güneş kasidesi günümüz türkçesi / Güneş Kasidesi - Vikikaynak

Güneş Kasidesi Günümüz Türkçesi

güneş kasidesi günümüz türkçesi

güneş kasidesi

yukarıda yazan beyitlerin türkçesi de sırasıyla

1- doğunun sultanı olan güneş,gökyüzünün kemerine tahtını kurarak,turuncu bir kaftan giydi ve nurdan bir taç taktı.

2-gökyüzü tahtı,sabah sultanının mesnedi(makamı) oldu.güneş firuze tabaklardan altın ve inciler saçtı.

3-güneş,toprağın köşesini bucağını mücevher hazinesine çevirmek için zeberced(yeşil bir taş) hokkanın kilidini açıp iksirler (cevahir) döktü.

4-güneş hint okyanusunun gümüş kayıklarını batırmak için altın bir gemiyi nur yelkenleriyle donattı.(hint okyanusu gece,gümüş kayıklar yıldız anlamında)(hint genellikle divan edebiyatında kara,siyah anlamında kullanılır)

5-altın kanatlı bir tavus kuşuna benzeyen güneş,her sabah kanatlarını açıp yıldız tanelerini toplayarak ay harmanında dolaşır.

6-güneş adeta sabah vaktinin nuşirevanı gibi adaleti sağlamak için lacivert renkli gök kubbesine altın bir zincir asar.(nuşirevan adaletiyle ünlü bir şah,halk adalet için geldiğinde hemen şahla görüşebilsin diye sarayın dışına bir zincir asmış,gelen kişi zinciri çekince şah içerden adalet için geldiğini anlarmış.ucunda da bir zil varmış herhalde:) )

7-güneş ya felek ülkesinde (mısır) sultan olan yusuf yüzlü bir güzeldir,ya da (elinde) altın bir portakal tutan züleyhadır.(yusuf ile züleyha hikayesine atıf var burda )

8-güneş dünyanın yüzüne nur vermek için gündüzün yüzünden anber renkli örtüyü kaldırdı(anber=kül rengi)

9-doğrusu şu ki güneş sultanın divanını seyretmek için altın işlemeli lalden bir pencere açmıştır.(fatih sultan mehmet divanı seyretmek için küçük bir pencere yaptırmış,divana katılmadığı zamanlar burdan izlermiş.)

güneş kendi güzelliğini düşünürken coşarak can diliyle şu matlayı ezberledi(malta' = kaside yada gazellerin kafiyeli ilk beyitleri.)

altın kanatlı bir tavus kuşuna benzeyen güneş sabah vakti gezinerek gökyüzü bahçesine ışık ve güzellik saçtı.

güneş,sabahın gül bahçesi,irem bağı gibi bezensin diye gök çimenliğini kırmızı güllerle doldurdu.(irem bağı=bir şah tarafından yaptırılan yalancı cennet -adam ben yeryüzünde de cennet yaparım demiş tam bitmiş herşey bi fırtına çıkmış herşey mahfolmuş :) - )

güneş yakut testi ile firuze renkli su dolabindan (su değirmeni ) cam renkli gökyüzünü baştan başa cıva gibi pırıl pırıl etti.

güneş zühre'nin ( eğlence yıldızı) eğlence meclisini coşturmak için saki(şarap dağıtan kişi) gibi şeffaf kadehler içinde ateş(şarap) gezdirir.

güneş bazen parlak ay güvercinine gümüşten kanatlar takar,bazen de gök ankasına(anka kuşu) ateşten kanat takar.

güneş şahın meclisinde bir süre tütsü kabı gezdirmek için ayda bir kez ayın kasesini anberle doldurur.

-methiyye kısmına geçiş-
allah'ın gölgesi sultan mehmet'in,eşiğinin toprağının her zerresi,parlak bir güneş olmuştur (ne mübalağa yapmış be :) )

nasıl tohumun içinde bir ağaç gizliyse onun (funduszeue.info) toprağının her zerresinde de bir güneş gizlidir.

o mutluluk dünyasının sultanının ayağının toprağını, güneş başına taç edindi (höh :) )

o kader gibi kudretli ve hükmü kaza gibi geçerli olan öyle bir şahlar şahıdır ki,zühal (satürn sanırım) onun sarayının damında bir hintli bekçi,güneş de kapısında bir hizmetçidir. (şimdilik bu kadar)

Su Kasidesi (Günümüz Türkçesiyle)

Ey göz! Gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma, artık böyle tutuşan ateşlere su fayda etmez.

Dönüp duran kubbenin rengi su rengi midir, yoksa gözümden akan su devreden kubbeyi mi kaplamıştır, bilemem.

Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da gelip geçerken duvarda yarıklar açar.

Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi yaralı gönlüm de senin ok temrenine benzeyen kirpiklerinin sözünü korkarak söyler.

Bahçıvan gül bahçesini sele versin, boş yere zahmet çekmesin; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.

Hattatın gözlerine bakmaktan kalem gibi kara su inse de gubârî yazısını senin yüzündeki tüylere benzetemez.

Yanağını hatırladıkça kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Zira gül elde etmek için dikene su vermek boşa gitmez.

Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin bakışını esirgeme; (zira) karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve ayrılığında özlemimi yatıştır; susuzum, bu çölde bir defa da benim için su ara.

Ben dudağını özlüyorum, sofular da Kevser istiyorlar. Nitekim sarhoşa şarap içmek aklı başında olana da su içmek hoş gelir.

Su, senin mahallenin bahçesine doğru durmaksızın akar gider. Galiba o hoş yürüyüşlü serviyi andıran sevgiliye âşık olmuş.

Toprak olup su yolunu o mahalden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, o yere varmaya bırakmam.

Dostlar! Eğer onun elini öpme arzusuyla ölürsem, toprağımdan testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.

Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi vazgeçirir.

Gül fidanı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor; bunu, ondan suyun gül dallarının damarlarına girmesi kurtarabilir.

Su, Hz. Muhammet'in yoluna uymuş ve bu hâli ile dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiş.

İnsanların efendisi, seçme inci denizi olan Hz. Muhammet'in mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.

Katı taş, peygamberliğin gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için ve onun mucizesinden dolayı su çıkarmıştır.

Hz. Peygamer'in mucizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki ondan ateşe tapanların binlerce mabedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.

Mihnet günü ensâra parmağından su verdiğini kim işitse hayret ile parmağını ısırır.

Dostu yılan zehri içse onun için ölümsüzlük suyu olur. Düşmanı da su içse elbette yılan zehrine döner.

Abdest almak için el uzatıp gül yanaklarına su vurunca sıçrayan her su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.

Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu durmaksızın başıboş gezer.

Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler hâlinde ışık salmak ister. Parça parça da olsa o eşikten dönmez.

Sarhoşlar içkiden sonra gelen baş ağrısını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının zikrini dillerinde tekrarlamayı dermen bilirler.

Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların sürekli su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum.

Sen o keramet denizisin ki Mi'rac gecesinde feyzinin çiğleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmıştır.

Senin kabrini onaran mimara su lâzım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.

Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış ama o ateşe senin ihsan bulutunun su serpeceğinden umutluyum.

Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin sıradan sözleri nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur.

Kıyamet gününde gaflet uykusundan uyanan düşkün göz, hasretten su döktüğü zaman, mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, mahrum bırakmayacağını ummaktayım.

&#;Fuzûlî

1) Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.

Bu beyitte Fuzulî gönlünde aşk ve ıztırabı ateşlere, gözyaşını ise, suya benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat gönül ateşi maddî değil, manevîdir. Bundan dolayı gözyaşları insanın içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzulî&#;nin muztarip, duygulu bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s, g, d, k) konsonantları (ünsüzleri) ile (o, ö, u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk vücuda getirmektedir.

2) Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.

Bu beyitte geçen &#;âb-gûn&#; kelimesi hem suya benzer, hem mavi renk mânâsına gelir. Fuzulî gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle mübalağa sanatı yapıyor, gökyüzünün renginin mavi mi, yoksa gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle &#;tecahül-i arifane&#; de bulunuyor. Gökyüzü, için &#;günbed-i devvar&#; (döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair, gökyüzü ile göz arasında bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla ince ve kalın yuvarlak vokaller hususî, bir âhenk vücuda getiriyor.

3) Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.

Fuzulî&#;nin bu beyitte &#;zevk-i tîg-kılıcının zevki&#; tamlamasını kullanması psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzulî sevgilisinin verdiği acıdan şikâyet etmez, tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair, senin kılıca benzeyen bakışlarının yerdiği acı&#; bana zevk&#; verir fikrini &#;zevk-i tîg&#; tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa, özet veya yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lâzımdır. Şair, kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan &#;âb-ı tîg&#; (kılıç suyu, kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da onlarda su hayalini uyandırır.

funduszeue.infoı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.

Bu beyitte geçen &#;peykân&#; sözü okun ucundaki demir mânâsına gelir. Bu da sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen kirpikleri âşığı yaralar, yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.

funduszeue.infoçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.

Bu beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzulî su redifi vasıtasiyle hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili, güzellik ve başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair, su vermek ile de oynuyor. Birinci mısrada &#;suya vermek&#; sözü mecazî olarak yok etmek mânâsına kullanılmıştır.

6. Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.

Bu beyitte &#;gubar,&#; muharrir, hat, hâme ve kara&#; kelimeleri arasında tenasüb sanatı vardır. Bu kelimeler birbirleriyle ilgilidir. Hat, yazı sanatıdır. Gubar, hat sanatında bir yazı çeşididir. Şair, kalem, kara ve muharrir kelimelerini hat sanatı ile münasebeti bakımından zikrediyor. Divan şairleri sevgilinin yüzündeki ince tüyleri hatta (yazıya) benzetirler. Sevgilinin yüzünün hatları, hattatın yazdığı yazılardan çok daha güzeldir. Hattat, gözlerine kalem gibi kara su ininceye dek, yani kör oluncaya kadar yazı yazsa, senin yüzünün hattına benzer bir yazı yazamaz. Şair &#;okşamak&#; kelimesini hem benzetmek, hem yüz dolayısıyle sevmek mânâsında kullanmıştır. Kalem (hame) gibi gözüne kara su inmek sözü, mecazî olarak kör olmak mânâsına gelir.

funduszeue.infoğını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen su boşa gitmez.

Fuzulî bu beytinde gözyaşını tatlı bir alayla yumuşatıyor. Beyit, birbiriyle ilgili şu benzetmelere dayanıyor: Yanak-gül, kirpikler-diken, gözyaşı-su. Bu beyitte eskilerin &#;leff ü&#; neşir&#; (sarma ve açma) dedikleri bir sanat vardır. Bu sanat, aralarında münasebet bulunan iki veya üç şey zikrederek karşılıklarını (benzerlerini) söylemek suretiyle yapılır.

funduszeue.info günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

Fuzulî, burada da ok (kılıç) -su-yaralanma mazmununa dayanıyor. Karanlık gece ile sevgilinin kara gözleri arasında da münasebet vardır.

9.Gönül, ondan ayrı olduğun zaman, onun peykinin (oka benzeyen kirpiklerini) isteyerek, hasretini teskin etmeğe çalış. Susuzum, git bu çöl de benim için su ara.

Kılıca olduğu gibi peykâna (ok ucuna) da su verilir. Şairin &#;git bu çölde benim için su ara&#; demesi demirin kuruluk bakımından çöle benzemesinden, demirde ve çölde gizli olarak su bulunmasından dolayıdır. Şairin asıl özlediği sevgilisinin bakışlarıdır.

Ben dudağına karşı büyük bir arzu duyuyorum. Kuru sofular ise, kevser istiyorlar; böylece sarhoşa şarap,&#; ayık insana da su hoş gelir.

Bu beyitte dudak kırmızılığı dolayısıyle içkiye benzetilmiştir, ve sarhoşa (aşığa) uygun görülmüştür. Kevser Cennet&#;te bir havuzun adıdır. Dîvan şairleri aşk ile kendinden geçenlerle kuru sofuları karşılaştırmaktan ve aralarındaki tezadı belirtmekten hoşlanırlar. Aynı beyitte birbirine paralel olan dudak-şarap, âşık-sarhoş, kevser-su, zahid-ayık insan benzetmeleriyle Fuzulî bir leff ü neşir sanatı yapmıştır.

Su, durmadan senin mahallendeki bahçeye doğru akıyor. Galiba o, hoş yürüyüşlü sevgiliye âşık.

Fuzulî&#;nin küçük bir tablo teşkil, eden bu beyti de birtakım gizli benzetmelere dayanır. &#;Serv-i hoş-reftar&#;dan maksat uzun boylu, güzel yürüyüşlü, sevgilisidir. Sevgilinin bahçesine doğru akan su âşıktır. Dîvan şairleri sevgilinin boyu için &#;revan&#; (akıcı) sıfatını da kullanırlar. Servi kelimesi, şairde su çağrışımı uyandırmıştır.

Toprak (set) olarak sevgilinin köyüne giden suyun yolunu kessem gerek. Zîra o benim rakibimdir. O köye gitmesine engel olmalıyım.

Şair burada yine servi dolayısıyle rakibini suya benzetiyor. Toprak olmak kelimesi mecazî olarak, ölmek mânâsına gelir. Fuzulî, bu kelimeyi hem, hakikî, hem mecazî mânâda kullanıyor.

Ey dostlar, eğer onun elini öpme arzusu ile ölürsem, toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.
Fuzulî ince bir hayale dayanan bu beytinde (s) aliterasyonu ile (u) asonansının doğurduğu âhenkten de istifade ediyor.

Servi, kumrunun yalvarmalarına karşı dikbaşlılık ediyor. Su gitsin de onun eteğine sarılıp ayağına düşsün yalvarsın.

Servi ile kumru çok defa bir arada bulundukları için birbirlerine âşık sayılırlar. Servi, güzel boylu sevgiliye, kumru yalvaran âşığa benzer. Şair, servinin uzun oluşu ile dikbaşlılık arasında bir münasebet bulunuyor. Servi ağaçlarının dibinden akan su da bir arabulucuya benzetiliyor. Şair bu beyitte servi, kumru ve suya insana has vasıflar vermek suretiyle &#;teşhis&#; ediyor ve âdeta tabiatı masallaştırıyor.

&#;Servi&#;, vahdeti (Tanrı) &#;su&#;, peygamberi, &#;kumru&#; kulu temsil eder. Beyitte arka planda böyle bir mânâ da vardır.

Gül dalı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor. Su, gül dalının damarına girerek bülbülü kurtarmalıdır.

Renk kelimesi, renkten başka şekil, suret ve hile mânâlarına da gelir. Şairin burada onu kullanması gül ve bülbülün kanı dolayısıyledir. Gül, kendisine kırmızı renk sağlamak maksadıyle bülbülün kanına girmek istiyor. Divan şiirinde gül ile bülbül arasında bir aşk münasebeti olduğundan bahsedilir. Şair bu beytinde de gül, bülbül ve suya insanî vasıflar izafe ediyor.

Su temiz tabiatını âleme aydınlık (berrak) kılmış ve Hazret-i Muhammed&#;in, yoluna girmiştir.

Şair bu beytinde su ile Hazret-i Muhammed&#;e uyan, onun yolunda giden mümin arasında bir münasebet buluyor. Temizlik dolayısıyle İslâmiyet suya büyük önem verir. Su maddî ve manevî temizliğin sembolüdür. Suyun vasıflarından biri berrak oluşudur. İyi mümin de öyledir. Onun gönlü de su gibi aydınlık, herkese açıktır.

Seyyid-i nev&#;-i beşer (insan ney&#;inin efendisi, Hazret-i Muhammet) seçkinlik incisinin denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşi üzerine su serper.

Burada su redifi dolayısıyle Peygamber bir seçkin inciler denizine benzetilmiştir. Onun din denizi seçkin inciler yetiştirir. O, kötülük ateşlerini söndüren bir sudur. Su ile ateş arasında tezat vardır. Burada ateş kötülüğün, su iyiliğin sembolü olarak kullanılmıştır,. Bu beyitte seyyid, ıstıfa, sepmek), (beşer, ateş-i eşrar) kelimelerinde aliterasyon vardıfunduszeue.info Muhammed doğduğu zaman ateşperestlerin ateşleri sönmüştür. Beyitte bu mucizeye de telmih vardır.
Peygamberlik gül bahçesinin canlılığını tazelemek için mermer taşı mucizinden (yaratıcılığından) su akıtmış.

Peygamberlik gül bahçesine su verince gül tazeleniyor. Gül Peygamberimize izafe edilen bir çiçektir. Peygamberlik müessesesi onunla taze kalmış, Son peygamber olan Peygamberimizin mucizelerinden biri kara taştan su akıtmak. Bu mucize peygamberliğinin kabulü ve yeni bir gül açılması, peygamberlik bahçesinin parlaklığının tazelenmesidir.

Onun mucizi âlemde öyle nihayetsiz bir hidayet denizidir ki, binlerce kâfir tapınağına (Mecusî tapınağına) o denizden hidayet ermiştir.

Peygamber doğduğu zaman vukua gelen harikulade hadiselerden biri de sönmeyen ateşlerin sönmesi (Mecusî ateşlerinin sönmüş olması)dir. Bu hadiseye telmih eden Fuzulî&#;ye göre peygamberimizin mucizesi öyle sonsuz bir deniz imiş ki, binlerce kâfir ateşgedesindeki ateşi söndürmeğe yetmiştir.

&#;Yetmiş&#; kelimesi hem &#;erişmiş&#; hem de &#;kifayet etmiş&#; mânâlarına gelir. Burada kifayet etmiş mânâsında tevriye!i kullanılmıştıfunduszeue.infoıca su-ateş arasında tezat vardır.

Şiddet günü Ensar&#;a parmağından akıttığı suyu kim işitse, hayretle parmağını ısırır.

Tebuk seferinde (şiddet günü) susuz kaldıkları zaman Peygamberimizin parmakları arasından oluk oluk su akmış. Bunu duyan hayretinden parmağını ısırır. Bu hadise de kullara hayret veren bir mucizedir.

Dostu, yılan zehri içse, ebedî hayat suyuna döner, düşmanı su içse mutlaka yılan zehri olur.

Peygamberin dostlarından maksat, hayatında iken, ona uyan sahabelerle, onun yolundan giden Müslümanlardır. Aynı imana sahip oluş, onlara da manevî bir güç verir ve onlar bu manevî güç ile, kötülükleri iyiliğe döndürebilirler. Buna karşılık, düşmanları için iyi şeyler böyle kötü bir mahiyet alır. Şair bu fikri, yılan zehrinin ebedî hayat suyuna veya tersine ebedî hayat suyunun zehre dönüşmesi sembolü olarak ifade ediyor. Burada tezat sanatı vardır.

Abdest almak için yanağının gülüne su serpince, her damla sudan bin rahmet denizi dalgalanmıştır.

Şair borada &#;gül-i ruhsar&#; tamlaması ile Peygamber&#;in yanağını güle benzetmiştir. Abdest alınırken yüz yıkanır. Peygamber&#;in yüzüne değen su, onun manevî gücü ile çoğalıyor, bir damladan bin rahmet denizi doğuyor. Damla ile deniz arasında tezat vardır. Bu tezat ve benzetme tasavvufta birlik (vahdet) ile çokluk (kesret) u belirtmek için kullanılır. Çok, birden doğar. Başlangıçta ilk Müslüman olan Hazret-i Muhammed tek idi. Daha sonra, Müslümanların sayısı yüzlerce milyonu aştı. Tanrı&#;nın insanlara acıması mânâsına gelen rahmet, Türkçe&#;de mecazî olarak yağmur mânâsına da gelir. Yağmur milyonlarca damladan oluşur.

Su senin ayağının toprağına erişeyim diye durmadan, ömürler boyu başını taştan taşa vurarak âvâre gezer durur.

Her yıl, yüz binlerce Müslüman, dünyanın dört bir yanından Hacc&#;a giderler. Peygamber&#;in mezarını ziyaret ederler. Şair, sulara da böyle kutsal bir duygu yüklüyor. Suların başını taştan taşa vurması, hem hakiki, hem mecazî mânâda kullanılmıştır. Hayat ile su arasında münasebet olduğu için şair ömür kelimesini kullanmıştır. Muttasıl kelimesi Arapça &#;vasl&#; (ulaşan, kavuşan) kökünden gelir. Bu beyitte teşhis sanatı vardır.

Su ister ki, senin dergâhının toprağına zerre zerre nur salsın. Parça parça olsa bile su o dergâhtan dönmez.

Toprak, su ve ışık zerre zerre, parça parça olurlar. Su ışığı yansıtır. Şair, su ve ışığın bu özelliklerine manevî bir mânâ da veriyor. Burada su ve ışığın zerre zerre veya pare pare olması sevginin gücünü ifade eder.

Senin na&#;tını zaman zaman tekrarlamayı hata ehli derman bilir. Tıpkı sarhoşun ayılması için yüzüne su serpmesi gibi.

Hata kelimesi yanlış ve günah mânâsına gelir. &#;Ehl-i hata&#;dan maksat, yanlış yola sapanlar, günahkârlardır. Onlar günahlarından kurtulmak için, sarhoşun ayılmak maksadıyle yüzüne su serpmesi gibi senin na&#;tını tekrarlarlar. Na&#;t, bir şeyi medhederek anlama mânâsına gelir. Hazret-i Mu-hammed&#;i övmek için yazılan şiirlere de na&#;t denilir. Belli zamanlarda okunan Kur&#;an cüzlerine ve dualara &#;vird&#; denilir.

Ey Tanrı&#;nın sevgilisi, ey insanların en iyisi, sana dudakları yananların su dilemeleri gibi müştakım.

Şen o keramet denizisin ki, Miraç gecesi feyzinin şebnemi duran ve gezen yıldızlara su götürmüştür.

Burada Hazret-i Muhammed&#;in Mirac&#;ına telmih vardır. Şebnem kelimesinin şeb&#;i (gece) ile Şeb-i Mîrac&#;ın &#;şeb&#;i aynı mânâya gelir. Şairin iki kelime atasında münasebet kurmasının sebebi budur. Feyiz: suyun taşması, bereket demektir. Şebnem ile bahar arasında tezat vardır. Peygamber&#;in manevî gücü o kadar kuvvetlidir ki, yeryüzünden götürdüğü şebnemi bütün yıldızlara yetecek su sağlar. Burada sudan maksat, Hazret-i Muhammed&#;in Miraç gecesi bütün kâinata varlığı ile vermiş olduğu feyizdir.

Mezarını yenileyen mimara su gerekirse, güneşin çeşmesinden her dem feyzin saf suyu iner.

Burada güneş, dünyaya feyz ve bereket verdiği için çeşmeye, güneşten akan ışık zülâle (saf su) benzetilmiştir.

Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış, senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.

Mânâ bakımından bütün kelimeleri birbiriyle ilgili olan bu beyitte tenasüb veya müraat-i nazîr sanatı vardır.

Na&#;tının uğuru ile Fuzulî&#;nin sözleri nisan yağmurundan vücuda gelen büyük inci tanelerine benzemiştir.

Bir efsaneye, göre istiridyeler nisan ayında denizin yüzüne çıkar, yağmur yağarken kabuğunu açar, bir iki damla alır, yeniden denizin dibine inerlermiş. Bunlar zamanla inci haline gelirmiş. Fuzulî yukarıki beytinde bu efsaneye telmihte bulunuyor, kendi sözlerini inciye benzetiyor.

Mahşer günü gaflet uykusundan uyandığımda ve hasret gözyaşlarından uykusuz gözlerim su döktüğünde (ağladığımda) umduğum odur ki, mahrum olmayayım, vaslının çeşmesi senin yüzüne teşne olan bana su versin.

Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli burada beyitle beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı&#;ya -hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazret-i Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası