avukat tolga tepret / İstanbul Barosu Avukat Tolga Tepret () İletişim - Avukat Arama

Avukat Tolga Tepret

avukat tolga tepret

×Görüntüle
Tüzel Kişi Üye Adına Hareket Eden Kişi
Yönetim Kuruluna İlk Seçilme Tarihi
İcrada Görevli Olup Olmadığı
Son 5 Yılda Ortaklıkta Üstlendiği Görevler
Son Durum itibariyle Ortaklık Dışında Aldığı Görevler
Denetim, Muhasebe ve/veya Finans Alanında En Az 5 Yıllık Deneyime Sahip Olup Olmadığı
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi Olup Olmadığı
Bağımsızlık Beyanının Yer Aldığı KAP Duyurusunun Bağlantısı
Bağımsız Üyenin Aday Gösterme Komitesi Tarafından Değerlendirilip Değerlendirilmediği
Bağımsızlığını Kaybeden Üye Olup Olmadığı
Yer Aldığı Komiteler ve Görevi
ACISELSAN ACIPAYAM SELÜLOZ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Grup Şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Üyesi
ACISELSAN ACIPAYAM SELÜLOZ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Grup Şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Üyesi
ACISELSAN ACIPAYAM SELÜLOZ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Grup Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
ACISELSAN ACIPAYAM SELÜLOZ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Grup Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
Denetim Komitesi Başkanı Riskin Erken Saptanması Komitesi Başkanı Kurumsal Yönetim Komitesi Üyesi
ACISELSAN ACIPAYAM SELÜLOZ SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Grup Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
Denetim Komitesi Üyesi Riskin Erken Saptanması Komitesi Üyesi Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
AG Anadolu Grubu Holding A.Ş.'de Yönetim Kurulu Başkanlığı. Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanlığı, Başkan Vekilliği ve Üyeliği
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği ve Üyeliği; Kamil Yazıcı Yönetim ve Danışma A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Billurtuz A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi, Antgıda A.Ş. Genel Müdürü, AG Anadolu Grubu Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Koç Topluluğu şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği, TÜSİAD ve Hisar Eğitim Vakfı (HEV) Mütevelli Heyeti Üyeliği
Kurumsal Yönetim Komite Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı, ARGE Danışmanlık A.Ş. & Rothschild Türkiye; Türkiye Basketbol Federasyonu Asbaşkanı, Yönetim Kurulu Üyesi - Akiş GYO, Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği
Kurumsal Yönetim Komite Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Anadolu Grubu İcra Başkanı. Anadolu Grubu şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği
Kurumsal Yönetim Komite Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Enerji Şirketleri Koordinatörü, Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
Riskin Erken Saptanması Komite Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
AG Anadolu Grubu Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi; Tekfen Sigorta ve Aracılık Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı, Toros Tarım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili; Tekfen Teknoloji A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi , Tekfen Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
seafoodplus.info
Denetimden Sorumlu Komite Başkanı/Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi - Sütaş, Enfaş, Tarfaş, Anadolu Grubu şirketleri
seafoodplus.info
Riskin Erken Saptanması Komite Üyesi
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
AG Anadolu Grubu Holding A.Ş., Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
seafoodplus.info
Denetimden Sorumlu Komite Üyesi/Riskin Erken Saptanması Komitesi Başkanı
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
Marsh McLennan Türkiye, Taaleri Portföy, MB (Mediobanca) Advisory Kurumsal Danışmanlık Hizmetleri ve Primist Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı, Marsh (Italy) S.p.A. ve Bereket Enerji Yönetim Kurulu Üyesi, Medical Park MLP Sağlık Hizmetleri AŞ ve Boyner Perakende Bağımsız Yönetim Kurulu Üyes
seafoodplus.info
ADEL KALEMCİLİK TİCARET VE SANAYİ A.Ş.
CHARLES ALEXANDER GRAF VON FABER-CASTELL
A.W. Faber-Castell Vertrieb GmbH Üst Düzey Yönetici,Faber-Castell Denetim Komitesi Üyesi
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Finans Sektörü Profesyoneli
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Denetimden Sorumlu Komite - Başkan, Kurumsal Yönetim Komitesi - Başkan
ADESE GAYRİMENKUL YATIRIM A.Ş.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
HACI ÖMER SABANCI HOLDİNG A.Ş. YAPI MALZEMELERİ GRUP BAŞKANI
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
HACI ÖMER SABANCI HOLDİNG A.Ş. GENEL SEKRETER VE STRATEJİ VE İŞ GELİŞTİRME GRUP BAŞKANI
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
ÇİMSA ÇİMENTO SANAYİ VE TİCARET A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
HACI ÖMER SABANCI HOLDİNG A.Ş. DİREKTÖR İNSAN KAYNAKLARI
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
seafoodplus.info
KUR.YÖN.K.ÜYESİ-RİSKİN seafoodplus.infoK.BŞK.-DENETİMDEN SOR.K.BŞK.
AFYON ÇİMENTO SANAYİ T.A.Ş.
seafoodplus.info
KUR.YÖseafoodplus.infoŞKANI-RİSKİN seafoodplus.infoK.ÜYESİ-DENETİMDEN SOR.K.ÜYESİ
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Başkanı/Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği
Riskin Erken Saptanması Komitesi Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Enerji Şirketleri Koordinatörü
Enerji Şirketleri Koordinatörü, Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği; ARGE Danışmanlık ve Rothschild&Co Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı;Akiş Gayrimenkul ve Marmara Grubu Yönetim Kurulu Üyesi; Argüden Yönetim Akademisi Mütevelli Heyet Başkanı; Altınbaş Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi; Türkiye Basketbol Federasyonu Asbaşkanı
Kurumsal Yönetim Komitesi Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Anadolu Grubu Şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyeliği; KAB Danışmanlık İthalat İhracat Eğitim seafoodplus.infoŞti. Ortağı; MNT Sağlık Hizmetleri ve Tic.A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi
Riskin Erken Saptanması Komitesi Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
seafoodplus.info
Denetimden Sorumlu Komite Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
WWF Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı?nın Yönetim Kurulu Başkanı; Tekfen Teknoloji Yatırım ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi; SAMUMED Bioteknoloji Yönetim Kurulu Üyesi
seafoodplus.info
Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Yönetim Kurulu Üyesi - Sütaş, Enfaş, Tarfaş, Anadolu Grubu şirketleri
seafoodplus.info
Riskin Erken Saptanması Komitesi Başkanı ve Kurumsal Yönetim Komite Üyesi
AG ANADOLU GRUBU HOLDİNG A.Ş.
Tekfen Holding, Toros Tarım ve Tekfen Teknoloji Yönetim Kurulu Üyesi
seafoodplus.info
Denetimden Sorumlu Komite Başkanı
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
Denetimden Sorumlu Komite, Riskin Erken Teşhisi Komitesi, Kurumsal Yönetim Komitesi
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
EMMANUEL GERARD C. VAN GRIMBERGEN
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
HATİCE BURCU CİVELEK YÜCE
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
Finans Sektörü Profesyoneli
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
AGESA HAYAT VE EMEKLİLİK A.Ş.
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
Kurumsal Yönetim Komitesi Üyesi/Riskin Erken Saptanması Komitesi Üyesi
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Denetim Komitesi Üyesi/Kurumsal Yönetim Komitesi Üyesi/Riskin Erken Saptanması Komitesi Üyesi
AHLATCI DOĞAL GAZ DAĞITIM ENERJİ VE YATIRIM A.Ş.
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Denetim Komitesi Başkanı/Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı/Riskin Erken Saptanması Komitesi Başkanı
Finans Sektörü Profesyoneli
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Finans Sektörü Profesyoneli
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
AKBANK T.A.Ş. - Genel Müdür Yardımcısı
Kredi Komitesi Başkanı - Kredi İzleme Komitesi Başkanı
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Akbank T.A.Ş.-Genel Müdür Yardımcısı
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Akbank T.A.Ş. - Teftiş Kurulu Başkanı
Denetim Komitesi Başkanı - Fonlama Komitesi Üyesi
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Akbank T.A.Ş.-Genel Müdür Yardımcısı
Denetim Komitesi Üyesi - Fonlama Komitesi Üyesi
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Akbank T.A.Ş.-Genel Müdür Yardımcısı
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Akbank T.A.Ş. - Genel Müdür Yardımcısı
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Akbank T.A.Ş. - Genel Müdür Yardımcısı
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
AKBANK T.A.Ş. - Yönetim Kurulu Üyesi
AK FİNANSAL KİRALAMA A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
HATİCE BURCU CİVELEK YÜCE
İç Kontrolden Sorumlu YK Üyesi
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Denetim Grubundan Sorumlu Üye Denetim Komitesi Başkan Yardımcısı
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
Denetim Grubundan Sorumlu Üye Denetim Komitesi Başkanı Finansal Raporlamadan Sorumlu Üye Kamuyu Aydınlatma Formu Yetkilisi Bilgi Suistimali veya Piyasa Dolandırıcılığı Şuçları Hakkında Bildirim Yükümlülüğü Tebliği kapsamındaki bildirimlere ilişkin görev ve sorumlulukların etkin bir şekilde yerine getirilip getirilmediğinin kontrolünden sorumlu Üye ? sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Kanun uyarınca çıkarılan düzenlemelere ilişkin hükümlerin yürütülmesinden sorumlu olmak üzere, Uyum Biriminden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
AK YATIRIM MENKUL DEĞERLER A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üye
H.Ö. Sabancı Vakfı - Mütevelli Heyeti Üyesi, H.Ö. Sabancı Holding A.Ş. - Yönetim Kurulu Üyesi, Sabancı Üniversitesi - Mütevelli Heyeti Üyesi
Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Üye
Murahhas Üye, Teftiş Kurulu Başkanı
Akbank T.A.Ş. Mensupları Tekaüt Sandığı Vakfı - Yönetim Kurulu Başkanı
Denetim Komitesi Başkanı, Üst Düzey Risk Komitesi Başkanı, Kurumsal Yönetim Komitesi Başkanı, Kredi Komitesi Üyesi
Kredi Komitesi Başkanı, Üst Düzey Risk Komitesi Üyesi
Basın Konseyi - Yüksek İstişare Kurulu Üyesi

1

2

3 Başkan Mehmet Durakoğlu Güven Tazeledi Dünyada en fazla üyeye sahip İstanbul Barosu nun Olağan Genel Kurul u Ekim tarihlerinde Haliç Kongre Merkezinde (Sütlüce) yapıldı. Meslektaşlarımızın Kongre Merkezine kolaylıkla ulaşımını sağlamak üzere Üsküdar ve Kadıköy den karşılıklı tekne servisleri ile İstanbul un 14 noktasından otobüs seferleri yapıldı. Genel Kurul da Baro yönetiminin dönemi çalışmaları ele alındı. Çalışma Raporu üzerinde yapılan eleştirilerden sonra Baro yönetimi oy çokluğuyla aklandı. Bu dönemde seçimlere 9 grup ve bir bağımsız başkan adayı katıldı. Listelerde kadınlar önemli bir yer tuttu. Başkan adaylarından biri kadındı. Seçime, Av. Fikret İlkiz Grubu, Avukat Hakları Grubu, Avukat Hareketi, Bağımsız Başkan Adayı, Baroda Değişim ve Gelişim Grubu, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu, Ortak Hedef Platformu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Yükseliş Grubu, Özgürlükçü Demokrat Adaylar Grubu katıldı. Canbolat, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu adına Av. Kaptan Yılmaz, Ortak Hedef Platformu adına Av. Cem Kaya Karatün, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adına Av. Mehmet Darakoğlu, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Yükseliş Grubu adına Av. Hasan Kılıç, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu adına Av. E. Eren Keskin seçimde yarıştılar. İpi 8 dönemdir baroyu yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu göğüsledi ve Grubun Adayı Av. Mehmet Durakoğlu başkan seçildi. Resmi olmayan sonuçlara göre seçim sonunda grup adaylarının aldıkları oy ve oranları şöyle: Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu oy (%), Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi oy (%), Avukat Hakları Grubu (%), Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi oy (%), Avukat Fikret İlkiz oy (%), Özgürlükçü Demokrat Avukatlar oy (%), İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu oy (%), Avukat Hareketi oy (%), Ortak Hedef Platformu oy (%), Avukat Çiğdem Koç 11 oy (%). GÜNCEL 1 Av. Fikret İlkiz Grubu adına İlkiz, Avukat Hakları Grubu adına Av. Gökhan Ahi, Avukat Hareketi adına Av. Dr. Başar Yaltı, Bağımsız Başkan Adayı Av. Çiğdem Koç, Baroda Değişim ve Gelişim Grubu adına Prof. Dr. Talat Tüm grupların çarşaf listeyle katıldığı seçimde, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubunun Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu, Denetleme Kurulu ve TBB Delegasyon listesi de Genel Kurul ca onaylanmış oldu.

4 GENEL KURUL HAZIRLIKLARI İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Genel Kurul un belirlenen gündemini görüşmek üzere S. Avukatlık Kanununun 82 ve Maddeleri gereğince toplantıya çağrılmasını kararlaştırdı. Çağrı, Genel Kurul gündemi ile birlikte meslektaşlarımıza gönderildi, İstanbul daki tüm adliyelerde bulunan Baro odaları ile Baro merkezindeki ilan tahtalarına asıldı, baronun internet sitesinde ilan edildi. Ayrıca gazetelere ilanlar verildi ve tüm üyeler SMS le Genel Kurul toplantısından haberdar edildi. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, Genel Kurul a katılacak bütün grupların programlarının ve tanıtım broşürlerinin Baronun internet sitesine konulacağına ilişkin çağrı yaptı. Yapılan çağrıya gruplar olumlu yanıt verdi ve Baronun internet sitesinde yayımlandı. Böylece, başlatılan uygulama, bütün gruplar için fırsat eşitliği yaratan yeni bir başlangıç oldu. GÜNCEL GENEL KURUL ÖNCESİ 2 Meslektaşlarımızın Kongre Merkezine kolaylıkla ulaşımını sağlamak üzere Üsküdar ve Kadıköy den karşılıklı tekne servisleri ile İstanbul un 14 noktasından otobüs seferleri konuldu. Seçime katılan grupların oluşturdukları stantlarda gurup elemanları yoğun bir tanıtım eyleminde bulundular ve grupları için çeşitli vasıtalarla propaganda yaptılar. Kitapçılar ve yazılım programcıları hedef kitleye ilişkin tanıtım yaptılar ve satışta bulundular. İstanbul Barosu yayın standında ise baro yayınları tanıtıldı, kitap ve hediyelik eşya satışı gerçekleştirildi. Bu arada aidatını yatıramamış olanlara bir kolaylık sağlanarak aidat tahsilâtı yapıldı. Baromuz Bilgi İşlem Servisince, Hazirun cetvelleri ve oy sandıkları konusunda avu-

5 3 katlara yardımcı olundu. Servisçe ayrıca, salonun çeşitli noktalarına plazma tv ler konularak Genel Kurul çalışmalarının salon dışından da izlenmesi kolaylaştırıldı. Avukatlar ayrıca, bu tv lerden sandıkların açılmasından sonra oyların dağılımını da rahatça izleme olanağına kavuştular. Binlerce avukatın katıldığı Genel Kurul da meslektaşlarımıza, çay-kahve, sandviç ve meşrubat servisi de unutulmamıştı. Bir saat içinde hazirun cetvellerine atılan imza sayısının yeterli sayıya ulaşması üzerine Genel Kurul çalışmalarına başladı GENEL KURULA KATILAN GRUPLAR GÜNCEL Avukat Hareketi İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Ortak Hedef Plartformu Baroda Değişim ve Gelişim Grubu Av. Fikret İlkiz Grubu Önce İlke Çağdaş Avukatlar Yükseliş Hareketi Avukat Hakları Grubu

6 GENEL KURUL AÇILIYOR GÜNCEL Açılış için yeterli imzanın toplanmasından sonra kürsüye gelen İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, Genel Kurulu yönetecek Divan oluşturulacağını, bunun için bir önergenin bulunduğunu bildirdi. Durakoğlu, önergeyi Genel Kurulun onayına sundu. 4 Genel Kurul, Divan Başkanlığına Av. Mustafa Şeref Kısacık, Divan Başkan Yardımcılığına Av. Gülendam Şan Karabulutlar, Üyeliklere Av. Duygu Buğdaycıgil ve Av. Figen Erbek in önerilmesini onayladı. Başkan Kısacık, Genel Kurulun kendilerine gösterdiği güven için teşekkür etti ve Genel Kurula çalışmalarında başarılar diledi.

7 GÜNCEL 5 Divan Başkanı Kısacık daha sonra, Genel Kurulu, Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Atatürk, çalışma arkadaşları, şehitlerimiz ve yitirdiğimiz meslektaşlar için saygı duruşuna davet etti. Bunu İstiklal Marşı izledi. Daha sonra İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Cengiz Yaka, dönem içinde yitirdiğimiz meslektaşlar için Genel Kurulu saygı duruşuna davet etti ve tek tek adlarını okudu. Divan Başkanı Şeref Kısacık Genel Kurul çalışmalarında uygulanacak gündemi okuyarak üyelerin oylarına sundu. Gündem kabul edildi. Divan, Genel Kurulu açış konuşmasını yapmak üzere Başkan Av. Mehmet Durakoğlu nu kürsüye davet etti. yıldır hak mücadelesi yapan bir hukuk kurumu olarak bugün İstanbul Barosunun sadece bir meslek kuruluşu olmanın ötesinde anlamlar taşıdığını belirten Durakoğlu, Bize bugün burada yargı bağımsızlığının toplumsal bir sorun olduğunu, insan haklarının onurlu yaşamak için gerekli olduğunu, bu arayışın temelinde halkın hak arama özgürlüğünün bulunduğunu haykırarak halkımıza anlatmalıyız dedi. Hak arama özgürlüğünü savundukları için avukatların zulüm gördüğünü, yasaya aykırı olarak iş yerlerinin arandığını, gözaltına alındıklarını, tutuklandıklarını, yargılandıklarını, tahliye edilir edilmez yeniden tutuklan- dıklarını kaydeden Durakoğlu, hâkimle tartıştığı için duruşma salonunda atılanın avukat değil, aslında adalet olduğunu vurguladı. Konuşmasında 15 Temmuz ve OHAL süreci ile günümüzde yaşanan hukuksuzlukları da değerlendiren Mehmet Durakoğlu, yargının tamamen kuşatma altında bulunduğunu, artık bu ülkede kuvvetler ayrılığı bulunduğuna kimsenin inanmadığını, son rahip krizinin yürütmenin yargı üzerindeki baskısına tipik

8 GÜNCEL 6 bir örnek olduğunu ve bu ortamda hukukçulara, hukuk mücadelesi yapmaktan başka bir seçenek bırakılmadığını anlattı. Konuşmasının son bölümünde meslek sorunlarına da değinen İstanbul Barosu Başkanı, özellikle sorumsuzca açılan hukuk fakülteleri ve bunların bazılarının yetersiz eğitimle mezun ettikleri öğrencilerin staj taleplerinin ihtiyacı ifade eden bir sayı olmaktan çıktığını, bu sonucun birden fazla sorumlusu olsa da genç meslektaşlara bir kusur yüklenemeyeceğini, sorunun çözümü için gerekenlerin yapılmasında çok geç kalındığını ifade etti. Durakoğlu, konuşmasının sonunda seçime katılan gruplara başarılar diledi. Başkanın konuşmasından sonra İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Cengiz Yaka son Genel Kurul tutanak özetini okudu. Daha sonra Yönetim Kurulunun dönemi Çalışma Raporunun görüşmelerine geçildi. Çalışma Raporu hakkında verilen bir önergede, rapor, süresi içinde hazırlanıp dağıtıldığı için raporun okunmuş olarak kabulü istendi. Genel Kurul önergeyi kabul etti ve onayladı. Aynı madde çerçevesinde daha önce kurayla belirlenen sıraya göre seçime katılacak 9 grup ve bir bağımsız başkan adayı adına konuşmalara geçildi. Grup başkan adaylarının konuşmalarından önce ve sonra olmak üzere 20 avukat kendi gruplarını tanıtan konuşmalar yaptılar.

9 GRUP BAŞKANLARININ KONUŞMALARI Sıralamaya göre, Avukat Hareketi Başkan Adayı Av. Dr. Başar Yaltı, İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu Başkan Adayı Av. Kaptan Yılmaz, Özgürlükçü Demokrat Adaylar Grubu Başkan Adayı Av. E. Eren Keskin, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Başkan Adayı Av. Mehmet Durakoğlu, Ortak Hedef Platformu Başkan Adayı Cem Kaya Karatün, Baroda Değişim ve Gelişim Grubu Başkan Adayı Prof. Dr. Talat Canbolat, Kendi adını taşıyan Grubun Başkan Adayı Av. Fikret İlkiz, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Yükseliş Grubu Başkan Adayı Av. Hasan Kılıç, Avukat Hakları Grubu Başkan Adayı Av. Gökhan Ahi ve bağımsız Başkan Adayı Av. Çiğdem Koç konuştu. Av. Kaptan Yılmaz Av. Eren Keskin Av. Mehmet Durakoğlu GÜNCEL Av. Cem Kaya Karatün Av. Prof. Dr. Talat Canpolat Av. Fikret İlkiz 7 Av. Hasan Kılıç Av. Gökhan Ahi Av. Çiğdem Koç ÇALIŞMA RAPORU ÜZERİNE GÖRÜŞMELER Başkan adaylarının konuşmalarından sonra gündemin 7. Maddesi ele alındı. Çalışma Raporu içinde yer alan yıllarına ait baro kesin hesaplarının okunmuş olması kabul edildi. Raporların görüşülmesinden sonra Yönetim ve Denetleme Kurulu aklanması ayrı ayrı oya sunuldu. Oy çokluğuyla her iki kurul da aklandı.

10 9. maddeye göre yeni dönem üye aidatının belirlenmesi için Divan Başkanlığına sunulan önergeler okundu, tartışıldı ve Yönetim Kurulunun aidatlar aynen devam etsin görüşü oy çokluğuyla kabul edildi. Kamu avukatları ile Mesleğe yeni başlayan avukatların ilk beş yılda aidatın yarısını ödemeleri de Genel Kurulca onandı. maddeye geçildi. Avukatlık Yasası nın maddesinin 4. fıkrası uyarınca dönemi bütçe tasarısının görüşülmesi ve Yönetim Kuruluna fasıllar arası aktarma yetkisinin verilmesi görüşüldü ve karara bağlandı. Gündemin Maddesinde yargı ve meslek sorunları görüşüldü. Maddeye göre dilekler bölümünde söz almak isteyen bulunmadığı ve gündem tamamlandığı için Divan, Genel Kurul toplantısını sona erdirdi. VE SEÇİMLER İstanbul Barosu Genel Kurulunun ikinci günü olan 21 Ekim Pazar günü seçim yapıldı. Seçime 9 grup bir bağımsız aday katıldı üyesi bulunan Baronun üyesi sandıkta oy kullandı. GÜNCEL 8 Seçimde 8 dönemdir İstanbul Barosu nu yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Başkan Adayı Av. Mehmet DURA- KOĞLU yeniden İstanbul Barosu Başkanlığı na seçildi. Resmi olmayan sonuçlara göre seçim sonunda grup adaylarının aldıkları oy ve oranları şöyle: Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu oy % Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi oy % Avukat Hakları Grubu oy % Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi oy % Avukat Fikret İlkiz oy % Özgürlükçü Demokrat Avukatlar oy % İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu oy % Avukat Hareketi oy % Ortak Hedef Platformu oy % Avukat Çiğdem Koç (bağımsız) 11 oy %

11 DURAKOĞLU TEŞEKKÜR ETTİ Seçim sonuçlarının belli olmasından sonra İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu teşekkür konuşması yaptı. Durakoğlu şunları söyledi: Geriye dönüp baktığımızda Genel Kuruldan çok genel bir ifade ile Türkiye nin hukuk devleti olabilmesi, yargısının tarafsız ve bağımsız olabilmesi bir ağız birliğini çıkarabilirsiniz. Tartışmasız bütün gruplar bunu talep ettiler. Biz avukatlar olarak, bu ülkede söylediğim gibi hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının sağlanması uğruna elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Yeri geliyor bıçaklanıyoruz, yeri geliyor öldürülüyoruz. İstanbul Barosu kendi kendine var olan Orhan Apaydın lardan gelen bir büyük mücadele geleneğini de devam ettirecektir. Seçimde benim grubum itibariyle Atatürk, Cumhuriyet ilkeleriyle değerleriyle hassasiyet taşıyan bir grubun bu mücadeleyi yapması anlamına geliyor. Ama biz bu mücadeleyi topyekun yapacağız. Bütün avukat arkadaşlarla birlikte yapacağız. KUTLAMALAR GÜNCEL 9

12 SEÇİMİN KAZANANI: ÖNCE İLKE ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU Yönetim Kurulu BAŞKAN YARDIMCISI Av. Nazan MOROĞLU GENEL SEKRETER Av. Cengiz YAKA SAYMAN Av. Muazzez YILMAZ ÜYE Av. Ali GÜRBÜZ GÜNCEL Başkan Av. Mehmet DURAKOĞLU ÜYE Av. Selahattin MERİÇ ÜYE Av. Sinan NAİPOĞLU ÜYE Av. Dr. Ayça ÖZOK ENER ÜYE Av. Burcu ASLAN da Sivas ta doğdu. Ankara Atatürk Lisesini bitirdi de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi nden mezun oldu da serbest avukatlığa başladı. Dış Ticaret alanında sertifika programları dersleri verdi. Aynı konuda yayınlanmış makaleleri vardır. İstanbul Barosu İnsan Hakları Yürütme Kurulu Üyeliğinde bulundu de İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı da Baro Başkan Yardımcısı oldu ve dönemlerinde İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. ÇYDD Üyeliği ile SODEV ve TÜSES yönetimlerinde bulundu. Evli ve 2 çocuk babasıdır. ÜYE Av. Mehmet Emre ELÇİ Denetleme Kurulu ÜYE Av. Murteza ÖZHAN ÜYE Av. Yasemin BABAYİĞİT ÜYE Av. Osman Nuri YOLAL ÜYE Av. Recep KÖSE Disiplin Kurulu ÜYE Av. Saadet Jale GÜR ÜYE Av. Lütfiye GENCO ÜYE Av. Mustafa Atilla ERDOĞMUŞ ÜYE Av. Hüseyin KÖPRÜLÜ ÜYE Av. Levent ÖCAL

13 TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DELEGELERİ Av. Prof. Dr. Ümit Kocasakal Av. Müşür Kaya Canpolat Av. Dr. Engin Ünsal Av. Ahmet Erdoğan Şengezer Av. Dr. Cengiz Abbasgil Av. Ulvi Şöhretoğlu Av. Fatma Tangül Durakbaşa Av. Vahit Aykut Ergil Av. Berra Besler Av. Mehmet Haluk Eldem Av. Türker Arslan Av. Zeki Yıldam Av. Hanife Cülseren Güney Av. Vecihe Tunca Av. Yörük Kabalak Av. Osman Şentürk Av. İsmail Tepecik Av. Celal Ülgen Av. Ufuk Dinç Av. Zeki Diren Av. Tamer Heper Av Mehmet Nuri Gürsoy Av. Memet Kaya Av. Ali Şen Av. Necmi Şimşek Av. Ayşe Füsun Dikmenli Av. Nurettin Ateş Ataya kul Av. Nizar Özkaya Av. Hasan Yazıcı Av. Halil İbrahim Göktürk Av. Mehmet Ergen Av. Bahattin Özbey Av. Tayfun Topuz Akçay Av. Aydeniz Alisbah Tuskan Av. İsmail Gömlekli Av. Mehmet Çakır Av. İlker Hasan Duman Av. Sevgi Öztürk Av. Saliha Kara kuzulu Av. Hıdır Delipınar Av. Mukadder Nafia Özkeleş Av. Hasan Murat Topçuoğlu Av. Mustafa Oknur Küçüksezer Av. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu Av. Seyit Usta Av. Rıdvan Eyüboğlu Av. Şükran Eroğlu Av. Hüseyin Karataş Av. Süleyman Sefa Bilgiç Av. Günay Samur Av. Dr. Haluk Burcuoğlu Av. Tamer Şahin Av. Sevgi Barutçu Av. Aşkın Topuzoğlu Av. Şahin Erol Av. Cemal Özen Av. Uğur Yetimoğlu Av. Fazıl Kangaloğlu Av. Yusuf İzzettin Doğan Av. Mustafa Şeref Kısacık Av. Sani Yıldırım Av. ÜmitSilan Av. Berrin Adıyaman Av. Prof. Dr. Fatih S. Mahmutoğlu Av. Burhaneddin Hakgüder Av. Süreyya Turan Av. Yalçın Veziroğlu Av. Ahmet Gürel Av. Günizi Dizdar Av. Çiğdem Korkmaz Av. İrfan Akyürek Av. Dr. Sibel Özel Av. Mehmet Bayraktar Av. Hikmet Ömeroğlu Av. Reis Şimşek Av. Nihal Akyazıcı Av. Turgay Demirci Av. Lütfi Topraç Av. Rıza Pehlevi Şat Av. Muammer Küçük Av. Nuri Güven Av. Mustafa Terzi Av. Şeref Dede Av. Birsen Baş Topaloğlu Av. Handan Ersoy Av. Hüseyin Özbek Av. İbrahim Ozan Av. Filiz Saraç Av. Türkan Yılmaz Av. Dr. Ali Kemal Yıldız Av. Akın Akmanoğlu Av. Ufuk Özkap Av. Serpil Özakpınar Av. Mehmet Ufuk Yılmaz Av. Vural Çebi Av. Dr. Serap Keskin Kiziroğlu Av. Ayşe Taciser Ülkü Levent Av. Şenay Şık Av. Hasan Fahri Kumkumoğlu Av. Yasemin Ulusan Av. Gülseren Sıdıka Aytaş Av. İsmail Yılmaz Av. Hasan Erdem Av. Hüseyin Rahmi Ekşi Av. Naime Elif Görgülü Av. Ramazan Çakmakçı Av. Hale Akgün Av. Nahide Tahan Av. Ebru Bostancıoğlu Av. Abdullatif İsmet Demirağ Av. Mahmut Günday Av. İsmail Altay Av. Dilek Yumrutaş Av. GülderenZ. Kavak Yıldırım Av. Hakan Kalafat Av. Ömür Dedeoğlu Av. Deniz Tavşancıl Kalafatoğlu Av. Dr. Umut Kolcuoğlu Av. Mihrican Erdoğan Bahar Av. Alev Seher Tuna Av. Metin Sinan Aslan Av. Barbaros Gökhan Çetin Av. Muharrem Murat Bayram Av. Deniz Dinar Uğur Av. Volkan Bahadır Av. Bahar Ünlüer Öztürk Av. Zafer İşeri Av. Zehra Önay Alpago Av. Deniz Demir Av. Filiz Karaman Av. Dr. Ahmet Ayar Av. Afet Gülen Büberci Av. Zeynep Uçar Yakar Av. Nazlı Zeynep Altunel Av. Bedia Ayşegül Tansen Av. İlkay Sezer Av. Elif Çalışkan GÜNCEL 11

14 HUKUK DEVLETİ İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ GÜNCEL 12 İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, seçimlerin hemen ardından Cumhuriyet Gazetesinin sorularını yanıtlarken, gündemlerinin ilk maddesinin, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı mücadelesi vermek olduğunu söyledi. Durakoğlu ile yapılan röportaj şöyle: Yeniden İstanbul Barosu Başkanı seçilen Mehmet Durakoğlu, yeni dönemde de Atatürkçü çizgiden vazgeçmeyeceklerini söyledi. En yakın rakibine oy fark atarak İstanbul Barosu Başkanı seçilen Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosu nu Adalet Tecelli Merkezi olarak nitelendiriyor. Yeni dönemde genç meslektaşları ile ilgili projelerinin olduğuna değinen Durakoğlu, başkanlığının ilk gününde Cumhuriyet in sorularını yanıtladı. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kazanacağımızdan emindik. Ancak sonuçların ifade ettiği önemli noktalardan bir tanesi İstanbul Barosu nun dışa yansıyan yüzüdür. Bu genel kurulda bütün adayların ortak söylemi Türkiye de bir hukuk devleti iddiasının Ankara tarafından dile getirilmemiş olması, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı noktasında Türkiye de çok büyük eksikliklerin bulunmasıydı. Özellikle siyasal iktidarın ya da yürütmenin yargıya ciddi baskı yapmakta olduğu tüm adaylar tarafından gündeme getirilen bir konu oldu. Biz avukatlar olarak yargının içerisinde bulunduğu adına kriz dediğimiz bu noktada bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelede yurttaşlarımızı da yanımızda görmek istiyoruz. Yargı bağımsızlığının, toplumsal bir sorun olduğunu ve halkın buna sahip çıkması gerektiğini söylemeye çalıştık.

15 Genel kurulda konuşma yaptığınız sırada eleştiriye maruz kaldınız Avukat dediğiniz insanlar itiraz mesleği yapıyorlar. Avukat dediğiniz insanlar kamuyu çimdikler. Bizim genel kurullarımız her zaman böyle olmuştur. Her zaman çok ciddi eleştiriler olur. Herkes kendi cephesi içerisinde avukatlık mesleğini tarif etmeye çalışır. Bunlar bizim zenginliklerimiz. Eleştiriden hiçbir zaman gocunmayız, rahatsız olmayız. Anlamaya çalışırız. Yapılacak şeyler varsa yapmaya çalışırız. Zaten İstanbul Barosu genel kurullarının en büyük özeliklerinden biri budur. Son derece çetin geçer ve eleştirel gözle bakış çok fazladır. 12 yıldır yönetimdesiniz. Mehmet Durakoğlu nun yeni dönemde farkı ne olacak? Yeni dönemde genç meslektaşlarımızla ilgili olan dinamiği doğru biçimde programlamamız gerekiyor. Bunu bir sinerjiye dönüştürmemiz gerekiyor. Meslektaşlarımızın örneğin İngilizce eğitimlerini alması, yüksek lisans eğitimlerinin yapılması ve UYAP okulunun açılması gibi projelerimiz var. Biz yeni bir avukatlık modelinin gelmekte olduğunu düşünüyoruz. Bugün var olan modelin yeterli olmayacağını, Endüstri 4,0, yapay zekâ ya da dijitalleşme karşında yeni bir dönüşüm geçireceğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönem bunlar üzerine özellikle çalışacağız. Ama bizim temel bir iddiamız var. Özellikle yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti konusundaki mücadeleyi bir anlamda varlığımızın nedeni sayıyoruz. Seçimi ben Mehmet Durakoğlu olarak kazanmadım, benim yanımda bir ekip var. Bu grubun da temel bir felsefesi var. Özelikle Cumhuriyet e, Cumhuriyet in kurucu değerlerine, Atatürk ilkelerine onun idealine bağlı olarak bu işi yapıyoruz. Dolayısıyla niteliğimizi de öne çıkaran yaklaşımlar içerisinde olacağız. İstanbul Barosu sadece orada çalışan yöneticilerin, avukatların değil, Adalet Tecelli Merkezi olarak duruyor. Baroyu bu noktaya getirdiğimiz için gururluyuz, ama onun işlevini de yerine getirmemiz gerekiyor. Kavramların içi boşaltıldı. Meslek hayatınız boyunca yargının bu kadar güven kaybettiği bir dönemden geçtiniz mi? 32 yıllık avukatım, bu kadar adil yargılanma, masumiyet karinesi, savunma hakkı konuştuğumu hatırlamıyorum. Dolayısıyla evrensel hukukun genel kabule ulaştırıldığı bu temel kavramların içinin boşaltıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Böyle bir dönemin içerisinde otokratlaşma çok net bir biçimde kendisini gösteriyor ve yürütme, yargı üzerinde bir baskı oluşturmaya çalışıyor. Yurttaşlar bugün yargıyı avukatlar üzerinden okuyorlar. Belki de yargının bu kadar itibarsızlaştığı noktada avukatların itibar kazanabiliyor olmasının nedeni bu. Bu siyasetçileri rahatsız ediyor. Bu nedenle avukatların üzerine geliyor. Bir şekilde avukatları sindirmeyi, onlar olmadan yargı planlaması yapmayı düşünüyorlar. Özellikle hâkimler üzerinde onların bağımsızlığını yok edecek şekilde yaptıkları operasyonları avukatların üzerinde yapılmasını temin etmeye çalışıyorlar. Buna teslim olmamamız gerekiyor. GÜNCEL 13 Yeni dönemde ilk gündeminiz ne olacak? Baro olarak yapacaklarımızı önceleyeceğiz. Yasal değişiklik gerektiren konuları tespit edip onların üzerine gitmeye çalışacağız. Özellikle Ankara bağlamında gitmeye çalışacağız. Ama bizim hiç değişmeyen gündemimiz hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı alanında yapılacak mücadeledir.

16 Baromuz Yönetimi Atamızın Huzurunda İstanbul Barosu Yönetimi, Cumhuriyetimizin Kuruluş yıldönümü olan 29 Ekim Pazartesi günü saat da Taksim Cumhuriyet Anıtına çelenk bırakarak saygı duruşunda bulundu. Ziyarette, İstanbul Barosu nun Ekim Tarihlerinde yapılan Olağan Genel Kurulunda başkanlığa yeniden seçilen Av. Mehmet Durakoğlu ve Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu, Disiplin Kurulu üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği Delegeleri yer aldı. GÜNCEL 14 Cumhuriyetimiz 95 Yaşında Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun Yılı bütün yurtta ve yurt dışı temsilciliklerde törenlerle kutlandı. İstanbul da ilk tören 28 Ekim Pazar günü saat da Taksim Cumhuriyet anıtı önünde yapıldı. Vali, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Garnizon Komutanlığının çelenklerinin anıta konulmasından sonra saygı duruşu yapıldı ve İstiklal Marşı söylendi. Protokolün hazır bulunduğu ve halkın da katıldığı törende İstanbul Barosu nu Başkan Av. Mehmet Durakoğlu temsil etti.

17 Kanunu Saygın Kılan Şey, Halkın Onun Uygulanacağına İlişkin İnancıdır tığını göstermesi bakımından ilginçtir. MHP açısından baktığınızda, bir taraftan idam cezasının getirilmesini isterken diğer taraftan af yasasının çıkarılmasını savunması ise çelişkidir. Kanunu Saygın Kılan Şey, Halkın Onun Uygulanacağına İlişkin İnancıdır İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, 4 Ekim Perşembe günü Global Tv de Erhan Ertürk ün yönettiği Müzakere adlı programda, son günlerde gündemi işgal eden kayıp Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ve af konusuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Programa Av. Dr. Rezan Epözdemir, Eski Cumhuriyet Savcısı Av. Alâeddin Varol, Prof. Dr. Hasan Ayrancı da katıldı. Diplomatik açıdan bakıldığında Suudi Konsolosluğu nun o ülkenin kendi toprağı olarak kabul edildiğini hatırlatan Durakoğlu, Kendi ülkesinin egemenliği altındaki bir yerle ilgili olarak bizim yargımızın harekete geçemeyeceğini düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ın açıklamasını da ben hukuk açısından şüpheyle karşıladım dedi. İç hukuk işletilerek bazı şeylerin yapılabileceğine ilişkin ciddi kuşkuları bulunduğunu kaydeden Mehmet Durakoğlu, bunun başarılabileceğini zannetmediğini, Konsoloslukta müessif bir sonuç doğarsa, o zaman uluslararası hukukun devreye girebilmesi ihtimalinin ortaya çıkacağını bildirdi. Af yassı önerisine de değinen Durakoğlu, şöyle konuştu: sayılı kararnameyle siyasi iktidar çok kısa bir süre önce benzeri bir affı getirdi. Bugün 4 yıl hapis cezası alan bir kimse içerde yatmıyor. Girdi-çıktı yapıyor. Af yasasına karşı olan siyasi iktidarın bir süre önce ne yap- Taslağın şu andaki haliyle bir af yasası teklifi olmadığının altını çizen Durakoğlu, bu tür af ve af benzeri ortaya çıkan tabloların ülke seçim atmosferinin içersinde girdiği bir sırada yapılmış olmasını teklifle ilgili tartışmaları hukuki değerlendirmelerden uzaklaştırdığını bildirdi. Durakoğlu, Siyasetçilerini dilinde af başka bir tabloya dönüşüyor. Parlamentonun en küçük partisi bir öneri veriyor, diğer partilerin hiç birisi ne evet diyor ne de hayır diyor dedi. Af yasasına karşı yargının ve özellikle Anayasa Mahkemesinin muhtemel tutumunun da ele alındığı programda, İstanbul Barosu Başkanı şu değerlendirmeyi yaptı: Kanunu saygın kılan şey halkın onun uygulanacağına ilişkin inancıdır. Bu inancı kaybettiğiniz andan itibaren hukuku ötelemiş, görmezden gelmiş hale düşersiniz. Böyle bir ülkede her şey olabilir. Af benzeri tartışmaları hukuki temelde ve toplumsal ihtiyacın gerektirdiği zaman diliminde yapabilirsiniz. Siyasetçiler özellikle buna dikkat etmeliler. Son derecede tahrip olmuş yargı sisteminin varlığının siyasetçiler tarafından görülmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. GÜNCEL 15

18 Yargı, Hakettiği Saygınlık Noktasına Taşınmalıdır GÜNCEL 16 Danıştay tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen Sempozyumda Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, yargı üyelerine hitaben yapılan açıklamalar, yargı dünyası açısından son derece üzüntü yaratan beyanlardır. İstanbul Barosu olarak, öteden bu yana özellikle de somutuygulamalar üzerinden yapılan açıklamalar ile varılan bu son noktayı öngörmüş ve doğuracağı tehlikeli sonuçlara da işaret etmiştik. Dolayısıyla, Baromuz için bu beyanlar şaşkınlık doğurmasa da, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yargının alenileştirilen konumu nedeniyle aşağıdaki gerekliliklerin vurgulanması zorunlu olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı, kendi çevresinde pek çok hukukçunun bulunduğunu ve bunların maaş da aldıklarını, dolayısıyla Danıştay gibi yargı kurumlarının hukuki değerlendirmelerine ihtiyaç duymadığını belirtmiş, kararı siz verecekseniz ben çekip gideyim diyerek bakış açısını, başka hiçbir tartışmaya gerek duyurmayacak şekilde somutlamıştır. Bu son durum itibariyle, İstanbul Barosu olarak, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Müşavirlerinin aşağıdaki hususlarda, Sayın Cumhurbaşkanını aydınlatmaları gerektiğikanısındayız: 1. Bu açıklamalar, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kuvvetler ayrılığının anlaşılmadığı ya da önemsenmediği gerçeğini işaret etmektedir. Hukuk Devletinin olmazsa olmazı konumunda bulunan bu ayrım, Anayasa Hukukunun en temel kuralıdır. Kuvvetler ayrılığının çok başlılık olarak nitelendirilmesi, hukuktan vazgeçilmesinden başka bir biçimde açıseafoodplus.info dönemde, bu alanda çok ciddi sıkıntıların yaşanmakta olması, sadece devletin hukuki niteliğini değil, onunla birlikte demokratik niteliğini de sarsmaktadır. 2. Seçimlerde çoğunluğun elde edilmesi, erklerin birliğini sağlayamaz. Kuvvetler ayrılığı, çoğunluk düşüncelerinin tartışmalı değerlerine feda edilemez. Yargının yürütme üzerindeki denetiminin jüristokrasi olarak nitelendirilmesi, en azından üzerinde konuşulan andımız kararı ile gerçekleşebilecek türden bir tartışmanın konusu olamaz. 3. İdarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tâbidir. Anayasada da yerini bulan bu ibare, basit bir yönetsel tercih değildir. İdare hukuka uygun karar vermeye mecburdur. Kararını alırken dayandığı gerekçesinin hukuksal temelli olması asıldır. Bu gerekçeyi, yargıya sunmak zorundadır. Son örnekte olduğu gibi, kamu yararı iddiasını somutlamak zorundadır. Aksi takdirde, alınan karar (idari işlem) keyfi tesis edilmiş demektir. Hukuk, keyfi tesis edilen işlemlerin yürütülmesine izin veremez. 4. İdari işlemin iptali yönünde oluşturulan kararın yerindelik denetimi olarak nitelendirilmesi, bu son kararın gerekçesi itibariyle asla mümkün değildir. Mahkemelerin idarenin yerine geçerek karar oluşturulması, geçmişte tartışma konusu olan ve halen de İdare Hukukunun sınırları içinde çok tartışılan bir husus olmakla birlikte, bu kavramın ifade ettiği anlam, tartıştığımız karar itibariyle gündeme gelmiş olamaz. İptal kararı, yerindelik denetimi anlamına gelmez. 5. Yargı kararlarından dolayı, siyasal iktidarlar tokatlanamaz ve yuhalanamaz. Yargının engellediği iddia edilen işlemlerin hukuka uygunluğunun sağlanması temel koşuldur. Kaldı ki, bazı hukuk dışı çevrelerce iddia edildiği gibi, yargı da toplumsal denetimden uzak değseafoodplus.infoelerin kararlarındaki gerekçe, yargının toplumsal denetiminintam da kendisidir. Yargı gerekçeleri ile kendisini topluma sunar. Bu nedenle Mahkeme kararları kesinleşmesinden itibaren her türlü tartışmaya açıktır. Yargı dünyasında yaşayanlar için binlerce karar bu türden tartışmaların konusudur.

19 6. Yargı kararlarının tartışmaları, kararların kesinleşmesinden sonra yapılmalıdır. HSK üzerinde geniş tasarruf yetkilerine sahip bulunan Cumhurbaşkanının, henüz kesinleşmemiş bir kararla ilgili olarak yaptığı değerlendirmelerin, karar alıcı yargı kurum/dairesini etkilememesi olası değildir. Gerek Anayasa ile gerekse Türk Ceza Kanunu ile yasaklanarak suç nitelemesi yapılacak denli önemli olan bu hususa en çok dikkat etmesi gereken kurumsallıkların, dikkatten uzak bu tavırları, gelecekte de çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Bu makamların, kararları etkileyecek ağırlıklarının bulunması, bahse konu suçun oluşmasındaki en temel etmendir. Somut olarak andımız ile ilgili kararın Bakanlık tarafından temyiz incelemesine konu edilmesi karşısında, karar verecek olan Kurulun bu kararı hangi yönde olursa olsun, yeni ve bambaşka bir tartışmayı davet etmesi kaçınılmazdır. Karar bozulursa boyun eğilmiş olacak, onanırsa başkaldırılmış olacaktır. Hiç kimsenin, yargı kurumlarını bu konuma düşürmeye hakkı olmamalıdır. 7. Danıştay Kanunu ile bizzat bu kuruma verilen görüş bildirme yetki ve sorumluluğunu, izin almak olarak nitelendirmek, hukuksal temelden kopuk bir yönetim özleminin dışavurumundan başka biçimde yorumlanamaz. Kaldı ki, idarenin bizzat kendisinin talebi ile kullanılan bu tercih, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun ön denetimi bakımından somut bir yarar ve yardım anlamındadır. Hukukun evrensel kabule ulaştırdığı temel kavramlardan uzak biçimde yapılan bu talihsiz değerlendirmeler, sadece yargının içinde bulunduğu durumu açıklamakla kalmazken, diğer yandan da geleceğin şekillenmesi bakımından verdiği fikirle derin bir kaygının da nedeni olmaktadır. Adalet Bakanlığında yargı stratejilerinin planlandığı bir aşamada, yürütmenin yargıya bakışının bu biçimde somutlanmış olması, hukuk devleti idealine ulaşmada hangi yetmezlikleri taşıdığımızın da göstergesi olmuştur. Bu noktaya taşınmamızda, Danıştay ın da çok ciddi hataları vardır. Danıştay Başkanının, kuvvetler ayrılığını birliğe dönüştüren yürütmeye yanaşık tavırları ile yürütme makamları karşısındaki özel konumu, giderek olgunlaştırılan samimiyetin, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan bir noktaya taşınması sonucunu doğurmuştur. Yürütmenin başı konumunda bulunan Sayın Cumhurbaşkanının Danıştay Başkan ve Üyelerinden hesap soran ve hesap vermelerini isteyen bu üslubu, bizzat Danıştay Başkanının davet ettiği son noktadır. Bu kurumun tarihsel birikimi, bunu haketmez. İstanbul Barosu olarak Danıştay gibi yüce bir kuruma duyduğumuz saygınlığın ona yeniden kazanılmasının, yargı dünyamız açısından yaşamsal bir değerde olduğuna inanıyoruz. Diğer yandan bu son açıklamalar, bütün Yargı Kurumlarını o arada Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay ı da yeni bir değerlendirmeye mecbur bırakmış olmalıdır. Öteden bu yana işaret ettiğimiz gibi, yargı ile ilgili toplantıların Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılmasının yanlışlığı, bu vesileyle bir kez daha anlaşılmış olmalıdır. Yürütmenin mekânlarında, yargının toplantı düzenlemesi, hukukun usul kavramına atfettiği önemi tahrip etmekle kalmaz, kuvvetler ayrılığının birliğe dönüşmüş olması sonucunu doğuran bir tespitin de açık göstergesi konumuna gelir. Özellikle de yargıç bağımsızlığı kavramının uluslararası standartlardaki tanımına dahil olan bağımsız görünme kuralını açıkça ihlal eden bu tablo, yurttaşların yargıya güven noktasında geldikleri son değerlendirmenin de başat faktörüdür. Yukarıda da belirlendiği üzere, Sayın Cumhurbaşkanının beyanları, İstanbul Barosu için sürpriz olmamıştır. Tam tersine, geçtiğimiz günlerde tamamladığımız Genel Kurulumuzda da, hukuk devleti oluşturma hedefinden uzak bir noktada bulunduğumuz gerçeği, meslektaşlarımızın çok büyük bölümü tarafından da paylaşılmıştır. Bizim açımızdan kaygı verici gelişme, hiçbir koşulda kaybetmek niyetinde olmadığımız için mücadele kararlılığı sergilediğimiz adalet inancımızın, Siyasal iktidar için -kavramsal olarak dahi- benimsenmemekte olmasıdır. Hukukun en temel kavramlarından bu denli uzak bir yürütmenin hukuk devleti idealine yaklaşması çok güçtür. İstanbul Barosu, bu alandaki mücadelesini bütün meslektaşlarıyla birlikte, kararlılıkla sürdürecektir. Biz yargı bağımsızlığının, onurlu yaşamak anlamına geldiğini biliyor ve bu alandaki mücadelede halkımızı yanımızda görmek istiyoruz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI GÜNCEL 17

20 İmar Barışı MESLEKİ ETKİNLİKLER 18 İstanbul Barosu Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonunca düzenlenen İmar Barışı/Yapı Kayıt Belgesi Konulu panel, 11 Eylül Salı günü saat da Baromuz Merkez Bina Konferans Salonunda yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Toplantının sunumunu gerçekleştiren Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Genel Sekreteri Av. Damlagül Moratlar, günümüzün en önemli konularından biri olan ve pek çok yurttaşımızı yakından ilgilendiren imar barışı konusunun uzmanlarca ele alınıp değerlendirileceğini söyledi. esnada Av. Şeref Kısacık ın yol göstermesiyle Kat Mülkiyeti Komisyonunun kurulmuş olmasını çok yerinde bulduğunu söyledi. Durakoğlu, Kat mülkiyetinin kendi içersinde çok ciddi değişikliklere uğramasıyla kentsel dönüşümün ve imar barışının arka arkaya gelmiş olması bizim için bu konuları irdeleyebilecek, meslektaşlarımız arasında tartışabilecek bir platforma şiddetle ihtiyaç duyuldu. Komisyon çalışmaya başladıktan hemen sonra yapılan ilk panelin gördüğü ilgiden doğru bir yolda olduğumuzu, sistemin doğru çalıştığını bugünkü katılımı da gördükten sonra daha iyi anladık dedi Durakoğlu şöyle devam etti: Bizzat uygulayıcılarla iş birliği içersinde, onlarla düşünsel anlamda alış veriş yapabilmenin çok önemli olduğunu gördük. Uygulayıcıları işin içine kattığımızda kararlarda ne gibi değişiklikler yapıldığını görüyoruz. Bu toplantılar ve özellikle devlet çarkının işleyişin içinde bulunması da hepimiz açısından sevindirici. Böyle bir çalışmanın içersinde Baki Hocanın bulunması da son derece önemlidir. Sadece hocaların hocası değil, ben Baki Kuru yu tanımlarken aynı şeyi söylüyorum: Baki Kuru aslında bu ülkede hukukçu olan herkesin minnet duyması gereken ve onda emeği olan bir insandır. O nedenle bu top- Toplantının açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, kentsel dönüşümün ardından imar barışının ifade ettiği hukuksal sorunların avukatlık mesleği açısından çok yoğun bir şekilde üzerimize geldiği

21 lantının hukuk dünyamıza çok büyük katkı vereceğine inanıyorum. Prof. Dr. Baki Kuru, açılışta yaptığı kısa konuşmada şunları söyledi: Medeni usul hukuku her eve lazım. Medeni usul hukukunun amacı mahkemeler kanalıyla hukuk barışını sağlamaktır. İmar aykırılıkları o derecede yaygınlaşmıştır ki, mahkemeler bu işle baş edemez olmuştur. Zaten aykırılıkların büyük bir kısmı da mahkemeye intikal etmez. Parlamento bu aykırılıkları ortadan kaldırmak için bir yasa çıkarmak zorunda kalmıştır. O nedenle imar barışı kanunu medeni usul hukukuna da uygundur. Çünkü kanun hukuk barışını sağlamaya yöneliktir. İstanbul Barosu Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Mustafa Şeref Kısacık, açılışta yaptığı kısa konuşmada, önemli olanın sorun çıkması değil, sorun çıkmadan önce kat mülkiyetinin önemini bilmek olduğunu söyledi. Ortak alanların mülkiyeti ve yönetim planının önemine vurgu yapan Kısacık, Kat Mülkiyeti Yasasında büyük boşluklar bulunduğunu, bu boşluların giderilmesi için parlamentoyla işbirliği yapacaklarını bildirdi. Açılış konuşmalarından sonra panel oturumuna geçildi. Paneli Kat Mülkiyeti Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Mustafa Şeref Kısacık yönetti. İlk sözü Av. Şenol Saltık aldı. Yapı kayıt belgesinin birçok alana temas eden önemli bir konu olduğunu belirten Saltık, buna benzer bir yasanın yılında çıkarıldığını, beş yılda bir imar affı çıkarılmasından sonra sorunun çözümü için imar barışı kanununun çıkarılmak zorunda kalındığını söyledi. Öncelikle iskânı olmayan yapılarda yapı kayıt belgesinin binanın tamamı üzerinden hesaplandığını belirten Saltık, İlimizdeki binaların %60 ının iskânsız olduğu düşünülürse bunlarla ilgili yapı kayıt belgesi alınması gerekiyor. Yapı kayıt belgesi bedelini de sadece başvurucu ödeyebiliyor. Yasaya göre başvurucunun yapı kayıt belgesi için ödediği paranın diğer kat maliklerine düşen payını da onlardan isteyebileceğini belirtiyor. Ancak bu pratikte önemli bir sorun dedi. Kat Mülkiyeti Kanununda böyle bir hüküm bulunmadığını kaydeden Saltık, İmar Barışı kanununda Medeni Kanuna atıfta bulunulduğunu, yasa çok iyi tartışılmadığı ve acele çıktığı için sorunları yaşayarak görmekten ve tedbirlerini almaktan başka yapacak bir şey bulunmadığını sözlerine ekledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Sezai Köse, uygulamacı olarak şehirlerin nasıl bu hale geldiğine ilişkin kısa bir özet yaptı. Kentleşme sürecinde imara aykırı yapılar oluştuğunu ve küçümsenmeyecek bir noktaya ulaştığını belirten Köse, şöyle konuştu: Devlet bürokrasisinde kentleşme sorunları inanılmaz boyutta. Bizim genimizde var, bir şey yaparken mevzuata uymama gibi bir aykırılık yapacağız. Bir kere bizim ilköğretimde hayat bilgisinde şehirleşmeyle ilgili bir dersimizin olması lazım. Biz çocuklarımıza şehirlerin nasıl geliştirilebileceğini, nelere uymak gerektiğini öğretmezsek kötü örnekleri sahiplenmeye kalkarlar. Çocuklar şehircilik ve şehirlerde yaşama kavramını küçük yaşta öğrenirlerse, sürdürülebilir bir şehircilik anlayışına sahip oluruz. Yapı Kayıt Belgesinin imar barışına sağlayacağı hususları da anlatan Köse, Yapı kayıt belgesiyle İmar Kanunu kapsamında alınmış kararlar çerçevesinde vatandaşın mülkünün yıkım endişesinin ortadan kalkacağını, Belediye gelecek benim evimi yıkacak endişesinin yok olacağını söyledi. Her yapının sorumluluğunun o yapının sahibine ait olduğuna vurgu yapan Sezai Köse, İmar barışından yararlanmak için yapının 31 Aralık tarihinden önce yapılmış olması gerektiğini, bu tarihten sonra yapılan imara aykırı yapılara yapı kayıt belgesinin verilmediğini bildirdi. Köse, İmara aykırı yapının kanunun belirlediği kapsam dışı alanlar içinde yer almaması gerektiğine dikkat çekti ve Boğaziçi ön görünüm bölgesi, tarihi yarımada ve Gelibolu tarihi alanlarının kapsam dışı alanlar olarak belirlendiğini hatırlattı. İmar barışına başvuruda bulunabilmesi için gereken husus- MESLEKİ ETKİNLİKLER 19

22 lar üzerinde duran ve merak edilen sorulara değinen Köse, Yapı Kayıt Belgesinin hesaplanma yöntemleri ve yapı kayıt belgesi almak için talep dilekçesinin doldurulması konusunda bilgi verdi, başvuruların e-devlet üzerinde yapılacağını anlattı. MESLEKİ ETKİNLİKLER 20 Prof. Dr. Baki Kuru, yine özetle konuştu. Prof. Dr. Kuru, şunları söyledi: Her türlü yıkım kararları iptal edilmeli. Harçlar adil ve mutedil olmalı. Uygulamada alınanın harç mı haraç mı olduğu belli değil. Başvuru harcı yeterli olmalı. Bu imar barışı kanunu mahkemelerin üstesinden gelemediği sorunların çözülmesi için çıkarıldı. Olumlu bir kanun olarak görüyorum. Önceki yıkım kararları iptal edilmezse barışçı bir durum olmayacaktır. Devletin kendi kusurunu ortadan kaldırmak için alınacak harcı makul seviyede tutması gerekiyor. Türk Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Kemal Yıldız, İmar suçunu işlemiş kişinin, etkin pişmanlıkla konutunu imar planı ve imar kurallarına uygun duruma getirmesi halinde hakkında açılmış kamu davası varsa, davanın düşeceğini ve hüküm bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkacağını söyledi. Yapı kayıt belgesi alınması, imar suçunu ortadan kaldırmaya yeterli olup olamayacağı konusunda değerlendirmelerde bulunan Yıldız, sonuç olarak Maddenin 5. Fıkrasına göre sonuçların tamamen ortadan kalkacağı görüşünü savundu. alanlar için de yapı kayıt belgesi verilmeyeceğini bildirdi. Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Filiz Saraç, yapı kayıt belgesi alındıktan sonra sorumluluğun vatandaşa geçmesinin sakıncaları üzerinde durdu. İmara aykırı yapılmış bina sağlam değilse, sorunluysa ve her hangi bir şekilde yıkılırsa vatandaşın zararının ne olacağını sorgulayan Saraç, kaçak binalarda zararın devlet tarafından ödenmesine ilişkin yargı kararlarının bulunduğunu söyledi. Filiz Saraç, Ümraniye çöplüğünün patlaması, Budayeva/Rusya ve Özel/Türkiye davalarının gerekçeli hükümlerinde kaçak bina yapımına göz yuman devletin vatandaşın zararını ödemesi gerektiğine vurgu yapıldığını bildirdi. Sunumların tamamlanmasından sonra soru / cevap bölümüne geçildi. Ayrıca katılımcıların yazılı sorularının da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğüne aktarılacağı ve soruların cevaplarının soruyu soranların e-posta adreslerine bildirileceği belirtildi. Panelde sunum yapan konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi. Ayrıca Hocaların Hocası olarak nitelenen Prof. Dr. Baki Kuru ya Komisyon Başkanı Av. Mustafa Şeref Kısacık tarafından bir plaket sunuldu. Düzenlemenin uygulama koşullarının 31 Aralık den sonra yapılacağını belirten Yıldız, yapı kayıt belgesinin mülkiyet hakkı vermediğini ve özel

23 İmar (barışı değil) Affı, Adalet ve Eşitlik Duygusuna Olan Güveni Yitiriyor Kentler, toplumların tarihsel, ekonomik, siyasal, kültürel ve ahlaki gelişimlerinin bir anlamda uygarlıklarının yaşandığı mekânlardır. Bireylere sağlıklı ve güvenli konut sağlanması sosyal devletin sorumluluğudur. Tüm insanların sağlıklı, yerleşik, güzel ve özendirici bir çevrede yaşama hakkı, kentlerin fiziki biçimleri, özellikle de mahalle ölçeğinde konutların yapısı, yüksek kaliteli bir kent çevresi oluşturmada önemlidir. Konut edinmeye ilişkin haklar, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi nin maddesinde belirtilmiştir. Konut, bireye ait kişisel bir mekân olup, ikamet edenin kentsel varlığının temel simgesi, toplumun temel yaşama birimidir. Yapılarda güvenlik standartlarını oluşturup uygulamak, sıhhi olmayan yapılara ilişkin envanterleri derleyerek; yapıların yıkılması, yeniden yapılması ya da onarılmasına; yerel sağlık, güvenlik ve barınma birimlerinin işbirliği ile karar verilmelidir. Bu amaçla, Anayasamızın; Maddesine göre, Devlet sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamakla görevlidir. Maddesine göre, herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Maddesi ile; Konut Hakkı tanınmıştır. Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler. Türkiye nin de taraf olduğu Avrupa Kentsel Şartı; şiddetten, her tür kirlilikten, bozuk ve çarpık kent çevrelerinden arınma hakkı; yaşadığı kent çevresini demokratik koşullarda kontrol edebilme hakkı; insanca konut edinme, sağlık, kültür hizmetlerinden yararlanma, dolaşım özgürlüğü gibi temel kentli haklarının olduğu inancını esas kabul eder. Geçmiş yıllarda başlayan ve devam eden kırdan kente göçle gelen insanların gelir durumuna uygun barınabileceği konutların Anayasa ve Uluslararası anlaşmalar ile sorumluluğu bulunan devlet tarafından temin edilememesi sonucunda plansız ya da imar planlarına uygun olmayan, devlet hizmetinden yoksun, yolu olmayan, toplu ulaşımın dahi gitmediği, sağlıksız, güvensiz alanlarda gerçekleşen gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmanın yarattığı toplumsal ve mekansal sorunlar devlet tarafından hala çözülememiştir. Plansız kentleşme ve yanlış kentleşme politikaları devam ettirilmiş ve en son olarak da bu hatalar tarihli Resmi Gazete de yayınlanan yasal düzenleme ile yeni bir İMAR AFFI ile yeni sorunlar yaratılmaktadır. Kentin sosyal, fiziksel imkânlarının paylaşımındaki dengesizlik ve adaletsizliği beraberinde getirdiği gibi bir suç durumunun ortaya çıkmasına da neden olmaktadır. Bir kentin doğal, tarihsel ve estetik değerlerine, bireyler, türlü örgütler ve hatta yöneticiler tarafından, değerlerini azaltıcı ve tümden yitirici zararlar verilmesi sonucunda, kamu vicdanında yarattığı rahatsızlık durumu ile Kente karşı işlenmiş suç oluşturmaktadır. Bu durumda olan, İmar mevzuatına veya ruhsatına aykırı yapılara verilecek yapı kayıt belgesiyle vatandaşların sorunlarının çözülmesi düşünülmektedir. MESLEKİ ETKİNLİKLER 21

24 MESLEKİ ETKİNLİKLER 22 Düzenleme ile birlikte imar planlarına uymayan yapılar, özellikle büyük kentlerde yapılaşma kurallarını yok sayan, hakkında mahkeme kararları olmasına rağmen inşa edilen rezidans, AVM, lüks konut projeleri, mühendislik hizmeti almadan yapılan yapılar, İmar Affı düzenlemesiyle birlikte affedilmekte, ruhsat verilmektedir. Hedef vatandaşların devletle ihtilaflı durumunu ortadan kaldırmak, imara aykırı, ruhsatsız veya ruhsat eklerine aykırı olan depremsellik açısından yapılarda alınması gereken her türlü tedbiri malikler alacak, İmar Kanunu na göre alınmış yıkım kararları ile tahsil edilemeyen para cezaları iptal edilecektir. Kanunlar ve Uluslararası sözleşmelerle korunması gerekli diğer alanlardaki kaçak yapılaşmayı yasallaştırmaktadır. Örneğin, Ülkemizin önemli tarihi, kültürel ve doğal değerleri olan ve herkesin eşit kullanmasına açık; sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kan. ile koruma altına alınmış arkeolojik alanları, doğal sit alanları, tarihi sit alanları ve kentsel sit alanları, sayılı Kıyı Kan. ile koruma altına alınmış deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritleri, sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kan. ile koruma altına alınan Tarım Arazilerinin, sayılı Zeytinciliğin Islahı Hak. Kan. ile koruma altına alınan zeytinliklerin anayasaya aykırı şekilde kaçak uygulamaya karşı ağır cezalar verilmesi gerekirken AF getirilmekte, ödüllendirilmektedir. Türkiye nin geçmiş siyasi tarihinde de gördüğümüz örneklerinden yola çıkarak affın bir seçim yatırımı olduğu da görülmektedir. Aynı zamanda imar Affının son yıllarda özellikle doğal alanlarımızda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından çıkartılan yeni doğal sit dereceleri ile ilgili düzenlemelerden de bağımsız düşünmek mümkün değildir. Doğal sit değişiklikleri ile ilgili tüm ülkede kapsamlı bir çalışma bakanlık tarafından yürütülmektedir. Bu çalışma sonucunda başta Karadeniz yaylaları olmak üzere birçok doğal alanımız imara açılmıştır. Bu yüzden ciddi yapılaşma baskısı altında olan doğal alanlarımız getirilen imar affı ile birlikte tamamen bir kaosa sürüklenmektedir. Getirilen imar affı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenileme amacıyla yapılan sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun un amacına aykırıdır. Böylece, devlet çıkarttığı imar affı ile kentsel dönüşüm konusunda da başarısız olduğunu kabul etmiştir. Geçtiğimiz günlerde İstanbul-Sütlüce de yıkılan bina gibi yapılara Af getirilerek, bu tür yıkımları daha çok felakete neden olacaktır.

25 İmar affı, Devletin planlı kentleşmeyi sağlaması gerekirken kişilerin can ve mal güvenliğini de vatandaşın üstüne yıkarak devlete kaynak yaratması Anayasa 23, 56 ve Maddelerine de aykırıdır. Deprem riskli binalara yapı belgesi verilmesi ve bazı semtlerde ruhsatlı, ancak imar mevzuatına aykırı yapıların AF kapsamına alınması bu yapı sahiplerine ve yüklenicilere ek bir rant sağlamaktadır. Bunun sonucu bu bölgelerin dönüşümü de zorlaşacaktır. Bugüne kadar yasalara aykırı şekilde inşa edilmiş yapıların affedilmesi Kent Hakkı ve Toplumsal Adalet anlayışının zedelenmesidir. Savaş zamanlarında bile görmeyeceğimiz devletin asli görevlerinden biri vatandaşının can ve mal güvenliğinin korunmasını temin etmesi göz ardı edilerek, Güvencesiz kentler yaratılmaktadır. Bu durumda halk ve kentleşme adına bir barıştan söz edilemez. Af toplumda adaletsizlik duygusunu derinleştirerek ikili bir durum yaratmaktadır. Geçmiş aflardan edinilen deneyimlerde; zor şartlarda borçlanarak konut edinebilmiş ya da mevzuata uygun yapısını yapmış bir kesim varken diğer taraftan kaçak yapılaşmanın devlet tarafından affedilmesi kaçak yapılaşmayı daha da teşvik edilmesi sonucunu doğuracaktır. Yasa kapsamında,yapı kayıt belgesi verilmiş olması binaların imara aykırılığını ortadan kaldırmamaktadır. Yapı kayıt belgesinin, bina yıkılıp yeniden yapılana veya kentsel dönüşüm uygulamasına tabi tutuluncaya kadar geçerlidir. Vatandaş çok küçük bir ödeme ile ruhsatsız binasını yasal hale getirirken, modern, planlı kentleşme ve imar kurallarına uyarak yüksek rakamlara ruhsat alan vatandaşlar da cezalandırılmış olacak. Kentlerin Geleceğe Sağlıklı Güvenli Yasal Ve Nitelikli Bir Şekilde Hazırlanmasının Yolu İmar Affı Değil Planlamadır. İmar planlarını yapmayan Bürokratik engeller çıkaran yönetim ve yönetenlerdir. İmar mevzuatına aykırı yapılara zamanında müdahale etmeyen, bunlara göz yuman yönetim ve bu konuda ödenek ve imkanları sağlamayan ve yasal düzenlemeleri yapmayan, mevzuata aykırı yapılara alt yapı hizmeti götüren yönetimler ve hizmetlerin götürülmesine izin veren yönetenlerdir.. Yasa koyucu bu düzenleme ile, kurallara uyanları cezalandırmakta, uymayanları affetmektedir. Artık devlet, vatandaşın gözünde inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirmiştir Bu bakımdan yapılan bu düzenleme, kuralsızlığı ödüllendiren yapısıyla, devletin koyduğu kurallara ve yasaklara uyulur inancından vazgeçip, adalet ve eşitlik duygusuna olan güveni onarılmaz biçimde zedeleyecektir. Bundan sonra yurttaşlardan devletin kurallarına uymasını, imar ve şehircilik mevzuatına uygun yapı yapmalarını nasıl bekleyecek, nasıl zorlayacaksınız? Çünkü ülkemizde kazananlar, hep kurallara uymayanlar olurken, dürüst ve sorumluluklarını yerine getiren vatandaş ve kurumlar yine mağdur edilmektedir. Devletin koyduğu kurallara uyanları, bu kurallara saygılı olmaktan dolayı pişman edecek bir yasa nasıl bir barış olacaktır? Bir yerde yerel yönetimlerin varlık nedeni ortadan kaldırılmakta, belediyelerin imar ve yapı kontrol müdürlükleri işlevsizleştirip görev yapamaz hale getirilmektedir. Bu düzenleme; ruhsatsız (kaçak) yapılara, doğayı çevreyi talan eden yapılaşmalara, sit alanlarını talan eden uygulamalara, çarpık kentleşmeyi yaratan yapılaşmalara, tehlikeli can güvenliği olmayan yapılara, kamu mülkiyetini işgal eden kişilere bir af düzenlemesidir. Artık kaçak yapı sadece barınmak amaçlı muhtaç halkın başvurduğu yol değil, zenginin de rant amaçlı başvurduğu bir yoldur. Görünürde vatandaşın lehine görünen düzenleme, sağlıklı, güvenli, bireylerin kendisi ve ailesi ile birlikte insan onuruna yakışır şartlarda barınma hakkına erişimin ihlalini oluşturmaktadır. Devlet, Eşitlik ilkesine, imzaladığı tüm Uluslararası Sözleşmelere, Anayasa ya ve kendi hazırladığı Kanunlar ile Kentleşme ve Planlama İlkelerine aykırı, Adaletsizliği getiren AF lardan vazgeçmelidir İSTANBUL BAROSU ÇEVRE, KENT VE İMAR HUKUKU KOMİSYONU MESLEKİ ETKİNLİKLER 23

26 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Tahkim MESLEKİ ETKİNLİKLER 24 İstanbul Barosu Tahkim Merkezince düzenlenen Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda Tahkim konulu panel 15 Ekim Pazartesi günü saat da Baromuz Merkez Bina Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Panelin açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Başkanı Av. İsmail ALTAY, ülkemizde artık devlet yargısıyla adalete erişilmez hale gelindiğini ve alternatif yöntemleri denemek zorunda bulunduğumuzu bildirdi. caklarını vurgulayan Altay, Biz size Merkez çalışması olarak Tahkim hukukunu anlatacağız, bilimsel açıdan inceleyeceğiz ve tahkim kültürünü yaygınlaştıracağız, özellikle de uzman tahkim hakemleri yetiştirmek için çaba göstereceğiz dedi. Tahkim yargılamasının bir ihtiyaçtan doğduğunu hatırlatan İsmail Altay, sözlerini şöyle tamamladı: Artık adalete erişemez hale geldik. Alternatif yöntemleri denemek zorundayız, bunlardan biri de tahkim. Bizim Tahkim Merkezimiz mevzuata göre ihtiyari bir müessesedir. Yargılama yapmaz. Ama meslektaşlarımız sözleşmelerine İstanbul tahkim Merkezinin atayacağı hakemlerce tahkim yargılaması yapılacak kaydını düşerlerse, İstanbul Tahkim Merkezi hakemleri bu görevi üstlenebilir. Açılış konuşmasından sonra panel oturumlarına geçildi. İlk oturumu İstanbul Üniversitesi E. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal ŞANLI yönetti. Bu oturumda, Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serhat ESKİYÖRÜK, Tahkimin Amacı, Avantaj ve Dezavantajları ile Uygulama Alanı hakkında bilgi verdi. İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi/ Galatasaray Üniversitesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga AYOĞLU, Ticari İhtilafların Tahkime Elverişliliği konu üzerinde durdu. Bu alternatiflerden birinin de Tahkim yargılaması olduğunun altını çizen Altay, kısa bir süre önce kurulan İstanbul Barosu Tahkim Merkezi nin, oluşturulan güçlü yönetim kadrosuyla çalışmalarına başladığını belirtti. Meslektaşlarımızın artık adaleti mahkeme kapılarında aramaya-

27 İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Bahadır B ALKI, Rekabet Hukuku Uyuşmazlıklarının Tahkime Elverişliliği ve Rekabet Kurulu ile Hakem Heyetlerinin Eş Zamanlı İnceleme Süreçlerini değerlendirdi. İkinci oturumu İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Başkanı Av. İsmail ALTAY yönetti. Bu oturumda konuşan İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Dr. Seyfi MOROĞ- LU, Hakem Sözleşmesi, Hakemin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı konusunu anlattı. İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu üyesi/bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan DEYNKLİ, Tahkim Yargılamasındaki Usul üzerinde durdu. İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Salim BAKİ, Tahkimde Geçici Hukuki Koruma Tedbirleri hakkında bilgi verdi. İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu üyesi / İstanbul Aydın Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Gizem PERÇİN, Hakem Kararlarına Karşı Kanun Yolları üzerinde durdu. Panelin son oturumunu İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Süreyya TURAN yönetti. Bu oturumda konuşan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Üyesi Dr. Cemal Fazıl KARAKAŞ, Hakem Kararlarının İcrasına ilişkin mahkeme kararlarından örnekler sundu. Panelin son konuşmacısı İstanbul Barosu Tahkim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Dilek YUMRUTAŞ da, Arabuluculuk ve Tahkim Yoluyla Çözüme Elverişli Hukuki Uyuşmazlıklar, Arabuluculuk Süreci Sona Erdikten Sonra Tahkim Süreci üzerine değerlendirmelerde bulundu. MESLEKİ ETKİNLİKLER 25 Panelin üçüncü oturumunu İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol ULU- SOY yönetti. Bu oturumda söz alan Marmara Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Evren KILIÇOĞLU, Tahkimde Takas ve Karşı Dava üzerinde değerlendirmelerde bulundu.

28 AVUKAT MESLEKİ SORUMLULUK SİGORTASI lu Genç, avukatlık mesleğinin taşıdığı risklerin diğer mesleklere göre fazla olduğunu söyledi. Avukatlığın başlı başına vekâlet ilişkisiyle sorumluluk üzerine kurulu bulunduğunu belirten Genç, bu süreçte hata, ihmal gibi kusurlu davranışlar sonucu zararların oluşabildiğini bildirdi. MESLEKİ ETKİNLİKLER 26 İstanbul Barosu Sigorta Hukuku Komisyonunca düzenlenen Avukat Mesleki Sorumluluk Sigortası konulu panel, 14 Eylül Cuma günü İstanbul Adalet Sarayı Seminer Salonunda gerçekleşti. Panelin açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Hasan Kılıç, baro olarak çok ciddi yükümlülüklerinin bulunduğunu, bir yandan meslektaşların eğitimini sağlamak amacıyla çalışmalar yaparken, diğer yandan da adliyelerde, icra dairelerinde, duruşma salonlarında mücadele vermek zorunda bulunduklarını söyledi. ların arkasında büyük emek bulunduğunu ve bu toplantılara katılımın da çok önemli olduğunu vurguladı. Hasan Kılıç, meslektaşların bilgi birikimlerinin geliştirilmesi için yapılan bu toplantıların daha da artırılması için çalışmalar yapılacağını söyledi. Sigorta Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Meral Tombuloğ- Genç, Komisyon olarak pek çok panel düzenlediklerini, pek çok farklı sigorta türüne değindiklerini, bu arada kendi mesleğimize ilişkin sigorta türüne pek fazla eğilemedik. Bugün bu açığımızı kapatmak üzere konunun uzmanlarıyla bir panel gerçekleştireceğiz dedi. Paneli, Sigorta Tahkim Komisyonu Hakemi İsmet Demirağ yönetti. İlk konuşmacı Gulf Sigorta A.Ş. Finansal Sigortalar Teknik Birim Müdürü Demet Karakullukçu, mesleki sorumluluk Bütün komisyonların önemli çalışmalar yaptığını kaydeden Kılıç, Sigorta Hukuku Komisyonunun bu kez yine çok önemli bir konuyu gündeme getirdiğini, bu çalışmaların çok önemli olduğunu, bu çalışma-

29 sigortasına ilişkin genel bilgiler verdi. Mesleki Sorumluluk Sigortasını, avukatın mesleğini icra ederken karşılaşabileceği rizikoları karşılamak üzere belirli bir prim karşılığında yapılan sigorta olarak tanımlayan Karakullukçu, Hazine ve Maliye Bakanlığının mesleki sorumluluk alanında bir genel şart yayınladığını, bu genel şarta, ayrıca avukatlar için de mesleki sorumluluk klozunun eklendiğini bildirdi. Mesleki sorumluluk sigortasının bu genel şart kapsamında düzenlendiğini hatırlatan Karakullukçu, Sigortacı olarak, bunun yanı sıra özel şartlar ve teminatları biraz daha genişletme hakkına sahip olduklarını söyledi. Karakullukçu konuşmasında, teminatlar, teminatların nasıl çalıştığı, ek avantajlar, tarife koşulları, teminat ve primlere ilişkin detaylar üzerinde durdu. Sigortaya bir ihbar yapıldığında sorunu tespit etmeye çalıştıklarını belirten Uzun, Olayda avukatın ya da çalışanının bir hatası var mı ona bakıyoruz. Yapılan hata ile zararın illiyet bağı olması gerekiyor dedi. Ilgın Uzun konuşmasında, Avukat Mesleki Sorumluluk Sigortasında hasar süreçleri, hasar bildirimindeki detaylar ve örnek hasar senaryoları üzerinde durdu. Sunumların tamamlanmasından sonra soru/cevap bölümüne geçildi. Panel sonunda oturumu yöneten ve sunum yapan konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi. MESLEKİ ETKİNLİKLER 27 Gulf Sigorta A.Ş. Kıdemli Hasar Yetkilisi Ilgın Uzun, avukatların yapmış oldukları hatalar ve hasar üzerinde durdu. Uzun, avukatların yapmış olduğu bir hata ve ihmal sonucu müvekkilin bundan zarar görmesi halinde Avukat Mesleki Sorumluluk Sigortası poliçesinin otomatik olarak devreye girdiğini söyledi.

30 ÖLÜM CEZASI Bugünlerde idam cezasının yeniden günde gelmesinin söz konusu olduğunu kaydeden Durakoğlu, bu nedenle panelin doğru bir zamanlama ile yapıldığını belirtti ve başarılı geçmesini diledi. Paneli İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonu Başkan Yardımcısı Av. Sahir Bafra yönetti. MESLEKİ ETKİNLİKLER 28 İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonunca düzenlenen Hukuk Felsefesi Açısından Ölüm Cezaları konulu panel, 16 Ekim Salı günü saat da Baromuz Merkez Bina Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Panelin açılışında konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, ölüm cezasını, yaşam hakkının hukuk eliyle ihlal edilmesi olarak niteledi. ğanüstü cesametin hak ihlali suretiyle gerçekleştirilmesinden başka bir şey değil. Mutlaka cezalandırılması gereken kişinin temel haklarının yok edilmesi kabul edilmemelidir. Tutuklu ya da hükümlü dediğimiz kimsenin, onun da temel hakları bulunduğu gerçeğini görmezlikten gelerek yaklaşıyoruz dedi. Oturumda söz alan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevtap Metin, ölüm cezasına tarihsel bir perspektiften baktı. Ölüm cezasının tarih boyunca kadim toplumlarda uygulandığının bir gerçek olduğunu, ölüm cezasının tarih boyunca hem devlet aleyhine, hem de kişilere karşı işlenen suçlarda uygulandığına tanık olunduğunu belirten Metin, kutsal kitaplarda da ölüm cezalarına ilişkin bazı kıstasların bulunduğu bildirdi. İhlal edilecek yaşam hakkına bir anlamda da hukukla meşruiyet sağlandığını belirten Durakoğlu, hukukun aslında insansal bir kurum olduğunu bildirdi. Hak koruma amacını intikama dönüştürmek için idamın eldeki tek vasıta konumunda bulunduğunu hatırlatan Mehmet Durakoğlu, İdam bu yönüyle de devletin sahip olduğu o ola-

31 nundan beri bu böyle. Hazırlanan yasaların gerekçesi AB ile uyum. Hiçbir dönemde bizim entelektüellerimiz, akademisyenlerimiz, sivil toplum örgütlerimiz ciddi anlamda idama karşı çıkmıyor. İdamın, beden üzerinde infaz edilen bir ceza olarak kabul edildiğini, toplumlar gelişerek organize oldukça insan bedeni üzerindeki tasarruf yetkisinin de devlete devredildiğini kaydeden Sevtap Metin şöyle konuştu: Aydınlanma ile birlikte ceza hukuku ve insana bakış açısı geliştikçe bir dönüşüm olduğu söylenebilir. Ancak aydınlanma döneminde, o dönem aydınları arasında yapılan tartışmalarda idam cezası hala meşru kabul edilmiştir. İdam cezası karşıtlığını kısmen de olsa Thomas More un ütopya adlı eserinde, İdam cezasına tam karşıtlığı ise İtalyan ceza hukukçusu Cesare Beccaria nın devlete devredilmez hak olan yaşam hakkını savunan yapıtlarında görüyoruz. Beccaria, idamın caydırıcı bir etkisinin bulunmadığını belirtiyor. Modern ceza hukukunda artık intikam güdücü olmaktan ziyade intikam arka planda kalmaktadır, oysa idam intikam güdücü ve geri dönüşü olmayan bir cezadır. söyledi: Ölüm cezası doğrudan yaşam hakkını ilgilendirmektedir. İdam cezası AB ye uyum çerçevesinde kaldırılmıştı, yeniden gündeme getirdiler. Birileri ip atıyor, diğeri önüme gelirse imzalarım diyor, çocuk oyuncağı gibi bir şey. İdam öyle bir şey ki, keser dönüyor, sap dönüyor, sadece muhatapları değişiyor. Etkili, yetkili hukukçular idam cezası gelsin dedikten sonra şunu da diyebiliyorlar: Mevcut yargılama ya da yargılaması bitmiş olaylara da uygulansın. Böylece, orta yerde anayasa, yasalar, hukuk hiçbir şey kalmıyor. Acı olan Gülhane Hattı Hümayu- Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Alkan, toplumun bir şekilde gazını almak için kitlelere gerekirse idam cezası gelir yolunda mesaj verdiklerini belirterek şöyle dedi: Benim kanım, böyle bir ceza geldiğinde Kuzey Kore gibi izole bir devlet haline geliriz. Ama geleceğini de sanmıyorum. Böyle bir olasılık yok, ama yine de irdelenmeli, tartışılmalıdır. En azından artısı eksisi, (artısı hakkında da bir düşüncem yok ama) ne olur bunu masaya yatırmalıyız darbesinden sonra 50 kişi idam edildiğini, son ölüm cezasının yılında uygulandığını ve daha sonra larda ölüm cezasının yasalardan çıkarıldığını belirten Alkan, adli tıp açısından idam şekilleri üzerinde bilgi verdi. Alkan, Türkiye de idam konusunda dikkat edilen şeyin, idam edilecek kişinin sağlık durumu uygun mu ve idamdan MESLEKİ ETKİNLİKLER 29 Av. Muhittin Köylüoğlu, bazı yazarların idam karşıtı olan yazılarından örnekler sunduğu konuşmasında özetle şunları

32 gılamaya katılan bütün unsurların pozitif karar vermesi lazım. 2- Geçtiğimiz dönemlerde Yassı Ada da 15 seçkin hâkim, 15 kişi hakkında ölüm cezası verdiler, ittifakla verilen karar (Bayar hariç) infaz edildi. Siyasi bir suçta açıkça devletin güvenliğini tehlikeye atmaktan bir insanın asılması büyük bir cinayet ve alçaklıktır. Birkaç yıl önce görülen Ergenekon gibi Balyoz gibi siyasi davalarda da bu alçaklıklarla karşı karşıya kaldık. MESLEKİ ETKİNLİKLER 30 sonra öldüğünün tespitidir dedi. Nevzat Alkan sözlerini şu sözlerle tamamladı: Sonuç olarak Türkiye çok değişkenli yapıya sahip bir ülke. Konjonktür olarak zor olmakla birlikte İdam cezası yeniden gündeme getirilip çıkarılmak istenirse, Türk Tabipler Birliğinde buna karşı bir duruş var, geçmişte de bunun bir örneği yaşandı, TTB karşı duruşun bir bedeli varsa, onu da öder. İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Başkan Yardımcısı Av. Sahir Bafra, ölüm cezaları uygulamalarının yerindeliği üzerinde durdu. Bafra, yerindeliği, tüm yargı aşamalarında olumlu oyla alınmış kararın hak edilmiş sayılması olarak vurguladı. zim hukuk fakültelerimiz birer lise seviyesindedir, dolayısıyla biz akademik bir eğitim almıyoruz. Bizi yargılayan insanlar bunlar. Verdikleri hükümlerde sorumsuzdurlar. Bu kişilerin adaletle, hatasız karar verme imkânları yok. Eğer bir hukuk devleti var ise, ölüm cezaları için şunu öneriyorum: 1- yar- Sunumların tamamlanmasından sonra, haklarında idam kararı verilmiş bazı konuklar ve idam cezasıyla yargılanan sanıkların savunan avukatların konuşmalarına geçildi. Panel sonunda sunum yapan konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi. Hukuk öncesi dinsel yaşam alanlarında ölüm cezasının yerine getirilmesi usulleri üzerinde de duran Bafra, Allahın verdiği canı Allah alır söylemini dört başı mamur bir iki yüzlülük olarak niteledi, ölüm cezalarının caydırıcılıkta bir etkisi olup olmadığı konusunu tartıştı. Sahir Bafra, şöyle konuştu: Bi-

33 SANAT ve HUKUK İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulunca düzenlenen Sanat ve Hukuk konulu panel, 29 Eylül Cumartesi günü saat da Baromuz Merkez Bina Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Toplantının açılışında konuşan İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulu Genel Sekreteri Av. Mehmet Şah Çelik, Kurul bünyesinde hemen hemen tüm sanat dallarının çalışmalar yaptıklarını, ancak bu çalışmalara yeterli katılımın sağlanamadığını söyledi. Tiyatro Grubu olarak yılı içersinde baromuzu temsilen bazı festivallere katıldıklarını ve ödüller kazandıklarını belirten Çelik,. Ancak bu alanda daha alınacak pek çok yolumuz var. Çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırarak sürdürmemiz gerekiyor. Sanatsal gelişmeler açısından ülkemizin tatmin edici bir düzeyde olduğunu söyleyemeyiz. Sanatın ve sanatçının da pek çok sorunları var. Bunların tartışılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi için bu tür Sempozyumların düzenlenmesinden yanayız. Bu konudaki duyarlılığımızı ortaya koymamız gerekiyor dedi. Toplantının açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, önemli olan noktanın insanlığın hukukla, hukukçulukla sanatı bir arada görüp gözetmesi ve onu birlikte yapabilmesi olduğunu, özellikle hukukçuların buna ihtiyacı bulunduğunu söyledi. Hukukçuların ikinci bir yaşama da ihtiyacı bulunduğunun altını çizen Durakoğlu, Sanat bir anlamda böyle bir şey. Bir insanın sanatla uğraşabilmesi, ona zaman ayırabilmesi, etkinliklerde olabilmesi pek çok meslek için de gereklidir ama her halde buna en çok ihtiyacı olanlar hukukçulardır dedi. Durakoğlu şöyle devam etti: Bu ikinci yaşamı tüketmememiz, içimizde bir yerlerde saklı tutmamız, onunla birlikte yaşamamız gerekiyor. Bunu yaptığımızda dilekçelerimizin daha düzgün olduğunu, ceza muhakemesinde yaptığımız savunmanın bile daha etkin olabildiğini, sahnedeki bir oyuncunun oyunundan etkilendiğimizde, onu mesela bir ceza savunmasında kullanabildiğimizi, bütün bunların ötesinde bir düşünsel zenginliği kendi içimizde yaratabildiğimize tanık oluyoruz. Aslında sanatla uğraşanların avukatlıkta nasıl başarılı olduklarını gördükçe mutlu oluyoruz. İstanbul Barosunu sadece avukatların bir meslek odası olmasının ötesine taşımaya çalıştıklarını belirten Mehmet Durakoğlu, İstanbul Barosunun sadece yönetiminin, çalışanlarının değil, belki de başı hiç belaya girmemiş olan yurttaşların da umut kapısı haline gelmesi onun güçlü bir demokratik kit- MESLEKİ ETKİNLİKLER 31

34 MESLEKİ ETKİNLİKLER 32 le örgütü haline geldiğinin kanıtı olabileceğini vurguladı. Bu kurumsallığın baro yönetimine yüklediği sorumluluklar bulunduğunu hatırlatan Durakoğlu, klasik bir meslek odası olarak görünmek yerine, mümkün olduğu kadar değişik alanlarda etkinlikler düzenlemeye çalıştıklarını, bu etkinliklerle sanatçılara olan borç bir ölçüde de olsa yerine getirilebilinirse bundan ancak mutluluk duyacaklarını sözlerine ekledi. Açılış konuşmalarından sonra panel oturumlarına geçildi. İlk oturumu Av. Mehmet Şah Çelik yönetti. Bu oturumda konuşan oyuncu Wilma Elles, Almanya da ve Türkiye de oyunculuk deneyimlerini anlattı. Elles, her iki ülkedeki çalışma koşullarını değerlendirdi. Yönetmen, Oyuncu Av. Ömer Yıldırım, genel anlamda oyunculuk ve Türkiye de oyunculuk üzerinde durdu ve oyunculuğun yetenek işi mi, eğitim işi mi olduğu konusunda değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım, görsel sanatlarda özellikle sinemada %40 dolayında yapay zekâ kullanıldığını ve bu alanda hızlı gelişmelerin yaşanabileceğini söyledi. Organik sanatın ne olduğunu, endüstriyel sanatın ne anlama geldiğini anlatan Yıldırım, Biz gerçeğin peşinde koşacağız. Organik sanat bizim ilk tercihimiz olacak. Dışarıda bir kavga gördüğümüzde, kavga izlemeyi severiz, çünkü gerçektir. Kavga edenlerin şakalaştıklarını anladığımızda hemen orayı terk ederiz. O nedenle biz gerçek bir şey izlemek istiyoruz. Biz her zaman gerçeği arayacağız. Bunlar için de önce bizim samimi ve dürüst olmamız lazım. Biz yapaylaşıp androitleşmeden, androitler insanlaşacaklardır dedi. Panelin ikinci oturumunu Telif Hakları, Fikri ve Sınaî Haklarda Arabulucu, Av. Nazlı Tuba Çatı yönetti. Bu oturumda konuşan Müzisyen, Av. Turan Şahin, bestelediği bir müzik eserini baz alarak eser sahiplerinin, bestecilerin, yorumcuların, yapımcıların piyasada yaşadıkları sorunlara ele attı. İstanbul Barosu Türk Halk Müziği Korosu Şefi seafoodplus.info Kumaş da, müzik eserinin toplu çalışma ve disiplin gerektirdiğini ve bu işin konsantrasyonla gerçekleştirildiğini bildirdi. Koro olarak çalışma güçlükleriyle karşılaştıklarını belirten Kumaş, baronun üye sayısı dikkate alındığında katılım sorununu aşamadıklarını, Türk kültürünün geliştirilmesi için sanata katılımın yoğunlaştırılması gerektiğini söyledi. Türküleri tarih kitaplarına yazılmayan, tarihsel bilgiler olarak niteleyen Kumaş, halk müziğinin sanatsal kaygılarla yapılamayacağını belirtti. Toplantının son oturumunu İstanbul Barosu Kültür Sanat Kurulu Başkan Yardımcısı Av. Özden Başak yönetti. Bu oturumda konuşan İstanbul Tahkim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Selma Karaduman, sanat kurumlarının yönetim hukuku üzerinde durdu. Her sanat kurumunun her ciddi bir kurum gibi yönetilmesi gerektiğine vurgu yapan Karaduman şunları söyledi: Örneğin dünyaca ünlü şarkıcı Madonna kedisini bir holding gibi yönetiyor. Avukatı, menajeri, sekreteri, mali müşaviri ve her şeyiyle kusursuz bir Madonna yaratılıyor. Yönetim Hukuku dediğimiz şey de aslında bir süreç yönetimidir. Hukukçular bu süreçte hem tevazu ile müvekkilinin önüne geçmeden arkada kalabilmeyi bilmeli, büyük bir özenle müvekkilinin başına bir şey gelmeden bütün riskleri asgariye indirebilecek bir öngörü ve iş gücüne sahip olabilmelidir. Oyuncu, Senarist Volkan Girgin de sohbetinde oyuncu ve senarist olarak yaşadığı deneyimleri örnekler vererek anlattı. Oturum sonlarında soru/cevap bölümü uygulandı. Bu arada konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi sunuldu.

35 Avukata Yapılan Saldırı Hak Arama Özgürlüğüne Yapılmıştır Eskişehir Barosuna kayıtlı meslektaşımız Heval Yıldız Karasu nun bürosuna yapılan saldırı, sadece kendisine karşı değil, onun şahsında bütün avukatlara karşı yapılmıştır. Bu saldırı, mesleğini yerine getirdiği için ve mesleğinden kaynaklanan bir saldırı ise, bunun kabul edilebilir hiçbir neden ve koşulu olamaz. Bir avukatın, salt avukat olduğu ve bu anlamda savunma görevini yerine getirmiş olduğu için, bu türden bir fiille karşılaşması, en hafif deyimle, yargı bilmezliktir. Bir avukatın tasarrufunun şiddetle yanıtlanması, sadece cahillikle değil, sapıklık içeren bir anomali ile açıklanabilir. Bu saldırı, meslektaşımızın kürt kökenli olmasından kaynaklanmakta ise, bu takdirde de, toplumun bölünmesini hedefleyen sinsi bir başka saldırganlıkla da karşı olduğumuz anlaşılmalıdır. Ancak her halde, bir başka cahilliğin ve bir başka anomalinin mevcudiyeti de açıktır. Güvenlik güçlerinin bu olayın failini ivedi olarak saptayıp yakalaması sadece sorumluluğu değil, onu da aşan boyuttaki bir görevi ifade etmektedir. İstanbul Barosu olarak, bu süreci yakından takip etmek ve failin yakalanmasını takiben, kovuşturma safhasında izlenecek süreçte yanında olmakta kararlıyız. MESLEKİ ETKİNLİKLER Milli Savunma Bakanlığının bazı meslek grupları için, özellikle hâkim ve savcılar için bedelli askerlik zamanının adil tatile denk getirilmesi konusunda çalışmalar yapıldığının öğrenilmesi ve bazı meslektaşlarımızın da bu yönde taleplerde bulunması üzerine, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına yazdığı tarih ve sayılı yazıyla konunun Milli Savunma Bakanlığı nezdinde girişimlerde bulunması talebinde bulunmuştu. Avukatların Bedelli Askerliği Adli Tatilde Yapabilmesi İçin Çalışmalar Yapılıyor Türkiye Barolar Birliği Başkanlığının tarih ve sayılı cevabi yazısı şöyle: İlgi: tarihli ve sayılı yazınız. İlgi yazınız konusu; 03 Ağustos tarihli sayılı Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren sayılı Askerlik Kanunu İle Diğer Bazı Kanunlarda ve Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerinden yararlanarak bedelli askerlik yapacak olan avukat meslektaşlarımızın kamu hizmeti yapmasından dolayı yargının ve işlerin aksatılmadan yürütülmesi açısından 21 günlük bedelli askerlik eğitimlerinin Adli Tatil dönemlerinde yapabilecek şekilde belirlenmesinin sağlanması için Birliğimiz tarafından Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Gelişmelerden Baronuza da bilgi verileceği hususunu bilgilerinize sunarım. 33

36 Bunu Kabullenmeyeceğiz MESLEKİ ETKİNLİKLER tarihinde Silivri de görülmekte olan davada, savunma görevi yapan meslektaşımız Av. Ömer Kavili, Mahkeme Yargıcı ile yaptığı tartışma sonrasında güvenlik güçleri marifetiyle duruşmadan çıkarılmıştı. Bugün ( ) aynı yargıcın şikâyeti üzerine, Silivri de gözaltına alınmış ve yapılan sorgusunu takiben de tutuklanmıştır. Yukarıdaki iki cümle, çok zor yazılmıştır. Bir avukat, savunma görevini yaparken, hiçbir koşulda duruşmadan çıkarılamaz. Bir avukat, duruşmadan çıkarılması amacıyla yargıç tarafından salona çağırılan güvenlik güçlerine mukavemet göstermiş olsa dahi, asla tutuklanamaz. Av. Ömer Kavili, duruşma salonunda avukat olarak bulunmaktadır. Açık deyişle isnat edilen fiil sabit olsa dahi, avukatlık görevinin yerine getirilmesi sırasında ika edildiği açıktır. Avukatlık Kanununun 58 ve Maddeleri gereğince, hakkında soruşturma açılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Bu izin alınmadan soruşturma yapılması yasaya açıkça aykırıdır. Bu denli kısa sürede iznin alınması mümkün olmadığına göre, yargı makamlarının yasaya aykırı bir soruşturmasından ve yasaya aykırı bir tutuklamadan söz edilmektedir. Kaldı ki, tutuklama gerekçesi olarak yazılanların, hukukla zerrece bağıntısı yoktur. Sulandırmaktan, ters psikolojiden, mağdur göstererek haklı çıkmaktan tutuklama kararı oluşturmak, adliye adı verilen binalarda değil, kahvehane adı verilen mekânlarda duyulabilecek türden gerekçelerdir. Savunma olgusu, başlı başına bir stratejidir ve avukat bu anlamda da stratejinin uygulayıcısıdır. Avukatın savunma stratejisini, aklındaki karara uygun bulmayanların çaresizliği, hukuksuzluğu doğurmuştur. Avukatı duruşmadan çıkararak, adaleti yok edenler, yargının içine düştüğü durumun sorumluları olacaktır. Bu tutuklamayı asla kabullenmeyeceğiz. Bugün bütün avukatlar olarak tutuklandık. Bu kararın anlamı budur. Tutukluluğumuza itiraz ediyoruz. Bütün yetkilileri göreve davet ediyoruz. Meslektaşlarımıza konu ile ilgili, ayrıca açıklama yapılacaktır. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

37 Bunun Adı Rezalettir İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde, 17 avukatın tutuklu olarak yargılandığı davanın 14 Eylül tarihli celsesinde verilen tahliye kararı, meslektaşlarımızın özgürlüğe kavuşmaları kadar, gerekçesi itibariyle de hukuk kamuoyunca takdir toplamıştı. Bu karar; * AHİM içtihatlarına atıfta bulunuyor, * Tutuklamanın tedbir niteliğini öne çıkarıyor, * Tutukluların avukat olmalarını, tahliyelerin nedeni olarak gösteriyordu. Bir hukuk kurumu olarak, isnat edilen suçlamalardan bağımsız olarak, ülkemizde uzunca bir süreden bu yana yaşamakta olduğumuz hukuk darlığını açan ve evrensel hukukun genel kabule ulaştırdığı değerlerin, üstelik avukatların yargılandığı bir davada gerekçe olarak kullanılmış olmasından büyük bir sevinç duymuş, umuda kapılmıştık. Hukuk umudumuz 24 saat sürmedi. Mahkemece verilen tahliye kararlarına seafoodplus.infoılığı tarafından yapılan itiraz, aynı Mahkemece kabul edilerek yakalama kararları verildi. Gelinen bu son durumun başka hiçbir izahı yoktur: Siyaset kurumu devreye girmiş, Mahkeme baskı altına alınmış ve karar geri aldırılmıştır. Çünkü arada geçen 24 saat içinde; * AHİM içtihatları değişmemiştir. * Tutuklamanın tedbir niteliğinde bir değişiklik olmamıştır. * Tutukluların avukatlıkları devam etmektedir. Mahkemeyi bu kadar kısa süre içinde, birbiri ile bu denli çelişen iki karara imza attıran neden, yargının içindeki siyasetin tam da kendisidir. Bu durum kelimenin tam anlamıyla REZALETTİR. Bu rezaletin sorumluları UTANÇ duymalıdır. Bu tablo, yargıda tuzun koktuğu anlamına gelir. Bir ülkenin yargısı için daha büyük bir utanç vesilesi olamaz. Bu ülkedeki Adalet Bakanlığının mevcudiyeti, bundan böyle şekli bir unsur olmaya mahkumdur. Böyle bir bakanlığın başındaki kişinin görev yapmaya devam etmesi, onun bakan olduğu anlamını taşısa da, adaletini taşıyamayacaktır. Adalet Bakanı, derhal istifa etmelidir. Kimsenin bu ülkenin yargısını bu konuma düşürmeye hakkı yoktur. Hiçbir siyasal güç, sahip bulunduğu kudreti, adalet terazisinin bir kefesine koyamaz. Siyaset kurumunun yargıyı bu denli baskı altına aldığı, hoşuna gitmeyen kararları derhal değiştirmeye zorladığı bir ülke, hukuk devleti iddiasını asla haketmeyecektir. Buradan bütün yargı bileşenlerine o arada özellikle de yargıçlara çağrı yapıyoruz : Gelinen bu son noktadan itibaren, ülkemizin yargı tarihine bırakacağımız tek miras, bu baskıya karşı direnmektir. Siyasetin baskısı karşısında kuvvetler ayrılığının birliğe dönüşmemesi için son bir umut kalmıştır. Bu umut bütün yargıçların vicdanıdır. Atılan bir imzanın ifade ettiği saygınlığın, ikinci bir imza ile kaybedilmesi tehlikesi, sadece yargıca özgü kişisel bir yitim değil, büsbütün hukukun yok olması anlamını taşıyacaktır. Oysa siyaset kurumunun yargı üzerindeki baskısına direnç gösterilebilirse, hukuk tarihinde yeni bir sayfa açılmakla kalmayacak, geleceğin onurla şekillendirilmesi hakkı da elde edilmiş olacaktır. Görünen dönemeç, uçurumdan önceki son çıkıştır. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI MESLEKİ ETKİNLİKLER 35

38 Ayın Karanlık Yüzü Adlı Uluslararası Konferans SOSYAL ETKİNLİKLER 36 İlki Ocak tarihleri arasında Ankara da yapılan AYIN KARANLIK YÜZÜ adlı uluslararası konferansın ikincisi, Eylül tarihleri arasında İstanbul Barosunun ev sahipliğinde Baro Merkez Bina Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Konferansın ilk günü atölye grup çalışmaları yapıldı. Bir moderatör ve üç raportörden oluşan 5 atölye grubunda kapatılma birimleri, OHAL sürecinde bireysel ve kolektif iş hukuku ile iş yargılamaları usulünü etkileyen düzenlemeler, savunmaya yönelik artan saldırılar, baroların hedef alınması ve avukat tutuklamaları, Türkiye- Avrupa Birliği arasındaki göçmen anlaşması ve göç rejimi ile göçmen hakları, bu alanda uygulamadaki sorunlar ve OHAL sürecinde Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkin konular ele alındı. Olağanüstü halin olağanlaşması ve Türkiye de yargının durumunun ele alındığı uluslararası konferansın hazırlanmasına başta İstanbul Barosu

39 ler çıkarıldığını, olağanüstü halin ilan edilmesine ilişkin hiçbir koşulu barındırmayan bambaşka bir tabloyla karşılaşıldığını, örneğin son çıkarılan maddeli KHK nın bir maddesi dışında olağanüstü halin ilan edilmesine ilişkin hiçbir hükmün bulunmadığını vurguladı. olmak üzere, Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Gaziantep, Mersin, Sakarya, Şırnak, Tekirdağ, Trabzon ve Van baroları, Demokrat Yargı Derneği, Yargıçlar Sendikası, Avrupalı Demokrat Avukatlar (AED), Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği (ELDH), Tehlikedeki Avukatlar Günü Vakfı, Uluslararası Demokrat Avukatlar Birliği (IDAL), İtalya Barolar Birliği (CNF), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇDH) katkı verdi. Konferansın ikinci günü başlayan toplantının sunuş konuşmasında, Türkiye nin içinde bulunduğu durum, toplantıyı hazırlama nedenleri ve amaçları anlatıldı. Konferans salonunun duvarlarına dünyanın çeşitli ülkelerinde öldürülen avukatların fotoğrafları asıldı. ciddi bir sindirme operasyonunun nedeni olarak kullanıldığını söyledi. OHAL in aynı zamanda rejim değişikliğinin nedeni olarak da kullanıldığını belirten Mehmet Durakoğlu, Anayasanın tarifi içersinde olmayan, garip isimlerle nitelendirilen bir sistemden söz edilmeye başlandığını, bu sistem içersinde kanun hükmünde olsa bile bir türlü hukuk hükmünde nitelendirilemeyecek kararnamelerle karşılaşıldığını bildirdi. OHAL KHK larına ilişkin Anayasa Mahkemesi nin kararnameleri incelememe kararını eleştiren ve bu kararın vahim sonuçlar doğurduğunun altını çizen Durakoğlu, bu karardan sonra pervasızca kararname- Mehmet Durakoğlu şöyle devam etti: Anayasa Mahkemesinin bir umudu yok etmesinden sonra Türkiye artık bir hukuk devleti olmaktan çıktı. AİHM ve Venedik Komisyonunun bir süre sonra Türkiye de adalete erişimin de engellenmesini sağlayan bazı diplomatik temaslarına tanık olduk. KHK larla ihraç edilenlerin kendilerine yöneleceğini bilen Venedik Komisyonu ve AİHM, diplomatik bir yol yürüttüler ve Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu çıktı ortaya. Rejimler otoriterleşmeye başladığında ilk hedefin avukatlar olduğuna vurgu yapan Durakoğlu, İlk çıkan kararname avukatın cezaevinde müvekkiliyle görüşmesine aitti. Mesleğimizin temel kurallarına, o kuralların alfabesine aykırı bir gerçekliği biz daha soruşturma safhasında karşılamak SOSYAL ETKİNLİKLER 37 Toplantının açılış konuşmasını ise ev sahibi İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yaptı. Hukuk dünyası olarak cumhuriyet tarihinin en bunalımlı döneminin yaşandığına işaret eden Durakoğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL in 15 Temmuz un olağan sonuçlarıyla değil, özellikle muhalif kanada yönelik

40 sıdır. Ayın o karanlık yüzünü aydınlatabilir miyiz diye düşünüyoruz. Aydınlatmaya çalışıyoruz. İşimizin şimdiye kadar olandan çok daha farklı ve çok daha zor olduğunu düşünüyorum. Açılış konuşmasından sonra toplantının oturumlarına geçildi. Oturumlarda yabancı hukuk örgütleri temsilcisi konuklar, avukatlar, baro ve medya temsilcileri, yargı örgütleri temsilcileri konferan- SOSYAL ETKİNLİKLER 38 durumunda kaldık. Bir yargılamanın daha soruşturma safhasında sakatlanması anlamına gelen, bir avukat için ise sır saklama yükümlülüğünden tutun da neredeyse bütün kuralların ihlalinle neden olabilecek bir sonuçla karşı karşıyayız. Bu denli hukuksuzluğun bize düşen paylarından birisi de meslektaşlarımızın tutuklanması oldu. Avukatlar tutuklandı. Biz avukatlar olarak yargılama muafiyeti ya da cezasızlık gibi bir iş içersinde değiliz, ama yaptığımız görev sonuç itibariyle halkın hak arama özgürlüğünü bilen insanlar olarak bu kavramın ifade ettiği anlamın içini doldurmaya çalışan bir görev yapmaya çalışıyoruz dedi. Bu ülkede yargıya güvenin %30 ların altına düştüğünü kaydeden Durakoğlu, halkın, avukatlar üzerinden yargıyı okuduğu için bu güvensizliğin filizlenebildiğini, halkın yargıya ilişkin görüşlerinin somutlaşmasında avukatların verdiği mücadelenin etkin olduğunu anlattı. devleti olabilmek adına, yargı bağımsızlığını savunabilmek adına tarihin bize öğrettiği gerçekliğin peşinden gitmek zorundayız. Onun da tek adı: Mücadele. O mücadeleyi yapmak zorundayız. Bu toplantı da o mücadelenin bir parça- sın ana konusu olan Olağanüstü halin olağanlaşması ve Türkiye de yargının durumu üzerine değerlendirmelerde bulundular. İkinci gün toplantının ilk oturumunu İstanbul Barosu İnsan İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu konuşmasını şu sözlerle tamamladı: Bu ülkede hukuk

41 Hakları Merkezinden Av. Tuğçe Duygu Köksal yönetti. Bu oturumda, Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği nden Thomas Schimidt, Avrupalı Demokrat Avukatlar Derneğinden Robert Sabata, CCBE İnsan Hakları Komitesi Başkanı Patrick Henry, Uluslar arası Barolar Birliği İnsan Hakları Enstitüsü Sorumlu Avukatı Natacha Bracq, UIA Hukukun Üstünlüğü Enstitüsünden Avi Singh, Avrupa Barolar Federasyonu 2. Başkan Yardımcısı Dominique Attias, Filistin Barosu Genel Sekreteri Mohammed Jarrar konuştular. İkinci oturumu Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gökmen Yeşil yönetti. Bu oturumda, Türk Tabipler Birliği Önceki Dönem Başkanı Raşit Tükel, Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Sekreteri Av. Nergis Tuba Aslan, Özgürlükçü Hukukçular Platformu Yöneticisi Av. Gulan Çağın Kaleli ve Akademisyen Dr. Cenk Yiğiter söz aldılar. Üçüncü oturumu İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu yönetti. Bu oturumda Adana Barosu Başkanı Av. Veli Küçük, Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran, Antalya Barosu Başkanı Av. Polat Balkan, Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, Sakarya Barosu Başkanı Av. Zafer Kazan, Trabzon Barosu Başkanı Av. Sibel Suiçmez, Berlin Ceza Savunmanları Derneğinden Stephan Conen, Viyana Barosu Üyesi Clemens Lahner oturum konusuna ilişkin değerlendirmeler yaptı. Üçüncü günün ilk oturumunu Prof. Dr. Yasemin Girit İnceoğlu yönetti. Bu oturumda Cumhuriyet Gazetesi Davası Avukatlarından Tora Pekin, Özgür Gündem Gazetesi Hukuk Danışmanı Av. Özcan Kılıç, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformundan Safiye Alagaş, Article 19 Temsilcisi David Diaz Jogleix konuştular. İkinci oturumu Uluslararası Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Avrupa Temsilcisi, ÖHP Üyesi Av. Ramazan Demir yönetti. Bu oturumda AİHM Önceki Yargıçlarından Rıza Türmen, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kerem Altıparmak, Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği Başkanı Prof. Bill Bowring, Avrupalı demokrat Avukatlar Derneği Genel Sekreteri Florian Borg, Av. Fikret İlkiz, Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel İnceoğlu değerlendirmelerde bulundular. Üçüncü ve son oturumu Yargıçlar Sendikası Önceki Başkanı Mustafa Karadağ yönetti. Bu oturumda, Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, YARSAV Genel Sekreteri Leyla Tarhan Köksal, Almanya Yargıçlar Birliğinden İngrid Heinlein, Demokrat Yargı Eş Başkanı Orhan Gazi Ertekin yargı dünyasında yaşananları örnekleyerek anlattılar. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Duygun Yarsuvat da Oda Tv ve Cumhuriyet Gazetesi Davalarına ilişkin bilgi verdi. Oturum sonlarında zaman yetersizliği nedeniyle soru/ cevap bölümü uygulanamadı. Konferansa konuşmacı olarak katılan tüm konuklara birer plaket sunuldu. Toplantının sona ermesinden sonra üç gün süren uluslararası konferansla ilgili hazırla- SOSYAL ETKİNLİKLER 39

42 Türkiye - Avrupa Birliği İlişkileri SOSYAL ETKİNLİKLER 40 İstanbul Barosu Avrupa Birliği Hukuku Komisyonunca düzenlenen Ankara Anlaşmasının İmzalanışının Yılında Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri konulu panel 12 Eylül Çarşamba günü saat da Baromuz Merkez Bina Konferans Salonunda yapıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Hasan Kılıç, baro olarak çok ciddi yükümlülüklerinin bulunduğunu, bir yandan meslektaşların eğitimini sağlamak amacıyla çalışmalar yaparken, diğer yandan da adliyelerde, icra dairelerinde, duruşma salonlarında mücadele vermek zorunda bulunduklarını söyledi. Bütün komisyonların önemli çalışmalar yaptığını kaydeden Kılıç, Meslektaşlarımızın eğitimi, gelişimi gibi bu tarz çalışmaların daha da yoğunlaşması için daha fazla katkı verilmesinden yanayım dedi. Açılış konuşmasından sonra panelin ilk oturumuna geçildi. İlk oturumu Avrupa Birliği Hukuku Komisyonu Eş Başkanı Av. Lütfü Ertuğrul Yeşilaltay yönetti. Emekli Diplomat İstemi Parman, Bugünün dünyasına bir göz atarak Türkiye AB ilişkilerinin ne yönde oluşması gerektiğini ve neden böyle olduğunu kişisel görüş olarak açıklayacağını söyledi. AB kuruluşu ve gelişmelerine ilişkin geniş bir özet yapan Parman, Türkiye nin 55 yıl önce Ankara Anlaşmasıyla yolunu belli ettiğini, zaten Türkiye nin bu yola yıl önce girmiş bulunduğunu bildirdi. Son günlerde yaşananlar ve yapılan tartışmalara rağmen kendisine göre Avrupa Birliğinin hala tek seçenek olduğunu belirten Parman, şöyle konuştu: Türkiye genç ve dinamik nüfusuyla, üretim ve tüketim açısından önemli bir potansiyele sahip olmasıyla, askeri gücü ve jeopolitik durumu dolayısıyla AB için vazgeçilmez konumdadır. AB politikalarını oluşturan makamlar Türkiyesiz bir Avrupa nın olamayacağı görüşündeler. Bugün yaşanan bütün sorunlara rağmen AB ile ilişkiler sürdürülebiliyor. Karşılıklı çıkarlar söz konusu olduğunda, AB karşıtı eleştirilerin pek fazla önemi olmadığını düşünüyorum. İstemi Parman bu arada, Avrupa Birliğinin yanı sıra, dünyanın güç odakları olarak ortaya çıkan ABD, Rusya ve Çin in potansiyel yapıları ve geleceğe ilişkin muhtemel politikalarını değerlendirdi. Avrupa Birliği Uzmanı Can Baydarol, Ankara Anlaşması daha önce yapılan Roma anlaşmasına dayandırıldığını, Ankara Anlaşmasını anlayabilmek için Roma Anlaşmasını iyi bilmek gerektiğini söyledi. Avrupa Birliği Türkiye arasındaki ekonomik entegrasyon hakkında geniş açıklamalarda bulunan Baydarol konuşmasında özetle şunları söyledi: Şu anda Türkiye de 22 bin civarında yabancı şirket Türkiye de iş yapıyor. Türkiye nin ihracatının %50 sini bunlar

43 Maddelerinin çok kötü kaleme alınmış olduğunu belirtti Belli ki müzakere edilmeden yazılmış dedi. gerçekleştiriyor. Bunların %70 i AB menşelidir. Dolayısıyla bizim ekonomi de bana göre Türkiye ekonomisi olmaktan çıktı. Türkiye deki ekonomi haline geldi. Türkiye de 6 bin Alman firması var. Yabancı yatırımcı olarak birinci sırada Hollanda var. Bankacılık sektöründe durumumuz daha da kötü %80 civarında bankacılık yabancıların eline geçmiş durumda. Ekonomimiz Türk ekonomisi olmadığı gibi orası da Avrupa ekonomisi değil. Aslında entegrasyon dediğimiz işin mantığı buna dayalı. Panelin ikinci oturumunu Avrupa Birliği Hukuku Komisyonu Başkan Yardımcısı Sevgi Çelik, yönetti. Yrd. Doç. Dr. Lami Bertan Tokuzlu, konuşmasında sığınma, göç ve vize konusuna odaklanarak değerlendirme yaptı. Son zamanlarda Türkiye AB ilişkilerinde olumsuz bir hava bulunduğunu, ancak 29 Ağustosta üç yıl ardan sonra gerçekleştirilen Dördüncü Reform Grubu toplantısının ilişkilerde bir heyecan yarattığını belirten Tokuzlu şunları söyledi: Buna Almanya dan olumlu tepki geldi. Birlik içinde de buna benzer gelişmeler oldu. Başta hukuk devleti ilkesi ile Göç ve vize sorunu ön plana çıktı. AB için göç ve sığınma konusunun büyük önem taşıdığını hatırlatan Tokuzlu, bunun için Avrupa Birliği ve üye devletlerde pek çok mevzuat oluşturulduğunu, bu mevzuatların genellikle AB ülkelerine göçü azaltmayı ve sığınma konusunda da maliyetleri düşürme konusuna ağırlık verildiğini bildirdi. Avura Birliğinin bu çerçevede AB nin çok sıkı vize uygulaması yaptığını kaydeden Tokuzlu, buna rağmen göçmenlerin hayatlarını riske ederek Avrupa Birliği Ülkelerine geçmeye çalıştıklarını anlattı. Av. Cem Murat Sofuoğlu, Ankara Anlaşmasının Maddesinin yargı ile ilgili olduğunu, uyuşmazlık olursa nerede çözüleceğinin bu maddede yer aldığını söyledi. Sofuoğlu, Ortaklık Konseyinin ve Sofuoğlu, Ankara Anlaşmasının öncesi ve sonrasındaki gelişmeleri, önemli noktaları sohbet havası içersinde, anılar, hatırlatmalar, kısa değinmelerle tarihe mal olmuş olayları ve kişilerin unutulmaz sözlerini hatırlattı. Bu arada, Ankara Anlaşmasının imzalanması dolayısıyla dönemin Başbakanı İsmet İnönü nün sözünü anımsattı. İnönü şöyle diyor: Kanaatimce beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser olan Avrupa Ekonomik Topluluğu hiç şüphe yok ki dünyanın müstakbel nesillerine bırakılacak en zengin miras olacaktır. Bugün Türkiye yi ebediyen Avrupa ya bağlayacak olan anlaşmayı imzalamış bulunuyorsunuz. Bu birlik tarihi ve coğrafi icaplardan doğmaktadır. Av. Melendiz Dalyan da kapanış konuşmasında Ankara Anlaşmasının ana hatlarıyla tanıtımını yaptı, ayrıca, panel hakkında değerlendirmelerde bulundu. Daha sonra soru/cevap bölümüne geçildi. Panele sonunda konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi. SOSYAL ETKİNLİKLER 41

44 SEM Eğitmenlerine Plaket Verildi se bu, en az mesleğimiz kadar Türkiye deki hukuk anlayışına, demokrasi mücadelesine de tekabül etmektedir. Biz size şimdi birer plaket vereceğiz ama, içtenlikle söylüyorum, aslında siz İstanbul Barosu için bir ödülsünüz. SOSYAL ETKİNLİKLER 42 İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi eğitmenleri, 09 Eylül Pazar günü Baronun sosyal tesisi Barobahçede kahvaltıda biri araya geldiler. Burada konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, genç meslektaşların yetiştirilmesinde gösterilen fedakârlığın her türlü takdirin üzerinde olduğunu söyledi. Staj Eğitim Merkezi eğitmenlerine hitap eden Durakoğlu şunları söyledi: Çok özverili bir iş yaptığınızın farkında olduğumuzu bilmenizi istiyorum. İstanbul Barosu yönetimi sizin bu katkınızı büyük bir onurla taşımaktadır. Dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar büyük bir özveriyle inanılmaz sayılara ulaşan stajyerleri adliyelere yetiştirmek gibi bir görevle karşı karşıyayız. Bir süre sonra yapacağımız Genel Kurula beş bin avukat katarak katılacağız. Önemli olan nokta İstanbul Barosunun bunu başarabiliyor olması. Bu başarılar özü itibariyle size aittir. Bir el verme mesleğinin böylesine ayakta tutulabilmesi, genç meslektaşlarımızın o ölçüde yetiştirilebilmesinin ifade ettiği fedakârlık her türlü takdirin üzerindedir. Sadece avukatlıkla ilgili değil, avukat olarak ifade ettiğimiz bir mücadelenin aslında bir demokrasi mücadelesi, bir hak mücadelesi olduğu düşünülür- Sunumunu Staj Eğitim Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Sinan Naipoğlu nun yaptığı toplantıda konuşan SEM Yürütme Kurul Başkanı Av. Seyit Usta, geçen yıl bazı sözler verdiğini, bunları yönetime aksettirdiklerini ve bunların büyük bir bölümünün gerçekleştiğini söyledi. Bu gerçekleşen taleplerin başında yeni bir bina ihtiyacının karşılanması olduğunu belirten Usta, yeni binada rahat bir çalışma ortamına kavuştuklarını bildirdi. Usta, geçmiş dönemlerde sık sık alınan şikâyetlerin de eğitmenlerin çalışmaları sayesinde giderek azaldığını sözlerine ekledi. Daha sonra İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezinde görev yapan eğitmene Başkan Av. Mehmet Durakoğlu tarafından plaketleri verildi.

45 11 Ekim Dünya Kız Çocuklar Günü Basın Açıklaması Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine Ulaşmak İçin Kız Çocuklarını Güçlendirelim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10 Aralık tarihli toplantısında, kız çocukların çocuk haklarından eşit olarak yararlanmalarını, haklarını kullanma fırsatını elde etmelerini sağlamak üzere yılından itibaren her yıl 11 Ekim günlerinin Dünya Kız Çocukları Günü olarak kabul edilmesine karar vermiştir. Kız çocuklarına verilecek her destek, ayrımcılık ve şiddetin önlenmesine destek oluşturacak ve böylece kız çocukları, insan haklarından tam ve etkili bir şekilde yararlanabilecektir. Kız çocukların güçlenmeleri, toplumda BİREY olarak yer almaları ile toplum da güçlenecektir. Kız Çocukları Günü için Birleşmiş Milletler her yıl bir ana konu belirlemekte, dünya çapında bu konuya dikkat çekilmekte ve sorunlara çözüm yolları aranmaktadır. Kız Çocuklar Gününün ilk yılı olan de Çocuk Gelinler ana başlık olarak belirlenmiştir. Dünyada ve ülkemizde çocuk evliliklerin önlenmesine yönelik çok kapsamlı çalışmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Sonraki yıllarda; Kız Çocuklarının Eğitiminde Yenilikçi Yaklaşımlar Şiddet Döngüsünü Kırmak İçin Kız Çocuklarının Güçlendirilmesi Vizyonu ile Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde Kız Çocukların Gücü ana konu olarak seçilmiştir. Bu yıl, de tüm dünyada kriz dönemlerinde, öncesinde ve sonrasında kız çocuklarının güçlendirilmesi konusu ele alındı. Bu yıl, 11 Ekim itibariyle kız çocukları bilime, sanata, spora yönlendirme çalışmaları yapılacaktır. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak, çocuklarımızın ve ülkemizin aydınlık geleceği için tüm çocuklara ve özellikle nüfusumuzun % 29 u olan kız çocuklarına laik ve bilimsel temele dayalı kaliteli bir eğitim verilmesini istiyoruz; - Cinsiyete dayalı ayrımcılıkları kökleştirecek bilgilerin müfredattan çıkarılması; karma eğitimden ödün verilmemesi, - Kız çocuklarının okullaşma oranını düşüren kesintili eğitim sisteminin kaldırılması, - Son 6 yılda bini aşan çocuk evliliklerin önlenmesi, - Kız çocukların ihmal ve istismardan korunması için kararlı bir devlet politikası uygulanmasını bekliyoruz. İSTANBUL BAROSU KADIN HAKLARI MERKEZİ İSTANBUL KADIN KURULUŞLARI BİRLİĞİ SOSYAL ETKİNLİKLER 43

46 Devrim Yasamız Medeni Kanun un Yürürlüğe Girişinin Yılı SOSYAL ETKİNLİKLER Atatürk ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yaşama geçirilen hukuk devriminin ilk akla gelen yasası Medeni Kanun dur. Laik hukukun simgesi devrim yasamız Medeni Kanun 4 Ekim tarihinde yürürlüğe girmiştir. Medeni Kanun, yurttaşların doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerini düzenleyen temel kanundur. 92 yıl önce Medeni Kanun un yürürlüğe girişiyle kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit yurttaş konumuna getirilmişlerdir. Örneğin, evlilik yaşı kuralı getirilmiş; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK ve RESMİ NİKÂH kabul edilmiştir. Erkeğin BOŞ OL demesiyle boşanma yerine HÂKİM KARARIYLA BOŞANMA, kız ve erkek çocuklara EŞİT Mİ- RAS PAYI gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur. Medeni Kanunda yılında yapılan değişiklikle aile hukuku kuralları günün gelişen koşullarına uygun hale getirilmiş, eşler arası haklarda, evlilik birliğini temsilde ve edinilen malların paylaşımında eşitlik getirilmiştir. Ne yazık ki, 92 yıl sonra günümüzde, kadın erkek eşitliğini göz ardı eden, Medeni Kanunun yok sayılmasına yol açan söylemlere ve yasa değişikliklerine tanık oluyoruz. Nüfus Hizmetleri Kanununda yapılan değişiklikle müftüye resmi nikâh yetkisi verilmesi, Medeni Kanun ve laik hukuk kurallarının göz ardı edilmesi demektir. İKKB olarak, tüm kadınları ve laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi kadın erkek eşitliğini bir demokrasi meselesi olarak dikkate almaya ve MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIK- MAYA çağırıyoruz. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği 44 Dünya Barış Günü Bugün 1 Eylül Bugün Dünya Barış Günü Bu yıl Dünya Barış Günü, ülkemizin çevresindeki coğrafyada uzun süreden bu yana devam eden savaşların yoğun yıkıntılarının olduğu döneme rastlıyor. Sadece savaşın yurtlarından sürüklediği insanların dramlarını değil, onunla birlikte açık denizlerden toplanan cesetlerle somutlaşan göçlerin dramını da yaşıyoruz. Giderek kanıksanan bu göç ve ölümler, son kez Yemen örneğinde olduğu gibi, uluslararası kuruluşların radarına giremiyor. Oysa barış, sadece savaş ortamlarında değil, barış ortamlarında da kavramsallıktan bilinç düzeyine ulaşırsa, yetişip gelişebilir, büyüyüp serpilebilir. Toplumda barış bilincinin yükselmesi için kutuplaştırıcı siyasetlerin yerini uzlaşmacı arayışlar almalıdır. Ülkemiz bu alanda, Atatürk ün yurtta sulh, cihanda sulh şiarının değerini kavramalı ve ifade ettiği anlamı coğrafyasına yayabilmelidir. Dünya «sulh» kavramının tılsımını öğrendiğinde uygarlaşacaktır. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

47 Havaalanı İşçileri İçin Sürdürülen Soruşturmada Yasa Hükmü Uygulanmamaktadır Çalışmaları devam eden 3. Havalimanı inşaatında, emekçiler tarafından ileri sürülen talepler karşısında, güvenlik güçleri tarafından Eylül Cumartesi günü yapılan operasyon ile kişinin gözaltına alınmıştır. İstanbul Valiliğinden yapılan açıklamada, Pazar günü kişinin serbest bırakıldığı, işçiler tarafından ileri sürülen sorunların çözümü noktasında da çalışmaların devam ettiği bildirilmiştir. Bizzat Valilik açıklaması, ülkemizde yaşanan en büyük toplu gözaltı ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmaktadır. Diğer taraftan çözülmeye muhtaç sorunlar bulunduğunun kamu gücü tarafından açıklanması da, çalışma koşullarının anlaşılması bakımından önemlidir. İşçilerle ilgili gözaltı işlemlerinin yapılmasını takiben, onların müdafii konumunda bulunan avukatların, Arnavutköy, Hasdal ve Maslak taki jandarma birimlerine giderek şüphelilerle görüşmek istedikleri, ancak buna izin verilmediği görülmüştür. Ceza Muhakemesi Kanununun /3. Maddesi; Soruşturma ve Kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz hükmünü içermektedir. Bu açık yasa hükmüne rağmen, avukatların şüphelilerle görüştürülmemesi, onların savunma hakkı, adalete erişimi, adil yargılanma hakkı, hak arama özgürlükleri gibi, evrensel hukukun genel kabule ulaştırdığı pek çok ilkenin ihlali anlamını taşıyacaktır. Diğer taraftan da yasa hükmünün ihlali niteliğini taşıyan bu durum, soruşturmanın etkin yapılmaması ve sakatlanması sonucunu da doğuracaktır. Gözaltı süresinin en çok 4 gün olabileceği nazara alındığında, bugün itibariyle 3. Gün yaşanmakta olup, başlanan ifade sürecinde de avukatların bulunmaması, bir başka soruşturma zafiyeti olacaktır. Açık deyişle, soruşturmanın her aşamasında görüşme olanağı sağlanmadığı gibi, şimdi ifade sürecinde de yanında olma hakkı verilmemiştir. İstanbul Barosu olarak, ilgili makamlara yaptığımız başvurulara rağmen, saat itibariyle herhangi bir gelişme de sağlanmış değildir. Ülkemizde yaşanan genel tablo, kamunun hukuku ihlal niteliğindeki uygulamalar konusunda son derece de umursamaz bir tavır sergilediği yönündedir. Yurttaşların % 30 una bile ulaşamayan yargıya güven duygusunun, giderek daha da aşağılara düşmesine neden olabilecek bu türden umursamazlıklar, halkın hukuk güvenliğini tehdit eden bir noktaya kadar varmıştır. Savunma hakkı, avukat tarafından kendisi için öngörülen bir hak değildir. Yurttaşlardan bu hakkın esirgenmesi, adalete ulaşmayı olanaksız kılan bir sonuç doğuracaktır. İstanbul Barosu olarak; isnat edilen suçun niteliğinden bağımsız olarak, özellikle de savunma hakkının esirgenmesi boyutuyla, soruşturma ve kovuşturma safhalarını özel bir ilgi ile takip edeceğimizi ve CMK /3 hükmünün açık ihlalini her aşamada gündeme getirerek, mesleğimize sahip çıkacağımızı kamuoyuna duyururuz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI SOSYAL ETKİNLİKLER 45

48 Toplumsal Cinsiyet Konusunda Henüz Bir İlerleme Yok SOSYAL ETKİNLİKLER İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, 05 Ekim Cuma günü Kanal B Televizyonunda katıldığı haber programında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun Eylül ayı raporunu değerlendirdi. Rapora göre, Eylül ayında 45 kadın, erkek şiddetinin kurbanı oldu. Yılın 9 ayında katledilen kadın sayısı ise ye ulaştı. Aydeniz Alisbah Tuskan, Eylül ayının da diğer aylardan pek farkı olmadığını, rakamların da gösterdiği gibi ülkemizde toplumsal duyarlılığın istenen seviyeye ulaşmadığını ve mevcut yasaların da gerektiği gibi uygulanmadığını söyledi. Toplumsal cinsiyet konusunda henüz toplumumuzda bir ilerlemenin söz konusu almadığını belirten Tuskan şunları söyledi: Bu nedenle de bu cinayetler artmaktadır. Kadınlara yönelik şiddet konusunda eğitimler yapılması, toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Ceza Kanunundaki cezalar tam olarak uygulansa, indirimler yapılmasa olumlu sonuçlar alınabilmesi mümkün görünüyor. Kadın cinayetlerinin artmasında bireysel silahlanma konusu da büyük bir etken. O nedenle silah edinme ve kullanma koşullarının yeniden ele alınması gerekmekte. 46 Kadına Şiddetin Önlenmesi Zihniyet Devriminden Geçer İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, alınan bütün önlemlere rağmen kadına şiddetini durmadığını, Ağustos ayında 41 kadının saldırıya uğrayarak yaşamını yitirdiğini söyledi. Tuskan bu tespitini, 7 Eylül Cuma günü Kanal B televizyonunda yayınlanan SÖZ İSTANBULDA programında dile getirdi. Aydeniz Alisbah Tuskan, kadına şiddet konusu ve bu çerçevede ele alınan önlemlerin değerlendirdiği röportajın başında şu değerlendirmeyi yaptı: Kadına şiddet durdurulamıyor. Ağustos ayında yine 41 kadın saldırıya uğrayıp yaşamını yitirdi. Bu şiddet olayının bugüne kadar alınan önlemlerle bitirilmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Artık bu bir polisiye vaka olmaktan çıktı. Bir zihniyet sorunu haline geldi. Biz yıllardır bu görüşü savunuyoruz. Kadına bakış açısının değişmesi, kadın erkek eşitliğinin sağlanması yasalara ek olarak ancak eğitimle mümkün olabilir. En iyi yasaları da yapsanız o yasanın alt yapısı yoksa uygulamada sorunlar yaşarsınız. Örneğin kadın sığınma evlerinin açılmasına ilişkin yasada hüküm var, ancak alt yapısı olmayan sığınma evleri sorunun çözümüne bir nebze katkı sağlayabiliyor.

49 Şimdi Bu Komiseri de Bir Avukat Savunacak Bugün medyada yer alan bir habere göre, Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü Araştırma Büro Amirliğinde bir avukat, görevli komiser tarafından darp edilmiş ve kendisine silah doğrultularak ateş edilmiştir tarihinde, şüpheli müvekkilinin ifade vermesi için onunla birlikte Emniyet Müdürlüğüne giden meslektaşımız, sigara içmek üzere avluya çıktığı sırada karşılaştığı görevli komiserinin saldırısına uğramıştır. Emniyet birimindeki diğer bir polis memuru tarafından getirilen sopalarla, sol koluna defalarca vurulan meslektaşımıza, daha sonra da bir başka polis memurunun getirdiği silahla ateş edilmiştir. Komiserin bu silahı olay yerinde bırakıp gitmesinden sonra gelen bir kadın görevli de meslektaşımıza aynı silahı doğrultmuştur. Olayın oluş şekli, kameralar marifetiyle tespit edilmiştir. Meslektaşımız, bir avukata yaraşır bilgi ve kararlılık ile darp raporu aldıktan sonra seafoodplus.infoılığına müracaat ederek şikâyette bulunmuştur. C. Savcılığı tarafından açılan soruşturma sonucunda, bir hafta sonra anılan mahalle C. Savcısı talimatıyla yine polis tarafından operasyon yapılarak, kamera kayıtları çerçevesinde suç aletleri ele geçirilmiş, anılan komiser, iki polis memuru ve kadın görevli gözaltına alınmış, tutuklama istemiyle Mahkemeye sevkedilmiş, adli kontrol kaydıyla serbest kalan şüpheliler için idari emirle açığa alma işlemi yapılmıştır. Olay, bizim için birçok açıdan önemlidir: 1. Öncelikle, bu soruşturmayı yürüten C. Savcısı meslektaşımızın örnek tavrına vurgu yapmayı görev kabul ediyoruz. Etkin Soruşturma adına, gerektiğinde bir emniyet birimine operasyon düzenleyen Sayın Savcıya özellikle teşekkür ediyoruz. Bu teşekkürümüzü bizzat kendisini ziyaret ile de yineleyeceğiz. 2. Bu operasyona katılan ve böyle bir görevliyi kendilerinden saymayan kolluk görevlilerine de ayrıca teşekkür ediyoruz. Yukarıda özetlediğimiz olayın tarafı konumunda bulunan görevliler ile aynı mesleği paylaşmış olsalar da, yasanın gereğini yerine getirmek adına gösterdikleri yaklaşım, olağanüstü önemlidir. Her ne kadar, yapılan işlemler yasal gereklilik olarak yerine getirilmiş olsa da, karşılaştığımız benzer olaylarda aynı duyarlılıkların gösterilmediğini anımsatan Baro hafızamız, bu teşekkürleri görev saymaktadır. Bu olay, sonuçları itibariyle de bir başka çarpıcı gerçeği ortaya koyacaktır: Şimdi bu şüphelileri de bir avukat savunacaktır. Bu gerçeklik, görevini yaparken bir avukata karşı takınılması gereken tavrı anlatan en temel olgudur. Avukatın soruşturma ve kovuşturma safhasında aldığı rolün, özü itibariyle adil yargılanma hakkının gerçekleşmesi için ne denli önemli olduğu da bu vesile ile anlaşılmış olmalıdır. Ancak bilinmelidir ki, bu dava, İstanbul Barosu tarafından özel bir ilgi ile takip edilecektir. Maruz kalınan muamele, sadece meslektaşımıza karşı değildir. Soruşturma safhasında yasal gerekliliklerin yerine getirilmiş olmasına ilişkin yaklaşımlar, aynı zamanda kovuşturma safhasındaki beklentilerimizdir. Avukatın görevini ifa ederken karşılaştığı bu türden eylemler, tıpkı yargıç ve savcılara yapılmış eylem niteliği taşımakta olması nedeniyle, sadece bir avukat için değil, onu aşan bir boyutta ağırlık taşımaktadır. Bu nedenle iddianamenin düzenlenmesini takiben, yargılama sırasında meslektaşımızın yanında yer alacağız. Öylece, mesleğimizin ifasında karşılaştığımız zorlukların aşılmasında sadece dayanışma göstermenin değil, onunla birlikte yargının avukat dışındaki süjelerinin de katkılarını almış olacağız. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI SOSYAL ETKİNLİKLER 47

50 Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Erkeğin de Sorunu Olmalıdır Seminerin açılışında konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, başarıyla sürdürülen Kadın Hakları ve Aile İçi Şiddet konulu eğitim seminerinin, Adli Yardım içersinde olağanüstü önem verilen faaliyetlerin bir parçası olduğunu belirtti ve bugünkü programın Medeni Kanunun Yılına rast gelmiş olmasını da ayrı bir güzellik olarak nitelendirdiğini söyledi. EĞİTİM 48 İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezince yılından bu yana sürdürülen Kadın Hakları ve Aile İçi Şiddet konulu eğitim seminerlerinin bir yenisi Ekim tarihlerinde Baromuz Merkez Bina Konferans salonunda gerçekleştirildi. Eğitim semineri, Adli Yardım Merkezinden görev alan meslektaşlarımızın, özellikle kadının aile hukukundan doğan ve şiddet içeren talepleri konusunda açılan davalarda, başvuru tarihinden başlayarak alınması gereken tedbirler ve savunma teknikleri açısından bilgilendirilmeleri amacıyla veriliyor. Seminer sonunda katılımcıya Katılım Belgesi veriliyor. Çağdaş bir yaşam için çok önemli sonuçlar doğuran Medeni Kanuna sahip çıkma konusunda özel bir irade sergilemek gerektiğinin farkında olduklarını belirten Durakoğlu, Özellikle son dönem içersinde bunun yeniden tartışılıyor olması, müftülere nikâh yetkisi verilmesiyle ortaya çıkan yasa değişikliklerinin gündeme geliyor olması, bu açıdan bizim Medeni Kanunu daha fazla sahiplenmemiz gereken tabloyu da ortaya koyuyor dedi. Adli Yardım çerçevesinde düzenlenen bu eğitim seminerleri ile İstanbul Barosu nun övünç duyduğu bir noktaya geldiğinin altını çizen Mehmet Durakoğlu, Adli Yardım içersinde görev alan ve bu görevi başarıyla yerine getiren meslektaşlarımızın eğitilmiş olmalarının pratikte çok ciddi sonuçlar doğurduğunu bildirdi. Durakoğlu şöyle devam etti: İki yıl önce Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, İstanbul 81 il içersinde kadına karşı şid-

51 06 EKİM CUMARTESİ BOŞANMA SEBEPLERI, NAFAKA VE TAZMINAT HÜKÜMLERI Hâkim Emin Erol İstanbul Anadolu seafoodplus.info Mahkemesi Hâkimi dette Sırada idi. Özellikle kadın cinayetleri konusunda İstanbul böyle bir noktada bulunuyor. Bunda avukatların çok büyük bir rolü var. Bu sertifika programlarına bizim verdiğimiz önemin altında da böylesine bir gerçeklik yatıyor. Bu yıl 5 bin avukatın daha bu sertifika programından geçmesini planladık. Bunun anlamı şu: İstanbul da 5 bin avukat kadına karşı şiddet için örgütlenmiş durumda olacağız. Bunun sonuçlarını da alabiliyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda özel bir duyarlılık sergilenmesi sadece kadına özgü değil, erkeğin de temel sorunu olmalıdır. Bunu mutlaka sağlayabilmeliyiz. Açılış konuşmasından sonra eğitim seminerinin oturumlarına geçildi. İki gün süren seminer sonunda katılımcılara birer Katılım Belgesi verildi. Programda ele alınan konular ve konuşmacıları ise şöyle: İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Sayman Üyesi / Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü AILENIN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞIDDETIN ÖNLENMESI İLE İLGILI SAYILI YENI YASA Av. Afet Gülen Büberci İstanbul Barosu Kadın Hakları Başkan Yardımcısı ADLI YARDIM BÜROSUNUN İŞLEYIŞI İŞLEYIŞ HAKKINDA SORU VE ÖNERILERIN DEĞERLENDIRILMESI Av. Gülbin Tuğçe Bilgili İstanbul Barosu Adli Yardım Bürosu Sorumlu Avukatı ŞIDDET MAĞDURLARI ILE GörüşME TEKNIKLERI Neşe Yüksel Psikolog, İstanbul Aile Mahkemeleri TÜRK CEZA KANUNDA AILE DÜZENINE KARŞI SUÇLAR - TÜRK CEZA KANUNUNDA CINSEL SUÇLAR Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ADLI TIP SISTEMI-ADLI MUAYENE- GENITAL MUAYENEDE YASAL DÜZENLEMELER VE SORUNLAR Prof. Dr. Nevzat Alkan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi AILE İÇI ŞIDDETTE DISIPLINLER ARASI İŞBIRLIĞININ DEĞERLENDIRILMESI Prof. Dr. Nevzat Alkan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi EĞİTİM EKİM CUMA MEDENI KANUNDA MAL REJIMLERI Av. Nazan Moroğlu, LL.M MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER ÇERÇEVESINDE TOPLUMSAL CINSIYET Av. Aydeniz Alisbah Tuskan

52 Çocuk Hukuku Semineri ğini hatırlatan Tuskan, kadına ve çocuğa yönelik istismar ve şiddete yönelik mücadelenin de aynen devam etmesi gerektiğini, geriye gidişin düşünülmemesini istedi. EĞİTİM 50 İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezince düzenlenen Çocuk Hukuku konulu seminerlerin bir yenisi Ekim tarihlerinde Baromuz Merkez Bina konferans Salonunda gerçekleştirildi. Adli Yardım Merkezinden görev alacak meslektaşlarımız için düzenlenen bilgilendirme seminerlerine katılım ücretsiz ve seminere katılan meslektaşlarımıza da Çocuk Hakları Merkezi tarafından birer Katılım Belgesi veriliyor. Hakları Merkezinin düzenlediği seminere katılanların 6 bini geçtiği, bir yılda Adli Yardım isteyenlerin sayısının da 17 binlere dayandığını söyledi. Adli Yardımda hiçbir belgeye bakılmaksızın kadın ve çocuk için adli yardım hizmeti verildi- Son günlerde bir boşanma davasında, velayetle ilgili Yargıtay ın bir kararının gündeme düştüğünü belirten Tuskan, Yargıtay ın 8 yaşındaki çocuğun idrak kabiliyetini kabul ettiğini, çocuğun anneyi mi babayı mı tercih edeceğine ilişkin fikrinin alınmasıyla birlikte çocuğun üstün yararı neyi gerektiriyorsa onun yapılması gerektiğini kararlaştırdığını ve kararın Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca da onandığını bildirdi. Yine son zamanlarda velayet ve nafaka konularında da bir takım değişiklikler yapılacağına dair duyumlar aldıklarını Seminerin açılışında konuşan İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın ve Çocuk Hakları Merkezleri Koordinatörü Av. Aydeniz Alisbah Tuskan, bugüne kadar Çocuk Hakları Merkezinin düzenlediği seminerlere katılımın ü bulduğunu, Kadın

53 belirten Aydeniz Tuskan, yapılacak değişikliklerin yenilikçi ve çağdaş olması gerektiğinin altını çizdi. Bilgilendirme seminerinde ele alınan konular ve konuşmacıları ise şöyle: 13 EKİM , CUMARTESİ ÇOCUK HUKUKU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER-İÇ HUKUKA YANSIMALARI Av. Aşkın Yaşar Topuzoğlu İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkez Başkanı SORUŞTURMA- ÇKK- ÇOCUK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ FAALIYETLERI-UZLAŞMA Dr. Cengiz Apaydın İstanbul Anadolu Adliyesi Çocuk Cumhuriyet Savcısı MEDENI HUKUKTA VELAYET VESAYET, KAYYUM, NAFAKA, EHLIYET, EVLAT EDINME Av. İzzet Doğan RAPORLAR- ÇOCUK İZLEM MERKEZLERI Doç. Dr. Işıl Pakiş Acıbadem Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı 14 EKİM , PAZAR ÇOCUKLA GÖRÜŞME TEKNIKLERI Doç. Dr. Neylan Ziyalar Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Enstitüsü TEDBIRLER Av. Ayşenur Demirkale İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı KOVUŞTURMA -TCK CMK- ÇKK ÇOCUĞA DAIR DÜZENLEMELER Dr. Fulya Eroğlu Kadir Has Üniversitesi - Ceza ve Ceza muhakemesi Hukuku SOSYAL İNCELEME RAPORLARI - UZMAN RAPORLARI EĞİTİM ÇOCUĞA ILIŞKIN ADLI TIP UYGULAMALARI VE MK, SAYILI KANUN, ÇKK KANUNUNDA Ayhan Erbay Pedagog Sosyal Hizmet Uzmanı 51

54 SEM Yeni Eğitim Dönemi Açılışları EĞİTİM 52 İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi Yeni Eğitim Dönemi açılışı, 10 Eylül Pazartesi günü Saat da İstanbul Barosu Merkez Bina Konferans Salonunda gerçekleştirildi. SEM Yürütme Kurulu Üyesi Av. Sinan Naipoğlu, günde 4 saat, haftada 5 gün ve 3 hafta sürecek toplam 60 saatlik eğitim programı hakkında bilgi verdi. Naipoğlu ayrıca, staj boyunca stajyerlerin uyması gereken kurallar ile stajyerin hak ve yükümlülükleri hakkında uyarılarda bulundu. Eğitim döneminin ilk dersini veren İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Necmi Şimşek, ülkemizin ve yargının içinde bulunduğu durum ve genç avukatlara düşen görevler üzerinde durdu. Yurdumuz çok önemli bir süreçten geçtiğini belirten Şimşek şunları söyledi: İki yıl önce yapılan hain darbe teşebbüsü ile yargıdaki hâkim mevcudunun %30 undan fazlasını bir anda kaybettik. Böyle bir iklimde bu ülkeyi bu noktalara getiren etmenlerin neler olduğunu, kimlerin sebebiyet verdiğini bilmemiz gerekiyor. Bu noktada hepimize düşen çok önemli görevler var. Ülkenin koşullarını iyi bilmemiz lazım. Bunu yapmadan bundan sonra karşılaşacağımız sorunları aşmakta güçlük çekeriz. Türkiye de öteden beri savunmanlık mesleğine karşı, özellikle İstanbul Barosu Üyesi avukatlara karşı bugünkü yargılamalarda olduğu gibi çok aşağılayıcı bir kampanya yürütülüyor. Özellikle OHAL rejiminde bazı kararnamelerle savunma yapmanın ötesinde hiçbir amacı olmayan avukatların, savunma görevlerine engel olmak adına meslektaşlarımızı salondan zorla çıkartarak savunmayı zora sokmak gibi bir amaçları var. Bu ülkede avukatlık yapmak çok ciddi anlamda bazı güçlükleri göğüsleyerek aşmakla mümkün olabiliyor. Ergenekon Davası denilen kepazeliklerin yaşandığı ülkemizde şimdi hepsi tutuklu ve mahkûm olan hâkim ve savcıların egemen olduğu o yargılamalarda bunlarla mücadele eden İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin sanık olarak yargılandığı bir ülkede avukatlık yapacaksınız. Bu mücadelede hepimize düşen görevler var ve bu mücadeleyi kazanmak zorundayız. SEM Yürütme Kurulu Başkanı Av. Seyit Usta da konuşmasında genç meslektaşlarına öneri ve tavsiyelerde bulundu. Usta ayrıca, şu görüşlerin altını çizdi: Bir hukukçu nedir, avukat nedir, nasıl olmalıdır? Çok önemeli bir meslek seçtiniz. Sizi kutluyorum. Tarih boyunca avukatlık en önemli mesleklerin başında gelmektedir. İnsanlar hekimlere canını teslim eder, avukatlara ise hem canını hem malını teslim eder. Böylece büyük bir sorumluluk altına giriyoruz. Böyle bir mesleği anlamına uygun olarak yerine getirmek için de iyi bir hukukçu olmak gerekiyor. Konuşmaların tamamlanmasından sonra derslere devam için Staj Eğitim Merkezine geçildi.

İstanbul, Avukat Tolga Tepret Adres ve Telefon Bilgisi

Avukat Tolga Tepret  ile iletişim kurmak istiyorsunuz ancak telefon bilgilerine ulaşamıyor musunuz? seafoodplus.info Tepret ile iletişim için adres mi arıyorsunuz? Tüm bu sorularınızın yanıtını Türkiye Barolar Birliğinin sorgulama sayfasından öğrenebilirsiniz. Bu yolla seafoodplus.info Tepret () ile ilgili iletişim bilgilerine ulaşmak oldukça kolay.

seafoodplus.info Tepret () ile ilgili olarak ayrıntılı adres, telefon ve mail bilgilerine erişim sağlamak için lütfen linki tıklayınız.

Türkiye Barolar Birliği üzerinden Avukat Tolga Tepret için bilgi sorgulaması yaparken, isim soyisim ve sicil bilgilerini kullanabilirsiniz. Yukarıda belirtilen bağlantıyı izlediğinizde açılacak pencerede belirtilen bilgileri ilgili kutucuklara girerek “avukat” sekmesine tıkladığınızda, avukatın ayrıntılı iletişim bilgilerine erişebileceksiniz. Sistemde bilgi eksikliği bulunan avukatlar için avukatın bağlı bulunduğu barodan yardım alabilirsiniz.

İstanbul BarosuAdres: Şahkulu Mahallesi Serdar-ı Ekrem Sokak No:7 Beyoğlu/İSTANBUL Telefon: Telefon Numarası Bulunamadı! Faks: Faks Bilgisi Bulunamadı E Posta: [email protected]

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir