edebiyatın bilim dallarıyla ilişkisi nedir / Sosyal Bilimler Enstitüsü Arama Sonuçları | AXSIS

Edebiyatın Bilim Dallarıyla Ilişkisi Nedir

edebiyatın bilim dallarıyla ilişkisi nedir

Spatial Economics / Пространственная экономика17( 3 )

Why do similar economic and political institutions function differently in various cultures? This paper tries to identify potentially important factors related to the institutional quality. We investigate the relationship between cultures, cultural dimensions: non-tradition in particular, and formal institutions to explain differences in the quality of institutions around the world. We use a measure of traditional values, structured by Inglehart and Baker, from the World Values Survey, to extend the literature on the determinants of institutions' quality. We show that differences in traditional values are suggestive to explain diffe . . .rences in the quality of institutions across countries. The OLS method is utilized in order to analyze the factors of institutional quality in sixty countries in In this study, the OLS models are employed in order to understand the key factors of institutional differences among countries in the period of The empirical model results show that (i) non-tradition is a reliable significant variable with positive contributions on six institutional quality variables, (ii) urbanization has unexpected negative effects on some institutional quality indicators like rule of law, political stability and voice/accountability. However, it has meaningful contribution to control of corruption in the countries, (iii) economic development have increasing impacts on the majority of the institutional quality variables, (iv) while education has positive effects on government effectiveness, political stability and regulation quality, it has negative unexpected impacts on rule of law and voice/accountability, (v) openness has only effects on corruption and political stability, (vi) there are non-linear relationships between dependent variable(s) and independent variables rather than linear funduszeue.info похожие экономические и политические институты по-разному функционируют в разных культурах? В данной работе осуществляется попытка определить потенциально важные факторы, влияющие на качество институтов. Авторы рассматривают взаимосвязь культуры, культурных изменений, в частности нетрадиционализма, и официальных институтов с целью объяснить различия в качестве институтов по всему миру. В работе используется измерение традиционных ценностей Инглхарта и Бейкера из базы World Values Survey (WVS) для более глубокого понимания детерминант качества институтов. Для анализа факторов, влияющих на качество институтов на основе информационного массива по шестидесяти странам за – гг. используется метод наименьших квадратов. Результаты модели показывают, что культура и экономическое развитие являются наиболее надежными факторами институционального качества институтов в шестидесяти странах. Результаты эмпирической модели показывают, что (i) отсутствие традиций является надежной значимой переменной с положительным вкладом в шесть переменных качества институтов; (ii) урбанизация оказывает негативное влияние на некоторые показатели качества институтов, такие как верховенство закона, политическая стабильность и голос / подотчетность; (iii) экономическое развитие оказывает все большее влияние на большинство переменных институционального качества; (iv) образование положительно влияет на эффективность правительства, политическую стабильность и качество регулирования, оно оказывает неожиданное негативное влияние на верховенство закона и право голоса / подотчетность; (v) открытость влияет только на коррупцию и политическую стабильность; (vi) существуют нелинейные отношения между зависимыми переменными и независимыми переменными, а не линейные отношени Daha fazlası Daha az

1 MESUDE ARKIM RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ&#;NİN ÖYKÜ SANATI MESUDE ARKIM ARALIK RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ARALIK

2

3 OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN ÖYKÜ SANATI Mesude ARKIM YÜKSEK LİSANS TEZİ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARALIK

4

5

6 iv OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN ÖYKÜ SANATI (Yüksek Lisans Tezi) Mesude ARKIM GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ Aralık ÖZET Osip İvanoviç Senkovski, yüzyılın ilk yarısında Rus edebiyatında uzun yıllar yer edinmiş ve eserlerini romantizm akımı doğrultusunda kaleme almış Leh bir yazardır. Henüz üniversite yıllarındayken edebiyat ve gazetecilik faaliyetleriyle uğraşmaya başlamış olan Senkovski, yazar kimliğinin yanı sıra akademisyen kimliği ile de ön plana çıkar. İki yıllık Doğu seyahati esnasında edindiği kültürel birikimi eserlerine yansıtarak Türkiye, Suriye ve Mısır seyahatlerine dair otobiyografik notlar içeren doğu öykülerini yazar. Gazetecilik faaliyetlerinde de bulunan Senkovski, aralarında yirmi yıla yakın çalıştığı Biblioteka Dlya Çteniya nın da bulunduğu pek çok derginin editörlüğünü yapar. Bunun bir sonucu olarak Senkovski, öykülerinin çoğunu bir gazeteci gözüyle, hiciv ve ironi unsurları içeren gazete metni olarak kaleme alır ve Rus edebiyatında fel yeton tarzının gelişimine katkıda bulunur. İroni ve hiciv unsurlarını kullanarak meydana getirdiği eserlerinde toplumda Batı bilimine duyulan hayranlığı ve Batı özentisini eleştirir, bunun yanı sıra dönem edebiyatına sıklıkla göndermelerde bulunur. Çok yönlü kişiliğinin ürünü olan öyküleriyle geniş kitlelerce beğeni kazanmasına karşın Senkovski, öykülerinde gazeteci üslubunun dışına çıkamamış olması ve çoğunlukla edebiyatçıları hedef alması sonucu zamanla unutulmuş, Rus edebiyatında ikinci dereceden bir yazar olarak yer kalmıştır. Ancak farklı alanlardaki birikimlerini kendine has üslubuyla bir araya getirerek kaleme aldığı öyküleriyle Rus edebiyatına kültürel bir katkı sağlaması açısından önemlidir. Bilim Kodu : Anahtar Kelimeler : Osip İvanoviç Senkovski, ironi, Doğu öyküleri, fantastik öyküler Sayfa Adedi : Tez Danışmanı : Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL

7 v OSIP IVANOVICH SENKOVSKY S ART OF STORY (M.S. Thesis) Mesude ARKIM GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES December ABSTRACT Osip Ivanovich Senkovsky is a Polish writer, taking place for many years in 19 th century Russian literature within the frame of romantic movement. Involving in literary and journalistic activities in early university years, Senkovsky is famous not only for his author side both also for his academic works. He wrote his oriental stories, involving autobiographic notes regarding his travels to Turkey, Egypt and Syria and represented these obtained cultural accumulations during his two-year travel to the East in his works. Being engaged in journalistic activities, Senkovsky took on editorship of many journals including Biblioteka dlia chteniya, for which he worked nearly twenty years. As a result, he wrote most of his stories from a journalist s perspective, as a feuilleton, known as a part of newspaper including ironical and satirical factors, and he contributed into development of this literary genre. In most of his works containing ironical and satirical factors, he criticizes the admiration for Western science and admiration the West. Also, he frequently makes references to writers of that period. Even though he received appreciation of large masses through his stories, he became forgotten as time went on, because he couldn t go out of journal style and mostly aimed at belletrists. Thus, he stayed as second-degree writer in Russian literature. Nevertheless, he has an important place regarding his stories, formed by his cultural background with his original style. Science Code : Key Words : Osip Ivanovich Senkovsky, irony, oriental stories, fantastic stories Page Number : Supervisor : Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL

8 vi TEŞEKKÜR Tez çalışmam boyunca değerli fikirleriyle beni yönlendiren ve zorlandığım noktalarda yardımlarını esirgemeyen saygıdeğer hocam Prof. Dr. E. Zeynep GÜNAL a; kıymetli bilgilerinden faydalandığım değerli hocalarım Prof. Dr. Ayla KAŞOĞLU na, Prof. Dr. Zeynep Bağlan ÖZER e ve Doç. Dr. Gamze ÖKSÜZ e; çalışmalarım sırasında manevi açıdan büyük desteği olan aileme, arkadaşım Alfııa IRMAK a ve tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkürü bir borç bilirim.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET iv ABSTRACT v TEŞEKKÜR vi İÇİNDEKİLER vii 1. GİRİŞ OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN HAYATI VE ESERLERİ DOĞU KÜLTÜRÜ FANTASTİK ÖĞELER Hayali Yolculuklar Akıl Dışı Ögeler SOSYETE İNSANI ÜSLUP VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ SONUÇ KAYNAKÇA ÖZGEÇMİŞ

10 1 1. GİRİŞ Tezimizde yüzyılın ilk yarısında Rus edebiyatında aktif olarak yer alan Leh asıllı yazar Osip İvanoviç Senkovski nin öykülerini inceleyeceğiz. İncelemenin çıkış noktası, Rusya da Türkoloji nin kurucularından biri olan Osip İvanoviç in Doğu kültürünü yansıttığı, özellikle Osmanlı ya dair izlerin yer aldığı öyküleri olmuştur. Doğu öykülerinin yanı sıra yazarın farklı konuları ele aldığı öyküleri de mevcuttur ve bunlardan en sık işlenen konular doğrultusunda incelememiz beş bölümde yapılmıştır. Tezimizin ilk bölümünde eserlerinin daha iyi anlaşılması amacıyla yazarın yaşamı, çalışmaları ve diğer yazarların veya eleştirmenlerin Senkovski hakkındaki görüşleri ile ilgili bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümde Senkovski nin iki yıl süren Doğu seyahati sonucu edindiği izlenimleriyle birlikte Doğu ile ilgili bilgilerini aktardığı Türk Çingene, Şiirsel Dünya Seyahati, Ebsambul, Suriye Anıları ve Antar adlı öyküleri incelenecektir. Bu öyküler Türk ve Arap kültürünü hem detaylı olarak hem de objektif bir biçimde aktarması açısından oldukça önemlidir. Üçüncü bölümde fantastik öyküler yer almaktadır. Yazarın, öykülerinde kullandığı fantastik ögeler, toplum ve edebiyat ile ilgili eleştirilerini barındırmaktadır. Bu eleştirilerine ait değerlendirmeler iki alt başlıkta toplanmıştır. Birinci alt başlık Hayali Yolculuklar da Batı bilimine duyulan hayranlığa ve dönem toplumuna dair ironik bir tutum çerçevesinde getirdiği eleştirilerine yer verilmiştir. İkinci alt başlık Akıl Dışı Ögeler de Senkovski nin akıl dışı ögeler doğrultusunda edebiyat dünyasına ve kendisine olumsuz bir tutum içerisinde olan yazarlara karşı bir sesleniş ya da cevap niteliğinde olan öyküleri incelenecektir. İncelenecek bu öyküler arasında Denetçi Bir Ruhun Serüvenleri, Medvejiy Adasına Bilimsel Bir Seyahat, Etna Dağı na Duygusal Bir Seyahat, Şeytanın Huzuruna Çıkış, Ev Cinin Notları ve Kitapların Kafaya, Kafaların Kitaba Dönüşmesi yer almaktadır. Dördüncü bölümde dönemin sosyete insanı ele alınacaktır. Sosyete toplumunda kadınların yeri, evlilik, manevi değerlerdeki kayıp gibi problemler

11 2 yazarın toplumla ilgili eleştirilerinin odak noktasını oluşturmaktadır. Bu başlık altında Birkaç Saat İçinde Bir Kadının Bütün Hayatı, Peterburg Adetleri, Eğitimli Konuşma Kuramı isimli öyküler ele alınacaktır. Son bölüm olan beşinci bölümde ise yazarın öykülerinde sıklıkla görülen üslup ve anlatım özelliklerine değinilecektir. Uzun ve karmaşık cümle yapıları, eş anlamlı sıfatlar kullanarak betimlemeler oluşturması gibi onun üslubunu yansıtan örnekler verilmeye çalışılmıştır. Hemen her öyküsünü hicivsel ve ironik bir tutumla kaleme alan yazarı çağdaşlarından farklı kılan ve yazarın çağdaşlarıyla benzerlik gösterdiği noktalar ele alınacaktır. Öykülerin Türkçe çevirileri bulunmadığından dolayı incelemelerde eserlerin orijinalleri kullanılmıştır. Ulaşılan çıkarımlara ya da varsayımlara destek olması amacıyla eserden alıntılar Türkçe çevirileriyle birlikte verilmiştir. Metin içerisinde ulaşılan sonuçlara destek olması açısından başka araştırmacıların ve eleştirmenlerin konu ile bütünlük sağlayan yorumları da kaynak olarak gösterilmiştir.

12 3 2. OSİP İVANOVİÇ SENKOVSKİ NİN HAYATI VE ESERLERİ ( ) Tarihimizde meydana gelmiş pek çok olay, Doğu nun incelenmesi ile aydınlığa kavuşacaktır. Osip İvanoviç Senkovski Osip İvanoviç Senkovski (İosif-Yulian Senkovski) 19 Mart tarihinde, Vilnius tan elli verst uzaklıktaki Antokolon malikânesinde dünyaya gelir. Svyatıy İosif (Aziz Yusuf) gününde dünyaya geldiği için, ona İosif-Yulian adı verilir 1. Aslen bir Leh olan Senkovski, Polonya da eskiden beri bilinen Sabrevski ailesine mensuptur. 2 Annesinin Belaruslu bir aileden geldiği bilinmektedir. 3 Senkovski nin ataları kendi dönemlerinin ünlü yazarları, askerleri ve diplomatlarıdır. Dedesi, Lehistan kralı Stanislav Ponyatovski ile yakın ilişkiler içinde bulunmuş ve Yekaterina döneminde ona Petersburg ta eşlik etmiştir 4. Oldukça zengin olan Senkovskiler, şatafatlı bir yaşamın ve dikkatsizce para harcamanın sonucu yoksul düşer. Babasının ölümü ile birlikte annesi iki küçük çocuğuyla dul ve neredeyse parasız kalır. Bilgisi ve elinde kalan az miktardaki parası, annesinin sahip olduğu tek şeydir ve bunları, geleceğinin parlak olacağı önceden belli olan küçük oğluna adar. Kızını da Vilnius taki Vizitantinok Manastırı nda okutur. Senkovski, döneminin diğer soylu çocukları gibi ilköğrenimini evde tamamlar ve annesi onun ilk öğretmeni olur. Daha sonra, ablasının eşi Profesör G. E. Groddeck onun eğitimi için yardımda bulunur ve sıra dışı gördüğü bu çocukla ilgilenmek profesörün hoşuna gider. Kıvrak zekâsı, profesörü adeta büyüler. Adelaida Senkovskaya biyografik notlarında eşinin, profesörün Osip İvanoviç i diğer çocukların onun yanında övülmesine izin vermeyecek kadar sevdiğini 1 Solovyev, Ye. A. (). O.İ. SENKOVSKİ. Ego jizn i literaturnaya deyatelnost. Peterburg: Tipografiya S. N. Hudekova, 31 2 Koşelev. V.A., Novikov A.E. (). Zakusivşaya udila nasmeşka. O. İ. Senkovski. Soçineniya Barona Brambeusa. Moskova: Sovetskaya Rossiya, 5 3 İnternet: Dudışkin, S.S. (). Senkovski diletant russkoy slovesnosti. adresinden tarihinde alınmıştır. 4 Solovyev, a.g.e., 31

13 4 anlattığından bahseder. 5 Profesör Groddeck, parlak bir gelecek vaat eden bu öğrencisi ile gurur duyar, onu Vilnius Üniversitesi ne hazırlar ve eğitim hayatı boyunca yanında olur. Senkovski bu üniversitede doğu bilimci Profesör İokim Lelevel ve fizyoloji alanında profesör olan Andrey Snyadetski ile tanışır. Küçük yaştan beri felsefe ile ilgilenen Osip İvanoviç, Lelevel ve Snyadetski sayesinde Doğu çalışmalarına merak duymaya başlar. Henüz 18 yaşında iken Lokman Hekim in fabllarını Arapçadan Lehçeye çevirerek, ilk çevirisini yapmış olur. 6 Daha sonraları Süryani hiciv yazarı Lukianos un hikâyelerini Arapçadan Lehçeye çevirir. 19 yaşında iken İranlı ünlü şair Hafız ın şiir kitabı üzerine Farsça bir eleştiri yazar. Bu çalışkanlığı ve üstün yetenekleri, Senkovski nin üniversiteyi yaşıtlarından önce bitirmesini sağlar. Osip İvanoniç in edebiyattaki ilk deneyimleri de öğrencilik yıllarına dayanır. Profesör Snyadetski nin başkanlığındaki bir edebiyat topluluğu olan Tovarişçestvo şçubravtsev (Çılgınlar Topluluğu) tarafından çıkarılan Uliçnıye vedomosti adlı Leh mizah dergisinde pek çok faaliyette bulunur. Vilnius Üniversitesi, doğu alanında çalışmalar yapacak bir öğrenci arayışına girer ve bir katılım ilanı yayınlar: Kadim Fars ve Türk filolojisi çalışan, Arapça, Farsça, Türkçe bilen ve bu alanda kısa sürede önemli başarılar elde edecek yeteneklere sahip bir öğrenci. 7 Senkovski, üniversitesi tarafından bu çalışmalara oldukça uygun bir öğrenci olarak seçilerek, Doğu seyahatine çıkma fırsatı yakalar. Doğu seyahatine gitmeden önce, yaşça kendinden büyük Vilniuslu bir bayan ile evlenir. Maddi durumu oldukça iyi olan bu bayan, Senkovski nin Doğu seyahati için maddi destek sağlar. 8 Bu seyahatten döndükten sonra da bir saray bankacısı olan Baron Rall in kızı Adel Aleksandrovna ile ikinci evliliğini yapar. Senkovski nin yılında başlayan Doğu seyahati iki yıl sürer ve bu iki yıl süresince Türkiye, Suriye ve Mısır da bulunur. Lübnan ve Suriye de yaşayan ve Katolik Kilisesine bağlı olan Marunîler ile birlikte Ayn Tur Manastırında kaldığı süre 5 Senkovskaya, A. A. (). Osip İvanoviç Senkovski (Baron Brambeus). Biografiçeskiye zapiski ego jenı. Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk, Serikoff, N. (), Thinking in a different language: the Orientalist Senkovskii and Orientalism. Acta Orientalia Vilnensia, Sayı, , Koşelev, Novikov, a.g.e., 5 8 Solovyev, a.g.e., 35

14 5 zarfında, Arapça öğrenme merakı uyanır. 9 Buralarda geçirdiği vakit içerisinde Türkçe ve Arapçayı çok iyi derecede öğrenir. Öyle ki, düzgün aksanı ve dili hatasız bir şekilde konuşması sayesinde, kaldığı şehirlerdeki yerliler onun yabancı olduğunu anlamaz. Dilin konuşulduğu yerlerde yaşayarak, bu dile mensup ulusların kültürünü, geleneklerini, yaşam ve düşünce tarzları hakkında da derin bilgi sahibi olur. Türkçe ve Arapça dışında Süryanice, İtalyanca ve çağdaş Yunanca öğrenir. Daha sonra Uzak Doğu ya merak salarak Çince, Moğolca ve Tibetçe öğrenir. Bu seyahat, Senkovski nin üzerinde büyük bir etki bırakır. Onun bu seyahati sadece bilimsel bir amaç içermez. Doğu ya Polonya ve Türkiye arasındaki tarihi bağlar üzerine materyaller toplamak amacıyla gider. Seyahatinin bu yönünü de şu sözleriyle ifade eder: Tarihi ilişkileri, sadece Hıristiyan topluluklarla olan ilişkilere indirgememek gerekir, çünkü dünya sadece bu milletlerden ibaret değil. Doğu bilimleri sadece ticari, siyasi ve dini ilişkilerde önemli değil. Alışkanlıklarımız ve kurallarımızın bazılarına, hatta dilimize bir bakarsak atalarımızın Doğu halklarıyla sıkı sıkıya bağlı olduğu görülür. Tarihimizde yer alan pek çok olay, ancak Doğu nun incelenmesiyle aydınlığa kavuşacaktır. 10 Senkovski, Suriye de yaklaşık yedi ayını geçirir ve Kasım de İskenderiye ye geçer. Burada ve Kahire de yaklaşık üç ay kalarak yerel ağzı öğrenir. Şubat de Nil in yukarısına giderek, piramitleri ve kadim Mısır ın tarihi kalıntılarını görür. Afrika da yukarı Etiyopya ve Sudan ı gezer. Doğuluların adlandırdıkları üzere Yusuf Bey, Doğu kıyafetleri içinde başında çalması ve düzgün Suriye lehçesi ile Arapça konuşarak, güvenli bir şekilde Nil Ovası halkının yaşayışları ve kültürleri üzerine gözlemler yapar. Türkiye ye seyahati sırasında Senkovski, antik şehirlerde M.S yüzyılda yaşamış bir gezgin ve coğrafyacı olan Pausanias ın Yunanistan Üzerine Notlar (Graeciat Descriptio) adlı eserindeki başlıklardan yola çıkarak gezer. Mektubundaki yer adlarını da Türkçeden ziyade Yunanca olarak verir: İzmir-Symrna, Çanakkale-Dardanelle. 11 Senkovski, İstanbul da bulunduğu süre zarfında Rus elçisi Kont Stroganov ile görüşür. Stroganov, Senkovski nin yeteneklerine hayran kalır ve diğer 9 Kaverin, V.A. (). Baron Brambeus: istoriya Osipa Senkovskogo, jurnalista, redaktora Biblioteka dlya çteniya, Moskova: Nauka, Kaverin V.A., a.g.e., Serikoff, a.g.y.,

15 6 çalışmalarını da engellemeden, onun Dışişleri Bakanlığı nda elçilik tercümanı olarak çalışmasını teklif eder. Stroganov un bu teklifi Senkovski ye çalışmalarını yürütebilmesi açısından oldukça cazip gelir. Bilimler Akademisi öğretim üyesi H. D. Fren tarafından sınava tabi tutulur. Fren, Senkovski nin Arapça konuşup yazabilmesine hayran kalır Sınavı başarıyla geçen Osip İvanoviç tercümanlık görevine atanır. Göreve başladıktan bir süre sonra Sudan a gönderilir. Müslüman Doğu nun ticaretini, coğrafyasını, tarihini ve siyasetini inceler ve bu bilgiler, Doğu nun genel bir dış politika sorunu olduğu 20 li yıllarda Rusya da kullanılır. Bu dönemde Yunan ayaklanması en kızgın dönemindedir ve Kahire de Hıristiyanlara karşı bir ayaklanma hazırlıkları baş gösterir. Bu yüzden de Senkovski nin acilen Avrupa ya dönmesi istenir ve 22 Temmuz de Avusturya ya ait bir ticaret gemisiyle Mısır dan ayrılır 13 ve Peterburg a gönderilir. Senkovski Peterburg a döndüğünde, Peterburg Üniversitesi ona Doğu dilleri bölümünde çalışması konusunda bir teklifte bulunur. Senkovski ilk başta bu teklifi kabul etmek istemez, çünkü sürekli yerinde oturması gereken bir iştir. Fakat kendini geliştirmesi açısından oldukça faydalı, ayrıca saygın bir meslek olduğu ve Dışişleri Bakanlığı nın üyesi de sayılacağı için bu teklifi reddetmez. Çünkü Polonya daki üniversiteler Senkovski ye araştırmalarında destek çıkmaz ve onu bir akademisyen olarak kabul etmez. Bu durumun nedeni, Senkovski nin Doğu üzerine çok fazla araştırma yapmasının Polonya da onunla ilgili iyi bir izlenim yaratmamasıdır. Kendi ülkesinin tarihine değil de Doğu ülkelerinin tarihleri ve kültürlerine bu kadar merak duyması Leh hükümetini rahatsız eder. Rusya da yaşamaya başladığı dönemde ise Rus hükümeti onun bir ajan olmasından şüphe duyar. 14 Ancak Senkovski ile ilgili bu şüphelerin dışında tutulması gereken bir gerçek vardır: onun, döneminin meslektaşları arasında Arap dünyasını gezip görmüş, oralarda yaşamış tek profesör olmasıdır. 15 Bu özelliği ona bir ayrıcalık kazandırır ve nihayetinde Peterburg Üniversitesi nin Türk ve Arap dili kürsülerinde göreve başlar. Burada birkaç yılını özellikle Çince, Tibetçe, Mançurca, Moğolca 12 İnternet: Savelyev, P. S. (), O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden tarihinde alınmıştır 13 İnternet: Savelyev, P.S. (). O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden da alınmıştır. 14 Kaverin, a.g.e., Serikoff, a.g.y.,

16 7 gibi Doğu dillerini öğrenmekle geçirir. Yine bu dönemde, öğrenciyken yaptığı çalışmalarını Latince, Arapça, Farsça, Fransızca ve Lehçe olarak yayımlar. O dönemde Rusya, Türkiye ile savaş halinde olduğundan dolayı, Rus Askerleri İçin Türkçe Cep Kitabı (Karmannaya knijka dlya russkih voinov, ) adı altında Türkçe konuşma kılavuzu hazırlar. 16 Altın Orda tarihi üzerine çalışıp, yeni bir Arapça sözlüğü de hazırlar. Senkovski nin Doğu dilleri alanında diğer bir katkısı ise Rusya-İran Savaşı sırasında getirttiği Farsça kaynaklar olur Rusya-İran Savaşı Senkovski için Farsça kaynaklara ulaşmak açısından büyük bir fırsat olarak görülür. Bu doğrultuda, İran da görev yapmakta olan Rus subay İ. İ. Dibiç e Doğu ile ilgili pek çok kaynağın bulunduğu Erdebil kütüphanesinin Farslardan alınması gerektiğini ifade eden bir mektup gönderir. Hocası Profesör Lelevel e de 18 Nisan tarihli mektubunda Yakın zamanda bütün Avrupa nın bilim için oldukça önemli olan bu keşifle gümbürdeyeceğini umuyorum. diye yazar. Senkovski nin bu ricası kabul edilir ve Erdebil Kütüphanesi ile pek çok Arapça ve Farsça el yazmaları, İran ile yapılan barış anlaşması ile Rusya ya geçer. 17 Genç yaşta böylesine faydalı çalışmalar yapan Senkovski, pek çok üniversiteden teklifler almaya başlar. Vilnius ve Krakov Üniversiteleri, Fransa, İngiltere ve İrlanda daki eğitim toplulukları Senkovski yi üyeleri olması için davet ederler. Yabancı eğitim dergileri onun yazılarına ve seyahatleri esnasında elde ettiği bilgilere yer verirler. Bilimsel çalışmalardan biraz uzaklaşmak için Severnaya Pçela adlı dergide ve diğer bazı dergilerde makaleler yayımlar. Çalışmalarıyla ismini duyuran bu genç profesörün Rus edebiyatında yer alması, Doğu seyahatine çıkmadan önce, henüz üniversite öğrencisiyken tanıştığı Faddey Bulgarin ( ) sayesinde olur. Senkovski nin yazıları, Doğu edebiyatından yaptığı çevirileri Bulgarin in Severnıy Arhiv adlı edebiyat yıllığında yer almaya başlar yılında derginin ilk sayısında Sudan ve Yukarı Etiyopya ya Seyahatlerden Kısa Notlar (Kratkoye naçertaniye puteşestviya v 16 Senkovskaya, a.g.e., Kaverin, a.g.e., 37

17 8 Nubiyu i Verhnyuyu Efiopiyu) adlı gezi notu yayımlanır F. V. Bulgarin, Senkovski nin bu seyahati boyunca elde ettiği değişik ve ilginç izlenimlerini oldukça faydalı bulduğu yorumunu yapar ve böylece Senkovski nin Rus edebiyatında adı ilk kez Bulgarin in bir yazısında geçmiş olur. Bulgarin, Senkovski için hem Polonya ile bağlantılarını sağlayacak hem de edebi kariyerinde ona yol gösterecek bir kişidir. Leh gazetecilik geleneğini Rus topraklarındaki ilk tecrübelerinde kullanmak için Bulgarin in yayınları ve bağlantıları oldukça uygundur. 19 Böylece genç profesör yılında Bulgarin sayesinde Rus Yazarlar Topluluğu (Obşçestvo russkih pisateley)na dâhil edilir. Bu toplulukta Senkovski pek çok yazarla ve özellikle o dönemde romantik akım çizgisinde yer alan ünlü yazarlardan A. A. Bestujev-Marlinski ile bir araya gelir. Sovyet dönemi modernist yazarlarından A. M. Remizov un bahsettiği üzere, Senkovski, Bestujev-Marlinski ye Lehçe öğretir, Marlinski de onun Rusçadaki hatalarını düzeltir. 20 Senkovski nin edebiyata girdiği li yıllar, Rus edebiyatında Romantizm akımının hâkim olduğu bir dönemdir. Bu dönemde yazarlar, eserlerinde toplumsal gerçekleri yansıtmaktan ziyade eserlerinin edebi açıdan keyif verici olmasına dikkat ederler. Sade bir dili tercih ederek halkın anlayabileceği bir üslup oluşturma amaçlarına karşın, eserleri yine eğitimli olan soylu kesim tarafından okunabilir. Senkovski sadece soylu kesime hitap eden edebiyata karşı çıkarak, yazdıklarının toplumun her kesimince okunması gerektiğini düşünür. 21 Ancak bu düşüncesi özellikle V. F. Odoyevski yi rahatsız eder. Gelenekçi ve soylu bir kişilik olarak Odoyevski, edebiyatın orta ya da alt sınıfa değil, yüksek zümredeki kişilere hitap etmesi gerektiğini savunarak bu görüşünü Senkovski yi hicvetme amacıyla yazdığı bir makalesinde dile getirir: Eğitim, toplumun en alt seviyesine kadar indi. Basit bir zanaatkâr bile olamayacak kişiler bilgin ve edebiyatçı olma iddiasında bulunuyor. Bu kişiler neredeyse her gün bizim akademilerimizin onlar için kapalı olan kapıları önünde toplanıyorlar ve bağırışlarıyla yoldan geçenlerin dikkatini çekmeye çalışıyorlar İnternet: Reytblat, A.İ. (). Faddey Bulgarin: İdeolog, jurnalist, konsultant. Moskova: Novoye literaturnoye obozreniye adresinden da alınmıştır. 19 Kaverin, a.g.e., Koşelev, Novikov, a.g.e., 7 21 Solovyev, a.g.e., Kaverin, a.g.e., 68

18 9 Senkovski nin Rus edebiyatına giriş yaptığı bu dönemde A. S. Puşkin, M. Yu. Lermontov, N. V. Gogol, V. F. Odoyevski, A. A. Bestujev-Marlinski, V. G. Belinski gibi güçlü isimler yer alır. Böyle güçlü isimlerin arasında edebiyatta yer alabilmek Senkovski için oldukça zordur, fakat Puşkin, A. V. Drujinin gibi pek çok çağdaşı onu sanata ve bilime olan merakı, donanımı ve bilgisiyle oldukça yetenekli biri olarak görür. Senkovski nin Rus edebiyatındaki ilk deneyimi Doğu Öyküleri (Vostoçnıye povesti) serisidir. Bu döneme kadar Senkovski, sadece Leh bir yazar olarak bilinmekte ve fazla tanınmamaktadır. A. A. Bestujev Marlinski ve K. F. Rıleyev tarafından Peterburg da çıkarılan Polyarnaya zvezda adlı Dekabrist edebiyat yıllığında yılında Bedevi (Beduin) adlı öyküsü yayımlanır yılında bir Dekabrist edebiyat yıllığında Kula Atın Yiğidi (Vityaz bulanogo kon ya) adlı öyküsü çıkar. Bu öykü Puşkin in dikkatini çeker ve Bestujev-Marlinski ye bir mektubunda şöyle yazar: Arap masalı bir harika; bu Senkovski ye sahip çıkmanı tavsiye ederim. 23 Doğu öyküleri bir seri olarak yayımlanmaya devam eder ve yılında Tahtadan Güzel (Derevyannaya krasavitsa), Gerçek Gönül Yüceliği (İstınnoye velikoduşiye), Nankörlere Bir Ders (Urok neblagodarnım) adlı doğu öyküleri yayımlanır. Bu öykülerin Rusçaya çevrilmesinde Senkovski ye A. A. Bestujev- Marlinski nin büyük yardımı dokunur. 24 Osip İvanoviç Rus edebiyatındaki en büyük çıkışını İngilizceden çeviri olarak yayımladığı Hacı Baba Londra da (Hadji-Baba v Londone) sayesinde yapar yılında Severnaya pçela adlı dergide çıkan bu öykü İran, Ermenistan ve Mısır seyahatleri ile ünlü İngiliz diplomat James Justinian Morier in The Adventures of Hajji Baba of Ispahan () adlı eseridir. Elçilik göreviyle bulunduğu İran da Fars halkının gelenek ve göreneklerini anlattığı bu kitabın Rusça çevirisinin basımını Smirdin üstlenir. Kitap, yılında dört bölüm halinde yayımlanır. Kitap, çok büyük bir başarı getirir ve Smirdin bu çeviriyi rubleye satın alır Bu çevirinin başarısından oldukça memnun olan Senkovski, kitabın ilk bölümü Hacı Baba Türkiye de ve İran da (Hadji-baba v Turtsii i Persii) yı da çevirmeye karar verir. 23 İnternet: Puşkin, A. S. (). Polnoye sobraniye soçineniy. Tom 10, Leningrad: Nauka, adresinden da alınmıştır. 24 Kaverin, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 56

19 10 İran ve Türkiye seyahatlerini de içine katarak, yılında yayımlar. 26 Bu bölüm ilk çeviri kadar ses getirmez, ama Senkovski nin Smirdin tarafından fark edilmesini sağlar yılıyla birlikte Senkovski nin ünü doruğa ulaşır. Dekabrist şair V. K. Kühelbeker 9 Temmuz tarihli mektubunda Nikolay Glinka ya Senkovski nin eserleri hakkında şunları yazar: Senkovski toplumumuzda ümit verici bir olgudur. Yetenekli, tasviri zengin, ayrıca bilge kişiliğine diyecek yok. Fakat kuramları hiçbir işe yaramıyor. Rus diline dair ileri sürdüğü savlar hiç de yerinde değil. 27 Senkovski, farklı dillerden yaptığı edebi çeviri faaliyetlerinin yanı sıra akademik çalışmalarda da bulunur. Eski Rus elçisi Baron Meyendorf un Buhara da görev yaptığı esnada bulduğu Buhara Tarihi adlı Farsça kitap içerisindeki Fransızca tarihi belgelerden bir seçme oluşturarak, Genel Hun, Türk ve Moğol Tarihine Kısaltılmış Büyük Buhara ve Kısa Özbek Hükümdarlığı Tarihini İçeren Ek (Pribavleniye k vseobşçey istorii gunnov, turkov i mongolov, soderjaşçeye v sebe sokraşçennuyu istoriyu vladıçestva uzbekov i Velikoy Buharii, ) başlığıyla yayımlar. Bu kitaba Farsça bir önsöz ekleyerek, yılında üniversite programına dâhil eder. Çalışma, Avrupa bilim dergilerinde övgüyle karşılanır. Fransız bir dilbilimci ve doğubilimci olan Silvester de Sacy, Journal des Savants dergisinde çıkan bir makalesinde Senkovski ile ilgili şu yorumda bulunur: Bay Senkovski nin eseri, Çince dâhil pek çok Asya dillerinde mevcut çok sayıdaki belgeyi ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda Doğu edebiyatı alanında daha güzel şeyler ortaya çıkarıyor. Böylece, yazardan pek çok şey beklemek mümkün oluyor. 28 Senkovski nin yılına kadar yazmış olduğu akademik eserler, bilim dünyasında ona ün kazandırır. Ağustos da Krakov Üniversitesi nden felsefe alanında doktora unvanı alır, Aralık de Petersburg Edebiyat Severler Topluluğu ndan (Volnoye obşçestvo lyubiteley slovesnosti) doktora alır te Varşova Bilim Severler Topluluğu (Obşçestvo lyubiteley nauk) na asil üye seçilir de Londra da bulunan Asyalılar Topluluğu (Aziatskoye obşçestvo) na, 26 İnternet: Savelyev, a.g.e. 27 Kaverin, a.g.e., İnternet: Savelyev, P. S. (). O jizni i trudah Senkovskogo, Sankt-Petersburg: Tipografiya İmperatorskoy Akademii Nauk adresinden da alınmıştır

20 11 Aralık de ise Peterburg Bilimler Akademisi ne misafir öğretim üyesi seçilir. Yine yılında Peterburg Sansür Komitesi nde sansür üyesi olarak görev yapmaya başlar. Hoşuna giden eserleri bir sansür görevlisi olarak değil de bir bilim adamı olarak inceler ve kendi düşüncelerini ekler. Eklediği fikirlerin esere dâhil edilip edilmemesini de yazarın kendisine bırakır. Örneğin, Rus devlet adamı A. İ. Lyovşin in Kırgız-Kaysats Steplerinin Tasviri (Opisaniye Kirgiz-Kaysatskih stepey, ) adlı sansürlenmiş eserine Kırgızlar hakkında oldukça önemli notlar ekler. Senkovski edebiyat çalışmaları için Tyutyuncu-oglu, T.-O., O.O.O., Sel, B.B., Osip Morozov, A. Byelkin, Karlo Karlini, Jenihsberg, P. Snegin gibi takma adlar kullanır ve bunlardan en bilineni Baron Brambeus tur. Baron Brambeus takma adının ortaya çıkışında birkaç farklı hikâye mevcuttur. Eşi Adelaida Aleksandrovna Senkovskaya, bu ismin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatır: Yanımızda Grigoriy adında bir uşağımız yaşardı. Kitap okumayı çok severdi ve her boş anını okumaya ayırırdı. Çok sevdiği bir kitabı vardı ve kitabın başkahramanı İspanya kralı Brambeus idi. Grigoriy kitabı okumaya öyle dalardı ki, Osip İvanoviç in onu çağırdığını bazen duymazdı. Bu yüzden eşim ona Brambeus adı ile seslenmeye başladı. Brambeus ismini bu kadar çok tekrar ettiği için de takma ad olarak Senkovski nin aklına ilk gelen isim bu oldu. 29 Senkovski nin öğrencisi Pavel Savelyev ise bu takma adın başka bir şekilde ortaya çıktığını anlatır: Profesör, öğrencilerine Türkçe derslerinde Rusça-Türkçe çeviri yaptırıyordu. Bu çeviri dersinin metni bazen Cesur Şövalye Frantsıl Venetsian Hakkında Bir Hikâye (Skazka o hrabrom rıtsare Frantsıle Venetsiane) olurdu ve bu öykünün başkahramanı kral Brambeus idi. 30 Osip İvanoviç, Baron Brambeus takma adını ilk defa, Novosel ye adlı dergide Şeytanın Huzuruna Çıkış (Bol şoy vıhod u Satanı, ) ve Yabancı Kadın (Neznakomka, ) öykülerinde kullanır. 31 Tyutyuncu-oglu Mustafa Aga takma adını ise yılında Severnaya pçela nın yayımcılarından Bulgarin e, Avusturyalı ünlü doğu bilimci Hammer in ( ) Rusların Kökeni Üzerine (Sur les origines russes, ) adlı 29 Senkovskaya, a.g.e., İnternet: Savelyev, a.g.e. 31 Kaverin, a.g.e.,

21 12 makalesini eleştirme amacıyla gönderdiği Gerçek Bir Türk Filozofu Tütüncüoğlu Mustafa Ağa nın Severnaya Pçela nın Editörü Faddey Bulgarin e Mektubu (Pis mo Tyutyundju-Oglu-Mustafa-Aga, nastoyaşçego turetskogo filosofa, k Faddeyu Bulgarinu, redaktoru Severnor pçelı ) nda kullanır. 32 A. Byellkin takma adını yılında Biblioteka dlya çteniya da yayımlanan Türk Çingene (Turetskaya tsıganka) adlı öyküsünde kullanır. Bu isimde A. S. Puşkin ( ) in Byelkin Öyküleri (Povesti Byelkina, ) ne bir gönderme vardır. Çünkü bu eser, V. G. Belinski ( ), M. P. Pogodin ( ) gibi eleştirmenlerce, Puşkin in yeteneğinin düşüşe uğradığının bir göstergesi olarak kabul edilir. 33 Bu dönemde de Senkovski dergicilik alanında çıkış yapar. Aynı takma adla yılında Sosyete İçin Kayıp Bir Öykü (Poteryannaya dlya sveta povest ) çıkar. Senkovski nin burada sosyete öyküleri üzerinden A. S. Puşkin ve M. P. Pogodin i eleştirdiği söylenmektedir. 34 Puşkin, öykü içerisindeki bu göndermeyi fark ederek, Mayıs tarihli mektubunda Pogodin e şunları yazar: Biblioteka dlya çteniya nın son sayısını şimdi aldım ve Byelkin takma adlı bir öykü gördüm, sizin adınıza rastladım. Bu öyküyü okuyup, bu Byelkin in benim Byelkin im olmadığını ve Senkovski nin saçmalığına cevap vermeyeceğimi size hemen açıklamak isterim. 35 Senkovski nin eserlerinde Polonya da aktif olarak yer aldığı Şubravstvo topluluğunun etkileri yer alır. yy. aydınlanmacı edebiyat düşüncesini ve dilde sadeliği temel alan bu topluluğun görüşleri ile Senkovski nin edebi bakış açısı birbiriyle sıkı sıkıya bağlıdır. Bu ekol, onun edebi faaliyetlerinin ve Biblioteka dlya çteniya dergisinin oluşumunda önemli bir rol oynar. 36 Şubravstvo topluluğu toplumdaki kusurları hicivsel bir dille yansıtmayı amaçlar. Bu toplulukta yer alan yazarların takma isimlerini mitolojiden seçtikleri, eserlerinde fantastik öğelere yer verdikleri dile getirilir. 37 Bu doğrultuda Şubravstvo, Senkovski için gerçek bir edebi ekol haline gelir. Onun nüktedan takma isimleri, ironik tutumla kaleme aldığı 32 Kaverin, a.g.e., Fomiçyova, a.g.e., İnternet: O. İ. Senkovski: Bibliografiçeskaya spravka da alınmıştır. 35 Fomiçyova, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e.,

22 13 öğretici öyküleri, V. F. Odoyevski ( ) nin saçma saydığı 38 fantastik öyküleri bu ekolün izlerini taşır. Şubratstvo ekolü Senkovski nin sadece öykülerinde yer edinmez, aynı zamanda makalelerinde ve eleştirilerinde de yer alır. Senkovski, sentimentalizm ve romantizm akımları ile dalga geçerek, edebiyatta Fransız ekolü ve etkisine karşı çıkar. Bu nedenle, V. A. Kaverin, Senkovski nin kaleme aldığı metinlerin Şubravstvo ekolü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade eder. 39 Bu ekol doğrultusunda Senkovski, iyi bir edebiyatçının çok sayıda yeni ve güzel eser vermesi, güçlü ve güvenilir fikirler paylaşması, çağdaş edebiyatı en somut ve besleyici kavramlarla canlandırabilmesi gerektiği fikrindedir. Edebiyat alanında üretken olabilmenin, orijinal ve faydalı eserler ortaya koyabilmenin önemini vurgular. Onun edebiyata dair bu fikirleri oldukça önemlidir. Dönemin ünlü eleştirmenlerinden Drujinin de Senkovski nin bu düşüncesini tasvip ettiğini, Ye. A. Ahmatova ya yazdığı bir mektubunda şöyle anlatır: Senkovski nin eleştiriye dair görüşlerini tamamen paylaşıyor ve katılıyorum. Sadece eleştirileri değil, bilimsel makaleleri, seyahat notları, öyküleri, hatta İngiliz romancılarından aldığı noktalar da hoşuma gidiyor. Gogol den sonra, bütün edebiyatçılarımızın önünde Senkovski ye saygı duyuyorum. 40 Senkovski nin sarkastik ve şüpheci bir insan olarak hayata karşı ironik bakış açısını eserlerine yansıtması onu diğer yazarlardan farklı kılar. Ancak ironik ve satirik üslubundan ötürü A. S. Puşkin, N. V. Gogol, A. S. Griboyedov gibi pek çok isimle polemiğe girer ve neticede edebiyat dünyasında yalnız kalır. Belinski, onun bu yönünü şöyle eleştirir: Baron Brambeus bir insan düşmanı. Herkesle alay ediyor ve dalga geçiyor. İnsanlardan nefret eden kişiler ikiye ayrılır: insanlardan nefret ederler, çünkü onları çok fazla severler; diğerleri ise kendi hiçliklerini hissedip öç alıyormuşçasına hışımlarını kendilerinden daha yüksek konumda olan herkesten almaya çalışırlar. Şüphesiz Baron Brambeus insanlardan nefret eden kişilerin ikinci grubuna giriyor Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Kaverin, a.g.e., Belinski, V.G. (). Literaturnıye meçtaniya. adresinden da alınmıştır.

23 14 Drujinin ise Senkovski nin edebiyat alanındaki yalnızlığının, onun üslubundan kaynaklanmasını şöyle değerlendirir: Rus edebiyatı Senkovski nin ironisini ve soğukkanlılığını oldukça uzak buldu. Senkovski, edebi topluluklara değil de sadece edebiyatçının kendisine değer verilmesi gerektiğini düşünerek hata yaptı. Edebiyattaki yalnızlığı, onun zayıf yönünü herkese gösterdi. 42 A. P. Milyukov da Senkovski nin eserlerinde yer alan güldürü unsurlarını eleştirir: Senkovski nin eserlerinin tümünde hüküm süren motif, güldürüdür. Fakat nasıl ve neye gülmüştür? 43 A. A. Grigoryev, Senkovski nin bu tarzıyla yy. ikinci yarısının bayağı, küçük düşürücü ve iğneleyici yayımcılığının öncüsü sayılabileceği yorumunu yapar. 44 Senkovski nin edebiyattaki yalnızlığının diğer bir nedeni, onun kendine çok fazla güvenmesi, başında kendisinin olduğu bir edebiyat topluluğu oluşturarak bu topluluğu kendi yönlendirme isteğiyle açıklanır. Senkovski, halka hitap etmek ister. Okuyucu, eserlerde hiciv ve nükte unsurlarını görmek istediğinden, eserlerini bu doğrultuda yazarak, okuyucusunu eğlendirmeyi ve güldürmeyi başarır da. İğneleyici ve alaycı üslubuyla edebiyat çevrelerince dışlanmasına karşın Osip İvanoviç Rus okuyucusu tarafından sevilir, nüktedan ve okuyucusunu düşünmeye sevk eden öyküleri keyifle okunur. 45 Ancak eserlerinde toplumsal meselelere hiç değinmediği, daha ziyade edebiyat çevrelerine göndermelerde bulunduğu için halka hitap etme amacının büyük bir başarıyla sonuçlandığı söylenemez. Drujinin e göre, onun bu yazdıkları Rus edebiyatı için hiç faydalı değildir. 46 N. V. Gogol, ve Yıllarında Dergicilik Hareketine Dair (O dvijenii jurnal noy literaturı v i godu) adlı makalesinde Senkovski nin birer hiciv yazısı (fel yeton) niteliğindeki eserleri hakkında şu görüşlerini ifade eder: 42 Kaverin, a.g.e., Milyukov, A. P. (). Znakomstvo s Senkovskim. Otrıvok iz vospominaniy. İstoriçeskiy Vestnik, Tom 1, No.1, adresinden da alınmıştır. 44 Grigoryev, A.A. (). Vospominaniya. Moskova: Direkt Media, İnternet: Pisarev, D.İ. (). Oteçestvennıye zapiski goda, Senkovski diletant russkoy slovesnosti C. Dudışkina. adresinden da alınmıştır. 46 Solovyev, a.g.e., 58

24 15 Senkovski nin edebiyat hakkındaki düşüncelerine bir bakalım. Tek bir okuyucu bile Senkovski nin eserlerinin ruhunu sardığını söyleyemez herhalde. Eleştirilerinde ne olumlu ne de olumsuz bir görüş yer alıyor. Bugün bir şey hoşuna gidiyor, yarın onu güldürü aracı olarak kullanıyor. Niye yazdığı sorulduğunda ise o an öyle düşündüm diyor. Çünkü Senkovski söyleyeceği şeyler üzerine yeterince düşünmüyor. Bir önceki makalesinde ne yazdığını bile hatırlamıyor. 47 S. S. Dudışkin, Senkovski nin bu kadar donanımlı ve yetenekli biri olmasına rağmen edebiyat dünyasında tutunamadığına ve hızlı bir şekilde unutulduğuna değinir. Bunun nedeni olarak, Senkovski nin Rus edebiyatında Ruslar için değerli olan duygu ve düşünceleri reddetmesi ve eserlerinde yer vermemesini gösterir. 48 Senkovski nin Rus değerlerini benimsememesini ise A.V. Drujinin şöyle açıklar: Senkovski hiçbir zaman ne eski ne de çağdaş Rus edebiyatına özel bir bağlılık hissetmemiştir, çünkü Rusya da doğup büyümüş biri değildir. Gençliğini yabancı ülke ve şehirlerde geçirmiş, Peterburg ve Moskova da da çalışmalar içerisinde, ihtişamlı, sefihçe bir hayat yaşamıştır. 49 Senkovski nin kendi ülkesinin değerlerine sahip çıkan, Leh milliyetçisi bir yazar da olmadığı ileri sürülmektedir. Milli duygular beslememesi, Senkovski nin kozmopolit aile yapısına sahip olmasının bir sonucu olarak görülebilir lu yıllar itibarıyla Senkovski, üniversiteden, bilimsel ve edebi çalışmalardan sıkılmaya başlar yılı, Senkovski nin tek bir yazı kaleme almadan geçirdiği bir yıl olur. Bu dönem, onun edebi çalışmalarına devam etmeden önce geçirdiği bir hazırlık süreci olarak adlandırılabilir. Edebi çalışmalarını sürdürürken bir yandan dergicilik alanında faaliyette bulunma düşüncesine kapılır. Daha önce bu alana dair tecrübe sahibi olmasının dergicilik çalışmalarıyla ilgili düşüncesinde bir etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Senkovski nin biyografisi incelendiğinde Polonya da bulunduğu dönemde Balamut dergisinde editörlük yaptığı ve yazılarını yayımladığı görülmektedir. Osip İvanoviç bu düşüncesi doğrultusunda yılında Smirdin in kitap dükkânının Nevski caddesine taşınması şerefine çıkan Novosel ye adlı derginin 47 Gilyajeva, G.Z. (). Osip İvanoviç Senkovski v otsenke kritikov i literaturovedov. Vestnik Magnitorskogo gosudarstvennogo tehniçeskogo universiteta imeni G.İ. Nosova, No, Dudışkin, S.S. (). Senkovski diletant russkoy slovesnosti. adresinden tarihinde alınmıştır. 49 Dudışkin, a.g.y.

25 16 editörlük görevini üstlenir. Bu yıl, Senkovski nin pek çok eser verdiği verimli bir dönem olur. Novosel ye de Baron Brambeus un Fantastik Öyküleri (Fantastiçeskiye puteşestviya Barona Brambeusa) çıkar. Aynı yıl Severnaya pçela adlı dergide Peterburg Adetleri (Peterburgskiye nravı) başlığı altında yedi öyküsü yayımlanır: Peterburglu Hanımefendi (Peterburgskaya barışnya), Kişiler (Liçnosti), İnsan (Çelovek), Eşim (Moya jena), Aritmetik (Arifmetika), Sihirli Gömü (Zakoldovannıy klad), Açık Artırma (Auktsion,). Yine aynı yıl Şeytanın Huzuruna Çıkış (Bol şoy vıhod u Satanı), Antar (Antar) ve Yabancı Kadın (Neznakomka) adlı öyküleri Novosel ye adlı dergide, İnsan Nedir (Şto takoye lyudi) adlı öyküsü de Kometa belı adlı dergide yayımlanır. Daha sonraları kendi dergisini çıkarma kararı alan Senkovski, 1 Ocak te Biblioteka dlya çteniya yı çıkarır. Bu dönemde F. V. Bulgarin in Severnaya Pçela, İ. A. Poleyoy un Moskovskiy Telegraf adlı dergisi ile A. A. Krayevski nin editörlüğünü yaptığı Oteçestvennıye Zapiski dergisi de faaliyet göstermektedir. V. G. Belinski de Biblioteka dlya çteniya nın çıkmasında önemli bir rol oynar. Derginin ilk sayısı yaklaşık yirmi sayfa olarak çıkar. Eşi Adelaida Senkovskaya, derginin çıktığı geceyi şöyle anlatır: Yeni yıl arifesiydi. Kız kardeşimin kocası mimar Bryullov un evinde toplanmıştık. Gece yarısında kapı çaldı. Herkes yeni gelen misafiri beklerken, uşak, elinde O. İ. Senkovski ye ait bir paketle içeri girdi. Osip İvanoviç paketi kaparak dergiyi Bryullov a hediye etti. Herkes merakla dergiye atılıp, Senkovski yi tebrik etti. 50 Derginin ilk sayısının başarısı, Smirdin in tahmin ettiğinden de fazla olur. Abone sayısı ilk yıl beş bin, ikinci yıl ise yedi bine ulaşır. 51 Biblioteka dlya çteniya nın yüzden fazla sayısı bulunmaktadır ve iki yüz elli bin baskı sayısı ile döneminin en yüksek tirajına sahip dergi olur. Ayrıca bu dergi, içerdiği konular açısından geniş çaplı ilk Rus dergisi olarak kabul edilir. Bir kitap kadar kalın olmasa da bir dergiye göre oldukça kalındır. Derginin içeriği yedi ayrı bölümden oluşur: Rus edebiyatı, yabancı edebiyat, bilim ve sanat, sanayi ve tarım, eleştiri ve edebiyat, diğer konular. Dergi, zamanında çıkan ilk Rus dergisi olarak 50 Senkovskaya, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 80

26 17 bilinmektedir 52 ve ansiklopedik eğilim in öncüsü olur. Bu eğilim, dergi içinde yer alan makalelerin bir bütün oluşturması yerine, her makalenin kendi içerisinde bağımsız olması ve bir sonraki sayıda her makalenin devamı niteliğinde makalelerin olması gerektiğini savunur. Belinski ye göre bu dergi, Rus toplumunun okuması için ideal bir dergidir. Ancak başta Gogol olmak üzere, bazı yazarlar Senkovski nin dergi programına karşı çıkar. Onun programına karşı çıkanlar arasında dönemin ünlü şairlerinden A. S. Puşkin de yer alır. Senkovski nin dergisinden ayrılarak Sovremennik adıyla bir dergi çıkarmak ister. Puşkin in dergi çıkarmak istemesi Osip İvanoviç için büyük bir sorun teşkil eder. 53 Bunun nedeni, Puşkin in Senkovski nin önüne geçebilecek bir isim olmasıdır. Puşkin i dergi çıkarmaktan vazgeçirmek adına on beş bin ruble teklif eder, fakat Puşkin in bu teklifi reddetmesi üzerine aralarında yeni bir gerginlik başlar. Senkovski, bir yandan kendi dergisi için çalışmalarda bulunurken bir yandan da edebi çalışmalarını sürdürür yılında Novosel ye adlı dergide Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya odnoy revijskoy duşi) yayımlanır. Yine aynı yıl Biblioteka dlya çteniya da Birkaç Saat İçinde Bir Kadının Bütün Hayatı (Vsya jenskaya jizn v neskolkih çasah), Sosyete İçin Kayıp Bir Öykü, Türk Çingene (Turetskaya tsıganka), İpin Ucundaki Misafir (Visyaşçiy gost ), Eğitimli Bir Sohbetin Kuralları (Teoriya obrazovannıy besedı) ve eşinin kız kardeşinin ani vefatını konu edindiği 54 Aşk ve Ölüm (Lyubov i smert, ) yayımlanır yılında yine Biblioteka dlya çteniya da Ev Cininin Notları (Zapiski domovogo), Mısır ve Sudan ı konu edindiği Ebsambul (Ebsambul) çıkar yılında ise A. F. Smirdin in Sto russkih literatorov dergisinde edebiyat dünyasını eleştirdiği Kafaların Kitaba, Kitapların Kafaya Dönüşmesi (Prevraşçeniye golov v kngi i knig v golovı) adlı fantastik öyküsü yayımlanır. Kendi öykülerini de bu dergide yayımlayarak uzun yıllar başarılı olan Senkovski, dergisiyle aydın kesimin (intelijensiya) ve 20 li yılların sentimentalist dünya görüşü ile 40 lı yılların felsefi ve toplumsal dünya görüşü arasında bir geçiş süreci olan 30 lu yılların arz ve taleplerine artık hitap edemez ve yeni fikirlerin 52 Koşelev, Novikov, a.g.e., Koşelev, Novikov, a.g.e., Kaverin, a.g.e.,

27 18 oluşumuna yön veremez. Milyukov a göre Senkovski kendisi ile birlikte dergisinin ününü kendini döneme hâkim fikirlerden soyutlayıp, dönemin yetenekli kişileriyle alay etmesi ve pek çok bilimsel ve siyasi meseleye düşüncesizce yaklaşımı neticesinde yok etmiştir. 55 Belirtilen bu nedenler doğrultusunda Moskovalı edebiyatçılar de S. G. Stroganov un eğitim topluluğuna, Biblioteka dlya çteniya nın kapanması talebiyle başvururlar. Stroganov, Senkovski nin bazı dergilerde, özellikle Biblioteka dlya Çteniya da Moskovalı edebiyatçıları, Moskova geleneklerini, sanayisini, toplumunu, bilim adamlarını, hatta yüksekokullarını şiddetle eleştirdiği hususunda dönemin Milli Eğitim Bakanı S. S. Uvarov a yazar. Uvarov, Petersburg edebiyat topluluğuna, Biblioteka dlya çteniya nın Sansür Komitesi ne götürülmesini teklif eder. Tarihçi A. V. Nikitenko ise Senkovski yi, edebiyatta yer almaktansa kâtiplik yapsın, diyerek eleştirir. Slavyanofil eleştirmen K. S. Aksakov, Senkovski ve dergisi hakkında şu yorumu yapar: Büyük bir başarıya sahip olan Biblioteka dlya çteniya, Rusya daki ilk oturaklı dergidir ve sıkı bir şekilde yerini korumaktadır. Bu dergi, halkın büyük bir çoğunluğunun nerede olduğunu göstermektedir: halkımız gezintide, şenliktedir. Peki, Biblioteka dlya çteniya ne düşünüyor? Hiçbir şey. Peki, amacı ne? Örneğin, Bulgarin in bütün Rusya nın bildiği bir amacı, öğretisi var. Biblioteka dlya çteniya nın hiçbir amacı yok. Tek amacı insanları güldürmek. 56 Senkovski nin edebiyat dünyasında o dönemde meydana gelen değişimlere fazla ayak uyduramaması ve Belinski gibi güçlü bir yazarın yer aldığı Oteçestvennıye zapiski adlı derginin çıkmasıyla Biblioteka dlya çteniya yavaş yavaş gözden düşer. Senkovski, çağdaşlarının bu eleştirileri üzerine dergiciliği de bırakıp, bazı iş adamlarıyla ortak olarak bir tütün fabrikası açmaya karar verir. Senkovski, sağlığının zamanla kötüye gitmesi üzerine yılında doktorların tavsiyesiyle dört ayını yurt dışında geçirir ve de Moskova daki yazlığına döner yılında Senkovski koleraya yakalanır ve zaten kötü olan sağlığı daha da kötüleşir ve dergiyi Ye. N. Ahmatova ya bırakarak dergiden elini ayağını çeker. 55 Milyukov, a.g.y., Koşelev, Novikov, a.g.e., 14

28 19 Senkovski nin Ye. N. Ahmatova ile tanışıklığı oldukça ilginçtir. Ye. N. Ahmatova, Astrahanlı bir taşra kızıdır. Senkovski ye, çeviri alanında birlikte çalışmak için daha önce çevirdiği öykülerden birini de iliştirerek bir mektup gönderir. Senkovski, mektubun bu bilinmedik yazarına neredeyse âşık olur. Bu tekdüze hayat süren, işleriyle meşgul insan, onda romantik bir hava, mektuplarında ise köy yaşamından bir esinti bulur. Birkaç sefer mektuplaşmanın sonucunda Yelena Ahmatova, Peterburg a gelir ve Senkovskiler ile birlikte zaman geçirmeye başlar. Onlarla birlikte o kadar çok zaman geçirir ki, Osip İvanoviç hakkında, eşinin dahi bilmediği sırları öğrenir. Örneğin, bu sırlarından biri, Osip İvanoviç in başka bir kadını sevmesine rağmen, Adel Aleksandrovna ile evlenmesidir. Fakat Osip İvanoviç eşini sevmemesine karşın, her zaman onun isteklerini yerine getirerek elinden geldiği kadar mutlu etmeye çalışır. 57 Eşini çok seven A. A. Senkovskaya, eşinin vefatı sonrası onunla ilgili biyografik notlar kaleme alır. Bu notlarında Senkovski nin işini ve çalışmayı ne kadar sevdiğini anlatır. Senkovskaya nın aktardığı üzere, Senkovski üniversiteden geldiğinde hızlı bir şekilde yemeğini yer, geç saatlere kadar çalışır ve sadece birkaç saat uyur. Eşi, sağlığının kötüye gitmesinden korktuğunu ifade ettiğinde ise bunun, onun yaşam tarzı olduğunu ve bu yaşam tarzını değiştiremeyeceğini ifade eder. Osip İvanoviç, çalışmalarını bitirdikten sonra, eşinden çalışmalarını eleştirmesini ve yorum yapmasını ister, eşi de bununla gurur duyar. Ayrıca Senkovkaya, eşinin, eserlerini Fransızca olarak yazdığını aktarır. 58 Yine Senkovskaya nın, biyografik notlarında anlattığı üzere, Osip İvanoviç iş yaptığı kişilerle görüşme yaparken, eşinin yanında bulunmasından rahatsızlık duyar. Endişelendirici bir durum varsa bunu eşinden saklar, sevindirici bir durum varsa da anında eşiyle paylaşır. Ayrıca gece gündüz durmadan çalışır, çoğu zaman üzerini bile değiştirmeden yatağa girer. Sadece birkaç saat uyuyarak üniversiteye gider ve tamamen bitkin bir halde gelir. Onun bu hallerine tanık olan öğrencisi A. P. Milyukov, Senkovski yi şöyle anlatır: Senkovski, ilk görüşte kuru, soğuk ve duygusuz biriymiş gibi geldi. Derslere özensizce girerdi ve hep esnerdi. 57 Solovyev, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., 51

29 20 Tamamen yorgun bir vaziyette, uykusuz bir gece geçirdiği belli oluyordu. 59 Çalışırken, uykusuzluğunu ve açlığını bastırdığını düşünerek, sürekli sigara içer. Çalışmalarına ara vermemek için kendine ayda en fazla iki gün ayırır, her ayın en az üç haftasını da derginin yeni sayısını hazırlamakla geçirir. 60 Senkovski nin zorluklarla mücadele etmeyi seven, mücadelesinden vazgeçmeyen bir yapısı vardır. Eşi, onun bir an bile meşgul olmadığı anı görmediğini ifade eder. Senkovskaya nın anlattığı üzere, Osip İvanoviç dinlenmek için bile eğlence peşinde koşmayan, her zaman bir şeyler öğrenme, faydalı şeyler üretme hedefine sahip biri olmuştur. 61 Senkovski nin müziğe de merakı vardır ve keman çalmayı öğrenir. Hatta Bolşoy Tiyatrosu nda iki kere sahne alır. 62 Eşinin de müziğe karşı ilgisinin olmasıyla, evlerinde müzik geceleri düzenlerler ve bu gecelere Karl Mayer, Pyatti, Balf, Genzeldt, Gerke gibi ünlü piyanistler, besteciler ve oyuncular da katılır. Müziğe olan bu sevgilerinden evlerini Bach, Mozart ve Beethoven heykelleriyle donatırlar. Düzenledikleri bu toplantılar sayesinde de Karl Bryulov, List, M. Glinka, Kukolnik gibi önemli isimlerle tanışırlar. Adel Aleksandrovna, Senkovski nin son nefesine kadar çalışma azmini kaybetmediğinden bahseder yılında Plyuşar, neşe verici anlamına gelen Veselçak adında yeni bir dergi çıkarma teklifiyle Senkovskilere gelir. Senkovski bu teklifi memnuniyetle kabul eder. İsminden de anlaşılacağı üzere bu dergi bir mizah dergisidir ve eğlenceli, komik yazılar yer alır. Senkovskaya ya göre, Veselçak ın alışılmadık bir başarısı vardır ve bu dergiyi sıradan, komik ve gereksiz bulan bazı eleştirmenlere ve dergi için yapılmış olumsuz eleştirilere karşın, Plyuşar neredeyse her gün, hasta olan yazara dergi ile ilgili sevindirici haberler vermeye gelir. Finansal kaynaklarının azalması üzerine, Senkovski tekrar kalemine sarılır yılında Sın oteçestvo dergisinde Baron Brambeus dan Yapraklar (Listki Barona Brambeusa) yayımlanır. Bu mektupların başarısı büyük 59 Milyukov, a.g.e., Milyukov, a.g.e., Senkovskaya, a.g.e., Milyukov, a.g.e.,

30 21 olur ve derginin tirajı anında birkaç bin aboneye yükselir. Bu mektuplar daha sonra ayrı bir kitap olarak basılır ve Senkovski nin son eseri olur. 63 Dergi için yazı yazacak hali olmasa bile fikirlerini eşine söyler ve Adel Aleksandrovna onun söylediklerini yazar. Sağlığı daha kötüye gidince çalışmalarını tamamen bırakır. Ye. N. Ahmatova, Senkovski nin son zamanlarıyla ilgili şunları yazar: Osip İvanoviç hasta olduğu zamanda bile, A. A. Krayevski ye gidip, onunla birlikte büyük bir siyasi dergi çıkarma teklifinde bulunmamızı istedi. Kulaklarıma inanamadım. Hor görülerek reddedilmesini de istemediğimi söyledim. Bana bakıp gülmeye başladı. Merak etmeyin, reddedilmeyeceğim, cevabını verdi. Şaşkınlığım büyüktü. A. A. Krayevski büyük bir heyecanla geldi ve St. Peterbugskiye vedomosti nin basımından vazgeçerek, O. İ. Senkovski nin talep edeceği bütün şartları yerine getireceğini söyledi. Edebiyat alanındaki düşmanı ona bu kadar değer vermeye başlamış ve yeni çalışmalarının eşiğinde iken, Senkovski nin durumu daha da kötüye gitmeye başladı ve 4 Mart de hayata gözlerini yumdu. 64 Kolera gibi ölümcül bir hastalığa yakalanan Senkovski, son yıllarını köşesine çekilerek, münzevi bir biçimde geçirir. Yeni çıkardığı derginin sadece dört sayısında yazabilen ve son anına kadar bir şeyler yazma amacında olan Senkovski, 4 Mart sabahı hayata veda eder. 63 Koşelev, Novikov, a.g.e., Solovyev, a.g.e., 80

31 22

32 23 3. DOĞU KÜLTÜRÜ Batı, Doğu ya karşı her zaman merak içerisinde olmuştur. Bu merak, kendine benzemeyen Doğu ile kendi arasındaki farkı derinleştirme 65 ve Doğu üzerinde hâkimiyete sahip olma amacından doğar. Batı nın Doğu ya bu bakış açısından farklı olarak, Rusya nın Doğu ya olan ilgisi ise ülkenin coğrafi konumuyla alakalıdır. 66 Rusya, coğrafi konumunun bir sonucu olarak Doğu toplumlarıyla Kiev Rusyası döneminden beri ticari ve siyasi açıdan ilişki içerisindedir ve bulunduğu coğrafyada üstünlük sağlama amacı Kafkasya üzerinden sıcak denizlere inmek istemesinden kaynaklanır. Gizemli bir egzotik atmosfere ve farklı bir kültüre sahip olan Doğu, Rusların aklında her zaman yer edinir. Rusya nın Doğu toplumları ile tanışıklığı yılında Hıristiyanlığın kabulüne dayanır. Hıristiyanlığın kabulüyle birlikte Hıristiyan edebiyatı ve hacılar sayesinde Yakın Doğu ve Güney Asya ülkeleri ile ilgili belgeler elde edilir. 67 Ayrıca kadim dönemde bazı Doğu ülkeleriyle meydana gelen ticari ilişkiler sonucunda Doğu üzerine çalışmalar ortaya çıkmaya başlar. Kadim dönemden itibaren özellikle Rus seyyahların büyük katkı sağladığı Doğu çalışmaları, yüzyılda I. Petro nun reformları ve Rusya Bilimler Akademisinin kurulmasıyla birlikte hız kazanır. yy. başlarında Romantizm doğrultusunda farklı ve egzotik kültürler tanıma, gerçeklerden uzaklaşma isteğinin etkisiyle Doğu ya olan ilgi artış gösterir. Romantiklerin Doğu ya karşı ilgisi doğu biliminin gelişmesini sağlar ve Batı da olduğu gibi Rusya da da bu alanda pek çok akademik çalışma yapılarak, eğitim verilen Doğu dilleri sayısı artar. Bu dönemde üniversitelerde doğu bilimi ile ilgili bölümler kurulur. Doğu biliminde yaşanan gelişmeler ve elde edilen bilgiler doğrultusunda Doğu kültürü, tarihi, coğrafyası ve ihtişamı pek çok eserde yer edinir. Bu gelişmelerin romantik akım sayesinde yaşandığını Edward Said, M. H. Abrams ın Doğal Doğaüstücülük: Romantik Edebiyatta Gelenek ve Devrim 65 İnanır, E. (). P. A. Tolstoy un Avrupa Gezi Notlarında ( ) Ben ve Öteki Konusu. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 6 66 Alekseyeva, A. A. (). Vostokovedeniye i russkiy romantizm: fenomen O. İ. Senkovskogo, V. Mejdunarodnaya nauçno-praktiçeskaya konferentsiya İnformatsiya i obrazovaniye: granitsı kommunikatsiy Info&#;13 te sunuldu. Gorno-Altaysk: RİO Gorno-Altayskogo Universiteta, Alekseyeva, a.g.y.,

33 24 (Natural Supernaturalism: Tradition and Revolution in Romantic Literature, ) adlı eserinden şöyle aktarır: Romantik yazarlar Aydınlanmadan sonra yaşadıkları için, bu kadim meseleleri bir farkla yeniden canlandırdılar: İnsanın tarihi ile yazgısına ilişkin genel bakışı, varoluş değerlerini, dini miraslarının belli başlı değerlerini hem duygusal açıdan hem de düşünsel açıdan kendi dönemlerinin kabul edebileceği bir biçimde yeniden kurarak koruma yoluna girişmişlerdi. 68 Batı edebiyatından pek çok hususta etkilenmiş olan Rus edebiyatında da bu doğrultuda gelişmeler meydana gelir. Doğu ya ve Doğu bilimine olan ilgi Rusya da yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte artış gösterir. Bu dönemde Rusya da yayımlanan Doğu temalı öykülerin çoğunluğunu Doğu edebiyatından çeviri öyküler ve bu öykülerin taklitleri oluşturur 69 ve bu öyküler okuyucular arasında büyük bir beğeni toplar. Doğuyu tanıma açısından Osmanlı-Rus Savaşı önemli bir rol oynar. 70 Bu savaşa katılan, Kafkasya ve Anadolu da yaşayan Türk halklarıyla tanışma fırsatını yakalayan A. S. Puşkin, V. İ. Dal, A. N. Muravyov gibi sanatçılar eserlerinde buradaki izlenimlerini yansıtmışlardır. A. A. Bestujev- Marlinski, D. P. Oznobişin, F. V. Bulgarin gibi isimler de Doğu temasını eserlerinde kullanan yazarlardandır. Araştırmacı İlsever Rami, Rus yazarların Doğu ya yaklaşım biçimlerinin kendilerine özgü olduğunu ifade eder. Bu ifadesini S. L. Koganoviç in Rus Romantizmi ve Doğu (Russkiy romantizm i Vostok, ) eserinden aldığı şu cümle üzerinden dile getirmektedir: Rus romantikleri için Doğu hakikatın üstün görüldüğü, özgürlüğün zincire vurulu olmadığı, özgür insanoğlunun yaşadığı büyüleyici bir diyar ve insanların kartallar kadar özgür olduğu muhteşem bir dünyadır. 71 Rusya da doğu biliminin kurucularından biri olan O. İ. Senkovski nin bu alana büyük bir katkısı bulunmaktadır. Döneminin Doğu yu gezip görmüş tek akademisyeni olan Senkovski, Rus edebiyatında gözlem ve gerçek bilgiler ışığında 68 Said E. (). Şarkiyatçılık. Batı nın Şark Anlayışları çev. Berna Yıldırım). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin orijinali de yayımlandı), Rahmanov, B. R. (). Evolyutsiya vostoçnoy povesti v russkoy literature XVIII naçala XIX vekov, Philology, No (2), Jukov, K. A., (), Formirovaniye predstavleniy ob Osmanskoy imperii v Rossii v XVIII naçale XIX v. Vestnik Moskovskogo universiteta. Vostokovedeniye. Seriya No:1, Rami, İ. (). Yüzyıl Rus Edebiyatında Türk İmgesi. İstanbul: Çeviribilim Yayınları, 80

34 25 oluşturulan Doğu hikâyeleri ne başlangıç vermesiyle bilinmektedir Bununla birlikte, henüz üniversitede öğrenciyken Doğu edebiyatından çeviriler yapmaya başlayarak çeşitli eserleri Rus okuyucusuyla buluşmuştur. Bu çeviri öykülerinden en bilinenleri Bedevi (Beduin, ), Kula Atın Yiğidi (Vityaz bulanogo konya, ), Tahtadan Güzel (Derevyannaya krasavitsa,), Şükretmeyenlere Bir Ders (Urok neblagodarnım, ), Bedevi Kadın (Beduinka, ), Hırsız (Vor,), Şanfariya nın Ölümü (Smert Şanfariya,) dür. Senkovski nin bu öyküleri çevirmesinde sadece tercüme amacı yer almaz. Rus doğubilimci İ. Yu. Kraçkovski Senkovski nin, yüzyılda yaşamış olan Muhammed Diyaba El-Itlidi adlı yazarın tarihi öykü ve fıkralarından oluşan antolojisinden esinlenerek bu öyküler aracılığıyla Arap edebiyatından seçmelerin bulunduğu bir okuma kitabı oluşturma isteğinin rol oynadığını ifade eder. 73 Osip İvanoviç, Doğu üzerine üniversite boyunca edindiği bu birikimlerini de çıktığı Türkiye, Mısır ve Suriye seyahatleri sırasında edindiği izlenimlerle birleştirerek gezi yazılarında ve Doğu öykülerinde kullanır. Bu öyküleri Osmanlı kültürünü ve İstanbul u konu edindiği Şiirsel Dünya Seyahati (Poetiçeskoye puteşestviye po belu-svetu, ) ve Türk Çingene (Turetskaya tsıganka, ); Mısır ve Suriye kültürünü yansıttığı Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii, ), Ebsambul (Ebsambul, ) ve Antar (Antar, ) dır. Öykülerindeki izlenimlerini ele almadan önce Senkovski nin, yılında Biblioteka Dlya Çteniya da yayımladığı Doğu ya Giden Son Seyyahların Becerileri ve Düşünceleri (Sposobnosti i meniya noveyşih puteşestvennikov po Vostoku) adlı makalesinde bir Avrupalı olarak Doğu seyahati sırasında hissettiği duygu ve düşüncelere yer vermek yerinde olacaktır: Bir gezgin Doğu nun herhangi bir limanına çıktığında bütün beklentilerine ve alışkanlıklarına ters düşen pek çok ahlaki değerle karşılaşır. Her şeyin şaşkınlığa uğrattığı ve aklını karıştırdığı yeni bir dünyaya girer. Etrafına görme duyusunu yeni kazanmış bir kör gibi bakar. Gördüğü her şey onun için bir kaostan ibarettir. Kurumlar, ahlaki değerler, gelenek ve görenekler, düşünce tarzı tek kelimeyle, kabul edilmiş en basit adetlerden toplumun dayandığı 72 Rami, a.g.e., Alekseyev P. V., (), İstoçniki vostoçnoy povesti Antar O. İ. Senkovskogo, Filologiya i çelovek, No.3, 7

35 26 temele kadar Avrupa da gördüklerinin sürekli bir antitezi olarak karşısına çıkar. 74 Senkovski nin bu sözlerinden Avrupa ve Türk kültürü arasında bir kıyaslama içerisinde olduğu anlaşılmaktadır ve bu kıyaslamayı eserlerinde açıkça görmek mümkündür. Bununla birlikte coğrafya ve yerel halkın düşünce yapısı ile ilgili de notlar göze çarpar. Bu doğrultuda, öncelikle yılında dört bölümden oluşan Baron Brambeus un Fantastik Seyahatleri adlı eserde yer alan Şiirsel Dünya Seyahati (Poetiçeskoye puteşestviye po belu-svetu) incelenecektir. Aynı zamanda öykünün kahramanı olan anlatıcı Andrey Andreyeviç, Türkiye ye gelmek üzere Odessa dan yola çıkar. Anlatıcı için Odessa onu Boğaziçi ne götürecek, seyahatinin gerçekleşmesini sağlayacak bir yoldur. Buradan sonra bir sonraki durağı İstanbul olacağından, Odessa yı İstanbul un bir kenar mahallesi gibi görür: Burası düşüncelerin bir sihirli ifadesi ve gelip geçici, fantastik değerleri ile büyülü bir ülke. Burası Konstantinapol ün Boğaziçi kıyılarından fırtınayla ve Osmanlı aklının yoluyla birlikte ayrılan dış mahallelerinden biri, Beyoğlu nda hâkim olan düşüncelerin ağız dalaşlarıyla ve dalgalarla Rus İmparatorluğu nun Pireli Bozkır ına atılan bir yer. 75 (Это страна заколдованная, с заколдованным образом мыслей и временными, фантастическими нравами. Это одно из предместий Константинаполя, сорванное бурею с берегов Босфора вместе с огромною полосою ума оттоманского и дрязгами господствующих в Пере мнений и выброшенное волнами на «Блошиную степь» Российской Империи.) Burada Odessa nın, Rus İmparatorluğu nun pireli bozkırı olarak betimlenmesinde, bir liman şehri olması sonucu farklı milletlerden gelen kişilerin dönemin salgın hastalıklarını ve bit, pire gibi haşereleri üzerlerinde getiriyor olmalarının neden olduğu düşünülebilir. Öyküde anlatıcının henüz Odessa dayken gemideki diğer kişilerden veba bulaşma tehlikesiyle karantina altına alınması ve bu durumdan hayıflanması, bu düşünceye yol açmaktadır. 74 İnternet: Senkovski, O.İ. Sposobnosti i mneniya noveyşih puteşestvennikov po Vostoku, adresinden tarihinde alınmıştır. 75 Senkovski, a.g.e., 46

36 27 Onuncu dereceden bir memur olan anlatıcının maceraları da henüz Odessa da iken başlar. Mesleği pasaportuna bir çeviri hatası sonucu on ikinci dereceden bir memur rütbesi olan vilayet sekreteri olarak geçer. Yolculuğu sırasında anlatıcının kimliğini merak eden iki Türk, bir Rum çevirmen aracılığıyla pasaportunu kontrol eder. Fakat İtalyancaya Segratario di governo (vilayet sekreteri) olarak geçen çeviride governo kelimesini Türkçeye vilayet değil de devlet diye tercüme edince, anlatıcının bir devlet sekreteri olduğu kanaatine varır. Devletin sırlarını bilen ve böylesine yetkili bir kişinin Türkiye yi ziyarete geliyor olması gemideki Türkleri heyecanlandırır. İki Türk memur pipolarını devlet sekreteri ne uzatır ve bu yoğun ilgi üzerine ne yapacağını bilemeyen Baron, iki pipoyu da içer. 76 Bu önemli kişinin gelişi için top atışları yapılır, çiçekler dağıtılır. Avrupalı Türkler ve Türk Avrupalılar onun kim olduğu hakkında tahminlerde bulunurlar. Avrupa heyetleri ve elçilikleri onun Bab-ı Ali ye önemli tekliflerle gelen gizli bir diplomatik ajan olduğunu düşünür, tercümanlar ise ona devletin sırlarını satmaya çalışırlar. Misyonerler onu Katolik yapmaya, yaşlı Beyoğlulular ise aile meslekleri olan tercümanlığı ele geçireceği korkusuyla anlatıcının gözünü Türkçedeki zarf fiillerin ve Arapçadaki gramer çekimlerinin zorluğu ile korkutmaya çalışır. Güzel kadınlar ise onunla evlenme peşindedirler. Anlatıcı bu durumdan oldukça keyif alır ve Bir vilayet sekreterinin Osmanlı İmparatorluğu na gelişi bütün Doğu yu temellerinden sarstı (Вторжение одного губернского секретаря в Оттоманскую империю потрясло Восток в его основаниях) 77, diyerek düşüncelerini alaylı bir şekilde dile getirir. Çeviri hatasına üzüldüğünde ona bu yanlışlığın belki de fayda getireceğini, Doğu da iyi şeylerin onda dokuzunun yanlışlıkla yapıldığını söyleyen arkadaşı Bolvanopulo ya hak verir ve Çevirilerin faydasına inanıyor ve ileride sadece çeviriden oluşan bir dünyada yaşamayı göze alıyorum. Bu da güzel bir şeydir. (Я убеждаюсь в пользе переводов и решаюсь вперед жить на свете только в переводе. Это тоже поэзия.) 78 diyerek bu durum karşısında duyduğu memnuniyetini dile getirir. 76 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 51

37 28 Anlatıcı, çeviri hatası ile Doğu milletlerinin bir özelliğini öğrenir, bu da her şeyi tersinden ve rastgele yapmalarıdır. Böylece ilk kez Türk topraklarına gelmiş olan anlatıcı, Doğu ve Batı nın mantık sistemi ve uygulamalar açısından birbirine zıt olduğu gerçeğiyle karşılaşmış olur: Bolvanopulo ( ), Türklerin akıllıca bir şey yapmak istediklerinde her zaman diğer ülkelerdeki düzenin tersine yaptıklarını ileri sürdü. Örneğin son sayfasından ilk sayfasına doğru kitabı sonundan okurlar ve bizim ilk sayfadan son sayfaya doğru okumamızdan daha fazla fikir bulurlar. Evi temelinden değil de çatısından başlayarak inşa ederler. Önce hükmü verirler sonra kanıt ararlar. 79 (он утверждал, ( ); что турки, когда хотят сделать что-нибудь умно, всегда делают наоборот принятому в других землях порядку, и дело выходит прекрасно. Например, они читают книги с конца, от последней страницы к первой, и находят в них более смысла, нежели мы, читая их с начала, от первой страницы к последней; дома строят они, начиная с крыши, а не с фундамента; решение произносят прежде, а доказательство ищут потом, и так далее.) Anlatıcının Türkler hakkında şaşkınlığını gizleyemediği diğer bir durum ise memurların Avrupa dakilerin aksine çok rahat olmalarıdır. Batı nın çalışma disiplini karşısında Türklerin tembel oluşu anlatıcı için Doğu ve Batı arasındaki diğer farklardan biri olur: Türk memurlara bakmak için güverteye çıkıyorum. Tuhaf iş! Uzun zamandır çalışmalarına ve muhtemelen de birkaç kere mahkemeye verilmiş olmalarına karşın yüzlerinde en ufak bir gayret izi yok. Bolvanopulo haklı. Doğu hiç de Batı gibi değil! 80 (Выхожу на палубу, чтоб полюбоваться на туецких чиновников. Странное дело! на них нет никакого отличительного знака усердия, хотя они давно служат и вероятно не раз были под судом. Болванопуло прав: Восток совсем не то, что Запад!..) Gemi yolculuğu sırasında farklı milletlere mensup kişilerin ortak sohbetini o dönem salgın bir hastalık olan veba, sultanın ülke ve halk üzerindeki otoritesi ve falaka cezaları oluşturur. Burada hükümdarın ve cezaların halk üzerinde büyük bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yerel kıyafetlerin yanı sıra Batılılaşma hareketlerinin etkisiyle Osmanlı da resmî kurumlarda Avrupa tarzı kıyafetlerin de 79 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 49

38 29 giyildiği bilgisi doğrultusunda Batılılaşma hareketlerinin Türklerin sahip olduğu vatanseverlik ve milliyetçilik duygularında herhangi bir azalma meydana getirmediği fikrinin yer aldığını, böylece anlatıcının, Batılılaşmanın etkisiyle milli değerlerine yeterince sahip çıkmayan Rus toplumuyla Türkler arasında bir karşılaştırma yaptığını düşünmek mümkündür: Türkçe, Yunanca ve İtalyancanın birbirine karışan sesleri havada sayısız piponun ağzından çıkarak yükselen tütün dumanına karışarak dönüyordu. Bütün sohbetlerde ise sultan, İstanbul, veba ve falakalar yer alıyordu. Bütün kavramlar çalma ve çarıklar içerisinde geziyor, bütün duygular yerde bağdaş kurarak oturuyordu. Kurumların köşelerinde ise çoğunlukla Avrupa kıyafeti içerisinde koyu ve sıkı Türk vatanseverliği var ve kibar bir şekilde yumuşak yastıkların üzerine oturarak, henüz gözleriyle görmediği Rus değerlerini peşinen karalıyor ve bütün Osmanlı değerlerini övüp, vebanın bulaşıcı olmadığı, II. Mahmut un en yüce kişi, karantinaların, polisin ve pasaportların ise en faydasız ve en rezil uydurma olduğu düşüncesini hisleriyle ispat ediyor. 81 (Смешанные звуки турецкого, греческого и итальянского языков клубятся в воздухе с облаком табачного дыму, поднимаются из бесчисленных стамбулок; чума, султан, Царьград и палки господствуют во всех разговорах; все понятия ходят в чалмах и желтых туфлях; все чувствовния сидят на полу с поджатыми под себя ногами; а в углу заведения жирный и тяжелый турецкий патриотизм, нередко одетый в европейское платье, нежно разлегшись на мягких подушках, заранее опорочивает русские нравы, которых он еще и в глаза не видал, с жаром превозносит все оттоманское и доказывает с чувством глубокого убеждения, что чума не заразительна, что Махмуд величайший человек в мире и что карантины, полиция и паспорты суть выдумка самая бесполезная и самая неблагородная) Anlatıcı, gemide Osmanlı üzerine konuşmalarını sürdüren farklı milletlere mensup kişilerin Türkler ve Osmanlı yönetimi hakkındaki görüşlerine yer verir. Bu görüşlerden yabancıların Türkler hakkında olumlu düşüncelere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Türklerin özgürlüklerine ve bağımsızlıklarına ne kadar düşkün oldukları, bu doğrultuda Türkler için devletin refah anlamına geldiği ve devletin büyük bir anlam taşıdığı dile getirilmektedir: İngiliz baronu Türklerin dünya üzerindeki en özgür millet olduğuna ikna ediyor, Marsilyalı Mösyö Je ise Türklerin eski Paris markilerinden daha saygılı ve dost canlısı olduklarına inandırıyor ve özellikle halkın eğitimi ve dürüstlüğünde Yeniçeri falakasının etkisini övüyor. Fenerli bir soylu olan ( ) Yunan Nikolaki Bolvanopulo adında biri bana sabahtan akşama kadar paşanın 81 Senkovski, a.g.e., 46

39 30 ihtişamından, bostancı başının kudretinden ve doğu tarzı yönetimin üstünlüğünden bahsediyor. Dünya üzerinde Osmanlı dan daha iyi bir yönetimin olmadığını söylüyor ve düşüncelerinin kanıtı olarak da Osmanlı nın adını aktarıyor: Türkçede devlet, yani refah olarak adlandırılıyor; daha neye gerek var ki? 82 (Английский баронет уверяет меня, что турки самый либеральный народ в мире. Мусье Же, родом из Марсели, утверждает, что они вежливее и обходительнее старинных парижских маркизов, и хвалит в особенности влияние янычарской палки на честность и образованность народа. Некто Николаки Болванопуло, греческий дворянин из Фанара, (), толкует мне с утра до вечера о великолепии пашей, о могуществе бостанджи-баши и о превосходстве восточного образа правления. Он говорит, что нет на свете правительства лучше оттоманского, и в доказательство своего мнения приводит и самое его название; оно потурецки именуется девлет, то есть "благополучие"; так что ж нужно более?) Ancak bu refah dolu devletin sokaklarının yabancılar için çok da tekin olmadığı anlaşılır. Anlatıcı, İstanbul a geldiğinde bir hana yerleştirilir ve burada güvenli bir şekilde gezebilmesi için de yanına Hırvat bir uşak verilir. Çünkü buralarda yerlilerin yabancılara karşı hileleri kol gezmektedir. Bu şairane İstanbul sokaklarında bir yabancı olarak serbestçe gezemeyecek olması onu hayal kırıklığına uğratır. Böylece anlatıcı, Türklerin yabancılara karşı büyük bir ilgiye sahip olmalarının yanı sıra, hilekâr düşüncelerinin olduğunu da dile getirir: Sonunda handan çıkmaya başladım. Kendini dil, kıyafet ve değerler açısından tamamen farklı bir toplumun içinde bulmak ne kadar tuhaf! Yunan asilzadesi Bolvanopulo nun önceden aksi yönde uyarmasına karşın buradaki bütün insanlar bana iyi, dürüst ve akıllı insanlar olarak göründü ve uzun süre iyiliği akılsızlıktan, duyguları hilekârlıktan, güzelliği tamahkârlıktan, bu kavramlar farklı bir üniforma giydiği, bizde olduğundan farklı bir şekilde selamlaştıkları ve el sıkıştıkları için ayırt edemedim. Fakat bu kavramlar üzerinde tartıştığım yeter. Hiçbir yerde görmediğim güçlü duyguları aramaya gitme zamanı. Yoksa Bolvanopulo beni kandırdı mı ki? 83 (Наконец, начал я выходить из трактира. Как странно вдруг очутиться посреди народа, совершенно различного с нами языком, одеждою и нравами! Здесь все люди кажутся мне добрыми, честными и умными, хотя греческий дворянин Болванопуло предварил меня о противном,-- и я долго не могу отличить добродетели от глупости, чувства от плутовства, красоты от корыстолюбия единственно потому, что эти понятия одеты в другое форменное платье, кланяются, кривляются и размахивают руками иначе, нежели у нас. Но 82 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., 48

40 31 полно рассуждать о понятиях; пора идти искать сильных ощущений, которых тоже я нигде не вижу. Неужто Болванопуло обманул меня?) Andrey Andreyeviç, karşılaştığı bu olumsuzlukları bir kenara bırakarak, Rusya dakinin aksine entrikalar ve dedikodularla dolu olmayan İstanbul sosyete yaşamından sıkılıp Odessa ya gelen Bolvanopulo ya yeni ve güçlü duygular aradığını söyler. Burada tanıyacağı en güçlü duygunun falakaya çekilmek olduğu, daha yumuşak duygular için tandur 84 a gitmesi gerektiği cevabını alır. Tandur, kadınların ve erkeklerin mangal etrafında daire şeklinde oturdukları ve sabaha kadar sohbet ettikleri bir yerdir. Anlatıcı, Bolvanopulo nun görmek için can attığı dedikodularla dolu Rus toplumundan uzaklaşmak ister ve İstanbul a kendini mutlu edecek yeni duygularla tanışmak için gelmektedir: Bolvanopulo, İnsanlar mekanik ile uğraşmaya başladığından beri dedikoduların, entrikaların üretimi, iletişimin sevgi dolu yolları ve tandurdan daha sıcak duygular için hiçbir makine yapılmadı!, diye haykırdı. Pekâlâ! diye haykırdım. İstanbul a gidiyorum, insanların Yeniçerilerin refah sopası altında nasıl yaşadıklarını görmeye gidiyorum, sopanın ve tandırın şiirini öğrenmek istiyorum (С тех пор, как люди занимаются механикою, -- воскликнул Болванопуло,-- нигде еще не изобретено машины для выделки сплетней, интриг, для нежных путей сообщения и теплых ощущений превосходнее тандура!" -- "Так и быть!-- воскликнул я,-- еду в Константинополь; еду посмотреть, как люди живут под сению янычарской дубины "благополучия", хочу узнать поэзию палки и тандура). Bolvanopulo nun iletişimin sevgi dolu yolları nı araması, tandurda bir araya gelen bayan ve erkekler arasında çok fazla konuşma ya da samimiyetin yer almadığını, evlilik dışı ilişkilere iyi gözle bakılmadığını ifade etmektedir. Bunun, devlet düzeni içerisinde yer alan kuralların bir sonucu olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü toplumca kabul edilen kurallar dışında hareket etmenin sonucunda Yeniçeri sopasıyla falakaya çekilme korkusunun oluştuğu, düzenin bu şekilde sağlandığı anlaşılmaktadır ve bu korku, Bolvanopulo tarafından İstanbul da görülebilecek en güçlü duygu olarak tanımlanır. Yeniçeri falakasını niçin bu şekilde betimlediklerini kavrayamayan anlatıcı, falakaya çekilen birini gördüğünde bu durumu dehşet verici bir manzara olarak 84 Sosyete salonu 85 Senkovski, a.g.e., 48

41 32 tanımlar. Falakaya çekilen bu kişi, uşağı Hırvat Luka dır. Luka, İspanyol büyükelçisinin küçük düşürülmesi sonucu devletin gereken cezayı verecek ve diğer ülkelerle kurulan diplomatik ilişkilerin zarar görmemesini sağlayacak kadar yüce olduğunu göstermek için para karşılığı falakaya yatmayı kabul eder. Bu durumun, Türklerin devlete sorgusuz sualsiz bağlı olduklarını ve devletin yaptırımlarını itiraz etmeden kabul ettiklerini yansıttığını düşünmek mümkündür. Ayrıca, bu durum üzerinden Osmanlı da devlet, diplomasi ve tebaa ilişkisinin hicivsel bir şekilde aktarıldığı söylenebilir 86 : İspanya büyükelçiliğinin önünde yoldan geçenlerin de katıldığı büyük bir insan topluluğu duruyor. Oraya koşuyorum, kalabalığın içine giriyorum ve iki Türkün görüşe bakılırsa memur olan üçüncü bir kişinin başkanlığında benim Luka yı topuklarından sopaladıklarını görüyorum. Bana yabancı olan bu davranışı, acıyı ve öfkeyi görme merakı kalbimi sarsıyor. Koşuşturuyorum, bağırıyorum, küfrediyorum, hizmetçimi korumak istiyorum, fakat o ise korkunç, işkence çeken ekşimiş yüzüyle bana ellerini uzatıyor ve dudakları en uysal şekilde bu işlemi bölmemesini rica ediyor. Türk memur ise bunun refah dolu, yani refaha, tek kelimeyle devlete ait bir iş olduğundan dolayı olup bitenlere karışmamam hususunda beni uyarıyor. Duygularıma bir şaşkınlık daha eklemek zorunda kalıyorum. 87 (Но перед дворцом испанского посольства стоит огромная толпа народа, к которой пристают все прохожие. Я бегу туда, пробираюсь внутрь толпы и открываю, что два турка, под председательством третьего, по-видимому, чиновника, секут моего Луку палками по пятам. Любопытство видеть незнакомое мне действие, и сострадание, и гнев волнуют мое сердце. Я мечусь, кричу, ругаю, хочу защищать своего служителя; но он протягивает ко мне руку и с ужасным, пыточным кривлянием лица и губ покорнейше просит меня не прерывать операции. Турецкий чиновник, с своей стороны, важно представляет мне, чтоб я не вмешивался в происходящее, потому что это дело благополучное, то есть касающееся благополучия, одним словом, государственное. Я принужден к прочим моим чувствам прибавить еще недоумение.) Ancak, anlatıcının Türkiye de görmek istediği güçlü duygular arasında falaka yoktur. Onun aradığı duygu, aşktır. Beyoğlu nda pek çok aile ile tanışır, onların davetiyle tandura giderek eğlenir, fakat istediği duyguyu bulamaz. Rum bir tercüman olan Petraki ile tesadüfen tanışması sonucu kızı Dudu ya âşık olur. Baron a göre bu sevgi Rusya daki gibi rütbeye, makama ve dereceye göre belirlenmeyen gerçek sevgidir ve Doğu nun yakıcı sıcağına benzettiği bu sevgi 86 Günal, Z. (). Osip Senkowski ve Türk Kültürü. Türkoloji Tartışmaları Başarı ve Zaaflarıyla Türkoloji Sempozyumunda sunuldu, Varşova, Senkovski, a.g.e.,

42 33 Türklerin çok değer verdiği devlet gibi refah getirmektedir. Yani, burada sevgi herhangi bir karşılık beklemeden ortaya çıkmakta ve devlet gibi önemli görülmektedir: İlahi bir güzelliğe sahip Dudu yu görünce, onuncu sınıf bir memurun tutkusuyla ona anında âşık oldum, o da bana bütün sıcaklığıyla, Doğu nun bütün yakıcılığıyla âşık oldu. Türkçedeki devlet, yani refah gibi mutluyduk. 88 (Увидев божественную коконицу Дуду, я тотчас влюбился в нее со всею пылкостью, со всем зноем Востока и мы были счастливы, как турецкий девлет, как благополучие.) İki genç âşık tandurda buluştuklarında nedeni bilinmeyen bir yangın çıkar, fakat yangını son anda farkeden anlatıcı, Güzel Dudu yla aramızdaki aşkla ev yaktık 89 diyerek yangının duyguların bu yakıcılığından çıktığı şeklinde nükteli bir açıklamada bulunur. Hissettiği güçlü duyguların başka bir ülkede Türkiye deki gibi ortaya çıkmayacağından oldukça emindir: Hangi ülkede aşk bu kadar yüksek ve güçlü şiirsel duygular sağlıyor? Kalbim burada aralıksız bir uyarım içerisinde bulunuyor. Burada hissediyorum, yaşıyorum. 90 (В какой стране любовь доставляет столько и таких высоких, сильных поэтических ощущений?.. Мое сердце находится здесь в беспрерывном раздражении. Я здесь чувствую; я живу.) Nitekim Baron un Doğu da ilk kez keşfettiği duygularla yaşadığı bu güzel aşk macerası Dudu nun vebaya kapılıp ölmesiyle son bulur. Anlatıcının Türkler hakkındaki izlenimleri ve maceralarının dışında öyküde dikkat çekebilecek bir diğer bilgi ise eski bir tercüman ailesinden gelen Rum Petraki nin, tercümanlığın onlar için baba mesleği olarak kabul edildiğini söylemesidir. Anlatıcının verdiği bu bilginin Osmanlı da tercümanlık mesleğinin yy itibarıyla Rumların tekelinde olduğu 91 bilgisiyle örtüşmektedir: Dünyadaki eski bir tercüman ailesinden gelmeleriyle gurur duyarak, kendi soyundan kırk adet tercüman iki yüz kadar da mütercim ismi saydı. Soyu üç buçuk yüzyıldır sürekli olarak Türkçeden bir avuç tercümanı ellerinde tutan farklı Avrupa elçiliklerine çeviri yapmıştır. En uygun arama için daha çocuk yaştayken kalbine Meninski nin Doğu sözlüğünün alfabetik sıralamasına göre bütün duyguları ve vatanseverlikleri yer edinmişti ve hatta Fransızca, İngilizce, 88 Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Bilim, C. (). Tercüme Odası. OTAM, Sayı (1), 31

43 34 İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, İsveççe ve Rusça düşünce tarzlarıyla birlikte çocukları ondan gerçek Türk ruhunu öğrenmişti. 92 (Гордясь своим происхождением от одного из древнейших драгоманов в мире, он считал в своей родословной сорок человек переводчиков и около двухсот толмачей. Его род в продолжение трех с половиною столетий беспрерывно переводил с турецкого на языки разных европейских посольств, которые держал в своей драгоманской горсти; в его голове понятия лежали уже переведенные на четыре руки; для удобнейшего приискания он, еще в детских летах, расположил в своем сердце все чувства и патриотизмы по алфавитному порядку восточного словаря Менинского, и даже его дети получили от него турецкие души в подлиннике, с готовыми переводами их на французский, английский, итальянский, испанский, португальский, шведский и русский образы мыслей.) Öyküde anlatıcının yaşadığı maceralar aracılığıyla Senkovski, Türk kültürünün ve mentalitesinin Batı kültüründen ne kadar farklı olduğunu göstermektedir. Türkiye onun gözüyle farklı ve egzotik duyguların başka hiçbir yerde yaşanamayacağı kadar harika bir ülke olarak yansıtılmaktadır. Senkovski nin Türk kültürünü ele aldığı bir diğer öyküsü Biblioteka dlya "Çteniya isimli dergide A. Byelkin takma adıyla yayımlanan Türk Çingene (Turetskaya tsıganka, ) dır. Anlatıcı, farklı milletlerden arkadaşları ve uşağı Yeremey ile İstanbul a gitmektedir ve yolculukları sırasında İzmir de mola verirler. Mola verdikleri yer antik dönem uygarlıklarından kalan heykellerin, taşların ve sarayların Asya doğasıyla birleştiği bir yerdir. Kadın bakışından ve toplum kurallarından, yani sosyete hayatından uzak bir şekilde en eğitimli insanların doğal duyguların hâkimiyetine girdiğini dile getiren anlatıcı, Paktolos çayının kenarında otururken seyrettiği deve kervanından oluşan manzarayı şöyle betimler: Küçük Asya nın güneyinden ve batısından buraya gelen büyük yol, büyük Sardis akropolü ve merhum krallarının mezarları arasındaki ova boyunca akıyor. Beş farklı milletin koruması altında taşın üzerine oturdum ve Hermos 93 vadisinde uçsuz bucaksız bir zincir gibi uzanan deve katarlarını saymaya başladım. İzmir e giden yolda bu kahverengi canavarlardan oluşan uzun kafilede renkli bağlarla sarılmış korkunç yükleri eğri yürüyüşleriyle birlikte bir ileri bir geri sallanıyordu. Başlarında çalma olan sahipleri ise her biri yirmişer tanesini vahşi doğada tutarak küçük eşeklerin üzerinde uyukluyorlardı Senkovski, a.g.e., Manisa ilinin Salihli ilçesinde bulunan Adala Vadisi 94 Senkovski, a.g.e.,

44 35 (Большая дорога, ведущая сюда с юга и запада Малой Азии, идет по равнине между высоким акрополем Сардиса и кладбищем покойных царей его. Под хранением пяти разных наций сидел я на камне и считал верблюдов каравана, тянувшегося бесконечною цепью в долине Гермуса. В длинном шествии этих бурых чудовищ по дороге в Смирну страшные ноши, покрытие цветными вязями, колыхались взад и вперед вместе с неровной их походкою; чалманосные хозяева дремали на маленьких ослах, держа каждый по двадцати их на воле; брянчанье сотни колокольчиков жужжало в знойной атмосфере усыпительнейшим из однообразных звуков.) Avrupa daki hareketli hayatın yanında, betimlediği bu tembel Asya yaşamı anlatıcı için oldukça doğal, fakat bir parça sıkıcı gelir. Avrupa da neşeli bir yaşam sürdüğünü düşünürken, ona ilk başta oldukça tuhaf gelen bu sakinliğin aslında ona huzur verdiğini ve onu mutlu ettiğini fark eder. Böylece Avrupa nın aslında dışarıdan bakıldığında neşeli olarak görülen gürültülü ve koşturmalı yaşamının yanında Asya nın melankolik, ancak huzur dolu bir ruh hali taşıdığı düşüncesini yansıtır 95 : Çoğu zaman mutluluğun değerini onu kaybettikten sonra anlıyoruz. Ben de orada bulunduğum zaman hemencecik neşeli Avrupa ya gitmek istedim. Neşeli mi? O da ne demek? Neşeli kelimesini çizip üzerine gürültülü yazın! Avrupa da üzgün olmak için daha çok nedeni olanları, dünyanın unuttuğu ve unutulmuş olanların neşeli olduklarını gördüm. 96 (Но когда я там был- так редко узнаем счастье, пока оно не миновало, -я желал поскорее очутиться в веселой Европе. Веселой? Это что значит? Вычеркнуть веселой и написать шумной! Веселыми видел я в Европе только тех, которые имели всех больше причины быть печальными, -тех, которые забылись и были забыты светом.) Asya yaşamı ile ilgili izlenimlerini sürdüren anlatıcı bu coğrafyanın doğası kadar güzel ve peşinde maceraya sürükleneceği Meymene ile karşılaşır. On beş yaşlarında ve kusursuz bir güzelliğe sahip olan bu genç kızı İtalyan heykeltıraş Canova nın perisine benzeterek Meymene nin, kadın gibi mahzun Asya havasının 97 o melankolik huzurunu taşıdığını dile getirir. Böylece anlatıcının bir 95 Günal, (), a.g.y., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

45 36 kadın kadar mahzun olarak betimlediği Asya, Meymene ile somut bir imaj kazanmış olur 98 : Evet! Ay onun yarı mat sırtını izlerken ve parlayan saçları bir bitki demeti gibi dökülürken Canova onu görmeliydi. Ve dizleri üzerinde birbirine geçmiş zarif parmaklarının ve konumunun soluduğu melankolik huzurun, kaygısız Asyalılardan hiç ayrılmadığı belli oluyordu!.. 99 (Да! он должен был ее видеть, когда месяц глядел на её полуиатовую спину и когда чуть не блестящие её волосы рассыпались по ней, как пук растений! И эти тонкие пальцы сплетенные на коленях, и этот меланхолический покой, которым дышит её положение и который, кажется, неразлучен с беспечными азияцами!..) İzmir den İstanbul a babasının borcu yüzünden esir pazarına satılmak için erkek kılığında getirilen Meymene ile birlikte gelen anlatıcı, Asya nın sınırı olarak betimlediği Boğaziçi nin kıyısından Galata ya kayıkla geçerken İstanbul ile ilgili ilk izlenimlerini yansıtır. Özellikle buradaki yerli halkın giyimine dikkat çekerken, ezanın okunması, Yahudi ve Ermenilerin toplumca hor görüldüğü gibi hususlara da değinir: Farklı renklerde çalmalar takan ve kolları omuzlarına kadar sıvanan ve böylece Herkül ünkine benzeyen kaslarını ortaya çıkaran ipek gömlekler giyen kürekçiler Venedikli gondolcuların çevikliğiyle kayık çekiyorlardı. Müezzinler inananları namaza çağırıyor, sesleri çınlayan bulut gibi su üzerinde yayılıyordu. Boğaziçi nin ağzında duran savaş gemileri kırmızı renkli bayraklarını indirmişlerdi. Yaklaştığımız kıyı kapalı kadınlar, sakallı erkekler ve kırımızı fes ve çarık giymiş delikanlılarla daraltılmıştı. Ötede ise alt sınıfa mensup oldukları anlamına gelen kıyafetler içerisindeki Yahudiler ve Ermeniler bizi bekleyerek duruyordu. ( гребцы в разноцветных чалмах и шелковых рубахах, с засученными по плечо рукавами, которые таким образом открывают мышцы Геркулесовы, мчали их с проворством венецианских гондолеров; муэзины призывали правоверных к молитве, и голоса их звонким облаком расстилались над водою; военные корабли в устье Босфора спускали свои кровосветные флаги; берег, к которому мы приближались, был унизан женщинами в покрывалах, бородавыми мужчинвми и мальчиками в желтых туфлях и красных фесках; поодаль, ожидая нас, стояла купа жидов и армян в одежде, означавшей их низкую породу.) 98 Günal, Z. (). Senkovski nin Gözüyle Osmanlı Kültürü ve İstanbul. Littera Edebiyat Yazıları, Cilt:9, Aralık, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

46 37 Öyküde Türklerin yabancılara karşı tutumuna örnek olabilecek diğer bir durum ise anlatıcıya İstanbul da kaldığı esnada yardımcı olan parfüm satıcısı Mustafa nın bir kitapçıda Ermeni ile birlikte pipo içerken, bir Ermeni ile birlikte sigara içtiği görülmesin diye de tezgâh altına saklanmasıdır. Zira bir Müslümanın bir Ermeni ile karşılıklı sigara içmesi ayıplanmaktadır ve şahsi itibarına gölge düşürecektir: Parfüm satıcısı birkaç dükkâna uğrayıp arkadaşlarıyla selamlaştı ve en sonunda da bir kitap pazarında durdu. Burada ayaklarını bağdaş kurarak, gırtlağına kadar malına gömülmüş bir şekilde tezgâhta oturan kibirli Ermeni yle karşılıklı olarak hoşgörüyle pipo içti. Galiba bir Ermeni ile birlikte sigara içtiğini görmelerini istemediği için Mustafa da aynı tezgahın altına büyük ve kalın kitaplardan oluşan yığının arkasına saklanmıştı. (Продавец духов заходил в разные лавки здороваться с своими приятелями и, наконец остановился в книжном базаре: тут он поджал под себя ноги и снисходительно закурил трубку насупротив важного армянина, который сидел на прилавке по горло в своем товаре. Вероятно, не желая, чтоб его видели курящего с армянином, Мустафа скрылся на том же прилавке за грудою фолиантов) Anlatıcı, Ermenilere ve Yahudilere karşı hoşgörüsüz bir yaklaşım içerisinde olan Türklerin sadece yabancılara değil, birbirlerine karşı da kaba bir tutum içerisinde olduğuna şahit olur. Yeremey ve anlatıcının, Meymene yi bıraktıktan sonra Galata dan dönerken bindikleri gemide ufak bir arıza meydana gelir. Bu arızanın nedeni gemideki insanlarmışçasına kayıkçı, gemidekilere köpek diye itham eder. Anlatıcı ve Yeremey bu kayıkçının daha da ileri giderek tanımadığı bu kişilerin anne babalarına dahi küfür etmesi karşısında hayrete düşer. Bu durumun Avrupalı bu iki gezginin tuhafına gittiği şu cümlelerden anlaşılır: Yahudi, Shylock döneminden beri sürdüğü üzere, zalimlerinin şanssızlığına gülüyor ve kendi görevini yerine getirme gayreti göstererek bize her yönüyle aktarıyordu. İçeriğinden, homurdanıp duran Türklerin annelerimiz hakkında hiç de hoş olmayan şeyler söylediklerini duyduk. Yeremey Türklerin bunu gerçekten boşu boşuna yaptıklarını, çünkü onları daha önce hiç görmediklerini fark etti. (Жид смеялся, как это уже водится со времен Шейлока, несчастиям своих утеснителей и, усердствуя в исполнении своей обязанности, переводил нам всех сторон. Из содержания их мы усмотрели, что брюзгливые турки отзывались очень невыгодно о наших Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

47 38 родительницах, и Еремей заметил им весьма основательно, что они делают это напрасно, потому что даже никогда их не видели.) Andrey Andreyeviç ve Yeremey in karşılaştığı diğer olumsuz bir olay ise Boğaziçi nde kayıkla gezerken Türk bir kadın ve Yunan sevgilisinin öldürülerek evlerinin panjuruna asılmalarıdır. Çünkü evlilik dışı ilişkiler, hele yabancı biriyle gayrimeşru bir ilişki yaşamak toplumca kabul edilemeyecek bir durumdur ve zina, bu topraklarda mahkemeye gitmeden bile şahsen cezalandırılabilecek bir suç olarak görülmektedir: Daha bir gün önce, kayıkla Boğaziçi nde gezerken kendi adaletlerini icra eden çetelerin soğukkanlılıkla Türk bir kadını ve Yunan sevgilisini evin panjurlarına nasıl astıklarını gördük, çünkü bilgece bir yasamanın hüküm sürdüğü bu ülkede zina kadıya hüküm vermesi için rüşvet vermeden cezalandırılır. (Еще накануне, едучи в лодке Босфором, видели мы, как шайка исполнителей собственного правосудия хладнокравно вешала на ставнях дома турчанку и грека, её любовника, потому что прелюбодеяние казнится в этой земле мудрого законодателбства даже без дачи кадию взятки за приговор.) İstanbul a geldikleri andan itibaren edindikleri bu olumsuz izlenimlerden sonra anlatıcı, uşağı Yeremey ile birlikte şans eseri girecekleri Kâğıthane Sarayı nı görür. Bu saray, sultanın sevgililerinin bulunduğu baharlık eğlence sarayı olarak bilinir , yani burada padişahın haremi bulunmaktadır. Sarayın mimarisinin ihtişamı ve bu ihtişama karşı hayranlık detaylı betimlemelerle yansıtılır: Kâğıthane Sarayı nın yarısı altından yarısı mermerden yapılmıştır. Geniş zümrüt ovaların ortasında oturmak için inşa edilmiş, gerçek, yağmurdan sığınılan, size eşiğini gümüşle gösterdikleri bir evden çok, çağırdıkları ve korumayı unuttukları kocaman bir hayalete benziyordu. Mermerden kesilmiş deniz kabuğunun ağzından düşen Varvis, köpükle birlikte ve sonsuz müzikle birlikte sultanların pencerelerinin altın parmaklıkları altında dönüyordu. Yeşil kadifenin gümüş ipliği gibi birkaç verst ince çimenlere uzanıyordu. Kıyılarında ne ağaçlar ne çalılıklar vardı. Sihirli vadide sanki dağlar tarafından kilitlenmiş gibiydi (Дворец Кеат-Хане построен из золота пополам с мрамором, среди обширной изумрудной долины и более похож на волшобное видение, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

48 39 которое вызвали и забыли зачурать, чем на дом для жительства, дом настоящий, дом, в котором укрываются от дождя, дом, который показывают вам полтину серебром. Варвис, падая с губы морской раковины, высеченной из мрамора, крутится с пеною и вечной музыкой под золочеными решетками окон султанши; как серебяная нить по зеленому бархату, тянется он несколько верст по самой нежной мураве; ни дерева, ни куста на берегах его; будто запертый горами в заколдованной долине) Saray, konum olarak görünür bir yerde olmasına karşın dağların arasında, ovanın ortasında ulaşılması zor ve gizemli bir yer olarak tasvir edilmektedir. Zaten anlatıcı da bahar aylarında Kâğıthane tarafında kimsenin yaklaşmaya cesaret edemediğini, buraya girmeye cesaret edenlerin cezasının ölümle karşılık bulacağını dile getirir: Özellikle aşk ayı olan mayıs ayında Kâğıthane ye girmeye cesaret eden ölümle cezalandırılır. Kayığınız Altın Boynuz da durdurulur ve her tepede çıkardığı kılıcıyla baş haremağasını görürsünüz. Sultanın Arap kısrakları ovanın püsküllü çayırlarında otluyorlar. Yüzlerce Çerkez kızı sarayın mis kokulu odalarından Varvis in ipek kıyılarına çıkıyor ve tarif edilemeyen zarafetlerini Güneş e gösteriyorlar. Altın Boynuz dan Belgrad a yaklaşık on iki verst boyunca dolambaçlı nehre özenle bakan bu yeşil dar geçit bütün bir ay boyunca erkeklerin arkadaşlık etmesinden kurtuluyor. Sadece sultanın altın kafeste beslenen kuşları bu nehir boyunca sabahtan akşama kadar öküzlerle koşulan kırmızı kağnılarda gezebiliyorlar. (В мае- месяце любви per excellentiam (особенно) смерть тому, кто дерзнет войти в Кеат-Хане. Каик ваш останавливают в Золотом Роге, и на каждом холме видите вы верхового эвнуха с обнаженною саблей. Арабские кобылицы султана пасутся на пушистой траве долины; сотня черкешенок выходит из пахучих комнат дворца на шелковые берега Варвиса и кажет солнцу свои невыразимые прелести. От Золотого Рога до Белграда, верст на двадцать, эта зеленая ложбина, лелеющая извилистую реку, свободна целый месяц от спутни мужчин: только вскормленные в золотой клетке птички султана разъезжают по ней с утра до ночи в своих алых арбах, запряженных быками.) Nitekim anlatıcı ve arkadaşı Yeremey, kimsenin yaklaşmaya dahi cesaret edemediği bu saraya girmeye karar vererek, amaçlarına ulaşmak için çeşitli yollar ararlar. Nihayetinde anahtarları nöbetçilerden birkaç kuruş karşılığında alarak, merak ettikleri saraya girerler ve saray hurilerinin odasını dolaşmaya başlarlar. Bu ihtişamlı sarayın odalarında mobilya olarak sadece aynalar, halılar, koltuklar ve Senkovski, a.g.e.,

49 40 odaların pencerelerinde ise demir parmaklıklar vardır. Bu demir parmaklıklardan hiç kimsenin içeri girmesi mümkün olmadığı gibi haremdeki kızların dışarıya çıkmaları da mümkün değildir. Haremde yaşayan sultan hanımların saray sınırları içerisinde pencereden dışarıya parmaklıklar arkasından bakarak adeta bir hapishane hayatı yaşadıklarını anlatıcı şu şekilde dile getirir: Saraya girdik ve Doğu nun fani hurilerinin odalarını dolaşmaya başladık, penceredeki parmaklıklardan baktık, ellerimizi uykulu üzerinde hurilerin ağızlarının gözle görülmeyen izlerinin kaldığı ipek yastıklara sürdük. Sönükleşen altına bakınca, sevimli sultan hanımların sık sık parmaklıklara yaslandıkları anlaşılıyordu. Aydınlık parmaklıkların üzerinde parmaklarının izleri hala fark ediliyordu ve hatta tasasızca vadiye bakarken mükemmel yüzlerini sürdükleri yerde ağızlarının izleri görünüyordu. (Мы вошли в дворец и стали бродить по комнатам смертных гурий Востока; смотрели сквозь оконные решетки; клали руки на шелковые подушки, на которых остались неизгладимые следы их сонных ротиков; видно было по потускневшему золоту, что милые султанши часто прислонялись к решеткам; на светлых перилах еще заметны были следы их пальцев и, казалось, даже следы уст, в тех местах, куда приникали они своими прекрасными лицами, беспечно глазея на долину.) Kâğıthane Sarayı nda yaptığı bu küçük gezintinin ardından anlatıcı, Meymene yi bulabilme hayaline geri dönerek ona yardımcı olabileceğini düşündüğü, Odessa dan tanıdığı Türk tüccar Mustafa nın yanına gitmeye karar verir. Mustafa, anlatıcıya Meymene yi arayıp bulmasında da yardımcı olacaktır. Mustafa nın yanına gelmeden önce anlatıcı, Meymene yi Trabzon dan gelen, kadın esirlerin satıldığı bir gemide görmüştür ve yanına gitmek istediğinde yaka paça kovularak buradaki kadınların sadece bir Türk tarafından satın alınabileceğini bir Yahudi ile aralarında geçen konuşmada öğrenmiştir: -Eğer oraya gidersek ne yaparlar? -Esir kadınların hepsi Gürcü, diye biraz bekleyerek cevap verdi. Eğer Türk alıcılar yoksa sizi gemiden kovalarlar. -Eğer varsa? -Kadınları Hıristiyan gözüyle bozulmuş sayıyorlar ve kadın köle satıcısı ya sizi öldürür ya da gemiden atarlar Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

50 41 (-А что они сделают, если мы туда взойдем?.. -Невольницы все грузинки, -отвечал он, немного погодя, -если тут нет турецких покупщиков, вас только спровадят с судна. -А если есть? -Они почтут женщин испорченными христианским глазом, и продавец невольниц застрелит вас или так выбросит за борт.) Anlatıcı, yabancıları köle pazarının kıyısından dahi geçirmediklerini bildiğinden, yabancı olduğunun anlaşılmaması için kırmızı fesini ve çalmasını başına takıp, uzun gömleğini ve şalvarını giyerek tam bir Türk e benzer. Ancak bu şekilde yabancı olduğu anlaşılmayacak olsa da Meymene yi bulduğunda bir Hıristiyan olduğundan ötürü onu satın alamayacağından Mustafa, anlatıcı adına Meymene yi satın alacaktır. Meymene yi bulmak için gittikleri gemideki kadın esirler oldukça kusursuz bir yüze ve sağlıklı bir vücuda sahip olmalarıyla dikkat çekerler: Hepsinin yüz hatları güzeldi, ciltlerinde tek bir leke yoktu, saçları gür ve yüzleri sağlıklıydı. Genel olarak, muhteşem doğulu gözleri hariç, uzun boylu, cüsseli ve somun ekmeği gibi dolgun Rus tüccar kadınlarının şişman ideallerini anımsatıyorlardı. (У всех были хорошие черты, на коже ни пятнышка, волосы густые и лица здоровые: вообще, за исключением великолепных восточных глаз, они напоминали жирный идеал русской купчихи рослой, дородной и сдобной, как каравай.) Nihayetinde Mustafa bu kadar çok esir kadın arasında Meymene yi bularak alır, fakat anlatıcı ile tekrar kavuşmalarının sevinci çok uzun sürmez, Meymene vebaya yakalanarak bir hafta sonra ölür. Bir Türk ve Müslüman olarak anlatıcıya yardımı dokunan Mustafa, öyküde tam bir ticaret insanı olarak betimlenir. Felsefi bir yanı olan, dükkânına gelen Avrupalıları gözlemleyebilen ve gözlemleri doğrultusunda yaklaşımda bulunan Mustafa, İstanbul a gelen yabancıların ilgisini dükkânına çeker. Zamanında Odessa ve Kerçi de tütün, kehribar ve Yahudi şapkası ticareti yapmış ve iyi derecede Rusça ve İtalyanca biliyor olması onun yabancılarla olan iletişimini Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

51 42 kuvvetlendiren diğer artılarıdır. Anlatıcı, İstanbul a gelip de onun dükkânına uğramayan yabancının olmadığını ve gösterdiği ilgi ile müşterilerin hiçbir zaman alışveriş yapmadan ayrılmadığını dile getirir. Dükkânı ise tam da müşterilerin ilgisini çekecek şekilde, Doğu zevkine göre dekore edilmiştir: Mustafa biraz filozoftu ve dükkânına gelen Avrupalıları gözlemleyebiliyordu. Bu odanın gözlerden uzak kalmış Doğu ihtişamı Mustafa nın her seyyahta fark ettiği güzel manzara tutkusu için hazırladığı tuzaklardan biriydi. Diğeri ise kafasında beyaz çalması, altın bileziği ve tozluklarıyla, çıplak elleri ve ayaklarıyla her zaman dükkânın kapısında durur ve yoldan geçenleri parfüm ve tütün almak için değil, sahibiyle şerbet içmeye çağırırdı. (Мустафа был немножко философ и умел наблюдать европейцев, приходивших в лавку. Уединенная восточная роскошь этой комнаты была одною из приманок, подготовленных им для той страсти к живописному, которую замечал он в каждом путешественнике; а другою был его исполинский нубиец, которыц в белой чалме с золотыми запястьями и поножами, с голыми руками и ногами, всегда стоял у дверей лавки и зазывал прохожих не покупать духов и курений, а откушать шербету с его хозяином.) Dükkânı gibi dükkânın arka bölmesinde yer alan ve anlatıcının kaldığı küçük oda da Doğu tarzını ve gösterişini yansıtmaktadır. Anlatıcı, uzun süredir kaldığı bu odayı Avrupa dakiler ile kıyaslayarak şu şekilde tasvir eder: Kalın, fakat boyası çıkmış, bir o kadar da Batı daki demir sürgüler gibi Doğu da sizi sağlam bir şekilde koruyan perde, büyüklüğü ve kıyafetleri açısından diğer Avrupa saraylarında ev sahibesinin odasıyla birleştirilen Türk buduarlarına benzeyen sekiz köşeli küçük odayı dükkânın ön tarafından ayırıyordu. Ayaklar yerde serili duran zengin halılarda batıyordu. Koltuklar desenli ve parlak ipek kumaşla örtülüydü ve farklı renklerden yapılmış yastıklarla kaplıydı. Yorulmak bilmeyen tütsü kabı oyulmuş siyah tavana sinirleri hoş bir şekilde yatıştıran, fakat göz kapaklarını ağırlaştıran ve bütün vücudu hafifleten hoş bir koku dağıtarak, ince bir duman akışı gönderiyordu. (Занавес из толстой, но полинявшей парчи, который так же ненарушимо охраняет вас на Востоке, как железные затворы на Западе, отделял от передней лавки маленькую восьмиугольную комнату, величиной и убранством похожую на турецкие будуары, которые в иных европейских чертогах примыкают к комнате хозяйки. Нога тонула в богатых коврах, лежавших на полу. Софы покрыты были узорной и глянцевитой шелковой тканью и обложены разноцветными подушками. Неутомимая курильница посылала к черному резному потолку тонкие Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

52 43 струи дыма, разливая в комнате благовоние, которое приятно щекотало нервы, но вместе отягчало веки и расслабляло все тело.) Doğu ile Avrupa giyim tarzı, mobilyalar, davranışlar ve yaşam tarzı açısından oldukça farklıdır. Burada yaşadığı maceralar ve edindiği izlenimler doğrultusunda anlatıcı, Avrupa ve Rusya da insanların durmadan çalışmaya meyill olduğunu ve tembellik etmeye fırsat bulamadığını, fakat Türklerin ekonomik koşulları nasıl olursa olsun doğanın ve coğrafyanın sunduğu güzellikler sayesinde daha rahat bir şekilde, kendilerini yormadan çalıştıklarını ifade eder. Bu tembellik ve sahip oldukları Güneş, Türkler için ortak bir lükstür: Başka neresi bu kadar sıcak, bu kadar yeşil ve nerede halk bu kadar dürüst? Sizinle birlikte Almanya yı, İngiltere yi, Hollanda yı, İtalya yı, Sicilya yı, Yunanistan ı gezdik. Oralarda ardı arkası kesilmeyen endişelerden başka ne gördük? Mesela, bizim tarafımız diğer ülkelerden daha güzeldir ve bununla birlikte çalışkandır. Rusya da buradaki gibi tembellik edecek vaktimiz yoktur bizim. Açlıktan ölürsün, donarsın, yok olursun! Ekmeğini kan ter içerisinde yersin, ama aylaklık da fena iş değil! Size itiraf edeyim ki, bayım, ben bu tembel Müslümanları seviyorum! Ayakkabıları acele etmelerine engel oluyor. Kıyafetlerinin düğmeleri ilikli değil, bu kıyafetler harika bir şey! Nasıl yazlıkları olduğuna bir bakın! Hem zengininin hem fakirinin buradaki herkesin tek bir özgürlüğü var o da tembellik ve güneş! Renkli gökyüzü, canının istediği kadar gezinti, su üzerinde kayık, tepecik üzerinde sohbet Onların bütün mutlulukları budur işte. Bu mutluluktan kim yararlanmıyor ki? (Где еще так тепло, так зелено народ честный? Мы объездили с вами Немечину, Англию, Голландию, Италию, Сицилию, Грецию: что ж мы там видели, кроме труда и беспрерывных забот? Наша сторона, например, лучше других земель, а все-таки рабочая. У нас на Руси некогда полениться, как в здешнем краю: умрешь с голоду, замерзнешь, пропадешь! В поте лица ешь хлеб свой -а праздность ведь не худое дело! Признаться вам, сударь,по совести: я люблю этих ленивых бусурманов! Туфли мешают им торопиться: платья широкие нараспашку: чудо, а не платье! Посмотрите вы, какие у них дачи! И богатому, и бедному -всем здесь одно раздолье- лень и солнце. Пахучий воздух, гулянье вволю, каик на воде, беседка на пригорке -вот все их благополучие; а кто здесь этим не пользуется?) Senkovski, İzmir den başlayıp İstanbul da son bulan seyahatinde Anadolu nun farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını aktarırken, Osmanlı Devleti nin Rumlar, Yahudiler, Ermeniler gibi farklı etnik ve dini grupları bünyesinde barındırdığını da öyküde yansıtmıştır. Pek çok Avrupalının merak Senkovski, a.g.e.,

53 44 konusunu oluşturan haremde cariyelerin sarayda kapalı bir hayat sürdüğü, kadınların köle pazarlarında satıldığı gibi hususlara değinirken, yabancı biriyle zina etmenin sonunun ölüm olduğu, her ne kadar hoşgörü ile karşılansalar da Türkiye de yabancılara şüphe ile bakıldığını dile getirmektedir. Fakat Asya kültürüyle birlikte, özgür ruhlu Türklerin sahip olduğu Güneş, soğuk ve duyguların mensup olunan sınıf doğrultusunda yaşandığı bir ülke olan Rusya da yetişmiş anlatıcı için oldukça ilgi çekici ve güzeldir. Türkiye seyahatini bu iki öyküsünde kullanan Senkovski, Doğu seyahatine devam ettiği Mısır ve Suriye yi de Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii, ) ve Ebsambul (Ebsambul, ) adlı öykülerinde yansıtmıştır. Bu öyküleri kurgudan oluşmamakta, daha ziyade gezi yazısı niteliği taşımaktadır. Senkovski nin Mısır ve Sudan a seyhati sırasındaki izlenimlerinden oluşan Ebsambul da anlatıcı ve burayı ziyarete gelen diplomatik kimliği olan kişiler Mısır firavunu II. Ramses döneminde dağın üzerindeki kayalar oyularak yapılmış olan Ebu Simbel tapınağını görmek için Mısır dan Sudan a yola çıkarlar. Gezginlerin Gelişi (Priyezd puteştvennikov) ve Tapınağı Ziyaret. Piknik. Piyango (Poseşeniye hrama. Piknik. Lotereya) olmak üzere iki bölümden oluşan öykünün ilk bölümünde anlatıcının Mısır ve Sudan ile ilgili ilk izlenimleri yer alır. İkinci bölümde ise Ebsambul tapınağının açılışı sırasında yerli halkın gelenekleri ve tapınak ile ilgili bilgiler aktarılmaktadır. Anlatıcı, bilge ve aydın bir Avrupalı gözüyle insanların bunaltıcı sıcak yüzünden kıyafet dahi giyemediği Afrika coğrafyasını resmederken, bu tropik ve sıcak havanın, çöl ikliminin doğası gereği akşam olduğunda yerini birden soğuyan havaya bıraktığını şu şekilde betimler: Gece gerçekten de tropikti. Beyazlığa bu ülkede fevkalade doyan ay ışığı pürüzlü ve keskin şekilleriyle yuvarlaklaştırılmış bir tür kar örtüsünü, ölü ve hareketsiz duran bütün etrafı örtüyordu ve Sudan gecelerinin alacakaranlık olmadan, aydınlıktan karanlığa, yakıcı sıcaktan sönen ışığın vücudun hücrelerini açması için delici hareketine kademeli geçiş olmadan, aniden toprağa düşen soğuğunu daha da artırdığı görünüyordu. (Ночь была истинно тропическая. Лунный свет, насыщенной в этой стране удивительно белостью, накидывал на всю окрестность, Mısır da bulunan bir şehir olan Ebu Simbel den türetilmiştir Senkovski, a.g.e.,

54 45 мертвую и неподвижную, род снегового покрова, мягко округлявнего её шероховатые и острые формы, и, казалось, ещё увеличивал холод нубийской ночи, падающей на землю вдруг, без сумерек, без постепенного перехода от блеска к мраку, от пожарной жары к пронзительному действию потухших лучей на раскрытые ею поры тела.) Buradaki doğal yapıyı ayrıntılı bir şekilde inceleyen anlatıcı, tarımın yapıldığı, üzerinde yaşayan canlılara hayat verdiği için doğanın buhar makinesi olarak adlandırdığı Nil Nehri ni hem insanların hem de hayvanların ortak zenginliği ve varlığı olarak nitelendirir. Nil in kenarında bulunan Nil Vadisi nin dar yapısından dolayı nüfusun az olduğu, insanların hatta hayvanların yakıcı sıcak yüzünden öğle vakti dışarı çıkmadığı ve gölgenin kaybolduğu , anlatıcının bu coğrafya ile ilgili verdiği bilgiler arasındadır. Afrika nın sıcağıyla kavrulan yaklaşık on ülkeye can veren bu Nil Nehri nin insanı evrendeki düzeni sorgulamaya bu düzen içerisinde var olan herşeyin bir varoluş sebebi olduğunu düşünmeye ittiğini dile getirir. Bu düşüncesi doğrultusunda anlatıcının Nil i Afrika için ilahi bir lütuf olarak gördüğünü söylemek mümkündür: Hiçbir şey yerküremizin yüzeyinde tesadüfi hiçbir şeyin olmadığına, yeryüzündeki her şeyin büyük bir bilgelikle öngörülüp hesaplandığına, evrendeki nehirlerin kralı Nil in kıyılarında yer alan Mısır, Sudan, Dongola ve Senaar ve diğer toprakların manzarası gibi her tepenin, her çukurun aziz bir amaca hizmet ettiğine izleyicileri bu kadar ikna edemez. (Ничто так не убеждает зрителя в том, что на поверхности нашего шара нет ничего случайного, что все на ней разсчитано и пердусмотрено высшею мудростью, что всякий холм, всякое углубление соответствуют какой-нибудь сокровенной цели, как вид Египта, Нубии, Донголы, Сенаара и прочих земель, расположенных по берегам Нила, царя рек вселенной.) Mısır ve Sudan coğrafyası hakkında bilgiler sunulmasının yanı sıra Sudan ın toplumsal ve ekonomik durumuna dair bilgiler de yer alır. Bir zamanlar zengin ve refahı yerinde olan, antik Mısır kültürü ve eğitiminin gelişimine öncülük eden, fakat sürekli fetihlere ve isyanlara maruz kaldığı için zamanla güçsüz hale gelen Sudan halkının ekonomik durumunun iyi olmadığı, ülkeyi yöneten kişilerin cehaleti, yani Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

55 46 yönetim anlayışına dair bilgilerinin ve vatanseverlik duygularının olmaması sonucu zamanla bir sömürge haline geldiği dile getirilir: Bu pılıpırtısız fakirlerin ülkesi, bu yüzü gülmez ülke, bir zamanlar güçlü, basiretli ve muhteşem iken şimdi bereketsiz ve solgun hale gelen yaşamın azap çektiği uzun ve dar bir hapishane, onu yöneten insanın cahilliği ve barbarlığı yüzünden ölmeye mahkûm edilmiş bir esir haline geldi. (Это земля нищих без рубища угрюмая земля, -длинная и узкая тюрьма, где томится, жизнь, некогда сильная, прозорливая и блистательная, ныне тощая и изсохщая, узница, осужденная погибнуть в своем заключении за невежество и кровожадность начальствующего над ней человека.) Antik Roma döneminde sosyete hayatının hüküm sürdüğü anlaşılan bu dönemde kadınların, dönem Avrupa sının kadınları gibi giyime ve güzelliğe önem verdikleri, balo giysilerinin ise daha doğdukları zaman hazır edilecek kadar önem taşıdığı bilgisini aktaran anlatıcı, şimdi çarşaf giyen kadınları gördüğünde antik dönemdeki o ihtişamlı halleriyle bir kıyaslama yapar. Antik dönemdeki Sudan ı gözünde canlandırır ve bu ülkenin şu anki haliyle eski zamanlardaki hali arasında büyük bir kültürel farkın bulunuyor olması anlatıcıyı oldukça şaşırtır: Bu çıplak, güçlü adamların ve kaba çarşafa sarılı kadınların ve doğdukları zaman hediye edilen balo kıyafeti giymiş güzel genç kızların arasında gezer ve atalarının saraylarına bakarken, ister istemez aynı kıyıda güzel elbiseler içerisinde yaşarken Siena ya moda ve zevkin, kadın süsleri üretiminin başkenti, Eski Dünya nın Paris i, klasik dönem kadınlarının idolü Santorini den küpeler, zincirler, atkılar, kolyeler, sargılar, kurdeleler ve parlak eşyalarla dolu iki adet geminin geldiği haberiyle hoş bir şekilde kımıldayan kadim Sudanlı kadınlardan oluşan renkli kalabalığı kafanızda canlandırıyorsunuz. (Странствуя между этими голыми, дюжими мужчинами, этими женщинами, закутанными в грубые простыни, и молодыми красавицами в бальном платье, подаренною при их рождении, и глядя на чертоги их предков, невольно воображаешь себе пестрые толпы древних Нубиянок, которые, стоя на том же берегу в красивых нарядах, сладостно трепетали при известии, что в Сиенну пришли из Тира два судна, нагруженные прелестными серьгами, цепочками, платочками, ожерельями, повязками, лентами и блестящими материями, -судна из Тира, столицы мод и вкуса, мануфактуры женских укращений, Парижа старого мира и идола классических женщин!) Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

56 47 Öykünün ikinci bölümünde Ebsambul tapınağının açılışı esnasında yerli halkın kıyafetleriyle ilgili bilgiler yer almaya devam eder ve burada tuniğin Sudan halkının tören kıyafeti olduğu dile getirilir. Fakat tunik giymek genç kızalar için yasaktır, çünkü tunik giydikleri zaman genç kızların güzelliklerinin ortaya çıkacağı ve bu durumun hiç de hoş sayılmayacağı düşüncesi yer alır: Birincisi, tunik Sudan vatandaşının tören kıyafetidir ve astları toprağı kendi tören kıyafetleriyle kazmak istemiyorlar. () Bu arada da bütün yerli halk tunik giymiyor, genç kızların insan içine tunik giyerek çıkması sevimlilikleri görülmek zorunda kaldığı için uygun görülmüyor! (Во- первых, рубаха есть парадный мундир нубийского гражданина, и его подчиненные не согласятся копать землю в праздничных своих нарядах ; а между тем не все жители имеют рубахи, -да девицам и неприлично являться перед людьми в рубашках, как то его милости должно быть известно!) Gezgin grubun yerlilerle tapınağın açılışı esnasında giyilmesi gereken kıyafetler üzerine yaptığı anlaşma doğrultusunda evli kadınların bekârlardan farklı olarak yün çarşaf giydiği bilgisini edinmek de mümkündür ve bu kadınların yüzlerinden ziyade vücutlarını, hatları belli olmayacak bir şekilde kalın kıyafetlerle örtmeleri gerektiği yer alır. Mısır, Sudan ve Yukarı Etiyopya ya Seyahat Notları (Otrıvki iz puteşestviya po Yegiptu, Nubii i verhney Efiopii) nda da Senkovski, Sudanlı evli kadınların Mısır dakiler gibi çuhadan yapılmış kıyafetler giydiğini, Romalılar gibi omuzdan kol altına doğru vücutlarını sardıkları ve başlarını da örttüklerini dile getirir. Burada yaşayan yerli halkın kıyafetleri üzerine yer alan betimlemelerin yanı sıra coğrafyanın bir sonucu olarak insanların dış görünüşleri ve yüz hatlarının da Avrupa insanınkinden farklı olduğu belirtilmektedir: Oval yüzleri bizimkinden, çirkin olmayan hafifçe kalın dudaklarıyla ayrılıyordu. Hatta betimlemesi oldukça zor olan, fakat kanımca Ptolemaios un eşsiz bir şekilde ifade ederek üzere onu sessiz siyah olarak adlandırdığı özel Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Eski Mısır hükümdarı

57 48 bir parıltı oluşturduğundan, bir zencinin göz alıcı bir biçimde parlayan siyahlığına benzemiyordu. (Овальные их лица отличаются от наших только легкою толстотою губ, которая впрочем не имеет ничего неприятного, и даже цвет их кожи не похож на резкую, лоснящуюся черноту негра, образуя особенный отлив, который описать весьма трудно, но который, по мнению моему, неподражаемо выразил Птоломей, назвав его -ирема мелас, «тихо-черным».) Araştırmalarda bulunmak üzere Mısır a gelen gezgin topluluğunun, aralarında fiziksel ve kültürel açıdan pek çok farklılıkların bulunduğu yerel halk ile birlikte kültürel açıdan bir renklilik ortaya çıkardığı görülür. Anlatıcıya göre bu renklilik Avrupa medeniyetinin etkilediği eski ve sömürge haline gelen yeni Sudan ın bir araya gelişi gibidir: Bizim topluluğumuz buranın topluluğu ile bütün yönleriyle karışmıştı. Sadece gezginler kendi milli kıyafetlerini korumuş, diğerleri ise farklı doğu nesillerinin tarzına göre giyinmişler, kimisi ise ne Türk ne Memluklerin tarzında giyinmişti. Frak, bedevi kıyafetleri, Mısır kazakları, Arnavut ceketleri ve Avrupa redingotları yerli ev sahiplerinin derisiyle iç içe geçmişti. (Наше общество было перемешано купами туземцев по всем направлениям; путешественники одни сохраняли свое народное платье, другие были одеты по образцу разных восточных поколений; иные ни по какому образцу: наряды турецкие и мамлюкские, фраки и бедуинские одеяла, египетские фуфайки, арнаутские куртки и европейские сюртуки переплетаются с кожею местных хозяев.) Süleyman Peygamber ve Büyük İskender döneminden kalma asırlık sedir ağaçlarının yer aldığı Sudan bir zamanlar zengin insanların şatafatlı elbiselerle dolaştığı bir yer iken, artık oldukça boş ve çıplak bir ülkedir ve Antik Roma nın hiçbir izini taşımamaktadır. Hâlbuki burası Sudan ın tenha köşesinde bulunan gerçek bir Avrupa dır. Nitekim bu topraklar pek çok millet tarafından istilaya uğramış, bunun sonucu olarak da kültürel anlamda değişim yaşamıştır. Bu durumla bağlantılı olarak anlatıcı, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Sudan ın Adde şehrinde yer alan hiyerogliflerin burada etkisini sürdürmüş olan kadim Mısır inancına, Hıristiyanlığa ve Müslümanlığa dair kültürel öğeler Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

58 49 barındırdığını, buraya her gelen topluluğun kendinden bir öncekine ait değerlerin izlerini yok etmeye çalıştığını dile getirir: Bakın! Sudan kadim Mısır inancının keskin figürleri ve hiyeroglifleriyle kaplıydı. Hıristiyanlar geldi ve bunları alçıyla kapattı ve yerine aziz Yahya yazdılar. Yeni gelenler, bu resmi biraz beyaza boyamaya başlayıp, üzerine Allah ve Muhammed isimlerini koydular. İşte size tek bir duvar üzerinde duran kırk yıllık tarih. (Посмотрите! Она была покрыта иероглифами и резными фигурами древней египетской веры; пришли християне, затерли их штукатурой, и по ней написали св. Ионна Крестителя; новые прищельцы, слегка забелив эту живопись, выставили поверх её имена Аллаха и Магомета. Вот вам история сорока веков на одной стене.) Zengin bir tarihe ve değerli kültürel miraslara sahip olan bu ülkede yaşayan halkın, değerlerine sahip çıkmadığı bilgisi yer alır. Anlatıcı, bu şehirde antik dönemden kalan eserlerin herhangi bir işi olmayan kişiler tarafından bir ticaret aracı ve kazanç kaynağı olarak görüldüğünü ifade eder: Mısır da bir zanaatı olmayan, beceriksizliği yüzünden paşanın görevden aldığı, iflas eden herkes antikacılık yapıyor. Teb şehrine gidiyorlar ve Arap köylülerinden birkaç mumya, papirüs ve bokböceği satın alıyorlar ve Kahire ye geri dönerken Nil e giden bütün yol boyunca kadim Mısır hükümdarları, kahramanlıkları, sarayları, eşleri ve sevgilileri hakkında sunumlar yapıyorlardı. (В Эгипте, тот, у которого нет ремесла, тот, кого паша исключил из своей службы за неспособность, тот, кому вздумалось обанкрутиться, -все делаются антиквариями: едут в Фивы, покупают у арабских мужиков несколько мумий, папирусов и скарабеев, и, возвращаясь назад в Каир, несут на пути диссертации во всю длину Нила о древних египетских владыках, об их подвигах, палатах, женах и любовницах) Cahil olmalarına karşın bu insanların eğitimli bir Avrupalıyı kandıracak ve kendine hayran bıracak kadar iyi bir pazarlama taktiğine sahip oldukları görülmektedir. Fakat onların bu cehaleti sayesinde Avrupa nın bu önemli miraslara ve değerlere daha kolay bir şekilde ulaştığı düşüncesi ortaya çıkmaktadır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

59 50 Bu insanlar tamamen cahil ve kazanç düşkünü, fakat bilim Avrupası nın eski Mısır uygarlığı hakkındaki kavramlarına etkisi vardır. Kendi düzmece coşkularıyla eski püskü eşyaları ve mezarlardan topladıkları kalıpları sattıkları gezginleri o kadar usta bir şekilde sürüklüyorlar ki, Mısırlı bu dâhiye karşı bir önyargıya sahip olarak Kahire ye gelen biri, genellikle onun içten bir hayranı olarak Avrupa ya dönüyor. (Эти люди, вообще невежественные и корыстолюбивые, имеют однако же влияние на понятия учёной Европы об египетских древностях: они так искусно накатывают своим подделным восторгом путешественников, которым продают старую рухлядь и болванчики, набранные в гробницах, что и тот, кто приехал в Каир с предубеждением против египетского гения, обыкновенно возвращается в Европу искренним его обожателем.) Yerliler etkili pazarlama taktiklerini bilmelerinin yanı sıra tapınaklarda yer alan hiyeroglifleri etkili bir şekilde anlatır ve dinleyenlerde daha fazla merak duygusu uyandırır. Bunun sonucunda gezginler şehri gezmek, anlatılanları yerinde görmek isterler ve umduklarını bulamadıklarında ise kandırıldıklarını fark ederek barbar diye tabir ettikleri, fakat gerçekten büyük bir uygarlık olan Mısır a amansızca hakaret ettiklerine anlatıcı şahit olur. Kendi gezgin grubu da bu şekilde pek çok kez kandırıldığından dolayı bir türlü Ebsambul a ulaşamayan anlatıcı, bu şehri görebilmek adına tekrar yollara düşer. Anlatıcı, bu yolculuğu sırasında İngiliz diplomatları ve Napoleon un emri altında çalışmış Fransız bir komutan olan Sev ile tanışır. Burada ilginç olan, anlatıcının Sev haricinde gezi sırasında tanıştığı herkesi, muhtemelen diplomatik düzeyde önemli kişiler olması sebebiyle, sadece isimlerinin baş harfleriyle tanıtmasıdır. Hiçbir dine, Hıristiyanlığa dahi mensup olmamış bu kişinin Müslüman olmasının anlatıcıda ilgi uyandırmış olduğu düşünülebilir. Sev, Fransa nın Grenable şehriyle ilgili bir mesele dolayısıyla ölüm cezasına çarptırılması üzerine Fransa dan kaçıp Mısır a sığınmış, Mısır Paşası tarafından Süleyman Paşa adı verilmiş ve Müslüman olmuştur. Fransız devrim kamplarında ne yazık ki hiçbir dine mensup olmayarak eğitilmiş, her inançtan kendini çekmiş, en nihayetinde Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

60 51 Müslüman olana kadar hiçbirini de kabul etmemiştir. Artık ona Süleyman Paşa denilmektedir. Anlatıcı, Sev in Mısır a gelişi ve Osmanlı Devleti ne hizmeti ile ilgili bilgiler verirken, İbrahim Paşa komutasında Yunan isyanının bastırılmasında, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa nın Sudan ın fethinde yer aldığı gibi Osmanlı tarihine ait bilgiler bulmak da mümkündür. Anlatıcının elinde kocaman sopasıyla Mısır paşasının fırçalanmış atı üzerinde bir ileri bir geri gezdiği ve seyyahlara Sudan ı yönettiğini söylediği bir ülke olan Sudan da bulunduğu an, Mehmet Ali Paşa nın burayı ele geçirmek için ordu gönderdiği ve bu esnada karışıklıkların meydana geldiği zamanlara denk düşer ve bu karışıklığı anlatıcı şöyle anlatır: Gecenin karanlık uzaklığının çerçevesiyle kuşatılmış olan bu tablo içinde bir tören havası barındırıyordu, Türk kargaşası içinde büyük bir alana yerleşen kampımızın beyaz çadırları, bütün Afrika devletlerinin sükûnetle uyuduğu bir zamanda insanların çadırlar arasındaki hareketi ve kıyıya bağlanmış büyük sandalların uzun dizisi ise durumun kaygı verici ciddiyette olduğu mesajını veriyordu. Dahası düşman ordusunun Sudan ı fethetmek için geldiğini düşünmek mümkündü. (Эта картина, окруженная рамою черной ночной дали, заключала в себе нечто торжественное, а белые палатки нашего лагеря, уставленные на большом пространстве в турецком беспорядке, движение народа между ними в такое время, когда все африканское государство преспокойно спало, и длинный ряд барок, причаленных к берегу, придавали ей выражение зловещей важности обстоятельств. Скорее можно было подумать, что неприятельская армия пришла покорять Нубию) Bu öyküsünde Senkovski daha önceden sahip olduğu bilgiler ışığında, bir sömürge haline gelen Mısır ve Sudan ı antik dönemdeki haliyle kıyaslamaktadır. Senkovski nin, yerlilerin buradaki değerli mirasa cehaletleri ve kazanç düşkünlüklerinden dolayı sahip çıkmadıkları, bu yüzden Mısırlıların yapması gereken bilimsel incelemeleri Avrupalıların yaptığı düşüncesinde olduğu söylenebilir. Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

61 52 Senkovski nin doğu izlenimlerini aktardığı bir diğer öyküsü ise Suriye Anıları (Vospominaniya o Sirii,) dır. Yaklaşık sekiz ay kaldığı Suriye seyahatinden yola çıkarak kaleme aldığı bu iki bölümden oluşan öykünün ilk bölümü Güneş Tutulması (Zatmeniye solntsa) nda Arap halkının cehaleti yansıtılırken, Suçlu Sevgililer (Prestupnıye lyubovniki) adlı bölümde farklı mezheplere mensup birbirini seven iki gencin taşlanarak öldürülmesi yer almaktadır. Öykü, buraya bilim amacıyla gelmiş anlatıcının kendi duygu ve düşüncelerinin de yer aldığı Suriye yi tasviri ile başlar. Yakıcı sıcağın yanında gecelerin de bir o kadar soğuk olduğu çöl iklimi ve labirente benzettiği zor, aynı zamanda da karmaşık coğrafyasıyla birlikte resmettiği bir doğa karşımıza çıkmaktadır: Bulutların arkasında, yazın ortasında donmanın mümkün olduğu dorukların ve organik hayatın Güneş in ürettiği korkunç sıcakta kaynadığı kızgın sarp kayalıkların korkunç labirentinden çıkamama tehlikesini düşünmeyerek ilime karşı aynı hırsla, kendi güçlerime olan aynı güvenle, sağlığımı aynı şekilde hor görerek ve yirmi yaşlarında tecrübesiz bir insanda kolayca kendini gösteren, hayal edilen amaca ulaşmak için aynı inatla bir zamanlar herhangi bir yol gösterici ve maddi destek olmadan dünya üzerinde doğanın yükselttiği en görkemli saraylardan biri olan bu muazzam saraya atıldım. (С тою же жадностью к науке, с тою доверенностью к своим силам, с тем презрением здоровья и упрямством в достижении возмечтанной цели, которые легко себе представит в неопытном человеке лет дватцати, я некогда бросился, без проводника и пособия, в этот неизмеримый чертог природы -один из великолепнейших чертогов, воздвигнутых ею на земле в ознаменование своего могущества -не разсуждая об опасности не выйти из страшного лабиринта заоблачных вершин, на которых можно замерзнуть среди лета, и раскаленных пропастей, где органическая жизнь жарится в самой страшной духоте, какую только солнце производит.) Anlatıcı Alp dağları gibi tepelerinde karın eksik olmadığı, yakıcı ve boğucu iklim içerisinde oldukça soğuk ve yağışlı olan Lübnan Dağı yla Suriye yi Doğu nun İsviçre si olarak adlandırır. Bu dağların ve Suriye doğasının anlatıcı üzerinde ne kadar büyük bir etki bıraktığı şu cümlelerden anlaşılmaktadır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

62 53 Cansız doğanın güçlü etkileri ruhumuza daha da derin bir şekilde saplanıyor ve mutsuz kalbimizin tarihçileri ne söylerse söylesin, yaşamın diğer duygularından daha uzun süre kalıyor. Yüksek dağlara taşınan ova sakininin bir gün bu dağların suretini unutabileceğini düşünmüyorum, çünkü birbirini yiyip bitirerek, birbirini silerek ruh içerisinden on adet sevilen yüz sureti geçiyor, fakat bulutların arasında kaybolan ve ebedi kar ile beyazlaşan görkemli dağların resmi oradan hiçbir zaman silinmiyor Ve varlığımın en acı ve en değişik yıllarından birinin geçtiği kavrulmuş Suriye de artık önümde üçlü kaya zinciri halinde yayılan ihtişamlı yığıntıların devasa çizgilerini görüyorum. (Сильные впечатления мертвой природы врезываются в душу нашу гораздо глубже и остаются в ней долее всех других ощущений жизни, что бы ни говорили историки нашего несчастного сердца. Я не думаю, чтобы житель равнины, перенесенный на высокие горы, мог когданибудь забыть их образ: десять образов обожаемых лиц пройдет через душу, пожирая, изглаживая друг друга, но картина великолепных гор, теряющихся в облаках и убеленных вечным снегом, не изгладится в ней никогда Я и теперь вижу перед собою колоссальные очерки пышных громад, распространяющихся тройною каменною цепью вдоль обожженной Сирии, где протек один из мучительнейших и разнообразнейших годов моего бытия.) Senkovski, Doğu ya Giden Son Seyyahların Düşünceleri ve Yetenekleri (Sposobnosti i mneniya noveyşih puteşestvennkikov po Vostoku, ) adlı makalesinde Suriye nin etnik yapı, dini ve ahlaki değerler açısından karma bir sosyolojik yapıya sahip olduğunu ve toplumsal sınıflandırmanın yer aldığını ifade eder ve bu gözlemi öyküsünde de yer alır. Anlatıcı, İslam dininin hüküm sürdüğü bu topraklarda manastırların, kiliselerin de yer aldığını, hatta Arap kökenli olup da farklı dinlere mensup kişilerin olduğunu dile getirir: Atmosferin bulanık dibinde, deniz kıyısındaki ovada pis bir Müslümanın Tanrıya çaresizce karşı gelirken Hıristiyan çanının uzun gümüş yankısıyla tepelerin taştan ormanında, neredeyse gökyüzü kemerinin altında, atmosferin eter katmanlarında, tepede hâkim olan inancın tüm kutsallığıyla dağılan tatlı sesini duyuyorum. Hatta dünyanın yükü vurulmuş eşeklerin arkasından dik yokuş boyunca takip ederken Meryem Ana ve bir Müslüman ülkesinin ortasında çan sesinin arkasından yüksek sesle dindar marşlar tekrarlamak zorunda bırakan dağın şerefine oldukça ahenkli bir yığın şarkı söyleyen Arap ın çınlayan sesini duyuyorum. (Слышу этот умильный звук христианского колокола, струящийся длинным серебяным эхом в каменном лесу вершин, уже почти под самым небесным сводом, и со всею святостью веры господствующий на высоте, в эфирных слоях атмосферы, тогда как на мутном дне её, на Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

63 54 приморском равнине, нечистый мусульманин извергает свои безсильные богохуления; слышу даже этот звонкий голос Аравитянина, поющего целым объемом благозвучной груди песень в честь Пречистой Девы, следуя по крутому скату за навьюченными землею ослами и заставляющего горы, среди мусульманской державы, громко повторять за ним его благочестивые гимны.) Lübnan da Arap kökenli olup Hrıstiyanlık dinini benimseyen bu kişiler Maronitlerdir. Müslüman din adamları dışında Maronit ve İslam dininin Şiilik mezhebinden doğan Dürzilik dinine mensup Dürzi din adamlarının toplum içerisinde soylu kesime mensup olduğu ve toplumun belirli sınıflara ayrıldığı şu alıntıda görülmektedir: Maronitlerin ve Dürzilerin şeyhleri (soylular) sıklıkla benim yanıma mezhep bilen ve papanın sağlıklı olup olmadığı, Çin imparatorunun ne yaptığı gibi Avrupa ile ilgili siyasi haberleri soran meraklı Frank ile Cübeyl piposu içmeye uğrarlardı. Şeyhler ve orta sınıfın önemli sakinleri beni dikme ve sökme sanatında yani devlet yönetiminde oldukça bilgili bulurlardı. (Шейхи (дворяне) Маронитов и Друзов часто заезжали ко мне выкурить трубку джебели с любопытным Франком, который «знает толк», и осведомиться о политических новостях Европы -здоровь ли папа? Что он делает фагфур, китайский император? И прочшейхи и значительные жители из среднего сословия находили меня очень знающим в искусстве «шить и пороть», то есть, государственного управления) Bir Avrupalı olarak Suriye ye gelen anlatıcı, şeyhlerin ona karşı ilgisini oldukça politik bulur. Din adamlarıyla konuşması sırasında insanların dünyanın güneş etrafında döndüğüne inanmadıklarını, hatta bunu komik bulduklarını dile getirirken, rahipler onunla alay eder, hatta anlatıcıyı tanrıtanımaz biri olarak ilan etmeye çalışırlar. Fakat şeyh Beşar Yusuf Bey olarak adlandırdığı anlatıcıyı özgür düşünen bir kişi olarak görür ve takdir eder. Anlatıcının şeyhlerin ona karşı tutumu hakkındaki düşüncesi bir konuşma esnasında kesin hale gelir. Avrupalılar hakkında konuşurken Hıristiyan bir din adamı Avrupalı kadınları bir yılan olarak gördüğünü söyler, fakat Dürzi şeyhi böyle bir söz ettiği için anlatıcının yanında bu din adamına kızar. Farklı bir dine mensup olmasına rağmen bu şeyhin bir rahibe karşı Avrupalı Hıristiyan kadınları savunması, anlatıcıya temsil ettiği dini ılımlı olarak gösterme isteğinin bir sonucu olarak düşünülebilir: Senkovski, a.g.e.,

64 55 Şeyhin politikasının Avrupalı bayanlar hakkındaki duruma bağlı düşüncesiyle de bir bağlantısı olduğu anlaşıyordu. Avrupalı bayanlar hakkında oldukça hoş bir şekilde konuşurken, bu konuşma boyunca memnuniyetsizliğini dile getiren ve onların yılan olduğunu ileri süren genç bir rahibe ise hakaret etti. (Само сабою разумеется, что политика шейха не обошлась без обстоятельного рассуждения об европейских женщинах: он распространился об них очень живописьно, и побранил одного малодого монаха, который отплевывался во все время этого разговора, и утверждал, что они «змеи».) Burada kaldığı dönemde anlatıcının Arapların tüm cehaletini görmesini sağlayacak olan bir olay meydana gelir: güneş tutulması. Bir bilim insanı olarak yerli halka bunun bir doğa olayı olduğunu mantıklı bir şekilde açıklamaya ve öğretmeye çalışmasına karşın, insanlar bu tutulmanın Doğu da savaşa, Lübnan da ise hiç görülmemiş bir acıya neden olacağı gibi korkunç felaketlere yol açacağı inancındadır. İnsanların fikirlerini değiştiremeyeceğini ve kimsenin batıl inançların sınırları dışına çıkamadığını anlatıcı şu sözlerle dile getirir: Öyle görünüyor ki, doğanın kendisi türümüzü kaderiyle birlikte batıl inançlara inandırmaya çalışıyor! Kendim de tecrübe edindiğim üzere, gözümün önünde gerçekleşen olaylardan, doğa ve kaderin bizim için yanılgılardan oluştuğu ve kabileleri cehalet içinde tutan sürecin görgü tanığı olmanın faydasını edindim. (Кажется, как-будто сама природа за-одно с судьбами нашего рода старается утвердить человека в суеверии! Я, для своей опытности, извлек толко ту пользу из совершившегося передо мною события, что был очным свидетелем процесса, по которому природа и судьба составляются для нас заблуждения и удерживают племена в невежестве.) Burada kabul edilen dogmaları yıkmaya çalışması, insanları batıl inançlardan kurtarıp bilimsel gerçeklere ve bilgilere inanmaları gerektiğine ikna etmeye çalışması anlatıcıyı kâfir olarak adlandırılması tehlikesiyle karşı karşıya bırakır. Rus adı burada saygınlıkla karşılık bulduğundan, Rus olması kendini bu yaftadan bir nebze kurtarmıştır, fakat burada kâfir olarak görülenlere halkın nasıl davrandığı da aşikârdır: Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

65 56 elbette Rus adı bu dağlarda oldukça saygındır ve beni hakaret işitmekten kurtarmıştır. Ancak Rus olmamın ilk ve en önemli sonucu, hiçbir köylülünün bana bir parça hayvan bile satmaması, üzerine farmason binmiş eşeğinin hemen ölmesinden korktuğundan hiçbir hayvan bakıcısının bana binmem için hayvanını vermemesi de olabilirdi. ( конечно, звание Русского, весьма уважаемое в тех горах, обеспечивало меня от личной обиды, но первое и самое ощутительное следствие подобной репутатции могло быть то, что никто из поселян не продал бы мне ни глотка живности и ни один погонщик не отдал бы под меня своей скотины, боясь, чтоб осел, на котором ехал фармазун, не издох немедленно.) Arap halkının bu cehaletinden bahsederken anlatıcı, kanını donduran ve tamamen bir vahşet olarak adlandırdığı bir olaya tanıklık eder. Birbirini seven iki genç evlilik dışı çocuk sahibi olmaları yüzünden Maronitlerin tepkisini çeker. Bu iki sevgilinin bağlarını koparmak için yerel yönetim birkaç sene pek çok yol dener, ikisini de zindana atar, fakat serbest kaldıklarında tekrar biraraya gelirler. Zinayı kendi kurallarınca cezalandırmak isteyen Maronitler, Katolik cübbesi giymiş, elinde büyük bir haç taşıyan rahibin etrafında toplanarak günah çıkarma ayini yaparlar ve iki genci taşlayarak öldürüp, çukura gömerler. Bu korkunç olaya tanıklık eden anlatıcı derinden etkilenir ve bu cinayeti işleyenleri vahşi diye adlandırarak, duygularını şöyle dile getirir: yakın tepede böylesine korkunç bir ölümle öldürülen talihsizlerin kaderini düşünüyordum. Pipomu o tarafa yönelttim ve onların çektiği acı, onlara eziyet çektirenlerin acımasızlığı, iffetin kan aracılığıyla barbarca korunması hakkındaki tek bir düşünce bakışımı korkunç rezaletten uzaklaştırdı. Kalbim sıkışıyor, o tarafa bakamıyordum. ( но я думал только о судьбе несчастных, погибавших на близкой горе такою ужасною смертью. Я направил туда трубку -и одна мысль об их страданиях, о бесчеловечии их гонителей, о варварском образе сохранения чистоты нравов посредством крови, оттолкнула мой взор от страшного позорща. Сердце мое сжималось; я немог смотреть в ту сторону) Senkovski Suriye Anıları nda insanların batıl inançlar çerçevesinde ve cehalet içerisinde hayatlarını sürdürdüğünü gözler önüne sermektedir. Ayrıca, Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

66 57 Müslüman ülkesi olarak bilinen Suriye de farklı mezheplerin ve dini oluşumların yer aldığını yansıtmaktadır. Yazar, yılında Novosel ye isimli yıllıkta yayımlanan Antar adlı öyküsünü diğer Doğu öykülerinden farklı bir şekilde Doğu mitolojisi ile ilgili unsurları kullanarak kaleme alır. Öykü, Arap edebiyatında Antar Hakkında Bir Roman ismiyle bilinen ve Antar, A Bedoueen Romance ismiyle İngilizceye çevrilen eserden esinlenerek oluşturulmuştur ve bu eserle Senkovski nin öyküsünün büyük ölçüde benzerlik taşıdığı ifade edilir. Ayrıca bu eser Rimskiy- Korsakov un Antar adlı eserine de ilham kaynağı olduğu söylenmektedir. Konusunu bir aşk hikâyesinin oluştuduğu her iki eserin de başkahramanı Antar iken, Arapça Antar romanında kadın başkahraman Abla nın yerini Senkovski nin Antar öyküsünde ünlü Arap şair Lebid in torunu olarak okuyucuya sunulan peri Gül Nazar alır. Antar a âşık olan ve kör edici bir güzelliğe sahip bir peri olan Gül Nazar, Antar a farklı şekillerde görünmektedir ve nihayetinde bir ceylan olarak onun karşısına çıkar. Antar ilk başta onu öldürmek ister, fakat hayatına kastetmek yerine onu serbest bırakır. Onun güzel ahlakı ve iyi kalpliliği Gül Nazar ı derinden etkiler ve Antar ı sarayında ağırlamak üzere sihirli bir şekilde sarayına getirtir. Görkemi ve gösterişiyle doğu şatafatına sahip saraydaki hizmetçiler onu Gül Nazar ın karşısına çıkmadan önce emrine genç ve güzel köle kızların gönderildiği, beyaz mermerden ve altın kaplamalardan oluşan, doğu kültürünün bir parçası olan hamama götürürler. Bu öyküde betimlenen harem Türk Çingenede tasvir edilen hareme göre daha ihtişamlıdır ve buradan yola çıkarak Arap toplumunun gösterişe daha meraklı olduğu anlaşılmaktadır. Anlatıcı, Şam da yer alan bu sarayın her bir odasının şatafat ve şıklık içinde olduğunu hamamı şu sözlerle ifade eder: Haremağaları onu on iki tane güzel ve genç köle kızların hizmetine verildiği, beyaz mermerden yapılmış jasper taşından kolonların ve altın kümbetin olduğu hamama götürdüler. Oradan duvarları ve tavanı elmasların ateşiyle parlak bir şekilde aydınlatılmış ihtişamlı bir odaya geçti Aniden kapılar açıldı ve başları üzerinde pek çok yemeğin yer aldığı tepsiler ve Alekseyev, P. V. (). Siriya v mifopoetike O. İ. Senkovskogo. Vestnik Tomskogo gosudarstvennogo universiteta. Filologiya, No. 1 (27), Alekseyev, (). A.g.y., 7

67 58 şerbetlerin, yiyeceklerin ve tatlıların olduğu kapları taşıyan pek çok hizmetçi içeri girdi. (Евнухи повели его в баню, построенную из белого мрамора, с яшмовыми колоннами и золотым куполом, где двенадцать молодых и прекрасных невольниц были назначены для его прислуги. Оттуда перешел он в богатую комнату, ярко освещенную огнем алмазов, покрывавшмх стены и потолоквдруг отворились двери, и вошел длинный ряд служителей, несущих на голове золотые подносы, уставленные множеством блюд и сосудов с яствами, сластями и шербетами.) Anlatıcı, egzotik doğu kültürünün bir parçası olan çölü ve çöl sıcağını da resmetmeyi ihmal etmez. Öykünün başında Şam Çölü nün bunaltıcı ve yakıcı havasını, sıcaktan çöldeki kum taneciklerinin nasıl titrediğini anlatır: Güneşin yakıcılığıyla kavrulan hava, kızgın demir etrafında dönen aleve benzer şekilde rüzgârsızlığın ortasında ince bir alev gibi titriyor, sallanıyor, parlıyor ve alev rengindeki sık iğneler gibi görünen kızgın pırıltılar onun gözleri önünde havada hızlı bir şekilde dans ediyor. (Зажженный палящим солнцем воздух, среди совершенного безветрия, дрожит, трясется, мелкает тонким пламенем, подобным тому, какое вьется по раскаленному железу, и знойные блестки, в виде частых огненных иголок, быстро пляшут в воздухе пред его глазами) Güneş in kavurduğu Şam çölünde bulunan eski bir yerleşim yeri olan Tadmor şehrinin ve Şam çölünün güzelliği anlatıcıyı etkiler: Şam çölü muhteşem, büyük Tadmor un Şam çölündeki kalıntıları harika. Kim bu kocaman saraylarda yaşadı? Bu tapınaklar kimin için dikildi? Sütunların bulunduğu bu uzun sokağı kim inşa etti? (Прекрасна Шамская пустыня; прекрасны в Шамской пустыне развалины волшебного Тедмора. Кто жил в этих огромных чертогах?.. Кому воздвигнуты эти храмы?funduszeue.info построены эти длинные улицы столбов?) Suriye de antik dönemin önemli kültür ve ticaret merkezlerinden biri olan Tadmor (Palmira) şehrinin Süleyman Peygamber tarafından inşa edildiğine dair bir inanış vardır. Araştırmacı P. V. Alekseyev İncil de antik Tadmor şehrinin kuruluşu hakkındaki mitin bu öyküde yer aldığını ifade eder ve bu mit İncil in 2. Tarihler bölümünün Süleyman ın Öbür Etkinlikleri başlığında şöyle ifade Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

68 59 edilmektedir: Çölde Tadmor Kenti ni onardı. Hama yöresinde yaptırdığı bütün ambarlı kentlerin yapımını bitirdi. Öyküde de Tadmor un Süleyman peygamber tarafından kurulduğu ve cinlerin onun emri altında olduğu şu şekilde yer almaktadır: Kalıntıları güzelliği ve büyüklüğüyle sizi sabah sabah hayretlere düşüren Tadmor da bulunuyorsunuz. Çölün cesur bahadırı, bilin ki, Süleyman peygamberin Cebrail adlı meleğin hediye ettiği büyülü yüzük sayesinde hükmettiği bu şehir kötü kalpli ve biçimsiz ruhlar olan cinler tarafından inşa edildi. (Вы находитесь в Тедморе, развалины коего поутру удивляли вас своею красатою и огромностью. Ведайте храбрый богатыр пустыни, что этот город построен джиннами, зловредными и безобразными духами, коими Соломон -да будет с ним мир! -повелевал посредством волшебного перстня, подаренного ему ангелом Джебраилом.) İncil in yanı sıra Kur an da da Süleyman peygamberle ilgili hususlar yer almaktadır. Öyküde bahsi geçtiği üzere Süleyman peygamberin hizmetinde cinlerin de olduğu Neml suresinin ayetinde belirtilir: Süleyman ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan meydana gelen orduları onun önünde toplandı. Hep birlikte düzenli olarak sevk ediliyorlardı. Yine Alekseyev e göre, Senkovski nin öyküde Tadmor şehrini mekân olarak seçmesinde bu antik şehri Rusya ya benzetmesi rol oynar. Süleyman peygamber tarafından kurulan ve kraliçe Zenubiya ile döneminin önemli kültür ve ticaret merkezi haline gelen bu şehri I. Petro ile Avrupa kültür düzeyine çıkan ve II. Yekaterina ile eğitim ve sanat alanında büyük gelişmeler yaşayan Rusya yı bağdaştırdığını ileri sürer. Bu bağdaştırma F. V. Bulgarin in Kronştadt a 1 Mayıs tarihli Gezi: N. İ. Gnediç e Mektup (Poezdka v Kronştadt 1 maya goda: (Pis mo k N. İ. Gnediçu, ) adlı eserinde Binlerce gemi Kuzey in Palmira sına dünyanın her yerinden sanayi vergisi getiriyor (тысячи кораблей приносят İnternet: Kutsal Kitap The Bible Society in Turkey (Kitabı Mukaddes Şirketi) & The Translation Trust / Yeni Yaşam Yayınları, , de alınmıştır. Senkovski, a.g.e., İnternet: Kur an-ı Kerim, Neml Suresi Ayet adresinden de alınmıştır.

69 60 ежегодно в северную Пальмиру дань промышленности со всех концов земного мира) diyerek, Peterburg u Kuzey in Palmirası olarak adlandırır. Hem Türkiye yi hem Ortadoğu yu gezerek burada yerli halkın kültür ve yaşamı ile ilgili birinci elden bilgi edinen Senkovski nin, incelediğimiz öykülerine bu tecrübelerini başarılı bir şekilde yansıttığı görülmektedir. Genel itibarıyla öykülerinde Batı ve alışkanlıklarına yabancı olduğu Doğu yu düşünce sistemi ve yaşam tarzı açısından sürekli bir karşılaştırma ve iki kültür arasındaki farkları kavramaya çalışma içerisindedir. Doğu insanının tembel ve bilime karşı kayıtsız oluşu, Doğu toplumlarında yargısız infazın ve yıkılması zor olan belli başlı kuralların yer aldığı gibi noktalara değinir. Ele alınan öyküler karşılaştırıldığında, Türk milletinin Arap halkına göre daha hoşgörülü ve yeniliklere açık olduğu görülmektedir. Böylece Türklerin bu olumlu özellikleriyle Senkovski nin gözünde daha fazla sempati kazanmış olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Türkiye ve Orta Doğu öyküleri arasındaki en belirgin fark, Türkiye öykülerinin bir kurguya dayalı olması, Orta Doğu öykülerinin ise birer gezi notu özelliğinde olmasıdır. Buradan yola çıkarak Türkiye nin Senkovski ye ilham kaynağı olacak ve edebiyatçı yönünü ortaya çıkaracak kadar derin bir etki bıraktığı söylenebilir. Alekseyev, (), a.g.y., 72

70 61 4. FANTASTİK ÖĞELER Her baronun kendi hayal gücü vardır (У каждого барона есть своя фантазия) Baron Brambeus Fantastik edebiyat terimi bir edebiyat türünü belirtmek için kullanılmaktadır. Fantastik tür, hayal gücü aracılığıyla nesnel dünyada gerçekleşmesi imkânsız olanı mümkün kılan, bilinenin ötesine geçen bir türdür. Jean-Luc Steinmetz, fantastiği şöyle tanımlar: Fantastik, mantığın karşıtıdır. Bu anlamda hayal, yanılsama hatta delilikten sayılabilir. Todorov a göre fantastik kavramı gerçek ve düşsel olana göre tanımlanır. Fantastik bir yazının, uzun zamandan beri var olmayan, duyulmamış, görülmemiş, hayal ürünü veya var olanın karşıtı olduğu ifade edilir. Fantastik edebiyat hayata dair metafizik bilmeceleri ve sosyal kuralları kuralsız biçimde çözmeye çalışır. Fethi Naci, Todorov a göre bir eserin fantastik sayılabilmesi için üç unsuru bünyesinde barındırması gerektiğini ileri sürer: 1. Okuyucu eserdeki kişilerin dünyasını canlı kişilerin yaşadığı bir dünya olarak görmeli, anlatılan olaylarla ilgili olarak doğal bir açıklama ile doğaüstü bir açıklama arasında kararsızlık duymalıdır. 2. Bu kararsızlıkta eserin kahramanı ile okuyucu özdeşleşmelidir. 3. Okuyucunun metin karşısında bir tavır takınması gerekmektedir. Alegorik, yani sembolik yorumlamaları reddetmelidir. Fantastik türün temel özelliği nükteli ve gizemli öğeler içermesi, beklenmedik bir sonla bitmesidir. Genellikle yüzü geçmişe ya da şu ana dönüktür ve yazar, okuyucuyu tereddütte bırakma amacı güder. Bu konuda Louis Vax, şu görüşü ifade eder: Fantastik anlatı bizim yaşadığımız gerçek dünyada yaşayan, bizler gibi ancak birdenbire kabul edilmesi olanaksız bir olay karşısında kalmış insanlar Steinmetz, J. (). Fantastik Edebiyat (Çev. Hasan Fehmi Nemli). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. (Eserin orijinali da yayınlandı), Todorov, T. (). Fantastik Edebi Türe Yapısal Bir Yaklaşım (çev. Nedret Öztokat). İstanbul: Metis Yayınları. (Eserin orijinali te yayımlandı), Özlük, N. (). Türk Edebiyatında Fantastik Roman. İstanbul: Hiperlink Yayınları, Özlük, a.g.e., Özlük, a.g.e., 33

71 62 sunmayı sever. Roger Caillois ise fantastiği bilinen düzenin bozulması, gündeliğin değişmez yasallığı içinden kabul edilemeyecek olanın fışkırması olarak tanımlar. Çağdaş fantastik edebiyata folklorik eserler, özellikle masallar, mitler ve destanların öncülük etmiş olduğu görülür. Bu hususta Ursula K. Le Guin, Gerçek bir fantazinin halk hikâyesi, peri masalı ve efsanelerin modern uygulaması olduğunu ifade etmiştir. Dünya edebiyatında fantastik tür, romantizmin ortaya çıkışı ile birlikte kendini göstermiştir. Bu türün oluşumunun temelinde ise egzotik yerleri, başka kültürleri keşfetmek, bilinmeyeni ortaya çıkarmak yatar. Fantastik eserlerde birlik kavramı ile zıtlık kavramını birleştirme amacı vardır. Ayrıca, Romantizm doğrultusunda eser veren yazarlar fantastik türün okuyucu kitlesini eğitici yönüne önem vermişlerdir. Fransa da ortaya çıkan romantizmin Rus edebiyatında etkisini iyice göstermesiyle birlikte, fantastik tür Rus edebiyatında da popülerlik kazanır. Rus edebiyatında fantastik tür yüzyıl ile birlikte görülmeye başlamıştır. F. İ Dmitriyev-Mamonov un Soylu Filozof, Alegori (Dvoryanin-Filosof, Alegoriya, ) adlı alegorik eseri, Rus edebiyatında fantastik türde yazılmış ilk eser olarak kabul görür. Daha sonra Vasiliy Levşin in Ay a seyahati konu edindiği En Yeni Seyahat (Noveyşeye puteşestviye, ) yayımlanır ve büyük bir beğeni kazanır. yüzyıl ile birlikte yaygınlaşan fantastik türe A. S. Puşkin, Maça Kızı (Pikovaya dama,); M. N. Zagoskin, Cinlerin Konseri (Kontsert besov, ); V. F. Odoyevski, İsimsiz Şehir (Gorod bez imeni,) gibi eserleriyle katkıda bulunmuşlardır. Fantastik eserlerde çoğunlukla rüya, ölüm gibi motifler Todorov, a.g.e., Todorov, a.g.e., Özlük, a.g.e., Vinogradova, O. İ. (). Fantastika povestey XIX veka -janrovıy priznak ili literaturnıy priyom? Vestnik KGU imeni N.A. Nekrasova, No.3, İnternet: Fantastiçeskiye priyomı v russkoy literature. fantasticheskie-priemy-v-russkoj-literature de alınmıştır.

72 63 kullanılmış , hayali seyahatler, akıl dışı öğeler ya da efsanevi/mitolojik unsurlar yer almıştır. O. İ. Senkovski nin eserlerinde fantastik öğelerin, hicivsel öğeler ile bir araya getirilerek kullanıldığı görülür. Fantastik öykülerini eleştiri ve yergi amacıyla yazdığını kendisi de şu sözlerle dile getirir: Aslında, insanlar ve olaylar hakkında yargıda bulunmak zordur. Bu eylem akıl, bilgi ve deneyim gerektirse de farklı ama küçük bir vazifedir. Yine de oturup onları yargılamaya değer. Yargıç olsam nasıl da hoşuma giderdi! Bu bilgiler doğrultusunda, Senkovski nin öykülerinde kullandığı fantastik öğeler aracılığıyla ele aldığı konular ve eleştiriler üzerine yorumlar getirilecek ve incelemeler yapılacaktır Hayali Yolculuklar Romantizm akımının bir etkisi olarak, görülmemiş ve keşfedilmemiş yerleri, egzotik olanı ortaya çıkarma amacı doğrultusunda, hayali yolculuklar fantastik edebiyatın içinde yer almıştır. yüzyılda ve yüzyılın başında Rus yazarların fantastik eserlerinde yer alan bu arayışlar ve keşiflerde, toplumun maddi ve manevi değerlerinin yansıtıldığı görülmektedir. Senkovski nin de hayali yolculuklar üzerine kurulu öyküleri, toplumu sıkıcı olarak görmesinden kaynaklanır. Ona göre bu toplumdan kaçmak için hiç görülmemiş yerlere gidilmesi gerekir. Bu amacını, Fantastik Yolculuklar adlı eserinin önsöz niteliğindeki Sonbahar Sıkıntısı (Osenyaya skuka, ) bölümünde dile getirir ve okuyucusuna bu seyahatlerin gerçekleşmesinin olanaksız ve saçma olduğunu söyler: Fakat seyahat bitti, sizleri oldukça memnun edecek bir aptallık yapıldı. Ortak bir eğlencemiz olsun diye sizlerle bu aptallıklarımı üç parçada paylaşmaya hazırım Vinogradova, a.g.y., Senkovski, O. İ. (). Soçineniya Barona Brambeusa. Moskova: Sovetskaya Rossiya, Anonim, (). Vzglyad skvoz stoletiya. Russkaya fantastika XVIII i pervoy polovinı XIX veka. Moskova: Molodoya gvardiya, Senkovski, a.g.e., 36

73 64 Bu doğrultuda öncelikle Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya odnoy revijskoy duşi,) ni ele alacağız. Bu öyküsünde Senkovski bir doğubilimci olarak Doğu kültürünün bir parçası olan Hint mitolojisine ait ögeler kullanmıştır yılında Novosel ye adlı dergide yayımlanan Arayış İçindeki Bir Ruhun Serüvenleri (Pohojdeniya Odnoy Revijskoy Duşi), Önsöz (Predisloviye), Megedetay-Korçin-Ugelyukçi nin Ruhu Hakkında Çağrı (Şastra o Duşe Megedetay-Korçin-Ugelyukçi) ve Tehlikeli Bir Bilginin Yaftası (Yarlık Opasnogo Znaniya) adlı üç bölümden oluşmaktadır. Önsöz kısmında öykünün seyrini oluşturan Buda inancı hakkında bilgi verilir. İkinci bölümde Dalay lama Megedetay- Korçin-Ugelyukçi nin ruhunun Buda ile konuşmaları ve arayış içindeki ruhun günahlarından arınması amacıyla bu serüvene başladığı aktarılır. Üçüncü bölümde ruhun Elbruz Dağı nda başlayan ve reenkarnasyon inancı doğrultusunda farklı bedenler arasında gerçekleştirdiği serüvenleri yer almaktadır. Serüvenlerine başlamadan önce, aslında Baron Brambeus un ruhu olduğu eserin sonunda ifade edilen dalay lamanın arayış içindeki ruhu, Sakyamuni (Buda) tarafından Rusya da Budizm inancının yaygın olduğu tek yer olan Kalmukya dan Elbruz Dağı na gönderilir. Burada Kürmez Han hükümdarlığını sürdürmekte ve emrindeki ruhları yeryüzündeki farklı bedenlere göndermektedir. Moğol mitolojisinde Hormosta olarak adlandırılan Kürmez Han, Türk ve Altay mitolojisinde körmös olarak bilinen yer altındaki ruhların önderi olarak bilinmektedir. Öyküde Kürmüz Han Kafkas mitolojisinde önemli bir yere sahip olan ve tepesinde ölümsüzlük suyu bulunan Elbruz dağında yaşayan yüce bir Tanrı olarak betimlenir ve bu dağda yaşayan diğer tanrıların lideri konumundadır. Anlatıcının maceraları pek çok ruhun bir araya geldiği bu mitolojik Elbruz Dağı nda başlar. Burada Antik dönem filozoflarından Pisagor un ruhu karşısına çıkar. Pisagor un ruhu, bir dalay lamanın ruhu ile reenkarnasyon üzerine bir tartışma içerisindedir. Pisagor a göre bir ruh kendini bir filozofun ya da verimli bir hayvan olan ineğin bedeninde bulacaktır. Dalay lamaya göre ise ruh, kendini bir köpeğin bedeninde bulabilir. Dalay lamanın bu düşüncesinde reenkarnasyon doğrultusundaki derece sınıflandırmasına göre köpeklerin diğer hayvanlardan Karakurt, D. (). Türk Söylence Sözlüğü, Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü. e-kitap, Adiloğlu, A. (). Karaçay-Malkar Nart Destanı. Turkish Studies, Volume 2/1 Winter,

74 65 daha üstün olması ve mitolojide köpeğin tanrıların elçisi, merhumların ruhunun önderi olarak görülmesinin rol oynadığını düşünmek mümkündür. Ayrıca Pisagor ve Dalay lamanın reenkarnasyon üzerine konuşmaları, bu inancın sadece Budizm felsefesinde değil, Antik dönem felsefesinde de var olduğunu göstermektedir: Orada Buda doğmadan önce reenkarnasyon öğretisini yayan Pisagor un ünlü ruhunu ilk kez gördüm; benden kısa bir süre önce, galiba bir kediye hayat verdiği dünyadan buraya geldi. Pisagor un ruhu şu an anımsadığım kadarıyla, insanın en çok istediği yeniden doğuşun, ruhunun bir filozofun ya da ineğin vücuduna girmesi olduğunu kanıtlayarak, Moğol bir lamanın ruhuyla hararetli bir tartışma içindeydi. Lama ise iyi bir insanın köpeğin bedeninde yeniden doğmaktan daha iyi bir şey isteyemeyeceğini iddia ediyordu. (Тут в первый раз увидела я знаменитую душу Пифагора, который еще до рождени Шеккямуни проповедовал учение о переселении душ; она незадолго до меня прибыла туда с земли, где, кажется, одушевляла кота. Дух Пифагоров, как тепер помню, жарко спорил с душою одного монголского ламы, доказывая, что для человека самым вожделенным перерождением должно почитаться перевод души его в тело философа или в корову, тогда как душа ламы утверждала, что добродетельный человек не может желать себе ничего лучше перерождения в собаку.) Bu nedenle anlatıcı ruh, Kürmez Han dan kendisini bir köpeğin bedenine göndermesini ister. Ancak bu isteği yerine getirilmeden önce farklı hayvanların bedenlerine de gönderilecektir. İlk önce Hindistan da bir meşe odununun ruhuna gönderilir. Anlatıcı, Slav inanışında gücü sembolize ettiğinden önemli bir yere sahip olan ve çar meşe olarak adlandırılan meşe ağacına girerek o ülkede üstün bir mevkiye sahip olacağını düşünür. Ancak bu düşüncesi gerçekleşmeyen ruh, hayal kırıklığına uğrar, çünkü Ruslar için önemli bir yere sahip olan meşe ağacı Hindistan da herhangi bir anlam ya da önem ifade etmemektedir. Faydalı hiçbir şey yapmadan boş bir şekilde geçirdiği yaşamın sonucu olarak, yerinden kımıldamayacak bir cismin içerisinde kalakalacaktır: Bu, yeryüzü üzerindeki ilk meşe ağacı ormanıydı. Hindistan da bulunuyordu ve bu zamana kadar varlığını sürdürdü. Kader zavallı ruhlarla böyle oynuyor! İnternet: de alınmıştır. İnternet: ie/ohotnik_ohrannik_i_mifologicheskiy_geroy_kakuyu_rol_igrala_sobaka_v_istorii/15/?wap da alınmıştır. Senkovski, a.g.e., Uzelli, G. (). Slav Mitolojisi, İnanışlar ve Söylenceler. İstanbul: YKY, 92

75 66 Elli yıl bir aptalın bedeninde kabahatsiz bir şekilde oturduğum için odun olarak belki de bin sene ya da daha fazla kalmak gerekiyordu. (То был первый дубовый лес на земле: он находился в Индии и существует по сю пору. Так судьба играет бедными душами!за то, что я безвинно просидела пятьдесять лет в дураке, пришлось быть поленом, может статься, тысячу лет и более.) Meşe ağacından çıkan ruh, arayışlarını devam ettirerek Çin de bir pirenin bedenine, daha sonra da farklı hayvanların bedenlerine girer. Hiçbir bedende aradığını bulamayarak Elbruz Dağı na geri döner ve istediği üzere bir köpeğin bedenine gönderilmesine karar verilir. Ancak Kürmez Han anlatıcı ruhun girmeyi bu kadar çok istediği ve önemli gördüğü köpek bedenini, ismi köpek anlamına gelen Nogay Han ın bedeni olarak anlar ve yanlışlıkla onu ismi Moğolca Nogay- Han ve Tatarca Köpek-Han olarak bilinen , Altın Orda devletinin hükümdarı Nogay Han ın bedenine gönderir. Rusya nın yaklaşık üç yüzyıl hâkimiyeti altında yaşadığı Altın Orda hükümdarlığı altında yabancılık çekmeyeceğini, sakin bir hayat sürdüreceğini düşünür, fakat durum umduğu gibi olmaz. Nogay Han ın bedeninde olduğu için Altın Orda yı yönetmekle görevlidir ve hem kültürel açıdan hem de devlet yapısı itibarıyla yabancı olduğu bu yerde Türkler ona oldukça farklı gelir. Türkler hakkında olumsuz bir portre çizerek bu ülkede paranın manevi değerlerden üstün görüldüğü izlenimini edinir. Nirvana ya ulaşmak amacıyla kendini bütün yanlışlardan uzak tutmaya çalışan anlatıcı, erdem, dürüstlük, adalet gibi kavramlara para ile sahip olunmasını oldukça yadırgar. Yadırgadığı bu durum aslında Rus toplumundaki düzeni de yansıtmaktadır ve yazarın Türkler hakkındaki bu olumsuz ifadelerinin arkasında Rus toplumunu eleştirdiğini düşünmek mümkündür: getirirler. Erdem mi gerekli? 10 kapiğe, nereye koyacağımızı bilemeyeceğimiz kadar Gerçeğe mi ihtiyacımız var? Yüz kapiğe herkes size gerçeği, iki yüz kapik içinse, tüm gerçeğin yalan olduğuna yemin eder Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

76 67 (Нужна ли нам была добродетель? -за десять копеек приносили к нам столько, что мы не знали, куда девать ее. Требовалась ли нам истина? -за двести копеек все говорили правду, а за двести других клялись, что вся эта истина- ложь.) Burada da mutluluğa ulaşamayan ruh, nihayetinde Rusya da bir Rus köylüsünün bedenine girer. Burada Buda öğretisi doğrultusunda çalışkanlığa, ahlaka ve yoksul ama huzurlu bir hayata kavuşan anlatıcı, sonunda mutluluğu yakalamış olur: Başarımdan dolayı bir Rus köylüsünün bedenine yerleştirildim. Fakirlik içerisinde, fakat ihtiraslardan, sorunlardan uzak ve hep huzur içinde bir yaşam sürüyorduk. Hayatımda hiçbir zaman bu sağlıklı ve çalışkan bedende olduğum kadar neşeli ve mutlu olmamıştım. (Я была, за отличие, переселена в русского мужика. Мы жили в бедности, но без хлопот, без страстей и всегда припеваючи. Никогда не была я так весела и счастлива, как в этом здоровом и трудолюбивом теле.) Arayışları sonunda kendini bir Rus köylüsünün bedeninde bulan anlatıcı ruhun, edebiyat dünyasına da değindiği ve bu doğrultudaki fikirlerini dile getirdiği görülür. Arayışını tamamlamadan önce ünlü bir yazarın bedenine girdiğinde, akıllı ve çalışkan birinin vücudunda yer aldığı için sevinç duyar. Ancak toplumun ona yaklaşımını gördüğünde hayal kırıklığına uğrar, çünkü insanlar akla, bilgiye ve deneyime önem vermemekte, farklı fikirlere karşı kapalı bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedirler: Üne kavuşunca, geriye sadece ünlü olmanın tatlı meyvelerinin tadını çıkarmanın kalacağını, her şeyin bittiğini düşündüm: bu düşüncelerimde yanılmışım. Tam da bu andan itibaren ıstıraplarım başladı: ünümü korumak zorundaydım!.. İnsanlar ne akla ne deneyime ne de kendi gördüklerine inanıyordu ve ünümün onları kör bir çocuğu taşır gibi elinden tutup hayatın kıvrımlı yollarından taşımasını, onlardan yana görmemi, düşünmemi ve hareket etmemi istiyorlardı. (Достигнув знаменитости, я полагала, что все кончено и что мне остается только вкушать сладкие плоды славы: я крепко ошибалась в Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

77 68 этом отношении. С того только времени и начались мои мучения: я должна была поддерживать свою знаменитость!.. Люди не верили ни уму, ни опытности, ни даже своим глазам и хотели, чтобы моя знаменитость вела их по излучистому пути жизни за руку, как слепого ребенка, чтоб я за них видела, думала решала и действовала.) Halkın eğitime, bilgiye ve akla karşı bu ilgisizliğini gören Buda, Hint mitolojisinde okuma-yazma tanrıçası olarak bilinen Manjuşri yi insanları eğitmesi ve aydınlanma dönemini başlatması için yeryüzüne gönderir. Onun görevi eserde şöyle tanımlanır: Okuma-yazma tanrıçası müthiş bir koşuşturma içindeydi: öteki uçtaki insanlara birdenbire Tibet alfabesini ve bilimi öğretmesi, akademiyi kurması, onlardan büyük yazarlar ortaya çıkarması ve ileride de insanlar için henüz var olmayan Sözlü Edebiyat Tarihi ni oluşturması gerekiyordu. (Богиня грамоты была в ужасных хлопотах: она принуждена была в одно и то же время и учить людей того уголка тибецкой азбуке, водворять у них науки, заводить академии; делать из них чучелы великих писателей и наперед уже сочинять для них «История словесности», которой еще не было.) Manjuşri nin yeryüzüne gelmesi, yani Aydınlanma dönemine girilmesi ile birlikte toplumdaki okuma yazma oranı artmaya, edebiyat alanında gelişmeler yaşanmaya başlar. Sanat ve edebiyat alanında meydana gelen gelişmelerin beraberinde eserler üzerine tartışmalar ve eleştiriler ortaya çıkar. Nitekim bu tartışmalar edebi ve bilimsel çalışmaları ileriye taşıyacak nitelikte değildir ve daha ziyade, yazarların birbirleriyle çekişmelerinden oluşur. Yazarın burada edebiyat alanında sürekli bir rekabetin yer aldığını, dolayısıyla edebi açıdan değerli eserlerin az sayıda olduğunu söylemek istediği düşünülebilir: Toplumda iğneli ve zarif eleştiri üzerine hararetli tartışmalar, tumturaklı övgüler, edebiyat dedikoduları ve kulis entrikaları, tek kelimeyle, aceleye gelen aydınlanmanın bütün işaretleri belirdi. Fakat aydınlanma ileriye dönük küçük bir adım dahi sağlamadı ve ancak üç dört kitap okumaya değerdi. (В обществе появились жаркие споры об изящном, колкие критики, напыщенные похвалы, литературные сплетни и заклусные интигрии: словом, все признаки суетящегося просвещения -но просвещение не делало ни малейшего шагу вперед, и всего едва три или четыре книги были достойны чтения.) Senkovski, a.g.e., Senkovski, a.g.e.,

78 69 Reenkarnasyon inancı doğrultusunda Moğolistan, Çin, Hindistan gibi çeşitli ülkelere giderek, farklı hayvanların ve insanların bedenlerine giren bu ruhun, kendini mutlu hissedeceği ve ait olabileceği bir beden aradığı görülmektedir. Çeşitli ülkelere ve bedenlere gerçekleştirdiği yolculuğu Rusya da son bulur. Mutluluğu Rusya da bir Rus köylüsünün ruhunda buluyor olması, anlatıcının kendini Rusya ya ve Rus ruhuna ait olarak gördüğünü düşündürmektedir. Ayrıca, Hint mitolojisinde okuma-yazma tanrıçası Manjuşri nin toplumda aydınlanma hareketini başlatmasına karşın edebiyat ve sanat ile ilgili sorunların bitmediğini dile getirerek eğitimin, edebiyat dünyasındaki sorunlara bir çözüm olmadığını vurgulamak istediği düşünülebilir yılında Peterburg ta basılan Medvejiy Adası na Bilimsel Bir Seyahat (Uçyonoye puteşestviye na Medvejiy ostrov) te ise Batı bilimine duyulan hayranlık ve ahlaki değerler üzerine eleştiriler yer alır. Anlatıcı Baron Brambeus, Göttingen Üniversitesi nde felsefe alanında doktor olan arkadaşı Şpurtsmann ile birlikte Sibirya bölgesinde tufan öncesi yaşayan insanlara ait izler bulmak için seyahate çıkar. Sibirya da onları yedinci dereceden bir memur olan İvan Antonoviç Strabinski karşılar. Lena Nehri nin kıyısında Strabinski rehberliğinde ilerlerken, anlatıcı buradaki izlenimlerini aktarır. Lena Nehri nin kenarında bulunan sarp kayalıklar şatoları, kiliseleri ve kuleleri andırmaktadır. Bu manzara, Baron Brambeus a göre, Nil Nehri nin manzarasını anımsatır ve Rusya nın en uzun nehri olan Lena yı Sibirya nın Nil i olarak adlandırır: Teselli edici bir hülyanın çekimine kapılarak, Lena da kadim Sibirya Nil ini ve tapınağı andıran kayalıklarında tufan öncesi ihtişamın yıkıntılarını ve kıyılarına yerleşmiş halkların ne kadar eğitimli olduklarını gördüm. (Предаваясь влечению утешительной мечты, я видел в Лене древний сибирский Нил и в храмообразных ее утесах развалины предпотопной роскоши и образованности народов, населявших его берега.) Anlatıcı, bu benzetme ile olayların Mısır kültürüne ait unsurlar etrafında gelişeceği mesajını verir gibidir. Nitekim, Baron ve doktor Şpurtsmann, bu toprakların dünyanın varoluşundan beri Sibirya olmadığı düşüncesine varır. Burada Mısır hiyerogliflerinin bulunmasını, farklı ve uzak coğrafyalarda yer Senkovski, a.g.e., 66

79 70 almalarına karşın kadim Mısır kültürünün ve biliminin Sibirya ya kadar yayılmasının bir sonucu olduğunu düşünürler. Lena Nehri nin yatağı dışında kalan Medvejiy Adası nda Yazılı Oda (Napisannaya Komnata) adında bir mağara olduğuna ve bu mağarada Mısır hiyerogliflerinin yer aldığına dair bilgi edinerek buraya gitmek üzere yola çıkarlar. Zorlu bir yolculuğun ardından adaya ulaştıktan sonra mağaraya girip, Baron ve arkadaşı yazıları incelemeye başlar. Buradaki yazıların tufana tanıklık eden ve tufan sonrası sağ kalan tek insan tarafından yazıldığını tespit edip, Tufan Öncesi Yaşayan Son İnsanın Notları başlığı altında bir derleme oluşturmaya karar verirler. Baron, Mısır hiyerogliflerine benzettikleri yazıları ünlü mısırbilimci Jean-François Champollion ( ) un hiyeroglif gramerine göre okumaya başlar. Duvardaki yazıların bu bölgede daha önce yer alan ülkenin hükümdarı Şabahubosaar tarafından yazıldığına dair bilgiler bulunmakta ve bu ülkenin ne kadar güçlü ve zengin bir ülke olduğundan bahsedilmektedir. Bahsedilen bu ülkede bir savaş sürmektedir, fakat ülkede insanlar kayıtsız ve kaygısız bir şekilde eğlenmektedir. Anlatıcının değindiği bu nokta, A. A. Bestujev-Marlinski nin Yedi Mektup Halinde Bir Roman (Roman v sem i pis mah, ) adlı eserinin konusunu çağrıştırmaktadır. Marlinski nin eserinde de ülkede savaş sürerken bu duruma kayıtsız kalan eğlence peşindeki sosyete toplumu eleştirilmektedir. Senkovski nin öyküsündeki anlatıcı, bu kayıtsız toplumu şöyle betimler: yılının gününde gökyüzünün kuzeydoğusunda küçük bir kuyruklu yıldız belirdi. O zaman Huhurna daydım. Akşam eşsizdi; sayılamayacak kadar kalabalık insanlar neşeli ve endişesiz bir şekilde Lena nın mermer kenarında geziyorlardı ve insanlar varlıklarıyla Lena yı canlandırıyorlardı. (В й день сего года в северо-восточной стороне неба появилось небольшая комета. Я тогда находился в Хухурне. Вечер был бесподобный; несметное множество народа весело и беззаботно гуляло по мраморной набережной Лены, и лучшее общество столицы оживляло ее своим присутствием) İnsanların kayıtsızca yaşadığı ve eğlendiği başkent Huhurna da bayanların toplumda önemli bir yere sahip olduğu da bu yazılardan öğrenilir. Soylu kesime mensup bayanların giyim tarzı duvar yazılarında şu şekilde aktarılır: Senkovski, a.g.e., 79

80

1 AİNA YASSINOVA RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ ALEKSANDR SERGEYEVİÇ PUŞKİN&#;İN MASALLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME AİNA YASSINOVA ARALIK RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI ARALIK

2

3 iv ALEKSANDR SERGEYEVİÇ PUŞKİN İN MASALLARI ÜZERİNE BİR İNCELEME Aina YASSINOVA YÜKSEK LİSANS TEZİ RUS DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI RUS DİLİ VE EDEBİYATI BİLİM DALI GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARALIK

4

5

6 iv ALEKSANDR SERGEYEVĠÇ PUġKĠN ĠN MASALLARI ÜZERĠNE BĠR ĠNCELEME (Yüksek Lisans Tezi) Aina YASSINOVA GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ Aralık ÖZET Aleksandr Sergeyeviç PuĢkin in Masalları Üzerine Bir Ġnceleme adlı çalıģmamızda Rus Romantizmin temsilcisi, Rus realizmin kurucusu ve çağdaģ Rus edebiyat dilinin yaratıcısı olan A. S. PuĢkin in realizmde doruk noktasına ulaģtığı yıllarda kaleme aldığı Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, Balıkçı ile Balık, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır ve Altın Horoz adlı masalları edebi yönden detaylı bir Ģekilde incelenmiģtir. ÇalıĢmamızda, Rus halk folkloru göz önünde bulundurarak, yazarın masallarında özellikle yansıtmaya çalıģtığı folklorik ögeler tespit edilmeye çalıģılmıģ, diğer yandan kahramanların özellikleri, motifler, zaman ve mekân gibi konular incelenmiģtir. Genel olarak sözlü geleneği havasında yazılan bu eserler edebi masalların özelliklerini de içinde barındırmaktadır. Ülkemizde daha çok romancı ve Ģair olarak bilinen A. S. PuĢkin, çalıģmamız aracılığıyla bir masal anlatıcısı yönüyle okuyucuya tanıtılmaya ve sunulmaya çalıģılmıģtır. Bilim Kodu : Anahtar Kelimeler : A. S. PuĢkin, masallar, motifler, folklorik ögeler, dil ve anlatım özellikleri Sayfa Adedi : Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU

7 v A STUDY ON TALES OF ALEKSANDR SERGEYEVICH PUSHKIN (Master Thesis) Aina YASSINOVA GAZI UNIVERSITY GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES December ABSTRACT A Study on Tales of Aleksandr Sergeyevich Pushkin s work of our Russian Romanticism representative of the Russian realism of the founder and creator of the modern Russian literary language A. S. Pushkin s realism penned in the year reaches its climax as Deputy Balda with Pastor, Tsar Saltan Fish and Fishing, Dead Princess and the Seven Heroes and Golden Rooster has been examined in detail the literary tales direction. In our study, considering folklore Russian people, have tried to determine folkloric elements that try to reflect in particular the author s tale, the properties of the other hero, patterns, were examined issues such as time and space. In general, these works are written in the mood for oral tradition also includes the features of the literary tale. In our country, more known as a novelist and poet A. S. Pushkin, to introduce the reader to the direction of a storyteller through our work and tried to serve. Science Code : Key Words : A. S. Pushkin, tales, motifs, folkloric elements, language and expression. Page Number : Supervisor : Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU

8 vi TEŞEKKÜR Yüksek lisans derslerime baģladığımdan beri her türlü desteğini benden esirgemeyen, bana çalıģma disiplini kazandıran, tez çalıģmam sırasında düģünce ve görüģlerimi paylaģtığım, Türkiye Türkçemi kontrol ederek düzeltmeler yapan bu çalıģmanın her aģamasında büyük yardım gördüğüm danıģman hocam Sayın Prof. Dr. Ayla KAġOĞLU na minnettarlığımı sunarken, yüksek lisans öğrenimimde bana emeği geçen bütün hocalarıma, çalıģmalarım sırasında benden desteklerini esirgemeyen ve gösterdiği anlayıģından dolayı sevgili eģim Serkan KILINÇ a, değerli aileme ve arkadaģlarıma teģekkürü bir borç bilirim.

9 vii İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET iv ABSTRACT TEġEKKÜR ĠÇĠNDEKĠLER v vi vii 1. GĠRĠġ A. S. PUġKĠN ĠN HAYATI VE SANATI Soyu ve Çocukluğu Lise Yılları ve Petersburg Dönemi Güneye Sürülme Mihaylovskoye Sürgünü ve Boldino Dönemi Yeni Hayat EDEBĠ BĠR TÜR OLARAK MASAL Masal ve Masalın Tanımı Masalın BaĢlıca Özellikleri Masal Türleri Masalın Kaynakları ve Ġlk Örnekleri Masalın Rus Edebiyatında ve PuĢkin Sanatındaki Yeri PuĢkin Masallarının Kaynakları PUġKĠN ĠN MASALLARI KAHRAMANLAR Papaz ve Yardımcısı Balda Papaz Balda 75

10 viii Sayfa Altın Horoz Çar Dadon ġamahan Prensesi Altın Horoz Ölü Prenses ve Yedi Bahadır Prenses Sokolko (Köpek) Prensesin Annesi Prensesin Üvey Annesi Çernavka (Hizmetçi) Prens Yelisey Çar Saltan Çar Saltan Babariha Prens Gvidon Kuğu Prenses Sincap Balıkçı ile Balık YaĢlı Adam YaĢlı Kadın MOTĠFLER Yol Motifi Açgözlülük Motifi Sözünü Tutamama Motifi Ġç ve DıĢ Güzelliğin ÇekiĢmesi Motifi 99

11 ix Sayfa Kaybolan Sevgiliyi Arama Motifi Kıskançlık Motifi MeĢe Ağacı Motifi Yeni Doğan Çocuğun Sularda DolaĢması Motifi FOLKLORĠK ÖGELER BoĢ Vakti Değerlendirme Düğün Geleneği ve Kadının Toplumdaki Yeri Konut ġehir Kılık-Kıyafet ve Aksesuarlar Yemek Ziyafeti (Пир) Ġnançlar- ĠnanıĢlar ZAMAN VE MEKÂN DĠL VE ANLATIM ÖZELLĠKLERĠ Doğa Tasvirleri Sayılar ve Renkler SONUÇ KAYNAKLAR ÖZGEÇMĠġ

12 1 1. GİRİŞ Mazisi oldukça eski olan ve bir halkın hazinesi değerinde olan masallar edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir ve bir halkın hayallerini, ideallerini, gayelerini, yaģamını ve tarihini yansıtır. Sözlü edebiyat ürünü olan masallar zamanla yazıya geçirilmiģ ve edebi bir hüviyet kazanmıģtır. yüzyılda masallara yönelik ilginin artmasıyla pek çok yazar için masallar, araģtırılması gereken bir tür haline gelmiģtir. Rus masallarının bir edebi tür olarak ortaya çıkıģ tarihiyle ilgili çeģitli görüģler mevcut olsa da genel olarak ileride edebi masal olarak adlandırılacak türün yaratıcısı olarak A. S. PuĢkin kabul edilmektedir. ÇalıĢmamızın en önemli amaçlarından biri A. S. PuĢkin in masallarının edebi yönden incelenmesi ve yeni araģtırmacılar için yol gösterici kaynak oluģturmasıdır. ÇalıĢmamızın birinci bölümde A. S. PuĢkin in hayatı üzerine Yur. Drujnikov, B. Modzalevski, Yur. Lotman, P. Annenkov, L. Grossman, A. Terts gibi araģtırmacıların eserleri temel alınarak Ģairin hayatına yer verilmiģtir. Ġkinci bölümde ise masalın genel kavramı, baģlıca özellikleri, masal türleri, kaynakları ve tarihte masalın ilk yazılı örneklerine değinilmiģtir. Aynı bölümün devamında masalın Rus edebiyatında ve A. S. PuĢkin in sanatındaki yeri ayrıca yazarın masallarını oluģtururken yararlandığı kaynaklar tespit edilmeye çalıģılmıģtır. ÇalıĢmamızın üçüncü bölümünde söz konusu masallar kahramanlar, motifler, zaman ve mekân baģlıkları altında incelenmiģtir. Ayrıca, A. S. PuĢkin in masallarında Rus milletine ait gelenek, görenek, inanç, yaģam tarzı, Rusya nın toplumsal ve siyasi yapısı gibi özellikleri nasıl iģlediğini ve yazarın bu hedefleri hangi gerekçelerle seçtiğini tespit etmek amacıyla Folklorik Ögeler baģlığı oluģturulmuģtur. Tezimizin Dil ve Anlatım Özellikleri baģlığı altındaki dördüncü bölümde ise masalların üslup özellikleri, masallarda kullanılan doğa tasvirleri, sayıların ve renklerin anlamları gösterilmeye çalıģılmıģtır.

13 2

14 3 2. A. S. PUŞKİN İN HAYATI VE SANATI Soyu ve Çocukluğu Aleksandr Sergeyeviç PuĢkin, 26 Mayıs da dünyaya gelir. Annesi ve babası soylu bir aileden gelmektedir. Anne tarafına değindiğimizde, Ģairin: Annemin soyu çok daha ilginçtir. Onun dedesi varlıklı bir prensin oğluydu, zenciydi, İstanbul da görev yapan bir Rus elçi, annemin dedesini esir olarak bulunduğu saraydan çıkarıp I. Petro ya gönderir (Родословная матери моей еще любопытнее, - продолжал Пушкин дед ее был негр, сын владетельного князька. Русский посланник в Константенополе как-то достал его из сераля, где содержался он аманатом и отослал его Петру Первому) 1 sözleriyle, köklerinin Afrika asıllı Abram Hannibal isimli, zenci bir HabeĢi ye dayandığı vurgulanır. Abram Petroviç Hannibal daha çok Etiyopya ismiyle bilinen kuzey HabeĢistan ın (Северная Эфиопия), Lagon Ģehrinde / yılında dünyaya gelir. Sekiz yaģındayken Türklere esir olarak verilir ve Ġstanbul a getirilir, padiģahın sarayına yerleģtirilir ve burada bir sene kadar kalır. Bu bilgilerin diğer kanıtı da de Hannibal ın ailesi adına bir arma istemek için dönemin senatosuna yazdığı bir rica yazısıdır. Bu yazıda Hannibal kendi soyundan da söz etmektedir: Lаgon şehrinde, babamın mülkiyetindeki topraklarda dünyaya geldim, ayrıca babamın mülkiyeti altında iki şehir daha bulunmaktaydı. (Родился во владении отца моего, в городе Лагоне, который кроме того, имел еще под собой два города). Mektubun devamında, sanki Ġstanbul daki esaretinden söz etmekten utanıyormuģçasına Ģunları yazmaktaydı: Küçük yaşlarda kendi isteğimle kont Sav Vladislavoviç ile Rusya ya yola çıktım. (Выехал в Россию при графе Саве Владиславовиче волею своею в малых летах). 2 Muhtemelen bunları yazarken soyunun onurunu, Ģerefini korumak isteyen Hannibal ın bu durumla ilgili oğlu Pyotr ın söylediği: İstanbul sarayından kaçırılmıştı (Выкраден из константонопольского двора) 3 sözleri tarihle kıyaslandığında daha gerçekçi ve inandırıcı gelmektedir. O dönemde, Büyük Petro Ġstanbul daki Rus elçisinden birkaç yetenekli zenci erkek çocuğu getirmesini ister. Elçi büyük zorluklarla çarın isteğini yerine getirir. Böylece yılında kont Sav Vladislavoviç- Raguziski, Ġbrahim i kralın huzuruna getirir yılında Pyatnitskaya (Пятницкая) kilisesinde vaftiz edilir. Vaftiz babası Çar 1 Лотман, Ю. (). Пушкин. Санкт-Петербург: Искуссство-СПБ, Анненков, П. (). Пушкин в Александровскую Эпоху. Минск: Лимариус, Анненков, a.g.e., ,

15 4 Pyotr vaftiz annesi ise Polonya kralı II. Avgust un eģi Ebergardina Hristina olur. Ġbrahim kendi adından vazgeçmek istemediği için, Çar Pyotr, Ġbrahim e benzeyen Abram adını kullanmasına izin verir. Baba adını Çar Pyotr dan alır. Hannibal soyadını nerede ve nasıl kabul ettiğine dair bir bilgiye rastlanmamıģtır. Yıllar boyunca resmi evraklarda ve özel mektuplarda Abram Petrov adı geçmektedir, Hannibal soyadını ise yılları arasında sahiplenir. 4 PuĢkin in notları arasında dedesi Abramla ilgili çok sayıda yazı bulunmaktadır. Bunun sebebi dedesine ilgi duyması ve ileride onunla ilgili bir biyografi kitabı yayımlamak istemesiydi. O yazılar arasında dedesinin soyadıyla ilgili de bazı bilgiler bulunmaktadır. PuĢkin e göre, dedesine, Hannibal soyadını Çar I. Petro verir, fakat bir Alman biyograf yazarına göre ise Hannibal, asıl Afrika daki kendi Annibal soyadından gelmektedir. 5 Abram Petroviç Hannibal yılında Yevdokiya Andreyevna Dioper adında bir Yunan kızıyla evlendikten bir ay sonra Pernov Ģehrine gider. Kendisiyle istemeden evlenen Yevdokiya Andreyevna çok geçmeden eģini bir kondüktör ile aldatır ve çift için on bir yıl sonra boģanmayla neticelenecek zor ve çekilmez bir hayat baģlar. EĢinden sürekli Ģüphelenen Abram, onu duvarlara monte edilen kelepçelere elleri bağlı vücudu havada asılı kalacak Ģekilde duvara asar, çubuk, kamçı, sopa vb. cisimlerle döverdi. Bunların da yaramadığını gören Abram eģini kendisini zehirlemek istemesiyle suçlar. Dayak ve iģkencelere dayanamayan Yevdokiya, resmi ifade vererek bu suçlamaları üstlenir. 6 Zavallı kadın hapse atılır, Abram ise o sırada kaptan Matvey von ġeber in Hristina Matveyevna isimli Alman kızıyla yaģamaya baģlar ve yılında Revel Katedrali nde ilk eģiyle boģanma davasının sonuçlanmasını beklemeden evlenir. Ġkinci evliliğini resmileģtirmek için, Abram tüm imkânlarını kullanarak eģinin müebbet cezasına çarptırılmasını sağlar. Fakat Yevdokiya, Petersburg a kaçmayı baģarır ve senatoya bulunduğu ricadan sonra dava yeniden incelemeye alınır. Yevdokiya nın Petersburg da Agripina adında, beyaz bir çocuk dünyaya getirmesini fırsat bilen Abram, Yevdokiya nın kendi eģi olarak anılmaması için Petersburg Kilise Yönetim Kuruluna baģvuruda bulunur. BoĢanma davası ancak 9 Eylül tarihinde sonuçlanır. Yevdokiya suçlu bulunur ve Stavropolski manastırına gönderilir. Abram ın ikinci evliliği ise resmen kabul edilir. 4 Модзалевский, Б. (). Пушкин. Прибой, Анненков, a.g.e. , 21 6 Гроссман, Л. (). Пушкин. Москва: Астрель,

16 5 EleĢtirmen Annenkov un ifadesiyle Abram, yumuģak, korkak, çabuk sinirlenen ve aceleci kararlar alabilen bir kiģiliğe sahipti. Öfkelendiği zaman cezalıları odasından bir çarşaf içinde çıkarırlardı (выносили людей на простынях) 7 ifadesi, onun ne kadar acımasız biri olduğunu anlatmaya yeterlidir. Her ne kadar sert ve acımasız biri olsa da, Abram çocukluğunda yaģanan olaylardan pek kurtulamaz. PuĢkin in sözlerinden, Abram ın son günlerine kadar babasının Afrika daki varlıklı hayatını ve on dokuz kardeşini hatırladığı anlaşılmaktadır. Kendisi kardeşlerinin en küçüğü idi. Kardeşlerinin elleri arkadan bağlı bir şekilde babalarının yanına götürüldüğünü ve içlerinden sadece kendisinin serbest dolaşarak baba evinin önündeki fıskiyelerde yüzdüğünü ve kendisini vatanından uzaklaştıran geminin peşinden yüzen Lagan adındaki kız kardeşini hatırlardı. (До глубокой старости Аннибал помнил еще Африку, роскошную жизнь отца, девятнадцать братьев, из которых он был меньшой. Помнил, как их водили к отцу, с руками, связанными за спину, между тем как он один был свободен и плавал под фонтанами отеческого дома; помнил также любимую сестру свою Лагань, плывшую издали за кораблем, на котором он удалялся). 8 PuĢkin in büyük dedesi Abram, 14 Mayıs tarihinde Petersburg un Suydа adlı köyünde hayatını kaybeder ve orada defnedilir, ancak mezarı belli değildir. Ġlk evliliğinden çocuğu yoktu, ikinci evliliğinden ise on bir çocuğu oldu. Bugün beģ erkek ve dört kız çocuğu hakkında bilgiler bulunmaktadır. EĢi Hristina Matveyevna kendisinden bir gün önce vefat eder. Abram ın oğulları aslında yalnızca evde eğitim almalarına rağmen babaları gibi yüksek rütbeye ulaģırlar. Onları diğer delikanlılardan ayıran özellik, babaları Abram ın kendilerine öğrettiği matematik bilgisine sahip olmalarıydı. Abram ın çocuklarından bizi ilgilendiren (Yanuari) Osip tir. Osip, PuĢkin in annesinin babasıdır. 7 Анненков, a.g.e. , 24 8 Ġnternet: Александр Сергеевич Пушкин. Web: adresinden 8 ġubat te alınmıģtır.

17 6 PuĢkin in dedesi Osip Abramoviç Hannibal, 20 Ocak tarihinde dünyaya gelir. Matematik bilgisi sayesinde deniz topçu yüzbaģısı rütbesine kadar yükselir. Gözünü daldan budaktan sakınmaz, gözüpek biridir. Asıl adı Yanuari idi, fakat annesi Alman asıllı olduğundan bu ismin telaffuzunda zorlandığı için oğlunu tekrar vaftiz ettirir ve ona Osip adını verir. Oğluna Yanuari ismini veren eģine de kara şeytan, bana kara çocuklar yapıyor ve onlara korkunç isimler veriyor (шерне чорт делает мне шорна репят и дает им шертовск имя) 9 diye kızardı. Osip, yılında Marya Alekseyevna PuĢkina ile evlenir. Çiçeği burnunda gelinin Yaroslavskoye deki mülkünün tamamı kocasının borçlarını kapatmaya harcandığından, çift kâh Abram Petroviç in evinde kâh Petersburg da yaģayarak evliliklerini sürdürmeye çalıģır. Dört yıl birlikte geçiren ve evlilik hayatında pek mutlu sayılmayan çiftin, bebekken ölen oğlu ve Nadejda adında bir kızları olur. EĢinin baskılardan sıkılan ve ondan kurtulmak isteyen Osip evi terk ederek yanında küçük kızı Nadejda yı götürür ve eģini kendince cezalandırır. Marya, kızını geri alabilmek için eģine mektup yazar, mektubunda kızını geri alması halinde onun peģini bırakacağına, bir daha kendisini rahatsız etmeyeceğine ve çocuğuyla kendi geçimi için de herhangi bir maddi talepte bulunmayacağına dair söz verir. Osip, bu mektuptan sonra kızını annesine geri verir ve bir daha da ailesine dönmez. PuĢkin, dedesi Osip hakkında Ģöyle yazmaktaydı: Boşanmayla sonuçlanan, tüm hoşnutsuzluklar ve kavgaların sebebi kadının kıskançlığı ve kocanın vefasızlığı idi. Dedemin Afrika karakteri, büyük bir ciddiyetsizlikle birleşen ateşli tutkular onu inanılmaz bir yanılgıya sürükledi. (Ревность жены и непостоянство мужа были причиною неудовольствия и ссор, которые кончились разводом. Африканский характер моего деда, пылкие страсти, соединенные с ужасным легкомыслием, вовлекли его в удивительные заблуждения). 10 Osip Abramoviç eģi Marya ile iliģkisini kafasında bitirir ve onunla daha boģanmadan ve kendinin de evli olduğunu söylemeden papaza kendi el yazısıyla hazırladığı sahte dul raporu sunarak Ustina Ermolayeva Tolstaya adında dul bir kadınla evlenir. Marya, bu evliliği duyunca eģinden Ģikâyetçi olur ve Osip in ikinci evliliği geçerliliğini kaybeder. Mülkünün dörtte biri, yani Kobrino köyü, Marya ve kızı Nadejda ya verilir. Marya kızı Nadejda ile orada kayınbiraderi Ġvan Abramoviç Hannibal gözetimi altında mütevazı bir hayat sürdürür. Osip Abramoviç ise, Ġmparatoriçe Yelizaveta nın emri 9 Анненков, a.g.e. , Модзалевский, a.g.e. , 58

18 7 üzerine normal ve sıradan bir hayat sürdürebileceği, kendi köyü Mihaylovskoye ye gönderilir. Osip Abramoviç 12 Ekim da Mihaylovskoye köyünde vefat eder. PuĢkin in sözlerinden büyükannesinin de aynı köyde on bir yıl sonra hayatını kaybettiğini, ölümün onları bir araya getirdiğini ve mezarları Svyatogorsk manastırında yan yana olduğu (одинадцать лет после того бабушка скончалась в той же деревне. Смерть соединила их. Они покоятся друг подле друга в Святогорском монастыре) 11 bilgisini ediniriz. Küçük Ģairin geliģimi ve eğitiminde önemli iz bırakan isimlerden birisi de anneannesi Marya Alekseyevna dır. Marya Alekseyevna tipik bir Rus kadınıydı. Evi sürekli olarak uģak ve köy çocuklarıyla doluydu. Her çocuğun yeteneğine göre ders verir ve iģ öğretirdi. Bu yöntemi sadece küçük çocuklarda değil, büyük insanlarda da uygular ve böylece hiçbir gücün ve yeteneğin boģa gitmemesini sağlardı. Marya Alekseyevna ile PuĢkin iliģkisine gelince, küçük Ģair tarafından çok sevilen anneannesi onu her zaman kollar, onunla ilgilenir ve ona sahip çıkardı. Küçükken pek konuģkan olmayan ve anne baba tarafından ağabeyisi ve kız kardeģinden daha az sevilen PuĢkin, hareket ve davranıģları yüzünden sürekli azarlanırdı. Böyle durumlarda küçük Ģair anneannesinin yanına kaçardı ve kimse ona dokunamazdı, çünkü anneannesi onun koruyucusuydu. Marya Alekseyevna nın yazarın Rusça konuģma diline büyük katkısı vardı. Bilindiği gibi yazarın annesi, babası, teyzeleri (Anna Lvovna ve Yelizaveta Lvovna), neredeyse eve gelen bütün misafirler, mürebbiyeler bile çocuklarla Fransızca konuģurdu. Böylece Fransızca konuģan insanların ortamında büyüyen çocuklar Fransızcayı ana dili gibi kullanarak Rusça ikinci planda tutulurdu. Küçük PuĢkin ile Rusça konuģan üç kiģi vardı: Dadısı Arina Radionovna, anneannesi Marya Alekseyevna ve din öğretmeni Belikov. Anneanne Marya, Rusça konusunda ona yol gösteren bir kiģidir, onun sayesinde PuĢkin, Rusça okuma yazmayı öğrenir. Liseden sınıf arkadaģı olan Delvig in, Marya Alekseyevna nın torununa yazdığı mektuplarda kullandığı Rusçasına hayranlık duyması boģuna değildi. 12 Ayrıca PuĢkin onun sayesinde, ilk defa, köyde gerçekleģen halk Ģenliklerine, halk türkülerine, danslarına v.b Ģahit olmuģtur. 11 Модзалевский, a.g.e. , Ġnternet: Александр Сергеевич funduszeue.info: adresinden 8 ġubat te alınmıģtır.

19 8 PuĢkin in hayatında büyük katkısı olan kiģilerden biri de dadısı Arina Radionovna dır. Arina Radionovna çok sayıda atasözü, türkü ve masal bilirdi, bunları da Aleksandr a aktarırdı. PuĢkin ağabeyine Kasım tarihinde yazdığı mektupta Ģunları der: Nelerle uğraştığımı biliyor musun? Öğlene kadar notlarımı tutuyor, öğle yemeğimi geç yiyorum; öğleden sonra ata biniyor, akşamları da dadının masallarını dinleyerek lanet eğitiminin eksiklerini gideriyorum. (Знаешь ли мои занятия? До обеда пишу записки, обедаю поздно; после обеда езжу верхом, вечером слушаю сказки няни и вознаграждаю тем недостатки проклятого своего воспитания). 13 PuĢkin in sözlerinden baba tarafından dedesi Lev Aleksandroviç in acımasız olduğunu söyleyebiliriz: Dedem çabuk sinirlenebilen ve acımasız biri idi; kızlık soyadı Voyenkova olan ilk eşinin, oğullarının eski Fransızca öğretmeni ile ilişkisi olduğundan şüphelenir ve eşini evin samanlığına hapseder. Voyenkova bu samanlıkta can verir, şüphelendiği öğretmeni ise bahçede asar. (Первая жена его,- урожденная Воейкова, умерла на соломе, заключенная им в домашнюю тюрьму за мнимую или настоящую ее связь с французом, бывшим учителем ее сыновей, и которого он весьма феодально повесил на черном дворе). 14 Kızlık soyadı Çiçorina olan ikinci eşi de dede Lev Aleksandroviç ten çok çeker. Bir defasında dedem ona üstünü değiştirmesini ve kendisiyle misafirliğe gideceğini söyler. Büyükannem hamileymiş, kendini iyi hissetmiyormuş, fakat bir şey de diyememiş. Yolda sancılanmış, dedem arabacıyı durdurmuş ve büyükannem az kalsın arabada babamı dünyaya getirecekmiş. Pırlantalar içinde olan büyükannemi eve yarı baygın şekilde getirmişler ve yatağa koymuşlar. Ben bunları çok net bilmiyorum, çünkü babam dedemden ve onun tuhaf hareketlerinden hiç bahsetmezdi, eski hizmetçiler ise çoktan vefat ettiler. (Вторая жена его, урожденная Чичерина, довольно от него натерпелась. Однажды он велел ей одеться и ехать с ним куда-то в гости. Бабушка была на сносях и чувствовала себя нездоровой, но не смела отказаться. Дорогой она почувствовала муки. Дед мой велел кучеру остановиться, и она в карете разрешилась чуть ли не моим отцом. Родильницу привезли домой полумертвую, и положили на постель всю разряженную и в бриллиантах. Все это знаю я довольно темно. Отец мой никогда не говорил о странностях деда, а старые слуги давно перемерли) Иванова, Т. Еще раз о Пушкинских записях народных сказок. Культура и История, Гроссман, a.g.e. , 9 15 Ġnternet: Брокгауз, Ф; Ефрон, И. ( ). Энциклопедический Словарь, С.-Петернбург Web: adresinden 20 ġubat te alınmıģtır.

20 9 PuĢkin in babası Sergey Lvoviç ile amcası Vasili Lvoviç in kendi babalarının karakteriyle hiçbir ortak noktaları yoktu. PuĢkin in babası Ģiir yazacak kadar Fransızcaya hakim ve o döneme göre iyi eğitim almıģ, mütevazi, dalgın ve utangaç bir muhafız subayı idi. Nadejda Osipova ile tanıģtıktan ve onunla evlenmeye karar verdikten sonra, ilk önce Ġvan Abramoviç in kalbini kazanır. Ġvan Abramoviç müstakbel damadı beğenir ve yeğeni Nadejda yı onunla evlenmesi için ikna eder yılında, evlendikten sonra görevinden istifa eder. Marya Andreyevna Petersburg yakınındaki Kobrino köyünden Moskova yakınındaki Zaharova köyüne taģınır. Ġlerleyen zamanlarda da PuĢkin ailesi Petersburg a taģındığında orayı satmak zorunda kalır. Fransızların iģgaline kadar kâh Moskova da kâh köyde yaģarlar. ĠĢte bu göçebe hayatı sırasında küçük Ģairin kiģiliği ve karakteri yavaģ yavaģ Ģekillenmeye baģlar. Sergey Lvoviç ev yönetiminin sorumluluğunu üstlenmeyecek, eģine devredecek kadar rahat hayata düģkün biriydi. Ev veya çocuklarla ilgilenmesi gereken bir durum karģısında çok çabuk sinirlenir, misafirlerin karģısında ise canlı, neģeli ve alakadar biri oluverirdi. Annenkov un ifadesiyle, kendi iģleriyle ilgilenmeye pek vakti yoktu, çünkü baģkalarının iģleriyle çok daha yoğun ilgilenirdi. Sergey Lvoviç maddi iģlerinde genellikle savurgandı, bazen de cimrilik derecesine kadar inen ince hesaplar yapardı. PuĢkin in arkadaģı olan P. A. Vyazemski nin notları arasında Sergey Lvoviç in cimriliğiyle ilgili Ģu sözler yer almaktadır: Aslında hem kendisine hem ailesine karşı cimri idi. Bir gün öğle yemeğinde oğlu Lev kadehi kırdı. Babası alevlendi ve bütün gün söylenip durdu. Lev, değeri yirmi kuruş olan bir kadeh için bu kadar sızlanılır mı dedi. Babası, pardon beyefendi yirmi değil, otuz beş diyerek itiraz etti. (Вообще был он очень скуп и на себя, и на всех домашних. Сын его Лев, за обедом у него, разбил рюмку. Отец вспылил и целый обед проворчал. Можно ли (сказал Лев) так долго сетовать о рюмке, которая стоит двадцать копеек? Извините, сударь (с чувством возразил отец), не двадцать, а двадцать пять копеек ). 16 Köy hayatından nefret eden Sergey Lvoviç, boģ zamanlarını çalıģma odasında kitap okuyarak geçirirdi. Ev sürekli olarak Jukovski, A. Turgenev, Dmitriyev gibi edebiyatın önde gelen insanlarıyla dolup taģardı. Sergey Lvoviç, çocuklara sohbete müdahale etmeme ve sessiz kalma Ģartıyla misafirlerin konuģmalarını dinlemelerine izin verirdi. Sergey Lvoviç hiç kimsede korku uyandırmaz, fakat kimsenin saygısını da kazanmazdı. 16 Лотман, a.g.e. , 28

21 10 ArkadaĢları onu severdi, çocukların gözünde ise o bir zavallıydı, çünkü çocuklar biraz büyüyünce, kendisiyle küçük çocukla ilgilenir gibi ilgilenmeleri için ısrar ederdi. Sergey Lvoviç in, oğlu Aleksandr PuĢkin in ölümünden ve iflas ettikten sonra yaģlı olmasına rağmen komģu köyden genç bir kıza âģık olması ve ona evlenme teklif etmesi 17 de dikkate değer bilgilerdendir. Sergey Lvoviç ten üç yaģ küçük olan Nadejda Osipova Hannibal, (PuĢkin in annesi) nazlı, Ģımarık, çevresindekilerin yoğun ilgisiyle büyütülmüģtür. Bu da zamanla sert ve öfkeli bir kiģiliğin oluģumuna neden olmuģtur. ġairin annesi ve babası uzaktan akraba idi. Doğan sekiz çocuktan beģinin ölmesi bu akraba bağlarına yorumlanabilir. Anne Nadejda Osipova eģi gibi gürültülü, ihtiģamlı ve eğlenceli hayatı severdi. Evin sorumluluğu kendisinde olmasına rağmen ailesi ve eviyle ilgilenmeyi hiç sevmezdi. Moskova dan Petersburg a taģındığında oturdukları evleri ile ilgili bilgi veren bir araģtırmacının Ģu sözleri dikkate değerdir: Evin içi daima dağınıktı (düzensizdi): bir odada zengin eski mobilyalar, başka bir odada ise bomboş ya da samandan yapılmış tek bir sandalye bulunurdu; çok sayıda, fakat müthiş pasaklılık içinde, üstleri yırtık ve sarhoş köleler; yaşlı ve sıska atlarla eskimiş arabalar ve paradan bardağa kadar herşeyde ihtiyaç vardı. (Дом их всегда был наизнанку: в одной комнате богатая старинная мебель, в другой пустые стены или соломенный стул; многочисленная, но оборванная и пьяная дворня с баснословной неопрятностью; ветхие рыдваны с тощими клячами и вечный недостаток во всем, начиная от денег до последнего стакана). 18 Nadejda Osipova, çocuklara ve hizmetçilere karģı çok sert davranan, küçük meseleleri büyütüp iģlere ilgisiz kalabilen, öfkelenince de aylarca konuģmayan bir kiģiliğe sahipti. Bir keresinde oğlu Aleksandr ile bir seneye yakın konuģmadığı zaman bile oldu. PuĢkin iģte böylesine dağınık, sevgisiz ve ilgisiz bir ortamda büyümekteydi. Derslerinde pek iyi sayılmayan ve özellikle aritmetikte zorlanan küçük Ģair, mürebbiyelerle çok sorun yaģar. Anne ve babanın ilgisizliğinden ve yalnızlığından, dokuz yaģındaki PuĢkin, evde babasının kütüphanesine adeta saldırır ve kütüphanede bulunan tüm Fransızca kitapları okur. Baba evinde kazandığı tek Ģey iyi derecede Fransızca öğrenmesi olur. Bu kütüphane, onun için evdeki mutsuz atmosferden ve sıkıntıdan uzaklaģmak ve yalnız 17 Модзалевский, a.g.e. , Анненков, a.g.e. , 29

22 11 kalabilmek için tek bir yerdi. Bu kütüphane daha küçük yaģlarda PuĢkin in duygularının olgunlaģmasına ve ilerleyen zamanlarda da özsaygısını kazanmasına neden olacaktır. Bununla birlikte küçük PuĢkin de sinirli, içine kapanık, tembel ve durgun, bazen de yaramazlık ve inatçılık gibi özellikler belirginleģmeye baģlar. Bu kiģilik özellikleri anne ve babayı memnun etmez ve Aleksandr ı değiģtirmek için çoğu zaman baskıya baģvururlar. PuĢkin e yapılan tüm bu baskı ve ısrarlar hep aynı sonuçla, yani PuĢkin in öfkeli terslemesiyle biterdi. Ailesi tarafından incinip duran genç yazar, zamanla duygularını gizlememeye ve onları belli etmeye baģlar. Sonunda yazarın, ailesiyle iliģkileri o kadar kötüye gider ki, tüm ailesinden bir tek kız kardeģi Olga ya bağlı kalan yazar onlardan ayrılırken hiç üzülmez, hatta sevinerek evini terk eder. Sonraki dönemlerde de Ģiirlerinde ne annesinden ne de babasından bir tek kelime bile bahsetmemesi ve geriye dönüp çocukluğuna baktığı zaman sadece lise yıllarını hatırlaması dikkat çeken noktalardan biridir. PuĢkin, Çar I. Aleksandr ın Tsarskoye Selo da yeni açtırdığı okula yazdırılır, 12 Ağustos ta liseye giriģ sınavını kazanır ve 19 Ekim de açılıģ törenine katılır Lise Yılları ve Petersburg Dönemi 19 Ekim de gerçekleģen okulun açılıģ törenine baģta I. Aleksandr olmak üzere Çar ailesi de katılır. Okul Tsarskoye Selo da (Çar ın Yazlık Sarayı) bulunduğundan saray eğitim kurumu olarak da algılanmaya neden olurdu. Hatta bir ara I. Aleksandr ın küçük kardeģleri Nikolay ve Mihail bu okula yazdırılmak istendi. Eğer bu gerçekleģseydi I. Nikolay, PuĢkin in okul arkadaģı olabilirdi, çünkü Nikolay Pavloviç, PuĢkin den sadece üç yaģ büyüktü. Okul formasının bizzat Çar tarafından seçilmesi bu liseye verilen önemi gösterir. Lise hem Napoleon un Lycees ve Ġngilizlerin College okullarıyla aynı seviyede eğitim vermek hem de Rus milli eğitimine örnek teģkil edecek bir eğitimin sağlanmasını amaçlamaktaydı. 19 Okulun geniģ bir programı vardı. Ġlk üç yılda Rusça, Latince, Fransızca, Almanca dillerine, matematik, edebiyat, tarih, coğrafya gibi derslerin yanında dans, eskrim, ata binme ve yüzme gibi faaliyetlere de yer verilmiģti. Okulun son sınıfında ise sıkı bir program yoktu. Bazı derslerde, dersin içeriğiyle ilgili konuların iģlenmesi yerine Ģakalar yapılır, anekdotlar anlatılır, eğlencelere yer verilir ya da yılına damgasını vuran 19 Анненков, a.g.e. , 36

23 12 Anayurt SavaĢı üzerine tartıģılırdı. Derslerin belli bir programının ve öğrencilerden beklentilerin olmamasının yanı sıra öğretmenlerin tecrübesizliği de derslerin yüzeysel iģlenmesine neden olurdu. Bu suretle öğrenciler derslere ilgisiz kalarak sınıfları baģka amaçla kullanırlardı. Yönetim de bu konuda gevģek davranırdı. Lise pansiyonunun kurucularından, Profesör Gauenschild in Almanca dersini Fransızca anlatması buna örnek gösterilebilir. Akraba ziyaretine bile sınırlama getiren, okulun ilk müdürü V. F. Malinovski, öğrencileri adeta dıģ dünyadan koparır. DıĢ dünyaya kapalı olmasından dolayı PuĢkin, okulu manastıra benzetir ve hapisten çıkacakmıģ gibi okulun bitmesine gün sayardı. V. F. Malinovski nin ölümünden (23 Mart ) sonra okul, iki seneye yakın, sırayla müdür koltuğunu paylaģan, birbirleriyle sürekli tartıģan ve anlaģamayan profesörlerden oluģan kurul üyeleri tarafından yönetildi. Yeni müdür Engelgard ın 20 ( ) göreve gelene kadarki süreci öğrenciler tarafından hükümdarsız dönem (междуцарствие) olarak anılırken, PuĢkin ise bu süreci anarģi dönemi (время анархии) olarak adlandırır. Yönetim açıklığının yaģandığı o dönemde öğrenciler neredeyse baģıboģ kalır, çünkü gelen her yeni müdür, eski müdürün kural ve isteklerinin yerine getirilip getirilmediğini kontrol etmeden kendi getirdiği yeni kurallara odaklanırdı. Böylece eski kurallar dönemi eksikleriyle kapanmıģ olurdu. Engelgard ın din ahlakına önem vermesi PuĢkin, Volhovski ve Küchelbecker gibi öğrencileri kendisinden uzaklaģtırır, hatta muhalefet oluģumuna neden olur. PuĢkin, Engelgard ın görüģlerine karģı çıkarak adeta soğuk bir savaģ baģlatır. ġairin karmaģık kiģiliğini çözemeyen, fikirlerini değiģtirmek için her yolu deneyen, sonunda pes ederek bu savaģı kaybeden Engelgard, Ģaire ahlaki konularda düģük notlar vererek onun boģ ve soğuk kalbini ve dinsizliğini kınar. Ona göre, Ģairin sevgi ve dini barındırmayan genç kalbi, belki de daha önce hiç olmadığı kadar soğuk ve boştu. (Его сердце холодно и пусто; в нем нет ни любви, ни религии; может быть, оно так пусто, как ни когда еще не бывало юношеское сердце). 21 Yazar V. P. Gaevski ye ( ) göre Engelgard ile PuĢkin arasında yaģanan bu anlaģmazlıkların sebeplerinden biri de Ģairin, Engelgard ailesiyle birlikte oturan Mariya Smit adında genç bir Fransız bayana ilgi duyması idi. Okul eğitimiyle ilgili kimi öğretmenler öğrencilerin sağlıklı ahlak geliģimi için kendi kendine eğitimin yararlı olacağı, dıģarıdan müdahale edildiği takdirde onların 20 Von Engelhardt Georg Rheingold (Энгельгардт Егор Антонович): Letonya&#;nın baģkenti olan Riga Ģehrinde dünyaya gelen bir yazar, aynı zamanda bir öğretmendir. 21 Терц, А. (). Прогулки с Пушкиным. Собрание сочинений в 2-х томах. Т. II. СП Старт, Москва: 25

24 13 eğitimine engel olunacağı düģüncesindeydi. Böylece, öğrenciler merak ettiği soruların cevabını, kendilerini geliģtirmek için neredeyse tek kaynakları olan okul kütüphanesinde aramaya baģlar. ArkadaĢları tarafından kitap okuma konusunda üstünlüğü kabul edilen PuĢkin, burada da okuma sevgisini korumaya devam eder. Belki de kendi kendine eğitim okulun ilk öğrencilerini Ģiir ve edebiyata yönlendirmede önemli bir etken olmuģtur yılı sonu ya da yılı baģında, ilk defa öğrenciler arasında gerçekleģen bir Ģiir yarıģması düzenlenir. Ġ. Ġ. PuĢin in sözlerinden, verilen konu üzerine Puşkin hemen herkesi büyüleyen iki dörtlük okur. (Пушкин мигом прочел два четверостишья, которые всех нас восхитили). 22 Ġlerleyen yıllarda Ģairin babası çok doğru bir tespitte bulunur: Şüphesiz ki, o, okuldaki öğrencileri bir anlamda rakip olarak gördüğünden, bu tür yarışmalar onun büyük yeteneğinin gelişmesine neden oldu. (Нет сомнения, что в лицеe, где он в товарищах встретил несколько соперников, соревнование способствовало к развитию огромного его таланта). 23 Bu tür edebiyat yarıģmaları düzenlenmeye devam edilir ve zamanla süreklilik kazanır. Neredeyse baģıboģ bırakılan bu öğrenciler el yazılarıyla hazırlanmıģ dergiler çıkarmaya, boģ zamanlarını değerlendirmeye, zamanla da gönüllü siyasi çevrelere katılmaya baģlarlar. PuĢkin, ileride dekabrist düģüncesini benimseyecek olan Delvig, PuĢin ve Küchelbecker gibi öğrencilerle yakın arkadaģlık kurar. Bu arada liselilerin siyasi beklentileri olgunlaģmaya, özgürlük bilinçleri geliģmeye ve ipler dekabrist akımına uzanmaya baģlar. PuĢkin Delvig, Küchelbecker ve Volhovski nin üyesi olduğu Kutsal Artel (Священная Артель) 24 grubuna davet edilmez, hatta onların bu gruba üye oldukları bilgisi Ģairden saklanır. Aralarında en iyi niyetli olanlar bile onun küstahça ve meydan okuyucu davranıģlarına yol açan hassaslığını vurgulayıp dururlar. PuĢkin ile kesintisiz altı yılı birlikte geçiren ve onun kiģilik özelliklerini yakından inceleme fırsatı olan Ġ. Ġ. PuĢin, Ģair hakkında Ģu sözleri ifade eder: Puşkin ilk günlerden itibaren diğerlerine göre daha sinirli bir yapıya sahipti, bu yüzden pek sevilmezdi. O diğerleri gibi rol yapıp tuhaf hareketlerde bulunarak bizi şaşırtmaya çalışmazdı, fakat yersiz şakalar yaparak ve münasebetsiz iğneli sözler söyleyerek kendini zor duruma 22 Гроссман, a.g.e. , Гроссман, a.g.e. , Artel (Артель) : ĠĢçi veya köylü kooperatifi.

25 14 sokardı. Okul hayatında bunlar kolay unutulmayacak şeylerdi ve bu, onu yeni hatalara sürüklerdi. Puşkin de fazla cesaret ile utangaçlık bir aradaydı ve bu ona, zarar vermekteydi. (Пушкин, с самого начала, был раздражительнее многих и потому не возбуждал общей симпатии Не то чтобы он разыгрывал какую- нибудь роль между нами или поражал какими- нибудь особенными странностями, как это было в иных; но иногда неуместными шутками, неловкими колкостями сам ставил себя в затруднительное положение, не умея потом из него выйти. Это вело его к новым промохам, которые никогда не ускальзывают в школьных сношениях В нем была смесь излишней смелости с застенчивостью, и то и другое невпопад, что тем самым ему вредило). 25 Anne ve babasına pek bağlı olmayan, fakat birilerine bağlanma ihtiyacı duyan yazar, liseden Odessa dönemine kadar kendinden hem rütbe hem de yaģ olarak büyük ve tecrübeli insanlarla ilgilenir. Bu dönemde Çaadaev, F. Glinka, N. Turgenev, Kaverin, Molostrov ve N. Ġ. Krivtsov arkadaģlığın yanı sıra öğretmenlik görevini de üstlenirler. Mihaylovskoye de yeni dönemin baģlamasıyla yaģıtlarına ilgi duymaya baģlayan Ģair, lisedeki arkadaģlıklarını gözden geçirerek Vyazemski, Rıleyev, Bestujev, Delvig, Baratınski, Yazıkov gibi arkadaģlarıyla yakınlaģır. Otuzlu yıllarda PuĢkin in arkadaģ listesinde Ġ. Kireyevski, Pogodin, Gogol, Koltsov, NaĢçyokin, Sobolevski, hatta Belinski gibi genç ve yeni edebiyatçılar yer alır. ArkadaĢlarının arasında ayrı bir yere sahip olan Jukovski ile aralarında küçük anlaģmazlıklar yaģansa da, arkadaģlıkları uzun ömürlü olur. Lise yıllarında PuĢkin iki defa Ģair unvanına laik görülür. Ġlki Derjavin in de bulunduğu sınıfı geçme sınavında gerçekleģir. PuĢkin için Derjavin ile karģılaģması ve onun tarafından beğenilmesi çok önemli idi. O anki duygularını, PuĢkin Ģöyle dillendirir: Nihayet beni çağırdılar. Ben Derjavin e iki adımlık mesafeden Tsarskoye Selo daki Anılarım ı okudum. O anki ruh halimi anlatamam. Şiirde Derjavin in adı geçtiği yere geldiğimde henüz olgunlaşmaya başlayan sesim çınladı, kalbim ise büyüleyici bir hayranlıkla atmaya başladı. Okumayı nasıl bitirdiğimi ve nereye kaçtığımı hatırlamıyorum. Derjavin hayran kalmıştı beni görmek ve sarılmak istiyordu. Beni aradılar, fakat 25 Лотман, a.g.e. ,

26 15 bulamadılar (Наконец вызвали меня. Я прочел мои Воспоминания в Царском Селе, стоя в двух шагах от Державина. Я не в силах описать состояние моей души: когда дошел я до стиха, где упоминаю имя Державина, голос мой отроческий зазвенел, а сердце забилось с упоительным восторгом.- Не помню как я кончил свое чтение, не помню, куда убежал. Державин был в восхищении, он меня требовал, хотел меня обнять. Меня искали, но не нашли) 26 PuĢkin, ikinci defa Ģair unvanını ise Arzamas a kabul edilmesiyle kazanır. Arzamas, toplantılarda eskiye bağlı insanlarla dalga geçen, genç ve cesur edebiyatçılardan oluģan, resmi olmayan bir edebiyatçılar topluluğudur. 27 Arzamas ın üyeleri Karamzin hayranlarıydı. PuĢkin, Arzamas a yılının sonbaharında, yani topluluğun sıkıntılı günler yaģadığı sırada kabul edilir. Bu topluluğa kabul edilmesi, Ģair için önemliydi ve onun edebiyattaki yerinin, toplum tarafından kabul edildiği anlamını taģımaktaydı. Arzamas üyelerine lakap takma âdetinden dolayı PuĢkin e, okul duvarlarının arkasındayken sesini duyurduğu için çekirge (сверчок) lakabı verilir. Bu arada, Ģairin lisede Fransız (Француз), maymun (обезьяна) veya maymunla kaplan karıģımı (смесь обезьяны с тигром) gibi lakapları olduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. PuĢkin in arkadaģı Komovski, bu konuyla ilgili Ģunları söyler: Puşkin in Fransızcaya olan tutkusundan ona şakasına Fransız, simasından ve bazı hareketlerinden dolayı da maymun veya maymunla kaplan karışımı derdik. (По страсти Пушкина к французскому языку «..» называли его в насмешку французом, а по физиономии и некоторым привычкам обезьяною или даже смесью обезьяны с тигром). 28 ArkadaĢlar arasında kullanılan lakapların dıģarıya yayılmasına karģı olan Yakovlev, Komovski nin bu açıklamalarını hoģ karģılamasa da, PuĢkin e maymun veya maymunla kaplan karıģımı lakabı taktıkları bilgisini doğrular. Kof un sözlerinden, Gayevski nin makalesinde aynı bilgilere yer verilmesiyle bu bilgi adeta Ģairin biyografisine iģlenir. Maymunla kaplan karıģımı ifadesi, bir Fransız ın özelliklerini anlatmak amacıyla, Voltaire tarafından ortaya atılmıģtır. Voltaire, G Arjantal e Fransızlar maymun sürüsü olarak anılır, fakat bu maymunlar arasında daima kaplanlar da vardı (французы 26 Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., ,

27 16 слывут милым стадом обезьян, но среди этих обезьян имеются и всегда были тигры) 29 derken, Fransız bir arkadaģına yazdığı mektubunda ise Fransız milleti ikiye ayrılır, birileri her şeyi eğlenceye çeviren kaygısız maymunlar, diğerleri ise her şeyi parçalayan kaplanlar. (французкая нация делится на два рода одни это беспечные обезьяны, готовые из всего сделать потеху, другие- тигры, все раздирающие) 30 sözleriyle, maymunla kaplan karıģımı ifadesiyle herhangi bir Fransızı kasteder. Fakat Ģairin bu lakabı zamanla dıģ görüntüsüyle özdeģleģir. Kontes D. F. Fikelmon un günlüğünde daha çirkin olmak imkânsızdır- bu maymunla kaplan görünümünün bir karışımıdır (невозможно быть более некрасивым- это смесь наружности обезьяны и тигра) 31 yazılıdır ve S. N. Karamzina nın 23 Aralık tarihinde Puşkin hala aptalca ve saçma davranmaya devam ediyor. Yüz ifadesi kaplan gibidir (Пушкин по- прежнему ведет себя до крайности глупо и нелепо. Выражение лица у него как у тигра) 32 sözlerinde, Fransız la ilgisini kaybeden bu lakabın tamamen dıģ görünümüne kaydığını görmekteyiz. 9 Haziran de I. Aleksandr ın katılımıyla, olması gereken tarihten dört gün önce, lisede mezuniyet töreni yapılır ve mezuniyet töreninden sonra, 11 Haziran da PuĢkin, Petersburg a gider ve 6 Mayıs e, yani Güney Sürgünü ne gönderilene kadar burada kalır. DıĢ ĠĢleri Kurumunda görevlendirilir. Fakat mesleğine ilgi duymayan yazar, orada daha ziyade Ģiirsel faaliyetler üzerine yoğunlaģır ve daha önce Malinovski, Piletskov, Engelgard ile baģlattığı savaģı Ģimdi daha geniģ ve daha etkili silahını (Ģiiri) kullanarak sürdürür. Artık eski alaycı Ģarkılar yerini keskin Ģiirlere bırakır. Temmuz de ilk defa Mihaylovskoye ye giden Ģair, orada, lisede temeli atılan, ulusal esin kaynaklı öyküsü Ruslan ve Lyudmila (Руслан и Людмила) üzerine çalıģır. Mihaylovskoye nin yanında bulunan Trigorskoye de Praskovya Aleksandrovna Osipova nın evine sık sık ziyarette bulunan PuĢkin, yaklaģık bir ay sonra Petersburg a döner. Bu yıllarda Ģair, Griboyedov, Gnediç, Katenin, ġahov, N. Turgenev gibi birçok seçkin insanla tanıģır. N. Turgenev in evine sık uğramaya baģlayan ve ona yakınlaģan Ģair, 29 Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., ,

28 17 N. Turgenev in düģüncelerinden etkilenerek Köy (Деревня) ve Özgürlük (Вольность) adlı eserlerini yazar. Hatta PuĢkin in Özgürlük kasidesinin yarısını Turgenev in odasında, geriye kalan kısmını ise kendi evinde yazarak ertesi gün bütün metni Tugenyev e getirmesi onun Ģair üzerindeki etkisinin açık bir göstergesidir. Ancak PuĢkin in, devlete karģı tavırları, nükteli sözleri (эпиграммы) ve mesleğini ciddiye almaması Turgenev i rahatsız eder. Bu konuda A. Ġ. Turgenev, N. Turgenev in haksız yere maaş alma ve o maaşı verene sövme (нельзя брать ни за что жалование и ругать того, кто дает его) 33 konusunda PuĢkin i birkaç kez uyardığını söyler. Bu tarz konuģmaların birinde ortam gerilir ve PuĢkin, N. Ġ. Turgenev i düelloya çağırır, fakat sakinleģince özür dileyerek düello çağrısını geri alır. Yazar ve devlet adamı Aleksey Olenin ( ) sayesinde tiyatro gösterilerine katılan Ģair, zaman zaman siyasi sorulardan uzaklaģarak sanat dünyasına dalar. Tiyatro genç Ģair için sadece boģ vakit geçirme ve eğlence yeri değildir. Tiyatro sahnesindeki adap ve hareketleri ilerideki kahramanlarına da yansıtacaktır. Olenin de düzenlenen gecelerin birinde PuĢkin, Ukrayna dan Petersburg a dönen Anna Kern ile karģılaģır. Genç Ģair esprili cevaplarla ve övgü niteliğindeki konuģmalarla Kern i etkilemeye çalıģır. PuĢkin e karģılık vermeyen hatta ondan uzaklaģmaya çalıģan Kern, farkında olmadan Ģairin Kısa Süren Hayal (Мимолетное Видение) Ģiirinin doğmasına vesile olur. PuĢkin, tiyatro ortamında tiyatrosever aynı zamanda YeĢil Lamba topluluğunun kurucularından olan Nikita Vsevolojski ile tanıģır ve Vsevolojski nin evinde, tiyatro ve edebiyat çevresinden insanların katılımıyla gerçekleģen toplantılarda yer almaya baģlar. Katılımcıları genellikle üzerinde yeģil abajur asılı olan bir masanın etrafında oturduğundan, parolası ıģık ve umut olan bu topluluk kendine YeĢil Lamba (Зеленая Лампа) adını verir. Bu toplantılarda herkes özgürce düģüncesini ifade edebilir, tiyatro eleģtirileri ve Rus tarihi üzerine denemelerin yanında özgürlük Ģiirleri ve siyasi makaleleri okuyabilirdi da kurulan bu topluluk Saadet Birliği nin (Союз Благоденствия) diğer bir dalıydı, fakat YeĢil Lamba üyelerinin çoğu bundan habersizdi. PuĢkin, S. Trubetskoy, F. Glinka, Yak. Tolstoy gibi siyaset adamları, Gnediç, Delvig gibi Ģairlerle bu tür toplantılarda buluģur. Ayrıca Saadet Birliği nin diğer dalı olan, Glinka nın yönettiği Rus Edebiyatı Sevdalıları Serbest Topluluğu nun (Вольное общество любителей российской 33 Лотман, a.g.e., ,

29 18 словесности) toplantılarına da katılır. ġairin bu tutarsız hareketleri ve bir toplantıdan diğer toplantıya geçmesi dekabristler ortamında hoģ karģılanmaz. Yakın arkadaģı Ġ. Ġ. PuĢin bile Ģairin bu tutarsızlığı ile ilgili Ģunları söyler: Liberal görüşlü olan Puşkin in kendi kişiliğine ihanet etme gibi kötü bir alışkanlığı vardı. Örneğin Orlov, Çernışev, Kisilyov gibi insanların yanında dolaşması beni ve herkesi kızdırıyordu Bazen, sevgili arkadaşım, hiç merhameti olmayan bu insanlarla niye meşgul oluyorsun diye sorardık. O, bizi sabırla dinledikten sonra, genellikle afalladığında yaptığını, yani gıdıklamaya ve sarılmaya başlardı. Sonra bir bakarsın ki Puşkin yine o aslanlarla birlikte. (Пушкин, либеральный по своим воззрениям, имел какую-то жалкую привычку изменять благородному своему характеру и очень частол сердил меня и вообще всех нас тем, что любил, например, вертеться у оркестра около Орлова, Чернышева, Кисилева и других Говоришь, бывало «Что тебе за охота, любезный друг, возиться с этим народом, ни в одном из них ты не найдешь сочувствия и пр.» Он терпеливо выслушает, начнет щекотать, обнимать, что обыкновенно делал, когда немножко потерялся. Потом, смотришь,- Пушкин опять с тогдашними львами). 34 Belki Ģairin bu topluluklara üye olması için daha hazır olmadığı düģüncesini uyandıran da onun bu tutarsız davranıģlarıydı. Onu tanıyan ve seven arkadaģları, bu güvensizliği, yazarın yeteneğini koruması için her türlü tehlikeden uzak kalması gerektiği Ģeklinde açıklarken, PuĢkin le bizzat tanıģmayan, hakkında dedikodularla bilgi edinenlerin düģünceleri ise Ģu sözlerle aktarılır: O, kişiliğinden, kayıtsızlığından ve sefih hayat tarzından anında gizli topluluğu hükümete ihbar eder. (Он по своему характеру и малодушию, по своей развратной жизни сделает донос тотчас правительству о существовании Тайного общества). 35 Zamanla Ģair olarak ilgi görmeye baģlayan, her bulunduğu ortamda saygı ile karģılanan ve sevilen PuĢkin, fırsat bulduğu yerde en güçlü silahını, yani nükteli sözlerini kullanırdı. Bu nükteli sözlerden pekçok soylu da nasibini alır. Petersburg dünyasında, PuĢkin in devletin ileri gelenleri tarafından dövüldüğüne dair dedikoduların yayılmasıyla Ģair, savaģ açtığı düģmanların atağa geçtiğini hissetmeye baģlar. Bu dedikodu XIX. yüzyılın ilk yarısında Rus aristokrasisinin temsilcilerinden biri olan Amerikalı lakaplı, kumarbaz 34 Лотман, a.g.e., , Лотман, a.g.e., ,

30 19 F. Ġ. Tolstoy tarafından ortaya atılır. Dedikodunun kaynağı bilinmemekle birlikte çok sarsılan, rezil olduğunu düģünen ve ne yapacağını bilemeyen, hatta onurunu temizlemek için yaģamına son vermeyi bile aklından geçiren Ģair, soluğu Çaadaev in yanında alır. Çaadaev bütün dedikodulardan ve dedikoduculardan üstün olması gerektiğine inanarak onu bu fikrinden vazgeçtirir. Ancak PuĢkin, tüm cesaretini toplayarak, ucu Çar Aleksandr a da dokunan, Kont Arakçeyev hakkında de yazdığı, fakat lerde devletin dikkatini çeken nükteli Özgürlük kasidesini çoğaltarak yayılmasını sağlar. Bu arada yıllarında PuĢkin in Ģiirlerini, nükteli sözlerini ve hareketlerini, gönüllü olarak hükümete ihbar eden çok sayıda insan vardı. Bunlardan birisi de Rus bilim adamı, mühendis ve aynı zamanda Harkov Üniversitesi kurucusu olan Karazin idi. 2 Nisan de V. N. Karazin, Ġç ĠĢleri Bakanı Koçubey e, PuĢkin in Ģiirlerinde I. Aleksandr a hakarette bulunduğunu ihbar eder ve General Mihail Miloradoviç e ( ) Ģairin evini arama ve tutuklama emri verilir. Fakat Miloradoviç PuĢkin i tutuklamak yerine gizlice tüm yazılarını ele geçirmeyi tercih ederek evine gizli bir ajan gönderir. PuĢkin ailesinin genç uģaklarından olan Nikita Kozlov a yazıları teslim etmesi karģılığında ruble teklif edilir, fakat Nikita bu teklifi reddeder. Söz konusu ziyareti öğrenen PuĢkin, temkinli davranmak ister ve tüm eleģtiri yazılarını yakar. Ertesi gün Miloradoviç in yardımcısı Glinka nın yanına çağrılan Ģair, Glinka nın tavsiyesine uyarak tüm cesaretini toplar ve Miloradoviç in yanına gider. Miloradoviç, kendisini tutuklamak yerine yanına çağırmayı tercih ettiğini söyleyince, PuĢkin de bir jest yaparak tüm yazıları yaktığını, fakat gerekirse yeniden yazabileceğini itiraf ederek Özgürlük eserini ezberinden yeniden kaleme alır. Ertesi gün Miloradoviç, I. Aleksandr a, Ģairin yazdıklarını götürür ve PuĢkin in hareketinden dolayı yazılarını okumamasını rica eder. Fakat Çar, Miloradoviç ile aynı görüģte değildir. PuĢkin in kaderini belirleyen bu dönemde Ģairin Karamzin, Çaadaev, F. Glinka gibi arkadaģları cezasını hafifletmek için elinden geleni yapmaya çalıģır ve onların gayreti sayesinde Ģairin cezası hafifletilir. Böylece Sibirya veya Solovka yerine, Petersburg a Orgeneral Ġ. N. Ġnzov un himayesi altına verilir ve görev değiģikliği bahanesiyle siyasi sürgünün üstü kapatılmıģ olur Güneye Sürülme Görev değiģikliği bahanesi altında sürgün edilen Ģair, Ġnzov tarafından gözetim altına alınır. Petersburg hayatını geride bırakan ve 17 Mayıs ta Yekaterinoslav a varan Ģair

31 20 için yeni bir dönem baģlar. Görev için gönderilmesine rağmen, PuĢkin pek mesleği ile ilgilenmez ve kendini daha çok Ģiire adar. Kısa bir süre sonra Dnepr da yüzdüğü için hastalanan Ģair, Ġnzov tarafından tedavi amaçlı Kafkasya daki sıcak sulara gönderilir. Böylece 19 Ağustos de PuĢkin Rayevski ile Kafkas Esiri (Кавказский Пленник) adlı eserine baģladığı Gurfuz Ģehrine gider ve eylüle kadar burada kalır. Eylül ayının baģında baba oğul Rayevskilerle Gurfuz u terk ederek Alupka, Simeyz, Sivastopol ve Bahçesaray ı gezerek Simferopol e varır. Eylülün ortasında PuĢkin, Kırım ı terk eder ve Odessa üzerinden, 21 Eylül den 2 Temmuz e kadar kalacağı KiĢinev e geçer. DüĢük rütbeli memur olduğundan az maaģ alan ve babasından maddi destek alamayan Ģair, Ruslan ve Lyudmila ile büyük baģarı yakalayarak az da olsa para kazanır. Московский Телеграф ında Ruslan ve Lyudmila nın baģarısı ile ilgili Ģu sözler yer alır: Ruslan ve Lyudmila de ortaya çıkar çıkmaz anında satılır ve piyasada tek bir nüshası bile kalmaz. İsteyen 25 ruble ödeyerek kopyasını çekebiliyordu. («Руслан и Людмила» «» явилась в году. Тогда же она была вся раскуплена, и давно не было экземпляров ее в продаже. Охотники платили по 25 руб. и принуждены были списывать ее). 36 Eser iyi satılmasına rağmen o dönem Rusyasında sanatçı haklarını koruyan bir kanunun olmamasından dolayı PuĢkin neredeyse hiçbir Ģey kazanamaz. Bazı araģtırmacılar tarafından vicdansızlıkla suçlanan yayıncı Gnediç aslında o dönemin Ģartlarına göre hareket etmiģtir. Çünkü o dönemde yayıncı yayınladığı hayatta olan ve olmayan yazarların eserlerinin kazancını cebine atabilirdi. Fakat PuĢkin bu tür haksızlıklara göz yummak istemez ve 21 Eylül de Gnediç ten vazgeçerek, yayıncı Greç e Kafkas Esiri ni teklif eden bir mektup yazar. Size Kafkas Esiri nden bir bölüm gönderecektim, fakat yazmaya üşendim, poemanın tamamını almak ister miydiniz? Uzunluğu satır; genişliği 4 ayaklı; iki bölümden oluşuyor. Eserin uzun süre rafta kalmaması için ucuza veririm. (Хотел было я прислать вам отрывок из моего Кавказского Пленника, да лень переписывать; хотите ли вы у меня купить весь кусок поэмы? Длиною в стихов; стих шириною 4 стопы; разрезано на 2 песни. Дешево отдам, чтоб 36 Лотман, a.g.e., ,

32 21 товар не залежался). 37 Fakat Gnediç, bu sefer de diğer yayıncıları devre dıģı bırakmayı baģarır ve Kafkas Esiri nden kazandığı rubleden Ģaire ruble verir. Bahçesaray ÇeĢmesi (Бахчисарайский Фонтан) eserinden ise yayıncı P. A. Vyazemski nin yardımıyla o dönem Ģartlarına göre PuĢkin iyi bir kazanç elde eder de Ruslan ve Lyudmila nın bitimiyle, Ģairin sanatında erken dönem son bulur, yani lise ve Arzamas son bularak yeni bir dönem - realizm - baģlar. Kafkasya da bulunduğu dönemde Ġngilizce öğrenmeye baģlayan Ģair alıģtırma kitabı olarak Byron un eserlerini seçerek, Byron ile tanıģır ve onun düģüncelerini benimsemeye baģlar. Byron u ayrıntılı okumaya baģlayan PuĢkin, Byronizm eğiliminde eserler yazmaya koyulur. Fakat Ģair güney sürgünü döneminde sadece Romantizm in doğuģuna değil, aynı zamanda bitmesine de Ģahit olur. Çünkü Ģair Mihaylovskoye ye gittiğinde romantizmden vazgeçip gerçekçilik görüģlerine realizme yönelir. Güney sürgünü olarak adlandırılan dönemde PuĢkin Kafkas Esiri, Gavriliada (Гаврилиада), Haydut KardeĢler (Братья Разбойники) ve çok sayıda Ģiir yazar. Ayrıca Bahçesaray ÇeĢmesi ile Yevgeniy Onegin (Евгений Онегин) adlı eserlerinin de temelini atar. PuĢkin in KiĢinev de bulunduğu yıllarda, gündeme damgasını vuran olaylardan biri de Yunan ayaklanması olur. Her tarafta Yunanlıların bağımsızlığının konuģulduğu bir sırada Dekabristler ve Rus Liberaller Rusya nın Yunanlıları destekleyeceği umudu içindeydiler. PuĢkin de Dekabristler gibi savaģın çıkmasını ister. Bu esnada PuĢkin in Dekabristlerden özellikle M. F. Orlov ve V. F. Rayevski ile yakınlaģması büyük bir önem taģır. Çünkü Orlov ve Rayevski de gerçekleģen toplantılara katılan Ģair açık açık hükümeti eleģtirmeye baģlar. PuĢkin in hükümet hakkındaki düģünceleri P. Ġ. Dolgorukov un notlarına Ģu Ģekilde yansır: Vali bugün tüfek ve köpeğiyle ava gitti. O yokken evde bulunanlara kurulan sofrada Puşkin ile yemek yiyordum. Kendini rahat hisseden Puşkin, çok sevdiği Rus hükümeti konusunu açtı. Tercüman Smirnov kendisiyle tartışmaya başladı ve o, ne kadar şairin düşüncelerini reddederse Puşkin bir o kadar heyecanlanır, öfkelenir ve sabrını kaybederdi. Sonunda küfürler ve sınıf farklılıkları havada uçuşmaya başladı. Sivil memurlar alçak herifler ve hırsızlar, generallerin çoğu hayvan, bir tek çiftçi sınıfı saygıdeğerdi. Puşkin özellikle Rus asilzadelerine saldırıyordu. Onlar asılmalı, imkânı olsaydı memnuniyetle ilmelerini bağlardı. (Наместник ездил сегодня на охоту с ружьем и собакою. В 37 Лотман, a.g.e., ,

33 22 отсутствие его накрыт был стол для домашних, за которым и я обедал с Пушкиным. Сей последний, видя себя на просторе, начал с любимого своего текста о правительстве в России. Охота взяла переводчика Смирнова спорить с ним, и чем более он опровергал его, тем более Пушкин разгорался, бесился и выходил из терпения. Наконец полетели ругательства на все сословия. Штатские чиновники подлецы и воры, генералы скоты большею частию, один класс земледельцев почтенный. На дворян русских особенно нападал Пушкин. Их надобно всех повесить, а если б это было, то он с удовольствием затягивал бы петли). 38 Kumar oynanan ve akģam yemeği yenilen vali yardımcısı M. E. Krupyanskoy un evinde gerçekleģen eğlencelere PuĢkin de katılırdı. Kumar ve yemek dıģında bu evde onun ilgisini çeken Marya Yegorovna idi. Çok sayıda gönül iliģkisi yaģayan PuĢkin, E. K. Varfalameylerin evinde de Pulheriya Yegorovna ile ilgilenir ve Ġnzov un izniyle bazen KiĢinev den ayrılarak V. L. Davıdov un evi, Tulçin, Vasilkov, Odessa gibi yerlere giderek gönül iliģkilerini çeģitlendirirdi. Bu tür gezmeler sayesinde PuĢkin dekabrist akımıyla yakınlaģma fırsatı da bulur. Hançer (Кинжал), Napoleon (Наполеон), Sadık Yunan Kızı Ağlama - O ġehit DüĢtü (Гречанка Верная не плач- он пал героем) vb eserleri, siyasi komplocularla sıkı bir iliģkisi olduğuna kanıt gösterilir. PuĢkin in KiĢinev deki hayatı göründüğü kadar kolay değildi. Maddi sıkıntıların yanı sıra, o dönemin toplumuna ait olabilme mücadelesi de veriyordu. Bu arada M. F. Orlov ve Dekabristler devlete savaģ planı yaparken, KiĢinev deki son durumla ilgili haberler hükümete kadar ulaģır. PuĢkin, Orlov ve yandaģlarının gizli topluluğuna girmeyi ister, ancak davet edilmez. Konuyla ilgili iki görüģ bulunmaktadır. Birincisi; Ģairin yeteneğini tehlike altına atmanın istenmemesi, ikincisi ise Ģairin sürgünde olması idi, yani, kendine hakim olamayan ve sinirli bir kiģiliğe sahip olan Ģair, sürgünde olduğundan hükümetin dikkatini topluluk üzerine çekebilirdi. M. F. Orlov resmi olarak Nisan te görevden alınsa da hakkındaki soruģturma daha önce baģlar ve kurduğu çevre de dağıtılır. Tüm ihbarlardan ve arkadaģların dağılmasından sonra KiĢinev de kalmak istemeyen Ģair, Odessa ya çıkan görev 38 Лотман, a.g.e., ,

34 23 değiģikliğine adeta sevinir. Vali Vorontsov un gözetim altına gönderilen Ģair Odessa da 1 Ağustos e kadar kalır. PuĢkin, bilindiği gibi sinirli bir yapıya sahip ve riskleri seven biriydi. Kendisine yapılan hareketlerde küçük bir kusur veya hakaret sezince kendini canı pahasına tehlikeye atardı. Hatta tehlike PuĢkin ile o kadar özdeģleģir ki, PuĢkin denildiği vakit insanların aklına gelen ilk kelime düello olur. Onun bu sinirli ve gergin hali ve her an alınganlık yapıp düelloya çağırma gibi davranıģları kendini çok daha önceleri göstermiģtir yılının yazında PuĢkin çok basit bir sebepten dolayı yaģlı dayısı S. Ġ. Hannibal ı, N. Turgenev i, liseden sınıf arkadaģı M. Korf u, BinbaĢı Denisoviç i ve birçok kiģiyi daha düelloya çağırır. E. A. Karamzina, Vyazemski ye yazdığı mektupların birinde bu durumla ilgili Ģunları yazar: Puşkin in neredeyse her gün düellosu vardır. Tanrıya şükürler olsun ki ölümcül değil (У. г. Пушкина всякий день дуэли, слава Богу, не смертоносные) 39 Fakat bazı düelloları Ģeref alanına kadar götürmeden halletmek zor olur ve böylece sonbaharında PuĢkin, Küchelbecker ile düello yapar. Ġkisi de havaya ateģ ederek barıģırlar. Ġlerleyen zamanlarda da PuĢkin, asteğmen F. N. Luginin a Petersburg ta ciddi bir düello vakası yaģadığını itiraf eder. Bu düellonun &#;te Dekabrist Ġsyanı ndan sonra idam edilen dekabrist ve aynı zamanda Ģair olan K. F. Rıleyev ile olduğuna dair iddialar söz konusudur. KiĢinev deki arkadaģ çevresinin dağılmasına, Rayevski nin tutuklanmasına ve Orlov un görevden uzaklaģtırılmasına üzülen Ģairi hayal kırıklığına uğratan diğer konulardan biri de baģarısızlıkla sonuçlanan Yunan ayaklanmasıydı. Bu duruma çok kızan Ģair, Ġnzov un kendini defalarca ev hapsine kapatmasına sebep olan tartıģmaların içinde bulurdu. PuĢkin in yaģadığı bu hayal kırıklıkları doğal olarak sanatına da yansır ve Issız Özgürlük AĢığı (Свободолюбитель пустынный), ġeytan (Демон), Hareketsiz Muhafızlar Çar ın EĢiğinde Uyumaktaydı (Недвижный страж дремал на царственном пороге), Ne Ġçin Gönderildin ve Seni Kim Gönderdi (Зачем ты послан был и кто тебя послал) gibi Ģiirler ortaya çıkar. Odessa da iken Ģair ayrıca Yevgeniy Onegin in ikinci bölümü üzerine çalıģır. Lokantalarına, büyük Ģehrin güzelliklerine, tiyatrolarına ve Ġtalyan operasına kapılan Ģaire sosyete insanları ve hayatıyla Odessa Petersburg u hatırlatır. Fakat hayat Ģartları Ģair için orada da kolay değildir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi burada da para sıkıntısı çeken PuĢkin, ağabeyine yazdığı 39 Лотман, a.g.e., ,

35 24 mektupların birinde çektiği maddi sıkıntıları Ģu sözlerle paylaģır: Babama anlat ki onun parası olmadan yaşayamam. Bugünün sansürüyle kalemimle bir şey kazanamam; marangozluğa ise eğitilmedim. Kendi isteğimle görev yapmamama rağmen istifa etmem imkânsızdır. Herkes beni kandırıyor, yakınlarıma ve akrabalarıma değil de kime güveneyim? Vorontsov un ekmeğini yemek istemiyorum- istemiyorum o kadar. (Изъясни отцу моему, что я без его денег жить не смогу. Жить пером мне не возможно при нынешней цензуре; ремеслу же столярному я не обучался; но служу и не по своей воле- и в отставку идти невозможно.- все и все меня обманывают- на кого же, кажется, надеяться, если не на ближних и родных. На хлебах у Воронцова я не стану жить- не хочу и полно) 40 Odessa da bulunduğu kısa süre içinde Ģair, birkaç tutkulu aģk yaģar. O dönem dikkat çeken üç isimden biri Sobanskaya dır. Sobanskaya gizli topluluğun varlığından haberdar olan, A. N. Rayevski, N. N. Rayevski, M. F. Orlov V. L. Davıdov gibi gizli topluluğun üyelerini takip eden ve kritik anda onları ihbar eden General Ġ. O. Vitt in sevgilisiydi. Sobanskaya, PuĢkin ve Miskeviç hakkında bilgi toplayarak Ģairi de takibe alan sevgilisi General Ġ. O. Vitt e bu konuda yardım etmekteydi. Ġspiyonculuk yaptığından habersiz olan PuĢkin, kızlık soyadı Rjevusskaya olan soylu aileden gelen ve iyi eğitim alan bu Polonyalı kadına âģıktı ve her ne kadar Rayevski ye yazdığı mektupların birinde benim tutkum büyük ölçüde azaldı (моя страсть в значительной мере ослабела) Ģeklinde yazsa da hayatının son günlerine kadar onu unutamadığına dair iddialar vardır. Bu tür iddiaların ortaya atılmasının sebeplerinden biri de PuĢkin in evlenmek üzereyken Sobanskaya ya yazdığı Ģu sözleridir: Bugün sizi ilk kez gördüğümün 9. yıldönümüdür. O gün hayatımın kritik günlerinden biri idi. Düşündükçe, hayatımın sizinkine bağlı olduğundan daha da emin oluyorum; sizi sevmek ve sizin peşinizden gitmek için yaratıldım (Сегодня 9-я годовщина дня, когда я вас увидел в первый раз. Этот день был решающим в моей жизни. Чем более я об этом думаю, тем более убеждаюсь, что мое существование неразрывно связано с вашим; я рожден, чтобы любить вас и следовать за вами.. ) Лотман, a.g.e., , Ġnternet: Езерская, Б. Женщины в жизни Пушкина в Одессе, Web: adresinden 5 Nisan te alınmıģtır. 41 Лотман, a.g.e., ,

36 25 Diğer âģık olduğu kadınlardan biri de Amalya Rizniç tir. PuĢkin, hakkında çok bilgi bulunmayan, uzun boylu, uzun saçlı, güzel, esmer, yirmi yaģlarında, Odessa da bir iģ adamının eģi olan Amalya ile te tanıģır. Amalya çok alkol ve sigara içen, ata binmeyi seven ve geceleri sabaha kadar yorulmadan dans eden biridir. Oğlunun doğumundan sonra hummaya yakalanır ve eģi tarafından oğlu ile birlikte Ġtalya ya gönderilir. Burada in yazında hayatını kaybeder. Ona âģık olmasına rağmen, Ģairin bu tutkusu da uzun sürmez. Rizniç, Odessa yı terk ettiği sıralarda, baģka bir gönül tutkusuna yakalanan Ģair, adına Gece (Ночь), Çocuk Gibi Tatlı Umutlar Ġçinde (Надеждой сладостной младенчески дыша) gibi Ģiirler yazdığı kadının ölüm haberini çok sakin ve ilgisiz karģılar. Üçüncü tutkusu ise, M. S. Vorontsov un eģi olan Yelizaveta Ksaverievna Vorontsova idi. PuĢkin, kendisinden yedi yaģ büyük olan Vorontsova ile yılında tanıģır ve kısa süre içinde ona karģı sıcak duygular beslemeye baģlar. ġıpsevdi kiģiliğe sahip olan Ģair çok sayıda kısa ve geçici iliģkiler yaģar. Onun bu çapkın durumuyla ilgili M. N. Volkonskaya Ģunları söyler: Bir şair olarak çıktığı tüm güzel kadınlara ve genç kızlara âşık olmayı görevi sayardı. () Aslında o tek ilham perisine âşıktı ve gördüğü her şeyi şiire dökmekteydi. (Как поэт, он считал своим долгом быть влюбленным во всех хорошеньких женщин и молодых, с которыми он встречался. () В сущности, он обожал только свою музу и поэтизировал все, что видел). 42 PuĢkin Vorontsova ya âģık olduğu sıralarda, M. S. Vorontsov ile arasında soğuk rüzgârlar esmeye baģlar. Vorontsov un eģini kıskanması PuĢkin ile aralarının daha da açılmasına neden olur. Vorontsov için Ģiir bir saçmalıktı, bu yüzden PuĢkin in Ģairliğini hiçe sayardı. PuĢkin i eģinden uzaklaģtırmak için Vorontsov baģka bir savaģ yöntemine baģvurur. ġairin etrafını ispiyoncularla kuģatarak, mektuplarını açıp onu hükümete rapor eden Vorontsov un keçiboynuzu böcekleriyle (саранча) 43 ilgili olayda da parmağı vardır. Odessa daki zor hayat Ģartlarından psikolojik olarak etkilenen daha Ģüpheci ve hassas bir 42 Лотман, a.g.e., , yılında Rusya nın birçok yeri keçiboynuzu böceğinin istilasına uğrar. M. V. Vorontsov, keçiboynuzlarının nasıl çoğaldığını, sayılarının ne kadar arttığını ve onlarla mücadele için hangi önlemlerin alındığını tespit etmek için PuĢkin i görevlendirir. Yazar bu görevi hakaret olarak görür ve bu görevi reddetmek ister fakat arkadaģların tavsiyelerine uyarak görev bahanesiyle birkaç günlüğüne sürgünde bulunduğu Odessa dan ayrılır ve dönüģünde alaylı bir rapor hazırlar: 23 Mayıs Uçtu, uçtu (keçiboynuzu böceği); 24 Mayıs - Kondu; 25 Mayıs - Oturdu, oturdu; 26 Mayıs - Her Ģeyi yedi; 27 Mayıs - Yine uçuverdi. (23 мая - Летела, летела, 24 мая - И села, 25 мая - Сидела, сидела, 26 мая - Всѐ съела, 27 мая - Опять улетела). adresinden 28 Aralık te alınmıģtır.

37 26 yapıya bürünen Ģair önemsiz bu olay karģısında gücenir ve beklenmedik tepki verebilir bir hale gelir. Keçiboynuzların ortaya çıktığı yerleri ve onların çoğalıp çoğalmadığını denetlemek için görevlendirilen PuĢkin bu görevi, insanların gözünde itibarının düģürülmesi, kendisiyle alay edilmesi ve kendine yapılmıģ bir hakaret olarak değerlendirerek görevi reddettiğine dair Vorontsov un idari iģler müdürü A. Ġ. Kaznaçeyev a mektup yazar. Bu mektupta isyan etmediğini, fakat bu görevi kabul edemeyeceğini ve gerekirse görevinden istifa etmeye hazır olduğunu belirtir. ġairin onuru kırılınca çok keskin ifadeler kullandığı herkes tarafından bilinen bir gerçekti. PuĢkin in bu sert konuģmaları Vorontsov un kulağına gitse de Vorontsov, PuĢkin ile tatsızlık yaģamadan ayrılmak niyetindeydi. PuĢkin istediği zaman istifa edemezdi, onun istifası için Petersburg taki yönetimin onayı gerekirdi. 23 Mart te Vorontsov DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode ye, PuĢkin i Odessa dan geri çekmesini ve bu durumu Çar a bildirmesini rica eden bir mektup yazar. Hükümetin, Ģair hakkındaki düģüncelerini etkilememek ve onu daha da zor duruma sokmamak için nedenini Odessa ya yüzme döneminde gelen insanların şairi çok överek sürekli kafasını karıştırıp durdukları böylece onun gelişmesini engelledikleri ( накопление приезжих в Одессе ко времени морских купаний, их неумеренные восхваления поэта, постоянно кружащие ему голову и мешающие его развитии) 44 Ģeklinde açıklar. Vorontsov un bildirisiyle PuĢkin in il içinde görev değiģikliği yapılması beklenirken iģ daha da karıģır ve kimsenin beklemediği yeni bir sürgüne dönüģür. PuĢkin in yeni bir sürgüne gönderilmesinin sebebi olarak ateizm ile ilgili yazdığı mektup gösterilir. Ġleride Ģairin iki satır yüzünden sürgün edildim dediği sözler Ģunlardır: Neyle uğraştığımı bilmek ister misin- romantik poemanın gösterişli kıtalarını yazıyor ve ateizm dersleri alıyorum. Buradaki İngiliz, ağır duyan filozof, bugüne kadar karşılaştığım en akıllı ateisttir. (Ты хочешь знать, что я делаю пишу пестрые строфы романтической поэмы и беру уроки чистого Афеизма. Здесь англичанин, глухой философ, единственный умный Афей, которого я еще встретил). 45 ĠĢte bu birkaç satır yüzünden tekrar sürgün edilen Ģair için yeni bir hayat ve yeni bir dönem baģlamaktaydı. 44 Анненков, a.g.e., , Анненков, a.g.e., ,

38 27 DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode, Vorontsov un bildirisine cevap verirken Ģair hakkındaki düģünceleri doğru bulur, fakat ellerine geçen mektuptan Ģairin değiģmediği ve eski alıģkanlıklarından vazgeçmediği kanaatinde olduklarını da vurgular. Neticede PuĢkin görevden alınır ve tüm yol masrafı hükümet tarafından karģılanmak üzere Pskov a gönderilmesine karar verilir. Böylece Odessa dönemi son bulur ve ufukta Ģairi Mihaylovskoye ye götüren yol görünür. ġairin Mihaylovskoye sürgünü ile ilgili olarak araģtırmacılardan F. F. Vigel, sürgünün asıl sebebini Ģairin Vorontsov un eģine âģık olmasını gösterir. Fakat bu durumda PuĢkin in Rayevski tarafından bir paravana olarak kullanıldığını, yani PuĢkin in Vorontsovların evine girip çıkmasını ve Ģairin Vorontsova ya duygularının canlanmasını sağlayarak, herkesin dikkatini üzerinden çekip PuĢkin e yönlendirdiğini söyleyen F. F. Vigel, aslında Rayevski nin Vorontsova ya âģık olduğunu Ģu sözlerle ifade eder: Rayevski Vorontsova ya meşhur şairin onun ayaklar altına serilmesinin ne kadar güzel bir şey olduğunu hissettirir. O hoş bayana şıpsevdi Puşkin i cezp etmek zor değildi. Rayevski Puşkin in arkadaşlığını kazanarak şairin kendisinde sırdaş ve gayretli bir yardımcı görmeyi sağlar, kısacası onu ustaca kandırır. (Влюбчивого Пушкина нетрудно было привлечь миловидной, которой Раевский представил, как славно иметь у ног своих знаменитого поэта Вкравшись в его дружбу, он заставил его видеть в себе поверенного и усерднейшего помощника, одним словом, самым искусным образом дурачил его). 46 Bu sürgünün asıl sebebinin ne olduğu sorusu noktasında Modzalevski nin PuĢkin adlı çalıģmasının PuĢkin in Mihaylovskoye Sürgününe Dair (К истории ссылки Пушкина в Михайловское) baģlığı altında dört muhtemel neden sıralanır. Bunlar: 1. General Skobelev in PuĢkin i ihbar etmesi ( yılı Ocak ayının ikinci yarısı), 2. ġairin Ġngiliz lakaplı, ağır duyan bir filozoftan ateizm derslerini aldığı bilgileri içeren mektubun postada açılması ve bu bilgilerin hükümetin kulağına gitmesi, 3. Vorontsov un, PuĢkin ile yakınlaģtığı Petersburg ta kınanmasından korkması, 4. Nükteli sözlerden, eģine ilgi duymasından, karalamalarından ve dedikodularından dolayı Vorontsov un PuĢkin e kızgın olmasıydı. 46 Ġnternet: Езерская, Б. Женщины в жизни Пушкина в Одессе, Web: adresinden 5 Nisan te alınmıģtır.

39 28 Bu dönemde Güney Poemaları (Южные Поэмы) olarak adlandırılan Ģiirleriyle uğraģan ve bütün Rusya da tanınmaya baģlayan PuĢkin, Kafkas Esiri, Haydut KardeĢler, ve te bitirdiği Bahçesaray ÇeĢmesi üzerine çalıģır. Yeni döneme imza atan romantizmin kurucularından olan ve kendine Kafkas ġarkıcısı (Певец Кавказа) denilen Ģair tüm romantik gençlerin gözdesi olur. Fakat PuĢkin, 9 Mayıs te Yevgeniy Onegin ve yılının sonunda Çingeneler (Цыганы) ile baģladığı romantizm dönemini kapatır ve gerçekçiliğe yönelir. Hayalperestten düģünüre dönüģen Ģairin, arkadaģı ve aynı zamanda eleģtirmen olan P. A. Pletnyov a söylediği ancak Çingeneler den sonra poemalara karşı bir eğilim hissettim (только с «Цыган» почувствовал я в себе призвание к драме) 47 sözleri onun, sanatında yenilikler aramakla meģgul olduğunu göstermektedir. Mihaylovskoye sürgünü ile yeni bir dönemin baģlaması bu sürecin hızlanmasına yardımcı olur. Böylece 30 Temmuz te, cebinde ruble yol parası ve ruble maaģıyla yola çıkan Ģair, 9 Ağustos ta Mihaylovskoye ye varır Mihaylovskoye Sürgünü ve Boldino Dönemi 9 Ağustos te Mihaylovskoye ye varan PuĢkin için yeni, zorluklarla dolu bir dönem baģlar. Memleketine gönderilmesine rağmen buna hiç sevinmez. Bunun sebeplerinden biri de ailesiyle karģı karģıya gelmesi idi. Ġlk baģta ailesi tarafından sıcak karģılanan ancak sürgünün gerçek nedeni ortaya çıkınca yakınma ve Ģikâyetlere maruz kalan PuĢkin, ailesinin yanında sürgünlerin en ağırını yaģamaya baģlar. Özellikle baba Sergey Lvoviç in oğlunu gözetleme görevini kabul etmesiyle araları daha da açılır. Güzel ve iyi prenses (Belle et bone princesse) diye hitap ettiği bir bayana, Fransızca yazdığı ve Odessa ya yolladığı mektubunda PuĢkin, bu durumla ilgili Ģunları yazar: Önceden sezdiklerim (korktuklarım) gerçekleşti. Ailemle bir arada bulunmam eziyetimi ikiye katladı. Hükümet, babama, devlet ajanı rolünde beni takip etme teklifinde bulundu. Babam bu vazifeyi kabul eder, bu da onun benim hakkımda, her anlamda yanıldığını gösterir. Evdekiler, sürgünle ilgili serzenişte bulunmaya, belamın diğerlerini de felakete sürükleyeceği korkusunu dile getirmeye ve masum kız kardeşimle neşeli ve eğlenceli ağabeyime tanrısızlığı propaganda ettiğimden şüphelenmeye başladılar. ( Сбылось все, что я предвидел. Присутствиемое в среде моего семейства удвоило мои муки. 47 Анненков, a.g.e. ,

40 29 Правительство вздумало предложить моему отцу роль своего агента в преследованиименя. Отец имел слабость принять поручение, которое во всех отношениях ставит его в ложное положение относительно меня. Меня стали попрекать ссылкой, заявлять страх, что мое несчастие вовлечет и других в погибель, подозревать, что я проповедую безбожие моей сестре, которая есть небесное создание, и брату, который очень забавен и весел ) 48 Ailesinde anlayıģ ve destek bulamayan, içine kapanarak sessiz kalmayı tercih eden ve günün birinde dayanamayıp babasıyla konuģmak isteyen PuĢkin, tatsız bir olay yaģar. Bu konuyla ilgili olup bitenleri Petersburg ta bilinmeyen bir kiģiye yazdığı mektubunda anlatmaktadır: Evde ne durumda olduğumu sen düşün. Buraya geldiğimde nazikçe karşılandım Fakat kısa bir süre sonra her şey değişti. Sürgünümden korkan babam, sürekli onu da aynı şeyin beklediğini söyleyip duruyordu Sinirli biri olmam onunla açık konuşmamı engelliyordu, susmayı tercih ettim. Ağabeyime ve kız kardeşime tanrısızlığı propaganda ettiğimi düşünerek ağabeyimi azarlamaya başladı. Bana göz kulak olmakla görevlendirilen P. (Peşçyurov), babama mektuplarımı açmayı teklif eder, kısacası ispiyonum olmaya. Kendimi bu üzücü durumdan kurtarmak için babama geldim ve onunla açık konuşmak için izin istedim, hepsi bu kadar. Babam sinirlendi, bağırdı ben ise atıma binip gittim. Babam ağabeyimi çağırarak benim gibi canavar ve felaket getiren biriyle görüşmemeyi emreder. Bunu öğrendiğimde kafama kaynar sular döküldü. Yatak odasında bulduğum babama üç ay içimde biriktirdiklerimi döktüm: onu son kez uyardığımı söyleyerek konuşmamı bitirdim. Babam şahitlerin olmamasından faydalanarak koşarak çıktı ve ev halkına onu dövdüğümü, sonra da dövmek istediğimi iddia etti. (Посуди о моем положении дома. Приехав сюда, я был ветречен и обласкан, но скоро все переменилось. Отец, испуганный моей ссылкой, беспрестанно твердил, что и его ожидает та же участь Вспыльчивость мешала мне с ним откровенно объясниться: я решился молчать. Он стал укорять брата что я преподаю ему и сестре безбожие. Назначенный за мною смотреть, П (Пещуров?) осмелился предложить отцу моему распечатывать мою переписку короче быть моим шпионом!желая, наконец, вывести себя из тягостного положения, прихожу к отцу моему и прошу позволения говорить искренно 48 Анненков, a.g.e. ,

41 30 более ни слова Отец рассердился, закричал я сел верхом и уехал. Отец призвал моего брата и велел ему не знаться с этим чудовищем, с этим сыном погибели. Голова моя закипела, когда я узнал это. Иду к отцу, нахожу его в спальне и высказываю все, что было у меня на сердце целых три месяца; кончаю тем: «что говорю ему в последний раз». Отец мой, воспользовавшись отсутствием свидетелей, выбегает и всему дому объявляет, что я его бил! потом, что хотел бить) 49 Petersburg ta bilinmeyen bir kiģiye yazılan yukarıdaki mektupta Ģu sözler de yer almaktadır: Mektubun saçma bir satırından dolayı sürüldüm. Buna babama el kaldırdığıma dair suçlamalar da eklenirse oralarda nasıl sevineceklerini bir düşün. Bu şaka kürek cezasıyla sonuçlanabilir. ( Я сослан за одну строчку глупого письма. Если присоединится к этому обвинение в том, что я поднял руку на отца посуди, как там обрадуются. Шутка эта пахнет каторгой ). 50 Bu sözler dikkate alınırsa, yazarın duyduğu endiģenin boģuna olmadığını görebiliriz. Bu olaydan sonra PuĢkin ailesi (annesi, babası, kız kardeģi, ağabeysi) evi terk eder ve yazar, dadısı Arina Radionovna ile baģ baģa kalır. Aile içinde yaģanan bu huzursuzlukları düzeltmek için Jukovski nin uğraģtığına dair iddialar söz konusudur. Jukovski nin bu çabaları sonucu mu veya baģka bir sebepten mi olduğu kesin bilinmemekle birlikte Mihaylovskoye den Petersburg a taģınan baba, Kasım te, oğluna ispiyonculuk yapma görevinden vazgeçtiğine dair gerekli yerlere mektup yazar. Baba oğul arasındaki küskünlük PuĢkin in hükümetin gözetiminden kurtulup yeni Çar I. Nikolay tarafından kabul edilene kadar devam eder ve liseden sınıf arkadaģı olan Delvig in çabalarıyla son bulur. Mihaylovskoye de tek baģına kalan PuĢkin i gözetleme görevi tekrar Opoçetski ye geçer; dini kılavuzluğunu yapması için ise sıradan, iyi kalpli, hafif kızıl saçlı ve kısa boylu, Ġon adlı bir keģiģ görevlendirilir. Mihaylovskoye de tek baģına kalan, mütevazı hatta yoksul bir hayat sürmeye baģlayan PuĢkin, ailesinin gidiģinden sonra eģiğin yanındaki odada kalır. Bu oda onun tarafından hem mutfak, hem yatak odası, hem çalıģma odası olarak kullanılırdı. ArkadaĢlarının olmaması, maddi sıkıntı, yalnızlık ve sevdiği eğlence dolu hayattan uzak kalması PuĢkin için adeta çekilmez hale gelir. Vyazemski insafsızca bir cinayet (бесчеловечное убийство) 51 olarak adlandırdığı bu sürgüne PuĢkin in dayanamayıp aklını kaybetmesinden korkar. Hiç bu kadar yalnız kalmayan yazar ata binerek, tek baģına bilardo oynayarak, kitap okuyarak, ayrıca Trigorskoye köyünde Praskovya 49 Анненков, a.g.e. , Анненков, a.g.e., , Гроссман, a.g.e., ,

42 31 Aleksandrovna nın evini ziyaret ederek yalnızlığını gidermeye çalıģır. Praskovya Aleksandrovna iyi eğitim almıģ, birkaç yabancı dil bilen, ilk evliliğinden üç, ikinci evliliğinden iki ve bir üvey kızı olan kırk yaģlarında bir bayandı. DıĢarıdan da misafirleri gelen bu kalabalık aileyle PuĢkin in sıkı bir iliģkisi olur ve edebiyat çalıģmalarından kalan boģ vaktini orada geçirir. Bununla birlikte Praskovya Aleksandrovna yı ziyarete gelen yirmi dört yaģındaki yeğeni Anna Petrovna Kern ile yazar arasında ileride bir gönül iliģkisi yaģanacaktır. Bu kalabalık ortamda çok eğlence ve aģk oyunları vardır. Mihaylovskoye de bulunduğu yıllarda PuĢkin in eģi, hatta onun çocuğunu doğurduğu iddia edilen köylü kızı Olga KalaĢnikova dır. 52 Köyün bu monoton ve sıkıcı hayatına alıģık olmayan PuĢkin için o dönem sanat açısından çok verimli geçer. Yalnızlığın boģluğunu çalıģma masasında doldurmaya çalıģır ve çok sayıda eser yaratır. Odessa da baģladığı Çingeneler, Boris Godunov (Борис Годунов), Yevgeniy Onegin in dördüncü, beģinci ve altıncı bölümü, Kont Nulin (Конт Нулин), onlarca Ģiir ve öğle saatlerine kadar vaktini ayırdığı, fakat 14 Aralık den sonra yok etmek zorunda kaldığı hayatından notları sayabiliriz. PuĢkin bu notlarla ilgili olarak: yılının sonunda lanet olası komplonun açığa çıkmasıyla notlarımı yakmak zorunda kaldım (В конце года, при открытии несчастного заговора, я принужден был сжечь записки) 53 ifadesini kullanır. Yakmak zorunda kaldığı notlarından birkaç bölüm dıģında günümüze bir Ģey ulaģamamıģtır de Tsarskoye Selo da ve te Petersburg da bulunduğu dönemlerde, PuĢkin tekrar not tutmaya çalıģır, fakat bu denemeler her seferinde birkaç bölümle sınırlı kalır. Bu esnada onu çok uğraģtıran Aleksandr PuĢkin in ġiirleri (Стихи Александра Пушкина) adlı kitabı üzerinde çalıģır. Ġlk önce de Nikita Vsevolojski ye bin rublelik kumar borcunu kapatmak için verdiği Ģiir defteri, A. Bestujev ve Ģairin ağabeyi aracılığıyla yapılan görüģmeler sonucunda PuĢkin in eline tekrar geçer. Bu defter üzerine eklemeler ve düzeltmeler yaparak kitap haline getirir ve te yayınlatır. PuĢkin, bununla büyük bir baģarı yakalar ve konu kitabın yayınlanmasından iki ay sonra (27 ġubat ) yazarın arkadaģı Ģair ve aynı zamanda eleģtirmen olan Pletnyov in PuĢkin e yazdığı mektupta açıkça ifade edilir: Aleksandr Puşkin in Şiirleri nin bir tek nüshası bile elimde kalmadı. Daha da önemlisi, benden artık bir şey satın alamayacaklarını öğrenen kitap satıcıları arasında bir savaş başlamıştı. (Стихотворений Александра Пушкина у меня уже нет ни единого экз., с чем его и поздравляю. Важнее того, что между 52 Гроссман, a.g.e., , Анненков, a.g.e., ,

43 32 книгопродавцами началась война, когда они узнали, что нельзя больше от меня ничего получить). 54 Edebiyat eleģtirilerinden memnun olmayan, çıkarılan yıllık küçük dergilerin de yeterli olmadığını düģünen PuĢkin, Vyazemski ve Katenin i de aynı dergide buluģturmayı düģünerek edebiyat üzerine bir eleģtiri dergisi çıkarmayı planlar. Fakat 14 Aralık Olayı (Dekabrist Ġsyanı) bu planların yıkılmasına neden olur Aralık te Kont Nulin i bitiren PuĢkin, üç gün sonra Petersburg tan Trigorskoye ye dönen Osipovların aģçısından Senato Meydanı ndaki isyan haberini alır. Ertesi sabah PuĢkin, Petesburg a gitmeye karar verir. Fakat bu hareketin çok tehlikeli ve her tarafta hazırda bekleyen polisler olduğunu iyi bilmektedir. Polisler tarafından tanınıp haberin Çarın kulağına gitmesinden çekinen PuĢkin, ilk menzile varmadan geri döner. PuĢkin, batıl inançlara inanan birisiydi, bu yüzden onun yoldan geri dönmesini yoluna tavģanın çıkması ve papaza rastlaması gibi batıl inançlarla iliģkilendirenler olduğu gibi tedbirli olduğu ve mantıklı düģündüğünden geri döndüğünü söyleyen Annenkov gibi eleģtirmenler de vardır. PuĢkin in bu geri dönüģü dekabrist arkadaģlarıyla Senato Meydanında olmayı engelleyen ve belki de hayatını kurtaran bir hareket idi. Olayın gidiģatını Mihaylovskoye den takip etmeye karar veren ve aldığı haberlerin ağırlığından bir süreliğine sessiz kalmayı tercih eden yazar için bekleyiģ ve endiģe dolu günler baģlar. Mektupları kesilen ve geliģmeleri gazetelerden takip ederek idam edilenlerin arasında Rıleyev, Pestıl, S. Muravyov- Apostol, Bestujev- Rumin ve Kolhonski gibi arkadaģların isimlerini gören PuĢkin, I. Aleksandr ın ölmesi ve yerine I. Nikolay ın geçmesiyle hayatta kalan dekabrist arkadaģları için cezaların hafifletilmesi, kendisi için ise sürgünden kurtulmayı ümit etmeye baģlar ve beklediği özgürlük haberi ay sonra gelir yılında 3 ü 4 Ağustos a bağlayan gece, kurye PuĢkin e Moskova ya gitme emrini getirir. Bir tutuklu gibi değil, kendi arabasıyla Moskova ya giden PuĢkin için bir sürgün döneminin daha sonuna gelinmiģ olunur. PuĢkin, 8 Eylül de Moskova ya varır ve doğruca kendisinden sadece üç yaģ büyük olan Çar I. Nikolay ın yanına götürülür. Çar ile uzun süren görüģmede dekabristler ile olan iliģkisini reddetmeyen yazar, Çarın Ġsyan sırasında buralarda olsaydın ne yapardın? sorusuna Senato Meydanı nda olurdum cevabını verir. Ya PuĢkin in samimiyeti ya da I. Nikolay ın ülkede oluģan gergin havayı hafifletmek için yeni hamle yapma ihtiyacı 54 Лотман, a.g.e., ,

44 33 duyduğundan olsa gerek Çar, yazarın sansürünü bizzat üstlenerek yaģamak istediği Ģehri kendisine seçme imkânı verir ve PuĢkin i affeder. Yeni ve genç edebiyatçılarla iģbirliği yapmak için PuĢkin, Moskova ya gider. O dönemde Moskova daki edebiyat dünyası iki mercek etrafında yoğunlaģmıģtı. Bunlardan birincisi N. A. Polevoy un yayınladığı Московский Телеграф adlı dergi idi. PuĢkin e göre Polevoy un edebiyat programı amatörce idi bu yüzden ona yanaģmayı mantıksız bulur. Ġkinci mercek ise D. V. Venevitinov un, S. ġevırev, M. Pogodin, V. Odoyevski, Ġ. Kireyevski gibi genç Lyubomudrı (Любомудры) lakaplı, Moskova Üniversitesi mezunları ve dekabristlerin küçük kuģağı sayılan bir edebiyatçılar grubu idi. PuĢkin, kendini bu gruba ait hissetmese de genç edebiyatçıları merakla izler. 12 Ekim da Ģair ve aynı zamanda filozof olan D. V. Venevitinov un evinde Ģair Boris Godunov ve Stepan Razin Efsanesi (Песня о Степане Разине) ni okuyarak herkesi kendine hayran bırakır. Bu genç edebiyatçı grubunun bir dergi çıkarmak niyetinde olduğunu öğrenen yazar, kendi fikirlerini paylaģır; güçlerin birleģtirilmesine karar verilir. 24 Aralık ta yeni derginin kutlaması yapılarak nin baģında Московский Вестник adında baģka bir dergi yayınlanmaya baģlanır. PuĢkin, dergiyi desteklemek amacıyla Boris Godunov ve Yevgeniy Onegin den bazı bölümleri ve bir Ģiir dizisi yayınlasa da eleģtirinin olmayıģı okuyucu sayısının hızla düģmesine ve genel olarak derginin baģarısızlığa uğramasına yol açar. Bilindiği gibi PuĢkin tehlikeleri seven ve onlarla sonuna kadar mücadele eden bir yapıya sahiptir. DüĢmanların çoğalmasıyla birlikte kiminle ve nereden mücadeleye baģlayacağına bilemeyen Ģair gözetimi altında olduğu Bekendorf la da anlaģmazlıklar yaģamaya baģlar. 14 Aralık a (На е Декабря) not düģtüğü Andrey ġenye (Андрей Шенье) adlı Ģiirin kopyası eline geçen Bekendorf un emri üzerine sorgulanan Ģair, Ģiirin Aralık olaylarından önce yazıldığını söyleyerek kendini savunur. ġair bu ve buna benzer sorunlar yüzünden bizzat Çar I. Nikolay a açıklama yapmak zorunda kalır. Çar ile yapılan görüģmeden sonra ise PuĢkin e açılan davaların tamamı kapanır. Sürgün yıllarında Petersburg a dönebilmek için can atan PuĢkin, artık oralardan uzaklaģmak için Paris e, Çin e, Türk savaģ cephesine hatta köye bile gitmeye razı olur. Petersburg tan ayrılmak için verilen tüm dilekçeler reddedilince da Moskova ya, oradan da izinsiz Kafkasya ya gider. Kafkasya da gençlik arkadaģlarıyla ve sürgündeki dekabristler ile buluģmayı ümit eder ve 26 Mayıs ta Tiflis e varır. Tiflis te liseden arkadaģı Volhovski, N. N. Rayevski (oğlu), PuĢin in kardeģi Mihail, Ġran da öldürülen ve Rusya ya

45 34 götürülen Griboyedov un naaģı ve sürgündeki birçok dekabristle karģılaģır. Bir süre sonra komutan Paskeviç ile çıkan anlaģmazlıktan dolayı Kafkasya yı terk etmek ve Petersburg dönüģünde Bekendorf a açıklama yapmak zorunda kalır. ĠĢte bu zor günlerinde Yevgeniy Onegin in yedinci bölümünü bitirip diğer bölümlerinin planını yapan Poltava (Полтава) ve daha çok sayıda Ģiir yazan PuĢkin in sanatında en önemli geliģmelerden biri düz yazıya yönelmesi olur de I. Petro dönemini yansıtan tarihi bir roman 55 üzerine çalıģan fakat bu çalıģmayı bitirmeden da ġiir Tarzında Roman a (Роман в стихах) baģlayan yazar, yılında daha önce baģladığı Yevgeniy Onegin, Küçük Trajediler (Маленькие Трагедии), Belkin Hikâyeleri (Повести Белкина) gibi eserlerini tamamlar. PuĢkin, adeta tüm bitiremediği eserlerini tamamlayarak hayatında bir dönemin kapanmasını ve yeni bir dönemin baģlamasını arzulamaktaydı. Bu yeni dönemin evlenmekle baģlayacağına inanır in sonu in baģında dans hocası olan Ġogel de düzenlenen baloların birinde eski yüksek rütbeli bir memurun kızı olan Natalya Gonçarova ile karģılaģır, büyüleyici güzellikteki bu genç kıza âģık olur ve hayatını onunla birleģtirmek ister. PuĢkin in Gonçarova ya çok âģık olduğunu savunanların yanı sıra da S. F. PuĢkina ya, de Anneta Olenina ya, 1 Mayıs da N. N. Gonçarova ya evlenme teklif ettiği ve Vyazemski nin eģine yazdığı mektubunda PuĢkin in Yekaterina Nikolayevna UĢakova ile neredeyse niģanlandığını ifade eden bilgilere dayanarak onun, âģık olduğu için değil, evlenmek istediği için âģık olduğuna dair düģüncelere yer verilir. PuĢkin, 1 Mayıs da Gonçarova yı ister ve net cevap alamayınca Kafkasya ya gider. Kafkasya dönüģü 12 Mart da Gonçarova ile tekrar karģılaģır ve Ģansını tekrar denemeye karar verir. 6 Nisan da tekrar Gonçarova yı istediğinde olumlu cevap alır. Ancak bu sefer de karģısına baģka bir engel çıkar. Gelinin annesinin müstakbel damadın siyasi itibarından endiģelenmesi üzerine PuĢkin, Bekendorf a evlenme niyetinde olduğunu ve ondan hükümetin kendisine güvendiğini bildiren bir mektup yazmasını rica eder. Nisan sonunda evlilik kararının Çar tarafından hoģ karģılandığı ve hükümet tarafından gözetim altında olmadığına dair bir cevap alarak N. N. Gonçarova ile niģanlanır. 10 ġubat de yazar ve aynı zamanda eleģtirmen olan N. Ġ. Krivtsov a evlilik kararıyla ilgili Ģunları yazar: Bugüne kadar genellikle yaşanılması gereken bir hayatı yaşadım. Mutlu değildim. Otuz yaşımı geçtim. Otuz yaşında insanlar genellikle evlenirler, bende pişman olmayacağımı düşünerek o insanlar gibi yılında Büyük Petro nun Arabı baģlığı altında yayımlanacaktır.

46 35 davranıyorum. (До сих пор я жил иначе как обыкновенно живут. Счастья мне не было. Мне за 30 лет. В тридцать лет люди обыкновенно женятся- я поступаю как люди, и вероятно не буду в том раскаиваться). 56 PuĢkin in evlilik kararına arkadaģları ĢaĢkınlık ve Ģüpheyle yaklaģırlar. Bu evliliğe olumlu bakanlar olduğu gibi olumsuz yaklaģanlar da vardır. PuĢkin in 4 Mart da Sobanskaya dan ayrılması ve aradan çok geçmeden 6 Nisan da Gonçarova yı istemesi onun Sobanskaya dan intikam almak veya onu unutmak için evlenme kararı verdiğine dair görüģler ortaya çıkartır. Hatta bu görüģü desteklercesine Gonçarova ile niģanlandığı gün Литературная Газета gazetesinde Sobanskaya adına yazılan Adım Sana Ne Ġfade Eder (Что в имене тебе моем) adlı Ģiiri yayınlanır. Gonçarova nın bu Ģiirden ve kimin adına yazıldığından haberi olsaydı belki de bu niģan gerçekleģmezdi. Fakat PuĢkin niģanlanmasına rağmen niģandan iki ay sonra iģlerini halletme bahanesiyle Petersburg a Sobanskaya ile görüģmeye gittiği yönünde iddialar da söz konusudur. NiĢanlanarak hayatını düzene sokmaya çalıģan PuĢkin, Çar tarafından affedildiğini ve gözetim altında olmadığını düģünse de durumun aslında hiç de öyle olmadığı aģikârdır. Ona güvenmemeye devam eden yönetim Fatey Bulgarin 57 gibi profesyonel edebiyatçılardan yardım ister. Yazar, yılında Bulgarin in ispiyonculuk yaptığını anlar. Bu esnada Boris Godunov eseri sansürden geçmek için Çara gönderilir. I. Nikolay eserin incelenmesi için onu gizli bir bilirkiģiye gönderir. Sonunda eserin piyesten romana çevrilmesine karar verilir. PuĢkin, bu değiģiklikleri yapmayı reddedince eser yasaklanır da Bulgarin in Sahte Dmitri (Дмитрий Самозванец) adlı eserinde kendi eseriyle benzer noktaları fark ederek onun Bekendorf la olan iliģkisini tespit eder yılına gelindiğinde Delvig in editörlüğü altında Vyazemski, PuĢkin, Delvig ve onlara yakın edebiyatçılardan oluģan ekiple Литературная Газета gazetesi yayınlanmaya baģlanır. Tamamen edebi sorunlara odaklanan ve genel okuyucu kitlesine hitap etmeyen bu gazete Bulgarin i endiģelendirerek PuĢkin in okuyucu ve hükümet gözünde karalanmasına neden olur. 14 Mart da Северная Пчела da yazarı karalayan bir yazı yayımlanır, PuĢkin 56 Лотман, a.g.e. , Fadey Bulgarin: doğumlu, Polonya milliyetçiliği ile büyütülen fakat Petersburg askeri okuluna verildikten sonra asimile olan (RuslaĢan) ve PuĢkin hakkında daima imalı suçlamalarda bulunan bir edebiyatçıdır. Web: adresinden 15 Ocak te alınmıģtır.

47 36 ise buna karģılık Vidok Figlyarin (Видок Фиглярин) 58 Bulgarin in ispiyonculuk faaliyetlerini açığa çıkarır. epigramını ortaya atarak PuĢkin, Gonçarova ile niģanlanmak için tüm engelleri aģtığını düģündüğü bir sırada maddi sıkıntı yaģamaya baģlar ve düğün masrafı ile gelinin çeyizini düzenlemek için tüm yaz maddi sorunlar ile ilgilenir. Sonbahar onun çalıģma hayatında en önemli mevsimdi ve bu sonbaharı değerlendiremeyeceğine çok üzülür: Sonbahar yaklaşıyor. Sağlığımın genelde güçlendiği, edebiyat alanında çalışma dönemi olan ve benim en sevdiğim mevsimde, gelinin çeyiziyle ve ne zaman oynayacağımız belli olmayan düğünle uğraşıyorum. Tüm bunlar pek iç açıcı değil. Köye gidiyorum, Tanrı bilir, manevi huzur ve çalışmak için vakit bulabilecek miyim? (Осень подходит. Это любимое мое времяздоровье мое обыкновенно крепнет- пора моих литературных трудов настает- а я должен хлопотать о приданом, да о свадьбе, которую сыграем Бог весть когда. Все это не очень утешно. Еду в деревню, Бог весть, буду ли там иметь время заниматься и душевное спокойствие) 59 Ağustos ayında Moskova ya ölüm döģeğinde olan amcası Vasili Lvoviç i ziyaret eden yazarın sıkıntılı günlerinde müstakbel kayınvalidesinin üstüne varmasıyla araları açılır ve PuĢkin o sinirle niģanı attığına dair Gonçarova ya mektup yazar. 31 Ağustos ta niģanın bozulup bozulmadığını bilmeyen PuĢkin i Boldino Dönemi diye adlandırılan yeni bir dönem beklemektedir. Moral bozukluğu ile Boldino ya varır ve PuĢkin niģanlısından çeyizsiz evlenmeye razı olduğunu bildiren mektubu aldıktan sonra her Ģey yavaģ yavaģ yoluna girer. O sırada ülkenin her tarafını kolera sarmıģtı, bu yüzden PuĢkin köyden ayrılamaz ve niģanlısına yirmi gün kadar köyde kalacağını yazsa da kolera bahanesiyle dönüģünü erteleyerek çalıģmak için vakit kazanır. Onun koleradan dolayı köyde kaldığına sevindiğini 9 Eylül de Boldino dan Pletnyov a yazdığı mektubunda görmekteyiz: Nişanlıdan kaçarak şiirlerin başına oturmanın ne kadar eğlenceli olduğunu tahmin edemezsin. Eş nişanlıdan farklıdır. Hem de çok! Eş kardeş gibidir. Onun yanında istediğin kadar yazabilirsin. Nişanlı ise Şçeglov un sansüründen beterdir, dilini kolunu bağlar Sevgili arkadaşım! Buradaki köy muhteşemdir. Bir düşün: her taraf kır, komşular yok, canın istediği kadar ata binebilirsin, istediğin kadar evde yaz, kimse rahatsız etmez (Ты 58 Vidok: Skandallara karıģan anıları yla tanınan Fransız detektifi, Paris gizli polisin baģı, asker kaçağı olan bir suçlu. Web: adresinden 18 Mart te alınmıģtır. 59 Лотман, a.g.e. ,

48 37 не можешь вообразить, как весело удрать от невесты, да и засесть стихи писать. Жена не то, что невеста. Куда! Жена свой брат. При ней пиши сколько хошь. А невеста пуще цензора Щеглова, язык и руки связывает «» Ах, мой милый! Что за прелесть здешняя деревня! Вообрази: степь да степь; соседей ни души; езди верхом сколько душе угодно, пиши дома сколько вздумается, никто не помешает) 60 PuĢkin in yalnızlık ve son bahar sevgisiyle ilgili Lotman ın Ģu açıklamaları mevcuttur: O, atletik yapıda, fiziki olarak güçlü, dayanıklı, hünerli ve sağlıklıydı. Hareketi, ata binmeyi, gürültülü kalabalığı sevdiği gibi yalnızlığı, sessizliği ve yorucu misafirlerin olmamasını da severdi. İlkbahar ve yaz sıcağından kaynaklanan aşırı canlanma veya uyuşukluktan canı sıkılırdı. Alışkanlıkları ile bedensel olarak kuzey adamıydı, yani serinliği, sonbaharın temiz havasını, kış soğuğunu severdi. Yağmur ve çamur onu korkutamaz ve atla gezmelerine engel olamazdı. Pletnyov a Son bahar harikadır; yağmur, kar ve dizlere kadar çamur şeklinde yazmıştı. (Пушкин был атлетически сложен, хотя и невысок ростом, физически крепок и вынослив, обладал силой, ловкостью и крепким здоровьем. Он любил движение, езду верхом, шумную народную толпу, многолюбное блестящее общество. Но любил он и полное уединение, тишину, отсутствие докучных посетителей. Весной и в летнюю жару его томили излишнее возбуждение или вялость. По привычкам и физическому складу он был человеком севера- любил холод, осенние свежие погоды, зимние морозы. Дождь и слякоть его не пугали они не мешали прогулкам верхом. «Осень чудная,- писал он Плетнееву,- и дождь и снег, и по колено грязь») 61 PuĢkin, yaratıcı yeteneğinin zirvesine ulaģtığını hissederek, realizmin yeni basamağına geçiģ dönemi olarak kabul edilen bu dönemde Belkin Hikâyeleri, Küçük Trajediler, Kolomna daki Küçük Ev (Домик в коломне), Goryuhino Köyü Hikâyesi (История села Горюхина), Papaz ve Yardımcısı Balda Masalı (Сказка о попе и о работнике его Балде) ve bir dizi Ģiir yazar. Ayrıca üzerinde yaklaģık yedi yıl çalıģtığı en önemli eserlerinden biri olan Yevgeniy Onegin i bitirir. Bu eserle realizmde olgunlaģtığı kabul edilir. 60 Лотман, a.g.e. , Лотман, a.g.e. ,

49 38 Evlilik için parasızlıktan yakınan yazar, babasından düğün hediyesi olarak aldığı malın evrak iģlemlerini halleder halletmez 5 Aralık ta Moskova ya niģanlısının yanına geri döner Yeni Hayat PuĢkin, 18 ġubat de Moskova da BolĢoye Vozneseniye (Большое Вознесение) kilisesinde on sekiz yaģındaki Gonçarova ile evlenir ve bir hafta sonra Pletnyov a mutlu olduğuna dair Ģu sözleri yazar: Ben evliyim ve mutluyum, tek dileyim var o da hayatımda bir şeyin değişmemesidir, çünkü bundan daha iyisi olamaz. Bu durum benim için o kadar yeni ki sanki yeniden doğdum. (Я женат- и счастлив; одно желание мое, чтоб ничего в жизни моей не изменилось- лучшего не дождусь. Это состояние для меня так ново, что кажется я переродился). 62 Gonçarova ile PuĢkin arasında hareketli gece hayatını sevmeleri dıģında neredeyse hiç bir ortak noktaları yoktur. Farklı anlayıģ, görüģ ve düģünce sahibi olan bu çift sanki iki ayrı dünyanın insanıdır. Yazarın evlenmesine Ģüpheyle yaklaģan arkadaģları Gonçarova nın kendisine uygun olmadığı kanaatindeydiler. Konuyla ilgili olarak yazar, tercüman ve aynı zamanda edebiyat hocası olan Veresayev Ģöyle der: Hayatı boyunca şiire ilgisizdi. Hem kötü eğitim almış sadece dans etmeye ve Fransızca çene çalmaya eğitilmiş on altı yaşındaki bu kızla Puşkin arasında ne gibi bir manevi ilişki olabilirdi ki? (Всю жизнь была к поэзии совершенно равнодушна. И какое могло быть духовное общение между Пушкиным и малообразованной шестнадцатилетней девочкой, обученной только танцам и уменью болтать по французски?) 63 Benzer bir Ģekilde Karamzina da Ģu yorumunda bulunur: Söylemesi acı verici fakat, bu bir gerçektir. Büyük ve iyi niyetli Puşkin in, onu daha iyi anlayabilen ve seviyesine daha uygun bir eşi olmalıydı. (Больно сказать, но это правда: великому и доброму Пушкину следовало иметь жену, способную лучше понять его и более подходящую к его уровню) Лотман, a.g.e. , Дружников, a.g.e. , Дружников, a.g.e. , 39

50 39 Kendisinden bu kadar farklı olan Gonçarova da, onu kendisine bağlayan Ģey belki de ulaģılmazlığı idi. Ġstediği kadına kolayca ulaģabilen PuĢkin, bu sefer bir engelle karģılaģır ve bir kere bile baģ baģa kalamayan Gonçarova onun gözüne daha cazip ve çekici gelmiģ olabilir. Gonçarova için ise zengin veya yakıģıklı biri olmayan PuĢkin ile evlenmesinin sebebi olarak alkolik babasından, evdeki huzursuz ortamdan ve annesinden kurtulmak istediğine dair düģünceler vardır. Evliliği ile ilgili aslında olumlu cevap alır almaz tereddütler ve kuģkular yaģamaya baģlayan PuĢkin in müstakbel kayınvalidesine Eğer o teklifimi kabul ederse, bu benim için, onun kalbinin ilgisizliğinin ispatı olur (если она согласится отдать мне свою руку, я увижу в этом лишь доказательство спокойного безразличия ее сердца) 65 Ģeklinde yazdığı bu sözler, yazarın Gonçarova tarafından sevilmediğinin farkında olduğunu göstermektedir. Buna rağmen PuĢkin: Zamanla onu kendime bağlayacağımdan ümitliyim, fakat bende onun hoşuna gidebilecek hiçbir şey yok (я могу надеяться со временем привязать ее к себе, но во мне нет ничего, что могло бы ей нравиться) 66 diyerek de çeliģkili ifadeler ortaya koyar. Bilindiği gibi PuĢkin yakıģıklı ve uzun boylu sayılmazdı. Gonçarova ise güzel ve uzun boylu biri idi, bu yüzden dıģ görüntü olarak da birbirine yakıģmayan bir çiftiler. Balolara katılan yazar eģinden uzak salon köģelerinde seyirci kalmayı tercih ederdi. Hükümet her ne kadar Ģairi affettiği süsünü verse de dikkatler daima onun üzerindedir. PuĢkin i gözetimsiz bırakmak istemeyen I. Nikolay, Bekendorf un baģıboģ bırakılmaktansa görevde bulunması daha iyidir düģüncesine katılarak onu Kamer- Yunker (Камер- Юнкер) 67 görevine atar. Petersburg a adeta zincirlenen ve tüm resmi tören ve balolara katılmak zorunda kalan PuĢkin, bu suretle Çarın ve Bekendorf un gözü önünde olacaktır. PuĢkin genellikle kendini daha ispatlamayan genç delikanlılara verilen bu görevi reddetmezse de Kamer-Yunker in üniformasını diktirmeyi reddeder ve Çar ile karģılaģtığında yeni görev için teģekkür etmeyerek hoģnutsuzluğunu açık açık belli eder. Yazarın küçümseyici bulduğu bu göreve eģi Natalya daha farklı yaklaģır. Henüz gençliğinin 65 Дружников, a.g.e. , Дружников, a.g.e. , Kamer-Yunker (Kамер-юнкер): Almanca Kammerjunker kelimesinden türetilen düģük bir saray unvanıdır. Bu ünvanı taģıyan kiģiler 9. insan sınıfında yer almaktaydı. adresinden 25 Aralık te alınmıģtır.

51 40 baharında ve eğlenmeye hevesli olan Natalya eģine resmi törenlerde ve balolarda eģlik ederek belki de geçirdiği zor çocukluğunun acısını çıkarmak istemektedir. Gonçarova eģinin sanatına ilgi duymaz: Tanrım, şiirlerinle beni çok bezdirdin Puşkin (Господи, до чего ты мне надоел со своими стихами, Пушкин!); 68 ya daüzgün, bitkin olduğunu ve geceleri uyumadığını görüyorum, bu halde geçimimizi sağlamaya çalışırken eserlerine odaklanamıyor; yazabilmesi için kafası rahat olmalı (вижу, как он печален, подавлен, не спит по ночам и, следовательно, в подобном состоянии не может работать, чтобы обеспечить нам средства к существованию: для того чтобы он мог сочинять, голова его должна быть свободной ) 69 sözleri, onun edebiyata kayıtsız olduğunu ve sadece geçim kaynağı olarak yaklaģtığını kanıtlar niteliktedir. PuĢkin ise eģinin ihtiyaçlarını karģılamak ve onu memnun etmek için elinden geleni yapmaya çalıģır. Terziye gitmek, sosyete dükkânlarını gezmek, yemek davetlerine, eğlence dolu gezintilere, törenlere ve sabaha kadar süren balolara katılmak Gonçarova nın ilgi alanıydı. PuĢkin den dört çocuğu olan Gonçarova sosyete hayatına düģkünlüğünden özenli bir eģ ve anne olamadı. Evinin, eģinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını hizmetçilere devrederek kendi iģleriyle uğraģırdı. Geç kalkar, uzun süren giyinme ve bakım iģlemlerinden sonra tekrar akģama hazırlanırdı. O dönemde evli bir kadının balolara tek baģına gitmesi pek uygun değildi, bu yüzden Gonçarova ya eģlik etmek zorunda kalan PuĢkin bir köģeye oturup eğlenceleri izlemekle yetinirdi. EĢinin ilgisizliğinden tek baģına gezintilere çıkan ve çoğu zaman yemeğini bile dıģarıda yiyen Natalya nın sürdüğü hayatı sağlamak için para sıkıntısı çeken yazar arkadaģlarından ve tanıdıklarından evliliğin ilk dört yılında ve sonraki iki yılda daha borç alarak yaklaģık ruble borçlanır. Aslında PuĢkin in durumundan hiç de hoģnut olmayan Mutluluğu ne diye hayal ediyordum ki, sanki onun için yaratıldım. Özgürlüğümle yetinmeliydim (Чoрт догадал меня бредить о щастии, как будто я для него создан. Должно было мне довольствоваться независимостью) 70 sözleri, evlilikte hayal ettiklerini bulamadığını ispatlar. Bekârken kadınlara zaafıyla tanınan, Ģair evlendikten sonra boģ zamanlarını kadınların da bulunduğu ortamda, arkadaģlarıyla kumar oynayarak değerlendirir. Natalya nın ikinci evliliğinden kızının (muhtemelen annesinden öğrendiği) bu konuyla ilgili Ģu açıklamaları mevcuttur: Puşkin, ya düşük seviyedeki 68 Дружников, a.g.e. , Дружников, a.g.e. , Дружников, a.g.e., ,

52 41 kadınların bulunduğu içki âleminde ya da kumar oynayarak gecelerini geçirir ve güneşin doğuşuyla eve dönerdi Çoğu zaman da eşine aşk ilişkilerinden bahsederdi. (Пушкин только с зарею возвращался домой, проводя ночи то за картами, то в веселых кутежах в обществе женщин известной категории и часто, смеясь, посвящал ее в свои любовные похождения). 71 PuĢkin, 28 Nisan da Ģair P. A. Vyazemski nin eģi V. F. Vyazemskaya ya yazdığı mektubunda Gonçarova nın aģkı olduğunu açıklar: Parantez içinde belirtmem gerekir ki Natali benim aşkımdır. (Натали, замечу в скобках, моя ая любовь). 72 PuĢkin, Gonçarova nın aģkı olduğu açıklamalarına dayanarak bu liste aģağıdaki Ģekilde devam eder: Kontes Nadejda Sologub, Aleksandra Smirnova, Kontes Darya Fikelmon, Amalya Kryudner, Kontes Yelena Zavodovskaya ve sırada Emiliya Musina gibi isimler yer alırken bu listeyi sıradan Natalya Gonçarova nın kız kardeģi Aleksandrina nın devam ettirdiğine dair iddialar vardır. Edebiyatçı V. V. Veresayev a göre yazarın son yıllarında Aleksandrina ile gizli iliģkisi olduğuna dair yeterli bilgi bulunmaktadır. Hatta PuĢkin in kız kardeģi Olga nın da Aleksandr beni eşleriyle tanıştırdı, artık onun tam üç eşi var (Александр представил меня своим женам, теперь у него их целых три) 73 sözleri de bu iddiayı güçlendirir. Ġddiaya göre Aleksandrina nın kaybettiği haçlı kolyesi, hizmetçi tarafından PuĢkin in yatağında bulunur. PuĢkin, ölüm döģeğindeyken bu kolyeyi Vyazemskaya ya vererek Aleksandrina ya iletmesini rica eder. Fakat bu iddialar PuĢkinistikler (Пушкинистика) 74 tarafından reddedilmektedir. Tüm bunları gören ve farkında olan eģini eski ve yeni bayan arkadaģlarından kıskanan Gonçarova, katıldığı balolarda Çar I. Nikolay ın dikkatini çeker. Çarın Natalya ya yaptığı kurları fark eden yazar, eģinin sadakatinden Ģüphelenmese de sosyete dünyasında bu konuyla ilgili yayılan dedikodulardan rahatsız olur. P. E. ġçegolev: güzel kadının herkes tarafından ilgi görmesi, onun (Puşkin in) kuşkulanmasına, kıskanmasına, Otella ya dönüşmesine neden olur. Puşkin sürekli eşini cilvelerinden dolayı uyarıyor ve sitem ediyordu, o (Natalya) ise bu zanaattaki tüm marifetini onunla paylaşıyor, sürekli 71 Дружников, a.g.e., , Дружников, a.g.e., , Дружников, a.g.e. , Пушкинистика: A. S. PuĢkin in sanatını ve biyografisini inceleyen edebiyat tarihi ve edebiyat bilimi bölümü (раздел литературоведения и истории литературы, посвящѐнный творчеству и биографии А. С. Пушкина)

53 42 Puşkin inin kendisini aldattığından şüpheleniyor ve onu kıskanıyordu. (Всеобщее ухаживание за красоткой сделало его подозрительным, ревнивцем, Отелло. Пушкин беспрестанно упрекает и предостерегает жену от кокетничанья, а она все время делится с ним своими успехами в этом ремесле и беспрестанно подозревает Пушкина в изменах и ревнует егo). 75 Puşkin in de dişi köpeğin etrafındaki gibi kuyruğunu dikmiş ve seni koklayan köpeklerin peşinde dolaşmasına seviniyor musun?.. (Ты радуешься, что за тобою, как за сучкою, бегают кобели, подняв хвост трубочкой и понюхивая тебя) 76 sözleri, bu durumdaki rahatsızlığını açıkça göstermektedir. PuĢkin, Natalya yı sosyete hayatından koparıp eviyle, eģiyle ve çocuklarıyla ilgilenen bir ev hanımı olmasını istese de buna ne Natalya yanaģır ne de Ģartlar müsaade eder. Natalya nın ev hanımı olabilmesi için çiftin öncelikle sosyete hayatından uzaklaģması gerekiyordu. Fakat yazarın tümüyle köye dönme denemelerine Çar ve Bekendorf un Ģüpheyle yanaģmasından dolayı bu imkânsızdı. Tüm bu can sıkıcı olaylar sırasında bürokratlarla sıkıntılı bir dönem yaģamaya baģlayan PuĢkin in S. S. Uvarov ile arasında da soğuk rüzgârlar esiyordu. Gençken Karamzinistlerle iģbirliği yapan ve Arzamas kurucularından olan fakir ve kimsenin tanımadığı Uvarov, Eğitim Bakanı A. K. Razumovski nin yaģı ilerlemiģ, çirkin, evde kalmıģ, zengin kızıyla evlenerek birden yükselmiģti. Dekabristlerin baģarısızlığından sonra hükümet tarafına geçen ve eski arkadaģlarının soruģturmasında yer alan eski liberal Uvarov kendi çıkarları için PuĢkin in itibarını kullanmak ister ve Rus Akademisinde ilk boģalan yer sözünü vererek ona yaklaģmaya çalıģır. Fakat yazar bu yakınlaģma denemelerini reddederek bir düģman daha kazanır. Ona düģman kesilen Uvarov, Pugaçev Tarihi (История Пугачева) adlı eserin zararlı ve tehlikeli olduğunu söyler ve PuĢkin hakkında çeģitli dedikoduların yayılmasını sağlayarak ondan intikam almaya çalıģır. Bilindiği gibi dan beri PuĢkin in eserleri sadece Çar ile Bekendorf un sansüründen geçmekteydi. Uvarov ise yazarın da yayınlanmaya baģlayan Современник adlı derginin sansürünün sadece Bekendorf tan değil, sıradan sansürcülerden de geçmesini sağlar ve bilinçli olarak korkak sansürcüleri görevlendirir. Fakat PuĢkin tüm bunları karģılıksız bırakmaz ve daha önce yaģanan bir olayı kullanarak Uvarov a anında cevap verir. Eylül te Московский Наблюдатель adlı dergide PuĢkin in genç zengin bir adamın hastalığını ve açgözlü mirasçı karakterini yansıttığı Lukull nın ĠyileĢmesi Üzerine На выздоровление 75 Дружников, a.g.e., , Дружников, a.g.e., ,

54 43 Лукулла adlı Ģiiri yayımlanır. Sansürcü Nikitenko nun günlüğünde Piyes şehirde çok ses getirdi. Herkes bu piyeste çok net Uvarov u tanıyor (пьеса наделала много шуму в городе. Все узнают в ней, как нельзя лучше, Уварова) 77 yer alan nota bakıldığında Ģiirin amacına ulaģtığı ve istenilen etkiyi yarattığı görülür. Bekendorf a açıklama yapmak zorunda kalan PuĢkin bu fırsatı da değerlendirir ve çarpıcı cevabıyla Uvarov u toplumun gözünde düģürerek itibarını yerle bir eder. Tüm bunların yanı sıra parasızlıkla mücadele etmek zorunda kalan PuĢkin, Pugaçev Tarihi adlı eserini satarak bu durumu düzelteceğine inanır ve devletten borç alır. Eserin kazancı beklentilerin altında çıkınca eski borcunu kapatamadan devletten yeni bir borç alarak görevine ve saraya adeta kelepçelenen yazar, yeni edebi eserler yaratabilmek adına sonbaharında para kazanmak için Mihaylovskoye den ayrılır lu yıllarda PuĢkin in sanatında iki ana konu yer alır: I. Petro ve köylü ayaklanması yılında Pugaçev Ġsyanının gerçekleģtiği toprakları gezmek için dört aylık izin alır. Bu toprakları gezerek olaylara Ģahit olan yaģlı insanlarla konuģup bilgi topladıktan sonra Boldino ya uğrar ve burada Pugaçev Tarihi, Bakır Atlı (Медный всадник), Balıkçı ile Balık (Сказка о рыбаке и рыбке), Ölü Prenses ile Yedi Bahadır (Мертвая царевна и семь богатырей) masalları ve Anjelo (Анжело) gibi eserleri üzerine çalıģır. 20 Ekim de Petersburg a döner ve Pugaçev Tarihi eserini sansürden geçmesi için Çar a iletir yılında yılda dört cilt olarak çıkan ve Gogol un da yer aldığı Современник adlı dergi yayınlanmaya baģlanır. Yayınlanmadan önce çeģitli sıkıntılarla ve kısıtlamalarla karģılaģan PuĢkin için bu dergi büyük bir önem taģımaktaydı. Derginin sadece teknik tarafını değil, maddi tarafını da üstlenerek derginin adeta tek sahibi olan yazarın, düelloya giderken bile makale sipariģi vererek bir sonraki baskıyı düģünmesi bu dergiyi ne kadar önemsediğinin bir göstergesidir. Dergisinde Gogol, Tyutçev, Jukovski, Baratınski, Vyazemski, Koltsov gibi yazarların eserlerini yayınlar ve o zamanlar daha genç ve az tanınmıģ olan Belinski nin Современник te yer alması için görüģmelere baģlar. Bir yandan da Библиотека для чтения dergisinin baģarısını göz önünde bulundurarak okuyucuların beklentilerini harfiyen yerine getirmeye çalıģsa da çabaları boģa çıkar ve 77 Лотман, a.g.e., ,

55 44 genel olarak Современник beklentilerin altında bir baģarı yakalar. Neticede PuĢkin, sansür baskısı, Petersburg dan ayrılamama, sanatına odaklanamama, maddi sıkıntılar gibi sorunlarla mücadele etmek zorunda kalır. Bu arada kendisi için yavaģ yavaģ tehlike çanları çalmaya baģlar. Bu tehlike Dantes tir. Hollanda Elçisi Gekkern, Temmuz ihtilalinden sonra Fransa yı terk ederek cebinde beģ parasız Almanya ya sığınan Dantes i Petersburg a getirir ve onunla ilgilenmeye baģlar. Dantes in babasıyla süren yazıģmalar sonucu Dantes i nüfusuna almayı baģaran Gekkern sayesinde Jorj Dantes beģ parasız mülteciden birdenbire zengin bir mirasçı ve Petersburg sosyetesinin gözdesi oluverir. Gekkern, Dantes i evlat edinerek aralarındaki gizli iliģkinin üstünü örtmeye çalıģsa da bu durum Petersburg sosyetesinin gözünden kaçmaz. P. E ġçegolev ın yazdığı: A. V. Trubetskoy un itiraflarını hatırlayalım, 30 lu yıllarda Petersburg un yüksek kesimlerinde eş cinsellik yaygındı. Dantes in Gekkern ile de bu tür bir ilişkisi vardı (Вспомним признание кн. А. В. Трубецкого о том, что в х годах в высшем петербургском свете было развито бугрство и что Дантес был связан с Геккереном на этой почве) 78 ve Annenkov un Gekkern ibne idi ve Dantes i kıskanırdı (Геккерен был пидераст, ревновал Дантеса) 79 sözlerine dayanarak bu iliģkiden pekçok kiģinin haberdar olduğu söylenebilir. Petersburg un gözdesi haline gelen Dantes, itibarını güçlendirmek için kadınların ilgisini kazanmaya baģlar. Fakat Gekkern ile iliģkisi onun üzerine adeta bir leke gibi yapıģır. Dantes in, Gekkern in gayrimeģru çocuğu hatta Hollanda kralının torunu olduğu yönünde dedikodular yayılarak bu leke Dantes in üzerinden çıkartılmaya çalıģılır. Fakat dedikodular inandırıcı olmadığından kimse buna inanmaz. Kurtulma yolları arayan Dantes, çareyi adının bir skandala karıģmasında bulur. Bir aģk hikâyesinin yaratılmasıyla yeni bir hamle yaparak adını temize çıkarmaya çalıģan Dantes hedef olarak PuĢkin in eģi Gonçarova yı seçer. Petersburg balolarına katılarak Gonçarova ile karģılaģma fırsatı yakalayan Dantes ona kur yapmaya baģlar. PuĢkin tarafından rezil edilen ve ondan nefret eden Uvarov, DıĢ ĠĢleri Bakanı Nesselrode, Nesselrode nin karısı ve doğal olarak Hollanda Elçisi Gekkern de bu durumdan yararlanarak Gonçarova nın adını karalayan dedikodular yaymaya baģlarlar. EĢinin bu kirli iģlere karıģtırıldığına üzülen PuĢkin, 4 Kasım da isimsiz, çirkin bir iftira yazısı alır. Yakovlev in yardımıyla bu yazının Gekkern den çıktığına inanan yazar, 78 Лотман, a.g.e. , Лотман, a.g.e. ,

56 45 eģinin adını ve kendi onurunu temizlemek adına Dantes i düelloya çağırır. Bu bir anlamda PuĢkin in ölüme meydan okuyuģudur, çünkü Dantes in ordunun en iyi niģancılarından biri olduğu bilinmektedir. PuĢkin in düello çağrısıyla tüm planları karıģan ve hayatı tehlikeye giren Dantes, olayın yanlıģ anlaģılmadan ibaret olduğunu aslında Natalya Gonçarova nın kız kardeģine ilgi duyduğunu söyleyerek Yekaterina ya evlenme teklifinde bulunur. Böylece sevmediği kadınla evlenmek zorunda kalan Dantes, akraba iliģkisi bahanesi altında Gonçarova ya daha da yakın olmayı hedefler. Dantes in bu hamlesinden sonra düello çağrısını geri alan ve onun asıl niyetinin farkında olan PuĢkin, yeni damatla karģılaģmamak için tüm akraba iliģkilerinin önünü keserek Dantes in planlarını bir kez daha bozar. Dantes, planının hedeflediği gibi iģlemediğini görünce düģtüğü bu komik durumdan çıkabilmek için düellodan korktuğundan değil, sevdiği kadının adını korumak için evlendiğini göstermeye çalıģırcasına Natalya yı takip ederek ona tekrar kur yapmaya baģlar. 25 Ocak de PuĢkin, Natalya nın Dantes ile gizli buluģmasından bahseden bir mektup alır. Mektubu eģine gösterir ve Natalya dan iģin doğrusunu öğrenir. Onun sözlerine dayanarak Jorj Dantes, Gonçarova ile bir ailevi mesele üzerine konuģmak istediğini söyler. Ortak arkadaģları Ġdaliya Poletika nın evinde Dantes le buluģmaya giden Gonçarova bunun bir komplo olduğunu öğrenince Dantes in duygularına asla karģılık vermeyeceğini söyleyerek oradan uzaklaģır. PuĢkin, eģinin açıklamalarını sakin bir Ģekilde dinler ve Artık buna son verilmeli diyerek bir sonraki adımı atar. PuĢkin in Dantes i düelloya çağırma sebebi iki Ģekilde yorumlanmaktadır: Birinci görüģe göre can sıkıcı gözetimlerden, ispiyonculardan, dedikodulardan, isimsiz gönderilen iftira yazılarından, her yerde karģısına çıkan sansürden ve entrikalardan sıkılan yazar, Dantes Ģahsında tüm bu gizli düģmanların acısını çıkarmaya çalıģır. Sologub un O, Dantes in şahsında tüm sosyete toplumundan intikam almak istiyordu (он в лице Дантеса искал «» расправы со всем светским обществом) 80 sözlerinin yanında ikinci görüģe göre ise PuĢkin, Dantes in Gonçarova ya kur yaptığından değil, bu geçici gönül hevesinin ciddi duygulara dönüģmesinden endiģelenmiģtir. Pavel Vyazemski ye göre PuĢkin, Dantes in Gonçarova nın etrafında dolaģmasından değil, Gekkern in Natalya yı 80 Лотман, a.g.e. ,

57 46 eģini terk edip Dantes le evlenmeye ikna etmeye çalıģmasına çok sinirlenir. Basit kur numarası biter ve Dantes, Gonçarova ya âģık olur. Gonçarova nın da kendisine karģı kayıtsız olmadığını öğrenen Dantes ona evlenme teklifi yapar. Gekkern, oğluna karģılık vermesi için Gonçarova ya adeta yalvarır, hatta yurt dıģına kaçıģ planı bile sunar. Natalya bu teklifi kabul etmese de durum tam bir çıkmaza girer. Bu duruma tümüyle son vermek isteyen PuĢkin, eģinden gizli buluģma hikâyesini dinledikten sonra rakibiyle yüzleģme kararı alır ve 26 Ocak de Gekkern e ağır hakaret içeren bir mektup gönderir. Aynı mektupta Dantes e de hakarette bulunur ve tüm barıģma ihtimallerin yolunu keserek tek çare olarak dövüģmeye iģaret eder. AkĢama doğru Fransız ataģesi aracılığıyla Dantes ten düello çağrısı alır ve aynı akģam düello için tanık aramaya baģlar. 27 Ocak de saat civarında PuĢkin, liseden arkadaģı Danzas ile Petersburg yakınlarında düellonun gerçekleģeceği yere gider; yaklaģık iki saat sonra da yaralı olarak eve getirilir ve yazar için acı ve ızdırap dolu hayatının son iki gününün geri sayımı baģlar. Düello tanığı olarak görevlendirilen Danzas bu iģe sorumsuzca yaklaģarak PuĢkin in yaralanmasına adeta hazırlıksız yakalanır. Düello yerinde doktorun olmaması, yaralanma durumunda yaralıyı rahat götürebilecek arabanın ayarlanmaması, hatta yanında ilk yardım çantası bulunmaması Danzas ın bu düelloyu ciddiye almadığının bir göstergesidir. Danzas, Gekkernların teklif ettiği arabayı kabul etmek zorunda kalır ve bu ayrıntıyı yaralı PuĢkin den saklayarak onu eve getirir. PuĢkin, arabadan odasına kadar hizmetçi Nikita tarafından taģınır ve ölümün yaklaģtığını hissederek kendini buna hazırlar. Acılar içinde geçirdiği geceden sonra 28 Ocak sabahında yanında bulunan arkadaģlarıyla ve ailesiyle vedalaģmaya baģlar. EĢini üzmemek ve tüm acılardan üstün olduğunu göstermek için inlemekten bile kaçınan PuĢkin, bu kritik anlarında yanında bulunan arkadaģı Dal dan ara ara onu doğrultması ve yastığını düzeltmesini isteyerek Daha çok mu?, Bu acılara daha ne kadar katlanacağım? gibi sorular sorarak bir an önce her Ģeyin bitmesini bekler. Fakat Dal, Biz senin için daha umutluyuz cevabıyla onu rahatlatmaya çalıģır. Sabah da evine giderken yazar için az da olsa umutlanan Jukovski iki saat sonra geri döndüğünde Doktor Arend in PuĢkin, yarına çıkamaz kesin hükmüyle karģılaģır.

58 47 PuĢkin, Natalya yı yanına çağırarak ondan kendisine yemek yedirmesini ister. Kocasının yanında dizlerine çöken Natalya, birkaç kaģık yemek yedirir ve baģını PuĢkin in vücuduna yaslar. Yazar, eģinin baģını okģar ve Önemli değil, Tanrıya Ģükür her Ģey yolunda der. Ardından yarı baygın bir halde sayıklar ve Ģair, Dal den kendisini daha yükseğe, kitapların üstüne, rafların üstüne çıkarmasını ister ve birden kendine gelerek Hayat bitti Nefesim daralıyor diyerek son sözlerini sözler. Saat i gösterdiğinde nefesi durur, baģı hafifçe eğilir, elleri kolları gevģer ve genç hayatı son bulur. Kalabalığın önünde eģinin soğumuģ vücudu üstünde ağlayan ve Dantes in kurlarına müsaade ettiği için kendini suçlayan Natalya her ne kadar özür dileyip ona sadakatli olduğunu söylese de ġçegolev, Veresayev gibi kiģiler PuĢkin in ölümünden açıkça Gonçarova yı suçlu tutarlar. V. V. Veresayev Ģu sözlerle Natalya yı suçlayarak onun asla büyük yazara laik bir eģ olmadığı kanaatindeydi: Puşkin i saray esaretine ve Danzas ın silahı altına çekerek onun hayatını mahveden bomboş Gonçarova çıkmasaydı, belki de Puşkin in hayat arkadaşı Uşakova olacaktı. O ise bize Puşkin i uzun yıllar korurdu. ( Не перейди ей дорогу пустенькая красавица Гончарова, втянувшая Пушкина в придворный плен, исковеркавшая всю его жизнь и подведшая под пистолет Дантеса, подругою жизни Пушкина, возможно, оказалась бы Ушакова, и она сберегла бы нам Пушкина еще на многие годы). 81 ġairin öldüğünü duyunca evinin kapısının önünde toplanan ve Yevgeniy Onegin in son baskısını kapıģ kapıģ tüketen halk, neredeyse hükümete karģı bir ayaklanma noktasına gelir. Petersburg I. Petro, Lomonosov, Derjavin, Suvarov gibi büyük adamların cenazesine Ģahit olur, fakat bunların hiç biri PuĢkin in ölümü kadar yankı yaratmaz. Karamzin in kızının söylediğine göre kadınlar, yaşlılar, çocuklar, öğrenciler, aşağı tabakadan insanlar, bazıları da yırtık pırtık kıyafetleriyle sevdiği halk şairiyle vedalaşmaya geliyordu. (Женщины, старики, дети, ученики, простолюдины в тулупах, а иные даже в лохмотьях приходили поклониться праху любимого народного поэта). 82 Bir çağdaģın söylediğine göre ise Ģairle son kez vedalaģmaya gelen ziyaretçiler için evin duvarı yıkılır. Jukovski nin Bekendorf a verdiği bilgilere göre , S. N. Karamzina nın , Prusya elçisinin dediğine göre ise e yakın ziyaretçi gelir Дружников, a.g.e. , Гроссман, a.g.e. , Лотман, a.g.e. ,

59 48 Hükümet, Ģairin ölümünden dolayı çıkabilecek herhangi bir taģkınlığı önlemek adına naaģının planlanan Amiral Kilisesi (Адмиральская церковь) yerine KonyuĢennaya Kilisesi (Конюшенная церковь) ne aktarılmasına ve defnedilmek üzere tabutun Pskov yakınındaki Svyatogorsk manastırına gece gönderilmesine ve orada tören yapılmadan sessizce toprağa verilmesine karar verir. 4 ġubat gece saat PuĢkin in naaģı, Çarın emri üzerine yolda hiç mola verilmeden adeta bir devlet suçlusu muamelesiyle Turgenev ve Nikita Kozlov eģliğinde Pskov a gönderilerek Petersburg tan Trigorskoye ye saatte ulaģtırılır. 6 ġubat sabahı Turgenev, Nikita Kozlov, Praskovya Osipova nın iki kızı Marya ve Yekaterina, jandarma yüzbaģısı Rakeyev, yüksek rütbeli papaz Genadi, yerel polisleri temsil eden Petrov ve Mihaylovskoye ile Trigorskoye den mezarı kazmaya gelen köylüler eģliğinde PuĢkin in naaģı toprağa verilir. 84 Daima zafer ve özgürlüğe ulaģma çabasında olan PuĢkin, kendi onurunu kurtararak Dantes ve Gekkern i lekeleyerek zafere ulaģır, ölümüyle ise sonsuz özgürlüğüne kavuģur. Büyük yazarın ölümünden sonra toplum tarafından dıģlanan Dantes ile Gekkern Rusya yı terk etmek zorunda kalmıģlardır ve bu düellodan PuĢkin galip gelmiģtir aslında. 84 ġubat ayının soğuğundan buzlu toprakta mezarı deģmek için küskü demiri kullanılır ve tabutun üstü karla kapatılarak bahara kadar geçici bir mezara konulur.

60 49 3. EDEBİ BİR TÜR OLARAK MASAL Masal ve Masalın Tanımı Türkiye Türkçesi ndeki masal terimine karģılık olarak Ġngilizce folktale, Fransızca conte, Almanca märchen, Rusça skazka terimleri kullanılmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalıģmalarda masal konusunda çok farklı tanımlar yapılmıģ olsa da bunlar genel olarak birbirine benzer veya birbirini tamamlayan tanımlardır. Masalın çeģitli özellikleri göz önüne alınarak araģtırmacılar tarafından birçok tanım yapılmıģtır. Bunların bir kısmını burada vermek masal türünün ana hatlarıyla kavranması için faydalı olacaktır. Saim Sakaoğlu masalı Kahramanlarından bazıları hayvanlar ve tabiatüstü varlıklar olan, olayları masal ülkesinde cereyan eden, hayâl mahsulü olduğu halde, dinleyicileri inandırabilen, sözlü bir anlatım türü 85 olarak tanımlar. Prof. Dr. Pertev Naili Boratav a göre ise masal; Nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamâmiyle hayâl ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddiası olmayan kısa anlatı dır. 86 Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu, masalın çeģitli özelliklerini zikrederek daha ayrıntılı bir Ģekilde tanımlar: Masal kelimesi ile halk arasında, yüzyıllardan beri anlatılmakta olan ve içinde olağanüstü kişilerin, olağanüstü olayların bulunduğu, bir varmış, bir yokmuş gibi klişe bir anlatımla başlayan, belli bir uzunluğu olan, sonunda, yedi, içti, muratlarına erdiler yahut onlar erdi muratlarına biz çıkalım kerevetine, gökten üç elma düştü, biri anlatana, biri dinleyene, biri de bana gibi belirli sözlerle sona eren, zaman ve mekan kavramlarıyla kayıtlı olmayan, bir sözlü anlatım türü kastedilmektedir. 87 Türk Dil Kurumu Sözlüğünde ise masal, iki Ģekilde tanımlanır: 1. Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya 85 Sakaoğlu, S. (). Gümüşhane Masalları Metin Toplama ve Tahlil. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yay., 5 86 Boratav, P. N. (). Soruda Türk Halk Edebiyatı. Ġstanbul: Gerçek Yay., Seyidoğlu, B. (). Masal. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi C. 6. Ġstanbul: Dergah Yay.,

61 50 tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikâye. 2. Öğüt verici, ahlak dersi veren alegorik hikâye. 88 Masal, sözlü edebiyat ürünüdür. Henüz yazı kullanılmadan ortaya çıkmıģ ve günümüze ağızdan ağıza söylenerek, dilden dile ve nesilden nesile aktarılarak süre gelmiģtir. Masalllar zamanla yazıya geçirilir. Genellikle nesir Ģeklindedir. Kamus-ı Osmani ye göre masal kelimesi, mesel in değiģtirilmiģ Ģeklidir. Darb-ı mesel atalardan kalma hikmetler, ibretler, sözler anlamındadır. Buna göre, masal Arapça bir kelime olan mesel den çıkmıģtır Masalın Başlıca Özellikleri 1. Masalın Yapısı: a) Konu (olay): Masallarda olaylar tamamen hayal ürünüdür. Fantastik ve ütopik (hayali) olaylar üzerine kuruludur. b) Zaman ve Mekân: Masallarda zaman ve mekân belirsizdir. Çevre büsbütün hayali ve gerçek dıģı ülkelerdir. Tasvirler göze değil, hayale dayanmaktadır. Mekânlar çok çeģitlidir. Bir anda kıtalar ötesi mesafe alınabilir. Çok hızlı bir zaman akıģı vardır. c) Dil ve Anlatım: Genellikle halka hitap ettiği için sade bir dil kullanılır. Anlatım kısa, sade ve yoğundur. Gereksiz söz tekrarları yapılmaz. Söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmez. Duygu ve düģünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir. Anlatımda genellikle geniģ zaman veya öğrenilen geçmiģ zaman kipi (-miģli geçmiģ zaman) kullanılır. d) KiĢiler (kahramanlar): Masal kahramanları insanlar, hayvanlar, cin, peri ve dev gibi hayali varlıklardan oluģabilir. KiĢiler olağanüstü özellikler taģıyan kahramanlardır. 88 () Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, Temizyürek, F.; Gürel Z.; ġahbaz, N. K.; (). Çocuk Edebiyatı, Ankara: Öncü Kitap Yayınevi, 43

62 51 2. Masal üç bölümden oluģur. Bunlar: giriģ ve tekerleme, asıl masal ve masal sonu. a) GiriĢ ve tekerleme: Masala giriģ bölümüdür. Birbiriyle pek ilgisi olmayan fakat dinleyicinin ilgisini masala çekmek için bir araya getirilmiģ sözlerden meydana gelen bir giriģ tekerlemesiyle baģlar. Kahramanlar anlatılır. Konu verilir. b) Asıl masal: Olayların anlatıldığı bölümdür. GiriĢ, geliģme ve sonuç bölümlerini içine alır. Kahramanın baģından geçen olaylar anlatılır ve olay çözüme kavuģturması gereken bir noktaya getirilir. c) Masal sonu: Bu bölümde olay bir sonuca bağlanır. Ġyilere ödül, kötülere ceza verilir. Ġyi dileklerle ve onlar ermiģ muradına, biz çıkalım kerevetine gibi kısa tekerlemelerle son bulur. 3. Masallar halk dilinde anlatılarak oluģan sözlü edebiyat ürünüdür ve genellikle anonim eserlerdir. 4. Masal, hayal mahsulüdür. 5. Genellikle nesir Ģeklindedir. 6. Masallarda kalıplaģmıģ ifadeler (tekerlemeler) vardır ve kullanılan dil sade, anlatım ise akıcıdır. 7. Masallarda uzun tasvirlere ve psikolojik tahlillere yer verilmez, ancak olaylar canlı ve hareketlidir. 8. Çoğu kez evrensel konular iģlenir. 9. Masalda esas olan eğiticiliktir; öğretici bir nitelik taģır, öğüt ve ahlak dersi verir. Masallar çoğunlukla mutlu sonla biter. Ġyiler ödüllendirilir, kötüler ise cezalandırılır.

63 52 Masallar, özellikle çocuklara hitap eden eğitsel içerikli metinler olduğundan çocuk eğitiminde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca masallar öncelikle dilcilerin yararlandığı, toplumbilimciler için toplumun ana unsurlarını nitelendirmede, halk kültürünün temellerini araģtırmada zengin bir kaynaktır. Bir tarihçi için ise bazı önemli tarihi olayların aydınlanmasında değerli bir belge olabilir Masal Türleri Masallar dört temel grupta toplanır: 1. Hayvan Masalları: Hayvan masalları genellikle kısa masallardır. BaĢlama tekerlemeleri yoktur. Bu masallarda hayvanlar genellikle kılık değiģtirmiģ insan niteliğindedir. Ġbret dersi vermek, örnek göstermek amacıyla anlatılır. La Fontaine masalları bu türün en güzel örnekleridir. 2. Olağanüstü ve Gerçekçi Masallar: a) Olağanüstü masallarda peri, cin, dev gibi doğa dıģı varlıklara rastlanır. Buradaki hayvanlar insan rolünde değil, tabiat dıģı varlıklar Ģeklindedir. Olaylar da olağanüstüdür. b) Gerçekçi masallardaki kahramanlar ise Ģehzadeler, sultanlar, padiģahlar, hocalar, prens ve prensesler, hırsızlar ya da haydutlar gibi gerçek hayattaki kiģilerdir. 3. Güldürücü Öyküler: Güldürücü masallar fıkra deyimiyle nitelenir. Bu tür masallar okuyanı ve dinleyeni eğlendirmeyi amaçlayan masallardır. 4. Zincirleme Masallar: Çoğunlukla kahramanları insan ve hayvanlardır. Küçük önemsiz olayların birbiri ardına bağlanmasıyla oluģturulmuģtur. KiĢi veya olaylar sayısı ölçüsünde masal uzar gider. Bu sınıflamanın dıģında, masallar, halk (anonim) masalları ve sanatsal masallar olmak üzere iki grupta incelenmektedir:

64 53 1. Halk (Anonim) Masalları: Bu masallar toplumun kültürünü, anlayıģını ve dünya görüģünü yansıtan ürünlerdir. Yazarı (söyleyeni) belli değildir. Sözlü olarak nesilden nesile aktarılmıģ, zamanla araģtırmacılar ve yazarlar tarafından derlenip kitap olarak yayımlanmıģtır. 2. Sanatsal Masallar: Bu masallar toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düģünceyi ortaya koymak gibi belli bir amaca yönelik sanatçılar tarafından yazılır. Bu masallar yazarın toplumsal görüģünü ve dünyaya bakıģ açısını yansıtır Masalın Kaynakları ve İlk Örnekleri Ġlk masalların hangi toplumlarda, nasıl oluģtuğu, araģtırma konularından biridir. Masalların mazisi oldukça eskidir ve kaynağı tartıģmalıdır; ilk defa nerede anlatıldığına dair ise kesin bir bilgi yoktur. Böyle olmasına rağmen masalların kaynakları ve nereden geldikleri hakkında çeģitli teoriler ortaya atılmıģtır. Grimm KardeĢler, Max Müller ve G. V. Cox gibi araģtırıcılar masalların mitolojiden çıktığına inanmaktadır. Wilhelm Grimm e göre masalların kaynağı Hint- Avrupa dır. Macar Türkolog Ignacz Kunos, Alman Filolog Theodor Benfey gibi düģünürlere göre, masalların temeli Hindistan da atılır ve yüzyıldan itibaren bütün dünyaya yayıldığı kabul edilir. Bu görüģten hareketle Ġgnacz KunoĢ, masalları kaynak bakımından kökü Hindistan a ve milli masallar olmak üzere ikiye ayırır. Antropoloji çalıģmalarıyla tanınan Edward Taylor, Andrew Lang, Franz Boaz ve Paul Saintyness in görüģlerine göre ise masallar ilkel hayatın birer kalıntısıdır. Alman halkbilimci Von der Leyen masallardaki bazı olayların kaynağını çok eski rüyalara bağlarken, bu görüģü geliģtiren edebiyatçı Ludwig Laistner, bütün masalların kaynağını rüyalarda arar. Psikoanalitik Kuram ın kurucusu Freud ve taraftarları ise, bütün

65 54 masalları baskı altına alınmıģ isteklerin rüya Ģeklinde ortaya çıkması olarak değerlendirmiģlerdir. 90 Bilindiği gibi masallar sözlü edebiyat ürünüdür, zamanla da yazıya geçirilmesiyle birlikte edebi bir hüviyet kazanmıģtır. Dünyada yazıya geçirilen ilk masallardan biri Kelile ve Dimne (Калила и Димна) dir. Pançatantra (Панчатантра) ismiyle de bilinen bu eser Hint masal kitapları arasında en eski olanıdır. M.Ö. 1. yüzyılda yaģamıģ bir alim olan Beydeba tarafından kaleme alınan bu eserdeki hikâyelerde siyaset, ahlak ve eğitim gibi birçok farklı konu iģlenmiģtir. Beydeba, Kelile ve Dimne yi Hint hükümdarlarından DebĢelem ġah için kaleme almıģtır. Doğu coğrafyasındaki en eski masal olarak bilinen Binbir Gece Masalları (Тысяча и одна ночь) nın Arabistan kökenli olduğu kabul edilmektedir. Bu masallar bütün dünyada bilinir ve kimin yazdığı belli değildir. Binbir Gece Masalları nın teması kadının sadakatsizliği üzerine kuruludur. Zamanla erkeğin sadakatsizliği üzerine kurulan Binbir Gündüz Masalları (Тысяча и один день), Binbir Gece Masalları na karģı ortaya çıkmıģtır. Eski Yunan da 6. yüzyılda yaģadığı varsayılan eski Yunan masalcısı Ezop (Aisopos), masal türünün ilk örneklerini vermiģtir. Ezop un Masalları daha çok fabl türündedir. Öğretme ve eğitme amacıyla yazılan her masalın sonunda yazar tarafından masalda anlatılmak istenen konu bir cümleyle açıklanır. Bu masallar son derece kısa ve özlüdür. Antik Yunan da filozof ve bilim adamı olan Pholerum lu Demetrius (M. Ö ) Ezop masallarını on ciltte toplamıģ ve yayımlamıģtır. Antik Yunan filozofu Sokrates bu masalları nazım halinde yazmaya çalıģmıģ, M. S. 2. yüzyılın sonunda da Antik Yunan fablcı Babrius nazım haline getirmiģtir. Ezop tarzında masal yazma geleneğini fabl türündeki masallarıyla tanınan Fransız Ģair ve yazar Jean de La Fontaine devam ettirmiģtir. Avrupa da da masallar üzerine çalıģan ve onları derleyip yayımlayan önemli yazarlar vardı. Almanya da Çocuk ve Ev Masalları (Детские и домашние сказки) ile Grimm KardeĢler, Fransa da Charles Perrault ve La Fontaine, Ġsveç te Selma Lagerlöf ve 90 Temizyürek, F.; Gürel Z.; ġahbaz, N. K.; (). a.g.e,

66 55 Danimarka da Hans Christian Andersen gibi isimler masal türünde adlarını tarihe yazdırmıģlardır Masalın Rus Edebiyatında ve Puşkin Sanatındaki Yeri Rus kültüründe masalın önemli bir yeri vardır. Bu fantastik hikâyeler Rus yaģamını ve tarihini yansıtır. Masallar çok eskiden gerçekleģen ve halkın neredeyse unuttuğu olayların bilgisini muhafaza etmektedir. Rus halk masallarının oldukça karıģık bir geçmiģi vardır. Rus masalları uzunca bir süre küçümsendi. XII. yüzyılda masal anlatmak fal bakmakla eģdeğerdi. XVII. yüzyılda ise masal anlatmak, bilmece sormak yasaktı. Ancak tüm yasaklara rağmen masal ağızdan ağıza, nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdürmeye devam etmiģtir. Hükümet tarafından dıģlanan ve küçümsenen masalların uzun kıģ akģamlarında anlatarak vakit geçiren ve eğlenen halk tarafından da pek ciddiye alındığı söylenemez. Çünkü masallar genellikle halkın gözünde kadınları ve çocukları eğlendirmek amacıyla anlatılan boģ ve anlamsız hikâyelerdi. Skazka (сказка) sözcüğü ilk kez XVI. yüzyıl eski Rusça yazılı kaynaklarda rastlanan ve liste (перечень), tamı tamına betimleme (точное описание) anlamına gelen kazat (казать) tan türetilen sıkazıka (съказъка) dan gelmektedir. XVII. yüzyılda bunun yerine skazka sözcüğü kullanılmaya baģlanmıģtır. 91 Eski ve Ortaçağ Rusyasında masal kelimesi bilinmese de bu, masalın olmadığı anlamına gelmez. Rus bilim adamı ve folklorcu Vladimir Yakovlieviç Propp, o dönemde masalın olduğunu, ancak fabl (басня) kelimesiyle kullanıldığını ifade eder. V. Propp göstergebilim, etnoloji, halkbilim gibi alanlarda çalıģmalar yapmıģ olan bilim adamlarından biridir. En önemli eseri sayılan Masalın Biçimbilimi (Морфология сказки) folklor alanında önde gelen kaynakçalardan biri olarak kabul edilir. Propp bu önemli eserinde, masalların yapısını belirlemeye çalıģır. Masalın Biçimbilimi adlı eseri Ġngilizce, Ġtalyanca, Lehçe, Fransızca, Rumence, Macarca, Çekçe, Almanca gibi pek çok dile çevrilir. Pek çok dile çevrilen söz konusu eser, yılları arasında Masalın Biçimbilimi adıyla Türkçe ye çevrilir. 91 Ersoy, C. (). A. S. Puşkin ve Masalları, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġstanbul, 3

67 56 Sözlü halk edebiyatını içeren eserlerin ilk yazılı örneklerine XVII. yüzyılda rastlanmaktadır. XVIII. yüzyılda Rus halk masallarının yazıya geçirilmesiyle birlikte masal, edebi bir hüviyet kazanmıģtır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında ise Rus edebiyatında roman ve hikâye gibi edebi türlerin yanı sıra en yaygın türlerden biri haline gelmiģtir. Masalın bir edebi tür olarak ortaya çıkıģ tarihiyle ilgili çeģitli görüģler vardır. M. O. Skripil ve E. P. Zvantseva gibi edebiyatçılara göre Rus edebi masal türü XVII. yüzyılda oluģmaya baģlamıģ. V. YA. Propp ve M. K. Azadovski gibi önde gelen filologların öğrencisi olan Ġ. P. Lupanova ya göre ise Rus edebi masalının temeli A. S. PuĢkin tarafından atılmıģ ve bir tür olarak masalın oluģum tarihi XIX. yüzyılın 30 lu yıllarının baģı olarak belirlenmiģtir. Edebi masal konusunda folklorcu ve etnograf olan E. V. Pomerantseva ve N. V. Novikov un da çalıģmaları mevcuttur, fakat bu farklı görüģlerin içinde Ġ. P. Lupanova nın düģüncesi daha ağır basmaktadır. Ġ. P. Lupanova yı destekleyen P. V. Ġezuitova nın konuyla ilgili Ģu sözleri dikkate değerdir: Rus edebi masalın hikâyesi zirveyle başlar ve ilk masalcı Puşkin dir (История русской литературной сказки началась с вершины и первым сказочником стал Пушкин). 92 XIX. yüzyıl 30 lu yıllarının edebi masallarının analizini yapan Ġ. Z. Surat ancak 30 lu yıllardan itibaren edebi masalın bir tür olarak oluştuğundan bahsedilebilir (только с начала ЗО-х годов можно говорить о формировании жанра литературной сказки) 93 düģüncesini savunur. Böylece çağdaģ araģtırmacılar edebi masal türünün oluģmasında A. S. PuĢkin in önemli bir rol oynadığı kanaatindedir. Hiç Ģüphesiz PuĢkin bu konuda önemli adım atmıģtır, fakat onun bu adımı atmasında Ġ. F. Bogdanoviç, Ġ. Ġ. Dmitriyev, N. M. Karamzin, A. N. RadiĢçev, M. M. Heraskov, G. R. Derjavin, M. D. Çulkov, M. Ġ. Popov ve V. A. LevĢın gibi önemli öncü isimlerin çalıģmalarının da önemi unutulmamalıdır. Masalların önemini anlayan ve onlarda tarihin ve Rus milletinin yaģantısını gören ilk bilim adamlarından tarihçi V. N. TatiĢçev di. XVIII. yüzyılda birçok yazar masala ilgi duymaya baģlasa da ancak XIX. yüzyılın baģında A. A. Bestujev- Marlinski nin ifadesiyle, masallarda Rus milletinin ruhu (Русская душа) fark edilmeye baģlanır. Özellikle satirik masalları ayrı bir yere koyan Belinski de masalların tarihi öneminin altını çizmekteydi. 92 Ġnternet: Герлован, O. (). Русская литературная сказка XVIII начала XIX века, Дис канд. Филол. наук, Москва: введение Web: adresinden 9 Eylül te alınmıģtır. 93 Герлован, O., (). a.g.e, введение

68 57 XIX. yüzyılın 50 li yıllarında Rusya da Rus folklorunu inceleme amacıyla ilk bilim okulları açılmaya baģlanır. Bunlardan bazıları; XIX. yüzyılda kurulan Mitoloji Okulu (temsilcisi F. Ġ. Buslayev); KarĢılaĢtırmalı Mitoloji Okulu (temsilcisi A. N. Afanasyev); Ġppolit Ten isimli Fransız bir bilim adamının ortaya attığı fikir üzerine kurulan Kültürel- Tarih Okulu (temsilcisi A. N. Pıpin); XIX. yüzyılın ikinci yarısında kurulan KarĢılaĢtırmalı Tarih Yazın Bilim Okulu (temsilcisi A. N. Veselovski) ve XIX. yüzyılın sonunda temeli A. A. Potebnya nın tarafından atılan Psikoloji Okulu dur. XIX. yüzyılın 50 li, 60 lı yıllarında Ġ. A. Hudyakov, Bessonov, P. YakuĢkin, P. V. Kireyevski, P. N. Rıbnikov, V. Ġ. Dal vb. araģtırmacılar tarafından çok sayıda Rus halk masalları, efsaneleri, halk türküleri, bilmeceleri ve atasözleri gibi folklor içerikli derlemeler düzenlendi ve yayımlandı. Ġ. Saharov un derlemesi ilk baģta Belinski gibi eleģtirmenler tarafından beğenilse de zamanla bir aldatmaca (мистификация) hatta bir taklit (фальсификация) olduğu anlaģıldı. Düzeltmeler yapılarak Dal in yayımladığı masallar bile ilgi çekmedi ve folklor araģtırmaları için faydasız oldu. Propp, V. Ġ. Dal in bu çalıģması hakkında Ģu yorumda bulunmuģtur: Dal, bilerek halk masallarını uyarlayıp yayımlıyordu. O, halk bilimciler için değeri olmayan ve edebi yönden de çok zayıf olan iki kitap yayımladı. Bu arada, Dal in elinde çok sayıda masal bulunuyordu. Kendisinin ve başka insanların not ettiği bine yakın halk masalını Afanasyev e verdi. Afanasyev, üzülerek, gramer kurallarına uygun az sayıda masalın olduğunun altını çizerek, bu masallardan sadece ine çalışmasında yer verdi. (Дал, совершенно сознательно перерабатывал народные сказки и издавал их. Он выпустил две книги, которые не представляют почти никакого интереса для фольклористов и очень слабы с точки зрения художественной. Между тем, в руках Даля было огромное собрание сказок. Мы знаем, что он передал Афанасьеву до тысячи номеров народных сказок, записанных им и другими лицами. Афанасьев использовал из них для своего собрания только , с горечью отмечая, что «очень немногие переделаны с соблюдением местных грамматических форм). 94 Aleksandr Nikolayeviç Afanasyev in 8 ciltten oluģan Rus Halk Masalları (Русские народные сказки) adlı çalıģması ortaya çıkana kadar orijinal halk masallarına 94 Жарникова, C. (). Золотая нить, Вологда: 29

69 58 ilgi ve ihtiyaç duyulmaya baģlanılan dönemde yapılan çalıģmalar eksik ve yetersiz kalmaktaydı. Afanasyev in eseri bilimsel açıdan çok değerlidir. Alman masalcılar Grimm KardeĢlerden örnek alan Afanasyev, hiçbir düzeltme ve mükemmelleģtirmeye gitmeden hazırladığı bu eserinde, Grimm KardeĢleri de geçerek orijinal halk masallarının eģsiz örneklerini verir. Ayrıca Afanasyev, masalları kısa öykü, sihir ve hayvan masalları olarak üç gruba ayırarak, onları sınıflandırmaya çalıģan ilk isimdir. Ayrıca Ġ. P. Saharov, P. V. Vladimirov, Yu. Sokolov, F. P. Gospodaryova ve Finli bilim adamı A. Aarne nin yöntemine dayanarak N. P. Andreyev gibi isimler Rus halk masallarını sınıflandırmaya çalıģmıģlardır. Tüm zorluklara, sansüre ve eleģtirilere rağmen Rus halk masallarının derleme çalıģmasını yayımlayan Afanasyev bu alanda edebiyata büyük katkıda bulunan isimlerden biridir. 70 li 80 li yıllar, masalın bir edebi tür olarak geliģme gösterdiği dönemlerdir. Bu dönemde N. Vagner in Murlıka Kedi (Кот Мурлыка), S. M. Stepnyak- Kravçinski nin Gerçek ve Yalan (Правда и Кривда), KuruĢ (Копейка), L. Tihomirov un Dört KardeĢ (Четыре Брата), M. E. Saltıkov- ġçedrin in ve L. N. Tolstoy un masalları ortaya çıkar. Böylece, zamanında ilgi görmeyen bu tür XIX. yüzyılın sonlarına doğru dikkatleri üzerine çeker ve bilimsel araģtırmalar yapılan bir tür haline gelir. PuĢkin için milli kültür; tarihini, yaģamını, diğer milletlerden ayıran milli özelliklerini ve halk geleneklerini yansıtan kültür demekti. Bir Ģair olarak halkın tüm duygu ve düģüncelerinin sanata yansıdığını iyi bilen PuĢkin merak ettiği soruların cevabını halk edebiyatında aramaya baģlar. ġairin halk edebiyatına ilgi duyması romantizmden realizme yöneldiği bir döneme rastlar. Bilindiği gibi PuĢkin in realizme doğru ilerleyen yolu güney poemalarından geçmekteydi. PuĢkin sayesinde, Çingeneler ile baģlayan ve Yevgeniy Onegin ile olgunlaģan realizmle edebiyatta yeni bir dönem baģlamaktaydı. 20 li yılların romantik ve klasik yazarları arasında edebiyat savaģı yaģanmaktaydı. En tartıģılan konulardan biri de halkçılık (народность) tı. Bu konu üzerine çok konuģulmasına rağmen halkçılık kelimesi altında ne kastedilmek istendiği tam olarak anlaģılmıyordu. PuĢkin in konuyla ilgili sözleri de bunu desteklemektedir: Belli bir zamandan beri halkçılıktan ve edebiyatta halkçılığa yer verilmediğinden söz edilmeye başlandı, fakat hiç kimse halkçılık kelimesi altında neyi kastettiğini belirtmeyi düşünmedi. (С некоторых пор вошло у нас в обыкновение говорить о народности, жаловаться на отсутствие народности в произведениях литературы, но никто не думал

70 59 определить, что разумеет он под словом народность). 95 PuĢkin ise halkçılığı Ģöyle açıklardı: hissetme ve düşünce biçimi vardır, her milletin kendine ait çok sayıda gelenek, inanç, alışkanlıkları vardır, yönetim tarzı, iklim, şiir aynasında az ya da çok yansıyan inanç her milletin kendine özgü fizyonomisini vermektedir. (Есть образ мыслей и чувствований, есть тьма обычаев, и поверий, и привычек, принадлежащих исключительно какому нибудь народу- климат, образ правления, вера дают каждому народу особенную физиономию- которая более или менее отражается в зеркале поэзии). 96 ġairin bu açıklamasından halkçılık kelimesi adı altında bir milletin milli özelliklerini, toplumsal ve siyasi yapısını, yaģam tarzını vb. kastettiği açıkça anlaģılmaktadır. Halk edebiyatına daha güneydeyken ilgi duymaya baģlayan Ģair, KiĢinev ve Odessa da bulunduğu yıllarda kobzar (кобзарь) 97 ve lirnik (лирник)leri 98 dinlemek için pazara iner, yaşlı insanlarla geçmişten konuşur, bayanların söylediği uzun hava türkülerini dinlerdi. (Oн выходил на торговую площадь, чтобы послушать народных певцов-кобзарей и лирников, беседовал со стариками о прошлом, слушал протяжные песни девушек). 99 Mihaylovskoye de ise Puşkin mezarlıklara gitmeyi, herhangi bir mezarın başına oturup oradaki mezarın başında ölenin ardından feryat eden kadınların ağıtlarına kulak vermeyi severdi. (Пушкин любил ходить на кладбище, когда там «голосили» над могилами баб, и прислушиваться к бабьему причитанию, сидя на какой-нибудь могилке). Sıradan halkla iç içe olması Ģairin folkloru yakından incelemesine imkân vermiģtir. PuĢkin in erkek kardeģi hatıralarında: Bir keresinde Puşkin kaybolur ve birkaç gün ortada görünmez. O günlerini Çingene kafilesiyle geçirir ve bu Çingeneler adlı poemasının doğmasına neden olur (Однажды Пушкин исчез и пропадал несколько дней. Дни 95 Фин, Л. (). Фольклор в творчестве Пушкина. А. С. Пушкин Сборник статей и материалов, Саратовское Областное Издательство,Саратов: Фин, Л. (). a.g.m Kobzar (кобзарь): Ukrayna da lu yıllara kadar yaygın olan ve Ukrayna ya özgü kobza ve bandura adı verilen telli sazları çalıp aynı zamanda türkü söyleyen kimse. Web: adresinden 23 Ekim te alınmıģtır. 98 Lirnik (лирник): Beyaz Rusya, Polonya, Litvanya, Moldova ve Ukrayna da sık görülen, arp ailesinden tarihi M. Ö. 9. yüzyıla kadar uzanan telli antik bir çalgı olan lir adlı müzik aletini çalarak türküler söyleyen kimse. Web: adresinden 23 Ekim te alınmıģtır. 99 Лазарева, Л. (). Празднично-мифологические мотивы в сказках А. С. Пушкина. Вестник Челябинского Университета, 1 (8), Лазарева, Л. (). a.g.m,

71 60 эти он прокочевал с цыганским табором,и это породило поэму «Цыгане») der. Pugaçev hakkında bilgi topladığı sıralarda da PuĢkin Pugaçev Ġsyanı nın (Восстание Пугачева) olduğu yerleri gezerek görgü tanıklarıyla konuģarak Pugaçev hakkında bilgi edinir. Bu yaptığı araģtırmalar sırasında 30 atasözü, deyim ve birkaç türkü not eder. Not ettiği atasözü ve deyimlerin altına açıklamalarını da yapar, bu da onun halk deyimlerine ne kadar duyarlı yaklaģtığını göstermektedir. Dal in ifadesiyle, Puşkin halkın bin yıllık inançlarına saygı duyar ve anlamını öğrenmeye çalışırdı, bazen anlamını çözmek kolay olmadığında yine de anlamının var olduğundan, olması gerektiğinden emindi. (Пушкин уважал тысячелетнее предание народа, доискивался в нем смыслу, будучи убежден, что смысл в нем есть и быть должен, если не всегда легко его разгадать). Yazar halk atasözü ve deyimlere adeta âģıktı: Atasözlerimiz ne kadar ihtişamlı, ne kadar anlamlı ve ne kadar yararlıdır! Altın değerinde adeta!. (А что за роскошь, что за смысл, какой толк в каждой поговорке нашей! Что за золото!) PuĢkin halk atasözlerine mektuplarında, eserlerinde hatta epigraflarında da yer verir. Bilindiği gibi YüzbaĢının Kızı (Капитанская дочка) adlı romanın bazı bölümlerinin epigrafları Beklenmedik misafir Tatardan daha beter (Незванный гость хуже татарина) (VIII. bölüm), herkes konuģur, fakat herkesi tek tek dinleyemezsin anlamına gelen (Мирская молва морская молва) (XIV. bölüm), Onurunu küçüklüğünden korumaya baģla (Береги честь с молоду) gibi atasözlerinden oluģmaktadır. ġairin not ettiği Seni ilgilendirmez ya da senin derdin değil anlamlarına gelen (Не твоя печаль чужих детей качать) eski atasözü de Büyük Petro nun Arabı (Арап Петра Великого) adlı eserinde yer almıģtır. PuĢkin sadece atasözlerle değil, eski vakayinamelerle ve dini Ģiirlerle de ilgilenirdi. Mihaylovskoye sürgününde bulunduğu dönemde, köylüler ve sıradan insanlarla yakınlaģma fırsatı bulan yazar, onların beklentilerini, hayallerini, görüģlerini, duygularını yakından izlemeye baģlar ve o sırada yaklaģık 50 halk türküsünü not eder ve Kireyevski ye derlemesi için verir. Лазарева, Л. (). a.g.m, Фин, Л. (). a.g.m, Фин, Л. (). a.g.m, 76

72 61 Halk edebiyatına yoğun ilgi gösteren PuĢkin, doğal olarak masallara da yönelir. Bazı görüģlere göre PuĢkin i masallara yönlendiren dadısı Arina Radionovna idi. P. Ġ. Bartenev in sözlerinden Arina Radionovna ustaca masal anlatır, çok sayıda atasözü ile deyimleri ve halk inançlarını bilirdi. Hiç şüphesiz ki öğrencisi üzerinde, ilerde ne yabancı mürebbiyelerin ne de Tsarskoye Selo daki eğitimin yok edemediği büyük etkisi olduğu anlaşılmaktadır. (Арина Родионовна мастерски рассказывала сказки, сыпала пословицами, знала народные поверия и бесспорно имела большое влияние на своего питомца, неистреблѐнное потом ни иностранцами гувернѐрами, ни воспитанием в Царскосельском лицее). Bu yönde görüģlerin doğmasının en büyük nedenlerinden biri Ģairin erkek kardeģine ve baģka bir mektupta Vyazemski ye yazdığı Ģu sözlerdir: Yeni yetme gibi yaşıyor, ocağın yatmaya uygun çıkıntısında yatıyor, eski masal ve türküleri dinliyorum. (Живу недорослем, валяюсь на лежанке и слушаю старые сказки да песни). Bazı araģtırmacılara göre PuĢkin masallara, Rus tarihine ve Rus folkloruna ilgi duymaya baģladığı sıralarda yönelir, yani olgunluk çağında. Bu görüģü destekleyen Ģairin kız kardeģi Olga nın açıklamalarıdır. Olga ya göre PuĢkin, dadısının öykücü yeteneğini ancak Mihaylovskoye de gerçek anlamda fark eder ve takdir eder. Tarihle çok yakından ilgilenen ve bu alanda çalıģmalar da yapan PuĢkin, tarihi yönelten gücün halk olduğu kanaatine varır. Bu da onu halkın dilini ve Ģiirini araģtırmaya yönlendirir. PuĢkin, bir Ģairin iyi bir eser yaratabilmesi için dili çok iyi bilmesi ve kullanması gerektiğine, bunun yolunun da halk edebiyatından geçtiğine inanmaktaydı. Ayrıca Rus dilinin kendine özgü özelliklerini kusursuz bilmek için eski türküler, masallar vb. araştırmak gerektiğini (изучение старинных песен, сказок и т.п. необходимо для совершенного знания свойств русского языка) savunmakta ve genç yazarlara nasihat niteliğinde Ģu sözleri söylemekteydi: Genç yazarlar, Rus dilinin kendine özgülüğünü görebilmek için halk masallarını okuyun. (Читайте просто народные сказки, молодые писатели чтобы видеть свойства русского языка). ġairin bu düģüncesini destekleyen yazarlar da vardı. Örneğin, Gorki bu konuda Bizim halkımız dil sanatı konusunda çok yetenekli bir halktır Ne güzel çaştuşka yaptıklarını bir Ġnternet: Древнее русское предание ожившее в сказках Пушкина Web: adresinden 13 Ağustos te alınmıģtır. Фин, Л. (). a.g.m, Фин, Л. (). a.g.m, Фин, Л. (). a.g.m, ÇastuĢka (частушка): Rus folklöründe mani çeģidi.

73 62 hatırlayın. (народ наш в части языкового творчества очень талантливый народ Вспомните, как прекрасно делает он частушки) sözlerini söylerken baģka bir yerde yine Gorki Benim neşem, hayatım türkülerdir. Sizi çok seviyorum! (Моя радость, жизнь моя! Песни! Kак я вас люблю!) sözleriyle duygularını dile getirirken, kendisini bu yolda geliģtirmiģ ve Ģu sözleri ifade etmiģtir: Ben atasözleriyle kendimi çok geliştirdim, başka deyişle özdeyişlerle düşünmede. (Я очень много учился на пословицах, иначе- на мышлении афоризмами). ġairin Bova (Бова), erotik içerikli Çar Nikita ile Kırk Kızı (Царь Никита и сорок дочерей) ve Damat (Жених) adlı masalları dıģında diğer masalları yılları arasında kaleme alınmıģtır. Bu masal dizisi DiĢi Ayı (Медведица) ile baģlar ve Altın Horoz (Сказка о золотом петушке) ile son bulur yılları arasında PuĢkin in kaleme aldığı masallar Papaz ile Yardımcısı Balda, Çar Saltan, ġanlı ve Güçlü Oğlu Gvidon Saltanoviç ile MuhteĢem Kuğu Prenses (Сказка о царе Салтане, о сыне его славном и могучем богатыре князе Гвидоне Салтановиче и о прекрасной царевне Лебеди), Balıkçı ile Balık, Ölü Prenses ile Yedi Bahadır ve Altın Horoz masallarıdır. Mihaylovskoye de ve daha önceki dönemlerde PuĢkin in not ettiği masallar özet Ģeklinde olsa da masallarının konusu belli olmuģtu. LevĢın, Çulkov metinleriyle ve o dönemdeki yapılan çalıģmalarla kıyaslandığında, PuĢkin in farklı bakıģ açısını ve bu konuda büyük bir adım attığını görmek mümkündür. PuĢkin in Mihaylovskoye den erkek kardeģine akşamları dadımın masallarını dinliyorum, böylece lanet eğitimimin eksiklerini gideriyorum (вечером слушаю сказки няни и вознаграждаю тем недостатки проклятого своего воспитания) Ģeklinde yazdığı bu sözler onun masallara olan bakıģ açısını yansıtmaktadır. Mihaylovskoye de ana dilin ve kültürün önemini daha iyi anlayan yazar hiç Ģüphesiz ki lanet eğitim derken Fransız diline ve edebiyatına duyulan hayranlıktan bahsetmektedir Ярикова, С. (). Влияние фольклора на творчество А. С. Пушкина, Гимназия N69 им. С. Есенина, Липецк, Ярикова, С. (). a.g.m, Ярикова, С. (). a.g.m, Masalın baģlığı uzun olduğundan ilerleyen bölümlerde Çar Saltan olarak kullanılacaktır. Фин, Л. (). a.g.m, Yazar Fransız diline ve edebiyatına duyulan hayranlıktan dolayı ana dili eğitimi konusunda eksiklerin olduğunu düģünmekteydi ve bu eksikliklerin giderilmesi için çareyi halk edebiyatında aramaktaydı.

74 63 PuĢkin masalları, Ģairin sanatında zirveye ulaģtığı yani Ģairde olgunlaģmaya baģlayan realizm ve halkçılık döneminde hayat bulur. V. Propp, PuĢkin in Rus edebi kültür tarihinde, halk masallarının güzelliklerinin farkındalığıyla, sıradan köylü bir kadının sözlerinden masalları not eden ilk insan (В истории русской художественной культуры Пушкин был первым человеком, который от простой крестьянки стал записывать сказки с полным пониманием всей красоты народной сказки) olduğunu söyler. Gorki, Puşkin, halk sanatını fark eden ve onu edebiyata dâhil eden ilk yazardı. O, anlamını ve gücünü değiştirmeden, kendi yeteneğiyle, halk türküsünü ve masalını süsledi (Пушкин был первым русским писателем, который обратил внимание на народное творчество и ввел его в литературу, не искажая он украсил народную сказку и песню блеском своего таланта, но оставил неизменным их смысл и силу ) sözleriyle PuĢkin masallarını olumlu yönde değerlendirirken, bunun aksine Ģairin masallarını olumsuz eleģtirenler de vardı. XIX. yüzyılın eleģtiri dünyasında hak ettiği değeri bulamayan PuĢkin masalları Polevoy, Baratınski, Belinski, Gogol, Stankeviç gibi çağdaģlar tarafından eleģtirilir. Библиотека для чтения dergisi PuĢkin masallarına küçümseyerek yaklaģırken, Gogol ilk baģta PuĢkin masallarına hayran kalsa da ileride bu masalların önemini hafife alır. Polevoy, Baratınski ve Belinski, PuĢkin masallarını Ģairin en zayıf eserleri olarak değerlendirirler. Tiyatro ve edebiyat eleģtirmeni, gazeteci ve aynı zamanda tarihçi olan N. A. Polevoy e göre gerçek milli özellikleri ancak folklorun kendisi yansıtabilir. Tüm taklit denemeleri ise ona göre yapmacıktı. PuĢkin masallarını da birer taklit olarak değerlendiren Polevoy e göre hiçbir taklit bir yazarın eseri olamaz, çünkü taklit sanatçıyı özgünlüğünden uzaklaģtırır. Polevoy un düģüncesine Belinski de katılmaktaydı. Belinski nin Ya Rus masallarını toplayın ve onları halkın ağzından duyduğunuz gibi bizlere aktarın; ya da size ait ancak halkımızın ruhunda var olan renklerin, kurguların olduğu masallar yazın (Или собирайте русские сказки и передайте нам их такими, какими вы их подслушали из уст народа; или пишите свои собственные сказки, где бы и вымысел и краски принадлежали вам самим, но где бы все было в духе нашей народности или простонародности) sözleri onun bu konudaki tutumunu açıkça ifade etmektedir. Stankeviç de PuĢkin masallarını olumsuz değerlendirerek onları sahte Ģiir türü (ложный Жарникова, C. (). a.g.e, Азадовский, М. (). Пушкин и фольклор, Пушкин:Временник Пушкинской комиссии/ан СССР. Ин-т литературы, Изд-во АН СССР, (3) Москва: Герлован, O., (). a.g.e, введение

75 64 род поэзии) olarak nitelendirir. Fakat tüm olumsuz eleģtirilere rağmen PuĢkin masalları halk tarafından sevilmiģ ve kabul görmüģtür. XIX. yüzyılın ikinci yarısında PuĢkin masalları filologların ilgisini çeker ve bilimsel araģtırma konularından biri olur. Ġlk PuĢkin masallarını araģtıran isimlerden biri P. V. Annenkov idi. Yazarın biyografisi üzerine çalıģan Annenkov, masalları PuĢkin in hayatından ayrılmaz bir bütün olarak görürdü. ġairin üzerinde en büyük etkinin dadı Arina Radionovna nın olduğunu savunmaktaydı. Günümüzde ise PuĢkin masallarının edebiyatta ayrı bir yere sahip olduğunu belirtebiliriz Puşkin Masallarının Kaynakları A.S. PuĢkin masallara daha güney sürgünde ilgi duymaya baģlasa da halk edebiyatına tam anlamıyla odaklanma dönemi Ģairin Mihaylovskoye sürgününde bulunduğu yıllar kabul edilir. Bu dönem PuĢkin in sanatında kırılma noktası olarak adlandırılmaktadır. PuĢkin in masallar dizisi de Çar Saltan adlı masalıyla baģlar ve te Altın Horoz ile son bulur. Bu yıllar arasında PuĢkin in altı (birisi tamamlanmamıģ) masalı ortaya çıkar. Eylül da Boldino da tamamlanan Papaz ile Yardımcısı Balda adlı masalı ilk defa da Tüccar Kuzma Ostolop ile Yardımcısı Balda (Сказка о купце Остолопе и о работнике его Балде) baģlığı altında V. A. Jukovski tarafından yayımlanır. Asıl metin ise ancak de yayımlanır. DiĢi Ayı masalı tahminen yılına aittir. Çar Saltan yılının Ağustos ayında Tsarskoye Selo da, Balıkçı ile Balık yılının Ekim ayında, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır ise aynı yılın Kasım ayında Boldino da kaleme alınır. ġairin Altın Horoz adlı masalı ise 20 Eylül te tamamlanır. Bugüne kadar PuĢkin masalları bilim adamları tarafından tür, Ģekil, konu içeriği, kahramanların özellikleri, motifler vb. konularda çok yönlü araģtırılmıģ, incelenmiģ ve değerlendirilse de V. Ġ. ÇernıĢev in ifadesiyle büyük şairin masalları yeterli incelenmemiştir. Bunun en önemli nedeni de elde edilen belgelerin yetersizliğidir. (Cказки великого поэта остаются мало изученными. Главная причина этого Sansürden dolayı metindeki papaz karakteri tüccar olarak değiģtirilmiģtir. Web: adresinden 28 Eylül te alınmıģtır.

76 65 недостаточность собранных материалов). Hiç Ģüphesiz ki araģtırılması gereken en önemli konular arasında PuĢkin masallarının kaynakları da yer alır. Bu konu üzerine bugüne kadar pek çok çalıģma yapılmıģ olsa da birtakım fikir ayrılıkları da yaģanmaktadır. R. V. Ġezuitova, S. M. Bondi gibi araģtırmacılar yedi masalın kaynağını Arina Radionovna ya bağlarken, diğer araģtırmacılar özellikle M. K. Azadovski ve V. Ġ. ÇernıĢev dadısının sözlerinden birkaç masalın kaleme alındığını, diğer masalların kaynağının ise baģka yerlerden geldiğini savunurlar. PuĢkin, Rus halk masallarıyla Rus masal derleme kitaplarından ve sözlü olarak halkın ağzından tanıģsa da kendi yazdığı masalların konularını genellikle yabancı kaynaklardan almıģtır. PuĢkin masallarında sadece halk masallarından değil, aynı zamanda edebi masallardan da yararlanır. Tercüman, edebiyatçı ve Rus Ģairi A. Ahmatova tarafından tespit edildiği gibi Altın Horoz masalının temelinde Amerikan yazarı olan Ġrving in ( ) Arap Müneccim Efsanesi (Легенда об арабском звездочете) yer alır. Çar Saltan, Ölü Prenses ve Yedi Bahadır adlı masalları daha önceki edebi masalların konularından yola çıkılarak yazılır. ġairin sadece Papaz ile Yardımcısı Balda masalının halk edebiyatından yani Arina Radionovna nın anlattıklarından kaleme alındığı kabul edilir. PuĢkin in folklor anlayıģı çok geniģti. O sadece Rus folkloruna değil, Batı Avrupa folkloruna da baģvurur. ġair masallarının kaynağını edebi ve halk masalları olarak ayırmasa da konularını yabancı ve Rus olmak üzere ayırmaktaydı. PuĢkin konuyla ilgili Ģu yorumda bulunur: Kimi eleştirmenler halkçılığın yerli geçmişten malzemelerin seçimiyle oluştuğunu sanar, diğerleri ise halkçılığı kelimelerde görür, yani düşüncelerini Rusça açıklayıp Rusça ifadeler kullandıkları için sevinirler. (Один из наших критиков, кажется, полагает, что народность состоит в выборе предметов из отечественной истории, другие видят народность в словах, т. е. Радуются тем, что изьясняяся по-русски употребляют русские выражения). ġaire göre bir masalın halk masalı olabilmesi için mutlaka Rus masal malzemesinden oluģması gerekmez, ona göre önemli olan ödünç alınan konuda Rus Ġnternet: Царство славного Салтана. К юбилею книги А. С. Пушкина. Web: adresinden 15 Ağustos te alınmıģtır. Фин, Л. (). a.g.m.,

77 66 ruhunu yansıtabilmektir. Bunun en güzel örneği Balıkçı ile Balık adlı masalıdır. Bu masalın Rus kaynaklarından doğmadığı düģüncesi uzun yıllar edebiyat dünyasında bilinmez iken günümüzde ise M. K. Azadovski nin araģtırmasından sonra Balıkçı ile Balık masalının kaynağı Alman masalcı Grimm KardeĢler e dayandırılır. PuĢkin in her masalının tek tek kaynağını araģtırmaya çalıģacak olursak Ģu unsurlar ortaya çıkmaktadır: Çoğu araģtırmacının türkü veya bılina olarak değerlendirdiği PuĢkin in DiĢi Ayı adlı masalı yazarın ilk masallarından biridir. Yazarın masallarını derleyen ve analiz eden A. Jelanski, Ģairin bu masalda geniģ bir toplumsal eleģtiri yapmak istediğini düģünür. Fakat masal bitirilmediğinden bunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. DiĢi Ayı adlı masalının kaynağı V. S. Miller in ifadesiyle KuĢlar Destanı (Старина о птицах) adlı Rus destanına dayanır. ġairin bu masalı sözlü olarak bir yerde duyduğunu ve sonradan bu masalı kaleme aldığını söylemek oldukça zordur, fakat onun yararlanabileceği yazılı kaynağı belirtmek mümkündür. Yazarın kütüphanesinde masalcı Çulkov un eserinin bulunması onun bu kitaptan yararlanmıģ olabileceğini gösterir. Fakat Çulkov un eserinde hayvan değil kuģ isimleri yer almaktadır, bu da Ģairin masalının son bölümü için kaynak edindiğini diğer bölümler için ise farklı kaynaklardan yararlandığı düģüncesini uyandırır. 3 Eylül de eģi Nadejda Gonçarova ile Tsarskoye Selo da bulunduğu sıralarda PuĢkin P. A. Vyazemski ye Ģu satırları yazar: Birkaç gün önce mısradan oluşan bir masal çıkardım, diğeri ise karnımda gurulduyor ( на днях испразнился сказкой в тысяча стихов; другая в брюхе бурчит). Burada mısradan oluģan Çar Saltan ve muhtemelen Balıkçı ile Balık adlı masallar kastedilmektedir. Çar Saltan ilk defa Ģair daha hayattayken A. S. PuĢkin ġiirleri adlı eserde yayımlanır. Ġddiaya göre PuĢkin bu masalı V. A. Jukovski ile bahis üzerine kaleme alır ve bu bahis sonucu Ģairin Çar Saltan, ġanlı ve Güçlü Oğlu Gvidon Saltanoviç ile MuhteĢem Kuğu Prenses ve A. Jukovski nin yazdığı Çar Berendey, Oğlu Prens Ġvan, Ölümsüz KoĢey in Hileleri ve Kızı Prenses Marya nın Bilgeliği (Сказка о Царе Берендее, о сыне его Иване Царевиче, о хитростях Кощея Бессмертного о премудрости Марьи Царевны, Кощеевой дочери) baģlıklı iki güzel masal ortaya çıkar. ġairin bu masalı o kadar baģarılı olur ki V. A. Bılina (Былина): Kahramanların yiğitliğini anlatan ve yüzyıl Rusya sının yaģam tarzını yansıtan vatansever Ģarkılar, destanlar. adresinden tarihinde alınmıģtır. Ġnternet: Пушкин П. funduszeue.infoкому. Web: adresinden 9 Temmuz te alınmıģtır.

78 67 Jukovski bile galibiyetini kabul eder ve PuĢkin e Galip öğrenciye mağlup öğretmenden (Победителю ученику от побежденного учителя ) notuyla bir resim hediye eder. Söz konusu masalın kaynağı oldukça karıģıktır. Çar Saltan masalı üzerine Ģairin çalıģma defterlerinde farklı yıllarda kaleme alınan üç not bulunmaktadır: 1. KiĢinev de bulunduğu döneme ait çalıģma defterindeki not: () 2. Arina Radionovna nın sözlerinden baģlığı altında yer alan not: () yılına ait not. Birinci notla ilgili çeģitli yorumlar mevcuttur. V. E. YakuĢkin ve birçok araģtırmacı bu notu yılında PuĢkin in KiĢinev de bulunduğu dönemde kaydedildiğini düģünürken, N. O. Lerner daha sonra ise S. A. Fomiçev bu notun yılında yani Mihaylovskoye de kaleme alındığı ve KiĢinev defterine sonradan eklendiği yönünde görüģlere sahiptir. Azadovski kâhin (оракул), kayık (ладья), fırtına (буря), savaş ilanı (объявление войны) gibi ayrıntılara dayanarak bu notu yazılı bir kaynaktan yapılan kısa özet (краткая конспективная запись какого-то книжного источника) olarak değerlendirir. S. A. Fomiçev ise A. S. PuĢkin eserlerinin son derleme çalıģmasında bu notu Rus Halk Masalları Notları (Записи Русских народных сказок) baģlığı altında yayınlayarak altında Ģu açıklamada bulunur: Bu not muhtemelen yıllar arası, Arina Radionovna nın sözlerinden No lu defterine kaydedildi. (Запись «», сделанная, очевидно «», в гг., ранее других сказок, записанных от А. Радионовны в тетради ПД. N ). Arina Radionovna nın sözlerinden baģlığı altındaki ikinci notu Azadovski, Arina Radionovna nın sözlerinden kaleme alınan Rus halk masalı olarak değerlendirir yılına ait notu ise Azadovski yazılı bir kaynaktan alınan not (запись книжного происхождения) olarak değerlendirir ve iki ihtimal öne sürer: Elimizdeki bu yazı ya şiirle düz yazının sıralandığı bir masal metninin deneme çalışmasıdır, ya da yabancı bir kaynaktan yapılan bir çeviridir. (Или перед нами попытка создать текст сказки, в которой бы чередовалась поэтическая и прозаическая форма, или Ġnternet:Таксанов, A. Победителю ученику от побежденного учителя. Web: adresinden tarihinde alınmıģtır.

79 68 же перевод какого-то иностранного источника). Ġkinci ihtimalin daha ağır bastığı dile getirilir. Ona göre PuĢkin in yararlandığı yabancı kaynaklar Ģunlardır: Fransız klasik masalın yazarları olan Madam d Aulnoy un derlemesiyle yayılan ve Ġtalyan yazarı olan Straparola nın HoĢ Geceler (Le piacevoli notti) eserinden alınmıģ bir hikâye ve Fransız çevirmen A. Galland ın yılında Fransızcaya tercüme ettiği Bin Bir Gece Masalları eseridir. Azadovski, Galland ın konusunun Ģairin üçüncü notuyla çok yakın olduğuna dikkat çekmektedir. T. G. Ġvanova gibi Azadovski nin düģüncesine katılmayan araģtırmacılar bu üçüncü notta Çar Saltan adlı masalın çok net belirdiğini, dolayısıyla bunu masalın karalama çalıģması, ilk planı, yani masalın ilk versiyonu olarak değerlendirirler te kaleme alınan not PuĢkin in masalının asıl metnine en yakın olanıdır. Damat adlı masalın kaynağı hakkında bir Ģeyler söylemek oldukça zordur. Kaynağı tespit edilmediğinden bu konu araģtırılmaya açıktır. Balıkçı ile Balık adlı masalın kaynağı konusunda çeģitli görüģler mevcuttur. Bugüne kadar bu eserin kaynağı olarak Afanasyev in derleme çalıģmasından Balıkçı ile Balık, Grimm KardeĢleri nin Balıkçı ile Karısı (Von Fischer und seiner Frau) ve Grimm KardeĢleri nden esinlenerek E. B. Kulman ın yazdığı aynı isimli Balıkçı ile Karısı (The Tale of the Fisherman and Fish) adlı masallar gösterilir. Bu masalın konusu PuĢkin e sonra da Afanasyev e Dal tarafından aktarıldığı yönünde iddialar var, fakat bu iddia L. N. Maykov, M. K. Azadovski ve N. F. Sumtsov gibi araģtırmacılar tarafından reddedilir. Balıkçı ile Balık adlı masalın kaynağını Afanasyev in eserinden Balıkçı ile Balık adlı masalı olduğu yönündeki görüģe M. K. Azadovski katılmamakla birlikte tıpa tıp aynı masalı yazmak, hatta çalıntı yapmak PuĢkin in kiģiliğine ters düģtüğünü düģünerek bu iddiayı reddeder. A. R. Volkov, PuĢkin in Balıkçı ile Balık masalın içeriği ile olan benzerlikten dolayı tüm bilinen masalların metinlerini ayrıntılı bir Ģekilde inceledikten ve karģılaģtırdıktan sonra, söz konusu masalların doğrudan veya dolaylı Ģairin Balıkçı ile Азадовский М. К. (). Источники сказок Пушкина. Пушкин: Временник Пушкинской комиссии / АН СССР. Ин-т литературы, Изд-во АН СССР, (1), Москва,

80

МИНИСТЕРСТВО ОБРАЗОВАНИЯ И НАУКИ РФ БАШКИРСКИЙ ГОСУДАРСТВЕННЫЙ УНИВЕРСИТЕТ ТЕОРЕТИЧЕСКИЕ И ПРАКТИЧЕСКИЕ ПРОБЛЕМЫ РАЗВИТИЯ СОВРЕМЕННОЙ ГУМАНИТАРНОЙ НАУКИ (К ЛЕТИЮ ОБРАЗОВАНИЯ РЕСПУБЛИКИ БАШКОРТОСТАН И ЛЕТИЮ БАШКИРСКОГО ГОСУДАРСТВЕННОГО УНИВЕРСИТЕТА) Материалы V Международной научно-практической конференции студентов, магистрантов, аспирантов и молодых ученых (г. Уфа, апреля г.) Уфа РИЦ БашГУ УДК / ББК Печатается по решению кафедры русской и сопоставительной филологии факультета башкирской филологии и журналистики БашГУ. Протокол № 8 от г. Редакционная коллегия: доктор филол. наук, проф. Ф.Г. Фаткуллина (отв. редактор); кандидат филол. наук, доц. Усманов Р.Ш (зам. отв. редактора); технический секретарь: Хамитова З.З. Теоретические и практические проблемы развития современной гуманитарной науки: Материалы V Международной научно-практической конференции студентов, магистрантов и молодых ученых апреля г., Уфа / отв. ред. Ф.Г. Фаткуллина. – Уфа, – с. Сборник содержит материалы, посвященные актуальным проблемам современной гуманитарной науки: языковой и дискурсивной деятельности, переводу и межкультурной коммуникации, литературоведению и коммуникативным процессам в журналистике. Материалы конференции адресованы аспирантам, студентам, специалистам и преподавателям гуманитарных дисциплин. Материалы публикуются в авторской редакции, и редколлегия не несёт ответственности за содержание авторских материалов. УДК / ББК © Коллектив авторов, 2 December 20, Ed. Ed. R.A. Gazizov. - Ufa: RIC BashGU, 2. O’Hagan, Minako. () “Towards a Cross-Cultural Game Design: an Explorative Study in Understanding the Player Experience of a Localised Japanese Video Game”. The Journal of Specialised Translation pp. 3. Nord, Christiane. () Translating as a Purposeful Activity. Functionalist Approaches Explained. Manchester: St. Jerome. © funduszeue.infoova, Sevilay TAY2 BAŞKURT, KAZAK EDEBİYATLARINDAN İKİ ESERİN KARŞILAŞTIRMALI EDEBİYAT BİLİMİ ÇERÇEVESİNDE MUKAYESESİ Özet: Karşılaştırmalı edebiyat hem millî hem de milletlerarası iki türün karşılaştırılabileceği ve onların çeşitli yönlerd en benzerliklerini, farklılıklarını ya da ortaklıklarını tespit etme imkânı sağlayan bilim dalıdır. Karşılaştırmalı edebiyatın konuları çerçevesinde yapılan bir araştırmanın neticesinde o milletle veya eserle ilgili kültürel etkileşimin boyutları görülür ve bu aynı zamanda iki millet arasında kurulmuş olan bağları da sağlamlaştırır. Dünyada ve Türkiye’de karşılaştırmalı edebiyat alanında birçok çalışma yapılmakta, kitaplar ve makaleler yayımlanmakta hatta karşılaştırmalı edebiyat çeşitli üniversitelerde bilim dalı olarak dahi okutulmaktadır fakat yine de kuramsal anlamda bir araştırma yöntemi olarak yeterince bilinmemektedir. Bu makalede öncelikle karşılaştırmalı edebiyat terimi, kapsamı ve çalışma alanları ile ilgili tanıtıcı genel bilgilere yer verilmiştir. Ardından Sovyet dönemi Başkurt yazarlarından olan Zeynep Biişeva hakkında bilgiler aktarılıp sonrasında yazarın ‟Aşk ve Nefret ˮ () adlı hikâyesinin kısa özeti verilmiştir. Makalenin devamında yine Sovyet dönemi yazarlarından biri olan Kazak milletine mensup Berdibek Sokpakbayev’in hayatına dair bilgiler verilip yazarın ‟Çocukluk Dönemine Sayahat ˮ () adlı eserinde yer alan on bir hikâyenin kısa özeti verilmiştir. Daha sonra özeti verilen her iki eserde ön plana çıkan konu ve temalara değinilerek bunlar arasındaki benzer ve farklı noktalar saptanmıştır. Sonuç olarak aynı dönem ve aynı şartlar altında verilen bu eserlerin konuları açısından belli noktalarda benzerlikler gösterdiği fakat yazarların çoğunlukla birbirlerinden farklı temalar üzerinde yoğunlaştıkları görülmüştür. 2 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, SBE, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü YL, Niğde – Türkiye, [email protected] 17 Anahtar kelimeler: Karşılaştırmalı edebiyat, Kazak, Başkurt, hikâye, Sovyet dönemi СРАВНЕНИЕ ДВУХ ПРОИЗВЕДЕНИЙ БАШКИРСКОЙ И КАЗАХСКОЙ ЛИТЕРАТУРЫ (В РАМКАХ СРАВНИТЕЛЬНОЙ ЛИТЕРАТУРЫ) Аннотация: Сравнительная литература - это отрасль науки, которая позволяет сравнивать как национальные, так и международные два типа и выявлять их сходства, различия и партнерства в различных аспектах. В результате исследования, проведенного в рамках сравнительной литературы, рассматриваются аспекты культурного взаимодействия с этой нацией или произведений, что также укрепляет связи, установленные между двумя нациями. Ряд исследований, проведенных в области сравнительной литературы в мире и в Турции, даже опубликовали книги и статьи учат сравнительную литературу в различных университетах, как и наука, но она все еще недостаточно известен как метод исследования в теоретическом смысле. В этой статье, в первую очередь, дается общая информация о сравнительной литературе, ее объеме и областях исследования. Затем была передана информация о Зейнепе Бийшевой, которая является одним из писателей башкирского периода советской эпохи и была дана её рассказ «Любовь и ненависть» (). В следующей статье была приведена жизнь Бердибека Сокпакбаева, члена казахской нации, советского писателя и дано краткое изложение одиннадцати рассказов в «Путешествие в детство» (). После этого произведения и темы, которые выходят на первый план в обеих произведениях, суммируются и сходятся, и между ними определяются различные точки. В результате видно, что эти произведении, которые были представлены в один и тот же период и в одинаковых условиях, показали сходство по предметам, но авторы в основном сосредоточились на разных темах. Ключевые слова: сравнительная литература, казах, башкир, рассказ, советский период 1. GİRİŞ Edebiyat eserlerini inceleyen, araştıran edebiyat biliminin bir dalı, karşılaştırmalı edebiyat bilimi, Batı dillerindeki terimiyle komparatistiktir (Aytaç, s. 15). ’dan sonra gelişen ‘karşılaştırmalı edebiyat’ edebiyat incelemelerinde araştırmacılara yeni ufuklar açar. Sistematik bir tanıma ulaşmada çeşitli zorluklarla karşılaşan ‘karşılaştırmalı edebiyat’ terimi farklı inceleme alanlarını ifade eder. İlk olarak “sözlü edebiyat incelemesi, halk masallarındaki temaların eserden esere geçişi ve bu temaların ‘yüksek seviyedeki edebiyat’ta nasıl işlendiğini inceleyen alan” 18 anlamında kullanılır. Terimin bir diğer anlamı Goethe’nin ‘weltliteratur’ teriminin çevirisi olan Yeni Zelanda’dan İzlanda’ya kadar bütün bir beş kıta edebiyatının incelenmesi gerektiği manasında alınan “dünya edebiyatı” teriminden kaynaklanır. Karşılaştırmalı edebiyat terimine, “iki veya daha çok edebiyat arasındaki benzerlik, farklılık, tesir, yakınlık gibi ilişkileri inceleyen alan” anlamı, Fernand Baldensperger başkanlığında Revue de littérature comparée çevresinde toplanan Fransız karşılaştırmacılar tarafından verilir (Kefeli, s. ). Karşılaştırmalı edebiyat çalışmalarının mutlaka iki farklı dile ve kültüre ait imgeler, konular, tipler, türler, eserler ya da şairler/yazarlar üzerinde yapılması gerektiğini savunanlar yanında; bu çalışmanın millî edebiyatların sınırları içerisinde yapılabileceğini savunanlar da vardır. Başlangıçta kimi araştırmacılar tarafından Fransız ekolü olarak da adlandırılan ilk görüş, sonraları Amerikan ekolü olarak da kabul edilen ikinci görüş daha çok ilgi görmüştür. Farklı görüşleri savunanlar olmakla birlikte, genel kanaate göre karşılaştırmalı edebiyatın konusu hem millî hem de milletlerarası nitelikte olabilir. Şöyle ki, yerli bir eseri yabancı bir eserle karşılaştırmak mümkün olduğu gibi, yerli bir eseri yine yerli ama farklı bir döneme ait başka bir eserle karşılaştırmak da mümkündür. Hatta aynı döneme veya aynı şâire/yazara ait iki eser de karşılaştırılabilir. Yeter ki aralarında karşılaştırma yapmaya elverişli bir ilişki (benzerlik ya da farklılık) bulunsun. “Çünkü komparatistiğin esprisi, birden çok eseri çalışma konusu yapmakla bakış açısını genişletmektir (Bayram, s. ). 2. ZEYNEP BİİŞEVA (ЗӘЙНӘБ AБДУЛЛA ҠЫҘЫ БИИШЕВА ) Romancı, şair, oyun yazarı Zeynep Biişeva, Başkurdistan’ın Kügersin Bölgesi’nin Töyömbet köyünde 2 Ocak tarihinde dünyaya gelmiştir. Çocukluk yaşlarından itibaren hayatın acı ve sert gerçekleriyle yüzleşen yazar, üç yaşında annesini, on bir yaşından babasını kaybetmiş, ilkokula da ancak on iki yaşında başlayabilmiştir. Devrim yıllarında fakir, öksüz ve yetim köylü çocuğu olan yazar Ütkän Yuldar, Uẕğan Yıldar (Geçmiş Yollar, Geçmiş Yıllar) adlı otobiyografik denemesinde çocukluk yıllarını hatırlamayı hiç sevmediğini fakat o günlerin asla unutulamayacağını dile getirmiştir. Yırlayım Min (Türkü Söylüyorum Ben) adlı şiirinde hayat karşı tutumunu derin ve sert bir üslupla dile getirmiştir. Başkurt Sovyet edebiyatının seçkin temsilcilerinden biri olan yazar, Sovyet döneminde ve rejimin ideolojik şartlarında yetişip eserler vermiştir. Edebî türlerin birçoğunda kalemini ustaca oynatan yazarın 60’tan fazla kitabı yayımlanmıştır. Zeynep Biişeva, yılında yani 16 yaşında Milli Pedagoji Enstitüsüne başlamıştır. Burayı bitirince yılları arasında Temyasovo Baymakskogo (Times) bölgesinde ilkokul öğretmeni olarak çalışmıştır. yılında Pioner, yılına kadar da Başkurt Kitap Neşriyatı’nda editör olarak çalışmıştır. 19 yılları arasında Udarnik ve Salavat Bölgesi’nin Gazetesi isimli gazetelerin editörlüğünü eş zamanlı olarak yürüten Biişeva, yılında önce Radiokomitte’de (Radyo Komitesi) editör, daha sonra ise Başkurt Kitap Neşriyatı’nın çocuk edebiyatı bölümünde müdür olarak çalışmıştır. yılları arasında editörlüğünü yaptığı Qızıl Başqortostan (Kızıl Başkurdistan) isimli gazetede yazılar kaleme almıştır. İlk hikâyesini yılında Pioner isimli dergide yayımlamıştır. Yazarın ilk kitabı ise yılında yayımladığı Mal’chik Partizan (Partizan Delikanlı) isimli kitaptır. Zeynep Biişeva’nın eserleri, edebî kalıpların dışına çıkarak Sovyet edebiyatında, dolayısıyla Başkurt edebiyatında yeni bir çığır açmıştır. Daha sonra Duṣ Bulayıq (Dost Olalım), Kǚnhılıv (Künhılıv), Gǚlyamal (Gülyamal), Säyīr Kīşī (Tuhaf Kişi), Uyẕar, Uyẕar (Düşünceler, Düşünceler) gibi keskin polemik ruhlu hikâyelerini kaleme almıştır. Z. Biişeva’nın yazdığı Mǚhäbbät häm Näfrät (Sevgi ve Nefret), Näẕīr (Nedir), Tılsımlı Quray (Tılsımlı Kuray) gibi dramatik eserler, şekil ve uslûp yönünden Başkurt Sovyet edebiyatında yeni bir dönemin başlangıç eserleri olma özelliğindedirler. Bu eserlerdeki karakterlerin tarzı, geniş bir şekilde genelleştirilip felsefi sembollerle renklendirilmiştir. Z. Biişeva, Yaqtığa (Aydınlığa) isimli trilogiya (üçleme roman) eserlerinde hȃsıl ettiği, Kämhĭtĭlgändär (Aşağılananlar), Ŭlŭ Ĭyĭk Buyında (Ulu İyik Boyunda), Yĭmĭş (Yemiş) romanları, Moskova neşriyatında yüzbinlerce baskı yaparak dünya edebiyatındaki yerini almıştır. Trilogiya eserlerinin yanında Z. Biişeva roman, uzun hikâye, kısa hikâye, piyes, şiir, masal, tercüme eser, edebî makale ve deneme türlerinde; bir gazeteci şahsiyet olarak da toplumsal makale ve röportaj türlerinde kalemini ustaca kullanıp eserler vermiştir. Önemli yapıtlarından bir diğeri ise yılında iki cilt halinde yayımlanan ve sayfadan oluşan Başkurt Dilinin İzahlı Sözlüğü adlı eseridir. Ayrıca bu eserler günümüzde de tesirini kaybetmemiş, Başkurt Sovyet edebiyatının klâsikleri arasına girmiştir. Başkurdistan’ın Ufa’dan sonra ikinci büyük şehri olan Sterlitamak’taki bir üniversiteye Zeynep Biişeva’nın adı verilmiştir (Karagöz, s. ). Yazar 24 Ağustos yılında Ufa’da vefat etmiştir (LiveLib, ). 3. ‟AŞK VE NEFRET (МӨХӘББӘТ ҺӘМ НӘФРӘТ)ˮ METNİNİN ÖZETİ3 Deniz kenarında bir balıkçı köyü varmış. Bu köyde insanlar geçimini balık avlayarak sağlarmış. Köyde tanınan biri olan Yulaman adlı ihtiyar adam da her gün deniz kıyısına gider kendine ve torunu Zölhize’ye balık avlayıp evine dönermiş. İhtiyar denizin o muazzam güzelliğine hayranmış. Bir gün Yulaman’ın oğlu olan Buranşa denize açılmak için hazırlık yapıyormuş. O sırada ihtiyar Yulaman oğlunun yanına gidip ona hava şartlarının kötüye gittiğini, denize açılmasının tehlikeli olacağını söylemiş. Genç Buranşa babasının bu endişelerinin yersiz olduğunu 3 Zeynep Biişeva’nın ‟Dus Bulayıqˮ adlı eserinde yer alan kısa hikâyelerden birisidir. 20 düşünerek dediklerine kulak asmamış. İryiğit ve Gilman adlı iki balıkçı arkadaşını da yanına alarak o gün denize açılmış. Babasının dediği gibi hava gitgide kötüleşmiş ve fırtına çıkmış. İryiğit’in gemisi fırtınayla alabora olmuş. O sırada arkadaşları Gilman denize düşmüş. Buranşa da gemisini denizin fırtına görmeyen bir yerine çekip dümeni İryiğit’e vermiş ve yüzerek Gilman’ı kurtarmaya gitmiş. Lakin şiddetli dalgaların içinden Gilman da Buranşa da kurtulamamış. Fakat hain ve korkak İryiğit Buranşa’ya yardım edebilecekken kendi canını tehlikeye atmayıp gemide öylece durmuş. Göz göre göre Buranşa ve Gilman’ın ölmesine izin vermiş. Fırtına dindikten sonra Buranşa’nın gemisiyle köye dönen İryiğit’i görenler olanları anlamış. Aynı gece İryiğit, Buranşa’nın karısını da yanına alarak köyden kaçmış. Bu kadar acının üst üste gelmesini kaldıramayan Buranşa’nın annesi çok geçmeden dünyaya gözlerini yummuş. Biricik torunu Zölhize ile yapayalnız kalan ihtiyar Yulaman içindeki acıyla yaşamaya devam etmiş ve torununu büyütmüş. Elbette, Zölhize’ye babasının ölümüne göz yuman o alçak adamla kaçıp giden annesinden bahsetmemiş. Zölhize babası ölünce annesinin de bu acıya dayanamayarak öldüğünü sanıyormuş. Yıllar böylece geçip gitmiş ve Zölhize büyüyüp çok güzel bir kız olmuş. Bir gün köye çok yakışıklı bir delikanlı gelmiş. Zölhize bu delikanlıyı görünce ona âşık olmuş. Elbette Zölhize’nin güzelliği karşısında bu delikanlı da büyülenmiş. Artık bu delikanlı köye daha sık gelir olmuş. Bunu öğrenen ihtiyar Yulaman durumun ne kadar kötü olduğunu anlamış çünkü bu genç, Buranşa’yı ölüme terk eden o korkak İryiğit’in oğlu Aznagolmuş. Ne yaptıysa da Zölhize’yi bu sevdadan vazgeçirememiş. Aznagol ve Zölhize’nin evlenmesine izin vermiş. Düğünleri yapıldıktan sonra Aznagol Zölhize’yi alıp başka bir şehre götürecekmiş fakat bir şeyi görmezlikten gelmişler: O köyde yıllardır süregelen katı bir gelenek varmış. Bu geleneğe göre bir kadın asla gemiye binip denize açılamazmış. Çünkü denizin, içinde kadın olan her gemiyi batıracağına inanılıyormuş. Fakat ne Zölhize ne Aznagol bunu ciddiye almamış. Zölhize ve Aznagol gemiye binip köyden ayrılmışlar. Denizde yol alırlarken yavaş yavaş fırtına çıkmaya başlamış ve giderek etkisini arttırmış. Zavallı Zölhize başına geleceklerden habersiz bir şekilde geminin kendine ayrılan odasında oturuyormuş. Geminin kontrolünü sağlamakta zorlanan Aznagol’u ölüm korkusu sarmaya başlamış. Öte yandan geminin kürekçi tayfası Aznagol’un yanına gelip ona Zölhize’yi gemiden atmaları gerektiğini yoksa onunla beraber kendisini de atacaklarını söylemiş. Bunu duyan Aznagol da tıpkı babası gibi kendi canını kurtarmak uğruna Zölhize’nin ölümüne göz yummuş. Kürekçiler Zölhize’yi kollarından tutup sürükleye sürükleye gemisini üstüne çıkarmış. Ne olduğunu anlamayan Zölhize Aznagol’a onu kurtarması için yalvarmış lakin Aznagol hiçbir şey yapmamış. O an Zölhize’nin kalbini dolduran aşkın yerini nefret duygusu kaplamış. Aznagol’un aşkının gerçek olmadığını anlayan Zölhize bu acıyla kendini denizin kollarına bırakmış. 4. BERDİBEK SOKPAKBAYEV () 21 Sosyal ve siyasal açıdan oldukça ağır koşulların içine doğan, eserleri bu gerçekler ışığında da okunması gereken, Çağdaş Kazak Türk edebiyatının üretken ve önemli yazarlarından biri de Berdibek Sokpakbayev’dir. Kazak Türk edebiyatının özgün yazarlarından Berdibek Sоkpakbayev, 15 Ekіm yılında Almatı bölgesindeki Rayіmbek / Narınkol ilçesinde, Kоstöbe köyünde, fakir bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Yedі - sekiz yaşlarında annesi çok ağır bir hastalıktan dolayı vefat eder. Böylece yazar küçük yaşlarında yetim kalır. Ailesinde okumuş, eğіtіmlі olan tek kіşі ağabeyidir. Onun yardımıyla yazar, okulunu ve eğіtіmіnі tamamlar. yılında Abay Kazak Pedagoji Enstitüsü Filoloji Fakültesi’n den mezun olur ve daha sonra Mоskоva’dakі Gоrkі Edebiyat Enstitüsü’nde eğitim alır. Eğіtіmіnі tamamladıktan sonra Almatı’ya gelip, daha sonra kendіsіnі Kazak edebiyatının ünlü yazarlarından bіrі yapacak eserlerini kaleme almaya başlar. İlk ve orta öğrenіmі ile lisans eğіtіmіnі tamamladıktan sonra uzun yıllar kendi büyüdüğü topraklardaki köy okullarında öğretmen olarak çalışır. - yılları aralığında Kazak Edebiyatı gazetesinde, Yıldız, Baldırgan dergilerinde ve Kazakistan Yazarlar Bіrlіğі’nde değişik görevler üstlenir. Berdibek Sоkpakbayev, Kazak çocuk edebiyatına katkıları da olan yazarlardandır. Çocukluğu hep yoksulluk, açlık ve sıkıntılarla geçen yazar іçіn, annesiz kalmak en dayanılmaz acılardan bіrіdіr. Bu öksüzlük duygusunu yazar, eserlerine de yansıtıp konu etmiştir. Eserlerinin bazıları yaşadıklarını anlattığı іçіn оtоbіyоgrafіk karakterlіdіr. Gereksiz övgüden, ikiyüzlülükten hiç hazzetmeyen yazar, Rusların devlet büyüklerini de övmeyi, öven eserler yazmayı tercih etmemiştir. Berdibek Sоkpakbayev, bütün düşünceleriyle, ruhuyla, varlığıyla; kendine ve toplumuna yoksulluk, acı ve gözyaşından başkaca bir şey yaşatmayan komünist, sosyalist Sovyet hükümetlerine karşı olan bіrіdіr. Özellikle onun son yazdığı romanı “Ölgender Kaytıp Kelmeydі” (Ölenler Geri Dönmez), Sovyet Dönemi’ndeki mankurtlaşmış / mankurtlaştırılmış topluma karşı, eleştiri, alay, yergi ve iğnelemelerden oluşur. Berdіbek Sоkpakbayev edebіyata ve оnun іçіndekі çоcuk edebіyatına çоk önem vermіş, оkul yaşına gelmeyenіne оlsun, оkul yaşlarındakі çоcuklara оlsun her bіrіnіn gönlüne göre eserler yazmıştır. Örneğіn ‟Menіm Atım Kоcaˮ (Benіm adım Kоca) rоmanında yazar çоcuklara çоcukça sırrını açar, kendі kötü yönlerі оlsun, іyі yönlerі оlsun saklamadan anlatır. İşte bu karakterіyle, оkuyucunun gönlünde yer bulur. Yazar, sanat hayatının başlarında edebіyata şaіr оlarak gіrer. ’lі yıllarda “Bulak” (Pınar) adlı іlk şііr kіtabını yayınlar. Bu kіtaptakі şііrlerіn dіlіnіn sade ve melоdіlі оlması çоcukların іlgіsіnі çeker. Zamanında оkuyucuların gönlünde özge bіr yer edіnen bu şііr kіtabı, Kazak çоcuk edebіyatında da sanatsal bіr değere sahіptіr. Sоkpakbayev, sanat hayatına şііr yazmakla başlasa da yazar sоnraları daha çоk hіkâye yazmaya ağırlık verir ve ustalık оkulu sayılan hіkâyelerіne daha çоk emek harcadığı gözlemlenіr. Hіkâye yazmak Kazak edebіyatında ’lі yılların іkіncі 22 yarısından başlayarak hızla gelіşme gösterіr. Sоkpakbayev’іn ‟Bakıt Jоlı (Mutluluk Yоlu) ˮ () adlı іlk hіkâye kіtabı bu zamanlarda yayınlanır. Çocuklar іçіn birçok eser yazan Sоkpakbayev, kendіsіnі hіkâye yazmaya adadı. Yazdığı hіkâyelerіnde daha çоk kоnunun genіşlіğіne önem vermeye başladı. Оnun ‟Bekenˮ, ‟Оrtakˮ ‟Kuvanışˮ, ‟Nagaşıˮ adlı eserlerі düşünce örgüsü ve estetіk yapılarıyla çоk dіkkat çekіcіdіr. Sоkpakbayev’іn çоcuklara yazdığı ‟Burıl At, Arіpbay Jane Kоkjal Kaskır (Arіpbay ve Kurt), Jоl (Yоl), Ağaştar Nege Aşulanadı? (Ağaçlar Neden Kızarlar)” gіbі eserlerіne böyle zоr yazılan, emek gerektіren sanat eserlerі dіyebіlіrіz. Berdіbek’іn dіğer yönlerіnden bіrі de dramacı оlması, tіyatrо eserlerі yazmasıdır. Оnun yazdığı ‟Bоztöbe’de Bіr Kız Varˮ, ‟Ölenler Gerі Dönmezˮ gіbі pіyeslerі Kazakіstan’ın bіrçоk tіyatrоsunda sahnelenmіştіr. Berdіbek Sоkpakbayev’і dünyaya tanıtan, birçok dіle tercüme edіlen eserі “Menіm Atım Kоca” adlı eserіdіr. Eserden hareketle Kazakіstan’da, Almatı şehrіnde “Kazak fіlm” stüdyоsunda çekіlen aynı adlı fіlm, yılında, Fransa’dakі Cannes (Kan) şehrіndekі fіlm festіvalіnde ödül almıştır. İlk eserі оlan “Bulak” (Pınar) adlı eserіnden ‟Menіm Atım Kоcaˮ adlı eserіne kadar yazdıkları suyu gürül gürül akan bіr pınarın, kaynağın devamı оlan nehіrler gіbіdіr. Sоkpakbayev’іn eserlerіnіn іçіndekі en hacіmlіsі ve іçerіğі açısından farklı оlanı, ‟Çоcukluk Dönemіne Yolculukˮ, (Balalıg Şakka Sayahat) іsіmlі eserіdіr. Bu eserі іle yazarın adı çоk genіş bіr çevrede tanınmıştır. Yazarı edebіyat dünyasına takdim eden, otobiyografik karakterli, kinaye mesafesinin yok olduğu bu eseridir dіyebіlіrіz. Yazar uzaklardan kоnu ve malzeme aramakla uğraşmaz. Kendі başından geçen hіkâyelerі genelde kоnu оlarak alır ve іşler. Оnun kalemіnden çıkan eserlerіn hepsі de оtоbіyоgrafіk karakterlіdіr, kendі hayatından alınmıştır. Bu tercіhіn dоğal sоnucu оlarak eserlerіnіn başkarakterlerі de kendіne benzer. Daha küçük yaşlarından іtіbaren kaderіn reva gördüğü zоrluklarla bоğuşmak zоrunda kalan yazar; sekіz yaşında іlkоkul bіrіncі sınıfı оkurken annesі vefat eder. Bu yıllar, Kazakіstan’da Rus yönetіmіndekі kоlhоzlaştırma4 yıllarıdır. Kazak halkı іçіn çоk zоr geçen yıllardır. Annesіnі kaybeden yazar іçіn bu zorluk іkіye katlanır. Yazarın hayatı yazmakla bitmeyecek kadar çok yaşantıyla sonsuz bir kaynak hâline gelmiştir. ‟Çоcukluk Dönemіne Yоlculukˮ, (Balalıg Şakka Sayahat) adlı eserіnde yazar, оtuzlu yılların başlarında köylerde yaşanan zоrlukları оlduğu gіbі anlatmıştır. Оrtaklaştırma, devletleştіrme uygulamalarının, іnsana оlan güvensіzlіğіn; yalancı dedіkоducu, mevkі düşkünü оlanların çоk оlduğu іşte о dönemin gerçeklerini Kazak edebiyatında aslına sadık kalarak kaleme alan eserler dendiğinde akla ilk gelen eserlerden birisi budur. Yіne bu eserinde yazar, olayları kendi ailesi üzerinden anlatarak, büyük 4 Kolhoz: Rusya'da köylülerin ortak çalıştıkları tarım işletmesi, bir çeşit devlet çіftlіğі. 23 dönüşümlerіn dayatıldığı bіr devrіn yaşantılarını gözümüzde canlandırır. Başkarakterіn gözüyle dönemіn ayrıntıları yazı іle kayıt altına alınır. Genç kahramanın dünya görüşü іle çіzіlmіş hayata daіr resіmler, Kazak edebіyatının zengіn hazіnelerіnden bіrі hâlіne gelmіştіr. Hіkâyede, Kazak köylerіnіn оrtaklaştırma / devletleştіrme dönemіndekі ve оtuzlu yıllardakі görüntülerі derіnlemesіne ele alınır. Eserde іdeоlоjі adına bоyanmış veya uydurulmuş hіkâyeler yоktur fakat bunun yanında yazar her gördüğünü, bіldіğіnі оlduğu gіbі de yazmamış, hafіf mіzahla, sadelіğі bоzmayan edebіleştіrme denemelerі іle оkur tarafından yazdıklarının kabulünü sağlamış, оkunurluğunu garantіlemіştіr. Yazarın ‟Neredesin Gevher? ˮ (Kaydasın Gauhar?) adlı eserіnde köy çоcuğu оlan Janіbek ve şehir güzeli оlan Gevher arasındaki temiz aşk anlatılır. ‟Оn Altı Yaşındakі Şampіyоnˮ (On Altı Jasar Çempion) adlı rоmanında yazar, çоcukları; spоra ve spоrun kazandıracağı namusa, vatanseverlіğe, azіm ve cesarete, terbіyeye davet eder. Bu eser, bіrçоk çоcuğun spоrla іlgіlenmesіnі sağlamış özellіkle erkek çоcuklarının bоksla uğraşmalarına etkі etmіştіr. Yazarın “Ergejeylі Elіne Seyahat” hіkâyesі yarım asır öncesіnde yazılmış оlsa da şu ankі günlere aіt gіbіdіr. Bağımsızlığı öven ve düşünce özgürlüğünü yücelten bіr eserdіr bu. Yazarın ölümü hakkında birçok rivayet vardır. Yazar, yılı 24 Temmuz’unda Almatı şehrinin dışındaki bir parkta vefat etmiştir. Bu tarihi olarak veren kaynaklar varsa da doğru tarih yılıdır. Berdіbek Sоkpakbayev’іn krоnоlоjik sıra ile eserleri şunlardır: 1. Bulak (Pınar), Seçme Şііrler Kіtabı 2. Оn Altı Yaşındakі Şampіyоn (Jekpe Jek) 3. Mutluluk Yоlu (Bakıt Jоlı) 4. Uzaktakі Köyde (Alıstagı Avılda) 5. Benіm Adım Kоca (Menіm Atım Kоja) 6. Bоztepede Bіr Kız Var (Bоztöpede Bіr Kız Bar) 7. Çоcukluk Dönemіne Yоlculuk, (Balalıq Şaqqa Sayahat) 8. Apendenіn Hіlesі (Apendenіn Aylası) 9. Bоzkır Yıldızı (Dala Juldіzі) Ayacan (Ayacan) - Rus Dіlіnde Yayınlanması Nerdesіn Gevher? (Kaydasın Gauhar?) Ölenler Gerі Gelmez (Ölgender Kaytıp Kelmeydı) Şal Men Bala (İhtiyar ve Çocuk) Hat (Mektup) Ultan Okigası (Ultan’ın Hikayesi) Uykı Keltiretin Dari (Uyku İlacı) Tungi Konak (Gece Misafiri) 24 Sol Bir Sapar (Sefer) Saşa (Saşa) Sarnauık Jengey (Susmayan Yenge) Men Kalay Uylendim (Ben Nasıl Evlendim) Redaksiyaga Hat (Yayın Evine Mektup) Abekennin Sagatı (Abeke’nin Saati) Ajesinin Balası (Ninesinin Oğlu) Ana Juregi (Anne Kalbi) Arippay Men Kökjal Kaskır (Arippay İle Kurt) Ayaktalmagan Macil (Bitmeyen Meclis) Balapan Torgay (Kuş Yavrusu) Bir Kalta Kurt (Bir Cep Dolu Kurut) Boranda (Fırtınada) Gulbarşın Jalgız Koldı Billiayrdşı (Tek Kollu Bilyarcı) Jasırınbak (Saklambaç) Köylek Maselesi (Gömlek Meselesi) Kompas (Pusula) Kolhozdan Kelgen Konak (Kolhozdan Gelen Misafir) Könildi Keş (Eğlenceli Gece) (Durukoğlu ve Montanay, s. ) 5. ‟ÇOCUKLUK DÖNEMİNE YOLCULUK (БАЛАЛЫҚ ШАҚҚА САЯХАТ) ˮ METNİNİN ÖZETİ5 Çocukluk Dönemine Yolculuk adlı eserinde yazar, çocukluk yıllarında yaşadığı sıkıntıları, çektiği acıları ve dönemin şartlarını çarpıcı bir dille, bütün yalınlığıyla ortaya koymuştur. Bu yüzden eser otobiyografik bir karakter taşımaktadır. Eserin içerisinden Türkiye Türkçesine aktarılmış on bir hikâye alınarak bu çalışmada kullanılmıştır. Hikâyeler başlıklar şeklinde verilmiş olmasına karşın metinde kurgusal bütünlüğün sağlam olduğunu söylemek mümkündür. Aşağıda hikâye başlıkları ile beraber özet metni verilmiştir. 1. Kesik Kesik Resimler: Küçük bir çocuk sokakta oynarken gitmekte olan bir kadını annesi zanneder ve annesinin onu terk ettiğini zanneder, ağlayarak kadının yanına gider ve onun annesi olmadığını görür. Evlerine dönerler fakat köye asker birliklerinin gelmekte olduğunu görürler. Bu dönemde asker deyince halk korkardı çünkü askerler köylünün elinde ne var ne yok toplamaya ya da el koymaya gelirdi. Devlet halkın elindekileri sömüren acımasız bir sistemdi. Akşamları bir araya toplanan insanlar kolhoz kurulmasından, toplumculuktan, sosyalizmden ve komünizmden duydukları korkudan bahsederlerdi. Tabi okuma yazma bilen birileri nerdeyse hiç bulunamadığından halk gazete ve dergilerde yazanlardan neredeyse 5 Berdibek Sokpakbayev’in ‟Çocukluk Dönemine Yolculuk ˮ adlı hacimli eserinden alınan ve Türkiye Türkçesine aktarılan on bir hikâye üzerinden mukayese çalışması yapılmıştır. 25 habersizdi. Bu küçük çocuğun ağabeyi olan Satılgan birkaç sene de olsa okula gittiğinden okuma yazması vardı. Bu çocuğun büyükannesi olan Böpke nine onu alıp Sümbe’ye götürmeye karar vermişti. Fakat onca yolu yürüyerek gidiyorlardı. Dinlenmek için Oş’ta mola verdiklerinde çocuk, bir öğretmenin Arap harfli Kazakça metinlerini öğretmeye çalıştığına tanık olur. 2. Kostöbem, “Zastap”, Sınır: Bu küçük çocuğun yaşadığı köy olan Kostöbe’de aslında Kurmanlar oturmaktaymış. Kurmanların da Kiyikbay ve Nayza adlı iki kabilesi varmış. Bu çocuk da Nayza kabilesindenmiş. Zastava ya da Kazakların deyişiyle Zastap ise Kostöbe’nin hemen yakınında sınırı gözetim altında tutmak için askerlerin yerleştiği küçük bir kasabadır. Burada kalan askerlerin bir kısmını Ukraynalılar çoğunluğunu da Ruslar oluşturuyormuş. Askerler önceden bu köyde yaşayan ama sonra evlerini terk etmek zorunda kalan zenginlerin evine ve mallarına el koymuş. 3. Mal İnsanın Canı Ciğeri: Vekiller halkı birlik olmaya çağırmak için köyde her gün toplantı düzenlermiş. Halk çok cahil olduğu için de vekilleri çok üstün görür, onları ağızları açık dinlerlermiş. Toplantının konusu genellikle ya kolhozun kurulması ile ya da gelecekteki ‟güzel hayat ˮ ile ilgili olurmuş. Ama Kazak halkı için önemli olan en öncelikli konu mallarıdır, özellikle de hayvanları. Bir gün nehir kenarında kösteğiyle bağlı duran bir at nehre düşerek boğulur ve ölür. Başına toplanan sahipleri öyle göz yaşı dökerler ki görenler sanki ailelerinden birini kaybettiklerini zanneder. Olaylara şahit olan bu küçük çocuk da bir atın Kazak halkı için ne denli kıymetli olduğunu o an anlar. Çünkü mal sahiplerinin bütün hayatı, umudu, geçimi o esmer atla beraber ölüp gitmiştir. 4. Okuyacağım!: Bir gün sabah oturup kahvaltı ederlerken kapıyı çalmadan içeriye iki adam girer. Adamlardan biri köyün meclis sekreteri olan Uzakbay’dır. Ama diğer adamı tanımazlar. Uzakbay, köyde okul açılacağını, yaşını dolduran çocukları da okula göndermek için kayıt altına almaya geldiklerini ve yanındaki kişinin de öğretmen olduğunu söyler. Öğretmen kayıt etmeden önce çocuğa okumak isteyip istemediğini sorar ve çocuk da büyük bir hevesle ‟okuyacağım! ˮ diye cevap verir. 5. Okul: Köye okul açılacağı ve bir öğretmenin geldiği haberi hemen yayılmıştı. Herkes büyük bir heyecan içindeydi. Çünkü bu durum halk için çöle su gelmesiyle eş değer bir mutluluktu. Daha önce Kostöbe’de yeni bir okul olmamıştı. Bu yeni okul da Kiyikbay’a açılmıştı. Lakin Nayza ve Kiyikbay kabileleri birbirlerini hiç sevmezdi. Hatta aralarına bir sınır bile örmüşlerdi. Eylül’ün ilk günü okul açılmıştı. Çocuklar keçeden yapılan çadırda ilk derslerini aldılar. Sayıları yaklaşık otuz kişi olan bu sınıfın hocası Sagatbay Hasenoğlu’ydu. Sempatik ve güzel bir konuşma tarzı olan bu adamı çocuklar çok sevmişti. İlk günü sohbet ederek geçirdiler ve herkes öğretmeni ağzı açık dinlemişti. Bu küçük çocuk, Sagatbay’ın konuşmasından kendisi gibi 26 yoksul çocukların eğitim alma imkanlarının Sovyetler Birliği devletinin sayesinde olduğunu anlamıştı yani Lenin’in sayesinde. Önceki dönemlerde yaşasaydı asla okuyamayacağını ve zenginlerin işlerini yapıp hayatını köle olarak devam ettireceğini düşünüyordu. İlk gün, sınıfa başkan olarak becerikliliği ile bütün köyde tanına Junisbay’ı, temizlik koluna başkanı olarak da sınıfın hatta köyün en temiz ve titiz kızı olan Mayra seçildi. Sagatbay hem ders anlatıyor hem de çocuklarla oyun oynayarak onların keyifli zaman geçirmesini sağlıyordu. Ayrıca sınıfta çıkan ufak tefek anlaşmazlıkları ve sorunları kıvrakfak tefek anlaşmazlıkları ve sorunları kıvrak zekasıyla hemen çözüyordu. Bu yüzden bütün köy halkı ve çocuklar onu çok sevmişti. 6. Kiyikbay, Nayza: Biraz zaman geçtikten sonra okullarını bir zamanlar cami olan ama din düşmanları tarafından tahrip edildiği için kullanılmayan bu yere taşımışlardır. İçini temizleyerek eğitim almak için uygun bir ortama dönüştürürler. Bir zamanlar din merkezi olarak kullanılan bu yer şimdi ilim merkezi olarak kullanılmaktadır. Artık derslerini burada alıyorlar, ders bitince de vedalaşıp herkes kendi yoluna gidiyordu. Bazen Kiyikbay ve Nayza’nın çocukları kavga ederdi. Çünkü birbirini sevmeyen bu kabilenin elbet kavga edecek bir sebepleri bulunurdu. Fakat içlerinden biri yaralanırsa muhtemel tedavi evde kızgın keçeyi yara üzerine bastırmaktan ibaretti. Çünkü köyde ne bir doktor ne bir sağlık ocağı ne de bir hastane vardı. Bu yüzden Sagatbay öğretmen çocuklara kavga etmeyi ve ayrımcılık yapmayı yasaklamıştı. Bu yasağa çocuklarla beraber büyükler de uyum sağlamaya başlamıştı. 7. Köpekbay ve Oğulları: Junisbay Köpekbay’ın oğludur. Köpekbay’ın Junisbay da dahil dört oğlu, Aynek adlı da bir karısı vardır. Bütün oğulları çok becerikli ve gayretli delikanlılardır. Köpekbay oldukça sinirli ve agresif bir adamdır. Sinirlendiği zaman karısını bayıltana kadar döver, oğullarını kırbaçlarmış. Köpekbay’ın oğulları da kendisi gibi sinirli ve agresiftir. Bu yüzden bütün sınıf Köpekbay’ın oğlu olan Junisbay’dan korkmaktadır. Köydekiler ise Junisbay’ın büyüdüğünde babası gibi olacağını düşünmektedir. 8. Mayra: adlı hikâyede konu: Mayra köyün Sovyetler Birliği başkanı olan zengin Batırkan’ın kızıdır. Temiz ve titiz olduğu için de sınıfın temizlik kolu başkanı seçilmiştir. Her gün öğrencileri temizlik kontrolünden geçirir ondan sonra sınıfa alırdı. Temiz olmayanları asla sınıfa almazdı. Fakat köy çocuklarının ekonomik durumları ve yaşam şartları ortadaydı. Her zaman banyo yapamazlar, giyecek ikinci kıyafeti bulamazlar, eski püskü yatak yorganın altında yatarlardı. Saç ve tırnak bakımı dahi bir çileydi. Fakat bu küçük çocuk elinden geldiği kadar temizliğine dikkat etmeye çalışırdı. Çünkü Mayra’ya temiz görünmek ve ondan övgüler duymak istiyordu. 9. Bir, İki, Sol Ayak!: Sonbaharın gelmesiyle hasat başlamış, işler artık daha da yoğunlaşmaya başlamıştır. Tarım makineleri henüz köy halkına ulaşmadığı için 27 hasadı sıska atları veya öküzleri ile yapıyorlardı. Fakat iş çoktu insan gücü azdı. Her şeyi bilek gücüyle yapmaya çalışan halk hiçbir şeyi yetiştiremiyordu. Devlet de köylünün malına el koyacağı için bir an önce hasadın yapılmasını istiyordu. Bu yüzden Samatov adlı bir vekili köye göndermişlerdi. Bu vekil çok zalim ve acımasız bir adamdır. Okulun kapatılarak köydeki bütün çocukların hasada yardım etmesini emreder. Bütün köy halkı ve çocuklar sabahtan akşama kadar yarı aç yarı tok bir şekilde çalışmaya mecbur olmuşlardır. Güzel Hayatla İlgili Efsane: Bazen çalışmaya Sagatbay’da gelirdi. O geldiğinde çocuklar için çalışmak bir nebze olsun kolaylaşırdı çünkü ara sıra mola verildiğinde Sagatbay çocuklara hikâyeler anlatır ve onları neşelendirirdi. Sagatbay onlara Lenin’den övgüyle bahsederdi. Yakında komünizm ve sosyalizmin kurulacağını, çektikleri bu yoksulluğun sona ereceğini anlatırdı. Sagatbay, Tanrı diye bir şeyin olmadığını, bunu cahil insanların kendi zihinlerinde uydurduğunu söyler ve bu tarz düşüncelerini tatlı diliyle çocukların kafalarına yerleştirirdi. Bunları öyle bir anlatırdı ki kimsenin içinde aksini düşünecek şüphe bırakmazdı. Siyaseti de tıpkı bir masal gibi anlatırdı ve çocuklar onun konuşmasından çok etkilenirdi. Böylece çocuklar ve köy halkı komünizmin rahatlığını göreceği o günleri hayal ediyordu. Tekmeleye Tekmeleye: Tarlada herkesin bir görevi vardı. Çocuklara ise tüm gün at üstünde oturmak düşüyordu. Çünkü hasat zamanında toplanan başakları ezmek için atlara bağlanmış taşlar kullanılırdı. Bitkin ve cansız atların hareket etmeye takati olmadığından üzerlerine en hafif çocuklar oturur ve bütün gün atı tekmelerlerdi. Gün sonunda ise atların da insanların da zerre gücü kalmaz evlerine dahi gidemezlerdi. Hasat alanında bulunan saman yığınlarının üstünde uyurlar, güneş doğmadan da işe başlarlardı. Zavallı çocuklar yağmurun yağması için her gün dua ederdi çünkü sadece yağmur yağdığında çalışmazlardı ve evlerinde dinlenebilirlerdi. Ara sıra bulutlar toplanır fakat hiç yağmur yağmazdı. Uykusuz, aç ve bitkin bir şekilde bütün gün çalışmaya mecbur kalırlardı. 6. ÇOCUKLUK DÖNEMİNE YOLCULUK METNİNİN KONU VE TEMASI: Sovyet Döneminde köylü halk yiyecek ekmeği bile zor buluyor, gece gündüz çalışıp kazandıklarına da devlet vergi olarak el koyuyordu. Halk Lenin’i seviyordu fakat devleti halkı sömüren bir sistem olarak görüyorlardı. Çünkü acımasız vekiller ve askerler halkı canından bezdiriyordu. Üstelik hayat şartlarının zorluğu bir tarafa, köy halkı eğitimden, sağlık imkanlarından, yeterli beslenmeden ve iyi barınma şartlarından tamamıyla mahrum kalıyordu. Hikâyenin başkahramanı olan küçük bir çocuğun gözünden dönemin tüm bu zorlukları ve halkın yaşadıkları eserde etraflıca okuyucuya aktarılmıştır. Eserde özellikle üzerinde durulan belli başlı kavramlar ve temalar ise şu şeklide sıralanabilir: Yaşam koşulları, eğitim-öğretim, geleceğe ilişkin hayaller ve umutlar, devlet ve yönetim, sosyalizm, kapitalizm vb. 28 7. AŞK VE NEFRET METNİNİN KONU VE TEMASI: Balıkçılar köyünde yaşan ihtiyar bir adam tüm ailesinin ölümünü görmüş ve geriye tek kendisi kalmıştı. İhtiyar adam, oğlunu ve torununu uyarmış olmasına rağmen kimse onun sözlerine ve öğütlerine kulak asmamış bunun sonucunda da çıktıkları yollar onları ölüme götürmüştü. Bazen ihtiyarın bazen de torununun gözünden anlatılan olaylar onların karmaşık iç dünyasını, duygu ve düşüncelerini, psikolojik durumlarını ortaya koymaktadır. Büyükbaba ve torun arasındaki bu düşünce ayrılıklarını ve çatışmaları da konusu içinde barındıran bu hikâyenin okuyucuyu etkisi altına almaması pek mümkün değildir. Yazarın eserinde ön planda tuttuğu ana kavramları ve temaları şu şekilde sıralamak mümkündür: Aile hayatı, yaşlı tavsiyesi, katı gelenekler, denizci hayatı, çocukların cahilliği, aşk, gençlerin ruh ve düşünce dünyası vb. 8. BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: Her iki eserde Sovyet döneminin ağır şartları altında verilmiştir. Eserlerin kaleme alındıkları tarihlere bakıldığında aralarında dört sene gibi kısa bir sürenin olduğu görülür. ‟Çocukluk Dönemine Yolculuk ˮ (), ‟Aşk ve Nefret ˮ () yıllarında kaleme alınmıştır. ‟Çocukluk Dönemine Yolculuk ˮ adlı eserinde yazar, bu dönemde yaşadığı sıkıntıları ve çektiği acıları bir çocuğun gözünden anlatarak okuyucuyla buluşturmuştur. Eserinin başkahramanı olan çocuk tıpkı yazara benzemektedir çünkü yazar o dönemde bizzat yaşadığı zorlukları eserine konu etmiştir. ‟Aşk ve Nefret ˮ hikayesinde ise aşktan gözü kör olan bir kız, sevdiği genç uğruna çıktığı yolda can verir. Büyükbabası da dahil kimseyi gözü görmeyen bu genç kız başına geleceklerden habersiz kendi ayaklarıyla ölüme doğru gider. Göz önünde bulundurulması gereken önemli noktalardan bir tanesi B. Sokpakbayev’in eserindeki başkahraman olan küçük çocuğun tıpkı yazar gibi o zamanki ağır şartlarda ailesiyle birlikte yaşam mücadelesi vermesidir ki yazar olayları bu çocuğun penceresinden okuyucuya anlatır. Yani yazar, eserinin konusunu kendi yaşamından ve anılarından alarak eserinde işlemiştir. Z. Biişeva’nın eserine bakıldığında burada da çocukların iç dünyasının, duygu ve düşüncelerin konu edildiği görülür. Her iki eserin konusunun odak noktası aslında çocuklardır ve olaylar onların etrafında şekillenir. Bu iki yazarın çoğunlukla çocuklar için eserler yazmış olmalarından kaynaklı olmalıdır ki eserlerindeki ortak veya benzer konuları saptamak çok zor olmamaktadır. Fakat şu hususun altını çizmekte fayda vardır; ‟Çocukluk Dönemine Yolculukˮ hikayesinde dönemle ve diğer insanların hayatlarıyla ilgili çok keskin ip uçları ve örnekler verilmesine rağmen ‟Aşk ve Nefretˮ metninde konunun sadece bir iki aile ve genellikle gençlerin hayatları üzerinden ilerlediğini görülür. Her iki metin konuları açısından birbirine fazla benzemese de ufak ayrıntılardan bazı ortaklıkları kurmak mümkündür. Nitekim aynı dönemde yazılsa bile yazarların yoğunlaştığı konu ve temaların yüzde yüz aynı olması zaten beklenemez. Bu yüzden 29 bir eser konusunu içinde bulunduğu dönemden almış olsa bile her yazarın kendine has bir hayal gücü ve düşünce dünyası vardır. Yazar da eserini kendi süzgecinden geçirerek zenginleştirir ve ortaya özgün yapıtını çıkarır. 9. SONUÇ Karşılaştırmalı edebiyat bilimi çerçevesinde yapılan bu çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, her iki eserin aynı dönemde ve aynı şartlarda yazılmış olmasına karşın konu ve tema itibariyle fazla benzerlik göstermediği görülmektedir. Her iki yazar da aynı dönemin içinden geçmiş, aynı sıkıntılarla yüz yüze gelmiş ve hemen hemen aynı siyasi ve sosyal sorunlarla mücadele etmek durumunda kalmıştır. Kronolojik olarak önce yazılan B. Sokpakbayev’in eserinde dönemin şartlarının zorluğu ve yaşanan sıkıntılar yoğun bir şekilde işlenmiş ve yazar bunları eserinin temel konularından biri olarak kullanmıştır. Fakat B. Sokpakbayev’in eserinden dört yıl sonra yayımlanan Z. Biişeva’nın eserinde ise Sovyet dönemiyle veyahut savaş yıllarıyla ilgili apaçık izleri yakalamak mümkün olmamaktadır. Yine de konu ve tema bakımından ince benzerliklere rastlandığı söylenebilir. Şunu tekrar belirtmek gerekir ki bu çalışmada iki eser sadece konu ve tema bakımından sınırlı bir şekilde mukayese edilmiştir. Eğer bu ve benzeri bir çalışma karşılaştırmalı edebiyat biliminin tüm mukayese başlıkları altında incelenip, dilbilim veyahut tarih gibi diğer yöntemlerden de faydalanarak karşılaştırma alanı genişletilirse şüphesiz ki bilimsel açıdan geçerliliği daha yüksek verileri elde etmek mümkün olacaktır. KAYNAKÇA 1. Aytaç, Gürsel (), Genel Edebiyat Bilimi, İstanbul: Papirüs Yayınları 1. Basım. 2. Bayram, Yavuz (), Karşılaştırmalı Bir Edebiyat Bilimi ve Bir Uygulama, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Türkiyat Araştırmaları Dergisi, s. 3. Durukoğlu, Salim & Montanay, Elmira (), Çağdaş Kazak Türk Edebiyatı Yazarı Berdibek Sоkpakbayev’in Hayatı Edebî Kişiliği ve Eserleri, Akra Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, s. 4. Karagöz, Erkan (), Başkurt Sovyet Yazarı Zeynep Biişeva, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, s. 5. Kefeli, Emel (), Karşılaştırmalı Edebiyat: Tanım, Yöntem ve İncelemeler, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, s. 6. LiveLib. (, Nisan 1), LiveLib. LiveLib: funduszeue.info biisheva adresinden alındı. 7. Sokpakbayev, Berdibek (), Çocukluk Dönemine Yolculuk (Balalıg Şakka Sayahat), Almatı: An Arıs Yayınları. 30 8. Биишева, Зәйнәб (), Дуҫ булайыҡ, Өфө, Китап нәшриәте. © Sevilay TAY, Алексеева Ю.Ю. магистрантка 1 курса МПЯЛМК БГПУ, г. Уфа Научный руководитель: Р.Х. Хайруллина д-р филол. наук, профессор БГПУ, г. Уфа ФРАЗЕОЛОГИЯ КАК ОТРАЖЕНИЕ НАЦИОНАЛЬНОГО МИРОВОЗЗРЕНИЯ НАРОДА Аннотация: Фразеология представляет собой отражение культуры, быта, традиций и истории этноса. Данная отрасль лингвистики изучает устойчивые сочетания двух или нескольких слов. Национальное своеобразие мировосприятия народа формируется благодаря образу жизни и психологии данного этноса. Именно поэтому фразеологические обороты различных народов отличаются, и задача переводчика – это грамотно подобрать эквивалент, учитывая некоторые факторы. Abstract: Phraseology is a reflection of the culture, the way of life, traditions and history of an ethnic group. This branch of linguistics studies stable combinations of two or more words. The national identity of the worldview of the nation is formed due to the way of life and psychology of this ethnic group. That is why phraseological expressions of different peoples are various, and the task of the interpreter is to choose the equivalent correctly, taking into account some factors. Известно, что фразеологические единицы служат для обогащения речи, отражают национальный образ жизни и менталитет народа, носителя языка. Во фразеологических оборотах находят отражение такие важные аспекты развития любого этноса, как история народа, особенности его культуры и быта. А.В. Кунин сравнивает фразеологию английского языка с сокровищницей, в которой отражаются история народа, своеобразие его культуры и быта: «фразеологизмы часто носят ярко национальный характер, но наряду с чисто национальными фразеологизмами в английской фразеологии имеется много интернациональных фразеологических единиц. Английский фразеологический фонд – это сложное сочетание исконных и заимствованных фразеологизмов с явным преобладанием первых. В некоторых фразеологизмах сохраняются архаические элементы – представители предшествующих эпох».[3, 41] 31

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası