futbol vizyonu tv / FUTBOL ANALİZ CANLI YAYIN İYİ SEYİRLER | By Vizyon 58 Tv

Futbol Vizyonu Tv

futbol vizyonu tv

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÖSTERİ AMAÇLI TELEVİZYON SPOR PROGRAMLARININ FUTBOL KAMUOYUNU YÖNLENDİRME KONUSUNDA ETKİSİ BÜLENT TUNCAY YÜKSEK LİSANS TEZİ SPOR YÖNETİM BİLİMLERİ DANIŞMAN Prof. Dr. TURGAY BİÇER İSTANBUL – TÜRKİYE CUMHURİYETİ MARMARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ GÖSTERİ AMAÇLI TELEVİZYON SPOR PROGRAMLARININ FUTBOL KAMUOYUNU YÖNLENDİRME KONUSUNDA ETKİSİ BÜLENT TUNCAY YÜKSEK LİSANS TEZİ SPOR YÖNETİM BİLİMLERİ DANIŞMAN Prof. Dr. TURGAY BİÇER İSTANBUL – TEZ ONAYI BEYAN Bu tez çalışmasının kendi çalışmam olduğunu, tezin planlanma aşamasından yazım sürecine kadar tüm safhalarda etik dışı davranışımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalışmayla elde edilmeyen bütün bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine bu tezin çalışılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir davranışımın olmadığı beyan ederim. Bülent TUNCAY i TEŞEKKÜR Medya ve spor medyası, teknolojik gelişimle birlikte hızlı bir dönüşüm sürecine girdi. Yazılı, sesli ve görsel medyayı yeni medya takip etti. Yani sosyal medya artık hayatımızın her anında, her yerde, her geçen gün biraz daha çeşitlenerek bizlerle birlikte yol alıyor. Teknoloji çağının hızını ancak yeni medya ile yakalayabiliyoruz ama etkisi de aynı hızla hayatımızdan çıkıp gidebiliyor. Oysa konvansiyonel medya çok daha sarsıcı ve daha da önemlisi kalıcı etki yaratabiliyor. Bu çalışmamda, konvansiyonel medyanın en önemli yayın kolu televizyonun, spor kamuoyu üzerindeki etkisini değerlendirmeye çalıştım. Beyaz Futbol programı örneği üzerinden, ‘Gösteri Amaçlı Televizyon Programlarının Futbol Kamuoyunu Yönlendirme Etkisi’ni araştırdım. Çalışmanın her aşamasında bana destek olan danışman hocam sayın Prof. Dr. Turgay BİÇER’e, çalışma sürecinde değerli görüşleri ve eleştirileri ile yol gösteren sayın Doç. Dr. Mert Kerem ZELYURT’a, Doç. Dr. Muazzez ŞAŞMAZ ATAÇOCUĞU’na, Dr. Serap MUNGAN AY’a, değerli arkadaşım Oktay AKYÜZ’e, Av. Taner SEVİM’e, bu konuda çalışmamı öneren akademisyen dostum Selçuk AÇIKGÖZ’e, her vazgeçme aşamamda beni motive edip tezi bitirmemde önemli payı olan sevgili eşim Melek ELİTOK TUNCAY’a, tez çalışmam sırasında onlardan esirgediğim vakti hoşgörüyle karşılayan çocuklarım Başak ve Sinan TUNCAY’a teşekkürlerimi borç bilirim. ii İÇİNDEKİLER BEYAN i TEŞEKKÜR ii İÇİNDEKİLER iii KISALTMALAR LİSTESİ v 1. ÖZET 1 2. SUMMARY 2 3. GİRİŞ VE AMAÇ 2 4. GENEL BİLGİLER 5 İletişim 5 Kitle İletişimi 6 Kitle İletişim Araçları 9 Gazeteciliğin tarihsel gelişimi 10 Elektrik- elektronik kültür dönemi 15 Radyo ve televizyon yayıncılığının tarihsel gelişimi 17 İnternet medyasının tarihsel gelişimi 19 Medya ve Spor 20 Türk Medyasının Tarihsel Gelişim Süreci 23 Spor Gazeteciliğinin Tarihsel Gelişim Süreci 25 Türk Medyasında Sporun Yeri 26 Spor Medyasında Yaşanan Etik Sorunlar 27 Spor Kamuoyu ve Medya 28 Gösteri Amaçlı Şov Programları 31 Gösteri Amaçlı Televizyon Spor Programlarının Çalışma Modeli 35 5. GEREÇ VE YÖNTEM 39 iii Araştırma Modeli 39 Evren ve Örneklem 39 Veri Toplama Aracı ve Yöntem 39 6. BULGULAR 39 Gösteri Amaçlı Spor Televizyon Programlarının Yarattığı Algı 39 Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Türk Futbolunun Gelişimi Üzerindeki Etkisi 44 Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Stadyumlardaki Şiddet Olaylarına Olan Etkisi 47 Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Taraftar Üzerindeki Etkisi 53 7. TARTIŞMA VE SONUÇ 61 8. ÖNERİLER 63 9. KAYNAKÇA 64 ÖZGEÇMİŞ 70 iv KISALTMALAR LİSTESİ FIFA : Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği RTÜK : Radyo Televizyon Üst Kurulu TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TSYD : Türkiye Spor Yazarları Derneği TV : Televizyon UEFA : Avrupa Futbol Federasyonları Birliği v 1. ÖZET Gösteri Amaçlı Televizyon Spor Programlarının Futbol Kamuoyunu Yönlendirme Konusunda Etkisi Öğrencinin Adı : Bülent TUNCAY Danışmanı : Prof. Dr. Turgay BİÇER Anabilim Dalı : Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı Amaç: Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının Beyaz Futbol programı örneği üzerinden irdelenmesi ve bu tarz programların futbol kamuoyu üzerinde oluşturduğu etkinin incelenmesi. Gereç ve Yöntem: Araştırma “Nitel Yöntem”e göre tasarlanmış ve “Yarı Yapılandırılmış Derinlemesine Görüşme” tekniği kullanılarak veri toplanmıştır. Örneklemi oluşturan katılımcılar; yazılı medyadan 4 gazeteci, görsel medyadan 4 programcı, televizyon spor programlarından 4 yapımcı, futbol üzerine çalışmaları olan 2 spor sosyoloğu ve Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray tribün gruplarının temsilcilerinden 6 taraftar olmak üzere 20 kişiden oluşturulmuştur. Bulgular ve Sonuçlar: Televizyon programcıları, Beyaz Futbol ve benzeri programların hoş zaman geçirilen bir yayıncılık içerdiğini, programdaki tartışmaların taraftarların deşarj olmasına yardımcı toplum üzerindeki baskıyı azalttığını savunuyor. Spor sosyologları, Beyaz Futbol programındaki tartışma ortamından ve kullanılan dilden etkilenebilecek bazı taraftarların taşkınlık yapabilme riskine dikkat çekiyor. Spor basınının duayen isimlerine göre ise stada giden taraftarla televizyon başındaki taraftarı ayırmak gerekiyor. Stada gelen taraftar olumlu yönde dönüşüm yaşıyor. Futbolu ağırlıklı olarak televizyon programlar üzerinden takip eden kitle ise sanal ortamda sosyalleşerek etkileşime geçiyor ve bu grup ile Beyaz Futbol programı birbirini besleyen yapılara dönüşüyor. Anahtar Sözcükler: Beyaz Futbol, Televizyon, Gösteri Amaçlı Televizyon Spor Programı 1 2. SUMMARY The Effect of Television Sports Shows on Directing Football Public Student's Name : Bülent TUNCAY Advisor : Prof. Dr. Turgay BİÇER Department : Physical Education and Sports Objective: To analyze the show-based television sports shows through the example of 'Beyaz Futbol' (White football) show and to examine the impact of that type of shows on football public. Materials and Methods: The research was conceived according to the 'qualitative method' and the data were collected by using the 'semi-structured in-depth interview' technique. The participants of the sample were; 4 journalists from print media, 4 football pundits from audiovisual media, 4 producers from television sports shows, 2 sports sociologists with studies on football and 2 fans from each of Beşiktaş, Fenerbahçe and Galatasaray fan groups, a total of 20 people. Findings and Conclusions: Television pundits argue that Beyaz Futbol and similar shows offer a pleasant broadcasting, and that the debate during the show reduces the pressure on the society by helping the fans let off their steam. According to sports sociologists, some football fans may be affected by the language used in the debate environment on 'Beyaz Futbol' show and may be pushed to behave in an aggressive way. According to the experienced journalists of sports press, there should be a differentiation between the fans in the stadium and the fans in front of of television. Fans attending the game in the stadium are experiencing a positive transformation. By the way, the mass who is mainly watching football through television shows, socializes and interacts in a virtual environment, and this group of fans and 'Beyaz Futbol' show are transformed into structures nurturing each other. Keywords: Beyaz Futbol, television, the show-based television sports shows 2 3. GİRİŞ VE AMAÇ Futbol; kitleleri etkileyen, insan toplulukları arasındaki yakınlaşma/kutuplaşma süreçlerinde etkin ve yönlendirici rol oynayan, toplumlar arasında etkileşim ve yakınlaşma yaratan ya da savaş çıkartan, modern dünyanın en büyük kitle iletişim araçlarından biri olarak kabul edilmektedir. Futbolun 10 temel kuraldan oluşan basit ve anlaşılır bir oyun olduğu varsayılmakta, sürprizlere açık olması, her zaman güçlünün kazanamaması, içinde yüksek oranda şans faktörünün bulunması ve kulüplerin yarattığı aidiyet duygusu futbolu basit bir oyundan, boş zaman etkinliği olmaktan çıkardığı düşünülmektedir. Yakın dönem Türk basınına tümdengelimci bir yaklaşımla bakıldığında da sporun diğer dalları ile futbolun net bir şekilde ayrıştığı ve futbolun gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında çok daha fazla yer kapladığı görülmektedir. Futbolun, spor kamuoyunu yönlendirici bir nitelik kazandığı öngörülmektedir. Spor Toto Süper Lig, UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi gibi Türkiye'nin en çok takip edilen liglerinin yayın haklarını elinde bulunduran Digiturk ve Digiturk'e bağlı beIN Sports şifreli yayın yapmakta; haber ve yoruma ulaşma sorunu olan geniş kitleler, ihtiyaçlarını şifresiz yayın yapan ulusal kanallardaki TV programlarından karşılamaktadır. Beyaz TV isimle ulusal yayın yapan kanalın iki spor programı Beyaz Futbol ve Derin Futbol, Türk futbol kamuoyu üzerinde etki yaratan yayınlar olarak ön plana çıkmaktadır. Sosyal medya ölçümleri ve reyting1'ler programın etkileşim gücü hakkında bilgi vermektedir. Bu sebeple araştırmada; gösteri amaçlı spor programlarında yorumcuların futbola bakış açısı, programın futbol kamuoyunu üzerindeki yarattığı etki, Beyaz Futbol örneği üzerinden gösteri amaçlı televizyon spor programlarının futbol kamuoyunu yönlendirme gücünün şekli ve etkisi incelenmektedir. Bu konuda bilimsel nitelikte olan çalışmaların yeteri kadar olmaması, oluşan kanaatlerin doğruluk veya yanlışlığını ortaya koyma konusunda eksiklik yaratmaktadır. 1 Televizyon programlarının izlenme oranlarının tespit edildiği ölçüm birimi 3 Bu nedenle, tez çalışmasında; sınırlı sayıda da olsa ülkemizde yapılmış olan araştırmalarla, yurtdışındaki çalışmalar incelenmiş, elde edilen etik kodlardan oluşturulan, yarı yapılandırılmış görüşme formunda yer alan aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır. * Beyaz Futbol programı Türk futbolunun gelişimine ne ölçüde katkı sağlamaktadır? * Beyaz Futbol programı, Türk spor basını içinde ne kadar yer kaplamaktadır? * Beyaz Futbol programı, diğer gösteri amaçlı televizyon spor programlarını ne ölçüde etkilemektedir? * Beyaz Futbol programı, diğer gösteri amaçlı televizyon spor programlarından ne ölçüde etkilenmektedir? * Tribüne giden taraftarlar Beyaz Futbol programından ne ölçüde etkilenmektedir? * Tribüne gitmeyen ve Spor Toto Süper Ligi'ni televizyondaki programlar üzerinden takip eden taraftarlar, Beyaz Futbol programından ne ölçüde etkilenmektedir? * Televizyonlardaki spor programlarının stadyumlarda yaşanan şiddet olaylarında sizce etkisi var mıdır? * Beyaz Futbol ve benzeri programlar ile yazılı spor basını arasında bir etkileşim var mıdır? 4 4. GENEL BİLGİLER İletişim İnsanlık tarihi iletişimin tarihidir. İnsan doğduğu andan itibaren iletişim halindedir. Eğer bir bebek acıkmışsa veya bir yeri ağrıyorsa bunu annesine ağlayarak ifade eder. İnsan büyüdükçe, hayatın çok karmaşık olduğunu ve çeşitlilik barındırdığını fark etmeye başlar. Bu durumda insanlarla, çevreyle iletişim daha da farklı bir boyut kazanır. Konuşmayı, beden diliyle iletişime geçmeyi, yazmayı, başkalarını dinlemeyi öğrenir (Aytekin, ). İnsanoğlu doğduğu andan itibaren yaşamak ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için çevresiyle etkileşim ve iletişim halindedir. İsteyerek ya da istemeyerek etrafımızdaki olaylardan, kişilerden etkilenir, doğal olarak biz de etrafımızı etkilemeye, değiştirmeye başlarız. Bu karşılık alışveriş hayat boyu devam eder. Etkilenerek ve etkileyerek devam eden bu iletişim süreçlerinde başkalarını anlamayı ve kendimizi anlatmayı da öğreniriz. Ayrıca bir dinleyici yahut okuyucu ya da izleyici olarak da iletişim ağının kapsamı içinde bulunuruz. İletişim kelimesinin farklı disiplinlerde farklı karşılıkları vardır ama en çok kabul edilen tanımı; “Bilgi, düşünce ve tutumların belirli araçlar kullanarak karşılıklı aktarılmasıdır.” İleti üretimi ve dağıtımının kalabalık insan topluluklarına yönelik kurumsallaşmış bir biçimi olan kitle iletişimi farklı bir tanım içermektedir (Gökçen, ). Kitle iletişimi; haber verme, bilgi aktarma, propaganda, eğitim, reklam gibi farklı işlevleri yerine getirmek için, iletilerin bir ya da birden fazla iletişim aracı vasıtasıyla geniş, dağınık ve bilinmeyen bir kitleye (dinleyici/izleyici/okuyucu) iletilmesini kapsamaktadır (Usluata). Bu iletilerin hedeflerine ulaşmasını sağlayan dağıtım araçlarına “kitle iletişim araçları” denilmektedir (Işık, ). Üretilen iletilerin dağıtımını sağlayan bu araçların ilk akla gelen örnekleri gazete, dergi, radyo ve televizyon gibi araçlardır. Günümüzde kitle iletişim araçlarına, internetin eklendiğini de söylemek gerekir (Günay, ). 5 Farklı özellikleri bulunan ve farklı şekilde iletişim sistemine giren bu araçların en önemli ortak özelliği iletiyi çoğaltmalarıdır. Bu araçlara bu nedenle “mesaj çoğaltıcılar” da denilmektedir. Bu araçlar, dünyanın her yanını ulaşılır hale getirerek uzak kavramını ortadan kaldırmıştır. Kitle iletişim araçları sayesinde dünyadaki insan toplulukları birbirine yakınlaşmış ve farklı kültürlerin birbirlerini tanımalarına imkan doğmuştur, McLuhan’ın tanımıyla dünyamız “küresel bir köy”e dönüşmüştür (McLukan, ). Kitle İletişimi Toplumlar, yoğun olarak kullanılmaya başlamasından bu yana kitle iletişim araçlarının işlevlerini tartışmaktadır. Bu tartışmada en önemli etken, bu araçların kitle iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmelerin etkisiyle toplum yaşamının vazgeçilmez bir parçası haline dönüşmeye başlamasıdır. Vural, kitle iletişim araçlarının işlevlerini toplumsal bir iletişim kurumu olan şöyle ifade eder: “Kamuoyu adına denetim ve eleştiri işlevini gerçekleştirmekten kamuoyunun aydınlatılmasına, eğlenceden haberciliğe, toplumun eğitimine kadar uzanan yelpazede birçok işlevi yerine getiren, genel ya da yerel düzeyde değişmeyen bu özellikleriyle kamusal göreve sahip toplumsal bir iletişim kurumudur. Bu toplumsal iletişim kurumu, bir yandan bireylerin haber edinme, okuma, öğrenme, kanaat geliştirme, tercih belirleme gibi konulara ilişkin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir etkinlik içinde bulunurken öte yandan bireyin sosyalleşmesindeki ve dolayısıyla sosyal yapının değişmesindeki en etkili araçlardan biri olma özelliğine de sahip bulunmaktadır.” (Vural, ). Demokratik bir toplumda kitle iletişim araçlarının üstlenmesi gereken işlevler, UNESCO'nun McBride Raporu'nda sekiz ana başlık altında sıralanmıştır (Erciyes, ). Bunların ilki, toplumun habere, bilgiye ve fikre ulaşması, haberin derlenmesi ve yayılması anlamına gelen haber ve bilgi sağlama işlevi; ikincisi, bireylerin toplumsal hayatın bir parçası haline gelmelerine katkı sağlamasıdır. Böylece, haber kaynağı olan medya, bireylerin aynı konular hakkında bilgi sahibi olmasını, ülke sorunları karşısında benzer duyguların ve düşüncelerin paylaşılmasını sağlar. Üçüncüsü, toplumsal amaçları açıklayıp, özendirerek, bireyin bu amaçlar etrafında 6 çaba sarf etmesini sağlamak yani güdülemektir. Dördüncüsü, toplumsal değerlerin ve amaçların belirginleşmesine yardımcı olmayı sağlayan tartışma ortamı hazırlamaktır. Beşincisi, hedef kitlenin bilgi ve eğitim düzeyinin yükseltilmesine katkı sağlama; altıncısı, kültürün tanımı ve geliştirilmesinde, kültürel mirasın korunması görevini üstlenmek; yedincisi, toplumsal hayat içerisinde bunalan bireylerin iyi vakit geçirmesini sağlayarak eğlendirme konusundaki katkıları ve son olarak bütünleştirme işlevi olarak sıralanmıştır. Kitle iletişiminin gerçek anlamda etkin olduğu bir tarihlendirme yapmak gerekirse bu tarihi matbaanın toplumların hayatına girdiği Yüzyıldan başlatmak gerekir. Yüzyılda radyo, sinema ve televizyon gibi araçların ortaya çıkmasıyla da iletişim kitlesel hale gelmiş ve önemi giderek artmıştır. Bu tarihler, özellikle kitle haberleşme araçlarından radyo ve televizyonun devreye girmesi, ulaşılan kitlelerin sınırlarını çok arttırmış, aynı zamanda haber kaynağının alanını da genişlettiği için, kanıların ve bilgilerin biçimlenmesi sürecini büyük ölçüde hızlandırmış, halkın görüşlerinin şekillenmesinde ve düzenlenmesinde çok etkin bir duruma geldiği (Öngören, ) dönem olmuştur. Kitle iletişim araçlarındaki bu gelişmeler, kitle iletişim araçlarını devletlerin en önemli ideolojik aygıtlarından biri haline dönüşmesi sonucunu doğurmuştur. Bunun en önemli sebebi, medyanın kendini her sabah yeniden üretmesi, bu dinamizmin de toplumda ortak bir ideoloji oluşmasını gerçekleştirmede yoğun etkileme gücüne sahip olmasıdır. Kitle iletişim araçlarının etkileme işlevi siyaset ve toplum bilim açısından önemli olduğu kadar halkla ilişkiler ve reklam etkinliklerinden yoğun olarak yararlanan işletmeler ve işletme yönetimleri için de önemlidir (Lunndby & Ronning, ). Kitle iletişim araçları ile ilgili işlevleri dört ana grup şeklinde sınıflandırılabilir: Haber verme ve bilgilendirme işlevi, eğitim ve kültürün aktarımı işlevi, mal ve hizmetlerin tanıtılması işlevi ve eğlendirme işlevi… (Aziz, Kitle İletişim Araçları ve Kamuoyu Semineri, ). 7 Haber Verme ve Bilgilendirme; haber niteliği taşıyan ulusal ve uluslararası verilerin, bilgilerin ve olguların toplanması ve geniş kitlelere aktarılmasıdır. Eğitim ve Kültürün Aktarımı; Kitle İletişim Araçları ve bu araçların genel adı olarak kabul ettiğimiz medya, toplumların gelişmesi için çok önemli bir araçtır. Medya, toplumun eğitimine, sanatsal ve kültürel aktiviteleri destekleyerek katkı sağlayabileceği gibi, o toplum için önemli sayılan değerlerin öğrenilmesini de sağlamaktadır. Mal ve Hizmetlerin Tanıtılması; toplumda üretilen mal ve hizmetlerin, reklam ve tanıtım mesajları yoluyla kitle iletişim araçlarına açık olan kullanıcılara ulaşması işlevidir (Bıçakçı, ). Eğlendirme; Kitle iletişim Araçları toplumları bilgilendirme, eğitme ve kültürün aktarılması gibi amaçlarla ortaya çıkmış ancak eğlendirme zamanla en önemli işlevlerinden biri haline gelmiştir. Günümüzde kamu sektörünün kontrolündeki araçlar hariç, eğlendirme işlevi ön planda yer almaktadır (Güz, ). Kitle iletişim araçları, ister gazeteciliğin temel işlevi olan haber verme işlevini görsünler, ister eğlendirsinler, isterse reklam yapsınlar, kitleleri etkileyen önemli bir unsur haline gelmişlerdir. İnsanların günümüzde birçok olayı kitle iletişim araçlarından takip etmesi, bilgi sahibi olması, bu araçlara farklı görevler yüklemekte, bu araçlar kanalıyla insanlar üzerinde bir dünya imajı çizilmekte, ardından çizilen bu imaj hakkında ne düşünülmesi gerektiği kitleler inandırılmaya çalışılmaktadır. Üzerinde düşünülecek dünya ve bu dünya hakkında geliştirilebilecek düşünme biçimleri, çıkar sahibi bireyler ve gruplar tarafından tayin edilmekte ve kitleler, kitle iletişim araçları tarafından sürekli olarak yönlendirilmektedir (Tokgöz, ). Eş, dost, akraba ve yakın çevremiz ile yüz yüze iletişimde bulunduğumuz bireyler dışında dünya hakkında bütün bildiklerimiz veya bildiğimizi sandıklarımızı günlük gazeteler, haftalık dergiler, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları bize aktarmakta ve bu görüşler benimsetilmeye çalışılmaktadır (Yıldız, ). Günümüz dünyasında biz istesek de istemesek de hepimizi kuşatan kitle iletişim araçları birer gündem belirleyicisidir. Bu kuşatılmış alanda medyanın aktardıklarına kayıtsız kalmak, onlardan haberdar olmamak neredeyse imkansızdır. Medyayı 8 düzenli takip etmeyenler bile yakın çevresindeki insanlarla yaptığı konuşmalar ve sözlü sohbetler aracılığıyla medya olaylarından haberdar olmaktadır (Sözen, ). McQuail’e göre ise, kitle iletim araçlarının birincil amacı çoğu kez ne belirli bir bilgiyi iletmek, ne de kamuoyunu kültür, inanç veya değer yargısı etrafında birleştirmektir. Amaç basit olarak izleyicinin görsel veya işitsel olarak ilgisini çekerek bunu sürdürmek ve kitle iletişiminin dolaysız ekonomik amacı olan izleyicisinden kar elde etmeye çalışarak, dolaylı amacı olan izleyicisinin ilgisini reklamcılara satmaktır (McQuail & Windahl, ). Kitle İletişim Araçları Homo sapiens olarak adlandırılan insanların, ile yıl önce hominid (insansı) atalarından geldiği ve yaklaşık yıl önce dil kullanma kapasitesine ulaştığı düşünülmektedir. İnsanoğlunun ses, söz, davranış ve sembollerle kendisini ifade ettiği sözlü dönemden yazılı döneme geçiş bir hayli uzun sürmüş ve ilk yazı günümüzden yaklaşık yıl kadar önce Sümerler tarafından bulunmuştur. Sümerlerin bilinen en eski yazıyı bulmasından, John Gutenberg'in bugünkü manada ilk matbaayı icat ettiği 'li yıllara kadar iletişim dünyasında binlerce yıl boyunca sıçrama yapılacak bir gelişme yaşanmamıştır. Matbaanın bulunması ile insanoğlunun ürettiği her yeniliğin ve gelişmenin istenilen hedefe, istenildiği kadar çoğaltılarak ulaştırılması mümkün olmuştur (Jefferson, ). Gazetenin doğması ve yüzyılda ilk günlük gazetenin yayımlanmasıyla haberleşme evriminde yeni bir safha başlamıştır. Uygarlığa yön veren üç icadın (yazı, kağıt, matbaa) ardından birçok yenilik birbirini izlemiş ve yüzyılın sonlarında üstün teknoloji süreci başlamıştır (Yıldız, ). Gazeteler, ucuz kâğıt imkanı ortaya çıkana kadar geçen süreçte sadece seçkinlerin yararlandığı bir kitle iletişim aracı olmuştur. Bu durum sanayi devriminin ardından yaşanan teknolojik devrim ile değişmiş ve gazetenin daha ucuza mal edilmesiyle geniş kitleler gazetelere kolay ulaşır hale gelmiştir. Haber toplama, yazma ve dağıtma teknikleri de gelişen teknolojiyle birlikte yeniden şekillenmiştir. 9 Tüm bu değişiklik ve gelişmelerin özünde daha da büyük ve geniş kitlelere ulaşma ve kitlelerin ilgisini çekme arzusunun yattığı söylenebilir (Tokgöz, ). Gazeteler, haberi sunarken kitlelerin ilgisini çekmeyi ön plana almış, merak uyandıracak sunumlar yapmayı tercih etmişlerdir. Süreç içinde gazetelerin bir kısmı magazin ağırlıklı hale gelirken, bir kısmı da haber ve fikir gazetesi kimliği kazanmıştır. Tür ve içerik bakımından değişim gösterse de gazeteler için değişmeyen hedef, haber almak ve eğlenmek gibi toplumsal ihtiyaçları karşılamak olmuştur. Gelişen teknoloji ile toplumda var olan mevcut ihtiyaçlar sadece yazılı medya yoluyla değil, diğer kitle iletişim araçları (radyo-televizyon, internet gibi) tarafından da karşılanır olmuştur. Ancak televizyon ve internet gibi kitle iletişim araçlarının sahip olduğu hızın oldukça gerisinde kalsa da yazılı basın günümüzde hala etkili ve güçlü bir medya aracı olma özelliğini sürdürmektedir (Tokgöz, ). Gazeteciliğin tarihsel gelişimi Gazete kelimesi İtalyanca "gazetta" sözcüğünden gelmektedir. Gazete kelimesi; siyaset, ekonomi, spor, sanat ve diğer konularda haber ve bilgi vermek, her gün ya da belirli zaman aralıklarıyla çıkarılan yayın anlamına gelmektedir. Gazete aynı zamanda dünyada yaşanan olaylardan halkı sürekli haberdar ederek kamuoyunu düzenleyen, ele aldığı konular yönünden uğraş alanı sınırsız olan bir yayın organını ifade etmektedir (İnuğur, ). Gazetenin hazırlanması sürecinde emek sarf eden çalışanlara gazeteci denir. Gazeteci tanımı ise, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde şu şekilde yapılmıştır: “Düzenli bir şekilde, günlük yahut süreli bir yazılı, görüntülü, sesli veya elektronik basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar…” Bu tanımda geçen, “asıl işi ve başlıca geçim kaynağı” ifadesi önemlidir çünkü gazeteci kimliğini anlatırken mesleki bir tabir olarak bu cümle ön plana çıkarılır. 10 Gazeteciler kendilerini geçici olarak gazete sayfalarında kendilerine yer bulanlardan ayırt etmek için kullanırlar. Mankenler, şarkıcılar, eski futbolcular, avukatlar ve iş adamları gibi çok farklı meslek gruplarından insanlar gazeteciliği sanki bir boş zaman değerlendirme aracıymış gibi kullanmaktadır (Bodur, ). Bu insanlar yaptıkları gazetecilik faaliyeti için ücret almamakta hatta bazen cebinden para harcayabilmektedir. Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ise Türkiye’de ciddi tartışmalara konu olan bu tanımı netleştirmiştir. Federasyon profesyonel gazeteci tanımını; asli, sürekli ve ücretli işe bir veya birkaç basın, yazı ve resimle katkıda bulunan ve kazancının çoğunu böylece sağlayan kişi olarak yapmıştır. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Evrensel Gazetesi’nde yazdığı makalede, Türkiye’de asli işi gazeteci olanların yaşadığı zorluklara vurgu yaparken bir bakıma gazetecinin de tanımını yapmaktadır: “Zor meslektir gazetecilik, bilgi birikimi gerektirir. Merak eden, araştıran, cesaret sahibi bir kişiliğe gereksinim duyar. Kamuoyunu, günlük olayları, doğru ve nesnel biçimde aktarmak gibi ağır sorumluluk gerektirir. Evrensel gazetecilik ilkelerine uygun yapıldığında da dünyanın en onurlu mesleklerinden biridir. Yeter ki gazeteciler vicdanı elden bırakmayan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, tarafsızlığını yalnız ve yalnız barıştan yana kullanan bireylerden oluşsun” (funduszeue.info, Erişim tarihi: 20 Haziran ). Dördüncü kuvvet olarak tanımlanan gazeteci; halkın gözü, kulağı, sesi olmalı, karşılaşacağı her türlü baskıya karşın toplum adına yerine haber aktarım görevini yerine getirmeli, toplumdaki yolsuzlukların, adaletsizliklerin, demokratik özgürlüklerin kısıtlanması girişimlerinin takipçisi, eleştiricisi ve uyarıcısı olmalıdır. Fransızca karşılığı “journalisme” olan “gazetecilik” kelimesi; halka ilginç gelen, halkı ilgilendiren olayları, haberleri ve gelişmeler toplama, yazma ve iletmeyle ilgili bir meslektir (Mutlu, ). Kamuoyunu doğru, çok boyutlu, hızlı, inanılır ve güvenilir bir şekilde bilgilendirme mesleğidir gazetecilik (Çakır, ). 11 Gazetecilik sadece olayları iletmek değildir, gazetecilik aynı zamanda mevcut durumun nedenlerini, olayların görünmeyen yüzünü, arka planını da okurlarına ulaştırmaktır (Özsever, ). Günümüzde gazetecilerin yaşadığı zorluklara dikkat çeken funduszeue.info yazarı Hasan Alparslan, Türk medyasının içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmıştır: “Gazetecilik, özellikle fedakarlık isteyen, zor şartlarda yapılan önemli bir meslektir. Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermede, özet olarak bir milletin hedefi mutluluk olan müşterek istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir… Gazetecilik nedir? Gazeteci, halkımızın menfaatini kendi menfaatinin önünde tutan, her şeyden önce kendisiyle barışık, fedakar, vefakâr başkalarının omzuna basmadan hakkiyle bir yere gelebilen, bencil ve hırsından arınmış arkadaş-dost canlısı erdemli kişidir… Gazetecilik ve gazeteci olmak saygın bir meslektir. Zor bir iştir, ağır bir toplumsal sorumluluğu vardır gazeteci olmanın. Gazeteci, bu sorumluluğu taşımasını bilmeli, toplumun kültürüne ve değerlerine sahip çıkmalıdır…” (funduszeue.info, 12 Ocak ) Bir gazetecinin habere ulaşma, toplama ve olayı anlatan fotoğrafı çekebilme gibi özel meziyetleri ve üstünlükleri olmalı. Bir haberi oluşturup iyi anlatabilme yeteneği gibi teknik beceriler, gazetecilik mesleği için vazgeçilmezdir. Gazetecinin, teknik becerilerin yanı sıra, haberde kullanacağı bilgilerin gerçekliğini kavramak, olayı tüm yönleriyle kavrayıp ortaya çıkarmak ve bunları aktarmaya istekli olmak gibi etik meziyetlere de sahip olması gerekir. Bunlar gazetecilerin kendilerini ve arkadaşlarını tanımlarken kullanmayı tercih ettikleri ‘dürüst’, ‘hassas’, ‘doğru sözlü’ gibi meziyetlerdir. Bu tanımlamalara tutarlılık da eklenmelidir (Demir V. , ). Günümüzde gazetecilik kavramı sadece yazılı basını kapsayan bir tanım olmaktan çıkmış, genel bir tanıma dönüşmüştür. Radyo ve televizyonun habercilik yapmaya başlaması ve gazetecilik alanına kaymasıyla, gazetecilik kavrayıcı bir 12 tanıma dönüşmüştür. Radyo, önce maç yayınları, daha sonra da kısa haberler sunarak gazetecilik alanına girerken; televizyonda da ’lerden itibaren gazetecilik yapılmaya başlanmıştır. Günümüz gazeteciliğinde radyo, televizyon ve internet medyası arasında haberleri süratli verebilmek yönünden büyük bir yarış sözkonusudur (Tokgöz, ). Gazetenin doğuşu, insanoğlunun bilgiye ulaşma ve haber alma gereksiniminin ve isteğinin sonucudur diyebiliriz. Milattan Önce yılında, firavun Tomates III döneminde bir gazetenin olduğu, Firavun Amorsis'in, ise kendi döneminde yayınlanan gazetedeki eleştiri ve hicivlerden tedirginlik duyduğu, bunları önleyemediği için de kahrından öldüğü Mısırlı tarihçiler tarafından dile getirilmiştir. Ünlü tarihçi Heredot da, Mısır Firavunlarından söz eden mizah gazetelerinin var olduğundan bahsetmektedir (Bülbül, ). Görünüyor ki, insanların merak duyguları yazının keşfinden bu yana öncü gazeteleri doğurmuştur. yüzyıldan itibaren Venedik Dukalığı, gazeteciliği devlet eli ile sistematik yapmaya başlamış, dünyanın çeşitli bölgelerindeki elçilerine elle yazılmış "Foglio d'avizzi" denilen bir çeşit haber bülteni yollamıştır (Çakır, ). Gazeteciliğin gelişmesine önemli katkıyı matbaanın bulunmasının sağladığına kuşku yoktur. Gutenberg’in Almanya’nın Mainz kentinde yılında değişebilir harfleri maden alaşımından dökmesi ve tahta baskı makinesini kullanıma sokması dünya kültürlerini derinden etkileyen bir icattır. Ren Nehri çevresinde ticaret yapan tüccar ve bankerler için ekonomik iletişimin gerekliliği gazetenin doğuşunu güçlendirmiş ve hızlandırmıştır. Gazeteler, ticari kapitalizmin gelişmediği ülkelerde, kapitalizmin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı İmparatorluğu bunun en güzel örneğidir. Osmanlı İmparatorluğu’nda yayınlanan ilk gazeteler o dönemin egemen lisanı olan Fransızcadır ve yabancı çıkarlarına hizmet etmektedir. Türkçe olarak yayınlanan ilk gazete ise devlet tarafından çıkarılmıştır (Tokgöz, ). yüzyıl ilk gerçek gazeteler ortaya çıkmaya başladı. Bu gazetelerin farklı konuları içeren, bilgi veren, düzenli, periyodik bir görünümü vardı. Klasik anlamda, belli bir süre içinde çıkan ilk gazete, yılında Bremen yakınlarında Augsburg'da 13 yayımlanmıştır. Augsburg'da iki haftalık yayınlanan ilk gazete Avis Relation oder Zeitung’dur (Yolcu, ). yüzyıla damgasını vuran iki olay, Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilali gazeteciliğin de gelişim sürecini önemli ölçüde etkilemiştir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız İhtilali ile “özgür basın anlayışı” ortaya çıkmış, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ne ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne de yazılı olarak girmiştir. Düşünce ve fikir özgürlüklerinin yazılı hale gelmesi, gazete ve gazeteciliğe özgü yöntem ve tekniklerin biçimlenmesine büyük ölçüde katkı sağlamıştır. Bu dönemde günlük gazetelerin kurulması, muhalefet gazeteciliğinin doğması, gazetelere ilanın girmesi, edebi gazeteciliğin başlaması, gazetelere damga resminin uygulanması ve Amerikan basınının kurulması süreçleri yaşanmış ve günümüz gazeteciliğinin temelleri atılmıştır. Sanayi ve bilimin geliştiği çağ olan Yüzyılda, Batı Avrupa’da ulaşım ve haberleşme alanlarında yeni buluşlar ortaya çıkmış, özellikle, telgraf ve telefon gibi telekomünikasyon araçlarının icadı, gazetenin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yeni buluşlar sayesinde çabuk haber alma ve ulaşımdaki gelişmelerle dağıtımda çabukluğu getirmiştir. yüzyıl basını, bu yönleriyle daha önceki dönemlerden kesin çizgilerle ayrılmaktadır. Bu yüzyılda, karşımızda bambaşka çalışma yöntemleri ve özellikleri olan bir basın vardır. Çeşitli icatların sonucunda ekonomik alanda meydana gelen gelişme ve sosyal yapıda görülen değişmeler basının büyük ölçüde gelişmesine yardım etmiş, bu dönemde gazeteler çizimlerin yanı sıra fotoğraf da yayınlamaya başlamıştır. Bugün “çağdaş basın” olarak adlandırdığımız kavram Yüzyılda ortaya çıkmıştır. Yüzyıl gazetelerin yükseliş devridir. Dizgi makinelerinin icadı, rotatiflerin işletilmesi, basının hızlı bir gelişim yaşamasına yol açmış, bu gelişme bugünkü modern gazeteciliği doğurmuş ve basın dünyası büyük aşamalara sahne olmuştur. Ancak yazılı basın dünyayı etkileyen büyük savaşlardan payına düşeni almıştır. I. Dünya Savaşı, ekonomik açıdan basını ciddi şekilde etkilemiş, basının tek gelir kaynağı olan ilanların savaşan ülkelerde ortadan kalkması krize yol açmış, maliyet masraflarını azaltmaya zorlayıcı bir etken olmuştur (İnuğur, ). 14 2. Dünya Savaşı sırasında devletlerin ve hakim güçlerin basına yaklaşımında kısmi değişimler yaşanmıştır. Özellikle İngiltere ve ABD yönetimleri basına karşı bu kez daha duyarlı bir tutum izlemişlerdir. 2. Dünya Savaşı’nda BBC’nin tarafsız haberciliği, BBC’yi dünyanın en saygın haber mecrası haline getirmiş ve özgür basının önemini ortaya koymuştur. Ancak savaş bitiminin ardından üretim giderleri yükselmiş ve basında tekelleşme eğilimini güçlenmiştir. Basında otomasyona geçiş basın çalışanlarının tepkisine neden olmuş, uzun basın grevlerine yol açmış, bu dönemde yaygınlaşan radyo ve televizyon kullanımı ise gazete okuma alışkanlığını geriletmeye başlatmıştır. Yüzyılın sonlarında ortaya çıkan internet ise Yüzyıl insanı için habercilik sektöründe vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir. Yazılı ve görsel medya pahalı yatırımlar gerektiren sektörlerdir ve internet, diğer habercilik sektörlerine göre çok küçük maliyetlerle kitlelere ulaşmada ön plana çıkmaktadır. İnternet gazeteciliği, kitle iletişimi alanında yeni bir olgu olarak yerini almıştır. İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle günümüzde geleneksel gazeteciliğin önemli ölçüde ivme kaybettiği görülmektedir. Yapılan araştırmalar ve tiraj raporları, internetin gazete satışlarını önemli ölçüde düşürdüğünü göstermektedir. Hatta gazetelerin reklam paylarının belli bir oranını internet gazetelerine kaptırdığı ve ileride ise daha büyük oranlarda kayma yaşanacağı öngörülmektedir (Çakır, ). Elektrik- elektronik kültür dönemi İnsan doğduğu andan itibaren iletişim halindedir. Sözlü iletişim geleneği yıl önce yazının bulunması ile etkinliğini yazılı kültüre bırakmaya başlamıştır. Doç. Dr. Necla Mora, insanlık tarihini; Sözlü Kültür Dönemi, Elyazmalı (Chirografik) Kültür Dönemi: Yazının icadı İ.Ö. 4. Yüzyıl, Basılı (Tipografik) Kültür Dönemi: Matbaanın icadı Yüzyıl ve Elektrik Elektronik Kültür Dönemi olarak dörde ayırmaktadır. (Mora, ) Sözlü kültürün yerini yazıya ve yüzyılın son evresinde elektronik kültüre bırakması toplumların ekonomiden politikaya, dini inançlarından toplumsal 15 yapılarına kadar değişmesi ve dönüşmesi süreçlerini kapsar. Bu değişimlerle birlikte insanların hayat algıları, dünya görüşleri ve zihniyet yapıları da büyük ölçüde değiştirmiştir. Prof. J. W. Ong’a göre radyonun, televizyonun, bilgisayarın ve uydu türü araçların hayatımıza girmesi sonrasında söz ve düşüncenin elektronik ortamda işlenmesiyle birlikte ikincil sözlü kültür çağı başlamıştır. (Ong, ) Claude Chappe’nin icadı olan optik telgraf, ’te Paris hükümetinden Lille’ye buyruk göndermek için kullanıldı. Amerikalı Samuel Morse ise ’lerin ortalarına doğru elektrikli telgraf ile Washington’dan Baltimore’a ilk mesajı gönderdi. Elektrikli telgrafın icadı önemli bir buluştu, insanlar elektrik-elektronik kültür dönemine girmiş oldu. İlk kez bir mesaj; insandan, maddeden, zamandan ve mekândan bağımsız, hızlı bir şekilde alıcıya ulaşmıştır. J. W. Ong’un görüşüne göre; toplum duyarlılığı, anı yaşama eğilimi, formülleştirme yöntemleri ve katılım, sözlü kültür dönemine şaşılacak derecede benzemektedir ve Ong, elektrik-elektronik kültür dönemine ikincil sözlü kültür dönemi adını vermektedir. İkincil sözlü dönem, ilk sözlü dönemle hem çok benzemekte hem de çok farklılıklar göstermektedir. Farkı McLuhan tüm dünyada kabul gören “Dünya küresel köye döndü” sözü ile cümleleştirmektedir. Neil Postman ise farklı bir bakış açısı sunarak, yeni teknolojinin iletişim dünyasına yeni bir şey eklemediğini, bir şeyi de ortadan kaldırmadığını ileri sürmektedir. Mc Luhan’a teorisine göre, “Araçlar insanların teknolojik uzantısıdır.” Tekerlek, yol, araba, telefon, matbaa, radyo, televizyon gibi araçlar insanların birer uzantılarıdır. Mc Luhan, aracın insanı değiştireceği görüşü üzerinden “Mesaj araçtır” yargısına getirmiştir. Bu yargıya göre yaşanan teknolojik gelişmeler bizim düşünme, duyma ve hareket şekillerimizi belirler. (funduszeue.info funduszeue.info, Erişim Tarihi: 11 Kasım ). İnsanlar için çevrelerinde olup bitenler hakkında bilgi almak her çağda önemlidir ve çağımızda bu bilgi akışı gelişmiş araçlarla sağlanmaktadır. Teknolojinin simgesi 16 kabul edilen ve geniş halk kitlelerini haberleşme ağıyla birbirine bağlayan bu araçlara kitle iletişim araçları (medya) adı verilmektedir. (Adıgüzel’den akt. Fişekçioğlu vd., ) Medyanın, futbolun ekonomik boyutunu, toplumsal etkisini ve algısını değiştirme- dönüştürme gücü, modern çağın öne çıkan bir gerçeği olarak kabul edilmektedir. Fransız spor yazarı Jacquez Merchand’ın görüşüne göre medya yoksa olay da yoktur. Medya aktarıcıdır, ileticidir. Aktarılmamış bir olay bilinemeyeceği için de yok sayılır. Medya işte bu “ileten- aktaran” özelliği ile bilinmesini sağlar. Bunu yaparken de yarattığı ilgi ile sporun en önemli ekonomik kalemlerinden olan sponsoru özendirir. Medya olarak tanımlandığımız bu yapı bu görevi spor gazetecisi aracılığıyla yapar. Spor gazetecisi, spor olayını ileterek yaşatır ve bu yolla sponsoru devreye sokarak çok önemli bir işlevi yerine getirmiş olur. (Taner, ) Radyo ve televizyon yayıncılığının tarihsel gelişimi Radyo ve özellikle televizyon günümüzde her evde bulunan ve günümüzün gelişmiş teknolojisi sayesinde çok uzaklardaki olayları bile canlı olarak tüm ayrıntısıyla kitlelere ileten en etkili kitle iletişim araçlarıdır. Radyo, mesajı ses olarak aktarırken, televizyon buna görüntüyü de katmıştır. Radyonun ’lerden, televizyonun ise ’lerden bu yana kamuya yayın yaptığı düşünüldüğünde, diğer kitle iletişim araçları gazete ve sinemadan sonra olmakla birlikte, yine de uzun bir geçmişleri olduğu söylenebilir (Aziz, ) Radyonun temelleri, Bologna’da, Guglielmo Marconi'nin evinin tavan arasında atıldı. 'te oda içinde gönderilen radyo sinyalleriyle çalan bir elektrikli zil yapan Marconi deneylerine ara vermedi ve sekiz yıl sonra Atlantik’i aşan, km'yi geçen radyo mesajları göndermeyi başardı. Radyo, kitle iletişimini yaygın hale getirdi ve ilk kullanım alanları da askeri ve ticari etkinlikler oldu. I. Dünya Savaşı yıllarında uçakların yer bağlantısını sağlamak için radyo telsizleri kullanıldı. Radyonun radyo telsizi olarak kullanımı, buz dağına çarparak batan Titanic transatlantiğinden kişinin kurtulmasını sağlamıştır. Radyo ilk olarak amatör radyocular eliyle toplumsal iletişim ortamına girmiş, yaygın bir iletişim aracı olma potansiyeli gösterince ’li yıllarda özel sermaye eliyle yaygınlaştırılmış ve geliştirilmiştir (Melvin & Everette, ). Radyo yayıncılığı ile 17 ilgili ilk düzenlemeler, sistemi üreten şirketlerin ’de oluşturduğu BBC tarafından gerçekleştirilmiştir. Televizyon her yeni kitle iletişim aracının önceki iletişim araçlarından bir şeyler alması gibi radyodan da ses kısmını almış ve buna görüntüyü eklemiştir. Televizyon genel tarifi ile; tele (kulak) ve vizyon (görüş) sözcüklerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş, ses ve görüntüyü birlikte alıcıya iletebilen elektronik bir kitle iletişim aracıdır (Özön, ). İlk düzenli televizyon yayını İngiltere’de başlamış, Amerika ve Sovyetler Birliği’ndeki yayınlar onu izlemiştir. 2. Dünya Savaşı yılları boyunca önemli bir gelişme göstermeyen televizyon yayıncılığı, ’lı yıllardan sonra hızlı bir gelişim göstermiştir. Televizyon yayıncılığında yeni bir dönem başlatan ise sonrasında geliştirilen uydu teknolojisi olmuştur. yılında Early Bird adlı uydu uzaya yerleştirilmiş ve uluslararası yayıncılığın ilk adımlarının atılmasına imkan vermiştir (Rigel, ). Önceleri uydudan gelen sinyalleri dağıtan bir yer istasyonu aracılığıyla gerçekleştirilen yayın, daha sonra DBS (Doğrudan Uydu Yayıncılığı) olarak bilinen, uydudan televizyon alıcısına aracısız yayın aktarımı şeklinde geliştirilmiştir. Türkiye’deki ilk radyo yayınları Telsiz Telefon Türk A.Ş. tarafından İstanbul ve Ankara'da yılında başlatılmıştır. Radyoda ilk spor yayıncılığı ’de Türkiye ile İtalya arasındaki güreş müsabakasının naklen verilmesiyle başlamış, ’te Fenerbahçe-Avusturya WAC takımı arasında oynanan karşılaşma telefon aracılığıyla naklen dinleyenlere iletilmiştir. Radyo spor yayıncılığı Türkiye’de kısa sürede geniş kitleleri etkilemiş ve ’li yıllardan itibaren hızla ilerlemiştir. Televizyonun Türkiye’deki serüveni ise daha yavaş ilerlemiştir. İlk televizyon yayıncılık denemeleri İTÜ tarafından gerçekleştirilmiştir. Devlet tarafından desteklenen Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) 31 Ocak tarihinde ilk yayınını gerçekleştirmiş, Akdeniz Oyunları televizyondan verilen ilk naklen yayın olmuş, bunu hep çok uluslararası spor organizasyonunun yayını takip etmiştir (Talay, ). İTÜ tarafından başlatılan, ardından kanunla uzun yıllar TRT tekelinde devam eden televizyon yayıncılığını, uydu teknolojisinin gelişmesi ve çanak anten 18 kullanılmasıyla kırılmış, ilk özel televizyon olan Magic Box /Star 1 kanalı ’da Almanya’dan uydu aracılığı ile Türkiye’ye yayın yapmaya başlamıştır. Magic Box /Star 1 kanalını Fransa’dan yayın yapan Show TV ve diğer özel kanallar izlemiş, belli bir süre sonra devlet, özel yayınlara Türkiye içinden yayın izni vererek TRT’nin TV yayıncılığındaki tekelini sona erdirmiştir. İnternet medyasının tarihsel gelişimi İletim, iletişim, enformasyon, telekomünikasyon, yayın, yayım ve basım kelimeleri ile ilgili bütün teknolojileri iletişim teknolojileri terimi ile ifade edilmektedir. Bu teknolojilerden sonuncusu olan internet, yüzyılın sonlarında ortaya çıktı ve tüm dünyayı etkisi altına aldı, yaşamımızın bir gerçeği haline geldi, hayatımızın hemen her alanına girdi. Bilgiye ulaşma, yayma konusunda sağladığı imkanlar ve getirdiği kolaylıkların, bu yeni teknolojinin habercilik sektörü için de vazgeçilmez bir araç haline gelmesi sonucunu doğurdu. Üstelik internet teknolojisi, yazılı basının veya görsel medyanın pahalı yatırımlarına ihtiyaç duymuyordu, çok küçük maliyetlerle, kitlelere ulaşıyordu. Hızlı ve düşük maliyetli yapısı ile internet medyası, kitle iletişimi alanında yeni ve vazgeçilmez bir olgu haline geldi. Bu durum, geleneksel medyayı da dönüşüme zorladı, hem yazılı, hem de görsel medya kendi mecralarındaki çalışmalarını sürdürürken, bu yeni kitle iletişim türüne duyarsız kalamadılar ve internet gazeteciliğine yöneldiler. Yazılı ve görsel medya, kendi işlevlerine paralel olarak “internet gazeteciliği ya da haberciliği”, “sanal gazetecilik” ya da “online habercilik” gibi adlarla anılan yeni mecradaki yerlerini aldılar. Gazetelerin bünyesinde oluşturulan bu “elektronik gazete” ya da “dijital gazete”ler bugün haberi ulaştırma hızları nedeniyle okurlara ana gazetelerden daha fazla hitap etmektedir. İnternet haberciliğinin ortaya çıkması ve habere hızlı ulaşma imkanı tanıması geleneksel gazetelerin internet üzerindeki yayınları dışında, internet üzerinde habercilik yapan ve bir geleneksel gazeteye bağlı olmayan haber sitelerini de ortaya çıkardı. İnternet haberciliği aslında geleneksel gazetelerin değil görsel medyanın bir ürünüydü. Televizyondaki teletext yayınları internet haberciliğinin öncüsü kabul edilmektedir (Gürcan, ). 19 İnternet ile ortaya çıkan haberciliğe, hem geleneksel gazeteler hem de haber ajansları çok hızlı uyum sağlamışlar, bunların hemen ardından da sadece internette yayın yapan haber siteleri ortaya çıkmıştır (Karaduman, ). Amerika Birleşik Devletleri, internet gazetelerinin ilk olarak ortaya çıktığı ülkedir. ’de The Washington Post, New York Times, Daily Mirror, Herald Tribune gibi ülkenin büyük gazeteleri “Yeni Yüzyıl Yayım Ağı” adıyla bir şirket kurarak yeni bir dönemi başlatmışlardır. Bu gazeteler haber yayıncılığında sanal dönemi, baskıya hazır gazete sayfalarını online olarak anında aktararak okurlarına ulaştırmışlardır (Gürcan, ). İnternet yayıncılığı daha sonraki süreçte sürekli gelişmiş, yine iletişim teknolojileri ile biçimlenen internet gazeteleri, farklı tarzları ve özgün içerikleriyle kitle iletişim araçları arasında yerini almıştır. Türkiye internet gazeteciliğinde yaşanan gelişmeleri yakından takip etmiştir. Geleneksel medyanın internet haberciliğine başlaması ’te gerçekleşmiş, ’da internet haberciliğine ciddi bir giriş yapan Milliyet gazetesi sanal dünyaya yaptığı yatırımın karşılığını sektörde 20 yıl lider kalarak almıştır. Dijital gazeteciliğe ’de giren Hürriyet ve Sabah gibi gazetelerin arayı kapatması çok zaman almıştır. Türk basınında yaşanan bu köklü değişim süreci yerel basını da etkilemiş ve yerel basının birçok gazetesi internet yayıncılığına geçme durumunda kalmıştır. Yerel gazetelerin bir kısmının ’de yaşanan kağıt krizi nedeniyle baskıyı durdurup dijital platformda devam etme kararı alması da manidardır. Medya ve Spor Modern toplumlarda kitle iletişim araçlarının önemi, yalnızca gazetelerin tirajı veya radyo ve televizyonların seyredilme oranlarıyla ölçülmez. Kitle iletişim araçlarının işlevlerinin niteliği de -haber verme, kamuoyunu etkileme, eğitme ve eğlendirme-dikkate alınmak zorundadır. Kitle iletişim araçları, özellikle yazılı basın düşüncenin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Yazılı basın, haber vermekle kalmayıp haberi açıklar ve yorumlar. Haber ile yorumu birbirinden kesin olarak ayırmak oldukça zordur. Haberi seçiş ve sunuş biçimi ile basın, kamuoyu üzerinde bir etki kurar ve olayların akışını da etkiler. Spor programları ve özellikle de naklen müsabaka yayınları ortalamaya vurulduğunda en fazla izleyici çeken programlardır (Güler & Demir, ) 20 Spor özellikle uluslararası organizasyonların ve futbol maçlarının televizyondan yayınlanmasından sonra, medyanın ve eğlence endüstrisinin önemli bir dalı haline gelmiştir. Sporun, oyundan eğlence endüstrisinin bir sektörüne dönüşmesinde medyanın rolü yadsınamaz. Medya bir yandan sporun seyirlik özelliğini vurgulamış, sporun kitlesel bir eğlence biçimine, bir tüketim malına dönüşmesine yardımcı olmuş, diğer yandan ortaya çıkan ürünün ekonomik değer kazanmasına ve pazarlanmasına alt yapı hazırlamıştır. Bu karşılıklı fayda sağlanma etkisi, spor ve medya endüstrisi arasında sıkı ekonomik bağlar kurulmasına ve birbirini karşılıklı olarak etkileyen bir ilişkiye dönüşmesine neden olmuştur. Medyanın, sporun tüm dünyada sosyal bir olguya dönüşmesinden, değişik spor dallarının tanıtılıp yaygınlaştırılmasına ve spor yapma olanağına sahip olmayan bireylerin spor yapmaya teşvik edilmesine kadar önemli etkileri söz konusudur. Günümüzde etki alanı ve ekonomik yapısı ile güçlü bir sektör haline gelen medya, sporun kamuoyuna sunulmasında da önemli bir araçtır (Söylemez, ). Medyanın spora ilgi göstermesinde ’lerde yaşanan siyasi ve teknolojik gelişmeler ile dünyadaki liberal eğilimlerin yükselişe geçmesi pay sahibi olmuştur. Liberal politikalar ve serbest pazarın etkilerinin dünya genelinde kabul görmesi medya alanında da kendini göstermiş ve büyük bütçelere sahip, spor yayınlarına büyük paralar harcamaya hazır medya holdinglerini ortaya çıkartmıştır. Büyük sermayenin medyaya girmesi, gazetecilik dışında yatırımı olmayan geleneksel medya sahiplerinin sektörden uzaklaşmasına yol açmış; bankacılık, inşaat, turizm, ticaret gibi alanlarda yatırımları olan büyük holdingler sektörü ele geçirmiş, “yeni medya sahipleri” olmuştur. Bu süreçte devletler de rekabetçi ortamı yaratmak adına deregülasyon (özel sektöre devir) uygulamalarını teşvik ederek kamu kudretinin özel sektöre ve sermayeye devredilmesine olanak sağlamıştır (funduszeue.info Erişim: 24 Haziran ). 21 Bu rekabetçi ortam, sporu medyada önemli bir konuma getirmiştir. Daha fazla gazete satmak, daha yüksek izlenme oranları yakalamak isteyen medya kuruluşları, spora daha fazla yer ayırmaya başlamıştır. Medya araçları kitleler üzerinde uyarıcı etki yaparken, değişik spor dallarını toplumda popüler hale getirmiştir. Eğer medya spor müsabakalarını yayın aracılığıyla çok geniş kitlelere ulaştırmasa, sporun ve özellikle de futbolun popülerliği önemli ölçüde sınırlanacaktır. Medyanın spor olaylarına ilişkin olarak yaydığı enformasyon toplumda spora karşı ilgi üretirken, toplumsal ilgi, izlenme ve satış oranlarını etkilemektedir. Müsabakaların sonuçları, oyuncu, hakem ve teknik direktörlerin hareketlerinin yorumları, izleyicilerin ya da taraftarların eğlenceleri haline gelmektedir. Bir görüşe göreyse medyanın sporu değil, sporun medyayı kontrol ettiği ve yönlendirdiği bir dönem söz konusudur. Bu görüşe göre, özellikle profesyonel sporların gazetelerin spor sayfalarını ve tv programlarını ele geçirmesi sonrası amatör branşlara yer verilmez olmuş ve profesyonel spor medyayı yönlendirmeye başlamıştır (Öztürk, ). Yazılı ve görsel medya profesyonel sporlar dışındaki alanlara fazla ilgi göstermemektedir. Sporu hobi olarak ya da sağlıklı yaşam için yapan milyonlarca insan, tıpkı amatör branşlardaki sporcular gibi medya tarafından yok sayılmaktadır. Medyanın geniş izleyici kitlesine sahip olan cazip spor dallarına ağırlık vermesi, gittikçe daha az sayıda spor dalının gösterime alınmasına, dolayısıyla, televizyon kurumundan yayın parası alamayan branşların fakirleşmesine neden olmaktadır. Milli güreşçi Rıza Kayaalp, şampiyon bir sporcu olarak yeterli ilgiyi görmediğini belirterek geleneksel medyaya göndermede bulunmuştur: ''Halk her zaman sizleri niye göremiyoruz diye soruyor. Avrupa şampiyonası olur, 4 ay sonra Dünya şampiyonası olur ve sonrasında ay gibi bir ara olur. Arada büyük bir şampiyona olmadığı zaman anılmazsın. Çünkü! Yaptığın büyük bir şey yok? Sen zaten yapacaklarını yapmışsın ve bir iki gün yazılmış çizilmiş sonrasında da yenisi gelene kadar piyasada yoksun. Aslında ilgi önemli değil, önemli olan yaptığın başarıları halkımızın duyması. 22 Bir popçu gibi ilgi görecek halimiz zaten yok. Biz bu halkı temsil ediyorsak, başarıları da onların duyması gerekiyor. Haberleşmede artık sosyal medya var ve duyuluyor. Ne kadar az yazılırsa yazılsın, ama sosyal medyada düştün mü milyonlarca insanın görmesine imkan sağlıyor. Allah'tan sosyal medya var da, başarılarımızı oradan görüyorlar. İyi ki sosyal medya var seviniyorum.” funduszeue.info medya-var-da Erişim: 1 Haziran ) Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Basın Meslek İlkeleri’nde ise medyanın sporu sadece ticari boyutu ile ilgilenmesi eleştirilmektedir: “Haber kurumları sadece pazar kuralları ile yönetilmezler. Aynı zamanda bilginin bir mal değil, halka ait temel bir hak olduğunun bilinmesi gerekir. Haber kurumu yöneticileri kendilerini haber tüccarları haline getirmemelidirler. Haber kurumu yöneticileri, bilginin sosyal ve toplumsal gerekliliğini göz ardı edemezler. Bu nedenle haber kurumları sadece dinleyici veya izleyici sayısını veya reklam gelir artışı endişesi duyan ekonomik kurumlar değil, aynı zamanda sosyal kurumlardır. Aksi halde, haber kurumları reklam hizmeti veren, insanları birer nesne gibi gören kurumlar haline gelebilirler.” Türk Medyasının Tarihsel Gelişim Süreci Türk basınının tarihi Avrupa'ya göre yaklaşık yıl sonra başlamıştır. Matbaanın Osmanlı İmparatorluğuna geç girmesi ( İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi), Osmanlı toplumunda okur-yazar sayısının düşük olması gibi nedenler Türk basınının Avrupa’ya göre daha geç bir dönemde oluşmasına yol açmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk gazeteler resmi, yarı resmi ve çoğunlukla devletten mali destek alan özel teşebbüslerdi. Yahudiler, Ermeniler ve Rumlar; İstanbul, İzmir, Selanik ve Edirne’de matbaalar kurarak kitaplar basmışlardır. Ancak ilk gazete basımı yüzyılda () Fransız elçiliğinde kurulan bir matbaada basılan Fransızca Bulletin de Nouvelles (Haber Bülteni) olmuştur (Erdoğan, ). Fransız Devrimi'nin İstanbul'a atadığı olağanüstü Büyükelçi Verninac, bu bülten ile; yeni gerçekleşmiş olan Fransız Devrimi'ni Osmanlı ülkesindeki Fransızlara ve Osmanlılara anlatmayı hedeflemişti. 23 Verninac'tan sonraki Büyükelçi General Aubert Dubayet, 'da iki yıl kadar yayın yapan La Gazette Française de Constantinople'u çıkarttı (Kabacalı, ). Bunu İzmir ve İstanbul’da kurulan ve Osmanlı İmparatorluğundan para desteği alan yabancıların kurduğu özel gazeteler takip etti. Osmanlı İmparatorluğu yabancı dillerde çıkan bu gazetelere mali desteği “devletin çıkarlarına uygun haberler verdiği için” sağlıyordu. Türk basın tarihi ise, matbaanın Türkiye'ye girişinden yaklaşık bir asır sonra Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın yarı Arapça, yarı Türkçe olarak yayımlattığı Vekayi-i Mısriye () ile başlatılır (Koloğlu, ). İlk Türkçe gazete ise, gene Alexandre Blacque isimli İzmirli gazete sahibinin Serasker Hüsrev Mehmet Paşaya yazdığı mektupla başlayan süreç sonunda Padişah 2. Mahmut’un emriyle ’de çıkmıştır. Takvimi Vekayi adı verilen bu gazete habercilik, eğitim ve devlet icraatını bildirme amaçlarıyla çıkartılmaya başlandı. Takvim-i Vekayi, Türkçe dışında Fransızca, Rumca, Ermenice, Arapça ve Farsça olarak da yayımlanmıştır. Türkçe olarak çıkan ve resmi gazete niteliği taşıyan Takvim-i Vekayi 'de Osmanlı Devleti ile birlikte tarihe karışmıştır (Koloğlu, ). Ülkemizde çıkan ilk özel gazete, Agah Efendi tarafından 21 Ekim tarihinde çıkarılan “Tercüman-ı Ahval”, Türkiye'de gazeteciliğin başlangıcı kabul edilmektedir (Doğan, ). Cumhuriyetin ilanı sonrası Yunus Nadi tarafından ’te kurulan Cumhuriyet Gazetesi günümüze kadar varlığını devam ettiren tek yayın organıdır. funduszeue.info rin_funduszeue.info Erişim: 20 Mayıs ). Cumhuriyet tarihi boyunca, çok partili dönem öncesi ve sonrasında birçok basın organı ortaya çıkmış ancak kapanmak zorunda kalmıştır. 'lı yıllarda Türkiye'de büyüme ve genişlemenin en yoğun gerçekleştiği sektörlerden biri medya oldu. Özel televizyon ve radyo kuruluşlarının yayına başlamaları ve yılında da yasallık kazanmaları ile bankacılık ve finans gibi sektörlerden pek çok önemli kişi ve grup medya sektörüne girdi. yılına kadar, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) tarafından yürütülen radyo ve televizyon yayıncılığı, bu tarihten sonra ticari girişimcilerin bu alana el atmalarıyla 24 ciddi bir dönüşüm sürecine girdi. Peşpeşe açılan onlarca televizyon ve yüzlerce radyo kuruluşunun yayıncılık alanına katılmasıyla bu alanda çok sert bir rekabet ortamı oluştu. Medya sektörü on binlerce çalışanı, yan sektörleri, plazaları ve çekim stüdyolarıyla devasa bir sektör olarak 90’lı yıllar boyunca ciddi bir büyüme ve genişleme eğilimi gösterdi. Spor Gazeteciliğinin Tarihsel Gelişim Süreci Gazeteler gerçek anlamda Yüzyılda ortaya çıkmaya başladı. Sporun gazetelerde kendine yer bulması ise çok uzun zaman aldı. 'den önce, basında yalnızca tek tük ve yalıtılmış spor haberleri görüldü. Haberi yapılan ilk spor müsabakası İngiltere'de 5 Mayıs ’te yapılan bir boks maçıydı, Boston Gazette'de yer almıştı. Bunu ödüllü boks maçları ile at ve bot yarışlarının periyodik anlatımı izledi (Leonard, ). İlk spor yazarı Henry Chadwick, ABD-Kanada kriket maçlarına ilişkin haber yazıyor, ancak The Times ve The Tribune gazeteleri spor haberlerine fazla önem vermedikleri için ücret almadan çalışıyordu. Beyzbolun babası olarak bilinen Chadwick, 'de The Herald tarafından, beyzbol oyunları hakkında düzenli yazılar yazması için maaşlı olarak işe alındı (Leonard, ). yılına sporun yazılı medyadaki konumunu değiştiren bir gelişme yaşandı. The New York Journal'i satın alan William Randolph Hearst, spor haberlerine önem veriyordu ve onun bakış açısı gazetelerin spor sayfalarının bugünkü bilinen şekline gelmesini sağladı. Hearst, aynı zamanda ünlü sporculara spor sütunlarını yazdırma pratiğini de kurumsallaştırdı. Yüzyılda sporların kuralları netleşmeye başlamıştı ve seyirciler bu tür etkinliklere daha çok ilgi gösteriyordu. İnsanların bu karşılaşmalar için yapılan eleştirileri okumak için gazete almaları spor konusunda bilgili yazarların istihdam edilmesi sürecini başlattı. Ve gazetelerde spor yazılarının sütunlar halinde yayınlanmaya başlamasıyla spor gazeteciliği gündeme geldi. İngiltere’de futbol, Amerika'da boks, Fransa'da güreş profesyonel olarak düzenlenmeye başlanınca seyirci kapasitesi de arttı ve ilgi fazlalaştı. Bu ilgi spor gazeteciliğinin gelişmesini sağladı. Yüzyılın sonlarına doğru Fransa, İngiltere, 25 Amerika, Almanya, Belçika ve İtalya’da sadece spor haberleri veren spor dergileri vardı. Radyonun çıkış ve yaygınlaşması, canlı yayın ve yorumlar sporun tribündeki insanların dışındaki geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Televizyon ise sese görüntü katarak tüm dünyayı etkileyen bir spor çağı dönemini başlattı. Türk Medyasında Sporun Yeri Türk basınında spor konusundaki ilk yazıya ’de rastlanır. “Serveti Fünun”daki ilk haber Ali Ferruh Beyin Paris’ten yazdığı “Eskrim” konusundaki makaledir (Atabeyoğlu, ). Aynı yıl spor konusundaki ilk kitap yayınlanır. Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) Terbiye-i Bedeniye öğretmeni olan, ülkemizde jimnastik sporunun kurucularından sayılan Faik Üstünidman,“Jimnastik veyahut Riyaziyat-ı Bedenniye” kitabını çıkarır. 23 Temmuz ’deki II. Meşrutiyet’in ilanı Osmanlı coğrafyasında özgür bir havanın esmesine yol açar ve bu rüzgar sporu da etkiler. Türk basınında bir futbol maçı haberi ’de yayınlanır. Galatasaray Kulübü’nün ilk üyelerinden Abidin Bey (Daver), Tasvir-i Efkar Gazetesinde, Galatasaray-Tamşvar (Macar) ve İstanbul Karması-Tamşvar karşılaşmalarını yayınlatır (Atabeyoğlu, ). Türk basınında ilk spor dergisi ise, yılında “Futbol” adı ile yayınlanır. Derginin sahibi Üsküdarlı Mehmet Burhanettin Bey, bilinen adıyla ünlü yazar ve spor adamımız Burhan Felek’tir. Cumhuriyetin ilanından sonra spor haberleri Akşam, Cumhuriyet gibi önemli gazetelerin birinci sayfasında haber olmaya başlar. Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu Yunus Nadi, ’de yazdığı sunuş yazısında, gazetesindeki özelliklerini belirtirken, “Gazetenin iktisat ve spor sütunları en yetkili uzmanlarca hazırlanacaktır” ifadesini kullanmış ve gazetenin dördüncü sayfası ikişer sütun halinde spora ayrılmıştır. yılında Haber Gazetesi arka sayfasının tamamını spora ayırarak ilk spor sayfasını yaptı. 26 ’lu yıllarda spor dergilerinin yayınlanmaya başladığı görülmektedir. Suat Hayri Ürgüplü’nün Fransa dönüşü yayınladığı “Şa Şa Şa”, “Şiir” lakabıyla ünlü futbolcu Refik Osman Top’un çıkardığı “Gol”, “Spor Alemi” bunlardan bazılarıdır. yılında Londra’da düzenlenen Yaz Olimpiyat Oyunları’nda Türk güreşçilerinin elde ettiği büyük başarı gazete yöneticilerinin spora farklı bir gözle bakmalarına yol açtı. Yılında Cem Atabeyoğlu ile Nuri Bosut, ilk Spor Haberleri Ajansı'nı kurdular. Günde sayfa haber geçen Ajans, 11 gazeteye haber ulaştırıyordu. Türk Spor Gazetesi’nin, A Milli Futbol Takımı’nın Dünya Kupası finallerine katılmaya hak kazandığı 18 Mart tarihli sayısı, rekor kırarak, o tarihlerde en çok satan günlük gazetenin satış rakamını geride bırakmıştır (Kıvanç H. , ). yılında da Türk basınının amiral gemisi Hürriyet, spora tam sayfa ayırmaya başladı. Günlük gazetelerin ’lı yıllarda spora giderek daha fazla önem vermesinin faturası ise spor dergiciliğine çıktı, spor dergilerinin altın çağı bir daha açılmamak üzere kapandı. ve 80’li yıllarda gazetelerin arka sayfaları spor haberlerine ayrılmış, birçok spor branşından haberler bu sayfalarda yer bulabilmiştir. Ancak, ’lı yıllardan itibaren gazeteler futbol haberlerine ve özellikle de kulüple ilgili haberlere yoğunlaştı. Teknolojinin gelişimi ile ortaya çıkan yeni kitle iletişim araçları da spora yatırım yapmaya devam etti. Günümüzde ulusal yayın yapan 2 spor gazetesi (Fanatik, Fotomaç), 6 spor kanalı (TRT Spor, A Spor, S Sport, beIN Sports, Sports TV, Eurosport), 2 spor radyosu (Lig Radyo, Radyospor) mevcuttur. Spor Medyasında Yaşanan Etik Sorunlar Türkiye spor basını, özellikle görsel medyadaki spor programlarının popüler olmasıyla en az maçlar kadar haberlere konu olmaya başladı. Dedikodu diye tanımlanan kaynağı belirsiz bilgi paylaşımları, sivri açıklamalar ve hakaret kabul edilen kelimelerin sıkça kullanımı bu programları gündemin üst sıralarına yerleştirdi. Reyting kaygısıyla hareket eden program sunucuları ve yorumcuları, rakiplerinin önüne geçmek için sınır tanımaz bir dil kullanmaktadır. Bu yaklaşım izleyici ve okurun gözünde medyaya bakışı olumsuz yönde etkileyebilmektedir.. TSYD’nin eski 27 başkanlarından, Milliyet Gazetesi spor yazarı Atilla Gökçe, spor gazeteciliğine dahil edilen liyakatsiz isimlerin mesleği yozlaştırdığını, televizyonlardaki izlenme yarışının ise etik değerleri yok ettiğini belirtmektedir. TSYD’nin eski başkanlarından Esat Yılmaer de futbolu ve hakemliği bırakan herkesin yorumculuğa soyunmasından müzdarip; 'Medyaya paraşütle inenlerin' gazetecilik mesleğinin saygınlığına gölge düşürdüğünü söylemektedir. Spor yazarı Bülent Boğ, televizyondaki spor programlarının sporun doğasına aykırı mesajlar verdiğini düşünerek görüşlerini şöyle belirtmektedir: “Türk toplumu spor yapmayı değil izlemeyi, futbolu değil kulüpçülüğü seviyor. 90 dakikalık maçı izlemek kadar, dakikayı geçen yorum programlarına bayılıyor. Spor medyası tiraj ve reyting uğruna futbol üzerinden fanatizm üretip, geliştirip, yayarak, fanatizmi bir kazanç öğesi olarak kullanmaktan çekinmiyor. İlginç olansa Türk toplumu, spor medyasının bu tutumunu ve ortaya çıkardığı şiddet dilini pek yadırgamıyor.” (B Boğ , sözlü görüşme) Ülkemizde medyanın futboldaki şiddeti körüklediği düşünülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi stadyumlarda çıkan olaylar nedeniyle “futbolda şiddet” konusunun işlendiği bir araştırma komisyonu kurmuştur (). Bu komisyon tarafından yayınlanan raporda yer alan araştırmaya göre; Türkiye’nin önemli futbol takımlarının yer aldığı dört şehirde, futbol maçlarında şiddet olaylarına karışan ve polis kayıtlarına geçmiş futbol seyircilerinin yarısından fazlası (%51,7) maçtan önce spor medyasında çıkan haberlerden etkilendiklerini, %33,3’ü ise kısmen etkilendiklerini göstermektedir. Spor Kamuoyu ve Medya Kamuoyu algısının oluşmasında kitle iletişim araçları önemli rol oynamaktadır ve kitle iletişim araçları ile oluşturulan kamuoylarından biri de spor kamuoyudur. Spor kamuoyunun oluşmasındaki en etkili araç ise televizyon ve son dönemin popüler iletişim mecrası sosyal medyadır. Televizyonun etkisiyle spor kamuoyu bir sosyo-ekonomik sektör haline gelmektedir. Ayrıca yazılı medyada da sporun yadsınamaz bir etkisi vardır ve normal gazetelerin yanı sıra sadece spor haberleri veren spor gazeteleri çıkmıştır. Spor basını, spor kamuoyunu bilgilendirme ve aynı zamanda etkileme gücüne sahiptir. Son yıllarda ortaya çıkan internet siteleri ve 28 sosyal medya ağları da spor kamuoyu oluşmasına büyük ölçüde tesir etmektedir. Spor basını toplumu etkilemekte ve spor kamuoyunda ilgi alanları doğrultusunda gruplaşmalara yol açmaktadır. Spor kamuoyunu ise; spor kulüpleri, sporcular, medya, kamu kurum ve kuruluşları, teknik direktörler, antrenörler, hakemler, sponsor şirketler, taraftarlar, güvenlik güçleri gibi toplumun birçok farklı sosyo-kültürel tabakaları oluşturmaktadır. Spora ve ulusal ya da uluslararası spor organizasyonlarına duyulan ilginin her geçen gün artması ise spor ile ilgili beklentileri de artırmaktadır (Şahan, ). Medya spor kamuoyunu etkileyerek sporun endüstrileşme sürecine katkıda bulunurken, kitlelerin aktif veya pasif olarak yapılan spora katılım davranışını da yönlendirmektedir (Katırcı, ). Spor medyası; sporun hangi dalının veya hangi maçlarının ön plana çıkarılacağı kararını vermekle kalmamakta, aynı zamanda maç içinde nelerin vurgulanacağının da kararını vermektedir. Bunu yaparak kitlelerin sporu yorumlama ve açıklama biçimini etkileyebilmektedir. (TBMM, ). Medyanın bu gücü etik kurallar konusunda bazı tartışmaları da gündeme getirmektedir. Prof. Dr. Turgay Biçer’e göre sporseverler duyguları ile düşünceleri arasında bir çatışmaya yönlendirilmektedirler: “Saha içinde, saha dışında, televizyonda ve günlük hayatta sorunların büyüğü olarak algılanıyordu ‘duygunun’ ve ‘aklın’ yönetimi. İnsanlar hasım gruplara bölünmüş ve adeta duygusallıkla aklı güreştiriyorlardı acımasızca.” (Biçer, ). Medya, tiraj ve reyting toplama amacıyla taraftarları şiddete ve saldırganlığa yönlendirmektedir. Medyanın spor kamuoyu üzerindeki etkisi herkesçe kabul edilmektedir. Spor alanında son dönemde hızla artan holiganizme en çok etkiyi spor köşe yazarları, yorumcuları ve spor medyasının yayınları yapmaktadır. Popülaritesi azalmaya başlayan spor programları, iddialı ve hırçın konukları yayınlarına çıkarmakta, bu programlar saha içini, tribünleri ve dışarıyı ciddi şekilde etkilemektedir. Bu programlardaki yorumcular ve konuşmacılar pervasız tutumları, tahrik edici ve etik dışı ifadeleri, hırçın davranışları ile sporcuları ve spor kamuoyuna olumsuz yönde etkilemektedir. (Çil, ) 29 İlk olarak Çinliler tarafından oynandığı kabul edilen, yüzyıldan İngiltere’de kurallara bağlanan futbol, yüzyılda tüm dünyayı etkisi altına alan bir spor etkinliğine hatta toplumsal harekete dönüşmüştür. Futbol endüstrisinin başarısında kuşkusuz, teknolojik değişimlerin önemli bir rol oynadığı ve bunun artarak devam edeceği görülmektedir (Akyüz, ). Bu değişim ile bereber futbol, ’li yıllardan itibaren de televizyon üzerinden yayınlanarak daha geniş kitlelere ulaşmış ve ekonomik boyut kazanmıştır. Televizyon yayıncılığının kâr merkezli bir yapıya dönüşmeye başladığı ’li yıllardan sonraki dönüşüm sürecinde, futbol televizyon kanalları açısından büyük önem kazanmaya başlamıştır. Futbol sektöründe, meydana gelen bu dönüşüm, kulüplerin farklı örgütlenme biçimlerindeki şirketlere; oyuncuların ise çeşitli özelliklere sahip çalışanlarına işadamlarına; taraftarların tüketicilere, müşterilere dönüştüğü büyük bir piyasa haline geldiği görülmektedir (Göksu, ). Futbolun büyük kitleler tarafından talep edilen, izleyicisi garanti olan ve büyük gelir getiren yapısı televizyon kanalları için futbol yayınlarını bir çekim merkezine dönüşmüştür. Televizyonlardaki en yüksek reytingler futbol yayınları ile elde edilmiştir. Futbol öylesine yüksek talep görmeye başlamıştır ki, paralı kanalların temel dayanağı haline gelmiştir. Türkiye’de de paralı kanalların ortaya çıkması ve yaygınlaşması futbol yayınları sayesinde olmuştur. Bu paralı kanallar futbol maç yayın haklarını kaybettiklerinde, Teleon, Cine5 örneğinde olduğu gibi kapanmaya ya da önemsiz yayın kuruluşlarına dönüşmeye mahkûm olmuşlardır (Arık, ). “TRT’nin görsel medyada tek kanal olarak yayın yaptığı dönemde medyada, çeşitli spor branşları arasında kurulmaya çalışılan dengenin özel televizyonların devreye girmesiyle futbol lehine hızla bozulduğunu ve futbolun diğer tüm branşları geçerek spor medyasını adeta işgal etmesine tanık olduk” (Bora ve Uluğ, ). Türkiye’de futbol zaten, ’da başlayan profesyonel ligi, sahip olduğu dinamizm ve renkli iç rekabeti ile her zaman bir cazibe merkezi olagelmiştir. ’lardan itibaren özel televizyonların kurulması, ardından futbol maçlarının yayınlarının ekonomik bir değere dönüşmesi futbolu bir televizyon ürünü haline getirmeye başlamıştır. Futbol maçlarının yayın haklarının TFF tarafından ihale yöntemi ile tek bir 30 yayıncıya satılması; çok sayıda televizyon kanalı ve bu kanallarda yayın gerçekleştiren onlarca spor progamı için farklılaşma sürecini başlatmıştır. Maç özet görüntülerinden mahrum kalan bu programlar süreç içinde içerik değişiklikliğine gitmeye başlamışlardır. Reyting baskısı nedeniyle ortaya çıkan bu değişim sürecinde porgramlar; içinde futbol görüntüsü olmayan ya da çok az olan yayınlar yapma durumunda kalmışlardır. “Futbolsuz futbol programları” da içerik değişikliğine giderek yayınlarını futbolseverlerin ilgisini çekecek formata dönüştürmüştür. Bu ‘şov’ programları içinde Beyaz TV’de yayınlanan Beyaz Futbol son dönemde ön plana çıkan yayın olarak dikkat çekmeyi başarmıştır. Gösteri Amaçlı Şov Programları Medya endüstriyel futbolu, endüstriyel futbol da medyayı desteklemiştir. Futbol programları da bu karşılıklı etkilemiş ve kazan- kazan formülünün ve gösterinin bir parçasıdır. Bu programlar içinde ön plana çıkansa Beyaz TV’deki Beyaz Futbol programıdır. Beyaz Futbol programı, bilgilendirici yapıdan uzak, tartışmanın ve mizansenin ön planda olduğu kurgu programlarına örnek sayılmaktadır. Şüphe uyandırma, paranoya bu programın uzun süreli yayınında reytingini koruyabilme adına başvurduğu ana yöntem kabul edilmektedir. Programın bir dönem yorumcularından Rasim Ozan Kütahyalı reytingi yükseltmek için televizyon tekniklerini uygulayan isim olarak ön plana çıkmaktadır. Türkiye’de benzeri olmayan ve futbol programlarında sert eleştirilere uğrasa da fark yaratan Kütahyalı, ilgi çekmek için yaptığı bu çıkışlardan birinde kurduğu yanlış cümle nedeniyle programdan uzaklaştırılacaktır. Beyaz Futbol programının, şüphe oluşturma üzerine bir formata sahip olduğu gözlenmektedir. Böyle bir programa halk ilgi göstermektedir. Halk, sosyal tabakalardan oluşmaktadır. Bu tarz programları farklı sosyal tabakalardan insanlar izlemektedir. Beyaz TV reyting ölçümünde değildir ama sosyal medya ölçümlerinde Beyaz Futbol’un ilk sıralarda yer aldığını görülmektedir. Beyaz Futbol’da entelektüel içeriklerin yer almadığı, sansasyon içerikli dosyalar ve bu haber/dosyalarla ilgili anonslarla izleyicinin ekran başında tutulmak istendiği, kanal değiştirmesinin önüne geçilmeye çalışıldığı görülmektedir. Telegol/Beyaz 31 Futbol/Derin Futbol programları benzer içerikli programlar olduğu ve kendine özgü bir çizgi oluşturdukları gözlemlenmektedir. Spor ve magazinin iç içe geçtiği bu yayınlara, yeni bir yayıncılık türü kabul edilerek adlandırma yapmak gerekmektedir. Programda futbol maçının teknik-taktik boyutları fazla konuşulmamaktadır hatta bazen hiç futbol konuşulmamaktadır. Program içeriğinden bir örnek olarak; Futbolcu Burak Yılmaz’ın sokakta otobüs şoförü ile yaşadığı olay defalarca ekrana getirilmekte, haberin veriliş şekli ve program yorumcularının yönlendirmesi şoförü hedef haline getirmektedir. Programda dakikalarca tartışılan, suçlayıcı bir dille eleştirilen şoför, yaratılan algı sonrası işten çıkarılmaktadır. Gazetecilik kamusal faaliyet kabul edilmektedir. Medyanın kültürel haber işlevi vardır. Beyaz Futbol programının hangi işlevi üslendiği, eğlendirme mi yoksa spor kültürlemesi mi olduğu sorusu tartışılmaktadır. Etik ihlaller hem basının güvenilirliğini zedelemekte hem de spora zarar vermektedir. Spor yazarları bu durumdan duyulan rahatsızlığı dile getirmekten çekinmemektedir. Bir döneme damgasını vuran, gazete genel yayın yönetmenliği ve sonrasında gazete patronluğu yapan Nezih Demirkent’in 32 yıl önce yaptığı tespit günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Bir ülkenin spor politikasına sahip çıkılmamasında spor yazarının da payı olduğunu ileri süren Demirkent, “Bir okur olarak spor sayfalarından memnun değilim. Spor basınında yapısal gelişme olmadı, tam aksine gerileme yaşandı” (Uluç, ) yorumunu yapmıştır. Beyaz Futbol programı, prime-time diye tabir edilen izleyici kitlesinin en yoğun olduğu saat dilimlerinde değil, gece yarısına doğru yayına girmektedir. Maçların bittikten saat sonra yayına başlamaktadır. Beyaz Futbol programı, diğer kanallardaki spor programları bittikten sonra ya da ana konuları işleyip sona yaklaştıklarında yayına girmektedir. Gece yarısı ’ten sonra başlayan program, diğer kanallardaki programlarda işlenen konuları bir daha gündeme getirmemekte ya da kısa olarak değinmekte, ardından farklı bir içerikle yayınına başlamaktadır. Program, geç saat diliminde ekran başında olan erkek futbolseverlere yönelik bir içerikle yayın yapmaktadır. Beyaz TV Spor Koordinatörü ve Beyaz Futbol programının moderatörü Ertem Şener, benzer içerikte olan Derin Futbol ve Beyaz Futbol programlarında neden 32 futbol konuşmadıklarını verdiği röportajda şu sözlerle açıklamaktadır: "Türkiye’de futbol oynanmıyor. Ne kadar ekmek o kadar köfte. Türkiye’de futbol oynanır hale gelsin, ne kadar samimiyetle oynanıyor, ne kadar düzgün oynanıyor… Apartman bile yönetemeyecek adamlar kulüp yöneticiliği yapıyorlar, ben nasıl futbol anlatayım. Adam siyah takımın altına gri çorap giyiyor. Bunu ayıp olarak karşılarım. O adam biraz giyimine bakacak." (funduszeue.info cezaevinde-ziyarete-gittim-almadilar-agladim/ Erişim Tarihi: 22 Mart ) Programda ilgili kamuoyundaki genel algı kışkırtıcı olduğu şeklindedir. Statta bıçak çeken, olay çıkartan taraftarlar ‘etkilendim, tahrik oldum, bıçakladım’ demektedir. Bu tür taraftarlar programı izlemekte, ertesi hafta stada bu şekilde giderek suç işleme potansiyeli yüksek kişiler haline gelebilmektedir. (M K Zelyurt , sözlü görüşme). Özellikle yazılı kültürün gelişmediği toplumlarda bu programlar tehlikeli olabilmektedir. Programda kullanılan dil zaman zaman şiddetin programın kendisine yönlenmesine de yol açabilmekte, Beyaz TV önünde organize olan grupların eylemleri yapılabilmektedir. Beyaz Futbol yorumcusu Sinan Engin ise verdiği söyleşide programın şiddeti değil tartışma kültürünü güçlendirdiğini savunmaktadır: "Futbolun dışında magazinsel konular reyting alıyor. Uzaylılar, büyü, astroloji Geyik, muhabbet gırla. Film gibiyiz. Bir filmde nasıl dram, aksiyon, heyecan, aşk varsa Beyaz Futbol'da da var. Ana eksenimiz elbette futbol. Futbolun babasını da konuşuyoruz. Ama milleti baymıyoruz. Böylece dizi gibi reyting alıyoruz. Bütün kanallarda ciddi ciddi futbol konuşulan programlar var. Maç görüntüsü olsa belki yan unsurlara gerek kalmaz. Gerçi düşünüyorum, bizim grup rahatsız. Ertem de, Ahmet Hoca da enteresanlık seviyor. Ben 'Futbol konuşalım' diyorum. Ahmet Hoca aksiyon peşinde. Seviyeli geyik yapıyoruz. Terbiye sınırları dahilinde. Bazen sinirleniyoruz ama normal. Gırgır yapıyoruz. Evimizin salonunda oturur gibi 'Futbol programı izlemem' diyen kadınların da ilgisini çekiyoruz. Kadınlar 'Senin sesinle uyuyoruz' diyor. Yatak 33 odasında kocaları bizi izlerken, onların da bir kulakları bizde. Emel Sayın bile bizi izliyor. Geçende bir kadın yanıma geldi, 'Eskiden kocamla kavga ediyorduk futbol programı izlediği için. Şimdi ben de sizi izliyorum. Dizi gibisiniz. Müptela oldum. Kavga da çıkmıyor.' dedi." (funduszeue.info sesinle-uyuyoruz-diyorlar?paging=1, Erişim Tarihi: 22 Mart ) 34 Gösteri Amaçlı Televizyon Spor Programlarının Çalışma Modeli Programda futbolun teknik ve felsefi boyutları değerlendirilmemektedir. Programda halka kültür sağlayıcı/aktarıcı içerik bulunmadığı görülmektedir. Beyaz Futbol, televizyonculuk tekniklerini sıklıkla kullanmaktadır. Program için yaptıkları özel röportajların duyurusunu Ertem Şener, kaset yayına girene kadar kez tekrarlamaktadır. Altyazı ile yapılan anonsun ekranda kalma süresi 10 dakikayı geçmektedir. Oysa kasetin kendisi dakikalık bir süreyi kapsamaktadır. Beklentiyi yüksek tutarak izleyicinin başka kanala gitmemesi ya da kısa süre sonra geri gelmesi hedeflenmektedir. Kullanılan spotlar, kolaycı toplumlarda sonuç getirmekte ve izleyici 4 saatlik programdan ara ara ayrılsa da yeniden ‘Acaba neler oldu?’ merakıyla geri dönüş yapmaktadır. İlgiyi canlı tutmanın yöntemlerinden biri de sosyal medyadır. Genç ve erkek futbolsevere sosyal medya hesapları üzerinden ulaşılmaya çalışılmakta ve merak uyandırıcı tweetlerle izleyici programa davet edilmektedir. Beyaz TV'de ekranlara gelen Beyaz Futbol programına sosyal medyadan zaman zaman yorum tepkiler de gelmektedir. Ertem Şener'in sunduğu, Sinan Engin, Abdülkerim Durmaz ve bir dönem Rasim Ozan Kütahyalı’nın yorumcu olarak katıldığı programda, gece saatlerinde konuklara et servisi yapılmıştır, dikkat çeken diyaloglar yaşanmıştır. Özel aşçı eşliğinde yapılan serviste bir tek Sinan Engin programda et yemeyi reddetmiştir. Sinan Engin, "Gutum var, ben yarın yiyeceğim" demiştir. Abdülkerim Durmaz'ın "Biz bunu reklam arasında yiyelim" demesi üzerine Rasim Ozan Kütahyalı "Yok canlı yayında yiyeceğiz, abi herkes gelsin. Beyaz TV'de et servisi" diye yanıt vermektedir. Kütahyalı daha sonra ise "Parası olmayan direkt gitsin bir yarım ekmek döner yesin, biz öğrenciyken öyle yapardık " sözlerini sarf etmektedir. Kütahyalı, "Kameraman arkadaşlar yedi mi?" sorusuna ise "Onlar öküz gibi yedi bizden önce" diye yanıt vermektedir. Abdülkerim Durmaz'ın "Öküz gibi yiyorsun" demesi üzerine ise Kütahyalı "Ne gibi yiyeyim, kedi gibi mi?" karşılığını vermektedir. Ertem Şener eleştirilerle ilgili twitter'dan açıklama yapmakta, “Madem rahatsız olundu TV'lerde yemek programları da kaldırılsın.” demektedir. 35 Ertem Şener, "Abdülkerim Durmaz'ın da yayında yemek yemediğine" yönelik bir mesaj üzerine ise "Yedi yedi reklam arasında Ahmet Hoca'nın sağ koluna kadar yedi" diye yanıt vermektedir. funduszeue.info'da yer alan habere göre canlı yayın sırasında yemek yenmesi şikâyet konusu olmuştur. Program hakkında gece boyunca şikâyet telefonu aldıklarını söyleyen RTÜK Üyesi Süleyman Demirkan, “Programla ilgili dört bir yandan çok fazla tepki geldi. Kurul olarak biz de bu tarz konularda hassas davranmaya çalışıyoruz." açıklamasını yapmıştır. (funduszeue.info partisine-rtuk-den-inceleme, Erişim Tarihi: 1 Kasım ) RTÜK’e sıklıkla şikayet edilen Beyaz TV’nin futbol programları olan Beyaz Futbol için en ağır ceza, Beyaz Futbol yayınında yorumcu Rasim Ozan Kütahyalı’nın sözleri nedeniyle gelmiştir. Kanal yönetimi, Boşnakları rencide eden sözler nedeniyle Kütahyalı’nın görevine son vermek durumunda kalmıştır. RTÜK de, 5 kez programı durdurma kararı vermiştir. Kanala ayrıca o ayki reklam gelirlerinin yüzde 5’i kadar ( bin TL arası) para cezası kesileceği belirtilmektedir. RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, verilen cezanın oy birliğiyle alındığını söylemiştir. Kararla ilgili BBC Türkçe sitesine açıklama yapan RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, " Bu sözler, toplumsal infial yarattı. Toplumda nefret duygusu oluşturabilecek, ötekileştirici bir söylem gerçekleştirildi. Yaptırım kararını oy birliğiyle aldık. Bu kararı alırken diğer yayıncılara da örnek oluşturacak bir karara imza atmak istedik" ifadelerini kullanmaktadır. RTÜK'ün spor programları üzerindeki izlemi 8 yıl önceye gitmektedir. Türkiye’de görsel ve işitsel medya hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesinde görevli idari otorite RTÜK’e spor programlarına ilişkin çok sayıda izleyici şikayeti gelmeye başlamış ve bu şikayetlerde spor programlarının, spor müsabakalarında meydana gelen şiddet olaylarını tetiklediği ileri sürülmüştür. Bu şikayetler üzerine RTÜK bünyesinde yılında bir çalışma yapılmış ve spor programlarında yaşanan sorunların giderilmesi amacıyla “Spor Programları Rehber İlkeleri” adıyla uyulması gerekli kurallar belirlenmiştir. 36 Bu çalışma ile spor programlarında var olan sorunların etik bilinç ve öz denetim ile ortadan kalkmasını sağlamak hedeflenmiştir. Programda zaman zaman devlet bağlantısı olduğunu ima eden, istihbari bilgi paylaşımları yapan Kütahyalı için Ertem Şener’in ayrılık haberini verdiği anonstaki sözleri dikkat çekmiştir. Derin Futbol programında Rasim Ozan Kütahyalı’nın Beyaz TV ile olan ilişkisinin kesildiğini ve programdan çıkarıldığını açıklayan sunucu Ertem Şener’in olayı, tehdit niteliğindeki sözlerle savunduğu ileri sürülmektedir. Şener’in, “Rasim'in tüm düşmanlarına bedelini ödetecek gücü vardır” sözleri kayıtlara geçmiştir. Ancak Kütahyalı’nın "derin" bağlantılarının, yaptığı hatanın bedelini ödemesini engelleyemediği şeklinde yorumlanmaktadır. Türkiye’de futbolun, Osmanlı’nın son döneminde bu coğrafyaya girdiği ancak yükselişinin ve popüler hale gelmesinin 80’li yıllarda gerçekleştiği kabul edilmektedir. Turgut Özal’lı yıllarda futbola yapılan yatırım, statların inşaası, özel televizyonculuğun başlaması ile yayın ihalelerinin gelir kalemlerini artırması Türk toplumunun futbola olan ilgisini arttırdığı kabul edilmektedir. (M Şaşmaz Ataçoçuğu , sözlü görüşme) Beyaz Futbol ve benzeri programlar, ağırlıklı olarak stadyumlara gitmeyen, stat atmosferinin yarattığı kültürün dışında kalan futbolseverlerden oluşmaktadır. Geç saatlerdeki yayınları izleme şansı yüksek olanlar, genellikle düzenli iş sahibi olmayan kesimler arasından çıkmaktadır. Programlarda kullanılan dil/üslubun bu kesime hitap ettiği şeklinde yorumlanmaktadır. Maç görüntüsü olmadığı için kısa süren maç değerlendirmelerinin ardından program futbol görünümlü ama aslında futbol dışı unsurlardan oluşan konularla, merak uyandıran anonslar/duyurular ve ardı arkası kesilmeyen program içi tartışmalarla devam eden program formatındadır. İyi polis (Sinan Engin)- kötü polis (Ahmet Çakar) yöntemi ile ele alınan konular hakkında tartışma ortamı açılmaktadır. Ahmet Çakar’ın kullandığı dil ile konu derinleştirilmekte ve konuk bağlantıları ile izleyicinin merak duygusu körüklenerek program içeriği canlı tutulmaktadır. (M K Zelyurt , sözlü görüşme). Telegol ile başlayan, Beyaz Futbol ve Derin Futbol ile devam eden başına buyruk, saldırgan spor programı anlayışı, TV izleyicisi boyutunda bir karşılık bulmaktadır. 37 Bu tür programların futbola katkısı ise tartışmaya açık bir konu olarak kalmaktadır. 38 5. GEREÇ VE YÖNTEM Araştırma Modeli Araştırmada yaygın veri toplama yöntemlerinden birisi olan görüşme yönetimi kullanılmıştır. İletişimin en yaygın biçimi kabul edilen konuşmayı temel alan, görüşlerin, deneyimlerin ve duyguların ortaya çıkarılması yönünden en güçlü yöntem olan görüşme (mülakat) yöntemi, nitel bir çalışmadır. Evren ve Örneklem Araştırmanın evrenini; medyadan, taraftarlardan, spor sosyologlarından ve gazetecilerden belirlenen katılımcılar oluşturmaktadır. Araştırma “Nitel Yöntem”e göre tasarlanmış ve “Yarı Yapılandırılmış Derinlemesine Görüşme” tekniği kullanılarak veri toplanmıştır. Örneklemi oluşturan katılımcılar; yazılı medyadan 4 gazeteci, görsel medyadan 4 programcı, diğer televizyon spor programlarından 4 yapımcı, toplumsal bir olgu olan futbol üzerine çalışmaları olan 2 spor sosyoloğu ve Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray tribün gruplarının temsilcilerinden 6 taraftar olmak üzere 20 kişiden oluşmaktadır. Derinlemesine görüşme kullanılmasının nedeni; sürecin bir nevi sosyal denetleyicisi olarak gazetecilerin, televizyoncuların, toplumsal boyutunu inceleyen spor sosyologlarının ve bu programları izleyen tribündeki insanların temsilcilerinin deneyim ve görüşleri doğrultusunda ortaya koymaktır. Veri Toplama Aracı ve Yöntem Örnek sayısı (örneklem sınırı) görüşülen kişilerden alınan ilgili verilerin tekrar etmesi dikkate alınarak “teorik örneklem” (Glaser and Strauss, ) şeklinde belirlenmiştir. Teorik örneklem yönteminde örneklem büyüklüğü araştırmanın başında belirlenmeyip araştırma sürecinin içinde şekillenmiştir (Kümbetoğlu, ). Yapılan görüşmelerin araştırmaya yeni bir veri ilave etmemeye başladığı noktada örneklem büyüklüğünün yeterli olduğuna karar verilmiştir. (Denscombe, , akt: Kümbetoğlu, ). Çalışmamız için belirlenen soru sayısı 9'dur. Her örnekle yapılan görüşmeler ses kayıt cihazına kaydedilmiş, sonrasında dinlenerek yazılı metin haline getirilmiştir. Yazılı metin içerik çözümlemesiyle, araştırma problemine dair öne çıkan alt problemler doğrultusunda temalara ayrılmıştır. 39 6. BULGULAR Bu bölümde, görüşme yapılan 4 yazılı medya, 4 görsel medya, 4 televizyon spor programcısı, 2 spor sosyoloğu ve Üç Büyük kulüpten kombine alarak düzenli stada giden ve statlara gitmeyip maçları televizyondan izleyen birer taraftarı ile yapılan mülakatlar ve Beyaz Futbol örneği üzerinden gösteri amaçlı futbol programlarının kamuoyundaki etkisi konusu sorgulanmıştır. Gösteri Amaçlı Spor Televizyon Programlarının Yarattığı Algı Spor, özellikle futbol kitleleri peşinden sürükleyen toplumsal bir hareket olarak gözlemlenmektedir. Etkileme ve etkilenme oranları yüksek kabul edilmektedir. Beyaz Futbol programının spor kamuoyu üzerinde oluşturduğu algı da merak konusu olarak gündemde yer tutmaktadır. Bu soru televizyonculara, spor yazarlarına, sosyologlara, akademisyenlere ve taraftara yöneltilmiştir. TSYD Eski Başkanı ve Milliyet Gazetesi Spor Yazarı Attila Gökçe, “Son dönemde ön plana çıkan sosyal medya gerçeği var. Sosyal medyayı kullanan insanların yüzde 30’luk kısmı hiçbir değere inanmayan, değerlere kolaylıkla hakaret eden bir topluluktur. Beyaz Futbol düzenli olarak takip ettiğim bir program değildir. İki dakikadan fazla tahammül edemiyorum ama edindiğim izlenim, bahsettiğim sosyal medyadaki yüzde 30’a hitap ettiği şeklindedir. Karşılıklı etkileşime giriyorlar ve birbirlerini besliyorlar” şeklinde görüş belirtmektedir. (A Gökçe , sözlü görüşme) TSYD Eski Başkanı ve AIPS 2. Başkanı Esat Yılmaer, Beyaz Futbol programının dünyada bir örneğinin daha olmadığını ileri sürerek görüşlerini bildirmiştir. “Beyaz Futbol ve benzeri programlar reyting merkezli yayınlardır. Bu nedenle ilgi çekmek için agresif yayıncılık yapmaktadırlar. Bol gerilimin sergilendiği ve gereksiz tartışmaların yapıldığı bu programın özellikle holigan diye tabir ettiğimiz eğitim seviyesi düşük kitleyi olumsuz etkilediğini ve yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Beyaz Futbol programının Türk futbolunun gelişimine hemen hiçbir katkı sağladığını düşünmemekteyim. 40 Sadece bol dedikodunun yapıldığı ve hiçbir bilimsel gerçeğin dile getirilmediği bu programın dünya üzerinde başka bir örneğinin olmaması da işin başka bir boyutudur.” (E Yılmaer , sözlü görüşme) Lig TV’nin ilk Genel Müdürü olan ve Akit TV’de spor programı yorumculuğu yapan Ferhan Tezcan, Beyaz Futbol programı ve benzer yayınların Türk futboluna zarar verdiğini düşünmektedir: “Bu tür programlar ellerinde maç görüntüsü ve özeti olmadığı için farklı bir formata oturtulmuştur. Bu tarz programlarda eleştiri dozu yüksek olmaktadır. Bunda bir sakınca görmemekteyim ama üslup meselesi ciddi bir soruna dönüşmüştür. Bu, futbol kamuoyundaki kültür seviyesi sorununu körüklüyor.” (F Tezcan , sözlü görüşme) Show TV eski Spor Müdürü ve Lig TV eski Haber Müdürü Aybars Hünalp, gösteri amaçlı spor programlarının futbola katkı sağlama gibi bir misyonu olmadığını düşünmektedir: “Televizyondaki spor programlarının futbolun gelişimine bir katkı sağlama görevi veya sorumluluğu yoktur. Ancak tribüne gelen taraftar bu porgramlarda kullanılan dilden etkileniyor. Tribüne gitmeyen, futbolu televiyon yayınları üzerinden takip eden taraftar daha da çok etkileniyor. Bu nedenle televizyondaki spor programlarının tribün olaylarında payı olduğunu düşünüyorum.” (A Hünalp , sözlü görüşme) Radyo ve TV’de binlerce maç anlatan, bir o kadar da spor programında moderatörlük yapan Spor Spikeri Melih Gümüşbıçak’a göre her program gördüğü ilgi boyutunda algı yaratmaktadır: “Her program, her yayın şüphesiz futbol kamuoyu üzerinde bir algı oluşturabilir ama burada algının büyüklüğü önemlidir. Bu algı, programın gördüğü ilgi nispetindedir. Bir ölçülendirme yapmak mümkün olsa bir kişi bir insanı etkilerken, diğeri yüz kişiyi, bir başkası binlerce insanı etkileyebilir. Algıyı böyle mi değerlendirmek lazım? Ne zaman bir kavga olsa, itiş kakış olsa ilgi fazlalaşıyor ve onun üzerinden popüler olma ihtimali yükseliyor. Bunun için de bu tür davranış tarzları bilinçli olarak uygulanıyor.” (M Gümüşbıçak , sözlü görüşme). 41 Sosyolog, Doç. Dr. Mert Kerem Zelyurt, gösteri amaçlı spor programlarını kışkırtıcı bulduğunu belirtirken uyarıda bulunmaktadır: “Beyaz Futbol programı, spor etiğini yok sayan, değer taşımayan bir yayıncılık yapmaktadır. Bu tür yayıncılık, sosyo kültürel düzeyi düşük olan kitleleri olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tarz yayından etkilenen kimselerin bir gün sokakta birine saldırması, zarar vermesi sürpriz olmamaktadır.” (M K Zelyurt , sözlü görüşme) Akademisyen Selçuk Açıkgöz, basketbol kökenli olduğunu, futbola ilgisinin alt düzeyde bulunduğunu belirtirken, Beyaz Futbol programının düzenli izleyicisi olduğunu vurgulamaktadır: “Uzun yıllar basketbol oynadım. Futbola ilgim yok denecek düzeyde fakat Beyaz Futbol programının müdavimiyim. Gündem belirlemedeki becerileri, tartışma süreçlerinde yaptıkları zeki manevraları izlemek ilginç oluyor. Benim gibi futbola ilgisi asgari düzeyde olan birini programını izleyicisi haline getirecek farklılıkları hep sunuyorlar.” (S Açıkgöz , sözlü görüşme) İngiltere’de yaşayan Spor Yazarı Alp Ulagay, Beyaz Futbol programını hiç izlemediğini ama sosyal medya nedeniyle fikir sahibi olabildiğini söylemektedir: “Açıkça söyleyeyim bu programı hiç izlemedim. Tüm bildiğim sosyal medyadaki kısa kliplerden ibaret ama edindiğim izlenim şudur: Böyle bir programın futbolun gelişmesiyle ilgisi yok, gelişimine bir katkısı da olamaz. Bu seviyesiz ve cahil kanaat önderleri, aşırı tutum ve davranışları beslemekten başka bir iş yapmamaktadır. İzleyici kitlesi az olan bu programlar zannımca sosyal medya üzerinden köpürtülüyor. Sosyal medya ortamında gerginlik tırmandırılırken futbol taraftarları düşmanca davranışlara sevkediliyor.” (A Ulagay , yazılı görüşme) Uzun yıllar Lig TV’nin İngiltere temsilciliğini yapan ve halen İngiltere’de yaşayan Gazeteci Rıdvan Ertuğ, Beyaz Futbol programını Darülbedayi’ye benzetmiştir: “Öncelikle şunu açıklamamda yarar var. Beyaz Futbol düzenli olarak izlediğim bir program değil. Buna karşın baş aktörlerin ekranlardaki şaklabanlıklarına, bir haber sitesi ya da gazetelerde -okusam da okumasam da- sıklıkla rastlamaktayım. 42 Türk medyası bu tür haber sayesinde ilgi çekmeye, hatta ayakta kalmaya çalışmaktadır. Yukarıda gayri ihtiyari olarak aktör dedim; aktör deyince de aklıma hep Osmanlı Devleti'nde ilk tiyatro oyunlarının sergilendiği Darülbedayi gelir. Darülbedayi ve Beyaz Futbol programı çağrışımı nasıl durur bilemiyorum!.. Konusunda her ne kadar uzman olsalar da Beyaz Futbol programı sunucusu Ertem Şener ve Beyaz Futbol yorumcuları Ahmet Çakar, Sinan Engin ve Abdülkerim Durmaz orta oyunu ve tulûat sanatının son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü kıvamındalar.” (R Ertuğ , yazılı görüşme). TSYD’nin eski başkanlarından Naci Arkan bu doğrultuda televizyonların yayın anlayışına sert bir eleştiri getirmektedir: “TV'lerin tek bir amacı var. Sadece tüketime endeksli bir toplum yaratmak Çünkü biliyoruz ki, biz okumayı sevmeyen, hayata dair konuları sorgulamayan, basitcilik felsefesini benimsemiş bir milletiz Yapılan araştırmalar da, zaten her işin kolayına kaçan bir toplum olduğumuzu kanıtlamıştır adeta İnsan ömrünün ortalama 75 yıl olduğunu düşünürsek, bunun yılını TV başında geçiren insanlardan, zaten ne üretim, ne yaratıcılık, ne parlak fikir bekleyebilirsiniz Al eline kumandayı, şiddetin, nefretin, kavganın bol olduğu kanalları nefes almadan dolaş Bazı kişilerin kitapları bile renklerine göre satın aldığını, okumadan sadece süs için evindeki rafa yerleştirdiğini bilmiyor muyuz? Bu anlayıştaki insanlarımızı, çok iyi analiz eden ve onların nabzına göre şerbet vermeyi amaçlayan TV yöneticileri, günümüz Türkiye'sinde, maddi bakımdan başarılı olmasa da, etkilediği alanlar açısından oldukça yüksek notu haketmiyorlar mı? Spor programları, TV'lerin pek de rağbet etmedikleri; olmazsa olmaz anlayışından uzakta gördükleri yayınlardır… Sadece spor yayını yapan TV'ler, reyting savaşının içinde ayakta kalabilmek için çeşitli hokkabazlıklar peşinde koşarken haksız da değiller hani Çünkü yaşamak zorundalar ve reklam pastasına uzanmak istemekteler Bunun da yolu; okuma yazma oranı çok düşük bir spor programı izleme potansiyeline sahip vatandaşların dikkatlerini, bir şekilde kendi kanallarına çekebilmek adına, programlarına renkli, sivri dilli, halk ağzıyla konuşan yorumcuları çıkarmakla çare bulmaktan geçmektedir 43 Ama Sadece reyting adına, çeşitli hokkabazlıkların, kavgaların, aşağılayıcı sözlerin sıkıştırıldığı bir program, topluma ne verebilir ki? Futbol cahillerinin, ekranda kendilerini otorite olarak görmeleri kendilerini tatmin etse de, saygın insanların gözünde çöp kadar bile değeri yoktur Onlar danışıklı döğüş sanatını en iyi icra eden, gündemde kalma adına her türlü şakrabanlığı vazife olarak üstlenen zavallı bir guruptur Türk futbolunun gelişimine, zerre kadar katkıları yoktur” (N Arkan , yazılı görüşme) Spor yazarı Hüseyin Özkök görüşlerini şu şekilde ifade etmektedir: “Gösteri amaçlı spor programları birer kurgudan ibarettir. Beyaz Futbol şova yönelik yayın yapıyor. Formatı bu şekildedir. Ancak şu da var ki; televizyona çıkan muhabir ve yorumcuların taraflı yorumları ve hedef göstermeleri fanatik taraftarlar üzerinde etki oluşturmaktadır. Çıkan olaylar birikimin dışa vurumu olduğuna göre bu yorumlar bazı kesimleri direkt olmasa bile endirekt etkiliyebilmektedir.” (H Özkök , yazılı görüşme) Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Türk Futbolunun Gelişimi Üzerindeki Etkisi Spor medyasında, hem yazılı basında hem de görsel basında 50 yıla yakın muhabir ve yönetici olarak görev yaptığını belirten Ferhan Tezcan, gösteri amaçlı televizyon spor programlarının Türk futbolunun gelişimine hiçbir katkısı olmadıını söylemiştir: “Futbol programları içerik açısından zengin olmalı ve donanımlı insanlar tarafından yapılmaldır. Beyaz Futbol üzerinden konuşmak gerekirse; bu programın Türk futboluna hiçbir katkısı olduğunu düşünmüyorum çünkü kimin ne dediği bile belli olmamaktadır. Sinan Engin dışında doğru düzgün konuşan biri yok gibi görünmektedir. Ama bence asıl problem, Emre Bol, Turgay Demir gibi yorumculardır. 27 yıllık televizyon yaşantımda kimin ne yapacağını adım gibi bilirim Tutarsız yorumculara programlarda yer vermekten vazgeçmek lazımdır.” (F Tezcan , yazılı görüşme) Gazeteci Şenol Kaluç, televizyonlardaki gösteri amaçlı spor programlarının Türk futboluna bir katkı sağlamadığı yönünde görüş belirtmektedir: 44 “Bu tarz programların ülke futboluna herhangi bir katkıda bulunduğunu düşünmüyorum. Mevcut programlar sadece rating amacı güdüyorlar ve kavga dövüş ile gündem oluşturmak peşindeler. Programlarda sunucular ve yorumcular aşırı tarafgirlik içinde oldukları gibi bazı isimler konusunda ise sus pus olmakta ve izleyenleri sinirlendirmektedirler. Avrupa'da benzerleri olduğunda bizde olsa diye konuşanlar ligimizde yaşanan rezilliklere hep bahane uydurmaktalar. Hakemleri bilinçli bir şekilde yönlendirerek bazı takımlar ve futbolculara karşı etki altında bırakmaktadırlar. Statlardaki çifte standartları ev sahiplerini yorarken ve normal bulurken aynı hatalar başka statlarda yapıldığında hakemler karaktersizlikle suçlanabilmektedir.” (Ş Kaluç , yazılı görüşme) Bilişim Hukuku ve Şirket Hukuku uzmanı Avukat Taner Sevim, iş yoğunluğu arasında futbola zaman ayırabilen bir sporsever olarak gösteri amaçlı spor programlarının Türk futbolunun gelişmesine herhangi bir katkısının olmadığını belirterek görüşlerini açıklamaktadır: “Zaten program formatı olarak da katkı sağlama amacının olmadığnı görüyoruz. Ancak iyimser bir bakış açısı ile halkın ilgisini çeken bir program olması nedeniyle belki spora/futbola ısındırmak amacı ile fayda sağlayabilir.” (T Sevim , sözlü görüşme) Spor yazarı Selim Yıldırım, yaklaşık 30 yıldır çeşitli gazete, dergi ve televizyonlarda çalışmaktadır. Yıldırım, gösteri amaçlı spor programlarının Türk futboluna katkı sağlama gibi bir misyonu olmadığını, reyting amaçlı yayın yaptığını belirtmektedir: “Kanaatimce söz konusu program Türk futbolunun gelişimine fayda sağlamanın çok uzağındadır. Böyle bir hedefi de bulunmamaktadır. Toplumun belirli kültür seviyesindeki insanlarına, izlemekten keyif duyduğu kurgusal tartışmalar sunarak reyting toplamaktadır. Hedef seçilen bir oyuncu, teknik adam, yönetici ya da hakemin hakaret ölçüsünde eleştirilmesini doğru bulmuyorum. Yorumcuların çoğu zaman gönül verdiği kulübün temsilcisi gibi davranması, üslubun ekran adabına uygun olmaması ve tartışmaların sıklıkla sporun dışına çıkması da cabası…” (S Yıldırım , sözlü görüşme) 45 TSYD eski başkanlarında Naci Arkan, gösteri amaçlı televizyon spor programlarının Türk futbolunun gelişimine katkı sağlamadığını söyledi: “Tribünlere gittiğinde, şiddetin beyninde yer etmiş olması ve o malum programlar yüzünden, hedef gösterilmiş, hakem ve futbolcuların adeta "Aslan terbiyecisi" gibi kendilerini görmeleri boşuna değildir 30 yıl önce, bir spor gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğini yapıyordum Tirajımız bindi Bir araştırma şirketine görev verdim "Bizim okuyucu profilimiz nedir?" diye… Gelen sonuç: Yüzde 87 cahil ve en fazla ilkokul mezunu kişiler, işçi çocuklar ve de tamirhanelerdeki çalışanlar, aşırı fanatikler Yüzde 8 okumuş kesim Yüzde 5 de bürokrat kesim Şaşırtıcı değil mi? İşte şimdi de, durum aynı O TV'lerde bir şey yaptım zanneden, bağırıp çağıran, stüdyoları rolleri gereği terk eden, arkadaşını aşağılayarak bağıran, küçümseyen, sonra da yanaklarından öpen spor programlarının da izleyenleri yine 30 yıl öncesinin profilinin aynısı RTÜK, tüm bunları biliyor olmasına rağmen; Türk sporunun, şiddete yönelmesine, tribün anarşisinin son hızla devam etmesine, gerçek sporseverin stadlardan kaçmasına sebep olduğu gerçeği ortadayken, "3 maymunu" oynaması, sadece ve sadece saçmalıklarla dolu spor programlarının alkışlayıcısı olmaktan öteye gidememektedir yasamız var üstelik Ama uygulamaya gelince ortalıkta gözükmeyenler, ne yazık ki TV ekranları başında çirkin dille zehirlenen gençlerin birer potansiyel futbol canavarına dönüşmesine seyirci kalarak, en büyük suçu işlemektedirler” (N Arkan , yazılı görüşme) Spor spikeri Melih Gümüşbıçak, gösteri amaçlı spor programlarının Türk futboluna katkısını şu sözlerle değerlendirmektedir: “Bu tür programların futbolun gelişimine katkısı şüphesiz oluyor ama bu ne yönde oluyor, orası tartışılır. Tartışma kültürünün, konuşma adabının ya da adab-ı muhaşeret dediğimiz birlikte yaşamanın getirdiği kuralların algılanmasına ve öğrenilmesine bence etkisi oluyor. Karşındakini dinleme, doğru ifadelerle kendini anlatma, tartışma adabını bilme konusunda bu tür programlar fayda sağlıyor olabilir.” (M Gümüşbıçak , sözlü görüşme). 46 Kendisi de uzun yıllar gösteri amaçlı spor programlarında muhabir olarak çalışan, SporLig Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Ekrekli, ‘yiğidi öldür ama hakkını ver’ yorumunu yapmaktadır: “Bence tanımları doğru yapmak lazım. Beyaz Futbol ve benzeri programlar futbol programından çok şov programı, magazine programı gibi görünmektedir. Bu tür yayınların Türk futboluna hiçbir katkısı yoktur. Ayrıca yorumcularının taraflı tutumları nedeniyle taraftarları birbirine düşürdüğünü de söyleyebiliriz. Maç görüntülerini yayınlayamadıkları için sansasyonel konulara eğiliyorlar. Hakemlerin özeline girip ekrana getirebiliyorlar. Halkımız da böyle şeylere meraklı olduğu için reytingte istedikleri sonuçları alıyorlar. Ama haklarını yememek de lazım, bazı özel haberleri ilk onlar duyuruyor. Habercilikte ve araştırmacı gazetecilikte zaman zaman iyi işler çıkartıyorlar…” (S Ekrekli , yazılı görüşme) Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Stadyumlardaki Şiddet Olaylarına Olan Etkisi Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının stadyumlarda yaşanan şiddet olaylarına etkisi sorgulanmaktadır. Attila Gökçe, Beyaz Futbol ve tarzı programları izleyen kitlenin ağırlıklı olarak evinde oturan ve stadyumlara gitmeyen kesim olduğunu, bu nedenle de stadyumlarda yaşananların tamamen dışında olduğunu savunmaktadır. Gökçe, stada gelen taraftarda bir taraftar kimliği oluştuğunu söylerken, “Türkiye’de futbol seyircisi son 10 yılda önemli bir değişim ve gelişim göstermiştir. Eskiden kötü bir skorda sahaya inen, kendi takımını protesto etmek için rakip takımı alkışlayan taraftar artık yenilgiyi kabullenip sessizce stadı terk etmektedir. Tribünde yeni bir kültür oluşmuştur. Beyaz Futbol programının izleyici kitlesi ile stada gelen taraftar profili farklı, bu nedenle o ve benzeri programların tribüne gelen taraftar üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum” görüşünü savunmaktadır. (A Gökçe , sözlü görüşme) Mert Kerem Zelyurt’a göre alt kültür grubundaki insanlar Beyaz Futbol programından olumsuz yönde etkilenmektedir: “Sorgulamadan kabul eden ve televizyonda duyduğu her söze inanan bir kitle var. 47 Bunlar arasında statlara giden insanlar da var ve bu insanların bir gün, kızdığı bir rakip taraftara ya da bir spor yorumcusuna saldırmayacağının, bıçaklamayacağının garantisi yok. Ki örneklerini gördük, yaşadık. Stadyumlardaki şiddeti körükleyen bu tarz programlarda yorumcular kullandıkları dile dikkat etmeli, en azından kişileri hedef göstermemelidir.” (Mert Kerem Zelyurt , sözlü görüşme) Uzun yıllar çeşitli haber kanallarında haber ve spor programlarından sorumlu yönetici olarak çalışan, aynı zamanda sosyolog olan Temel Okaygün, gösteri amaçlı spor programlarını provokatif bulduğunu belirtmektedir: “Beyaz Futbol programı yapımcılarının amacının, Türk futboluna yarar sağlamak, futbol oyununun güzelliklerine işaret etmek olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Her ne kadar programın sabit konukları futbolun içinden gelen kişiler olsalar da, konuları (pozisyonlar, futbol tartışmaları, futbol endüstrisi) ele alış biçimleri gayet yüzeysel, spekülatif ve hatta bazı alanlarda provokatif düzeydedir. Katılımcıların uzmanlıkları gereği maçta yaşanan pozisyonlara ilişkin değerlendirmeleri yer almakta ancak futbol içi ve dışı konularla ‘soslandığı’ ve konuşulmak adına temelsiz iddialarla süslendiği için yarar sağlamamaktadır.” (T Okaygün , yazılı görüşme) 50 yıla yakındır spor medyasının içinde bulunan, Lig TV’nin ilk genel müdürü Ferhan Tezcan’a göre olay çıkaracak olan taraftarın gösteri amaçlı programlardan etkilenmesine gerek yoktur: “Tribündeki taraftarın bu tür programlardan etkileneceğini sanmıyorum. Eğer olay çıkarmaya meyilliyse, onu Beyaz Futbol ve benzeri yayınlar etkilemez, o adam olay çıkarır zaten.” (F Tezcan , yazılı görüşme) Uzun yıllar spor radyolarında programlar yapan ve yönetici olarak çalışan Bülent Yüksel, gösteri amaçlı spor programlarının statlardaki şiddete etkisinin abartıldığını söylerken başka bir adrese dikkat çekmektedir: ”Beyaz Futbol ve benzeri programlarının futbol dünyasındaki gerilimlere hatta şiddete etkisi hiç yoktur demek yanlış olur. Ancak ilk sırada olduklarını söylemek de haksızlıktır. İlk sırayı, tartışmasız yöneticiler alır. Futbolseverlerin kutuplaşması noktasında kabahat onlarındır. 48 Aziz Yıldırım’ı deviren Ali Koç’un bile fanatikliğini gizleyemediği bir dünyadan bahsediyoruz. Kendisinden, Türk futbolunun çehresini değiştirmesi beklenen Ali Koç, Aziz Yıldırım yönetiminin en kötü örneklerinden olan Mahmut Uslu profilinin bir benzerini yanına, basın sözcüsü olarak almıştır. Semih Özsoy’un, Ali Koç vizyonu ile örtüştüğünü söylemek, mümkün müdür? Ve ayrıca devletin her sezon başı, sporda şiddet yasasında değişikliklere gittiğini görmekteyiz. Hani Passolig gelince hepsi bitecekti?” (B Yüksel , sözlü görüşme) Bir dönem spor muhabirliği yapan ve bir süredir yurtdışında yaşayan Özge Özçelik Sıkıcan, stadyumlardaki şiddetin televizyon programlarından değil, sahadaki adaletsizlikten kaynaklandığını düşünmektedir: “Türkiye’de oynanan ligde karanlık taraflar var. Şampiyonlar tamamen saha içi rekabetle belirlenmiyor. Bu da tribüne gelen, para ve zaman harcayan, karşılığında da adil oyun isteyen kitleleri öfkelendiriyor. Stadyumlardaki şiddeti ana sebebi adaletin olmamasıdır, Beyaz Futbol ve tarzı programlar belli ölçüde etkili olabilir ama stada gelen taraftar her şeyin farkında ve tepkiselliği programlara bağlı değildir.”(Ö Özçelik Sıkıcan , sözlü görüşme) TSYD eski başkanı Esat Yılmaer, televizyon programlarında kullanılan dilin şiddeti körüklediği görüşündedir. Yılmaer’e göre Beyaz Futbol ve benzeri programlardaki gerilim dili fanatik eğilimli insanları olumsuz etkilemekte, sahalarımızdaki şiddet olaylarının çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Yılmaer ayrıca futbol dünyamızın içine yerleşen olumsuz dilin oluşmasında bu tür programların büyük payı olduğu görüşünü taşımaktadır. Sabah Gazetesi’nin spor yazarı ve A Spor yorumcusu Gürcan Bilgiç ise futbol seyircisinin bilinçli bir televizyon tüketicisi olduğunu, iyiyle kötüyü ayırdığını söylemektedir: “Beyaz Futbol’u seyredenlerin önceliğinin futbol olduğunu düşünmüyorum. Bu bir şov programı ve izleyenler, biri öbürünü nasıl mat edecek diye takılıyor, eğleniyor, kafa dağıtıyorlar. Tiyatral bir sunumdan kimse tahrik olmaz. Tribün ile ilgili tahrik unsuru da taşımaz. Çok tecrübeli katılımcıları ile sert ama dikkatli konuşuyorlar. Zaten çizgi aşıldığında bedel de ödeniyor. 49 Rasim Ozan Kütahyalı olayında tepki taraftarlardan gelmedi. Etnik bir grup (Boşnaklar) ayağa kalktı. Tribün şiddetinin temelinde bana göre yöneticiler ve kendini yönetici sanan yorumcular var. Bugünün meselesinde şiddeti taraftar hesaplaşması dışında değerlendirmek daha doğru olur. İnsanları çıldırtan dış faktörler o kadar çok ki…” (G Bilgiç , yazılı görüşme) Beyaz Futbol programını yayına koyan televizyon kanalının, ve sonrası yayın kuşağından ne kadar reklam geliri ettiğini, bu gelirin programın masraflarını finanse etmeye yetip yetmediğini merak ettiğini söyleyen Ertuğ’a göre programın taraftar üzerindeki etkisini ölçmek mümkün değildir: “Taraftar üzerinde televizyon etkisinin olması gerekir, çünkü televizyon ekranı izleyenin dikkatini çeker. O sebeple izleyici ile göz teması kameraman çekim tekniği ile gerçekleşir. Eskiden sadece bir ekran karşısında gerçekleşen televizyon izleme alışkanlığı vardı ama günümüzde bu böyle değil. İşte Beyaz Futbol programının başarısının altındaki gerçek de bu diye düşünüyorum. Artık farklı teknolojiler; akıllı telefon aracılığı ile televizyon bir arada ve etkileşim içerisinde kullanılabilmektedir. Taraftarın bu tür programlardan olumsuz etkilendiği görüşünün ise kanıtlanması gerekir. Bu tür programları izleyip gülüp geçen futbol taraftarının eyleme karışıp karışmadığının tahmini bile zor. İstatistik veriler de bu konuda sağlıklı net bir sonuç veremez diye düşünüyorum…” Gazeteci Şenol Kaluç, gösteri amaçlı spor programlarının taraftar üzerinde etki yarattığı görüşündedir: “Pek çok fanatik taraftar, programın içeriğine sinir olmalarına rağmen programı sonuna kadar izlemekte ve konuşulanlardan etkilenerek dolmaktadır. Tribünlerde gereksiz yere tahriklere kapılmaktadır. Tribüne gelmeyen taraftar ise TV'de pozisyonlar genelde seçilerek verildiği ve yorumcular keyfi algı oluşturdukları için sahada gerçekten ne yaşandığını bilmiyor ve umursamıyor. Spor ahlakı ile bağdaşmayan yorumları da işin tuzu biberi olmaktadır…” (Ş Kaluç , yazılı görüşme) Hukukçu Taner Sevim’e göre tribüne giden ve futbola hayatında yer açan insanlar Beyaz Futbol ve tarzı programların etkisine daha açıklar: 50 “Tribüne gelen taraftar genel olarak zaten futbol ve tuttuğu takımla ilgili kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle Beyaz Futbol’u seyreden bazı taraftar açısında program içinde yapılan sert takım eleştirileri bu taraftarları agresifleştirmektedir. Tribüne gitmeyen ve Spor Toto Süper Ligi’ni televizyondaki programlar üzerinden takip eden taraflar açısından çok bir etki yaratacağını düşünmüyorum. Genel anlamda tribüne gitmeyen ya da maçları canlı izlemeyen taraftar, futbolla yakından ilgilenmemektedirler. Bu tip taraftar, aile geleneği olarak tutukları takımların maç sonuçlarını öğrenmek ve en fazla golleri izlemek amacıyla bu tip programları izlemektedirler. Bu nedenle Beyaz Futbol bu tip taraftar açısından önemli değildir. Bu nedenle televizyondaki spor programlarının yaşanan şiddet olaylarında bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Toplum genel anlamda değerlerini yitirdiğinden; ekonomik sorunlar, eğitim kalitesinin düşmesi gibi nedenler de toplumda şiddet eğilimini yükseltiyor. Stadyumlardaki şiddet olaylarının televizyon programları ile doğrudan bir bağı yok, başka toplumsal dinamiklere dayanan gerekçeleri var…” (T Sevim , sözlü görüşme) Spor yazarı Selim Yıldırım, “Ben TV programlarının tribün olaylarında çok büyük etkisi olduğunu düşünenlerden değilim. Hedef gösterme gibi olumsuzluklar yaşansa da bir üstte dile getirdiğim gibi gösterilen tepkide bence ana faktör taraftarların sahip olduğu karakterdir. Hatta bu noktada bir etkiden söz edeceksek yöneticiler, teknik adamlar ya da oyuncuların tahrik edicilik anlamında daha üst basamakta olduğuna inanıyorum” diyerek şiddet olaylarının gerekçelerinin TV programları dışındaki mecralarda ayarması gerektiğini söylemektedir. (S Yıldırım , sözlü görüşme). Spor spikeri Melih Gümüşbıçak televizyon yayınlarına olan ilginin azalmasına dikkat çekmektedir: “Benim kişisel kanım odur ki, ne Beyaz Futbol ne de başka futbol programları şu anda Türk spor medyasının üzerinde ve futbol kamuoyunda çok fazla etkili değil. Neden etkili değil? Televizyon izleme alışkanlıklarının değişmesi ve son dönemde televizyon kanallarının bağlı bulunduğu kurumlara olan güvensizlik izlenme oranlarını düşürdü. 51 Canlı maç yayınlarında bile ilginin azaldığını görüyoruz ki, canlı maç yayınları dünyanın her yanında ilginin azalması beklenmeyen tek olayıdır.” SporLig Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Ekrekli statlarda yaşanan şiddet olaylarında Beyaz Futbol ve benzeri programların etkisinin olabileceği görüşündedir: “Tribüne giden taraftar gece programda gördüğünün tam tersi bir görüşle karşılaşabiliyor çünkü maç özetini yayınlayamayan programlar zıt fikirleri savunmak zorundalar, yoksa stüdyoda kavga, gürültü olmaz. Maça gitmeyen taraftar ise bu tür programların ana hedef kitlesi. Bu kitle bu tarz programlarda çıkan haberlere, yorumlara daha fazla inanıyor, sonra da sosyal medyada tartışma ve atışma süreci başlıyor. Reyting uğruna yapılan bu yayınlar statlara şiddet olarak geri dönüyor. Yaşanan kavgalar ekrene getiriliyor, taraftarların yaptıkları iyi bir şeymiş gibi ekrana yansıtılarak teşvik ediliyor. Bazı insanlar kendilerini ekranda görmek istiyor! Halbuki bu kavgalar ekrana hiç getirilmese inanıyorum ki bu gibi olaylar azalacaktır.” (S Ekrekli , yazılı görüşme) Sosyolog Temel Okaygün, Beyaz Futbol ve benzeri gösteri amaçlı televizyon spor programları ile futbol taraftarları arasında bir etkileşim olduğuna dikkat çekmektedir: “Yayın konuklarının hepsi, yaşamları boyunca profesyonel futbolun bir kulvarında yer alsalar da, konular üzerinde görüşlerini anlatırken kendilerini sıradan bir Türk futbolsever olarak tarif etmekteler; "sıradan", "yoz", "gayri ahlaki" ve bazen de "hakaret" içeren ifadeler kullanmaktan geri kalmıyorlar. Bu yayıncılık anlayışı da tribüne giden futbol izleyicisi taraftara "bakın bu kişiler benim gibi düşünüyor ben yanlış değilim" havasına sokuyor. Dolayısıyla tribünden yükselen sert, küfür içeren sloganların altında yatan nedenlerden birinin bu tür yayıncılık tarzı olduğunu savunabiliriz… Tribüne gitmeyen, futbol maçının tümünü seyretmeyen ya da seyredemeyen seyirci veya taraftarlar açısından durumun daha vahim olduğunu düşünebiliriz. Çünkü bu kitlenin bir kısmı kendisine göre futbolda yaşanan "çürümüşlük- yozlaşmışlık" nedeniyle stadyumlardan uzak durmaktadır. 52 Bir kısmı ise maçlara gitmek istemesine rağmen maddi imkansızlıklar ya da başka nedenlerle futbol etkinliklerini uzaktan izlemekte "bilgi eksikliğini" ise çeşitli yayınlardan sağlamaktadır. İlk grup "Beyaz Futbol" ya da türevi yayınlardan özellikle uzak durmakta ve tepki göstermektedir. İkinci grup ise bütün benliği ile bu tür programlardan medet umarak oyunun bir parçası olmaya çalışmaktadır. Yayın konuklarını kendilerine "rol model" olarak belirleyen, tavırlarını-konuşma tarzlarını benimseyen kişilerin, evde, sokakta, sosyal ortamlarda görüşlerini bu şekilde ifade etmeleri, kırıcı, ayrıştırıcı, ötekileştiren havaya girmeleri kaçınılmaz olmaktadır.” (T Okaygün , yazılı görüşme) Uzun yıllar çeşitli televizyonlarda muhabir ve yönetici olarak çalışan, TSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir, Türk futbolseverini Survivor izleyicisi ile kıyaslamaktadır: “Ben Türkiye’de hem televizyondaki, hem de tribündeki seyiciyi Survivor izleyicisi olarak görüyorum. Bir tarafı tutmak, bir taraftan yana durmak futboldan, futbolu izlemekten, futbolu sevmekten daha önemli. Bunu Beyaz Futbol ve benzeri spor programlarda da görüyoruz ama oradaki taraf olmak, ekran şovunun bir parçası. Sıkıntı şu; bu yayınlar topluma nasıl yansıyor? fanatizmi körüklüyor mu? İnsanları şiddete yönlendiriyor mu? Cevabım maalesef evet…” (O Tongsir , sözlü görüşme) Gösteri Amaçlı Spor Programlarının Taraftar Üzerindeki Etkisi Medya ile endüstriyel futbol arasında ’da ivme kazanan karşılıklı kazanım ilişkisi, stada gelen taraftar dışında hayatında stadyumlardan maç izlememiş milyonlardan oluşan geniş bir futbolsever kitlesi yaratmıştır. Stadyuma giden onbinler ve televizyon başına toplanan milyonların, medyadaki gösteri amaçlı televizyon spor programlarına bakış açısı nasıldır? Galatasaray’ın stadyumu Türk Telekom’da sezonluk kombine kartı bulunan emekli müfettiş Fatih Özenç, Beyaz Futbol ve benzer içeriğe sahip televizyon spor programlarının futbolun gelişimine bir katkı sağlamadığını düşünmektedir: “Beyaz Futbol programı bence Türk futboluna sportif anlamda hiçbir katkı sağlamıyor. Aksine olaylara bakış açısı tamamen dedikodu ve magazinsel boyuttadır. 53 Sadece televizyondan futbol izleyen taraftarların, sadece ve sadece ilgi çekme adına orta oyunu tarzı bu tür kalitesiz programlar yüzünden Türk futbolunun kalitesini de sorgular hale geldiklerini, tribüne gidebilecek olsalar bile bundan geri durma nedenlerinden birisinin bu olduğunu düşünmekteyim. İnsanlar, televizyon kanallarında yeniden üretilen bu futboldan uzak durmakta, staduyma gitmeye çekinmektedirler.” (F Özenç , yazılı görüşme). Tribüne her sosyo-ekonomik düzeyden insan bulunduğunu belirten Özenç, “Özellikle kültür düzeyi düşük kesimler üzerinde bu ve benzer programların olumsuz etkisi olduğunu gözlemlemekteyim. Televizyonda spor programlarındaki ayrıştırıcı, aşağılayıcı, suçlayıcı ve suça özendirici dilin ve görsellerin yoğunluğuna göre, stadyumlarda şiddet olaylarının arttığını düşünmekteyim. Olumsuz örnek içeren, futbol dışı her şeyin konuşulduğu spor programları olduğu gibi, az sayıda da olsa reyting ve popülerlik kaygısı olmaksızın sporun birleştirici yönünü ön plana çıkaran, futbolun ve takımların teknik analizine ağırlık veren programlar da yer almaktadır. Stadyumlardaki şiddetin ortadan kalkması için bu tarz programlar desteklenmelidir. İşte o zaman her kesimden insanı maçlarda görebiliriz” tespitinde bulunmaktadır. Beşiktaş’ın stadı Vodafone Park’ta kombine kartı bulunan ve özel sektörde bir firmanın mali işler müdürlüğünü yapan Mustafa Yiğit, televziyondaki spor programlarının bazılarının sevgi dilinden uzaklaşmasını eleştirmektedir: “Çok sayıda futbol programının olması, çeşitli yorumların izleyici ile buluşması güzeldir. Farklı yaklaşımları, bilgili ve sporun içinden gelen kişilerin ekranda olmasını, topluma doğru bilgi ve mesaj verilmesi açısından uygun buluyorum. İsteyen istediği ve beğendiği programı izleme ve takip etme olanağına sahip olabilmektedir. Ancak TV’lerin sunucular ve yorumcular üzerinde uyguladığı rating baskısını da unutmamak gerekiyor. Hal böyle olunca yorumcular da ister istemez rekabet içine girerek konuyu farklı bir boyuta taşıma yöntemine gidiyorlar. Burdaki en önemli olay sevgi ve barıştan yoksun anlatımın, kişiler üstünde yarattığı olumsuz intibadır. Sporun centilmenlik olduğunu bize unutturdular.” (M Yiğit , yazılı görüşme). 54 Yiğit, futbol seyiricisi üzerindeki medya algısının önemli olduğunu ancak asıl meselenin eğitim sisteminden kaynaklandığını düşünmektedir: “Bence bu işin eksik diğer kısmı akademisyen yetiştiren bir eğitim sistemimizin olmayışıdır. Eğitimsizlik ve çıkara dayalı korumacı düzen spora da sirayet etmiş durumdadır. Bu döngüden kurtulmanın şu aşamada pek mümkün olduğunu da zannetmiyorum. Kalıcı ve düzenleyici yaptırım gücü yüksek bir kanunla bu işe el atılırsa ancak iki jenerasyon sonra biz toplum olarak meyvesini alabiliriz. Stadyumlardaki sorunlar da işte o zaman bitebilir.” Fenerbahçe taraftarı olan Fatih Kubba, 10 yılı aşkın bir süre Fenerbahçe Kulübü’nün stadı Ülker Şükrü Saracoğlu’nda kombine kart sahibi idi. Bir şirkette yönetici pozisyonunda olan Kubba, iş gereği yerleştiği Eskişehir’de de Eskişehirspor’un maçlarını stadyumdan takip etmektedir. Bir spor tutkunu olarak televizyondaki spor programlarını da ilgiyle izlemektedir: “Tribün seyircisi futbol hakkında bilgili ve daha doğru gözlemler yapabiliyorum, bu nedenle bu insanları televizyondaki bir program üzerinden etkileyemiyorsunuz. Tribün seyircisinin zaten kendi görüşü var. Bence televizyondaki futbol programlarından en çok etkilenenler televizyon seyircisi. Sanki bu tür programların hedef kitlesini de bu taraftar grubu oluşturuyor. Bu programların, hem de görüntü olmadan, kendi aralarındaki futbol diyologları ile saatlerce sürdürdükleri yayınlarda bu kitleden beslendiklerini düşünüyorum. İşim gereği esnaf dükkanlarına sık sık uğrarım. Orada uzayıp giden amaçsız tartışmaların kaynağının akşam izlenen Beyaz Futbol’dan akılda kalanlar olduğuna çok şahit oldum.” (F Kubba , yazılı görüşme). Televizyonlardaki spor programlarının stadyumlarda yaşanan şiddet olaylarında payı olduğunu düşünen Kubba, günümüzdeki stat olaylarını geçmişle kıyaslayarak görüşlerini paylaşmaktadır: “90’lardan beri tribünde olan biri olarak şunu söyleyebilirim ki, eskiye oranla tribün şiddeti çok azaldı. Bu, şiddetin tamamen bittiği anlamına gelmiyor şüphesiz ama önemli ölçüde ortadan kalktı. Mevcut olan şiddeti körükleyen en önemli unsurun ise televizyon programları olduğunu düşünüyorum. 55 Uzayan ve sonuca bağlanmayan trent topik konularla (hakem, şike, yöneticiler ve açıklamalar) dolduruşa gelen ve bu hafızalarla maçlara giden kitleler, statlardaki şiddetin ana kaynağıdır.” Spor Bilimleri Fakültesi öğrencisi olan ve Fenerbahçe tirbünlerinin müdavimleri arasında yer alan Selman Utku’ya göre gösteri amaçlı spor programları talk show programlarının futbol uyarlamasıdır: “Beyaz Futbol, futbolun talk show tarafını üstlenmiş gibi geliyor bana. Tribüne gelmeyen taraftarlar açısında bu programın çok inandırıcı olduğunu düşünmüyorum. Sadece eğlenceli bir futbol programı olarak izliyorlar. Beyaz Futbol’un Türk futbolunun gelişimine pozitif yönde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Beyaz Futbol’un böyle bir misyonu da yok gördüğüm kadarıyla…” (S Utku , yazılı görüşme). Lise öğrencisi Sinan Tuncay, Galatasaray maçlarını Türk Telekom Stadı’ndan izleyen bir taraftar ve Beyaz Futbol’un seyirci üzerinde bir etki yarattığını düşünmemektedir: “Beyaz Futbol programı bir futbol programı değil eğlence programıdır. Gece geç saatte yayına girdiği için her zaman izleyemiyorum ama sosyal medyadaki kısa klipleri görüyorum. Bu program insanları eğlendiriyor, en azından ben bu programdaki diyalogları gülerek izliyorum. Beyaz Futbol’a eğlence porgramı olarak bakıldığında sorun olmuyor…” (S Tuncay , sözlü görüşme). Lise öğrencisi Ege Toros, Galatasaray maçlarını stattan takip ettiğini belirtirken, aynı zamanda televizyondaki spor programlarının da sıkı takipçi olduğunu belirtmektedir: “Taraftar, Beyaz Futbol ve benzeri programları seyrediyor ve önemsiyor. Bu programlardaki tartışmalardan etkilenerek sosyal medyada tartışmalara giriyor. Yorumcuların sözleri insanları kışkırtıyor çünkü birçok kişi farklı bir görüşü kaldıramıyor. Stada giden taraftar atmosferi görüyor, futbol kültürünü yaşıyor, stada gitmeyen taraftar ise sadece o programlara bağlı, bu nedenle de etkiye daha açık. Ben de Beyaz Futbo’ul bir eğlence programı olarak görmekteyim.” (E Toros , sözlü görüşme). 56 Şenol Kaluç, eğitim ve siyaset yazıları yazan bir gazetecidir ancak aynı zamanda bir tribün taraftarıdır. Çorlu’da yaşamasına ragmen Beşiktaş’ın Vodafone Park’taki hemen her maçını izlemeye gelmektedir. Tribündeki taraftar tepkilerini şu şekilde analiz etmektedir: “Tribüne gelen taraftar genel olarak zaten futbol sevdalısı ve tuttuğu takımla ilgili yakından ilgili kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle Beyaz Futbol ve benzeri programları seyrediyor ve önemsiyorlar. Aşiri tarafgirlik nedeniyle tribünler çoğu kez adaleti kenidleri dağıtmaya çalışıyor, bu da şiddete sebep oluyor” (Ş Kaluç , yazılı görüşme) Galatasaray taraftarı olan ve bir bankada üst düzey yönetici olarak çalışan Koray Kaya, Türk Telekom Stadı’na bir sezonda maç giden, Galatasaray maçlarını ve haberlerini ağırlıklı olarak medyadan takip eden bir taraftardır: “İş hayatının içinde yer alan insanlar için Beyaz Futbol’un yayın saati, ertesi gün işe gidecekleri zorlayan bir zaman dilimi. Çalışma hayatının içinde olan kitleye hitap ettiğini düşünmüyorum. Zaman zaman benim de belli bölümlerini takip etmişliğim oldu ama Beyaz Futbol’daki suni tartışma ortamı, herkesin aynı anda konuşmasının yarattığı karmaşa ve tartışmaların içeriğinin bomboş olması nedeniyle izlediğim süre 5 dakikadan uzun olamamaktadır.” (K Kaya , sözlü görüşme). Çeşitli radyolarda 20 yıla yakın programcılık ve yöneticilik yapan Bülent Yüksel’e göre asıl sorun kaliteli analiz programları ortaya koyamayan yayıncı kuruluş ve diğer televizyon kanallarıdır: “Bundan 20 yıl öncesini konuşsaydık, Beyaz Futbol ve benzeri programların, tribüne giden taraftarlar üzerindeki etkisinden bahsedebilirdik. Şimdi maça gitmek, pahalı bir zevk. Futbol sevgisi için yılda beş ila onbeş bin lira harcayan bu kitlenin tamamına yakını, interneti kullanabiliyor, sosyal mecralarla da tüm dünya futbolundaki gelişmeleri takip edebiliyor. Dolayısıyla bu kesimin, gece geç saatte, televizyonun karşısına geçmesi için, çok farklı içerikler üretmeniz gerekiyor. Süper Lig’i televizyondan takip edenler için durum stada gidenlerden biraz farklı. Yayıncı kuruluşta, maç ve maç sonu röportajlar dışında seyredilebilecek hiçbir analiz programı olmadığından; kızsalar da yetersiz bulsalar da ya Beyaz TV’de Ahmet Çakar’ı ya da A Spor’da Erman Toroğlu’nu izlemek zorunda kalıyorlar. 57 Onlar da bunu bildiklerinden, kitlelerini ekranda tutmak için, yüksek perdeden yorumlar yapıyorlar…” (B Yüksel , sözlü görüşme). Melih Gümüşbıçak, futbol taraftarlığının sosyo-ekonomik çizgileri ortadan kaldırdığını belirtmektedir: “Konu futbol olduğu sürece eğitim düzeyi, gelir düzeyi, sosyolojik düzeyi ne olursa olsun insanlar bambaşka birer insana dönüşüyorlar. Kendi profesyonellikleri içinde kesinlikle itibar etmeyecekleri bazı görüş ve fikirleri konu futbol olunca sahipleniyorlar, süzgeçlerini kaldırıyorlar. Bir de şöyle bir durum var; tribüne gelen taraftar profili değişti. Mali durumu iyi olmayan taraftar artık stadyuma kolay kolay gidemiyor. Mali durumu iyi olanlar da farklı nedenlerle maçlara gitmiyorlar. Takım şampiyonluk mücadelesinin içinde yer almıyorsa taraftar tribüne gelmiyor. Seyirci beklentileri değişim gösterebiliyor. Bu farklılık içinde televizyondaki spor programları da taraftarlar üzerinde etki oluşturabiliyor. Gösteri amaçlı programlar varlıklarını sürdürebilmek için akıllı insanlar tarafından yapılıp zeki insanlar tarafından sunuluyor. Daha çok izlenebilmek için yol haritaları, planları, yöntemleri var. Kullanılan dil şiddet diline dönüşebiliyor. Bu şekilde o an canlı izlenmeseler bile ertesi gün o kısımların sosyal medyada yer alması izleyiciler üzerinde katlanarak etki yaratıyor. Bu nedenle bu programlarda geliştirilen üslubun, dilin şiddeti körüklediğine inananlardanım…” Eski bir hakem olan spor yorumcusu Murat Fevzi Tanırlı, gösteri amaçlı spor programlarındaki yorumcuların holiganizm yaptığını iddia etmektedir: “O tarz programlara çıkan yorumcular yurtdışındakiler gibi rekabete yönelik yayın yapmıyorlar. Yaptıkları holigan tarzı yorumlarla futbolcuları ve taraftarları birbirleri ile tartıştırıyorlar, karşı karşıya getiriyorlar. Programları yönetenler de bu tür gerilimleri körüklüyor, ortalık yangın yerine dönüyor. Zaten bizim tribünlerimizin hali malum. Bu programdaki tartışmaları, söylemleri yanına alıp, eskinin o özlenen atışmalarından uzaklaşıp belaltı tanımlara geçiyorlar. Bir de hakem kararlarının yorumlanması olayı var. Bu tartışmaları çok seviyoruz. Eski hakem yorumcuların hakem kararlarındaki doğruları ile yanlışları yorumlamaları arasında çok büyük farklar var. En azından bari övgüyü de sonuna kadar yapsınlar. 58 Bizde kötü yönetimin eleştirisi bir noktada kalmıyor, bunun mutlaka başka bir sebebi olduğuna vurgu yapılıyor, ‘biz bu hakemin ciğerini biliriz’ deniliyor, ‘neden etkilendiğini biliyoruz’ deniliyor, bir kısır döngüdür gidiyor. Hakem üzerinden taraftar ekstra geriliyor. Komplo teorileri ile insanlar etkilenmeye çalışılıyor. Buna holigan yorumcular da etkileniyor. Bu gerilim de tribüne kavga, gürültü olarak yansıyor. Meselenin diğer boyutu ise; futbolda yapanın yanına kar kalması. Gündüz maçta olay çıkaran taraftar akşam bu tür programlarda yayına telefonla bağlanıyor, hatta canlı yayın konuğu yapılıp stüdyoda ağırlanıyor. Kasımpaşa- Beşiktaş maçında Fernandes’e tekme atan adam örneğinde olduğu gibi. Oysa Avrupa’da bu taraftarın kombine kartı iptal edilir, yasal işlem başlatılır, ceza alıp hapse girer ve her hafta karakola giderek imza vermesi istenir.” (M F Tanırlı , sözlü görüşme). Tanırlı, Beyaz Futbol ve benzeri programların taraftar üzerinde etki yaratmaya devam ettiğini ancak hakemlerin bu tür yayınlara itibar göstermediğini belirterek, “Hakemler artık bu programlar konusunda aşılandı. Erman Toroğlu ile Ahmet Çakar ne diyecek diye bir dönem bu programlara çok ciddi bakılıyordu, izliyordu. MHK’nin eski başkanı Hilmi Ok bile derdi, bu tür programlar hakem eğitim programı gibi derdi. Şimdi öyle değil. O iş bitti. Şimdi tiyatro niyetine izliyor hakemler” ifadesini kullanmaktadır. Avrupa futbolu uzmanı olan spor yazarı Hüseyin Özkök, taraftar yaklaşımlarında artık sosyal medyanın da önemli rol oynadığını söylemektedir: “Taraftarlar sosyal medyayı etkin kullanıyor ve bazı televizyon programlarındaki söylem sosyal medyada kısa sürede gündem oluyor. Gösteri amaçlı spor programları bu grupları etkiliyor ve bu programları ciddiye alan çok sayıda insan yorum yapıyor, hatta bu tartışmalar bazen küfürleşmelere kadar varıyor…” (H Özkök , yazılı görüşme). Uzun yıllardır medyanın içinde yer alan, haber kanallarında yönetici olarak çalışan sosyolog Temel Okaygün’e göre gelir düzeyi ve eğitim seviyesinden bağımsız olarak tanımlanan bir ‘taraftar çerçevesi’ var: 59 “Ülkenin çoğunlukla az eğitimli, düşük gelirli ya da toplumsal-ekonomik statüsünden bağımsız "koyu taraftar" olan-olmaya çalışan kesiminin bu tür programlarla beslenerek bir sonraki maça hazırlanması da acı verici, hüzünlü ve vahimdir. "Beyaz Futbol" türü spor tartışma programlarının üslubunun bu kitleyi etkilemesi kaçınılmazdır. Ancak "Beyaz Futbol" özelinde futbolda fanatizm ve şiddeti besleyen tek damarın bu program olmadığını düşünenlerdenim.” (T Okaygün , yazılı görüşme) TSYD Genel Başkanı Oğuz Tongsir, Türkiye’de futbolun değil kulüpçülüğün sevildiğini söylemektedir: “İngiltere’deki taraftar maça karısı ile gidiyor, oradaki taraftar futbolun kendisini seviyor. Bizde ise futbol sevilmiyor. Taraf olunuyor ve her şeye o taraf gözüyle bakılıyor. İngiltere’de taraftar 'You'll never walk alone’ diyerek asla yanlız yürümeyeceksin diyor. Türkiye’de tibünler ‘Vur, kır, parçala, bu maçı kazan’ diye, ‘Ölmeye geldik’ diye bağırıyor. Televizyondaki bazı spor programları da bu işi körüklüyor. Avrupa’da da bu tarz yayınlar var, özellikle yazılı basında. Ama Türkiye bu işleri çok sevdiği için bu programlar tutuyor. Ahmet Çakar’ın yöneticiye, futbolcuya eleştiride bulunması, programdaki diğer yorumculara laf atıp cevap vermesi milletin hoşuna gidiyor. Türkiye’deki futbol kültürü bu…” (O Tongsir , sözlü görüşme). 60 7. TARTIŞMA VE SONUÇ Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının futbol kamuoyu üzerindeki etkisi; yazılı ve görsel medyada görev alan gazeteciler, sosyologlar ve taraftarlarla görüşmeler yapılarak araştırılmıştır. Spor yazarlarının çatı meslek örgütü TSYD’nin mevcut ve eski dört başkanının görüşlerine başvurulmuştur. Geçmişte ve halen televizyon spor programı yapan moderatör ve yapımcılara yayıncı bakış açısı sorulmuştur. Tribün müdavimi olan ya da stadyumlara gitmeyerek futbol bilgi ihtiyacını salt televizyon programlarından gidermeye çalışan farklı taraftar profillerinin, Beyaz Futbol örneği üzerinden gösteri amaçlı televizyon spor programlarına yaklaşımları sorgulanmıştır. Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının yarattığı algı konusunda televizyon sektöründe çalışan gazeteciler ile sosyologlar ve taraftarların farklı bakış açıları taşıdığı görülmektedir. Yazılı basında yer alan gazetecilere göre televizyon medyası farklı kurallarla işlemekte ve farklı dinamiklere göre hareket etmektedir. Televizyonda program yapan, moderatör, muhabir ve yönetici olarak görev yapan medya çalışanlarına göre Beyaz Futbol tarzı programlar aynı zamanda hoş zaman geçirilen bir yayıncılık içermekte, yapılan tartışmalar taraftarın tartışma kültürü edinmesinde katkı sağlamaktadır. Beyaz Futbol ve benzeri programlar bu yayıncılığı ile toplum katmanları üzerindeki baskıyı azaltmaktadır. Taraftarın programların canlı yayınından daha çok, sosyal medyadaki kısa kliplerinden etkilendikleri görülmektedir. Spor sosyologları, Beyaz Futbol programındaki tartışma ortamından ve kullanılan dilden etkilenebilecek bazı taraftarların taşkınlık yapabilme riskine dikkat çekmektedir. Beyaz Futbol örneği üzerinden gösteri amaçlı televizyon spor programlarını statlardaki şiddete etkisi konusunda, medya çalışanları stada giden taraftarla televizyon başındaki taraftarı ayırmaktadır. Stadyuma giren ve bu nedenle sosyal hayata dahil olarak diğer insanlarla etkileşime geçen taraftarlar, televizyondaki spor programlarından etkilenmemekte, kendi görüşlerini taşımaktadır. Stadyuma gitmeyip futbolu televizyon programları üzerinden izleyen kitle Beyaz Futbol ve benzeri programların etkisinde daha çok kalmaktadır, bu programlardaki saldırgan dilden etkilenmekte ve sosyal medyada diğer taraftarlarla tartışmaya girmektedir. 61 Gazetecilere ve sosyologlara göre statlardaki şiddetin sebeplerinden biri de gösteri amaçlı televizyon spor programlarında kullanılan kışkırtıcı dil olmaktadır. Beyaz Futbol ve benzeri televizyon spor programlarının taraftar üzerindeki etkisi konusunda iki zıt görüş ortaya çıkmaktadır. Görüşleri alınan katılımcıların bir kısmı, futbol taraftarının Beyaz Futbol ve benzeri programlara şov programı olarak bakmakta, eğlence amaçlı izlemektedir. Bu kısıma göre taraftarın ciddi anlamda etkilenmesi söz konusu olmamaktadır. Diğer görüşe göreyse bu tarz programlar futbol taraftarını kışkırtmakta, özellikle eğitim seviyesi düşük ve şiddete eğilimli kişiler üzerinde yönlendirici etki yaratmaktadır. Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının etkisinde kalan taraftarlar daha çok stadyuma gitmeyen ve futbolu televizyon kanalları üzerinden takip eden kitleden çıkmakta, sosyal medya mecrasında diğer takım taraftarı ile tartışma ve küfürleşme boyutunda sanal şiddete dönüşmektedir. 62 8. ÖNERİLER Gösteri amaçlı televizyon spor programlarının futbol kamuoyu üzerindeki etkisi, teknolojide yaşanan gelişmelerle değişime uğramakta ve geleneksel medya kabul edilen televizyondaki kışkırtıcı yayınların yansımaları yeni medya olarak tanımlanan sosyal medya platformlarında görülmektedir. • Tartışma kültürünün oturmadığı düşünülen sosyal medyadaki taraftar davranışlarının ve sanal dünyadaki sanal kavgaların topluma olan katkılarının araştırılması, boyut değiştiren ve ‘yeni futbolseverlik’ olarak adlandırılan yeni yaklaşımın her yönüyle ve tüm disiplinler açısından incelenmelidir. • Gösteri amaçlı yapılan bu tür spor programlarının yayın öncesi RTÜK tarafından zorunlu kılınan içerik uyarısındaki logolara eğlence ibaresinin eklenemesi gerekmektedir. • Bu tür program taraftarların futbola bakış açısını olumsuz etkilendiğinden dolayı rakip taraftarlara olan saygıyı azaltmaktadır. Bu da sosyal medyada sanal şiddete neden olmakta, ayrışmaya yol açmakta ve futbol kültürüne zarar verdiği görülmektedir. Bu nedenle burada kullanılan spor dilinin değiştirilmesi gerekmektedir. • Reyting kaygısıyla haraket edildiğinden dolayı futbolun sanat, estetik ve eğitim rolüne aykırı olduğundan dolayı mümkünse spor programı sınıflaması dışında tutulmalıdır. • Spor kulübü yöneticilerinin bu tarz programlara içerik sağlayacak söylemlerde bulunduğu görülmektedir. Yöneticilerin röportajlarda kullandıkları cümleler konusunda dikkatli olması sağlanmalıdır. • Spor kulüpleri ve spor programları, taraftara yönelik doğru mesajlar verilmesi noktasında ortak hareket etme planı geliştirmeli, projeler ortaya koymaldırı. • Spor kulüpleri ve spor programları Fair Play ilkesine bağlı kalmalı, sporun ve futbolun gelişimi için centilmenlik, kardeşlik boyutunu ön plana çıkaeacak çalışmalar içinde bulunmalıdır. 63 9. KAYNAKÇA Akkaya, C. (). Spor ve Medya: Medyanın Futbolu Kitle Kültürü Haline Getirmesi. Antalya. Akyüz O. Taraftarların Çevrimiçi Alışverişe Karşı Tutumlarının İncelenmesi: Süper Lig Futbol Kulüp Taraftarları Üzerine Bir Araştırma. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, , İstanbul. (Danışman: Doç. Dr. İ Edin). Arık, B. (). Top Ekranda. İstanbul: Salyangoz. Arık, B. (). Futbol ve Televizyon Bağı. İletişim, Kuram ve Araştırma Dergisi. Atabeyoğlu, C. (). Türkiye'de Spor Yazarlığının Yılı (). İstanbul: Türkiye Spor Yazarları Derneği Yayınları. Aytekin, H. (). İnsan ilişkileri ve İletişim. Ankara: Pegem. Aziz, A. (). Radyoda Program Yapımı. Ankara: Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Yayınları. Aziz, A. (). Kitle İletişim Araçları ve Kamuoyu Semineri. Kitle İletişim Araçlarının Kamuoyu Etkileme Gücü, (pp. ). İstanbul. Bıçakçı, İ. (). İletişim ve Halkla İlişkiler. Ankara: MediaCat Yayınları. Biçer, T. (). Sporda Duygu ve Aklın Yönetimi. İstanbul: Beyaz Yayınları. Biçer, T. (). Doruk Performans. İstanbul: Beyaz Yayınları. Bodur, F. (). Haber Yazısı ve Haber Fotoğrafı Örnekleriyle 'Yazılı Basında Etik' Sorgulaması. Küresel İletişim Dergisi. Bohore, G. (). Gazetecilik Mesleği. (N. Süral, Trans.) Ankara: ILO Yayınları. Boniface, P. (). Futbol ve küreselleşme. İstanbul: NTV. Bora, T., & Uluğ, T. (). Samandıra, Florya, Fulya Türkiye’de Spor/Futbol Medyasının Son 20 Yılı Üzerine. Ankara: ÇGD yayınları. 64 Bülbül, R. (). Genel Gazetecilik Bilgileri. Ankara: Nobel Yayınları. Cerrahoğlu, N. (). Türkiye Spor Gazeteciliği İmajı. İletişim Dergisi. Coşkun, S. (). Türkiye'deki Televizyon Yayınlarında Başarılı Bir Ortak Denetim Örneği: Spor Programları Rehber İlkeleri. Çakır, H. (). Gazeteciliğe Giriş. Konya: Tablet Yayınları. Çevikel, T. (). Türkiye Spor Medyasında İçerik Çeşitliliği: Günlük Gazeteler ve Futbol Blogları Arasında Bir karşılaştırma. Akdeniz İletişim Dergisi. Çil, H. İ. (). Sporda Şiddet ve Medya Etkisi: Bir Maçın Analizi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi. Demir, V. (). Medya Ahlakı Etiği. funduszeue.info Medya Eğitim Semineri. Adıyaman. Dobson, S., & Goddard, J. (). The Economics of football. Cambridge. Doğan, M. (). İletişim veya Dehşet Çağı. İstanbul: Timaş Yayınları. Erciyes, C. (). Medya Etiği ve Klasik Medya Kodları. Türkiye ve Siyaset Dergisi. Erdoğan, İ. (). İletişim Egemenlik Mücadeleye Giriş. Ankara: İmge Kitabevi. Erim, D. (). Türkiye Selçuklu Devletinde Spor ve Eğlence Hayatı. Afyonkarahisar. Fişekçioğlu, B., & arkadaşları. (). Futbolda Şiddet ve Yasal Karşı Tedbirler. Türkiye Kickboks Federasyonu Spor Bilimleri. Gökalp, E. (). Medya ve Spor ya da Spor/Futbol Medyası. Toplum ve Bilim Dergisi. Gökçen, G. (). Televizyon Program Yapımcılığı ve Yönetmenliği. İstanbul: Der Yayınları. Göksu S.T. Taraftar Bakış Açısıyla Futbol Kulüplerinin İlişkisel Pazarlama Faaliyetlerinin Değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 65 Yüksek Lisans Tezi, , İstanbul. (Danışman: Doç. Dr. Öğretim Üyesi S Mungan Ay). Gratton, C. (). Economics of sport and recreation. New York. Güler, L., & Demir, V. (). Spor ve Medya İlişkisi ve Türkiye'de Spor Medyası. Marmara lletigim Dergisi. Günay, G. (). Yerel Medya Eğitim Semineri. Yerel Medya Eğitim Semineri, (p. ). Karabük. Gürcan, H. (). Sanal Gazetecilik. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Basımevi. Güz, N. (). Haberde Yönlendirme ve Kamuoyu Araştırmaları. Nobel Yayın. İnuğur, N. (). Basın Yayın Tarihi. İstanbul: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yayınları. Işık, M. (). Kitle İletişim Teorilerine Giriş. Konya: Eğitim Kitapevi. Jefferson, T. (). The Papers of Thomas Jefferson. Princeton: Princeton University. Kabacalı, A. (). Başlangıçtan Günümüze Türkiye'de Basın Sansürü. İstanbul: Gazeteciler Cemiyeti Yayınları. Karaduman, M. (). Yeni İletişim Teknolojileri ve Medya. Karaküçük, S. v. (). Türk Sporunun Gelişmesi ve Topluma Yaygınlaştırılması Bakımından Basının Etkisi. Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi. Katırcı, H., & arkadaşları. (). Spor ve Medya İlişkisi. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Kern, W. S. (). The Economics of sports. Michington. Kıvanç, H. (). Kupaların Kupası Dünya Kupası, 'dan 'ye. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları. Kıvanç, Ü. (). Kesin ofsayt. İstanbul: İletişim. Klose, A. (). Televizyon futbolu. İstanbul: İletişim. 66 Koloğlu, O. (). Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi. Ankara: Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları. Leonard, W. M. (). A Sociological Perspective Of Sport, Third Edition, Macmillan Publishing Company. New York. Lunndby, K., & Ronning, H. (). Medya Kültürü Aracılığıyla Modernliğin Yorumlanışı. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. McLukan, M. (). Ther Global Village. New York: Oxford University. McQuail, D., & Windahl, S. (). Kitle İletişim Modelleri. İstanbul: İmge Kitabevi. Melvin, L., & Everette, E. (). Understanding Mass Communication. Boston: Houghton Mifflin Corp. Mora, N. (). Medya Çalışmaları Medya Pedagojisi ve Küresel İletişim. Erzurum: Bilimsel Kitap. Mutlu, E. (). İletişim Sözlüğü. Ankara: Ark Yayınevi. Ong, J. W. (). Orality and Literacy- The Technologizing of the. New York: Routledge. Orçun, Ç., & Demirtaş, C. (). Gelişen Futbol Ekonomisinde Taraftarların Kulüp Değerlerine Olan Bakış Açısı: Bucaspor Örneği. Optimum Ekonomi ve Yönetim Bilimleri Dergisi. Öngören, G. (). Uluslararası İletişim. İstanbul: Der Yayınları. Özön, N. (). Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları. Özsever, A. (). Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci. Ankara: İmge Kitabevi. Özsoy, S. (). Türkiye'de Bilişim Teknolojisi İle Değişen Spor Gazeteciliği. İletişim Fakültesi Dergisi. Öztürk, F. (). Toplumsal Boyutlarıyla Spor. Ankara: Bağırğan Yayınevi. Rigel, N. (). Elektronil Rönesans. İstanbul: Der Yayınları. 67 Schaaf, P. (). Sports marketing. New York: Promethus. Söylemez, A. (). Medya Ekonomisi ve Türkiye Örneği. Ankara: Haberal Eğitim Vakfı Yayınları. Sözen, E. (). Medyatik Hafıza. İstanbul: Timaş Yayınları. Şahan, H. (). Türkiye'de Spor Yazarlığı ve Futbol Kamuoyu Üzerine Etkileri. Konya. Şahan, H., & Çınar, V. (n.d.). Kitle İletişim Araçlarının Spor Kamuoyu Üzerine Etkisi. Selçuk. Şaşmaz Ataçocuğu, M. (). Futbolda Emek Sömürüsü. İstanbul: Yazılama Yayınları. Şeker, M., & Gölcü, A. (). İFutbolun televizyonda yeniden. İletişim kuram ve araştırma dergisi. Şentürk, Ü. (). Popüler Bir Kültür Örnegi Olarak Futbol. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi. Talay, A. (). Sportif Dallar ve Spor Yazarları. Ankara: TRT Yayın. Talimciler, A. (). Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi. İstanbul: Bağlam Yayınları. Talimciler, A. (). Bir meşrulaştırma aracı olarak Türkiye’de futbo. Toplum ve Bilim. Taner, G. (). Spor gazetecisi Kimdir? Görevi nedir? Sorumlulukları nelerdir? TSYD Spor Gazeteciliği Enstitüsü 2. Dönem Çalışmaları. Tokgöz, O. (). Temel Gazetecilik. Ankara: İmge Yayınları. Tükenmez, M. (). Medya ve Spor. İstanbul: Etikus Yayınları. Uluç, H. (). Sarı Kırmızılı Kaşkol. İstanbul: Bilgi. Usluata, A. (n.d.). İletişim, Cep Üniversitesi. İletişim Yayınları. Uzun, R. (). Türkiye'de Spor Basınının Etik Anlayışı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. 68 Vural, A. (). Medya Profesyonellerinin Eyleminin Meşruiyeti ve Ahlakiliği Boyutlarında Değerlendirilmesi. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Uluslararası İletişim Sempozyumu, (p. 70). Eskişehir. Yıldırım, A., & Şimşek, H. (). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayıncılık. Yıldız, Ş. (). Dil, Kültür, İletişim ve Medya. Ankara: Sinemis. Yolcu, N. (). Almanya'da Basın. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. Zelyurt, M. K. (). Türkiye'de Futbolun Düzeni ve Mesleki Sorunları. İstanbul: Nobel Yayın Dağıtım. Zeytinoğlu, E. (). Futbol endüstrisi. Karizma Dergisi. 69 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : Bülent TUNCAY Doğum Tarihi ve Yeri : 10 Ağustos , İstanbul. E-Posta : [email protected] A: Gayrettepe Mah. Sergül Sok. Saral Sitesi D Blok D:6 Beşiktaş– İstanbul. Eğitim Bilgileri Yüksek Lisans ( – ): Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Anabilim Dalı, Spor Yönetim Bilimleri Bölümü Lisans ( - ): Anadolu Üniversitesi, AÖF Fakültesi, Sosyoloji Bölümü Lisans ( - ): Anadolu Üniversitesi, İktisat Bölümü İş Deneyimi: SporLig Dergisi Yayın Danışmanlığı, Halen Karar Gazetesi Spor Yazarı, Halen Karar Gazetesi Spor Müdürü, - TRT, Spor Manşet programı moderatörü, NTVSpor Radyo programcılığı, - Skytürk Spor Md. Yrd., - Show TV Spor Md. Yrd., - Kanal 1 TV Spor Md., - Sabah Gazetesi Spor Md. Yrd., - Fotomaç Gazetesi Yazı İşleri Md., - Yenibinyıl Gazetesi Spor Md. Yrd., - Hürriyet Gazetesi, muhabir- foto muhabiri- istihbarat şefi, - Sahip Olduğu Belgeler ve Sertifikalar: TSYD Eğitim Semineri, , , , , ; funduszeue.infoational Exercise and Sport Psychology Congress, 70 Basılı kitap: Galatasaray Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, Yabancı Dil: İngilizce (orta) İlgi alanları: Spor, tarih, kitap, seyahat 71

Galatasaray Futbol Okulları

Türkiye’de Futbol Okulu faaliyetlerinin doğuşunda öncü olan kulübümüzün yükseleceği sağlam temelleri oluşturmak amacıyla sürdürdüğü futbol okulları projesi, yeniden yapılandırılmış olup; vizyonunu, misyonunu ve amaçlarını güncelleyerek farklı bir eğitim sunmayı amaçlamaktadır.

Vizyon
Galatasaray örf ve adetlerine bağlı olarak, sporun evrensel boyutlarındaki sevgi, kardeşlik ve Fair Play ilkelerine bağlı, saygılı ve kültürlü genç bireylerin yetiştirilmesi için gerekli eğitimin verilmesidir. Ayrıca sürekli gelişen teknolojiden ve bilimsel çalışmalardan maksimum seviyede faydalanarak sporda yetenekli bireylerin tespit edilmesidir.

Misyon
Gelecek yıllarda Galatasaray Futbol Akademisi’nde forma giyecek futbolcular yetiştirmek ve bununla beraber; rakibine, hakeme, futbol seyircisine saygılı; Fair Play ilkelerine uyan sporcular yetiştirmektir. Ayrıca bu yetiştirme ve eğitim çalışmaları sonucunda öncelikle Galatasaray Spor Kulübümüze, aynı zamanda kulübümüze ekonomik yönden katkı sağlamak hedefiyle Türkiye ve Dünya futboluna kazandırılmasıdır.

Galatasaray Spor Kulübü resmi futbol okulları aşağıda belirtilmiştir. Bu okullarımızın haricinde herhangi bir futbol okulu ile Galatasaray Spor Kulübü’nün ilgisi bulunmamaktadır. Detaylı bilgi için lütfen bize ulaşın.

Futbol Okulu talepleri, soru, görüş ve şikayetleriniz için iletişim:
Telefon: 0 () 79 44
E-posta:  [email protected]

Spor Okulları İdari Kadro

Spor Okulları Genel Sorumlusu

Hakan Bulut

Spor Okulları İdari Personelleri

Bedirhan Demirhan

Levend Karpat

Damla İşboğa

Florya Spor Okulu Kayıt Personelleri

Çiğdem Gönültaş

Esin Yeliz Uslu

Spor Okulları Denetim Personelleri

Ali Göztürk

Florya Merkez Futbol Okulu Teknik Kadro

Teknik Sorumlu

Ömer Faruk Doğan

Florya Merkez Futbol Okulu Antrenörleri

Hakan Sağlam

Emrah Çotuk

Furkan Savmaz

Burak Dişçioğlu

Caner Yılmaz

Samet Uzun

Süleyman Cesur

Batuhan Bektaş

Yasin Özkan

Mehmet Türker

Futbol Okullarımız

İstanbul Avrupa

Florya Merkez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Çiğdem Demirtaş
Adres:          Florya Metin Oktay Tesisleri
Telefon:        79 44  ( Hafta içi : Hafta sonu : )

Arnavutköy Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Recep Bozkurt
Adres: Mustafa Kemal Mah. Eski Edirne Asfaltı Cad. No/1 Arnavutköy/İstanbul
Telefon: 81 26

Avcılar Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Soner Hamza
Adres: Olimpik Halı Saha Ve Spor Tesisleri Esenyurt Yolu No Avcılar / İstanbul
Telefon: 10 90 – 31 06

Bağcılar Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Cemal Boğatekin
Adres: Göztepe Mah Karanfil Sok. No Bağcılar
Telefon: 20 47

Bahçelievler Merter Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Güven Keskin
Adres: Mehmet Akif funduszeue.info No:6 Bahçelievler/İstanbul (Efes Pilsen Fabrikası Bitişiği)
Telefon: 87 87

Bahçeşehir Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Evren Kürkçü
Adres: Bahçeşehir Hadımköy Yolu Doğa Enerji Santral Arkası Red N White Spor ve Halısaha Tesisleri Bahçeşehir/ İstanbul
Telefon: 19 05

Başakşehir Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Güven Keskin
Adres: Başakşehir funduszeue.info1. Kısım No: 34 (Çınar Koleji Bitişiği) Başakşehir / İstanbul
Telefon: 87 87

Bayrampaşa Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Fatih Çerçi
Adres: Yenidoğan Mah. Cicoz Yolu İnönü Meslek Lisesi Arena Halısaha Bayrampaşa / İstanbul
Telefon: 01 00

Beylikdüzü Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Kenan Güzelordu
Adres: Yakuplu Mah. Sok. For Life Spor Kompleksi Beylikdüzü / İstanbul
Telefon: 19 05

Büyükçekmece Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Osman Murat Kapucuoğlu
Adres: Ekinoba Mah. Efeler Sok. No Spor City Halı Sahaları Büyükçekmece/ İstanbul
Telefon: 04 29

Fatih Galatasaray Futbol Okulu                                                                                     
Sorumlusu: Gülten Fis
Adres: 
Balat Hatip Muslihittin Mevkii Yavuz Selim Caddesi No Yavuz Selim Çukurbostan Spor Tesisleri Fatih/İstanbul
Telefon:
10 12

Etiler Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Serdal Cengiz
Adres: Ebululla Mardin Caddesi No:2/1, funduszeue.info / İstanbul
Telefon: 0 () 19 05

Halkalı Atakent Galatasaray Futbol Okulu   
Sorumlusu: Yusuf Çelik
Adres: Halkalı Merkez Mah. Evliya çelebi Cad. Yurtkur Sok. No:8/1 İfa Spor Kulübü Halısaha ve Spor Tesisleri Halkalı-Küçükçekmece
Telefon: 82 30

Kağıthane Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Ayhan Topuz
Adres: Gürsel Mah. Çağlar Sk. No Kağıthane/İstanbul
Telefon: 63 87 - 26 79

Sarıyer Tarabya Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Ferhat Can
Adres: Masalbahçe Halısaha ve Spor Tesisleri Cumhuriyet Mahallesi Araba Yolu Caddesi Görkem Çıkmazı No:3 Tarabya / İstanbul
Telefon: 86 44

Sarıyer Ayazağa Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Kadir Adıgüzel
Adres: Şehit Canan Tuncer Sk. Cumhuriyet park içi No:8 Ayazağa-Sarıyer/İstanbul
Telefon:  97 86

Sarıyer Arıköy Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Veysel Yaman
Adres: Arıköy Villaları Uskumruköy - Sarıyer
Telefon: 61 45

Silivri Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Doğukan Ülgen – Nigar Ülgen
Adres: Yeni Mah Dr. Sadık Ahmet Cad. No Silivri / İstanbul
Telefon: 19 05

Sultangazi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Birtan Canıöz
Adres: Yunus Emre Mah. Murat Çelebi Cad. Gazi Mahallesi Spor Tesisleri Sultangazi / İstanbul
Telefon: 29 10 - 69 95

Şişli Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Ömer Faruk Kandemir
Adres: Kurtuluş cd. Son Durak Olimpia Spor Tesisleri Şişli/İstanbul 
Telefon: 36 51

Zeytinburnu Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu: Güven Keskin
Adres: Çırpıcı Mahallesi 74/C Sokak, Ugur Tütüneker Halısaha Ve Spor Tesisleri Zeytinburnu / İstanbul
Telefon: 87 87

İstanbul Anadolu

Ataşehir Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu:
Suat Bal 
Adres: Garden Park Halısaha Tesisleri Batı Ataşehir Barboros Mahallesi Lale Sokak No:1 Ataşehir / İstanbul
Telefon: 77 90

Beykoz Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu:
Arda Gürsoy
Adres: Yunus Emre Spor Tesisleri Sarıkaya Cad. Çiğdem Mah. No:8 Paşabahçe / İstanbul
Telefon: 78 28

Çekmeköy Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu:
Rıza Özyurt
Adres: Alemdağ Merkez Mahallesi, Havacılar Caddesi No 13, Sokak Alemdağ Halı Saha Sosyal Tesisleri
Telefon: 84 63

Kadıköy Göztepe Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Lütfü Uçankan
Adres: Dumlupınar Mah.Hızırbey Cad. No Göztepe / Kadıköy
Telefon: 35 38 - 15 05

Kartal Uğurmumcu Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Selahattin Toprak
Adres: Samandıra Caddesi No, Aydos funduszeue.info Kapısı Karşısı Uğur Mumcu Sosyal Tesisleri, Kartal / İstanbul
Telefon:  36 32 – 69 49

Kartal Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Selahattin Toprak
Adres: Kordon Boyu Mah. Turgut Özal Bulvarı No Kartal Çelik Spor
Telefon:  90 59

Pendik Kurtköy Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu:
Ferdi Akyıldız
Adres: Yenişehir Mah. Millet funduszeue.info Pentaş havaalanı otopark yanı. Yenişehir halısaha Pendik-Kurtköy/İstanbul                                                                                                         Telefon: 61 88

Maltepe Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu:
Enver Yağmuroğlu
Adres: Ayışığı Spor Tesisleri - Altayçeşme Mahallesi, Şehit Emin Çölen Sokak, No:9 Yüzevler / Maltepe
Telefon: 25 45 - 57 50 - 57 51/52

Sancaktepe Galatasaray Futbol Okulu  
Sorumlusu:
Engin Akyıldız
Adres: Atatürk Mahallesi, Demokrasi Caddesi, Papatya Sokak, No: 27 Başak Spor Tesisleri, Sancaktepe / İstanbul
Telefon: 28 45

Tuzla Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu:
Bayram Ufuk Şahin
Adres: Cami Mahallesi, Şehitler Caddesi, Ulubey Sokak No: 10 Fatih Halı Saha Spor Kompleksi Tuzla / İstanbul
Telefon: 10 36 – 90 51

Ümraniye Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Seyfettin Ekiz
Adres: Namık Kemal Mah. Cengiz Topel Cd. Billur Sk. No: 30 Ümraniye / İstanbul
Telefon:  81 75 – 73 34

Üsküdar Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu:
Serdal Cengiz
Adres: Hacıreşitpaşa Sokak No, Çamlıca / İstanbul
Telefon: 0 () 19 05

Yurt İçi

Adana Çukurova Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: funduszeue.info Yıldız - Ergün Aytekin
Adres: Kurttepe mahallesi sokak no:2 Çukurova/Adana Ünsal Halısaha
Telefon: 86 00 - 63 23 

Afyon Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Cüneyt Dev
Adres: Selçuk Mah. İzmir Karayolu 5. Km FSM Spor Kompleksi
Telefon: 20 20 – 19 05

Ankara Balgat Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Adem Düzgün
Adres: Barış Manço Cad. No Ayten Tekışık İlkÖğretim Okulu. Doktorlar Halı Saha Balgat/ANKARA
Telefon: 06 32

Ankara Batıkent Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Alaaddin Özsoy
Adres: Batıkent Bulvarı, Ali Dinçer Parkı İçi Nisbet Halısaha Tesisleri, Batıkent Yenimahalle / Ankara
Telefon:0 83 99 – 85 88

Ankara Çankaya Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Selim Çanak - Bersis Kemal Çanak
Adres: Tuana Spor Tesisleri - Yıldızevler Mahallesi Rabindranath Tagore Cad. (Eski 4. Cad.) Çankaya/Ankara
Telefon: 55 95

Ankara Çayyolu Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Anıl Bayar
Adres: Hitit Bulvarı 6/1 Çayyolu, Beytepe Spor Tesisleri Çankaya / Ankara                                      
Telefon: 59 53

Ankara Keçiören Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Anıl Bayar
Adres: Halil Sezai Erkut Cad. İsmet Aydın Spor Tesisleri, Etlik Keçiören / Ankara
Telefon: 41 82

Ankara Mamak Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Alev Er – Nuri Taş
Adres: Ege Mahallesi Sok. Mamak / Ankara
Telefon:0 10 05

Ankara Sincan Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Alev Er – Nuri Taş
Adres: Olimpiyat Halı Saha Tesisleri. Andiçen Mah. Gülsuyu Sok. No Sincan / Ankara
Telefon:0 10 05

Antalya Alanya Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Eren Çek – Eyüp Dilsizoğlu
Adres: Küçükhasbahçe Mah. Cadde No: 8 Özcan Halısaha Alanya / Antalya
Telefon: 91 91 – 17 86

Antalya Konyaaltı Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Oktay Küçükkeseler – Osman Topal
Adres: Pınarbaşı Bahtılı Köyü Akdeniz Üniv. No Konyaaltı / Antalya
Telefon: 81 15 – 66 44

Antalya Manavgat Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Kahraman Emre
Adres: Oksijen Halı Saha Tesisleri Sorgun Mah. Titreyengöl Mevkii Küme Evler Manavgat/Antalya  
Telefon: 85 62

Antalya Muratpaşa Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Lütfi Erolan
Adres: Muratpaşa Belediyesi Astur Spor Tesisleri (Lara- Muratpaşa)
Telefon: 99 33

Antalya Serik Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Raşit Durgut
Adres: Çamlık Mahallesi, Günübirlik Caddesi, No: 8, Belek Beach Park, Belek Beldesi, Serik / Antalya
Telefon: 53 96

Balıkesir Altıeylül Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Osman Özdemir
Adres: Hasan Basri Çağatay Mah. Atatürk Cad. Parkaltı Sk. No:4 Park Arena Halı Saha Spor Tesisleri Merkez/Balıkesir
Telefon:  74 01

Balıkesir Bandırma Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Barış Timurodaman – Hakan Yücel – Hamdi Yaman
Adres: Paşa Konak Mah. Sok.  No / 1 Bandırma / Balıkesir
Telefon:  89 05 – 00 50

Bartın Merkezi İlçesi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Alaattin Özkan
Adres: Şiremirçavuş Köyü Çavuş Cad. No: Merkez / Bartın
Telefon:  34 05

Bursa Nilüfer Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Hakan Subaşı
Adres: Odunluk Mah. Kazım Karabekir Cad. No:8 Atatürk Kent Ormanı Girişi, Nilüfer / Bursa
Telefon: 56 36

Çanakkale Kepez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Uğur Aydın – Ender Altay
Adres: Cumhuriyet Mahallesi, Kepez Belediyesi / Çanakkale Kepez Spor Kompleksi Halı Saha Tesisleri
Telefon: 75 63 – 45 91

Çorum Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Mert Korkmaz
Adres: Bahçelievler Gazi Cad. No Çorum Merkez / Çorum Doğan Halısaha
Telefon: 19 19

Denizli Merkezefendi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Metin Küçükşahal – Osman Küçükşahal
Adres: Bahçelievler Mah. Sınav Koleji Aslantepe Spor Tesisleri Merkezefendi / Denizli
Telefon:  36 71 – 46 05

Denizli Pamukkale Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Metin Küçükşahal – Osman Küçükşahal
Adres: Mehmetçik Mah. İncirli Pınar Cad. Emsal İlköğretim Okulu  
Telefon:  36 71 – 46 05

Diyarbakır Yenişehir Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Eşref Oktay
Adres: Fırat mah. Mahabat Bulvarı Lünapark Arkası sok. No Zeytindolu Spor Kompleksi Kayapınar / Diyarbakır
Telefon:  81 23

Düzce Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Osman Özdemir
Adres: Cedidiye Mah. Göksel Sk. No Carrefour Arkası (Fettahbey Halı Saha Spor Tesisleri) / Düzce
Telefon:  74 01

Edirne Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Mehmet Kula
Adres: Fatih Mah. Arasta Sok. No:5 Merkez/Edirne
Telefon: 80 07

Elazığ Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Serkan Gündoğdu
Adres: Abdullah Paşa Mah. Şehit Niyazi Yıldırım Cad. No:2 Merkez/Elazığ
Telefon: 10 23

Erzincan Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Fatih Ciminli
Adres: Çevre Yolu Taksim Mah. Şeker Fabrikası Yanı Şampiyon24 Halısaha Spor Tesisleri
Telefon: 38 47

Eskişehir Odunpazarı Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlu: Selma İşbitiren
Adres: Gökmeydan Mah. İbni sina Sk. No:8 Sportmen Tesisleri, Odunpazarı/ Eskişehir
Telefon:

Gaziantep Şehitkâmil Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Fatih Akdağ
Adres : Üniversite Bulvarı Gaziantep Üniversitesi Futbol Sahası, Şehitkâmil / Gaziantep
Telefon: 19 20 - 87 30

Hatay Antakya Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Hikmet Aynacı
Adres: Çekmece Mah. Çekmece Caddesi Deniz Halı Saha Defne/HATAY
Telefon: 05 77

Hatay İskenderun Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Engin Canımoğlu
Adres: Piri Reis Mahallesi Sokak Şenay Apartmanı No/6 İskenderun/Hatay
Telefon: 14 64

İzmir Alsancak Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Osman Kömür
Adres: İzmir Atatürk Lisesi Halı Saha Tesisleri, Lozan Meydanı Alsancak / İzmir
Telefon: 20 05

İzmir Aliağa Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Adem Koç
Adres: Atatürk Mah. Güneş Sok. No Aliağa / İzmir
Telefon: 94 97

Kars Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Emrah Çınar – Ferhat Vargün
Adres: Kafkas Üniversitesi Rektörlüğü Halı Saha Tesisleri Merkez/ Kars
Telefon: 54 64

Kayseri Melikgazi Galatasaray Futbol Okulu 
Sorumlusu: Ali Topakkaya
Adres: Gültepe Mah. Yapısanat Sok. Kahraman Halısaha Tesisleri
Telefon:

Kilis Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: İbrahim Halil Kesici
Adres: Mehmet Şanlı Mah. Kilis 7 Aralık Üniversitesi Spor Tesisleri Merkez/Kilis
Telefon: 75 28

Kocaeli İzmit Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Gökhan Keskin
Adres: Yahya Kaptan Batı Girişi Ergin Köncü Sokak, Ramada Plaza Otel Yanı, Barkın Halısaha İzmit / Kocaeli
Telefon: 

Kocaeli Gebze Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Murat Öztürk
Adres: Gaziler mah. No Gebze Sporter Halısaha Gebze / Kocaeli
Telefon: 59 78

Kocaeli Körfez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Berkant Akat
Adres: Atalar Mah. Sahil Cad. No Körfez / Kocaeli Körfez Spor Center Halısaha
Telefon: 90 51

Konya Selçuklu Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Ali Atlantı
Adres: Fatih Mah. Yeni İstanbul Cad. No: 2 Selçuklu / Konya
Telefon: 77 58

Mardin Nusaybin Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Şehmus Ak
Adres: Hakan Olimpik Spor Kompleksi Sahaları. Çağlar Mah. Baraj Yolu : No:1 Nusaybin/Mardin
Adres: Midyat Mardin Yolu Üzeri Millet Bahçesi Arkası Esentepe Gündüz Kapalı Halı Saha Tesisleri
Telefon: 67 76

Mersin Anamur Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Erol Avşar
Adres: Güzelyurt Mahallesi Anamur Stadyum Yolu Üzeri Anamur / Mersin
Telefon:  93 04

Mersin Yenişehir Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Metin Erbilmiş
Adres: Barbaros Mah. Yenişehir Spor Tesisleri. Yenişehir / Mersin
Telefon:  77 00

Mersin Tarsus Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Metin Cavlı
Adres: Akşemsettin Mah. Yüzbaşı Yaşar Cad. No: A Vuslat Halısaha
Telefon:  83 51

Muğla Bodrum Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Sinan Kaymakçı
Adres: Ortakent Mah. Üniversite funduszeue.info:2 Ortakent Arena Spor Kompleksi Bodrum / Muğla
Telefon: 90 90

Muğla Fethiye Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Deniz Şanlı
Adres: Karagedik mah. sk. No Özel Fethiye Eğitim Kurumları Spor Tesisleri Fethiye/Muğla
Telefon: 51 37

Muğla Ortaca Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Meral Yaşar Yıldız
Adres: Milli Egemenlik caddesi No Çaylı arena spor tesisleri. ORTACA /MUĞLA
Telefon:

Nevşehir Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Ramazan Erçin – Ramazan Başbuğ
Adres: Evler Mah. Ali Dirikoç Bulvarı Gençlik Spor Merkezi İçi Merkez / Nevşehir
Telefon: 75 16

Ordu Merkez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Gökmen Yavuz
Adres: Karşıyaka Mah. sokak. No Altınordu/ Ordu
Telefon:  23 56

Siirt Merkez İlçesi Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Fatih Dalgalı
Adres: Bahçelievler Mah. Ahmet Yılmaz Cad. No Merkez/Siirt Galatasaray Taraftarlar Derneği
Telefon: 19 86

Sakarya Serdivan Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Osman Özdemir
Adres: Aralık Mah. Şehit Mehmet Karabaşoğlu Cad. No Serdivan Halı Saha Spor Kompleksi Serdivan/Sakarya
Telefon: 0  74 01

Samsun İlkadım Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Doğan Uğur Bilgiç – Vedat Kahraman
Adres:  Kale Mah. Fuar Alanı İlkadım / Samsun
Telefon: 19 88 – 81 93

Şanlıurfa Haliliye Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Adnan Alper – Ahmet Kutluay
Adres: Kasaptaşı parkı bitişiği, Sporyum Halı Saha Tesisleri Haliliye/ Şanlıurfa 
Telefon: –

Şanlıurfa Viranşehir Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Umut Babaç
Adres: Yenişehir Mah. Cad. Kümeevler Sok. Viranşehir Belediyesi Spor Kompleksi
Telefon: 90 03

Şırnak Cizre Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Üzeyir Pütrü
Adres: Kale Mah. Park Cad. No:9 Cizre/Şırnak Olimpik Halı Saha Tesisleri
Telefon: 54 32

Şırnak Merkez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Emrullah Öğmen
Adres: Vakıfkent funduszeue.info Apartmanları Yanı No Merkez/Şırnak Ercan Halısaha
Telefon: 98 86

Tekirdağ Çorlu Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: M. Engin Özmen
Adres: Rumeli Mahallesi Hürriyet caddesi no Ataş spor Kompleksi Çorlu/Tekirdağ
Telefon: 14 59 – 5 43

Tekirdağ Süleymanpaşa Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Caner Keser
Adres:  Yıl Mahallesi, Suna Kaan Caddesi No Süleymanpaşa/Tekirdağ
Telefon: 1 59

Yalova Merkez Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Özcan Gülen
Adres: Adnan Menderes Mah. Rumeli Sok. No Merkez/Yalova
Telefon: 05 19

Yurt Dışı

Almanya Dortmund Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: Tarık Baydemir
Adres: Industriestr. 1A  Dortmund / Almanya Sporttreff Soccerfive & Beach Arena
Telefon: +49   - 67 99

Azarbaycan Bakü Galatasaray Futbol Okulu
Sorumlusu: M. Aga İbrahimli
Adres: Abbasqulu Abbaszaade Cad. No/A Bakü / Azarbaycan -  Bakü Şirvansaray
Telefon: + 55 19 05  -- + 51 19 05

BozYapıDekorasyon Vizyon Ahşap Mavi Eskitme Tv Ünitesi byd

BozYapıDekorasyon Vizyon Ahşap Mavi Eskitme Tv Ünitesi

KARGO BEDAVA

Kurumsal Fatura

Satıcı : Bozyapıdekorasyon

Peşin Fiyatına 6 Taksit!

Koleksiyona Ekle

Tahmini Kargoya Teslim: 9 gün içinde

  • Materyal:Ahşap
  • Özellik:Dolaplı
  • Renk:Mavi
  • Boyut/Ebat:1
  • Yükseklik:44 cm
  • Genişlik: cm

  • 15 gün içinde ücretsiz iade. Detaylı bilgi için tıklayın.
  • Bu ürün Bozyapıdekorasyon tarafından gönderilecektir.
  • BOZ YAPI DEKORASYON Meteryal : ÇAM Ahşap Ek bilgiler: Doğal ağaçtan üretilmiştir. Ahşap bakım ve temizlik önerisi mobilyalarınızı nemli bir bez yardımı ile silerek temizleyebilirsiniz. Sürekli Su temasından kaçınınız. Ürünlerimiz % Doğal Ahşap olup Kesinlikle MDF veya Suntalam değildir. Ürün Demonte olarak gönderilmektedir. kurulumu çok basittir. Kurulum klavuzu Ürün ile Birlikte Gönderilmektedir. Rafların içindeki objeler görsel amaçlı kullanılmış olup ürüne dahil değildir.
  • Bu üründen en fazla 49 adet sipariş verilebilir. 49 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 50 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.
  • Ahşap ve metal mobilyaların Garanti Belgesi Yönetmeliği uyarınca garanti belgesi ile satılması zorunludur ve satıcılar tarafından uygulanması gereken asgari garanti süresi 2 yıldır.

ÜRÜNÜN TÜM ÖZELLİKLERİ

Ürün Değerlendirmeleri

Henüz Yorum Yazılmamış.

Ürün Bilgileri

BozYapıDekorasyon Vizyon Ahşap Mavi Eskitme Tv Ünitesi

  • BOZ YAPI DEKORASYON Meteryal : ÇAM Ahşap Ek bilgiler: Doğal ağaçtan üretilmiştir. Ahşap bakım ve temizlik önerisi mobilyalarınızı nemli bir bez yardımı ile silerek temizleyebilirsiniz. Sürekli Su temasından kaçınınız. Ürünlerimiz % Doğal Ahşap olup Kesinlikle MDF veya Suntalam değildir. Ürün Demonte olarak gönderilmektedir. kurulumu çok basittir. Kurulum klavuzu Ürün ile Birlikte Gönderilmektedir. Rafların içindeki objeler görsel amaçlı kullanılmış olup ürüne dahil değildir.
  • Bu üründen en fazla 49 adet sipariş verilebilir. 49 adetin üzerindeki siparişleri Trendyol iptal etme hakkını saklı tutar.
  • Kampanya fiyatından satılmak üzere 50 adetten fazla stok sunulmuştur.
  • İncelemiş olduğunuz ürünün satış fiyatını satıcı belirlemektedir.
  • Bir ürün, birden fazla satıcı tarafından satılabilir. Birden fazla satıcı tarafından satışa sunulan ürünlerin satıcıları ürün için belirledikleri fiyata, satıcı puanlarına, teslimat statülerine, ürünlerdeki promosyonlara, kargonun bedava olup olmamasına ve ürünlerin hızlı teslimat ile teslim edilip edilememesine, ürünlerin stok ve kategorileri bilgilerine göre sıralanmaktadır.
  • Ahşap ve metal mobilyaların Garanti Belgesi Yönetmeliği uyarınca garanti belgesi ile satılması zorunludur ve satıcılar tarafından uygulanması gereken asgari garanti süresi 2 yıldır.

Ürün Özellikleri

  • MateryalAhşap
  • ÖzellikDolaplı
  • RenkMavi
  • Boyut/Ebat1
  • Yükseklik44 cm
  • Genişlik cm
  • Derinlik35 cm
  • Garanti Süresi6 Ay

Canlı TV İzle Ulusal Kanallar SPORT1 TV CENTER EURO STAR ARB 24 TV ARTE EUROSPORT 2 DREAM TURK TV XEZER TV HALK TV SAT 1 TRT SPOR 2 TURAN TV TNTMUSIC CARTOON NETWORK REAL TV QAFQAZ TV N-TV-LIVE YASLIK TV TRT AVAZ ARB TV AZ PROSIEBEN MAXX MATCH PREMIER PERVIY TV TV 21 RU Tüm Kanallara Gözat Son Başlıklar Tamamını Görüntüle

1 canlı match tv izle idman futbol

Kanalın yayın içeriklerinde sadece futbol değil ,Amerikan Ulusal Basketbol Birliği Maçları, Şampiyonlar Ligi, İspanya,İngiltere ve Almanya Şampiyonlukları, Voleybol, Judo, Boks, Avrupa Şampiyonaları ve diğer turnuvaları ücretsiz ve şifresiz olarak sunulmaktadır. Bunun sebebi ise Azerbaycan'ın spor ve Olimpiyat oyunlarına büyük özen göstermesinin bir örneğidir. Güreş alanında da bir çok başarıları olan Azerbaycan, kendi ülkesinin bünyesinde olan çeşitli güreş liginin de yayınlarını yapmaktadır. Boks , binicilik, Jimnastik gibi çeşitli müsabakalarının yayınlarını eksiksiz yapılmaktadır. Aynı zamanda Tokyo Olimpiyatları ’nin yayın haklarını da alan İdman TV canlı yayınlarıyla izlenme oranlarını yılında yükseltmeyi planlıyor.

Galatasaray fenerbahçe canlı maç izle

funduszeue.infoın İdman Tv Uluslararası bir spor kanalı unvanına sahip olan İdman TV, diğer Azerbaycan kanalları arasında en popüler kanallardan biri olarak yer almaktadır. Azerbaycan kanalı olmasına rağmen Türkiye’de de bilinen ve çok izlenen bir kanaldır.

Idman tv match futbol 1 canlı izle

Idman tv match futbol 1 canlı izle

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası