hz muhammed in süt kardeşinin adı / Peygamberimizin süt kardeşinin kolunu ısırması nasıl anlaşılmalı? | Sorularla İslamiyet

Hz Muhammed In Süt Kardeşinin Adı

hz muhammed in süt kardeşinin adı

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in S&#;t Annesi Ve S&#;t Kardeşlerinin İsimleri Nelerdir?


Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (SAV) süt annesi Müslümanlar tarafından merak edilmektedir. Bu konu ile ilgili internette bilgiler bulunmaktadır. Bunun yanında Hz. Muhammed'in (SAV) süt kardeşleri bulunduğu da bilinmektedir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in Süt Annesi ve Süt Kardeşlerinin İsimleri Nelerdir?

Hz. Muhammed'in (SAV) öz kardeşi bulunmamaktadır. Ancak süt annesi sebebi ile süt kardeşleri bulunmaktadır. Peygamber Efendimizin yetim olduğu Müslümanlar tarafından bilinmektedir. Hz. Muhammed (SAV) yetim olduğu için Arap kadınları kendisi ile ilgilenmek istememişlerdir. Yalnızca Halime isimli bir Arap kadın kabilesine eli boş gitmek istemediği için Peygamber Efendimizi kabul etmiştir.

Halime, Peygamber Efendimizi aldıktan sonra sütünde artış olmuştur. Bunun yanında evinde de pek çok konuda değişiklikler meydana gelmiştir. Bunun yanında Halime'nin kabilesinin baktığı hayvanların da sütünde artış meydana gelmiştir.

Hz. Muhammed'in (SAV) babasının adı Abdullah'tır. Annesinin adı ise Amine Hatun olarak bilinmektedir. Peygamber Efendimizin çocuklarının isimleri; Zeynep, Rukiye, Kasım, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah, İbrahim olarak bilinmektedir.

Peygamber Efendimizin Halime (ra) tarafından kardeşleri;

Haberin Devamı

Şeyma bint-i Haris

Abdullah b. Haris

Üneyse bint-i Haris'tir

Süveybe, Hz. Muhammed'in amcası olan Ebu Leheb'in cariyesidir. Süveybe hem oğulu Mesruh'u hem de Peygamber Efendimizi emzirmiştir.

Hz. Muhammed (SAV) Sa'doğulları kabilesinde yaklaşık olarak iki yıl kalmıştır. Vaktin dolmasından sonra Hz. Muhammed'i bir müddet daha yanında tutmak istemiştir.

Halime, Hz. Muhammed'i kabul ettikten sonra kendisinin ve çocuklarının hayatında bir anda değişiklik olmuştur. Peygamber efendimizin birden fazla süt kardeşi bulunuyordu.

Hz. Hamza aynı zamanda Hz. Muhammed'in amcasıdır. Ancak ondan önce Süveybe'den süt emmesi sebebi ile aynı zamanda Peygamber Efendimizin süt kardeşidir.

Ebu Seleme b. Abdi'l-Esed el-Mahzumi, Süveybe'den süt emdiği için Peygamber Efendimizin süt kardeşidir. Bu kimse İslamiyet'i ilk kabul eden kişiler arasında yer almaktadır.

Mesruh, Süveybe'nin oğludur. Peygamber Efendimiz ile beraber süt emmesi sebebi ile süt kardeş olmuşlardır.

Peygamberimizin Süt Anneleri Kimlerdir? Süt Annelerinin İsimleri

Peygamberimizin (s.a.v) süt anneleri kimlerdir? Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) süt annelerinin isimleri

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselama süt annelik yapanlardan üç muhterem kadın şunlardır:

PEYGAMBERİMİZİN SÜT ANNELERİ KİMLERDİR? SÜT ANNELERİNİN İSİMLERİ

Ebû Leheb'in cariyesi bulunan Süveybe, oğlu Mesruh ile birlikte Peygamber (s.a.v.)'i emzirmiştir. Daha önce, Resûl-i Ekrem (asv)'in amcası bulunan Hz. Hamza’ya da süt annelik yapan Süveybe, daha sonra Ebû Seleme’yi de emzirmiş bulunmaktadır. Bu emzirme, Halime-i Sa'diye'den önceki günlerde olmuştur. (İbn Sad, Tabakât, 1/)

Halime binti Ebi Züeyb (seafoodplus.info), Sa'd kabilesine mensuptur. Kocası Hâris bin Abdüluzza'dır. Oğlu Abdullah ile birlikte Peygamber Efendimiz (asv)'ı emzirmiş bulunmaktadır. Halime binti Ebi Züeyb'in Cüdâme (Şeyma) ve Üneyse isminde iki kızı da vardır. Onlar yaşça, Abdullah'tan daha büyük olduğu için Peygamber (s.a.v.)'in bakımı ile ilgilenirlerdi. (Tabakât, 1/) Peygamber (s.a.v.), Halime-i Sâdiye'nin yurdunda dört yaşına kadar kaldı.

  • Peygamber Efendimizin (s.a.v) Ümmü Eymen adında bir süt annesinin olduğu kaynaklarda geçmekle birlikte netliği kesin değildir.

PEYGAMBERİMİZİN SÜT ANNELERİNİN HAYATI

Varlık Nûru, dünyâya yetim olarak gözlerini açmıştı. Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak bunu şöyle ifâde buyurur:

أَلَمْ يَجِدْكَ يَتِيمًا فَآوَى

“O, Sen’i bir yetim bulup da barındırmadı mı?” (ed-Duhâ, 6)

PEYGAMBERİMİZİN İLK SÜT ANNESİ "SÜVEYBE HATUN"

Fahr-i Kâinât Efendimiz’i, ilk birkaç gün annesi Hazret-i Âmine emzirdi. Daha sonra Süveybe Hâtun, oğlu Mesrûh ile birlikte Allâh Resûlü’nü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de emzirerek Âlemlerin Efendisi’ne süt annelik yaptı.[1] (İbn-i Sa’d, I, )

Bir vefâ timsâli olan Resûlullâh de, hayâtının daha sonraki devrelerinde süt annesi Süveybe Hâtun’a dâimâ ilgi ve alâka gösterirdi. Mekke’de iken gerek Allâh Resûlü gerekse Hatîce vâlidemiz, ona iyilik ve ikramda bulunurlardı. Varlık Nûru, Medîne’ye hicret edince Süveybe Hâtun’a dâimâ yiyecek ve giyecek göndermiş, ihtiyaçlarını karşılamıştır. Hicretin yedinci yılında Hayber seferinden dönerken onun vefât etmiş olduğunu haber alan Allâh Resûlü:

“−Oğlu Mesrûh ne yapıyor?” diye sordu.

“−O annesinden önce vefât etti!” dediler.

Bunun üzerine Resûlullâh, onun akrabâlarından sağ kalan kimse olup olmadığını sordu ve kimsenin kalmadığını öğrendi. (İbn-i Sa’d, I, , )

Peygamber Efendimiz’in Süveybe Hâtun’a gösterdiği bu hürmet ve alâka, kâbına varılmaz bir kadir-şinaslık ve vefâkârlık numûnesidir.

Âlemlerin Efendisi’ne süt annelik yapma şerefi Süveybe Hâtun’dan sonra Halîme Hâtun’a nasîb oldu.

O devirde Arapların bir âdeti vardı. Yeni doğan çocukları süt emmeleri için çölde yaşayan kabîlelere verirlerdi. Çöl iklîmi insanları daha sağlıklı ve daha cesur hâle getirdiği gibi oradaki insanların konuşmaları da daha düzgün ve fasîh idi. Böylece çocuklar sağlıklı ve fasîh konuşan bir kimse olarak yetişirlerdi.

PEYGAMBERİMİZİN SÜT ANNESİ HZ. HALİME

Halîme bint-i Hâris (r.a.), Âlemlerin Sultânı’na sütanne olması hâdisesini şöyle anlatmaktadır:

“Kıtlığın hüküm sürdüğü bir seneydi. Beyaz bir merkebe binerek Sa’doğullarından bâzı kadınlarla, süt emzirecek çocuklar bul­mak için Mekke’ye doğru yola çıktık. Yi­yecek bir şeyimiz kalmamıştı, berâberimizde dişi ve yaşlı bir deve vardı. Ancak onun bir damla bile sü­tü yoktu. Bir de çocuğumuz vardı. Nebende ne de devede ona yetecek süt olmadı­ğı için çocuğun ağlama sesinden uyuyamaz hâle geldik. Nihâyet Mekke’ye vâsıl olduk. Muhammed’in (s.a.v.) takdîm edilmediği hiçbir kadın kalmadı. Fakat kimse O’nu kabûl etmedi. Çünkü herkes babası hayatta olan bir ço­cuk arıyordu. Oysa O, bir yetim idi. Derken benden başka herkes emzirecek bir çocuk buldu ve alıp gitti. Ben de bir çocuk almadan geri dönmek istemedim. Kocama dedim ki:

«−Mutlakâ gidip şu yetim çocuğu alaca­ğım!»

Nitekim gittim, O’nu aldım ve çadırıma dön­düm. Kocam:

«−O’nu almakla iyi ettin. Kim bilir belki Allâh bu çocuk sâyesinde bize hayır ve be­reket ihsân eder.» dedi.

Vallâhi çocuğu kucağıma alır almaz sütlerim dolup taştı. O’nu emzirdim, doydu; süt kardeşini de emzirdim, o da kana kana içip doydu. Gece olunca kocam yaşlı devemizin yanına vardı, bir de ne görsün, memeleri sütle dolup taşmış! İstediğimiz kadar sağdık, kana kana içtik ve doyduk. O gece ne açlığımız ne de susuzluğumuz kaldı. Çocuklarımız da rahat bir şekilde uyudular. Kocam:

«−Vallâhi be­nim kanaatime göre sen çok mübârek bir çocuk almışsın!» demekten kendini alamadı.

Merkebime binip yola çıktık. Önceden en geride kalan merkebim, kâfiledeki bütün hayvanları geçiyordu, onu zor zaptediyordum. Herkes şaşkına dönmüş bir hâlde:

«−Bu gelirken bindiğin merkep değil mi?» diye soruyordu. Ben de:

«−Evet.» diyordum. Nihâyet beldemize vardık. Orası oldukça çorak bir yerdi. Fakat bizim koyunlar yayıldıkları yerlerden memeleri sütle dolmuş ola­rak dönüyorlardı. Di­ğer insanların koyunları ise yorgun, bitkin, aç ve susuz olarak geri geliyorlardı. Herkesin koyunları sütsüz iken biz koyunlarımızı sa­ğıp bol bol süt içiyorduk. Mal sâhipleri ço­banlarına çıkışarak:

«−Yazık size! Hayvanlarımızı Halîme’nin çobanının ot­lattığı yerlerde otlatmıyor musunuz?» diyorlardı.

Evet, bu serzenişlerinde haklı idiler. Çünkü çobanlar aynı yerlerde otlatıyorlardı, fa­kat onların koyunları aç ve sütsüz dönerken bizimkilerin memeleri sütle dolup ta­şıyordu.

Muhammed (a.s.) bir günde, diğer çocukların bir ayda büyüdükleri kadar gelişiyordu. Bir ayda bir senelik çocuk kadar büyüyordu. Bir yaşına girdiğinde epeyce gösterişli olmuştu.

Yanımızda birkaç sene kaldıktan sonra nihâyet onu annesine götür­dük. Süt babası, Âmine Hâtun’a:

«−Oğlu­mu bana geri ver. Mek­ke’deki vebâ salgınından korku­yoruz.» diye ısrâr etti. Aynı zamanda O’nun bereketinden mahrum kalmak da istemiyorduk. O kadar ısrâr ettik ki nihâyet annesi:

«−Haydi onu tekrar götü­rün!» demek zorunda kaldı.” (Heysemî, VIII, ; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, )

Varlık Nûru, sütannesinin yanındayken, birgün süt kardeşi Şeymâ ile öğle sıcağında kuzuların yanına gitmiş­lerdi. Dönüşlerinde Halîme Hâtun, kızı Şeymâ’ya:

“–Böyle şiddetli sıcakta niçin dışarı çıktınız?” dedi.

Şeymâ ise yaşamış oldukları ilâhî lutfu şöyle dile getirdi:

“–Anneciğim! Biz güneşin yakıcı harâretini hiç hissetmedik. Kardeşimin başı üze­rinde devamlı bir bulut dolaşıyor ve bizi gölgeliyordu” (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, ; İbn-i Sa’d, I, )

Halîme Hâtun anlatmaya devâm ediyor:

“Bizde bir müddet daha kaldı. Karşılaştığımız bâzı hârikulâde hâller sebebiyle başına bir şey gelmesinden endişe ediyorduk. Bu yüzden O’nu alıp hemen yola çıktık. Mekke’nin yukarı tarafında kalabalık arasında O’nu kaybettik.” (İbn-i Hişâm, I, ; İbn-i Sa’d, I, )

Mekkelileri büyük bir telâş sardı, herkes O mâsum yavruyu aramaya çıktı. Ancak bulamadılar. Abdülmuttalib Kâbe’de duâ ediyordu. O esnâda semâdan bir sesin:

«−Ey cemaat, feryâd etmeyiniz! Hiç şüphesiz Muhammed’in Rabbi vardır. O’nu yardımsız bırakmaz ve zâyi etmez!» dediğini işittik. Abdülmuttalib:

«−Ey bize seslenen! O’nun nerede olduğunu da haber ver!» dedi. O ses:

«−O, Tihâme Vâdisi’nde sağdaki ağacın yanındadır.» diye haber verdi. Bunun üzerine Abdülmuttalib hemen o tarafa doğru gitti ve torununu buldu. (Diyarbekrî, I, )

«−Canım sana fedâ olsun! Ben Sen’in deden Abdülmuttalib’im!» dedi. Onu öptü, kucakladı ve bağrına bastı.” (Halebî, I, )

Duhâ Sûresi’ndeki:

وَوَجَدَكَ ضَالاًّ فَهَدَى

“Seni (çocukluğunda) şaşırmış bulup doğru yola eriştirmedi mi?” (ed-Duhâ, 7) âyet-i kerîmesinin bu hâdiseye işâret ettiği rivâyet edilir.[2]

Halîme Hâtun hâdisenin devâmını şöyle anlatır:

“Annesi Âmine’nin yanına vardığımızda:

«−Çocuğumu ısrarla alıp götürdünüz, şimdi neden geri ge­tirdiniz?» diye sordu. Ben:

«−Vallâhi biz vazîfemizi yaptık, üzerimize düşeni eksiksiz yerine getir­dik. Sonra başına gelen hâdiselerden korktuk da götürüp âilesine teslîm edelim dedik.» karşılığını verdim. Annesi:

«−Ne olur bana O’nun başına gelenleri anlatın?» dedi. O kadar ısrâr etti ki anlatmak zorunda kaldık. Anlattıklarımız karşısında hiç de hayret etmedi. Bize:

«−Zâten benim bu oğlu­mun insanı hayrete düşürecek pek çok hâlleri olmuştur. Onun için hiç endişelenmeyin. Ben de size O’nunla alâkalı gördüklerimi anlatayım.» dedi ve doğumu esnâsında meydana gelen hârikulâde hâlleri anlattı. Sonra da:

«−Haydi O’nu bırakın ve gönül huzuruyla yurdunuza dönün!» dedi.” (Heysemî, VIII, ; İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, )

Halîme Hâtun der ki:

“Abdülmuttalib, beni en güzel hediyelerle uğurladı. Ben yurduma târif edemeyeceğim kadar çok ve kıymetli mallarla döndüm. Muhammed, dedesinin yanında kaldı. Abdülmuttalib’e O’nun başından geçen her şeyi anlattım. Abdülmuttalib O’nu bağrına basıp ağladı ve:

«−Ey Halîme! Hiç şüphesiz oğlumun şânı çok yüce olacaktır. Ben o zamâna erişmeyi ne kadar arzu ederdim!» dedi.” (Beyhakî, Delâil, I, )

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN SÜTANNESİ VE KARDEŞLERİNE VEFASI

Hazret-i Peygamber, süt akrabâlarına karşı ömür boyu vefâkâr davranmıştır. Halîme Hâtun’u her gördüğünde: “Anneciğim! Anneciğim!” der, kendisine candan muhabbet ve hürmet gösterir, ridâsını (üst elbisesini) yere serip üzerine oturtur, bir isteği varsa hemen yerine getirirdi. (İbn-i Sa’d, I, , )

Halîme Hâtun, bir gün Peygamber Efendimiz’i görmek için Mekke’ye gelmişti. Efendimiz o vakit Hazret-i Hatîce ile evli idi. Halîme Hâtun’u misâfir ettiler ve güzelce ağırladılar. Hazret-i Halîme, yurtlarında hüküm süren kuraklık ve kıtlıktan, hayvanlarının kırıldığından dert yandı. Fahr-i Kâinât Efendimiz, Hazret-i Hatîce ile konuştu. Hatîce vâlidemiz ona kırk koyun ile binmek ve yüklerini taşımak üzere bir de deve hediye etti.[3]

Mekke’nin fethi esnâsında Resûlullâh Ebtah mevkiinde iken Halîme Hâtun’un kız kardeşi onu ziyârete gelmişti. Bir dağarcık içinde keş peyniri ve yağ gibi şeyler hediye etmişti. Allâh Resûlü ona hemen süt annesini sordu. Vefât etmiş olduğu söylenince Peygamber Efendimiz’in gözleri yaşla doldu. Geride kimleri kaldığını sordu. Daha sonra da bu hanıma elbise giydirilmesini, bir deve ve iki yüz dirhem gümüş para verilmesini emretti. Kadıncağız sevinçle yurduna dönerken:

“–Sen, küçükken de büyüdükten sonra da ne güzel kefîl olunan ve bakılansın!” diyordu. (Vâkıdî, II, ; Belâzurî, I, 95)

[1] Süveybe Hâtun, Hazret-i Hamza ve Ebû Seleme’yi de emzirdiği için bu sahâbîler Allâh Resûlü’nün süt kardeşi idiler. (İbn-i Sa’d, I, )

[2] Zemahşerî, VI,

[3] İbn-i Sa’d, I,

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

Hz. Halîme (r.a.) Kimdir?

Ümmü Eymen (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

Hz. Muhammed'in süt kardeşi İstanbul'da yatıyor

"İstanbullu Sahabeler" kitabının yazarı, araştırmacı Necdet Yılmaz, Hazreti Muhammed'in süt kardeşi olduğu rivayet edilen Ebu Şeybe el-Hudri'nin, tıpkı Halid bin Zeyd Ebu Eyyüb el-Ensari (Eyüp Sultan) gibi İstanbul'da vefat ettiği ve kabrinin burada bulunduğu kesin olarak bilinen sahabe olduğunu, ancak yeterince tanınmadığını bildirdi.

İstanbul'da 29 sahabe kabri ve türbesi bulunurken, bunlardan yalnızca Halid bin Zeyd Ebu Eyyüb el-Ensari ve Ebu Şeybe el-Hudri'nin İstanbul'da vefat ettiği ve burada gömüldüğü biliniyor. Diğer 27 türbe ve kabrin ise daha sonradan, ölen bu kişileri anmak adına yapılan "makamlar" olduğuna inanılıyor.

Ramazan ayı nedeniyle, ziyaretçiler, en çok, restorasyon çalışmaları olmasına ve ziyarete yalnızca saatleri arasında izin verilmesine karşın Eyüp Sultan'a ilgi gösterirken, İstanbul'da kesin olarak vefat edip burada gömüldüğünü inanılan bir diğer sahabe Ebu Şeybe el-Hudri'nin Ayvansaray'da, Tokludede Sokağı bitiminde surlar arasındakı bulunan Toklu Dede Haziresi'ndeki türbesi yeterince tanınmıyor. Ebu Şeybe el-Hudri'nin, Hazreti Muhammed'in, süt annesi Halime'den süt kardeşi olduğu rivayet edilirken, türbe yeterli ilgiyi görmüyor.

"İstanbullu Sahabeler" kitabını Dr. Coşkun Yılmaz ile hazırlayan Dr. Necdet Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, el-Hudri'nin İslam ordusunun İstanbul'u kuşattığı sefere, yaşlarında olmasına rağmen katıldığını ve burada surların önünde vefat ettiğini ve de buraya defnedildiğini belirtti.

İstanbul'daki sahabe makam ve kabirlerinden, Ebu Eyyüb el-Ensari (Eyüp Sultan) dışında yalnızca Ebu Şeybe el-Hudri'nin mezarının kesin olarak bilindiğini ifade eden Yılmaz, şöyle devam etti:

"Şeybe el-Hudri, İstanbul'da şehadet makamına erdiği kesin olan sahabedendir. Kaynaklarda, 'Yunus bin El-Haris es-Sakafi şöyle anlattı: Müsris'in babasından bahsederken şunları anlattığını duydum: Resullulah'ın ashabından olan Ebu Şeybe el-Hudri (Radıyallahu anh), Konstantiniyye surlarında beraber bulunduğumuz bir zaman vefat etti. Biz de kendisini oraya defnediverdik' şeklinde yer almıştır. Bu ifadelerden Ebu Şeybe el-Hudri hazretlerinin İstanbul surları yanında şehit olduğu, beraberinde bulunan Müsris adlı oğlunun diğer askerlerle beraber cenaze namazını kılarak, onu vefat ettiği yere defnettiği anlaşılmaktadır. Ebu Şeybe hazretleri, Osmanlı döneminin tanınmış tarihçilerinden Hüseyin Ayvansarayi'ye göre de İstanbul'da şehadet makamına erdiği kesin olan sahabedendir. Ebu Şeybe el-Hudri hazretleri, sura yakın bir yerde vefat edeceği zaman şu hadis-i şerifi rivayet etmiştir: 'Peygamberimizin şöyle buyurduğunu işittim: 'Her kim La ilahe illallah' derse cennete gider.' Kaynakların verdiği bilgiye göre bu hadisi söyleyip vefat etmiş ve bulunduğu yere defnedilmiştir."

TÜRBE FATİH SULTAN MEHMET TARAFINDAN YAPTIRILMIŞ

Yılmaz, Ebu Şeybe el-Hudri'nin türbesinin, geçmişte Eyüp Sultan gibi yoğun kalabalıklar tarafından ziyaret edildiğini, ancak bu ilginin zamanla kaybolduğunu aktarırken, şu bilgileri verdi:

"Ebu Şeybe el-Hudri Türbesi, Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan sınırlı sayıdaki sahabe türbesindendir. Türbedarlığa fethin övülmüş askerlerinden ve devrin velilerinden Şeyh Toklu İbrahim Dede getirilmiştir. Toklu İbrahim Dede, burada daha önce inşa edilen kiliseyi mescide çevirmiştir. Tokludede Mescidi olarak adlandırılan bu mescit günümüze ulaşmamıştır. Ebu Şeybe el-Hudri Türbesi'nin ihtiyaçları için 2. Beyazıt, vakfından tahsisat ayrılmıştır. Bu uygulamalar mekana Osmanlıların ilk dönemlerinden itibaren verilen önemi göstermektedir. Bugünkü mevcut yapı ise Sultan 2. Mahmut tarafından yılında inşa ettirilmiştir. Türbe giriş kapısı üzerinde bulunan manzum kitabe, Sultan 2. Mahmud tarafından ihya edildiğini göstermektedir."

AA

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (S.a.v) Babasının Ve Annesinin Adı Nedir?

Haberin Devamı

  Hz. Muhammed'in (S.A.V) annesinin ismi Amine, babasının ismi ise Abdullah'tır. İlk eşinin ismi ise Hz. Hatice'dir. 

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V) Babasının Ve Annesinin Adı Nedir?

 Peygamber efendimiz (S.A.V) senesinde Mekke'de dünyaya gelmiştir. Annesinin adı Amine, babasının adı ise Abdullah'tır. Dedesinin adı Abdulmuttalip, babaannesinin adı Fatıma bint-i Ömer el-Mahzumiyye, anneannesinin adı ise Berre'dir. 

 Peygamber efendimizin (S.A.V) erkek çocuklarının ismi İbrahim, Abdullah, Kasım ve kız çocuklarının ismi ise Rukiye, Fatıma, Ümmü Gülsüm, Zeynep'tir. Peygamber efendimiz (S.A.V) erkek torunları Muhsin, Hüseyin, Hasan, Ali ve Abdullah, kız torunları ise Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Ümame'dir.

Peygamber Efendimizin (S.A.V) Evlilik Hayatı

Haberin Devamı

  Hz. Muhammed'in (S.A.V) ilk hanımın ismi Hz. Hatice'dir. İlk evliliğini Mekke'de yapmıştır ve bu sırada 25 yaşındadır. Hz. Hatice ise Hz. Muhammed (S.A.V) ile evlendiği sırada 40 yaşındaydı. Bu evliliğinden peygamber efendimizin (S.A.V) Kasım, Zeynep, Ümmü Gülsüm, Abdullah, Fatıma ve Rukiyye adındaki çocukları dünyaya gelmiştir. Peygamber efendimizin (S.A.V) diğer eşlerinin isimleri ise Ümmü Habibe, Ümmü Seleme, Cüveyriye, Zeyneb, Sevde Bint Zema, Zeynep Bint Huzeyme, Haris ve Ayşe'dir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir