sünnetullah ne demek / Sünnetullah nedir? - Prof. Dr. Huriye Martı - Diyanet TV

Sünnetullah Ne Demek

sünnetullah ne demek

Sünnetullah nedir

Allah bu hayatı yaratırken belli bir düzenin olmasını ve bu düzenin belli bir yere kadar kendi düzenini korumasını gerektiğini murat etmiştir. Doğanın ve evrenin belli bir düzende varlığını koruması ve varlığını belli bir düzende sürdürmesi Allah’ın takdiridir.

Sünnetullah, Allah’ın yaratma kudretinin belli bir düzen içinde olmasıdır. Bu de Allah’ın takdiri ve muradı ile gerçekleşir.

Allah’ın yarattıkları için koymuş olduğu kurallara Sünnetullah denir. Bu kurallar canlılar için ve cansızlar için geçerli olan kurallardır. Yağmurun yağması, insanın yaratılması, sıcağın oluşması, ateşin yakması, suyun söndürmesi gibi pek çok olay bizim derinlemesine tahlil etme imkânımız olmasa bile bu kanunlar çerçevesinde olup bitmektedir.

TDK'ya göre sünnetullah kelime anlamı nedir

TDK'ya göre Sünnetullahın iki farklı anlamı vardır:

İlk anlamı: Allah'ın yeryüzündeki değiştirilemez kanunları, belirlediği kurallar ve prensipler.

İkinci anlamı: Allah'ın varlık dairesi içerisinde her şeyi birbirleriyle uyumlu bir şekilde yaratmış olması

Sünnetullah kelimesi fiziksel, toplumsal ve tarihsel yasaları izah etmek için kullanılır.

  • Her şeyin neden sonuç ilişkisine dayalı olması.
  • Yerçekimi kanunu
  • Günün yarısının gündüz yarısının gece olması
  • Yılın dört mevsimden ve günün 24 saatten oluşması.

Ömür ve ecel kavramları arasındaki ilişkiÖmür ve ecel kavramları arasındaki ilişki

S&#;nnetullah nedir? Din k&#;lt&#;r&#;nde s&#;nnettullah teriminin anlamı nedir?

Haberin Devamı

Bu kavram genellikle Adetullah terimi ile birlikte kullanılır. Adetullah da Allah'ın değiştirilemez yasaları anlamına gelir. Bu yasalar hem bilimsel gerçekleri hem de sosyal yaşamdaki kuralları kapsar.

Sünnetulah Nedir?

 Allah'ın kainatı ve canlıları yaratırken koyduğu kurallara ve belirlediği ölçülere Sünnetullah denir. Kuran'ı Kerim'de ve birçok hadiste geçen ''kader'' kelimesinin ilk anlamı ölçüdür. Kamer Suresinin ve ayetlerinde Allah'ın her şeyi bir ölçüye göre yarattığı bildirilir.

 Bakara Suresinin ayetinde ise, Allah'ın, kullarını kaldıramayacağı yüklerle sınamayacağı yazılıdır. Her şeyin belli bir nizama ve ölçüye göre yaratılması Sünnetullah olarak tanımlanır.

 Yine aynı şekilde dünyada ve kainattaki her şeyin bir neden sonuç ilişkisine dayalı olması, hiçbir şeyin amaçsız ve nedensiz bir şekilde gerçekleşmemesi de Sünnetullah terimiyle açıklanır. Sadece insana irade ve akıl verildiği için ahiret gününde insan yaptıklarından hesaba çekilecektir. Çünkü insan sadece akıl ve iradeyle iyi ile kötü, helal ile haram arasında seçim yapabilir.

Haberin Devamı

Din Kültüründe Sünnetullah Teriminin Anlamı Nedir?

 Din kültüründe Sünnetullah teriminin birden fazla tanımı ve açıklaması vardır. Bu tanımlardan ilki Allah'ın kainatı yaratışındaki ilkeler ve yasalar bütünüdür. Sadece peygamberlerin gösterdiği mucizeler dışında, her şey belli başlı kurallar ve kanunlar çerçevesinde gelişir. Bu kanunlar en basit mantık kurallarından en karışık bilimsel gerçeklere kadar geçerlidir.

 Örneğin insanın doğup büyümesi, yetişkin olup yaşlanması ve en nihayetinde ölmesi Sünnetullah'dır. Çünkü her insan ahiret için yaratılmıştır ve dünya geçici bir konaklama yeridir.

 Her insan fıtrat üzere doğar. Fıtrat, yaratılış anlamına gelir. Her insanın doğumu için bir anne ve bir baba gereklidir. Bunun gibi tüm gereklilikler ve şartlar da Allah'ın koyduğu ve asla değiştirilemeyecek olan yasaların bir parçasıdır.

 Örneğin bir insanın iman etmesi için de Allah'ın ona hidayet etmesi gerekir. Bu da Allah'ın koyduğu yasalardan biridir. Bu nedenle Hz. Muhammed, Ebu Talib'in Müslüman olması için gözyaşı döktüğünde ayet inmiş ve ayette peygamber efendimize ''sen istiyorsun diye iman etmeyecekler'' buyurulmuştur.

Haberin Devamı

 Çünkü kainatta bir şeyin gerçekleşmesi için Allah'ın izin vermesi gerekir. Allah'ın izni ve haberi olmadan hiçbir şey gerçekleşmez.

S&#;nnetullah Nedir, Ne Anlama Gelir?

-->

Sünnet ve Allah kelimeleri Câhiliye döneminde bilinmekle beraber (Lisânü'l-ʿArab, "snn" md.; Izutsu, s. 89) sünnetullah Kur'an'a has bir tabirdir. Kur'an'da sünnet kelimesindeki "sürekli, düzenli ve özgün uygulama" anlamı Allah'a nisbet edilmek suretiyle Allah'ın yaratma ve yönetmesinde öteden beri süregelen ve değişmeyen uygulamasının bulunduğuna işaret edilmiştir.

Sünnet kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de ikisi çoğul olmak üzere (sünen) on altı yerde geçer. Bunların dokuzu Allah'a veya O'nun yerini tutan zamire izâfe edilerek "Allah'ın sünneti" mânasını taşır. Diğerleri, "Cenâb-ı Hakk'ın geçmiş ümmetlere veya onlara gönderdiği peygamberlere uyguladığı nizam" anlamındadır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, "snn" md.). Söz konusu âyetlerde peygamberleri yalanlayıp davet ve tebliğlerine olumsuz cevap veren, tabiatın işleyişini düzenleyen ilâhî kanunları aşacak mûcizeler isteyen geçmiş milletleri helâk eden ceza niteliğindeki âdet-i ilâhiyye anlatılmış, bundan son peygambere karşı direnen inkârcıların ibret almalarının gerektiği vurgulanmıştır. Bunun yanında evlenip aile kurma ahkâmından söz eden bazı âyetlerde bunların geçmiş ümmetler ve peygamberler için Allah'ın vazettiği kanun ve hükümler olduğu beyan edilmiştir (en-Nisâ 4/; el-Ahzâb 33/). Sünnetullahın toplum yasaları yerine evrende geçerli olan tabiat kanunları şeklinde açıklanması (Şâmil İslâm Ansiklopedisi, V, ) bu kavramın Kur'an'daki kullanımına uymamaktadır. Kur'an'da Allah'ın varlığı, birliği ve âhiret gününün vuku bulacağının kanıtlanması dolayısıyla tabiatın işleyişini anlatan birçok âyet mevcuttur. Meselâ "helâk" anlamına gelen sünnetullahtan bahsedildiği Fâtır sûresinde (35/) Allah Teâlâ'nın göklerin ve yerin yani tabiatın işleyiş düzenini kurduğu, bu düzenin bozulması halinde O'ndan başka kimsenin bunu düzeltemeyeceği ifade edilir (35/41). Bu konuda ayrıca Yâsîn ve Mülk sûrelerinde (36/; 67/) dikkat çekici örnekler verilmektedir. İmâdüddin Halîl, sünnetullah kapsamında anlatılan Kur'an kıssalarını "tarihin derinliklerinde yaşanmış tecrübelerden faydalanılarak ortaya konmuş, hayatın zor ve çetin yönlerini gösteren, geleceği belirlemeye yardımcı olan işaret levhaları" diye niteler (İslâm'ın Tarih Yorumu, s. 92). Hikmeti gereği Allah bütün kâinat nizamını bu sünnetler üzerine kurmuştur. Kur'an'da sünnetullah karşılığında kullanılan diğer kelime ve terkipler "kavl, fıtrat, halk, hak, kelimetullah, kelimetü rabbik"tir. Öte yandan sünnetullahı sünen-i âmme ve sünen-i hâssa diye ikiye ayıranlar bulunduğu gibi (Karadeniz, s. 28) onu tek sünnet kabul edip geçici olarak durdurulması suretiyle mûcizelerin meydana geldiğini söyleyenler de vardır (İsmail Fenni, s. ).

Hadislerde sünnet kavramı "iyi veya kötü her türlü yol, âdet ve davranış" mânasında geçer. Bazan da olumlu davranışa sünnet (Müsned, I, ; İbn Mâce, "İḳāmetü'ṣ-ṣalât", ), olumsuz davranışa bid'at (Tirmizî, "ʿİlim", 17) denilmiştir. Özel bir anlam kastedildiğinde ise konusuna uygun isimlere izâfe edilerek kullanılmıştır. Bu kullanımın en yaygın olanı, bazan Allah ve resulünün sünneti şeklinde ifade edilmek üzere Hz. Peygamber'e nisbet edilen sünnettir. Sünnet ayrıca Cebrâil'e, Hz. İbrâhim'e, Ehl-i kitaba, önceki milletlere, Hulefâ-yi Râşidîn'e ve Hz. Ömer'e de izâfe edilmiştir (Wensinck, el-Muʿcem, II, , ; krş. funduszeue.info, Miftâḥu künûzi's-sünne, "snn" md.).

III. (IX.) yüzyıldan itibaren felsefenin İslâm dünyasına girmesiyle birlikte ortaya çıkan yeni problemlerin başında varlık meselesi yer alıyordu. Ontolojide var oluşu kadar işleyişi de önemli sayılan âlemin sahip olduğu düzenin mekanik ve determinist kanunlara tâbi olup olmadığı, tâbi değilse ondaki nizam ve sürekliliğin nasıl açıklanacağı felsefecilerle kelâmcılar arasında tartışılan meselelerden birini teşkil etmiştir. Kelâmcılar, deizme götüreceği endişesiyle söz konusu işleyişin belirlenmiş (determiné) olmadığını söyleyip bu konuda âdet kelimesini kullanmış, böylece literatüre sünnetullah ile eş anlamlı olarak "âdetullah" tabiri girmiştir. Âdetullah, tabiat kanunlarının zorunluluğunu gerektirmediği ve tabiat üstü bir iradeyi çağrıştırdığı için mûcizeye imkân sağlıyordu. Rummânî (en-Nüket, s. ) ve Hattâbî (Beyânü iʿcâzi'l-Ḳurʾân, s. 20) gibi kelâm, tefsir ve hadis âlimleri fizik kanunlarını ifade etmek için yalın durumda âdet kelimesine yer vermiş, İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî (el-Lümaʿ, s. 57) ve Gazzâlî (Tehâfütü'l-felâsife, s. ) başta olmak üzere kelâm âlimlerinin çoğunluğu ise âdet kelimesini Allah'a izâfe ederek kullanmıştır. Aydınlanma dönemi ve sonrasındaki felsefî eğilimlerin, özellikle XIX. yüzyılın sonlarına doğru pozitivizmin determinizmi öne çıkaran evren tasavvuru üzerine müslüman âlimler sünnetullah ve fıtrat terimlerini tekrar gündeme getirmişlerdir. Tabiat bilimlerinde olduğu gibi sosyal olayların da kendilerine özgü kanunlarının bulunduğunu vurgulamaya başlayınca Mûsâ Cârullah Bigiyef (Kur'an ve Sünnet, s. ), İzmirli İsmail Hakkı (Yeni İlm-i Kelâm, s. ), Muhammed Abduh (Tevhîd Risâlesi, s. ) ve Fazlurrahman (İslâmiyet, s. 15) gibi âlimler bu kavramları sosyal içerikleriyle öne çıkarmışlardır. Aslında sünnetullaha yüklenen bu mâna, başlangıç dönemlerinde kullanılan muhtevasına en yakın olanıdır.

Kur'an'da hem tabii varlıklar hem tarihte vuku bulmuş hadiseler alanında geçerli olan ilâhî kanunlara vurgu yapılır ve her iki konuda da sistemin belli bir düzen ve kural çerçevesinde işlediği belirtilir. Fertlerin yaşaması ve ölümü için biyolojik kanunlar bulunduğu gibi toplumların yaşaması ve helâki için de sosyal kanunlar vardır. Ancak bu kanunlar zorunlu olmayıp Cenâb-ı Hakk'ın iradesine bağlıdır. Kur'an'da tabiat kanunları ile sosyal kanunlar arasında bağ kurularak sosyal kanunlara uyulmaması halinde tabiat kanunlarının devreye girip helâki hazırladığına işaret edilir. Hz. Nûh'tan itibaren birçok kavmin tûfan, deprem, kasırga ve denizde boğulma gibi âfetlerle helâk edildiği anlatılır.

Doğuştan medenî bir varlık olan insan için belirlenmiş sosyal kanunlar (sünnetullah) vardır. Kur'an'da bu kanunlar geçmiş milletlerin başından geçen olaylarla ortaya konmakta, peygamberlerin bu yasaları öğretmek için gönderildiğini, bunlara göre yaşayan toplulukların mutluluğa erdiğini, kanunları çiğneyenlerin ise yok olup gittiğini haber vermektedir. Kur'an sünnetullahın cebir niteliğinde olmadığını bildirmek için onu bazan insana, bazan Allah'a nisbet eden şartlı önermeler şeklinde ifade etmektedir. Meselâ, "Bir millet kendi tutum ve davranışını değiştirmedikçe Allah da onların durumunu değiştirmez" âyetinde (er-Ra'd 13/11) değişim insan fiillerine, Allah'ın bir ülkeyi yok etmek istediği zaman o ülkenin şımarmış zenginlerine yola gelmelerini emrettiğini, fakat onların kötülük işlemeyi sürdürdüklerini ve bu yüzden helâk edildiklerini bildiren âyette ise (el-İsrâ 17/16) Allah'ın dilemesine bağlanmıştır.

Kaynak: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

Sünnetullah Nedir?

Tarih: 03 Kas&#;m NE NEDİR?

Sünnetullah ne demek? Sünnetullah kelimesinin anlamı nedir? İçinde sünnetullah ifadesinin geçtiği örnek cümleler

Sünnetullâh: Allâh’ın sünneti, Allâh’ın koyduğu nizâm. Tabiat kânunu anlamlarına gelir.

SÜNNETULLAH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Tevhîd mücâdelesi yolunda çetin imtihanlarla karşılaşmak, sünnetullâh îcâbıdır. Bütün peygamberler ve sâdık kullar, hep meşakkat çekmiş, eziyete mâruz kalmış, hattâ bir kısmı da bu uğurda şehîd edilmiştir. Bu sebeple bir müslümanın, meşakkat veya zorluklarla karşılaştığında ümitsizliğe kapılması doğru değildir. Bilâkis mü’minler, Allâh’ın emrini gerçekleştirme husûsunda zarar ve musîbetlere ne kadar çok tahammül gösterirlerse, Allâh’ın rızâsına ve muvaffakıyyete o nisbette çabuk nâil olacaklarını bilmelidirler.

*****

Evinden çıktıktan sonra Hazret-i Ebû Bekr’in hânesine gelen Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, o kabûl etmese de, kendisi için hazırlanan devenin parasını verdi. Biraz evvel müşriklerin ortasından onlara görünmeden geçen Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ümmete numûne olacağı için bu defâ sünnetullâh îcâbı tedbirli hareket etti. Hazret-i Ebû Bekir’le berâber, evin arka tarafından çıktılar. Develeri birkaç gün daha burada kalacaktı.

*****

Allâh Rasûlü’nün emr-i şerîfini yerine getirmekte gösterilen ihmâl, bir anda savaşın kaderini değiştirmiş, ilâhî îkaz tecellîleriyle muzafferiyetin te’hîrine sebep olmuştur. Birkaç kişinin hatâsı, umûmun cezâlandırılmasıyla netîcelenmiş, hepsi birden sıkıntıya düşmüşlerdir. Zîrâ bu bir sünnetullâhtır. İçlerinde Allâh’ın Habîbi’nin bulunması bile bu âdetullâh’ı değiştirmemiştir.

Oysa ashâb-ı kirâm, Bedir’de Allâh Rasûlü’ne kayıtsız şartsız ittibâ hâlinde idi. Ve O’na:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Biz Sana inandık, Allâh’tan getirdiğin Kur’ân’ın hak olduğuna samîmiyetle îmân ettik ve Sana itaat ve ittibâ etmek üzere ahd ü mîsâk eyledik. Nasıl dilersen o sûrette hareket et, bize emret, biz Sen’inle berâberiz. Sen’i gönderen Allâh hakkı için Sen denize girersen, biz de Sen’inle berâber gireriz, hiçbirimiz geri kalmayız!..” (İbn-i Hişâm, II, ) diyen ashâb, ilâhî bir heyecan şerâresinin zirvesinde idi.

*****

En mükemmel sûrette asr-ı saâdette tatbîk edilmiş olan tedrîcîlik prensibi, ilâhî bir merhamet tezâhürü olarak Cenâb-ı Hak tarafından konulmuş  on derece hikmetli bir sünnetullâhtır. Bu sünnet, İslâm’ı teblîğde her zaman için geçerli bir metod olduğu gibi, insan vâkıasının husûsiyetlerine de en muvâfık bir usûldür. Zîrâ İslâm’a evvelâ inançları düzeltmek sûretinde girilir. O safha hazmedildikten sonra sıra amellere gelir. Amelleri îfâ husûsunda ise beşer tâkatine göre bir tedrîce riâyet olunur. Bu durum sâdece İslâm’ın teblîği için değil, her türlü beşerî telkin ve yönlendirme için de geçerlidir. Bu sebeple Allâh’ın Âdem -aleyhisselâm- ile başlayan ilâhî teblîğâtında da -inanç hükümleri sâbit kalmakla berâber- sosyal
kâidelerde insanoğlunun tâkip ettiği gelişme seyrine muvâzî bir tekâmül vâkî olmuş ve bu tekâmül İslâm dîninde kemâle ermiştir. Bu keyfiyet, insanın tabiat ve tâkatini dikkate almanın ne kadar mühim bir metod olduğunu göstermektedir.

*****

Aslı hak bir dîn olan ve tabiatıyla vahdâniyet esâsına dayalı bir inanç sistemine sahip bulunan hristiyanlıktaki bozulma, o sıralarda pek yeni idi. Yaklaşık iki yüz yıl süren ve târihte adına “ikonalar kavgası” denilen münâkaşalar nihâyete ermiş ve kiliseler resim ve heykellerle dolmuştu. Hristiyanlık vahdâniyetten uzaklaştırılarak “ekânim-i selâse” denilen üçlü tanrı (teslis) sistemine kayıtsız-şartsız râm olmuş ve İslâmiyet, sünnetullâh îcâbı- “hak dîn”in yenilenmesi için gönderilmiş bulunuyordu. Bu durumda hâlâ eski vahdâniyet inancını muhâfaza edenlerin mevcut bulunduğu da târihî bir gerçektir. Nitekim müşriklerin aşırı baskılarına dayanamayarak Habeşistan’a hicret etmiş bulunan sahâbîlerin, orada devlet reisi sıfatıyla muhâtap oldukları kral Necâşi de, böyle insaflı bir tavır göstermiş, hattâ yerden bir çöp alarak:

“–Sizin söylediğinizle Hazret-i Îsâ’nın hakîkati arasında, şu (çöp) kadar dahî bir fark yoktur!” demiştir. (Bkz. İbn-i Hişâm, I, ; Ahmed, I, , V, ; Heysemî, VI, )

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

Erkam Medya © islam&ihsan

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası