tutunamayanlar türü / Oğuz Atay’la “Tutunamayanlar” üzerine | Edebiyat Haber

Tutunamayanlar Türü

tutunamayanlar türü

kaynağı değiştir]

Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülü'nü almasına rağmen, pek bir ilgi görmemiş ve hatta bir, iki sene sonra unutulmuştu. Oğuz Atay da Günlük'de "Ben, yaşarken unutulmuş biriyim." diyerek bu durumu betimlemiştir.[5]

12 Mart 1971 Askerî Muhtırası sonrasında cezaevine giren Ömer Madra 1973 yılında, koğuşun 250-300 kitaptan ibaret kitaplığında Tutunamayanlar'ın birinci baskısına rastlar. Kitabın kapağı ve adı ilgisini çeker, TRT Roman Ödülü aldığını da görünce, adını sanını duymadığı bu yazarın, adını sanını duymadığı romanını Tutunamayanlar'ı okumaya karar verir. Daha ilk sayfalarından itibaren Tutunamayanlar'dan ve yazarı Oğuz Atay'dan olağanüstü etkilenir. Cezaevinden çıkar çıkmaz, Oğuz Atay ile bir şekilde iletişim kurmaya karar verir.[6]

Ömer Madra, bu emeline hiç ulaşamaz ve Oğuz Atay ile görüşmeyi ve tanışmayı beceremez. Hapishaneden çıktıktan sonra, akademik görevinden ayrılır. Hapishanede tanıştığı Altan Öymen aracılığıyla Milliyet gazetesinde çalışmaya başlar. Madra burada Enis Batur, Oruç Aruoba ve Sevin Okyay ile birlikte kültür servisinde çalışmaya başlar. Burada Sevin Okyay'ın Oğuz Atay ile tanıştığını öğrenir. Bu şekilde Oğuz Atay'ın o zamana kadar kayıp olarak addedilen günlüğünün aslında kayıp olmadığını öğrenirler ve günlüğü bulurlar. 1982 yılında Oğuz Atay'ın bu günlüğü Milliyet gazetesinde tefrika hâlinde yayınlanır. Günlüğün yayınlandığı günlerde Milliyet'in tirajı 10.000 artar. Fakat Ömer Madra ve Enis Batur, gazetenin yayın yönetmenleri Altan Öymen ve Tarhan Erdem'in dahi Oğuz Atay'ı tanımadıkları, Tutunamayanlar'ı da hiç duymadıklarını fark ederler. Bu durum, Tutunamayanlar'ın ilk neşrinin yapıldığı 1972 yılından 1982 yılına kadar geçen sadece 10 yıl zarfında Oğuz Atay'ın tamamen "unutulmuş" bir isim olduğunu da ortaya koyar.[6]

Ömer Madra ve Enis Batur, bu ilgi üzerine Oğuz Atay'ın ilk romanı Tutunamayanlar'ı İletişim Yayınları'na götürürler. İletişim Yayınları, 1984 yılının Ocak ayında Ömer Madra'nın ve Enis Batur'un önsözleriyle Tutunamayanlar'ı yeniden neşreder. Tutunamayanlar yeniden keşfedildikten ve yeniden yayınlandıktan sonra adeta bir patlama yaratır. 2021 yılı Nisan ayı itibarıyla 102'inci baskıya ulaşır[7] ve Türk edebiyatının en çok satılan ve en meşhur eserlerinden biri hâline gelir. Tutunamayanlar'ın ardından İletişim Yayınları Oğuz Atay'ın 7 kitaptan oluşan bütün eserlerini yayınlar.

Hakkında yazılanlar[değiştir
Eser Hakkında

Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olan eseri Tutunamayanlar, 1970 TRT Roman Ödülü aldı. 1972 yılında yayınlandı. Her yıl çok satan kitaplar arasında yer alan eser, 724 sayfadır.

Romanın Özeti

Genç bir mühendis olan Turgut Özben, yakın arkadaşı Selim Işık’ın kendini bir tabancayla vurarak intihar ettiğini gazetelerden öğrenir ve bundan çok etkilenir. İntiharın nedenini merak ederek araştırmaya başlar.

Selim’in arkadaşlarından Metin ve Esat’la görüşür. Turgut, Selim’in arkadaşlarıyla konuştukça onun farklı yönlerini de görmeye başlar. Selim’in her arkadaşı onun farklı bir yönünü anlatır.

Metin’in anlattıklarına göre; kendisinin Zeliha adlı bir kızla ilişkisi vardır. Selim, Metin’le o kızın ilişkisini onaylamamaktadır. Metin, kızla olan ilişkisini bitirir. Metin, kızı bırakınca, Selim’le o kız arasında bir yakınlaşma olur. Zeliha, bir süre sonra ikisinden de uzaklaşarak başka biriyle evlenir.

Turgut, bir yandan Selim’in arkadaşlarıyla konuşurken bir yandan da Selim’in annesinin yanına gidip gelmeye başlar. Selim’in odasına girerek onun notlarını, adreslerini ve kitaplarını incelemeye başlar. Turgut, Selim’i yeniden keşfetmek için araştırmalarına devam eder. Aslında bu araştırmalar Turgut’un kendini tanımasına da fırsat verecektir. Selim’in hayatına giren kişilerle görüşürken kendi iç sesi olan Olric de ona, kendisini anlatacaktır.

Turgut, Selim’i tanıdıkça onunla pek çok ortak yönlerinin olduğunu fark eder. Selim’in arkadaşlarından Esat’ın anlattıklarına göre; Esat, Selim’le lise yıllarında tanışmıştır. Birlikte pek çok oyun düzenlemiş, pek çok oyun keşfetmiş ve bunlarla eğlenmişlerdir. Esat’a göre Selim, ilginç kişiliği olan, zeki, oyunu seven, çok kitap okuyan bir çocuktur.

Turgut’un Olric adlı hayali bir arkadaşı vardır. Aslında Olric Turgut’un iç sesidir. Olric, bazen Turgut’un düşüncelerinin tam tersini savunmakta, bazen onun düşüncesini desteklemekte, bazen doğru kararlar almasına yardımcı olmakta, bazen de onu cesaretlendirmektedir.

Turgut, Selim’in yaşamını irdeledikçe; hayatın sonsuz olasılıklarını ve onlara tutunmanın yararsızlığını hissetmeye başlamıştır. Selim’i intihara götüren bu buluşlar, Turgut’u da sarsmaya başlamıştır. O da olması gerektiği gibi yaşamadığını, çok da kolay kabul edilebilir bir hayatı olmadığının farkına varmaya başlamıştır. Hayat aslında rastgele, tesadüflerle dolu, yer yer eğlenceli, karmaşık; uzaktan bakıldığında da akan bir nehir gibi süreğen ve devamlıdır.

Turgut, Selim’in arkadaşlarından Süleyman’la da görüşür. Süleyman, ona Selim’in yazdığı 600 dizelik bir şiir verir.

Turgut, Selim’le ilişkisi olan Günseli adlı bir kızla tanışır. Günseli, Selim’e toplu gezi sırasında rastlamıştır. Selim, sıkıntılı ve asık suratlıdır. Günseli, Selim’i avutmaya çalışmış fakat başaramamıştır. Günseli, Selim’in bir küs bir barışık sevgilisidir. Günseli ile Selim’in ilişkileri gitgide ilerler, ancak Selim evlenmeye yanaşmaz. Çünkü Selim, kuşkulu biridir ve geleceğe güveni yoktur. İnançsızdır ve aile düzeni ona ters gelir.

Selim, bir ara kendini içkiye vermiş, çevresiyle uyumsuz bir insan olup çıkmıştır. Kendini kafese hapsedilmiş gibi hisseder. Hastalanır. Kötü yaşarım korkusuyla, hiç yaşamadığını düşünmeye başlar. Selim’in tüm benliğini “ölüm korkusu” sarar. Sonunda Günseli’ye bir mektup göndererek intihar eder.

Selim, son günlerinde “Tutunamayanlar” üstüne bir ansiklopedi hazırlığına girişmiştir ve kendine de bir madde ayırmıştır. Bu maddeye göre; Selim, bir kasabada doğmuştur. Babası bir memurdur. Küçükken ağır bir hastalık geçirmiş, altı yaşındayken ailesiyle birlikte büyük bir şehre göçmüştür. Okulda Sabri adlı bir çocukla arkadaş olmuş, uzun boylu olduğu için arka sıralara oturtulmuştur. Sınıfta çok konuşan biridir. Sonra kızlarla dolaşmaya başlar. O sıralarda Dünya Savaşı patlak verir. Askerliği sırasında Süleyman’la tanışır. Askerliği bitince ortada kalır. Kimse ona sahip çıkmaz. İçine kapanır. Selim de tutunamayanlardan biridir.

Turgut, araştırmaları sırasında kendi benliğini de tanımaya başlamıştır. Selim’in hayatını irdelerken kendinin de tutunamayanlardan biri olduğunu fark eder. Bu gerçek Olric’le yaptığı içsel konuşmalarda iyice belirginleşir.

Turgut, tıpkı Selim’in fark ettiği gibi, kendisini birtakım törelerin, alışkanlıkların yönettiğini fark etmeye başlar. Hayata olan bağlılığını gitgide yitirmeye başlar. Evinden ayrılır. Bir trene binip bilinmeyen bir yere gider. Bir gün trende karşılaştığı bir yolcuya “hayat hikâyesini” anlatan bir yazı bırakarak ortadan kaybolur.

Romandaki Başlıca Kişiler

Selim Işık, Turgut Özben, Süleyman Kargı, Metin Kutbay, Nermin Özben ve Günseli Ediz’dir.

Mekân

Romanda mekân işlevsel yönden iki zıtlık üzerine kurulmuştur. Kent ve doğa. Kent genel olarak tutunanların yaşadığı mekân iken, doğa tutunamayanların kaçtığı, sığındığı bir barınak gibidir. Bu barınak romanda Anadolu olarak görünür.

Roman kentte başlar, doğada son bulur. Doğa kentin karşısında yer alan bir değer olarak kirlenmemiş, karmaşıklaşmamış bir mekândır.

Romanda Ankara ve İstanbul ana mekânlar olarak karşımıza çıkar. Bu yerleşim birimleri içinde binalar, caddeler, ağaçlar, insanlar tamamlayıcı unsurlar olarak görülür.

Hızlı bir teknolojiyle kentleşen, beton yığınları arasında sıkışıp kalan insan, dar bir mekân içersinde tutunmaya çalışır. Dar mekânlar, dar zamanlar ve dar düşünceler içinde yaşarlar. Kalabalık, gürültü, yapaylık kentin dar bir mekân olarak insanları etkilemesine neden olur. Eşyanın insandan çok yer kaplaması ve mekânı daraltması, insanı bir kenara sıkıştırır ve onun hareket alanını daraltır.

Romanda karşımıza çıkan diğer bir mekân devlet daireleridir. Memurların tekdüze yaşamlarını barındıran bu soğuk binalar “tutunanların” yaşamlarında önemli bir yere sahiptir. Kendine ait kuralları bulunan bu mekânlar, eşyanın insanı yapaylaştıran ve sıradanlaştıran durumunun göstergesidir.

İnsanlar, sabah belirli bir alışkanlıkla giderler dairelere, aynı alışkanlıkla işleri ağırdan alarak yürütmeye çalışırlar ve yine aynı alışkanlıkla akşamları mesai bitinde evlerindeki sıradanlığa koşarlar.

Kent yaşamının insanı boğan, uyuşturan, düşünmesini engelleyen yapısı bütün mekânlara sinmiş gibidir. Zenginlerin, fakirlerin, müdürlerin, memurların, öğrencilerin, esnafın kısacası yüz binlerce insanın bir arada tutundukları bu mekânda kaçamak yapacakları, gizli işlerle rahatlayacakları mekânlar da yer alır. Karmaşık toplumun arka yüzünü gösteren bu mekânlar, tıpkı apartmanlar gibi kentin arka cephesini oluşturmaktadır. Bireysel anlamda ise insanın görünmeyen yüzünün ortaya çıkışı bu mekânlar sayesindedir.

Selim’in kendi dünyasında oluşturduğu yaşamı barındıran geniş mekânlar da kentin içinde olmasına rağmen, kendi odası ve Esat’ın evi olarak karşımıza çıkar. Kitaplar, karalamalar, küçük bir tiyatro sahnesi, oyunların oynandığı bir dünya olarak karşımıza çıkan mekânlar, kahramanın içsel dünyasını dolduran, zenginleştiren geniş mekânlardır.

Zaman

1934 ve 1936 yıllarında doğmuş iki kişinin düşüncelerinde yazar, tarih anlayışı, toplumda bilgi ve kavramların oturmaması, toplumdaki çelişki ve ölçüsüzlükler gibi pek çok sorunu ele alır.

Yazar, romanında zaman konusunda da deneylere girişiyor; soyutlama yeteneğini elde edememiş çoğunluk için, zamanın da somut örneklerle anlatılabilirliği üzerinde dururken, bu konuda ilginç çeşitlemeler yapıyor.

“Çok iyi hatırlıyorum, başladığı zaman, perdeleri yeni almıştım. Alışılmış zaman ölçüleriyle hesaplaması güç bir süre. Ben o zaman koltukları, pencerenin yanına koymuştum. İnsanın aklında kalmıyor ki; eşya akıp geçiyor. O zamanlar debriyaj kaçırmıyordu. Hey gidi günler!” (romandan alıntı)

Yazar, hayatın tekdüze akışı içinde zaman birimlerini somutlaştırıyor.

“Pazartesi oldu, sonra Pazar, sonra yine pazartesi, sonra yine Pazar oldu. Yakalamaya yetişmeye imkân yoktu; sonra yine Pazar oldu. Geç kalkıldı. Kahvaltı, büyük kahvaltı geç yapıldı. Pazar gazeteleri okundu, bilmeceler çözüldü; geçen hafta çözülen aynı bilmeceler.” (romandan alıntı)

Kurgu Dil ve Anlatım

Tutunamayanlar biçim ve anlatım bakımından önemli bir yenilik denemesidir. “Dört bölüm” ve “yirmi altı alt bölüm”den oluşan roman, “Sonun Başlangıcı”, “Yayımlayıcının Açıklaması”, “Turgut Özben’in Mektubu”, “Numaralanmış Bölümler” ve “Özel Bölümler” olarak düzenlenmiştir.

Roman, içi içe geçmiş üç hikâyeden oluşuyor. Selim Işık’ın intiharla sonuçlanan hayatı ilk hikâyeyi; Selim’in hayatını ve intiharını araştıran ve onun etkisiyle hayatı değişen Turgut Özben’in ruhsal dünyası ikinci hikâyeyi; bütün bu olayların yazılması ve kitap haline gelmesiyle ilgili gelişmeler de üçüncü hikâyeyi oluşturmaktadır.

Turgut’un hikâyesi kronolojik bir sıra izlerken, ikinci hikâyede Selim’in dönemleri karışık bir biçimde sunulur. Turgut’un öyküsünde zaman, dizimsel açıdan düzenli bir sıra izler. Selim’in öyküsü ise geri kırılmalarla ve sırasız biçimde verilir. Turgut’un hikâyesi başladığı noktadan devam ederken, Selim’in öyküsü geri dönüşlerle tamamlanır.

Teknik bakımdan alışılmışın dışına çıkan roman; nazım, nesir ve tiyatronun çeşitli türlerinde rastlayabileceğimiz biçim ve anlatım özelliklerine sahiptir. Olaylar zincirinin sürükleyiciliği yerine, ayrıntıların yoğunluğu üzerine kurgulanmıştır.

Romanda “yayımlayıcı” olarak karşımıza çıkan anlatıcı, Turgut’un bıraktığı notları düzenleyen kişidir. Romanın anlatım biçimi, sona eklenen Turgut Özben’in mektubu dışında genellikle üçüncü tekil kişi anlatımıdır. Anlatım tutumu ise çoğunlukla eleştirisel, hicivci ve alaycıdır. Roman, bu açıdan esnek bir yapıya sahiptir. Romanda, eğitim sisteminden bürokratik yapıya kadar hep bu eleştirisel alaycı bakış açısı göze çarpmaktadır.

Romanda denenen anlatım tekniklerinin biri de bilinç akımı tekniğidir. Romanda olay zinciri olmadığından anlatım daha çok iç konuşma, özellikle de Turgut’un iç konuşmalarında, onun ruh dünyasında yoğunlaşır. Herhangi bir konuda düzgün ve tutarlı düşünceler değil, gerçek hayatta olduğu gibi insanın aklından geçenler, bazen şaşırtıcı atlamalar ve çağrışımlarla oluşan bir akım halinde yansıtılır.

Yazarın denediği bir başka anlatım tekniği de hiçbir noktalama işaretine yer vermeyen, art arda dizili, konudan konuya atlayan bir tarz. Bu anlatım tarzı 68 sayfalık bir bölümü kapsıyor. Turgut, arkadaşı Selim’in hayat hikâyesini, onun hakkında öğrendiklerini değerlendirerek kompozisyon biçiminde yazıyor. Bu yazıda anlatıcılar bazen Selim, bazen de nişanlısı Günseli’dir. Bu da ortak yaşanmış bir hayat diliminin göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Roman içersinde karşımıza çıkan Olric’in, Turgut’un iç benliği, kendi iç konuşmalarında seslendiği kurmaca kişi olduğu anlaşılıyor. Turgut, yaşadığı gerçek dünyadan ve alıştığı düzenden uzaklaştıkça Olric’e yaklaşmaktadır.

Romanın Türü

Roman, postmodern tarzda yazılmış “sosyal roman” türüne girer.

Romanın Konusu

Tutunamayanlar, belirli bir olayı anlatmaktan çok izlenimler, çağrışımlar, eleştiriler ve çözümlemelerden oluşan bir romandır.

Roman, Turgut’un intihar eden arkadaşı Selim’in hayatını ve ölüm nedenini çözmeye ve onu anlamaya çalışması ekseninde oluşuyor.

Romanda, hangi düşünceye tutunmaya çalışırsa çalışsın, onun anlamsızlığının farkına varan bir aydının, kendisiyle girdiği savaşı kaybederek intihara sürüklenişi anlatılmaktadır.

Genel Değerlendirme

Tutunamayanlar, hayatın kendisi kadar karmaşık, çoğu zaman hayatın kendisi kadar anlaşılmaz, kişilik analizleri ve ayrıntılarla dolu bir romandır.

Romanda her karakterde Oğuz Atay’dan bir parça görüyoruz. Kişiler farklı ama sorgulamalar aynı. Romanın adı dahi kendini başkalarından ayıran, sanki acı çekmeye mecbur bir grup insanı anlatıyor. Romanın başkarakteri Turgut’ta, başından sonuna kadar kendini dışarıdan görme çabası seziliyor. Turgut’un, Selim’i kendine ne kadar yakın gördüğü roman boyunca vurgulanıyor. Roman bütününde hayatın sonsuz ihtimalleri içinde oluşan anlamlar ve onlara tutunmanın yararsızlığını hisseden insanları sorguluyor.

Yayınlandığı günden bu yana derin yankılar uyandıran Tutunamayanlar, hem içerik hem de biçimsel özellikleri bakımından Türk edebiyatında yepyeni bir evredir.

Roman, alışılmış roman tekniğinden farklı bir teknikle yazılmıştır. Türk edebiyatının ender eserlerden biri olan Tutunamayanlar, derin analizlere, ayrıntılara ve farklılıklara önem veren okuyucuların, zevkle okuyacağı bir eserdir.

Oğuz Atay

Hayatı

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934’te Kastamonu’nun  İnebolu ilçesinde doğdu. Babası, Sinop milletvekillerinden Cemil Atay’dır. 1951’de Ankara Maarif Koleji’ni, 1957’de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Üç yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (Bugünkü Yıldız Teknik Üniversitesi) İnşaat Bölümü’nde öğretim üyesi, 1975’te doçent oldu.

Oğuz Atay, “Topografya” adlı meslekle ilgili bir kitap yazdı. Çeşitli gazete ve dergilerde makale ve söyleşileri yayınlandı. “Tutunamayanlar” adlı romanı “1970 TRT Roman Ödülü”nü kazandı.  Bu romanın yayınlanmasından sonra önemli tartışmaların odak noktası oldu. 1973’te ikinci romanı “Tehlikeli Oyunlar” yayınlandı. Hikâyelerini “Korkuyu Beklerken” başlığı altında toplayan Atay, Profesör Doktor Mustafa İnan’ın hayatını konu alan “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eserini 1975 yılında yayınladı. 1973 yılında yayınlanan “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı tiyatro eseri Devlet Tiyatrosu’nda sergilendi.

Oğuz Atay, beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, büyük projesi “Türkiye’nin Ruhu” kitabını yazamadan, 13 Aralık 1977’de İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Ölümünden sonra 1987’de “Günlük”, 1998’de “Eylembilim” adlı kitapları yayınlandı. Sağlığında kitaplarının hiçbiri ikinci baskı yapmayan Atay’ın kitapları, ölümünden sonra büyük ilgi gördü ve defalarca basıldı. Kastamonu Valiliği 2007 yılından itibaren “Oğuz Atay Edebiyat Ödülleri” vermeye başladı.

Edebi Kişiliği

Oğuz Atay, Türk edebiyatında, “Tutunamayanlar” adlı romanıyla, postmodern tarzda eser veren ilk yazar kabul edildi. “Tutunamayanlar” adlı romanında, modern şehir yaşamı içersinde bireyin yaşadığı yalnızlığı, toplumdan kopuşları ve toplumsal ahlaka, kalıplaşmış düşüncelere yabancılaşan, tutunamayan bireylerin iç dünyasını anlatır. Olaylar küçük burjuva dünyasının değerlerinden nefret eden bir gencin kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı roman anlayışının bazı tekniklerinden ustaca yararlandı.

 Eserlerinde eleştiri, mizah ve ironiyi bir arada kullanır. İç konuşma, bilinç akışı, düşler ve değişik söylemlerden oluşan romanlarında karmaşık bir gerçeklik kurar. Romanlarının içine dağılmış ayrıntı, gözlem ve çağrışımlar, bütüne egemen olan bilinçli bir kurgunun öğeleridir. Yazar, öykülerinde daha çok psikolojik çözümlemelere ağırlık verdi.

Eserleri

Roman

Tutunamayanlar (1972- 1972 iki cilt, 1984 tek cilt)

Tehlikeli Oyunlar (1973)

Bir Bilim Adamının Romanı (1975)

Eylembilim (1998)

Öykü

Korkuyu Beklerken (1975)

Tiyatro

Oyunlarla Yaşayanlar (1975)

Günlük

Günlük (1987)

Hakkında Yazılanlar

Türk Romanında Postmodernist Açılımlar, Yıldız Ecevit, İletişim Yayıncılık, 2001

Ben Buradayım – Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası, Yıldız Ecevit, İletişim Yayıncılık, 2005

Nabokov’dan Oğuz Atay’a Tutunamayanlar’da Solgun Ateş İzleri, Ramazan Gülendam – Bahadır Süreli, Varlık, 2003

Yapıtlar ve Yaşamıyla Oğuz Atay, Hasan Uygun, Mavi Melek, sayı: 44, 2010

Oğuz Atay’ın Dünyası, Tatjana Seyppel, İletişim Yayıncılık, 1989

Oğuz Atay İçin Bir Sempozyum, Handan İnci – Elif Ülker, İletişim Yayıncılık, 2009

Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2, Berna Moran, İletişim Yayıncılık, 2004

kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir

Tutunamayanlar

Bu madde bir roman hakkındadır. Televizyon dizisi için Tutunamayanlar (dizi) sayfasına bakınız.

Tutunamayanlar, Oğuz Atay'ın ilk romanıdır. 1970 yılında TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Oğuz Atay'ın 25'inci ölüm yıldönümü olan 2002 yılında UNESCO, Tutunamayanlar'ı İngilizce'ye tercüme edilmesi gereken seçkin edebiyat eseri listesine seçti.[1]

Çoğu yazar ve okuyucuya göre modern Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Hatta dil ve üslup itibarıyla, Türk edebiyatında bir devrim olarak kabul edenler de vardır.

Kitap belirli bir olayı sergilemekten çok; izlenimler, çağrışımlar, taşlamalar, ayrıntılar ve ruhsal çözümlemelerden oluşur. Berna Moran, bu kitabı hem içerik hem de biçimsel özellikleri bakımından Türk edebiyattında yepyeni bir evre olarak değerlendirmekte, Jale Parla ise Don Kişot'tan Günümüze Roman başlıklı çalışmasında modern ve postmodern roman bağlamında Atay'ın ve Tutunamayanlar'ın yerini belirtmektedir.[2]Berna Moran, Tutunamayanlar'ı “hem söyledikleri, hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı” olarak nitelendirir. Moran’a göre “Oğuz Atay’ın mizah gücü, duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanlar’ı büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, yapıttaki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır.”[3]

Hürriyet gazetesinin pazar eki Hürriyet Pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri, Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı listesinde Tutunamayanlar'a ikinci sırada yer verdi.[4]

Konusu[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.