nihat ulu kuran dinle / Nihat Ulu - Kur'an-ı Kerim - 1 - Dailymotion Video

Nihat Ulu Kuran Dinle

nihat ulu kuran dinle

Mana yoruma feda edilmez

Kur’an-ı Kerim okunduğu zaman, her Müslümanın içini ferahlar, ruhu huzura erer. Kimisi kendisini Mekke’de hisseder, kimisi çok farklı bir âlemde… Farklı isimlerden farklı Kur’an tilavetleri insanı bir yerden alıp başka bir yere götürüyor. Mesela İsmail Biçer’den ya da Kani Karaca’dan Kur’an dinlememiş olan birisi İstanbul tavrında Kur’an dinlemiş sayılmaz. İstanbul tavrında okuma yapanların günümüzde sayısı ne kadar azalsa da bu usulün temsilcileri hiç tükenmiyor.

Ramazan-ı Şerif bir yanda müminler için en önemli ibadetlerden orucu getiriyor, bir yandan Kur’an-ı Kerim’in müjdesini. Ayın manasını mukabele ve teravihlerde buluyoruz. Bakara suresi ayette müjdelendiği üzere, “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur&#;an&#;ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır.”

Kur’an-ı Kerim okumaksa, ayrı bir sanat. Yüzyıllardır Allah’ın kitabına iman eden müminler onu en iyi şekilde anlayabilmenin yollarını arıyor, okuyuş şekilleri üzerine tefekkür ediyorlar.

İslam medeniyetine önemli katkıları bulunan Türk kültürünün bir diğer katkısı da Kur’an-ı Kerim’in okunuşunda öne çıkıyor. İstanbul tavrı olarak adlandırılan bu tavra sahip olmak hem Kur’an-ı Kerim’e hâkimiyet, hem derin bir musiki bilgisi gerektiriyor.

Peki, nedir İstanbul tavrı? Günümüzde devam etmekte midir? Bu sorunun izini sürdük.

EVVELA SÖZ ANLAŞILACAK

Türk musikisinin, cami-tekke musikisi ve klasik müzik diye ikiye ayrıldığını anlatan Neyzen Ömer Erdoğdular, cami ve tekke musikisinin Kur’an-ı Kerim’e hazırlık için yapıldığını vurguluyor. Yani, alınan dini müzik eğitimi Kur’an-ı Kerim’in doğru okunabilmesi gayesiyle şekilleniyor.

Güftenin her zaman önde olduğunu, makamlı söyleyişe feda edilmemesi gerektiğini söyleyen Neyzen Ömer Erdoğdular “İlahi ve ayinler, Kur’an-ı Kerim’i daha güzel okumak için yapılan bir eğitim bana göre. Dini müzikte de evvela güfte gelir. İlahi ve ayinde çok süsleme olmaz. Kur’an-ı Kerim’de de aynı işte. Evvela söz anlaşılacak, boğulmayacak. Mısırlı hafızların güftesi anlaşılmıyor mesela” diyor.

Süleymaniye Camii baş müezzini Mehmet Koçyiğitler de Kur’an-ı Kerim’e özel bir tavır olması gerektiğini düşünenlerden:

“Özellikle Kur’an da bir tavır olmalı. İstanbul tavrı diyoruz Mısır tavrı diyoruz mesela. Mısır’ın da ağırlığı var Arap ülkeleri içerisinde. İran ve Suriye’de de var, bir ekoldür bunlar. Üsküdar tavrı da İstanbul tavrının içerisinde bulunuyor. Onun esprisi de şudur: rahmetli Üsküdarlı Ali Efendi’nin ismiyle müsemma olan Yeraltı Cami imamıydı. Sonra bir ara Üsküdar’da görev yapmış yine oralarda vefat etmiş. Onun tarzı da İstanbul tavrının içindeki Üsküdar tavrıdır.”

Ünlü hafız Kani Karaca Üsküdar tavrını bir röportajında şöyle anlatıyor:

“O tavırda kelimeler yayılmaz, yani şöyle ifade edeyim, bir okuma tarzı vardır ki bazıları hoca önünde talim eder gibi yayarak abartarak Kur’an okurlar. Eûzü Besmeleyi ele alalım mesela, (talim okur gibi yaya yaya hece hece ve heceleri abartılı vurgularla okuyor) bir de şöyle okuyayım, makamlı, çok güzel ve ustaca besmele çekiyor. Olması gerektiği gibiydi ikinci olanı. Diyelim ki uşşak makamından başlayacak, (uşşak makamıyla bir besmeleye başlıyor ve yarısına kadar geliyor) sonra şöyle devam eder… (Besmeleyi yarısından itibaren devam ediyor ve bitiriyor.) İşte bu uşşak oldu şimdi. Bunu ister hicaz yap, ister hüseyni yap, ister rast yap… Böyle okunursa yani Üsküdar tarzında okunursa, kelimeler daha ahım şahım vaziyette yerine oturur… İstanbul’un eski tarzı Üsküdar tarzıdır. ‘Hoca önünde talim okur gibi’ dedik ya.”

HEM HAFIZ HEM FUTBOLCU

Kur’an tilavetinde yorum olarak nitelendirilen İstanbul tavrında Kur’an okuyan az sayıda kişi kaldı. Bunların da birçoğu genç hafızlar tarafından bilinmiyor. Bu yorumun en bilinen isimleri de şöyle: Sami, Karabacak Süleyman, Âmâ Osman, Büyük ve Küçük Kemal, Mecid, Hasan Akkuş, Abdurrahman Gürses, Aziz Bahriyeli, Üsküdarlı Ali Efendi, Adalı Hızal Efendi, Abdurrahman Gürses, İsmail Biçer, Kani Karaca, Esat Gerede, Hasan Akkuş, Muharrem Arslantürk, Nihat Ulu, Zeki Altun, Kemal Tezergil, Hafız Fikri Aksoy, Ahmet Bolulu, Eski Beyazıt Cami imamı İsmail Biçer, Halil İbrahim Çanakkaleli, Aziz Bahriyeli, Fevzi Mısır, Âmir Ateş.

Üsküdarlı Ali Efendi gibi dönemin önemli hafızlarıyla ahbap olan Neyzen Ömer Erdoğdular, İstanbul tavrıyla Kur’an okuyan isimlerin, hocalar tarafından genç hafızlara aktarılmadığını söylüyor. İstanbul tavrıyla okuma yapan hafız ve imamların kültürlü kişiler olduğunu, en az bir enstrüman çaldıklarını, en az 3 dil bildiklerini ve birçok alanda çalışma yapmış din adamları olduğunu da ekliyor.

Erdoğdular Kur’an okuyuşunda İstanbul tavrından uzaklaşmanın radyo ve televizyonla başladığı görüşünde:

“Kani Karaca’nın kıymetini bilmezsen, Alaeddin Yavaşça gibi bir üstadı yaşıyorken hala televizyonda göremiyorsak dönüp sormamız lazım kendimize. Abdurrahman Gürses Beyazıt Cami İmamı yakın zamanda vefat etti. Gürses, Osmanlı’nın son temsilcilerindendi. Bunlar hiçbir yerde yayınlanmıyor, çocuklar neyi duyacak, neyi taklit edecekler? Osmanlı’nın kalıntılarından benim çocukluğumda imam olan Hasan Akkuş iyi bir müzisyen, Beşiktaş A takımında futbol oynamış, iyi bir güreşçi. Bunun yanında pek çok meziyetleri de olan bir insan. Fevkalade güzel Kur’an okur, Yemen’de esir düşmüş. Çok farklı bir insan&#;”

DİNLETMEZSEN KAYBOLUR

Genç hafızlara İstanbul tavrıyla okuyan meşhur isimleri sorduğunda tanımadıklarını öğrenen Erdoğdular, dinletilmeyen kişilerin unutulmasının kaçınılmaz hale geldiğini ifade ediyor:

“Şimdi çocuklara sordum ‘Hafız Mecid diye birini duydunuz mu, Hafız Esat Gerede diye birini duydunuz mu?’ ‘Yok’ diyorlar. ‘Gidin hocanıza yuh deyin benim adıma’ dedim. Yani sen hafızsın talebene bir evvelki neslin iyi okuyan insanlarını tanıtmaz, dinletmezsen sanat yok olur. Allah razı olsun ben hocam sayesinde Hafız Mecid’in mevlidi şerifini, İstanbul’un esas Osmanlı okuyuşuyla Esat Gerede’den ezberlemiştim.”

Kani Karaca gibi üstadın hayattayken müezzinlerin bile gidip dinlemediğini, onu dinlemeye gelenlerin hep ihtiyarlar olduğunu gözlemleyen Erdoğdular “Kani Karaca âmâdır. Eminönü’ndeki Yeni Cami’de ramazan ayında mukabele okuyor, hanımı koluna girerek Beyazıt Cami’ne getiriyor. Orada da okuyor. Oradan tekrar yürüyerek Fatih Cami’ne götürüyor ve aynı gün 3 farklı yerde Kur’an okuyor. Ben Kani Karaca’yı dinlemeye Beyazıt Cami’ne giderdim. Önüne taş çatlasın kişi oturur, onlar da ihtiyar ve anlayan insanlar. Başka da kimse dinlemezdi” diyerek bu tavrın kaybolmasını, gereken önemin verilmemesine bağlıyor.

Kur’an’daki İstanbul yorumunu başka yorumları taklit ederken kaybettiğimizi söyleyen Süleymaniye Cami başmüezzini Mehmet Koçyiğit’se  “Üstatlara saygımız sonsuz ama Türkiye’deki bu akım nedir? Arap-Mısır usulünü niye taklit ederler, bunu anlamak oldukça zor. İstanbul’da Fatih’te hafız olmuş, makam, musiki meşk etmiş. Daha düne kadar İstanbul tavrıyla okuyanlara bakıyorsun taklitçilik yapıyor. Bitirdiler, bir şey bırakmadılar. Ne güzel kendi tavrımız var. Çeşitli makamlarımız var. Ama maalesef bir şey kalmadı” diyor.

EZBERLENİP TAKLİT EDİLMELİ

Üsküdarlı Ali Efendi’den hocasının ısrarıyla 20 sayfa ezberlediğini söyleyen Erdoğdular, ezbere devam edilmeyince unutulduğunu ifade ediyor. “Okumayınca, devam etmeyince unutuyorsun. Maksat bu tavrı alabilmek. Hocalar talebelerine bunları söylemezse talebe ne bilsin. Tavır sonra kayboluyor. O tavrı da yapabilmek için evvela kuvvetli bir müzik eğitiminden geçmek lazım. İyi bir hocadan evvela ses eğitimi, ondan sonra makamlar hakkında bilgi ve klasik eserlerden pek çoğunu geçmek lazım. Yoksa makam da tavır da öğrenilmez. Bu insanları ezberleyerek, bire bir taklit etmek lazım.”

MAKAM ÖĞRENMEK ŞART

Koçyiğit, İstanbul tavrında tilavet yapabilmek için bir musiki eğitimi almak gerekmediğini, iyi ve seçici bir dinleyici olmanın yeterli olduğunu söylerken, Erdoğdular ise musikiden beslendiğini ama öncelikle düzgün bir İstanbul Türkçesiyle konuşulması gerektiğini ifade ediyor. Her iki isim de ezber yöntemiyle makam öğrenilmesi gerektiğini ifade ederken Koçyiğit makamların dinleme yöntemiyle kendiliğinden geliştiğini ifade ediyor:

“Dinleye dinleye de makam öğrenirsiniz. Zaten makamlar kendi kendine oluşur, gelişir. Diyelim seslendirdiğiniz bir aşr-ı şerifin içinde farkında olmayarak, bilmeyerek tane makam yapıyorsunuz zaten. Siz onu süslemişsinizdir ama makam yaptığınızı bilmezsiniz. Bunun içinde makam vardır. Okuduğunuz bir türkü de de makam vardır ama hangi makam da söylediğinizi bilmezsiniz. Bu sağlam kulaktan kaynaklanır.”

“MANAYI KAÇIRMAMALIYIZ”

Kur’an okurken makam-yorum olmasının normal olduğunu ama makam yaparken bunu manaya feda etmemek gerektiğini, okuyanın Kur’an’ın manasına da hâkim olması gerektiğini vurguluyor işin ustaları.

Mehmet Koçyiğit usulün makamın önünde olması gerektiğinin, İstanbul tavrının içinde çok farklı nağmeler, farklı geçişler olduğunu söyleyerek Kur’an okurken birkaç makamın gezilerek okunduğunun altını çiziyor:

“Kur’an-ı Kerim okurken Kur’an’ın usulü, makamın önünde olmalı. Tecvid, hurufat, usul kaidesi, makam arkadan gelmeli. ‘Benim sesim güzel makam da biliyorum, musiki biliyorum, nota da biliyorum şöyle bir okuyayım’ demek olmaz. Kur’an-ı süslersiniz, tavır koyarsınız, makam koyarsınız ama Kur’an’ın tecvidiyle talimini aşmadan… Biz ne yapıyoruz makamı ön plana alıyoruz.”

FARK BU TOPRAKLARDA

İstanbul tavrının 3’e ayrıldığını söyleyen Ömer Erdoğdular “Bu tavır üçe ayrılırmış. Eskilerin söylediğine göre en güzeli Üsküdar ağzıymış. İkincisi Fatih, üçüncüsü Çarşamba. O ağızlar maalesef kayboldu.” İstanbul tavrını farklı kılanın bu toprakların kültürü olduğunu belirten Erdoğdular “Şimdi bir Süleymaniye dünyanın başka bir yerinde var mı? Arap yapabilir mi yapamaz. Yapamamış da. Bir Selimiye var mı dünya da yok? Değil ki Arap yapacak. Selimiye de ona yakışır şekilde süsleme var ve ona yakışır şekilde de hafız efendiler var.”

Kur’an’ın farklı ülkelerde farklı yorumlarla okunmasını milliyetçilik olarak görülmesini değerlendiren Erdoğdular “ Tabii ki milliyetçilik. Ben Türk’üm Türk gibi okuyacağım. Arap’ta Arap ağzıyla okuyacak. Mısır’da okunur diyor değil efendi. Mısır nasıl okur ki? Tamam, güzel okuyorlar ama İstanbul farklı. Biz okuyamayız çünkü Arap değiliz, o lehçeyi kullanamayız. Arap onu güzel okur, bizim yaptığımızsa kötü bir taklit oluyor” diyor.

EFSANELERİ ÖZLÜYORUZ

  'Dua edin, icabet edeyim' (Mü'min/Gâfir, 40/60) ayetine göre dua etmek farzdır. 'Dua' kavramı, başlı başına bir makale konusudur. Ancak şimdilik şunu söylemekle yetinelim; dua iki aşamada yapılmalıdır ki kabul olsun. Bunlardan birincil olanı, gerçekleşmesini beklediğimiz ve  başarılı olmak istediğimiz alanda, 'Fiili Dua' yaparak gereken gayreti göstermek, diğeri de; 'ben elimden geleni yaptım, Allahım kabul et' diye Sözlü Dua'ya geçmektir. Duanın kabulü için elbette ki duahan olmaya gerek yoktur, çünkü duanın kabulündeki bir diğer şart; yakarışımızdaki samimiyettir. Bununla beraber dua sırasında kafiyeli cümlelere yer verilerek  Davüdî bir sesle dua edilmesi de; doğrusu duygularımızı kabartıyor. Bizim Yahya Eskişehirli, Âdem Erim ve Sadettin Evginer gibi müthiş duahanlarımız vardı. Seksenli yıllarda sahneye de uyarlanan Tarık Buğra'nın 'Küçük Ağa' romanının ismini taşıyan dizinin bazı bölümlerinde,  müsikiye vâkıf olması nedeni ile Kur'an-ı Kerim tilâvet ettirilen Hafız  Süleyman Arabulan; bazı mevlid programlarında dâvûdî ve kadife sesi ile dua da eder, Türkçeye vukûfiyeti ile de vurgulamaları pürüssüz yapardı. 
       Malüm olduğu üzere Kur'an-ı Kerim'in gönderilmesinden amaç; şüphesiz ki Yüce Yaratıcı'nın biz kullarına dünya ve âhirette mutlu olacağımız kuralları öğretmesidir. Çünkü Yüce Yaratıcı; Peygamberimiz ve Kur'an-ı Kerim'i bizim mutluluğumuz uğruna göndermiştir. Bunun için Asr-ı Saadet'ten beri Kur'an-ı Kerim'in anlaşılmasına  önem verilmiş, günümüzde de örgün ve yaygın eğitim kurumu müfredatlarında bu hassasiyet gösterilmektedir.  Peygamberimiz'in sahabeden Abdullah İbn-i Mesud'a, 'Ya Abdellah, bir miktar Kur'an tilâvet et de gönlümüz fershlasın' diye buyurması; Kur'an-ı Kerim tilâvetini sesi güzel olan bir kârîden dinlemenin önemini ve gönüllerimizin de buna ihtiyaç duyduğunu ortaya koyuyor. Bunun için  Peygamberimiz döneminden itibaren Ilm-i Kıraate önem verilmiş,  Mısır'da Mustafa İsmâil, Abdü's Samed ve ülkemizde de Sadettin Kaynak, Hâfız Sâmi, Ali Üsküdarlı, Hasan Akkuş, Mehmet Rüştü Âşıkkutlu, Abdurrahman Gürses,  İsmâil Biçer gibi şöhretleri  kıtaları dolaşan kârîler yetişmiştir.  Trabzonda yetmişli yıllarda Mısır Tarîki üzere Aşere Takrib ve Tayyibe okutan Mehmed Rüştü Âşıkkutlu'nun talebesi ve Merkez Kur'an Kursu Öğreticisi Hafız Murat Köseoğlu, önceden İstanbul Bayezid ve sonradan Trabzon İskenderpaşa Camii İmam Hatibi Hafız Haydar Özak da müthiş kârilerdi. Merhum babam Hafız Mehmet Nuri Bekâroğlu ve Hâfız Nurettin Tuzlalı da iyi bir kârî ve mevlidhandı. Şunu da biliyoruz ki; Yüce Yaratıcı Hz. Davûd'u, ümmetinin sahip olduğu ses güzelliği üzerinde olağanüstü bir sesle bezemişti. Bu konuda Hz. Davûd okuduğunda, çevredeki varlık adına her şeyin etkilenip ona koro oluşturdukları anlatılır. Bunun için biz, güzel okuyan bir kârî ve mevlidhanı anlatırken, mübalâğa ederek/abartarak, 'adeta Davüdî bir sesle okudu'  ifadesini kullanarak, 'sanki Hz. Davûd gibi bir sesi vardı' demek isteriz.   Peygamberimiz,  'namaz vaktinin girdiğini îlân etmek ve müslümanları namazı edaya davet için'  ezan okuma görevini Bilâl-i Habeşî'ye/Habeşistan'lı/bugünkü Etiyopya'lı Bilâl'e tevdi etmesi; onun sesimin güzelliğinden dolayı idi. Çünkü Mehmed Âkif'in, 'bu ezanlar ki şehâdetleri dînin temeli..' diye özetlediği ezan; herkese bir davettir ve namaza gelen ve gelmeyen herkesi ilgilendirir. Onun için ezanı sesi güzel olanlar okumalıdır. Bu alanda ülkemizde, Yusuf Gebzeli, Şerif  Duman, İsmail Coşar ve Hafız Mustafa Başaran gibi kendi dönemlerinin Bilal-i Habeşi'leri yetişmiştir.     
       Halkımızın 'Kandil geceleri' diye telâffuz ettiği gecelerde yapılan mevlid programları; yetmişli yıllarda 'TRT Radyo 1'den nakledilirdi. Sonraki yıllar bu programlar tek televizyon kanalı olan TRT'den yayınlanmaya başladı -doksanlı yıllarda kurulan özel kanallar da bu çizgide progamlar gerçekleştirmektedir-  kuruldu ve ve bu durum doksanlı yıllara kadar devam etti.  Söz konusu yıllar ekran karşısına geçer, dikkatle mevlid programlarını takip eder, bu sırada sohbet edenlere kızar ve bu  programlardan büyük bir haz alırdık. Bunlardan sadece  genç yaşta vefat eden Esat Geredeli ve elbetre eski kuşak olan Hâfız Sâmi, Sadettin Kaynak ve hocalarımızın hocası Ali Üsküdarlı gibi büyük üstadları canlı dinleyemedim, çünkü İstanbul'a geldiğimde onlar vefat etmişti ancak şu anda pek çoğu âhirete irtihal etmiş olan yukardaki isimlerin çoğunu canlı dinleme lütfuna eriştim. Allah; onlara rahmet eylesin, kendilerini büyük bir zevkle dinledik ve onlar gerçekten efsane okuyuculardı. 
      Son zamanlarda bu efsaneler kadar olmasa da iyi kârîlerimiz var. Ezan okuma konusuna da gereken önemi veriyoruz ve bu alanda da iyi olduğumuzu söyleyebiliriz.  Lâkin bir iki kişi müstesna olmak üzere mevlid okuyuşunda ise; çok başarılı olduğumuzu söyleyemem. Bu işin icrası sırasında efsane okuyucularımızdan kulak dağarcıklarımıza yerleşen akıcılık bazılarında yok ve vurgulamalarda  bazen hatalar da ortaya çıkabiliyor. Bir de okuyuş sırasında  'sesim daha çok çıksın diye bağırmak'; hoş olmayan bir görüntü oluşturduğu gibi müsîkideki 'meşk eğitimi'nin alınmadığı da batı dilindeki ifadesi 'detone' olmalarından hemen belli oluyor.  Yirmi yıl kadar oldu, 'Sarıyerliler Derneği', 'İnsanlar yaşarken de anılmalı' düşüncesi ile hayatta olan ünlü bestekarlarımızı davet ederek onların eserlerinin Yaşar Özel, Mustafa Sağyaşar gibi büyük sanatçılarımız tarafından icra edildiği bir gece düzenlemişti. Bu gecede geçen yıl vefat eden Yaşar Özel,  'bağırmadan Türk Sanat Musikisini icra eden sanatçımız'  diye takdim edilerek sahneye davet edilmişti. 
      Evet; her alanda olduğu gibi bizim alanda da eski efsaneler yetişmiyor ve her geçen gün onları arar oluyoruz. Bizler de, eski ilâhiyatçı hocalarımız gibi olamıyoruz. Çünkü, eski büyük hocalarımız; derinlemesine ilme sahiplerdi, biz ise çok yüzeysel bilgilerle yetiniyoruz. Bu durum sanki her alanda/her meslek gurubunda da böyle. Meselâ mûsikide Zeki Müren'i yetiştiremiyoruz. Bunun örneklerini diğer her meslek gurubu için de sayabiliriz.  İcrada hiç yeteneğim yok ama efsane kâri ve mevlidhanları canlı dinlemiş olmaktan kaynaklanıyor olabilir, çok iyi bir seyirci olduğumu düşünüyorum. 'Eski Efsaneler neden yetişmiyor?' konusuna gelince; burada şunlar söylenebilir. Bir defa 'eski efsaneleri geçemeyiz' anlayışı bizi etkisiz ve cesaretsiz kılıyor ve bu nedenle ümitsiz oluyoruz. Bir iki defa ekrana çıkınca ve seyircinin, 'ne kadar da müthiştin'  gibi övücü söylemleri bizi gevşetiyor, 'ben artık oldum' hissine kapılarak kendimizi geliştirmek için çalışmıyoruz. Bir de; televizyon kanalları aynı isimler üzerinde ısrar ediyor. Oysa ki Anadolu'nun değişik yerlerinde kenarda ve köşede kalmış çok iyi yeteneklerin keşfedilmesi  için çaba sarfedilmesi gerekir. Zaten isimlerini verdiğim efsanelerin çogü da Anadolu'dan İstanbul'a gelmişlerdi  Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığımız'ın görevlileri arasındaki, "Kur'an-ı Kerim ve Ezanı Güzel Okuma yarışmaları' ile Ramazan Ayı'nda  TRT ve Diyanet TV'de yayınlanan "Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması"  yeni yeteneklerin keşfedilmesine katkı sunmaktadır. 
       Özetle her meslek gurubunda iş ehline verilerek (Nisâ, 4/58) yetenekli isimler gün yüzüne çıkartılmalıdır. Kendi alanında yetenekli olanlar da, 'artık 'ben erdim ve piştim' hevasına kapılmadan her geçen gün, bir önceki güne nazaran çalışarak kendisini geliştirmelidir..

Yazıyı kaleme aldıktan sonra, Diyanet İşleri Başkanlığımız   bendeniz'i duymuş olacak ki -lâtife tabi-  eksik olduğumuz yön olan Mevlid Okuyuşu'nda yarışma düzenlediğ ve yakında Diyanet TV'de sòz konusu programları yayınlayacağını öğrendim. Bu da; çok sevindirici bir gelişmedir..

19/06/ Merhaba Bahri 12/06/ Merhaba Bahri 05/06/ Veladet Bahri 29/05/ Nur Bahri 22/05/ Mevlidi Şerif 15/05/ Tevhid Bahri 08/05/ Mevlidi Şerif 01/05/ Mevlidi Şerif 24/04/ Mevlidi Şerif 17/04/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 10/04/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 03/04/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 27/03/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 20/03/ Sadettin Kaynak Eserleri 13/03/ Sadettin Kaynak Eserleri 06/03/ Beraat Kandili Özel 27/02/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 20/02/ Kur'anı Kerim Tilavetleri 13/02/ Deprem 30/01/ Ali Ulvi Kurucu 23/01/ Hicazkâr Makamı 16/01/ İzzettin Hümayi Bey 09/01/ Alâeddin Yavaşca 02/01/ Alâeddin Yavaşca 26/12/ Tamburi Osman Bey 19/12/ 19,12, 12/12/ Aziz Mahmud Hüdayi 05/12/ Ahmet Muhtar Gölge 28/11/ İsmail Dede Efendi 21/11/ Sultan Ahmet Han 14/11/ Yahya Soyyiğit Anısına 07/11/ Peygamber Efendimizi Anlatan İlahiler

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası