul edilir.
5
İnformal ve sadece kızgınlık durumunda kullanılır. Bir cezalandırma amacı taşır.
6
Can have V3 diye bir modal yoktur.

22
MODALS

COULD
ABILITY (Yeterlilik) (Past) She could play the guitar well when she was 7.
7 We could get married by next year. (Gelecek yıl
POSSIBILITY (olasılık) (Present) evlenebiliriz)
REQUEST (Kibar rica) [Could you…] Could you lend me £5?
“Could I use your phone?” “Yes you could.”
PERMISSION (izin) [Could I…] You said we could watch television when we've finished our
homework.
We could have dinner, if you like. (Eğer istersen akşam
SUGGESTION (öneri)
yemek yiyebiliriz.)
Well, you could try to look a little more enthusiastic!
NECESSITY8 (gereklilik)
(Pekala, biraz daha istekli görünmeye çalışabilirsin)

COULD HAVE V3
You couldn’t have left your bag on the bus, could you?
(Çantanı otobüste unutmuş olamazsın, değil mi?)
IM/POSSIBILITY (olasılık) (Past)
They told me that they had not received the letter yet. I
could have sent the letter to a wrong address.
By this time next week, I could have left for Washington.
POSSIBILITY (olasılık) (Future)9 (Gelecek hafta bu vakit itibariyle Washington’a doğru
yola çıkmış olabilirim)
POSSIBILITY which didn’t
We could/might have gone to Spain last year, but we went
happen10 (Gerçekleşmemiş olasılık) to Alanya instead. (Geçen yıl İspanya’ya gidebilirdik
(Past) ama yerine Alanya’ya gittik.)

I waited ages for you - you could've said that you weren't
NECESSITY11 (gereklilik)
coming! (Ağaç oldum – gelmeyeceğini söyleyebilirdin)

COULD and WAS ABLE TO (=MANAGED TO)


Olumsuz cümlelerde aralarında fark olmasa da, olumlu cümlelerde BE ABLE TO ve/veya MANAGED
TO ile COULD arasında kullanımlarında tercİh edİlme yerlerİ açısından farklar vardır:
a) Şu yüklemlerle hemen her zaman COULD: see, hear, smell, taste, feel, remember, understand
 We had a lovely room in the hotel. We could see the lake.
b) Geçmişteki genel yetenek veya izin durumunda COULD (general ability or permission in the past):
 My grandfather could speak five languages. (general ability)
 We were totally free. We could do what we wanted. (general permission)
c) Özel durumlarda (special situation), cümle pozitif ise WAS ABLE TO veya MANAGED TO:
 The fire spread through the building very quickly, but fortunately everybody was able to /
managed to escape. (not could)
 The fire spread through the building very quickly, unfortunately many peeople couldn’t / was
not able to escape. (in negative sentences both are possible)
COULD DO WITH ST= need ST
 Your hair could do with a wash. (present) (Saçlarının yıkanmaya ihtiyacı var)
 Your hair could have done with a wash yesterday.(past) (Saçlarının yıkanmaya ihtiyacı vardı)
MAY/MIGHT12
7
Olasılık anlamındaki COULD modalının geçmişi COULD HAVE V3 modalıdır
8
Genellikle öfke ile yanlış olduğu düşünülen davranışa karşı söylenir. Geçmişi COULD HAVE V3 ile yapılır. MIGHT da
aynı anlamda, aynı şekilde kullanılır.
9
MAY/MIGHT/COULD HAVE V3 bir gelecek zaman zarfıyla gelecekte ihtimal için kullanılabilir.
10
Aslında TYPE III durumundaki IF CLAUSE yapısının if kısmı söylenmemiş şeklidir.
11
MIGHT/COULD HAVE V3

23
MODALS

POSSIBILITY13 (Olasılık) I’ll write the date of the meeting in my diary, otherwise I
(present OR future) may/might forget.
14
REQUEST (rica) (present) [May I] May/might I use your phone?
OFFER (Teklif) May/Might I drive you home? (Sizi eve bırakabilir miyim?)
PERMISSION (İzin isteme-verme)
“May/Might I come in?” “You may come in if you want.”
I thought we might/may go to the zoo on Saturday.
SUGGESTION (Öneri, tavsiye) (Düşündüm de Cumartesileri hayvanat bahçesine
gidebiliriz)

MAY/MIGHT HAVE V3
She did not come to work yesterday. She may/might have
POSSIBILITY (Olasılık) (PAST)
been ill. (Dün işe gelmedi. Herhalde hastaydı.)
By next Friday I may/might/could have completed the
POSSIBILITY15(Olasılık) (FUTURE) report. (Gelecek cumaya kadar raporumu
tamamlayabilirim)
POSSIBILITY which didn’t happen The plan might/could easily have gone wrong, but in fact
(Gerçekleşmemiş olasılık) (PAST) it was a great success.

NOT:
1. May/Might I yaygın bir kullanımken, May/Might you şeklinde bir kullanım yoktur.

2. MAY / MIGHT (JUST) AS WELL madem öyle, yapmaktan bir kaybımız olmaz, yapalım bari
anlamında kullanılır.
 We have missed the bus. The next one comes next hour. We may as well walk.
 If no one else wants this book we might as well give it to him.
3. may/might be Ving
a) şu andaki ihtimal
 Don’t phone him right now. Their new-born baby may/might be sleeping.
b) gelecek için olası plan16
 I may/might be going to Ireland in July.
4. May SB/ST do ST temenni, dua olarak kullanılır, devrik yapıdadır.
 May God help you! (Tanrı sana yardım etsin)
 May she rest in peace! (Huzur içinde yatsın)
5. Be that as it may = nevertheless, however
 I know that he was tried hard; be that as it may, his work is just not good enough. (Biliyorum
çok çabaladı ama basitçe söylemek gerekirse yaptığı iş yeterince iyi değil.)

12
MIGHT ile MAY modalları birbirleri yerine kullanılabilirler. Reported Speech’lerde MIGHT modalı MAY
yerine kullanılır: He said he might come tomorrow.
13
MIGHT modalının ihtimali MAY ile kıyaslandığında daha düşüktür. COULD daha ziyade bir belirsizlik
belirtir. İhtimal sorgulaması yapılan sorularda seçeneklerde hem CAN hem de MAY vs. varsa, CAN tercih
edilmemelidir.
14
Bu tür kullanımlarda MIGHT I oldukça resmidir (formal) .
15
MAY/MIGHT/COULD HAVE V3 bir gelecek zaman zarfıyla gelecekte ihtimal için kullanılabilir.
16
Bu yapı continuous yapılmaksızın da hemen hemen aynı anlamda kullanılır.

24
MODALS

MUST
You must be here by 10 o’clock. (=It’s necessary that you be
NECESSITY (Zorunluluk-Gereklilik) here by 10 o’clock. )
(PRESENT)17 I must wash the car tomorrow.
You must wear these socks.
You must not wear these socks.
PROHIBITION (Yasaklama)18 You must not smoke in the classroom. It’s strictly
forbidden.
CONCLUSION (Sonuç çıkarma) After that long walking you must be tired now
SUGGESTION (Tavsiye) He’s very smart. You must meet him.
FRUSTRATION, ANNOYANCE (Öfke, Must the media exaggerate so much? (Medya bu kadar
kızgınlık) abartmak zorunda mı?)

MUST HAVE V3
John looks very tired this morning. He must not have slept
last night. (John yorgun görünüyor. Dün gece
CONCLUSION (Sonuç çıkarma)
uyumamış olmalı).
She got here very quickly. She must have walked very fast.

HAVE (GOT) TO20


What time have you got to be there?
NECESSITY (Zorunluluk-Gereklilik) Do we have to finish this today? [present]
(PRESENT)21 We'll have to start keeping detailed records. [future]
Jackie's ill so they've had to change their plans. [p. perf.]
Comparison: MUST vs. HAVE TO

MUST daha çok bireysel zorunluluklar ile ilgilenmekteyken HAVE TO Dışarıdan gelen, resmi, kurumsal
zorunluluk ile ilgilenir. Ancak HAVE TO’nun her iki anlam için de kullanılması gittikçe yerleşmekte ve
özellikle Amerikan İngilizcesinde MUST deyince akla ilk olarak sonuç çıkarma (conclusion) gelmektedir.
 Nurses have to wear a uniform. [hastane düzeni]
 Nurses must wear the same uniform. [birden fazla üniformalarının olması kafa karıştırıyor]
 I have to collect the children from school at 3 o’clock. [okulun dağılma vakti saat 3]
 I must collect the children. [Eşimin işi vardı, dolayısıyla ben almalıyım]

NOTLAR:
must [informal] zorunluluk anlamında bir isim
 If you live in the country a car is a must. (Şehirde yaşıyorsan araba bir zorunluluk)
a must-do/-have/-see, etc. [informal] olmazsa olmaz anlamında
 The cashmere scarf is this season's must-have. (Kaşmir eşarp bu mevsimin olmazsa olmazı)
 It's a moderately entertaining film but it's certainly not a must-see. (Orta seviyede eğlenceli
bir film fakat kesinlikle bir “illaki seyredilmeli” değil.)

17
Zorunluluk belirten MUST modalının geçmişi MUST HAVE V3 ile değil, HAD TO ile yapılır:
“Bill is not here. He had to leave early.”
Zıttı ise DON’T HAVE TO veya DON’T NEED TO=NEEDN’T ile yapılır. MUST NOT yasaklama belirtir.
“You don’t have to wear these socks” veya “You don’t need to/needn’t wear these socks.”
18
Zıttı için özellikle CAN kullanılır.
“You can/may/might/could smoke in the classroom. I allow you to do.”
19
Zıttı için CANNOT kullanılır.
“After that short tour you can’t be so tired.”
20
Günlük kullanımda GOTTA hızla yerleşmekte. Ancak şimdilik “NOT STANDARD” kapsamında.
“I gotta go now.= I have (got) to go now.
21
HAVE (GOT) TO present tense için kullanılır. Başka bir zaman için tense göre çekimi yapılır.

25
MODALS

SHOULD22/OUGHT TO
DUTY, RESPONSIBILITY (görev, "Should I apologize to him?" "Yes, I think you should."
sorumluluk) You should be ashamed of yourselves.
There should/ought to be an investigation into the cause
NECESSITY (gereklilik) of the disaster.
This computer isn't working as it should/ought to
SUGGESTION You should / ought to give him a chance.
I enjoyed the first novel, so the new one should / ought to
PROBABILITY
be good.
UNHAPPENED EXPECTATION : She should be preparing the breakfast now. But she is
(PRESENT) gerçekleşmemiş beklenti. sleeping instead. (Şu anda kahvaltı hazırlıyor
[should be Ving] olmalıydı ama onun yerine uyuyor).
It's rather cold in here. Should/Shall I (= Do you want me
OFFER, ASKING APPROVAL (teklifte
bulunma, onay isteme) [Should we or I]
to) turn the heating on?
Shall/should I put these books over there?
If you should change your mind, let me know. (Fikrini
değiştirisen haberim olsun)
Should anyone call, please tell them I’m busy. (Birileri
If, in case, for fear that veya lest ararsa, lütfen meşgul olduğumu söyleyin)23
cümlelerinde In case you should need my help, here is my number. (İşte
LESS POSSIBILITY (düşük ihtimal) numaram, olur ya yardımıma ihtiyacın olur.)
She gripped her son’s arm lest he should be trampled by
the mob. (Kalabalıkta çiğnenmesin diye oğlunun
kolunu sıkıca tutu.)
I was just getting off the bus when who should I see but
SURPRISE (şaşırma) my old school friend Pat! (Tam otöbüsten iniyordum ki
kimi göreyim, eski okul arkadaşım Pat)

SHOULD HAVE V3
I had a test this morning. I did not do well. I should have
NECESSITY (gerçekleşmemiş gereklilik- studied last night. (Dün gece çalışmam gerekirdi.)
sorumluluk-yükümlülük) (PAST) My back hurts. I should not have carried that heavy box.
(Sırtım ağrıyor. O ağır kutuyu taşımam gerekirdi.)
The builders should/ought to have finished by the end of
EXPECTATION (beklenti)24 (FUTURE) the week. (İnşaatçılar hafta sonu itibariyle işlerini
bitirmiş olurlar / diye bekliyorum
You should have seen her face when she found out we were
SURPRISE (şaşırma) kidding. (Şaka yaptığımızı farkettiğinde yüzünün halini
görmeliydin.)
EXTRAS
a) British English’te I ve WE’den sonra would yerine [FORMAL and RARE]
 I should like a whisky before I go to bed. (=I would like a whisky…)
b) That clausedan önce, tavsiye, aciliyet veya önem belirten bir yüklem, bir isim veya bir sıfat varsa
that clause’un yüklemi her koşulda “bare infinitive” olur veya önüne SHOULD gelir. Bkz. SUBJUNCTIVE
 She recommended that Mr. Smith (should) take some time off.
 In order that training (should) be effective it must be planned systematically.
c) OUGHT TO bitişiktir. Geçmişi OUGHT TO HAVE V3 şeklinde yapılır. NOT ought ile to arasındadır.
 Such things ought not to be allowed. [ought not to]
 He oughtn’t to have been driving so far. [ought not to have V3]

d) HAD BETTER +V1 Tavsiye belirten should gibidir. Ancak daha informal bir kullanıma sahiptir.
22
Ayrıca bkz. SUBJUNCTIVE in THAT CLAUSE
23
SHOULD ile başlayan cümle bir soru cümlesi değilse, TYPE I formatında bir if-clause’dur. Bkz CONDITIONALS
veya INVERSION (devrik yapılar.)
24
Beklenti anlamı vermesi için geleceği gösterir bir zarfla birlikte kullanılmalı. Eş anlamlısı BE SUPPOSED TO

26
MODALS

 You had better wear this suit. (Bu takımı giysen daha iyi olur.)
 You had better not drink any more. You will drive. (içmesen daha iyi olur; araba
kullanacaksın)
e) TO BE SUPPOSED TO DO beklenti belirten should gibidir. Daha resmidir, özellikle tarifeli
(scheduled) eylemler için kullanılır. PAST olduğunda beklentinin gerçekleşmemiş olduğu anlaşılır:
 The game is supposed to begin at (Oyunun 10’da başlaması gerekiyor)
 Jack was supposed to call me last night. I wonder why he didn’t. (Jack’in dün beni
araması gerekiyordu. Acaba niye aramadı?)

NEED25
I can hear you. You needn’t / don’t need to / don’t have to
LACK OF NECESSITY26 (serbestlik, shout.
zorunluluk olmama hali) “Must I go?” “No, you needn’t.”
veya “Yes, you must”
I don't think we need / need to ask him.
NECESSITY27 (gereklilik zorunluluk)
(PRESENT)
“Need I go?” “No, you needn’t.”
veya “Yes, you must.”
This room needs brightening up a bit.
28
NEED + Ving (zorunluluk, pasif) The batteries in the radio need changing. = (The batteries
need to be changed.)

NEEDN’T HAVE V3
IN SOMETHING NOT NECESSARY,
He needn’t have taken the umbrella (=He took the umbrella,
BUT DONE (gerekmediği halde
yapilmiş şeylerde) [PAST] but this was not necessary)

NOT: NEEDN’T HAVE DONE ile DIDN’T NEED TO DO farklı anlamdadırlar. NEEDN’T HAVE DONE
yapılması gerekmediği halde yapılmış olan işlerde kullanılır. Karşılaştınız:
 He needn’t have taken the umbrella. (=He took the umbrella, but this was not necessary)
 He didn’t need to take the umbrella. (=He did not take the umbrella as it was not necessary)
 He didn’t have to take the umbrella. (=He did not take the umbrella as it was not necessary)
• It was Sunday I didn’t need to get up early. So I slept till 12 o’clock
• It was Sunday. I needn’t have got up early but I woke up at 7 o’clock since I had totally
forgotten that it was Sunday

25
NEED bir semi-modaldır: Hem modal hem de yüklem olarak aynı anlamda kullanılır:
I need take more exercise. [modal, olumlu cümle]
I need to take more exercises. [yüklem, olumlu cümle, present tense]
I needn’t take more exercises. [modal, olumsuz cümle]
I don’t need to take more exercises. [yüklem, olumsuz cümle, present tense]
MODAL olarak kullanımı gittikçe azalmakta ve çoğu bağlamda yüklem olarak kulanılmaktadır. Yukarıdaki çoğu örnek
de yüklemlerden seçilmiştir.
Aynı zamanda ihtiyaç anlamında bir isimdir:
There is no need for it. (Hiç gerek yok.)
26
BrE’de daha çok kullanılan bu yapı NOT HAVE TO ile eş anlamlıdır. Hem modal hem de yüklem biçiminde kullanılır.
27
Zorunluluk belirten yapısı MUST modalını andırır ve genellikle yüklem tarzında yapılır:
“You need to go” rather than “You need go”
28
Yüklem tarzında kullanılır, cümleye pasif bir anlam katar.
29
“Günlerden pazardı. Erken kalkmak zorunda değildim. Bu yüzden 12’ye kadar uyudum.”
30
“Günlerden pazardı, erken kalkmam gerekmiyordu ama ben o günün pazar olduğunu tamamaıyla unuttuğumdan
saat yedide kalktım.”

27
MODALS

WILL
Clare will be five years old next month.
The train leaves at , so we'll be in Scotland by
lunchtime.
FUTURE31 (Gelecek zaman)
I'll see him tomorrow./I'll be seeing him tomorrow.
It won't be easy to find another secretary.
There'll be trouble when she finds out.
I'll give you a lift. (Sizi ben bırakırım)
Ask Ian if he'll take the package. (Ian’a paketi almak
WILLINGNESS (gönüllülük)
isteyip istemediğini sorar mısın?)
The car won't start. (Çalışmaz bu araba)
Will you give that to Tony when you see him, please?
REQUEST/INVITATION
Will you join us for a drink, Evie?
CONDITIONAL SENTENCES (Type I) If he's late again, I'll be very angry.
Will you stop being such a pain!33
ORDER with anger or threat32 (kızgınlık
veya tehdit taşıyan emirler)
You'll go upstairs and you'll go straight to bed like your
father told you!34
Accidents will happen
Fruit will keep longer in the fridge
CERTAINTY (kesinlik)
The product with the better-known brand name will always
a) ALWAYS (her zaman veya genellikle
öyle olan olaylarda)
sell better
She's 85 now, but she will insist on doing all her own
housework.
That'll be Scott at the door
CERTAINTY (kesinlik)
That'll be his mother with him.
b) LIKELY (yüksek olasılıktaki
tahminlerde) As you will all probably already know, election day is next
week.

WILL HAVE V3
CERTAINTY (gelecekte belirli bir
zamanda olacak veya tamamlanacak By the time we get there, Jim will have left.
işlerde)

31
Özellikle geleceğe yönelik söz, umut ve tahminlerde kullanılır. Continuous yapısı (will be Ving) planlanmış gelecek
için kullanılır.
32
İçinde gizli bir “otherwise…” “Aksi takdirde…” anlamı taşır
33
“Baş belası olmayı kesecek misin artık”
34
“Şimdi doğru yukarı çıkacak ve babanın dediği gib uyuyacaksın”
35
“Kazalar hep/her zaman olur.”
36
“Meyveler buzdolabında hep daha uzun dayanır.”
37
“Bilindik bir markası olan ürün her zaman daha çok satar.”
38
“Kapıdaki kesin Scott’tır”

28
MODALS

SHALL39
If you do that one more time, I shall be very cross.
I shall never forget you. (söz)
So we'll see you at the weekend, shall we (= is that right)?
FUTURE40 (Gelecek zaman)
I'm afraid I shall not/shan't be able to come to your party.
(kanaat)
Don't worry, I shall be there to meet the train. (söz)
We shall (= intend to) let you know as soon as there's any
WILLINGNESS (gönüllülük)
news.
a) Shall we go out for dinner tonight?
SUGGEST41 (öneri, teklif) [Shall I/we…]
Shall I pick the children up from school today?
a) SHALL I / SHALL WE
b) LET’s…, SHALL WE?
b) Let’s go by car, shall we?
“Shall we hire a car?” “Yes let’s” or “No, let’s not”
ASKING ADVICE42 [Esp BrE] What shall I wear to the party?
CONDITIONAL SENTENCES (Type I) If he's late again, I'll be very angry
The school rules state that no child shall be allowed out of
the school during the day, unless accompanied by an
CERTAIN ORDER44 (kesin emirlerde)
adult. (FORMAL)
You shall go to the ball, Cinderella.

DARE45
She dare not complain. (modal)
CESARET ETMEK (Çoğunlukla olumsuz She doesn’t dare (to) complain. (yüklem)
cümlelerde kullanılır. Olumsuz cümlelerde I daren't/don't dare think how much it's going to cost.
yüklemden önceki TO atılabilir.) Everyone in the office complains that he smells awful, but
nobody dares (to) mention it to him.
How dare you! (Bu ne cürret, bu ne cesaret!)
How dare you read my diary!(Ne cesaretle günlüğümü
BU NE CESARET [how dare]
okursun?)
How dare he tell me what to do!
“Why did he try to cross the river when the ice was so
CHALLANGE46 (Olumlu cümlelerde,
thin?” “Another boy dared him to do it.”
HOW soruları hariç, meydan okumak
anlamındadır.)
Wear the low-cut blouse with your pink shorts - go on, I
dare you!

NOT: DARESAY suppose (sanırım, galiba) anlamında


 I daresay they’ll serve us on the plane. (Sanırım bize uçakta servis yapacak)

39
Future anlamında kullanılışı oldukça azalmış olmasına rağmen teklif anlamında hala sık sık kullanılmaktadır.
Özellikle BrE kullanımında SHOULD bunun past hali olarak kullanılır. (Will-would, shall-should)
40
Özellikle geleceğe yönelik söz, umut ve tahminlerde ve sadece I ve WE özne olduğunda kullanılır. Continuous
yapısı (shall be Ving) planlanmış gelecek için kullanılır.
41
Sadece Shall I veya Shall we şeklinde
42
Çoğunlukla Britanya İngilizcesinde yaşamaktadır. Amerikalılar buradaki SHALL yerine SHOULD kullanmayı
tercih etmektedirler. Genel olarak sadece soru cümlelerinde kullanılır.
43
Her halükarda will de shall de ‘ll olarak kısaltılmakta ve çoğunlukla da böyle kullanılmaktadırlar.
44
Bu kullanımda eskide kalmaya başlamıştır.
45
Semi-modaldır yani hem modal hem de yüklem olarak kullanılır. Negatif cümlelerde modal, pozitif cümlerlerde
ise daha çok yüklem olarak kullanılır. Herhangi bir şeyi yapmaya cesareti olmak (to have the courage to do
ST) anlamındadır.
46
Olumlu cümlelerde daha çok yüklem olan DARE kullanılır.

29
MODALS

WOULD
He said he would be here at 8 o’clock. (8’de burda
olacağını söylemişti)
FUTURE in PAST 47
(geçmişteki gelecek) She hoped (that) we would come to her party.(Partisine
[past of WILL] geleceğimizi umuyordu.)
I thought that he would refuse your invitation. (Davetini
reddedeceğini sanıyordum.)
She would not help me. (She refused to help)
WILLINGNESS (gönüllülük)
The car would not start. (It refused to start)
POLITE REQUEST
a) [Would you]48
Would you please pass the salt?
POLITE REQUEST49 “Would you mind if I left early?” “No, please”
b) WOULD YOU MIND “Would you mind leaving early?” “No, please”
If you would sign the register (Please sign it)
POLITE REQUEST
c) IF YOU (JUST) WOULD
If you’d just put your address on that back of the cheque.
(Please write your address on its back.)
She would look better if she had shorter hair. (=She would
with CONDITIONAL SENTENCES look better with shorter hair.)
(Type II) (If I were you,) I would go on foot. (Yerinde olsam
yürürdüm)
I wish you would be quiet for a minute. (Keşke 1
with WISH CLAUSES
dakikalığına sussan.)
Weekends we would/used to cycle to the beach. (Hafta
sonları sahile bisikletle giderdik.)
PAST HABIT50 (geçmişte kalmış
alışkanlık)
I used to have a Mercedes. (Burada would kullanamayız.)
Whenever we went to my Uncle Frank’s house, we
would/used to play in the garden.

WOULD RATHER51 / WOULD SOONER / WOULD JUST AS SOON

1) With a verb: [would rather do ST] (present) [would rather have done] (past) Yüklem yalın halde
 I would rather read than walk. [PRESENT] (=I prefer reading to walking.)
 We went by air, although I would rather have gone by sea. [PAST]
2.a) With a sentence, present time: [would rather SB did ST] kasıt PRESENT ama cümle simple past
 I’d rather he went by bus. (present) (=I prefer him to go by bus.)
2.b) With a sentence, past: [would rather SB had done ST] kasıt PAST ama cümle past perfect
 My friend took me to the student opera. I’d rather he had taken me to the theater instead.
NOTE: WOULD RATHER reported speech’te değişmez.
 He said, “I’d rather go by bus.” He said he’d rather go by bus.

47
Özellikle geleceğe yönelik söz, umut ve tahminlerde kullanılır. Continuous yapısı (will be Ving) planlanmış gelecek
için kullanılır.
48
Aynı anlamda COULD YOU veya CAN YOU da kullanılır. CAN YOU ancak samimiyet durumunda kullanılır.
49
WOULD YOU MIND ile yapıln ricalarda iki kalıp vardır. Anlam farklarına dikkat ediniz:
[Would you mind doing ST?] [would you mind + Ving]
Would you mind opening the window please? (Kapıyı açmanızın bir mahzuru var mı?)
[Would you mind if I did ST] [Would you mind + Sent.] dikkat IF-CLAUSE simple past tense olmalı
Would you mind if I opened the window? (Kapıyı açmamın bir mahsuru var mı?)
NOT 1: Would you mind if I did ST kalıbının if-cümleciğinin zaman zaman present tense ile yapılmakta ama bu
doğru kabul edilmemektedir:
Would you mind if I open the window?
Not 2: Bu kalıplarda olumlu yanıt vermek için “NO” kullanılır. “YES” cevapları ricayı geri çevirmede kullanılır.
50
Sadece geçmişte yinelenmiş alışkanlıklar için kullanılır, USED TO ile eş anlamlıdır. Genellikle WOULD ile birlikte bir
zaman zikredilir ve modal bu anlamıyla State verbs ile kullanılmaz. USED TO her durumda geçerlidir.
51
WOULD RATHER kendisinden sonra doğrudan isim almaz, yüklem veya tam bir cümle alır.
He would rather have a house in the town. (= I prefer a house in the town.)

30
MODALS

WOULD LIKE / PREFER / LOVE = want WOULD HATE = don’t want

a) kendilerinden sonra isim gelir


 Would you like a sandwich? [Would you like ST]
 Tom would like a lift today. (Present)
 Would you like coffee or would you prefer tea? [would like ST]

b) kendilerinden sonra yüklem geldiğinde yüklem TO alır.


 Would you like to come this way please? (Please come this way?)
 Would you like to have a cup of coffee? [Would you like to do ST]
 I would prefer to stay at home tonight rather than go to the cinema. [I would prefer to do
ST than do ST]
 If you would like to go concert I will get a ticket. [would like to do
NOT 1: Geçmişleri WANTED veya DIDN’T WANT şeklinde yapılır:
 Tom would like a lift now.
 Tom wanted a lift yesterday. (Past)
NOT 2: Bu yapıların perfectleri [would like to have done] unreal bir durum belirtir.
 I would like to have written to him. (But this was not possible)
 I would have liked a day off. (But I did not get it)
NOT 3: WOULD PREFER “to V1” Would Rather ise “to” olmaksızın “V1” alır.
 I’m tired. I’d rather not go out tonight.
 I’m tired. I’d prefer to stay at home tonight.

WOULD HAVE V3
with CONDITIONAL SENTENCES I would have applied the job, if I had seen the
(Type III) advertisement. (İlanı görseydim işe başvururdum)

USED TO ise bir semi-modaldır Geçmişteki alışkanlığı ifade funduszeue.infozu Used not to/ usedn’t/
didn’t use to ile yapılmaktadır. En yaygın olarak didn’t use to tercih edilir. Didn’t used to da
kullanılmakta ama yanlış kabul edilmektedir.
 We used to have a railway station. But they closed it down.

BE/GET USED TO ST/ DOING ST52 (alışkın olmak, be kısmı çeşitli zamanlarda çekimli olabilir)
 I’m used to weather in this country. [be used to ST]
 I’m used to driving on the left since I’ve been living in England for 5 years. [be used to doing
ST]
 I was used to driving on the left when I was in England for 5 years.
 I think I will be used to living in this city in 5 years
 I can get used to seeing your face. (joke) ( Yüzünü görmeye alışabilirim.)

BE/GET ACCUSTOMED TO ST / DOING ST


BE FAMILIAR WITH TO ST / DOING ST= (alışkın/aşina olmak)
 I’m accustomed to tradition in this part of the world.
 Are you familiar with the computer software they use?
NOT: GONNA= going to, GOTTA= have got to, WANNA= want to

52
Used to ile used to doing St kalıpları birbirine karştırılmamalıdır.
 I didn’t use to live in that country. ( to V1) (Bu şehirde yaşamazdım.)
 I wasn’t used to living in that country. (to Ving) (Bu şehirde yaşamaya alışamamıştım)
53
sanırım 5 yıl içinde bu şehirde yaşamaya alışacağım

31

Footer menu

CAN

Can yeteneklerimizden bahsederken kullanılır. Türkçe de "-ebilmek" ekine karşılık gelmektedir.

- Johnny can swim. (Tony yüzebilir.)

- My mother can speak Chinese. (Babam Çince konuşabilir.)

- I can climb that mountain. (Şu dağa tırmanabilirim.)

- My brother can play the piano. (Erkek kardeşim piyano çalabilir.)

- My students can dance. (Öğrencilerim dans edebilir.)


Olumsuz bir cümle kurmak, yani yapamadığımız şeyleri belirtmek için ise "can" yardımcı fiiline "not" olumsuzluk eki getirilir. Kısaca "can't" olarak yazılır.

- Tony can't play volleyball. (Tony voleybol oynayamaz.)

- My father can't speak French. (Babam Fransızca konuşamaz.)

- I can't skate. (Paten yapamam.)


Soru cümlesi yapmak için de can yardımcı fiil özneden önce getirilir.

- Can you swim? (Yüzebilir misin?)

- Can your students speak English? (Öğrencilerin İngilizce konuşabilir mi?)


Can aynı zamanda yapılması ya da meydana gelmesi muhtemel şeyler hakkında konuşmak için de kullanılır.

-The doctor can see you at (Doktor sizi saat 3'te görebilir.)
Yani doktorun sizi görmesi ancak 3te mümkün olacaktır. Daha önce görmesi mümkün değildir.

-You can not buy flowers at butcher"s. (Kasaptan çiçek satın alamazsınız.)
Kasaptan çiçek satın almamız mümkün değfunduszeue.info da can not ile söyleriz.

- Sue can come to İstanbul this evening. (Sue bu akşam İstanbul'a gelebilir.)


COULD AND BE ABLE TO

Could “can” in geçmiş zaman halidir. Bütün şahıslar için değişikliğe uğramadan “could” olarak kullanılır. Soru yaparken could özneden önce getirilir. Olumsuz yapmak için de sonuna olumsuzluk eki "not" eklenir. Kısaltması "couldn't" olur. Bu cümlelerde her zaman fiilin birinci hali kullanılır.

- I could swim when I was 4 years old. (Dört yaşındayken yüzebilirdim.)

- My father couldn't finish his work last night. (Babam dün gece işini bitiremedi.)


► Geçmiş zamanda meydana gelmiş ve genel yetenek ifade eden cümlelerde could ve be able to birbirinin yerine kullanılabilir, aralarında herhangi bir fark yoktur.

- I could ride a bicycle when I was six. (Altı yaşındayken bisiklet sürebiliyordum.)

- Was your grandfather able to drive a car when he was young? (Büyükbaban gençken araba sürebilir miydi?)


► Fakat geçmişte bir kereye mahsus olmak üzere uğraşılarak yapılan işlerde yetenek ifade etmek için could kullanılmaz, be able to veya managed to kullanılır.

- The table was very heavy. But the woman was able to lift it. (Masa çok ağırdı ama kadın kaldırabildi.)

- It was to foggy yesterday. Were you able to drive to school? (Dün hava çok sisliydi. Okula arabayla gidebildin mi?)

Bu iki cümlede could kullanılmaz. Çünkü bahsedilen eylemler geçmişte genel olarak yapılabilen şeylerden veya yeteneklerden bahsetmiyor. Yalnızca bir sefere mahsus olan ve engellere rağmen yapılması başarılabilen eylemlerden bahsediliyor.


Duyu organlarının yaptığı fiillerde bir kereye mahsus olsa bile "could" aynen "be able to" ve "managed to" gibi kullanılır.

- The thief was coming towards my house. (Hırsız evime doğru geliyordu.)

- But I could see him through the keyhole. (Fakat ben onu anahtar deliğinden görebiliyordum.)
- But I was able to see him through the keyhole. (Fakat ben onu anahtar deliğinden görebiliyordum.)

Gördüğünüz gibi yukarıdaki iki cümle arasında anlam olarak herhangi bir fark yoktur.

 

- Could your grandma hear the strange sounds from the next-door flat last night? (Büyükannen dün gece bitişik daireden gelen garip sesleri duyabildi mi?)

- Was your grandma able to hear the strange sounds from the next-door flat last night? (Büyükannen dün gece bitişik daireden gelen garip sesleri duyabildi mi?)


► Geçmiş zamanda olumsuz cümle ve sorulardaki yetenekleri ifade etmede couldn't veya weren't/wasn't able to kullanılır. Olumsuz cümlelerde, "genelde olan işler" veya "bir kereye mahsus olmak üzere yapılan işler" diye bir ayırım yoktur.

- My brother couldn't swim when he was (Kardeşim 10 yaşındayken yüzemiyordu.)

- My brother wasn't able to swim when he was (Kardeşim 10 yaşındayken yüzemiyordu.)

Gördüğünüz gibi yukarıdaki iki cümle arasında anlam olarak herhangi bir fark yoktur.

 

- Couldn't the boy open the door this morning? (Çocuk bu sabah kapıyı açamadı mı?)

- Wasn't the boy able to open the door this morning? (Çocuk bu sabah kapıyı açamadı mı?)


► Gelecek zamanda olumlu, olumsuz ve soru cümlelerinde yetenekler sadece "be able to" ile ifade edilir. "Can" gelecek zaman için kullanılmaz.

- The teacher wil be able to rest after school. (Öğretmen okuldan sonra dinlenecek.)

- I won't be able to read anymore. (Artık okuyamayacağım.)

- Will they be able to find the key? (Anahtarı bulabilecekler mi?)

- Won't the baby be able to sleep in your room tomorrow night. (Bebek yarın gece odanda uyuyamayacak mı?)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası