milyoner jessica clare / Milyoner (Jessica Clare) Romanlar Novella Yayınları

Milyoner Jessica Clare

milyoner jessica clare

Milyoner

Milyoner Kitap Açıklaması

Milyoner Erkekler Kulübü



Masa kuruldu, kartlar dağıtıldı, içkiler dolduruldu. Sıra geldi alınacak ihaleleri, borsa hisselerini, otelleri konuşmaya. Masanın etrafında beş milyoner oturuyor. Bu akşamın konusu ise bir adadaki geleceği parlak bir otel. Logan Hawking gecenin şanslı çıkanı olacak gibi, zaten şu bir gerçek ki Milyoner Erkekler Kulübü üyelerinin lügatinde kaybetmek yok.



- Milyoner Logan Hawking, Bahamalar’da yeni satın aldığı otelini teftişe gider.


- Brontë Dawson, küçük bir lokanta garsonudur ve radyodan bir haftalık Bahamalar tatili kazanır.


- Kasırga adayı talan eder, herkes tahliye edilir; asansörde kalan Logan ve Brontë dışında.



Kasırganın yıkıp döktüğü otelde kalan bu milyoner,


Hazırcevap garson Brontë’ye karşı poker masasından daha zorlu ve tutku dolu bir mücadeleye yelken açacaktır çünkü “Aşkın deliliği, cennetin lütuflarının en büyüğüdür.”


(Tanıtım Bülteninden)

  • Kitap Adı Milyoner
  • Yazar Jessica Clare
  • &#;eviri Arzu Şensoy
  • Yayınevi Novella Yayınları
  • Hamur Tipi 2. Hamur
  • Ebat 14x21
  • İlk Baskı Yılı
  • Baskı Sayısı 1. Basım
  • Medya Cinsi Ciltsiz
  • Barkod
m

Logan omuz silkti. O en kısa zamanda merdiven boşlu­


ğuna dönüp kurtarma ekibini beklemeyi tercih ederdi ama
Bronte keşfe çıkmak istiyor gibiydi. "İstiyorsan."
Genç kadının yüzü aydınlandı. "İsterim. Sence plaj da
çöplüğe dönmüş müdür?"
"Yakında öğreniriz, öyle değil mi?" Logan kırık camdan
dışarı adım atarak Bronte'ye onu takip etmesini işaret etti.
O da öyle yaptı ve loş ışıkta geçen günlerin ardından
parlak güneşe karşı gözlerini kısarak tatil köyünün ön kıs­
mına doğru ilerlediler. Logan kum kaplı kaldırımda ona doğ­
ru gelen genç kadını inceledi. Gün ışığında daha da güzeldi
ama alışılmış şekilde değil. Saçları yer yer birbirine dolaşıp
darmadağın olmuş ve karmakarışık bir hale şeklinde başı­
nın etrafına yayılmıştı. Yuvarlak yüzünde Logan'ın normalde
çıktığı mankenlerin belirginleştirilmiş elmacık kemiklerin­
den yoktu ama gözleri parlıyordu, teni de harikaydı ve genç
kadın, güneş ışığına sanki olabilecek en güzel şeymiş gibi gü­
lümsüyordu. Logan onun nefes kesici olduğu düşündü.
"Burası bildiğin talan olmuş, öyle değil mi?" Bronte göz­
lerini güneşten korumak için bir elini siper ederek dönüp
tatil köyüne doğru baktı. Pencerelerin yarısından fazlası
uçup gitmişti, binanın bir kanadı da çökmüş gibi görünüyor­
du. Logan bunları tamir etmenin ne kadara mal olacağını
düşünmek istemedi. Araba yoluna sıralanmış palmiye ağaç­
ları, kökleriyle yerlerinden çıkıp yıkılmıştı. Bir tanesi ikinci
katın pencerelerinden birinin içine doğru devrilmişti. Onun
yanında biraz uzakta bir araba yatıyordu ve otelin içindeki
pılı pırtı da çimenliğe yayılmıştı. Ayakkabılarının altında gı­
cırdayan betonun üzerini ince bir kum katmanı kaplamıştı.
81
>4* Milyoner

"Hadi, gel," dedi Logan, Bronte'ye. "Gidip plaj nasıl görü­


nüyor bir bakalım."
Bir kum tepesini aştılar ve orada, önlerinde uzanan okya­
nusu gördüler. Hafif hafif dalgalanıyordu, masmaviydi, son­
suzdu ve şu an onları ayıran tek şey plajın ince beyaz hattıydı.
Tepelerinde kuşlar uçuyordu. Her tarafta, denizin kıyıya getir­
diği keresteler vardı; suda yüzüyorlar, dalgaların kıyıya çarp­
tığı yerde sıralanıyorlar ve kumun üzerine yığılıyorlardı ama
hiçbir şey bu güzel mavi suyun görüntüsünü bozamamıştı.
Logan'ın yanındaki Bronte nefesini tuttu ve eli adamın
koluna gitti. "Bu muhteşem."
Öyleydi, gerçi aynı şey genç adamın refakatçisi için de
söylenebilirdi. Logan da onun dizginlenmemiş coşkusunun
keyfini çıkarıyordu. Kum tepesinden aşağı kaydılar ve şapır­
dayan dalgalara doğru ilerlediler. Bronte genç adamın ya­
nında özlemle içini çekti.
"Ne oldu?"
"Sadece tatilim çoktan berbat olduktan sonra güzel bir
plaj ortamına sahip olduğumuzu düşünüyordum. Güneşle
kumun keyfini çıkararak birkaç gün geçirmek çok hoşuma
giderdi."
Logan bir elini boş plaja doğru salladı. "Seni durduran ne?"
Genç kadının yüzü aydınlandı, sonra tekrar düştü. "Barı­
nak yapmakla ya da başka hayatta kalma işleriyle uğraşıyor
olmamız gerekmez mi?"
"Yiyeceğimiz var. Barınağımız da var. Tek yapmamız gere­
ken kurtarılmayı beklemek. Bu kendini daha iyi hissetmeni
sağlayacaksa kumun üzerine birS.O.S. çizebiliriz."
Bronte kıyıya çarpan köpüklü dalgaların içine doğru bir
82
Jessica Clare t4w

adım atarak bileklerini yıkamalarına izin verdi ve gözleri ka­


tıksız bir mutlulukla kapandı. Kafasını geriye doğru atarak
karışmış saçlarını rüzgâra bıraktı.
Logan köpüklü dalgalara adım atma konusunda aynı şid­
detli isteği duymuyordu ama genç kadın güneş ışığını içine
çekip suyun keyfini çıkarırken bakışları ısrarla onu takip etti.
Bronte'nin gözleri bir an için açıldı. "Geri dönüp mayo al­
mamız gerekmez mi?"
"Neden?"
Bronte ona sırıttı. "Yüzmek için?"
Logan, ona doğru giden bir ağaç parçasını aldı ve uzağa
fırlattı. Sırf kıyafet değiştirmek için otele dönmeyi anlamı­
yordu. "Burada benden başka kimse yok, Bronte."
Genç kadın dudağını ısırarak kısa bir anlığına onu inceledi.
"Haklısın." Sanki tüm cesaretini toplamak ister gibi derin bir
nefes aldı ve sutyenini çıkardı. "Sona kalan çürük yumurta."
Kahretsin. Logan iç çamaşırlarıyla yüzebileceğini öner­
mişti, çırılçıplak değil. Tabii, şimdi genç kadın inisiyatifi ele
almışken, Logan onu bu konuda düzeltecek miydi?
Hayatta olmaz. Carpe diem, dedi kendi kendine, sonra da
sırıttı. Bronte bu düşünceyi onaylardı.

Bu, Bronte'nin o zamana kadar yaptığı en cesurca, en ap­


talca şeydi. Kalbi göğüskafesinin içinde güm güm atarken sut­
yenini kumun üzerine fırlattı ve külotunu çıkarıp deniz ayak­
kabılarından kurtulurken Logan'a hiç bakmadı. Onun yerine,
sanki plajda çıplak durmak her lanet olası gün yaptığı bir şey­
miş gibi suya konsantre oldu.
83
» fc Milyoner

İşin aslı, bu bir deneydi. Ya gerçekten çok iyi ya da felaket


geçecekti.
Logan'ın ona baktığını görmüştü ve bakışları ilgisiz bir ada­
mın atacağı türden değildi. Ateşli, ilgiyle yanan bakışlardı.
Sanki hamlesini yapmadan önce bir şey olmasını bekliyormuş
gibiydi. Ama bunun ne olabileceği hakkında Bronte'nin hiçbir
fikri yoktu.
Ve onu beklemekten sıkılmaya başlamıştı. Önceki akşam
yemek yerlerken genç adam onun dudağını okşadığında,
Bronte adamı öpmekten başka hiçbir şey düşünememişti.
Onunla yatmak; bu ücra, tropik cenneti onunla paylaşmak ve
etraflarında ikisinden başka hiç kimsenin olmaması Elbet­
te kasırgayla yıkılmış bir bina, olabilecek en romantik ortam
değildi ama Logan muhteşem ve ince düşünceliydi. Ayrıca
Bronte bir süredir kimseyle ciddi şekilde görüşmemişti, öy­
leyse neden boğayı boynuzlarından yakalayıvermesindi ki?
Plajda çırılçıplak dururken ellerini kalçalarına koydu ve
buna olumlu açıdan bakmayı denedi. Logan onun deli bir
kadın olduğunu düşünse bile güneş teninde ılık bir his bıra­
kıyordu ve Bronte en azından bugün için okyanusun keyfini
çıkaracaktı. Köpüren dalgaların içinde dizine kadar ilerledik­
ten sonra eğilip bir avuç su aldı. Beklediğinden daha soğuk­
tu ve biraz titreyerek kollarını ovuşturdu.
O sırada bir şey su sıçratarak yanından geçti. Bronte do­
nup kalmışken tam zamanında kafasını çevirdi ve gözleri,
Logan'ın hemen yanı başında sığ sulara atlarken gözden
kaybolan beyaz poposunu yakaladı.
Lanet olsun! O çıplaktı ve Bronte bunu kaçırmış mıydı?
Hayal kırıklığının sebep olduğu şiddetle suya vurma isteği­
84
Jessica Clare mİm

ne karşı koyarak daha derine ilerledi ve kendi çıplaklığını


örtmek için suya daldı. Sonuç olarak Logan onun meydan
okumasını kabul etmişti. Bu iyi bir şeydi, gerçi onun bu dav­
ranışı karşısında Bronte'nin ne yapacağı hakkında hiçbir fikri
yoktu. Kendi kendine, flört etmek gerçekten bu kadar zor
olmamalı Bronte, dedi.
Logan biraz uzakta yüzeye çıkarak ıslak saçlarını arkaya
savurdu ve suyun içinde ayakta durdu. Bronte suyun yalnız­
ca adamın beline kadar geldiğini fark etti. Düzeltme: Daha
çok kalçalarına, hatta kalçalarının epey altına kadar. Mah­
rem yerleri, dalgaların hareketiyle zar zor kapanıyordu.
Ona bakmaktan kendini alamayan Bronte'nin yanakları­
na ateş bastı. Tamam, adamın gerçekten de iyi bir vücudu
vardı. Bronte onun uzun boylu olduğunu biliyordu ve fit bir
vücuda sahip olacağını da tahmin etmişti ama adam, baştan
aşağı kaslı ve zindeydi. Vücudu hafifçe bronzlaşmıştı; sanki
güneşin keyfini çıkarmış gibiydi ama fazla da değil. Kolunun
üst tarafında, Bronte'nin uzaktan ne olduğunu çıkaramadığı
bir şeyin dövmesi vardı. Logan, vücudunu mürekkeple bo­
yatacak biri gibi görünmüyordu. O ciddi, neredeyse katı bir
erkek türüydü; arkadaşlarıyla dışarı çıktığında dövme yaptı­
racak bir parti çocuğu değildi.
Şaşırtıcı. Bu, sorumlu müdür Logan Havvkings hakkında
aklında oluşan resme uymuyordu. Şimdiye dek ona biraz
daha tutucu biri gibi görünmüştü ama bu dövme duruma
yeni bir açı katmıştı. Bronte onun kim olduğundan tam an­
lamıyla emin değildi ve bundan hoşlanmıştı.
Üzerinde bir mayo bile olmadan, kendini fazlasıyla suya ma­
ruz kalmış hissederek biraz daha kıyıya gitti. Su nazik, ipeksi ok­
85
Milyoner

şayışlarla tenine sürtündü ve güneş ışığı her yerine değdi. Bu


çırılçıplak yüzme işi eşsiz bir deneyimdi. Bronte bundan hoşlan­
dığından tam olarak emin değildi ama Logan'ın kıçını görebil­
mişti; yani bu bir artıydı.
Logan'ın bakışları ona doğru döndü ve genç adam suyun
içinde yavaşça kadına doğru ilerlemeye başladı. Bronte ger­
gin bir bakire gibi kaçınmaktansa yerini korumak için ken­
dini zorlayarak, "Peki, sen kesinlikle meydan okumaya karşı
koyabilen bir adam değilmişsin," dedi. Logan ona doğru sı­
rıttı ve genç kadın derin bir nefes aldı. Adam somurturken
bile seksiydi ama ya gülümsediğinde? Tanrım. Bronte dişi
bölgelerinin buna cevap olarak bir zevk çığlığı attıklarına ye­
min edebilirdi.
Logan, kadının dibine varana kadar durmadı. Su hâlâ yal­
nızca bel hizasındaydı ve Bronte çömelmeye devam ederse
adamın aletiyle göz hizasında olacaktı. Pek de güçlü bir po­
zisyon sayılmazdı. Tabii ayağa kalkmak da ona göğüslerini
göstermek demekti ama plajda soyunduğunda Logan onları
zaten görmemiş miydi?
Bronte cesaretini toplayıp ayağa kalktı. Vücudunun her ya­
nından sular süzülüyordu. Logan'a, sanki bir şey söylemesi için
onu kışkırtmak istermiş gibi, meydan okuyan bir bakış attı.
Ancak o hiçbir şey söylemedi. Yalnızca biraz daha yaklaş­
tı. Yarı karanlık bakışı Bronte'nin yüzünden ayrılmıyordu. Eli­
ni uzatarak boynunun yanını tuttu ve Bronte, genç adamın
onu kibarca kendine doğru çektiğini hissetti. Logan'ın koyu
renkli gözleriyle büyülenmiş bir hâldeyken geri çekilmeye
gücü yoktu ve göğüs uçları onun çıplak, ıslak göğsüne değ­
diğinde nefesi kesildi.
86
Jessica Clare ı4u

Genç adam alçak ve boğuk bir sesle, "Eğer bir önemi kal­
dıysa, önerim iç çamaşırlarımızla yüzmemiz olacaktı," dedi.
Bronte, güçsüz bir sesle, "Ah," diyerek karşılık verirken
bakışları kendisininkinden sadece birkaç santim uzak olan
dudaklara doğru indi. "Pek emin değildim"
Logan'ın dudakları onunkilerin üzerine kapandı. Bronte
böylesine bariz bir yoğunlukla öpülmeyi beklemiyordu. Lo­
gan onu kendine doğru çekti ve ıslak teni onunkine sürtündü.
Bronte, adamın bu durum hakkında tam olarak ne düşündü­
ğünü ona daha öpüşürlerken anlatan aletinin uzun sıcaklığın
karnında hissetti. Logan'ın onun dudaklarının üzerindeki ağzı
sıkıydı ve tadı da çok hoştu; sanki meyve gibiydi. Dili dudakla­
rının birleştikleri yere hafifçe vurarak onu kendisine açılmaya
zorluyordu ve genç kadının buna dayanacak gücü yoktu.
Adamın dili ağzına dalarak öpücüğü bir keşiften zevk isti­
lasına dönüştürdüğünde, Bronte'nin dudaklarından hafif bir
inilti kaçtı. Logan'ın dili onunkine kendine güvenen, ısrarlı
ve cüretkâr bir şekilde atıldı.
Dilinin her hamlesi onun ilişkide, yatakta nasıl olacağını
anlatıyordu aslında Bronte'ye. Vücudunun kontrolünü ele
alacak ve arzuyla mırıldanmasını sağlayacaktı. Hatta Bronte
onu biraz daha cesaretlendirirse hamlesini yapardı. Logan
"hayır"ı cevap olarak kabul edecek bir tip değildi.
Ve Bronte de şu anda hayır demeyi gerçekten istemiyordu.
Adamın tadı çok güzeldi. Ondan da ötesi, iyi hissettiriyor­
du; güneşten ısınmış, nemli ve sert. Dalgalar bellerini okşar­
ken Logan onu dünyada başka hiçbir şeyin önemi yokmuş
gibi öpmeye devam etti ve karşılığında, içinin ta derinlerin­
den bir arzu yükselirken, genç kadının eli ayağı boşaldı.
87
^ Milyoner

Logan'ın tek yaptığı onu öpmek olmuştu ama Bronte ada­


mın teninin her bir zerresinin kendisininkine baskı yaptığını
şiddetle idrak etmişti: Göğüs uçlarına sürten ince göğüs kılla­
rı, karnına bastırdığı penisi, onu kendine yakın tutarken boy­
nuna koyduğu parmakları, çenesini tutan başparmağı, du­
daklarını okşayan dudakları ve günahkârca saldıran dili, sanki
basit bir öpücükten fazlasını ima edercesine
Logan sonsuz gibi gelen bir süreden sonra geri çekildiğin­
de, dizleri aniden güçsüz ve işe yaramaz hale gelen Bronte
sendeledi. Genç adamın eli onu sabit tutmak için dirseğine
gitti ve bedenini kendininkine çekti.
Bronte'nin bakışı kolunun üst tarafına, gizemli dövmeye
kaydı. Bu şey, aslında bayağı iğrençti. Yuvarlak karaltının bir
kafatası olduğu ortaya çıkmıştı, göz yuvalarından kıvrılmış iki
dolarlık bir banknot çıkıyordu. Bu genç kadının Logan gibi
birinin üzerinde görmeyi bekleyeceği bir şey değildi.
Logan son bir nazik öpücük için öne eğildi, dili dudakla­
rına sürtünüp geçerken Bronte'nin dikkatini incelediği döv­
mesinden uzaklaştırdı. "İstediğin bu muydu?"
Bu, oldukça kibirli bir soruydu. Bronte zihnini odaklama­
ya çalışarak gözlerini kırpıştırdı. "Aslında şu ana kadar ne is­
tediğimden emin değildim."
"Peki ya şu an?"
"Şimdi plajda yalnız olduğumuz için oldukça mutlu oldu­
ğumu düşünüyorum," dedi ona nefes nefese.
Genç adam sırıttı, ifadesi kendinden emin ve aşırı güven­
liydi. Başka bir öpücük için yine öne eğildi.
Tam o sırada bir dalga yükseldi. Yan taraflarından onlara çar­
pıp yüzlerine su sıçrattı ve her yerlerini yosun filizleriyle kapladı.
88
Jessica Clare i4m

Tükürerek birbirlerinden ayrıldılar ve Logan omzundan


bir avuç dolusu yosunu alıp tiksinerek uzağa fırlattığında
Bronte ani bir kıkırdama krizine tutuldu.
Logan yüzünde huysuz bir ifadeyle ona baktı. "Biraz daha
gergin kahkaha mı?"
"Hayır, bu sefer tamamen sana gülüyorum," dedi genç
kadın ve Logan onu batırmak için üzerine atıldığına ciyak ci­
yak bağırdı.
Büyü bozulmuştu; birbirlerine su sıçratmaya ve dalgaların
üstünde yüzmeye ya da sadece suyun üzerinde uzanmaya baş­
ladılar. Yalnızca oynamak ve gevşemek çok güzeldi. Bronte, Lo-
gan'ı batırdığında bile bu yeniden cinselliğe dönmedi.
Sanki bir soru cevaplanmış gibiydi ve şimdi Logan doğru
zamanı beklemekten hoşnuttu. Lâkin bu durum kadına ken­
dini bir yırtıcı tarafından izlenen av gibi hissettirmişti biraz.
Kaçmak istediğinden tam olarak emin olmadığı, çok er­
keksi ve seksi bir yırtıcı. Bronte onun avı olmaktan bilakis
hoşlanmıştı, peki bu ona kendi hakkında ne anlatıyordu?

Bronte tatile çıktığından beri ilk defa güneşte bir gün ge­
çirdi ve her anının keyfini çıkardı. Dalgalarda oynadı, kumun
üzerine uzandı, deniz kabukları topladı ve Logan en zavallı
görünüşlü kumdan kaleyi yaptığında altına edercesine güldü.
Tüm öğleden sonra çocuklar gibi oynadılar ve işi, kuma yatıp
melek izi çıkartmaktan suda güreşmeye kadar vardırdılar.
Sudan çıktıklarında Bronte sutyeniyle şort külotunu ye­
niden giydi, etrafta çırılçıplak dolaşacak kadar da cesur de­
ğildi. Logan da onun gibi yaptığında rahatladı ve suda yüzen
89
<4* Milyoner

atıkları inceleyip konuşarak plajda birkaç kez aşağı yukarı


yürüdüler. Her yerleri kumla kaplıydı ve iç çamaşırları da ku­
rudan çok ıslaktı ama hiç umursamadılar.
Sonunda suda hoplayıp zıplamaktan yorgun düştüklerin­
de Logan birS.O.S. işareti çizmelerini önerdi.
Bronte batmakta olan güneşe bakarak, "Sanırım çizme-
liyiz," dedi kederle. Günün sona ermesini hiç istemiyordu.
Logan onun gönülsüzlüğünü fark etmiş olmalıydı ki kadı­
na uzun bir süre baktıktan sonra, "Plajda bir ateş yakıp bir­
kaç saat daha takılabileceğimiz kadar çok odun var," dedi.
Bronte'nin yüzü aydınlanarak, "Bu fikir kulağa harika ge­
liyor," demişti ki karnı guruldayarak bunu mahvetti.
Logan'ın dudakları keyifle kıvrıldı. "Ben S.O.S. ve ateş
yakmakla ilgilenirken sen de gidip kuru giysilerle yiyecek
içecek bir şeyler getirmeye ne dersin?"
Bronte ona doğru parmaklarını şaklattı. "İşte bana böyle
planlarla gel. Hemen dönerim."
Logan, "Feneri de al," dedi ve suyun getirdiği ağır bir ke­
resteyi kaldırıp daha içeriye, kumun üzerine doğru sürükledi.
Bronte feneri aldı ve yürürken etrafına kumlar sıçratarak
hızla kum tepesine tırmandı. Daha önce şarap şişeleri gör­
müştü ve plajda bir tanesinin keyfini çıkarmanın hoş olacağı­
nı düşündü. Hediyelik eşya dükkânından aldıkları kurutulmuş
dana eti çubukları vardı, muhtemelen restoranda bir yerlerde
de peynir bulabilirdi. Şarap, peynir ve dana etli atıştırmalık.
Fena değil. Tabii eğer ateş yakacaklarsa, bir şeyleri daha olma­
lıydı. Aklında bu düşünceyle restorana gitti ve tam olarak ara­
dığı şeyi bulana kadar bütün mutfağı yağmaladı: saf buğday
unundan yapılmış krakerler ve marshmallow. Erzak ve bunları
90
Jessica Clare mİ»

tamamlayacak birkaç şişe su ile daha önce kuruması için dışarı


bıraktıkları yedek battaniyeyi de alarak plaja yöneldi.
O içerideyken güneş daha da alçalmış, turuncu gökyüzü­
nü koyu, dumanlı bir mora çevirmişti. Logan'ın suyun taşı­
dığı kerestelerle plajın üzerine S.O.S. yazdığını ve öbür uca
da odunlardan bir piramit kurduğunu görebiliyordu. Oraya
doğru yöneldi ve tam ateş tutuştuğu sırada genç adamın ya­
nına oturdu.
Logan ayağa kalkarken ona memnun bir bakış atıp yanan
piramidi küçük odun parçalarıyla beslemeye devam etti.
"Harika görünüyorsun."
Bronte yalnızca deniz ayakkabıları içindeki çıplak, kumlu
bacaklarına bakarak buna güldü. Şimdi üzerinde ona iki be­
den büyük gelen ve kalçalarının altına kadar inen limon sa­
rısı bir Bahamalar tişörtü vardı ve saçının da koca bir düğüm
olduğundan neredeyse emindi. "Hiçbir şey yapmadım."
"Biliyorum. Yine de harika görünüyorsun." Logan'ın ba­
kışları beğeni doluydu. "Geri döndüğüne sevindim."
Bronte şarap şişesini kaldırdı. "İçecek, yemek ve tatlı ge­
tirdim."
"Ben şanslı bir adamım."
"Ve bir flört," diye takıldı Bronte ama gülümsemesini en­
gelleyemedi. "Ama bu affedilebilir bir suç sanırım."
Battaniyeyi yere serdiler ve yiyecekleri yayıp kuru et, kra­
ker ve peynirden ısırıklar alarak şişeden şarap içtiler.
Güneş ufukta kayboldu ve gökyüzü karardı. Biraz sonra
kilometreler boyunca parlayan tek ışık küçük ateşlerinin ışı­
ğı olmuştu. Bu, Bronte'nin çok küçük, yalnız hissetmesine
neden oldu ve vücudunu Logan'a yaklaştırdı.
91
^ Milyoner

Adam onun bu hareketini yanlış anlayıp şarap şişesini


tekrar uzatarak kadına baktı. "Susadın mı?"
Bronte kırmızı şarabın güçlü tadı suratını ekşitirken bir
yudum daha aldı. En pahalı şişeyi kapmıştı -çünkü niye kap­
masın ki?- ve bu da epey sertti. Ne de olsa o, daha çok ku-
tuda-satılan-şarap kızıydı. "Sadece düşünüyordum."
"Ne hakkında?"
"Nasıl olup da etrafta kilometreler boyunca hiç kimsenin
bulunmadığı hakkında." Karanlık gökyüzüne doğru bakıp
bacaklarını indirerek battaniyenin üzerine uzattı. "Ve bunun
bazen nasıl da korkutucu olabileceği."
Logan'ın eli genç kadının bileğine giderek tenini okşa­
madan önce hafifçe sıktı. Sanki kendini ona dokunmaktan
alıkoyamamış gibiydi ve Bronte derin bir nefes aldı. Logan
biran sonra, "Korkma," dedi. "Ben buradayım,yanındayım."
"Buna minnettarım," dedi yumuşak bir sesle. "Sen olma­
saydın ne yapardım bilmiyorum."
"Muhtemelen hâlâ asansörde olurdun."
Bronte'nin alnı çatıldı. Bunu düşünmekten hiç hoşlanma­
mıştı. O burada olmasaydı başını iki yana salladı. "Burada
benimle olduğun için mutluyum."
Logan'ın eli onun bileğinde kaldı. Başparmağı teninde
hafifçe kayarken genç kadının aynı anda hem gergin, hem
huzursuz, hem de uyarılmış hissetmesine neden oluyordu.
Başka hiçbir şey yapmıyordu, sadece ona dokunuyordu.
Bronte o ele baktı, sonra düşünmeden atıldı. "Biraz daha
ister misin? Çikolata, tam buğday unundan kraker ve marsh-
mallovv nedir biliyor musun? Bir kamp ziyafetini mükemmel
kılan şeyler."
92
Jessica Clare u$u

Logan önce ateşe, sonra battaniyenin üzerindeki genç kadı­


na baktı. "Bu da kamp yapmak sayılır herhalde, öyle değil mi?"
"Kamp ateşimiz bile var," dedi Bronte sırıtarak. "Yumuşak
şekerlemem için çubuğun var mı?"
Logan arkasını döndüğünde genç kadın kıpkırmızı kesildi
çünkü bu, kendi kulaklarına inanılmaz derecede müstehcen
gelmişti. Yumuşak şekerlemem için çubuğun var mı? Tan­
rım, neden ondan sadece beni plajda yere yatırıp o Kaptan
Ahab*, ben de seksi mi seksi bir balinaymışım gibi zıpkınla­
masını istemedim ki?
İki marshmallow'u aynı çubuğa taktılar ve Logan çubuğu
alevlerin içine doğru uzattı. "Demek sen o adamlardansın,
öyle mi?" diye takıldı Bronte.
Logan ona baktı. "Hangi adamlardan?"
Bronte artık alev almış şekerlemeleri işaret etti. "Kömür
yemeye razısın, yeter ki hızlı olsun."
"O da işin pürüzü," dedi genç adam. "İnsan cesur bir ka­
rar alırken böyle bir şeyi bekliyor olmalı."
"Çok cesur," dedi Bronte başıyla onaylayarak. "Şu cesur
kararlarından birini söndürüp krakerimin üzerine koysan da
ben de yesem."
Logan söylediğini yaptı, genç kadın şekerlemeyi çikola­
tayla birlikte ezdi ve ziyafeti ısırarak yerken parmaklarını ya­
ladı. Logan da kendininkini birleştirdi sonra hepsini birden
ağzına atarak tek bir büyük lokmada yedi. Bu adam hiçbir
şeyi yarım yapmıyordu, öyle değil mi? Bronte ona doğru sı­
rıtarak başını iki yana salladı ve kendisininkini azar azar ye­
meye devam etti.
* Amerikalı yazar Herman Melville'in dünyaca ünlü romanı M oby Dick'te, Moby
Dick adlı balinanın peşine düşen karakter, (y.n.)

93
Milyoner

Başparmağına büyük bir parça erimiş çikolata geldiğinde


Bronte bir an ona baktı, sonra yalayıp temizlemek niyetiyle
elini kaldırdı.
O daha bunu yapamadan Logan'ın eli kadınınkini yaka­
ladı ve Bronte'nin elini ağzına götürerek başparmağındaki
çikolatayı çok nazikçe emdi. Karnında hafif bir titreme baş­
layan Bronte'nin kalp atışları, adam karanlık bakışlarını yü­
züne doğru kaldırdığında hızlandı.
Logan, "Cesur kararlardan bahsetmişken," diye mırılda­
nıp dilini tekrar kadının başparmağının yumuşak etli kısmın­
da dolaştırdı. "Kararını verdin mi?"
"Karar mı?" diye tekrarladı Bronte sesindeki titremeden
nefret ederek.
"Sen ve ben, gerçekten açılmadan ve tam olarak ne his­
settiğimizi söylemeden, aramızdaki çekimin etrafında dans
edip duruyoruz. Ben böyle değilim, Bronte. Ben tam olarak
ne hissettiğinin bilinmesini isteyen erkek tipiyim ama sen
sürekli kaçmaya devam ediyorsun."
"Ben kaçmıyorum," diye itiraz etti Bronte nefessiz kaldı­
ğını hissederek. "Söyle bana."
"Öyleyse sana tekrar göstereceğim." Yoğun bakışları bir
süre sonra dudaklarına kaydı ve Bronte onun öpüşmelerini
düşündüğünü anladı.
Ve şimdi o da o öpüşmeyi düşünüyordu.
Logan öne eğildi ve dudaklarını inanılmaz derecede ha­
fif bir şekilde onunkilere sürttü. Bu hareket çok nazik ama
yoğundu, sadece üstü kapalı bir şekilde Bronte'nin ondan
ne bekleyebileceğini haber veriyordu. Ve genç kadın daha
fazlasını istemesine karşın Logan uzaklaşıp ona bakarak yü­
zünü inceledi.
94
Jessica Clare '&>>

Genç adam yeniden konuştu. "Senin hamlen, Bronte."


Bronte onun avcunda hapsolmuş kendi eline baktı. Göl­
geler genç adamın yüzünü okşuyor, hafif rüzgâr saçlarını al­
nına düşürüyordu. Genç kadın adamın çenesindeki uzamış
sakalları fark etti. Öpüşürlerken tenini tahriş etmişti ama
geri çekilmesine neden olacak kadar sert de değildi. Bronte
isterse hemen şimdi uzanıp ona dokunabilirdi. Onu isteye­
bilirdi. Ya da tüm bunlardan uzaklaşırdı ve yalnızca arkadaş
olurlardı. Yemekte birbirine refakat eden iki kişi. Logan bunu
ona bırakıyordu.
Bronte'nin ne yaşadıklarıyla ilgili yanlış bir izlenimi yoktu.
Plajda yalnızlardı. Birlikte oldukça fazla çıplak zaman geçiri­
yorlardı. Logan yakışıklıydı ve onun çekici olduğunu düşünü­
yor olmalıydı. Bir-iki gece boyunca ya da kurtarılmaları artık
ne kadar sürecekse, vahşi ve tutkulu bir seks yapabilirlerdi.
Sonra yolları ayrılacak, o Kansas City'deki işine, Logan da
oteli idare etıtıeye dönecekti ve yolları bir daha asla kesiş-
meyecekti.
Bu, bağlayıcı olmayan bir çılgınlık için mükemmel bir or­
tamdı. Tabii Bronte'nin bağlanamamak konusunda iyi olma­
ması hariç. Bu durum sadece yabancılarla yaşanabilirdi, denk
geldikleri geceden sonra bir daha görmeyeceği insanlarla.
Logan farklıydı. Bronte onun hakkında birçok insan hakkında
bildiklerinden daha fazla şey biliyordu. Ondan hoşlanıyordu.
Normalde erkeklerden hoşlanmadığından değil ama ilişkileri­
nin çoğu çirkin bir notla bitiyor gibi görünüyordu ve Logan'la
da böyle olmasını istemiyordu. Fakat onu geri çevirirse, Lo­
gan'la sevişmenin ne kadar harika olacağını deneyimleme
şansına bir daha asla sahip olamazdı.
95
Milyoner

"Bunu istiyorum," diye itiraf etti alçak bir sesle, "ama öy­
lesine takılmalar konusunda ne kadar iyi olduğumdan emin
değilim."
Logan ona, "Bu konu hakkında, kurtarıldığımız zaman endi­
şeleniriz," dedi ve aralarındaki mesafeyi kapatmak için eğildi.

Bronte bunu yapacaktı. Onlar bunu yapacaklardı. Bir


adamla saçma, heyecan verici, tutkulu bir çılgınlık yapacaktı
ama o, herhangi bir adam değildi. Ona her baktığında heye­
candan kendinden geçmesine neden olan muhteşem, ciddi,
tam anlamıyla alfa erkek Logan Havvkings'le. Onu öyle bir
öpmüştü ki sanki öpüşmeyi bizzat icat etmişti.
İşte buradaydı, çirkin bir turist tişörtü, vahşi plaj saçı ve
makyajsız yüzüyle. Belki de adadaki tek kadın olduğu sürece
önemli olan Bronte değildi? Bu düşünce duruma daha ciddi
bakmasına neden oldu.
Logan parmaklarının ucuyla çenesine dokunarak onu
kendine bakmaya zorladı. "Sormamalı mıydım?"
Genç kadın, "Hayır, sormak iyidir," deyip utangaç bir şekilde
gülümsedi. "Yalnızca şu anda en ateşli halimde değilim de."
"Benim için bir alıntı yap."
Bronte ona tuhaf bir bakış attı, sonra gülerek aklına ilk
geleni söyledi. "'Mutluluk bize bağlıdır.' Aristoteles."
"Gördün mü?" diye fısıldadı Logan öpmek için boynuna doğ­
ru eğilirken. "Bunu söylediğini duymak inanılmaz ateşliydi."
Bronte yine güldü. "Sen garip bir adamsın."
Logan sözünü esirgemeden, "Ve sen de çok güzelsin," dedi.
"Bütün gün gözlerimi senden alamadım."
96
Jessica Clare 4 ^

Ve bu, Bronte'nin sönmüş egosunu canlandırmak için ye-


terliydi. Logan'a doğru eğilirken bakışları onun ağzına kaydı.
"Öyleyse beni öper misin?"
"Sormana gerek var mı?" Logan daha da eğildi.
Bronte tekrar, "Sormak iyidir," diye mırıldandı adamın
dudakları onunkilerle buluşurken.
O gün ikinci kez adamın öpüşüyle sürüklenip gidiyordu.
Logan'ın öyle harika bir ağzı vardı ki. Bronte bir sürü erkek­
le öpüşmüştü ama hiçbiri onu böyle pervasız bir sahip­
lenmeyle öpmemişti. Logan'ın ağzı onunkine doğru eğildi,
kontrolü önce dudakları, arkasından da dili aldı. Bronte'nin
direnecek gücü yoktu, Logan'ın dili ağzına sürtündüğünde
dudaklarını araladı. Sonra dili uzanıp kendisininkine temas
etti ve öpücük basit bir zevkten daha derin bir şeye dönü­
şürken Bronte kendini kaybetti. Logan onu öperken parmak­
larının ucu, sanki ihtiyaç anında genç kadını sabit tutmaya
hazırmış gibi çenesiyle oynuyordu.
Logan'ın dudakları onun ağzının üzerine yaslanmayı sür­
dürdü; ta ki tüm dünya bu adam ile kadının birleşmiş dudak­
larından ibaret kalana ve Bronte duygularının içinde kaybo­
lup gidene dek. Artık adamın üzerine yaslanıyor olduğunu
ve Logan'ın da onun ağırlığını desteklediğini neredeyse fark
etmedi bile. Logan yerini değiştirdiğinde düşecek gibi oldu
ve kıkırdamaya başladı.
"Dikkatli ol," diye uyardı onu Logan. Sesi sertti ama gözle­
rinin etrafında eğlendiğini anlatan bir kırışıklık vardı. "Öpü­
cüğüm bayağı tehlikeli gibi görünüyor."
"Epey," dedi Bronte nefes nefese. Elini kaldırıp dudakla­
rına dokunma isteğiyle savaşıyordu. Genç adamın öpüşüy­
97
4» Milyoner

le şişmiş, yumuşak ve ıslak hissettiriyorlardı. Logan'ın gözleri


üzerindeyken plaj battaniyelerinin üstüne sırtüstü uzandı.
"Aslında, kendimi toplamam için uzanmaya ihtiyacım olabilir."
Logan'ın geniş bedeni uzun bir an onunkinin üzerinde bir
hayal gibi durdu, sonra onun yanına uzanarak yüzüne bakmak
için döndü ve bir dirseğinin üzerine yaslandı. "Daha iyi mi?"
Bronte ona baktı. Bu açıdan yüzü gölgede kalmıştı ama
hâlâ nefisti. Bronte geniş omuzlarından, battaniyenin üze­
rindeki büyük eline dek bu adamın görünüşünü seviyordu.
Yine de plaj onun kendini biraz korumasız hissetmesine ne­
den olmuştu. Gece göğüne baktı ve plaja vuran dalgaların
hafif sesini dinleyerek başını çevirdi. "İçeri gitmeli miyiz?"
"İstiyor musun?"
"Bilmiyorum," diye itiraf etti Bronte. Bir yarısı burada,
plajda kalmak istiyordu. Diğer yarısı ise açık havada sevişme
düşüncesiyle paniğe kapılmıştı. "Burada kalmak istiyorum
ama biraz"
"Yanlış mı?"
"Ben edepsiz diyecektim."
Logan'ın ağzının bir köşesi yarım bir gülümsemeyle kıvrıl­
dı. "Ve edepsizlik kötü mü?"
Bronte ona doğru uzandı ve bir elini, göğüs kaslarının
üzerindeki küçük bir tutam tüyü hissederek, göğsünden
aşağı doğru ilerletti. "Aslında hayır. Şimdi düşününce, yara­
mazlığı oldukça severim. Ya sen?"
"Burada prezervatifim yok. Tabii sen getirmediysen."
Bronte bir aptaldı. Tam bir lanet olası aptal. İçeri gittiğin­
de onları almış olmalıydı. "Hayır, hiç getirmedim."
"Öyleyse geri çekilebilirim." Genç kadının elini göğsünden
98
Jessica Clare mÎu

çekti ve parmak uçlarını hafif hafif ısırmaya başladı. "Sence de


uygunsa."
Dudakları Bronte'nin başparmağı boyunca dans ederek
genç kadının tüm vücudunu titretti. "Bence sakıncası yok.
Ben temizim bu arada."
"Ben de öyle," dedi Logan. "İçeri gitmek istemediğinden
emin misin?"
"Hayır, burada olmak istiyorum."
"Edepsiz olan yerde mi?
Bronte sırıttı. "Kesinlikle."
Tamam, asıl eylemin kendisi dışındaki her şeyi yoldan
çekmişlerdi. Logan hafifçe parmak uçlarını öperek sadece
onu izliyordu. Bronte ne bekliyordu ki? Oluru verir vermez
onu hırpalamasını mı? Logan'ın kendini tuttuğundan, kadı­
nın da kendisi kadar ilgili olduğundan emin olmak istediğin­
den şüphelendi. Bronte'nin de onu istediğini ve buna öylesi­
ne evet demediğini adama göstermesi gerekiyordu.
Böylece battaniyenin üzerinde biraz kıpırdanarak ona
yaklaştı ve kadına doğru eğilerek dudaklarını onunkilere
bastırdı. Logan'ın dili cesaretlendirir gibi hafifçe kendinin-
kine vurunca Bronte biraz daha cüretkâr bir tavra bürüne­
rek öpüşmede özgürlüğü ele alıp dilini onunkinin etrafında
dolaştırdı. Eli genç adamın göğsünde aşağı doğru kaydı ve
parmaklarını göğsündeki tüylere dolayarak hafifçe çekti.
"Dokun bana," dedi Bronte ona yavaşça. "Lütfen."
Logan'ın eli yavaş hareketlerle ona yaklaştı ve kadını sırtı­
nın üstüne yuvarlanana kadar ittikten sonra kendisi de üzerine
kapandı. Ağırlığını dirseklerine vermişti. Bronte birbirlerinden
hafifçe ayrılmış bacaklarının arasına yerleşen uzun vücudunu
99
4» Milyoner

hissedebiliyordu. Sonra birden bacakları ona sonuna kadar


açıldı, bu hem sarsıcı hem de doğru hissettirmişti. Uzun ti­
şörtün altında yalnızca külotu vardı ve Logan'ın boxer'ının
kalçalarındaki hissiyatı yakıcıydı ve fazlasıyla ince.
Logan biraz daha yakına eğildi. "Belki seni öpmeye biraz
daha devam etmek istiyorumdur."
Bronte nefes nefese, "O da olur," dedi, adamın varlığı çok
yoğundu.
Logan sanki yüz hatlarını dokunarak ezberliyormuş gibi
parmaklarını hafifçe onun yüzünde gezdirdi. Sonra yeniden
öne eğilerek kadını öptü. Dudakları tüy gibi hafifti. Yanağını
öptü, dudakları çenesine ulaşana kadar tenini sıyırarak geçti
ve oraya da bir öpücük kondurdu. Sırada çenesinin ucu var­
dı, sonra da burnu. Bronte teninde dudaklarının, üstünde
de ağırlığının verdiği hissin keyfini çıkararak gözlerini kapat­
tı. Onun, kadınlığına özenle yaslanmış ağır sıcaklığını hisse­
derken, içinde bir yanı bacaklarını adama sarmak için can
atıyordu. Bu fazla hızlı mı olurdu? Bronte adamın ve doku­
nuşunun keyfini sürmek istedi. Logan yavaş gitmek istediyse
bu ona da uyardı.
Logan'ın dudakları kadının çene kemiği boyunca ilerle­
dikten sonra Bronte kulak memesini dişlerinin arasına alıp
nazikçe yaladığını hissetti. Ani bir nefes vererek kollarını
adamın boynuna doladı.
Logan, "Hoşuna mı gitti?" diye sordu ve hareketi tekrarladı.
Bronte boğazından yükselen bir iniltiyi bastırırken başıy­
la kesik ve küçük bir onay verdi.
Logan onu kısa bir süre daha hafifçe dişledi, sonra genç
kadının teninde ürpermelere neden olarak ilerleyip dili-
ıoo
Jessica Clare m

Sevgili okur, Milyoner Erkekler Kulübü, iş hayatında her zaman kazanmış altı genç adamdan oluşur, ancak söz konusu aşk olunca şansları pek de yaver gitmez.

Kendisine takılan “Yaralı Yüz” lakabını layıkıyla taşıyan Emlak Simsarı Hunter Buchanan karanlık bir geçmişe ve suratı kadar yaralı bir ruha sahiptir. İş hayatında kimseye pabuç bırakmasa da aslında Hunter, bir kadının gözlerine dahi bakamayacak denli kırılgan bir adamdır. Ancak karşısına yanıtsız bir bilmece kadar esrarlı bir güzel çıktığında, Hunter bu sefer ipleri eline almaya kararlıdır ve bu genç kadının hayatıyla oyunlar oynayacak, esaslı bir plan yapar.

Zar zor geçimini sağlayan “hayalet yazar” Gretchen Petty reddedemeyeceği bir iş teklifi alır, ancak şartları pek de alışılagelmiş sayılmaz. Gretchen bir ay boyunca bir malikânede kapanıp yazmaktan çok, masasına her gün farklı renkte bir gül bırakan ev sahibinin gizemli yaşamı ve vücudundaki mükemmelliğe tezat kusurlarına ilgi duyar.

Yaralı milyoner ile güzeller güzeli kızılın hikâyesi, önyargısız ve gerçek bir aşk masalı anlatır.

“Güzel ve Milyoner başından sonuna dek akıcı bir anlatım sunuyor. Şehvetli olduğu kadar eğlenceli karakterleriyle karşımıza eşsiz bir modern zaman masalı çıkarıyor. “

- Harlequin Junkie

“Karakterlerin karmaşıklığını ve hikâyelerini sevdim. Kitap boyunca hissettiğim bütün duygular ferah bir tat bıraktı ve Bayan Clare’in yazınına bir kez daha hayran kaldım.”

- Open Book Society

“Güzel ve Milyoner şefkat, güven ve gerçek aşkın nelere göğüs gerdiği üzerine, duygusal bir aşk masalı… BASİTÇE MUHTEŞEM!”

- Addicted to Romance

Devamını oku

Devamını gizle

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası