kuranda neden yemin edilir / Kur'an-ı Kerim'de hangisi üzerine yemin edilmemiştir? | İşte detaylar - Medya Haberleri

Kuranda Neden Yemin Edilir

kuranda neden yemin edilir

Allah&#;ın kendisine ve Kur’an’a yemin etmesi, nasıl açıklanabilir?

Değerli kardeşimiz,

1) Bu konuyu şöyle açıklamak mümkündür:

a) Kur’an’da birçok ayette Kur’an’a “kitap” adı verilmiştir. Örneğin, Bakara suresinin 2. ayetinde “kitab” kelimesine yer verilmiştir. Çünkü, Kur’an vahiy olarak iner inmez, vahiy katipleri tarafından değişik yazı malzemelerine yazılıyordu. Bu yazılar bir arada mücelled bir kitab halinde olmasa da buna “yazılı metin” anlamında “kitap” denilebilir.

b) Hz. Peygamber (asm) hayatta olduğu sürece vahiy gelme ihtimali olduğundan, Kur’an’ın bir kitap halinde tanzim edilmesi mümkün değildi. Allah “Kitab” kavramını kullanarak, Müslümanlara Kur’an’ı bir kitap haline getirmelerini teşvik ve tavsiye eden bir ifade tarzı olabilir.

c) Allah Kur’an’ın daha sonra bir kitap haline getirileceğini bildiği için, ona mecaz olarak “kitab” adını vermiş olabilir. Bir şeyin sonradan olacak konumu esas alınarak yapılan bir ifade de bir “mecaz” türüdür. Bu yönüyle Kur’an’a önceden “Kitab” adı verilmesi gaybi bir haber olduğu için bir mucizedir.

2)Allah’ı insanlarla kıyaslamak ciddi bir yanlışlıktır. Allah’ın kâinatı yaratmasının en önemli hikmetlerinden biri, kendi birliğini, azametini, büyüklüğünü ortaya koymaktır. İnsanlar kendilerine “büyük” deseler, buna “büyüklenme” denir ki, bu ifade yapmacık tavır anlamında kullanılır. Fakat Kur’an’da Allah kendisi için “büyük” manasına gelen “Azîm, Kebir, Mütekebbir” gibi unvanlar kullanır, ama bu hiçbir zaman -haşa- bir “büyüklenme” olarak algılanamaz. Çünkü, insan gerçekten büyük değildir. Ve Allah gerçekten büyüktür

- İşte bunun gibi, insanların kendilerine yemin etmeleri -dinen caiz olmadığı gibi- aklen de tuhaf karşılanır. Çünkü yemin, kutsiyeti olan, herkes tarafından saygın kabul edilen varlık için söz konusudur. Zira yemin, yemin edenin doğruluğunun bir şahididir. İnsanın kutsiyeti olmadığı gibi, kendi kendine yemin eden insanın kendisi bile bu yeminin bir değer ifade ettiğine inanmaz.

- Allah ise, vahiy ile kendisini kutsal bir varlık olduğunu bildirdiği için, ona iman edenlerin nazarında o yemin edilecek bir makamdadır. İşte Allah bizzat kendine yemin ederek bu kutsallığını insanların kalbine nakşetmektedir.

3) Yukarıda da ifade edildiği üzere, yemin, kutsal ve saygın yeri olan varlıklar adına yapılır ki muhataplar söylenenlere kanaat etsin. Çünkü böyle saygın yeri olan varlıklara yalan yere yemin eden kimse, kutsala saygısı olmayan, şerefini düşünmeyen itibarsız bir adam konumuna düşer.

- İşte Allah Kur’an’da bazı varlıklara yemin etmesi, onların insanlar için çok faydalı, saygıdeğer bire nimet olduğuna işaret etmek içindir. Mesela, Allah’ın zeytine, incire, güneşe, aya yemin etmesi, bu büyük nimetleri göz ardı eden gafil insanların bu nimetlere dikkatlerini çekmeye yöneliktir.

- Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi;

“Kur'an'da kasem (yemin) ile temeyyüz etmiş olan ecram-ı ulviye ve süfliyeyi tefekkürden gaflet edenleri daima ikaz ederler. Evet kasemat-ı Kur'aniye, nevm-i gaflette dalanlara kar'-ul asâdır (Kur’an’daki yeminler, gaflet uykusuna dalanları uyandırmak için birer tokmak vazifesini görüyorlar).”(bk. Muhakemat, s. 14)

- Allah’ın Kur’an’da, bizzat Kur’an’a yemin etmesi ise, “İ'cazat-ı Kur'aniyenin kudsiyetini(Kur’an’ın semavi / ilahî kimliğini ortaya koyan mucizelik yönünün kusursuz bir kutsiyette bulunduğunu) ve ona kasem edilecek bir derece-i hürmette olduğunu ihtar etmek içindir.” (bk. Mektubat,  s. )

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Allah Kurân'da Neden Yemin Etmektedir?

Yaşadığımız kâinat, fiilî bir Kur’ân ve esmâ-i ilâhiyyenin tecellîleri ile müzeyyen bir sanat hârikasıdır. Cenâb-ı Hak, kullarının rûhen zarifleşip hassasiyet kazanarak ilâhî azamet tecellîleri ve kudret akışlarını gönül gözüyle seyredebilmesini ve bunun neticesinde kendisi ile bir dostluk kurulmasını arzu etmektedir. Bu vesile ile Kur’ân-ı Kerîm’de çok çeşitli ve hayran bırakıcı muhtelif üsluplar kullanmıştır. Bu üsluplardan biri de bazı varlıklar üzerine edilen yeminlerdir. Öyleyse Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de niçin bazı varlıklar üzerine yemin etmektedir?

Cenâb-ı Hakk’ın bir varlık üzerine yemin etmesi; kimi yerde, üzerine yemin edilen varlıkların kıymet ve şereflerini bildirirken, kimi yerde de, o yeminden sonra ifâde edilen ilâhî beyânın azamet ve ehemmiyetini gösterir. Bu yeminlerden maksat, zihin ve kalplerin âyet-i kerîmelerde zikredilen ilâhî azamet tecellîleri ve kudret akışları üzerinde yoğunlaştırılması, gönüllerde mârifetullâha pencereler açılması, kalplerin ilâhî hakîkatlerle ürperip duygu derinliğine ulaşması ve böylece kulun Cenâb-ı Hak ile dostlukta bir merhale kazanmasıdır. Bu yeminlerden birkaçı şöyledir:

Cenâb-ı Hak kıyâmet gününe yemin ediyor. Kıyâmet infilâkının ve âhiretin muhakkak gerçekleşecek bir vâkıa olduğunu beyan buyuruyor. Böylece o ilâhî güne hazırlanmanın tahsiline ehemmiyet verip dünyâya geliş ve gidiş, yani kundakla tabut arasındaki yolculuk muammâsını çözmeye dâir, biz kullarının gönüllerinde yüksek bir hassâsiyet gelişmesini murâd ediyor. Zîrâ bu hassâsiyete ulaşmış bir kul, bütün fani alış-verişlerin iptal noktası olan son nefese hazırlıklı yaşamanın idrâki içinde olacaktır.

EN MÜHİM TAHSİL TOPRAK MUAMMASINI ÇÖZMEKLE BAŞLAR

Beşeriyetin en mühim tahsili, toprak muammâsını çözmesiyle başlar. Fikirler, gayretler, toprak altının tefekkürü etrafında âdeta bir pervâne hâline gelmediği sürece, bu ilâhî yolculuğun sırlarına âşinâ olmaya imkân yoktur. Sînemizden kopan her nefesin birer cenâze hâlinde bizden uzaklaştığının farkına vararak o meçhul istikbâlin endişesini yüreğimizde duymamız îcâb eder.

İnsan ömrünü, sırf beşikle tabut arasındaki kısa bir mesafeden ibâret görmemek gerekir. Zîrâ ölüm, rûhun bedenden ayrılarak sonsuz bir yolculuğa çıkışı, kıyâmette tekrar bedene girerek bu sonsuz yolculuğa devam etmesidir. Yâni rûha ölüm yoktur. Yalnız beden değişecektir.

İlâhî beyanlar apaçık ortadayken; “Hayatın mânâsı nedir?” suâline, sırf toprağın serin rutûbeti ve mezar taşlarının katılığında cevap aranacak olursa, böylesine gâfilâne geçen bir hayattan daha acı ne olabilir?!.

Nebe Sûresi’nde bildirildiği üzere, bu âhiret haberine müşrikler; «büyük haber» diyerek hayretlere düşmüşler ve tartışmalar ürküntüyle devam etmiştir.

ÖLÜMÜ NASIL GÜZELLEŞTİREBİLİRİZ?

Öteden beri beşeriyet, peygamberlerle irşâd olunmalarına rağmen, ölüm meselesi zihinleri çok meşgul etmiş, zihinlerde zehirli bir yılan gibi çöreklenen ve zaman zaman korkunç iz’ac halkalarıyla kımıldanan bu soru, türlü nefsânî ürküntü ve korkularla susturulmak istenmiştir. Halbuki, herkesi ateşli bir girdap halinde saran ölüm vâkıası, istisnâsız başlara çökecek bir istikbal korku ve endişesi olunca, onun hakîkatine âşinâ olabilmek ve ölümü güzelleştirmek, beşerî gâyelerin en önünde gelmelidir.

Beşer idrâkiyle kavranması mümkün olmayan kabir ve âhiret hayatı, ancak vahyin ve peygamberlerin beyanları sâyesinde vuzûha kavuşabilir. Bütün peygamberlerin, bilhassa da Peygamber Efendimiz r’in bildirdiği bu istikbâl haberini teşekkür ve minnetlerle karşılamak gerekirken, ona bîgâne kalmak ne hazin bir gaflettir!..

İslâm dîni, ölümü çok çok hatırlamayı ve ona dâir hazırlıklar ile meşgul olmayı, uyanık ve ârif bir kalbin en kıymetli sanat ve mahâreti olarak saymıştır.

Âyet-i kerîmede, korkulu bir istikbal gününün geleceği bildirilmektedir. Ancak Rabbi ile dost olanlar için “o gün korku ve hüzün yoktur” müjdesi verilmektedir.

HAYATIN MANALARINA NE KADAR VAKIFIZ?

Cenâb-ı Hak, ilâhî kudret ve azametini, bu büyük nizâmın sırlarını, bilhassa kıyâmet ve âhireti tefekkür etmemizi ve bunların neticesinde takvâ üzere güzel bir kul olmamızı arzu etmektedir. Bu rûhânî tefekkürler; huşû hâlini kazandırarak ibâdetleri kolaylaştırır, şükrü artırır, kalplerde esmâ-i ilâhiyyenin tecellîleri karşısındaki duyuşları derinleştirir. İnsan, ilâhî kudret ve azamet karşısındaki aczini ve dâimâ Rabb’ine muhtaç olduğunu idrâk eder. Esâsen hayatın bir mânâsı da, nefsâniyet, ihtiras ve benliği bertarâf ederek “kalb-i selîm” tahsîline yönelmektir.

Dünyada kıyâmet gerçeğinden habersiz yaşayıp nefsânî arzularının tatminsizliği içinde fânî ve gelgeç sevdâların câzibesine kapılmak, ebedî istikbâl karşısında ne korkunç bir hüsrandır! Böyle gâfilâne bir hayatın neticesi, binbir türlü nedâmet çırpınışlardan ibârettir. Necip Fâzıl, bu gaflete düşmekten şöyle îkâz eder:

Yağız atlı süvâri, koştur atını, koştur!

Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları…

Bu sebeple, sâlih bir kul olarak bu fânî âleme vedâ edebilmek için sayılı olan nefeslerimizi, son nefese ve husûsiyle de kıyâmetin o dehşetli gününe hazırlamak îcâb etmektedir.

ALLAH NEDEN GÜNEŞE YEMİN EDİYOR?

Allah Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’deki yeminlerine diğer bir örnek:

Güneşe ve onun ışığına yemin ederim ki…” (eş-Şems, 1)

Rabbimiz bu yemin ile, güneşte sergilediği ilâhî kudret tecellîlerinin farkında olmamızı murâd etmektedir. Hayat ve kâinâta ibretle nazar eden bir mü’min, güneşi seyrederken de ilâhî kudreti hissedecek, bu azamet karşısından titreyecek; “Aman yâ Rabbi! Sen ne büyük sanat ve kudret sahibisin!” diyecektir.

Hayat ve kâinâta dâir hakîkatleri neşretmek husûsunda dâimâ Kur’ân-ı Kerîm önde gitmekte, beşerî ilim arkadan gelmektedir. Bugünkü astrofizik ilminin güneş ile ilgili tespitleri şöyledir:

Güneş ile Dünya arasındaki uzaklık, milyon kilometredir. Güneş’in yaşı yaklaşık 5 milyar yıldır. Isısını kendi merkezindeki nükleer ocaktan alıp harâretini, ışığını ve milimetre şaşmayan seyrini devam ettirir. Güneşin içerisine Dünya gibi tam tane gezegen sığar. Yüzey sıcaklığı santigrat derece, iç sıcaklığı ise 20 milyon santigrat derecedir. Saatte kilometrelik muazzam bir hızla yol alır.

Güneş’te her saniye milyon ton hidrojen milyon ton helyuma dönüşür. Aradaki 4 milyon tonluk gaz maddesi de ışın hâlinde yayılır. Tükenip yok olan kütleye göre hesap yaparsak, Güneş saniyede 4 milyon ton, dakikada ise milyon ton madde kaybetmektedir. Ancak güneşin bu güne kadar kaybettiği madde, kendi kütlesinin ’de 1’idir.

Bu muazzam kütlesine rağmen Güneş, Samanyolu galaksisinde bulunan, tahminen milyar yıldızdan sadece birisidir. Ziyâ Paşa’nın ifâde ettiği gibi:

İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez, Zirâ bu terâzî bu kadar sıkleti çekmez. Velhâsıl güneşin doğuşunu, batışını, bütün mahlûkâtın onunla hayat bulduğunu, saniye şaşmayan ilâhî bir takvim olduğunu düşünerek kalbin bu ilâhî kudret tecellîsi karşısında hassâsiyet kazanması icab eder.

Asırlar ilerledikçe bu yeminlerin mâhiyet ve hikmetleri daha da derinden idrak edilecektir. İnsan, Âlemlerin Rabbi’ne karşı dâimî bir acziyet ve hiçlik durumunda bulunduğunun idrâkiyle güzel bir kul olabilmeye gayret etmelidir. Bu hakîkate binâendir ki: Nefsini tanıyan, Rabbini tanır!” buyrulmuştur. Yâni ilâhî kudret ve azametin sonsuzluğu karşısında kendi hiçliğini idrâk eden kul, mârifetullâh yolunda mesafe almaya başlamış demektir.

YAŞADIĞIMIZ DÜNYA SENİN İÇİN NE İFADE EDİYOR?

Âyet-i kerîmede buyrulur:

Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır bir takvâ ile korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, )

Yâni Allah Teâlâ’nın beşer idrâkine sığmayan kudret ve azametini tefekkür edip, O’nun yüceliğine yaraşır bir şuur ve idrâk ile kulluk hayatı yaşamak îcâb eder. Zîrâ irfân ehli bir zâtın ifâdesiyle:

Bu dünya, akıl sahibi olgun kimseler için seyr-i bedâyî (ilâhî sanatı hayranlıkla tefekkür etmek); ahmaklar için ise yemek ile şehvetten ibârettir.

Sâdî-i Şîrâzî ne güzel söyler:

Olgun kimseler nazarında ağaçtaki tek bir yaprak bile mârifetullâh için koca bir dîvandır. Gâfiller içinse yeryüzündeki bütün ağaçlar, tek bir yaprak bile değildir.

Yâ Rabbi! Kâinâtı ibret ve hikmet nazarı ile temâşâ edebilmeyi, onu şuur, duygu derinliği, vicdan ürperişleri ve îman heyecanları zâviyesinden seyredebilmeyi bizlere nasîb eyle!..

Âmîn…

KAYNAK: Osman Nuri TOPBAŞ, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları, , İstanbul

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

Kuranda Nelere Yemin Edilmiştir?

Tarih: 09 Mart Kur'an ve Tefsir

Kuran'da nelere yemin edilmiştir? Hangi ayetlerde geçiyor? İşte Kuran'da üzerine yemin edilen 18 şey

Cenâb-ı Hakk’ın bir varlık üzerine yemin etmesi; kimi yerde, üzerine yemin edilen varlıkların kıymet ve şereflerini bildirirken, kimi yerde de, o yeminden sonra ifâde edilen ilâhî beyânın azamet ve ehemmiyetini gösterir. Bu yeminlerden maksat, zihin ve kalplerin âyet-i kerîmelerde zikredilen ilâhî azamet tecellîleri ve kudret akışları üzerinde yoğunlaştırılması, gönüllerde mârifetullâha pencereler açılması, kalplerin ilâhî hakîkatlerle ürperip duygu derinliğine ulaşması ve böylece kulun Cenâb-ı Hak ile dostlukta bir merhale kazanmasıdır.

KURAN'DA NELERİN ÜZERİNE YEMİN EDİLMİŞTİR?

Bu yeminleri şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Allah kendi zâtına (Nisâ Sûresi 65; Yûnus Sûresi 53; Hicr Sûresi 92; Meryem Sûresi 68; Sebe’ Sûresi 3; Zâriyât Sûresi 23; Tegābün Sûresi 7; Meâric Sûresi 40, Leyl Sûresi 3),
  • Kur’ân’a(Vâkıa Sûresi 77; Tûr Sûresi 2; Yâsin Sûresi 2; Sâd Sûresi 1; Zuhruf Sûresi 2; Kâf Sûresi 1; Duhân Suresi 2),
  • Peygamberlerin yaşadığı veya vahyin geldiği beldelere (Tûr ve Mekke)(Tûr Sûresi ; Beled Sûresi 1, Tin Suresi 3),
  • Meleklere(Sâffât Sûresi 1; Nâziât Sûresi , Zâriyât 4),
  • Allah yolunda koşanlara(Âdiyât Sûresi 1),
  • Kıyâmet gününe(Kıyâmet Sûresi 1),
  • Kaleme(Kalem Sûresi 1),
  • Gökyüzüne(Burûc Sûresi 1; Târık Sûresi 1, Zâriyât 7),
  • Güneşe(Şems Sûresi 1),
  • Aya(Şems Sûresi 2; Müddessir Sûresi 32),
  • Geceye (Leyl Sûresi 1),
  • Gündüze (Leyl Sûresi 2),
  • Fecre (sabaha)(Fecr Sûresi 1),
  • Kuşluk vaktine(Duhâ Sûresi 1),
  • Asra (zamana)(Asr Sûresi 1),
  • Yıldıza(Necm Sûresi 1),
  • Havaya (Zâriyât Sûresi 1) ve
  • Bitkilere (zeytin ve incir)(Tîn Sûresi 1) yemin etmiştir.

Kur’ân, âlemlerin Rabbi sıfatıyla Allah’tan, kullarına gelen İlâhî kelâmlar mecmuâsıdır. Bizim fikir, algılama ve anlayış seviyemize inen Kur’ân-ı Hakîm’in, âyetlerinde ve beyanlarında yeminli ifâdelere yer vermesi de bizim algıladığımız biçimde anlaşılırlığını, ciddiyetini ve sözlerinde hilâfı olmadığını anlamamızı sağlamak içindir. Cenâb-ı Hak, bazen yeminle âyetlerini doğrulamış ve kuvvetlendirmiş; bazen de bir takım varlıkları yemin konusu yaparak bu varlıkların insanlık için değerine ve kıymetine işâret etmiş ve dikkatleri bu varlıklar üzerine çekmiştir.

Cenâb-ı Allah, insanların âyetlere olan îmân ve güvenlerini temin etmek, verdiği haberleri kuvvetlendirmek, önemli varlıklar ve nesneler üzerinde tefekkürü teşvik etmek, önemli nîmetleri hatırlatmak; Kur’ân’ın, Kur’ân’ın verdiği haberlerin, kıyâmet gününün, âhiret gününün, öldükten sonra dirilişin, hesabın, cennetin ve cehennemin hak olduğu konusunda, insanları iknâ etmek ve bunlarda muhtemel şek ve şüpheyi ortadan kaldırmak gibi hikmetlerle, âyetlerini yeminli ifadelerle takviye etmiştir.

Konuya mânâ-yı ismiyle değil, mânâ-yı harfiyle bakmamız gerekiyor. Yani, Allah’ın üzerine yemin ettiği her şey, kendi başlarına değerli değil, Allah’ın yaratmış olması itibariyle yücedir, değerlidir ve kıymetlidir. Cenâb-ı Allah Kendi Zâtının yüceliğini bildirmek ve isim ve sıfatlarının tecellilerinin kemâlini ve eşsizliğini göstermek için varlıklar üzerine çeşitli şekillerde dikkatleri çekmiştir. Her şey Allah’ın kudretinin ve hilkatinin eşsiz şekilde tecellisi ve tasarrufu değil midir? Zatı Yüce olan Cenâb-ı Allah, eşsiz ve sayısız isim ve sıfatlarının eseri olan mevcudat üzerine yemin etmekle, aslında kudretinin ve hilkatinin muhtelif tecellilerine, dolayısıyla kudretinin azametine, hikmetinin kemâline, rahmetinin kuşatıcılığına, hilkatinin benzersiz güzelliğine yemin etmiş olmaktadır. (bk. Nursi, Mektubat, s. )

İslam ve İhsan

Aşk ile Yaşanan Bir Îmân

ALLAH'A İMAN NEDİR?

Allah'a İman Nedir?

ALLAH'A ÎMANIN FAYDALARI

Allah'a Îmanın Faydaları

ESMAÜL HÜSNA ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ

Esmaül Hüsna Anlamları ve Faziletleri

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan

Kim Milyoner Olmak İste Yarışması Çağdaş İrfan Yıldırım bir milyonluk soru

Kur'anı Kerimde hangisi üzerine yemin edilmemiştir deniz güneş arı kalem

Allah kelamı Kuran'da bazı ayetlerde Yaratıcının, çeşitli vesilelerle çeşitli kavram ve olaylar üzerine yemin ettiği görülür. 86/1), güneşe (Şems, 91/1), aya (Şems, 91/2), geceye (Leyl, 92/1), sabaha (Fecr, 89/1), kuşluk vaktine 

Kur'an-ı Kerim'de "Tûr'a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, "Beyt-i Ma'mur"a, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir." ifadesi geçmektedir.

KUR'AN-I KERİM'DE HANGİSİ ÜZERİNE YEMİN EDİLMEMİŞTİR?

Kur'an'da denize yemin edilmiştir.

Tûr suresinde:

"Tûr'a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, "Beyt-i Ma'mur"a, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir." ifadesi geçmektedir.

Kur'an'da güneşe yemin edilmiştir.

Şems suresinde:

"Güneşe ve onun aydınlığına andolsun," ifadesi geçmektedir.

Kur'an'da kalem üzerine yemin edilmiştir.

Kalem suresinde:

"Nûn. (Ey Muhammed) Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin." İfadesi geçmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de birçok kavram ve nesne üzerine yemin edilmiştir.

Bunlardan bazıları şunlardır:

Hikmet dolu Kur'an hakkı için, (36/2)

Tozdurup savuranlara, (51/1)

Yükünü yüklenenlere, (51/2)

Satır satır yazılmış Kitab'a, (52/2)

Yayılmış ince deri üzerine, (52/3)

Yükseltilmiş tavana(göğe), (52/5)

Kaynatılmış denize (bunlara andolsun ki), (52/6)

Nûn. Kaleme ve (kalem tutanların) yazdıklarına andolsun ki, (68/1)

Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki, (74/32)

Dönüp gitmekte olan geceye, (74/33)

Ağarmakta olan sabaha andolsun ki, (74/34)

Kıyamet gününe yemin ederim. (75/1)

Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltilip hesaba çekileceksiniz). (75/2)

Söküp çıkaranlara, andolsun; (79/1)

Yavaşça çekenlere, (79/2)

Yüzdükçe yüzenlere, (79/3)

Yarıştıkça yarışanlara, (79/4)

Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. (84/1)

Hayır! Şafağa, yemin ederim ki, (84/16)

Burçlara sahip gökyüzüne,(85/1)

Gökyüzüne ve târıka (sabah yıldızına) yemin ederim. (86/1)

Andolsun Fecre, (89/1)

On geceye, (89/2)

Çifte ve teke, (89/3)

(her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye (89/4)

Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına (91/1)

Güneşi takip ettiğinde Ay'a, (91/2)

Onu örttüğünde geceye, (91/4)

Gökyüzüne ve onu bina edene, (91/5)

Yere ve onu yapıp döşeyene, (91/6)

Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, (91/7)

Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki, (91/8)

Açılıp ağardığı vakit gündüze, (92/2)

Andolsun kuşluk vaktine (93/1)

Ve sükûna erdiğinde geceye ki, (93/2)

İncire, zeytine, (95/1)

Sina dağına, (95/2)

Ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, (95/3)

Harıl harıl koşanlara, (/1)

DOĞRU CEVAP ' ARI ' 

Allah neye, hangi sebeple yemin etmiştir?

Kur’an-ı Kerim’de yeminler, kasem kelimesiyle ifade edilir ve Aksâmu’l-Kur’an ismi altında incelenir. Allah Kur’an-ı Kerim’de, kendi yüce ismi üzerine, resullere, Kur’an’a, meleklere, kıyamet gününe ve tabiattaki önemli varlıklara yemin etmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de yeminler, kasem kelimesiyle ifade edilir ve Aksâmu’l-Kur’an ismi altında incelenir. Allah Kur’an-ı Kerim’de, kendi yüce ismi üzerine, resullere, Kur’an’a, meleklere, kıyamet gününe ve tabiattaki önemli varlıklara yemin etmiştir. Cahiliye Arapları, bir sözün, haberin veya işin doğruluğunu ve değerini pekiştirmek istediklerinde yemin ifadelerini kullanırlardı. Yalan yere yemin etmekten de çekinirlerdi. Kur’an da dilin bu ifade tarzını korumuş, ayetlerini yeminlerle teyit etmiş ve öngördüğü hususları vurgulamıştır.

Allah, yemin edilen varlıkların önemine işaret etmiştir. Örneğin; Şems suresi ayetlerinde, gök cisimleri, onların işleyiş mükemmelliği, insan ve onu yaratan üzerine yemin edilmiştir: “Ant olsun güneşe ve parıltısına. Güneşe uyduğu zaman aya. Güneşi açtığı zaman gündüze. Güneşi sararken geceye. Göğe ve onu bina edene. Yere ve onu döşeyene. Kişiye ve onu şekillendirene.”

Evrenle ilgili bu ayetler bir taraftan gök cisimlerinin mükemmel işleyişini bildirmekte, diğer yandan bu varlıkları insanın yapamayacağını, o hâlde onların yaratıcısına inanması gerektiğini de vurgulamaktadır. Allah, üzerine yemin ettiği varlıklarla, dinleyenlerin dikkatlerini çekmiş ve onların üzerinde düşünmelerini sağlamıştır. Örneğin, güneşin her gün düzenli şekilde doğması, gece ve gündüzün canlılara hayat vermesi üzerine yemin edilmiştir. Gecenin dinlenme vakti kılınması ve semanın yıldızla süslenmesine dikkat çekilmiştir. İncir, zeytin gibi gı- daların lezzeti ve faydası üzerine kasem edilmiştir. İnsanın gündelik hayatıyla iç içe olan bütün bu varlıklar ve nimetlere yemin edilmekle ona, “Bu harika denge ve düzen nasıl sağlanabiliyor, bu lezzetler
topraktan nasıl çıkabiliyor?” düşüncesini vermektedir.

Allah, yukarıda belirtilen maksatları gerçekleştirmek için on yedi sureyi, farklı varlıklara yemin ederek başlatmıştır. Sure içerisinde de kendi ismi, Ka’be ve değişik varlıklar üzerine yemin etmiştir. Ayrıca, tevhit ve ahirette ceza ve mükâfatın kesinliği için de yemine yer vermiştir.

Allah yeminlerle inanan kullarını, iman esasları, ahlaki ilkeleri kazanma ve hidayet konularında bilinçlendirmiştir.
İnkârcı kullarını ise yeminler vasıtasıyla düşündürerek bu hususları kabul etmeye çağırmıştır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.