ayetel kürsi nas felak okunuşu / Ayetel Kürsi, Felak Suresi ve Nas Suresi | Ferdi Korkmaz

Ayetel Kürsi Nas Felak Okunuşu

ayetel kürsi nas felak okunuşu

Son Güncellenme:

Hacet namazı kişinin bir dilek veya duasının kabul olması için kıldığı bir namazdır. Dilek namazı olarak da bilinir. Müslümanlar için bu namaz farz değil nafile namazdır. Kişi isteğine göre kılabilir.

Haberin Devamı

Hacet Namazı Kaç Rekat?

Hâcet namazı dört veya iki rekât olarak kılınabilir. On iki rekât kılınabileceği şeklinde de rivayet vardır.

Hacet Namazı Nasıl Kılınır?

  • Hacet namazı için öncelikle namaz abdesti alınır.
  • Namaz kılmanın gereklilikleri yerine getirildikten sonra namaza niyet edilir.
  • Bu niyet hacet namazında istenilen duanın dileğin niyetidir. Namazı kılmaya gerçekleşmesi istenen dilek doğrultusunda niyet edilmektedir. Bu niyette Müslümanın ihtiyacı olan her şey Allah'tan istenmekte ve beklenmektedir.

1. Rekat Kılınışı

  • "Allahu Ekber" diyerek İftitah Tekbiri alınır ve namaza başlanır.
  • Sübhaneke duası okunur
  • Euzü-besmele çekilir
  • Fatiha sûresi okunur
  • Üç defa Âyete'l-kursî okunur
  • Rüku ve secde yapılır.
  • 2. rekata kalkılır.

2. Rekat

  • Besmele çekilir
  • Fatiha suresi okunur
  • Sırasıyla İhlas, Felak ve Nas sûreleri okunur.
  • Rükû ve secde yapılır.
  • Oturarak Ettehıyyatü duası okunur.
  • Selam vermeden 4. rekata kalkılır.

3. Rekat

  • Besmele çekilir
  • Fatiha suresi okunur
  • Sırasıyla İhlas, Felak ve Nas sûreleri okunur.
  • Rükû ve secde yapılır.
  • Dördüncü rekata kalkılır.

4. Rekat

  • Besmele çekilir
  • Fatiha suresi okunur
  • Sırasıyla İhlas, Felak ve Nas sûreleri okunur.
  • Rükû ve secde yapılır.
  • Oturarak Tahiyyat duası, ardından salli-barik ve Rabbena duaları okunur.
  • Sağa ve sola selam verilerek 4 rekatlık hacet namazı tamamlanmış olur.

Hacet Duası ve Anlamı

Duası: Lâ ilâhe illallâhu'l-halîmu'l-kerîm. Subhânallâhi Rabbi'l-arşi'l-azîm. Elhamdu lillâhi rabbi‘l-âlemîn; Es'eluke mucîbâti rahmetike ve azâime mağfiretik; ve'l-ismete min kulli zenbin ve'l-ganîmete min kulli birrin ve'sselâmete min kulli ism. Lâ teda' lî zenben illâ gaferteh; ve lâ hemmen illâ ferrecteh; velâ hâceten hiye leke rıdan illâ kadaytehâ. Yâ Erhame'r-râhimîn!" (Tirmizî, “Salât”, 140, 348).

Anlamı: “Halim ve kerim (cömert) olan Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Büyük arşın rabbi, bütün eksikliklerden uzaktır. Âlemlerin Rabbine hamd olsun. Allah’ım! Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celb edecek sebepleri senden istiyor, her türlü günahtan beni koruman için yalvarıyorum. Her türlü iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan kurtuluş diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günahımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Senin rızana uygun olan her türlü dileğimi yerine getir! Hangi amelden razı isen onu ver. Ey Rahîm olan, bana çokça rahmet gösteren Rabbim!”

Haberin Devamı

Bunun ardından kişi, dünyevî yahut uhrevî her ne dilerse ister, zira o dilek takdir edilir." (İbn-i Mâce, İkâme, 189; Tirmizî, Vitr, 17) 

Hacet Namazı Ne Zaman Kılınır?

Hacet namazı genellikle Perşembenin Cumaya bağlandığı gece kılınmaktadır. Bunun yanında Kandil gecelerinde de kılınabilir. Ancak hacet namazı kılmayı isteyenler bu zamanları beklemeden istedikleri zaman bu namazı kılabilirler. 

Hacet Namazında Okunan Sureler ve Dualar

Fatiha Suresi

Elhamdulillâhi rabbil'alemin
Errahmânir'rahim
Mâliki yevmiddin
İyyâke na'budu Ve iyyâke neste'în
İhdinessirâtal mustakîm
Sirâtallezine en'amte aleyhim
Ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn

Ayetel Kürsi

Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm,
lâ te’huzühû sinetün ve lâ nevm,
lehû mâ fi’ssemâvâti ve mâ fi’l-ard,
men-ze’l-lezî yeşfe’u ‘indehû illâ bi-iznih,
ya’lemü mâ beyne eydîhim ve mâ halfehüm,
ve lâ yuhîtûne bi-şey’in min‘ılmihî illâ bimâ şâe, vesi’a kürsiyyühü’s-semâvâti ve’l-ard
ve lâ yeûdühû hifzuhumâ ve hüve’laliyyü’l-azîm.

Haberin Devamı

İhlas Suresi

Kul hüvellâhü ehad
Allâhüssamed
Lem yelid ve lem yûled
Ve lem yekün lehû küfüven ehad

Felak Suresi

Kul e'ûzü birabbil felak
Min şerri mâ halak
Ve min şerri ğasikın izâ vekab
Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad
Ve min şerri hâsidin izâ hased

Nas Suresi

Kul e'ûzü birabbinnâs
Melikinnâs
İlâhinnâs
Min şerrilvesvâsilhannâs
Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi
Minelcinneti vennâs

Sübhaneke Duası

Sübhânekellâhümme
ve bi hamdik
ve tebârakesmük
ve teâlâ ceddük
ve lâ ilâhe ğayrük.

Ettehiyyatü Duası

Et-tahıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât.
Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü
ve rahmetullâhi ve berakâtüh,
Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihîn.
Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh
ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühü.

Allâhumme Salli Duası

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.

Allâhumme Barik Duası

Allâhumme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidun mecîd

Ayetel Kürsi, Felak, Nas sureleri görmek ne anlama gel? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları ne, mealleri ve tefsiri nedir?

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları! Bakara suresinin 255. ayeti olan Ayetel Kürsinin birçok fazileti vardır. Özellikle kötülüklerden korunmak için okunan dua olarak bilinen Ayetel Kürsi, farz namalarından sonra okunur. Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir? İşte detaylar haberimizde...

"Allâhü lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûm.

Lâ te'huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fi'ssemâvâti ve mâ fi'l-ard. Men-ze'l-lezî yeşfe'u

'indehû illâ bi-iznih. Ya'lemü mâ beyne eydîhim

ve mâ halfehüm. Ve lâ yuhîtûne bi-şey'in min

'ılmihî illâ bimâ şâe, vesi'a kürsiyyühü's-semâvâti

ve'l-arda ve lâ yeûdühû hifzuhumâ ve hüve'laliyyü'l-azîm."

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?

Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O'na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O'nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür.

İçinde Allah'ın kürsüsü zikredildiği için "Âyetü'l-kürsî" adıyla anılan bu âyet hem muhtevası hem de üstün özellikleri sebebiyle dikkat çekmiş, hakkında hadisler vârit olmuş, çok okunmuş, şifa ve korunmaya vesile kılınmıştır. Kelime-i şehâdet ve İhlâs sûreleri nasıl İslâm inancının özünü ihtiva ediyor ve insanlara Allah Teâlâ'yı tanıtıyorsa Âyetü'l-kürsî de –onlardan daha geniş ve detaylı olarak– bu özelliği taşımaktadır. Bir önceki âyette peygamberlerin getirdiği bunca âyet ve "beyyine"ye (imana götüren işaret ve delil) rağmen insanların ihtilâfa düştükleri, kiminin küfrü kiminin imanı tercih ettiği zikredilmişti. İnsanı imana götüren deliller, aklını kullanarak üzerinde düşüneceği "kendisinde ve yakından uzağa çevresinde (enfüs ve âfâk)", peygamberleri desteklemek üzere Allah'ın onlara lutfettiği mûcizelerde ve vahiy yoluyla yapılan "sağlam delillere dayalı sözlü açıklamalar"da görülmektedir. Bu âyet gerçek mâbudu arayanlar için eşsiz ve başka hiçbir kaynaktan elde edilemez bir açıklamadır, delildir.

Şevkânî'nin Buhârî, Müslim, Nesâî, Ahmed b. Hanbel gibi sahih kaynaklardan derlediği hadislerden birkaçı bile bu âyetin önemi hakkında bir fikir edinmeye yetecektir:

Hz. Peygamber, Übey b. Kâ'b'a "Allah'ın kitabından hangi âyet en büyüğüdür" diye sorup "Âyetü'l-kürsî'dir" cevabını alınca onu tebrik etmiştir (Müslim, "Müsâfirîn", 258).

Yine Übey'in hurmasına şeytana tâbi bir cin musallat olmuş; vermeyi, dağıtmayı seven Übey'i bundan vazgeçirmek üzere hurmayı aşırmaya başlamıştı. Übey mahlûku takip ederek yakaladı. Garip bir şekli vardı. Onunla konuşunca kimliğini ve maksadını anladı. Kendilerinden nasıl kurtulabileceğini sorunca "Bakara sûresindeki kürsü âyeti ile" dedi ve ekledi: "Onu akşamda okuyan sabaha kadar, sabahta okuyan akşama kadar bizden korunmuş olur." Sabah olunca Übey durumu Hz. Peygamber'e aktardı. Resûlullah, "Habis doğru söylemiş" buyurdu.

Buhârî'de de Ebû Hüreyre'den naklen yukarıdakine yakın bir rivayet vardır. Hz. Peygamber'e hadiseyi anlatınca şeytan olduğunu öğrendiği hırsız Ebû Hüreyre'ye şöyle demiştir: "Yatağına yatınca Âyetü'l-kürsî'yi oku, devamlı olarak Allah'tan bir koruyucun olacak ve sabaha kadar sana şeytan yaklaşamayacaktır."

Allah varlığı ezelî, ebedî, zaruri ve kendinden olan, her şeyi yaratan, her şeyin mâliki ve mukadderatının hâkimi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan... yüce mevlânın öz ismidir. Bu öz isim zikredildikten sonra hem O'nun vahdâniyeti (birliği, tekliği) hem de İslâm'ın getirdiği imanın tevhid (Allah'ı birleme, bir bilme) özelliği açıklanmak üzere "O'ndan başka tanrı yoktur" buyurulmuştur.

Müşrikler elleriyle yaptıkları putlara tapmakta idiler. Bunlar cansız eşyadan yapılırdı. Canı bile olmayan varlığın ilâh olamayacağını ifade etmek üzere hemen arkasından "O diridir" buyurulmuştur. Evet Allah diridir, O'nun hayat sıfatı vardır ve tıpkı diğer isimleri ve sıfatları gibi bunun da mahiyetini ancak kendisi bilmektedir.

Gerek Araplar'daki gerekse diğer kavimlerdeki müşriklerin çoğu büyük bir Allah'a inanmakla beraber bunun yanında –her birine bir işlev tanıdıkları– sözde tanrılara inanmışlardır. Bu inanç tevhide aykırıdır. Tevhidi açıklayarak başlayan âyet, Allah Teâlâ'nın "kayyûm" sıfatını zikrederek "küçük, aracı, özel görevli... tanrılar"a gerek bulunmadığını ifade etmektedir. Çünkü kayyûm, "bütün varlıkları görüp gözeten, yöneten, bir an bile onları bilgi ve ilgisi dışında tutmayan" demektir.

"Onu ne uyku basar ne uyur" cümlesi, hay ve kayyûm sıfatlarını pekiştirmekte ve biraz daha anlaşılmasını sağlamaktadır. Uyku basan veya fiilen uyuyan birinin gözetim, yönetim, koruma gibi işleri yerine getirmesi mümkün değildir. Allah Teâlâ'nın kayyûmluğu kâmil ve kesintisiz olduğuna, daha doğrusu kayyûm sıfatı bunu ifade ettiğine göre O'nu ne uyku basar ne de uyur.

Yerde ve gökte ne varsa –başka hiçbir kimseye değil– O'na aittir; yaratanı da gerçek sahibi de O'dur. Âyetin bu mânayı ifade eden parçası "Yalnız O'na aittir" kısmıyla tevhidi öğretirken "başkasına değil" mânasıyla de şirkin çeşitlerini reddetmektedir. Çünkü müşrik toplumlar varlıkları yaratılış, aidiyet ve yetki bakımlarından çeşitli tanrılar arasında paylaştırmışlar; meselâ yıldız, gök, yer... tanrılarından söz etmişlerdir. "Yerde ve gökte" tabiri Arapça'da "bütün varlıklar" mânasında kullanılmakta, adına yer ve gök denilmeyen veya maddî mânada yere ve göğe dahil bulunmayan mekânlar ve buradaki varlıklar da bu ifadenin içine girmektedir.

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?

Allah'a ortak koşan kâfirlerin bir kısmı, bu ortakların O'na denk olduklarına değil, O'nun nezdinde reddedilemez şefaat, geri çevrilemez aracılık hakkına sahip bulunduklarına inanmakta ve putlara bu anlayış içinde tapınmaktadırlar. "Allah katında, O izin vermedikçe hiçbir kimse şefaat edemez" mânasındaki cümle bu inancın asılsızlığını ortaya koymakta; şefaatin de izne bağlı bulunduğunu, O izin vermedikçe ve dilemedikçe kimsenin böyle bir yetki ve imkâna sahip olamayacağını özlü ve etkili bir şekilde zihinlere yerleştirmektedir. Allah katında kendisine şefaat izni verilenlerin durumu ve yetkileri, ödül törenlerinde ödülleri vermek üzere kürsüye çağrılan şeref konuklarınınkine benzemektedir. Ödülün kime verileceğini bilen ve belirleyen onlar değildir. Ancak bu merasimi tertipleyenlere göre onlar, şerefli, saygıya lâyık, büyük kimseler olduklarından kendilerine böyle bir imtiyaz verilmiştir. Allah katında şefaatlerine izin verilecek olanlar da Allah'a yakın ve sevgili kullar olacaktır.

Allah'tan başka bütün şuur ve bilgi sahiplerinin bilgileri sınırlıdır, doğru da yanlış da olmaya açıktır. Bu genel gerçek şefaat meselesine uygulandığında kimin şefaate lâyık olduğunun da ancak Allah tarafından bilineceği anlaşılır. Çünkü dış görünüşü (mâ beyne eydîhim) itibariyle şefaate lâyık görülenlerin, kullar tarafından görülemeyen ve bilinemeyen iç yüzleri (mâ halfehüm) itibariyle böyle olmamaları mümkündür. Allah birdir ve yalnızca O ibadete lâyıktır; çünkü O'ndan başka olmuşu, olacağı, gizliyi, açığı, geçmişi, geleceği, görüleni, gaybı bilen yoktur.

Kürsî (kürsü), "koltuk, sandalye, taht" anlamlarına gelir. Mecazi olarak saltanat, hükümranlık, mülk mânalarında da kullanılmaktadır. Allah Teâlâ'nın üzerine oturulan maddî alet mânasında kürsüsü olamayacağından –bu O'nun bizzat açıkladığı yüce sıfatlarına aykırı düştüğünden– burada kürsüden bir başka mânanın kastedilmiş olması gerekir. Esasen Kur'an'da Allah'a nisbet edilen, "Allah'ın..." denilen her şeyi, O'nun varlığına dahil veya kullandığı bir şey olarak anlamak da doğru değildir. Meselâ "Allah'ın evi, Allah'ın ruhu, Allah'ın emri, Allah'ın kölesi" tamlamalarında Allah'a ait olan şeyler böyledir. Bunlar ne O'nun varlığının bir parçasıdır ne de kullandığı araçlardır; önem ve şereflerinden dolayı O'nun" diye tanımlanmışlardır. İbn Abbas'a göre kürsüden maksat ilimdir. O'nun ilmi her şeyi kaplar. Âyetin bu kısmını, "kürsüden maksat O'nun hükümranlığıdır ve buna sınır yoktur, hiçbir şey O'nun dışında kalamaz" veya "Allah semavatı, arzı, arşı Kur'an'da zikretmiş, fakat bunlardan maksadın ne olduğunu açıklamamıştır. Kürsüsü de böyle bir varlıktır, yerleri ve gökleri içine alacak kadar geniştir. Ne ve nasıl olduğunu ise ancak kendisi bilmektedir" şeklinde anlamak mümkündür.

Yüce, kâmil, eşsiz sıfatlarının bir kısmı âyette zikredilen yüce Allah'a, kulların sonsuz gibi gördükleri kâinatı korumak, gözetmek ve yönetmek elbette güç gelmeyecek, O'nu yormayacak, meşgul bile etmeyecektir. Çünkü O yücelerden yücedir, kimse bilmez nicedir.

Bismillahirrahmânirrahîm.

1. ayet; Kul e'ûzü birabbil felak

2. ayet; Min şerri mâ halak

3. ayet; Ve min şerri ğasikın izâ vekab

4. ayet; Ve min şerrinneffâsâti fil'ukad

5. ayet; Ve min şerri hâsidin izâ hased

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?1. Ayet

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?2. Ayet

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?3. Ayet

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?4. Ayet

De ki: "Sabahın rabbine sığınırım;

Yarattığı şeylerden gelebilecek kötülüklerden;

Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden;

Düğümlere üfürenlerin şerrinden;

Bir de kıskandığı vakit kıskanç kişinin şerrinden!"

"Sabah" diye çevirdiğimiz felak kelimesi "yarmak" anlamındaki felk (???)masdarından isimdir. Yarma ve çatlatma neticesinde meydana gelen şeyin sıfatı olarak kullanılmaktadır. Yaygın yoruma göre burada Allah'ın gece karanlığını yarması neticesinde meydana gelen sabah aydınlığını ifade eder. Ancak, bir sonraki âyetle bağlantısı dikkate alındığında kelimenin, "yokluktan yarılıp çıkan mahlûkat" şeklinde özetleyebileceğimiz daha genel bir anlam içerdiğini kabul etmek gerekir. Buna göre felak kelimesi kâinatın yokluk alanından belki bir patlama ile ilk meydana gelişini ve yaratılışını ifade eder. Bu cümleden olmak üzere arzdan kaynayan pınarlar, bulutlardan boşalan yağmurlar, tohumlardan filiz veren bitkiler, rahimlerden çıkan yavrular gibi Allah'ın kudretiyle bir asıldan, bir kaynaktan ayrılıp çıkan bütün mahlûkat felak kelimesinin kapsamına girer. Ayrıca –Muhammed Esed'in de belirttiği gibi (III, 1324)– felak kelimesinin, "bir belirsizlikten (dönem) sonra hakikatin ortaya çıkışı" şeklindeki tanımı (Tâcü'l-arûs, "flk" md.) dikkate alındığında "sabahın rabbi" deyimiyle "Allah'ın, hakikatin her şekildeki idrakinin kaynağı olduğuna ve bir kimsenin O'na sığınmasının, 'hakikatin ardından koşmak' ile eş anlamlı olduğuna" işaret edildiği de düşünülebilir. Eski tefsirlerde felak kelimesine, "cehennemin ismi, cehennemde bir zindanın veya bitkinin ya da kuyunun ismi" gibi –bize göre isabetli olmayan– başka yorumlar da getirilmiştir (meselâ bk. Taberî, XXX, 349-351; Şevkânî, V, 616-617).

Mushaftaki sıralamada yüz on üçüncü, iniş sırasına göre yirminci sûredir. Fîl sûresinden sonra, Nâs sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Medine'de indiğine dair rivayetler varsa da (bk. Şevkânî, V, 615) üslûp ve içeriği bakımından Mekkî sûrelere benzediği görülür.

Medine döneminde inmiştir. 5 âyettir. Felâk, sabah aydınlığı demektir

Sûrede bazı kötülüklerden dolayı Allah'a sığınılması öğütlenmektedir.

Hz. Peygamber sahâbeden Ukbe b. Âmir'e şöyle buyurmuştur: "Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi: Kul eûzü bi-rabbi'l-felak ve Kul eûzü bi-rabbi'n-nâs" (Müslim, "Müsâfirîn", 264). Resûlullah, Felak ve Nâs sûrelerinin en güzel sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir (Dârimî, "Fezâilü'l-Kur'ân", 25. Bu iki sûrenin faziletiyle ilgili diğer rivayetler için bk. İbn Kesîr, VIII, 550-553).

Bismillahirrahmânirrahîm.

1. ayet; Kul e'ûzü birabbinnâs

2. ayet; Melikinnâs

3. ayet; İlâhinnâs

4. ayet; Min şerrilvesvâsilhannâs

5. ayet; Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi

6. ayet; Minelcinneti vennâs

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?

De ki: "Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!"

Medine döneminde inmiştir. 6 âyettir. Nâs, insanlar demektir.

Mushaftaki sıralamada yüz ondördüncü ve son, iniş sırasına göre yirmi birinci sûredir. Felak sûresinden sonra, İhlâs sûresinden önce Mekke'de inmiştir. Felak sûresinin Medine'de indiğini söyleyenler Nâs sûresi için de aynı şeyi söylemişlerdir (bk. Şevkânî, V, 620; İbn Âşûr, XXX, 631).

Sûrede sinsice kötülüğe sürükleyen cinlerin ve insanların şerrinden Allah'a sığınılması öğütlenmektedir.

Allah Teâlâ insanları yaratıp maddî ve mânevî nimetleriyle hem bedenen hem de ruhen beslediği, yetiştirdiği, eğittiği için kendi zâtını rab ismiyle anmıştır. Râgıb el-İsfahânî, "mâlik ve hâkim" diye çevirdiğimiz 2. âyetteki melik kelimesini özetle şöyle açıklar: Melik, emir ve yasaklarla insan topluluğunu yöneten kişidir. Bu kelime özellikle akıllı varlıkları yöneten için kullanılır; meselâ "insanların meliki" denir, "eşyanın meliki" denmez (Müfredâtü'l-Kur'ân, "mlk" md.). Yönetilen bütün insanlar olunca kanunlarıyla, buyruk ve yasaklarıyla onların yöneticisi, mâlik ve hâkimi de Allah'tan başkası değildir. "Mâbud" diye çevirdiğimiz ilâhtan maksat da sadece kendisi ibadete lâyık olan Allah'tır (ilâh hakkında bilgi için bk. Kur'an Yolu, Bakara 2/163). Allah Teâlâ bütün mahlûkatın rabbi olduğu halde burada üç âyette de, "insanlar"ın tekrarlanarak vurgulanması, onların mahlûkatın en üstünü ve en şereflisi olduğuna işarettir. Ayrıca dünyada insanları yöneten hükümdarlar, krallar ve bunları tanrı sayıp tapan kavimler geçmişte görülmüştür, bugün de farklı boyut ve tezahürlerde görülebilmektedir. Bu sebeple sûrede insanların rablerinin de, hükümdarlarının da, ilâhlarının da sadece Allah olduğuna ve yalnızca O'na sığınmak, O'na tapmak, O'nun hükümranlığını tanımak gerektiğine dikkat çekilmiştir.

"Şeytan" diye çevirdiğimiz vesvâs kelimesi, vesveseden türemiş, aşırılık ifade eden bir sıfat olup "çokça vesvese veren" demektir. Vesvese "şüphe, tereddüt, kuruntu, gizli söz, kişinin içinden geçen düşünce" demektir; terim olarak, "zihinde irade dışı beliren ve kişiyi kötü ya da faydasız bir düşünce ve davranışa sürükleyen kaynağı belirsiz fikir, şüphe ve kuruntu" anlamına gelir. Bir kimseye böyle bir düşünceyi telkin etmeye de "vesvese vermek" denir. Vesvese genel olarak insanı kötü, din ve ahlâk dışı davranışlara yönelten bir iç itilme olarak hissedilir. Bu anlamdaki vesvesenin kaynağı şeytandır. Nitekim birçok âyette şeytanın insana vesvese verdiği ifade edilmiştir (meselâ bk. A'râf 7/20; Tâhâ 20/120). Kötülük sembolü olan şeytan, gerçek bir varlığa sahip olmakla birlikte onun insan üzerindeki etkisini psikolojik yolla gerçekleştirdiği düşünülmektedir (geniş bilgi için bk. Hayati Hökelekli, "Vesvese", İFAV Ans., IV, 458). Vesvesenin bir diğer kaynağı ise kişinin nefsidir; Kaf sûresinin 16. âyeti de bunu ifade etmektedir.

Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları nedir? Ayetel Kürsi, Felak, Nas duaları Arapça ve Türkçe okunuşları nedir? Mealleri ve tefsiri nedir?

Vesvâs kelimesi hem insanlara vesvese veren görünmez şeytanı hem de insanları yoldan çıkarmak ve onlara kötülük yaptırmak için gizlice tuzak kuran insan şeytanlarını, şeytan karakterli insanları ifade eder. "Sinsi" diye tercüme ettiğimiz hannâs kelimesi ise "gizli hareket eden ve geride kalmayı âdet haline getiren" anlamında bir sıfattır.

Sûrede cin ve insan şerrinden Allah'a sığınmayı isteyen buyruk, bizce belirsiz bir kaynaktan veya içimizden gelen arzu, duygu ve düşünceler karşısında uyanık olmayı, bunları akıl, vicdan ve dinî değerler süzgecinden geçirmeyi de içermektedir.

Son âyet-i kerîmeden de anlaşıldığı üzere insanları aldatmaya ve doğru yoldan saptırmaya çalışan iki tür şeytan vardır: Birincisi cin şeytanlarıdır ki bunlar insanların içine vesvese düşürerek onları yanlış yola sürüklemek isterler. Her insanın, kendisini kötülüklere sürüklemeye, kötü işleri onun gözünde güzel göstermeye çalışan bir şeytanı vardır. Nitekim Hz. Peygamber, her insanın kendine ait bir cini (şeytanı) bulunduğunu bildirmiştir (Dârimî, "Rikak", 25; Müsned, I, 385). Başka bir hadiste de "Şeytan âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır" buyurulur (bk. Buhârî, "Ahkâm", 21). İnsanları doğru yoldan saptıran diğer şeytan ise insan şeytanlarıdır. Bunlar, gerçeklik ve değer ölçülerini kaybetmiş, kendilerini nefsânî haz ve arzuların akıntısına kaptırmış, bu mânada şeytanın esiri olmuş, temiz fıtratını kirletmiş, görünmeyen şeytanlar gibi kötülük ve sapkınlık davetçisi olmuş insanlardır.

Haberler.com - Gündem

Münir KaraloğluMünir KaraloğluMünir KaraloğluMünir KaraloğluDiniGündemYaşamHaberler

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır