siyah önlük beyaz yaka / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni - PDF Ücretsiz indirin

Siyah Önlük Beyaz Yaka

siyah önlük beyaz yaka

1 DURU / Uyum Zorluklarını Yordamada Yalnızlık, Sosyal Destek ve Sosyal Bağlılık Arasındaki Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni Muhsin HESAPÇIOĞLU*, Filiz MEŞECİ GIORGETTI** Öz Okul üniformalarının işlevleri ile ilgili birçok ampirik çalışma bulunmasına rağmen okul üniformalarının kökenine odaklanan araştırmaların yapılması ihmal edilmiştir. Bu araştırmanın amacı, siyah önlük ve beyaz yakanın tarihi kökenini ortaya çıkartmaktır. Bu amaca ulaşabilmek için çalışma nitel olarak yürütülmüştür. Araştırmanın sonucunda beyaz yaka ve siyah önlüğün eğitim kurumlarındaki kökeninin İngiltere üniversiteleri ve vakıf okullarına kadar uzandığı görülmüştür. İngiltere ve Fransa da okul üniformaları üzerinde en fazla şekillendirici etkinin dinî gelenek tarafından yapıldığı saptanmıştır. Batı eğitim sistemi Türkiye ye model olmuştur. Ondokuzuncu yüzyılda İstanbul da kurulan Notre Dame de Sion ve Saint Joseph muhtemelen Türkiye deki beyaz yaka ve siyah önlük geleneğinin ilk örnekleridir. Anahtar Kelimeler Okul Üniforması, Okul Kıyafeti, Beyaz Yaka, Önlük, Siyah Önlük. * Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi. ** İstanbul Üniversitesi, Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri / Educational Sciences: Theory & Practice 9 (4) Güz / Autumn Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları İletişim Hizmetleri Tic. Ltd. Şti.

2 1718 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Prof. Dr. Muhsin HESAPÇIOĞLU Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Göztepe kampüsü Kadıköy / İstanbul. Elektronik Posta: [email protected] Yayın ve Diğer Çalışmalarından Seçmeler Hesapçıoğlu, M., Deniz, L. (2008). Eğitim tarihine ilişkin süreli yayınlar. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 6(12), Hesapçıoğlu, M., (2003). Okul, new public management ve toplam kalite yönetimi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 3(1), s Hesapçıoğlu, M., (2001). Makro düzeyde insan kaynakları plânlaması. Ankara: Anı Yayınları. Yrd. Doç. Dr. Filiz Meşeci Giorgetti İstanbul Üniversitesi, Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Müşküle Sokak, No:1, Beyazıt, Eminönü / İstanbul. Elektronik Posta: [email protected] Yayın ve Diğer Çalışmalarından Seçmeler Meşeci-Giorgetti, (2008, December). Training the villager children for village work: Village Institutes in Turkey. International Conference on the History of Work and Education, University of Sydney, Australia. Meşeci-Giorgetti, F. (2009, May). Function of the mandatory school uniform policy in public elementary schools. 11 th International Conference on Education, Athens, Greece. Meşeci-Giorgetti, F. (2009, August). A unique way to create a nation: The Turkish Nation Schools. 31 th International Standing Conference for the History of Education, Utrecht University, The Netherlands.

3 DURU / Uyum Zorluklarını Yordamada Yalnızlık, Sosyal Destek ve Sosyal Bağlılık Arasındaki Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni Muhsin HESAPÇIOĞLU*, Filiz MEŞECİ GIORGETTI** Toplumsal ve kültürel değişimlere bağlı olarak zaman içinde değiştirilmiş ve dönüştürülmüş olsa da okul üniformaları, eğitim sisteminin en eski geleneklerinden biridir. Eğitimin devlet ya da belirli bir düzen tarafından verildiği, özellikle de ulusal değerlerin yeniden üretilmesinin öncelikli amaç olduğu eğitim sistemlerinde okullarda üniforma giyilmektedir. Japonya, Tayvan, Çin Halk Cumhuriyeti, Hong Kong gibi bazı ülkelerde tarihsel süreç içinde öğrenciler merkez tarafından belirlenmiş üniformalar giyerlerken bazı ülkelerde hiç okul üniforması olmamıştır. Birleşik Devletler, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ise öğrenciler üniformalar giyseler de tüm öğrencilerin tektip üniforma giymesine yönelik merkezî düzenlemeler yapılmamıştır (Donald, 2002, s. 206). Türkiye de okul üniformaları, özellikle de siyah önlük beyaz yaka Cumhuriyet okulları tarihinin bir parçasıdır. Türkiye de siyah önlük ve beyaz yaka ilk defa 1981 de Resmî Gazete de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik (1981) ile tam olarak tanımlanmış ve zorunlu hâle getirilmiştir. Ancak, 1929 İlk Mektepler Talimatnamesi (Kültür Bakanlığı, 1938) nden anlaşıldığu üzere Cumhuriyet in kurulduğu ilk yıllardan beri ilkokul öğrencileri daha esnek olmakla birlikte önlük giymektedir. Son yıllarda Türkiye de ilköğretim okullarında önlüklerde ağırlıklı olarak siyah yerine mavi renk kullanılmaktadır. Renkteki bu farklılaşmaya rağmen önlük ve beyaz yaka geleneği değişmeden günümüze kadar

4 1720 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ geldi yılı Eylül ayında Millî Eğitim Bakanlığı ilköğretim okullarında mavi önlük mecburiyetinin kaldırılacağını, yeni öğrenci kıyafeti düzenlemesini uygulamaya koyacağını duyurdu. Bu duyuru yoluyla aynı zamanda alternatif yeni okul kıyafeti modellerini de kamuoyu görüşüne sundu. Okulların öğrenci uniformalarını bu alternatifler arasından seçmeleri beklenmektedir. Duyuruda bu düzenlemenin amacı, okul disiplini içerisinde öğrencilerin rahat edebilecekleri kıyafetleri belirlemek olarak belirtilmiştir (Millî Eğitim Bakanlığı, 2008). Okul kıyafetleri ile ilgili yeni düzenlemelerin eğitim öğretim yılından itibaren uygulamaya geçirilmesi planlanmaktadır yılı Haziran ayında Millî Eğitim Bakanlığı okul kıyafetleri değerlendirme çalıştayı düzenleyerek konunun geniş boyutları ile tartışılmasını sağlamıştır (Millî Eğitim Bakanlığı, 2009). Böylece uzun süredir ilköğretimin köşe taşlarından biri olan okul üniforması, 2008 yılından itibaren eğitimde bir değişken olarak ele alınmaya başlanmış; öğretmenler, yöneticiler, veliler ve araştırmacılar tarafından üzerinde düşünülen bir konu hâline gelmiştir. Okul üniforması olarak siyah önlük ve beyaz yaka Türkiye nin sınırlarını aşan ve çok daha erken dönemlere dayanan bir kökene sahiptir. Ancak beden ve giysi bireysel kimliğin, toplumsal etkileşimin bir parçası olarak toplumun merkezinde olduğu hâlde bu konulara odaklanan çalışmaların yapılması ihmal edilmiştir. Okul üniformaları ile ilgili çalışmalar daha çok okul üniformalarının şiddeti önleme (Chatterjee, 1999; Hoffler-Riddick ve Lassiter, 1996), sosyoekonomik seviye farklılıklarını azaltarak sosyal açıdan eşitleyici olma (White, 2000), akademik başarıyı olumsuz yönde etkileme (Brunsma ve Rockquemore 1998), öğrenci öğretmenler arasındaki statü ayrımını belirginleştirme (Meşeci- Giorgetti, 2009) gibi işlevleri üzerine yapılan araştırmalardır. Yurt dışında okul üniformalarının kökeni üzerine ise sadece birkaç kitap yazılmıştır. Türkiye de bu çalışma sürecinde üniformaların kökeni üzerine yapılmış olan bir araştırmaya rastlanamamıştır. Toplumsal etkileşim sırasında sözsüz iletişimin bir parçası olan, kimliğin kurulması ve yansıtılmasına etki eden giysi (Arthur, 1999, s. 3), eğitim ortamında verdiği mesajları sembolize ettiği değerleri anlayabilmek için tarihî kökeni ve işlevleri açısından ele alınması gereken bir konudur. Bu araştırmanın amacı, siyah önlük ve beyaz yakanın tarihî kökenini ortaya çıkartmaktır. Böylece neredeyse Cumhuriyetimizle yaşıt bir geleneğin temellerine inilecek ve buradan hareketle okul üniformaları aracılığıyla öğrencilere ve kitlelere verilmek istenen mesaj netleştirilme-

5 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1721 ye çalışılacaktır. Araştırmanın ortaya koyduğu sonuçların okul kıyafetleri üzerine yapılan güncel tartışmalara katkı sağlayacağı umulmaktadır. Araştırmanın yukarıda belirtilen amacına ulaşabilmek için çalışma nitel olarak yürütülmüştür. Araştırmada nitel araştırma planlarından olan belge incelemesi kullanılmıştır. Nitel-yorumsal çözümlemenin klasik bir alanı olarak kabul edilen belge incelemesi eskiye giden, tarihî nitelikteki olaylarla ilgili durumlarda daha da önem kazanmaktadır. Oldukça zengin materyal kullanılması gereken bu yöntemde esas noktayı, belgenin nitel yorumlaması oluşturur (Mayring, 2000, s ). Bu araştırma yapılırken öncelikle Cumhuriyet in kuruluşundan itibaren bütün millî eğitim mevzuatı taranmış, okul üniformaları ile ilgili kanun, yönetmelik ve genelgeler belirlenmiş, meslekî dergiler incelenmiştir. Bunlar araştırmanın birincil kaynaklarını oluşturmuştur. Ancak kısıtlayıcı ya da şekillendirici kanunlar çoğunlukla zamanın gerisinden geldiği için günün düşünce, eğilim ve tepkilerini aydınlatıcı ve canlı bir şekilde veren günlük, hatırat ve biyografiler de araştırma kapsamında birincil kaynak olarak kabul edilmiştir. Bunların yanında, konu ile ilgili yazılmış kitap, araştırma-inceleme türü yayınlar araştırmanın ikincil kaynaklarını oluşturmaktadır. Araştırma sürecinde kitaplar ve makaleler yolu ile elbise çalışmanın teknik dil açısından oldukça zor olduğu farkedilmiştir. Çünkü giysilere ya da giysilerin parçalarına verilen isimler farklı dillerde farklı şekillerde ifade edildiğinden tam ve ortak bir terminoloji yerleşmemiştir. Bu zorluktan dolayı araştırmada başvurulan kitapların ve makalelerin resimleri de içeren türden olmasına dikkat edilmiştir. İkincil kaynak olarak kitap ve makale seçimi yapılırken bu kaynakların belirli bir yanlılığı yansıtıp yansıtmadığına da dikkat edilmiştir. Olası bir yanlılığın bertaraf edilebilmesi için araştırmada çok farklı kitaplardan ve makalelerden veriler toplanmıştır. Makalelerin akademik hakemli dergilerde yayımlanmış olmasına dikkat edilmiştir. Kitapların bilimsel anlamda güvenirliğinin belirlenmesinde ise yararlanılan kitaplar ile ilgili yapılmış yorumlar ve analizlerden faydalanılmıştır. Okuyucu ikincil kaynak olarak sıklıkla Hargreaves-Mawdsley in A History of Academical Dress in Europe (1963a), A History of Legal Dress in Europe (1963b) ile Cunnington ve Lucas (1978) ın Charity Costumes of Children, Scholars Almsfolk and Pensions adlı eserlerine atıf yapıldığını görecektir. Kaynak olarak kullanılmadan önce bu kitapların bilimsel değerleri araştırılmıştır. Hargreaves-Mawdsley in sözü edilen iki kitabı eleştirmenlerce bilgilendirici ve şaşırtıcı (Fryde, 1965, s. 145), türünün ilk örneği ve bu konu-

6 1722 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ larda yapılmış ilk derinlemesine araştırma (Constab, 1964, s. 535) olarak değerlendirilmiştir. Cunnington ve Lucas ın kitabı ise metni açıklayıcı mükemmel resimlere yer vermesi, iddialarını orjinal birincil kaynaklara, kurumsal raporlara ve görsel delillere dayandırması açısından eleştirmenler tarafından olumlu değerlendirilmiştir (Gordon, 1980, s. 324). Nitel araştırmaların tekrar edilebilirliği zaman zaman sorun olmaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırabilmek için kullanılan tüm belge ve evrak kaynak olarak gösterilmiş, gerekli yerlerde sayfa numaraları verilmiştir. Marshall ve Rossman (1994 ten aktaran Yıldırım ve Şimşek, 2003, s. 142) nitel araştırmalarda dokümanların başka araştırmacılar tarafından da kullanılabilmesinin araştırmanın geçerliliği açısından önemli olduğunu belirtir. Araştırmanın sonucuna ulaşmada kullanılan tüm kaynaklar metinde açık şekilde belirtilmiştir. Böylece bu araştırma ile varılan sonuçların geçerliliğinin sınanmasına imkân verilmiştir. Önlük ve yakanın kökeninin ortaya koyulabilmesi için öncelikle üniversitelerde ne gibi giysi düzenlemeleri yapıldığı belirlenmiştir. İlkokulların giysi düzenlemelerinin araştırılmasında ise başlangıç noktası olarak İngiltere alınmıştır. Daha sonra İngiltere deki düzenlemelerin Avrupa ya etkisi üzerinde durulmuş ve siyah önlük ve beyaz yakanın Türkiye ye nasıl geldiği ortaya koyulmuştur. Üniversitelerde Giysi Düzenlemeleri Okul üniformalarının kullanımıyla ilgili on dokuzuncu yüzyıl başından itibaren daha fazla bilgiye sahip olmakla beraber, bu zamandan önce bilinenler oldukça azdır. Çağdaş devlet okullarında gördüğümüz okul üniformalarının kökleri Almanya, Fransa ve İngiltere deki en erken üniversitelerdeki seküler ve dinî etkileşimin kesişme noktasındadır. Avrupa daki en erken gerçek üniversite İtalyan dı ve bundan sonra Fransa daki Paris Üniversitesi gelmekteydi. Ancak Hargreaves-Mawdsley (1963a, s. vii) konu akademik giysilere geldiğinde Oxford ve Cambridge in Avrupa üniversitelerinden çok daha uzun ve ayrıntılı tarihleri olduğunu belirtir. Üniversitenin studia generalia olarak anıldığı erken günlerinde öğretmenler (master) ve burslu öğrenciler, seküler papazlar gibi ağırbaşlı giysiler giyerlerdi. Bunlara vestimentum clausum yani kapalı giysi adı verilmişti. İtalya gibi bilginlere papaz olarak bakılmayan ülkelerde bile öğretmenler ve öğrenciler disiplin için seküler papazlarınkiyle aynı olan bir çeşit üniforma kullanmaya mecburdu. Papazların ayinsel olmayan giy-

7 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1723 sisi cappa clausa, 1222 de Oxford Konseyinde Canterbury Başpiskoposu Stephen Langton tarafından akademik giysi olarak standardize edildi. Böylece kıtada zaten kullanılmakta olan papazların dışarıda giydikleri kolsuz, geniş ve yerlere kadar uzun olan giysisi cappa clausa, Bologna da, Paris ve Oxford da ve sonraki üniversitelerde akademik giysi olarak kabul edildi. (Hargreaves-Mawdsley, 1963a, s. 4-5). Öğretmenlerin çoğunun papaz olduğu ya da dinî düzen içinden geldiği Orta Çağ üniversitelerinde öğretmenlere papazlara ait kıyafetleri giyme zorunluluğu getirilmesi şaşırtıcı değildir. Cunnington ve Lucas (1978, s. 223) ın belirttiğine göre üniversitelerde burslu öğrenciler koyu, çoğunlukla siyah renk cüppe giyip köşeli düz beyaz yaka takarlardı. Bu beyaz yaka akademik kıyafetin papazlara ait kökenini hatırlatmaktadır. Özellikle 1650 lerde moda olan bu yakalar, daha sonraları çok kısıtlı kullanım alanında kalmışlardır. Bu kısıtlı alanlardan biri, vakıf öğrencilerinin ve öğretmenlerinin aşağıda üzerinde duracağımız kıyafetleridir. Aynı dönemde üniversitelerin paralı öğrencileri ise burslu öğrencilerden farklı olarak daha modern yakalar takarlardı. On altıncı yüzyılda toplum hayatında meydana gelen değişimler, insanların giyimlerini de teferruatlandırıp gösterişli hâle getirmişti. Üniversite öğrencileri de ipekli, dantelli, canlı renkli elbiselerle kendilerini ifade etmeyi istemişlerdi. Ancak Cambridge Üniversitesi yöneticileri, üç dört yüzyıldır devam eden standardize edilmiş giysi uygulamalarını dış dünyanın gösterişli giysilerinden korumak istemişler ve bu dönemde giyimle ilgili bir buyruk yayımlamışlardı. Bu buyruğa göre hiçbir öğrenci gösterişli çorap, fırfırlı, tüylü, süslü ya da ipekten yapılan giysiler giymeyecek, yakışıksız modalardan uzak duracak, siyah ya da siyaha yakın hüzünlü renkler kullanacaktı (Brunsma, 2004, s. 4). Racinet (1987, levha 59) on yedinci yüzyıl İtalya sında fakir köylü yetim bir çocuğu bugün Türkiye de kullanılmakta olan önlüklere çok benzer ancak biraz daha uzun olan siyah bir önlük ve beyaz yaka ile resmetmiştir. Aynı levhada on yedinci yüzyıl Roma dinî cemaat kolej öğrencileri de tasfir edilmiştir. Kolej öğrencilerinin hepsi siyah ve farklı renklerde ayak bileklerine kadar uzanan cüppe şeklinde elbiseler giymişlerdir. Öğrencilerin bu elbiselerini dışarı kıvrılmış beyaz yaka tamamlamaktadır. Aynı kitapta dördüncü levhada Polonya da on yedinci yüzyıl katedral rahibi resmedilmiştir. Rahip ayak bileklerine kadar uzayan siyah önlüğü, üstüne giydiği cüppe ve beyaz yakasıyla kolej öğrencilerinin rahipler gibi giyindiğinin bir kanıtıdır.

8 1724 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Orta Çağdan itibaren üniversitelerde, kolejlerde öğretmenlerin ve öğrencilerin giydikleri koyu renk, çoğunlukla uzun ve siyah olan giysilerinin ve beyaz yakalarının dinî kökeni üzerinde durmamız, bu giysilerin sembolize ettikleri değerleri daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Orta Çağda ayinsel olmayan dinî giysiler Benedikten, Dominiken gibi cemaatlerin kıyafetlerine dayanırdı ve bu dinî kıyafetler ayin dışında giyilen gündelik kıyafetler olmalarına rağmen çeşitli mitlerle kutsanmıştı. Örneğin Hazreti Meryem Dominiken cemaatinin ilk üyelerinden olan Orleanslı Reginald a görünmüş ve Dominiken cemaatinin giymesi gereken giysiyi vermiştir. Böylece siyah ve beyaz Dominiken dinî giysisi ilahî bir meşruiyete sahip olmuştur. Cemaate giren kişi bu kutsallaştırılmış dinî giysiyi giyer, cemaatten çıkan da çıkartır. Böylece tek tipliliğin önemli olduğu bu cemaatlerde kimin cemaatten olduğu ve dinî bir hayat yaşadığı belli olur. Rölyeflerde ve resimlerde Dominikenler için bu giysinin ne kadar önemli olduğunu görebiliriz (Warr, 2002, s. 46, 61). Beyaz ve siyah, keşişlerin izlediği dinî hayatın doğasını en iyi vurgulayan renklerdir (Warr, 2002, s. 66). Beyaz her zaman ruhun masumiyetinin, düşüncenin saflığının, yaşamın kutsallığının sembolü olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden Osiris in ve Zeus un rahipleri beyaz giymiştir. Erken Hristiyanlık döneminde de rahipler beyaz giyiyordu (Hulme, 1976, s. 18). Beyaz hem İsa hem de Meryem tarafından giyilmiştir. İncil de de beyazın saflığın ve masumiyetin rengi olduğuna dair göndermeler vardır. Örneğin bir meleği tanımlarken Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. (İncil; Matta 28:3) ifadesi melek ile beyazı bir araya getirmektedir. Beyaz aynı zamanda ışığın rengidir ve bazen gümüşle gösterilir. Orada, gözlerinin önünde İsa nın görünümü değişti. Yüzü güneş gibi parladı, giysileri ışık gibi bembeyaz oldu. (İncil; Matta 17:2) ifadesi yine beyaz ve ışığı eş değer hâle getirmektedir. Siyah ise yer altı dünyasının ve ölümün bir sembolü olarak Hristiyanlıktan önceki günlerde de iyi biliniyordu. Siyah, yüzyıllardır dindarlığı akla getirmiş, saygınlığı ifade etmiş, tensel yaşamın reddi olan dinî ya da seküler çilecilikle ilişkilendirilmiştir (Lurie, 1981, s. 189). Bunların yanında siyah matem, hastalık, yokluk ile de ilişkilendirilir. Siyah ve beyaz beraber kullanıldığında ise alçak gönüllülüğü ve yaşamın saflığını sembolize eder. Bu yüzden siyah ya da siyah ve beyaz Agustunyenler, Benediktenler ve Dominikenler gibi yoksulluk, iffet ve itaat yemini etmiş belirli dinî cemaatlerin din görevlilerine özgü kıyafetlerin renkleri olarak kullanılmaktadır (Ferguson, 1976, s. 151). Bu giysiler psikanalitik açı-

9 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1725 dan da yorumlanmaktadır. Örneğin Flügel (2008, s. 123) rahiplerin kullandığı yaka, giydikleri uzun cüppeler ve başlarının tepesini traş etmeleri gibi birtakım dış görünüm özelliklerinin erkeklik gücündeki düşüşü sembozile ettiğini belirtir. Bu yorum, din adamlarının yaşam tarzları ile paralellik gösterir. İngiltere Vakıf Okullarında Okul Üniformalarının Ortaya Çıkışı Okul üniformalarının yaygınlaşmasında Oxford ve Cambridge gibi üniversitelerin, dinî kolejlerin geleneklerinin izlendiği söylenebilir. Bu sürecin öncüsü İngiltere de açılan okullar olmuştur. İngiltere de okul üniformasının üniversitelerde, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında uzun bir geçmişi vardır. Brunsma (2004, s. 4) nın da vurguladığı gibi, İngiltere deki okul üniformalarının yerleşmiş gelenekleri tartışılmadan okul üniformasının tarihine ilişkin yapılan bir araştırma girişimi tam olarak başarıya ulaşamaz. Birçok ülkede okul üniformalarının kökeninde Britanya izi olduğu söylenebilir. İngiltere de ilkokul üniformalarının kökeni zengin çocuklarının gittiği büyük devlet okullarına değil, fakir çocuklarının gittiği vakıf okullarına dayanmaktadır. Rae (1990, s. ix) in belirttiğine göre İngiltere de on altıncı yüzyılda ilk vakıf okulu olan Christ s Hospital da çocuklar tarafından giyilen manastıra özgü papaz cüppesi, büyük bir ihtimalle ilk okul üniformasıdır. Paralı devlet okulları ise genç aristokratların istedikleri gibi giyindikleri anarşik yerlerdi ve bu kurumlarda okul üniforması düşüncesi on dokuzuncu yüzyıla kadar benimsenmedi. Bu dönemden sonra giyside tek tipliliğe geçilmesi, anarşinin düzenle yer değiştirmesinin sonuçlarından biriydi. Zorunlu oyunlar, öğrencilerin yaşamının daha katı izlenmesi, klasik müfredatın oluşturulması, okul üniformaları, ıslah edilen devlet okullarının önemli özelliklerindendir. İlki 1552 de Londra da Christ s Hospital adıyla, ikincisi 1586 da Bristol da Queen Elizabeth s Hospital adıyla açılan eğitim kurumları vakıf okullarının prototipi olmanın yanında devlet okulları için de örnek teşkil etmiştir. Bu okullar tam anlamıyla 1699 da Dr. Thomas Bray tarafından kurulan Hristiyan Bilgisini Yayma Cemiyetinin (Society for Promoting Christian Knowledge - S.P.C.K.) örgütlenmesi ve telkinleriyle çoğalmaya başladı. Bu okullar on sekizinci yüzyıl boyunca ülkenin her yerinde hızla çoğaldı. S.P.C.K. nın çabalarıyla on iki sene sonra sadece Londra da seksen okul kurulmuştu (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 119).

10 1726 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Bu kurumların amaçları şöyle ifade edilmişti: Çocukları dindarlık, erdemlilik ve iyi yazınla eğitmek ve öğretmek, insanlığa ve Tanrı ya olan görevlerini öğretmek, ilmihâl, ayin ve İngiltere kilisesinin prensiplerini öğretmek, fakirlere okuma-yazma öğretmek. Bu kurumlarda kutsal kitabı okuma, kilise şarkıları öğretilmesinin yanında aritmetik, bazen yazı üzerine ve çocuğun ileriki işine uygun beceriler ve pratik el sanatı üzerine de temel bir eğitim veriliyordu. Tüm bunlar ahlak, din eğitimi ve ibadet çerçevesinde sağlanıyor, çocuklara üniformalar giydirilip itaat etme şekilleri öğretiliyordu (Silver ve Silver, 1974, s. 5). Bu okullarda neredeyse çocuk giydirilmiş, birçoğuna da uniforma, kep ve bant verilmişti. Bu okulların birçoğunda üniformalar yüzyıllar boyunca neredeyse hiç değişmeden kaldı, geçmişin tarihi anıtları hâline geldi. Burada göze çarpan, üniformaların değişime olan direncidir. Bu direncin sebebi bazı ünlü okullarda olduğu gibi romantik değil, daha çok katı kuralcı, disiplinci ve sofu olunmasından kaynaklanıyordu (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 120). Vakıf okullarında yoksul çocukları giydirmek, onları beslemek, bakımlarını sağlamak ve dinî eğitim vermek kadar önem verilen bir noktaydı. Yirmi birinci yüzyılda Batı kültürüyle harmanlanmış bizler için giysinin o dönemdeki önemini farkedebilmek güç olabilir. Fakat akut yoksulluğun hâkim olduğu o dönemlerde alt tabaka için giyimin oldukça pahalı ve zor elde edilebilir olduğu bir gerçektir. Bu nedenle olsa gerek, vakıf okullarında çocukları giydirmek önemli amaçlardan biriydi. Cunnington ve Lucas (1978, s. 20) ın zengin resimler ve fotoğraflarla giysilerini tanıttığı bu okullarda üniformaların genellikle düz, sade olduğu görülür. Burada empoze edilen alçak gönüllülüktü. Giyilenler keşiş ya da rahip gibi din görevlilerine özgü kıyafetlere benziyordu. Kadınlar, erkekler, çocuklar eşit bir şekilde siyah, kahverengi, gri ya da beyaz gibi kederli renkler giyerlerdi. Mavi boyalar ucuz olduğundan mavi, bu okullarda kullanılan tek neşeli renkti. Daha çok kadınlar ve çocuklar tarafından kullanılan mavinin sınıfsal anlamlılığı vardı. Bu renk on yedinci yüzyılda hizmetçileri ve üst tabakadan olmayanları karakterize ederdi. Davidson (1990) da buna paralel olarak mavinin köle sınıfı tarafından giyilen karakteristik bir renk olduğunu belirtir ve vakıf okulu üniformalarının, bunları giyen çocukların düşük statüsünü vurgulamak için tasarlanmış olduğunu vurgular. Erkeklerin okul üniformaları yerlere kadar uzanan kemerli mavi cüppe, pantolon, çorap, iç eteğinden oluşurdu. Önceleri sadece cüppe olan kı-

11 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1727 yafete on yedinci yüzyıldan itibaren beyaz boyun bandı ve kısa pantolon da eklendi (Brunsma, 2004, s. 5; Cunnington ve Lucas, 1978, s. 74). Christ s Hospital Vakıf Okulunda kullanılmaya başlanan bu üniformalar, diğer vakıf okulları üniformalarının prototipi oldu. Bu üniformalar Christ s Hospital da ve diğer birçok vakıf okulunda bugün de kullanımdadır, hemen hemen hiç değişmemiştir. Koyu renk cüppe ve beyaz bant vakıf okul üniformalarının başlıca dayanağıydı. Cüppenin kökeni, manastır dinî kıyafetlerine gider. Nitekim bunu giyen vakıf okulu çocuklarından benzetildikleri keşişlerin katı disiplinine göre davranmaları beklenirdi. Okul yöneticileri siyah ve gri gibi tutucu tonlarda üniformaları tercih ediyorlardı. Bunlar din adamları ve avukatların geleneksel renkleriydi. Ayrıca kiri göstermemek gibi avantajları da vardı (Davidson, 1990, s. 11). Vakıflar, çocuklara başka hiçbir giysi vermeseler de neredeyse her zaman kep ve boyun bağı verirdi. Boyun bağları çocukların her gün giydiği beyaz yakalardı. Şekil olarak bunlar ilk önce 1640 larda püriten geleneğinin bir unsuru olarak ve mütevazılığı ifade ettiği için benimsenmişti lerden hemen sonra erkek çocukların yakalarının ön tarafından dikdörtgen şeritler uzatıldı. Bunlar papazlar tarafından takılanlara çok benziyordu larda bantların köşeleri yuvarlatıldı ve daha sonra genişlemiş şekilleri ortaya çıktı (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 125, 137). Beyaz bantlar İngiltere, Fransa ve genel olarak Avrupa kıtasında on yedinci yüzyıl ortalarında hukukî, resmî, dinî ve akademik kullanım için ortaya çıkmıştı. Tüm hukuk alanında çalışanlar, din adamları, akademisyenler ve öğrenciler bu boyun bağını kullanmışlardır (Hargreaves- Mawdsley, 1963b, s. 40). Varlıklı ailelerin çocukları ise İngiltere de, yerlere kadar olan giysilerinin üstüne fırfırlı yaka takarlardı. Vakıf okulu öğrencileri, hiçbir zaman soyluların giysisi olan fırfırlı yakayı takmadılar (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 27). Avrupa daki özellikle de Fransa daki varlıklı öğrenciler de fırfırlı yaka takarlardı; ancak uzun giysiler yerine kısa, büzgülü, balon gibi pantolonlar ve belden bağlı üstler giyerlerdi (Racinet, 1987, levha 43). Fırfırlı yakalar İngiltere de olduğu kadar Fransa da ve diğer birçok Avrupa ülkesinde dönemin soylularının sembollerindendi (Lacroix, 1963, s. 553). On altıncı yüzyılda varlıklı aileler kadar çocuklarının da taktıkları fırfırlı yakalara on yedinci yüzyılda aşırı büyük, dışarı kıvrılmış, bol dantelli yakalar eklendi. Bosse tarafından yapılan, 1635 e tarihli okul çocuklarını gösteren Le Maistre D Escole adlı resim Fransa da

12 1728 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ XIII. Louis dönemi modası olan geniş yakaların soylu çocukların üniforması olarak nasıl benimsendiğinin bir kanıtıdır (Evans, 1930, s. 72). On altıncı ve on yedinci yüzyıllarda İngiltere, Hollanda, Fransa, Batı ve Kuzey Doğu Avrupa da erkeklerin ve kadınların dantelli, fırfırlı, kırmalı, kolalı, düşük yakalar taktığını, boyun bağları kulandığını görüyoruz. Bütün bu farklı yakaların ortak noktası hepsinin beyaz olmasıdır (Payne, Winakor ve Farrell-Beck, 1992, s. 357; Racinet, 1987, levha 54, 56, 57). Lurie (1981, s. 189) kullanılan beyaz yaka ya da boyun bağının, siyahın kirin saklanması için giyilmediğini, siyahın altına giyilenin saf ve soylu olduğunu ima ettiğini belirtir. İngiltere de vakıf okullarında eğitim gören kızlar da geçmişin izlerini taşırdı. On dokuzuncu yüzyıla kadar vakıf okul kızları yerlere kadar uzun rob denilen elbise giyerlerdi. Erkeklerde olduğu gibi kızların giysilerinde de en dikkate değer unsur, beyaz boyun bağıydı. Boyun bağları kullanışsız olmasına rağmen en başından beri giysilerin vazgeçilmez bir parçasıydı ve gelenekselliğin izlerinden biriydi. On yedinci yüzyıl orta ve sonlarında Christ s Hospital Kız Okulu ile ilgili resimlerde kızların boynunda oldukça geniş mendil denen düz beyaz yaka görülür. On yedinci yüzyılda püritenler tarafından sade, dantelsiz bir şekilde takılan bu yakalar, yüzyılın dönümünde daha geniş yaka olan boyun atkısı ile yer değiştirdi (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 103, 129; Payne, Winakor ve Farrell-Beck, 1992, s. 343). Öğretmenler de öğrenciler gibi aynı boyun bağını takıyorlardı. Kadınlarda daha ince ve dantelli olan bu yakalar, kızlarda daha katı ve kolalıydı. Boyun atkısı gerçekte küçük bir pelerin gibi omuzlara kadar uzanacak şekilde genişletilmiş, çoğunlukla çenenin altından, bazen de arkadan bağlanan ya da düğmelenen kolalı keten bir yakaydı lerde kızlara boyun atkılarının boyunlarına ince ketenden küçük bir fırfır koymalarına izin verildi. Bu fırfırın popülerliği arttı, boyun atkılarının boyutu dirseklere kadar genişledi. Bu dönemden sonra boyun atkılarına aşağıya kıvrılmış, devrik bir yaka da eklendi. Böylece yakanın kendisinin boyun atkısının kökü olduğunu unutmuşçasına boyun atkısından tekrar yaka türemiş oldu (Cunnington ve Lucas, 1978, s. 137). İngiltere nin Avrupa ya Etkisi S.P.C.K. okul hareketi Anglikan kilisesine bağlı olmayanlar (Non Conformist), Methodist Protestanlar, Yahudiler ve Fransız Protestanları (Huguenot) tarafından da kopyalandı ve yoksulların okullaşmasın-

13 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1729 da önemli rol oynadı (Bowen, 2003, s. 145). Hiç kuşkusuz Avrupa da da okul üniformaları İngiltere deki kadar belirgin olmamakla beraber bazı eğitim kurumlarında kullanılmaktaydı. Örneğin on yedinci yüzyılda erkeklere keşişlerin, kızlara rahibelerin eğitim verdiği manastır geleneğinden gelen püriten Katolik Jansenist lerin kurduğu Port-Royal in küçük okullarında öğrenciler papaz adaylarınınkine benzeyen beyaz bir elbise giyiyorlardı (Barnard, 1913, s. 4, 1918, s. 123). On yedinci yüzyılda Avrupa kıtasındaki büyük Katolik okullarda erkek çocuklar her zaman papaz giysilerini giymek zorundaydılar (Davidson, 1990, s. 149). Fransa da on birinci yüzyıldan itibaren eğitimin kontrolü manastır okullarından katedral okullarındaki seküler papazların eline geçmişti. Bunlardan Notre Dame de Paris en etkilisiydi. On üçüncü yüzyılda ise seküler papazların yerini laik frerler aldı (Evans, 1969, s ). Fransa da 1680 de bir frer olan Jean-Baptiste De La Salle ( ) tarafından kurulan ve Reims teki vakıf okullarıyla ilişkili olan Hristiyan Okullar Kardeşliği (Frères des Ėcoles Chrétiennes) kurumu (Michel, 2002, s. 15) da giyimde tek tipliliğin erken örneklerinden birini verir. Yoksul ve yetim çocuklara eğitim verilen bu kurumlar disiplinle gösterilen gücün en göze çarpan örneklerinden biridir (Foucault, 1992, s. 185) ve büyük bir olasılıkla modern zamanların ilköğretim okullarının ilk modelleridir (Hamilton, 1989; Hufton, 1974). Jean-Baptiste De La Salle (1703) hazırladığı Adabımuaşeret Kuralları adlı kılavuz kitabında giyimde tek tiplilik üzerinde de durmuştu. Bu kılavuz kitapta herkesin kendine özgü giyinmesi deliliğin ya da dik başlılığın bir göstergesi olarak kabul edilip kınanıyordu. Bu okullarda öğretmenler siyah kumaştan bir papaz cüppesi giyer, beyaz yaka takarlardı (La Salle, 1703, s. 40 tan aktaran Dussel, 2001, s. 52). Bu giysi İngiltere deki vakıf okullarında erkeklerin giydiği giysinin aynısıdır. Gündelik giyim için bu birliğe dinî alışkanlıklar adapte edilmiştir. Bu kurumlarda öğrencilerinin kıyafetleri de tek tiptir. Yirminci yüzyılın ilk senelerinde bu okulların fotoğrafları incelendiğinde öğrencilerin frerlerin kıyafetine çok benzer beyaz yaka takıp siyah önlük giydikleri görülür (Coppin, 2003). Farklı cemaatlere bağlı olsalar da Port Royal küçük okullarında, vakıf okullarında ve frerlerin okullarında giyilen giysilerdeki ortak bazı özellikler onları aynı giysi rejiminin parçası yapmıştır. Bu eğitim kurumlarında giyilen giysiler öncelikle alçak gönüllülüğü ifade etmeli ve görünüşü mütevazı yapmalıydılar. Buna uyan üniformalar on yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda bedenlerde belli bir düşünce ve geleneği taşıyordu.

14 1730 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Bu düşünceye göre kişi her davranışında kendini kontrol etmeliydi. Alçak gönüllü olmak, bireyin kendisini Tanrı ya daha da yakınlaştıran niteliklerden biriydi. Dolayısıyla bedensel açıdan kontrollü ve mütevazı olmak, ahlaklı olmayı çağrıştırıyordu (Vigarello, 1989, s. 177). Okul üniformalarında en büyük değişim Fransız Devrimiyle beraber yaşanmıştır. Fransız Devrimini izleyen günlerde özellikle kolejlere, ortaöğretime askerî disiplinden alınmış kusursuzluk ve itaat prensipleri dayatılmıştı. Bu anlayış öğrencilerin giysilerine de yansımıştı. Öğrenciler devrimle beraber on yedinci yüzyıl fakir âlimlerinin papazlara ait cüppelerini değil, subaylar tarafından giyilenlerin bir taklidini giymeye başlamışlardı (Ariès, 1962, s ). Dinî orijinli cüppenin yerini alan, hatta ona karşı bir tepki olan ve asker yurttaşa gönderme yapan bu üniformalar, geleneksel elbiselerin sınırlılıklarından kurtulma arzusuyla hemen kabul görmüştü (Ariès, 1962, s. 58). Hatta bu üniformalar Osmanlı da 1776 dan itibaren açılan askeriye ve rüşdiye okulları talebelerinin daha sonra da Tanzimat Dönemi talebelerinin üniformaları olmuştu (Ergin, 1977, s. 1860). Osmanlı da ibtidaî okullarına toleranslı olmakla birlikte tek tip kıyafet ilk defa merkezî anlamda 1331/1915 tarihli Mekatib-î İbtidaîyeye Mahsus Talimatname ile önerilmişti. Talimatnamede şakirdanın imkânı müsait olduğu kadar sade, basit ve fakat bir biçimde elbise giymelerini temine çalışmalıdır denmektedir. Bu döneme ait ibtidaî mekteplerindeki öğrenci resimleri incelendiğinde, öğrencilerin siyah redingot, pantolon ve fes giydiği görülmektedir (II. Abdülhamid Albümü, yer no: 90835/31; 90835/24; 90574/5). Bu açıdan Fransa dan oldukça fazla etkilenildiği söylenebilir. Bu tür askerî düzeni çağrıştıran üniformalar Fransa da hızla ortadan kalkmış; ancak Osmanlı da imparatorluğun son dönemlerine kadar kullanılmıştır. Okullarda giyilen askerî üniformalar on sekizinci yüzyılda J. J. Rousseau (1956) nun Çocuk ne hekim, ne asker, ne de papaz, öncelikle insan olmalıdır. diyerek vurguladığı sunilikten ve baskıdan uzak, doğal ve barış içinde çocuk vurgusuna ters düşmekteydi. Nitekim bu dönemde askerî üniformalara karşı çıkışlar oldu. On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında sağlık ve giyimle ilgili yazanlardan biri olan Doktor Bernhard- Christophe Faust ( ) çocukların demirden üniformalar yerine kumaştan yapılmış, eşitliği ifade eden tek tip Romalılara özgü tunikler giymelerini, bedenin rahat hareket etmesi için korse, bel kemeri, çorap, yaka, kravat ve külot gibi giysilerin çocuğa yasaklanmasını önerdi. Ayrıca çocuk, ulusun renkleriyle süslenmiş şekilde tek tip giyindiğinde ger-

15 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1731 çek ve doğal bir eşitliğin kendiliğinden doğacağını ileri sürdü. Faust un projesi geniş kapsamlı uygulanamasa da vücudu kendi doğal özgürlüğüne bırakma anlayışı yayıldı. Bunun yanında tek tip giysiden yola çıkarak doğa, ulus ve vatan arasında direk bir ilişki kuruldu. Üniformalar ve ulusalcılık bu noktada birleşerek, eşitliğin sembolü hâline geldi (Dussel, 2001, s. 89). On dokuzuncu yüzyılda Fransa da okul çocukları için ulusal üniforma saptanması ile ilgili birçok girişim olmuştu de liberal devrimci cumhuriyetçi bir öğretmen olan Antony Duviver ( ), öğrencilerin siyah deri kemerli, koyu mavi önlük kullanmalarını ve koyu mavi üç şeritli bir bere takmalarını önerdi. Bu üniforma çocukluk döneminin kendisi gibi basit olmalı ve tüm bütçelere uygun olmalıydı. Diğer cumhuriyetçiler gibi o da ilkokullarda uygulanan üniforma düzenlemelerinin eşitlik ve kardeşlik ilkelerini geliştirdiği inancını paylaşıyordu. Önlükler en demokratik giysiler ve toplumsal durum farklılıklarını yok etmenin en iyi yolu olarak görüldü ve 1870 lerden itibaren Üçüncü Cumhuriyet Döneminde önlük cumhuriyetçi okulların sembolü hâline geldi. Bunların okullarda giyilmesini zorunlu hâle getiren bir kural, düzenleme, tüzük, yönetmelik başvurulan kaynaklarda bulunamasa da fotoğraflarda, Üçüncü Cumhuriyet okul çocuklarının cumhuriyetçi elbisesi olarak anılan ve tüm öğrencileri eşit duruma sokan önlükleri sıklıkla giydikleri görülür (Dussel, 2001, s ). Fransa da eğitimde sekülerleşme çabalarına karşın ekonomik ve toplumsal zorunluluklardan dolayı 15 Mart 1850 de Fallaux Yasaları çıkartılmış ve dinî cemaatler tarafından eğitim verilmesine, kiliseye bağlı öğretmenlerin okul açmasına tekrar imkân tanınmıştı. Bu yasanın bir sonucu olarak ilkokul düzeyinde kayıtlar 1850 de iken 1880 de e yükseldi. Katolik okullar arasındaki kayıtlardaki büyümenin % 80 ini açıklıyordu. En büyük kayıt büyümesi Katolik okullarda arasında gerçekleşti. Katolik kız okullarında sayılar arasında iki kat arttı (Harrigan, 2001, s ). Böylece ilkokullara, devletin aracısı olan öğretmen figüründen önce, kilise örgütüne bağlı öğretmenler hâkim oldu (Ozouf, 1989, s. 787). Dolayısıyla Fransa da devlet okul sistemi kurulurken kilise ile ilişkili okulların giysilerinden etkilenilmiş olabilir. Dinî ahlakın kazandırılmasında araçlardan biri olan dinî giysi, yüzyıllar boyunca zihinlerde kutsal bir şema oluşturmuştur. Bu şema, vatandaş ahlakının verilmesinde cumhuriyetçiler için de hazır bir materyal olarak görülmüş olabilir.

16 1732 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Üçüncü Cumhuriyet Döneminde ilköğretim sistemini kuran ve ilerleten yöneticiler ve bakanlar iki yönelim gösteriyordu. Bunlardan biri pozitivist diğeri Protestan eğilimdi. Jules Ferry pozitivizme bağlılığını bildirmişti. Cumhuriyetin ilkokullarının başında ise geniş bir Protestan grup vardı. Bu grubun liderleri olan Ferdinand Buisson ( ) yılları arasında ilköğretim müdürü olarak görev almıştı (Zeldin, 1977, s. 156). Bundan önce Eğitim Bakanı olan François Guizot da Protestandı. Dolayısıyla bu dönemin cumhuriyetçi okul sistemini şekillendiren Protestan kadronun öğrencilerin koyu renk önlük beyaz yakadan oluşan üniformalarını belirlerken İngiltere nin Protestan vakıf okullarının ve La Salle nin okullarının geleneklerinden etkilenmiş olması muhtemeldir. Türkiye ye Siyah Önlük ve Beyaz Yakanın Gelişi ve Okullarda Giysi Düzenlemeleri Görüldüğü üzere önlük ve yaka, dinî kolejlerden ve üniversitelerden alınan bir gelenekle İngiltere de ve Avrupa da çoğunlukla dinî kurumların, cemaatlerin açtığı ilköğretim okullarında kullanılıyordu. Devlet okulları ise genellikle ilköğretimde bir okul önlüğü zorunluluğu getirmiyordu. Katolik ve diğer cemaat okullarında, özel okullarda papazlar, rahibeler ve birkaç veliden oluşan okul kurulları bulunmaktaydı. Bu kurullar akademik program dışında finansal işler, dinî öğretim, üniformalar ve diğer yükümlülüklerle ilgili okul kurallarını oluşturuyorlardı (HBC-SU, 2005). Bunun yanında dinî kurumların aldığı bağışlar, devletin okullarına ayırabildiği paradan çok daha fazlaydı (Zeldin, 1977, s. 201). Dolayısıyla bu kurulların faaliyetleri ve üniforma temini ile ilgili parasal kaygılarının olmaması üniformaların öncelikle bu okullarda yaygın hâle gelmiş olmasına kaynaklık etmiş olabilir. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. II. Meşrutiyet Döneminde ( ) özel okullar çok farklı giysi politikaları izlerken Fransa da eğitimleriyle ün salmış Notre Dame de Sion rahibelerinin 1856 da İstanbul da açtıkları okul, siyah önlük beyaz yaka konusunda model olmuştur. İstanbul da Katoliklerin, diğer cemaatlerin ve seçkin Müslüman ailelerin çocuklarının devam ettiği Notre Dame de Sion un verdiği eğitim, ülkenin koşullarından gelen ufak tefek farklar olmasına rağmen Fransa nın geleneksel eğitim kurumlarının programları dikkate alınarak şekilleniyordu. Orta Çağ manastır okullarının geleneğinden gelen kurum, tek kelimeyle bir Fransız Katolik okuluydu. Öğrencilerin kıyafetleri de oku-

17 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1733 lun önemli sembollerinden biriydi. Öğrenciler okula ilk girdiklerinde terzilik yapan rahibeler hemen gelip öğrencinin ölçüsünü alırdı. Cedidiye Sokak a bakan atölyelerinde öğrencilerin formalarını dikerlerdi. Büyük öğrenciler uzun, küçük öğrenciler daha kısa ve koyu renk forma giyer, formalarının üstüne işlemeli, büyük yakalık takarlardı (Özen, 2006, s ). Siyah önlük beyaz yaka konusunda bir diğer model okul, Soeurs de St-Joseph tarafından Meksika, Kanada, Birleşmiş Devletler, İtalya ve İsviçre de olduğu gibi Türkiye de de 1860 ta açılan Saint Joseph tir (Curtis, 1995, s. 484). Bu okul, La Salle ın Fransa da kurduğu Hristiyan Okulları Kardeşlerinin okullarındandır. İstanbul da açılan okulun 14 Temmuz 1860 tarihli tanıtım broşüründen anlaşıldığı kadarıyla Türkiye de de Fransa da yayılan eğitim yöntemlerini, sessizliklerini ve gözetimlerini benimsemişlerdi. Ayrıca tam bir uyum sağlamak amacıyla uygun fiyatlarla üniforma teminini okul üstlenmişti (Michel, 2002, s. 157). Fransız ilköğretimine temel sağlayan bu okulların uygulamalarının, Osmanlı nın geleneksel eğitim kurumlarının modernleşmesine de öncülük ettikleri söylenebilir. Türk eğitim sisteminin oluşturulmasına hem uyguladıkları disiplin hem de tek tiplilikleri açısından örnek teşkil etmişlerdir. Bu okullarda eğitim veren frerler dinî gelenekten gelen siyah cüppe giyme ve beyaz yaka takma alışkanlıklarını Osmanlı da ve Cumhuriyet in ilk yıllarında da sürdürmüşlerdir. Cumhuriyet Döneminde ise bazı okulların öğrencilerinin frerlerin yakalarına benzer uzun yakalar takmaları, frerlerin bu konuda model alındığını gösterir. Türkiye de cumhuriyetin ilanının ardından 1925 te yayımlanan Mekâtibi Hususiye Talimatnamesi (Edis, 1938, s ) ile bu okullara bazı kısıtlamalar getirilmiştir. Talimatnameye göre yabancı okulların içindeki dinî alametler, dinî semboller, heykeller, dinî tasvirler kaldırılacak, öğrenciler okullardaki dinî ayinlere kesinlikle katılmayacaktı. Böylece Fransa da 1870 sonrası yaşanan eğitim kurumlarında sekülerleşme hareketi Türkiye de de yaşanmaya başladı te Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun (1934) kılık kıyafete de bir sekülerleşme getirdi. Bu kanuna göre herhangi dine ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanîlerin mabet ve ayinler haricinde ruhanî kisve taşımaları yasaklandı. Böylece manastır geleneğinden gelen Hristiyan okullarındaki frerler ve Notre Dame de Sion rahibeleri dinî giysilerini bırakarak seküler kıyafetler giymeye başladılar. Ancak geleneklerini sadeleştirerek yapılandırdıkları siyah önlük ve beyaz yaka, Cumhuriyet

18 1734 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Döneminde okullarda öğrencilerin kıyafetlerini oluşturmuştur yılına kadar bu kıyafetin yazılı olarak mecbur tutulmuş olmasa da en fazla tercih edilen öğrenci kıyafeti olduğunu biliyoruz te çıkartılan Resmi Elbise Talimatnamesi (1341/1925) ile devlet görevlilerinin giysilerinde Batılı yönde bir değişim yaşanmış, özellikle giysilerdeki beyaz yakaya vurgu yapılmıştır. Bu değişim Cumhuriyet okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin giysilerini de etkilemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında okullarda öğrencilerin kep ve berelerine modernlik sembolü olarak büyük önem verilmiş; ancak bunlara karşı gösterilen hassasiyet büyük ihtimalle fakirlik nedeniyle öğrenci kıyafetlerine gösterilmemiş, bu konuda yayımlanan talimatnamelerde daha esnek davranılmıştır İlk Mektepler Talimatnamesi nin (Kültür Bakanlığı, 1938) 34. maddesi öğrencilerin kıyafetçe mutlaka bir örnek olmaları gerekmediğini belirterek şöyle devam eder: Çocuk velilerine ağırlık vermemek şartıyla kıyafet birliği teminine imkân bulunursa tabiî iyi olur. Böyle bir çare bulunmayan hâllerde kıyafetlerin yalnız temizliğe, çalışmaya, koşup oynamaya müsait ve sıhhi olmasına dikkat etmelidir. Oğlan çocuklar için kısa bir pantolon, yazın bolca bir bluz ya da gömlek, kışın kalınca bir ceket, hafif bir kasket, sağlam ve ayağa uygun bir çift iskarpin ile kalınca, uzun konçlu çorap çok elverişlidir. Bu kıyafet kızlarda yalnız pantolon yerine eteklik giyilmesi şeklinde bir tadile uğrar, kasket yerine bere de kızlar için daha gösterişlidir. Kızlar için koyu renkli bir göğüslük hem ucuz, hem kullanışlı, hem de yapılışa göre pek zarif olabilir. Mektep kıyafeti için millî mamulâtın tercihi şarttır. Talimatnamede kızlar için koyu renkli bir göğüslük tavsiye edilirken siyah önlükten bahsediliyor olsa gerekir. Dönemin öğrenci kıyafetleri fotoğraflardan incelendiğinde, öğrencilerin uzun bir dönem tek tip kıyafet giymedikleri, giyseler de bu kıyafetin siyah önlük ve beyaz yakadan ibaret olduğu görülmektedir. Ayrıca yaka da her öğrenci tarafından takılmamaktadır. Aziz Nesin (2006, s. 292) bu ilk okul üniforması uygulamasını şöyle anlatıyor: Şapka giyilmesinin arkasından, okullara bir buyruk geldi: İstanbul daki bütün okul öğrencileri bir biçim giysi (forma) giyinecekler. Bu öğrenci giysisi üç parçaydı: Kısa pantolon, ceket, kep Üçü de lacivert kumaştan olacaktı. Şapka endüstrisinden sonra bu kez de İstanbul da öğrenci forması endüstrisi başladı. Toptan giysi yapan terziler isteğin çokluğu karşısında iş yetiştiremez oldular. Hepsi de yine Türk uyruklu Hıristiyan Türkler: Rum, Ermeni, Yahudi Bizim okulun öğrencileri tek tük üniforma giymeye başladılar. Şu zamana dek okul formasını giymeyenler okula alınmaya-

19 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1735 cak denildi. Aziz Nesin bize burada iki önemli bilgi veriyor. İlki, öğrenci forması uygulamasının ilk başlarda siyah önlük beyaz yaka şeklinde başlamadığıdır. İkincisi ise yönetmeliklerde tek tip giysi ile ilgili esneklik gösterilmişken, uygulamada bunun daha katı olmasıdır. Yazılan raporlar ve diğer biyografilerden üniformaların kısa süre içinde siyah önlükle yer değiştirdiğini izliyoruz. Örneğin Beryl Parker (1939) 1934 te Türkiye de yüz okulda yaptığı incelemeler sonucunda ilköğretim hakkında rapor vermiş ve bu raporda okul kıyafetleri üzerinde de durmuştur. Raporunda okul önlüklerinin siyah renk olarak seçilmesinin okul ortamını monotonlaştıran etkenlerden biri olduğunu ifade etmiştir Eylül ünde ilkokula başlayan Altan Öymen (2002, s. 79) ise öğrencilik yıllarında giyilen siyah önlük beyaz yakayı şöyle anlatıyor: O zamanki okul kıyafeti tüm devlet okullarında tek tipti. Önlüklerimiz kumlu gri kumaştandı. Adı önlük kumaşı ydı. [...] Üzerine de beyaz pike veya patiskadan birer yaka takılırdı. Yakanın uçları yuvarlak olacaktı. Biçimini değiştirmek veya ona herhangi bir süs eklemek yasaktı. Biz o zaman tam bilincine varmasak bile, bunlar aileler arasındaki gelir farkının okuldaki çocuklara yansımaması için yapılan ve uygulaması sıkı tutulan düzenlemelerdi. Altan Öymen burada Cumhuriyet okullarında kullanılan üniformanın eşitleyici işlevi üzerinde durmaktadır. Aynı zamanda yönetmeliklerde izleyemediğimiz katı bir okul üniforması uygulamasını olduğu bilgisini aktarmaktadır de Giyim Eşyası Hakkında Tamim (1942) yayımlanmıştır. Tamimde gittikçe ağırlaşan geçim zorluğu nedeniyle hiçbir talebenin, pahalı kumaşlardan olmamak şartıyla okul önlüğü, kasket gibi giyim eşyası dışında elbise yaptırmaya mecbur tutulmamaları, mevcutla idare etmeleri duyurulmuştur. Bu tamim de bize yazılı bir şekilde olmasa da dolaylı olarak kasketin yanında okul önlüğünün zorunlu bir uygulama olduğu bilgisini vermektedir yılında Millî Eğitim Bakanlığı ile Diğer Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik (1981) öğrencilerin siyah önlük giyip beyaz yaka takmalarını mecbur tutuncaya kadar yönetmeliklerde kıyafetle ilgili kep, kasket, bere giyilmesi ve yerli kumaş kullanılması dışında bir zorunluluk doğrudan vurgulanmamıştır. Bununla beraber siyah önlük beyaz yaka Cumhuriyet okullarının sembolü olarak uzun süre öğrenciler tarafından giyilmiştir. Bugün siyah önlük beyaz yaka uygulamaları büyük ölçüde renkler açısından esnetilmiş olsa da, devlet ilköğretim okullarındaki öğrencilerin birçoğu hâlen dinî gelenekten gelen bu formayı giymektedirler.

20 1736 KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Tartışma Cumhuriyet okullarının adeta sembolü olan siyah önlük ve beyaz yakanın dayandığı temelleri ortaya çıkarmayı amaçlayan bu çalışma, okul üniformaları üzerinde en fazla şekil verici etkiyi dinî geleneğin yaptığını ortaya koymuştur. Bu araştırmada siyah önlük ve beyaz yakadan oluşan ilkokul üniformalarının temeli öncelikle üniversite öğrencileri daha sonra da on altıncı yüzyıl Christ s Church Hospital öğrencileri tarafından giyilen giysilere dayandırılmaktadır. İngiltere de dinî geleneğin hâkim olduğu vakıf okullarında ortaya çıkan okul önlükleri Fransa da da yaygınlaşmıştır. Kaynağını dinî düzenden alan okul önlükleri zamanla cumhuriyet okullarının sembolü hâline gelmiştir. Okul önlükleri on dokuzuncu yüzyılın sonu ve yirminci yüzyılın başında İtalya, Belçika, Portekiz, İspanya gibi Avrupa ülkelerindeki ve Türkiye deki okul üniforma politikalarını derinden etkilemiştir. Türkiye Cumhuriyeti ilkokullarında Fransa nın eşitlikçi ve cumhuriyet sembolü olan siyah önlük ve beyaz yakadan oluşan üniformaları yaygın hâle gelmiştir. Ancak bu üniformalar tarihte farklı düşüncelerin de sembolü olmuşlardır. Siyah önlük ve beyaz yakanın uzun süreler üniforma olarak korunmasının altında birçok psikolojik ve işlevsel neden olabilir. Yukarıda açıklandığı üzere bu üniformalar geleneksel bir saygınlığa ve kutsallığa sahipti. Dolayısıyla uzun süre ısrarla kullanımda kalmalarının ve çok farklı ülkelerde kullanılmalarının altında yukarıda belirtilen psikolojik nedenler ve taşıdıkları sembolik anlamlar olabilir. Belirtildiği üzere, Orta Çağ üniversitelerinde ve daha sonra kolejlerde katı bir biçimde uygulanan giysi düzenlemelerinin kökeninde dinî gelenek bulunmaktadır. Dinî düzen tarafından oluşturulan ve dinî eğitimin yoğun biçimde verildiği bu eğitim kurumlarında giysilerin de dinî düzeninkilere benzer şekilde yapılandırılması şaşırtıcı değildir. Üniversite ve kolejlerde, daha sonra da kitle eğitiminin başladığı vakıf okullarında öğrencilerin üniformaları çağlar boyunca sade, ciddi, hüzünlü, ağırbaşlı renklerden yapılmıştır. Tensel hiçbir duygu uyandırmayan bu hüzünlü üniformalar dinî düzen tarafından devamlı empoze edilen iffetli olma anlayışı ile uyumludur. Nitekim araştırmalar bazı öğretmenlerin üniformaları cinsiyeti örten dürtü kontrol mekanizması olarak algıladığını göstermektedir (Meşeci-Giorgetti, 2009). Dinî düzenin iffetlilik dışında amaçladığı mütevazı ve itaatkâr bireyi yetiştirmek için de bu üniformalar oldukça uygundur. Herkesin tek tip giyindiği bir ortamda bireyin gözardı edilmesi daha kolaylaşır. Tek tip

21 HESAPÇIOĞLU, MEŞECİ GIORGETTI / Siyah Önlük Beyaz Yakanın Kökeni 1737 giysi bireyin kendisini unutmasına ve dindar yaşama kendini adamasına katkıda bulunur. Bu durum ulus yaratma sürecinde de ulusu oluşturan bireyler arasında dayanışmanın sağlanması, ait olma duygusunun geliştirilmesi bağlamında istenen bir durumdur. Dolayısıyla bireyin toplum ile birleşmesi ve devletine bağlanması amaçlarına hizmet etmede bu üniformaların cumhuriyet dönemlerinde de benzer şekilde itaatkâr ve sadık bedenler yaratma işlevini görmesi amacıyla kullanılmış olması muhtemeldir. Nitekim günümüzde birçok sosyal bilimcinin yaptığı araştırmalar, okul üniformalarının ait olma duygusunun gelişmesine (örneğin Fosseen, 2006; Goodenow ve Grady, 1993; Tanioka ve Glaser, 1991; Voelkl, 1996) ve düzeni/disiplini sağlamaya katkıda bulunduğunu (Hughes, 2006; Huss, 2007; Stanley, 1996) göstermektedir. İlk önceleri iffetin, mütevazılığın ve itaatin ifadesi olan bu üniformalar daha sonra özellikle cumhuriyetçi okullarda eşitlikçi bir vurguyla kullanılmıştır. Gerek Fransa nın aktivist devrimcilerinin ifadelerinde gerekse Türkiye de okul üniformalarıyla ilgili yapılan düzenlemelerde üniformaların öğrencileri eşitleme işlevi göze çarpmaktadır. Araştırmalar da en çok okul üniformalarının eşitleyici işlevinin altını çizmektedir (Caruso, 1996). Ancak okul üniformalarının eşitsizlik yarattıklarını vurgulayan araştırmalar da görmezden gelinmeyecek kadar önemli verilere sahiptir. Tek tip giyinseler de öğrencilerin aralarındaki ekonomik eşitsizliklerin farkında olduğunu gösteren (Kim ve DeLong, 2006; Wilkins, 1999) araştırmalar bulunmaktadır. Firmin, Smith ve Perry (2006) günümüzde okul üniformalarının kullanım amacının okulun ve öğrencilerin statüsüne göre farklılaşmaya başladığını belirtirler. Örneğin elit kesimin okullarında, özel okullarda üniformalar yüksek statünün belirlenmesinde bir sembol hâline gelmiştir. İmkânları kısıtlı olanların gittiği vakıf ya da devlet okullarında ise üniforma sıklıkla yetim, yoksul çocuklar için eşitleme işlevi görmektedir. Bu olgunun günümüz Türkiye si için de geçerli olduğu söylenebilir. Bugün öğrencilerinin önlük ve beyaz yaka giydiği ilköğretim okullarının düşük sosyoekonomik çevreden gelen çocukların gittikleri okullar olduğu kolaylıkla gözlenebilir. Çünkü özel okullar ya da daha iyi semtlerdeki devlet okulları kendi üniformalarını belirleyebilmekte, sembollerini, armalarını oluşturmakta, bunları bazen okul kültürünün bir unsuru, bir statü sembolü olarak kullanmaktadırlar. Buradan hareketle ilk dönemlerde ifade ettikleri eşitliğin aksine, önlük ve beyaz yakanın, bunları giyen çocukların ailelerinin düşük sosyoekonomik statülerini vurguladığı söylenebilir.

Daha göster

Okullarda Siyah/Mavi Önlük Olayının İçyüzü

Yazıcı-dostu sürümSend by emailPDF

 

Bilenler bilir, ilköğretimdeki mavi önlük "mavi" olmadan önce "siyah" ve "beyaz yaka" idi...

 

Yakalar kolalı olur, insanın boynunu kesecek gibi sert dururdu, siyah önlük üzerinde…

 

Okullar dağılırken tepeden bakarsanız, küçük yarasalar yuvalarından çıkmış gibi hissederdiniz...

 

Neden peki bu siyah önlük ve beyaz kolalı yaka? Nereden çıkmıştı bu tür önlük?


Bakınız nerden?

 

Ortaçağ Avrupa'sında (İtalya'da da) Cizvit Papazları'nın açtığı okullar var. Bunlar cizvit papazı yetiştiren okullar. Elbet, bu Cizvit papazlarının açtığı okullar dışında diğer okullar da.

 

Cizvit Papazları düşünüyor... Bizim öğrencilerimiz, diğer öğrencilerden ilk bakışta ayrılmalı bunun için onlara "Siyah Önlük ve Beyaz Yaka" giydirip taktıralım, diyorlar ve bundan sonra Cizvit okulları öğrencileri böylesi önlük giyiyorlar.

 

İlginç olan şu:

 

Peki nasıl oluyor da yüzyıllar öncesi Hıristiyan Cizvit okullarının forması; yüzyıllar sonra Müslüman bir Türkiye Cumhuriyeti okullarının forması oluyordu?

 

Ne yalan söyleyeyim üzerinde çok araştırma yapmadım da Cizvit formasının neden seçildiğini değil de neden okullarımızda "Forma" giyilmesi gerektiğini açıklayan İnönü eğitimi mantığını az çok biliyorum.

 

Biz "Sınıfsız, imtiyazsız bölünmez bir toplumduk ya”, okullarımızda bir "önlük" bir "forma" birlikteliği olmazsa herkes kafasına göre giyinecek, zengin öğrenciler ile pek iyi giyinemeyen fakir öğrenciler arasındaki fark ortaya çıkacak; böylece "sınıfsız" toplum olmamız zedelenecekti.

 

Okullarımızda öğrencilerimize "önlük" ya da "forma" giydirmemizin açıklaması 30'lu yıllarda buydu...

 

Ama neden bir Cizvit okulu önlüğü seçilmişti?

 

Bunu ancak şöyle yorumlayabilirim:

 

1930'lu yıllar, Avrupa'da faşizmin yükseldiği yıllar... Almanya'da Hitler; İtalya'da Mussoluni dünyayı belalı bir savaşa sürüklemek üzereler. Bizde İnönü ve şürekası da Almanya ve Hitler'e yakın duruyorlar. Hatta İnönü bir grup milletvekilini İtalya'ya yollayıp onların devlet yönetimini tespit etmelerini istiyor. Sonra da meclis üstünde bir kurum kurarak meclisten çıkan yasaları denetleyecek bir yasa çıkarmak isterken, ATATÜRK tarafından başbakanlık görevinden alınıyor ve Atatürk'ün son başbakanı olacak Celal Bayar başbakan yapılıyor... Hatta İnönü'nün bu tavrından dolayı, Atatürk; İsmet İnönü'ye küs ölüyor...

 

İşte bu ortam içinde İnönü milli eğitim bakanlığı içindekilerden biri ya da birkaçı bir İtalyan Cizvit papaz okulu giysisini okullarımıza "önlük" diye önermiş olabilir.

"Siyah" bilindiği gibi İtalyan faşizminin rengiydi...

 

Sonradan bu siyah önlük, okullarımızda maviye (az biraz turkuaza) (son Avrupa Şampiyonasında Milli Futbol takımımız da turkuaz renk tercih etmişti) döndü...

 

İşte mazisi bu olan önlüğü bakanlık arada bir kaldıracağım diyor da nedense bir türlü beceremiyor.

 

Neden acaba?

 

[email protected]

APA HESAPÇIOĞLU M, MEŞECİ GIORGETTI F (2009). Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 9(4), 1717 - 1750. Chicago HESAPÇIOĞLU Muhsin,MEŞECİ GIORGETTI FİLİZ Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri 9, no.4 (2009): 1717 - 1750. MLA HESAPÇIOĞLU Muhsin,MEŞECİ GIORGETTI FİLİZ Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, vol.9, no.4, 2009, ss.1717 - 1750. AMA HESAPÇIOĞLU M,MEŞECİ GIORGETTI F Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri. 2009; 9(4): 1717 - 1750. Vancouver HESAPÇIOĞLU M,MEŞECİ GIORGETTI F Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri. 2009; 9(4): 1717 - 1750. IEEE HESAPÇIOĞLU M,MEŞECİ GIORGETTI F "Siyah önlük beyaz yakanın kökeni." Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 9, ss.1717 - 1750, 2009. ISNAD HESAPÇIOĞLU, Muhsin - MEŞECİ GIORGETTI, FİLİZ. "Siyah önlük beyaz yakanın kökeni". Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri 9/4 (2009), 1717-1750.

Siyah önlük, beyaz yakayla 32 yıllık vefa

Antalya'nın Kumluca ilçesinde Mavikent Mahallesi Çanakçı İlkokulunda 1982-1987 yıllarında eğitim gören 7 kişi, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla o yıllarda kendilerine öğretmenlik yapan iki eğitimciye ziyarette bulundu. 

Aralarında öğretmen, ziraat mühendisi, iş adamı da olan arkadaşların özel diktirdikleri, o yıllarda öğrenciler tarafından giyilen siyah önlük ve beyaz yakayla gerçekleştirdikleri ziyaret duygusal anlara sahne oldu.

Emekli öğretmen Fettah Kabadayı, 32 yıl önce eğitim verdiği ilkokul öğrencilerini siyah önlük ve beyaz yakayla karşısında görünce şaşkınlık yaşadı. Öğrencileriyle okul yıllarını hatırlayan Kabadayı, öğretmenlik hayatı ve sonrasında ilk defa böyle anlamlı ve farklı bir sürprizle karşılaştığını ve mutlu olduğunu söyledi.

80 yaşındaki emekli öğretmen Ali Demir ise siyah önlükleriyle ziyaretine gelen öğrencilerini görmesi üzerine duygusal anlar yaşadı. Okul yıllarındaki öğrencilerinin vefasından dolayı çok mutlu olduğunu anlatan Demir, yıllar geçse de öğrencileri ve aileleriyle görüşmeye devam ettiğini söyledi. 

Arkadaşları adına konuşan, kendisi de edebiyat öğretmeni olan Muhsin Kavalcı, her yıl Öğretmenler Günü'nde öğretmenlerinin günlerini kutladıklarını ama bilinenin dışına çıkarak bu yıl okul yıllarında olduğu gibi siyah önlük, beyaz yaka takarak öğretmenlerini ziyaret etmek istediklerini ifade etti.

Okul yıllarından sonra da arkadaşlıkları devam eden 7 kişi bir araya gelerek organizasyon yaptıklarını aktaran Kavalcı, şöyle konuştu:

"32 yıl oldu ilkokulu bitireli. Tekrar o günleri yaşamak istedik öğretmenimizle. Güzel bir duygu, biz tekrar o günleri yaşadık. Biz köyde okuduk, köyde yaşadık. O günler güzel günlerdi. Tekrar hem biz o günleri yaşamak hem de öğretmenlerimize yaşatmak istedik."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir