yükseklere çıkınca kulaklarımız neden tıkanır / “İniş İçin Alçalmaya Başlıyoruz”: Kulak Sağlığımıza Dikkat! | TÜBİTAK Bilim Genç

Yükseklere Çıkınca Kulaklarımız Neden Tıkanır

yükseklere çıkınca kulaklarımız neden tıkanır

Kulaklarımız neden yükseğe çıktıkça daha başınçlı olur?

Sorulara Dön
metre çıkıldığında kulaklarınız inanılmaz bir yük altında olabiliyor, nedeni ne?

1, görüntülenme

Cevap Ver

  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir

Soruyu Soranın Seçtiği Cevap

Yükseklere çıkıldıkça, kulaklar bir süreliğine tıkanır, konuşulanlar zor anlaşılır hale gelir. Atmosferdeki gazlar insan vücudunda belli bir ağırlık yapar. Deniz seviyesinde havanın insan vücudunun 1 cm2'sine yaptığı ağırlık gramdır. Ancak yükseklere çıkıldıkça hava tabakasının kalınlığı ve yoğunluğu azalır. Örneğin havanın insan vücuduna yaptığı ağırlık metrede grama, metrede grama düşer. İşte, yükseklere doğru basıncın giderek azalması, insanın alıştığı normal basınçtan daha az ağırlık yapması nedeniyle insanların kulakları uğuldar ve tıkanır. Konuşulanlar zor anlaşılır, belli bir yükseklikten sonra baş dönmeye, nefes daralmaya başlar.

görüntülenme

Kaynaklar

  1. türkçebilgi. Basınç. (1 Eylül ). Alındığı Tarih: 1 Eylül Alındığı Yer:

    Kulak tıkanıklığı neden olur, nasıl geçer?

    Kulak tıkanıklığı, dışarıdan gelen seslerin dalgalarının, işitme kanallarında doğru bir biçimde iletilmemesi sonucunda gelişir.

    Kulakta şişkinlik hissi, işitmenin kalitesinin bozulması gibi bulgularla ilerleyen kulak tıkanması, çoğu zaman önemsenmeyip, tedavisi geciktirilen bir hastalık olarak belirtilir.

    KULAK TIKANIKLIĞININ BELİRTİLERİ

    Kulak tıkanıklığının belirtileri, tıkanmaya neden olan faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Kulakta basınç ve dolgunluk hissi en yaygın görülen belirtiler arasında bulunur. Diğer belirtiler ise şu şekildedir:

    - Hafif işitme kaybı
    - Baş dönmesi
    - Kulakta ağrı
    - Kulak akıntısı
    - Kulak çınlaması
    - Denge kaybı

    KULAK TIKANIKLIĞI NEDEN OLUR?

    Kulak tıkanıklığı, duşta kaçan su veya uçak yolculuğunda artan basınç gibi gündelik olaylara bağlı oluşabileceği gibi daha ciddi sorunlardan da kaynaklanabilir.

    Anatomik olarak 3 bölümden oluşan kulakta, dış kulak, orta kulak ve iç kulağın herhangi birinde görülen fonksiyon bozuklukları kulak tıkanıklığına yol açabilir.

    Aynı zamanda, kulağa yabancı bir cisim kaçması, uçak yolculuğu, alerjiler ve grip gibi etkenler de kulak tıkanıklığına neden olabilir.

    KULAK TIKANIKLIĞI NASIL GEÇER?

    Çoğunlukla kulak tıkanıklığının giderilmesi için östaki borusunun rahatlatılması ya da farklı bir deyişle orta kulak basıncının dış ortam basıncıyla eşitlenmesi yeterlidir.

    Bunun için yutkunmak, su içmek, bir parça şeker emmek, esnemek veya sakız çiğnemek önerilebilir. Yapılan bu eylemlerin ardından duyulan pıt sesi ile birlikte kulak tıkanıklığı açılır.

    Ayrıca derin bir nefes aldıktan sonra nefesi burundan yavaşça vermek, bu işlemi yaparken burunu elle kapatmak da kulak tıkanıklığına iyi gelebilir. Kulakların rahatlatılması için sıcak su buharının solunması, sıvı alımının artırılması ve sıcak duş almak da önerilebilir.

    Eğer esneme, yutkunma gibi yöntemler işe yaramıyorsa vakit kaybetmeden kulak burun boğaz uzmanına muayene olunması gerekir.

    SORU & CEVAP: KULAK ÇINLAMASI NEDİR, NASIL TEDAVİ EDİLİR?

    NTV’yi sosyal medyadan takip edin

    TwitterFacebook

    Kulak Tıkanıklığı Nedir? Kulak Tıkanıklığı Nasıl Ge&#;er?

    Kulak tıkanıklığı; işitme kalitesini önemli ölçüde düşüren geçici bir rahatsızlıktır. Basınç değişimi, dış kulak iltihabı ve üst solunum yolu enfeksiyonu gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Kişilerin yaşam kalitesini büyük ölçüde etkileyen kulak tıkanıklığı, kısa bir sürede kendiliğinden düzelme eğilimindedir. Ancak, bir haftadan fazla süren kulak tıkanıklığı önemli hastalıkların habercisi olabilir.

    Kulak Tıkanıklığı Nedir?

    Kulak tıkanıklığı bireylerin günlük hayatında sıklıkla karşılaştığı bir rahatsızlıktır. Çoğunlukla tek kulakta meydana gelen tıkanma, her iki kulakta birden de görülebilir. Kulak tıkanıklığı, dışarıdan gelen ses dalgalarının işitme kanalına düzgün bir şekilde iletilememesi sonucunda gelişir. Anatomik olarak kulak; dış, orta ve iç kulak şeklinde 3 bölüme ayrılır. Dış kulak ses dalgalarının ilk toplandığı bölgedir. Dış kulakta toplanan ses dalgaları işitme kanalına iletilir. İşitme kanalı boyunca aktarılan ses dalgaları, kulak zarı olarak adlandırılan yapıda titreşime dönüştürülür. Titreşimler, orta kulakta işlenir ve iç kulakta işitme siniri aracılığıyla beyne aktarılır. Ses dalgalarının tüm bu süreçlerden geçip beyne ulaşmasıyla duyum oluşur. Dış kulaktan başlayarak iç kulağa kadar olan kanalda herhangi bir fonksiyon bozukluğunun olması, kulak tıkanıklığına neden olur. Kulakta dolgunluk hissi ve işitme kalitesinin düşmesi gibi belirtilerle seyreden kulak tıkanıklığı, çoğunlukla önemsenmeyen ve tedavisi geciktirilen bir rahatsızlıktır.

    Kulak Tıkanıklığının Belirtileri Nelerdir?

    Kulak tıkanıklığının belirtileri, tıkanmaya neden olan faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Kulakta basınç ve dolgunluk hissi en yaygın görülen belirtiler arasında bulunur. Diğer belirtiler ise şu şekildedir:

      • Hafif işitme kaybı
      • Baş dönmesi
      • Kulakta ağrı
      • Kulak akıntısı
      • Kulak çınlaması
      • Denge kaybı

    Kulak Tıkanıklığının Nedenleri Nelerdir?

    Anatomik olarak 3 bölümden oluşan kulakta, dış kulak, orta kulak ve iç kulağın herhangi birinde görülen fonksiyon bozuklukları kulak tıkanıklığına yol açabilir. Aynı zamanda, kulağa yabancı bir cisim kaçması, uçak yolculuğu, alerjiler ve grip gibi etkenler de kulak tıkanıklığına neden olabilir. Kulak tıkanıklığının en yaygın görülen diğer nedenleri ise şu şekildedir:

      Dış kulak iltihabı: Dış kulak iltihabı; mantar ve bakteriyel enfeksiyonların neden olduğu bir rahatsızlıktır. Hastalık, işitme azlığı, kızarıklık, akıntı ve kulak ağrısı gibi belirtilerle seyreder. Dış kulak iltihabının tedavi edilmesiyle kulak tıkanıklığı da ortadan kalkar.

      Akut otitis media: Ani gelişen orta kulak iltihabı, kulak tıkanıklığının yaygın nedenlerinden biridir. Akut otitis media, kulak zarının arkasında bulunan orta kulağın iltihaplanması sonucu görülen bir rahatsızlıktır. Enfeksiyon, orta kulakta iltihaplı sıvı birikmesine neden olabilir. Bu durum ise işitme kalitesini düşürür ve kulakta dolgunluk hissi yaratır.

      Seröz otitis media: Hiçbir iltihabi bulgu olmaksızın kulağın kendi salgısının orta kulakta birikmesi sonucu kulak tıkanıklığı yaşanabilir. Seröz otitis media olarak tanımlanan bu durum, östaki borusunun tıkanmasına yol açar. Normalde genze akması gereken salgı, östaki borusundaki tıkanma nedeniyle orta kulakta birikmeye başlar. Bunun sonucunda ise kulak tıkanıklığı oluşur ve işitme kalitesi düşer.

      Buşon: Kulak kiri olarak bilinen buşon, kulak tıkanıklığının en temel nedenlerinden biridir. Dış kulak yolunda oluşan buşon, vücudun savunma mekanizmasının bir parçası olarak düşünülebilir. Vücut; bu salgıyı, kulağın toz ve diğer yabancı partiküllerden korunması için üretir. Koyu sarı renge sahip olan buşon, kulağı çeşitli enfeksiyonlara karşı korur.  Ancak, buşon normalden fazla salgılanırsa, dış kulak yolunda tıkanıklığa yol açar. Sanılanın aksine, kulak salgısını kulak çubuğuyla temizlemeye çalışmak işitme kalitesini daha da düşürebilir.

      Östaki fonksiyon bozukluğu: Östaki borusu; burun, boğaz ve orta kulak arasında geçiş sağlayan bir kanaldır. Bu kanal, orta kulak basıncı ile hava basıncı arasındaki dengeyi sağlamakla görevlidir. Saman nezlesi gibi alerjik reaksiyonlar ya da hava basıncının aniden değiştiği durumlarda östaki borusu tıkanır. Östaki borusu tıkandığından, orta kulak, basınç değişimine uyum sağlayamaz. Bu fonksiyon bozukluğu işitme kalitesini düşürerek rahatsız edici bir hisse yol açar. 

      Nazofarenkste tümör oluşumu: Üst yutak olarak da bilinen nazofarenks, solunum sisteminin önemli bir parçasıdır. Boğazın burun ile birleştiği bu bölgede, tükürük bezi ve lenfoid dokular bulunur. Lenfoid dokulardaki hücrelerin kontrol edilemeyen bir şekilde hasara uğraması, nazofarenks kanserine yol açar. Burun tıkanıklığı, kulakta uğultu ve işitme kaybı gibi belirtiler gösteren nazofarenks kanseri, nadir olmakla birlikte kulak tıkanıklığının nedenlerinden biri olabilir.  

      Kulak zarı hasarı: Kulak zarının delinmesi ya da esnekliğini kaybetmesi de kulak tıkanıklığına neden olabilir.

    Kulak Tıkanıklığı Tanısı Nasıl Konur?

    Kulak muayenesi; çoğu durumda doktorun soracağı birkaç temel soruyla başlar. Tıbbi öykünün uzmanlara eksiksiz anlatılması, tanı ve tedavi prosedürlerinin doğru bir şekilde planlaması açısından oldukça önemlidir. Kulak tıkanıklığına ek olarak baş dönmesi, ağrı, çınlama ve akıntı gibi problemlerin görüldüğü durumlarda, doktor hastadan bazı işitme testlerini yaptırmasını isteyebilir. Muayene ve işitme testlerinin ardından kulak tıkanıklığı tanısı konabilir.

    Kulak Tıkanıklığı Nasıl Tedavi Edilir?

    Kulak tıkanıklığı basınç değişimi gibi basit bir nedenle oluşabileceği gibi, önemli sağlık sorunları nedeniyle de ortaya çıkabilir. Çoğu zaman kulak tıkanıklığını ortadan kaldırmak için östaki borusunun rahatlatılması yeterli olur. Yutkunma, sakız çiğneme ve esneme gibi yöntemler, basıncın östaki borusu üzerindeki etkisini ortadan kaldırır. Ancak, kulak tıkanıklığına ağrı, akıntı, denge kaybı gibi durumlar eşlik ediyorsa, rahatsızlığın ortadan kaldırılması için mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. Kulak tıkanıklığı tedavisinde kullanılan ilaç grupları şu şekildedir:

      Antibiyotikler: Orta kulak iltihabına bağlı gelişen kulak tıkanıklığı, antibiyotik tedavisiyle tedavi edilir. İltihabın gerilemesiyle birlikte kulak tıkanıklığı da ortadan kalkar.

      Antihistaminikler: Saman nezlesi gibi alerjiye bağlı gelişen kulak tıkanmalarında antihistaminik ilaçlara başvurulabilir. Antihistaminik tedavisi, şikayetlerde hızlı bir rahatlama sağlayarak kulaktaki dolgunluk hissini ortadan kaldırır.

      Dekonjestanlar: Sinüs basıncı kulakların tıkanmasına neden olabilir. Sinüs için ağızdan alınabilen veya burun içine püskürtülen dekonjestanlar kullanılabilir.

      Damlalar: Kulak kirinin işitme kanalını tıkaması, duyma kalitesini düşüren etkenlerin başında gelir. Hidrojen peroksit gibi damlalar uygun şekilde kullanıldığında, kuruyan salgının kimyasal yapısını bozar. Böylece, buşon hızla eriyerek kulaktan dışarı atılır. Bu tedaviye rağmen buşonun kulaktan atılamadığı durumlarda ise doktor aspiratörle vakumlama, suyla yıkama ya da küret ile temizleme gibi yöntemlere başvurarak buşonu çıkarır. Bu yöntemlerin hangisinin seçileceğine, muayene esnasında kulak burun boğaz uzmanı karar verir.

    Medikal tedavinin yeterli olmadığı durumlarda ise cerrahi müdahale yöntemleri üzerinde durulur. Östaki borusunun manevralarla açılamadığı ve kulak zarı deformasyonu veya tümör kaynaklı kulak tıkanıklığı vakalarında sıklıkla cerrahi tedaviden yararlanılır.

     

    “PİRAMİTLERİ, sfenksleri, kral mezarlarını gezeceğim! Kahire Müzesi’ne gideceğim! Mumyaları inceleyeceğim! Tutankamon’un, ‘Kutsal Gübre Böcekleri İş Başında’ temalı lego setine bakacağım” diye heyecandan yerimde duramıyordum. 

    Nihayet kaptan pilotun beklenen anonsu duyuldu: 

    “Sayın yolcularımız! Kahire Hava Limanı’na iniş için alçalıyoruz. Lütfen yerinizde oturun ve kemerlerinizi de bağlayın. Dolaşmayın ortalıkta karınca gibi!”

    Uçakların iniş için alçalmaya başlaması ile inmesi arasında epeyce bir süre geçer bilirsiniz. İşte o süre, o gün benim için bitmek bilmedi.

    Anonstan kısa bir süre sonra kulaklarımda önce hafif bir uğuldama sonra şiddeti hızla artan bir ağrı başladı. Ağrı çok geçmeden öyle bir noktaya ulaştı ki, sanki birisi ucu yeni açılmış kurşun kalemleri her iki kulağıma birden sokuyor ve kulak zarımı parçalayıp beynime saplanmaları için çevirip çevirip bastırıyordu!

    Hayatımda tattığım en fantastik acılardan birini çekiyordum. 

    Böyle durumlarda sakız çiğnemenin iyi geleceğini duymuştum. Ağzıma birkaç tane şerit sakız attım ve hunharca çiğnemeye başladım. Ancak bu bana kulak acısının yanında bir de çene ağrısından başka bir şey kazandırmadı.

    Valsalva Manevrası yaptım olmadı. Frenzel Tekniği’ni denedim para etmedi! Hatta valsalvayı biraz abartınca acım daha da beter bir hâl aldı.

    Kulak zarımın gerildiğini hissediyor ve orta kulağıma doğru balon gibi şişip patlayacağını düşünüyordum…

    Ciddi ciddi Kahire’ye sağır olarak ineceğimden korkmaya başlamıştım ki, uçağın tekerlekleri sağ salim yere değdi. Allah’a şükürler olsun, kulaklarım da bir süre sonra eski haline döndü.

    Peki ne olmuştu benim zavallı kulaklarıma?

    Neden kulak zarlarım neredeyse patlayacak gibiydi? 

    Çektiğim bu şiddetli ağrının sebebi neydi?

    İyisi mi ben konuyu biraz geriden ve geniş bir açıdan anlatmaya başlayayım 

     

    Magdeburg yarım küreleri

     

    Otto von Guericke, bütün o öteki bilim adamları gibi kafayı pek kimsenin takmadığı bir soruya takmıştı. “Eğer bir ortamdaki hava tamamen boşaltılırsa ne olur?” sorusuna! 

    Bunun için havayı emip boşaltabilecek bir vakum pompası bile icat etti. Ve icadının neler yapabileceğini göstermek için, o zamanın şartları göz önüne alındığında gerçekten çılgın bir gösteri, daha doğrusu kral dahil herkesin gelip seyredebileceği bir açık hava deneyi düzenledi.

    8 Mayıs ’te, çapı yaklaşık elli santim kadar olan kalın bakırdan yapılmış içi boş bir küreyi tam ortadan ikiye keserek kenarları pürüzsüz iki yarım küre elde etti. 

    Her iki yarım kürenin dışında ip bağlanabilecek birer halka ve yarım kürelerden birine bir hava musluğu taktırdı.

     

     

    Sonradan adı Otto’nun doğum yeri olan Magdeburg kasabasının ismiyle anılacak olan bu yarım kürelerin birbirlerine değecek kenarlarını, hava geçirmeyi engelleyecek yağlanmış keçeden bir conta yardımıyla üst üste getirip, icat ettiği vakum pompasını hava musluğuna bağladı. Ve iki yarım küreden oluşan bu kürenin içindeki havayı pompa yardımıyla vakumlayıp boşalttı. 

    Yarım küreler, içlerindeki hava çekildikçe birbirlerine iyice yapıştılar. O kadar yapıştılar ki onları dışarıdaki halkalardan çekip ayırmak bir insan için artık mümkün değildi. 

    Peki her iki halkaya kalın halatlar bağlansa ve bu halatlar da, kürelerin her biri için sekizer at tarafından çekilse, acaba ne olurdu?

    Atlar hazırlandı ve halat çekme yarışması gibi birbirine yapışık küreleri çekmeleri için biniciler tarafından kamçılandı. 

    Dört çift bir tarafta, dört çift öte tarafta on altı at, bir basketbol topundan irice bakır yarım küreleri ne kadar çektilerse de birbirinden ayıramadılar. Oysa bu yarım küreler daha önce ayrıydılar. Şimdi ise onları bir arada tutan ne bir vida, ne bir çivi, ne de yapışkan bir şey vardı. 

     

    Peki ama neden ayrıl(a)mıyorlardı?

     

    Nihayet atların bütün gücü tükendi. Yarım kürelerin bu şekilde birbirinden ayrılamayacağı anlaşılmış oldu. 

    Otto, deneyinin muhteşem neticesini görmekten büyük bir mutluluk duymaktaydı. Haklı bir gururla geldi ve bakır kürenin hava çeşmesini açtı. Açınca kürelerin içine fısssss diye hızla hava doldu ve az önce on altı sağlıklı beygir tarafından ayrılamayan iki bakır yarım küre, kendiliğinden ayrılıp, ceviz kabuğu gibi yanlara devrildi

    Peki bu neydi şimdi? Sihir miydi, bir illüzyon muydu, yoksa fizik miydi?

    Magdeburg Yarım Küreleri, vidalanmamış, çivilenmemiş ve yapıştırılmamış olduklarına göre, ancak iki ihtimalle bu şekilde sımsıkı tutunabilirlerdi:

    1- İçeriden birbirlerine doğru çekildikleri için: Ama kürelerin içi boştu! İçerideki hava bile vakumlanıp alınmıştı. Küreleri içeriden birbirlerine doğru çekebilecek hiçbir şey yoktu.

    2- Dışarıdan birbirlerine doğru itildikleri için: Ama görünüşte küreleri dışarıdan birbirlerine doğru iten bir şey de yoktu. Tam tersine, sekizi bir tarafta sekizi öte tarafta on altı tane beygir, onları birbirinden ayırmak için var güçleriyle çekiyordu. 

    Ancak bu, sadece görünüşte böyleydi!

     

    Hava basıncı

     

    Son derece hassas bir kuyumcu terazisinde şişirilmemiş bir balonu tartın. Ardından o balonu şişirip bir kez daha tartın. Şişirilmiş haliyle balon, şişirilmemiş halinden daha ağır gelecektir. Çünkü biz belki pek hissetmiyoruz, farkında değiliz ama havanın da bir ağırlığı vardır.

    Hava, %78 azot, %21 oksijen, %1 de diğer gazlardan meydana gelir. Bütün bu gazlar katı ve sıvılar gibi atomlardan ibarettir. Ve gazların da bir ağırlığı vardır. 

    Üstelik pek de öyle yabana atılır bir ağırlık değildir bu. Ve yeryüzünde, adına atmosfer tabakası dediğimiz, yaklaşık kilometre kalınlığındaki bu mavi beyaz yorganın altında bulunan canlı cansız her şey, onun ağırlığıyla itilir!

    İşte bu itme kuvvetine HAVA BASINCI denir.

     

    Peki hava basıncının nasıl bir kuvvet olduğunu kendi gözlerinizle görmek ister misiniz? 

     

    Öyleyse boş bir pet şişe bulun bana!

    Boş bir pet şişe, aslında boş değildir. İçi su dolu bir pet şişenin, içi su dolu bir kovanın içinde olması gibi, boş bir pet şişe de aslında, içi hava dolu bir pet şişedir ve etrafı da tıpkı içi gibi hava ile doludur!

    Şişenin dışındaki hava molekülleri nasıl bir basınçla şişenin üzerine bir kuvvet uyguluyorlarsa, şişenin içindeki hava da aynı miktarda kuvveti dışarıya doğru uygulamaktadır. Yani iç ve dış hava basıncı normal şartlarda eşittir. Bu yüzden plastik pet şişe, birisi üzerine basarak ya da eliyle ezerek bir basınç uygulamadığı sürece hava basıncından dolayı bir bozulma yaşamaz.

    Şimdi boş pet şişesini alıp ağzınıza dayayın ve hüp hüp hüp diye içindeki havayı çekmeye çalışın bakalım ne olacak?

    Ne oldu? Sevgili pet şişeniz çatırtılar eşliğinde içe doğru büzüştü ve sanki birisi üzerine basmış gibi yasyamuk oldu değil mi?

    Çoğumuz bunun sebebinin içerideki havayı çekip almak olduğunu sanırız. Evet bu yarı yarıya doğrudur ama bir o kadar da eksiktir.

    Evet eksiktir çünkü pet şişeyi büzüştüren içerideki havayı çekmemiz değil, içerideki havayı çekip aldığımızda, şişenin içinde, dışarıdaki hava basıncını dengeleyecek bir hava basıncı kalmamasıdır. Bu yüzden dış basınç, şişeyi bu şekilde itip sıkıştırır. Yani şişeyi büzüştürüp ezen, dışarıdaki hava basıncıdır. 

    İşte bu basit deneyle hava basıncının etkisini kendi gözlerinizle gördünüz! Boş pet şişesini nasıl da sıkıştırdı değil mi?

    Şimdi şişenin içine tekrar hava üfleyin ve onu eski haline kavuşturun.

    Peki neden şişe eski haline döndü? Çünkü içeriye üflediğiniz havanın basıncı, onu dışarıya doğru itti. Dış ve iç basınç dengelendiğinden, şişe yine eski haline döndü.

     

    İç basınç ile dış basınç

     

    Hava basıncının etkisi kabaca bir hesapla bir cismin 1 santimetre karesine 1 kilogram kadardır. Yani o pet şişenin içindeki hava boşalır boşalmaz, üzerine basmışız gibi ezilip büzülmesine şaşırmamak lazımmış demek ki? 

    Peki plastik bir pet şişenin vücut sağlığı açısından bu kadar önemli olan basınç dengesi, yeryüzünde onunla aynı atmosferin altında, aynı atmosfer basıncına maruz kalan canlıları etkilemiyor mu?

    Etkilemez olur mu? 

    Yetişkin bir insanın derisinin yüzeyi ortalama 1,5 metrekaredir. Bu hesaba göre her bir insanın, üzerine binen hava basıncının etkisi—fazlası yok eksiği var—15 tondur! 

    15 ton evet! Yanlış duymadınız! Ve bu bir Tarık Uslu şakası da değil! Bu kadar baskı altındayken insan nasıl şaka yapabilir?

    Her an üzerimizde 15 ton ağırlık taşırız ama bu bize—normal şartlarda—hiçbir zaman hissettirilmez. Çünkü insanlar dahil bütün canlıların dışarıdaki hava basıncını dengeleyecek bir İÇ BASINÇ ile yaratılırlar! Balıklar ve deniz canlıları ayrıca suyun altında oldukları için, durum onlar için daha da acayip…

    Canlıların vücut yapıları, vücutlarında belli bir basınçla (kan basıncı) dolaşan kan, doku ve organları, hücreleri, hücrelerindeki sitoplazmanın yoğunluğuna, su ve mineral oranlarına kadar her şey ama her şey, hava basıncını dengeleyecek şekilde yaratılmıştır. 

    Yeryüzünde, havanın bulunduğu her yerde, bir solucan deliğinin içinde bile, hava aynı basınçla doludur. Ve solucanın ıslak, yapışkan, yumuşacık derisi de, bizimle aynı basınca maruzdur. Ama bunu o da hissetmez. Tıpkı o narin kanatlarını sabahları çiçeklerin üzerinde kurutan kelebeklerin hissetmediği gibi 

    Ancak bazı mekânlarda bu basınç dengesi beklenmedik bir şekilde değişebilir! 

    Mesala uçak kabinlerinde!..

     

    Mavi beyaz yorganın altında

     

    Eğer yedi kat yorganın en alttakinin altında yatıyorsanız, sadece en alttaki yorganın değil, üstteki altı yorganın da ağırlığını hissedersiniz. Çünkü en alttaki yorgan, üstündeki yorganların ağırlığını da taşımaktadır.

    Hava basıncı yere yaklaştıkça artar, yukarılara çıktıkça düşer. Çünkü en alttaki yorgan gibi, en alttaki hava tabakası da, atmosferin bütün ağırlığını taşır. Bu yüzden ağırlık altında ezilen ve ezildikçe parçaları birbirine yaklaşan her şey gibi hava da ezilir, ezildikçe kendisini oluşturan moleküller, birbirlerine daha çok yaklaşırlar. 

    Dünyamızı sarıp sarmalayan bu tüy gibi hafif, hava gibi latif mavi beyaz yorgan ortalama 5,1 katrilyon ton ağırlığındadır. Ve bu ağırlığın %90’ı yerden yukarıya doğru 5 kilometrelik kısmındadır.

    Bu yüzden atmosferin üst katlarına doğru çıktığımızda hava basıncı azalır. Havadaki oksijen miktarı, havanın yoğunluğunun azalmasından dolayı azalmış olur. Her nefeste ciğerlerimize giren oksijen miktarı düşer.

    Bunun ne anlama geldiğini en iyi dağcılar bilir. Çünkü belli bir yükseklikten sonra solunum güçlüğü çekmeye başlarlar. Ama solunum güçlüğü çekmelerinin tek sebebi oksijen azlığı değildir. Yükseklere çıkıldıkça üzerlerine binen hava miktarı azaldığı için hava basıncı düşer ve iç basınç, dış basınç dengesi yavaş yavaş bozulmaya başlar. (Boş pet şişeyi hatırlayın!)

    Şimdi şu Kahire uçağına geri dönelim ve o soruyu tekrar soralım:

    “Benim zavallı kulaklarıma neler oldu! Neden kulak zarlarım patlayacakmış gibi hissettim?”

    Sanırım artık bu sorulara rahatlıkla cevap verebiliriz.

     

    Östaki hava yolları

     

    İster uçak kabininde olalım, isterse kara yolu ile yolculuk yapalım, yükseklere çıkıp aşağılara indikçe bunu ilk kulaklarımızda hissederiz. Daha doğrusu kulak zarımızda… 

    Kulak zarımızın hemen arkasında, bir önceki bölümde bahsettiğimiz üç küçük kemikçiğin (çekiç, örs ve üzengi) bulunduğu orta kulak bölgesi, içi havayla dolu bir odacıktır.

    Bu odacığın hava basıncı, dışarıdaki hava basıncıyla her zaman aynı olmalıdır. Eğer dışarıdaki hava basıncı düşerse orta kulaktaki hava basıncı kulak zarımızı dışarıya doğru itecek bir baskı oluşturur. 

    Eğer dışarıdaki hava basıncı yükselir de orta kulaktaki hava basıncını geçerse, dışarıdaki hava basıncı kulak zarımızı içeriye doğru itme kuvveti uygulayacak ama orta kulaktaki hava basıncı bunu dengeleyemediği için, kulak zarlarımız içeriye doğru ittirilecektir.

    Peki orta kulağın basıncı nasıl oluyor da dışarıdaki hava basıncı ile aynı oluyor ve basınç değişikliklerine uyum sağlayabiliyoruz? 

    Mesela Erzurum gibi deniz seviyesinden çok yüksek yerlerde doğup büyümüş birisi, Akdeniz sahillerine inip tatil yapabiliyor!

    Elbette ÖSTAKİ BORUSU sayesinde!

    Östaki borusu orta kulağımızın havalandırma tüneli gibidir ve oradan ağzımızın içine kadar uzanan bir borudur. Dışarıdaki hava basıncı arttığında buradan içeriye hava girer ve orta kulağın basıncı ile dışarıdaki hava basıncı eşitlenir. 

    Dışarıdaki hava basıncı düştüğünde ise bunun tam tersi olur.

    Bunu size bir Fen Bilgisi öğretmeninden yeni öğrendiğim harika bir örnekle açıklayayım:

    Pipetle kutudan muzlu süt içtiğinizi düşünün. Tabii süt muzlu olmak zorunda değil.

    Son bir fırt aldınız ve kutunun içinden hürrrpt sesi geldi. Bu ne demek “Süt bitti koçum zorlama istersen!” demek. Fakat siz sütün bittiğine bir türlü inanmak istemediğiniz için son bir fırt daha çektiniz. Ama hürrrpt sesi ile birlikte ağzınıza sadece muz kokan bir hava geldi. Ve süt kutusu içe doğru bir miktar göçtü (iç basınç düştü). Mecburen kaçınılmaz sonu kabul ettiniz. Kutuyu çöpe atmak üzere pipeti ağzınızdan çıkarttınız. O anda kutunun içine pipetten hava girdi ve kutu yine eski haline döndü (iç basınç ve dış basınç dengelendi).

    Bunun eğlenceli olduğunu düşündüğünüz için bu sefer de farklı bir şey denemek istediniz. Ve kutunun içine pipetle hava üflediniz (iç basınç arttı). Kutu biraz şişti. Pipeti ağzınızdan çıkardığınızda, içerideki yüksek basınçlı hava pipetten dışarıya çıktı. Ve kutu yine eski haline geldi. 

    İşte östaki borusu tıpkı o pipet gibi orta kulağınızdaki basıncı dışarıdaki hava basıncı ile bu şekilde hava alışverişi yaparak dengeler!

    Dışarıdaki hava basıncı yükseldiğinde içeriye hava alır. Dışarıdaki hava basıncı düştüğünde içerideki havayı dışarıya verir. Ta ki kulak zarının her iki tarafındaki hava basıncı eşit seviyeye gelene kadar

    Fakat bazen nezle, grip, geniz akıntısı gibi sebepler yüzünden östaki borusu tıkanır ve görevini yapamaz. İşte benim yaptığım gibi östaki borunuz tıkalıyken uçağa binerseniz, hele de uçağınız on bin metre yüksekliğe çıktıktan sonra, Kahire gibi deniz seviyesindeki bir şehre inecekse yandınız! Çünkü uçak hızla alçalırken, uçağın basınç ayarlama sistemi, kabindeki hava basıncını yükseltecek ama östaki borunuz tıkalı olduğundan, orta kulağınız için yaratılmış bu basınç ayarlama sistemi devreye girmeyecek demektir. Öteki yolcular hafif ve kısa bir süre sonra geçecek bir kulak tıkanıklığı hissederken siz ise

    Neyse o kadarını söylemeyeyim. Allah korusun!

     

     

    nest...

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.