kuranda rüyalarla ilgili ayetler / Ramazan ve Oruçla İlgili Hadisler, Ayetler - Nefis Yemek Tarifleri

Kuranda Rüyalarla Ilgili Ayetler

kuranda rüyalarla ilgili ayetler

Deccal İle İlgili Ayetler Nelerdir? Kuran-I Kerim'de Deccal'i İşaret Eden Ayetler Hangileridir?

Buna göre "Deccal"; ahir zamanda ve İsa Mesih'in yeryüzüne seafoodplus.info gelmesinden önce gelecek ve insanları dini inancından saptırarak kötülüğe, sapkınlığa yöneltecek bir akım, ideoloji ve onu kuran kimse veya kimseleri anlatmak için kullanılan kavramdır.

Deccal İle ilgili Ayetler Nelerdir?

Deccal sözcüğü İslam dünyasında ve İslam kaynaklarında fazlaca geçen bir kavramdır. Deccal ismine sahih hadislerde rastlamak mümkündür. Kuran-ı Kerim'de açıkça Deccal ismi zikredilmemektedir. Bununla birlikte Deccal kelimesi eski İslam kaynaklarında da yer almaktadır. Deccal sözcüğü olağan üstü güçlere sahip olan kişi manasına da gelmektedir.

Kuran'da açıkça "Deccal" kelimesine rastlamak mümkün değildir. Ancak sahih hadislerde bu kavramdan geniş geniş bahsedilmektedir. Hatta Deccal'in sahip olduğu özellikler ve yapacağı eylemler, insanları nasıl yoldan çıkaracağı hakkında çok fazla sayıda hadis ve İslam literatüründe kaynak bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

Deccal'in tek gözünün ve tek kaşının olmayacağına inanılır. Bu durum da esasında pek ibretlik bir durumdur. Çünkü Deccal güçlü ve kudretli olduğunu iddia ederken ,aslında kendi gözünü dahi iyileştiremeyecek kadar aciz bir varlık olduğunun ifadesi olacaktır.

Deccal, insanları kandırmak için onlara güzel sözler söyleyecektir. Onları dalalete düşürecektir. Bu durumda imanı güçlü insanlar kanmayarak doğru yoldan sapmayacaktır. Fakat imanı zayıf insanlar doğru yoldan sapacaklardır.

Deccal ahir zamanda ortaya çıkacaktır. Yani kıyamet gününe yakın bir dönemde gelecektir.

Deccal sürekli şikayet eden bir varlık olacaktır, herkese iftira atacak ve gerçekleri sürekli çarpıtacaktır.

Deccale uyacak çok kimse çıkacak, bunlara Deccal'in askerleri denecek.

Deccale'e uyanların salih amelleri ise sevap sayılmayacaktır.

Allah'u Teala, kullarını Deccal ile imtihan edecektir. Yani Deccal sadece imtihana aracılık edecek bir figürden ibarettir. 

Kuran-ı Kerim'de Deccal'i İşaret Eden Ayetler Hangileridir?

Kuran'da doğrudan "Deccal" sözcüğü geçmemektedir. Ancak dolaylı olarak ve bazı işaretlerle ondan bahsedildiği görülmektedir. Nisa Suresi'nin ayeti bunlardan birisidir. Yine Bakara Suresi'nin Ayetinde bu dehşetli döneme mana olarak dikkat çekildiği görülmektedir.

İslama Göre Rüya Tabiri Nedir? Rüya Tabiriyle İlgili Ayetler

İslam'da rüya tabirleri konusu oldukça köklü bir geçmişe sahip ve İslam alimleri tarafından uzun yıllar boyunca çalışılmıştır. İslam'ın ortaya çıkışıyla birlikte bu konuda yeni bir boyut kazanmış ve rüya tabirleri İslam kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir.

İslama Göre Rüya Tabiri Nedir?

İslama Göre Rüya Tabiri

İslam'a göre rüya tabirleri var olan ve işinin ehli kişiler tarafından yapılan bir yorumlamadır. Rüya tabileri, rüyalarımızın hayır mı yoksa şer mi olacağını öğrenmek için yapılır. Peygamber efendimiz de zaman zaman rüya tabiri yapmaktaydı. Aynı şekilde Kuran'ı Kerim'de de rüya ve tabileri ile ilgili özellikle Hz. Yusuf zamanından birçok olay anlatılır.

İslam'da Rüya Tabirlerinin Tarihi Kökenleri Nelerdir?

İslama Göre Rüya Tabiri

İslam öncesi dönemlerde de Arap yarımadasında rüyaların önemli bir yeri vardı ve rüyaların anlamını yorumlama geleneği yaygındı. İslam'ın ortaya çıkışıyla birlikte bu geleneğe yeni bir boyut kazandırıldı ve rüya tabirleri İslami literatürün bir parçası haline geldi.

İslam'da rüya tabirlerinin tarihi kökenleri arasında en önemlilerinden biri Hz. Peygamber'in rüyalarıdır. Hz. Peygamber'in rüyalarının gerçekleştiği ve önemli mesajlar içerdiği kabul edilir. Sahabe ve diğer İslam alimleri de Hz. Peygamber'in rüyalarının yorumlanması konusunda çeşitli çalışmalar yapmışlardır.

İslam tarihi boyunca birçok İslam alimi rüya tabirleri üzerine çalışmalar yapmıştır. Bunlardan bazıları, Hz. Peygamber'in yakın arkadaşları olan Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir, Hz. Zeyd gibi sahabilerdir. Ayrıca İslam alimleri arasında en ünlü rüya yorumcularından biri de Tabir-i Rüya kitabının yazarı olan İbn Sirin'dir. İbn Sirin'in kitabı, İslam dünyasında uzun yıllar boyunca rüya yorumlamak için başvurulan bir kaynak olmuştur.

İslam'da rüya tabirleri konusu, İslam dünyasındaki diğer kültürlerin etkisiyle de gelişmiştir. Özellikle İran, Türk ve Hint kültürlerinde rüya yorumlama geleneği oldukça yaygındır ve bu kültürlerin İslam dünyasına katılmasıyla birlikte İslam rüya tabirleri üzerine yeni yaklaşımlar da ortaya çıkmıştır.

Müslümanlıkta Rüyalar ve Rüya Tabirleri

islama göre rüya tabiri

İslam dininde rüya vardır. Rüya tabiri yapan üstatlar da vardır fakat dinimizde rüyalar bir senet gibi görülmez. İyi rüya gördüyse dua edilir ve gerçekte de iyilik bulması dileği söylenir. Dünya ve ahiret arasında Alem-i Misal denilen bir yer olduğu buyrulur. Dünyadayken insanın ruhunun zaman zaman bedeninden ayrılarak buraya gezintiye geldiği buyrulur fakat her rüyada bu böyle değildir. Her rüyada kişi Alem-i Misal'e gitmez. Burada bahsetmek gerekir ki rüyalar üçe ayrılır:

Bu üçünün dışında kişilik bozuklukları olabileceği için bilinçaltına yerleşenleri görebilir. Bunları rüyasında gördüğünü zanneder. Salih rüya rahmani, karışık rüya şeytanidir. Sözü doğru olanın rüyası da doğru çıkar diye buyrulur.

Peygamber Efendimiz ve Rüyalar

islama göre rüya tabiri

Rüyalarla ilgili Kur'an-ı Kerim'de ayet vardır. Hz. Yusuf'un da gördüğü bazı rüyalar vardır. Aynı şekilde Hz. Peygamber'in de rüyaları yorumlattığı bilinir. Resulullah'ın rüyaları diye yazılmış olan eserler bulunmaktadır. Her ne kadar Hz. Yusuf'un tabir edip çıktığı rüyalar olsa da Kur'an'da şu sembol şu anlama gelir diye bir sözlük yoktur.

Aslında şahsi deneyimdir. Hz. Muhammed'in sabah namazından sonra cemaate dönüp rüya gören varsa anlatsın dediği bilinmektedir. Kimi zaman kendisi kimi zaman Hz. Ebubekir tarafından tabir edilirdi. Uhud günü gördüğü rüyadan dolayı Hz. Muhammed savaşa isteksiz çıkmıştır. Hz. Peygamber rüyayı hayra yorun, kötü rüya görürseniz Allah şerrinden korusun deyin buyurmuştur.

Rüya tabirleri oldukça önemli olduğu için doğru yapılması gerekiyor. Bu yüzden tabirleri işinin ehli üstatlara bırakmakta fayda var. Ancak yine de siz tabirin doğruluğunu sağlamak için doğrulama yapabilirsiniz. "Rüya Tabiri Nasıl Yapılır?" adlı içeriğimizde nasıl yapılacağını detaylı olarak anlattık.

Kur'an'da Geçen Rüya ile İlgili Ayetler

islama göre rüya tabiri

  • Enfal Suresi Ayet: Hani Allah, sana rüyandan onları az gösteriyordu; eğer sana onları açık gösterseydi, korkacak ve kumandada tartışacaktınız. Fakat Allah, selamete bağladı; çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.
  • Yusuf Suresi 4. Ayet: Bir vakit Yusuf babasına: "Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki, onlar bana secde ediyorlar." dedi.
  • Yusuf Suresi 5. Ayet: Babası: "Yavrum, rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana bir tuzak kurarlar; çünkü şeytan, insana belli bir düşmandır.
  • Yusuf Suresi Ayet: Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Birisi: Rüyada kendimi şarap sıkarken görüyorum." dedi. Diğeri: "Ben, rüyada kendimi basımın üstünde bir ekmek götürürken görüyorum, ondan kuşlar yiyor. Bize bunun tabirim haber ver; çünkü biz seni iyilik sevenlerden görüyoruz." dedi.
  • Yusuf Suresi Ayet: Ey zindan arkadaşlarım, gelelim rüyanıza: "Biriniz, efendisine yine şarap sunacak, diğeri asılacak ve kuşlar basından yiyecek; işte fetvasını istediğiniz mesele halledildi!" dedi.
  • Yusuf Suresi Ayet: Bir gün hükümdar: rüyamda yedi arık ineğin yemekte olduğu yedi semiz inek ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak görüyorum. Ey efendiler, eğer rüya tabir ediyorsanız, bana rüyamı halledin!" dedi.
  • Yusuf Suresi Ayet: Dediler ki: Rüya dediğin, demet demet hayallerdir, biz ise hayallerin tabirini bilmiyoruz."
  • Yusuf Suresi Ayet: Gelip: "Yusuf, ey dosdoğru kişi, "yedi semiz inek. Bunları yedi arık inek yiyor ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak" rüyasını bize tabir et, ümit ederim ki, o insanların yanına cevapla dönerim, ola ki, değerini bilirler dedi.
  • Yusuf Suresi Ayet: Ana ve babasını taht üzerine çıkardı, hepsi Yusuf için secdeye kapandılar. Yusuf da:" Ey babacığım, işte bundan önceki rüyamın yorumu bu; gerçekten Rabbim onu gerçekleştirdi, cidden bana iyilikte bulundu; çünkü beni zindandan çıkardı; şeytan benimle kardeşlerimin arasını dürtüştürdükten (bozduktan) sonra sizi çölden buraya getirdi. Gerçekten Rabbim, dilediği şey için aldığı tedbirde çok hoş davranır. Gerçek şu ki, O, her şeyi çok iyi bilen, her yaptığını bir hikmete göre yapandır!
  • Yusuf Suresi Ayet: Ey Rabbim, Sen bana mülkten bir nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Gökleri ve yeri yaratan Rabbim, dünya ve ahirette benim velim Sensin! Benim ruhumu Müslüman olarak al ve beni iyiler arasına kat!" dedi.
  • Enbiya Suresi 5. Ayet (Onlar): "Bunlar bir takım karışık rüyalar; yok onu kendisi uydurdu, yok o bir şairdir. Öyle değilse, önceki peygamberlerin gönderdikleri gibi, bize bir mucize getirsin!" derler.
  • Saffat Suresi Ayet: (Oğlu) yanında koşma çağına gelince : "Yavrum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak ne düşünürsün?" dedi. (Çocuk da): "Babacığım sana ne emrediliyorsa yap! Beni inşallah sabredenlerden bulacaksın!" dedi.
  • Saffat Suresi Ayet: Rüyaya gerçekten sadakat gösterdin, işte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız."
  • Fetih Suresi Ayet: Ant olsun ki, Allah gerçekten peygamberine o rüyayı hakkıyla doğru gösterdi, Şanıma yemin ederim ki, İnşallah Mescid-i Haram'a güvenlik içinde başlarınızı kazıtarak, kırkarak korkusuzca gireceksiniz! Ancak O, sizin bilmediğiniz şeyleri bildi de ondan önce yakın bir fetih verdi.

Rüya Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Rüyalar birçok bilinmezlikle doludur. İçeriğimizin bu kısmında rüyalar hakkında en çok merak edilenleri derledik. İşte rüyalar hakkında sıkça sorulan sorular.

Rüyalar bize ne anlatıyor?

Rüyalar bize kendimizi anlatmaktadır. Var olan bir sorun varsa bunu rüyalarımızda görmemizin nedeni de budur. Bu yüzden rüyalarımızı bizi kendimize anlatan bir ayna olarak görebiliriz. Gün içerisinde yaşadığımız olaylardan tutun da düşüncelerimize kadar tüm hepsi rüyalarımızın konusu olabilir.

Rüyanın dini anlamı nedir?

İslam alimlerinin büyük bir kısmına göre rüya insanın ruhu ile gördüğü ve aklıyla idrak ettiği bir olaydır. Rüya, mana aleminden rü'yet alemine semboller şeklinde indirilen bir idrak olarak da değerlendirilmektedir. Süfiler ise rüyayı daha farklı bir şekilde tavsir etmektedir. Süfiler rüyayı uykuda misal alemini seyreden ruhun gördüklerini uyanınca hatırlaması şeklinde açıklamaktadır.

Rüyalar ne kadar gerçek?

Yapılan araştırmalar sonucunda rüyalar gerçeği, gerçeklerin de rüyaları etkilediği bulunmuştur. Hatta rüyaların tam olarak gerçek yaşantımızı yansıtan birer ayna olduğu da söylenmektedir. Bu sebeple rüyalarımızın incelenmesi gereken ve bir hayli önem taşıyan görüntüler olduğunu belirtelim.

T.C. KĠLĠS 7 ARALIK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ SOSYAL BĠLĠMLER DERGĠSĠ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Cilt 4 • Sayı 7 • Haziran Volume 4 • Issue 7 • June ISSN Baskı: Kilis 7 Aralık Üniversitesi Matbaası - Kilis Kapak Tasarımı: Mustafa ÖZYAĞLI Bu dergi Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından yayınlanmaktadır [email protected] seafoodplus.info T.C. KĠLĠS 7 ARALIK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER DERGĠSĠ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Sahibi (Publisher) Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Adına Yrd. Doç. Dr. Halil ALDEMĠR Editör (Editor) Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali YILDIRIM Bölüm Editörü ArĢ. Gör. Metin GÜVEN Editör Yardımcısı (Assistant Editor) ArĢ. Gör. Ġlker Ozan YILDIRIM Türkçe Dil Editörü Ġngilizce Dil Editörü (Turkish Language Editor) (English Language Editor) Öğr. Gör. Muhammet HÜKÜM Okt. Emrah PEKSOY Yayın Kurulu (Editorial Board) DanıĢma Kurulu (Advisory Board) Prof. Dr. Osman TÜRER (BaĢkan) Prof. Dr. Sedat AVCI Prof. Dr. H. Mustafa PAKSOY Prof. Dr. Ahmet BURAN Doç. Dr. Mehmet EROL Prof. Dr. Musa ÇADIRCI Doç. Dr. Metin AKĠS Prof. Dr. Salih ÇEÇEN Yrd. Doç. Dr. Hüseyin BAYSA Prof. Dr. Adnan ÇELĠK Yrd. Doç. Dr. Hasan ġENER Prof. Dr. Cihat GÖKTEPE Yrd. Doç. Dr. Mustafa CĠNOĞLU Prof. Dr. Cahit KAVCAR Yrd. Doç. Dr. Mehmet KABACIK Prof. Dr. Ramazan KORKMAZ Yrd. Doç. Dr. Erdinç GÜLCÜ Prof. Dr. Muhsin MACĠT Yrd. Doç. Dr. Taner AKÇACI Prof. Dr. Hüseyin ÖZGEN Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN Prof. Dr. Tacettin UZUN Prof. Dr. Nesimi YAZICI Adres (Address) Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Kilis / TÜRKĠYE Tel: +90 () 93 45 Fax: +90 () 93 50 E-mail: [email protected] / [email protected] web: seafoodplus.info ĠÇĠNDEKĠLER / CONTENTS GAZZÂLÎ‟NĠN NEDENSELLĠK ANLAYIġI ĠLE MALEBRANCHE‟IN OKAZYONALĠZMĠNĠN KARġILAġTIRILMASI Comparison of Gazzâlî‟s Causality Conception and Malebranche‟s Okasyonalism Conception Muharrem ġAHĠNER………………………………………………… KUR‟ÂN-I KERÎM‟DE ZĠKRĠ GEÇEN RÜYALAR Dreams in the Holy Quran Bünyamin AÇIKALIN……………………………………………… ĠSLÂM HUKUKUNDA KAÇAN KÖLE ABIK Runaway Slave in Islamic Law Metin CEYLAN……………………………………………………… ĠNSANIN VARLIK YAPISINDA TANRIYI ĠDRAK ĠMKÂNI OLARAK DĠN Religion as the Possibility of Knowing God in the Creation of Humanity Hasan PEKER………………………………………………………… OSMANLI KURULUġ DÖNEMĠNDE BEYLĠKLER ĠLE OLAN ĠLĠġKĠLERDE DĠN FAKTÖRÜ Religion Factor in Relations with Seigniory during the Establishment of the Ottoman Ömer CĠDE………………………………………………………… SÜMERLERDE TANRI ANLAYIġI VE TANRILAR PANTEONU The Concept of God in the Sumerians and the Pantheon of Gods Abdullah ALTUNCU……………………………………………… ĠNSANIN VARLIK YAPISINDA TANRIYI ĠDRAK ĠMKÂNI OLARAK FELSEFE Philosophy as the Possibility of Knowing God in the Creation of Humanity Hasan PEKER……………………………………………………… RÜYANIN MAHĠYETĠ VE YORUMLANMASI Nature of Dreams and its Interpretation Bünyamin AÇIKALIN…………………………………………… YENĠ ĠSLÂMÎ POPÜLĠZM VE KALKINMANIN ÇELĠġKĠLERĠ A New Islamic Populism and the Contradictions of Development Osman ÜLKER…………………………………………………… KUR‟ÂN-I KERÎM‟DE ZĠKRĠ GEÇEN RÜYALAR Bünyamin AÇIKALIN* Özet Hayatın çok çeşitli yönlerine dair konuları içeren yüce kitabımız, insan için önemli olan rüya hakkında da ayetler içermektedir. Kur'an‟da yer alan rüyaları, peygamberlerin ve peygamber olmayanların rüyaları diye ikiye ayırmak mümkündür. Birinci kısımda, İbrahim (a.s.), Yusuf (a.s.) ve Muhammed (s.a.v.)‟in rüyaları; ikinci kısımda ise Yusuf (a.s.)‟ın zindandaki iki arkadaşı ile onun döneminde yaşayan Mısır melikinin rüyası ele alınmaktadır. Ayrıca makalenin başında Kur'an‟da geçen rüya ile ilgili kelimelerin sözlük anlamları hakkında bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kur'an, rüya, düş, tabir, rüya yorumu, uyku. DREAMS IN THE HOLY QURAN Summary Various aspects of life are included in our Holy Book Quran, it also includes verses about dreams, which are very important to human. We can divide dreams mentioned in the Holy Quran to prophets‟ dreams and others‟ dreams. In the first section, there are Prophet Ibrahim, Prophet Yusuf and Prophet Muhammed‟s dreams; in the second section there are Prophet Yusuf‟s prison friends‟ and Egypt King‟s dreams. Also related words mentioned in the Holy Quran are examined in the paper. Key words: Quran, dream, dream interpretation, sleep. * Yrd. Doç. Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi, Temel Ġslâm Bilimleri Bölümü, Tefsir Bilim Dalı Öğretim Üyesi, [email protected] Bünyamin AÇIKALIN / 29 I- KUR'AN‟DA RÜYA ĠLE ĠLGĠLĠ KELĠMELER A-RÜYA KELĠMESĠNĠN SÖZLÜK ANLAMI Rüya, “‫ ” َرأَي‬fiilinin masdarıdır. “‫ ” َرأَي‬fiili; görülebilir ve idrak edilebilir Ģeyleri gördü, kavradı manasına gelmektedir. Râgıb el-Ġsfehânî, el- Müfredât isimli eserinde nefsin yetenekleri açısından, fiilin: Duyu organları ve bunların yerine geçecek Ģeylerle görme1; vehm (tahmin) ve hayal etme2; tefekkür etme, düĢünme3; akletme4 manalarını ifade etmede kullanıldığını belirtmektedir.5 ‫“ ; ر ُْؤيَا‬Ra-E-Ye” (‫ ) َرأَي‬fiil kökünden “‫ ”فُ ْعَيَي‬kalıbında bir masdar olup uykuda birĢeyi görmek demektir. Ġsim olarak da uykuda görülen Ģey manasına gelir.6 Bazan hemze hafifletilip vavlı olarak “‫”رُٗيَا‬7 Ģeklinde bazan da hemze “‫ ”ي‬harfine çevirilerek “‫” ُريَّا‬8 Ģeklinde râ harfinin esresi veya ötresi ile okunur. Rüya (‫ )ر ُْؤيَا‬kelimesi tenvinsiz olarak okunur. Çoğulu “ruen” (َ‫)رُئ‬ Ģeklinde tenvinlidir “‫ ”رُعي‬örneğinde olduğu gibi.9 Bu kelimenin çoğulu olmaz diyenler de vardır Rüya kelimesi masdar olarak görmek manasına gelen “َُ‫( ”اىرُّ ْؤيَت‬er- Rü‟yet) kelimesiyle eĢ anlamlıdır. Fakat ‫ اىرُّ ْؤيَت‬uyanıklıkta, ‫ اَىرُّ ْؤيَا‬uykuda görmek manasında kullanılır. Bu iki kelime arasındaki fark; neseb bakımından yakınlık, akrabalık manasına gelen “‫ ”اَ ْىقُرْ بَي‬masdarı ile ibadet vs. ile elde edilen yakınlık manasına gelen “َُ‫ ”اَ ْىقُرْ بَت‬masdarında olduğu gibi diĢilik alâmeti olan “‫ ”ة‬ile “‫ “ي‬harflerindedir 1 Tekâsür, / ; Zümer, 39/60; Tevbe, 9/; A‟raf, 7/ 2 Enfâl, 8/ 3 Enfâl, 8/ 4 Necm, 53/ 5 el-Hüseyin b. Muhammed el-Ma‟rûf bi‟r- Râgıb el-Ġsfehânî, el-Müfredât fî Garîbi‟l- Kur‟ân, Beyrut, trs. s. . 6 Huseyn b. Muhammed Râğıb el-Ġsfehânî (v. ), el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'an, Beyrut, trs. ; Ġsmail b. Hammâd el-Cevherî (v), es-Sıhâh, ikinci baskı, Kâhire, , VI, ; Ebu‟l-Fadl Cemâlu‟d-Dîn Muhammed b. Mükerrem Ġbni Manzur el- Afrikî, el-Mısrî (v), Lisânü‟l-Arab, XIV, ; Ahmed Âsım Efendi, el- Okyânüsü‟l-Basît fî Tercemeti‟l-Kâmûsi‟l-Muhît, Ġstanbul, h. , III, 7 Ebû Abdurrahmân el-Halil b. Ahmed, Kitâbü‟l-Ayn, ikinci baskı, h. , VIII, ; Ġsfehânî, el-Müfredât, 8 Halil b. Ahmed, age, VIII, ; Ebu‟l-Kasım Cârullah Mahmud b. ez-ZemahĢerî, el- Harizmî, el-KeĢĢâf an Hakâiki‟t-Tenzîl ve Uyûnu‟l-Ekâvil fî Vücûhi‟t-Te‟vîl, Beyrut, II, 9 Cevherî, es-Sıhâh, VI, 10 Halil b. Ahmed, age, VIII, ; Ġbni Manzur, Lisânü‟l-Arab, XIV, 11 ZemahĢerî, el-KeĢĢâf, II, ; Âlûsî, Ebu‟l-Fadl ġihâbuddin (v. /), Rûhu‟l- Meânî fî Tefsîri‟l-Kur‟ani‟l-Azîm ve‟s-Seb‟i‟l-Mesânî, Beyrut, trs. XXII, 30 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran B- RÜYA KELĠMESĠYLE EġANLAMLI SÖZCÜKLER 1- Hulm (ٌَُ ‫)اَ ْىح ُْي‬ ٌََ َ‫“ َحي‬Ha- Le-Me” kökünden, ٌَُ ‫( اَ ْى ِح ْي‬hilm) masdarı, nefsini ve tabiatını, kızgınlığın heyecanından korumak manasındadır. Bu kelimeye akıl manasını verenler de vardır. Esasında, hilm akıl manasına gelmez, ama akıllı olmanın gerektirdiği birĢey olduğu için hilmi, akılla açıklamak mümkündür ٌَُ ‫“ اَ ْىح ُْي‬Ha-Le-Me” (ٌ‫ )حي‬kökünden “َ‫ ”فُعْو‬kalıbında bir masdardır “َ‫” ُربْع‬ örneğinde olduğu gibi. Ġsim olarak “Uykuda görülen Ģey, kuruntu” manalarına gelir. Çoğulu “ً‫”أحْ ََل‬dır Hz. Peygamber bir hadislerinde; َِ ‫َّللاَِ َٗ ْاىح ُْي ٌَُ ٍَِِ َاى َّش ْيطَا‬ ُ ّ ٍَِِ َ‫اَىرُّ ْؤيَأ‬ “Rüya, Allah‟tan, hulm ise Ģeytandandır” buyurmaktadır. Bu hadiste 14 de belirtildiği gibi hulm, sâdık rüyaların zıddı olarak kullanılmaktadır. ُ َٔ ْْ ‫ َحي ٌَ َبَِٔ َٗ َع‬herhangi birisi için rüya gördü, ََٔ ِ‫ َحي ٌَ َاى َّش ْي َء َ َٗب‬herhangi birisini rüyasında gördü demektir. ً‫ أحْ ََل‬kelimesi Kur'an‟da ayrıca bitki ve ot demeti anlamına gelen ‫ض ْغذ‬ ِ kelimesinin çoğulu ‫ أضْ غَاد‬kelimesine izafetle kullanılmıĢtır. Eğer görülen rüya birbiriyle alakalı olmayan görüntülerden oluĢuyorsa “dığs” olarak adlandırılır Kur‟ân‟da, ً‫ األحْ َل‬kelimesine izafe edilerek “ot demeti gibi karmakarıĢık hayaller ve evham karıĢımı düĢler” manasında kullanılmıĢtır; ً‫َادَاَحْ َل‬ ُ ‫قَاىُ٘اَأضْ غ‬ “(Yorumcular) dediler ki: Bunlar karmakarışık düşlerdir”. 16 ْ 2- Menâm (ًَُ ‫)اى َََْا‬ “Ne-Ve-Me” (ًََ َ٘ َّ) kökünden mimli masdar olup, uyku manasına gelir. Uyku hakkında âlimlerimizin farklı görüĢleri vardır. Hepsinde de haklılık payı bulunan bu görüĢler Ģunlardır: a- Allah(c.c.)‟ın, nefsi ölüm olmaksızın cansız gibi bir hale getirmesidir.” ‫جَفِيَ ٍََْا ٍَِٖا‬ َ ُ‫يَاألَ ّْف‬ َْ َُ َ‫سَ ِحيَِ َ ٍَْ٘ حَِٖاَٗاىَّخِيَىَ ٌَْح‬ َّ َ ْ َّ‫ّللاَُيَخَ َ٘ف‬ “Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyenin de uykusunda iken canlarını alır”17 âyetinde bu manadadır. 12 Ġsfehânî, el-Müfredât, 13 Cevherî, es-Sıhâh, V, ; Ġsfehânî, el-Müfredât, 14 Buhârî, Tabir, 3, 4, 10, 14, Bed‟u‟l-Halk, 11, Tıbb, 39; Müslim, Rüya, ; Ebû Dâvud, Edeb, 88; Tirmizî, Rüya, 5; Muvatta, Rüya, 4; Ahmed b. Hanbel, 5, , , , 15 Râzî, Fahruddin Muhammed b. Ömer (v), et-Tefsîru‟l-Kebîr, Tahran, trs. XVIII, 16 Yusuf, 12/ 17 Zümer, 39/ Bünyamin AÇIKALIN / 31 b- Küçük ölümdür. Ölüm ise ağır bir uykudur Menâm kelimesi uyku, uyku yeri ve hulm (rüya) manasına gelir. َُ ٌَْ ‫ََٗ َج َع ْيَْاََّْ٘ ٍَ ُن‬ َ‫سبَاحا‬ “Uykunuzu bir dinlenme kıldık.”19 َِ ََّْٖ‫َٗ ٍِ َِْأيَاحِ َِٔ ٍََْا ٍُ ُن ٌَْبِاىَّ ْي ِوَ َٗاى‬ ‫ار‬ “Gece olsun gündüz olsun, uyumanız da onun (varlığının) delillerindendir.”20 َ‫َاِِّّيَاَ َريَفِيَاى ََْ َِاًَاَِّّيَاَ ْذبَ ُحل‬ “…Ben rüyamda seni boğazlıyorum”21 3- Ehâdîs (‫)أحاديذ‬ “Ha-De-Se” (َ‫َد‬ َ ‫ ) َحد‬fiil kökünden gelmektedir. Ġnsana, uykuda veya uyanık iken, iĢitme, ilham veya vahy olarak ulaĢan sözlere denir. َِ ‫ََٗ َعيَّ َْخَِْيَ ٍِ َِْحَأْ ِٗي ِوَاالَ َحا ِدي‬ ‫ذ‬ “Ve bana olayların (rüyaların) yorumunu da öğrettin.”22 4- BüĢrâ (‫)بشري‬ “Be- ġe- Ra” (َ‫ )بَ َش َر‬fiil kökünden türeyen bir masdardır. “TebĢîr” ve “istibĢâr” masdarları, sevinçli, müjdeli haber verme manalarına gelmektedir. َ ُ‫قَاى‬ ٍَ ِ‫٘اَالَحَْ٘ َجوْ َاَّّاَُّبَ ِّش ُركََبِ ُغ ََل ًٍَ َعي‬ ٌ‫ي‬ “Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.”23 ‫ بشري‬masdarı da aynı manadadır. ‫ىٌََُٖاىبُ ْشريَفِيَاى َحيا ِةَاى ُّد ّْياَ َٗفيَاال ِخ َرَِة‬ “Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır.”24 AĢağıdaki hadise dayanarak bazı âlimler, bir önceki âyette belirtilen müjdenin “sadık rüya” olduğunu söylemektedirler. Hz. Peygamber Ģöyle buyurmuĢtur: “Vahiy kesildi mübeĢĢirât kaldı. O da mü‟minin rüyasıdır.”25 18 Ġsfehânî, el-Müfredât, 19 Nebe, 78/9. 20 Rûm, 30/ 21 Sâffât, 37/ 22 Yusuf, 12/ 23 Hicr, 15/ 24 Yûnus, 10/ 25 Buhârî, Tabir, 5. 32 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran C- RÜYAYI YORUMLAMAKTA KULLANILAN KELĠMELER 1- Tabir (‫)حعبير‬ Ta‟bîr; “A-Be-Ra” (َ‫ ) َعبَ َر‬fiil kökünden tef‟îl (‫ )حَ ْف ِعيو‬kalıbında bir masdardır. Rüya açıklamak, kendisiyle ilgili birĢeyi açıklamak, herhangi bir kimse veya birĢey hakkında konuĢmak ve topluca bir parayı ayırıp, ne olduğunu ve ne kadar olduğunu bilmek için tartmak manalarına gelmektedir ََ‫ث َاىرُّ ْؤيَاَحَ ْعبِيرا‬ ُ ْ‫“ عبَّر‬Rüyayı açıkladım, yorumladım, yani rüyanın her iki tarafını düĢünüp bir tarafından (rüyadaki görüntülerden) diğer tarafına (rüyadaki görüntülerin levhi mahfuzdaki karĢılıklarına) geçtim demektir Yani tabîr, görülen rüyanın zâhirinden bâtınına geçmektir. Te‟vîl kelimesi de aynı manaya gelmekle beraber “tabir” kelimesinden daha umûmîdir. Te‟vîl, rüya ta‟biriyle birlikte baĢka manalar için de kullanılmaktadır ََ ‫ث َفُ ََلّا َىِر ُْؤيا‬ ‫ي‬ ُ ْ‫“ إ ْسخَ ْعبَر‬Rüyamı (yorumlaması için) falancaya anlattım”, demektir “Ubûr” masdarı yüzerek, gemiyle, deve sırtında veya köprüyle nehrin bir kıyısından diğerine geçmek, rüya yorumlamak, ağlamak, (yoldan) geçmek, ölmek manalarına gelmektedir “َ‫ثَاىَّْ ْٖ َر‬ُ ْ‫“ ;” َعبَر‬nehrin karĢı kıyısına geçtim” ‫رثَاىرُّ ْؤيَا‬ ُ َ‫“ َعب‬rüyayı yorumladım” demektir. Nitekim Kur‟ân‟da; ََُُٗ‫اَُ ُم ْْخُ ٌَْىِيرُّ ْؤيَاَحَ ْعبُر‬ ْ “Eğer siz rüya yorumluyorsanız” 31 buyurulmaktadır. ْ ‫“ َعبَ َر‬Kavim öldü, yani dünya köprüsünden geçerek âhirete intikal ًَُ َْ٘‫َاىق‬ etti” demektir Görüldüğü gibi, hem “ubûr” hem de “tabîr” masdarları, rüya yorumlama manasına gelmektedir. Türkçe‟de bu mana için sadece “tabir” masdarı kullanılmakla birlikte, “ubûr” masdarı Arapça‟da daha fasihtir. 2- Tevil (‫)حأٗيو‬ “E-Ve-Le” (َ‫ )أ َٗ َه‬fiil kökünden tef‟îl “‫ ”حَ ْف ِعيو‬kalıbında bir masdardır. Bir Ģeyin döndüğü manayı tefsir etmek, açıklamak manasına gelmektedir Döndürdü manasına da gelir. Mesala birĢeyini yitiren kimseye duâ ederken ََ َ‫َّللاَُ َعيَ ْيلََضاَىَّخ‬ ‫ل‬ َّ ‫“ أ َّٗ َه‬Allah (c.c.) sana kaybettiğin Ģeyi geri döndürsün” denir. 26 Cevherî, es-Sıhâh, II, 27 Râzî, age, XVIII, 28 Ġsfehânî, el-Müfredât, 29 Cevherî, age, II, 30 Ġsfehânî, age, 31 Yusuf, 12/ 32 Cevherî, es-Sıhâh, IV, Bünyamin AÇIKALIN / 33 Bir sözü te‟vîl etmek demek, onu tefsir etmek açıklamak, yani o sözün dönüp dolaĢacağı en son manayı vermek demektir. Kur‟ân- ı Kerîm‟de; َّ َٔ‫َٗ ٍَاَيَ ْعيَ ٌَُحَأْ ِٗيي‬ َّ ‫َُاال‬ ُ َ‫َّللا‬ “Hâlbuki onun te’vîlini (dönüp dolaştığı manayı) ancak Allah (c.c.) bilir”33 buyurulmaktadır. Rüyayı te‟vîl etmek ise onu ta‟bîr etmek, yorumlamak, rüyadaki görüntülerin esas manalarına dönmek demektir. AĢağıdaki âyette kelime, bu manada kullanılmıĢtır; َِ ‫َاالَ َحادي‬ ‫ذ‬ ْ ‫ََٗيُ َعيِّ َُلََ ٍِ َِْحَأْ ِٗي ِو‬ “Ve sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek”34 II- KUR‟ÂN‟DA GEÇEN RÜYALAR A- PEYGAMBERLERĠN RÜYALARI 1- Hz. Ġbrahim‟in Rüyası ve Yorumu Kur‟ân‟da Hz. Ġbrahim‟in görmüĢ olduğu rüya, Sâffât sûresi, âyetlerde anlatılmaktadır. Hz. Ġbrahim oğlu olursa, onu Allah (c.c.)‟a kurban etmeyi adamıĢtı Adağın yerine getirilme zamanı geldiğinde bir gece rüyasında oğlu Ġsmail (a.s.)‟ı kurban ettiğini gördü. Ġlk gece rüyanın sıhhatinde Ģüpheye düĢtü, ondan dolayı bu ilk güne “Yevm-i Terviye” denildi. Ertesi gece de aynı rüya tekrar edince bu rüyanın sâdık olduğunu anladı; bundan dolayı ikinci güne “Yevm-i Arefe” denildi. Ertesi gece de aynı rüya tekrarlanınca artık rüyanın sıhhati hakkında hiçbir Ģüphesi kalmadı. O geceden sonra oğlunu kurban etmeye götürdüğü için üçüncü güne de “Yevm-i Nahr” denildi Âyette, Ġbrahim (a.s.)‟ın, rüyasının tekrarına delalet etmek üzere, muzârî sîgasıyla “‫( ”إِّّي َأَ َري‬görüyorum) deyip mâzî sîgasıyla, “َ‫ْج‬ ُ ‫” َرأَي‬ (gördüm) dememesi rüyanın üç gece tekrarlandığını doğrulamaktadır. 37 Ġbrahim (a.s.) rüyasını oğluna anlatıp onun da görüĢünü almak istedi. Oğlu cevaben Allah (c.c.)‟ın emrini yerine getirmesi gerektiğini babasına bildirdi. Artık Ġbrahim (a.s.)‟a rüyasını uygulamak kalmıĢtı. Oğlunu kurban etmek istediği yere götürdü, bıçağı onun boğazına sürdü; fakat bıçak 33 Âl-i Ġmrân, 3/ 7. 34 Yusuf, 12/ 6. 35 Alâu‟d-Dîn Ali b. Muhammed b. Ġbrahim el-Bağdâdî el-Hâzin, Lübâbu‟t-Te‟vîl fî Meâni‟t-Tenzîl, Beyrut, trs. IV, 36 Fahruddin Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XXVI, ; Elmalılı Muhammed Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Ġstanbul: Eser NeĢriyat ve Dağıtım, , VI, ; Konyalı M. Vehbi efendi, Hulâsatu‟l-Beyân, Ġstanbul, , XII, 37 Ebu'l-Berekât en-Nesefî, Tefsîru'n-Nesefî Medâriku't-Tenzîl ve Hakâiku't-Te'vîl, Beyrut: Dâru'l-Kütübi'l-Arabiyye, , IV, 34 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran kesmedi. Tam bu sırada “rüyanı doğruladın” diye bir nida iĢitti ve oğlunun yerine bir koç fidye olarak gönderildi Hz. Ġbrahim, gördüğü rüyanın gerektirdiği gibi davranmıĢtır. Peygamber rüyalarının, vahyin bir parçası olduğunu daha önce belirtmiĢtik. Fakat peygamberlerin gördüğü bütün rüyalar vahy değildir. Râzî, Hz. Ġbrahim‟in rüyası ile ilgili âyeti tefsir ederken, Ġbrahim (a.s.)‟ın gördüğü rüyanın bağlayıcı bir delil olmadığını savunmuĢtur. Eğer öyle olsaydı, rüyada emredileni yapmak için oğluna danıĢmasına gerek yoktu. Hem Hz. Ġbrahim, rüyayı üç gece üst üste gördükten sonra uygulamıĢtı. Bağlayıcı bir delil olmamasına rağmen, Hz. Ġbrahim‟in sırf rüyada gördüğü bir emirle oğlunu kesmeye kalkıĢmasının sebebi, rüyasının açık bir vahy ile desteklenmesidir. Râzî‟ye göre Kur‟ân‟da peygamberlerin gördükleri rüyalar üç derecedir a- Birinci derece: Görüldüğü gibi çıkan rüyalar. Hz. Muhammed‟in rüyası gibi b- Ġkinci derece: Görülenden biraz farklı çıkan rüyalar. Hz. Ġbrahim‟in rüyası gibi c- Üçüncü derece: Tabire ihtiyaç duyan rüyalar. Hz. Yusuf‟un rüyası gibi Hz. Ġbrahim‟e oğlunu kurban etme emrinin rüyada gelmesinin bazı hikmetleri vardır: a- Emir hem baba, hem de oğul için uygulaması gerçekten ağırdır. Bundan dolayı Ġbrahim (a.s.)‟a emrin önce rüyada bildirilmesi onu bir nevi alıĢtırmak içindir. b- Peygamberlerin rüyalarını Allah (c.c.) gerçek kılmıĢtır. Bu da Peygamberlerin uykuda da uyanıklıkta da doğru olduklarının bir delilidir. Ġbrahim (a.s.)‟a bu emrin rüyada verilmesi onun ne kadar doğru bir peygamber olduğunu ispatlamaktadır. 38 Râzî, age, XXVI, 39 Râzî, age, XXVI, 40 Hz. Muhammed, Mekke‟nin fethinden önce, Mekke‟ye müslümanların, saçlarını traĢ etmiĢ veya kısaltmıĢ olarak gireceklerini görmüĢtü. Bu rüya, aynen görüldüğü gibi -bir yıl gecikmeli olarak- gerçekleĢmiĢti. 41 Hz. Ġbrahim, rüyada, oğlunu kestiğini görmüĢ, fakat rüya, gördüğü gibi meydana gelmemiĢtir. Çünkü O (a.s.) oğlunu değil, oğlunun yerine gönderilen koçu kesmiĢtir. 42 Hz. Yusuf, rüyada, “Onbir yıldız, Ay ve GüneĢ‟in kendisine secde ettiğini görmüĢtü. Bu, tabire ihtiyaç duyulan bir rüya idi. Nitekim Hz. Yakub bu rüyayı, Hz. Yusuf‟un Ģânının yüceliğiyle tabir etmiĢtir. Hatta rüyasını kardeĢlerine anlatmamasını, aksi takdirde, kıskançlıkları yüzünden kendisine tuzak kurabileceklerini Hz. Yusuf‟a anlatmıĢtır. Hz. Yusuf‟un, rüyasındaki, Onbir yıldız kardeĢleri, Ay ve GüneĢ de ana-babası, onların kendisine secde etmeleri de Hz. Yusuf‟un Ģanının yüceliği ile tabir edilmiĢtir. Bünyamin AÇIKALIN / 35 Kurban edilen oğulun hangisi olduğu hakkında ihtilaf edilmiĢtir. Taberî her iki görüĢü de destekler mahiyetteki rivayetleri ayrı ayrı zikrettikten sonra, söz konusu oğulun Hz. Ġshâk olduğu görüĢünü tercih etmiĢtir Kurtubî44 ve çağımız müfessirlerinden Süleyman AteĢ de aynı görüĢü savunmaktadır Tevrat‟ta da kurban edilen oğulun, Hz. Ġshâk olduğu belirtilmektedir Tevrat‟ta “biricik oğul” ibâresi geçmektedir. Biricik oğul ilk çocuk için kullanılır. Zaten uzun bir süredir çocuğu olmayan için doğan oğul kıymetlidir. Bu oğulun kurban edilmesi daha ağır bir imtihandır. Ġbrahim (a.s.)‟ın ilk oğlu Ġsmail (a.s.)‟dır. Bunda müslümanların ve kitab ehlinin ittifâkı sözkonusudur. Ġbrahim (a.s.), Ġsmail (a.s.) doğduğunda 86, Ġshâk (a.s.) doğduğunda 99 yaĢındaydı. Ġlk oğul Ġsmail (a.s.) varken babasına “biricik oğlun Ġshâk (a.s.)‟ı al” diye bir emir nasıl verilebilir. Ġbn Kesîr, Tevrat‟taki bu çeliĢkiye dikkat çekerek Tevrat‟ın tahrif edildiğini söylemektedir 43 Bkz. Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerir, Câmiu‟l-Beyân fî Tefsîri‟l-Kur‟an, Beyrut, (üçüncü baskı), XXIII, 44 Kurtubî, âyetin zâhirine göre kurban edilen oğulun Ġshak (a.s.) olduğunu söylemiĢtir. Nitekim ona göre: ََ ‫ َٗبَا َر ْمَْا َ َعيَ ْي ِٔ َ َٗ َعيَي َإ ْس َحا‬âyetindeki ٓ zamiri de Ġsmail (a.s.)‟a değil Ġbrahim (a.s.)‟a aittir. ‫ق‬ Kurtubî, Muâviye‟ den gelen aĢağıdaki rivayeti sağlam bulmamaktadır. Bu rivayete göre: “Bir adam Hz. Peygambere gelerek:- Ey iki kurbanlığın oğlu dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber gülümsedi. Muâviye iki kurbanlık oğuldan Ġsmail (a.s.) ile Hz. Peygamberin babası Abdullah‟ın kastedildiğini söylemiĢtir.” Kurtubî buna ilâveten, Araplara göre amcanın baba gibi kabul edildiğini söylemektedir. Yani Ġsmail (a.s.)‟ın kardeĢi Ġshak (a.s.) aynı zamanda Hz. peygamberin babası sayılabilir. Bkz. Kurtubî Ebû Abdullah Muhammed b. el-Ensârî, el-Câmi‟ li-Ahkâmi‟l-Kur‟an, Beyrut, trs. XV, 67 vd. 45 Süleyman AteĢ,‟e göre Sâffât sûresi âyette Ġbrahim (a.s.)‟a müjdelenen oğul, kurban edilmesi emrolunan oğul olmalıdır. Ġbrahim (a.s.)‟a müjdelenen oğul da Ġshak (a.s.)‟dır. Çünkü kısır ve yaĢlı bir kadının çocuk doğurması bir müjde olabilir. Genç bir câriyenin çocuk doğurması zaten normal bir olaydır. AteĢ, müslüman âlimlerin çoğunluğu tarafından kurban edilen oğulun Ġsmail (a.s.) olarak kabul edilmesini iki sebebe bağlamaktadır: a- Arap ırkı, Ġsmail (a.s.)‟ın soyundan, Yahudiler de Ġshak (a.s.)‟ın soyundan gelmiĢtir. Kesilmeyi kabullenmek ve bu uğurda tam bir teslimiyet göstermek kolay birĢey değildir. Bunu kabullenmek, büyük bir özveri ister. Aynı zamanda böyle bir imtihanı baĢarmak büyük bir Ģerefi gerektirir. Müslümanlar bu Ģerefin, soyundan geldikleri Ġsmail (a.s.)‟a ait olmasını istemiĢlerdir. b- Hacda yapılan ġeytan taĢlama vazifelerinin kurban olayına izafe edilmesinden dolayıdır. Kurban olayında, ġeytan, Mina‟da Ġbrahim (a.s.)‟ı ve oğlunu kandırmak istemiĢ Akabede Hz. Ġbrahim ġeytanı kovmuĢ, fakat ġeytan bu defada MeĢ‟ar‟da Hz. Ġbrahim‟in karĢısına çıkmıĢ o da küçük orta ve büyük Cemrelerde ġeytanı taĢlamıĢtır. bkz. Süleyman AteĢ, Yüce Kur‟ân‟ın ÇağdaĢ Tefsiri, Ġstanbul, , VII, , 46 Tekvin bölümü, bâblar. 47 Ġbn Kesîr, Ebu‟l-Fidâ Ġsmail, Tefsîru‟l-Kur‟âni‟l-Azîm, (Tahkikli neĢir) Ġstanbul, , VII, 36 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Tevrat, kurban edilen oğulun, Hz. Ġshâk olduğunu belirtirken, Barnabas Ġncilinde kurban edilen oğulun, Hz. Ġsmail olduğu çeĢitli yerlerde, defalarca geçmektedir Râzî,49Ġbn Kesir,50 Kâsımî,51 Elmalılı,52 Konyalı Mehmed Vehbi Efendi,53 Mevdûdî,54 Said Havva,55 gibi müfessirler ise kurban edilen oğulun, Hz. Ġsmail olduğu görüĢünü tercih etmiĢlerdir. Celâleddîn Suyûtî gibi bazı âlimler de iki görüĢ arasında bir tercih yapmamıĢlardır Ġbn Abbas ve Hasan Basri‟den her iki görüĢe ait rivayet vardır “Ġbrahim (a.s.)‟ın gördüğü rüya neticesi oğlunu kurban etmesi ve Allah (c.c.)‟ın oğluna fidye olarak bir koç göndermesi” Ġbrahim (a.s.) ve oğlunun sonradan gelen nesiller tarafından hayırla hatırlanmalarına vesîle olmuĢtur. Hatta müslümanlar Ġbrahim (a.s.)‟dan kalma bir sünnet olarak kurban emrini uygulamakta ve o günü bayram olarak kutlamaktadırlar. 2- Hz. Yusuf‟un Rüyası ve Yorumu Kur‟ân‟da Hz. Yusuf‟un rüyası, Yusuf sûresi dördüncü âyette anlatılmaktadır. Hz. Yusuf rüyasında onbir yıldız, ay ve güneĢin kendisine secde ettiğini görmüĢtü. Rüyasını babasına anlattığında babası, bunu 48 Mesela, bkz. Barnabas Ġncili, Trc. Mehmet Yıldız, Ġstanbul, trs. s. 49 Râzî, age, XXVI, vd. 50 Ġbn Kesîr, Tefsîr, VII, 51 Kâsımî, Muhammed Cemâlü‟d-Dîn, Mehâsinü‟t-Te‟vîl, (birinci baskı), XIV, 36 vd. 52 Elmalılı; Muhammed b. Ġshâk, Taberî, Muhyiddin Arabî, gibi zâtların kurban edilen oğulun Ġshak (a.s.) olduğunu tercih ettiklerini belirttikten sonra bu görüĢü reddetmektedir. Delil olarak da aĢağıdaki âyetlerde yapılan atıfları göstermektedir: “Bir de onu Ġshak (a.s.) ile müjdeledik” (Sâffât, 37/) âyeti, “ Biz onu yumuĢak huylu bir oğulla müjdeledik” (Sâffât, 37/) âyeti üzerine atıftır. Atıf ile kendisine atfedilenin ayrı Ģeyler olması Arap dili kâidesidir. (Ayrıca bkz. Konyalı, Hulâsatu‟l-Beyân, XII, ) Yani birinci âyette kasdedilenle ikincisinde kasdedilen oğulların ayrı ayrı oğullar olması gerekir. Dolayısıyla “Biz onu yumuĢak huylu bir oğulla müjdeledik” âyetinde kastedilen oğul Ġshak (a.s.) değildir. Bu oğul, Kurban olayında adı geçen Ġsmail (a.s.)‟dır. Aynı Ģekilde Sâffât sûresi, Âyetteki ٓ zamiri Ġsmail (a.s.) dır. Zamirin Ġbrahim (a.s.)‟a ait olması durumunda Ġbrahim (a.s.)‟ın zürriyeti, Ġshak (a.s.)‟ın zürriyetine karĢılık getirilmiĢ olur. Hâlbuki Ġshak (a.s.) zaten Ġbrahim (a.s.)‟ın soyundandır. Dolayısıyla zamir Ġshak (a.s.)‟ın zürriyetinden baĢkası olmalıdır ki bu da Ġsmail (a.s.)‟ın zürriyetidir. Aynı Ģekilde ‫ َٗ ٍَِِ ُذ ِّريَّخِ ِٖ ََا‬deki ‫ ُٕ ََا‬zamirinden maksat ta ibrahim (a.s.)‟ın iki oğlu olmalıdır. Eğer bu zamir Ġbrahim (a.s.) ile Ġshak (a.s.)‟a gönderilse bile Ġshak (a.s.)‟ın zürriyyeti karĢılığında Ġbrahim (a.s.)‟ın zürriyyetinin farklı olması gerekir. Bu da Ġsmail (a.s.)‟ın zürriyyetidir (bkz. Elmalılı, Hak Dini, VI, vd.). 53 Konyalı, age, XII, 54 Ebu‟l-A‟lâ Mevdûdî, Tefhîmu‟l-Kur‟an, Ġstanbul, , V, 31 vd. 55 Said Havva, el-Esâs fi‟t-Tefsîr, Ġstanbul, , XII, vd. 56 Âlûsî, Tefsîru Rûhi‟l-Meânî, XXIII, 57 Hazin, Lübâbu‟t-Te‟vîl, IV, 21; Mevdûdî, Tefhim, V, Bünyamin AÇIKALIN / 37 kardeĢlerine anlatmamasını, çünkü bu rüya sebebiyle kardeĢlerinin kendisine kötülük yapabileceklerini söylemiĢti. Allah, (c.c.) rüyanın anlatıldığı âyetin devamında Hz. Yusuf‟u seçkin kullarının arasına katacağını, ona rüyaların yorumunu öğreteceğini, ona olan nimetini, daha önce de babaları, Ġbrahim ve Ġshâk (a.s.)‟a tamamladığı gibi tamamlayacağını müjdelemiĢtir. Hz. Yusuf‟un rüyası görüldüğü gibi çıkmıĢtır. Kıssanın sonunda Yakub (a.s.), hanımı ve çocukları Mısır‟a gelmiĢ, Yusuf (a.s.)‟ın önünde secdeye kapanmıĢlardır. Yusuf (a.s.)‟ın kıssasına, onun görmüĢ olduğu rüya ile baĢlanmıĢtır. Ona, henüz yaĢı küçük iken, ilerde Ģanının yüce olacağına delalet eden rüya gösterilmesi, onu peygamberliğe alıĢtırmak içindir. Aynı durum Hz. Muhammed için de geçerli olmuĢtur. Hz. ÂiĢe‟den rivayet edildiğine göre; Muhammed (s.a.s.)‟e vahy sadık rüyalar Ģeklinde gelmeye baĢlamıĢtı. Gördüğü her rüya sabah aydınlığı gibi zuhûr ederdi Böyle bir rüya ile kıssaya baĢlanması onun faziletini, temiz ve pâk kiĢiliğini, sabrını anlatmaya zemin hazırlamak içindir. Allah, (c.c.) herhangi bir sıkıntıyla karĢılaĢtığında, âkibetinin güzel olacağını hatırlayarak sevinmesi, teselli olması için Yusuf (a.s.)‟a bu rüyayı göstermiĢtir Yusuf (a.s.), peygamber soyundandı. Ataları Ġbrahim ve Ġshâk (a.s.) gibi, rüyanın gelecekten haber veren bir iĢaret olduğunu biliyordu. Yusuf (a.s.), ya ilham ya da babasının öğretmesi neticesi rüyaların tabiri olduğunu, yıldız, güneĢ ve ayın Ģerefli varlıklar olduğunu, bu varlıkların kendisine secde etmesinin Ģânının yüceliğine iĢaret olduğunu biliyordu. Rüyasını babasına anlattı. Yakub (a.s.) da oğlunun anlattığı rüyanın neye iĢaret ettiğini anladı. Çünkü Hz. Yusuf‟un görmüĢ olduğu rüyanın tabiri kapalı değildi. ġöyle ki: Hz. Yusuf‟un onbir tane erkek kardeĢi vardı,60 rüyadaki onbir yıldız iĢte bu kardeĢlere, güneĢ ve ay ise ana - babasına delalet ediyordu. Onların Yusuf (a.s.)‟a secde etmeleri ise, ilerde ona itâat etmelerine, ona boyun eğmelerine ve onun emri altına girmelerine delâlet ediyordu Görüldüğü gibi rüya, Hz. Yusuf‟un Ģanının yüceliğine iĢaretti. Yakub (a.s.) ise kardeĢlerinin Yusuf (a.s.)‟ı kıskandıklarını ve böyle bir rüyanın 58 Buhârî, Bed‟i‟l-Vahy, 3, Ta‟bîr, 1, Müslim, Îman, 59 Muhammed Tâhir Ġbni ÂĢûr, Tefsîru‟t-Tahrîr ve‟t-Tenvîr, Tunus, , XII, 60 Ġbn ÂĢûr‟a göre Yusuf (a.s.)‟ın bir kardeĢi (Bünyamin) ana-baba bir, diğerleri baba bir fakat anneleri farklı idi. KardeĢlerinin bir kısmının annesi, Yusuf (a.s.)‟ın teyzesi Liya, diğer kısmının annesi de Liya‟nın, kocası Yakub (a.s.)‟a bağıĢladığı Belhe isimli bir câriye idi. bkz. Ġbn ÂĢûr, Et-Tahrîr, XII, 61 Konyalı, age, VI, 38 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran onların kıskançlıklarını alevlendireceğini biliyordu. Çünkü kardeĢleri de rüyanın tabirini anlayabilirlerdi Yakub, (a.s.) rüyanın delalet ettiği Ģeyin olmasını istemediği için değil, kardeĢlerinin Yusuf (a.s.)‟a tuzak kurmalarını önlemek için oğlundan, rüyasını kardeĢlerine anlatmamasını istemiĢtir Tevrat‟ta, kardeĢleri gibi Yakub (a.s.)‟ın da oğlunun rüyasından hoĢlanmadığı anlatılmaktadır: “Ve babasına ve kardeĢlerine anlattı ve babası onu azarlayıp kendisine dedi: Bu gördüğün rüya nedir? Gerçek ben ve anan ve kardeĢlerin yere kadar iğilmek için mi geleceğiz? KardeĢleri onu kıskandılar; fakat babası bu sözü yüreğinde tuttu” Tevrat‟taki bu ifade Yâ‟kûb (a.s.) gibi bir peygambere yakıĢmayan, onun söylemesi mümkün olmayan bir ifadedir. Çünkü Yusuf (a.s.) gördüğü rüyayı hiç bir Ģekilde böbürlenmek için anlatmamıĢtır. Onun yaptığı, sadece Allah (c.c.)‟ın kendisine vereceği nimetlere iĢaret eden rüyasını anlatmaktır. Allah (c.c.)‟ın yükseltmek istediği bir insanı kıskanmak, değil bir peygambere hiç kimseye yakıĢmaz. Kaldı ki kendisine nimet verilecek olan kiĢi oğludur Yakub (a.s.)‟ın oğluna rüyasını gizlemesi için verdiği nasihattan, nimetin ortaya çıkana, elde edilene kadar gizlenmesi gerektiği anlaĢılmaktadır. Nitekim Muhammed (a.s.) da: “Ġhtiyaçlarınızı gidermeye, onları gizli tutarak yardım edin. Çünkü nimet sahibi her insan kıskanılır” buyurmuĢtur Hz. Yusuf âyette belirtildiği gibi “onbir yıldız, ay ve güneĢin bana secde ettiğini gördüm” derken rüyada görmeyi kasdetmiĢtir. Bunun iki sebebi vardır: a- Hakikatta yıldızlar secde etmezler. Yusuf (a.s.) Yıldızlar güneĢ ve ayın, secde ettiklerini uyanıklıkta değil, olsa olsa rüyada görmüĢ olmalıdır. b- Bu âyeti takib eden âyette Hz. Ya‟kub “rüyanı kardeĢlerine anlatma” demiĢtir. Bu da Hz. Yusuf‟un anlattığı Ģeyleri rüyasında gördüğünü ispatlamaktadır. Yusuf (a.s.), rüyasını anlattığı âyette iki defa “gördüm” fiilini kullanmıĢtır. Bunun nedeni Ģudur: O, birincide onları görmeyi, ikincide onların secde ettiğini görmeyi kasdetmiĢtir. Bazı âlimler ikinci fiilin, “onları nasıl gördün” Ģeklindeki mukadder bir soruya cevaben söylendiğini belirtmiĢler, bazıları da “fiil, birincide uyanıklıktaki görmeyi, ikincide ise 62 Rivayetlere göre onlar da peygamber idi. bkz. Konyalı, age, VI, 63 Ġbn ÂĢûr, age, XII, , , 64 Kitabı Mukaddes, Tekvin, 37/10 65 Mevdûdî, Tefhim, II, 66 Ġbn Kesir, Tefsîr, IV, Bünyamin AÇIKALIN / 39 rüyada görmeyi ifade ettiği için tekrarlanmıĢtır” demiĢlerdir Her hâlükârda fiilin tekrarı sözkonusudur. Bu tekrar, te‟kîd için olabilir veya ikinci fiil baĢlangıç cümlesidir. Sanki rüyayı iĢiten, rüyayı anlatandan verdiği bilgiyi arttırmasını istemiĢtir. Hz. Yusuf‟un, bu rüyayı ne zaman gördüğü hakkında çeĢitli görüĢler vardır, Râzî‟ye göre Yusuf (a.s.) oniki yaĢındaydı. Rüyayı görmesi ile rüyanın gerçekleĢmesi arasında bir rivayete göre kırk, diğer rivayete göre de seksen yıl geçmiĢtir Yusuf (a.s.)‟ın rüyasının gerçekleĢmesi uzun sürmüĢtür. Râzî, bu konuda Ģöyle demektedir: “Kötü rüyalar çabuk, iyi rüyalar ise, geç çıkar. Bunun sebebi, Allah (c.c.)‟ın kullarına olan merhametidir. Rüyada belirtilen kötü haber uzun süre göreni üzmesin diye kötü rüya, üzücü hadisenin meydana gelmesine yakın bir zamanda gösterilir. Ama iyi rüya, gören için bir sevinç vesilesidir. Böyle rüya gören, uzun süre gördüğü rüya sebebiyle, sevinçli ve ümitli olsun diye, iyi rüyalar uzun zaman sonra çıkar, Yusuf (a.s.)‟ın rüyası gibi Yusuf (a.s.)‟a öğretilecek olan “Te‟vîl-i Ehâdîs”in ne olduğu hakkında müfessirler Ģu görüĢlere yer vermiĢlerdir: a- Rüyaların yorumudur. “Ehâdîs” kelimesi “söz” anlamına gelen “hadîs” kelimesinin çoğuludur. Rüya da, kiĢinin, çevre veya melek ile arasında geçen bir çeĢit konuĢmadır. Mesela gündüz açlık, susuzluk gibi ihtiyaçlar rüyada kendilerini anlatırlar. Ruhları saflaĢmıĢ kiĢilerin, gelecekle ilgili gördüğü rüyalar ise, rüya meleğinin nefse konuĢmasıdır b- Allah (c.c.) tarafından indirilen kitabların ve peygamberlerden rivayet edilen sözlerin manalarıdır. Çünkü insanlar Allah (c.c.)‟ın indirdiği kitapların ve peygamberlerden rivayet edilen sözlerin manalarını anlamak için çaba sarfedegelmiĢler, bu uğurda birçok eserler kaleme almıĢlardır c- Tabiatta cereyan eden olayların içyüzünü, sebeblerini ve gerisindeki hakikatı tam manasıyla bilmek, kavramaktır Yani birtakım ruhsal ve bedensel varlıkların, Allah (c.c.)‟ın kudret ve hikmetini nasıl gösterdikleri Yusuf (a.s.)‟a öğretilecektir Yusuf sûresinin âyetlerinde gördüğü rüyanın gerçekleĢmesi anlatılmaktadır. Yakub (a.s.), hanımı ve çocukları ile Mısır‟a geldi, Yusuf 67 Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XVIII, 68 Râzî, age, XVIII, 69 Râzî, age, XVIII, ; Ġbn Sînâ, Risâle fî Te‟vîli‟l-Ahlâm, (Abdu‟l-Emîr ġemsüddîn, el-Mezhebü‟t-Terbevî inde Ġbni Sînâ, Beyrut, Bu kitapta Ġbn Sînâ‟nın risâleleri neĢredilmiĢtir. Bu risâlelerden biri de yukarıda belirtilen rüya ile ilgili risâledir.) 70 Râzî, age, XVIII, 89; AteĢ, age, IV, 71 Râzî, age, XVIII, 72 Râzî, age, XVIII, Ġbn ÂĢûr, Et-Tahrîr, XII, 73 AteĢ, age, IV, 40 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran (a.s.) onları önce Ģehrin giriĢinde karĢıladı, daha sonra, makamının bulunduğu yere getirdi. Burada Yakub (a.s.), hanımı ve oğulları secdeye kapandılar. Bu manzara karĢısında Hz. Yusuf: “Bu daha önce gördüğüm rüyamın yorumudur, Rabbim onu gerçekleĢtirdi” buyurmuĢtur. Rüya ile onun tabiri bütün yönleriyle birbirine uymalıdır. Nitekim Hz. Yusuf‟un rüyasında ve bu rüyanın tabirinde bunu görmekteyiz. Rüyada yıldızlar, güneĢ ve ay büyük bir saygıyla ona secde ediyorlardı. Bu rüyaya uygun olarak Hz. Yusuf‟un ana-babası ve kardeĢleri ona secde etmiĢlerdir Bu âyette, Hz. Yusuf‟un gördüğü rüyanın bâtıl değil, sâdık bir rüya olduğu belirtilmektedir. Bu Ģekildeki remizli rüyalar, insanların bilemeyeceği gaybî haberleri açığa çıkarabilmektedir Hz. Yusuf‟un rüyası ile tabiri arasında farklılıklar bulunduğunu söyleyen müfessirler vardır. Bu farklılıklar; onun onbir kardeĢi ile ana ve babasının secdelerinde görülmektedir. Bu müfessirlerin ileri sürdüğü görüĢler ve bunlara verilen cevaplar Ģunlardır: Hz. Yusuf, rüyada onbir yıldızın kendisine secde ettiğini görmüĢtü. Daha önce de belirtildiği üzere, onun onbir tane üvey kardeĢi, bir tane de öz kardeĢi (Bünyamin) vardı. Bünyamin ile Yusuf (a.s.)‟ın kardeĢlerinin sayısı onikiyi buluyordu. O halde “rüyada Bünyamin de secde edenler arasında bulunanlardan ise, secde eden kardeĢlerin sayısı oniki olmalı idi. Hâlbuki Hz. Yusuf kendisine onbir yıldızın secde ettiğini görmüĢtü ” diye yapılacak bir itiraza iki Ģekilde cevap verilmiĢtir: a- “Bünyamin, secde edenler arasında değildi. Çünkü o daha önce de Yusuf (a.s.)‟ın yanında bulunuyordu”. b- “Secde edenler arasında Bünyamin de vardı. Yusuf (a.s.)‟ın üvey kardeĢlerinden birisi vefat etmiĢti. Bünyamin ile onbir sayısı böylece tamamlanmıĢ olmaktadır” Mısır‟a gelen, Yusuf (a.s.)‟ın annesi Râhîl değil teyzesi Liya idi. Annesi Râhîl, Bünyamin‟in doğumundan sonra vefat etmiĢti. Amca, baba; teyze de, anne gibi sayıldığından âyette “ana- babası secdeye kapandılar” buyurulmaktadır Yusuf (a.s.) sûrenin âyetinde, “bana olayların tevilini öğrettin” derken, bu dünyada yaĢanan olayların, sonunda gerçekleĢecek bir rüya gibi olduğunu, kendisine verilen ilimden aldığı pay nispetinde, o rüyanın tabirini öğrendiğini ve ileride âhiret gerçeğinin varlığını anladığını kasdetmiĢtir 74 Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XIII, 75 Ġbn ÂĢûr, Et-Tahrîr, XIII, 76 Bkz. Konyalı, Hulâsatu‟l-Beyân, VI, 77 Elmalılı, Hak Dini, IV, ; Konyalı, age, VII, 78 Elmalılı, age, IV, Bünyamin AÇIKALIN / 41 3- Hz. Muhammed‟in Rüya ve Yorumları Kur‟ân-ı Kerîm‟de Hz. Muhammed (s.a.s.)‟e ait üç rüyadan bahsedilmektedir. Bunlar: “Bedir savaĢından önce gördüğü, Mekke‟nin Fethinden önce gördüğü rüya ile Ġsrâ sûresi altmıĢıncı âyette iĢaret edilen rüyadır. Gerçi bu son rüyadan maksat, müfessirlerin çoğunun tercih ettikleri görüĢe göre, “uykuda görülen rüya” değildir. Bu âyette belirtilen “rüya” lafzından maksat “uyanık iken görmektir”. Çünkü rüya kelimesi kök itibariyleَ ‫ َرأَي‬fiilinin masdarıdır. Bu masdarın manası, kelimenin sözlük anlamlarının verildiği bölümde zikredildiği üzere “hem uykudaki, hem de uyanıklıktaki görme”yi kapsamaktadır. Dolayısıyla âyette iĢaret edilen rüya, “isra olayıdır” ve Hz. Muhammed (s.a.s.) uyanık iken gerçekleĢmiĢtir. a- Bedir SavaĢından Önce Gördüğü Rüya Enfâl sûresinin âyeti, Bedir savaĢı ile ilgilidir Âyette, Mekkeli müĢrikler ve müslümanların savaĢ meydanındaki konumları anlatılmaktadır. MüĢrikler savaĢtan önce her bakımdan üstün ve avantajlıydılar. SavaĢtan önce, Hz. Muhammed bir rüya gördü Rüyasında müĢrik ordusu az idi. Sahabe, Peygamber efendimizin rüyalarının gerçek ve doğru rüyalar olduğunu biliyordu. Bundan dolayı Allah (c.c.) Hz. Peygambere gösterdiği rüya vasıtısıyla, müslümanlara bir nevi mesaj göndermiĢtir. Ġbni ÂĢûr‟a göre ‫ إ َرا َءة‬masdarının Allah (c.c.)‟a izafe edilmesi, Peygamber rüyalarının vahy olduğunu gösteren bir delildir. Bir baĢka delil de Sâffât sûresindeki Hz. Ġbrahim‟in rüyası ile ilgili âyettir. Peygamberlerin rüyaları vahydir, çünkü onların ruhlarına karıĢıklık hâkim olamaz. Duyguları boĢ Ģeylerle meĢgul olmaz. Rüyaları da ancak hakikat âleminden aldıkları bilgilerdir Âyette bu rüyanın gösteriliĢ sebebinden de bahsedilmektedir. Buna göre rüya, müslümanları cesaretlendirmek için gösterilmiĢtir. Allah (c.c.) “Eğer biz onları(n sayılarını) sana çok (yani gerçekte oldukları gibi) gösterseydik, gevĢerdiniz ve birbirinizle çekiĢirdiniz” buyurmaktadır. Eğer, rüyada müĢriklerin çok olduğu Hz. Peygambere gösterilseydi, müslümanların kalbine korku girer, savaĢa katılma hususunda gevĢeklik gösterirler ve hatta savaĢa gidip gitmeme konusunda birbirleriyle münakaĢa eder, tartıĢırlardı. Allah (c.c.) müslümanları birbirleriyle tartıĢmaktan kurtarmak için, Hz. Peygambere böyle bir rüya göstermiĢtir. 79 Taberî, Câmiu‟l-Beyân, X, s.7; Ġbn Kesîr, Tefsîr, IV, 9; Elmalılı, Hak Dini, IV, 80 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, X, 23; Mevdûdî, “Hz. Muhammed‟in rüyayı, ordu Medine‟den savaĢ alanına doğru ilerlerken” gördüğünü söylemiĢtir. Bkz. Tefhim, II, 81 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, X, 42 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Âyetle ilgili olarak, “azı çok göstermek aldatmadır. Allah (c.c.)‟a böyle bir fiil nasıl yakıĢtırılır?” diye akla bir soru gelebilir. Ġbn ÂĢûr‟un Muhammed (a.s.)‟a gösterilen rüya hakkındaki yorumu, bu soruya güzel bir cevaptır. Ġbn ÂĢûr‟a göre, Hz. Muhammed‟in rüyası remizlidir. Rüyada, müĢriklerin sayıca az görülmeleri, savaĢta onların kolayca hezimete uğratılacaklarının bir remzidir. Yani rüyanın tabiri vardır. O da müĢriklerin kolayca hezimete uğratılacaklarıdır. Allah (c.c.)‟ın bu müjdeyi (meleğin) Hz. Peygambere gelip konuĢması ile gerçekleĢen, vahy yoluyla değil de, rüya Ģeklinde bildirmesinde bir hikmet vardır: “Remizli anlatım için, kelam ile indirilen vahyden ziyade, rüyalar daha elveriĢlidir. Bunun için müjde, rüya yoluyla bildirilmiĢtir Hz. Peygamberin gördüğü remizli rüyalara baĢka örnekler de vardır: Mesela, Uhud savaĢından önce, rüyasında boğazlanan inekler görmüĢtü. Rüyadaki boğazlanan inekler, Uhud savaĢında Ģehid olacak müslümanların remziydi Hz. Muhammed, bir hikmete binâen rüyasını anlatmıĢ, fakat tabirini söylememiĢtir. Buna ait baĢka örnekler de vardır. Mesela, bir defasında sahâbeden birisi, rüyasını anlatıp Resûlullah‟tan (s.a.s.) tabirini istemiĢti. Hz. Ebû Bekir Resûlulah‟tan (s.a.s.) önce davranarak; “Ya Resûlullah, müsade buyurursanız, onun rüyasını ben tabir edeyim” dedi. O da izin verdi. Hz. Ebû Bekir rüyayı tabir edince, Hz. Peygambere (s.a.s.) tabirinin doğru olup olmadığını sordu. Hz. Muhammed (s.a.s.) “bir kısmını doğru tabir ettin, bir kısmında da hata ettin” buyurdular. Bunun üzerine, Hz. Ebû Bekir yemin ederek, tabirdeki hatalarını söylemesini rica ettiyse de Hz. Muhammed hatalarını bildirmedi Âyette bahsedilen ً‫ ٍََْا‬kelimesini, “uyku yeri” olarak tefsir edenler vardır. Mesela, Hasan Basrî (r.a.)‟ye göre, “müĢrik ordusu Hz. Peygambere uykuda değil, uyanıklıkta, az gösterilmiĢtir. Ona göre, “menâm” kelimesinden maksat, “uyku yeridir”. Yani “göz” dür” Allah (c.c.) savaĢtan önce müslümanları müĢriklere, MüĢrikleri de müslümanlara az gösteriyordu. Bunu sebebi; müĢriklerin müslümanları az görerek savaĢı hafife almalarını, “nasıl olsa onları yeneriz” düĢüncesiyle müslümanlara aldırıĢ etmemelerini, müslümanların da, Mekke ordusunu gözlerinde fazla büyütmeyip, cesaretlerini artırmalarını sağlamaktır. SavaĢ baĢlayınca müslümanlar, seafoodplus.infoed‟in rüyasının gerçekleĢtiğine Ģâhid olmuĢlardır. Gerçekten, Hz. Peygamberin rüyasındaki gibi, müĢriklerin sayısı müslümanlara az geliyordu. Nitekim Ġbn Mes‟ûd‟dan 82 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, X, 83 Ġbn ÂĢûr, age, X, 84 Buhârî, Tabir, 47; Müslim, Rüya, 85 Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XV, Bünyamin AÇIKALIN / 43 rivayet edilen bir hadiste o Ģöyle demiĢtir: “Onlar gözümüze Bedir Günü az görünüyorlardı. Yanımda bulunan bir adama “bana göre bunların sayıları yetmiĢ kadardır” dedim. O da “hayır sayıları yüzü bulur” dedi. Biraz sonra müĢriklerden esir düĢen birine, kaç kiĢiyle savaĢa katıldıklarını sorduk. Bize; “bin kiĢi olduklarını” söyledi” MüĢrikler de müslümanları az görüyorlardı. Hatta Ebû Cehil müslüman ordusu için ‫ٗر‬ ٍَ ‫( أُ ْميَتََ َج ُز‬bir deve yiyimi) demiĢti SavaĢtan önce durum böyleydi Fakat savaĢ baĢlayınca müslümanların sayıları müĢriklere çok görünmeye baĢladı. Bu görüntü normal göz yanılgılarının üzerinde idi. Çünkü Allah (c.c.) müslümanlara yardım etmekteydi. MüĢrikler müslümanları kendilerinin iki katı görüyorlardı Böylece Allah (c.c.) onların kalplerine korku vermiĢti. b- Mekke‟nin Fethinden Önce Gördüğü Rüya Hz. Muhammed Mekke‟nin fethinden bir yıl kadar önce bir rüya görmüĢtü. Bu rüyada, müslümanlar Mekke‟ye giriyorlardı. Hem de saçları traĢlı veya kısaltılmıĢ bir Ģekilde hac vazifelerini yerine getiriyorlardı. Hz. Peygamber ve ashabı, onun rüyasından bir müddet sonra, Mekke‟ye doğru yola çıktı. Oraya ulaĢtıklarında müĢrikler, onların Mekke‟ye girmelerini istemedi. Bunun üzerine, Hz. Peygamber, müĢriklerle bir anlaĢmaya gitti. AnlaĢmaya göre, müslümanlar o yıl Mekke‟ye girip hac vazifelerini yapmayacaklar, tekrar Medine‟ye döneceklerdi. GörünüĢe göre Hz. Muhammed‟in rüyası gerçekleĢmemiĢti. Hâlbuki onun rüyaları vahiy kaynaklıydı, mutlaka gerçekleĢecekti Bu olay, Abdullah b. Übeyy, Abdullah b. Nüfeyl ve Rifâa b. Hâris gibi münafıkların ileri geri konuĢmalarına sebeb oldu Onlar, Hz. Peygamberin gördüğü rüya ile alay etmek için, “ne oldu, Mekke‟ye giremedik, saçlarımızı ne traĢ edebildik, ne de kısaltabildik (yani hac vazifelerimizi yapamadık)” demeye baĢladılar. Allah (c.c.) bu âyeti, münafıkların ileri geri konuĢmalarına cevap olarak indirmiĢtir. Âyette Allah (c.c.), Peygamber efendimize gösterilen rüyanın sadık olduğunu ve aynen gerçekleĢeceğini belirtmektedir. 86 Ġbn Kesir, Tefsîr, IV, 87 Elmalılı, Hak Dini, IV, 88 “Sizin için savaĢta birbiriyle karĢılaĢan iki toplulukta bir mûcize vardır. Topluluklardan birisi Allah yolunda çarpıĢıyordu. Diğeri ise kâfir bir topluluktu. Onlar (kâfirler), onları (müslümanları) kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah (c.c.) dilediğini yardımıyla destekler. Bunda düĢünenler için bir ibret vardır”. Âli Ġmrân, 3/ 89 Bilindiği gibi Hz. Peygambere vahyin geliĢ Ģekillerinden biri de sadık rüyalardı. Onun gördüğü rüyalar sabah aydınlığı gibi çıkardı. Bkz. Kurtubî, el-Câmi‟, XVI, 90 Elmalılı, Hak Dini, VI, ; Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XXVI, 44 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Yukarıda belirtilen durum, münafıklar için bir nevi alay konusu olurken, müslümanları da üzmüĢtür. Hatta Hz. Ömer bu durumu hazmedemiyerek, Hz. Peygambere, “Yâ Resûlallah, sen bize Kâbe‟ye gireceğimizi, onun etrafında tavaf yapacağımızı bildirmemiĢ miydin?” diye sordu. Hz. Peygamber, “evet, bildirdim. Fakat bu yıl gireceğiz dedim mi?” diye sordu. Bunun üzerine, Hz. Ömer, “hayır yâ Resûlallah” dedi Rivayete göre Hz. Ömer, Peygamberimize (s.a.s.) sorduğu bu sorudan dolayı sonradan çok piĢman olmuĢtur. Âyette, “Allah (c.c.)‟ın izniyle, Mescid-i Haram‟a, Saçlarınız, kısaltılmıĢ veya traĢ edilmiĢ olarak gireceksiniz” buyurulması, Hz. Peygambere rüyada söylenenlerin anlatımıdır c- Ġsrâ Hadisesi Allah (c.c.) Ġsrâ sûresinin âyetinde, müĢriklere istedikleri mûcizenin gösterilmeyeceğini, çünkü önceki mûcizeleri inkâr ettiklerini belirtmektedir. Onlara daha önce gösterilen bu mûcizeler: “Hz. Muhammed‟e gösterilen rüya” ve “Kur‟ân‟da belirtilen lânetlenmiĢ ağaç”tır Yani “onlar, önceki mûcizeleri gördüklerinde iman ettiler mi ki, bundan sonra gösterilecek mûcizeyi görünce iman etsinler” buyurulmak istenmiĢtir. Biz, bunlardan konuyla ilgisi sebebiyle, sadece Hz. Peygambere gösterilen rüya‟yı ele alacağız. Hz. Peygambere gösterilen rüya hakkında müfessirler Ģu görüĢlere yer vermiĢlerdir: ca- Bedir savaĢından önce Mekke müĢriklerinin liderlerinin öleceğini bildiren rüyadır cb- Mekke‟nin fethinden önce gösterilen rüyadır. Râzî, bu iki görüĢe, âyetin Mekkî olması nedeniyle bazı âlimlerin itirâz ettiklerini söylemektedir. Ancak Râzî‟ye göre bu iki görüĢ doğru olabilir. Ona göre, “Bedir savaĢı ve Mekke‟nin fethi, Medine‟de olabilir, fakat Hz. Muhammed‟in, bu olaylar hakkındaki rüyayı Mekke‟de görmüĢ olmasına hiçbir mani yoktur” cc- Taberî,96Ġbn Kesîr,97 Râzî,98 Beydâvî,99 Hâzin, Âlûsî, Kurtubî, Ġbn ÂĢûr, ġevkânî, Ebu‟s-Suûd efendi, Elmalılı, Hamdi 91 Ġbn Kesîr, Tefsîr, VII, 92 Kurtubî, age, XVI, 93 Âyette belirtilen “mel‟ûn ağaç hakkında daha geniĢ bilgi için bkz. Râzî, et-Tefsîru‟l- Kebîr, XX, vd. 94 ZemahĢerî, KeĢĢâf, II, ; Nesefî, Medârik, II, 95 Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XX, 96 Taberî, Câmiu‟l- Beyân, XV, Bünyamin AÇIKALIN / 45 Yazır, Kâsımî, Said Havva gibi müfessirler, âyette belirtilen rüyanın “uyanık iken görme” olduğunu ve bununla “isrâ” olayının kastedildiğini belirtmektedirler. Âyette belirtilen rüya ile “isrâ” olayının kastedildiğini söylersek, karĢımıza Ģu soru çıkmaktadır: “Acaba isrâ olayı rüyada mı gerçekleĢmiĢtir”? Bu konuda Ģu görüĢler ileri sürülmüĢtür: ca- Ġsrâ, Hz. Peygamberin ruhu ve cesedi ile uyanıklıkta gerçekleĢmiĢtir. Halef ve Selefin büyük çoğunluğu bu görüĢü savunmuĢtur. Ġbn Abbas, Câbir, Enes, Huzeyfe, Hz. Ömer, Ebû Hureyre, Mâlik b. Sa‟saa, Ebû Habbe el-Bedrî, Ġbn Mes‟ûd, Dahhâk, Saîd b. Cübeyr, Katâde, Ġbn el- Müseyyeb, Ġbn ġihâb, Ġbn Zeyd, Hasan, Ġbrahim, Mesrûk, Mücâhid, Ġkrime ve Ġbn Cüreyc bunlardandır Bu görüĢü savunanların delilleri Ģunlardır: Hz. Peygamber, isrâ olayını Mekke‟de bulunanlara anlattığında müĢrikler inkâr ettiler. Eğer bu olay basit bir rüyadan ibaret olsaydı müĢrikler inkâra kalkıĢmazlardı. Çünkü Hz. Peygamberin anlattığı Ģeyleri, herkes rüyasında görebilir. Ġnsanlar uyanıklıkta meydana gelmesi muhâl (imkânsız) olan Ģeyleri bile rüyada görebilecek Ģekilde yaratılmıĢlardır Bunun ĢaĢılacak ve kabul edilmeyecek bir tarafı yoktur. Bilindiği gibi bu olay büyük bir mûcizedir. Allah (c.c.) böyle bir mûcizeden dolayı, kendisi hakkında, her türlü eksikliklerden uzak olduğunu ifade eden ََُ‫ ُس ْب َحا‬lafzını kullanmıĢtır. Böyle bir olayın rüyada gerçekleĢmesi, yukarıda da değindiğimiz gibi mûcize değildir Alelâde bir olay hakkında Allah (c.c.)‟ın büyüklüğünü ifade eden bir lafzın kullanılması, anlamsız olur. 97 Ġbn Kesîr, Tefsîr, V, Ġbn Kesir, ayrıca, Süfyân b. Uyeyne‟den, Ahmed b. Hanbel ve Abdu‟r-Rezzâk‟ın, Ġbn Abbas‟dan da Avfî‟nin bu rüyadan maksatın “isra” gecesi olduğuna dair rivayette bulunduklarını, Mücâhid, Saîd b. Cübeyr, Hasan, Mesrûk, Ġbrahim, Katade, Abdurrahman b. Zeyd‟in de aynı görüĢte olduklarını belirtmektedir. 98 Râzî, age, XX, 99 Beydâvî, Envâru‟t-Tenzîl, I, Hâzîn, Lübâb, III, Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XV, Kurtubî, el-Câmi, X, Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, XV, ġevkânî, Fethu‟l-Kadîr, III, Ebu‟s-Suûd Efendi, ĠrĢâdu Akl-ı Selîm, V, Elmalılı, Hak Dini, V, Kâsımî, Mehâsin, X, Said Havva, el-Esâs, VIII, Kâsımî, age, X, ġevkânî, age, III, Ġbn Kesîr, Tefsîr, V, 46 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Miracın imtihan vesilesi olması da olayın uyanıklıkta meydana geldiğine bir delildir. Çünkü Allah (c.c.)‟ın gücünün büyüklüğüne delalet eden, bu olağanüstü olaya inanmak, ancak samimi olarak inananların kabul edebileceği bir Ģeydir. Âyette ََ‫( أ َر ْيَْاك‬sana gösterdik) buyurulması isrânın uyanık iken gerçekleĢtiğinin bir delilidir. Hz. Peygamber, Mescid-i Aksâ‟yı, yoldaki kervanı, uyanık iken görmüĢ ve kervan hakkında söyledikleri doğru çıkmıĢtı Âyette isra olayı hakkında, “rüya” kelimesinin kullanılması, Ġsrâ sûresinin miracı anlatan ilk âyetindeki, ‫( ىُِْ ِرئَُ َ ٍِ ِْ َايَاحَِْا‬sana delillerimizi gösterelim diye) fiiline iĢaret etmek içindir Sözlükte “görmek” manasına gelen “rüya” kelimesi, örfte, uykudaki görüntüler anlamına gelir. Âyette belirtilen “rüya”dan maksat, uykuda görmek değil, uyanıklıkta görmektir. Bu mana için, “rüyet” masdarı değil de, “rüya” masdarının kullanılması hakkında, çeĢitli görüĢler vardır: ca1- Ġsrâ hadisesi geceleyin gerçekleĢtiği için “rüya” masdarı tercih edilmiĢtir. ca2-MüĢriklere isra olayı anlatıldığında onlar: “sen rüya görmüĢsün” demiĢlerdi. Onların bu sözü üzerine âyette “rüya” kelimesi kullanılmıĢtır. ca3- Hz. Muhammed‟in miracda gördüğü bazı Ģekiller, aynen rüyada görülen Ģekiller gibiydi. Mesela O, miracda, cennet ve cehennem‟i, orada bulunan insanları görmüĢtü. Hâlbuki o insanların bir kısmı, henüz dünyaya gelmemiĢ, bazıları da daha ölmemiĢlerdi. Buna rağmen, onların görülmesi ancak, misâl âleminde olabilir. Bilindiği gibi rüyadaki görüntüler de misâl âlemindeki görüntülerdir. Bu sebebten, âyette “rüya” masdarı kullanılmıĢtır Ġsrâ sûresi birinci âyette, Hz. Peygamberin Mescid-i Haram‟dan, Mescid-i Aksâ‟ya, geceleyin yürütüldüğü belirtilirken: ‫ أ ْس َري‬fiili kullanılmıĢtır. Eğer, bu olay uykuda meydana gelmiĢ olsaydı bu fiil kullanılmazdı Âyette “kulunu” kelimesi kullanılmaktadır. Kul kelimesi, ruh ve bedeni içine almaktadır. Nitekim Ģu âyetlerde “kul” kelimesi bizim ifade ettiğimiz manada kullanılmıĢtır: “Namaz kılarken bir kulu (Hz. Muhammed (s.a.s.)‟i) menedeni (Ebû Cehil‟i) gördün mü?”, “Allah‟ın (c.c.) kulu dua etmek (namaz) için ayağa kalktığında, neredeyse onun etrafında (keçe gibi) Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, XV, Elmalılı, Hak Dini, V, Elmalılı, age, V, Kâsımî, Mehâsin, X, Kâsımî, bu görüĢü, Kâdı Ġyâz‟dan nakletmektedir. Alak, 96/ Bünyamin AÇIKALIN / 47 birbirlerine geçeceklerdi” Eğer isra Hz. Peygamberin sadece ruhu ile gerçeklemiĢ olsaydı “kul” kelimesi yerine “kulunun ruhu” buyurulurdu. Necm sûresinde mirac olayı anlatılırken “göz, meyletmedi, haddini aĢmadı” buyurulmaktadır. Burada belirtilen “göz” ruha değil, bedene ait bir organdır cb- Ġsrâ Hz. Peygamberin sadece ruhuyla gerçekleĢen, uykusunda gördüğü bir rüyadır. Çünkü Peygamberlerin rüyası gerçektir. Muâviye, Hasan Basrî (gerçi, meĢhur olan, onun zıddını savunduğudur) Muhammed b. Ġshâk bu görüĢtedir. Onlar, “Ona gösterdiğimiz rüyayı ve Kur‟ân‟daki lanetlenmiĢ ağacı imtihan vesilesi kıldık” âyetini, Hz. ÂiĢe‟den nakledilen, “Hz. Peygamberin bedeni yerlerinden ayrılmamıĢtı” hadisini, Hz. Muhammed‟den rivayet edilen, “Ben uyku ile uyanıklık arasında iken” hadisini ve Enes‟ten rivayet edilen, “O (Hz. Muhammed) Mescid-i Haram‟da uyurken” Ģeklinde baĢlayıp, “Uyandığımda ben Mescid-i Haram‟daydım” Ģeklinde biten hadisi, görüĢlerine delil olarak göstermektedirler Ġsrâ olayının rüyada gerçekleĢtiğini savunanlar, yukarıda zikredilen delillere dayanmaktadırlar. Fakat burada dikkatten kaçan küçük bir ayrıntı vardır. O da; “Hz. Peygamberin, rûhen miraca çıkması ile miracın rüyada gerçekleĢmesinin aynı Ģeyler olmadığıdır”. Gerçekten bu iki Ģey arasında büyük fark vardır. Kasımî, Ġbn Kayyûm‟un bu konuya “Zâdü‟l-Meâd” isimli eserinde değindiğini belirtmekte ve Ģöyle demektedir: “Bir defa Hz. ÂiĢe ve Muâviye, Ġsrânın, rüyada gerçekleĢtiğini söylememektedirler. Onlar, sadece “Hz. Peygamber, miraca rûhen çıktı. Bedeni (yatağından) ayrılmadı” demektedirler Bu iki Ģey birbirinden farklıdır. Çünkü uyuyan birisi, duyu organlarıyla algıladığı Ģeylerin benzerlerini, rüyasında görebilir. Mesela, ruhu yerinden ayrılmadan, elbette göğe çıkabilir, Mekke‟ye veya baĢka yerlere gittiğini görebilir. Bunları ona rüya meleği göstermektedir. Miraca Hz. Peygamber rûhen çıkmıĢ olabilir. Fakat mirac rüyada gerçekleĢmemiĢtir. Çünkü onun gördükleri rüyada görülebilecek Ģeylerin çok üstündedir (yani bu görüntüler uyanıklıkta görülmeye layık görüntülerdir). Ruhun bedenden ayrılması, diğer insanlar için ancak ölüm halinde olmaktayken, bunun Hz. Peygamber için Cin, 72/ Necm, 53/ Ġbn Kesîr, Tefsîr, V, Kâsımî, Mehâsin, X, Ġsra, 17/ Kâsımî, age, X, Âlûsî‟ye göre bu rivayetler Ģüphelidir. Çünkü bu olay gerçekleĢtiğinde, Hz. ÂiĢe, henüz, Hz. Peygamberle evlenmemiĢti. Muâviye de, o zamanlar müslüman değildi. Bkz. Rûhu‟l- Meânî, XV, 7. 48 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran gerçekleĢmesi bir mûcizedir. O‟nun ruhu ölmeksizin bedeninden ayrılmıĢ, diğer peygamberlerin ölümden sonra ulaĢtıkları makamlara, o yaĢarken ulaĢmıĢ, sonra tekrar Mekke‟ye dönmüĢtür. Konuyla ilgili dikkat çekici bir baĢka nokta da Hz. Peygamberin “ben uyurken” Ģeklinde baĢlayıp “uyandığımda” diye biten, isrâ ve miracın rüyada gerçekleĢtiğini belirten rivayetler hakkındadır. Dikkatle bakıldığında, bu rivayetlerden, “olayın rüyada gerçekleĢtiğine dair” kuvvetli bir delil çıkaramayız. ġöyle düĢünebiliriz: “Ġsrâ olayından önce Cebrail (a.s.), Hz. Peygambere geldiğinde o uyuyor olabilir. O anda uykuda olması, onun mirac boyunca uykuda olmasını gerektirmez. Ayrıca bilindiği gibi, mirac gecenin bir kısmında gerçekleĢmiĢti. Hz. Peygamber, mirac dönüĢü tekrar uykuya dalmıĢ olabilir. Rivayetlerde belirtilen “uyandığımda” sözü bu ikinci uykudan uyanıĢ olabilir” B- PEYGAMBERLERĠN DIġINDAKĠLERĠN RÜYALARI 1- Hz. Yusuf‟un Zindan ArkadaĢı Olan Ġki Gencin Rüyaları Hz. Yusuf‟la birlikte hapse giren iki gencin rüyaları, Yusuf sûresi , onun rüyaları tabiri de Yusuf sûresi âyette anlatılmaktadır. Yusuf (a.s.) bir iftira neticesi, melik tarafından hapse mahkûm edildi. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Bu iki delikanlıdan birisi Melik Reyyân b. Velîd‟in yemek iĢlerinden, diğeri de içeceklerinden sorumluydu Rivayetlere göre melik, bu iki gencin yiyecek ve içeceklerine zehir katmalarından Ģüphelendi ve ikisini de hapse mahkûm etti Bu iki genç hapse girdiklerinde, Yusuf (a.s.)‟a gördükleri rüyanın tabirini sordular o da bunların tabirini söyledi. Daha sonra rüyalar aynen bu tabir üzere gerçekleĢti. Müfessirler iki gencin hapse girmelerinin sebebi olarak yukarıda belirtilen rivayeti kabul etmektedir Talmut‟ta ise bir Ģölen sırasında Kâsımî, Mehâsin, X, Taberî, Câmiu‟l-Beyân, XII, Taberî, age, XII, ; Ġbn Kesîr, Tefsîr, IV, ; Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XVIII, Âlûsî, farklı Ģeyler söylemektedir. Ona göre olay Ģu Ģekilde cereyan etmiĢtir: Mısır‟ın ileri gelenlerinden bazıları melike kızıp bir tuzak kurdular. Ġki gence gelerek, melikin yiyecek ve içeceğini zehirlemeleri karĢılığında rüĢvet teklif ettiler Onlar da bunu kabul etti. Fakat sâki sonradan piĢman oldu. Melike yemek geldiğinde, içinde zehir olduğunu söyledi. Ekmekçi de zehirin Ģarapta olduğunu söyledi. Bunun üzerine melik, sâkiye getirdiği içeceği içmesini, ekmekçiye de yemeği yemesini emretti. Sâki, getirdiklerini içti birĢey olmadı. Fakat ekmekçi yemeği yemekten kaçındı. Yemek bir hayvana yedirilince hayvan derhal öldü. Melik her ikisinin de hapse atılmasını istedi. Hapse ikisinin birlikte girdiği hakkında ittifak vardır. Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XII, Bünyamin AÇIKALIN / 49 melikin ekmeğinde taĢ, Ģarabında sinek çıktığı, bunun üzerine sinirlendiği ve onları hapse attırdığı rivayet edilmektedir Gençler niçin baĢkasına değil de, Yusuf (a.s.)‟a rüyalarının tabirini sordular? Râzî, bu soruyu iki Ģekilde cevaplamıĢtır: Onlar, zindana girdiklerinde üzüntülü görünüyorlardı. Yusuf (a.s.) neden üzgün olduklarını sorunca, rüyalarının yorumunu bilemediklerini söylemiĢlerdi veya Yusuf (a.s.)‟ın pekçok meseledeki hünerini görmüĢlerdi Bu âyetten, o devirde Mısır‟da rüya tabiri ilminin revaçta olduğunu anlıyoruz. Melik de gördüğü rüyadan etkilenip, tabirini öğrenmek istemiĢ, tabir ilminde önde gelenleri çağırmıĢtı Allah (c.c.) birçok peygambere, yaĢadıkları devirde revaçta olan Ģeyleri öğrettiği gibi, Yusuf (a.s.)‟a da rüya tabirini öğretmiĢtir Gençlerin gerçekte rüya görüp görmedikleri hakkında değiĢik rivayetler vardır: a- Onlar, hapse girdiklerinde Yusuf (a.s.)‟ın oradakilere “ben rüya tabir edebilirim” dediğini duymuĢlardı. Bunun üzerine, rüya görmedikleri halde sırf Yusuf (a.s.)‟ı denemek için anlattıkları Ģeyleri uydurdular. Ġbn Mes‟ûd‟dan bu görüĢü destekleyen bir rivayet vardır b- Mücahid‟den rivayet edildiğine göre, hapse girdiklerinde, gerçekten rüya görmüĢlerdi Ġbn Kesîr‟e göre, meĢhur olan ve çoğunluğun görüĢü, “iki gencin gerçekten rüya gördükleridir” Hz. Yusuf gençlerin rüyalarını anlatmalarından sonra bunların yorumuna geçmemiĢ, onları Allah‟ın varlığına, birliğine, âhirete inanmaya, ataları olan Ġbrahim, Ġshâk ve Yakub (a.s.)‟ın dinine uymaya, Allah‟a ortak koĢmamaya çağırmıĢtır. Müfessirler, Yusuf (a.s.)‟ın söze bu Ģekilde baĢlamasının nedenleri hakkında Ģu açıklamalarda bulunmuĢlardır: a- Yusuf (a.s.) bu rüyaların tabirini hemen anlamıĢtı. Eğer sorularının ardından tabiri söyleseydi, asılacak olan gencin hüznü artardı, belkide Yusuf (a.s.)‟a düĢmanlık beslerdi. Yusuf (a.s.) bunu önlemek için sözü ve ilmiyle gençleri etkilemek istemiĢtir b- Yusuf (a.s.) bu giriĢle ilimdeki seviyesinin gençlerin tahmininden daha fazla olduğunu bildirmek istemiĢtir. Bilindiği üzere rüya tabiri bir nevi Mevdûdî, Tefhîm, II, Râzî, age, XVIII, Yusuf, 12/ Ġbn ÂĢûr, Et-Tahrîr, XII, Râzî, age, XVIII, Râzî, age, XVIII, Ġbn Kesir, Tefsîr, IV, Said Havva, Yusuf (a.s.)‟ın diğeri üzülür diye, rüyanın tabirini sadece kurtulacak olana anlattığını söylemektedir (bkz. Said Havva, el-Esas, VII, ). 50 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran zan ve tahmindir. Gaybı bilmede bütün insanlar acizdir, hatta peygamberler bile. Fakat Yusuf (a.s.)‟a bu ilim Allah tarafından öğretildiği için bu konuda diğer insanlardan daha fazla bilgilidir. c- Süddî, “size rızık olarak verilecek yemek gelmeden önce” âyetinde yemeğin, uykudaki yemek olduğunu söylemiĢtir. Yani, Yusuf (a.s.) uykunuzdaki yemekten size haber veririm demekle, rüya tabirindeki bilgisinin bir Ģeye mahsus olmadığını belirtmiĢtir. d- Yusuf (a.s.) onların yumuĢak mizaçlı olduklarını anlamıĢ ve peygamber olduğunu söyleyince kabul edeceklerini tahmin etmiĢtir. Bunun için dünyevî olan rüya tabiriyle değil, âhiretle ilgili olan, dinî bilgilerle sözlerine baĢlamıĢtır. e- Asılacak gencin imansız olarak ölmesini istemediği için, ona müslüman olur düĢüncesiyle islâmiyeti tebliğ etmiĢtir. f- Âyette belirtilen yemekten maksat, uykudaki yemek değil uyanıklıktaki yemektir. Rivayete göre, melik birisinin ölümüne hükmettiğinde yemeğine zehir koydurturmuĢ. Bundan dolayı, Yusuf (a.s.), gençlere gelen yemeğin zehirli olup olmadığını haber verebileceğini söylemiĢtir. Bu da bir nevi mucizedir Yusuf (a.s.)‟ın gençlere, “bunlar bana Rabbimin öğrettiklerindendir” demesinin sebebi yukarıda belirtilen gaybî ve mûcizevî olayları, (rüya tabiri, yemek daha gelmeden hakkında bilgi vermek gibi) kâhinlik ve yıldızlardan faydalanmak sûretiyle değil, Allah (c.c.)‟ın bildirmesiyle yaptığını belirtmektir Yusuf (a.s.)‟ın bu sözünden, ona rüya tabiri ilminden baĢka, Ģer‟î ilimler, hikmet, iktisat, emanet vs. gibi ilimlerin de öğretildiğini anlıyoruz 2- Mısır Melikinin Rüyası Mısır melikinin rüyası ve bu rüya ile ilgili geliĢmeler, Yusuf sûresi, âyetlerde anlatılmaktadır. Tefsirlerde bir konu, genellikle konunun geçtiği ilk âyette ele alınır; ancak rüya konusunun tefsirlerde çoğunlukla, melikin rüyasının anlatıldığı bu âyetlerin tefsirinde ele alındığını görüyoruz. Bunun sebebi, Kur'an‟da bahsi geçen diğer rüya ve yorumlarının kolayca anlaĢılır olması olabilir. Bu rüyada ise o dönemde rüya yorumunda uzman olanlar bile rüyanın tabirini yapamamıĢlardır. Yusuf (a.s.) hapiste iken melik bir rüya görmüĢ ve çok etkilenmiĢtir. Tabirini öğrenmek için tabircileri, kâhinleri, âlimleri, idarecileri ve danıĢmanlarını çağırdı. O, rüyasında yedi zayıf ineğin, yedi iri ve semiz Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XVIII, Râzî, age, XVIII, Ġbn ÂĢûr, age, XII, Bünyamin AÇIKALIN / 51 ineği yediğini, yedi yeĢil baĢakla kuru baĢaklar görmüĢtü. Yedi zayıf ineğin yedi semiz ineği yemesi hayra alâmet değildi. Bunun kendisi veya ülkesi için kötü birĢeye delalet ettiğini tahmin ederek korktu. Görüldüğü gibi rüya remizli ve karıĢıktı. Tabirciler bu remizleri ve delalet ettiği Ģeyleri anlayamadıklarından, rüyanın “karmakarıĢık düĢlerden” ibaret olduğuna hükmettiler. Yusuf (a.s.)‟ın, hapishane arkadaĢlarından olup da, hapisten kurtulmuĢ olan zât, bu hadise vesilesiyle Yusuf (a.s.)‟ı hatırladı. Yusuf (a.s.) onun ve arkadaĢının rüyalarını yorumlamıĢ ve onun yorumladığı gibi gerçekleĢmiĢti. Bu durumu anlatınca, melik onu Yusuf (a.s.)‟a gönderdi. O da rüyayı Ģöyle tabir etti: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekersiniz. YetiĢen mahsûlü yiyeceğiniz az bir miktar hâriç, depolarsınız. Çünkü bunun ardından yedi yıl kıtlık olacaktır. Önceki bolluk yıllarında biriktirdiğiniz mahsûlleri, sonra gelecek olan kıtlık yıllarında tüketirsiniz. Bunun ardından tekrar bir yıl gelecek ki artık o yılda Allah (c.c.) insanlara yardım edecek ve yine bolluk olacaktır. Meyve suları, yağ, süt vs sıkıp içeceksiniz. Bu yorum melikin aklına yattı ve onu rahatlattı. Bunun üzerine Yusuf (a.s.)‟ı hapisten çıkararak, hazinelerin baĢına, yüksek makamlara getirdi. Gerçekten rüya Yusuf (a.s.)‟ın tabiri üzere gerçekleĢti. Yapılan araĢtırmalara göre, Yusuf (a.s.)‟ın çağdaĢı olan, Hîksus Kralı Apophis‟tir. Âlûsî‟ye göre melikin adı “Reyyân”dır O devirde Mısır‟ın baĢkenti, Memphis idi. Bu kente ait kalıntılara, Nil nehri kıyısında Kahire‟nin güneyine 14 mil mesafedeki bölgede rastlanılmıĢtır Rüya, meliki korkutmuĢtu. Çünkü, zayıf ve cılız olan, kuvvetliye hâkim oluyordu. Melik, fıtraten bu rüyanın iyiye alamet olmadığını seziyor, fakat mahiyetini anlayamıyordu. Eğer bir Ģey bir yönden bilinir, baĢka bir yönden bilinmez ise insanda o Ģeyi öğrenme arzusu daha da kuvvetli olduğundan melik rüyanın tabirini çok merak ediyordu. Üstelik rüya sıradan bir insanın değil, memleketin idarecisinin rüyası idi. Gördüğü bu rüya halkını da ilgilendirebilirdi. Bundan dolayı ülkedeki rüya yorumcularını, kâhinleri, müneccimleri, ileri gelenleri, bilginleri, rüyasını yorumlatmak için çağırdı. Fakat Allah (c.c.), orada rüyayı yorumlamak için bulunanları aciz bıraktı. Onlar rüyayı yorumlayamadılar. Çünkü Allah(c.c.) bu rüyayı Yusuf (a.s.)‟ın hapisten kurtulması için vesile kılmıĢtı. Âyette ََُُٗ‫إُ َ ُم ْْخُ ٌْ َىِيرُّ ْءيَا َحَ ْعبُر‬ ْ َ buyurulurken devamlılık bildiren, muzârî sîgası kullanılmıĢtır. Yani siz devamlı rüya tabiriyle meĢgul olup, bu ilim sizde kalıcı ise demektir. Âlûsî, rüya tabiri ilmini Ģöyle tarif etmiĢtir: “Rüya tabiri; uykudaki görüntülerden, bunların dıĢardaki karĢılıkları olan âfâkî ve Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XII, Daha geniĢ bilgi için bkz, Ġbn ÂĢûr, age, XII, ; Mevdûdî, age, II, 52 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran enfüsî (yani levhi mahfuzdaki ve nefisteki) durumların, benzerlerine ve görüntülerine geçmektir” Yusuf (a.s.) döneminde rüya tabiri ilmi revaçtaydı. O devirdeki kâhinler, rüya tabirini bir ilim haline getirmiĢlerdi. Uyuyanın gördüğü remizleri çözmek için, birtakım usuller geliĢtirmiĢlerdi. Nitekim o devirdeki Kıptîlerden kalan bazı sayfalarda, rüya tabiri ile ilgili kâide ve iĢâretlere rastlanmıĢtır Melik rüyasını anlatınca kâhinler: “senin gördüğün rüya “adğâsü ahlâm”dır (yani karmakarıĢık, tabiri olmayan düĢlerdir). Biz böyle rüyaların yorumunu bilemeyiz” demiĢlerdi. Râzî, kâhinlerin rüya hakkında söylediklerini Ģöyle değerlendirmektedir: “Orada bulunanlar, rüya tabirini bilmediklerini değil melikin rüyasının karıĢık bir rüya olduğunu, böyle rüyaların tabirini bilemediklerini söylemiĢlerdir. Onlar, rüya hakkında bunlar “karmakarıĢık görüntülerdir” derken, rüyayı ikiye ayırmıĢlardı. Buna göre rüyalar: a- Düzgün rüyalardır. Bu rüyalarda, hayale yansıyan görüntülerden, aklî ve rûhânî gerçeklere geçiĢ kolaydır. b- KarıĢık ve düzensiz rüyalardır. Bu rüyalarda bir tertip yoktur. Bu rüyalara “adğâs-ü ahlâm” denir. Melikin rüyası da bu tür bir rüya olduğu için orada bulunanlar “biz bu karıĢık rüyanın yorumunu bilemeyiz” demiĢlerdi.” Bu demektir ki rüya tabiri ilminde daha fazla derinleĢenler, bu konuda daha bilgili olanlar rüyanın yorumunu yapabilir. Razi‟ye göre melikin yanında bulunanlar, rüyanın mahiyetini kavrayamamıĢlardı. Melikin gördüğü rüya aslında “sâdık rüya” idi. Fakat tabirciler, rüyadaki asıl ögelerin, remiz ve sembollerin manasını kavrayamadıkları için bu rüyayı “kâzib, yani gerçekte hiçbir mana ifade etmeyen, boĢ ve önemsiz” zannettiler. Tabircilerin yanıldıkları ve anlayamadıkları nokta bu idi. Çünkü Allah (c.c.) onların basiretlerini bağlamıĢ, rüyayı tabir etmeyi Yusuf (a.s.)‟a nasip etmiĢti. Bu rüya onun hapisten çıkmasına vesile olacaktı Tabirciler her ne kadar, melikin rüyası hakkında “boĢ, karmakarıĢık bir rüyadır, tabiri olmaz” demiĢlerse de melik onların bu sözlerine inanmamıĢtır. Nitekim melikin sâkisi de aynı kanâatte olduğundan, rüyayı bir de hapiste tanıdığı Yusuf (a.s.)‟a sormak istedi ve melikten izin isteyerek, hapishaneye Yusuf (a.s.)‟ın yanına gitti. Âlûsî, Rûhu‟l-Meânî, XII, Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr, XII, Râzî, et-Tefsîru‟l-Kebîr, XVIII, Râzî, age, XVIII, Bünyamin AÇIKALIN / 53 Yusuf (a.s.) rüyayı yorumlarken, “yedi bolluk yılında biriktirdiklerinizi, yedi kıtlık yılı yiyecek” demiĢtir. Yılların yemesi mecâzîdir. Çünkü yıllar yemez. Yiyen, o yıllarda yaĢayan insanlardır. Yusuf (a.s.) rüyayı tabir ederken, rüyadaki görüntülerin tabirinden baĢka bilgiler de vermiĢtir. Mesela; Yedi bolluk yılını takibeden yedi kıtlık yılından sonra, hayırlı ve bol nimetli bir yıl geleceğini bildirmiĢtir. Bu son bir yıla ait melikin rüyasında herhangi bir iĢaret yoktur Katade‟ye göre, Yusuf (a.s.) bunu rüyanın tabirine dayanarak değil vahye dayanarak söylemiĢtir. Sonuç Kur‟ân‟da rüyaları anlatılan peygamberler; Hz. Ġbrahim, Hz. Yusuf ve Hz. Muhammed‟dir. Bunların dıĢında Hz. Yusuf zamanında yaĢayan melik ile Hz. Yusuf‟un hapishane arkadaĢı olan iki gencin rüyaları da Kur‟ân‟da yer almaktadır. Makalemizde bahsolunduğu üzere, Kur'an‟da zikredilen rüyalar, sonradan gerçek hayatta meydana gelmiĢtir, bu rüyaların bir kısmı aynen görüldüğü üzere çıkmıĢ, bir kısmı da sembollü oldukları için ancak tabirle anlaĢılmıĢlardır. Buradan rüya tabirinin önemli olduğu, Yusuf (a.s.) gibi, erbabı tarafından yapılan tabirlerin dikkate alınması gerektiği anlaĢılmaktadır. Rüyaların gerçekleĢmesi ile alakalı olarak Râzi‟nin “… iyi rüyalar geç, kötü rüyalar ise çabuk çıkar. Bunun sebebi; Allah (c.c.)‟ın kullarına olan merhametidir. Kötü rüya, göreni uzun süre üzmesin diye üzücü olaya yakın bir zamanda, iyi rüya da, gören uzun süre sevinsin diye sevinçli olaydan uzun bir süre önce gösterilir” Ģeklindeki tespiti kayda değerdir. Hayatta gerçekleĢecek olaylara iĢaret eden rüyaların sadece peygamberler veya yüce Allah‟ın diğer salih kulları tarafından görüleceğine dair bir kural olmadığı, Yusuf (a.s.)‟ın getirdiği hak din ile henüz ĢereflenmemiĢ Mısır melikinin ve hapisteki iki delikanlının rüyaları örneğinde anlaĢılmaktadır. Kaynakça Ahmed Âsım Efendi, el- Okyanûsü‟l-Basît fî Tercemeti‟l-Kâmûsi‟l-Muhît (I-IV), Ġstanbul, Âlûsî, Ebu‟l-Fadl ġihâbuddin (v. / ), Rûhu‟l-Meânî fî Tefsîri‟l- Kur‟ani‟l-Azîm ve‟s-Seb‟i‟l-Mesânî (I-XXX), Beyrut, trs. Râzî, age, XVIII, “Aynı Ģekilde Melikin rüyasında, Yedi bolluk yılında yedi kıtlık yılında yenmek üzere, tahılların depolanmasına dair de bir iĢaret yoktur”. Bkz. Mevdûdî, Tefhim, II, 54 / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran AteĢ, Süleyman, Yüce Kur‟an‟ın ÇağdaĢ Tefsiri (I-XII), Ġstanbul, Barnabas Ġncili, trc.: Mehmet Yıldız, Ġstanbul, Trs. Beydâvî, el-Kâdî Nâsıruddîn Ebû Saîd Abdullah b. Ömer b. Muhammed (v), Envârü‟t-Tenzîl ve Esrârü‟t-Te‟vîl (I-II), Mısır, Bursevî, Ġsmail Hakkı (v. ), Tefsîru Rûhu‟l-Beyân (I, X), Ġstanbul, Cassâs, Ebû Bekr Ahmed Ali er-Râzî (v), Ahkâmu‟l-Kur‟an (I,III), Beyrut, Cevherî, Ġsmail b. Hammâd, Tâcü‟l-Lüğa ve Sıhâhü‟l-Arabî (I-VII ve Ahmed Abdu‟l-Ğafûr Attâr tarafından yazılmıĢ, I cilt mukaddime), tahkik: Ahmed Abdu‟l-Ğafûr Attâr, Kahire, (ikinci baskı). Ebu‟s-Suûd, Muhammed b. Muhammed (v), ĠrĢâdü‟l-Aklı‟s-Selîm ilâ Mezâyâ‟l-Kur‟ani‟l-Kerim (I, IX), Kahire, trs. Halil b. Ahmed el- Ferâhidî, Ebû Abdurrahman, Kitâbu‟l-Ayn (I-IX), tahkik: Mehdi el-Mahzumî, Ġbrahim es-Samarrâî, h. , (ikinci baskı). Hatib Bağdâdî, Ebû Bekr Ahmed b. Ali (v. ), Târîhu Bağdâd ev Medînetü‟s-Selâm münzü Te‟sîsihâ hattâ Seneti h. , Beyrut, trs. Hâzin, Alâü‟d-Dîn Ali b. Muhammed b. Ġbrahim (v / ), Lübâbü‟t- Te‟vîl fî Meâni‟t-Tenzîl (I-IV), Beyrut, trs. Ġbni ÂĢûr, Muhammed Tahir, Tefsiru‟t-Tahrîr ve‟t-Tenvîr (I-XXX), Tunus, Ġbn Ebi‟d-Dünyâ, el-Hafız (d), el-Menâmât, Kahire, trs. Ġbn Haldûn (v. / ), Mukaddime (I-III), trc.:Zakir Kadiri Ugan, Ġstanbul, Ġbn Hallikân, Ebû Abbas ġemsüddin Ahmed b. Muhammed b. Ebû Bekir (v. ), Vefeyâtü‟l-A‟yân ve Enbâü Enbâi‟z -Zamân, Kahire, Ġbn HiĢâm, es-Sîretü‟n-Nebeviyye (I-IV), tahkik: Mustafa es-Seka, Ġbrahim el-Ebyârî, Abdulhafî ġelebî, Beyrut, trs. Ġbn Ġmâd, ġihâbuddin (v. ), ġezerâtü‟z-Zeheb fî ahbâri men Zeheb, tahkik ve ta‟lik: Mahmûd el-Arnavut, tahkik ve tahric: Abdulkadir el-Arnavut, Beyrut, Ġbn Kesîr, Ebu‟l-Fidâ Ġsmâîl (v), Tefsîru‟l-Kur‟ani‟l-Azîm (I-VIII), tahkik: Muhammed Ġbrahim el-Bennâ, Ahmed ÂĢûr, Abdü‟l-Azîz Ğanîm, Ġstanbul, Ġbn Manzûr Ebu‟l-Fadl Cemâlüddîn Muhammed (v. ), Lisânü‟l-Arab, (I-XVIII), ta‟lîk: Ali ġîrî, Beyrut, Ġbnu‟l-Cevzî, Cemâlüddîn Ebu‟l-Ferec (v. ), Sıfatü‟s-Safve, tahkik: Mahmûd Fahrî, tahric: Muhammed Ravvâs Kal‟acî, Beyrut, trs. Bünyamin AÇIKALIN / 55 Ġsbehânî, Hâfız Ebû Naîm Ahmed b. Abdullah (v), Hilyetü‟l-Evliyâ ve Tabakâtü‟l-Esfiyâ, Mısır, Ġsfehânî, Hüseyin b. Muhammed Râğıb (v. ), el-Müfredât fî Ğarîbi‟l- Kur‟an, Beyrut, trs. Kâsımî, Muhammed Cemâlüddîn (v / ), Mehâsinü‟t-Te‟vîl (I- XVII), tahric, ta‟lîk: Muhammed Fuâd Abdulbâkî, Dâru Ġhyâi‟l- Kütübi‟l-Arabî, (birinci baskı), Konyalı Mehmed Vehbi Efendi (v), Hülâsatü‟l-Beyân fî Tefsîri‟l- Kur‟an (I-XVI), Ġstanbul, (dördüncü baskı). Kurtubî, Ebû Abdullah Muhammed b. el-Ensârî (v / ), el-Câmi‟ li- Ahkâmi‟l-Kur„an (I-XX), Beyrut, trs. Lings, Martin, Ġlk Kaynaklara Göre Hz. Muhammed‟in Hayatı, trc.: Nazife ġiĢman, Ġstanbul, Mevdûdî, Ebu‟l-A‟lâ, Tefhîmu‟l-Kur‟an (I-VIII), trc.: Muhammed Han Kayanî, Yusuf Karaca, Nazife ġiĢman, Ġsmail Bosnalı, Ali Ünal, Hamdi AktaĢ, Ġstanbul, Mîrza Muhsin el-Usfûr, Biluğati‟Ģ-ġîati‟l-Kirâm fî Tabiri‟r-Rüya ve‟l- Menâm, Kuveyt, (birinci baskı). Muhammed Hamidullah, Ġslam Peygamberi (Hayatı ve Faaliyeti), trc. Salih Tuğ, Ġstanbul, Nesefî, Ebu‟l-Berakât Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd (v / ), Medâriku‟t-Tenzîl ve Hakâiku‟t-Te‟vîl (I-IV), Ġstanbul, Râzî, Fahruddin Muhammed b. Ömer (v), et-Tefsîru‟l- Kebîr (I- XXXII), Tahran, trs. Said Havva, el-Esâs fi‟t-Tefsîr (I-XVI), trc. M. BeĢir Eryarsoy, Harun Ünal, Ahmet Ağırakça, Abdüsselam Arı, Ġstanbul, ġevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed b. Abdullah ( / ), Fethu‟l-Kadîr (I-V), Mısır, h (birinci baskı). Taberî, Ebû Câfer Muhammed b. Cerir (v), Câmiu‟l-Beyân fî Tesîri‟l- Kur‟an (I-XXX), Beyrut, (üçüncü baskı). Tantavî, Cevherî ( / ), el-Cevâhir fî Tefsîri‟l-Kur‟âni‟l-Kerim (I- XXVI), Mısır, Tehânevî, Muhammed Ali b. Ali (v. / ), KeĢĢâfü Istılâhâti‟l- Fünûn (I-II), Kalküta, Zebîdî, Zeynü‟d-Din Ahmed b. Ahmed b. Abdullatif (v), Tecrîd-i Sarîh tercemesi (I-XII ve bir cilt kılavuz), trc.: Ahmed Naim, Ankara, ZemahĢerî, Ebu‟l-Kâsım Cârullah Mahmud b. Ömer (v), el-KeĢĢâf an Hakâiki‟t-Tenzîl ve Uyûni‟l-Ekâvîl fî Vucûhi‟t-Te‟vîl (I-IV), Beyrut, trs. RÜYANIN MAHĠYETĠ VE YORUMLANMASI Bünyamin AÇIKALIN* Özet Ömrümüzün yaklaşık olarak üçte biri uykuda geçmektedir. Bedensel ve zihinsel yorgunluğumuzu gidermenin vazgeçilmez yolu uykunun önemli bir unsuru da rüyalardır. Çalışmamızda öncelikle rüyanın tanımı ve mahiyeti üzerinde duracağız. Bu bağlamda rüyanın bazı özellikleri ile kısımlarını inceleyeceğiz. Son olarak, belki esas önemli olan, rüyaların anlamı ve varsa verdiği mesajların açığa çıkarılması manasına gelen tabir hakkında bilgi vermeye çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Rüya, düş, tabir, kâbus, rüya yorumu, uyku. NATURE OF DREAMS AND ITS INTERPRETATION Summary We all spend at least one third of our lives in sleep. Sleep is indispensable way to relieve from physical and mental tiredness and dreams are very important elements of it. We will focus on defination and nature of dreams firstly. We‟ll examine some features of dreams and it‟s types in this context. Finally we‟ll give information about dream interpretation, which is perhaps the main aspect of the subject. It is meaning of dreams, and clarifying it‟s messages. Key words: Dream, dream interpretation, nightmare, sleep * seafoodplus.infoç.Dr., Kilis 7 Aralık Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi, Temel Ġslâm Bilimleri Bölümü, Tefsir Bilim Dalı Öğretim Üyesi, [email protected] Bünyamin AÇIKALIN / GiriĢ Ġnsan Allah (c.c.)‟ın yarattığı en mükemmel varlıktır. Bedensel ve ruhi yönü bilimsel açıdan incelendiğinde, insanda Allah (c.c.)‟ın varlığını ortaya koyacak hârikulâde deliller ortaya çıkacaktır. Nitekim Allah (c.c.), “Sizin yaratılışınızda ve (Allah’ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır” (Câsiye, 45/ 4), buyurmaktadır. Rüya da yaratılmasından itibâren insanda varolagelen, bugün ilimde kaydedilen ilerlemelere rağmen mahiyeti henüz tamamen kavranılamamıĢ, bazılarında gelecekteki hâdiselerin görülmesi nedeniyle Allah (c.c.)‟ın kudretine delâlet eden bir olaydır. Ġnsan ömrünün hemen hemen üçte biri uykuda geçmektedir. Yapılan ilmî deneyler sonucu, sekiz saatlik normal, sıhhatli bir uyku uyuyan her insanın, bu sürenin beĢte birinde rüya gördüğü tesbit edilmiĢtir. Rüya hadisesi insanlığın baĢlangıcından beri merak edilegelmiĢtir. Rüyanın mahiyeti ile ilgili birçok Ģey yazılmıĢ ve söylenmiĢtir. Rüyayı sadece bir ilim dalının ilgi alanına hasretmek yanlıĢtır, zira birçok ilim dalında konu değiĢik yönleriyle incelenmiĢtir. I- Rüyanın Mahiyeti Rüya, uyku esnasında görülen kimi zaman gayet açık, kimi zaman karıĢık, kimi zaman müjdeleyici kimi zaman korkutucu bir Ģekilde tezahür eden görüntülerdir. Rüya insanların varlığı kadar eskidir. Günümüzde yapılan araĢtırmalar rüyanın; yeme içme gibi biyolojik bir ihtiyaç olduğunu ortaya çıkarmıĢtır.1 Bu noktadan hareketle ilk insanın da rüya gördüğünü tahmin edebiliriz. Gizemli mahiyeti itibariyle rüya, insanların devamlı merak konusu olagelmiĢtir. Bugün yıl öncesine ait rüya yorumları tespit edilmiĢ, insanların bıraktıkları ilk yazılı belgeler arasında rüya yorumlarına da rastlanmıĢtır. Tespit edilebilen en eski rüya yorumu kitabı m.ö. yılarında Mısır‟da yaĢamıĢ sülaleye ait olan, papirüs üzerine yazılmıĢ bir Mısır kitabıdır ve halen Ġngiltere‟de British Museum‟da bulunmaktadır.2 Ġnsanlar, uykuda gördükleri Ģeylerin mahiyetini merak etmiĢler, bu meraklarını dindirmek için rüya yorumcularına koĢmuĢlar, yorumların neticesinde müspet veya menfi tedbirler almıĢlardır. Bu geçmiĢten günümüze böyle olagelmiĢtir. 1 Sabri Özbaydar, Rüyanın Fonksiyonu Üzerine Bir Deneme, Ġstanbul, , s. 2 Bkz. Özbaydar, Age. s. 14; Hakkı ġinasi Çoruh, Rüya Dünyamız, Ġstanbul, , s. / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran A- RÜYANIN TANIMI Bu dünyanın ötesinde mahiyetini anlayamadığımız baĢka bir âlemin varlığına güzel bir iĢaret sayabileceğimiz rüyanın tanımı ile ilgili bazı Ġslam âlimlerinin görüĢleri Ģunlardır: Ġmâm Gazzâlî, rüyayı Ģöyle izah etmektedir: “Uyku, duyuların durması ve kalbe uğramamaları demektir. Duyular ve hayalden temizlenip kendi zatında saf olarak kaldığı zaman, levh ile kendi arasındaki perde kalkar. Ġki ayna arasındaki perde kalktığı vakit, öteki aynada olan Ģeylerin bazısı beriki aynaya aksettiği gibi levhde olan Ģeylerden bazıları da kalbe akseder. Ancak uyku, diğer duyulara mâni olursa da hayâlin harekete geçmesine engel olamaz. Levh- i Mahfûz‟dan kalbe aksedenleri hayâl kuvveti hemen alır ve onu bir misâl ile hikâye eder. Tahayyülât onu daha iyi korur ve hayâlde mahfûz olarak kalır. Uyandığı vakit ancak hayâlindeki Ģeyleri hatırlar”.3 Fahruddin Râzî (/) “Tefsîr-i Kebîr”inde rüya hakkında özet bir bilgi vermektedir: “Allah u teâlâ nefsi nâtıkanın cevherini felekler âlemine çıkmaya ve levh-i mahfûza muttali olmaya uygun bir Ģekilde yaratmıĢtır. Buna mani olan Ģey nefsin bedenin iĢlerini yürütmekle meĢgul olmasıdır. Uykuda bu meĢguliyet azaldığından nefsin felekler âlemine ve levh-i mahfûza olan ilgisi kuvvetlenir. Ruh böyle bir durumda idrak ettiği rûhî algılara özgü ve orada gördüklerine uygun izler bırakır. Yorumcu da hayâl âlemine bırakılan bu izlerden, ruhsal algılara intikal eder (yani, bu izlerin hangi ruhsal algıya delalet ettiğine bakar)”.4 Ġbni Haldûn (/) da “Mukaddime”sinde Râzî‟ye benzer bir Ģekilde rüyayı tarif etmektedir: “Rüya, rûhânî bir Ģey olup, uykuda iken insani olan ruhun, manalar âlemine dalması sonucunda, gâipten kendisine akseden varlıkların Ģekil ve sûretini bir anda görmesinden ibarettir. Çünkü kiĢi uyku halinde iken ruh, ten ve maddi Ģeylerle olan iliĢiğini kestiği için, diğer ruhani varlıklar gibi o da gaybî âleme yöneldiğinde, melekleri ve diğer latîf cisimleri müĢahede eder”.5 Görüldüğü gibi Ġslâm âlimleri ve müfessirler rüyayı ruh ile iliĢkilendirerek tanımlamaktadırlar. Ġnsan beden ve ruhtan oluĢan bir varlıktır. Uykuda beden hareketsiz kalmakta, fakat sanki hareket ediyormuĢ, beĢ duyu organı çalıĢıyormuĢ gibi dıĢ dünyadan birĢeyler algılamakta, hissetmektedir. Çünkü insanda ruh vardır ve bu hisler ruh sayesinde algılanmaktadır. 3 Ġmâm Gazzâlî, Ġhyâu Ulûmi‟d-Dîn, trc. Ahmet Serdaroğlu, Ġstanbul, , IV, 4 Fahruddin Râzî, Tefsiru‟l-Kebir, ikinci baskı, Tahran, trs. XVIII, 5 Ġbni Haldun, Mukaddime, trc. Zakir K. Ugan, Ġstanbul, , I, Bünyamin AÇIKALIN / Psikoloji alanındaki çalıĢmaları ile dikkat çeken Freud, rüyaların ruh ile iliĢkisi hakkında görüĢ bildirenleri iki gruba ayırmaktadır. Buna göre; bilimsel düĢünce biçiminin baĢlamasıyla özellikle tıp yazarları, rüyalardaki ruhî etkinliği önemsiz ve değersiz görmektedirler. Diğer görüĢü benimseyenler ise rüyalarda ruhun etkinliğini vurgulamaktadırlar. Freud, Schubert ve Fichte‟nin isimlerini zikrettikten sonra, Fichte ve diğerlerinin, rüyaları zihinsel yaĢamın daha üst bir düzeyine yükselmesi olarak sunan benzeri sözlerini akla yakın bulmadığını bu tür düĢüncelerin mistikler ve dinciler tarafından dile getirildiğini ifade etmektedir.6 Freud ve onun gibi düĢünenler, rüyanın rûhî olmasını akla yakın görmediklerinden, gelecekten haber veren rüyalara temkinli yaklaĢmakta, ne tamamen reddetmekte ne de tamamen kabul etmektedirler.7 Freud‟dan sonra onun rüya ile ilgili görüĢlerini daha derin bir Ģekilde inceleyen talebeleri Jung ve Maeder hocalarının görüĢlerini bazı noktalarda kabul etmemiĢlerdir. Nitekim Jung‟a göre rüya, aklın idraki içindeki psikoloji ile izah edilemez. Ona göre rüya, Ģuurlu hedef seçme, maksat, istek ve arzudan müstakil olarak belirli bir fonksiyon görmektedir. Ġstek dıĢı bir olaydır, tabiî olan herĢey gibi.8 Jung, Freud‟un görüĢleriyle üç noktada uzlaĢmamaktadır; bunlardan ilki rüyaların temelinde yatan ferdî Ģuuraltı değil, toplumsal Ģuuraltıdır. Yani insanlığın ortak bilgi hazinesi olarak kabul ettiği, bütün eski dinlerden, mitolojilerden geriye kalan ve Ģuuraltına yerleĢmiĢ imgelerdir. Ġkincisi rüyaların arzu tatmini özellikle cinsî arzuların tatmini olduğu görüĢüdür. Üçüncüsü ise, rüyaların uykunun bekçisi olduğu görüĢüdür. Jung‟a göre rüyalar tam tersine uykuyu rahatsız etmektedirler.9 Freud‟un öğrencilerinden Maeder rüyaların ileriyi ve sonu gören bir yönü olduğuna kuvvetle iĢaret etmektedir. Ona göre bu önceden görme fonksiyonu, gayri Ģuura ilerdeki Ģuurî faaliyete bir iĢtirak Ģeklinde meydana gelmekte ve ilerdeki Ģuurlu faaliyetin ana çizgileriyle bir hazırlık taslağı, bir plan proje hazırlamak Ģeklindedir. Maeder, gelecekten haber veren rüyaların kesinlik ifade edemiyeceğini, bilakis bir ihtimalden öteye geçemeyeceğini, 6 Sigmund Freud, DüĢlerin Yorumu, Ġstanbul, , I, , 7 Freud, Age. I, 8 Umay Günay, ÂĢık tarzı ġiir Geleneği, Ankara, , s 9 Ancak sonradan yapılan araĢtırmalar hem Freud hem de Jung'un bu görüĢlerini doğrulamamaktadır. Bu araĢtırmalar "uykunun rüyanın bekçisi olduğu" görüĢünün aksine "rüyanın uykunun bekçisi olduğunu" ifade etmektedir. BaĢka bir deyiĢle, uykumuzun devamını sağlamak için rüya görmüyoruz, tersine rüya görmek için uyuyoruz. Yani bedenimizin asıl ihtiyacı uyku değil, rüyadır. Bkz. A. Alvarez, Gece, Gece Hayatı, Gecenin Dili, Uyku ve Rüyalar, Ġngilizce'den çeviren: Ġsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul , s. , / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran bunlarda isabet olabileceği gibi kısmî isabet veya isabetsizlik de olabileceğini görüĢlerine ilave etmektedir Hâlbuki Ġslâm âlimlerine göre, gelecekten haber veren bu tip rüyalar îlâhî‟dir. Yani ruh, uykuda gaybî bilgilerin bulunduğu yere ulaĢmakta ve böylece ileride meydana gelecek bir olayı önceden rüyasında görebilmektedir. Ġslâm âlimlerinin tanımlarına göre rüya Ģu Ģekilde gerçekleĢmektedir: Ġnsan ruhunun bu yaĢadığımız âlemle iliĢkisi olduğu gibi daha yüce âlemlerle de iliĢkisi vardır, bu kabiliyette yaratılmıĢtır. Ġnsan, ruhunun yüce âlemle iliĢkisini arttırmaya çalıĢırsa, birçok Ģeylere muttali olabilecek kapasitededir. Bu ise bedenî ihtiyaçların sarıp sarmaladığı insan için çok zordur. Uykuda ruh, beden ile ilgisini en aza indirdiğinden biraz da olsa serbest kalmakta, kendi aslî âlemiyle, ruhlar âlemiyle iliĢkiye geçmektedir. Melekût âleminde (gayb âlemi11), geçmiĢ, hal ve gelecekle ilgili bilgiler kayıtlıdır. Bu bilgilerden ruh kendisi ile ilgili olanlarını alır. Bu aldıkları bilgileri mütehayyilesine (hayal dünyasına) gönderir. Mütehayyile bu görüntüleri uygun bir kalıba dökerek, hissi müĢtereğe12 gönderir. Böylece biz rüya görmüĢ oluruz. Rüyanın tabire ihtiyaç duyup duymaması, hissi müĢtereğe yansıyan görüntülerle melekût âlemindeki görüntülerin arasındaki uygunluk ve benzerliğe bağlıdır. Eğer bu iki görüntü birbirine çok uygunsa tabire lüzum kalmaz. Fakat ruh, melekût âleminde gördüklerinden hareketle mütehayyilesinde çeĢitli çağrıĢımlar yaparak araya değiĢik görüntüler de girerse rüya tabire muhtaç olur Bazan gördüğümüz rüya gayet açıktır, manasını hemen kavrarız. Bazan da gayet kapalı, karıĢıktır, bir türlü mana verip yorumlayamayız. Bu durum gördüğümüz rüyanın melekût âlemiyle ilgisinin kuvvetine bağlıdır. Ruhun melekût âleminde gördükleri mütehayyilede uygun bir sembole çevrilir ve bu sembolle hissi müĢtereğe intikal eder. Mesela, rüyada süt gören esasında ilim görmüĢtür. Yani ruh, melekût âleminde ilim görmüĢtür. Mütehayyile ruhun gördüğü “ilim” i “süt” e çevirmiĢtir. Hissi müĢtereğe süt olarak intikal ettiği için uyuyan rüyasında süt gördüğünü söyler. 10 Mustafa ġekip Tunç, Psikolojiye GiriĢ, Ġstanbul, , s. 11 Nihat Azamat, "Melekût" md., Türkiye Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi, Ġstanbul TDV Yayınları, XIX, 12 Hissi MüĢterek, beynin ön boĢluğundaki duyu sinirlerinin baĢlangıç yerindeki ruhta bulunan, dıĢ ve iç duyuları birbirine bağlayan ortak duyu gücü; beĢ duyu tarafından edinilen duyumların toplandığı bir merkezdir. Ali Durusoy, Ġbn Sinâ Felsefesinde Ġnsan ve Âlemdeki Yeri, Ġstanbul, , s 13 Ahmed Âsım Efendi, el-Okyânûsu‟l-Besît fî Tercemeti‟l-Kâmus‟ul-Muhît (trc. ve Ģerhi) Ġstanbul, , s. Bünyamin AÇIKALIN / B- RÜYA ĠLE ĠLGĠLĠ ÖZELLĠKLER Rüya ile ilgili pek bilinmeyen veya yanlıĢ bilinen birtakım özellikler vardır. Bunlardan bazılarını vermeyi uygun görüyoruz: 1- Rüyanın Biyolojik Bir Ġhtiyaç Olması Yapılan deneyler Ģunu göstermiĢtir ki bir gece rüya görmesi engellenen bir Ģahıs bu eksikliği ertesi gece uykusunda daha fazla rüya görerek telafi eder. Bir insan tamamen rüya görmekten mahrum bırakılırsa ciddî rûhî bozukluklar ortaya çıkabilmektedir Ġnsanların uykuya ve rüyaya olan biyolojik ihtiyaçlarından polisler suçluyu konuĢturmakta faydalanmaktadırlar. Dudley bu konuda Ģöyle demektedir: “Belli ülkelerin gizli polisi de, tutsaklarının “beynini yıkamada” ve onların “itirafta bulunmalarını” sağlamada bu mekanizmayı kullanır. SavaĢ mahkûmlarının beyni de bu yolla yıkanır. Kurbanları uykudan ve zihinsel uyarımdan yoksun bırakarak onları ele geçirenler çözülmelerini bilgi vermelerini sağlar ve kafalarına yeni fikirler yerleĢtirirler. Siyasî mahkûmlar saatlerce uyanık tutulup, sorgucular tarafından sorgulanırlar. Bu uyku eksikliği beyni yormaya baĢlarken, zihin hayal ürünü halüsinasyonlar yaĢadığını zannetme eğilimi gösterir. Ayrıca mahkûma müstehcen filmler gösterir gibi gerçek olaylar sunulur. Açık amaç, kafasını karıĢtırıp, gerçekle hayali birbirinden ayırmasını zorlaĢtırmaktır. DıĢ dünyaya bağlantısının olmaması ve gelecek endiĢesi zihnini daha fazla hayal yaratma ile tepki vereceği, kafasını karıĢtıran ek kaynaklar yaratmasına yardım eder. Mahkûm, normal düĢünce tarzına ters düĢen fikirleri dinlemeye ve kabul etmeye hazır hale gelir” Günümüzde artık uykuda olan birinin rüya görüp görmediği tespit edilmektedir. Nasıl tespit edilebildiğini Sabri Özbaydar Ģöyle izah etmektedir: “Bilindiği gibi, milyonlarca beyin hücresinin faaliyetinden doğan elektrik akımları nörolog Hans Berger tarafından de tespit edilebilmiĢtir. te Kleitman EEG yi (elektroansefalografi: beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesini ölçen yöntem) rüyaların görüldüğü anın tespitinde son derece baĢarılı bir metod olarak kullanmıĢtır. Gözler kapalı fakat uyanık halde bulunan bir kimsenin beyni ritmik olarak saniyede saykıllık dalgalar yayınlamaktadır. “Alfa” ritmi 14 Halis Özgü, Rüya Nedir? Ankara , s. 15 Geoffrey A. Dudley, trc. Meltem Can, Rüyalar, Yorumları, Uyarıları, Halüsinasyonları, Ġstanbul, , s / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran ismini alan bu dalgalara mukabil, derin uykuda yavaĢlayan ve frekansları saniyede 1/2 ile 2 arasında olan dalgalara “Delta” ritmi denilmektedir. Gözlemler göstermektedir ki normal uyku süresinde ortalama her 89 dakikada bir Delta ritmi dalgalar yerine Alfa ritminde dalgalar ortaya çıkmakta ve bunlar bir müddet sonra kaybolarak yeniden Delta ritmi devam etmektedir. Alfa karakterindeki dalgalar ortaya çıktığı zaman denek uyandırılırsa o anda rüya görmekte olduğunu beyan etmektedir Uyuyan bir kimsenin göz hareketleri, göz kapağı üzerine ve göz kasları hizasına yerleĢtirilmiĢ bulunan elektrodlarla EEG üzerinde kaydedilmektedir. Eğer çok dikkat edilirse göz kapağı altındaki bu hareketler aletsiz olarak çıplak göz ile de seçilebilmektedir Rüyalar hakkında yukarıda verilen özellikler ‟den sonra labaratuvarlarda verimli ve kusursuz deneylerin gerçekleĢtirilmesiyle anlaĢılmıĢtır. Beynin yayınladığı elektrik akımlarının ve göz hareketlerinin tespit edilmesi rüya hakkında araĢtırma yapanlara yepyeni ufuklar açmıĢtır. Günümüzde artık her insanın mutlaka rüya gördüğü, “rüya görmeyen” değil “gördüğü rüyayı hatırlamayan veya hatırlayamayan” insanlar olduğu kesin olarak tespit edilmiĢtir. Her insan, her gece ortalama olarak 90 dakikada bir rüya görmektedir. Ġlk rüya devresi 9 dakika ile baĢlamakta bunu takip eden devrelerde rüya görme süresi daha da artmakta 28 dakikaya kadar çıkmaktadır. 8 saatlik normal, sıhhatli bir uyku uyuyan insan bu sürenin yaklaĢık olarak 1,5 saatinde (%20 kadarında) rüya görmektedir. Aynı Ģekilde birkaç aylık bebeklerin de rüya gördükleri bilinmektedir. Rüya görürken insanlarda tespit edilen değiĢikliklere, hayvanlarda da rastlanmıĢtır. Uykuları sırasında hayvanlarda da REM (Rapid Eye Movement / Hızlı Göz Hareketi, yani rüyanın görüldüğü zamanlar) tespit edilmiĢtir Sabri Özbaydar, labaratuvarlarda tespit edilen bu bilgilerden cesaret alarak geleceğe yönelik Ģu tahminlerde bulunmaktadır: “Tamamen teorik planda olmak üzere, görülen bir rüyanın fizik, kimya ve biyolojide bulunacak pekçok kanundan sonra ve icat edilebilecek pekçok elektronik cihazlar yardımıyla, mesela bir ekran üzerine aksettirilebilmesi çok uzak bir gelecek için hayal edilebilir. Fakat bebeklerin ve hayvanların rüya yaĢantıları hakkında doğrudan doğruya bir bilgimiz belki de ebediyyen olmayacaktır dememiz bugün için daha makuldür” 16 Özbaydar, Rüyaların Fonksiyonu, s. 17 Özbaydar, Age. s. 18 Özbaydar, Age. s. 11, 58, 63, 70; A. Alvarez, Gece, Gece hayatı, s. 19 Özbaydar, Age. s. Bünyamin AÇIKALIN / 2- Rüyanın Uykunun Devamını Sağlaması Rüya; uykunun devamını sağlar. Halis Özgü bunu Ģöyle açıklamaktadır: “Rüya ruh dünyasından gelen uyarıcıya karĢı yapılan bir tepkidir. Böyle olunca, rüyanın baĢlıca iĢi uykunun devam edebilmesi için, bu uyarmayı tesirsiz kılmaktır. Bazan uyandığımız halde gördüğümüz rüyaya devam ederiz. Bu rüya kalıntıları uyandıktan sonra hemen birkaç saniye içinde görülür. Dudley buna kendinden ve hanımından örnek vermektedir. “Yazar bir otelde bulunmaktadır. Uyandığında otel odasında bulunan banyonun kapısında bir karartı görür. Banyo kapısına doğru yönelir, fakat kimseyi göremez. Yazarın uyandıktan sonra gördüğü karartı rüyasının devamıdır. Karısı bir gece yarısı uyanır. Küçük kızı uyumaktadır. Fakat baĢucunda bir karartı vardır. Bir bayan kızına doğru eğilmiĢtir. Hemen oraya gider ama ortada hiç kimse yoktur” Kâbuslar ise uykuya son verirler. Çünkü bu gibi hallerde rüya iĢini yapamaz. Rüya uykuyu korumakla görevli bir gece bekçisidir. Kâbuslarda bekçi uyuyanı uyandırır. Çünkü yanlız baĢına bu tehlikeyi savacak kadar kuvveti sağlayamamıĢtır 3- Rüyaların DıĢarıdan Etkilenmesi Nuri Bekir; duyu organlarımızın uykuda da, -uyanıkken olduğu gibi- hissettiklerini söylemektedir. Dolayısıyla beĢ duyu organımızın hissettikleri, gördüğümüz rüyaların ortamını hazırlamakta ve etkileyebilmektedir. Mesela; tenine serin rüzgâr değen kimse rüyasında deniz kenarlarında dolaĢır. Odasına güneĢ ıĢığı giren kimse rüyasında aydınlık, nur vs. görür. Yattığı odanın kapısı vurulduğunda tabancayla ateĢ edildiğini vs. görür. Rüyaları çoğaltmak veya azaltmak yahut dıĢarıdan verilecek uyarımlarla baĢlatmak elimizde değildir. DıĢarıdan verilen fiziki uyarımların herhangi bir rüya baĢlatmadığı fakat uyarımın, rüya görülen devreye rastlaması halinde rüyadaki muhtevaya tesir edebildiği tespit edilmiĢtir Uykuda vücûdumuzun içinde bulunduğu durum görülen rüyayı etkiler. Halis Özgü Ģöyle demektedir: “Uyku esnasında vücut yapısından gelen tesirler de çeĢitli rüyaların görülmesine yol açarlar. Mesela uzunlamasına yatanlar, koĢarlar Kendiliğinden meydana gelen bir duyum da aynı neticenin doğmasına yol açar. Mesela rahat nefes alamayan bir kadın duvarları birbirine yakın bir 20 Dudley, Rüyalar, trc. Meltem Can, s. 21 Halis Özgü, Rüya Nedir?, s. 16; Abdulhakim Affîfî, El- Ahlâm ve‟l- Kevâbîs, Kahire, (birinci baskı) s. 22 Özbaydar, Rüyaların Fonksiyonu, s / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran odada sıkıĢıp kaldığını görür Ġç kanamalar rüyada kan ve kırmızı Ģeylerin görülmesine yol açar. Karaciğer ve safra kesesindeki bozukluklar rüyada yeĢil renklerin görülmesine yol açar 4- Rüyanın Ġsteğimize Bağlı Olmaması Ġnsanlar rüyada istediklerini görmeye muktedir değillerdir. Fakat Ġbni Haldûn “Mukaddime” isimli eserinde bazı isimlerin söylenmesiyle istenilen rüyaların görülebileceğini söyleyen bilginlerden sözetmektedirَ Ġbni Haldûn bunu tecrübe edip bilmek istediklerini öğrenen bir zattan rivayette bulunmuĢ bilahere kendisinin de bunu sınadığını, neticede rüyasında acip manzaralar gördüğünü zikretmiĢtir. Buna rağmen rüyada istenilen Ģeylerin görülebilmesinin mümkün olmadığını Ģu ifadelerle dile getirmektedir: “Fakat bu adları okuyarak uykuya daldığında bilmek istediklerinin uykuda iken bilinmesi rüyanın kendi kast ve kudretiyle görüleceğine bir delil teĢkil etmez. Bu adları okumak ancak istediği rüyayı görmek için nefiste bir isti‟dât yaratmaya yarar. Ġstidât kuvvetlenirse, her ne için hazırlanmıĢ ise, onun husûlünü temine yardım eder. Ġstidât kudreti ise, bir nesneye muktedir olmak demek değildir” Halis Özgü, “Rüya Nedir?” isimli kitabında gündüz arzu edilen birĢeyin rüyada görülebilmesi için bu arzunun Ģuuraltı tarafından desteklenmesi gerektiğini belirtmektedir: “Diğer taraftan, gündüzün duyulan yerine getirilemeyen bir arzunun yetiĢkin bir kimsede yanlız baĢına rüyaya yol açması nâdirdir. Bu arzunun Ģuuraltında desteklenmesi lazımdır. ġuurlu bir arzu, ancak Ģuuraltında bulunan baĢka bir arzuyu harekete getirebildiği zaman rüya görülmesinde rol oynar. Yanlız, Ģuuraltında bulunan arzunun da aynı yönü almıĢ olması gerekmektedir Yani görmeyi, bilmeyi istediğimiz bir Ģeyi rüyada görmek için bu isteğin Ģuuraltı tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. 5- Rüyanın Vücûdumuzu Etkilemesi Görülen rüyalara bizim de iĢtirak edebildiğimizi Sabri Özbaydar Ģu Ģekilde ifade etmektedir: “Göz ve kafadakilerden baĢka kol ve bacaklarına da elektrotlar yerleĢtirilen sekiz denekten alınan EMG (elektromyographs: sinir ve çizgili kasların elektrik potansiyelinin incelenmesine dayanan bir nörolojik tetkik yöntem) ile “küçük kas faaliyetleri” de elde 23 Özgü, Age. s 24 Ġbni Haldun, Mukaddime, trc. Zakir Kadiri Ugan, I, 25 Ġbni Haldun, Age. trc. Z. K. Ugan, I, 26 Özgü, Age. s Bünyamin AÇIKALIN / edilebilmektedir. Bu çok küçük haraketler, deneğin gördüğü rüyaya bir nevi taklit-hareketlerle, gölge-hareketlerle iĢtirak ettiğini göstermektedir” Rüya esnasında beklenebilecek olanın tam tersine vücut tamamen hareketsiz kalmaktadır. REM baĢlar baĢlamaz, uyuyan kimsenin kıpırdamaları, dönmeleri son bulmaktadır. Fakat göz kapakları uyanık imiĢ gibi hareketlenmektedir. REM durduğu zaman ise vücut hareketleri tekrar baĢlamaktadır Rüyada canlılığımız devam eder. Bu canlılığı iç organlarımız sağlarlar. Mesela, geceleyin birdenbire uyansak saatin kaç olduğunu bilemeyiz. Çünkü beĢ duyu organımız dıĢ dünya ile ilgisini kesmiĢtir 6- Rüyadaki Görüntülerin Boyutluluğu ve ġeffaflığı Sevimli Ay Matbaasının ‟de neĢrettiği, “Niçin rüya görürüz, Rüyanın Mahiyeti Tabiiyyesi” isimli kitapta: “Rüyada görülen Ģahısların boy ve en olmak üzere iki boyutlu olduğu, bu görüntelerde derinlik bulunmadığından” söz edilmektedir. Buna göre rüyada gördüğümüz insanlar tıpkı çocukların mukavvadan yapıp oynadıkları küçük adam Ģekillerine benzemektedir. Bazıları da, rüyada görülen Ģahısların “Ģeffaf” olduğunu söylemektedir. Fakat aksini söyleyenler de vardır. Onlar da “rüyadaki Ģahısların canlı insanlar gibi cisimli ve Ģeffaf olmadığını” belirtmiĢlerdir 7- Duyu Organları Engelli Olanların Rüyaları BeĢ duyu organı engelli olanlarla-olmayanların ruh yapıları arasında fark vardır. Çünkü duyu organlarımız normal Ģartlarda eĢit derecede çalıĢırlar. Bu eĢit derecede çalıĢmaları “ruhi yapımız”ı oluĢturur. Eğer duyu organlarından biri çalıĢmasında eksiklik gösterir veya tamamen çalıĢamaz duruma gelirse önceki ruhi yapısı bozulur, değiĢir Konuyla ilgili olarak Ġbni Haldûn Ģöyle diyor: “ġunu da bilmek gerek: Ruh idrak ettiği Ģeyi muhayyileye gönderdiğinde, muhayyile mutad his kalıplarına dökerek ona bir suret verir. Çünkü muhayyile hissin mutad kalıplarda idrak etmediği bir Ģeye hiçbir Ģekilde suret veremez. Onun için anadan doğma âmâ olan;32 sultanı deniz, vs. Ģeklinde tasvir edemez, tecessüm ettiremez” 27 Özbaydar, Rüyaların Fonksiyonu Üzerine Bir Deneme, s. 28 Özbaydar, Age, s. 29 Nuri Bekir, Rüyalar, Ġstanbul , s 30 Sevimli Ay Matbaası, Niçin rüya görürüz?, Rüyanın Mahiyeti Tabiiyyesi, Ġstanbul, , s. 31 Nuri Bekir, Age. s. 32 Ġbni Haldun, Mukaddime, II, /, trc. Süleyman Uludağ. / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Körlerin rüya görmesi ile ilgili olarak Dudley Ģunları söylemektedir: “Edinburgh Üniversitesinde, Oswald, hayatları boyunca görme engelli olan erkekleri inceledi. Göz hareket eksikliğini inceledi demek daha doğru olur, çünkü onların hiçbirinin göz hareketi yapmadığını buldu. DoğuĢtan görme engelli olan insanların, rüyalarında görsel imgeler yaĢamadıkları herkes tarafından bilinir. Ġmgeler anılara dayanır ve kullanacakları görmeyle ilgili hiçbir anıları yoktur. DoğuĢtan kör deneklerin gözlerini oynatmalarına gerek yoktur çünkü uykularında hiçbir Ģeye bakmıyorlardır II- RÜYANIN KISIMLARI Her insanın her gece mutlaka rüya gördüğünü, bunun labaratuvarda yapılan deneylerle bugün kesin olarak tespit edildiğini, “rüya görmeyen” değil “gördüğü rüyayı hatırlamayan” lardan söz edilebileceğini daha önce belirtmiĢtik. Görülen bu rüyaların bir anlam ifade edebilmesi için, rüyanın mahiyeti çok önemlidir. Görülen rüyalar mahiyeti itibariyle çok çeĢitlidir ve dâhil oldukları rüya kısımlarına göre anlam, önem kazanırlar. Gördüğümüz rüyaların bizde bıraktıkları intibalar farklı farklıdır. Daha açık bir ifadeyle; bazı rüyalar vardır ki bizi çok etkiler, hatta bu etki hayatımıza yön vermemize neden olabilir. Böyle rüyalar bazan çok açık olur, ne manaya geldiğini anlar, tabir ettirmeye gerek duymayız. Bazan da tabir ilminde derinleĢenlere müracaat edip rüyanın tabirini öğrenmeden edemeyiz. Demek oluyor ki, uykuda mutlaka rüya görüyoruz, ama görülen rüyalar mahiyeti itibariyle farklı farklı oluyor. Bundan dolayı rüyalar kısımlara ayrılmıĢtır. Rüya hakkında araĢtırma yapıp bilgi sahibi olanlar, farklı değerlendirmelerle rüyayı bölümlere ayırmıĢlardır. Biz de genel bir değerlendirmeyle rüyaları kısımlara ayıracağız. En genel manada rüyaları iki gruba ayırmamız mümkündür A- Sâdık Rüya, B- Kâzib Rüya. A- SÂDIK (DOĞRU, GERÇEK) RÜYA: Kaynağı Ġlâhî olan rüyadır. Mutlak olarak “rüya” denildiği zaman, “sâdık rüya” anlaĢılır. Hz. Peygamber bir hadis-i Ģeriflerinde “rüya Allah (c.c)‟tan, hulm ise Ģeytandandır” buyurmaktadır Bu rüya çeĢidini Hz. Peygamber, nübüvvetin kırk altı parçasından biri olarak belirtmiĢtir 33 Dudley, Age. trc. Meltem Can, s 34 Muhammed Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm Fî Tefsiri‟l-Ahlâm, Kahire, h. , I, 6. 35 Buhari, Tabir, 3, 4, 10, 14, Bed‟u‟l-Halk, 11, Tıbb, 39; Müslim, Rüya, ; Ebû Dâvud, Edeb, 88; Tirmizî, Rüya, 5; Muvatta, Rüya, 4; Ahmed b. Hanbel, 5/ , , , Bünyamin AÇIKALIN / Sâdık rüya, sıhhat ve isabet itibariyle peygamberliğin kırk altı parçasından birine denktir. Yanlız buradan, sâdık rüyanın peygamberliğin bir parçası olarak kaldığı, peygamberlik kadar kuvvetli bir mahiyet taĢıdığı neticesi çıkarılmamalıdır. Aksi takdirde sâdık rüyayı vahy ve nass derecesine çıkarmıĢ oluruz ki çok tehlikelidir Hz. Peygamber‟in vahy müddeti yirmi üç senedir. Bu müddetin, ilk altı ayı sâdık rüyalarla geçmiĢtir. Yani sâdık rüya, vahy inen sürenin kırk altı parçasından biri olmaktadır. Böyle bir hesap doğru olabilir. Fakat bu görüĢe itirazlar vardır. Öncelikle kırk altı sayısının kesin olduğu Ģüphelidir. BaĢka rivayetlerde kırk üç, yetmiĢ sayıları vardır. Bu farklı rivayetler sayının “kesretten kinâye” olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Sâdık rüya ya bir uyarı niteliği taĢır ya da bir müjde içerir Bir ilham da olabilir Eğer gelecekle ilgili bir mesaj içeriyorsa o mesaj gerçekleĢir. Sâdık Rüya az görülür. Görülen rüyaların büyük bir çoğunluğu diğer kısma aittir. Ġbni Haldûn, görülen rüyanın sâdık olup olmadığı hakkında bazı iĢaretler zikretmiĢtir. Ġbni Haldûn‟a göre rüyanın sâdık olduğu Ģöyle anlaĢılır: 1- Böyle bir rüya gören Ģahıs derhal uyanır, 2- Böyle bir rüya devamlı ve sabittir. Yani uyandıktan sonra unutulmaz ve bütün teferruatıyla aynen hatırlanır Sâdık rüyayı iyi ve doğru insanlar görür. Her ne kadar kâfir ve fâsıklar da sâdık rüya görse de buna az rastlanılır. Cünüplük, âdet hâli41 ve sarhoĢluk sâdık rüya görülmesine mâni değildir Rüyada Hz. Peygamberin görülmesi gerçektir, çünkü ġeytan onun Ģekline giremez. Hak yurdunda bulunan ölünün rüyada söyledikleri fitne ve aldatma içermiyorsa doğrudur. Aynı Ģekilde yalan söylemeye aklı ermeyen çocuğun da rüyada söyledikleri doğrudur. KonuĢamayan hayvanların ve canlıların rüyada söyledikleri doğrudur. Uyanıklıkta insanların en doğru olanı rüyada da en doğru olanıdır 36 Buhari, Tabir, 3, 4; Ġ. Mace, Rüya, 1; Dârimî, Rüya, **6; Muvatta, Rüya, **1; Ahmed b. Hanbel, 3/ , **, , , 5, **50, ** 37 Ahmed Naim, Tecrid-i Sarîh, yedinci baskı, Ankara, , XII, 38 Ġbni Sirin, Müntehab, I, 3. 39 Selami Münir Yurdatap, Ġslam Dininde Rüya ve Rüya Tabirleri, Ġstanbul, , (onikinci baskı), s 40 Ġbni Haldun, Mukaddime, trc. Süleyman Uludağ, II, ; Seyyid Süleyman, Kenzü‟l-Menâm, Ġstanbul, , s 41 M. Sadi Çöğenli - Ali Bayram, Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, Ġstanbul, trs. I, 42 Ġbni Sirin, Müntehab, c.1, s 43 Ġbni Sirin, Age. I, 3. / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Sâdık rüyalar bazan gayet açıktır. ġöyleki onu gören insan, ne anlatılmak istendiğini anlar. Bazan da remizlerle ifade edildiği için kapalı olur. Manası kolay kolay anlaĢılmaz, tabir edilmeye ihtiyaç duyar. Mekânların delaleti rüyalarda önemli bir unsurdur Örneğin mescitler, Ģeytanın giremediği yerlerdir. Hamamlar ise ġeytanların çokça bulunduğu, insanların avret yerlerinin açıldığı yerlerdir. Dolayısıyla orada Kur‟an okunması hayra alâmet değildir. Sâdık rüyalara birçok örnekler verebiliriz. Mesela “ezan” sâdık bir rüya neticesi ortaya çıkmıĢtır B- KÂZĠB (YALAN, ALDATICI) RÜYALAR Sâdık rüyanın dıĢındakiler kâzib, yani yalan ve aldatıcı rüyadır. Ġlahi kaynaklı değildir. Bu çeĢit rüyalar insanlar için önemli bir mesaj içermezler. Görülen rüyaların çoğu kâzib rüyadır. Sâdık rüyalar nadiren görülür. Kâzib rüyanın diğer adı “hulm” veya “batıl rüya”dır. “Hulm” kelimesi, herhangi bir hakikat bildirmeyen, gerçekte hiçbir mana ifade etmeyen, boĢ vehim ve hayaldan ibarettir. Nefisten veya Ģeytandan kaynaklanır. Hulmun tabiri olmaz. Çünkü hulmde görülen Ģeylerin hakikatta hiçbir manası yoktur. Tabire elveriĢli sâdık rüyalarda ise görülen sûretlerin bir manası vardır Her ne kadar hem rüya hem de hulm uykuda görülen birtakım görüntülerden ibaretse de kaynağı itibariyle bu görüntülerin birbirinden çok farkı vardır. KonuĢtuğu sözler delilsiz olanlar, güzel Ģeyler konuĢmayanlar, kâhin ve müneccimler gibi uyanıklıkta yalan söyleyenlerin rüyaları da yalandır Rüyalar değiĢik tasniflere tabi tutulmuĢlardır. Mesela müfessir Tantavî‟ye göre, kâzib rüyalar yedi kısımdır. Yine Rüya Tabirleri Ansiklopedisinde, bazı âlimlerin batıl rüyaları yedi kısma ayırdığından bahsedilmiĢtir. Kâzib rüyaları: 1- Kendi nefsimizden kaynaklanan rüyalar, 2- ġeytandan kaynaklanan rüyalar olmak üzere iki ana bölümde incelemek mümkündür. Hz. Peygamber de bir hadisi Ģeriflerinde: “Rüya üçtür: Allah (c.c.) tarafından müjde olan rüya, Ģeytandan olan rüya ve insanın kendi nefsinden kaynaklanan rüyadır” buyurmaktadır 44 Çöğenli- Bayram, Age. I, 45 Ebû Dâvut, salat, 28; Ġ. Mâce, ezan, 1; Dârimî, salat, 3; Ahmet b. Hanbel, 4/ Ayrıca Tecrid-i Sarîhte, bu hadis dipnotta verilmiĢtir. 46 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini, IV, ; Tecrid-i Sarîh, XII, 47 Ġbni Sirin, Müntehab, I, 3. 48 Buhâri, Tabir, 62; Müslim, Rüya, 6; Tirmizî, Rüya, 1, 7, 10; Ġbni Mâce, Rüya **3; Dârimî, Rüya, 6; Ahmed b. Hanbel, 3/ Bünyamin AÇIKALIN / 1- Kendi Nefsimizden Kaynaklanan Rüya Görülen rüyaların çoğunluğu bu kısma girmektedir. Ġnsan olarak bir hayat sahibiyiz. Bizi, hayatta olduğumuzdan, varlığımızdan haberdar eden beynimizdir. Beyin de varlığını beĢ duyu organı ile iç organlarımızdan gelen duyumlarla anlar. Yani esasında iki “ben”liğe sahibiz. Biri beĢ duyu organımızın oluĢturduğu benlik, diğeri de iç organlarımızla ilgili benliktir Kendi nefsimizden kaynaklanan rüya Ģu üç unsurdan oluĢmaktadır: Beyinden, duyu organlarımızdan ve iç organlarımızdan kaynaklanan rüyalar. a- Beyinden (hafıza ve bellekten), kaynaklanan rüya Beynimiz bilindiği gibi, bedenimizi idare eden, geçmiĢteki duyumlarımızın depolandığı hafızamız, his ve hayal dünyamızı oluĢturan ve daha sayamayacağımız birçok iĢleve sahip bir organdır. Beyinle ilgili rüyalar çeĢitlidir. GeçmiĢte yaĢanan hatıraları görürüz. Arzu edip de elde edemediğimiz Ģeyleri görürüz. Hayal dünyamızla ilgili Ģeyler görürüz. Uyanıkken içinden çıkamadığımız problemlerin çözüldüğünü görürüz. Bütün bunlar hep beyinden kaynaklanan rüyalardır. Beynimiz uykuda da faaliyetine devam etmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz rüyalar bunun açık bir delilidir. b- Duyu organlarımızdan kaynaklanan rüyalar: Böyle rüyalar uyuduğumuz ortamla ilgilidir. Çevremizde duyu organlarımızı etkileyebilecek duyumlar alabiliriz. Mesela, uyuduğumuz odanın ıĢık durumu gözümüzü, odada var olan sesler kulağımızı, odaya yayılan bir koku, burnumuzu, odadaki sıcaklık, tenimizi etkileyebilir. Bu duyumların hepsi de hiç Ģüphesiz görülen rüyada kendilerini belli ederler. c- İç organlarımızdan kaynaklanan rüya Ġç organlarımızın içinde bulunduğu ortam da görülen rüyayı etkileyebilir. Eskiden insan vücûdunun “safra (sarı sıvı), sevda (siyah sıvı), kan ve balgam” karıĢımından meydana geldiğine, bunlardan hangisi vücudda ağır basarsa, görülen rüyayı ona göre etkilediğine inanılırdı. Tantavî bu dört sıvının galib gelmesinin rüyalara etkisini anlatmıĢtır, örneğin mercimek, susam, sığır eti, patlıcan gibi “sevda” (siyahlık yapıcı) gıdaların çokça 49 Nûri Bekir, Rüyalar, / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran alınması sonucu rüyada korkutucu, korkunç Ģeyler, hayaletler, karanlık, yanmıĢ kara Ģeyler, herkesten kaçıĢ, ölüler vb. görülür 2- ġeytandan Kaynaklanan Rüya Ruhumuz ilâhî kaynaklardan etkilendiği gibi, Ģeytandan da etkilenebilir. Nitekim daha önce de zikrettiğimiz bir hadis- i Ģerîfte Hz. Peygamber (s.a.s.) Ģöyle buyurmaktadır: “Rüya, Allah (c.c.)‟tan, Hulm ise, ġeytandandır” ġeytan‟dan kaynaklanan rüyanın mahiyeti Ġbni Sîrîn‟in “Müntehabu‟l- Kelâm” adlı eserinde Ģöyle belirtilmiĢtir: “Rüyaların kötü, çirkin olanları ġeytana izafe edilir ki Hz. Peygamber (s.a.s.) böyle bir rüya görene bu çirkin, hoĢlanılmayan rüyayı gizlemesini, uyanınca sol tarafına tükürmesini tavsiye buyurmuĢtur. Böyle yapan kiĢiye o rüyadan hiçbir zarar gelmeyeceğini vaad etmiĢtir. Böyle rüyalar, batıl bir korkutma, üzmedir veya günahlardan kaçınmaya davet etme manası taĢımayan fitne, aldatma, hile ve kıskançlığa sevkeden boĢ ve anlamsız rüyalardır. Gafletten uyarma ve tehlikeye götüren amellerden sakındırma, Ģeytandan beklenebilecek birĢey değildir. ġeytana kötülükle emretmek yakıĢır. Batıl rüyaların ġeytana nispet edilmesi onun kötülüğe çağırmakla meĢgul olmasındandır ġeytandan kaynaklanan rüyalar yukarıda da anlatıldığı gibi gören kimseye herhangi bir hayır getirmez. Aksine görenin kalbine yersiz korkular, gerçekle ilgisi olmayan mesajlar verebilir. Ġnsanlar bu çeĢit bir rüya gördüklerinde bazan uzun müddet etkisi altında kalırlar. Bunun sebebi, etkisinde kaldığı rüyanın ileride baĢına gelecek kötü bir olayın habercisi olma ihtimalinden dolayıdır. Hz. Peygamber böyle rüyaların Ģerrinden müminleri himaye etme gayesiyle, gördükleri kötü rüyayı anlatmamaları ve uyandıklarında sol taraflarına üç defa tükürmeleri halinde böyle rüyaların kendilerine hiçbir zarar vermeyeceğini müjdelemiĢtir. III- RÜYA TABĠRĠ A- TANIMI Tabir kısaca, görülen rüyanın gerisindeki hakikatı ortaya çıkarmak, onu yorumlamak, açıklamak, gören için verilmek istenen mesajı açığa çıkarmak manalarına gelmektedir. 50 Tantavî, Cevhere, VII, 51 Tantavî, Age. VII, 52 Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm, I, Bünyamin AÇIKALIN / Ġslâm âlimlerine göre tabir; rüyada görülenlerin delalet ettiği manayı ortaya çıkarmak için, hissi müĢtereğe yansıyan görüntülerin levh-i mahfûzdaki karĢılıklarına geçmektir. Burada maksat “Sâdık rüyanın” tabiridir. Sâdık rüyanın dıĢındaki rüyaların kâzib yani yalan ve aldatıcı olduğunu, sahibine dünyevi ve uhrevî bir menfeat sağlamadığını çünkü Ġlâhi kaynaklı olmadıklarını daha önce belirtmiĢtik. Rüyayı tanımlarken belirttiğimiz gibi, uykuda ruhumuz levh-i mahfûzdaki bu âlemle ilgili görüntülere ulaĢır. Orada gördüklerini hayaline aktarır. Hayalinde bu görüntüler uygun birer kalıba dönüĢerek hissi müĢtereğe gelir ve böylece rüya görmüĢ oluruz. Hissi müĢtereğe gelen görüntülerle levh-i mahfûzdaki görüntüler birbirine uygunsa tabire ihtiyaç kalmaz. Aksi takdirde tabire ihtiyaç duyulur Sâdık rüyada hayalin ötesinde bir hakikat görülmüĢtür. Rüyanın asıl iliĢkisi de o hakikat iledir. Görülen hayal o hakikatın, insanın iç dünyasında bir Ģekile girmesidir. Bundan dolayı rüyanın bir anlamı, tabiri vardır. Tabir yaparken, rüyadaki görüntülerden bir ipucu bulmak, daha sonra, bu görüntülerdeki boĢ ve asılsız unsurları yani nefisten kaynaklanan unsurları Ġlâhî unsurlardan ayıklamak gerekir. Ancak bu Ģekilde rüyanın esas manası ortaya çıkar Yukarıda ifade etmeye çalıĢtığımız bu mana için Türkçemizde “tabir” kelimesi yaygın olarak kullanılmaktadır. Tabir, kelime itibariyle “geçirmek” demektir. Hâlbuki tabirde yapılan iĢ; rüyada görülen sûretlerden, bu sûretlerin levh-i mahfûzdaki esas manalarına geçmektir. Bunun için “geçmek” manasındaki “ubûr‟” ve “ibâre” masdarlarının kullanılması Arapça‟da daha fasihtir. Nitekim Yusuf suresi âyet-i kerîmede tef‟îl bâbından “tüabbirûn” değil de sülâsî mücerred bâbdan “ta‟bürûn” buyurulmuĢtur Rüyayı tabir etmek ve ettirmek meĢrudur, fakat bunu erbabına yaptırmalıdır Nitekim Hz. Ya‟kup, Hz. Yusuf‟un rüyasını, Hz. Yusuf, zindandaki gençlerin, Meliğin rüyasını tabir etmiĢtir Peygamber (s.a.s.) de ashâbından rüya görenlerin rüyalarını tabir etmiĢtir. Sâdık rüyaların ilahî olmasından dolayı, Hz. Peygamber (s.a.s.) böyle rüyaları dinlemekten hoĢlanır, hergün sabah namazından sonra ashabına, “rüya göreniniz var mı?” 53 Fahruddin Râzî, Tefsiru‟l-Kebir; XVIII, ; Ġbni Haldun, Mukaddime, trc. Z. Kadiri Ugan, I, , ; Elmalı‟lı, Hak Dini, IV, , 54 Elmalılı, Hak Dini, IV, 55 Elmalılı, Age, IV, ; Süleyman AteĢ, Yüce Kur‟ân‟ın ÇağdaĢ Tefsiri, Ġstanbul, , IV, 56 Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, Hulasatü‟l-Beyan, Ġstanbul, , VI, 57 Yusuf 12 / 5, 41, / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran diye sorar, gören varsa tabir eder, yoksa kendi rüya görmüĢse onu anlatırlardı Bu asrın baĢında, E. From, Freud, Jung, Bergson, A. Weber gibi bilginler rüyaların yorumlanması ile ilgilenmiĢlerdir. Freud, rüyaların yorumunu yaparken “çağrıĢım” metodunu kullanır. Buna göre rüyada görülenler çağrıĢım yoluyla baĢka baĢka Ģeylerin sembolüdürler. Freud, rüya görene sorular sorarak gördüğü rüyanın kaynağına inebilmektedir. Rüyalarda, görünüĢte bağlantısız, saçma gibi görülen o karmakarıĢık hayaller hep ĢuurdıĢının maskeli görünüĢünden ibarettir. Freud‟a göre bütün mesele bunları tefsir etmektir Rüyada görülenler her ne kadar o andaki uğraĢlarımıza acaip gelirse gelsin, bu ana herhangi bir yönden bağlıdır Burada karĢımıza “sembol” meselesi çıkmaktadır. Sembol rüyadaki görüntülerdir. Freud‟un semboller listesi eski rüya tabirleri kitaplarına benzemektedir. Ancak eski rüya tabirleri kitapları her konuya uzandıkları halde, Freud hemen hemen sadece cinsiyet üzerinde durmaktadır Freud‟a göre rüyanın temelinde bir zihin çalıĢması, mahrumiyete uğramıĢ arzuların bir gerçekleĢmesi vardır. Cemiyetin baskıları birçok hayâtî arzularımızı önlemekte, vicdanlarımızda yer etmekte, ruh hayatımızın sansürü olmaktadır. Uyanıkken boĢalmalarına izin verilmeyen heyecan ve temâyüller sansürün gevĢediği anlar olan rüyalarda kendilerini salıverirler. Yanlız sansür tamamen kalkmadığı için bu arzu ve heyecanlar Ģekil değiĢtirirler. Rüyalardaki imajların sembollü olmasının sebebi de budur. Freud‟a göre bütün bu arzu, heyecan ve temâyüller cinsîdir Rüyadaki semboller, ferdin kendi geliĢtirdiği, “ferde ve olaya has” semboller olabileceği gibi, sabit, evrensel semboller de olabilir. Yani, gayri Ģuurun muhtevâsı Freud‟un gösterdiği tarzda sadece ferdî hayatta itilmiĢ heyecan ve arzulardan ibaret kalmıyor, beĢeriyyetin bütün geçmiĢinde itilmiĢ, unutulmuĢ fikirlerle, hükümleri, telâkkîleri, direktifleri, temâyülleri ve ilâh sembollü hayalleri de ihtiva ediyor olacaktır. Rüyalarda bunların hepsinin görünmemesi uyanıklıktaki Ģuurumuzun bütün geçmiĢlerle ilgilenmemesindendir. Ruh hastalarında son derece garip, hiç inanılmayacak, anlaĢılmayacak gibi görünen hezeyanlar bu mahiyetteki bir gayri Ģuurdan geliyor olacaklardır 58 Müslim, Rüya, 23; Ebû Dâvud, Ramazan, 2; Tirmizi, Rüya, 10; Ġ Mâce, Ġkâmet, 32; Dârimî, Fedâilu‟l-Kur‟ân, 4; Ahmed b. Hanbel, 5, 88, , , 6, , , 59 Kemal Ayas, Ġlimde Dinde Rüya, Ġstanbul, , 60 Henri Bergson, Zihin Kudreti, trc. Mirac Katırcıoğlu, Ġstanbul, , 61 Özbaydar, Rüyaların Fonksiyonu, 62 Mustafa ġekip Tunç, Psikoloji‟ye GiriĢ, s. 63 Tunç, Age, s. Bünyamin AÇIKALIN / Halis Özgü, rüyada sembolu anlatırken, görülen rüyaların tamamen veya kısmen Ģuuraltındaki arzuların etkisiyle oluĢtuğunu ve rüyada bu arzuların değiĢik görüntülere büründüğünü anlatmaktadır. ĠĢte bu görüntüler, arzuların rüyadaki sembolüdür. Ona göre, rüyalar bir organizasyon iĢidir. Rüyanın psikolojik yönü de burada aranmalıdır. Bu organizasyonun merkezi beyindir. ġuuraltının da rüyalarda önemli bir yeri vardır. Çocukların rüyalarında sembol, karıĢık bir mahiyette değildir. Hemen hemen hepsi dileklerinin gerçekleĢmesini ifade eder. Freud rüyalarda makyaj ve süzme olduğunu belirtmektedir ki buna “sansür” adını vermektedir. Sansürün gayesi “zihinsel sentezi” değil de “duygusal sentezi” devam ettirmektir. Çünkü duygusal sentez Ģuuraltına yerleĢir, rüyada kendini daha iyi korur. Halis Özgü yukarıdaki bilgileri verdikten sonra bir misal vermektedir: “Bir genç kız rüyasında halasının yolculuğa çıktığını, kendisine de bir hediye bıraktığını görür. Bu rüyanın yorumu Ģudur: Kız halasının mirasçısıdır. Onun ölmesini istemektedir. Aynı zamanda halasını sevmektedir”. Genç kız, halasını gerçekten sevebilir. Ancak, bu sevgi onun, halasının servetini ele geçirme arzusuna mani olamaz. Seyahat rüyası bu bağlılık ile serveti ele geçirmek arzusunu uzlaĢtırmaktadır. Rüyanın böyle umumî ve anlaĢılması çok kolay sembolizmadan faydalanması nâdirdir. Çoğu zaman kiĢisel sembolizma kendisini gösterir. Rüya tabir edilirken sembolizmanın çözülmesi ve rüyada mevcut bütün unsurların rüya gören kimse için taĢıdığı mananın bulunması gerekmektedir B- RÜYA TABĠRĠ ĠÇĠN GEREKLĠ HUSUSLAR Ġnsanlar için gördükleri rüya ne kadar önemliyse tabirini öğrenmek te o derecede önemlidir. Hatta “marifet rüyayı görmekte değil onu tabir etmektedir”65 diye meĢhur bir deyiĢ vardır. Gerçekten de rüyayı tabir etme önemlidir. Bilindiği gibi rüyalar bazan çok önemli mesajlar içerir, gelecekten haber verirler. Bu mesaj ve haberleri anlamak için çoğu zaman tabircilere müracaat ederiz. Daha önce de belirtildiği gibi, rüyaların manası gayet açık olabileceği gibi kapalı da olabilir. Kapalı olan bu mesaj ve haberleri anlamak için tabir ilminin bilinmesi gerekir. Tabirin nasıl yapılacağına dâir âlimler birtakım ölçüler koymuĢlardır. Buna rağmen çoğu zaman bu ölçüler, rüyanın anlaĢılması için yeterli 64 Özgü, Rüya Nedir?, 65 AteĢ, Age. IV, / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran olmayabilir. Çünkü “Rüya Tabiri Ġlmi”; “kesbî” -çalıĢmakla elde edilebilecek-bir ilim değil “vehbî” -Allah (c.c.) tarafından ihsan edilen- bir ilimdir ki bunun en aĢağı derecesi ferâset (ileri görüĢlülük) ve ilham, zirvesi ise “vahy”dir Zaten Peygamberlerin dıĢındakilerin tabirleri ilm-i yakîn (kesin bir bilgi) ifade etmez. Ancak görüĢün ve görenin hususiyetine göre, zayıf bir duygudan, kesin bir bilgiye kadar çeĢitli derecelerde bizde bir intiba bırakır ve rüyanın asıl tabiri meydana gelen olaylar ile açıklık kazanır. Bazı rüyalar aynen görüldüğü gibi çıkar. Bazılarının tabiri de rüya ile beraber görülür. Bazı rüyalar da gören kimsenin vicdanında tabir olunamamakla beraber, onun sâdık bir rüya olduğuna dair mücmel ve fakat kesin bir kanaat hâsıl olur Biz, tabir yapmak için bilinmesi gereken hususları, farklı gruplar halinde, tabirnamelerden istifade ederek aĢağıda vermeye çalıĢacağız. 1- Tabircide Bulunması Gereken Vasıflar a- İlmi Vasıflar aa- Tabirci, Kitâbullah‟ın mesellerini, manalarını, açık olan âyetlerini bilmelidir. Kur‟an-ı Kerim‟de bulunan meseller rüya tabirine ıĢık tutabilir. Mesela, yumurta, kadınla tabir edilir. Âyette “Onlar gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır” buyurulmaktadır TaĢ, kalp katılığıyla tabir edilir. Âyette “Ne var ki bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut dana da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gâfil değildir” buyurulmaktadır Et, gıybetle tabir edilir. Ayette, “Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz” buyurulmaktadır Anahtar hazineyle tabir edilir. Âyette, “Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez” buyurulmaktadır Gemi, kurtuluĢla tabir edilir. Âyette “Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık” buyurulmaktadır Girmesi adet olmayan bir yere kralın girmesi o yere musibet, rezillik gelmesiyle tabir olunur. Âyette “Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı 66 Ġbni Haldun, Mukaddime, II, ; Elmalılı, Age. IV, ; AteĢ, Age. IV, 67 Elmalılı, Age. IV, 68 Sâffât, 37/ 69 Bakara, 2/ 70 Hucurât, 49/ 71 Kasas, 28/ 72 Ankebût, 29/ Bünyamin AÇIKALIN / perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar. (Herhalde) onlar da (Süleyman (a.s.)’ın ordusunu kastederek) böyle yapacaklardır, dedi” buyurulmaktadır Elbise kadınla tabir olunur. Âyette “Onlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz”74 buyurulmaktadır Ġp, dinle tabir edilir. Âyette “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı yapışın; parçalanmayın”76 buyurulmaktadır Yukarıdaki örneklerden de anlaĢılacağı gibi tabir yapan kimsenin rüyada görülenler için Kur‟an‟a bakması orada geçen bu örnekleri değerlendirmesi gerekir. Bunun için de Kur‟an‟ı çok iyi bir Ģekilde bilmesi gerekir. ab- Hz. Peygamberin hadislerini, bilmesi gerekir. Mesela Hz. Muhammed (s.a.s.) “ġu beĢ (hayvan) zararlıdır (fevâsık): Karga, çaylak, akrep, fare, kuduz köpek”78 buyurmuĢlardır. Bu gibi hadis-i Ģerîfler tabirciye rüya tabir ederken yardımcı olur. Karga, fâsık adamla tabir edilir. Hz. Peygamber kargayı fâsık olarak isimlendirmiĢtir Fare, fasık kadınla tabir edilir. Hz. Peygamber, farenin zararlı bir hayvan olduğunu belirtmiĢ, onu “fâsika” olarak nitelendirmiĢtir ac- Rüya gören hangi dili konuĢuyorsa o dilin hususiyetlerini, bilmelidir. ad- Rüyayı görenin ismi de tabiri etkileyebilir. Mesela, ismi Selim olanın rüyası, selametle, ismi, RâĢid olanın rüyası rüĢdle tabir edilebilir ae- Lafızların kök manalarını bilmelidir. Mesela, “küfr”ün manası örtmek, “mağfiret”in manası gizlemek, “zulm”ün manası, bir Ģeyi lâyık olduğu yerin dıĢına koymak, “fısk”ın manası, (Allah‟a itâatten) çıkıĢtır af- Meselleri bilmelidir. Mesela, “eli uzun” meseli, Araplar tarafından cömertler, iyilik yapmayı sevenler için kullanılır ag- Ġnsanlar arasındaki çokça kullanılan atasözlerini bilmelidir. ag- ġiiri bilmesi gerekir. Çünkü Ģiirlerde birçok meseller kullanılır. Dolayısıyla Ģiirleri bilmek mesellerin manalarını anlamaya yardımcı olur. Mesela, Sen bir gülsün. Gülün ömrü bir aydır, birkaç ay değil 73 Neml, 27/ 74 Bakara, 2/ 75 Yukarıdaki tabirler için bkz. Ġbni Sîrîn, Tabiru‟r-Rü‟yâ, 3. 76 Âli Ġmrân, 3/ 77 Bkz. Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm, 7. 78 Buhari, Sayd, 7, Bed‟i‟l-Halk, 1; Müslim, Hacc, ; Tirmizi, Hacc, 23; Nesâî,, Menasik, ; seafoodplus.info b. Hanbel , 7/ **,7,, 79 Ġbni Mâce, sayd, 19; Ahmed b. Hanbel, 6/ , 80 Ġbni Mâce, sayd, 19; Ahmed b. Hanbel, 6/ 81 Ġbni Sîrîn, Tabiru‟r-Rü‟yâ, 3. 82 Ġbni Sîrîn, Age. 8. 83 Ġbni Sîrîn, Age. 3. / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Benim istediğim Mersin ağacıdır. Mersin ağacı ise zamana karĢı çok sabırlıdır, dayanıklıdır. Yukarıdaki Ģiirde gülün ömrünün az, Mersin ağacının ömrünün ise uzun olduğu belirtilmiĢtir. b- Şahsî Vasıflar ba- Âlim, bb- Zeki, bc- Müttakî, bd- Her türlü çirkinlikten temizlenmiĢ olmalıdır, be-Yemesini içmesini düzeltmeli, davranıĢlarında ihlaslı olmalıdır. Böyle olunca tabir hususunda insanlar arasında iyi bir intiba bırakmıĢ olur. bf- Ġnsanların ayıplarını gizlemelidir. 2- Rüyanın Mahiyeti ile Ġlgili Hususlar a- Görülen rüyanın mevsimi, vakti ve saati önemlidir. Sâdık rüyalar için en elveriĢli zaman, meyvelerin olgunlaĢtığı84, arıklardan suların bol bol aktığı, ağaçlardan yaprakların döküldüğü, özellikle meyvelerin çıkmaya baĢladığı zaman ki bu vakitlerde kopan bir dalın yerine iki dal, kopan bir yaprağın yerine beĢ yaprak çıkar Günün ilk saatlerinde (seher vakti) görülen rüyalarla, öğle uykusundaki (kaylûle) rüyalar da sâdık rüyaların en çok görüldüğü saatlerdir. Rüyada görülenlerin, mevsimle de bağlantısı vardır. Mesela, ağaç, meyve, deniz, ateĢ, elbiseler, evler, yılanlar ve akreplerin mevsimlere göre konumu önemlidir (mesela ağaçlar kıĢın yapraksız, yazın yapraklı olurlar, yılanlar kıĢın toprağın altında, yazın toprağın üstünde yaĢarlar). Aynı durum, gece ile gündüz için de geçerlidir. GüneĢ, ay, yıldızlar, lamba, ateĢ, karanlık, kirpi, yarasa vb. varlıkların konumları gece farklı, gündüz farklıdır Ġbni Ğannâm aylara ve günlere göre rüyaları tahlil etmiĢ, tabirleri hakkında genel bir bilgi vermiĢtir. Biz burada günlerden Cuma, aylardan da Ramazan hakkında Ġbni Ğannâm‟ın tabirini örnek olarak vermek istiyoruz: “Ramazan ayında görülen rüya hayra alamet ise doğrudur. ġerre delalet ediyorsa doğru değildir. Çünkü bu ayda kötülük ve Ģer kapıları kapanır. 84 Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm, 85 Ġbni Ğannâm, Ebû Tâhir, Tabîru‟r-Rü‟yâ, Yazma nüsha, Hacı Selim Ağa Kütüphanesi. Hacı Selim Ağa / , s. 18A (yazma) 86 Ġbni Sîrîn, Age. 8. Bünyamin AÇIKALIN / Cuma günü ise mübarek bir gündür. Ġyilik, doğruluk, bir araya gelme ve toplanma içerir. Cuma, müslümanların bayramıdır b- Rüyaların aslı üçtür: Cins, sınıf, tab‟ı. Cinsten maksat varlıklar içinde hangi gruba girdiğidir. Mesela, ağaç, yırtıcı hayvan, kuĢ vs Bunlar ekseriyetle erkekler için geçerlidir. Rüyada görülenin cinsi belirlendikten sonra hangi sınıfa ait olduğuna bakılır. Bundan sonra da tabiata bakılır. Mesela hurma ağacı hayırlı, asil soylu insanla tabir edilir. Ceviz ağacı ise sert bir ağaç cinsi olması dolayısıyla sert mizaçlı, münakaĢacı, insanla tabir edilir 3- Rüyayı Görenle Ġlgili Hususlar Rüyayı görenin mesleği, insanlar arasındaki mevkii, karizması, kademesi önemlidir. Mesela, birçok kiĢi rüyasında nar görebilir. Görülen Ģey aynıdır, ama tabirleri farklıdır. Nar; sultan için fethedeceği yeni bir beldedir. Narın kabuğu beldenin kalesi duvarları, taneleri ise oranın halkı ile tabir edilir. Tüccar için; ev, dükkân, otel, gemi, kese, seafoodplus.info Âlim için nar; kitaplarıdır. Kabuğu, sayfaları, taneleri ise içindeki yazılar ile ile tabir edilir. Bekâr için; zengin ve güzel bir eĢ veya cariyeyle tabir olunur. Hamile için nar; dölyatağında, rahminde veya henüz kanında bulunan, ilerde iffetli olacak bir kız çocuğuyla tabir edilir 4- Tabircinin Dikkat Etmesi Gereken Hususlar a- Öncelikle tabirci rüyayı dinleyince veya kötü içerikli olması nedeniyle rüyanın tevilini yapmayınca, veya rüyayı yeteri kadar anlamadığında, Ģu Ģekilde dua etmesi gerekir: “hayır sana Ģer düĢmanına, hayır sana gelsin Ģerden de korunasın” Tabirci rüyanın sadece göreni ilgilendirdiğini zannederse böyle dua eder. Rüyanın bütün âlemi ilgilendirdiğini zannederse “hayır bize Ģer düĢmanlarımıza, hayır bize gelsin Ģerden de korunalım” diye dua eder b- Tabir yapmak için en uygun zaman, sabahın en erken saatleridir. Çünkü bu saatlerde tabircinin zihni berrak olur rüyayı gören de rüyasını daha iyi hatırlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) “Allah‟ım ümmetimin erkencilerine bereket ver” diye dua buyurmuĢlardır 87 Ġbni Ğannâm, Age. 9AA. 88 Ġbni Sîrîn, Tabiru‟r-Rü‟yâ, 4. 89 Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm, 9. 90 Ġbni Sîrîn, Age. 6. 91 Tirmizî, Büyu‟, 6; Ġbni Mâce, Ticârât, 14; Ahmed b. Hanbel, 1/**, , , 3/ , , , 4/, , / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran ġu üç “ıztırar” (mecburiyet, hacet) vaktinde rüya tabir etmemelidir: “Sabah güneĢ doğduğunda, akĢam güneĢ batımında ve öğleyin zeval vaktinde” Tabir bir çeĢit kıyastır, zanndır. Uyanıklıkta doğru olarak zuhur ederse veya doğruluğuna dâir bir alamet bulunursa ancak o zaman tabire itibar edilir c- Tabirci, zâcirden (hakka, doğruya engel olan) veya müneccimlerin hesaplamalarından yardım istememelidir. Bunların tabirle ilgili sözlerini dinleyip doğrudan sapmamalıdır d- Tabirci müjdeye, uyarıya, ikaza, Dünya veya ahiret için bir menfeata delalet etmeyen rüyalarla ilgilenmemelidir. Çünkü böyle rüyalar, karıĢık, anlamsız, boĢ ve Ģeytandandır e- Rüyaların tümü için geçerli olan iki vecih vardır. Biri hayra diğeri de Ģerre delalet eder. Ġyi olanlar için en iyi yönü, bozguncular için en çirkin yönüyle tabir edilir. Bazan rüyalarda görülenlerin çok farklı vecihlere ihtimali olur. Yani, birbirine zıt, birbiriyle çeliĢen, vecihler bulunabilir. Bu gibi rüyalarda bir vecih üzerinde ısrar etmemelidir. Ancak tabirci, rüyanın görüldüğü zaman ve mekân ile ilgili baĢka deliller görürse bir vecih üzere tabir edebilir f- Rüya, geçmiĢte yaĢanan bir olayla ilgili olabilir. Mesela, geçmiĢte eda edilmeyen bir Ģükrü veya geciktirilen bir tevbeyi hatırlatmak, için böyle rüyalar gösterilir. Rüya Ģimdiki zamanla veya gelecekle ilgili olabilir. KiĢinin baĢına gelecek iyi veya kötü bir durumu haber verir; ölüm, yağmur, zenginlik, fakirlik, Ģeref, rezillik, sıkıntı veya rahatlık gibi g- Bazan rüya, onu görene değil de, ikizine, üvey kardeĢine, adaĢına, soyundan birisine, arkadaĢına, komĢusuna veya herhangi bir konuda kendisine benzeyen birisine çıkabilir Ümmü Fadl Hz. Peygambere geldi ve “Yâ Rasûlallah! Rüyamda korkunç bir Ģey gördüm” dedi. Hz. Peygamber de (s.a.s.): “Gördüğün hayırdır” dedi. Ümmü Fadl: “Yâ Rasûlallah! Senin cesedinden bir parçanın koptuğunu ve odama konduğunu gördüm”. Hz. Peygamber (s.a.s.) gülerek Ģöyle dedi: “Fâtıma bir oğlan doğurur. Sen de onu odana alırsın”. Hz. Fatıma, oğlu Hasan (r.a.) ile geldi, Ümmü Fadl onu kucağına aldı 92 Ġbni Nablûsî, Ta‟tîru‟l-Enâm, I, 6. 93 Ġbni Sîrîn, Age. 6. 94 Ġbni Sîrîn, Age. 6. 95 Ġbni Sîrîn, Age. 7. 96 Ġbni Sîrîn, Age. 9. 97 Ġbni Sîrîn, Age. 9. 98 Ġbni Sîrîn, Age. 99 Ġbn Mâce, Rüya, Bünyamin AÇIKALIN / h- Tabir mana ile de olabilir. Hatta birçok rüyaların tabiri böyledir. Mesela ütrücce (ağaç kavunu) eğer mal veya evladla tabir edilmez ise münafıklıkla tabir edilir. Çünkü bu meyvenin içi dıĢına uymamaktadır (kokusu güzel olmasına rağmen tadı acıdır) i- Tabir bazan görülenin zıddı veya tersiyle yapılır. Mesela, ağıt, sevinçle; gülme, hüzünle; sel, düĢmanla; düĢman, selle tabir edilir k- Rüyada görülenlerdeki fazla veya eksik ayrıntılar da tabiri etkiler. Mesela, kiĢi rüyada kolunun kesildiğini, fakat kesilen kolun vücûdundan ayrılmadığını ve eline aldığını görürse, o kiĢi için kardeĢ veya evlatla tabir edilir. Kesilen kol vücûddan ayrılmıĢ yere düĢmüĢse, kardeĢi veya evladı için musibetle tabir edilir l- Tabirde derinleĢmek isteyenler için bilinmesi gereken üç husus vardır. Bunlar: - Rüyada esas ögeleri (asılları), bu ögelerin özünü, çeĢitlerini, farklılıklarını, hayır ve Ģerden hangisine ne derecede delalet ettiğini bilmelidir. - Rüyadaki esas temaları birbirleriyle uyuĢturmalıdır. Ayıklanması gereken Ģeyleri ayıklamalıdır. - Mesele üzerinde iyice ve dikkatli bir Ģekilde durmalı rüyanın mahiyetini tam olarak kavramalıdır. Yukarıda sayılan noktalar önemlidir. Tabirciye en ağır gelenler de bunlardır. Çünkü rüyadaki esas ögeler (rüyanın temel taĢları) bunların nelere delalet ettiği, aralarındaki bağlantıları tespit etmek kolay değildir. Mesela Yusuf sûresi âyette geçen Fir‟avn‟ın rüyası tabirciler için kavranılması güç bir rüyadır. Rüyadaki “yedi semiz inek ile yedi cılız inek” ögesiyle “yedi yeĢil baĢakla diğer kuru baĢak” ögesi rüyanın üzerinde durulması gereken esas ögeleridir. Bu ögelerin birbiriyle ilgisi vardır. Birbirlerini desteklemektedirler. Yedi semiz inek bolluk yıllarıdır. Yedi cılız inek ise bu yılları takip edecek kıtlık yıllarıdır. Yedi yeĢil baĢakla, diğer kuru baĢaklar ve ineklerle anlatılmak istenen manayı desteklemektedir. Adeta birbirlerine Ģâhid olarak gelmiĢlerdir C- RÜYA KARġISINDA ĠNSANLARIN TUTUMU VE BU KONUDA ORTA YOL Rüyaların hayatımıza menfî-müspet hiçbir etkide bulunmadığını söylemek ifrat, hayatımızı rüyalarla belirlemek de tefrittir. Burada orta bir yol tutulmalıdır. Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm Ġbni Sîrîn, Age. Ġbni Sîrîn, Age. 15 Ġbni Sîrîn, Age, / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Rüyanın hiçbir iĢe yaramadığına inanmak yanlıĢtır. Çünkü gördüğü rüyanın aynen ortaya çıktığına Ģahid olan çok insan vardır. Tecrübeler göstermektedir ki rüyalar bir nevi gelecekten haber verme vasıtalarıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.): “MübeĢĢirât (insanlara gaybdan haber verme) tükenmiĢtir. Ancak “salih rüyalar” kalmıĢtır ki onu salih insan görür veya ona gösterilir” buyurmuĢtur. Sâdık rüyalar, bilindiği gibi ya bir müjdeyi haber verirler ya da bir uyarı niteliği taĢırlar. Dolayısıyla rüyaları önemsememek, sâdık rüyalarda gösterilen müjde ya da uyarı niteliğindeki haberleri dikkate almamayı gerektirir ki bundan insanın zararlı çıkacağı açıktır. Rüyalara gereğinden fazla önem vermek de hatalıdır. Ġnsanı yaĢanılan hayatın gerçeklerinden uzaklaĢtırır. Rüyalara dayanarak devlet ve cemiyet hayatına nizam vermek, insanlar arasındaki münasebetleri ona göre ayarlamak yanlıĢtır. Rüyalarda görülenlerle amel etmek rüyaya ve görene göre değiĢir. Fakat her hâlükârda dinî olarak bir sorumluluk gerektirmez. Mesela rüyasında düĢtüğünü gördüğü uçağa binip de ölen kimse intihar etmiĢ sayılmaz. ġunu hatırda tutmak gerekir ki, sâdık rüyalar da, onları doğru bir Ģekilde tabir edecek insanlar da nadirdir Ġslâm âlimleri uyumadan önce abdest almayı, mümkün olursa namaz kılmayı, Hz. Muhammed‟in uyguladığı ve uygulanmasını istediği Ģekilde yatmayı, tavsiye etmiĢlerdir. Ġyi bir rüya görülünce baĢkasına anlatılabilir. Kötü rüya görünce, diğer tarafa dönmeli sol tarafa üç defa tükürmeli, o rüyanın Ģerrinden Allah(c.c.)‟a sığınmalı, kimseye anlatmamalıdır. Zira Hz. Peygamberin belirttiği gibi rüya yorumlanana kadar kuĢun ayağındaki taĢ gibidir, yorumlanınca düĢer Böyle yapılırsa, o rüya Allah(c.c.)‟ın izniyle zarar vermez Rüyayı tabir ettirmek için âlim ve dost (yani insanların iyiliğini isteyen) kimseler araĢtırılmalıdır Sonuç Rüya, baĢlangıcından beri insanoğlunun ilgisini çekmiĢ ve yaĢadığı müddetçe de çekecek, ruh ile ilgili bir konudur. Ruh ile ilgili bir konu olması yönüyle yapılan incelemeler, pozitif ilimlerde olduğu gibi somut birtakım Buhârî, Tabir, 5; Müslim, salât, , ; Ebû Dâvud, Salât, ; Tirmizi, Rüya, 2; Neseî, Tabir, 9, 62; Ġbni Mâce, Rüya, **1; Muvatta, Rüya, 3; Dârimî, Salât, 77, Rüya, 3; Ahmad b. Hanbel, 1/, 3/, 5/, 6/, Süleyman Uludağ, KuĢeyrî Risalesi Tercümesi, dipnotta, , Ahmed b. Hanbel, 4/**10, 11; Ġbn Mâce, Rüya, **6; Dârimî, Rüya, Buhârî, Ta‟bîr, 46; Müslim, Rüya, 4; Tirmizi, Rüya, 1. Tirmizî, Rüya, 7; Dârimî, Rüya, Bünyamin AÇIKALIN / neticeler ortaya koyamamaktadır. Zaten ruh hakkında insanoğluna az bir bilgi verildiği Kur‟ân-ı Kerîm‟de de ifade edilmiĢtir. Rüyanın tanımı, bilim dalları tarafından farklı Ģekillerde yapılmıĢtır. Rüya ile ilgili bazı özellikler tesbit edilmiĢtir. Meselâ; insanlar görmek istedikleri Ģeyleri rüyalarında görmekten âcizdirler. ġayet bu mümkün olsaydı insanlar merak ettikleri ve uyanık iken ulaĢamadıkları bilgilere rüyada ulaĢabilecekler ve neticede düzen bozulacaktı. Rüyalar çeĢitli Ģekillerde sınıflandırılmaya tâbi tutulmuĢlardır. Biz, Hz. Peygamberin hadisi ıĢığında rüyaları iki kısımda inceledik. Sâdık ve kâzib rüyalar. Sadık, sâlih rüya; kaynağı Ġlâhî olan rüyadır. Mutlak olarak “rüya” lafzından maksat “sadık rüya”dır. Hz. Peygamber, “vahiy kesildi ancak mübeĢĢirât kaldı. O da sadık rüyadır” buyurmuĢlardır. Bu hadisten sadık rüyanın, Ģer‟î bir nass olması ve hüküm koyması bakımından vahiy kadar kesin olmasa da görenin ve rüyanın mahiyetine göre Allah (c.c.)‟tan bir nevi ilham olduğu neticesini çıkarabiliriz. Meselâ, Hz. Ġbrahim oğlunu kurban ettiğini rüyada görmüĢtür. Yine ezan, sahabenin gördüğü sadık rüya neticesi namaza davet etme vasıtası olmuĢtur. Buna dayanarak, “naslarla sabit ve tecrübelerle te‟yîd edildiğine göre prensip olarak rüya haktır” Ģeklindeki bir sonuca varabiliriz. Kâzib rüya, boĢ, aldatıcı, insanlar için bir mesaj içermeyen, kaynağı ilâhî olmayan, nefis ve Ģeytandan kaynaklanan, tabiri olmayan rüyalardır. Görülen rüya kadar o rüyanın tabiri de önemlidir. Ġslâm âlimleri, rüya tabiri yapabilmek için bazı hususların bulunduğunu ifade etmiĢlerdir. Bunlar: tabircide bulunması gereken hususlar, rüyanın mahiyeti ile ilgili hususlar, rüyayı görenle ilgili hususlar, tabircinin dikkat etmesi gereken hususlardır. Her ne kadar sayılan bu hususlar rüya tabirine ıĢık tutsa da bazı rüyaların anlaĢılması için yeterli olmayabilir. Çünkü Elmalılı Hamdi Yazır‟ın da belirttiği gibi “rüya tabiri ilmi” kesbî değil “vehbî” bir ilimdir. Rüyalar karĢısında makul bir tavır takınmalıdır. Onların hayatımıza hiçbir etkilerinin bulunmadığına inanmak veya hayatı rüyalara göre ayarlamak bu husustaki iki aĢırı tavırdır. Çünkü özellikle sâdık rüyalar müjde veya uyarı niteleğinde olduklarından dikkate alınmalıdır. Fakat rüyalara aĢırı önem vererek hayatın gerçeklerinden uzaklaĢılmamalıdır. Kaynakça A. Alvarez, Gece, Gece Hayatı, Gecenin Dili, Uyku ve Rüyalar, Ġngilizce'den çeviren: Ġsmail Türkmen, Ayrıntı Yayınları, Ġstanbul Abdulhakim Affîfî, El- Ahlâm ve‟l-Kevâbîs, Kahire, (birinci baskı). Ahmed Âsım Efendi, el-Okyânûsu‟l-Besît fî Tercemeti‟l-Kâmus‟ul-Muhît (trc. ve Ģerhi) Ġstanbul, / Sosyal Bilimler Dergisi • Cilt 4- Sayı 7 • Haziran Ahmed Naim, Tecrid-i Sarîh, yedinci baskı, Ankara, Ali Durusoy, Ġbn Sinâ Felsefesinde Ġnsan ve Âlemdeki Yeri, Ġstanbul, Fahruddin Râzî, Tefsiru‟l-Kebir, ikinci baskı, Tahran, trs. Geoffrey A. Dudley, Rüyalar, Yorumları, Uyarıları, Halüsinasyonları, trc. Meltem Can, Ġstanbul, Hakkı ġinasi Çoruh, Rüya Dünyamız, Ġstanbul, Halis Özgü, Rüya Nedir? Ankara Henri Bergson, Zihin Kudreti, trc. Mirac Katırcıoğlu, Ġstanbul, Ġbni Ğannâm, Ebû Tâhir, Tabîru‟r-Rü‟yâ, Yazma nüsha, Hacı Selim Ağa Kütüphanesi. Hacı Selim Ağa / , s. 18A (yazma) Ġbni Haldun, Mukaddime, trc. Zakir K. Ugan, Ġstanbul, Ġbni Nablûsî, Ta‟tîru‟l-Enâm, I, 6. Ġbni Sîrîn, Tabiru‟r-Rü‟yâ, 4. Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm, Ġmâm Gazzâlî, Ġhyâu Ulûmi‟d-Dîn, trc. Ahmet Serdaroğlu, Ġstanbul, Kemal Ayas, Ġlimde Dinde Rüya, Ġstanbul, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, Hulasatü‟l-Beyan, Ġstanbul, Muhammed Ġbni Sîrîn, Müntehabu‟l-Kelâm Fî Tefsiri‟l-Ahlâm, Kahire, h. Mustafa ġekip Tunç, Psikolojiye GiriĢ, Ġstanbul, Türkiye Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi, Ġstanbul TDV Yayınları, XIX, Nuri Bekir, Rüyalar, Ġstanbul Sabri Özbaydar, Rüyanın Fonksiyonu Üzerine Bir Deneme, Ġstanbul, Selami Münir Yurdatap, Ġslam Dininde Rüya ve Rüya Tabirleri, Ġstanbul, , (onikinci baskı). Sevimli Ay Matbaası, Niçin Rüya Görürüz?, Rüyanın Mahiyeti Tabiiyyesi, Ġstanbul, Seyyid Süleyman, Kenzü‟l-Menâm, Ġstanbul, M. Sadi Çöğenli - Ali Bayram, Rüya Tabirleri Ansiklopedisi, Ġstanbul, trs. Sigmund Freud, DüĢlerin Yorumu, Ġstanbul, Süleyman AteĢ, Yüce Kur‟ân‟ın ÇağdaĢ Tefsiri, Ġstanbul, Süleyman Uludağ, KuĢeyrî Risalesi Tercümesi, dipnotta, , Tantavî Cevherî, el-Cevâhir fî Tefsîri'l-Kur'âni'l-Kerîm, Mısır, Umay Günay, ÂĢık tarzı ġiir Geleneği, Ankara,

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir