istanbul estetik plastik merkezi prof dr bekir atik / Видео Plastik emelyat

Istanbul Estetik Plastik Merkezi Prof Dr Bekir Atik

istanbul estetik plastik merkezi prof dr bekir atik

Kazan Tatarlarının Kültürel Kimliğinin Oluşumunda Sabantuy Bayramı, 1 5,

ÖZ. Bu makale 2016-2017 yıllarında, İstanbul’da Ermeni liselerinde eğitim görmüş 18-30 yaş aralığındaki gençlerle gerçekleştirilen bir saha araştırmasının verilerine dayanmaktadır. Günümüz Ermeni gençliğini anlamayı, böylece Türkiye’de gençlik çalışmaları literatürüne bir gayrimüslim azınlık grubu gençliği üzerine yapılmış saha çalışmasının verileriyle katkı sunmayı hedeflemektedir. Makalede, Ermeni liselerinden mezun olan ve Ermenilerin yoğun yaşadığı semtlerde yaşayan gençler hedeflenerek, öncelikle günümüz Ermeni gençlerinin kimlik stratejilerinde mekânın, bir sosyalleşme ve kültür aktarımı alanı olarak okulun etkisi ölçülmek istenmiştir. Bunların yansıra, aile ve kilisenin, gençlerin Ermeni kültürüyle bağlantısında rolü anlaşılmaya çalışılmış, kolektif hafıza ve toplumsal travmaların gençlerin kimlik algıları üzerindeki etkisi sorgulanmıştır. Böylece, Ermenilerin dışa açıldıkları dönemde doğup büyüyen hem de 2007 Hrant Dink suikastı gibi Ermeni topluluğunda travma etkisi yapan olayları da deneyimleyen toplumsal kuşağın kimliği anlaşılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Ermeni, Gençlik, Kimlik Algısı, Kimlik Stratejileri, Toplumsal Kuşak. BEING ARMENIAN YOUTH IN TODAY’S TURKEY: THE IDENTITY PERCEPTIONS, RESOURCES AND STRATEGIES OF ARMENIAN HIGH SCHOOLS’ GRADUATES IN ISTANBUL ABSTRACT. This article aims to contribute to youth studies field in Turkey through a case study conducted between 2016-2017 on Armenian high school graduates among 18-30 years old living in Istanbul’s neighbourhoods densely populated by Armenians. The article attempts to measure the influence of the school as socialization and cultural transmission context/space on the identity strategies of Armenian youth. The article also looks into the influence of family, church, communal relations, collective memories and traumas on the Armenian youth and questions their perception of being Armenian. Consequently, the article aims to understand a generation of Armenian youth who was not only born and raised in an era in which Armenian community was starting to open up, but also experienced traumatic events such as Hrant Dink’s assassination in 2007. Keywords: Armenian, Youth, Identity Perception, Identity Strategies, Social Generation.

Sosyal Bilimler Dergisi_8.sayi

Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi olarak yayımlamakta olduğumuz Sosyal Bilimler Dergisi'nin 8. sayısı ile sizlere yeniden ulaşmanın mutluluğu içerisindeyiz. Dergimizin bu yılki bir sayısını Türk Dünyasının ünlü yazarı Cengiz Aytmatov'un 75. doğum yıldönümü nedeniyle Cengiz Aytmatov Armağan Sayısı olarak çıkarmayı plânlıyoruz. Aralık ayında çıkacak olan bu sayı için gönderilecek yazıların en geç Temmuz ayı sonunda elimizde olması gerekmektedir. Önceki sayılarımızda belirttiğimiz bir hususu yine dile getirmek istiyoruz. Dergimize makale gönderenlerden dergimizin sonunda yer alan Sosyal Bilimler Dergisinin Yayın İlkelerini mutlaka okumalarını rica ediyoruz. Üniversitemiz yönetim kurulunun 12.03.2003 tarihinde 6 sayılı kararı ile dergimize gönderilen makalelere telif ücreti ödenmeyecek, sadece üniversitemiz dışından makale inceleyen hakemlere inceleme ücreti ödenecektir. Ayrıca bazı okurlarımız bize makalenin sadece kağıt çıkışlarını göndermekte disketlerini göndermemektedir. Bazı...

1 KÜLTÜR EVRENİ ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Sonbahar/Падать/Autumn 2009 Yıl / Год / Year 1 Sayı / Число / Number 4 ÜÇ AYDA BİR YAYIMLANAN ULUSLARARASI HAKEMLİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ ЕЖЕКВАРТАЛЬНЫЙ МЕЖДУНАРОДНЫЙ ЖУРНАЛ ОБЩЕСТВЕННЫХ НАУК QUARTERLY SOCIAL EDUCATION JOURNAL SUBJECT TO INTERNATIONAL PEER REVIEW ISSN: Sahibi / Xозяин / Owner Hayrettin İVGİN Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Ltd. Şti. - Konur Sokak 66/9 Bakanlıklar-ANKARA Tel: [email protected] Sorumlu Yazı İşleri Md./Ответственный секретарь/associate Editor Erhan İVGİN Editör Руководитель работы / Editor Ömer ÜNAL Genel Koordinatör / Директор / Director Redaktör/Редакция/Redacteur Erhan İVGİN Doç. Dr. Nezaket HÜSEYNOVA Yayın Kurulu / Редколлегия / Editorial Board Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY Prof. Dr. Mehman MUSAOĞLU Prof. Dr. Taciser ONUK Prof. Dr. İsmail PARLATIR Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN Yazışma Adresi / Адрес издательства / Correspondance Addres Kültür Ajans Ltd. Şti. Konur Sokak No: 66/9 Bakanlıklar/ANKARA-TÜRKİYE Tel.: (PBX) - Fax: [email protected] [email protected] Fiyatı / Стоимость / Price Abone Bedeli / Стоимость подписки 10 TL (Yurt içi / для граждан Турции) Subsciption Price 15 $ / 10 Euro (Yurt dışı / для граждан 40 TL (Yurt içi / для граждан Турции) других стран) 60 $ / 50 Euro (Yurt dışı / для граждан других стран) Baskı Tarihi/ Press Date 28 Aralık 2009 Baskı / Типография / Press BRC BASIM Samanyolu Cad. No: 35 İskitler/ANKARA Tel:

2 Temsilcilikler / Представители / Representative AZERBAYCAN Doç. Dr. Nezaket HÜSEYNOVA [email protected] Tel: AZERBAYCAN Dr. Meyser KAYA [email protected] Tel: KKTC Yrd. Doç. Dr. Mehmet DEMİRYÜREK Tel: TÜRKİYE Ömer ÜNAL [email protected] Tel: Kültür Evreni dergisinin yayın ilkelerine göre yazılarını yayımlatmak isteyenler, yazışma adresine veya temsilcilerimize başvurmalıdırlar. Желающим публиковаться в журнале Вселенная Культуры следует оформлять материалы в соответствии с требуемыми правилами и обратиться к указанному адресу или к местным представителям журнала Articles submitted for publication will comply with the Publication Policy and the Submission İnstructions for manuscripts. For publication you can refer to adres or to our representative 2

3 Hakem Kurulu Консультативный совет Редколлегия Editorial Board Akd. Prof. Dr. Bekir NABİYEV (AMEA Nizami Edebiyat Enstitüsü) Akd. Prof. Dr. Ebulfez AMANOĞLU (Nahçıvan AMEA) Akd. Prof. Dr. İsa HABİBBEYLİ (Nahçıvan Devlet Üniversitesi) Akd. Prof. Dr. İsmail HACIYEV (Nahçıvan AMEA) Akd. Prof. Dr. Teymur BÜNYADOV (AMEA Arkeoloji ve Etnografya Enstitüsü) Akd. Prof. Dr. Vasim MEMMEDELİYEV (Bakü Devlet Üniversitesi) Prof. Dr. Abdülkadir GÜRER (Anadolu Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet BURAN (Fırat Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet GÖKBEL (Cumhuriyet Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKİN (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK (Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi) Prof. Dr. Ali UÇAN (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Asker KARTARI (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Atabay KILIÇ (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Bilge SEYİDOĞLU (Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Celil Garipoğlu NAGIYEV (Bakü Asya Üniversitesi) Prof. Dr. Dursun YILDIRIM (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Edip GÜNAY (İstanbul Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Erdoğan BOZ (Osmangazi Üniversitesi) Prof. Dr. Erman ARTUN (Çukurova Üniversitesi) Prof. Dr. Esma ŞİMŞEK (Fırat Üniversitesi) Prof. Dr. Fatih KİRİŞÇİOĞLU (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Fuat BOZKURT (Akdeniz Üniversitesi) Prof. Dr. Gülnaz ABDULLAZADE (Azerbaycan Devlet Konservatuvarı) Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN (Ege Üniversitesi) Prof. Dr. Harun GÜNGÖR (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Haşim KARPUZ (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Hayrettin RAYMAN (Bozok Üniversitesi) Prof. Dr. İsmail GÖRKEM (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. İsmail ÖZTÜRK (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Dr. İsmail PARLATIR (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. İsmet ÇETİN (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Kurtuluş KAYALI (Ankara Üniversitesi) Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ (Gazi Üniversitesi) 3

4 Prof. Dr. Mehman MUSAOĞLU (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Mehmet AÇA (Balıkesir Üniversitesi) Prof. Dr. Muharrem CAFERLİ (Nahçıvan AMEA) Prof. Dr. Naciye YILDIZ (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Nazım Hikmet POLAT (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Necati DEMİR (Cumhuriyet Üniversitesi) Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN (Erciyes Üniversitesi) Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ (Piriştine Üniversitesi) Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU (Hacettepe Üniversitesi) Prof. Dr. Reşat GENÇ (Gazi Üniversitesi-em.) Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU (Selçuk Üniversitesi-em.) Prof. Dr. Sevim AKTEN (Erzurum Atatürk Üniversitesi) Prof. Dr. Şuayip KARAKAŞ (Gazi Üniversitesi) Prof. Dr. Tacida HAFIZ (Piriştine Üniversitesi) Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY (Erciyes Üniversitesi-em.) Prof. Dr. Tülay UĞUZMAN (Bilkent Üniversitesi) Prof. Dr. Umay GÜNAY (Girne Amerikan Üniversitesi) Prof. Dr. Zafer ÖNLER (Çanakkale Onsekizmart Üniversitesi) Doç. Dr. Çulpan ZARİPOVA ÇETİN (Muğla Üniversitesi) Doç. Dr. Erdoğan ALTINKAYNAK (Giresun Üniversitesi) Doç. Dr. Makbule MUHARREMOVA (Osmangazi Üniversitesi) Doç. Dr. Muhtar KUTLU (Ankara Üniversitesi) Doç. Dr. Nebi ÖZDEMİR (Hacettepe Üniversitesi) Doç. Dr. Nezaket HÜSEYNOVA (Bakü Devlet Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Mehmet DEMİRYÜREK (Lefke Avrupa Üniversitesi) Not: Alfabetik olarak sıralanmıştır. К сведению: Следует в алфавитном порядке Note: it is arranged in accordance with an alphabetical order. 4

5 İÇİNDEKİLER/ СОДЕРЖАНИЕ / CONTENT İncinir Redifli Şiirle İlgili Sorunlar Nail Tan...13 The Problems Related to the Poem Wıth İncinir Rhyme Проблемы, связанные со стихотворениями с редифом "İncinir" H. Aliyev Fonunun Azerbaycan da Sağlık Kültür ve Sosyal Dayanışma Alanındaki Çalışmaları Aynur Ramizkızı Aliyeva...25 Actıvıty of the Fund Named After H.Alıyev in Health Area of Azerbaıjan Деятельность Фонда Имени Г.Алиева В Области Здравоохранения Азербайджана Иран Ганунвериъилийиндя Ишдян Бойун Гачыран Шяхсин Ъяза Ъаваб Дещлийи Шяртляри Шащбази Яли Йусифоьлу...32 The Conditions of Penal Responsibility of the Quitter in Iran's L Условия Уголовной Ответственности Прогульщика Иранском Законодательстве Müasir Memarliq vя Ənənə Aytən Kamandarqızı Şərifova...40 Modern Architecture and the Tradition Современная Архитектура И Традиция The Business Environment in Iran and Its Effect on Poverty Behnam Azadi...45 Iranda Biznesin Teşkili ve Onun Sefil Yaşayanların Hayatına Etkisi Бизнес Среда В Иране И Её Эффективностъ Для Немуших Слоев Насиления. Бядии Ясярлярин Дилиндя Диалектизмлярин Йери vя Мювгейи (С.Рящимовун «Сачлы» Rоманы Ясасында) Чинаря Məhəmmədqızı Гящряманова...52 Тще Дıалеътıъıсм'с Сıте Анд Посıтıон Iн А Лiтерарй Wоркс Ланэуаэе Место И Положение Диалектизмов На Языке Художественных Произведении Genderin Rolünün İnkişafı Cins və Genderin İnkişafı Davud Bəhramoğlu Namazi...61 Development of Gender Rol Sex and Gender Development Ролъ Гендера В Половом Развитии 5

6 Azərbaycan Demokratik Respublikasının Dövrü Mətbuatında İslam Mövzusu Əliqulu Əmiraslanoğlu Qardaşov...67 Islam Theme in Azerbaijan Press During the Democratic Respublic Исламская Тематика В Азербайджанской Прессе Периода Демократической Республики Əlaqələr Meridianında (Filoloji Aspekt) Gülbəniz Sedullakızı Məmmədova...74 Relations in Meridians (The Philological Aspect) В Меридиане Связей (Филологический Аспект) Террор Армянских Организаций Mehriban Faxradinqızı Aliyeva...79 Ermeni Birliklerinin Terörü Armenian Terrorist Organizations U. Folkner in Augustos Işığı Romanı Mənsurə Ağayeva...85 Light in August By U. Faulkner Роман У.Фолкнера «Августовский Свет» Functional Concept and Functional Analysis Masoud Zabardast Baba...91 Fonksiyonal Anlayış ve Fonksiyonal Tahlil Понятие Функции И Функционалъный Анализ Aran Güzellemesi, Ağır Şerili ve Fatma Güzellemesi Âşık Türkülerinin Ezgisel Özellikleri (Âşık Aslan Koşalının Okumasından) Doç. Dr. Naile Rasimkızı Rahimbeyli...98 Melodical Features Ashuq s Music Aran Gozelemesi, Agir Sherili, Fatma Gozellemesi (Executive Is Ashuq Aslan Kosali) Своеобразие Ашугских Песен «Аран Козеллемеси», «Агыр Шерили»(В Исполнении Ашуга Аслана Кошалы) Devletler Özel Hukukunda Düzenleme Yöntemlerinin Birleşmesi (Unification) ve Uyuşması (Harmonisation) Türkiye-Azerbaycan İlişkilerinin Düzenlenmesinin Zorunlu Şartı Gibi Ofelya Ebülhasankızı Mahmudova Unification and Harmonization of the International Private Law Regula Methods As A Necessary Condition in Regulating Azerbaijan-Turkish Relations Объединение (Unification) и Соответствие (Harmonisation) Методов Регулирования в Частном Праве Государств Как Обязательное Условие Регулирования Турецко- Азербайджанских Взаимоотношений. Stress Management and Its Role in Health and Work Puran Hüseyn Surati Stresin Idare Edilmesi, Onun İşe ve Sağlığa Tesiri Влияние Стресса На Здоровъе И Работу И Управление Им 6

7 İngiliz Dilinde Prefiksler (Önekler) Пянащлы Сура The Prefixes in the English Language Префиксы В Английском Языке К Вопросу Обучения Студентов-Турок Способам Выражения Определительных Отношений В Русском Языке Вефа Феречкызы Алийева Рус Дилинде Ад vе Сыфат Тамламаларыныn Тцрк Юьренжилерине Юьретилмесине Даир About Teaching Turkish Students the Ways of Expressing Attributive Combinations in Russian Bütün Deyilənlərə Rəğmən Vəya Ağa Məhəmmməd Şah Qacar Tarixi Piyesində Gerçəkliyin Bədii İnikası Dr. Yeganə Bilalqızı Mirzəyeva Finnalliy...Or Mahommed Shah Qajar Historical Piese of Artistic Reality «Ко Всему Сказанному Или Ага Магомед Шах Гаджар» Исторической Пъес Художественное Отображение Действительности. Мцяллиф Нитгиндя Персонаjын Ядяби-Бядии Портретинин Тясвири Щаггында Zemfira Şahnezerkızı Мeммeдова On Description of Artistic and Literary Portrait of A Personage in the Author s Speech В Авторской Речи Об Описании Художественно-Литературного Портрета Персонажа M. Ə. Dehxodanın Türkiyədə Jurnalistik Fəaliyyəti Əhmədi Səadətdinqızı Tahirə Journalistic Activity of Ali Akbar Dehkhoda in Turkey Журналисти ческая Деятелъностъ Али Акбар Дехода В Турции Destruktiv Davranışlı Kiçik Yaşlı Şagirdlərin Şəxsi Keyfiyyətlərinin Formalaşmasının Eksperimental Metodikasının Tətbiqi və Hərəkətli Fəaliyyət Proqramı Yulət Yavəroğlu Əliyev The Application of Exptrimental Methods of Building Up Personal Qualities For Juvenile Students With Destructive Behaviours and Operative Activity Program Программа Действий И Состовления Експериментальной Методики Формирования, Личного Качества С Деструктивным Поведекием Учеников Младшего Класса Azərbaycanlıların Soyqırım və Deportasiya Tarixindən Prof. Dr. Həmzə Cəfərov-Doç. Dr. Abdulla Mustafayev From the Hıstory of Deportatıon and Genocıde of Azerbaıjanıs Из Истории Геыощида И Деиортащии Азербайджанщев 7

8 Azərbaycanda Тяртиб Олунан Илк «Türk Dilli» Dərsliklərinин Tarixindən Пяри Шямсяддингызы Пашайева Абоут Тще Щiсторй Оф Тще Фiрст Мануалс Оф «Тще Туркiсщ Ланэуаэе» Ъомпiлед iн Азербаiжан Из Истории Первых Учебников «Турецкого Языка» Составленных В Азербайджане Azerbaıjan and Turkey Are Active Members of the Islam Conference Organization (OIC) Agil Ahmadov Azerbaycan ve Türkiye İslam Konferansı Örgütünün (İKÖ) Aktiv Üyeleridir Азербайджан И Турция Активные Участники Организации Исламская Конференция. Mövlanədə Ürfan və Təsəvvüf Susən Məhəmmədrzaqızı Əsğəri Описание Мистицизма И Гностицизма Мёвланы A Descrıptıon of Molana's Mystıcısm and Gnostıcısm Muğam Skripkanın Dili İlə Məleykə Əhədzadə Muqam in Violin Sound Мугам На Языке Скрипки Makedonya Türk Basınında ve Edebiyatında Atatürk-I Dr. Nazlı Rânâ Gürel-Dr. Zeki Gürel Macedonıan Turkısh Literature and Press Ataturk I Ататюрк в турецкоязычной печати и литературе Македонии - I Azerbaycan Bestekarlarının Eserlerinde Makam Esasının Özellikleri Cemile İsmayılkızı Hasanova Features of Modus Bases of Azerbaijan Composer s Work Особенности Ладовой Основы Произведений Азербайджанских Композиторов Рапсодия На Тему «Джанги» Для Фортепиано С Оркестром Исмаила Гаджибекова Natella İskenderova Исмаил Щаъыбейовун «Ъенэи» Фортепийано Рапсодийасы Rapsodıa Janqı For Fortepıano Wıth Orchestra By Ismaıl Hajıbekov Проблемы Интерпретации Современной Музыки Майа Садыхзадя Мцасыр Мусикиnin Тефсир Проблемлери Problems of Contemporary Music Interpretation 8

9 Песня «Зибейда» Тофика Кулиева Tamilla Kərimqızı Əbdülkərimova Tofik Quliyevin «Zibeyda» Türküsü Tofiq Guliyev s Zibeyda Song Музыкально-Педагогические Традиции Азербайджана Cemile Mammedkızı Cabbarova Azerbaycanın Müzikal- Pedagoji Gelenekleri Musıcal - Pedagogy Tradıtıon of Azerbaıjan Mevlana nın Lirik Şiirlerinde Nur Felsefesi Nüsretullah Kamyab-Noğreh Alioğlu Mevlana`S Light Philosophy in His Poetical Poems Философия Света Моулави В Его Лирических Стихотверениях Ахундовшüнаслыьын Тцркийя Мярщяляси Doç. Dr. Mehemmedeli Bayramoğlu Mustafayev The Turkish Step of Akhundov Study Ахундовская Творчество В Турецко Литературном Ведение ci İllər Ədəbiyyatında Mövzu Axtarışları Doç. Dr. Səidə Faiqqızı Məmmədova Searchıng of Theme in the Lıterature of the th Years Поиск Темы В Литературе Годов Бяхтийар Ващабзадя Ясярляриндя Диля Мцнасибят Хатиря Халиддингызы Вялийева The Language Relations in the Art of Bakhtiyar Vahabzadeh Отношение К Языку В Произведениях Бахтияра Вагабзаде Инэилис Дилиндя Артикл vя Онун Азярбайъан Дилиндя Ифадяси Yeganə Həmdullaqızı Cavadova The Article in the English Language and Its Expression in Azerbaijani Английский Артикль И Его Выражение В Азербайджанском Языке Haydar Aliyev Türkiye-Nahçivan İlişkilerinin Kurucusudur Dr. Adalet Gasimoğlu Gasimov Heydar Aliyev - the Founder of Interrelations of Turkey and Nakhchivan Гейдар Алиев - Основатель Турецко-Нахчыванских Связей Sabiha Gökçen in Eserinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk Zeki Ergül Mustafa Kemal Atatürk, As Portrayed in Sabiha Gökçen's Writing" Гази Мустафа Кемаль Ататюрк в произведении Сабихи Гёкчен 9

10 Тядрис Ядябиййатынын Редактясиня Олан Тялябляр Уlduza Ъаныйева Требования К Редактированию Учебных Изданий Demands For the Edition of Educational Literature T.Bakixanov Yaradıcılığında Türk Azerbaycan Müziği İlişkilerinin Özellikleri Hökümə Natiqqızı Əliyeva-Gülzar İbrahimqızı Properties of the Relations of Turkish-Azerbaijan Music with the Creativity of T.Bakixanov Особенности турецко-азербайджанских музыкальных взаимоотношений в творчестве Т.Бакиханова Nəriman Həsənzadənin Poetik Axtarışları Elmira Əlqızı Mustafayeva N. Hassanzade s Poetical Searches Поетический Искания Наримана Гасанзаде Хялил Рза Улутцркцн Тяръцмейи-Щалi vя Бядии Ирсинин Тядгигиня Даир Doç. Dr. Ялизадя Bayramoğlu Ясэярли On the Biography and the Research of Literary Heritage of Khalil Rza Uluturk Автобиография Х.Р.Улутюрка И Об Исследованию Его Художественного Наследства 1990 lı Yıllardan Bugüne Tatar Nesiri Yrd. Doç. Dr. Çulpan Zaripova Çetin Tartar Prose From 1990 s Onwards Татарская Проза С 1990 Года По Сегодняшний День Нахчыван Мухтар Республикасында Торпаг Фондунун Мцасир Вязиййяти Сащиб Щаъыйев Contemporary State of the Soil in Nakhchivan Autonomous Republic Современное Состояние Земельного Фонда Нахчыванской Автономной Республики Regional Mühitdə Aqrar Sahənin Təşkilatı-İqtisadi Mexanizminin Təkmilləşdirilməsi Nuriyyə İbrahimova Improve in the Regional Environment of the Organizatıonal Economical Mechanism of the Agrarian Area Организация Аграрного Сектора В Региональной Среде Совершенствование Экономического Механизма 10

11 Müasir Azərbaycan Poeziyasında Xalq Adət- Ənənələrinin, Mərasimlərinin Təsviri və Vəsfi Əpoş Vəliyev In the Modern Azerbaijan Poetry Descriptive People of the Ceremonies of the Habit Traditions. Изображение И Отражение Национальных Традиций, Обычаев И Обрядов В Современной Азербайджанской Поэзии Xarici İqtisadi Fəaliyyətin Tarif Tənzimlənməsi Metodları Əsgər İbadətoğlu Mirzəyev Tariff Methods On the Regulation of Foreign Economic Activity Методы Тарифного Урегулирования Внешной Экономической Деятельности Azərbaycan və Türk Dili Fonetikasının Əlaqəli Tədrisi İmkanları Elbəyi Sadıqoğlu Maqsudov Connective Teacing Chanees of the Azerbaijani and Turkish Languages. Возможности Связного Преподавания Фонетике Азербайджанской И Тюркской Языков Some Problems in the Projection in the Application of Computer According To Engineer Graphic Art and Their Solution Ways İmash Adishirin Hacıyev Yazılımda Bilgisayarın Uygulamasında Mühendis Tasarımları Üzerine Bazı Problemler, Onları Giderme Yolları Некоторые Проблемы Инженерной Графики В Проектировании С Применением Компьютера И Пути Их Решения Rəng Bildirən Sözlərin Etnoqrafik Səciyyəsi Nailə Əliqızı Mirzəyeva Ethnographic Description of Color Terms Этнографическая Характеристика Лов,Обозначающих Цвета Efficacy of Drama Therapy on The Quality Of Farsi Speech and the Academic Achievement Of Bilingual Students Shokrollah Pouralkhas - Soran Rajabi Tiyatro Terapisinin İki Dil Bilen Öğrencilerin Konuşmasına ve İlmi Gelişmesine Etkisi Влияние Театральной Терапии На Речь Научное Развитие Студентов, Изучающих Два Языка. Nəsiminin Dilində İsmi Frazeoloji Vahidlər Türkan Əsgərova Substantive Phraseological Units in Nasimi s Literary Language Субстантивных Фразеологических Единиц На Литературном Языке Насими İranlı Möcüzşünaslar Fərman Xəlilov Iranian Researches of Mojuz Иранские Исследователи "М.А.Моджус" 11

12 Муьан-Лянкяран Бюлэяси cи Иллярдя (Тарихшцнаслыг Мясяляляри) Vüsalə Ялийева Mughan - Lankaran Regions in Years (History Studies Affaires) Мугано-Лекноранский Регион В Годах (Историографические Проблемы) Детские Хоры Хаяма Мирзазаде. Rəna Quliyeva Hayyam Mirzezadenin Çocuk Piyesleri Musical Works Written For Children-By H. Mirzazade. Оркестралаштырма Пренсиплерине Даир Фиренэиз Елизаденин Бакышлары Мещрибан Ялийева Franghiz Alizade s Views of the Principles of Orchestration Взгляды Фирангиз Ализаде На Принципы Оркестрового Мышление Azərbaycan Xalq Mahnı Janrlarının Öyrənilməsi və Təsnifatı Haqqında Meyser KAYA About Studying of Genres of National Songs of Azerbaijan and Their Classification Об Изучении Жанров Народных Песен Азербайджана И Их Классификация Tarihimizi Yaşatan Eserler Doç. Dr. Nezaket Hüseynkızı The Works That Restore Our History Произведения У Вековечивающие Нашу Историю Kültür Evreni Dergisi Sahibi Yazar Hayrettin İvgin Moskova ve Prizren de Ödüllerini Törenle Aldı "Owner of the Kültür Evreni (Culture Universe) Magazine, Hayrettin İvgin received his awards with ceremony in Moscow and Prizren" В Москве И В Призрене Вручены Награды Хозяину Журнала "Вселенная Культуры" Исследователю Хайреттину Ивгину 12

13 İNCİNİR REDİFLİ ŞİİRLE İLGİLİ SORUNLAR THE PROBLEMS RELATED TO THE POEM WITH İN- CİNİR RHYME ПРОБЛЕМЫ, СВЯЗАННЫЕ СО СТИХОТВОРЕНИЯМИ С РЕДИФОМ "İNCİNİR" Nail TAN * Özet Türk âşık edebiyatında şairi karıştırılmış şiirlerden biri de Sevmesem incinir, sevsem incinir. mısrasıyla tanınan şiirdir. Ercişli Emrah ın bu şiiri, Erzurumlu Emrah la Ercişli nin aynı şair sanıldığı dönemde, Erzurumlu Emrah adına da yayımlanmıştır. Ancak, iki halk şairinin varlığı bütün kanıtlarıyla ortaya konulmasına rağmen, Ercişli Emrah ın şiirleri hâlâ Erzurumlu Emrah adına yayımlanıyor. Makalede, şiirin gerçek şairiyle ilgili deliller ortaya konulmakta, ayrıca benzer veya benzek/nazire şiirlerden de önekler verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah, Âşık Ömer, Gevherî, Seyranî, Seyityar Oğlu, incinir redifli. Summary In the Turkish folk literature one of the poems of which the poet was mixed up is the poem known by the verse Gets hurt if I don t love, gets hurt if I love. ( Sevmesem incinir, sevsem incinir. ) This poem of Emrah (from Erciş) was published -in a time when the two were thought as the same person- under the name of Emrah (from Erzurum), too. Despite the existence of the two folk poets was revealed with all the proof, the poems belong to Emrah of Erciş are still published under the name of Emrah of Erzurum. In the article, the evidence about the real poet of the poem are revealed, moreover examples of benzer (the identical) or benzek/nazire (inspired poem) poems are given. * Kültür ve Turizm Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Emekli Genel Müdürü 13

14 Key words: Emrah of Erciş, Emrah of Erzurum, Folk Poet (Âşık) Ömer, Gevherî, Seyranî, Seyityar Oğlu (Son of Seyityar), Rhyme With İncinir (İncinir Rhyme). Türk âşık edebiyatında şairi karıştırılmış, aynı zamanda birçok değişik şekli yayımlanmış şiirlerden biri de Bir nâzenin bana gel gel eyledi diye başlayan ünlü incinir redifli şiirdir. Şiir, hem Erzurumlu Emrah hem de Ercişli Emrah adına yayımlanmıştır. Söz konusu şiirden bağımsız bazı şiirler söylendiği, yazıldığı gibi benzek/nazirelerine de rastlanmıştır. Bunlar içinde; Âşık Ömer, Gevherî, Seyityar Oğlu ve Develili Seyranî nin şiirleri ilk akla gelenlerdir. Yazımızda, önce Ercişli-Erzurumlu Emrah karışıklığı üzerinde durup şiirin gerçek şairiyle ilgili görüşlerimizi ortaya koyup sonra da incinir redifli diğer şiirleri değerlendirmeye çalışacağız. Ercişli Emrah ( yüzyıl) adına yayımlanan, farklı dörtlük, mısra ve kelimeleri bulunan şiirler aşağıda sıralanmış, birinci şiire göre farklı kelimeler koyu basılarak gösterilmiştir. Ercişli Emrah/a Bir nâzenin bana gel gel eyledi Varmasam incinir, varsam incinir Beyaz gerdanından, ince belinden Sarmasam incinir, sarsam incinir Kaşına çekilmiş kudret kalemi Görmemiş dünyada derd ü elemi Her sabah her akşam verir selamı Almasam incinir, alsam incinir Yine görünüyor yârin illeri Başımızda esen sevda yelleri Yârin bahçesinde gonce gülleri Dermesem incinir, dersem incinir Nereden nereye sevmişim yârı Ateşi koymuyor yakıyor beni Âşık Emrah, sever böyle bir canı Sevmesem incinir, sevsem incinir 1 1 Bezirci, Asım; Türk Halk Şiiri, İstanbul 1993, C. I, s

15III, s Öztelli, Cahit; Ercişli Emrah Üzerine Çalışmalar, TFAY-1976, Ankara 1977, s Recep Oğlu Yahya; Emrah ile Selbi Han Hekâtı, Kağızman 1880, el yazması eser, v.11/b. Okuyan M. Fahrettin Kırzıoğlu, Ali Saraçoğlu, Ercişli Emrah, Ankara 1999, s

16 Kaşları mihraptır, gözler harami Saldı yüreğime derdi, veremi Gelir bin naz ile verir selamı Almasam incinir, alsam incinir Nereden nereye sevdim cânanı Ateşi söndürür nâr-i hicranı Emrah ım der şu gözleri şahani Sevmesem incinir, sevsem incinir 4 Poyrazoğlu, 2006 yılında yayımladığı Ercişli Emrah ile Selbihan Hikâyesi kitabında bazı mısraları farklı yayımlamıştır: 2.1. Kaşları mihraptır, kaşları harami 3.1. Nereden nereye sevdim o yâri Ercişli Emrah/d Bir nâzenin bana gel gel eyledi Varmasam incinir, varsam incinir O nazik elinnen, ince belinnen Sarmasam incinir, sarsam incinir Kaşları mihraptır, gözler harami Lisanından töker Tanrı kelami Gelir bin naz ile verir selamı Almasam incinir, alsam incinir Gine görünüyor yârın elleri Başımızda esen sevda yelleri Yârın bahçasında gonca gülleri Dermesem incinir, dersem incinir Nereden nereye sevmişim yârı Ataşı komayor yakıyor meni Emrah eyder isen giden civanı Sevmesem incinir, sevsem incinir 5 Ercişli Emrah/e Bir nâzenin bana gel gel eyledi Varmasam incinir, varsam incinir Nazik ellerinden, ince belinden Sarmasam incinir, sarsam incinir 4 Poyrazoğlu, Ahmet; Ercişli Emrah Deyişleri, İstanbul 2001, s ; Emrah ile Selbihan Hikâyesi, İstanbul 2006, s Sakaoğlu, Saim; Ercişli Emrah, Ankara 1987, s

17 Kaşına çekilmiş kudret kalemi Görmemiş dünyada derdi, elemi Gelir bin naz ile verir selamı Almasam incinir, alsam incinir Kime söylüyüm bu müşgül halları Bülbül teki öter şirin dilleri Dostun bahçasından gonca gülleri Dermesem incinir, dersem incinir Gördüm yârın yanağından alını Boşa mı savurdum ömür malını Emrah diyer, dudağının balını Sormasam incinir, sorsam incinir (Emmesem incinir, emsem incinir) 6 Erciş çeşitlemelerindeki (Yakup Kuşçuoğlu 7, Celal Gazioğlu 8 ) e şiirine göre farklı mısralar şunlardır: 1/2. Gitmesem incinir, gitsem incinir 2/1. Güzelliğin dört köşeye bela mı? 2/2. Bize gelir oldu tatlı kelamı 3/2. Bülbül teki öter onun dilleri 3/3. Selbi nin bağınnan gonca gülleri 4/3. Emrah, karşısındaki (karşındaki) güzel civanı 9 Ercişli Emrah/f Muhan Bâli nin derlediği Ercişli Emrah ile Selvi Han Hikâyesi anlatmalarına göre, âşığın kendisine küsüp giden sevgilisinin arkasından söylediği şiir şöyledir: Bir nâzenin bana gel gel eyledi Gitmesem incinir, gitsem incinir Nazik ellerinden, ince belinden Sarmasam incinir, sarsam incinir Kaşları mihraptır, gözler harami Saldı yüreğime derd ü veremi Gelir bin naz ile verir selamı Almasam incinir, alsam incinir 6 Saraçoğlu; age. s. 264 ve Kuşçuoğlu, Yakup; Bizim Emrah-Emrah ile Selbi, Van gazetesi, 12 Eylül 1939 ve 15 Eylül Gazioğlu, Celal; Erciş tanıtma broşürü, Erciş 1985, teksir. 9 Saraçoğlu; age., s. 264, 549,

18 Nereden nereye sevdim o yârı Ateş-i hicranı söndürür nârı Emrah hey der isen giden civanı Sevmesem incinir, sevsem incinir 10 Yine aynı bilim adamının derlediği Behçet Mahir anlatmasında ise ilk dörtlük şu şekildedir: Yüz bin mihnetinen bir yâr becerdim Sevmesem incinir, sevsem incinir İki yanağından, bir bukağından Öpmesem incinir, öpsem incinir 11 Erzurumlu Emrah (?-1860/1861) a mal edilerek yayımlanan şiirlerde çeşitleme daha azdır. , s Güney, Eflatun Cem; Erzurumlu Emrah/Hayatı Şahsiyeti Eserleri, Sivas 1928, s. 68. Güney, Eflatun Cem-Güney, Çetin E.; Erzurumlu Emrah/Hayatı ve Şiirleri, İstanbul 1950, s Sevengil, Refik Ahmet; Yüzyıllar Boyunca Halk Şiiri, İstanbul 1965, s Göksel, Necati Turgut; Âşık Emrah, Niğde 1970, s

19 Kaşların mihraptır, gözler harami Sardı yüreğimi derd ü veremi Gelir bin naz ile verir selamı Almasam incinir, alsam incinir Yine N. T. Fuad; Türk Sazşairleri, İstanbul 1940, s , 2. bsl. Ankara 1965, s Köprülü, Orhan F.; Yunus Emre den Âşık Veysel e Türk Klasikleri, İstanbul 1974, C. III, s Ural, Orhan; Erzurumlu Emrah/Yaşamı Şiirleri, İstanbul 1984, s Arısoy, Sunullah; Türk Halk Şiiri Antolojisi, Ankara 1985, s

20Bizi bu kanıya ulaştıran başlıca kanıtları şöyle sıralayabiliriz: a. Erzurumlu Emrah ın dili Arapça ve Farsça kelimelerle donatılmış olup Ercişli ye göre daha ağdalıdır. Ercişli nin dili, daha yalın ve Azerbaycan Türkçesine yakındır. b. Nakşibendî tarikatına mensup bir şairin yoğun aşk şiirleri yazması mümkün değildir. 15 Yener, Cemil; Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul 1973, s Taş, Fahri-Turhan, Salih; Erzincan Türküleri, Ankara 2004, C. I., s

21 c. Çeşitlemelerinin fazla oluşu şiirin eskiliğini gösterir. 19. yüzyılda söylenmiş bir şiirin çeşitlemeleri daha azdır. ç. Şiirin Emrah ile Selvi Han/Selbihan Hikâyesi nde yer alması, mâşuka bir kadına söylenmiş olması da kuvvetli bir kanıttır. Hikâyeye göre; rüzgâr Selbihan ın saçlarındaki bir demet menekşeyi Emrah a savurmuş. Emrah, menekşe demetini yerden alıp koklamamış. Bu durum karşısında Emrah a küsen sevgilisi, kırk cariyesini arkasına alıp bağ aşağı yürüyüp uzaklaşmış. Emrah da arkasından bu koşmayı söylemiş. 17 Ercişli Emrah la Erzurumlu Emrah, Cumhuriyet in ilk yıllarında aynı şair sanılmış, Ercişli nin sözleri de Erzurumlu ya mal edilmiştir lu yıllardan itibaren Ercişli Emrah ın varlığı ortaya çıkmış, uzun yıllar sonra Ali Saraçoğlu 18 ve Metin Karadağ 19 tarafından iki âşığın şiirleri kesin denilebilecek şekilde birbirinden ayrılmıştır. Bu ayrım sırasında, Eflatun Cem Güney in Erzurumlu Ağa Dayı dan yaptığı Erzurumlu Emrah derlemelerinin yarattığı ve Cahit Öztelli nin kanıtlarıyla ortaya koyduğu 20 çarpıklık da giderilmiştir. İncinir redifli şiirdeki Ercişli-Erzurumlu Emrah karışıklığı ve yayımlanırken ortaya çıkan dörtlük, mısra, kelime değişiklikleri Ali Saraçoğlu tarafından kitabında sekiz sayfa karşılaştırmalı bir biçimde incelenmiştir. 21 Biz bu incelemeyi daha da geliştirdik. Söz konusu şiirdeki farklı dörtlük, mısra ve kelimeler; nakledicinin ezber eksikliğini yakın sözlerle doldurma, kelimeleri ağız özelliğine göre söyleme ve yayımcıların yanlış okuma, sadeleştirme, geçerli yazım kurallarını uygulama çabaları gibi nedenlere bağlanabilir. Ercişli Emrah/b şiirinde, Uraz, 6+5 hece ölçülü şiirde redif öncesi kelimelerin yerlerini varsam-varmasam, sarsam-sarmasam şeklinde değiştirerek önemli bir yanlış yapmıştır. 22 Uraz, sonraki yıllarda bu yanlışlığın farkına vararak kelimelerin yerlerini düzeltmiştir de yayımladığı Hakiki Ercişli Emrah ve Selvi Han Hikâyesi kitabında olduğu gibi. Yayımladığımız Ercişli Emrah şiirleri içinde onun edebî kimliğine en yakışanları a ve e dir diyebiliriz. Yakın yıllarda yayımlanan en yeterli iki Erzurumlu Emrah kitabına (Metin Karadağ 23 ve Ali Berat Alptekin in 24 ) incinir redifli şiir alınmamış, böylece Ercişli Emrah tezinin kabul gördüğü anlaşılmıştır. 17 Uraz; age., s Saraçoğlu; age. 19 Karadağ, Metin; Erzurumlu Emrah/Yaşamı Sanatı Şiirleri, Ankara 1996, 472 s. 20 Öztelli, Cahit; Sahte Şöhret Bir Ozan Erzurumlu Emrah, Ankara 1976, 38 s. 21 Saraçoğlu; age., s Uraz; age., s Karadağ; age. 24 Alptekin, Ali Berat; Palandöken in Zirvesindeki Âşık Erzurumlu Emrah, Ankara 2004, 239 s. 21

22 İncinir redifli diğer şiirler Âşık Ömer ( ) şu şiirini 25 söylerken/yazarken çağdaşı Ercişli Emrah tan ilham almış mıdır, bilinmez. Öztelli ye göre 26 bu şiir Ercişli Emrah ın şiirine benzek/naziredir. Lâl-i nâbın, yârin hokka feminden Almasam incinir, alsam incinir Yıllarca ağlayup hicr ü gamundan Gelmesem incinir, gelsem incinir Bulursam mahfîce yolda giderken Selam vermez ahde ikrâr ederken Görsem adûlarla işret ederken Gülmesem incinir, gülsem incinir Muhabbet herkesin sanma kârıdır Derûnunda göz göz olan nârıdır Yüzün görsem, gözüm kanlar akıdır Silmesem incinir, silsem incinir Zeyn olsa sevdiğim giyse alların Varsam bahçesine dersem güllerin Mâh yüzüne siyah zülf ü tellerin Bölmesem incinir, bölsem incinir Ömer, sabreyle bu rûz-ı müşkilin Gelür râz-ı aşkın sorar müskilin Ne kadar sa yettim bilmem müşkilin Bilmesem incinir, bilsem incinir 17. yüzyıl âşıklarından Gevherî nin de incinir redifli bir şiiri vardır. 27 İncinir redifinin ikili ve tekli kullanılması şiirin benzek olmadığını gösteriyor. Şunda bir dilbere müptelayım kim Ağlasam incinir, gülsem incinir Bir şâh-ı hûbâna ben gedâyım kim Ben medh ü senâlar kılsam incinir Daim artmaktadır derûnum âhı Lûtfun meded kıl sen bana İlahî Kendisi iltifat eylemez gâhi Bir gayriye mâil olsam incinir 25 Ergun, Sadettin Nüzhet; Âşık Ömer/Hayatı ve Şiirleri, İstanbul 1936, s Öztelli; Sahte.., s Elçin, Şükrü; Gevherî Divanı, Ankara 1998, s

23 Hiç bilmezem dostlar, neylesem ana Çaresiz bir derde oldum müptela Gevherî der, ölsem yolunda bana Ölmesem incinir, ölsem incinir Yine 17. yüzyıl âşıklarından Seyityar Oğlu nun incinir redifli bir şiiri, Vahit Lütfi Salcı ya ait bir yazmada Cahit Öztelli tarafından görülüp yayımlanmıştır. 28 Öztelli ye göre, Ercişli nin şiirine benzek/naziredir. Ancak, Gevherî nin şiiriyle birçok mısranın ortak olması, iki şiirin şairlerinin karıştırıldığı kanısını uyandırıyor. Dolayısıyla benzek demek mümkün değildir. Seyityar Oğlu nun kimliği hakkında elimizde kesin bilgiler yoktur. İsmail Özmen, şairin adını Seyit Yâroğlu şeklinde yazmıştır ki, bizce de bu yazış doğrudur. Şairi, 17. yüzyılda yaşamış bir Bektaşî şairi olarak göstermekte ve bir şiirini vermektedir. 29 Bu şiir, yayımladığı şiir değildir. Kanımca Gevherî nin şiirinin geliştirilmiş, mahallîleştirilerek Seyit Yâroğlu na mal edilmiş bir çeşitlemesidir. Şiir şöyle: Şöyle bir dilbere müptelâyım ki Bilmesem ol dilber nemden incinir Ol bir şâh-ı hûbân, ben bir gedâyım Ağlasam incinir, gülsem incinir Ol dilber karşımda dur dese bana Elimden doluyu al dese bana Gel benim yolumda öl dese bana Ölsem incinir, ölmesem incinir Yine dumanlandı dağların başı Ah ile figândır, âşıkın işi Durmaz çağlar, akar gözümün yaşı Silsem incinir, silmesem incinir Seyityar Oğlu der, edeyim âhı Medet senden, medet bana ilâhî Kendisi rahm etmez hiç bize gâhi Gayriye gönlümü versem incinir Develili Seyranî ( ) nin şu şiirinin 30 benzek/nazire olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir dilberin hânesinde rûz ü şeb Kalmasam incinir, kalsam incinir Ahmer yanağından her dem bûsesin Almasam incinir, alsam incinir Ercişli Emrah ın şiirine 28 Öztelli; Sahte.., s Özmen, İsmail; Alevî-Bektaşî Şiirleri Antolojisi, Ankara 1995, C. III, s Çatak, Ali; Develili Seyranî, Kayseri 1992, s Şiir, H. Nezihi Okay, Hasan Ali Kasır, Muzaffer Uyguner, H. Avni Yüksel ve Mustafa İslamoğlu nun Develili Seyranî kitaplarında yoktur. Bu yüzden, şüpheli bir şiirdir. 23

24 Mail oldum yine ben bir civana Suhanları hayat verir insana Olduğu mecliste derya ummana Dalmasam incinir, dalsam incinir Dilber suhanım yabanda atmaya Ol rakipler sanısına yetmeye Çirk zebanlar ile sohbet etmeye Gelmesem incinir, gelsem incinir Seyranî medh eder, bir hokka dehân Beni bend eylemez derilse cihan Şairlerin üsküfüne bir şahan Salmasam incinir, salsam incinir Sonuç Özellikle, sevmesem incinir, sevsem incinir mısrasıyla tanınan ve bu berceste mısrası âdeta deyimleşen incinir redifli şiir kesinlikle Ercişli Emrah ındır. Ercişli Emrah veya halk şiiri seçkisi/antolojisi hazırlayanların bundan böyle Ali Berat Alptekin ve Metin Karadağ gibi hareket ederek Erzurumlu Emrah a mal edilen Ercişli Emrah şiirleri konusundaki yanlış tutumlarını değiştirmeleri gerekir. Diğer halk şairlerinin incinir redifli, çoğu benzek olan şiirleri de sevgiliye çok yakışan alınma duygusunu bir kez daha yüceleştirerek âşık edebiyatımıza zenginlik katmıştır. 24

25 H. ALİYEV FONUNUN AZERBAYCAN DA SAĞLIK KÜLTÜR VE SOSYAL DAYANIŞMA ALANINDAKİ ÇALIŞMALARI ACTIVITY OF THE FUND NAMED AFTER H.ALIYEV IN HEALTH AREA OF AZERBAIJAN ДЕЯТЕЛЬНОСТЬ ФОНДА ИМЕНИ Г.АЛИЕВА В ОБЛАСТИ ЗДРАВООХРАНЕНИЯ АЗЕРБАЙДЖАНА Aynur Ramizkızı ALİYEVA * Özet Ermenistan ın Azerbaycan a askeri saldırışı, ülkemizde yönetimde olan güçlerin siyasal deneyimsizliği ve kişisel çıkarları sosyal-siyasal ortamı daha da gererek devletin bağımsızlığı için tehlike oluşturdu. Ülkemiz için çok ağır olan bu dönemde ikinci kere yönetime dönen Milli Lider Haydar Aliyev in iç ve dış politika alanlarında gerçekleştirdiği önlemler ülkemizi kaçınılmaz felaketin eşiğinden döndürdü. Ülkede sosyal-siyasal istikrar sağlanıldı. Millî devletçilik ilkelerine uygun yeni dış politika rotasının şekillenmesi ve gerçekleştirilmesi sonucu Azerbaycan ın uluslarasası alemde saygınlığı artmış oldu. Düşünülerek yapılan sosyal ekonomik politika sonucu ekonomik kalkınma sağlanıldı, halkın yaşam düzeyi iyileştirildi ve maaşlara zam yapıldı. Bu alanda yapılan çalışmalara devlet ve hükümet kurumlarıyla beraber H.Aliyev Fonu da katkılarda bulunmaktadır. Fonun başkanı M.Aliyeva geniş şekilde yardımseverlik çalışmalarına göre 2007 yılının mayıs ayında Altın Kalp Uluslarası Ödülünü almıştır. Kurulduğu ilk günden başlayarak insanların sağlığına özellikle dikkat eden H.Aliyev Fonu bugün de halka yapılan sağlık hizmetlerinin düzeyinin iyileştirilme- * Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi, Bakıhanov Adına Tarih Enstütüsü 25

26 si, sağlık kurumunun altyapısının yenileştirilmesi alanında çalışmalarını başarıyla sürdürmektedir. İşte bu yazıda biz H.Aliyev Fonunun sağlık sağlık kültürü ve sosyal dayanışma alanında yaptığı çalışmaları anlatmağa çalışacağız. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, politika, H.Aliyev Fonu, Altın Kalp, Ödül Abstract Military attack of Armenia against Azerbaijan, political inexperience and personal ambitions of ruling forces of our country more intensified social and political situation and created the danger for state independence. The measures carried out by nation-wide leader H.Aliyev returned to the leadership in Azerbaijan in such a heavy for Azerbaijan period saved our country from inevitable disaster. Social and political stability was provided in the country, as a result of formation and fulfillment of new course of foreign policy according to the principles of national statehood the influence of Azerbaijan in international world increased. Along with state and governmental agencies nongovernmental organizations including the Fund named after H.Aliyev participated in the works realized in this direction. In May 2007 M.Aliyeva was awarded with international prize of Gold Heart for wide-ranging charity. The Fund named after H.Aliyev which paid a special attention to people s physical health since its foundation, successfully continues the works in the area of increase of the level of medical service rendered to the population and renewal of health infrastructure today as well. Key words: Azerbaijan, policy, the Fund named after H.Aliyev, Gold Heart, prize. Çok milletli sömürgeci Sovyet İmparatorluğunun siyasal, sosyal ekonomik ve ideolojik krizin daha da derinleşmesi sürecinde bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan ı (ekim 1991) demokratik, laik, hukuk devleti ve sivil toplum kuruculuğu yolunda ciddi sınavlar, çeşitli zorluklar bekliyordu. Ermenistan ın Azerbaycan a askeri saldırısı, ülkemizde yönetimde olan kuvvetlerin siyasal acemiliği ve kişisel kibirleri sosyal siyasal ortamı daha da gererek devlet devletin bağımsızlığı için tehlike oluşturdu. Ülkemiz için çok zor olan böyle bir dönemde Azerbaycan a, ikinci defa yönetime dönen liderimiz H.Aliyev in iç ve dış politika alanında gerçekleştirdiği projeler ülkemizi kaçınılmaz felaketten kurtardı. Ülkede sosyal siyasal istikrar sağlandı, ulusal devlet ülkelerine uygun yeni dış politika kursunun yapılması ve gerçekleştirilmesi sonucu Azerbaycan ın uluslararası düzeyde saygısını artırdı. Zekice yapılan sosyal ekonomik politika sonucu hızlı ekonomik kalkınma sağlandı, halkın yaşam düzeyini sergileyen gelirlere ve maaşlara zam yapıldı. Ulu önderin Azerbaycan ın sosyal ekonomik, kültürel kalkınması, sivil dünya birliğine entegrasyonu, halkın maddi refahının iyileşmesi için gerçekleştirdiği poli- 26

27 tika bugün de başarıyla sürdürülüyor. Bu yönde yapılan çalışmalara devlet ve hükümet kurumları yanında sivil toplum kurumları, o sıradan da H.Aliyev Fonu da katılıyor. Azerbaycan halkının Umummilli Lideri H.Aliyev in anısına saygısını belirtmek arzusu ve isteği, H.Aliyev siyasal dehasının daim yaşar düzeyini yansıtmak zarureti, küreselleşen dünyada H.Aliyev in Azerbaycancılık felsefesinin ülkemiz için önemini vurgulamak amacı ve H.Aliyev in kurduğu ulusal devletçilik idelerini yeni kuşaklara hep benimsetmek (1, s.33) amacıyla Azerbaycan Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı İ.Aliyev in 10Mart 2004 tarihli fermanıyla kurulan H.Aliyev Fonunun çok yönlü çalışmalarında halkın sağlık hizmetinin düzeyinin iyileştirilmesine yönelik çeşitli program ve organizasyonların gerçekleştirilmesine destek vermesi de özel bir yer almaktadır. Bu açıdan fondun Şeker Hastası Çocuklara En Yüksek Şefkat ve Kan Yetmezliği Olmayan Hayat İçin projeleri dikkat çekmektedir. Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Kurumu tarafından diyabetle hastalanmaları önlemek amacıyla daha 1991 yılından başlayarak her sene 14 Kasım günü Dünya Diyabet Günü gibi kutlanıyor. Diyabetin hızla yaygınlaşması onun 21.yüzyılın epidemisine dönüşmesinden endişe eden Dünya Diyabet Federasyonu li yılları çocuk ve ergenlerde şekerli diyabetle mücadele yılı ilan etti. Her yıl dünyada 70 bin çocuğun şekerin birinci türüne yakalanması diyabetle mücadelenin güçlendirilmesini gerektirir, aksi halde bugünkü hasta çocuk ve ergenler yaşlarına ulaştıklarında dünya nüfusunun 380 milyonunu oluşturacaklar (2, s.5). Azerbaycan da da şekerli diyabet hastalarına yardım amacıyla önemli organizasyonlar gerçekleştiriyor yılında ülkemizde kabul edilmiş Şekerli Diyabet Hastalığına Yakalanmış Kişilere Devlet Şefkati Hakkında yasa Bağımsız Devletler Birliği mekanında bu yönde ilk yasadır. Bu yasa BDB Parlamentolar Arası A- samblesinin önerisiyle birlik ülkelerinin parlamentolar için model olarak önerilmişti. UNESCO ve İSESCO nun elçisi olan M.Aliyeva nın başkanlığını yaptığı H.Aliyev Fonu diyabetli çocukların sorunlarının çözümüne toplumun, yerli ve yabancı şirketlerin dikkatini çekmek, Uluslararası Diyabet Federasyonunun bu alanda katılımını aktifleştirmek amacıyla 4 Aralık 2004 yılda Diyabetli Çocuklara En Yüksek Şefkat projesinin tanıtım törenini düzenledi. H.Aliyev Fonunda yapılan tanıtım töreninde Uluslararası Diyabet Federasyonunun Başkanı, Azerbaycan Diyabet Derneğinin, Danimarka nın Novo Nordisk Şirketinin, UNICEF in Azerbaycan Temsilciliğinin, o sıradan da diğer hükümet ve uluslararası kurumların temsilcileri katılıyordu. Tanıtım töreninde konuşma yapan M.Aliyeva belirtti ki, Azerbaycan da diyabet hastalarına yakalananların 310 kişisi 14 yaşına kadar çocuklardır, önceleri onların ensülinle donatımında zorluklar olmuş, bizim görevimiz onlara yardım etmektir. Diyabetli Çocuklara Devlet Şefkati projesinin tanıtımından sonra H.Aliyev Fonu Azerbaycan Diyabet Derneği ve Danimarka nın çok kaliteli ensülin üretimi alanında dünyada lider olan Novo Nordisk Şirketiyle beraber projeyi gerçekleştirmeğe başladılar. Proje kapsamında 2005 yılından başlayarak diyabetli çocuklara sürekli olarak ensülin ilaçları, kalem şırıngalarla donatılıyorlar. Diyabetli çocuklara 27

28 28 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE yardım eden H.Aliyev Fondu Fransa nın Servey Şirketiyle de ilişkilere sahiptir. Bu şirket ilaçların buluşu ve üretimi alanında ikinci en büyük ünlü kuruluştur. Adı geçen şirkette hazırlanan ilaçların diyabetli hastalara, onların ailelerine, yakınlarına ulaştırılması H.Aliyev Fonunun çalışmalarının bir parçasıdır. H.Aliyev Fonunun sağlık alanında gerçekleştirdiği diğer bir projeyse çok endişe edilen, özel bir dikkat isteyen kan yetmezliğine karşı mücadele konusuyla ilgilidir. Ülkemizin her 12 vatandaşından birinin bu patoloji genin taşıyıcısı olması her sene 200 e kadar büyük BETA lösemi hasta çocuğun doğması, hastalığın bazı bölgelerde hızla yayılması özel bir endişe yapar. Dünya Sağlık Kurumunun tahminlerine bakılırsa, Azerbaycan da kan yetmezliğine karşısı gerekir düzeyde alınmazsa bu hastalığa yakalananların sayısı 45 yıl içinde 16 bine ulaşabilir (3, s.98). Böyle bir durum H.Aliyev Fonunun da bu hastalığa karşı mücadelede özel bir projeyle katılmaya şevketti. Kan yetmezliği hastalarının sayısı, onların durumu ve tedavi olanakları hakkında bilgi toplayan H.Aliyev Fonu 8 Şubat 2005 yılında Kan Yetmemezliği Olmayan Hayat Uğruna konulu açık oturum yapıldı. Burada hastalığa karşı mücadelede toplum, uluslararası kurumla, o sıradan da Uluslararası Yetmemezliği Federasyonuyla işbirliği konusu görüşüldü. H.Aliyev Fonunun Başkanı M.Aliyeva belirtti ki, Kan yetmemezliğinden en fazla çocuklar zarar görüyor. Hastalık büyük küçük ayrımı yapmasa da, çocukların acısı dayanılmazdır. Bu yüzden de çok iş yapmak gerekir ve bunun üstesinden yalnız beraber gelinebilir. Hem devlet, hem de toplum, vakıflar, durumu iyi olan insanlar berabercesine bu belayı engelleyebilirler (3, s.100). Görüşmeler zamanı çağdaş gereçlerle donatılmış uzman Kan Yetmezliği Merkezinin ve Kan Bankasının kurulması, hastalık yüzünden acı çekenlerin güvenli ve kaliteli kanla donatımı için gönüllü bağışçı servisinin geliştirilmesi, kan yetmezliğinin yaygınlaşmasını önlemek için halkın eğitilmesi çalışmalarının yapılması, prenatal teşhis yöntemiyle hastalığın bulunması, kan yetmezliğiyle mücadele yapan bazı devletlerin deneyimini öğrenmek ve onlarla işbirliğini genişlendirmek, çok iyi uzmanlar hazırlamak için anlaşıldı. Kan yetmezliğine karşı mücadelenin daha da organize özellik kazandırmak ve tasarlanan projeleri planlı olarak gerçekleştirmek amacıyla Danışma Kurulu oluşturdu. İtalya, İsrail devletlerinin kan yetmezliğine karşı mücadele deneyimi araştırılıyor, bu ülkelerin uygun kurumlarıyla işbirliği genişletiliyor. Bazı ülkelerin kan yetmezliğiyle mücadele alanında büyük deneyim kazanmış uzmanlarının Azerbaycan a gelişleri düzenleniyor, onlarla açık oturumlar yapılıyor. Ülkemizde halka hizmetin kalitesinin yükseltilmesi alanında önemli çalışmalar yapılmaktadır. Şöyle ki, ülkemizde hastanelerin sayısı 2003 yılındaki 738 den (4, s.240) 2009 yılının başlarında 756 ya (5, s.5) tüm uzmanlık alanlarından olan doktorların sayısıysa 29.5 binden 33 bine ulaştı. Hastanelerin modern gereçlerle donatılmasında, sağlık kurumlarında tam tadilatın yapılmasında H.Aliyev Fonu da aktif katılıyor. Şöyle ki, Fonun girişimiyle Ezizbeyov ilçesinin Türkan kasabasında poliklinik, acil servis, Şüvelan kasabasında hastane, İsmailli ilinin İvanovka köyünde onarılarak modern gereçlerle donatılmıştır (6, s.3). H.Aliyev Fonu çeşitli hastalıklar yüzünden acı çeken ve yardım için başvuran vatandaşlara da yardım ediyor. Sağlık konularıyla ilgili li yıllarda

29 Fona 5 binden fazla başvuru yapılmıştır. Bu insanlara yardım amacıyla Fon ülkenin çeşitli sağlık kurumlarıyla ilişkiler kurmuş ve onlara yardım etmiştir li yıllarda 134 hastaya ülkenin çeşitli sağlık kurumlarında ameliyatlar yaptırılmış, 13 hastanınsa ameliyat ve tedavisi yurtdışında yapılmıştır (7, s.22) yılında Bakü de metronun Bakü Sovyet i (şimdiki İçeri Şehir) istasyonundaki kaza zamanı yaralanmış insanların tedavi olunmasını da H.Aliyev Fonu üstlenmiş, ölen insanların ailelerine yardım etmiştir. Dünyanın bazı ülkelerinin saygın sağlık kurumlarıyla işbirliği yapan H.Aliyev Fonu bu kurumlar tarafından Fona hediye edilmiş tıp gereçlerini ve araçlarını Azerbaycan ın sağlık kurumlarına vererek onların teknik donatımlarının yenileştirilmesine de yardım ediyor. Almanya nın hatırı sayılır Fresenius Medical Jare ve Kare Stozz şirketlerinin Fona hediye ettikleri 10 homodializ ve endeskopik araçları uygun görülen sağlık kurumlarına verilmiştir. Homodializ aygıtı kronik böbrek yetmemezliği hastalarının tedavisi zamanı kullanılıyor. Fransa nın Seruier şirketinin Fona hediye ettiği Diabeton MP ilaçları da diyabet hastalarına verilmiştir. Sağlık alanında uluslararası işbirliği düzeyinde H.Aliyev Fonu aynı zamanda yardıma muhtaç olan bazı bölge devletlerine de yardım ediyor. Şöyle ki, Gürcistan Cumhuriyetinin Hematoloji ve Tranfizioloji Enstitüsünün başvurusuyla ilgili H.Aliyev Fonu bu kuruma Desferal ilacını hediye etmiştir. H.Aliyev Fonu sağlıkla ilgili forumların düzenlenmesi alanında da aktiflik sergiliyor yılının haziran ayında Bakü de Orta Çağ El Yazılarında Tıp ve Eczacılık konusunda yapılan 1.Uluslararası Sempozyum H.Aliyev Fonu ve Washington Bilimler Akademisi tarafından düzenlenmişti. Daha sempozyumdan bir sene önce, 2005 yılının haziranında Azerbaycan Milli Bilimler Akademisinin Elyazmaları Enstitüsünde korunan ve tıpa ait olan 3 ender elyazması H.Aliyev Fonunun desteğiyle UNESCO nun Dünya Hafızası Programının Uluslararası Listesine alınmıştı. Bunlar 11.yüzyılda yaşamış Abdülgasim Zehrevi nin El Megalet es Selasın (Serrahiye ve Aletler Hakkında) çok ciltli eserinin 13.hissesi, Abu Ali Sina nın 12.yüzyılda Bağdat ta kopyalanan El Kanun fit Tıp (Tıp Kanunları) kitabının 2.cildi ve Rütem Jurcani nin 12.yüzyılda yazdığı, 17.yüzyılda kopyalanmış Zahire-yi Nizamşah (Nizamşahların rezervleri) elyazmalarıdır (8, s.2). Sempozyumda açılış konuşması yapan M.Aliyeva Azerbaycan da korunan tıpa ait 3 ender elyazmasının UNESCO nun Dünya Hafızası Programının Uluslararası Listesine alınmasının, uluslararası sempozyumların düzenlenmesinin önemini vurgulayarak belitti: Eminim ki sempozyum verimli olacak ve gelecekteki işbirliğimize kuvvetli destek olacaktır. Dünya Hafızası Programına bir tek değişik devletler ve halklar için değil, genellikle insanlık için önem taşıyan yazılı anıtlar da alınır ve toplam 120 ender elyazmasının alındığı bu programda şimdi Azerbaycan a ait 3 elyazması var 3 ender elyazmamıza.. böylesine yüksek değer verilmesi, onların eski yazılı anıt olması yanında, hem de orta çağlarda Azerbaycan da tıp biliminin yüksek gelişme aşamasına ulaşmasının göstergesidir bilim ve özellikle tıp bilimi 20 yüzyılda akıl almaz zaferler kazanmış bazı yeni alanlar ortaya çıkmış ve bu da insan hayatının uzatılmasına hizmet veriyor. Bilim kanıtlamış ki, tüm 29

30 buluşların ve yeniliklerin özünde yüzyıllarca denenmiş ve onaylanmış gerçekler toplusu durmaktadır. Bu toplunun temelini de yüzyıldan yüzyıla, kuşaktan kuşağa geçerek bize ulaşmış eski elyazmaları oluşturmakta. Bu el yazmaların her biri değişik devletlerin, bizim genel tarihimizin ve kültürümüzün ürünüdür. Bu yüzden de korunması ve gelecek kuşaklara ulaştırılmasında biz sorumluyuz. Bu açıdan da bizim H.Aliyev Fonu ve Washington BA Bakü şehrinde 1.Uluslararası sempozyumun düzenlenmesi kararı aldı (9, s.44-46). H.Aliyev Fonunun Başkanı M.Aliyeva nın halka, özellikle de çocuklara ve erginlere sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi alanında yaptığı işler uluslararası sağlık kurumları, çeşitli ülkelerin yardım fonları tarafından yüksek değerlendirilmiştir. Dünya Sağlık Kurumu İcra Komitesinin 29 Ocak 2007 tarihinde Cenevre de yapılan 120. dönem toplantısının kararıyla M.Aliyeva anne, çocuk ve aile sağlığının korunması işinde hizmetleri için İhsan Doğramacı Aile Sağlığı Fonunun ödülünü almıştır (6, s.2). Aynı yılın mayısında Dünya Sağlık Asamblesinin 60. dönem toplantısında ödülün sunum töreninden sonra konuşma yapan M.Aliyeva Dünya Sağlık Kurumuna ve İhsan Doğramacı Aile Sağlığı Fonuna teşekkürünü belirterek demiş: Dünyaca ünlü çocuk doktoru ve yardımsever, profesör İhsan Doğramacı bütün hayatını çocukların sağlığı ve eğitimi gibi yüce amaçlara adamıştır. Dünya Sağlık Kurumunun kurucularından birisi, onun tüzüğünü imzalamış, bu kurumun canlı tarihi sayılan böylesine büyük bir kişilik tarafından ödül almak benim için büyük şeref Dünya Sağlık Kurumuyla Azerbaycan arasındaki işbirliği olunca verimlidir. Bu kurum Azerbaycan da tıp eğitimi, güvenli aşı, anne ve çocukların sağlığının korunması gibi alanlarda bazı projeler gerçekleştirilir (10, s ). M.Aliyeva geniş kapsamlı çalışmalarına göre mayıs 2007 de Altın Kalp uluslar arası ödül almıştır. 27 Mayısta Moskova da gerçekleştirilen ödül töreninde ünlü İtalyan oyuncusu, törenin patroniçesi Sofi Loren, Rusya Federasyonu Federal Meclisin Federasyon Şurasının Başkanı, Rusya federasyonu Güvenlik Şurasının Sekreteri, o sıradan da Rusya siyasal sosyetesinin, iş çevrelerinin, bilim ve kültür adamlarının diğer temsilcileri, Azerbaycan ın Moskova daki Büyükelçisi, H.Aliyev Fonunun Moskova daki temsilcisi L.Aliyeva ve diğerleri katılmışlar. Törende konuşma yapan M.Aliyeva: Düşünüyorum ki, hem ödül sahiplerinizin ve hem de adaylarınızın yardım işleri şefkate, merhamete, başkasının üzüntüsünü paylaşmaya, çevredekilerin ve bizim yardımımıza ihtiyacı olanların acısını duymağa ve paylaşmağa seslemiş. Dilerim ki, bu ödülün sahiplerinin sayısı her yıl daha artsın ve şöylece, dünyada iyilik ve şefkat daha çok olsun, acı ve hüzünse azacık da olsa, azalıversin. Altın Kalp çeşitli ülkelerden olan insanları, değişik meslek ve görevler sahiplerini üniversal ve sonsuz ide yardımseverlik idesi çevresinde birleştiriyor dedi. (11, s.1). Törenin düzenleyicisi Altın Kalp Yardım Fonunun Düzenleme Kurulunun Başkanı İ.Brand kitle iletişim temsilcilerine bildirmiş ki, M.Aliyeva nın bu ödülü alması onun başkanlığını yaptığı H.Aliyev Fonunun diyabet, kan yetmezliği, veremle mücadele programı kapsamında, o sıradan da sağlık durumları kısıtlı olan çocuklara yardım alanında yaptığı çalışmalar için verilmiş. Belirtmemiz gerek ki, beşeri idelere özel hizmet vermiş insanların ödüllendirilmesi töreni her sene Rusya Federasyonunun UNESCO nun Çalışmaları Üzere 30

31 Komisyonunun, Rusya Kızıl Haçının, Federasyon Şurasının Altın Kalp Yardım Fonunun, UTAT Tass Ajansının ve bazı diğer kurumların desteğiyle düzenleniyor. Kurulduğu günden başlayarak insanların sağlığına özel dikkat eden H.Aliyev Fonu bugün de halka yapılan sağlık hizmetinin düzeyinin iyileştirilmesi, sağlık kurumunun altyapısının yenileştirilmesi alanında işini başarıyla sürdürüyor. KAYNAKLAR 1. Prezident İ.Eliyev ve medeniyet ( ). 2 ciltte, 1.cilt, Bakü, Dünya Diyabet Federasyonu yılları çocuk ve erginlerde şekerli diyabetle mücadele Yılı İlan Edildi. Halk Gazetesi, 15 Kasım Hoşmeramlı Sefir. 1.cilt, Bakü, Azerbaycan ın İstatistik Verileri 2008, BAkü, Ülkenin Ekonomik ve Sosyal Gelişmesi. Devlet İstatistik Komitesinin Bilgisi. Respublika gazetesi. 14 Şubat www. heydar-aliyev-foundation.orgi. 7. H.Aliyev Fonu Bakü. 8. Bakü de Orta Çağ El Yazmalarında Tıp ve Eczacılık konusunda 1.Uluslararası Sempozyumu başladı. Halk Gazetesi, 13 temmuz Hoşmeramlı Sefir. 4.cilt, Bakü, Hoşmeramlı Sefir. 5.cilt, Bakü, Hacızade A. Azerbaycan ın Birinci Hanımı M.Aliyeva ya Uluslararası Altın Kalp Ödülü Takdim Edildi. Azerbaycan Muallimi, 1 Temmuz

32 ИРАН ГАНУНВЕРИЪИЛИЙИНДЯ ИШДЯН БОЙУН ГАЧЫРАН ШЯХСИН ЪЯЗА ЪАВАБ ДЕЩЛИЙИ ШЯРТЛЯРИ THE CONDITIONS OF PENAL RESPONSIBILITY OF THE QUITTER IN IRAN'S L УСЛОВИЯ УГОЛОВНОЙ ОТВЕТСТВЕННОСТИ ПРОГУЛЬЩИКА ИРАНСКОМ ЗАКОНОДАТЕЛЬСТВЕ Шащбази Яли ЙУСИФОЬЛУ * Özet Bilerekden insan ölümü töretmek emelinin analizi ve tahkikatı onunla sonuçlanabiler ki, mevcut olan yasalardaki şartları nazarda tutmadan işden boyun kaçırana cinayetlerde hiç bir beraat kazandırılabilmez. Yazıda İran yasalarındaki bu şartlar tasvir ve izah edilmektedir. Şartlar bunlardan ibaretdir: Hukuku vazifesi olmak, akrabalık alakaları olmak, işden boyun kaçıranın labüd hereketi yerinə yetirmek emellerinin olması ve işden boyun kaçıranın gereken psikolojik durumda olması. Anahtar kelimeler: Analiz, yasa, bildiri, İran, labüd. Abstract For analysis and investigation of ability to commit the intentional murder with quit, it can conclude that according to exist law, without considering conditions the quit can not occur in the base of warrant in crimes. Author tried in this article to prove that with describing and explaining these conditions in Iran's law the quitter is engaged on his own penal responsibility. * Бакü Дeвлeт Üниверситетинин ъинайят щцгугу факüлтясинин диссертанты вя Азад Ислам Университетинин Ряшт филиалынын елми щейят цзвц 32

33 These conditions briefly consist: having the legal duty, having causality relative, the ability of quitter to do the necessary action and having necessary mental element in the quitter. Key words: Analysis, law, article, Iran, relativ. Гятл вя ъинайят ясасян щяр щансы бир ямялин тюрядилмясиля баш верир вя щяр щансы бир шяхсин яхлаги бахымдан вя йа ганунлара эюря ямял едилмяси ваъиб сайылан щяр щансы бир ишдян бойун гачырма мясяляси ъинайятин мадди дялили щесаб едиля билмяз. Чцнкц ъинайят характерли нятиъяни щямин мясяляйя аид едяряк ону ъинайятин сябяби щесаб етмяк олмаз. Щяр-щансы ишдян бойун гачырылма мясялясинин сябяб олаъаьынын ящямиййятсиз олдуьуну истинад едилян факторлар арасындакы ялагянин зяиф олмасы иля изащ едяряк билдирилир ки, гятл щадисяси юзюзлцйцндя вар олан бир щадися олдуьундан йалныз вар олан бир амил тяряфиндян тюрядиля биляр вя вар олан бир шей щеч бир заман йохлугдан тюряня билмяз. [Хои, 1995:6] Демяли ишдян бойун гачырмаг, юз-юзлцйцндя ня иштирак бахымындан, ня сябябкарлыг бахымындан, ня дя ки, шярият ганунларына эюря ъавабдещлик дашынан ямялляр бахымындан тюрядилмиш ъинайятин баш вермясини зярури едя билмяз. Одур ки, тящлцкялярин гаршысыны алмаг ишиндян бойун гачырмаг, шярият бахымындан щямин ишин эюрцлмяси ваъиб буйурулмуш олса беля ъавабдещлийя сябяб олмур. Амма буна бахмайараг щямин тядбирин щяйата кечирилмясиндян бойун гачыран шяхс эцнащкар щесаб едилир. Буна эюря ъинайятя эюря ъавабдещлик ишин юзцня аид едилир вя ишдян бойун гачыран шяхсин ъавабдещсизлийи ясас эютцрцлцр. Бу цздян щяр щансы бир шяхс, диэяр шяхси щялак олан вязиййятдя эюрярся вя ону хилас етмяк имканына малик олдуьу щалда, щялак олан шяхсдян узаглашарса щеч бир ъавабдещлик дашымайаъагдыр. Демяли яэяр кимся гятл щадисясини изляйирся вя имканы олдуту щалда юлдцрцлян шяхся щяр щансы бир йардым етмякдян имтина едирся, онун бу щярякяти, даща доьрусу десяк щярякятсизлийиндян мягсяди гятл олса беля щямин шяхс йалныз цзрхащлыг етмяйя мящкум едилир. Амма гануни бахымдан, ислам ъяза ганунларынын икинъи маддяси ачыг шякилдя ъинайятин мадди тяркиб яламятляринин ишдян бойун гачырмаг формасында бцрузя вермясинин мцмкцнлцйцнц гябул едир. «Ганунвериъиликдя щяр щансы бир ямялин щяйата кечирилмяси вя йа ондан бойун гачырылмасындан ютрц ютрц ъяза мцяййян едилмишдирся, щямин ямял ъинайят щесаб олунур» Эюрцндцйц кими бу маддядя, ямялин тюрядилмясиля ондан бойун гачырылмасы арасында щеч бир фярг гейд едилмямишдир ки, бири гайда олараг, о бириси ися истисна олараг гябул олунсун. Амма мювзу иля баьлы мясяляляря диггят йетирдикдя мялум олар ки, ямялдян бойун гачырмаг мясяляси йалныз бир сыра шяртляр олдугда ъинайятин мадди дялил вя ясасы щесаб олуна биляр. Мцяллиф щазырки мягалядя Иран Ислам Республикасынын ганунвериъилийиндя ишдян бойун гачыран шяхсин ъинайят мясулиййятиня ъялб едилмясини шяртляндирян факторлары изащ етмяйя чалышыр. Ишдян бойун гачырмаг мцсбят бир ямялин гаршысында дурур, йяни хариъи алямдя щяр щансы бир цзвцн щярякяти мцшащидя олунмур вя мювъуд вязиййятдя щеч бир дяйишиклик баш вермир. Мисал олараг ярин юз щяйат йолдашына йашайыш 33

34 34 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE тяминатыны вя йа алименти вермямяси вя йа щякимин хястяни мцалиъя етмямяси вя йа бир шяхсин диэяринин гярг олдуьуну эюрдцйц щалда, онун хилас олунмасы цчцн щяр щансы бир тядбирин щяйата кечирмямяси вя йа бир шяхсин диэяриня олан боръуну гайтармамасы вя.с гейд етмяк олар. Рома вя килсянин кечмиш щцгуг ганунвериъилийиндя дя бу ъцр мясяляляр ъинайят щесаб едилирди. Чцнки кимин имкан вя эцъц олдуьу щалда щадисянин гаршысыны алмырса хятакар щесаб олунурду. Ъинайят щаггында бу ъцр тясяввцр ганунлара да сираят етмишдир. Мисал олараг, Чинин 1935-ъи илдя гябул олунмуш ъяза ганунун 15-ъи маддясиндя беля эюстярилир ки, «ганунвериъиликдя гаршысынын алмасы ваъиб вя зярури щесаб едилян щяр щансы бир нятиъянин гаршысыны алмамаг, щямин нятиъяни тюрятмяк кими гябул едилир.» [.Зераят, 2006:14] Йаралылара йардым етмякдян бойун гачырмаг вя щяйаты тящдид едян тящлцкянин арадан галдырылмасы барядя 1975-ъи илдя тясдиг едилмиш ислам ъяза мяъяллясинин ващид маддясиня ясасян «Щяр щансы бир шяхс, бир вя йа бир нечя шяхсин щяйатынын тящлцкядя олдуьуну мцшащидя едярся вя юзц дярщал тядбир эюрмякля вя йа башгаларындан йардым истямякля вя йа дярщал аидиййатлы органлара хябяр вермякля щямин тящлцкянин баш вермяси вя йа онун нятиъясинин даща да аьырлашмасынын гаршысыны ала билярся вя эюряъяйи щямин тядбир нятиъясиндя онун юзцня вя йа башгаларына щеч бир тящлцкя йаранмайаъагса, щямчинин кюмяйин олдуьу вя йа йардымын едилмясини зярури едян факторларын мювъуд олдуьу щалда щеч бир тядбир эюрмязся, щямин шяхс тягсирли билиняряк бир илядяк щябс ъязасына вя йа ялли мин риала гядяр нягд ъяримя юдянишиня мящкум едиляъякдир.» Щямин шяраитдя йардым етмякдян чякинян шяхс яэяр юз пешясиня эюря даща тясирли вя йеринядцшян йардымдан бойун гачырыбса, о заман цч айдан ики илядяк щябс ъязасына вя йа он миндян йцз мин риала гядяр нягд ъяримя юдянишиня мящкум едиляъякдир. Щямин маддянин онунъу бяндиндя эюстярилир: Гануна эюря вя йа вязифя боръу олдуьундан йараланмыш вя йа щяйатлары тящлцкядя олан шяхсляря йардым етмяли олан шяхсляр, щеч бир тядбир эюрмядян бу йардымдан бойун гачырарса, щямин шяхс тягсирли билиняряк алты айдан цч илядяк щябс ъязасына мящкум едиляъякдир. Гейд олунан ганунун иъра тялиматы 1985-ъи илдя Назирляр кабинетиндя тясдиглянмишдир. Мцхтялиф юлкялярин щцгуг мяъялясиндя бу хцсусла баьлы йекдил фикир мювъуд дейил. Италийанын ъяза ганунвериъилийиня ясасян шяхсин гануна эюря щяйата кечирмяси ваъиб сайылан ишдян бойун гачырараг гятля сябяб олмасы мясялясини гясдян тюрядилмиш гятл щадисяси кими ъязаландырылмасы нязярдя тутулмуш вя гятл щадисясинин гаршысынын алынмамасыны, гятли тюрятмяк щадисясиля ейни щесаб етмишдир. 19 октйабр 1951-ъи илдя тясдиглянмиш Италийа ъяза ганунларынын 40-ъы маддясиндя ачыгъа эюстярилир ки: яэяр инсан гаршысыны алынмасы онун цчцн вязифя боръу олан бир щадисянин гаршысыны алмагдан бойун гачырырса, еля биl ки, щямин щадисяни юзц тяшкил етмишдир ъц илдя тясдиглянмиш Франса ъяза ганунунун 63-ъц маддяси йардым принсипи тясири алтында вя инсанларын иътимаи ядалят вя тящлцкясизлийин эенишляндирилмяси просесиндя иштирак етмясини нязяря алараг беля бир гярара эялир ки: яэяр щяр щансы бир шяхс юзцня вя диэяр цчцнъц шяхся тящлцкя йаратмадан тяъили тядбири васитясиля ъинайят характерли бир щадисянин вя йа

35 инсанларын там физики вцъудуна гаршы йонялмиг бир тягсирли ямялин гаршысыны ала билдийи щалда, бу ишдян ямялян бойун гачырарса, цч айдан беш айадяк щябс ъязасына вя ийирми дюрд мин вя йа бир милйон франк ъяримя юдямяйя вя йа бу ики ъязанын бириня мящкум олунаъагдыр. [Садиги.2008:63] Ишдян бойун гачыран шяхс цчцн ъязаландырма мясулиййяти нязярдя тутулмушдур бязи щцгуг системлярини арашдырмадан юнъя гейд етмяк лазымдыр ки, бязи юлкялярин, о ъцмлядян Инэилтяря, Алманийа, Франса вя Американын бязи штатларынын щцгуги ъяза мяъяллясиндя нядянся щятта йардыма ещтийаъы олан шяхсляря йардымын эюстярилмямяси барядя, йяни Иранда 1975-ъи илдя тясдиг олунмуш ганун мяъяллясиндя мювъуд олан гануна охшар бир хцсуси ъинайят нювц беля прогнозлашдырылараг нязярдя тутулмамышдыр вя щятта йардым етмякдян бойун гачыран шяхсляр бу ад алтында тягиб олунмурлар. Бязи нязяр сащибляринин фикиринъя, о ъцмлядян фярдин цстцнлцйцнц гябул едян нязяриййя тяряфдары «Проф.Вилйамс» фикриня эюря беля бир ъинайятин нязярдя тутулмасы яслиндя вятяндашын яхлаги боръунун гануни вязифя боръуна чеврилмяси щесаб олунур. Бу мясяля полис мямурлары вя мящкямя ишчиляринин иш щяъминин шиддятли шякилдя армасындан ялавя вятяндашларын азадлыьына олан йерсиз мцдахиля нювляринин йаранмасына да сябяб олур. Чцнки беля олдуьу щалда вятяндашлардан тяляб олунаъаг ки, юз ращатлыгларыны унудараг щансы йердя йардыма ещтийаъы олан шяхсляри эюрдцлярся онун имдадына йетишмяйя тяляссинляр йохса якс щалда няинки яхлагы ъящятдян данлаьа мяруз галаъаглар, бялкя ъинайят мясулиййятиня ъялб едилмя тящлцксиля дя гаршылаша билярляр. «Проф.Вилйамс»-ын фикир вя нязяринин яксиня олараг беля бир ъинайят нювцнцн Инэилтяря щцгуг мяъяллясиндя нязярдя тутулмасынын тяряфдары олан диэяр нязяр сащибляри, о ъцмлядян «Роф.Ршурс» вя диэяр щцгугшцнасларын фикиринъя вятяндашлардан ян ади щяддя вя онларын эцъц чатдыьы сявиййядя йардым эюстярмяляри эюзлянилир вя бундан артыг онлардан щеч бир шей тяляб олунмур. [Садиги,2007:29] Нящайятян ишдян бойун гачырмагла баьлы ганунлары нязяря алсаг эюрярик ки, ъинайятлярдя бяраят ясасы верилмир, йалныз ашаьыда гейд едилян шяртлярин дя мювъуд олмасындан башга: Бахмайараг ки, ишдян бойун гачырмаг юз-юзлцйцндя ъинайятя сябя ола билмяз, амма хцсуси шяраит заманы вя кечмишдя баш вермиш бязи ямяллярин баш вердийи щалда, гери-долайы йолла гятл вя йа физики хясарятля нятиъяляня биляр. Ислам ъяза ганунларынын 316-ъи маддясиня ясасян бир ъинайят ола биляр ки, иштиракла вя йахуд сябябкарлыгла баш веря биляр. Щямин ганунун 318-ъи маддясиндя сябябкарлыг ашаьыдакы формада тяриф едилир: «ъинайятдя сябябкарлыг о демякдир ки, бир шяхс диэяр бир шяхсин тяляф олмасысябяб олан вя йа онун ялейщиня ъинайятин баш вермясиня шяраит йаратмыш, амма юзц бир баша ъинайят тюртмямиш ола.» Демяли яэяр ишдян бойун гачырмаг еля бир шяраитдя баш верся ки, бурада ъинайяткар ъинайятин сябябкары кими эюрцнмцш олсун, бахмайараг ки, бир баша ъинайятя сябя олан амил кими олмаса беля ишдян бойун гачырмаьа истинадларын ялагялярины ашкар етмякля ортайа чыхмыш нятиъяйя ъавабдещлик дашыйаъагдыр. Цмумиййятля ишдян бойун гачырмаьын мясулиййяти ондан иряли эялир ки, бир шяхс тядбир эюрмяйя вязифяляндирилдийи щалда, цзяриня дцшян бу вязифяни йериня йетирмямиш олсун. Щямин вязифянин щарадан иряли эялдийи ящямиййят кясб етмир. 35

36 36 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Беля ки, бу ола биляр ганун, мцгавиля, гощумлуг ялагяси, лазым олан йардымын эюстярилмяси имканын мювъуд олмасы вя йа ишдян бойун гачыран шяхсин лазыми психоложи дурумда олмасындан иряли эялмиш олсун. Индися гейд олунан мясялялярин щр бирини айрылыгда изащ етмяйя чалышаъаьыг. Биринъи шярт сырф яхлаг дейил, бялкя ганундан иряли эялян бир вязифя боръунун мювъуд олмасыдан ибарятдир. Амма бурада ганун дедикдя сырф ъязаландырма гануну нязярдя тутулмур, бялкя иъра едилмяси ваъиб сайылан диэяр ганунлары да ящатя едир. Мисал олараг ашаьыдакы гануну гейд етмяк олар: «мцлкц мяъяллянин» 168-ъи маддясиня ясасян ушагларын сахланылмасы валидейнлярин щям щцгугу сайылыр вя щям дя вязифя боръудур.» Щямчинин мцлки мяъяллянин 1176-ъы маддясиня ясасян «Бахмайараг ки, ана ушаьына сцд вермяк мяъбуриййятиндя дейил, амма ушаьын гидаландырылмасы ана сцдцндян башга бир гида васитясиля мцмкцн олмадыгда, артыг о, бу вязифяни дашымалы олаъагдыр.» Бязи щалларда ися дювлят вя йа щцгуги вя физики шяхсляр хцсуси бир вязифянин щяйата кечирилмясиля баьлы диэяр бир шяхсля мцгавиля баьлыйыр, о ъцмлядян щяким, тибб баъысы, гатар кондцктору, щябсхана гапычысы вя йа боьуланларын хиласедиъиси иля. Демяк олар ки, бу мцгавиля мцлкц мяъяллянин 10-ъу маддясиня ясасян гейд олунан мцгавилялярдян иряли эялян ющдяликлярин иъра едилмясини ваъиб сайыр вя нятъядя щямин «гануни» вязифя боръларына ямял етмяйянляр цчцн ющдялик мясулиййяти щесаб едиляъякдир. Беляликля Инэилтярянин яксиня олараг, Иран ганунвериъилийиндя бир отагда йашайанлар вя йа бир идман командасында чалышан идманчылар кими шяхслярин ишдян бойун гачырмасы нятиъясиндя иряли эялмиш юлцм вя йа физики хясарятляря эюря щямин шяхс мясулиййят дашымайаъагдыр.» «Гануни вязифя боръу» сюзцнцн мянасыны эенишляндирмякля беля демяк олар ки, «зяряр йохду гайдасы» вя диэяр охшар гайдалары нязяря алсаг, демяли диэярляриня зяряр вермямяк вя юз ямялляриндян доьан тящлцкнян арадан галдырылмасы, вятяндашларын вязифя боръу кими гябул едилмялидир вя она риайят вя ямял етмямяк онларын мясулиййятя ъялб едилмяляриня сябяб олаъагдыр. Беляликля щяр щансы бир шяхс, ев сащибиня хясарят йетирмяк цчцн онун евиня од вурарса вя сонра баша дцшя ки, ев сащиби евдя йатмышдыр, амма оду сюндцрмяк вя оун хилас етмяк явязиня юз-юзцня дйя ки, «ня йахшы тясадцф! еля йахшы олду онун юлцмц иля шярдян дя хилас оларам» вя беляликля дя йаньыны сюндцрмяк имканына малик олдуьу щалда ев сащибинин аловда йанараг ъаныны тапшырмасына тамаша едир. Ола билсин ки, щямин шяхси гясдя тюрядилян гатил щесаб етмяк олар. Шцбщясиз ки, яэяр бурада гясдян тюрядилмиш ъинайятин тяркиб яламятляри мювъуд олмамазса, о заман едилмиш иттищам гясдян тюрядилмямиш щесаб едиляъякдир. [Садиги, 2007:38] Йа да фярз едяк ки, сцрцъц йцксяк сцрят вя йа ещтийатсызлыг вя йа сящлянкарлыг цзцндян пийаданы вурур вя йараланмыш шяхся йардым мягсядиля тялясик автомобилдяндцшцр, амма йараламыш адамы эюрдцкдя анлайыр ки, айлардыр щямин шяхся пул борълудур вердийи вядини позмуш вя боръцнц гайтармамышдыр. Сцрцъц йараланмыш шяхсин юлмяси вя онун ялиндян хилас олмасы мягсядиля ону бу щалда гойур вя щямин сящнядян гачыр, йаралы ися (вурулдуьундан дейил) чохлу ган итирдийиндян дцнйасыны дяйишир. Ола биляр ки,

37 бурада сцрцъцнцн гяза тюрятдикдян сонра гачмасы иля баьлы «Ислам ъяза ганунлары»-нын 719-ъу маддясиня истинад етмякля щямин маддядя нязярдя тутулмуш ъязаландырма тядбирлярини тяйин етмяк явязиня, яэяр сцрцъцнцн суйгясди (гярязли ниййяти) ашкар едилярся, щямин шяхс гясдян адамюлдцрмя ъинайятиля мящкум едилсин. [5,S.38] Бу барядя Инэилтярянин щцгуг ганунвериъилийиндя дя, о йердя ки, шяхсин тюрятдийи ямял диэяри цчцн тящдцкя йарадыбса, щямин мювге иряли сцрцлмцшдцр. Нятиъянин, йяни юлцм вя йа вурулан бядян хясарятинин ишдян бойун гачыран шяхся аид едилмясинин икинъи шярти, онлар арасында гощумлуг ялагясинин олмасыдыр. Ишдян бойун гачыран шяхси, диэяринин юлцмц вя йа алдыьы бядян хясарятиня эюря о заман мясулиййятя ъялб етмяк олар ки, щямин нятиъя онун ишдян бойун гачырмасы нятиъясиндя баш вермиш олсун. Одур ки, яэяр юлцмц мцстягил шякилдя шяртляндиря билян диэяр бир истинадедиъи амил мювъуддурса, ортайа чыхмыш нятиъянин мясулиййятини ишдян бойун гачыран шяхсин цзяриня атмаг оламз. Биринъи шярти изащ едяркян хцсуси шяхсляр, о ъцмлядян щяким, тибб баъысы, боьуланлары хилас едян вя.с чякилян мисаллар, гануни вязифя боръунун мювъуд олдуьундан ялавя, бурада ишдян бойун гачырмагла ондан доьан нятиъя арасында бир нюв сябябкарлыг ялагяси дя мювъуддур. Мясялян, тязя дцнйайа эялмиш ушаьындан хилас олмаг ниййятиля ушаьын аьламаларына ящямиййят вермяйиб аълыгдан вя сусузлугдан юлмцш ушаьын анасы барядя щагг олараг щамы дейяъякдир ки, «анна юз ушаьыны юлдцрдц» Амма яэяр бир шяхс башгасынын вуруб гачдыьы шяхсин йанындан етинасыз шякилдя кечиб эедирся вя йараланмыш инсан юлцрся, няинки щямин шяхси щеч ким бу юлцмцн сябябкары щесаб етмир, бялкя бу юлцмя сябяб олан вя ону вурараг гойуд гачмыш сцрцъцнц эцнащландырыр. Бу сябябдян гануна эюря вязифя боръу олдуьуна ряьмян, хястя вя йа йаралыны хястяханада гябул етмякдян бойун гачыран вя нятиъядя йаралы дцнйасыны дяйишдийиня юэря щяким вя йа тибб баъысыны гатил (истяр гясдян истярся дя сящвян тюрядилмиш) щесаб етмяк олмаз. Бу она эюрядир ки, гейд олунан юлцм щадисяси хястяханайа гябул едилмямяси цзцндян дейил, бялкя хястялик вя йа йаралма нятиъясиндя баш вермишдир. Амма яэяр хястяханада йатан хястя саьалма дюврцнц кечирирся вя бу щалда хястянин сцни тяняффцся ещтийаъ олдуьу ортайа чыхарса вя щяким вя йа тибб баъысы сцни тяняффцс вермя вязифясини йетирмякдян бойун гачырарса, йа хястянин бядяниня гошулмуш вя онун щяйатта галмысы цчцн зярури щесаб олунан дязэащы йенидян йандырмазса, щямин щяким вя йа тибб баъысы щямин мясяляйя эюря вя психоложи яламятя ясасян гясдян вя йа сящвян гятл тюрядмиш, йяни гатил щесаб едиляъякдир. Чцнки юлцмя сябяб мящз щяким вя йа тибб баъысынын ишдян бойун гачырмасы олмушдур. Беляликля, гейд едилян мисаллар арасында олан инъя фярг барядя демялийик ки, бу фярг гейд олунан икинъи мисалда ишдян бойун гачырмаг ямялиля юлцм арасында олан тясирли сябябкарлыг ялагясинин олмасы, биринъи мисалда ися бу ялагянин олмамасындан ибарятдир. Мцяллифин фикринъя, шярт олараг щямин сябябкарлыг ялагясинин зярурилийи, ананын сцдямяр ушаьына гида вермямяси вя ушаьын юлцмцня эюря мясулиййятя ъялб едиляъякдир. Амма яэяр щяддибулуьа вя йеткин йаша чатмыш ушаг йемяк алмаг цчцн ата вя анасындан пул истяйя, амма валидейнляр ушаьа пул вя йа гида вермякдян имтина едяляр вя нятиъядя ушаг 37

38 дцнйасыны дяйишя бахмайараг ки, алимент вермяк онларын борълудур, ата вя йа ананы гатил (истяр гясдян истярся дя сящвян тюрядилмиш) щесаб етмяк олмаз. Чцнки адят цзря евладын бу вязиййятля юлмяси аълыгдан иряли эялдийи кими гябул олунур ки, буна да сябяб валидейнлярин тядбирсизлийи олмамышдыр, бялкя онларын бу щярякяти йалныз онун тясириня мане олмушдур вя маниянин йарадылмамасы шяхсин ортайа чыхмыш нятиъя мцгабилиндя мясулиййятя ъялб олунмасы цчцн кифайят етмир. Бу цздяндир ки, Сащиби-Ъяващирин сюйлядийи кими «ишдян бойун гачырмалар яэяр онлардан гейрисинин тяляф олмасына сябяб оларса мясулиййятя ъялб етмяк мясяляси ортайа гойулмамалыдыр.» [Няъяфи.1988:153] Ишдян бойун гачырмагдан иряли эялян юлцм вя йа бядян хясарятиня эюря ишдян бойун гачыран шяхсин мясулиййятя ъялб едилмясиня сбяб олан шяртлярдян цчцнъцсц, щямин шяхсин лазыми тядбирин эюрцлмяси имканына маликл олмасыдыр. Одур ки, щовуза дцшяряк гярг олмагда олан кичик йашлы ушаьын имдадына йетишмяйян ата, о заман гатил щесаб едиля биляр ки, она ниъат вермяйя гадир олдуьу щалда бу йардымдан имтина етмиш олсун. Бу мясулиййят цмумиййятля цзмяйи вя ушаьына йардым етмяйи баъармайан атайа шамил едилмир. [Няъяфи,1988:50] Щямчинин 1975-ъи илдя тясдиглянмиш «йаралылара йардым вя инсан щяйатына йюнялмиш тящдцкянин арадан галдырылмасы барядя олан ислам ъяза гануну» йардымдан бойун гачыран шяхсин ъязаландырма мясулиййятиня ъялб едилмясини «эюряъяйи тядбирдян щямин шяхсин юзцня вя йа диэярляриня щеч бир тящлцкянин йюнялмямяси» -иля шяртляндирир. Еляъя дя, яэяр юлмяк арзусунда олан бир хястя, щяким вя йа тибб баъысы тяряфиндян сцни тяняффцс апаратынын гошулмасынын гаршысыны аларса хястянин юлцмцня эюря онлардан щеч бир мясулиййят дашымайаъагдыр. [Садиги, 2007:45] Ишдян бойун гачыран шяхсин мясулиййятя ъялб олунмасынын дюрдцнъц шярти, щямин шяхсдя лазыми психоложи цнсцрцн мювъуд олмасындан ибарятдир. Башга ифадяйля десяк, ишдян бойун гачыран шяхсин гясдян тюрядилмиш гятл вя йа бядян хясаряти щадисясиндя мясулиййятя ъялб олунмасы цчцн эяряк щямин нятиъя онун истяйиля щяйата кечирилмиш олсун, йяни о, бу нятиъяни билярякдян тюрятмиш олсун. Одур ки, яэяр ишдян бойун гачырма ямяли сырф сящлянкарлыг вя йа шяхсин хябярсизлийи цзцндян баш верярся, о, йалныз гясдян дейил, бялкя сящвян тюрядилмиш гятл вя йа дядян хясарятиня эюря мясулиййят дашыйаъагдыр. [.Садиги.2007:44] Бир чоху Имамиййя щцгугшцнаслары бу мясяляйя даир баьлы бир йердя сахланмыш вя гида вя судан мящрум едилмиш шяхси мисал чякяряк, щябс едян шяхси гатил щесаб етмишляр. Шцбщясиз ки, беля бир дурумда гятлин гясдян вя йа сящвян тюрядилян гятл щадисяси кими гябул едилиб-едилмямяси, щябс едян шяхсин ниййят вя фикриндян асылы олаъагдыр ки, бу да йухарыда гейд етдийимиз психоложи цнсцря аид олан бир мясялядир. Бу барядя «Тящрир цл-вясиля» китабында, гятля йетирилмиш шяхсин гапалы йердя сахланылмасына ишаря едилмядян, онун бу мцддят ярзиндя щяр бир инсан евлады кими бу мцддят ярзиндя йемяк вя ичмякдян мящрум едилмяси нятиъясиндя юлмяси мясялясиня ишаря едилмишдир вя бу ъцр гятл щадисяси, щятта гатилин юлдцрмя гясди олмадыьы щалда беля, гясдян тюрядилмиш гятл щадисяси щесаб едилмишдир. [8,S.51] Ялбяття гейд олунан ямялин гясдян тюрядилмиш гятл щадисяси щесаб едилмяси танынмыш ислам щцгугшцнасларынын фикри вя нязярляри ясасындадыр ки, 1991-ъи илдя тясдиг олунмуш ислам ъяза ганунунун 296-ъы 38

39 маддясинин Б вя Ъ бяндляриндя дя, юз яксини тапмышдыр. Бу бяндляря ясасян, нювъя юлдцрцъц ямялдян ( истяр мцтляг формада инсанлар вя истярся хцсуси шякилдя цзяриндя ъинайят тюрядилмиш бир шяхсин ялейщиня йюнялмиш олсун) иряли эялян гятл щадисяси, гятли тюрядян шяхсин фикир вя ниййяти нязяря алынмадан, гясдян тюрядилмиш гятл щадисяси щесаб едилир. Ишдян бойун гачырмаг цзцндян хцсуси шяраитдя баш вермиш бязи ъинайят субйектлярини ашаьыдакы шярщлярля садаламаг олар: А) Яэяр щяр щансы бир бина сащибинин, бинанын инсанларын кечдийи йола даьылараг тюкцлмясиндян вя тяляфолма ещтималындан хябярдар ола вя тямиря имканы олдуьу щалда бу ишдян бойун гачыра, даьынты нятиъясиндя щяр щансы бир шяхсин тяляф олмасына эюря ъавабдещлик дашыйаъагдыр.( Ислам ъяза ганунун 350- ъи маддяси ) Б) Щеванлара бахымсызлыг вя нязарятсизлик нятиъясиндя баш вермиш ъинайятляря эюря, щямин щеванларын сащиби ъавабдещлик дашыйыр. Бу шяртля ки, о, юз щейванынын тящлцкяли олдуьундан хябярдар вя буна ряьмян сящлянкарлыг етмиш ола. ( Ислам ъяза ганунун 357-ъи маддяси ) [Мянсур.2008:106] Ъ) Яэяр бир шяхс юз евладыны цзэцчцлцйц юйрянмяк цчцн цзэцъц мцяллиминя тапшыпа вя мцяллимин сящлянкарлыьы цзцндян ушаг боьула. Щямин мцяллим бу ямяля эюря ъавабдещлик дашыйаъагдыр. Чцнки онун буя мяли ушаьын юлцмцня сябяб олмушдур. Щалбу ки, мцяллимин вязифя боръудур ки, цзмяйи ушаьа юйрятмяк цчцн лазыми васитялярин кюмяйиля онун тящлцкясизлийини тямин етсин. О, бу вязифяйя сящлянкар йанашарса, ишдян бойун гачырараг сырф сящлянкарлыг цзцндян тюрянмиш ъинайятя эюря ъавабдещлик дашыйаъагдыр. Ч) Яэяр ъинайяткар башга бир шяхси щябс едиб, она гида вермякдян имтина едярс вя бу мцддят о гядяр давам едярся ки, адят цзря бу мцддят ярзиндя онун саь галмасы мцмкцн олмазса, щямин шяхс юлдцкдя бу щадися гясдян тюрядилмиш гятл щадисяси щесаб едиляъякдир. ƏDƏBİYYAT 1. А.Хои, Мябани тякмилят цл-минщаъ, Тещран, А.Зераят, Цмуми ъяза мяъялляси, Тещран, Садиги.М, Шяхсляр ялейщиня олан ъинайятляр, Тещран, Садиги.Щ, Шяхсляр ялейщиня олан ъинайятляр, Тещран, Агаи Ниа.Щ, Шяхсляр ялейщиня олан ъинайятляр, Тещран, Няъяфи.М, Ъяващир цл-кялам, Тещран, Williams. W.Criminal Low. London Мусяви Хомейни.Р, Тящрил цл-вясиля, Тещран, Мянсур.Ъ, Ислам cяза ганунлары, Тещран,

40 MÜASIR MEMARLIQ ВЯ ƏNƏNƏ MODERN ARCHITECTURE AND THE TRADITION СОВРЕМЕННАЯ АРХИТЕКТУРА И ТРАДИЦИЯ Aytən Kamandarqızı ŞƏRİFOVA * Özet Orta asır mimarlık abideleri, kendilerinin formal kuruluş hususiyetlerinde esaslı ilmi mahiyet kesbeden değerlerle zengindir. Böyle değerlerin öğrenilmesi mimarlığın tedrisinin ve inşaat tecrübesinin inkişafına, gelişmesine yol açabilir. Böyle ki, orta asır ananevi mimarlığın zengin geometri-riyazi prensipleri ve bu esaslarda kurulmuş ahekli prensipleri çağdaş mimarlık inşaat tecrübesinin talepleri ile uygun oluyor. Bugün mevcut inşaat tecrübesi son derece değişmiş, kullanılan inşaat malzemeleri yeteri kadar artmış, inşaatın teşkili ve teknolojisi ise tekmilleşmiştir. Bütün bu değişiklikler, aynı zamanda inşaat malzemelerinin daha geniş çerçevede kullanılan diyapazonu imkan veriyor ki, çağdaş mimarlıkta milli mimarlık ananelerini devam ve geliştirerek standartsız konstruksiyalı hacim-feza sistemleri yaratılmıştır. Anahtar kelimeler: yenilik, kümbez, dekorativ oymalar, bionik forma, polat. Summary The architectural monuments of the Middle ages are of great fundamental scientific importance in terms of formal structural features. The study of these monuments may lead to the improvement of architectural education and to the development of construction experience. The geometric-mathematic principles of the traditional medieval architecture and the principles of harmony formed on these basis may meet the requirements of modern architectural construction experience. Nowadays the present construction experience has dramatically 40 * Azerbaycan Milli Bilimler Akademisi Mimarlık Enstitüsünün Doktora Öğrencisi.

41 changed, the range of construction materials used has considerably increased, and the construction technology has improved. All these innovations as well as a wider range of usage of construction materials make it possible to create capaciousspacious systems with non-standard design, by maintaining and developing national architectural traditions in modern architecture. Key words: innovations, dome, decorative carving, bionic form, steel. Bədii-estetik forma yaratma müasir memarlığın ən vacib problemi olaraq qalır. Bütün dövrlərdə olduğu kimi indi də memarlar qarşılarında duran bu problemi görür və onun həllinin müxtəlif yollarını yeni prinsiplər əsasında arayıb araşdırır, yeni memarlıq obrazları yaradırlar. Nəticədə daim qeyri-adi formalar və konsepsiyalar yaranır, inşaatda yeni istiqamətlər və üsullar meydana gəlir. Bu gün bütün dünyanı demək olar ki, Norman Foster, Riçard Rocerd, Zaha Xədid, Kristian Portzampark, Jan Nuvel, Santyaqa Kalatrava kimi məşhur memarların yüksək səviyyəli texnologiya və memarlıq formalarını birləşdirən dahiyanə tikililər şəbəkəsi ilə örtmülmüşdür. Norman Foster şüşə və poladdan istifadə edərək ultramüasir tikililər ucaldır və bu tikililərə yeni texnologiyalar tətbiq edir. Zaha Xədid isə heyrət doğuran bə ağla sığmayan qəribə layihələri ilə bütün dünyada tanınır. Santyaqa Kalatrava isə beton və poladdan analoqu olmayan bionik formalar yaradır. Ümumiyyətlə memarlığın bütün dövrlərində bütün dahi memarlıq əsərləri sənət mədəniyyətində öz yerini məhz zəngin obrazları ilə tapmışdır. Bu baxımdan obraz memarlığın əsas mahiyyəti sayılır və müasur memarlıqda obraz həm də aktual olaraq qalır (1, сящ.67). Məlum olduğu kimi hər bir dövrün öz memarlıq üslubu, obrazı olmuşdur. Memarlıq üslubu isə dövrünün sosial inkişafı, yerli şərait, inşаat texnologiyasının səviyyəsi ilə müəyyən olunurdu.avropa memarlığı ilə yanaşı, Yaxın Şərq memarlığı da özünəməxsus obrazınа, klassik işlənmə prinsiplərinə məxsusdur. Minarələr, günbəzlər, tağ və tağbəndlər, dekorativ oyma elementləri, zəngin bədii-ifadə vasitələri müsəlman memarlığının səciyyəvi xüsusiyyətləridir. Onu da qeyd etmək lazımdır ki, orta əsr müsəlman memarlığını araşdırarkən görünür ki, memarlıq hər zaman öz dövrünün bütün elmləri иля бир говшагда duрурдu. Memarlar isə dərin riyazi, həndəsi və fəlsəfi biliklərə malik идиляр. Məhz bu səbəbdən orta əsr memarlıq abidələri özlərinin formal quruluş xüsusiyyətlərində fundamental elmi mahiyyət kəsb edən dəyərlərlə zəngindir (5, сящ.162). Bu cür dəyərlərin öyrənilməsi memarlıьын tədrisinin və inşaat təcrübəsinin inkişafına, təkmilləşməsinə yol aça bilər. Fikrimizcə, orta əsr ənənяvi memarlığın zəngin həndəsi-riyazi prinsipləri və bu əsaslarda qurulmuş harmoniya prinsipləri müasir memarlıq tikinti təcrübəsinin tələbləri ilə səsləşə bilər. Onu da qeyd etmək lazımdır ki, bu gün mövcud inşaat təcrübəsi son dərəcə dəyişilmiş, istifadə olunan 41

42 inşaat materialları kifayət qədər çoxalmış, иншаатын təşkili və texnologiyası ися təkmilləşərək müxtəlif yönlü olmuşdur. Bütün bu yeniliklər, həmçinin tikinti materiallarının daha geniş çərçivədə istifadə diapazonu imkan verir ki, müasir memarlıqda milli memarlıq ənənələrini davam və inkişaf etdirərək qeyri-standart konstruksiyalı həcmi-fəza системляри yaransın. Əslində ənənəvi memarlığın mövcud nümunələrinə əsaslanan yeni memarlıq obrazının yaranması çox böyük nəticələr verə bilər. Sadəcə bu nümunələr mexaniki şəkildə seçilməməli və ən əsası riyazi bilgilər müstəvisində formalaşmalıdır. Əfsusлar olsun ki, mövcud memarlıq-tikinti təcrübəmizdə elmin çəkisinin kifayət qədər olmaması və memarlıq sahəsində nəzəri tədqiqatların azlığı memarlığın bu istiqamətdə inkişafına əngəllər yaradır. Tətbiqi nöqteyi-nəzərdən bu gün müasir memarlıqda elmi yanaşma memarların yaradıcılığına tam əsaslarla hopmayıb. Yalnız tarixi bilgilər əsasında qurulan memarlığın müasir dilindən, obrazlılığından isə tam dolğunluğu ilə danışmaq mümkün deyil. Bunun üçün isə memarlar memarlıq formayaranışının yeni prinsiplərini, yeni işlənmə metodlarını və memarlığın müasir fərqli həllini tapmalıdır (3, сящ.20).yeni memarlıq obrazı isə mövcud prinsiplər deyil, fundamental əsaslar üzərində qurulan elmi-konseptual yanaşma nəticəsində yarana bilər. Müasir elmi-texniki tərəqqiyə söykənən dövrümüz memarlıq yaradıcılığının, inşaat təcrübəsinin tədricən riyazi təfəkkürə əsaslanmasını tələb edir. Bizə miras qalan memarlıq irsimiz ölü bir daş səlnaməsi kimi qalmamalıdır. Əksinə, memarlıq ənənəmizin əsasları, formayaratma prinsipləri araşdırilmalı və müasir memarlıqda tətbiqi imkanları müəyyənləşdirilməlidir. Sadəcə hər şey ənənəyə yanaşma tərzindən asılıdır: 1. Faydalı bir kataloq kimi sadəcə vərəqləmək və uyğun gələn forma və elementləri seçərək olduğu kimi köçürərək təqlid etmək. Müasir dövrümüzdə isə, adətən, bu cür yanaşma üstünkük təşkil edir. Giriş portalları, minarə və günbəz kimi memarlıq formaları, bəzək və dekorativ elementlər bəzi dəyişiliklərə uğrayaraq müxtəlif yerlərdə tətbiq edilir. Bu isə milli memarlığın inkişafında heç bir rol oynamır. 2. Milli memarlıq nümunələrinin daxili quruluş mahiyyətini açaraq müasir memarlığın tələblərinə uyğun şəkildə tətbiqi imkanları müəyyənləşdirilir və realizə olunur. Nəticədə keçmiş ilə gələcək bir həcmdə qovuşur. Bu cür yanaşma bir sıra memarların yaradıcılığında vacib yer tutur. Bu baxımdan orta əsr Yaxın Şərq memarılğının əsasını təşkil edən və bir az da elmi araşdırmalardan kənarda qalan stalaktit sistemlərinin memarlıq yaradıcılığında tətbiqi ciddi nəticələr verə bilər. Bu, ilk növbədə stalaktitlərin elmi-metodoloji mahiyyəti ilə bağlıdır. Belə ki, stalaktitlərin memarlıq yaradıcılığında tətbiqi ən əvvəl bu nümunələrin həndəsi həcmi-fəza sistemi olaraq, sonra isə bədii-estetik bütövlük və konstruktiv sistem olaraq tədqiq olunmalıdır. Yalnız sonra, alınmış nəticələr əsasında, stalaktit sistemləri təkmilləşdirilərək müasir memarlığa inteqrasiya imkanları müəyyənləşməlidir. 42

43 Bu həcmi-fəza nümunələrinin elmi araşdırılması və dəyərləndirilməsi iki əsas problemin açılışına təkan verərdi: 1. Ənənəvi milli memarlığın özünəməxsus xüsusiyyətlərinin daha dərindən öyrənilməsinə müsbət təsir göstərərdi. 2. Müasir memarlığımızın ənənəvi kökləri üzərində inkişafına geniş yol aça bilərdi. 3. Stalaktit sistemlərinin yeni yanaşmalar nəticəsində təkmilləşərək müasir memarlıqdakı yerinin müəyyən edilməsinə kömək edərdi. Sual yaran bilər ki, niyə məhz stalaktit sistemləri memarlıq yaradıcılığına tətbiq edilsin? Bu suala stalaktitlərin malik olduğu bir sıra xüsusiyyətlər cavab verə bilər. Bu, ilk növbədə stalaktit sistemlərinin konstruktiv möhkəmliyi ilə bağlıdır. Stalaktitlərin daxili quruluş xüsusiyyətlərini araşdıraq. Zahirən mürəkkəb və qarışıq görünən stalaktit sistemlərinin daxili strukturu üçbucaq birləşmə prinsipinə əsaslanır və kompozisiya daxilində elementlərin birləşməsi piramidal şəkildə gedir. Həndəsə fənnindən məlum olduğu kimi, üçbucaq ən möhkəm həndəsi fiqurdur. Belə ki, əgər ucları mıxla bərkidilmiş iki taxta parçası götürsək görərik ki, taxtalar arasındakı bucağı istədiyimiz kimi böyüdüb-kiçildə bilərik. Üçüncü bir taxta ilə əvvəlki taxtaların sərbəst ucların birləşdirək. Nəticədə üçbucaq şəklində alınan formanın heç bir tərəfini hərəkət etdirib bucağı dəyişmək mümkün olmaz. Məlum olduğu kimi, üçbucağın möhkəmliyi adlanan bu xassədən təcrübədə çox istifadə olunur (4, сящ.47). Stalaktit sistemləri həm də çox dəyərli bədii-estetik bütövlük olaraq ənənəvi memarlığın ən gözəl nailiyyətidir. Bu sistemlər demək olar ki, istənilən tarixi tikilinin tamamlayıcısı, onuн effektini ikiqat artıran bir element kimi iştirak edir. İşıq və kölgənin maraqlı növbələşməsi yaranır ki, bu da stalaktit sistemi tətbiq olunan fasada yüngüllük, zəriflik və plastika verir. Müstəvi səthlərini dolduran dekorativ naxış və elementlərdən fərqli olaraq stalaktitlər istənilən fəza mühitini doldurmaq xüsusiyyətinə malikdir. Belə ki, hamar müstəvidə quraşdırılmış stalaktit sistemi öz plastik relyefli forması ilə bu səthi canlandırır. Bu da onun həm estetik keyfiyyətlərindən, həm də malik olduğu daxili həcmi-fəza mühitindən xəbər verir. Əgər stalaktitlərin fəzayaratmaq imkanı varsa, nədən onu miqyasca böyüdüb daha iri miqyaslara keçirdərək dekorativ forma kimi yox, məhz funksional məzmunu olan, arxitektonik həcmi-fəza sistemi səviyyəsində tədqiq və tətbiq etməyək. Müasir dövrümüzdə memarlıq tikintilərinin estetik tərəfləri müxtəlif üsullarla əldə edilir: bəzi tikililərdə bu bədii tərtibatın zənginliyi ilə, digərlərində isə, əksinə, emosional təsir dekorativ yapışdırma elementləri ilə deyil, həndəsi formaya malik olan həcmi elementlərin qruplaşması nəticəsində alınan plastikası hesabına yaranır. Ümumiyyətlə, bədii ifadəlik səviyyəsi onu təşkil edən elementlərin zənginliyi və dekorativ əsasın mürəkkəbliyi ilə müəyyən oluna bilməz. Belə ki, düzgün 43

44 seçilmiş rəng həlli və material tətbiqi ilə konstruktiv quruluşun bədii ifadəliyini artıraraq, fərqli memarlıq obrazı almaq olar. Burada plastika konstruktiv formanın özü ilə bağlı olduğu üçün heç bir yapışdırma elementinə ehtiyac qalmır. Stalaktit sistemləri də məhz bu yöndən maraq doğurur. Nəticə etibarı ilə stalaktit sistemləri də bütün bu tələblərə cavab verdiyi üçün konstruktiv bir sistem kimi qəbul olunmalı, onun həcmi və bədii-estetik imkanlarından istifadə olunmaqla memarlıq yaradıcılığında tətbiq edilməlidir. İSTİFADƏ OLUNAN ƏDƏBİYYAT 1. Azərbaycan Milli Еlmlər Akadеmiyası, mеmarlıq və incəsənət institutu. İncəsənət və mədəniyyətin problеmləri, X Rеspublika еlmi konfransının matеrialları/ Bakı: 1999, Çaşıoğlu, s Əlizadə Q.M. Mеmarlıq nəzəriyyəsi və Azərbaycanda tikinti təcrübəsi /Bakı: Maarif nəşriyyatı, 1986, s Аль-Султани Халед Национальные элементы арабской атхитектуры в современном строительстве общественных зданий /Автореф. дис. канд. арх. М. 1973, с M.Mərdanov, S.S. Mirzəyеv, S.S. Sadıxov. Həndəsə. 6-cı sinif dərsliyi / Bakı: 2003 Çaşıoğlu, səh Актуальные проблемы использования исторического наследия в современной архитектурной практике. Тезисы докладов Респуб. Научно практич. Конференции Сам ГАСИ, Самарканд, 1990, с

45 THE BUSINESS ENVIRONMENT IN IRAN AND ITS EFFECT ON POVERTY İRANDA BİZNESİN TEŞKİLİ VE ONUN SEFİL YAŞAYANLARIN HAYATINA ETKİSİ БИЗНЕС СРЕДА В ИРАНЕ И ЕЁ ЭФФЕКТИВНОСТЪ ДЛЯ НЕМУШИХ СЛОЕВ НАСИЛЕНИЯ. Behnam AZADİ * Abstract Poverty is an event which exists in most countries and regarding economy depends on the level of national production (GNP) and income per head as well as income distribution among families. It is hoped that if government helps to fair income distribution using appropriate tax policies, supporting covers (e.g., unemployment insurance, social securing and pension...) and educational, hygienic and medical support, the continuous increase in national production and income per head can reduce poverty gradually and put an end to many people's difficulty. In addition to providing essential factors like electricity, water, fuel, informing system, roads national production increase needs appropriate atmosphere of business so that investors and people will be encouraged to change their savings and properties into producing goods and investment on services presentation. This paper investigates the business environment in Iran and has benefitted the latest formal statistical reports. Key words: Proverty, Busines cnvironmcnt, political ris, social. Özet Muhtaçlık tüm ülkelerde mevcut olan olaydır. Muhtaçlık ve dilencilik her bir devletin milli ekonomi gelirinin her kişiye bölünmesi ve paylaşılması ile ilgilidir. * Islamic Azad University Ardabil Branch 45

46 Eğer devlet vergi siyasetini sosyal, sağlık ve okul programlarına adaletli yapılaştırırsa o zaman yoksulluk ve dilencilik azalabilir. Bu yazıda İran devletinin iş peşe durumu incelenir ve araştırmada istatistikî bilgilere dayanılır. Anahtar kelimeler: Muhtaçlık, iş-peşe, vergi siyaseti, devlet, sosyal What is business environment? The business environment is defined as a condition which in producer does different economic activities. These activities include discovery of new ideas, starting investment, starting producing institute, applying producing factors such as workforce, management, land, capital and production as well as offering to markets. The conditions - which are located in this process -are called business environment. So business environment involves a series of conditions which are chained to each other and are continued until offering goods or services in the market. At the Islamic Azad University Ardabil branch first part of this chain, there is production unit. In next stage, there are different organizations and related regulations. The business group of World Bank has divided the necessary exchanges for undertaking every activity into ten areas. These areas are: starting business, getting authorization from governmental organizations, staff employment, property registrations, getting necessary credits, supporting investors, tax payment, foreign trades, the guarantee of contract execution, and putting an end to business. All of these ten domains indicate a country's condition regarding ease of business. World Bank has collected indices to estimate these ten domains and has investigated its changes in 178 countries since In Iran, 20-year-old perspective document has been approved in formal places and the general course of economic, social, cultural, and political programs have been determined until According to this perspective, Iran must be number one regarding science, technology, and national production in the region in It means that Iran must enjoy best condition in 2025 in comparison to Middle Eastern countries and northern Africa. This purpose, however, is great and tempting, it needs providing necessary grounds and making capacity. An appropriate business environment and removing production barriers are necessary ground works to be successful in economic area. While Iran's rank among Middle Eastern countries and northern Africa isn't hopeful regarding business environment, policy makers and rule setters must propose a remedy as soon as possible. Pay attention to the table: 46

47 Table 1. Ranking Middle Eastern countries and northern Africa in different sections of business Putting an end to business Guarantee of contract execution Foreign trades Tax payment Supporting investors Getting credit Property registration Staff employment Getting authorizations Starting business Rank of business ease country Saudi Arabia Zionist Kuwait Oman United Arab Emirates Jordan Lebanon Tunisia Yemen Palestine Algeria Egypt Morocco Iran Syria Iraq Djibouti Source: The research centre of Iran Islamic consultative Assembly - Specialized publication of Iran economy p. 5 Among seventeen countries under investigation, 14th rank for Iran's business ease can't be considered promising to have superior rank regarding science, technology and economy. Iran's best ranks are belonged to guarantee of contract execution (2nd rank) and getting credit (4th rank). But it has last rank in getting authorization and 16th rank in staff employment. Of course, it must be noted that we shouldn't try to improve these ranks just in appearance. Behind these rankings, there are many practical actions to be taken and knowledge of weak points and a will to remove the barriers can improve business environment and would be a step to eliminate production barriers. That is clear that if there are more production barriers, people's properties and savings will be led to informal sections of economy instead of activities in formal and productive parts. Low dedication of tax from government budget, low desire to 47

48 48 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE productive activities, workers who aren't supported by labor law, productions without name & authorization, files related to trade unit's violations in law courts, lack of standard contracts in business, lack of trust among economic active people indicate problems in Iran's formal markets and it is a warning for authorities to think of a remedy as soon as possible. It seems that economic policies of Iran are just related to governmental companies and great producers that belong to formal economy domain. Considering numerous informal economy and mutual effect of economic factors (formal & informal), government shouldn't ignore any part of economy. A little desire to production activity and excessive tendency to act as middleman are the most important signs of barriers in formal part of economy and it is a reason for people's avoidance from investment. When the majority of people are interested in acting as middleman, foreign exchange transactions and gold, land, and housing trade, government must notice that Iran's production part has serious problems and this will make people poor and they will rely just on oil-based income which leads to economic weakness. One main reason for this condition is expensive production activities in Iran's economy. Among 178 countries, Iran's rank in business has fallen from 119 to 135. According to a report from world business group, Iran's general rank has been worse for 16 steps from 2007 to 2008 (just within one year). It must be realized that 135 rank isn't appropriate for Iran. It means that business environment in Iran is worse than 134 countries. However, three development programs have been performed after Islamic revolution and we are in final stages of fourth program. As it is clear in Table 2, getting authorization is worse than 163 countries and supporting investors is worse than 157 countries. Iran's best rank is related to law execution injudicial system (57). The growth of investment, absorbing capitals of Iranians resident in other countries, preventing capital escape to outside of Iran and absorbing capitals of foreign people in order to reduce dependency on oilbased income, economic independence, fixed jobs for youth, increasing income per head, promoting economic power, progressing in technology and superior power in non-oil exports all depend on appropriate business environment. Table 2. The comparison between business barriers in Iran and 178 countries Business ranks Iran's rank Iran's rank Change in rank in 2007 in 2008 Business general rank Ease of starting business Ease of getting authorizations Ease of interaction with staff Ease of property registration Ease of getting credit Supporting investors Ease of tax payment

49 Ease of trade with foreign countries Law execution injudicial system Putting an end to business Source: measurement and improvement of business; Tehran: Jihad-e- Daneshgahi, 1387, p We must note that business group of World Bank views the problem from the perspective of lawful environment proportion and asks whether a country's regulations allow informal part of economy to be entered into formal part of economy and form new business. That is why these ranking just makes some part of reality clear. World Bank indices don't consider following cases: being near to big markets, the quality of basic services, property security against robbery and plunder, general condition of economy, or power of economic groups. Although Jamaica's rank is 43 and is near to France's rank (44), it doesn't mean that Jamaican producers can have better economic activities than France. Crime and lack of balance in huge economy (which are not investigated directly in business index) make Jamaica an unsuitable place for investment. So World Bank categorizes the opinions of international institutes - which estimate business environment - and presents them for every country in separate way and comparably. Table 3 is a report of business in Iran from some international institutes' perspectives. Every institute investigates economic environment from a special aspect so that their reports can be complementary. Table 3. The business condition in Iran from international institutes' point of view index Business environm ent Corrupti on control Credit score Economi c freedom Political risk Business risk Source EIU World Bank Group Institutional Investor Heritage Foundation and The Wall Street Journal PRS Group World Bank Group Doing Business Rank scope score out 81 out - ltolo of 82 of out of out of out of out of out of out of out 97 out of 140 of out of out of out of out of out of out of to 2.5 Oto 100 Oto 100 Oto to Source: 49

50 50 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Iran's score isn't satisfactory in any index. Iran's score is less than 50% in business environment, corruption control and credit score as well as economic freedom and this is unacceptable. The score of political risk is higher than 50% but 108th rank among 104 countries under investigation needs hesitation. Political risk's rank has been worse after new government (since 2006). Although activation and supporting private sections were emphasized after eight-year-old war with Iraq (1988) and it has been a law in annual budget and development programs, it seems that, in practice, there is no desire to reduce government charge-taking and to transfer productive institutes to nongovernmental sections and to decrease government's interferences in economy so that Iran's rank in economic freedom is 151 out of 157 in Such condition really seems worrying. In Iran, governmental authorities enjoy a big will to fight with corruption and the files in law courts can be a big reason for this claim but Iran doesn't have an acceptable score in corruption control. 123 countries have been better than Iran in To estimate the quality of courts in 157 countries, World Bank investigated the files related to an imaginary debtor who owes the half of country's income in capital court. The criteria of this estimation is the number of legal stages, needed time to pass this stages and expenses of litigating and lawyer's fee. In 2006, litigating for 1250$ in Tehran needs 23 office stages in court, 520 days, 12% of 1250 dollars as expense1. When this money is spent by producers for 520 days, other exchanges will be disordered and this shock will be transferred to other activities of productive institutes. On the other hand, you need to refer law court for many times and you are unlikely to achieve your purpose. Meantime, 1250$ will be reduced for 40% because of inflation (20% per year). Also, the expenses of pursuit opportunity should be added to the total. It seems that it can't be totally acceptable if it is believed that the poverty in developing countries is due to natural sources shortage and weakness in abilities of work force. The research done by Dotousou in developing countries suggests that these countries enjoy fairly appropriate properties and facilities. But problem lies in changing these properties into capital. Formal structure which in exchanges are done is so expensive that economic active people give it up unwillingly. Instead, they do economic activity in another system which is beyond government's supervision. This not only makes the citizens poor but also disorders interactions between incomes and governmental expenses resulting from tax escape. (Nasiri_Agdam,2008-P-107) It doesn't mean that citizens of poor countries like Iran are not respectful to law and economy ethic. Economic structure and business environment have hindered safe economic activity and formal production to extent that another part named informal part has been strongly formed. If the legislative power, administration parts, and supervision offices remove business barriers through flexibility and political perseverance, many agencies which are active in different

51 economic parts (such as acting as middle man in land, gold, building and currency business) will enter into formal part and will be a big help to increase production, employment, and tax. This issue has many benefits which involve: 1. Increasing citizens' welfare, 2. Increasing governmental tax incomes and interactions in income and government expenses to reduce trust on oil-based incomes and to prevent deducing government budget, 3. Reducing economic violations and bringing confidence to society's business environment, 4. Increasing the effectiveness of government's economic policies - (Dotousou,2006-P-85) REFERENCES 1. The research centre of Iran Islamic consultative assembly - Specialized publication of Iran economy Jihad Daneshgahi - The estimation and improvement of business environment - Tehran World Bank - The report of business group and 2008 ( 4. Ali Nasiri-Agdam - The role of judicial system in the improvement of business environment - Tehran Dotousou, Hernando: The secret of capital, translated by Feridoun Tafazoli, Nei publication - Tehran

52 БЯДИИ ЯСЯРЛЯРИН ДИЛИНДЯ ДИАЛЕКТИЗМЛЯРИН ЙЕРИ ВЯ МЮВГЕЙИ (С.Рящимовун «Сачлы» Rоманы Ясасында) ТЩЕ ДIАЛЕЪТIЪIСМ'С СIТЕ АНД ПОСIТIОН IН А ЛIТЕРАРЙ WОРКС ЛАНЭУАЭЕ МЕСТО И ПОЛОЖЕНИЕ ДИАЛЕКТИЗМОВ НА ЯЗЫКЕ ХУДОЖЕСТВЕННЫХ ПРОИЗВЕДЕНИИ Чинаря Məhəmmədqızı ГЯЩРЯМАНОВА * Özet Halk yazarı S.Rahimov un Saçlı romanı Azerbaycan dilinin dialekt ve şivelerini öğrenmek yönünde değerli leksik terkibe malikdir. Yazarın bu romanınında olan dialektizmler tarihi dil ile ilgili bilgi almağa büyük yardımcı oluyor. Anahtar kelimeler: S.Rahimov, roman, Saçlı, Azerbaycan, dil. Суммарй Тще Реопрле'с wритер С.Ращимов'с новел «Саъщли» эивес мост валуабле фаътс то ресеаръщ оф диалеътиъисмс wщиъщ форм тще партиъулар лайер оф лекиъад ъомпоситион оф Азербаижан ланэуаэе. Диалеътиъисмс усинэ ехтенсивелй ин тщис повел опен ъомпрещенсиве фаъилитиес ин эетинэ тще информатион авоут тще щисториъал проэресс оф Азербаижан ланэуаэе. Тщесе проблемс аре фоллоwед Анд ресеаръщид ин тщис артиъле. Key words: С.Ращимов, новел, Саъщли, Азербаижан, ланэуаэе. 52 * Azərbaycan Dövlət Pedaqoji Üniversitetinin Aspirantı

53 Мящдуд даирядя, яразидя ишлядилян диалект вя шивя сюзляри - диалектизмляр гейри-ядяби дил цнсцрляри щесаб олунур [Xəlilov 2008:97]. Ядяби дилин лцьятъя зянэинляшмясиндя диалектлярин дя мцяййян ролу вардыр. Диалектлярдя олан бир чох сюзляр ядяби диля дахил олур, цмумишляк сюзляря чеврилир. Инди ядяби дилимиздя ишлятдийимиз чохлу сайда сюзляр вахты иля мцяййян диалект вя шивяйя аид олмушдур. Сонралар ися мятбуат вя бядии ясярляр васитясиля ядяби диля дахил олмушдур. Бядии ясярлярдя ися бир чох диалект сюзляри ишлядилир ки, бунлар ядяби дилимизя дахил олмамышдыр [Очеркляр, 1970:61]. Мящдуд даирядя фяалиййят эюстярян диалектизмляри мцяййян яразидя йашайанлар, диалект сащибляри даща йахшы баша дцшцрляр. Бурасы да бяллидир ки, щяр щансы бир йазычы ядяби дилимизи йени сюз вя ифадялярля зянэинляшдирмяк, сурятляринин щаралы олдуьуну билдирмяк, образларын дилини фярдиляшдирмяк, зянэин синоним ъярэяляр васитяси иля фикри даща образлы ифадя етмяк, бир сюзля, бядиилик принсипляринин тялябляриня эюря диалектизмлярдян истифадя едирляр. Диалект вя шивялярин бядии диля тясири тябии бир просесдир. Бу просес тарихян дя мювъуд олмуш, бу эцн дя давам етмякдядир. Г.Хялилов щаглы олараг эюстярир ки, щяля дя елми шякилдя ядяби-бядии дил иля диалект-шивя арасындакы щцдудун щарадан башлайыб щарада гуртармасы сцбут едилмямишдир. Она эюря дя бу барядя бящс едянлярин чоху мясяляйя щеч дя ващид елми принсипляр ъящятдян дейил, мцхтялиф мювгедян йанашырлар. Мясялян, проф.я.дямирчизадя «Азярбайъан дилинин цслубиййаты» китабында чох ютяри щалда диалектлярдя, шивялярдя олан бир сыра сюзлярин щесабына ядяби дилин зянэинляшмясини эюстярир. Лакин беля бир фикри даща чох тягдир едир: «Цслубиййатын вязифяляриндян бириси одур ки, ядяби дил нормаларыны мцщафизя цчцн диалектизмя гаршы мцбаризя апарсын». Эуйа диалектизм миллятин вя халгын ващидлийиня, онун ващид дил нормаларына мане олур. «Йяни халг ващид миллят олдугда, диалект вя шивяляр мящдудлашыр вя мящв олур. Буна эюря дя цмумхалг цчцн айдын, дягиг, дцрцст бир цнсиййят васитяси уьрунда ващидлик, цмумилик уьрунда мцбаризя етмяк кими мягсяди олан цслубиййят тябии олараг шивячилийя, диалектизмя гаршы мцбаризя апармалыдыр» [Дямирчизадя, 1962:14]. Г.Хялилов Я.Дямирчизадянин бу нязяри мцлащизяляринин дягиг елми принсипляря зидд олдуьуну гейд едир вя йазыр ки, бизъя, профессорун бу нязяри мцлащизяляри дягиг елми принсипляря мцьайирдир. Беля ки, о, бир тяряфдян диалектизмин ролуну юзц дя истямядян щяддян артыг шиширдиб ону миллятин, халгын бирлийиня Мане олан сябяб дяряъясинягалдырыр, диэяр тяряфдян ядяби дили онун юзцнцн зянэинляшмяси цчцн мцщцм амиллярдян, мянбялярдян бириня гаршы мцбаризяйя чаьырмагла зянэин бир хязинянин гапысыны ябяди баьламыш олур [Хялилов, 1977:301]. Йахуд, Я.Мирящмядов «Ядябиййатшцнаслыг терминляри лцьяти» китабынын биринъи вя щямин китабын тякмилляшдирилмиш икинъи няшриндя йазыр ки, бу сюзляр цмумхалг дилини вя ядяби дили зибилляйир [Xəlilov,1977:48], [Mirəhmədov,1965:77]. 53

54 54 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Эюрцндцйц кими, эюркямли тядгигатчы дилин зянэин мянбяляриндян бири олан диалектизмя мцнасибятдя сящв мювгедя дурмушду. Лакин мцяллиф сюзцэедян бу китабын 1978-ъи ил няшриндя сящвини ислащ едяряк йазырды ки, диалектизм щяр щансы дилин мцхтялиф нювляриндян бири олуб, дар ярази, пешя вя сосиал цмумиликля бирляшмиш, билаваситя вя даими тямасда олан адамларын мцяййян дяряъядя мящдуд даиряси тяряфиндян ишлянян сюзляря диалект, ядяби ясярдя истифадя едилян беля сюзляря ися диалектизмляр дейилир. Диалектизмляря йазычы тясвир етдийи характери даща дяриндян вя айдын шякилдя ачмаг, ясяриндя цслуб рянэарянэлийи йаратмаг вя бядии сурятдя онун нитги васитясиля габарыг сяъиййяляндирмяк мягсядиля мцраъият едир. Диалектизмляр сурятин синфи симасыны, ярази вя етник мянсубиййятини (щаралы олдуьуну, юлкянин щансы вилайят, йа яйалятиндян чыхдыьыны вя с.) эюстярмяйя кюмяк едян бядии ифадя васитяляриндян биридир. Ясярдя диалектизмляр анъаг зярури щалларда ишлядилмяли, бу мясялядя мцтляг юлчц-бичи, бядии зювгцн тялябляри, нящайят, цслуб айдынлыьы принсипи эюзлянилмялидир. Якс тягдирдя ясярин дили аьыр, дцйцнлц, анлашылмаз олар ки, щягиги сянятя йад олан беля бир щал онун охунмасы вя гавранмасыны чох чятинляшдиряр [Mirəhmədov,1978:51]. М.Ариф доьру гейд едир ки, яйалят сюзляриндян вя ифадяляриндян истифадя едян йазычыларын ясярляриндя йалныз бядии дил дейил, цмумиййятля, дил ъящятдян чох гиймятли сюзляря вя истилащлара раст эялирик [Ариф. 1961:234]. С.Рящимовун ясярляриндян нцмуняляр эятирян М.Ариф давам едяряк йазыр ки, ялбяття, йазычы зярури щалларда, персонажларын дилиндя вя йа щадисяляри тясвирдя бу вя йа башга истилащ вя яйалят сюзляриндян дя истифадя едя биляр. Щеч бир йазычыйа буну гадаьа етмяк олмаз. Бу шяртля ки, беля сюзлярин мянасы ъцмля ичярисиндя тяхмини дя олса, айдын олсун, ифадя едилян фикри айдынлашдырсын, дилин бядии гурулушуну позмасын. Чятин анлашылан сюзляр бир-биринин далынъа ишлядилдикдя вя охуъу щяр ъцмлянин сонунда бир суал гаршысында дайандыгда буна анъаг тяяссцф етмяк олар [Ариф. 1961:234]. Проф.Гулу Хялилов бцтцн бу елми фикирлярин там дцрцстлцйцнц тясдигляйяряк йазыр ки, нязяря алмаг лазымдыр ки, ядяби-бядии дил диалект вя шивялярин щесабына хейли эенишлянир, зянэинляшир вя халг щяйатында, тяфяккцрцндя мювъуд олан бу сюзляри шцурлу сурятдя сечиб дилин лцьят фондуна эятирян йеэаня хейирхащ адамлар йазычылардыр. Буну да гейд едяк ки, щеч кяс цмумхалг дилиндяки сюзлярин щамысыны билмир вя щяр кяс гулаьы биринъи дяфя ешитдийи вя билмядийи сюзя дамьа басыб эеъя ки, «бу диалектдир, лящъядир, дилимизя йаддыр» вя с. щямин шяхс юз «алимнцмалыьыны», ейни заманда наданлыьыны сцбут етмиш олар. Мцхтялиф пешя вя сянят щадисяляри иля ялагядар (мясялян, балыгчылыг, баьчылыг, щейвандарлыг вя с.) еля сюз вя истилащлар вар ки, бунлардан сяняткары мящрум етмяк ону щяйат фактларыны реалист тясвирдян узаглашдырмаг демяк оларды [Хялилов, 1977:302]. Бядии ясярлярин дилиндя диалектизмлярин йери вя мювгейи мясяляси Азярбайъан дилчилийиндя дяфялярля мцщцм бир проблем кими гойулмушдур. Бир груп дилчиляр бу фикирдядирляр ки, диалектизмляр, ясасян, персонажларын дилиндя олур. Йазычынын юз мящкийя дилиндя диалект сюзляринин ишлядилмяси бир нюгсан кими

55 эюстярилмялидир. М.Ширялийев вя З.Будагова нюгсан кими гейд едирляр ки, С.Рящимовун демяк олар ки, бцтцн ясярляриндя щям персонажларын, щям дя мцяллифин дилиндя бир чох диалект сюзляри ишлядилмякдядир. Бу танынмыш дилчиалимляр С.Рящимовун мцхтялиф ясярляриндя ишлядилмиш гызыхмаг, хяшя, нями, гырчынлы, ярямик, гаьазланмаг кими диалектизмляри мисал эятирирляр. Бу диалектизмлярин ясасян йазычынын юз дилиндя ишлятдийиня эюря гцсур щесаб едирляр [Ocerklər,1970:61]. Бизъя, бу дилчи-алимляр щаглы дейилляр. Чцнки бир насир кими С.Рящимовун ясярляринин дилинин лцьят тяркиби зянэинлийи иля фярглянир. М.Адилов да щаглы олараг йазыр ки, истяр классик, истярся дя мцасир ядябиййатымызда диалект сюзлярдян истифадяйя эюря С.Рящимов биринъи йери тутур. Диалектлярин чохлуьу халг йазычысынын цслубунун сяъиййяви яламятляриндян биридир [Adilov1965:167]. Диэяр тяряфдян, М.Ширялийев вя З.Будагованын йухарыда нцмуня эятирдикляри диалетизмлярин ядяби-бядии дилдя ишлянмясинин гцсурлу олмасы, беля ифадялярин охуъуларын бюйцк яксяриййяти тяряфиндян баша дцшцлмяйян, анъаг дар мигйасда ишлянян диалектизм саймагда ися тамамиля сящв едирляр, йанылырлар. Она эюря ки, щяр шейдян яввял, бу диалектизмляр мятн, ъцмля дахилиндя анлашыландыр, баша дцшцляндир. Диэяр бир тяряфдян ися С.Рящимов бу сюзлярин ядяби дилдяки гаршылыьы, йяни синоними иля бирликдя вермишдир. Мясялян, ярямик диалект сюзцнц эютцряк. Йазычы бу диалектизми ядяби дилимиздя ишлянян гысыр сюзцнцн синонимии кими ишлятмишдир ки, бу да асанлыгла баша дцшцляндир: - О гысыр арвадлынынмы? дейя Сцбщанвердизадя алныны гашыды. О ярямик арвадлынынмы? - Бяли, онун, о гысыр, ярямик арвадлынын! [Рящимов. 1959:369]. Вя йахуд, диэяр бир нцмуняйя нязяр салаг: Щесабдар Вялиящдя тяряф дюндц: - Бир кися, бир хяшя олармы сянин бу ишлярини йыьаг? дейя ялини ойнадаойнада гышгырды. Кися, кися! Хяшя, хяшя!! [Рящимов. 1959:322]. Биз бу фикирдяйик ки, ядяби-бядии дилдя бу типли сюзлярин ялейщиня чыхмаг, дили касыблашдырмаг, бяситляшдирмяк демякдир. «Бядии дилдя диалектлярин ялейщиня чыханлар бир шейи нязяря алмырлар ки, халгын лцьят ещтийатындакы бу типли сюзляр онун бядии тяфяккцрцнцн образлы иникасы олан дилдя истифадя олунмайаъагса, бяс щарада ишляняъяк? Диалект анлайышы ядяби дилин тарихи иля сых баьлыдыр вя Азярбайъан ядяби дили мцкяммял формайа дцшяндян бяри бир чох эюркямли сяняткарларымыз мцхтялиф мцнасибят вя вязиййятлярдя диалектдян баъарыгла истифадя етмишляр [Хялилов, 1977:305]. Бир даща гейд едя билярик ки, бунун эюзял нцмунясини ян чох С.Рящимовда эюря билярик. Бу барядя С.Рящимов юзц беля йазырды: «Сюзцн щарадан эялдийини ахтармагдан артыг, щямин сюзцн Азярбайъан сюзляри ичярисиндя неъя йарарлы олдуьуну; артыг гайнайыб-говушдуьуну эюрмяк, гиймятляндирмяк файдалы оларды. Анъаг мян дилин ъанлы халг дили ещтийаты щесабына зянэинляшмясиня тамам тяряфдарам. Она эюря, мян ядябиййатда ишлянмяйян, йахуд аз-аз ишлянян сюзляри бядии ясярляримя эятирмякдян чякинмирям Мян билирям ки, бу сюзлярин бир чоху бядии ядябиййат дилиня дахил олмайаъагдыр, анъаг мцяййян гисми мцтляг галаъагдыр. Мян бу просеся тяряфдарам, гой беля бир инкишаф давам етсин, дил юзц, ахар су кими, хылты 55

56 тямизляйяъяк, зибиллянмяйя йол вермяйяъяк, аха-аха дурулаъаг, щей дурулаъагдыр!.. Щяр халгын юз дилинин беля хцсусиййяти вардыр Йарадыъылыьынын мянбяйи хялги олдуьу цчцн, йарадыъылыгла доьуб эялян дил юзц дя ъанлы халг дилиндян гопарыла билмяз, юзцнцн зянэинляшмяси, инкишафы цчцн арасы кясилмядян ахан щяйат чешмясиндян гача билмяз. Сярф-нящв ещкамынын юзц дя донуг щалда бир нюгтядя дайаныб дура билмяз [Rəhimov,1961: ]. Диалектизмляри бядии ясярлярдя ишлятмяк ян чох цслуби-семантик характер дашыйыр. Бурасы да бяллидир ки, щяр бир йазычынын юзцнямяхсус цслуб дясти-хятти мювъуддур. ХХ ясрин 30-ъу илляриндя юзцнцн йцксяк инкишаф сявиййясиня чатан Азярбайъан нясринин дил вя цслуб хцсусиййятляри мцряккяб вя кешмякешли йарадыъылыг ахтарышларынын мящсулудур. Азярбайъан йазычыларынын ясярляринин дилиня бир чох хялги ифадялярля йанашы, чохлу сайда диалектизмляр дя сяпялянмишдир ки, бу да сяняткарын фярди цслубу иля баьлы мясяля щесаб олунур. Щазырда Азярбайъан нясринин дили юзцнцн ян йцксяк инкишаф сявиййясиндядир. «Аз мцддят ярзиндя бу дил еля сцрятля инкишаф етмишдир ки, тарихин щеч бир дюврцндя беля ирялиляйиши тясяввцря эятирмяк мцмкцн дейилдир. Щям дя мараглыдыр ки, бу романын йарадыъылары дил вя цслуб ъящятдян бирбириндян нязяря чарпаъаг дяряъядя фярглянирляр. Беля цслуб рянэарянэлийинин юзц дя бу романын мязиййятляриндяндир. Бязян биз дя бцтцн йазычыларын ейни цслубда йазмаларыны арзу едян мцлащизяляр олур, беля ки, филан йазычы, мясялян, дейяк ки, С.Рящимов вя йа Я.Вялийев дилиндя диалект вя лящъяйя чох йер верир, М.Щцсейн сырф ядяби дилдя йазырды вя с. Бизя эюря, бу рянэарянэлик нюгсан дейил, мязиййятдир. Бу о демякдир ки, щяр бир йазычынын юз цслуб хцсусиййятляри вардыр. Яэяр С.Рящимов вя башга йазычылар М.Ибращимов кими вя йа яксиня йазсайдылар, онда цслубда бир йекнясяглик, мящдудлуг йаранарды. Бурада щяр сяняткарын сюз хязинясиндян неъя бящрялянмяси, «фикри, щягигяти ифадя едян, рущун тязащцрц олан сюзя» (Л.Толстой) гиймяти мейдана чыхыр, онун истедадынын, бядии тяфяккцрцнцн дяряъяси мцяййян едилир. Сяняткарын гцдряти, эцъц дя ян чох онун «сюз фатещлийин»дя, ядябиййатын ясас материалы олан дилдян неъя истифадя етмясиндядир. Биръя анлыг Азярбайъан романыны рянэарянэ вя мцхтялиф ятирли бир эцлцстана охшатсаг, бурада щяр йазычынын юз дясти-хятти, эцлцчичяйи олдуьуну айдын эюрмяк олар [Хялилов, 1977: 253]. Бу бахымдан С.Рящимов дилин тикинти материалы олан сюздян юз баъарыьына уйьун олараг истифадя едян, фикрини вя гаршысына гойдуьу мягсяди тябии шякилдя охуъуйа чатдыран, бядии сюзцн эцъц иля эениш епик лювщяляр йарадан, сянятдя ян чох ъанлы, унудулмаз характерляри цстцн тутан, бядии дилин бцтцн инъяликляриндян мящарятля истифадя едян сяняткарларымыздандыр. «Бу сяняткардан бящс едянлярин щамысы беля бир йекдил ряйдя олмушлар ки, о, халг дилиня, психолоэийасына там щаким йазычыдыр. Азярбайъан ядябиййаты тарихиндя щеч бир сяняткарымызын дили онун ясярляриндяки гядяр рянэарянэ, ялван, зянэин ифадя васитяляриня, лцьят тяркибиня малик олмамышдыр. Онун цслубу ядяби-бядии дил нормаларына ясасланыр вя бязян мяктяб сярф-нящв гайдаларына сыьмыр. Онун цслубунда классик ядябиййатымыза мяхсус бядии дилин ян йахшы яняняляри йашайыр» [Хялилов, 1977:254]. 56

57 Бядии ясярин гида мянбяйини щяйатын юзц, ъанлы щяйат дили щесаб едян ядиб юзц йазырды ки, мян бядии нясрдя бядии дилин эетдикъя ъилаланмасы, бцллурлашмасы, зянэинляшмяси тяряфдарыйам. Мянъя, бядии нясрдя, хцсусян, роман кими бир жанрда, бир ещкам кими сярф-нящв ганун-гайдаларыны эцдян, онун цстцндя тиртир титряйян бир дилдян чох, ъанлы щяйат дили, щяйатын юзц кими шящдли-ширяли бир дил эярякдир вя зяруридир. Бу мянада щяр йени няср ясяри эяряк дилимизя дя йени-йени материал версин Мяня эюря, бядии нясрдя сабит, дяйишилмяз дил ещкамы олмамалыдыр. Щяр бир бядии ясярин юз гурулушуна, йазылыш тярзиня эюря дилдян истифадя принсипи олмалыдыр Дил бядии ясярин мязиййят вя хцсусиййяти иля тябии йолла баьланмалыдыр [Rəhimov,1961:125]. С.Рящимовун персонажларынын дили, данышыьы образлыдыр. Йазычынын «Сачлы» романында йаратдыьы Сцбщанвердизадянин, Косанын, Сачлынын, Тамаранын, Ризванын, Эцлюйшянин, Балаъайевин, Зцлмятин, Мешиновун, Даьбашйевин, Замановун, Ябишин, Мядядин, Яфрузун, Ялисанын, Тел Ясэярин, Гоъа кишинин, Нянягызын, Гулам мцяллимин вя диэяр типлярин, сурятлярин щамысынын юзцнямяхсус данышыг тярзи, яда, щярякят, давраныш гайдасы вар. Охуъу бу тип вя сурятляри данышыьындан таныйыр, онлары бир-бириндян нитгляриндя ишлятдикляри диалектизмляр васитясиля дя айырд едя билир. Йазычы диалектизмляри бу персонажларын дилиня чох усталыгла дахил едир. мясялян, ирищяъмли ясярдя Тамара суряти ъями 3 дяфя эюрцнцр. Ядиб романын ЫЫ ъилдинин 13-ъц сящифясиндя кичик бир мятн дахилиндя рус дили васитясиля данышыг дилимизя дахил олан «нервинни» сюзцнц Тамаранын нитгиндя 10 дяфя ишлядяряк бу суряти мящарятля фярдиляшдирир: Дейир ки, почту танымырам. Тамара чийинлярини атараг додагларыны бцздц. Беля бир прастой, авам адам юзц дя кимнян мяктуб эюндярир Йяни мяктубу веряндя гой таныш олсунлар. Бахырсан беля простой Эюрцрсян ишини, олурсан нервинни. Мамама наьыл елядим, гуруйуб галыб. О да о эцнляри нервинчат еляйиб, эялиб шякля бахыб ки, беля оьландан щейф дейилми?.. Ахыр йалварыб-йапышмышам, сакит елямишям, сабащлары анамы профессора апармышам. Дейир беля олса нервинни олаъагсыныз щяр икиниз. Дейир ки, эяряк цч-дюрд ил далбадал курорта эедярсиниз. Мамам дейир ки, икимиз дя бирликдя эедяк, нервиляримизи дцзялдяк. Сюзцм ондадыр ки, биз мамамла бу оьландан ютрц нервинчат еляйирик, бу да ки, бах беля гарадинмяз дурубдур. Тамара чарпайы цстцндя отуруб фикря эедян, щалы юзцндя олмайан Ризванын биляйиндян йапышыб нябзиня бахды. - Ганын гаралыб, бялкя сян дя нервинчат еляйирсян? - Мян нервинчат елямирям! - Ялбяття, сяндя нерв олмаз. Дяниз нервиляри бяркидиб дямиря дюндярир. Амма мянля мамам йаманъа нервинчат еляйирик, икимиз дя йата билмирик сабаща кими [[Рящимов. 1968:13]. Эюрцндцйц кими, йазычы «нервинчат» диалектизмини Тамара сурятинин характериня уйьун олараг сечмишдир. Беля ки, ясярдя Тамара мязмунсуз, дахилян чцрцк, мешан, шылтаг тябиятя малик олдуьуна эюря онун нитги дя хасиййятиня уйьун гурулмушдур. 57

58 Вя йахуд, диэяр бир нцмуняйя нязяр салаг: Йеня Тамаранын нитгиндя «оггартана» диалектизми хцсуси мараг доьурур: «Бир эцнляри бир йоьун адам, адыны демяйяъяйям, лап йоьун, мян демяйяъяйям, щя, о да, адыны демяйяъяйям, хцсуси сурятдя машыны гапыда дайандырыб чыхыб ки, лап йоьун ща! Ана, мцряббяйя эялмишям. Дедим йох! Нюш мцряббясини она верир, машыны оланда ня олар ки, вишня сиздя,мцряббя биздя Биз дя оггартана эцлмцшцк кц, даща ня дейим? О юзц дя эцлцб, кютцк кими эцлцб. Валлащ, мамама лап мятялям, билмирям, дцзц, бу ил мамам оггартана мцряббя щазырлайыб ки, ъцрбяъцр [Рящимов. 1968:6]. Мараглыдыр ки, йазычы гясдян беля типин нитгиня «нюш», «вишня», «мама» сюзлярини дахил едяряк данышыьы мязмунсузлашдырыр. С.Рящимов «Сачлы» романынын дилиндя рус вя рус дили васитясиля Авропа дилляриндян алынан сюзлярин диалект шяклиндян даща чох истифадя едир. М.Ширялийев йазыр ки, ХХ ясрин яввялляриндян башлайараг ядяби дилдя олдуьу кими Азярбайъан диалект вя шивяляринин дя лцьят тяркиби рус дили вя рус дили васитясиля дилимизя дахил олан Авропа сюзляри иля зянэинляшир. Бу сюзлярин Совет щакимиййятиндян яввял вя сонра диалект вя шивялярдя эениш ишляклик газанмасы биринъи щалда ящалинин савадсызлыьынын нятиъяси олараг гябул едилирдися, икинъи бир тяряфдян, йяни Совет щакимиййятиндян сонра тясяррцфат, елм, техниканын инкишафы сявиййяси иля мцяййянляшдирилирди [Şirəliyev,1962:350]. Бу бахымдан С.Рящимовун сюзцэедян ясярляриндя сюзлярин бюйцк бир гисми диалект дейиминдя мцяййян тящриф о шякиллярдя верилир. Мясялян, йазычы романда Мяъидля Намазгулунун мцкалимясиндя Намазгулунун сявиййясиня уйьун олараг онун нитгиня «щобшум» (обшим) сюзцнц дахил едир: - Гялят еляйир, гоймарыг - дейя, йеня данышмаьа башлады. Анъаг ъящд елямяк лазымдыр ки, щамы бирдян йериндян ойнамасын. Йохса, бирдян ки, щобшум дурурлар айаьа, ондан сонра эюйдян фяляк дя эялся, габаьыны сахлайа билмир! - Биз дя еля щобшум гоймарыг!... [[Рящимов. 1968:77]. Тящриф олунмуш алынма сюзляр диалектизмляр демяк олар ки, йазычынын «Сачлы» романында чохлуг тяшкил едир. Ону да гейд едяк ки, «аформут, линийа, трубка, кнопка, щобшум, бамошник, гямсиййя, гямядийя, йурист, пошт, уштел, гандидат, гямяндир, нервинни, Фителбюрк, Урисет, яйрипалан вя с. йцзлярля беля алынмалар садя мяишят адамларынын нитгиндя верилир: - Йохса, бу ящвалаты ешится йаманъа периживат еляйяр [[Рящимов. 1968:15]. О да бу даь-дашда! Бакыйа, Шякийя, Москвайа, Фитилбюркя щя, орада машын олар [[Рящимов. 1968: 25]. Прокурор Даьбашев юзц юз дакладында бизя йцрцст дярси дейиб [[Рящимов. 1968:32]. Сцбщанвердизадя бу зяиф сяси батырмаг цчцн Даьбашевыин цстцня баьырды: - Аформит етмяк лазымдыр! [[Рящимов. 1968:37]. Еля орада да забастовка заманы гурбан эедибдир [[Рящимов. 1968:43]. 58

59 - Дцзц, Тащир, моллалар мяним эюзцмцн габаьында сарьымы ачыб, саггалымы гырхыб, мяктябдя уштел оландан сонра бойнума дцшдц [[Рящимов. 1968:303]. С.Рящимовун ясярляриндя рус вя Авропа дилляриндян алынмыш сюзлярин тящриф олунмуш шякилдя ишлядилмясиндя вариантлылыг да мцшащидя едилир. Мясялян, «айроплан» сюзцнцн фонетик вариантларыны мисаллар ясасында нязярдян кечиряк: - Инди, йолдаш Мяъид, аерополан ганаддыр, ат йох! [Рящимов. 1968:49]. - Мян юлцм, яйриблан нядян ютрц эялир, Коса!.. [[Рящимов, 1970:172]. - Бяс бу айроплан индии эялся щара дцшяъяк? [Рящимов, 1970:173]. Тящриф олунмуш алынма сюзлярин диалекутизмлярин бу шякилдя ифадя олунмасы онунла ялагядардыр ки, «рус сюзляри бир гайда олараг ана дилинин фонетик принсипляри ясасында (цзяриндя мцяййян ямялиййат апармаьа мейл олмагла) гябул едилир [Cəfərov1995: 64]. Беляликля, халг йазычысы С.Рящимовун «Сачлы» романы Азярбайъан дилинин лексик тяркибинин хцсуси лайыны тяшкил едян диалектизмлярин тядгигиндя чох гиймятли фактлар верир. Йазычынын бу романынын дилиндя кцлли мигдарда ишлянмиш диалектизмляр Азярбайъан халгынын формалашмасы вя сойкюкц, халгын йашанмыш улу тарихи, ядяби дилин кечдийи тарихи инкишаф йолу щаггында вя бунлары излямяйя вя арашдырмаьа эениш имканлар ачыр. Зянэин дил елементлярини юзцндя якс етдирян диалепктизмляр диэяр дил васитяляри иля бирэя поетик мяна йцкц, мцхтялиф бядии мягсяд вя цслуби мягамларын дашыйыъысы кими дя С.Рящимовун «Сачлы» романынын дилиндя чох мцщцм ящямиййятя маликдир. Йазычы диэяр ясярляриндя олдуьу кими «Сачлы» романында да диалектизмляри юз мягсяд вя мярамына уйьун олараг сечмиш, онларын персонажларын нитг актына уйьун олараг ялагяляндирмишдир. ЯДЯБИЙЙАТ 1. Б.Хялилов. Мцасир Азярбайъан дилинин лексиколоэийасы. Бакы 2008, 441 с. 2. Азярбайъан бядии дилинин цслубиййяти. Очеркляр. Бакы 1970, «Елм» няшриййаты, 357 с. 3. Я.Дямирчизадя. Азярбайъан дилинин цслубиййаты. Бакы Г.Хялилов.Азярбайъан романынын инкишаф тарихиндян. Бакы 1977, 277 с. 5. Я.Мирящмядов. Ядябиййатшцнаслыг терминляри лцьяти. Бакы-1957, 132 с. 6. Я. Мирящмядов. Ядябиййатшцнаслыг терминляри лцьяти. ЫЫ няшри, Бакы-1965, 140 с. 7. Я. Мирящмядов. Ядябиййатшцнаслыг терминляри лцьяти. Бакы, «Маариф», 1978, 200 с. 8. М.Ариф. Ядяби-тянгиди мягаляляр. Бакы, 1961, 301 с. 9. М.Адилов. С.Рящимовун бядии цслубу вя «Шамо»нун дили щаггында. «Азярбайъан» журналы, 1965, 7, с

60 10. С.Рящимов. Сечилмиш ясярляри. Ы ъилд, Азярбайъан Дювлят Няшриййаты, Бакы 1959, 585 с. 11. С.Рящимов. Йазычы вя щяйат. Бакы 1961, 451 с. 12. С.Рящимов. Сечилмиш ясярляри. ЫЫ ъилд, Азярбайъан Дювлят Няшриййаты, Бакы 1968, 358 с. 13. М.Ширялийев. Азярбайъан диалектолоэийасынын ясаслары. Бакы 1962, 415 с. 14. С.Рящимов. Сечилмиш ясярляри. ЫЫЫ ъилд, Азярбайъан Дювлят Няшриййаты, Бакы 1970, 413 с. 15. Н.Ъяфяров. Азярбайъан тцркъясинин миллиляшмяси тарихи. Азярбайъан Дювлят Китаб Палатасы. Бакы

61 GENDERİN ROLÜNÜN İNKIŞAFI CİNS VƏ GENDERİN İNKIŞAFI DEVELOPMENT OF GENDER ROL SEX AND GENDER DEVELOPMENT РОЛЪ ГЕНДЕРА В ПОЛОВОМ РАЗВИТИИ Davud Bəhramoğlu NAMAZİ * Özet Gender rolünün gelişmesi insan hayatının en mühim sahalarından biridir. Gender yeni doğmuş çocuğun cinsi yetişkinliği ile ilgili tecrübelerin insanı tüm hayatı boyu etkileyecek cihetleri muayyenleşdirir. Gender rolünün gelişmesi mayalanmadan başlanır ve ihtiyarlaşana kadar devam eder. İnsan hayatının ilk yılında oğlan çocuklarla kızlar arasında cinsi farklar çok azdır, ergenlik dönemində o, artmağa başlıyor. Çocukları yaşca çok küçük olan veliler, genderin sosyallaşmasında veliler mühim rola malikdirler. Anahtar kelimeler: Gender, gelişmesi, ergenlik, ihtiyar, oğlan ve kızlar. Abstract Gender role development is one of the most important areas of human developments. In fact the sex a newborn sets the agenda for whole array of developmental experiences that will influence the person throughout his order life. Every child with the different sex show different roles. Gender role development begins at conception and continues until adulthood. The sex differences between boys and girls in the first year of life are minimal and then it is increase in adolescence. Parents play significant role in gender socialization when their children are very young. Key words: Gender, development, different sex, adulthood, boys and girls * Bakü Devlet Üniversitesi Psikoloji Bölümü Doktora Öğrencisi 61

62 62 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE Şəxsiyyət konsepsiyası xüsusi bir cəmiyyətdə yaşayan uşaqlar arasında fərqlənən sabit inam, əhval-ruhiyə və davranış kimi profilləri əhatə edir. Uşaqları müxtəlif tarixi dövrlərin mədəniyyəti ilə fərqləndirən profillər eyni deyildir, çünki ən məqbul profillər cəmiyyətin və tarixi dövrün dəyərləri baxımından fərqlənir. Genderin oynadığı rolun inkişafı insanın inkişafının ən mühüm sahələrindən biridir. Faktiki olaraq, yeni doğulan uşağın cinsi şəxsə (insana) bütün həyatı boyu təsir göstərəcək inkişaf təcrübəsinin bütün perspektivi üçün gündəm yaradır. Genderin inkişafı ilə bağlı vaxtaşırı olaraq aparılan mübahisəli araşdırma mahiyyəti etibarı ilə valideynlər, tələbələr, tədqiqatçılar və alimlər üçün bir neçə səbəbə görə maraqlı olan bir mövzudur. Hər şeydən öncə, bir şəxsin cinsi digər şəxslərə təqdim edilən ən səciyyəvi xüsusiyyətlərdən biridir. İkincisi, kişi, yaxud qadın cinsinə mənsub olan şəxs onun tam eyniləşdirməsinin mühüm hissəsinə çevrilir; bu, onlarla əlaqədar ilk deskriptorların istifadə etdiyi faktordur. Kiməsə oğlan, yaxud qız sözü ilə adlanması ən tezi on səkkiz aylıqdan başlana bilər. Üçüncüsü, gender insan təcrübəsini ötürən ən vacib vasitəçi və fərdlərin bir-biri və fiziki mühitlə qarşılıqlı əlaqədə olduğu üsuldur. Fərdlərin özlərinə orta məktəbdə dost, oyuncaq, sinif və istiqamət seçməsinə - bütün bunların hamısına məhz cins faktoru təsir edir. Nəhayət, cinsin, genderin inkişafının və cinsi fərqlərin öyrənilməsi inkişaf psixologiyası sahəsinə təsir göstərən yaş ixtilaflarının fokus nöqtəsinə çevrilir: təbiət-tərbiyə mübahisəsi. Gender rolları və cinsi fərqlər bioloji baxımdan müəyyənləşibmi? Cəmiyyət və mədəniyyətin gender və cinsə hansı təsiri mövcuddur? Bioloji (təbiət) və ətraf mühit (tərbiyə) bir-birinə insan inkişafının bu səviyyəsində necə təsir göstərir? Gender rolunun inkişafı məsələsini müzakirə edərkən, cins və gender terminləri mükəmməl şəkildə şərh edilməlidir. Təbiət-tərbiyə mübahisəsinə istinad etməklə, alimlər kişi və qadınların bioloji aspektə aid olan cəhətlərini və sosial təsirlə bağlı cəhətləri fərqləndirməyi vacib hesab etmişlər. Cins termini fərdlərin onları kişi, yaxud qadın kimi müəyyənləşdirən faktiki fiziki cəhəti göstərir. Cins genetik tərkib, daxili cinsiyyət orqanları, beynin təşkili (hormon istehsalına nəzarət) və xarici cinsiyyət orqanları ilə müəyyənləşir. Bunun əksinə olaraq, fərdlərin kişi, yaxud qadın kimi davranışı, onların üzərinə götürdükləri rol tipi və onların şəxsi xüsusiyyətləri sosial gözlənti funksiyasından və onların bioloji tərkiblərindən irəli gələ bilər. Məsələn, Amerika mədəniyyətində, qadınlar öyrədən, tərbiyə edən, kişilər isə aqressivdir. Bu davranışlar və xüsusiyyətlər sosial kontekstdən asılıdır. Sosial rolları və davranışları bioloji funksiyalardan fərqləndirmək üçün, alimlər gender və gender rolları kimi terminlərə istinad edirlər. Aydındır ki, cins və gender bir-biri ilə çulğaşıb. Sosial gözləntilər adətən bədən hissələrinin fərdin bioloji quruluşunu aşkara çıxardıqda yaranır. Həm cins, həm də gender doğuşdan qabaq (prenatal) başlayan və bütün ömrü boyu davam edən inkişaf tarixinə malikdir. Mühüm inkişaf dəyişiklikləri mayalanmadan start götürür, yeniyetməlik cağından meydana gəlir və bu inkişaf hadisələrinin üzərinə işıq salmaq üçün mühüm nəzəri və təcrübi araşdırmalar mövcuddur. (26. s. 193)

63 Genderin rolunun inkişafı mayalanmadan başlanır. Mayalanmış hüceyrələrdə XY xromosom varsa, körpə genetik erkək olacaqdır; XX xromosom genetik dişi meydana gətirir. Y xromosomu olmadan genetik erkək meydana gələ bilməz. Bəzən bu saydan kənaraçıxma (aberrrasiya) meydana gəlir ki, bu da bir sıra sindromlara gətirib çıxara bilər, buraya yalnız bir X xromosomlu dişilər (Turner sindromu), yaxud iki X s və bir Y xromosomlu erkəkləri (Klinefelter sindromu) aid edilə bilər. Vaxtaşırı olaraq bu sindromlar əqli və fiziki qüsurların meydana çıxması ilə nəticələnir. Hamiləliyin təxminən altı həftəliyində testosteron (kişi cinsiyyət hormonu) hormonu kişinin daxili cinsiyyət orqanlarında toxumaların inkişafına stimul verəcək; əks halda, orqanlar qadının cinsiyyət sisteminin bir hissəsinə çevriləcəklər. Sonra, təxminən üç və ya dörd ay ərzində xarici cinsiyyət orqanları formalaşır. Yenə də erkən prenatal inkişaf dövründə kişi, yaxud qadın hormonlarında yuyulan beyin qadın, yaxud kişi beyni arasında differensasiya edə bilər (məsələn, qadın beyinləri daha simmetrik təşkil edilir), ancaq bütün bu araşdırmalar hələ ki, qəti nəticə verməyib. Prenatal cinsi differensasiya beyində kulminasiya nöqtəsini tapır. Oğlan oldu!, yaxud qız doğuldu qışqırdıqda sosiallaşdırmanın bütün mürəkkəb prosesinə start verilir. Etiraf etmək lazımdır ki, prenatal inkişaf yolu bəzi, hətta nəzərəçarpan kənaraçıxmalarla müşayiət edilə bilər. Artıq haqqında bəhs etdiyimiz xromosom anormallığı ilə bərabər, prenatal inkişaf dövründə qadın xromosomların kişi xromosomları ilə yuyulduğu (androgen kişi hormonu) məqamlar və kişi cinsi toxumaların kişi hormonların funksiyasını fərqləndirməyə həssas olmadığı vəziyyətlər meydana çıxa bilər. Hər iki vəziyyət körpənin şübhəli cinsiyyət orqanları ilə doğulması ilə nəticələnə bilər. Bu kimi vəziyyətlərdə valideynlər əzablı, insana işgəncə verən yol ayrıcında qalırlar: vəziyyəti cərrahi yolla aradan qaldırmaqmı, yaxud körpəni qadın və ya kişi olaraq tərbiyə etmək? (36, s. 445) Ümumən, ömrün birinci ilində oğlanlar və qızlar arasında cinsi fərqlər o qədər də böyük olmur. Oğlanlar nisbətən daha fəal, qızlar isə fiziki cəhətdən daha yetkin, fiziki problemlərə daha meylli ola bilərlər, ancaq bu, nəzərəçarpan fərqlərin ölçüsünə çevrilə bilər. Analar körpə oğlan uşaqlarının emosional ifadələrinə məhəl qoymur, atalar isə qız uşaqları ilə müqayisədə oğlan uşaqları ilə daha çox vaxt keçirməyə meylli olurlar. Hətta körpəlik dövründə, onların adları, geyindikləri paltar körpənin təbrik kartındakı şəkər və ədviyyə mesajları və onların otaqlarındakı mebellər qız və oğlanları formalaşdırır. Marilin Stern və Katerina H. Karrakerin rəyinə uyğun olaraq, yaşlılar eyni körpəni kişi hesab etdikləri zaman güclü, qadın hesab etdikləri zaman isə zərif və incə saya bilərlər. Bu və ya digər yolla, genderin rolunun ictimailəşdirilməsi prosesinə birdəfəlik start verilir (465, s. 317). İki yaşdan altı yaşa qədər müddət gender rollarının inkişafında mühüm əhəmiyyət kəsb edir. Məhz bu illərdə uşaqlar aşağıdakılardan xəbərdar olurlar: 63

64 İki yaşdan altı yaşa qədər müddət Gender rollarının inkişafında mühümdür. Bu illər ərzində Uşaqlar öz cinslərini öyrənir, Bu zaman üslublar oynanılır və davranışlar mən qızam, yaxud mən oğlanam kimi əsas Cəhətlər üzrə möhkəmlənir. (Reflection Photolibrary / Corbis) Və ailə, məktəb, eyni yaşa aid qrup və media ekspertinin stereotip yolla çatdırılan mesajları onlara bildirilir. Bu yaş həddində gender rolunun inkişafı sayəsində sosial və şəxsiyyətin inkişafı ilə bağlı bir sıra nəzəriyyələr erkən uşaqlıq illərinə işıq salır. Məsələn, Ziqmund Freydin psixoanalitik nəzəriyyəsində, psixocinsi inkişafın üçüncü mərhələsində erkək uşaq Edip Kompleksi böhranı ilə üzləşir, bu elə bir dönəmdir ki, o, anasına meylinin öhdəsindən gələ bilər və atası qarşısında qorxu özündə atasının xarakter və xasiyyətini tam hiss etmək üçün kifayətdir. Freyd qız uşaqlarının da atalarına meyl etmələri ilə bağlı eyni prosesi müəyyənləşdirir (Elektra kompleksi). Bir sıra müasir psixoloqların bu nəzəriyyə ilə ümumən razı olmadıqlarına rəğmən, Freyd genderin inkişafının qabardılmasına xüsusi diqqət yetirmiş və gender rolu ilə əlaqəli davranışlar erkən uşaqlıqdan özünü göstərməyə başlayır. Albert Banduranın işləyib-hazırladığı sosial öyrənmə nəzəriyyəsində əsas vurğu uşaqların digər şəxslərin davranışlarını təqlid etmələrinin vacibliyinin (modellər) üzərinə salınır. Nəzəriyyədə oğlan uşaqlarının kişilərin davranışlarını müşahidə və təqlid etməklə necə hərəkət etmələri, qızların isə qadınları, xüsusən öz analarını müşahidə və təqlid etməklə necə davranmalı olmaları açıqlanır. Uşaqlar eyni cinsin davranışlarını təqlid edəndə onlar təqdir edilirlər, ancaq digər cinsin hərəkətlərini təkrar etdikdə isə bu, cəzalanma hədəsi ilə nəticələnə bilər. Tədqiqatların əksər valideynlərin oğlan və qızlarının bəzi davranışlarını dəyərləndirməsini göstərdiyinə baxmayaraq, bəzi təqdir və cəzalar, xüsusən də oyun zamanı gender tipi əsasında verilə bilər. Bu hal qızlarla müqayisədə daha çox oğlanlar üçün özünü doğruldur, yəni, məsələn uşağın atası oğlunun Barbi kuklası ilə oynadığını, yaxud qırmızı dırnaq lakı ilə oynadığını gördükdə, uşağa cəza kəsir. Nəhayət, əqli inkişaf nəzəriyyəsi gender rollarının inkişafında oğlan və qız uşağının nə demək olduğunu anlamağın əhəmiyyətini xüsusi olaraq qeyd edir cı ildə Lorens Kohlberq genderin inkişafını üç mərhələli bir proses kimi şərh etmişdir ki, uşaqlar hər şeydən öncə identifikasiyalarını öyrənirlər ( mən oğlanam ), sonra gender sabitliyi ( oğlanam və kişi kimi böyüyəcəyəm ) və nəhayət gender dəyişməzliyindən ( qadın paltarı geyinsəm də oğlanam ) xəbər tutur, bu yaşı təxminən altıya qədər olan bütün oğlanlara aiddir. Bu yanaşmanın nisbətən yeni versiyası 1981-ci ildə Karol Martin və Çarl Halverson tərəfindən işlənib hazırlanmışdır, burada əsas vurğu gender cədvəllərinin inkişafı üzərinə 64

65 salınır uşaqların onlara bu və ya digər cinsə müvafiq olan təcrübəni çeşidləməkdə kömək edən ideyaları. Gender rollarını hansı nəzəri izahatın açıqlamasına baxmayaraq, bu kimi ideya və davranışların qavranılması gənc və oğlan və qızlar üçün stereotiplər yaradır. Gənclərin dünyanı ağ və qara rənglərin fonunda gördükləri üçün, uşaq həkimlərinin qadın olmasına baxmayaraq, onlar hətta belə düşünə bilərlər ki, yalnız kişilər həkim ola bilərlər. (5. s.82) Valideynlər, uşaqları çox gənc olduqda, əksər Qərbdə oğlan və qızların məktəbə getdiyi bir zamanda genderin ictimailəşməsində mühüm rol oynamasına baxmayaraq, onlar gender əsasında qruplara ayrılırlar, bu qruplar həmin valideynlərin müəyyənləşdirdikləri rola tabe olurlar. Genderin ayrılması elə bir geniş yayılmış fenomendir ki, oğlan və qızlar yalnız yaşlı şəxs onların yanında olduqda işləyə və oynaya bilərlər. Asudə vaxtda, uşaqlığın iki cür yetişməsi (Maccoby 1998, s. 32) səhvi aşıq-aydın görünür digər cinsi təmsil edən uşaq artıq ziyanlıdır. Tipik oğlanlar qrupu genişdir, rəqabətə meyllidir, iyerarxiyanın zivəsində bir və ya iki oğlan uşağı olmaqla iyerarxikdir və idman kimi çöl oyunlarında daha geniş şəkildə təşkil oluna bilir. Bunun əksinə olaraq, qızlardan ibarət olan qrup daha kiçik olur, intim söhbətlərə meylli olur və bu zaman daha çox qrupun sıx şəkildə ünsiyyətdə olmasına diqqət yetirilir. Qızlar, hətta gizlin şəkildə öz istədiklərini sübut etməyə çalışdıqları zaman belə, bir-birləri ilə münasibətlərdə incə hərəkət etməyə cəhd göstərirlər. Eleanor Maccoby özünün 1998-ci ildə nəşr edilən İki cins adlı kitabında belə bir inamını ifadə edib ki, ehkamları erkən çağlarda dörd və ya beş yaşında görünməyə başlayan bu təcrid halı qızların fəal oyundaşlarından qaçdıqları məqamlarda başlayır. Oğlanlardan ibarət olan qrup son nəticədə elə bir dəqiq ardıcıllıq daxilində təkamül edir ki, amerikan cəmiyyətində daha böyük azadlığa malik olması qavranılan şeyləri istisna edir. (365. s. 451). Erik H. Erikson inanır ki, yeniyetməlik şəxsiyyət hissinin inkişafında ən əsas dönüş məqamıdır. Bu yaş həddinin bütün fiziki, sosial və əqli dəyişiklikləri mən kiməm? şəkilində təzahür edən axtarışlarla nəticələnir. Belə bir qeyri-müəyyənlik və şübhə daha sonralar müvafiq şəxsin müəyyən gender roluna uyğunlaşmasına, yaxud gender güclənməsinə səbəb ola bilər. Erkən yeniyetməlikdə oğlan uşaqları sərt model rolunu təqlid edə bilər və kifayət qədər homofobik ola bilər; qız uşaqları isə dəqiq geyim əlamətlərinə riayət edir və malik olduqları intellektual istedad və yetənəklərini kiçildirlər. Cinsi yetkinlik dövrünün də yeniyetmələrin gender inkişafına mühüm təsirə malik ola bilər. Qız uşaqları erkən yetkinlik keçirdikdə daha çox sosial problemlərlə üzləşirlər, oğlanlar üçün bu hal tam əksinədir. Bir çox yeniyetmələr üçün, qeyri-müəyyənlik, ziddiyyətli tələblər və yaşlı şəxslərdən və icmanın dəstəyindən imtina edilməsi əsaslı problemləri yaradan cəhətlərdir. Yeniyetməlik dövrünün qızlar üçün nə qədər çətin olması haqqında bir sıra əsərlər yazılmışdır, çünki oğlanlarla müqayisədə onlar depressiya, yeməklə bağlı narahatlıqları və özünəinamın az olması hallarını daha yaxşı keçirirlər. Ancaq bu, qızın etnik mənşəyinə uyğun olaraq dəyişə bilər, məsələn, Afrika-Amerika 65

66 yeniyetmələri özləri haqqında belə neqativ ifadələrin işlədilməsinə yol vermirlər. Uilyam Pollak 1998-ci ildə nəşr etdiyi kitabında belə bir cəhəti vurğulayıb ki, gender rollarının ictimailəşməsi oğlanlar üçün həyatı cəhənnəmə döndərir. Çünki, Qərb mədəniyyəti oğlan uşaqlarına özlərini ifadə baxımından cüzi imkanlar verir, qızlarla müqayisədə emosional hərarət, intihar halları və zorakılıq hallarına daha çox rast gəlinir. Yetkinlik dövrü başa çatdıqda, hər iki cins özləri və digər şəxslərlə münasibətlərdə genderlə bağlı davranışlar baxımından daha tolerant olurlar. Fərdlərin kişi və qadın kimi təkamülü bütün ömürləri boyu davam edir, ancaq hər bir şəxs nikah, valideynlik, orta yaş həddi and qocalıq kimi müxtəlif problemlərlə rastlaşdıqları üçün mənzərə dəyişə bilər. Belə bir faktı təsdiq etmək lazımdır ki, insanların gender rollarının inkişafında oğlan və qızların diferensial cığırların üzərinə vurğu salınır, insanların əsas meyarı (oğlan və qızlar üçün) fərqli olmaqdan çox oxşardır (615, s. 230). REFERENCES 1. Kagan J. Personality Development. New York/ Bridges J. Psychology of women/ Washington, Denmark F. Engendering psychology. Boston Helpem D. Sex Differences in cognitive abilities. New York MAccoby E. The Two Sexes. London Karimi Y. Personality of psychology. Tehran,

67 AZƏRBAYCAN DEMOKRATİK RESPUBLİKASININ DÖVRÜ MƏTBUATINDA İSLAM MÖVZUSU ISLAM THEME IN AZERBAIJAN PRESS DURING THE DEMOCRATIC RESPUBLIC ИСЛАМСКАЯ ТЕМАТИКА В АЗЕРБАЙДЖАНСКОЙ ПРЕССЕ ПЕРИОДА ДЕМОКРАТИЧЕСКОЙ РЕСПУБЛИКИ Əliqulu Əmiraslanoğlu QARDAŞOV * Özet 1918 yılı mayısının 28 inde kurulması gerçekleştirilen Azerbaycan Demokratik Respublikasının dönemi oldukca mühimdir. Azerbaycan Demokratik Respublikasının kurulması uğrunda mücadele ve bu yüce maksadın gerçekleşmesi halkımızın tarihinde en parlak sayfalardan biridir. Bu mücadelede Azerbaycan halkı ilk kez olarak Müslüman Şark halkları arasında Respublika kuruluşlu devlet ortaya koymuşlardır. Azerbaycan Demokratik Respublikası, Müslüman Şarkında ilk dünyevi devlet olmuşdur. Anahtar kelimeler: Azerbaycan Demokratik Respublikası, halk, Müslüman, devlet, millî. Summary For the first time the people practically felt the importance of national independence. After this event the people begin to look all the problems of their life through the prism of national liberty. Further on the people couldn t submit with the position of enslavement. From this point of view of experience of Azerbaijan Democratic * Azerbaycan Milli Elmler Akademisi Şarkşünaslık İnstitüsü Doktora Öğrencisi 67

68 Republic which established on 28 may in 1918 has exceptional scientific theoretical and practical importance. One of numerous realities revealed by establishment of Azerbaijan Democratic Republic concluded the Islam is not at all religion, independence and employment, world out look carrying the society to the medieval backwardness. But believing intelligentsia of nation is not the force preventing movement of nation to the progress and cultural development. Key words: Azerbaijan Democratic Republic, people, Islam, development, national 1918-ci il may ayının 28-də əsası qoyulan Azərbaycan Demokratik Respublikasının dövrü olduqca mühümdür. Azərbaycan Demokratik Respublikasının qurulması uğrunda mübarizə və bu ali məqsədin gerçəkləşməsi xalqımızın tarixində ən parlaq səhifələrdən biridir. Bu mübarizənin gedişində Azərbaycan xalqı ilk dəfə olaraq müsəlman Şərq xalqları arasında Respublika quruluşlu dünyəvi tipli dövlət yarada bilmişdir. Azərbaycan Demokratik Respublikası Müsəlman Şərqdə ilk dünyəvi dövlət olmuşdur. M.Ə.Rəsulzadənin Cümhuriyyət mətbuatında bu barədə yazıları bəyanat kimi verilmişdir. «Azərbaycan» qəzetin 27 may 1919-cu il tarixli nömrəsində o, yazırdı ki, «Azərbaycan müsəlman aləmində ilk respublika və türk aləmində ilk dövlətdir. Mənim ilk baxışda qəribə görünən bəyanatımın ikinci hissəsi, ola bilsin sizi təəccübləndirsin. Lakin əslində elə də var. Türk mənşəli bütün digər dövlətlər başlıca olaraq dini təməl üzərində qərar tutduqları halda, Azərbaycan Respublikası müasir milli-mədəni müstəqillik təməlinə, türk milli-demokratik dövlət quruluşu zəmininə əsaslanır və bu nöqteyi nəzərdən bizim respublikamız ilk türk dövlətidir». Azərbaycan Demokratik Respublikası müsəlman Şərqi üçün etibarlı nümunə oldu. Təsadüfi deyil ki, hökümətin 24 iyun 1918-ci il tarixli qərarı ilə Azərbaycan Respublikasının ilk dövlət bayrağı olan üzərində ay-ulduzlu qırmızı bayraq sonrakı illərdə Şərqdə yaranmış digər dünyəvi Türk dövləti tərəfindən də qismən dəyişiklik edilməklə qəbul edildi. Həmçinin ADR-nin aparmaq istədiyi bir sıra islahatlar, o cümlədən latın əlifbasına keçid, beş il sonra M.K.Atatürk tərəfindən Türkiyədə gerçəkliyə çevrildi. Kamalizm prinsiplərindən biri laisizimdir, yəni dinin dövlətdən və maarifdən ayrılmasıdır. Cümhuriyyət dövründə islam mövzusunun tarixi-fəlsəfi təhlili bunu deməyə əsas verir ki, ADR-in sonrakı illərdə yaranmış yeni dünyəvi turk dövlətlərə mühüm təsiri olmuşdur. Müsəlman şərqdə ilk respublika və ilk dünyəvi dövlət olan ADR milli özünəməxsusluqları əks etdirən dövlət rəmzləri o cümlədən 9 noyabr 1918-ci ildə üçrəngli bayrağı qəbul etdi. Azərbaycanın üçrəngli dövlət bayrağı «türk milli mədəniyyətinin, müasir Avropa demokratiyasının və islam sivilizasiyasının» simvolu idi. Tezliklə burada Ali qanunverici orqan parlament yaradıldı. İslam aləmində ilk dəfə qadınlara seçkilərdə iştirak etmək hüququ verildi. Dövlət quruculuğu sahəsində müasir strukturlarla idarə olunan hakimiyyət bərpa edildi. Yerli nazirliklərdən biri də dini işlərə nəzarəti həyata keçirən Xalq maarifi və Dini etiqad nazirliyi oldu. 68

69 «Bəsirət» qəzetində dərc olunmuş, xalqın Azərbaycan Cümhuriyyətinin ictimai-siyasi həyatında məqamını aşkarlayan bir məqalədə deyilirdi ki, «İstiqlaldan əvvəl Romanovları tərif edənlər indi Azərbaycan Cümhuriyyəti üçün dua edirlər. Hərgah Nikolay üçün dua edərkən məcburiyyət olunurdusa, indi Azərbaycan səsi həqiqi və təbii bir şəkildə deyilirdi»( «Bəsirət» qəzeti, 1919: 33). Əhalisinin böyük əksəriyyətinin müsəlman Azərbaycan xalqı olduğu Cənubi Qafqazda əsrlərlə islam qanunları əsas tutulmuşdur. Burada ictimai münasibətlər, təsərrüfat fəaliyyəti, ailə-nikah əlaqələri və digər məsələlər Quranın əmr və nəhyləri və Şəriət normaları əsasında tənzim olunmuşdur. İslam dininin birləşdirdiyi tarixi xilafət tənəzzül dövrünü yaşadığı bir vaxtda yeni müsəlman dövlətlərinin meydana gəlməsi və müstəqil cümhuriyyətlərin yaranması tarixi əhəmiyyət daşıyan hadisələrdən idi. ADR-in üzə çıxardığı mühüm həqiqətlərdən biri də budur ki, islam heç də asılılıq və təslimçilik dini deyildir. O, cəmiyyəti geriyə doğru çəkən mürtəce bir dünyagörüşü deyildir. Demokratik Respublika dövründə Azərbaycan mətbuatında dərc olunmuş materiallar əsasında XX əsrin əvvəllərində islam dünyasında baş vermiş mühüm dəyişiklikləri, ictimai-siyasi prosesləri izlədikdə bilavasitə və ya dolayısı ilə Azərbaycanla bağlı məqamları, əlaqələri daha geniş təhlil etmək mümkündür. Dünya müsəlman dövlətlərində baş verən hadisələr ADR dövrü mətbuatında məhz islam nöqteyi-nəzərindən qabarıq şəkildə işıqlandırılmışdır. Türkiyə, Orta Asiya, İran, Əfqanıstan, ərəb Şərqi və s. ölkə və bölgələrin həyatına aid «Azərbaycan», «Bəsirət», «Açıq söz», «İttihad», «İstiqlal», «Hürriyyət» və digər qəzetlərdə müntəzəm surətdə məlumat xarakterli və elmi yazılar dərc edilmişdir. «İttihad» qəzetində «Aləme-islam» rubrikası altında dərc edilən xəbərləri dövrün siyasi aynası hesab etmək olar: «İranın müqəddəratını idarə edən qanlı əllər İranı ingilis qızılı müqabilində İngilis hökumətinə təslim edirlər; Türk milləti həqiqətən istiqlal və ya ölüm şüarı ilə istiqbala intizar ediyor; Kolçak Sibirdəki müsəlmanları əsgərliyə cəlb etsə də, müsəlmanlar bu çağırışdan qətiyyən ictinab etmişlər».( «Millət» qəzeti, 1919: 115).Cümhuriyyət dövrü mətbuatında dərc edilən materiallardan aydın olur ki, həmin dövrdə Cəmiyyət Əqvam (Millətlər cəmiyyəti) kimi beynəlxalq təşkilatın da fəaliyyəti müsəlmanların heç də xeyrinə olmayıb...( «Hürriyyət» qəzeti, 1919: 14) İslam dünyasında hökm sürən gerilik, tənəzzül, torpaqların müstəmləkəçilər tapdağına dönməsi problemləri mütərəqqi fikirli insanları həmişə narahat etmişdir. «Bəsirət» qəzeti yazırdı: «Biz müsəlmanların bu qədər geridə qalmasına səbəb özlərini millətə dost tanıdan şəxslərin xəyanətidir» ( «Bəsirət» qəzeti, 1919: 204) Cümhuriyyət dövrü mətbuatında yazılmış bu siyasi biganəliyi Azərbaycan bu gün də hiss etməkdədir. Xristian dinində olan Ermənistan BMT-nin Dağlıq Qarabağla bağlı qəbul etdiyi dörd qətnamənin tələblərinə məhəl qoymur. Ona görə də, XX əsrin əvvəllərində və sonunda Azərbaycana qarşı davam edən erməni təcavüzlərinə son qoymaq baxımından «Millət» qəzetində dərc edilmiş aşağıdakı fikir son dərəcə önəmlidir: «Bir millət yaşamaq istərsə öz qüvvəsinə arxalanmalı və öz ətrafına toplaşıb haqqını müdafiə etməlidir» («Millət» qəzeti, 1919: 6). Müqəddəs kitabın da tələbi budur ki, «Hamınız bir yerdə Allahın 69

70 70 KÜLTÜR EVRENİ - ВСЕЛЕННАЯ КУЛЬТУРЫ - UNIVERSE OF CULTURE ipindən (dinindən) möhkəm yapışın, bir-birinizdən ayrılmayın!» (Qurani- Kərim.Bakı.1990:Ali-İmran,103). Istənilən dövr üçün bu birliyin olması mühümdür. Azərbaycan Demokratik Respublikası dövrünə aid qəzetlərdəki yazılar ADR dövründə islam ayinlərinin və ibadətlərinin icrası barədə geniş məlumat verir. «Azərbaycan» qəzetinin «Xankəndində qurban bayramı» mövzulu məqaləsində vətənin bir parçası olan Qarabağ torpağında bu ayinlə bağlı keçirilən möhtəşəm izdihamı həm də ermənilərə islam mövqeyindən tənbeh kimi qiymətləndirmək olar: «...Piyada alayının imamı Mirzə Əli və dağ topçu alayından Mirzə Cəlal qurban bayramından və vətəni qorumaqdan moizə etdilər. Sonra çağırılmış qonaqlarıerməniləri alay rəisi bayram süfrəsinə dəvət etdi»(«azərbaycan» qəzeti, 1919: 277). Cümhuriyyət dövründə islam ayinlərinin həyata keçirilməsində müşahidə olunan sərbəstliyi xüsusilə nəzərə çarpdırmaqla qeyd edək ki, istiqlaliyyətdən qabaq bu sahədə müəyyən bir qeyri-təbiilik, məcburiyyət hiss olunurdu. Məhəmməd peyğəmbərin mövlud günü «Nikolayın əcdadından tutmuş məhəllə uçastkovunadək sağlıqlar deyilirmiş» («Azərbaycan» qəzeti, 1918: 66). Müstəqillik əldə edəndən sonra «Eyd mövludun qeyd edilməsi barədə yazılır: «Bu gün kainatın fəxri Məhəmməd peyğəmbərin mövlud bayramı münasibətilə ümumtürk və islam qardaşlarımızı təbrik edirik. Bu böyük bayramın Azərbaycanda sərbəst keçirilməsindən məmnunuq».( «Azərbaycan» qəzeti, 1918: 66) Bu bayram münasibətilə məktəblərdə, qadın cəmiyyətlərində və xeyriyyə birliklərində keçirilən geniş tədbirlərin ümumi birliyə və mənəvi saflığa verdiyi töhfələr hədsizdir. Həzrət Məhəmmədin besətindən bəhs edən yazıların təhlilindən aydın olur ki, peyğəmbərliyə məbusluq dinsizlərə din, cahillərə nur vermişdir. ADR dövründə çıxan «Azərbaycan», «Bəsirət», «İstiqlal», «İttihad» və digər mətbuat orqanlarında Bakıda, Xankəndidə və başqa şəhərlərdə böyük təntənə ilə keçirilən «Fitr» bayramından maraqlı materiallar dərc edilmişdir. Qarabağda orucluq bayramı münasibətilə alay ruhanisi Mirzə Əlinin əsgərlər arasında etdiyi nitq düzlüyə, cəsurluğa, vətənpərvərliyə alovlu çağırışdır.( «Azərbaycan» qəzeti, 1920: 22) İslam ayinlərinin, ibadətlərin, keçirilən mərasimlərin insanların mənəvi cəhətdən paklanmasına təsiri heç bir şübhə doğurmur. Ruhani idarəsinin Cümhuriyyət dövründəki fəaliyyətini araşdırdıqda aydın olur ki, Cümhuriyyət dövrü mətbuatında şeyxülislamın və müftinin dinin və ictimai-siyasi həyatın aktual məsələlərinə həsr olunmuş analitik məqalələri və ümumiyyətlə, Ruhani idarəsi Müşeyxətin fəaliyyətinə dair müntəzəm şəkildə materiallar dərc edilmişdir. «Azərbaycan» qəzetindəki «Müşeyxət məsələsi» məqaləsində yazılır ki, «1906-cı ildə erməni fitnəkarları Qarabağ müsəlmanlarını topa tutduğu zaman əhali ruhani rəisləri şeyxülislam və müfti həzrətlərinə müraciət edərək imdad istəmişdilər. Şeyxülislam və müfti həzrətləri sabiq canişin Vorontsovun hüzuruna vardılar, amma qəbul olunmadılar. Onlar şikayətlərini ancaq dəftərxana məmuruna bəyan edə bildilər. Bununla belə, təsəlliyab bir cavab almadılar Bunun müqabilində isə erməni katalikosu Tiflisə varid olarkən canişin tərəfindən istiqbal olunub, «müqəddəs əlləri» öpülə-öpülə kamal təntənə ilə qəbul olundu» («Azərbaycan» qəzeti, 1918: 75). Tarixi faktlar göstərir ki, Azərbaycan şeyxülislamına bağlı olan qapıları Rus canişini

71 erməni katalikosunun üzünə taybatay açaraq, «müqəddəs əlləri öpə-öpə onu qəbul edir və elə həmin «müqəddəs əllər» lə də azərbaycanlıları İrəvandan, Göyçədən, Zəngəzurdan, Qarabağdan didərgin saldılar. Rusiyanın Qafqazda yürütdüyü siyasət XX əsrin sonunda da öz «bəhrəsini» verdi; Azərbaycanın böyük bir ərazisi işğal olundu. Azərbaycan müstəqillik əldə edəndən sonra Ruhani idarəsi Tiflisdən Bakıya köçürüldü. ADR nazirlər kabinetinin qərarı ilə Xalq maarifi və Dini etiqad nazirlyii yaradıldı. N.Yusifbəyli bu səlahiyyətlə bir sıra qərarlar qəbul etdi. «Azərbaycan» qəzeti «Ədyan və məzahib nəzarəti»nin fəaliyyətinə həsr olunmuş bir məqalədə deyirdi ki, bu vaxtadək zəkat, fitrə, xüms və bu kimi bir taqım şəri məcburi ianələr ruhanilərimizə mədaxil mənbəyi olaraq zahirən onların məişətini asan yola çıxarmışdı. İndi isə bu cür şəri sədəqələr dövlət xəzinəsinə yetişəcəkdir («Azərbaycan» qəzeti, 1918: 75) Cümhuriyyətin müxtəlif tədbirlərində Müşeyxət sədri şeyxülislam M.M.Pişnamazzadə iştirak edirdi. M.M.Pişnamazzadə öz səhhəti ilə əlaqədar istefa verəndən sonra Bakıda altı alimin üzv olduğu «Ruhani idarəsi» yaradıldı. Şeyxülislam Ağa Əlizadə, müfti Mustafa Əfəndizadə, üzvlər Əli əd-din Sübhanquluzadə, Axund Axundzadə, şeyx Həsən Molla Sadıqzadə, Əbdülxalıq Əfəndizadə. Yeni Ruhani idarəsinin «Ümumazərbaycan müsəlmanlarına» geniş müraciətnaməsi qəbul olunaraq xalqı birliyə, vətənpərvərliyə, əsgəri xidməti vicdanla yerinə yetirməyə, düzlüyə və digər ülvi prinsiplərə əməl etməyə çağırırdı. Ruhani idarəsinin verdiyi sərəncamlarla uyezdlərə axundlar təyin olundu. Ruhani idarəsi bütün fəaliyyəti ilə Cümhuriyyəti qorumağa çağırırdı: «Başımıza gələn bəlalardan ibrət alalım, bir dəfəlik xab qəflətdən ayılalım, hökumətimizə yardımdan geri durmayıb hər növ fədakarlıqda bulunalım. Lazımi qədər əsgər və at verməli. Həm dünyada izzət, həm də hüququmuza sahib olalım. Həm də axirətdə savab və nicata nail olalım»( Azərbaycan qəzeti, 1920: 240) kimi islami təbliğat ümumi işin xeyrinə olaraq şeyxülislamın və digər ruhanilərin dövrü mətbuatda dərc olunan məqalələrinin əhəmiyyətindən xəbər verir. Ruhani idarəsi Şəriət işlərini tənzimləməklə yanaşı vətəndaşlıq vəziyyəti qeydiyyatını yeni doğulan uşaqların dövlət qeydiyyatına götürülməsini, bu barədə rəsmi sənəd verilməsini, evlənənlərin kəbin işini nigah münasibətlərini, o cümlədən boşananların talaq, miras məsələlərini və başqa mühüm işləri yerinə yetirirdi. ADR dövrü mətbuatında milli birliyə və vətənpərvərliyə çağırışın islam mövqeyindən verilməsi mövzusunda çox dəyərli yazılar vardır. Cümhuriyyət dövrü mətbuatındakı məqalələrdən aydın olur ki, xarici düşmənlərimiz öz məqsədlərinə nail olmaq üçün adətən, ölkədə daxili sabitliyi pozmağa çalışmışlar. Belə məqalələrdən birində deyilir ki, Lənkəranda, Zuvandda iğtişaşlar törədənlər indi də Astaranın Pensər kəndində sünni-şiə ədavəti salmışlar. Bir kənd əhli digərinə düşmən kimi baxır. Adamlar tək yola getməyə qorxurlar; gecələr evdən çıxmırlar.( «Azərbaycan» qəzeti, 1919: 63) Azərbaycanın dövlətçiliyini məhv etmək, müstəqilliyini sarsıtmaq, milli birliyi zəiflətmək üçün düşmənlərimiz hər bir vasitəyə əl atmışlar. «Azərbaycan» qəzetində dərc edilmiş «Dağılmış Binə məscidi haqqında», «Qarabağ əhvalı» və başqa məqalələr bu mövzuya həsr olunmuşdur. Cümhuriyyət dövründə çıxan Hürriyyət qəzetində yazılıb ki, Zəngəzur uyezdi müsəlmanları böhranlı bir hal keçirməkdədirlər. Dörd 71

72 tərəfdən atəş və qılınc ilə əhatə edilmişlər. Əllidən artıq müsəlman kəndi yandırılmış, əhalini də qırmışlar. Müqəddəs ocaq «Pir Davüdan» dəxi yandırılmışdır («Hürriyyət» qəzeti, 1919: 14) Dövrü mətbuatda milli birliyə çağırışın islam mövqeyindən əsaslandırılması baxımından daha bir məqalə müsbət mənada müstəsna əhəmiyyətə malikdir. Burada deyilir: Məhəmməd peyğəmbər hicrət edəndə Mədinədə mühacirlərlə ənsarlar arasında qardaşlıq şərtini qoydu ( «Hürriyyət» qəzeti, 1919: 14) Qardaşlıq və birlik müsəlmanların qarşılıqlı yardımını, həmrəyliyini nəzərdə tutur. İslam bağışlamağı, dostluğu tədliğ edir. Cümhuriyyət dövrü mətbuatında dərc edilən materiallardan aydın olur ki, Azərbaycanın çətin vaxtlarında onun müstəqilliyinə qısqanclıqla yanaşanların hər şeydən əvvəl milli birliyə xələl gətirən cəhdləri də olmuşdur. «Azərbaycan» qəzetində «Təzə Pirdə yığıncaq» məqaləsi bu mühüm məsələyə həsr edilmişdir dən artıq adamın iştirak etdiyi həmin yığıncaqda şəhərdə gecələr güllə atılması hallarını və belə hərəkətlərin qarşısını almaq tədbirlərini müzakirə etdilər. («Azərbaycan» qəzeti, 1919: 126) Cümhuriyyət dövrü mətbuatında vətənpərvərlik mövzusunda kifayət qədər yazı vardır. Dissertasiyanın müəllifi qeyd edir ki, vətənpərvərlik islamın ən çox diqqət verdiyi anlamdır; vətənə məhəbbət imandandır. Müqəddəs kitabda vətəni sevməyin, torpağı qorumağın zəruriliyinə dəlalət edən çoxlu ayələr vardır ci illər dövrü mətbuatında dərc edilmiş yazılardan aydın olur ki, Azərbaycan Cümhuriyyətinin «Müşeyxət» idarəsi tərəfindən Azərbaycan müsəlmanlarına müraciətlər vətənpərvərlik mövzusunda olmaqla bütün dövrlər üçün aktual olan məsələləri əhatə edir. Vətən yolunda canından və malından keçmək hər bir müsəlman üçün kamillik zirvəsidir. İslamda şəhid o kəslərdir ki, vətən yolunda döyüşərək həlak olmuşdur. «Allah yolunda öldürülənlərə «ölü» deməyin». Əksinə, onlar diridirlər, lakin siz bunu dərk etmirsiniz». (Qurani-Kərim.Bakı.1990:əl-Bəqərə, 154). Cümhuriyyət dövrü mətbuatında Quran ayələrinə istinad edən yazıların təhlilindən bu nəticə hasil olur ki, Vətənin müdafiə qüdrətini möhkəmlətmək ilahi əmr kimi aşılanırdı:... öz düşməninizi, onlardan başqa sizin bilmədiyiniz, lakin Allahın bildiyi düşmənləri (münafiqləri) qorxutmaq üçün kafirlərə qarşı bacardığınız qədər qüvvə və döyüş atları tədarük edin, nə xərcləsəniz, onun əvəzi sizə artıqlaması ilə ödənilər və sizə heç bir haqsızlıq edilməz». (əl-ənfal, 60) Bu ayənin fəlsəfi təhlili bir daha sübut edir ki, yalnız güclü ordusu olan dövlət sülh danışıqlarında öz şərtlərini diqtə edə bilər. Buna görə də, hərbi sahədə üstünlük əldə etmək üçün güclü nizami ordu yaratmaq, müasir hərbi texnikaya malik olmaq lazımdır. Vətən eşqi, torpaq məhəbbəti, milli ruh bu işdə uğur gətirən əsas amillər olmaqla bərabər, eyni zamanda ilahi əmrdir. Müşeyxət idarəsi xalqa etdiyi bütün müraciətlərində vətənpərvərlik və ölkənin müdafiə qabiliyyətini möhkəmlətmək məsələsinin təbliğində islamın ilkin qaynağı olan Qurandan çıxış edir. Ruhani idarəsinin müraciətlərinin bir hissəsi də əhalinin varlı təbəqələrinin ordu quruculuğunda iştirak etməsinə həsr olunmuşdur: «Əsgəri nizam 72

73 üzrə saxlamaq üçün para gərəkdir. Azərbaycan hökumətinin sizə nə dərəcədə faydalı olduğunu düşünüb öz vəzifələrinizə əməl edəsiniz» (Azərbaycan 1919: 240). Azərbaycanlılara qarşı soyqırım olan 1918-ci ilin mart qırğını ildönümü mərasimləri ilə bağlı məscidlərdə, məktəblərdə keçirilən tədbirlərdə ali ruhanilər moizələr etmişlər: «Şeyxülislam həzrətləri şəhidləri yada salıb öz nitqində cavanlara müraciət edərək, minlərlə azəri türklərinin qanları bahasına alınan istiqlaliyyətimizi var qüvvə ilə mühafizə etməyi tövsiyə edir (Bəsirət 1919: 220) ƏDƏBİYYAT SİYAHISI 1. «Azərbaycan» qəzeti, «Azərbaycan» qəzeti, «Azərbaycan» qəzeti, Qurani-Kərim.Bakı «Bəsirət» qəzeti, «Millət» qəzeti, «Hürriyyət» qəzeti,

74 ƏLAQƏLƏR MERİDİANINDA (FİLOLOJİ ASPEKT) RELATIONS IN MERIDIANS (THE PHILOLOGICAL ASPECT) В МЕРИДИАНЕ СВЯЗЕЙ (ФИЛОЛОГИЧЕСКИЙ АСПЕКТ) Gülbəniz Sedullakızı MƏMMƏDOVA * Özet Yazıda, zaman-zaman Azerbaycanla Fransa arasındaki genel ilişkiler yönünden dilcilik alanında formalaşmış münasebetler araştırılır.bu inceleme Azerbaycan dilinin dünya dilleri sisteminde linguistik açıdan öğrenilmesine yardım etmektedir. Anahtar kelimeler: Azerbaycan, Fransa, ilişkiler, dilcilik, linguistik. Abstract The abstract Relations in meridians presented by Gulbaniz Mammadova is devoted to the Azerbaijan and French relation which are formed on the philological aspect. Key words: Azerbaijan, French, relations, philological, lingvistic. «Müasir Azərbaycan dili öz inkişafında müxtəlif dillərlə, xüsusilə ərəb və fars, XIX əsrdən isə rus və rus dili vasitəsilə avropa dilləri ilə müəyyən qarşılıqlı münasibətlərdə olmuşdur. Bu münasibətlər Azərbaycan dilinin * Azərbaycan MEA Nəsim adına Dilçilik İnstitunun dissertantı 74

75 leksikası və qismən qrammatikasında, eləcə də fonetik quruluşunda öz izlərini qoymuşdur» (Ахундов 1964,16). Görkəmli dilçi alimin, akademik A. Axundovun bu deyimi müəyyən mənada dilimizin müasir reallıqlar əsasında inkişaf istiqamətlərinə də işıq salır. Son illərdə Azərbaycan dilçiliyi müxtəlif sahələrə aid tədqiqatlarla müxtəlif istiqamətlərdə, o cümlədən dil əlaqələrinin linqvistik araşdırılması istiqamətində zənginləşmişdir. Bu isə Azərbaycan dilinin müxtəlif dünya dilləri sistemində, kontekstində araşdırılması zamanı onun bir sıra linqvistik xüsusiyyətlərinin daha dərindən, daha əhatəli öyrənilməsi deməkdir. Əlbəttə dilin tədqiqində tarixi aspekti götürdükdə, xüsusilə onun leksik tarixinin tədqiqində tematik baxımdan yanaşma daha effektlidir. Dilin lüğət tərkibinin tarixi planda tədqiqi ilə bağlı deyilmiş bu fikir bu baxımdan özünü doğruldur : «konkret bir dilin leksikası tarixinin öyrənilməsinin daha düzgün metodu onun tematik qruplar üzrə tədqiqidir». (Мусаев 1984,82) ci illərdə Azərbaycan alimləri Avropa dilləri ilə əlaqələrin istər sırf müvafiq ölkənin dilçiliyi, istərsə də Azərbaycan-avropa dil əlaqələri baxımından aktual olan bir sıra məsələlərlə bağlı tədqiqat işləri aparmışlar. Q. H. Bayramovun «Bədii nəsrin ingilis dilindən Azərbaycan dilinə tərcüməsində sintaktik və üslubi məsələlər (1971); B.Q. Hüseynovun «İngiliscədən Azərbaycancaya tərcümənin leksik və frazeoloji məsələləri» 1967; Z. Ağayevin «Bədii nəsrin koloriti və onun ingilis dilindən Azərbaycan dilinə tərcümədə saxlanılması» 1980; Ə. Rzayevin «İngilis poeziyasının Azərbaycan dilinə tərcüməsinin bəzi prinsipləri» 1969; Fransız dili ilə bağlı tədqiqatlara K. O. Dadaşovun Azərbaycan və fransız dillərinin müqayisəli fonetikasının əsas məsələləri ( Автореферат к/д. Баку, 1969); Ə. M. Musayevin Dil sisteminin sabitliyi və dilin inkişafı (Fransız dili leksikasının materialları əsasında (Автореферат d/д. Баку 1977); Ə. M. Musayevin Müasir fransız dili leksikasının inkişafı. (Bakı, Maarif, 1987) M. Y. Rəhimovun Azərbaycan və fransız dillərində gələcək zamanın müqayisəli-tipoloji tədqiqi (Автореферат к/д. Баку 1972); X. A. Mütəllibovanın Qeyri-müəyyən şəxsi və ümumiləşmiş- şəxsi konstruksiyalar On əvzliyi ilə Azərbaycan dilindəki analoji konstruksiyalarla müqayisəli planda (Автореферат к/д. Баку 1970); Ç. O. Hüseynovanın Azərbaycan və fransız dillərində vasitəsiz tamamlığın yerini müqayisəli tədqiqi. Автореферат к/д. Баку, 1972; N. A. Məmmədovun Müasir Azərbaycan dilində Avropa mənşəli beynəlmiləl sözlər Автореферат к/д. Баку, 1966; və s. bunlara misal ola bilər. Birbaşa Azərbaycan-fransız ədəbi əlaqələrinə müxtəlif illərdə çoxsaylı və çoxçeşidli mətbuat materialları ilə yanaşı bir sıra əsaslı tədqiqat əsərləri də həsr olunmuşdur ki, bunlar da bu sahədə müxtəlif istiqamətlərdə 75

76 tədqiqat işlərinin zəruriliyinin göstəriciləri olmaqla yanaşı yeni tədqiqat işlərinin aparılmasına da etibarlı elmi zəmin yaradır. Adlarından göründüyü kimi bu tədqiqat işlərinin hamısını ümumi bir tematik cəhət səciyyələndirir ki, bu da onların ya konkret bir zaman kəsiyində ədəbi əlaqələrin öyrənilməsinə (R. İsmayılov. «Azərbaycan - Fransız ədəbi əlaqələri», Bakı, «Yazıçı», 1985, F. Köçərli. «XIX əsrdə Azərbaycan Fransız ədəbi əlaqələri», namizədlik dissertasiyası, Bakı, 1985, B. Ağayev. « ci illərdə Azərbaycan fransız ədəbi əlaqələri», namizəddik dissertasiyası, 1990, Ə. Ə. Əliyev. «XIX əsrin sonu, XX əsrin əvvəllərində Azərbaycan fransız ədəbi əlaqələri «(Məhəmməd ağa Şahtaxtinski yaradıclığında), ya da bir şəxsiyyətin yaradıcılığının öyrənilmə hüdudlarının araşdırılmasına (Ə. Gözəlov. «M. F. Axundovun komediyaları fransız dilində», namizədlik dissertasiyası 1988, Ə. Sərkəroğlu, «Nizami fransız mənbələrində», Bakı, «Azərnəşr», 1991, E. Fərəçullayeva, «Jorj Sand və Şərq», namizəddik dissertasiyası, 1997) həsr olunmalarıdır. Lakin bu cəhəti də xüsusi vurğulamaq lazımdır ki, tarixən bu əlaqələr qarşılıqlı olmuş, Fransada da Azərbaycanla bağlı intensiv şəkildə bir çox tədqiqatlar aparılmışdır. ** Bu tədqiqatlar əsasən ümumiyyətlə Şərq-Qərb əlaqələri kontekstində aparılırdı. Onların ümumi məcrası haqqında hələ on doqquzuncu əsrin sonunda nüfuzlu bir nəşrdə deylirdi ki, Ümumiyyətlə Şərqi öyrənən cəmiyyətlərin, bu halda isə konkret olaraq «Asiya cəmiyyəti nin tədqiqat prinsipləri haqqında deyilirdi ki, «Bu tədqiqatlar genişdir; onların məqsədi və son nəticələri dünyanın daha qədim mədəniyyətə malik hissəsinin tarixini açıqlamalıdır, ictimai və mənəvi elmləri Asiyada məskunlaşmış böyük millətlərin təcrübələri ilə zənginləşdirməli, insanları idarə edən fəlsəfi və dini ideyaların mənşəyini və inkişafının araşdırılmasını dərinləşdirməli, ** Chardin J. Voyage de monsieur le chevalier en Perse, aux autres lieux de L'orient, Amsterdam, 1711);Hadjibeyli D. Le dialecte et le folklore du Karabagh» (Azerbaïdjan du Caucase). - (Journal Asiatique, 1933, janvier-mars, p ); Quatrins populaires. Journal Asiatque, avril-маï, 1928; Melikoff I. La Fleur de la Souffrance. Recherche sur le sens symbolique de Lale dans la poésie mystique Turco-Iranien. Journal Asiatique, année 1967,Т255 пп ); Monteil Iv sur le dialekt medieval de l Azerbaïdjan "Journal Asiatique", 1956 CCXLIV I p 3); Melikoff I. Nombres symboliques dans la littérature épico-religieuse des Turcs d'anatolie. - "Journal Asiatique", année 1962, à la page ; Roux Jean Paul Recherche des survivances pre-islamiques dans les textes turcs musulmans : Le Kitab-i Dede Qorqut, "Journal Asiatique", T CCLXIV 1976, Paris; Xavier de Planhol. Contribution à la dialectologie rurale de l'azéri, (notes lexicographiques par Louis Bazin). -"Journal Asiatique", année 1961, à la page ; Xavier de Planhol. La signification géographique du livre de Dede Korkut. - "Journal Asiatique", année 1966, à la page və s. 76

77 xalqların ən müxtəlif hisslərinin öz əksini tapmış olduğu ədəbi formaları öyrənməli, Avropanın getdikcə daha çox fəth etdiyi Şərqin keçmişi və dühası ilə tanış olmaqda maraqlı olduğu böyük xalqlarının formalaşmasını izah etməli, dillərin müqayisəsi yolu ilə xalqların mənşələrini, yerdəyişməsini, mühacirətini müəyyənləşdirməli, bir sözlə, bəşər dühası tarixinə bütün formalarda əvvəllərdə olduğundan daha qədim, daha geniş, həqiqətə uyğun özül verməkdir. (Grande dictionnaire universelle, En 17 v. Paris V I, p.746) Azərbaycan və fransız dillərinin müqayisəli fonetikasının əsas məsələləri tədqiqatının müəllifi K. O. Dadaşov hər şeydən əvvəl fransız tələffüzü ilə orfoqrafiya arasındakı qarşılığı; vurğu məsələləri, eyni tipli açıq və qapalı fonemlərin mövcudluğu və s. nəzərdə tutaraq bildirir ki, Azərbaycan və fransız dillərinin müasir fonetikasının bir sıra məsələləri tarixə müraciətsiz öz izahını tapa bilməz.( Дадашов 1969:4) Aydın məsələdir ki, alim bu deyimində öz tədqiqat mövzusuna aid məsələnin təkcə fonetikasını nəzərdə tutsa da, əslində bu fikri dil və ümumiyyətlə əlaqələrin geniş spektrinə tətbiq etmək olar. Ümumi filoloji fikirdə qəbul olunmuş qənaətdə fransız mənşəli sözləri qallisizmlər adlandırırlar. (fransızca gallicism, latınca gallicus). Əslində Azərbaycan dilində uzun müddət gallicizmlər rusizmlərin bir növü kimi çıxış ediblər. Həqiqətən də, böyük bir zaman kəsiyində Rus dili ilk öncə çar Rusiyasında, tarixin sonrakı dönəmində isə sonra isə Sovet İttifaqında müxtəlif xalqlar arasında ünsiyyət vasitəsi olmaqla yanaşı avropa dilləri ilə yerli xalqlar arasında baş verən dil əlaqələri proseslərində aparıcı vasitəçi rolunu oynayırdı. Beləliklə çağdaş dilimizdə işlənən bir çox avropa mənşəli sözlər, o cümlədən gallisizmlər rus dili vasitəsilə keçmiş sözlərdir. Məlumdur ki, müxtəlif sistemli dillərin lüğət tərkibinin tam və hərtərəfli təsvirini vermək üçün onun tematik qruplar üzrə araşdırılması xüsusi əhəmiyyət daşıyır. Bu zaman ayrı-ayrı tipoloji qrupa daxil olan dillərin müqayisəyə cəlb edilərək tədqiq edilməsi prosesi zamanı elmi-nəzəri və praktik dilçilik baxımından faydalı olmaqla həmin dillərin oxşar və fərqli cəhətlərinin üzə çıxarılmasına yaxından kömək edə bilər. Məlumdur ki, son dövrlərdə Azərbaycan dilinin rus və ingilis dili ilə müqayisəli şəkildə araşdırılmasına daha çox diqqət yetirildiyi halda, fransız dili materialları ilə bu tipli müqayisələrin aparılması diqqətdən kənarda qalmışdır. 77

78

1

2 Baranovichi State University Germany Institute of World of Turks Selcuk University Turkish Handicrafts Research and Application Center XI. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ, SANATI VE KÜLTÜREL MİRASI KORUMA SEMPOZYUMU/SANAT ETKİNLİKLERİ TÜRKİYE BELARUS İLİŞKİLERİ XI. INTERNATIONAL TURKIC CULTURE, ART and PROTECTION OF CULTURAL HERITAGE SYMPOSIUM/ART ACTIVITY TURKEY-BELARUS RELATIONS Editörler: Prof. Dr. Osman KUNDURACI-Ahmet AYTAÇ Ekim 2017-Baranovichi/Belarus

3 Tüm hakları saklıdır. Copyright sahibinin izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının, elektronik, mekanik ya da fotokopi ile basımı, yayımı, çoğaltılması ve dağıtımı yapılamaz. Sayfa Tasarımı Ahmet AYTAÇ Kapak Tasarımı Ahmet AYTAÇ Dizgi ve Baskı Anka Basım Yayın Ltd. Şti. Basım Tarihi: ISBN: Kitapta Yer alan metinler, fotoğraf, resim, şekil ve çizimler, alıntı ile kaynakça sorumlulukları yazarlarına aittir.

4 İÇİNDEKİLER Baranovichi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vasiliy KOCHURKO nun Açılış Konuşması (Çeviri: Doç. Dr. Ümit YILDIZ)... XI Kongre Genel Sekreteri ve Sergi Küratörü Ahmet AYTAÇ ın Açılış Konuşması... XIII Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Osman KUNDURACI nın Açılış Konuşması... XV Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Necati DEMİR in Açılış Konuşması... XVII Açılış Konuşması Vasiliy KOCHURKO, Взаимодействие Учебных Заведений Как Механизм Конкурентоспособного Функционирования На Рынке Образовательных Услуг... Современная Оценка Oturum Galina NIKASHINA, Intellectual Creativity As A Stipulation For Outstripping Development Of Children Of Preschool Age III

5 Fatma ÜNAL, Yunus PINAR, Emine Ela KÖK, Çocuk Şarkılarında Ve Parmak Oyunlarında Değerler Aliaksei SOLAKHAU, Tьrkisms In The Modern Belarusian Language: Their Semantics, Word-Derivational Activity, Their Functioning In The Structure Of Phraseological Units Oleg N. FIENCHUK, Divine Secrets Of The Koran In The Collection Of Poems "Islam" I. A. Bunin Sabri CEYLAN, Yabancılara Türkçe Öğretim Setlerindeki Metinlerde Atasözleri Oturum Necati DEMİR, Oğuz-Name ye Göre Oğuz Kağan ın Avrupa yı Fethi Yüksel KAŞTAN, Alman Kaynaklarına Göre I. Dünya Savaşı nda Romanya Cehpesi Ve Romanya nın Stratejik Önemi Seda ÖZMEN,Avrupa da Yahudi Yaşamı Christian Johannes HENRİCH, Dealing With Cultural Heritage İn The 20th Century On The Examples Of Nagorny-Karabakh And Northern Cyprus A.V.

6 7. Oturum Vasily SCHUR, Natalya TOCHYLO, Words Ethnonyms Wıth Turkıc Roots In Dıalects Of Polesıa Dilek ZERENLER, Karagöz ün Filozofluğu Oyunuda Karagöz ün Felsefesi Ayşe Gülbün ONUR, From Shadow Theatre To Puppet Show Hakan KUYUMCU, Ağa Haşr Kaşmiri nin Turki Hoor Draması Üzerine Bir Çalışma Oturum Nurettin HATUNOĞLU, Muzaffer Han Dönemi Buhara Emirliği nde Siyasi Ve Askeri Gelişmeler Alla NIKISHOVA, Victoria KREMENEVSKAYA, Особенности Туристической Политики В Области Защиты Историко-Культурного Наследия В Республике Беларусь Iryna PINIUTA, Teaching Strategıes To Develop Intercultural Communıcation Skills Aleksandr ITSENKO, Features Of The Space Of Multiculturalism In The Post-Secular Era Oturum Alexander N. UNSOVICH, Сетевое Международное Взаимодействие Образовательных Ayşe Gamze ÖNGEN, Tekstil Tasarımcısına Yön Veren Tasarım Prensiplerinden Çizgi Öğesi Sevinç ÇELİKYAY, Günümüzde Hesap İşi Tekniğinin Şile Bezi Dokumalarına Uygulanması Gürbüz ARSLAN,The Establıshment Process Of The State Of Israel And Turkey's Recognıtıon Of Israel Sinan YÜKSEL, Bir Eflak Voyvodası Nikola Mavroyeni Tatsiana YATSENKA, Anti-Innovative Barriers In The High School: Classification Characteristic And Prevention Oturum Recep DURGUN, Nasim Hicazi nin Son Darbe Romanında Tarihi Gerçeklik Victorya N. POZNYAKEVICH, Modern Trends In Accounting Education Galina Y. ZHİTKEVİCH, Integratıon Of Educatıon And Scıence: Regıonal Aspect Alexandr N. KOROB, Creatıon Of A Busıness Incubator For O utsourcıng Of Accountıng Servıces At The Department Of Accountıng Ceyda ERDİN, Sarı Saltık Ve Kırım Kapanış Paneli Kongreden Görüntüler V

7 Panel ve Türk Sanatları Çalıştayı Necati DEMİR, Tarih İçerisinde Türkçe Ve Türk Kültürü Osman KUNDURACI, Türk Evi Ahmet AYTAÇ, Gelenekli Türk Dokumaları Çalıştay ve Sergi Uluslararası Türk Sanatları Sergisi VI

8 SYMPOSIUM HONORARY COMMITTEE Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN (Selçuk University, Rector, Turkey) Prof. Dr. Vasiliy KOCHURKO (Baranovichi State University, Rector, Belarus) SYMPOSIUM CO-CHAIRS Prof. Dr. Vladimir KLIMUK (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Osman KUNDURACI (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Necati DEMİR (Germany Turkish Institute of World President) SYMPOSIUM GENERAL SECRETARYS Ahmet AYTAÇ (Selçuk University, Turkey) SCIENTIFIC COUNCIL OF SYMPOSIUM Prof. Dr. Mehmet OKKA (Selçuk University, Vice Rector, Turkey) Prof. Dr. Mahmut ATAY (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Osman KUNDURACI (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Ahmet AY (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Yılmaz KOÇ (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Nuriye BİLİK (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Mehmet TEKOCAK (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Ahmet DALKIRAN (Selçuk University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Yaşar ERDEMİR (Selçuk University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Hakan KUYUMCU (Selçuk University, Turkey) Ahmet AYTAÇ (Selçuk University, Turkey) Prof. Dr. Alexander UNSOVICH (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Oleg PHENCHUK (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Tatsiana PUCHINSKAYA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Elena BELAYA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Zoya KOZLOVA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Irina PINYUTA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Zhanna MANKEVICH (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Zoya LUKASHENYA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Necati DEMİR (Gazi University, Turkey) Prof. Dr. Mustafa SEVER (Gazi University, Turkey) Prof. Dr. Salih YILMAZ (Ankara Yıldırım Beyazıt University, Turkey) Prof. Dr. İdris BOSTAN (İstanbul University, Turkey) Prof. Dr. H. Feriha AKPINARLI (Gazi University, Turkey) Prof. Dr. Ahmet ALTIN (İzmir Demokrasi University, Turkey) Prof. Aysen SOYSALDI (Gazi University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Kürşat ÖNCÜL (Osman Gazi University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Yüksel KAŞTAN (Akdeniz University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Mustafa ŞENEL (Alger 2 University Yunus Emre Institute Coordinator, Algeria) Assoc. Prof. Dr. Ümit YILDIZ (Akdeniz University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Berrin OKKA (N. Erbakan University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Osman Kubilay GÜL (Cumhuriyet University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Feryal SÖYLEMEZOĞLU (Ankara University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Özkan AYDOĞDU (Cumhuriyet University, Turkey) Assist. Prof. Dr. İbrahim ÖZBAKIR (Cumhuriyet University, Turkey) Prof. Dr. Shahid Iqbal KAMRAN (Allama İkbal Open University, Pakistan) VII

9 Prof. Dr. Gadir GOLKARİAN (Yakın Doğu University, KKTC) Prof. Dr. Qafar JEBIYEV- (National Academy of Sciences of Azerbaijan) Prof. Dr. John ZEMKE (Missouri University, Columbia) Prof. Dr. Mariya LEONTİK (İştip Gotse Delçev University, Macedonia) Prof. Dr. Ekrem CAUSEVİC (Hırvatistan Zagrep University, Croatia) Prof. Dr. Chakib BENAFRİ (Alger 2 University, Algeria) Prof. Dr. Julia PULİDO (Rey Juan Carlos University, Spain) Prof. Dr. Mahmut ÇELİK (İştip Gotse Delçev University, Macedonia) Prof. Dr. Galina MİŞKİNİENE (Vilnuis University, Lithuanian) Prof. Dr. Juan Carlos ZAPATERO (Autonoma University, Spain) Prof. Dr. Dmitriy SEN (Southern Federal University, Russia) Prof. Dr. İrfan MORİNA (Kosova University, Kosovo) Prof. Dr. Enrico CILIBERTO (Kataniya University, Italy) Prof. Dr. Muhammad KAMRAN (Punjab University, Pakistan) Prof. Dr. Alisia BORISENKO (Novosibirsk State University, Russia) Prof. Dr. Cherifa TAYAN (Alger 2 University, Algeria) Prof. Dr. Samoil MALCHESKI (Institute for Socio-Cultural Anthropology of Macedonia) Prof. Dr. Serghei ZAHARİA (Komrat State University, Moldova) Prof. Dr. Rubin ZEMON (Institute for Socio-Cultural Anthropology of Macedonia) Prof. Dr. Battulga TSEND (National University of Mongolia, Mongolia) Assoc. Prof. Dr. İsmet TOUATİ (Tlemcen University, Algeria) Assoc. Prof. Dr. Tudora ARNAUT (Taras Şevçenko Kiev University, Ukraine) Assoc. Prof. Dr. Mustapha BENHAMOUCHE (Bilda University, Algeria) Assoc. Prof. Dr. Belhadj MAROUF (Tlemcen University, Algeria) Dr. C. Johannes HENRICH (Southeast Europe and Caucasus Research Center, Germany) Dr. Shirin MELİKOVA (Carpet Museum, Azerbaijan) Dr. Farhat Jabeen WİRK (Fatima Jinnah Women University, Pakistan) Dr. Monika KOPERSKA (Varşova University, Poland) Dr. Hebibe ALİYEVA (Historia Museum, Azerbaijan) Irina GUSACH (Senior Staff Scientist Azov Museum, Russia) Nadia CHEREPAN (Vilnuis University, Lithuanian) Alexey PRONİN (Novosibirsk National University, Russia) EXHIBITION CURATOR Ahmet AYTAÇ (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Ahmet DALKIRAN (Selçuk University, Turkey) EXHIBITION BOARD OF JURY Prof. Dr. Elena PONOMARYOVA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Hüseyin ELMAS (Selçuk University, Turkey) Prof Dr. Nacereddine SAİDOUNİ (Alger 2 University, Algeria) Prof. Dr. Serap YANGIN BUYURGAN (Başkent University, Turkey) Prof. Dr. Zoya KOZLOVA (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Filiz Nurhan ÖLMEZ (Ahi Evran University, Turkey) Prof. Dr. Rachid KOURAD (Alger 2 University, Algeria) Prof. Dr. Zhanna MANKEVICH (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Nana JANASHIA (Tphilisensis University, Georgia) Prof. Dr. Meliha YILMAZ (Gazi University, Turkey) Prof. Dr. Marina ANDRIYASHKO (Baranovichi State University, Belarus) Prof. Dr. Özer KANBUROĞLU (İstanbul Aydın University, Turkey) Prof. Dr. Pınar GÖKLÜBERK ÖZLÜ (Gazi University, Turkey) VIII

10 Assoc. Prof. Dr. Ahmet DALKIRAN (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Fatma MOEEN (Jamia Millia İslamia University, India) Assoc. Prof. Dr. Mehmet KOŞTUMOĞLU (Dokuz Eylül University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Oğuz YURTTADUR (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Ruhi KONAK (Kastamonu University, Turkey) Assoc. Prof. N. Rengin OYMAN (S. Demirel University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Amila SMAJOVİC (Uluslararası Saraybosna University, Bosnia) Dr. Mohammet YOUNIS (Fayoum University, Egypt) Dr. Karim MIRZAYE (Islamic Art University, Iran) Ahmet AYTAÇ (Selçuk University, Turkey) Lela GELEISHVILI (State University, Georgia) Shefqet EMİNİ (Artist, Netherlands) Halit YALABAK (Yüzüncü Yıl University, Turkey) Byambajav TSOGBAYAR (Artist, Mongolia) SYMPOSIUM and EXHIBITION ORGANIZING COMMITTEE Ahmet AYTAÇ (Selçuk University, Turkey) Dr. Galina NIKASHINA (Baranovichi State University, Belarus) Assist. Prof. Dr. Hakan KUYUMCU (Selçuk University, Turkey) Dr. Anatoliy DEMIDOVICH (Baranovichi State University, Belarus) Assoc. Prof. Dr. Ahmet DALKIRAN (Selçuk University, Turkey) Assoc. Prof. Dr. Ümit YILDIZ (Akdeniz University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Berrin OKKA (N. Erbakan University, Turkey) Assist. Prof. Dr. Osman Kubilay GÜL (Germany Institute of World of Turks, Turkey) Dr. Tatsiana YATSENKO (Baranovichi State University, Belarus) Berker KURT (Akdeniz University, Turkey) Dr. Ülker ŞEN (Gazi University, Turkey) IX

11

12 Baranovichi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vasiliy KOCHURKO nun Açılış Konuşması (Çeviri: Doç. Dr. Ümit YILDIZ) Değerli misafirlerimiz sizleri aramızda görmekten ve Baranovichi Üniversitesi nde ağırlamaktan büyük şeref duymaktayım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Belarus Devleti tarafından resmi olarak Baranovichi Üniversitesi nde Türkçe eğitimi ve öğretimi yaklaşık 10 yıldır tamamlanmış bulunmaktadır. Ülkeler arasındaki eğitim ve öğretim, demokratik işbirliği anlaşmaları karşılıklı olarak düzenli ilişkilerle yapılacak bir deyiştir. Bizde bu özel ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı ile kısa sürede karşılıklı olarak güçlendireceğimize inanıyorum. İlk seneler karşılıklı olarak bir anlaşma bulunmamaktaydı. Selçuk Üniversitesi ne ve değerli Rektörüne bize bu konuda aracı olduğu için teşekkür ederim. Tekrar bizim bu organizasyonu yapmamız için Selçuk Üniversitesi nin bize yaptığı bu öneriyi şerefle kabul ettik. Üniversitemizin anahtarı size aittir. İstediğiniz kadar kalabilir. İstediğiniz şekilde üniversitemizin imkânlarından yararlanabilirsiniz. Özellikle bu konferansın ve bu işlerimizin verimli sonuçlarını görmek için ilerde karşılıklı iş birliği anlaşmaları yapmayı öğrenci, öğretmen programlarını değiştirmeyi tabi ki ümit ederim. Geldiğiniz için teşekkür ederim. Şimdi sözü konferans genel sekreteri Sayın Ahmet AYTAÇ hocama vermek istiyorum. XI

13

14 Kongre Genel Sekreteri ve Sergi Küratörü Ahmet AYTAÇ ın Açılış Konuşması Sayın Rektör, değerli öğretim üyeleri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Uluslararası Türk Kültürü Sanatı ve Kültürel Mirası Koruma Sempozyumuna hepiniz hoş geldiniz. Tabi ülkeler arası kültürel, sanatsal ve bilimsel işbirliğinin ne denli önemli olduğunu globalleşen dünyada günümüzde çok daha iyi anlıyoruz. Belarus ve Türkiye global dünyada daha iyi ilişkiler kurmak durumundadır. Baranovichi Üniversitesi nin Sayın Rektörü Vasilly Bey bu bilimsel ve sanatsal işbirliğine bir kapı açtı ve üniversitesinde bu sempozyumun düzenlenmesine imkan sağladı. Bu bizim için çok önemli bir konu. Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN hocam, Sayın Rektör Vasilly Beye selamlarını iletmemizi istedi. Sayın Vasilly Beyin üniversitesi ile Selçuk Üniversitesi nin bu işbirliğinden son derece memnun olduğunu ve tüm katılımcılara ve sizlere de selamlarını iletmemizi istedi. Bu kongrede yine Almanya, Pakistan, Belarus ve Türkiye den değerli bilim adamlarının bildirilerini dinleme şansımız olacak. Tabi bir kongre düzenlemenin ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Ama hele bir de bunu kendi ülkemizin dışında başka bir ülkede yaptığımızda bu zorluk ikiye katlanıyor. Ama biz bu zorlukları çok kolay aştık. Çünkü Belarus ta bir kahraman var. Benimle Ümit hoca 7/24 maille, telefonla gece yarıları belki de son birkaç aydır yani eşimden daha çok Ümit hocayla konuştuk desem yeri var. Ve kongremizin bir diğer ortağı da Almanya Türklerin Dünyası Enstitüsü ve bu enstitünün de değerli Direktörü hepinizin yakından da tanıdığı bilim adamı Prof. Dr. Necati DEMİR. Bu kongreye katkı sağladılar ve paydaş oldular. Ben burada merkezimizin yaptığı bütün kongrelerde, düşüncesiyle kongreye katkı sağlayan Merkez Başkanımız Prof. Dr. Osman KUNDURACI başta olmak üzere can dostum Ahmet DALKIRAN a, Prof. Dr. Necati DEMİR e, az önce ifade ettiğim gibi Doç. Dr. Ümit YILDIZ a ve bize bu imkânları bize buralarda bu kongreyi yapma fırsatı veren Sayın Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN e ve Baranovichi Üniversitesi nin Değerli Rektörü Prof. Dr. Vasily KUCHORKO ya huzurlarınızda teşekkür ediyorum. XIII

15

16 Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Osman KUNDURACI nın Açılış Konuşması Evet benim açılış seremonilerinde alışık olduğum gibi konuyla ilgili açıklanacak şeyleri Ahmet hoca zaten söyledi. Şimdi bizler Selçuk Üniversitesi ni temsilen Türk El Sanatları Merkezi olarak Baranovichi Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirdiğimiz Türk Sanatları Kültür ve Folkloru ile Kültürel Mirası Koruma Sempozyumu nun 11. sini burada gerçekleştiriyoruz. Burada bize ev sahipliği yapan Sayın Rektör e teşekkür ederiz. Selçuk Üniversitesi nin Rektörü Prof. Dr. Mustafa ŞAHİN hocamızın selamlarını getirip kendisine ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bugün de gerçekleştireceğimiz kongre çerçevesinde yurt dışından yani Belarus tan, Belarus un dışında biz Türkiye den 30 kişilik bir ekiple geldik. Umarız Belarus ta katılımcılarla beraber 60 katılımcıya ulaşabiliriz. Türk Kültürü Sanatı ve Folklorü üzerine neler yapılacağına, işte bu da bizim yaptığımız kongrenin içeriği hakkında çok önemlidir. Belarus bayrağına bakarsanız Belarus bayrağının solunda bizim Anadolu kilimlerinin ve halılarının motifleri ve aynı zamanda da armalarımız yine başak, buğday başağı var. Demek ki bizim Belarus la ilgili olarak bir ortak kültürel mirasımız olduğunu görüyoruz. Bu kültürel miras birlikteliğinde inşallah birbirlerine daha da güçleneceği duygusuyla herkesi saygı ile selamlıyorum. XV

17

18 Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Necati DEMİR in Açılış Konuşması Sayın Rektörüm, kıymetli meslektaşlarım hepinizi saygı ile selamlıyorum. Değerli konuklara Türk kültürünü, tarihini tanıtmak üzere Almanya da kurduğum Türklerin Dünyası Enstitüsü adına buradayım. Bu sempozyum bu sene buraya hitap etmek üzere düşünülmüştür. Rektörümüz Vasilly Bey daha evvel Türk Tarihi Türk Kültürünü tanıtmak üzere bir konferans düzenleyerek buraya bizleri davet etmişti. Ben Mayıs ayında bu üniversiteye geldim ve Türk kültürüyle ilgili bir konferans verdim öğrencilere. Sayın Rektörümüz Vasilly Bey de beni bir devlet başkanı gibi ağırlamıştı o zaman. Ben gerçekten çok şaşırdım. Biz bu coğrafyanın iki önemli devletin Belarus ve Türkiye Cumhuriyeti dünyanın gelişen şartları bizi çok yakın olmaya zorluyor. Dost olmaya zorluyor. Ben en kısa zamanda Sayın Rektörü Ankara ya davet edeceğim. Orada kendisinden bir konferas isteyeceğiz. Dediğim gibi gelişen dünyada Belarus ve Türkiye daha güçlü ilişkiler kurmak zorundadır. Ve bu sempozyum biz bilim adamlarınca düzenlenmektedir ve devletlerarası işbirliğinin hızla artmasına inşallah vesile olur. Ahmet AYTAÇ çok ilginç bir adamdır. Ben, benim gibi çalışan bir ikinci kişi daha yoktur derdim. Bu Ahmet AYTAÇ beni yanılttı. Kendisine de enstitüm adına 2017 yılı Bilim ödülü takdim etmek istiyorum ki gerçekten yayınlarıyla da bir markadır Ahmet AYTAÇ. Evet Ahmet hocanın bu azmi Ümit YILDIZ ın da desteği ile birleşti ve bu sempozyum ortaya çıktı. Bilim dünyası için hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygı ile selamlıyorum. XVII

19

20 AÇILIŞ OTURUMU (OPENING SESSION)- A Salonu (A Hall) Oturum Başkanları (Session Moderators): Prof. Dr. Vasily SCHUR-Yrd. Doç. Dr. (Assist. Prof. Dr.) Yaşar ERDEMİR

21

22 ВЗАИМОДЕЙСТВИЕ УЧЕБНЫХ ЗАВЕДЕНИЙ КАК МЕХАНИЗМ КОНКУРЕНТОСПОСОБНОГО ФУНКЦИОНИРОВАНИЯ НА РЫНКЕ ОБРАЗОВАТЕЛЬНЫХ УСЛУГ Vasiliy KOCHURKO Взаимодействие организаций является одним из механизмов борьбы с конкуренцией на рынке. И рынок образовательных услуг в этом направлении не исключение. Образовательная среда представляет собой постоянно и динамично меняющийся организм, поэтому в условиях постоянной конкуренции на различных уровнях, в различных сферах деятельности одним из вариантов сохранения и возможного укрепления своих позиций выступает объединение организаций (долгосрочное, среднесрочное или краткосрочное). Взаимодействие партнеров на основе конкурентных преимуществ каждого создает условия для построения мощной, современной платформы качественной реализации обозначенных целей. Одной из основных и широко распространенных форм такого взаимодействия выступает сетевая форма сотрудничества, в рамках которой каждый из участников реализует индивидуальный блок закрепленных за ним функций. Специализация участников сети позволяет достичь высокого качества конечного результата, так как каждый является высококомпетентным партнером в указанной области. На основе данной формы объединения достигается синергетический эффект. В качестве альтернативной формы взаимодействия (блочного, не тотального) выступает дистанционная форма функционирования, позволяющая достичь экономии материальных средств, обеспечить мобильность, оперативность, индивидуальность в направлении реализации запланированного комплекса мероприятий: образовательных программ (в том числе магистратуры), научно-исследовательских, инновационных проектов, программ академической мобильности. Также в качестве одной из возможных форм альянса организаций выступает консорциум как добровольное объединение организаций в рамках реализации единой цели. Создание образовательных, научных консорциумов позволяет повысить эффективность работы каждого участника за счет широких возможностей реализации международных проектов, в том числе финансируемых (таких как Erasmus+, Horisont 2020). Также реализуются перспективы соответствия вектору развития формируемым и меняющимся тенденциям глобализации образования. Prof. Dr., Baranovichi University, Rector, Belarus. 3

23

24 WOODEN DECORATIONS ON THE DOORS OF THE HOUSES IN MUGLA PROVINCE, YATAĞAN DISTRICT- KATRANCI VILLAGE Osman KUNDURACI Muğla is an important province, which is located in south of Anatolia, surrounded by Aydın and Denizli in north, Antalya in east and Mediterranean in south and Egean in West. Muğla, in the Southwest Anatolia s indented, high mountains, has also plateaus such as Bozüyük, Ula and Gökova. Although its climate is generally mild, plateau climate can be observed locally. Muğla and that region s history is down to 2000 BC. Known as Karia in Antique Age, the region was under the control of Kingdom of Lydia 546 BC, after that for a short time was in Persian domination. Turkish periods settlements in Yatağan region was started in the Menteseogullari period which was played an important part of turkization of Anatolia. Ibn-i Batuta who travelled Anatolia in beginning of 14th century, mentioned about Turkmen emirates in the region. Sinan Efendi, who was a scholar in 16th century, indicated that he was from Leyne in one of his poems called Mesahib-i Serife shows Muğla was an important Ottoman province in that century. Evliya Çelebi, who was one of the 17th century travellers, mentioning flat earth roof houses in Muğla, 150 in Bozüyük and 250 in Eskihisar-, gave information about 17th century Ottoman domestic architecture. Comprehensive studies on Mugla s 19th century settlements and domenestic architecture were made. We see that in 18th and 19th century hipped roof houses took place instead of 17th century s flat earth roof houses. However in some villages flat earth roof still was in use. Examples, most of them built in end of 19th and begining of 20th century, are typical Turkihs houses both in point of plan and construction elements. Generally located in a yard, houses were built in exterior hall plan type which is called önlük. Sections such as kitchen, toilets, barn and hayloft were located in basement or yard. We see that exterior hall was encircled with wooden bars and the area is called çıkartmalık. In one corner of the çıkartmalık a place for ablution which is called abdestlik was built. Other parts of çıkartmalık are called kibet. Large closet, bathing cubicle, flowerpot, shelf (almelik or çanaklık), furnace and closet nishes were made in rooms. On basements hardly any windows were used, but on upper floors number of windows are increased. Windows were closed on both sides with wooden shutters or bars which are locally called dırbızan. Room ceilings are generally flat, lath ceilings which have straight or diagonal rosettes in the centre. Houses mostly built with stone and wood. The walls are cm. thickness and made of mortar-bond timber. Prof. Dr., Selçuk University Department of Art History, Konya. 5

25 The most important ornamental motifs in the district houses are the entrance doors and dırbızan (windowa bars). This study will introduce these gates which are important for ornamentation of Yatağan Katrancı Village houses. Having decorations on the door reflects Turkish people s perspective on life, culture, the status of the house owner and the sense of fashion of the period. For Turkish people, their houses are sacred places where they have in-family privacy. For this reason, doors have had specific importance and they have been decorated. Additionally, they have decorated their doors with symbolic motifs in an attempt to reflect their status, value judgement and beliefs. The artisans doing the decoration work tried to choose the motifs they were to engrave based on the wishes of the owner of the house and their experiences. Decorations on the doors of the houses in Yatagan-Katrancı village are generally on the room doors and the surfaces facing the sofa in the room. For wooden materials, turpentine tree, pine tree and mulberry tree were used and for technique batten-built-up, surface engraving and curve-cut techniques were applied. No paint was used on the wood, revealing the texture of the wood. If there are two doors decorated as in Huseyin Kocagöz s house, these two doors were decorated with similar decorations symmetrically(photo:1). On most of the vertical rectangular formed doors, there are semi-circle formed, arches engraved like lacework and looking like curtains fixed on the frame of the door. Along with the leaves of the doors, these arches resemble prayer rugs. As in Ramazan Karaoglu s house, there are stars or medallion shaped motifs on both sides of the cusped arches(photo:2). In some samples, there are crown formed caps above the cusped arches. On both sides of these caps, there are generally knobs places on wooden columns. Single sided leaves of the doors are where most of the decorations are placed. Rectangular door leaves are generally framed with 10 cm wide jambs. Inner sides are separated into smaller boards with 5 cm wide wooden laths, and each of these was decorated with different ornaments. These boards are placed in different organizations of square, rectangular, triangle and star shapes. The most common of these compositions are formed with rectangles, with a square part in the middle reflecting the circling move of the pinwheel. A thin moulding is circled in each plate. There are various symbolic motifs in the blank parts of the plates. The most common motif is named künar by the local people, which represents the top-view of the pine cone which grows in that region. This motif resembling the top view of a flower is used on almost every door(photo:3). Crescent and star, symbolizing the Turkish flag is another very common motif like künar, which can also be found on almost every door in the region. On the doors of Huseyin Kocagöz s house, there are dagger motifs above the cusped arches engraved in hemstitch technique(photo:4). As in Mehmet Bozkurt s house, arm motifs are engraved mostly with stars and flowers. They can be taken as the symbols of peace. Additionally, arm motifs indicate that most of the residents of that house are male(photo:5). In Osman Omak s and Mustafa Kocagöz s houses, heart motifs are placed in circles around star forms. 6

26 Birds are used in decorations, sometimes single and sometime as couples facing each other. In Mehmet Angın s house, there is a star in a circle in the middle of two bird motifs facing each other, and the evil eye talisman in the middle of that star looks like a protection for the affection within the family. These blue talismans were placed in the centre of the motifs afterwards. On the doors of Mehmet Alakaya s house, pinwheel motif reflecting the dynamism of circling movement is circled with small interwoven circles, which reflects the Turkish perspective of the universe and life. The flying bird motif with open wings in Mehmet Bozkurt s house is one of the most common motifs. Motifs of pitcher, which are used for washing hands and ablution represents the religious beliefs of the household. Flower bouquets coming out of vases are among the different applications(photo:6). On the doors of Abdullah Sivri s house, there are reverse S forms with three cusps on the edges. Besides the heavily ornamented doors, some doors are decorated with simple compositions of tulip motifs, as the doors in Faden Kocagöz s house. On the doors in Mustafa Dirik s house, there a tread motif placed on the edge of a pentagram. Pentagram or hexagram motifs placed in cusped circles like in Mustafa Tosun s house are also among the common motifs. On conclusion, some wooden door examples which are found in houses in Katrancı village of Muğla-Yatağan district are important in traditional handicrafts in terms of their construction and ornamentation characteristics. The doors, which are significant in the context of both composition and iconograhpic meanings, are the most important structural elements applied in Yatağan region traditional houses by local craftsman at the begining of 20th century. BİBLİOGRAPHY Ertuğrul Aladağ, Muğla Evi, Muğla, Oktay Ekinci, Yaşayan Muğla, İstanbul, Osman Kunduracı, Muğla-Yatağan Çevresindeki Ahşap Süslemeli Kapılar, 2000 li Yıllarda Türkiye de Geleneksel Türk El Sanatlarının Sanatsal, Toplumsal ve Ekonomik Boyutu Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 1999 s Osman Kunduracı, Yatağan-Turgut Çevresindeki Eski Evler, Osmanlı nın 700. Yılında Muğla Sempozyumu (6-7 Mayıs 1999), Muğla, Osman Kunduracı, Batı Toroslar da Bulunan Geç Dönem Türk Evlerinde Ahşap Süsleme, Türk Tarihi Ansiklopedisi, Cilt: 18, Ankara, 2002, s Osman Kunduracı, Muğla-Yatağan Çevresindeki Türk Devri Mimarisi ve El Sanatları, Muğla, 2007 Osman Kunduracı, Denizli Serinhisar İlçesi nin Eski Evleri, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, (6-7-8 Eylül 2006),Denizli, 2007,s

27 Osman Kunduracı, Muğla-Yatağan İlçesi Turgut(Leyne) Kasabasının Eski Evleri, Prof. Dr. A. Adil Tırpan a Armağan, Denizli, Photo1- Doors of Hüseyin Kocagöz House Photo2- Doors of Ramazan Karoğlu House 8

28 Photo3- Künar (Pinecone) Motif from Doors of Katrancı Houses Photo4- Dagger Motif from Door of Hüseyin Kocagöz House 9

29 Photo5- Arm Motif from Door of Mehmet Bozkurt House Photo6- Flowers in Vase motifs from Doors of Katrancı Houses 10

30 1. OTURUM (1. SESSION)-A Salonu (A Hall) Oturum Başkanları (Session Moderators): Prof. Dr. Necati DEMİR-Doç. Dr. (Assoc. Prof. Dr.) Galina NIKASHINA

31

32 INVESTIGATION OF HANDMADE DOLLS IN AYDIN REGION IN TERMS OF THEIR MATERIALS, MAKING AND EMBRODERY TECHNIQUES Aysel ÇAĞDAŞ * Fatma ÜLKÜ YILDIZ ** Miyase ÇAĞDAŞ *** INTRODUCTION With their rich variety and beautiful examples, our handcrafts make up colorful and the most important part of our culture. Transferred from thousands years ago to nowadays, handcrafts reflect the emotions, artistic tastes and cultural properties of the communities they emerge from (Doğan, 2016). One important value of Turkish culture is the handcrafts. Handmade dolls included in the handcraft works are significant in that they can introduce cultural values to children at early ages (Çağdaş and Yıldız, 2016). Stuffed dolls were first discovered in Egypt in 500s BC (İlhan, 2004). The first time that dolls were made at home by adults for children to play was in the 16 th century. (Ergün, 1980). Within family life in Turkish communities, dolls have always been made and their functionality has been maintained in the growth process of children. They have managed to survive throughout the Turkish history from Central Asia to Anatolia (Begiç, 2016). Made to entertain and educate children, toys provide valuable clues about their times (Onur, 2002). It is possible to understand social tendencies of Turkish culture by looking at the appearances of hand-made dolls as traditional toys. Clothes of the dolls and the accessories used display the characteristics of their regions (Güner, 2002; Onur and Demir, 2004). Children need dolls that carry the properties of their cultural and ethnic origin (Cited in Egemen, Yılmaz and Akil, 2004). Traditional handmade dolls will always continue to exist though handmade dolls are likely to be replaced with those manufactured by both national and international companies in parallel with the recent industrial and technological developments. The growth and diversification of tourism sector worldwide and people s interest in different cultures have increased the interest in handmade dolls belonging to certain regions (Begiç, 2016). An investigation into handmade dolls is needed to contribute to tourism, to create work areas for housewives by offering them opportunities to make regional handmade dolls, to keep the cultural values alive and to introduce Turkish culture to children at early ages. Purpose of the Study The main purpose of this study is to introduce handmade pillow dolls from Aydın (Turkey) region and examine the materials, making and embroidery techniques used in the making of dolls. * Assoc Prof. Selcuk University, Faculty of Health Sciences, Konya, [email protected] ** Lecturer, Selcuk University, Faculty of Health Sciences, Konya, [email protected] *** Assoc Prof. Selcuk University, Faculty of Art and Design, Konya, [email protected] 13

33 Research Questions Accordingly, the following research questions will be addressed; Regarding the handmade dolls made in Aydın region; 1. What are the materials used in the making process? 2. What are the stitch techniques applied in the making process? 3. What are the making and embroidery techniques applied? Significance of the study The findings of the study are expected to 1. Create a discussion platform by updating the topic of handmade dolls that are a part of Turkish handicrafts 2. Be effective in introducing Turkish culture to children at early ages 3. Be effective in supporting the production of handmade dolls, encouraging their manufacture and finding market for them 4. Contribute to the introduction and publicity of our cultural values at international platforms 5. Provide guidance to those working in the toy industry on how to make dolls characterizing Turkish culture METHODOLOGY The study was designed as a survey model. The research population of the study is the province of Aydın. As a result of field research, 10 handmade dolls were obtained and all of these dolls were included in the research sample. Observation sheets developed by the researcher were used to collect research data. Initially, handmade dolls were assigned a number based on the degree of difficulty of embroidery work, starting from the easier ones. Later, each doll was analyzed in numerical order in terms of the materials used in their making, stitch techniques used in the making process and the techniques used in their making and embroidery. Besides, pictures of the dolls were also taken. Photo 1 First 5 handmade dolls from Aydın region RESULTS, INTERPRETATION AND DISCUSSION In this part, the materials and the stitch techniques used in the making process and the techniques used in the making and embroidery of the handmade dolls from Aydın region were presented in tables. Findings were interpreted and discussed in accordance with the research questions. 14

34 Table 1 Materials used in the making of dolls Primary Materials Secondary Materials Embroidery Materials Doll No Fabric Sponge Scraps Sewing Thread Fabric Embroidery Thread Lace Thread (Cotton) Lace Thread (Nylon) 1 X X X X X X X 2 X X X X X X X 3 X X X X X X 4 X X X X X X X 5 X X X X X X X X 6 X X X X X X X 7 X X X X X X X X 8 X X X X X X X X 9 X X X X X X 10 X X X X X X X X Total % Bead Ready-made Lace Festoon As can be seen from the data given in Table 1, the same primary and secondary materials were used in all of the dolls. For embroidery, fabric and embroidery thread were used in all of the dolls, followed by lace thread (nylon), ready-made lace and bead. Lace thread and festoon were the least favored materials used in the embroidery. Based on the findings, it can be suggested that economy was a priority in the use of primary and secondary materials of the handmade dolls. The findings related to the primary and secondary materials used in the making of dolls are consistent with those reported by Temiz Çağdaş and Çağdaş (2011). Table 2 Stitch Techniques Used in the Making of Dolls DDoll No Machine made Handmade Straight Stitch Tacking Machine stitch Hemming Stitch 1 X X X X 15

35 2 X X X X 3 X X X X 4 X X X X 5 X X X X 6 X X X X 7 X X X X 8 X X X X 9 X X X X 10 X X X X Total % The data in table 2 shows that straight stitch made by machine and handmade tacking, machine and hemming stitches were used in all of the dolls. Results indicate that sewing machines are also used at homes in parallel with the rapid developments in technology. However, it is also seen that stitch techniques made by hand are the ones that are still implemented. Çağdaş and Yıldız (2016) found that machine straight stitch and handmade tacking were used in the clothing of all handmade dolls from Argıthanı. Çağdaş, Çağdaş and Temiz (2011) reported that machine straight stitch, and handmade tacking, hemming stitch and handmade machine stitch were used in the clothing of cultural dolls made in Nevşehir. Findings of these studies appear to share similarity with the stitch techniques applied in the making of the dolls examined in the present study. Table 3 - Techniques Used in the Making and Embroidery of Dolls Techniques Used in Making Techniques Used in Embroidery Doll No Filling Straight Stitch Applique Simple Needlepoint Stitches Crochet Lacework Use of Readymade Laces 1 X X X X X Crochet Lace Edging Festoon Beaded Lace Edging Tatting 2 X X X X X 3 X X X X 4 X X X X X 5 X X X X X 6 X X X X 16

36 7 X X X X X 8 X X X X X 9 X X X X X 10 X X X X X Total % Filling technique was used in all of the dolls, as evidenced by Table 3. Using this technique in all of the dolls might be resulting from the fact that it is an appropriate technique to make dolls, it is easier to apply and relatively economical. Data in Table 3 indicates that straight stitch applique and simple needlepoint stitches were used in the embroidery of all dolls, followed by the use of readymade laces, beaded lace edging, crochet lace edging, crochet lacework and festoon. Tatting was the least used technique. Termed by the Europeans as appliqué, this is an embroidery technique that has long been known by Turks (Ögel, 1991 a). Turks have also used beads in their embroideries (Ögel, 1991 b). Beaded lace edging is the most commonly used embroidery technique in Anatolia. It is commonly used in Aydın, as well (Tük Oyaları Kataloğu, 1998). Tatting is easier than needle-point lace yet more difficult than crochet lace edging (Türk Oyaları Kataloğu, 1998). Apparently, the use of tatting technique is rare and this could be because it is hard to apply and the number of those who still use this technique today has declined. Simple needlework stitches and crochet lace edgings are easier to apply; and the use of readymade laces is more practical and festoon is easily accessible. These all could be the reasons why they have been widely preferred over the others. Photo 2 Second 5 handmade dolls from Aydın region CONCLUSION 1. In all of the dolls, fabric and sponge scraps were used as the primary materials, and sewing thread as the secondary materials. For the embroidery of dolls, fabric and needlepoint thread were used in all of the dolls, lace thread (nylon) in almost all of the dolls, readymade lace in more than half and beads in half of the dolls. Lace thread (cotton) and festoon were preferred much less. 2. Machine-made straight stitch; handmade tacking, machine stitch and hemming stitch were used in the making of all dolls. 17

37 3. Filling was used in all of the dolls. Straight stitch applique and simple needlepoint stitches were used in the embroidery of all dolls and the use of readymade lace and beaded lace edging was observed in half of the dolls, followed by crochet lacework, festoon and tatting, Recommendations 1. Handmade doll makers need to be supported, making of handmade dolls should be encouraged and markets should be found by the Ministry of Culture. 2. Handmade dolls can be publicized in national and international exhibitions. 3. Competitions can be organized in the regions where handmade dolls are made widely. 4. Cooperating with the toy industry would be a good opportunity to produce on large-scales the dolls that help introduce Turkish culture to children 5. Further research is needed on the dolls belonging to different regions to provide valuable guidance and suggestions for future studies. REFERENCES Begiç, H. N. (2016) Türk Kültüründe Geleneksel Bebekler, Motif Akademi Halk Bilimi Dergisi. Cilt 9, Sayı: 18 (Temmuz - Aralık). Ankara Çağdaş, M, A. Çağdaş ve G. Temiz (2011). Nevşehir de Üretilen Kültürel Bebeklerin Giyim ve Aksesuar Özelliklerinin İncelenmesi, Birinci Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu (16-19 Kasım). Nevşehir Üniversitesi. Yayınları, Nevşehir Çağdaş, A. F. Ü, Yıldız (2016). Konya İli Argıthanı Kasabası El Yapımı Kültürel Bebeklerin Giyim Kuşam Özelliklerinin Çocukların Sosyo - Kültürel Gelişimine Katkı Sağlamak Açısından İncelenmesi, VI. Uluslararası Türk Sanatı, Tarihi ve Folkloru Kongresi / Sanat Etkinlikleri ( Mayıs). Konya Doğan, Ş. (2016). Konya Etnografya Müzesinde Bulunan Para Keseleri, Uluslararası Geçmişten Geleceğe Sanat Sempozyumu ve Sergisi (24 26 Eylül). Hitit Üniversitesi. Çorum Egemen, A. Yılmaz, Ö, Akil, İ. (2004). Oyun Oyuncak ve Çocuk, ADÜ Tıp Fakültesi Dergisi. 5 (2) Eskişehir. Ergün, M. (1980). Oyun ve Oyuncak Üzerine. Milli Eğitim Yayınları, Ankara Güner, Y. (2002). Türkiye de Tarih Öncesinden Bu yana Oyun Sanat Oyuncak İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. İstanbul İlhan, A. Ç. (2004). Dolgu Oyuncaklar Okul Öncesi Eğitimde Araç Geliştirme. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları. Eskişehir Onur, B. (2002). Türkiye de Çocukluğun Tarihi. Ankara Onur, B. ve T. Demir (2004). Türkiye de Çocukların Oyuncak Sandığı: Ulusal ve Küresel Etkenler, Türkiye de Çocuk Oyunları Araştırmaları. (No:12) Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları. Ankara Ögel, B. (1991, a). Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt: 5. T.C. Kültür Bakanlığı Ankara Ögel, B. (1991, b). Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt: 6. T.C. Kültür Bakanlığı Ankara Temiz, G. A, Çağdaş ve M, Çağdaş (2011). Nevşehir Kültüründe Yer Alan El Yapımı Bebeklerin Malzeme Yapım Teknikleri ve Kültürel Özelliklerin İncelenmesi, 1. Uluslararası Nevşehir Tarih ve Kültür Sempozyumu. (16 19 Kasım) Nevşehir Üniversitesi Yayınları. Nevşehir Türk Oyaları Kataloğu (1998). Hazırlayan El Sanatları Şubesi. (Baskıyı Hazılayan Kahveci, M., A, Bahşişoğlu) Kültür Bakanlığı, Ankara 18

38 INVESTIGATION OF KONYA TRADITIONAL INFANT BODYSUITS AND THEIR PROPERTIES Miyase ÇAĞDAŞ Fatma ÜLKÜ YILDIZ Aysel ÇAĞDAŞ*** Rapid development in technology and industrialization today has also led to changes in the area of clothing. These changes are apparent in clothing types, materials and colors used, model and cutting techniques and embellishment techniques. It is a significant change that the bodysuits once made at homes are produced today using ready-made clothing techniques. Bodysuits are especially important in baby underwear as newborns have very sensitive skin. The purpose of this study is to investigate the handmade infant bodysuits from Konya region in terms of their materials, colors, models and their sewing and embellishment techniques. The present study is considered significant in terms of documenting cultural values to keep them alive and giving designers insights into making designs appropriate for cultural values and infant health. The study was conducted on the basis of the survey model. The province of Konya was selected as the target population of study. Five traditional infant bodysuits were obtained through field research and all were included in the sample. Pictures of the bodysuits were presented and tables were formed in accordance with their properties. Data obtained using observation forms was entered into the tables and, a conclusion was drawn and some recommendations were offered in the light of this data. INTRODUCTION Clothing is an indispensable phenomenon for human beings. It is a basic need that needs to be met starting from birth to death. Clothing has a special place and importance in modern and social life. Children s clothing, among three main clothing categories of Women s, men s and children s clothing, has different characteristics in comparison with the adult s clothing. Children continue to grow and develop physically from birth to adolescence. Children s clothes need to be designed on the basis of their development. When designing clothes for children, it is essential to be knowledgeable about children s body development and make accurate and careful assessments in order to produce clothes appropriate for their changing body size (Kuru and Çeğindir, 2001, 2). Assoc Prof. Selcuk University, Faculty of Art and Design, Konya Lecturer, Selcuk University, Faculty of Health Sciences, Konya *** Assoc Prof. Selcuk University, Faculty of Health Sciences, Konya 19

39 As children are important to societies and families, so is clothing to children. Children, after they begin to speak, use the word cici (means cute) pointing to their clothes (Sevüktekin, 1972, 8). An infant bodysuit, among the children s underwear, is a type of garment once worn by infants during the infancy between the ages of 0-2 years (Dursunoğlu Tavbek, 1976, 109). Today it is worn by infants between the ages of 0-8 months. In Turkish dictionary, the infant bodysuit is defined as 1. A short garment with sleeves made of fine cotton worn by infants as underwear (Türk Dil Kurumu,1988, 2509). Plain and comfortable models with fewer cuts and stitches are preferred in infant bodysuits (Tavbek Dursunoğlu, 1976, 109). Selection of fabric is really important as bodysuit is a garment that directly touches the skin of an infant. Looking at the examples survived until today, it is seen that fabrics such as opal and fustian were used (Berk and Emzen, 1941), and fabrics like muslin (finely-woven breathable fabric) and gauze-like muslin were also preferred in the past. Today, mostly combed cotton fabrics are used. The sewing and embroidery techniques by hand that were once used widely in infant bodysuits have now replaced with those made by machine. Today, infant bodysuits are manufactured as ready-made clothing. For that reason, handmade infant bodysuits made individually at homes by housewives have become a cultural heritage. This change in infant bodysuits has necessitated the investigation of traditional infant bodysuits and their properties. Purpose of the Study The purpose of this study is to investigate the infant bodysuits made at homes by women in Konya in terms of their materials, colors, models and cutting, sewing and embroidery techniques and also to identify their properties and thus pass them onto the next generations by providing documentary evidence. Significance of the Study Due to the changes occurred in industrialization, the materials and the sewing and embroidery techniques once used in infant bodysuits have also undergone some changes. In this sense, infant bodysuits once sewn and embroidered by hand at home have cultural characteristics. The present study is considered significant in terms of documenting cultural values to pass on to the next generations and giving designers insights into making designs appropriate for cultural values and infant health. The province of Konya was selected as the target population of study. Pictures of the bodysuits were presented and tables were formed in accordance with their properties. Data obtained using observation forms was entered into the tables and, a conclusion was drawn and some recommendations were offered in the light of this data. METHODOLGY The study was carried out on the basis of survey model. A literature review was conducted and the sources were contacted in person. Information was obtained on the topic. 20

40 Population and sample The target population of the study was the infant bodysuits made at homes by women in Konya. Five traditional infant bodysuits obtained through field research were included in the sample. Data Collection and Instruments Based on the properties of infant bodysuits, observation sheets were developed by the researchers and the properties of infant bodysuits were determined by means of these observation sheets. Information about cultural characteristics was collected through making contact with sources. Infant bodysuits were examined from simple to the complex ones based on their model and embroidery features. Tables were formed in accordance with the determined features and the data obtained using observation forms was entered into the tables. Also, images of infant bodysuits were presented. RESULTS It was found that, of the infant bodysuits sampled in the study, bodysuit no: 1, bodysuit no: 2, bodysuit no: 4 and bodysuit no: 5 were made at homes by women in 1995 and bodysuit no: 3 was made the same way in 1974 (Elmas Ünlüdüvenci, ; Hüsniye Kozlu, ; Miyase Çağdaş, ; Saniye Dil, ; Payende Saksağan, ; ile kişisel iletişim). Table 1 Materials used in Traditional Infant Bodysuits Primary Materials (Fabrics) Secondary Materials Materials used in Embroidery Bodysuit No Muslin (Cotton) Gauze-like Muslin (Cotton) Opal (Cotton) Fustian (Baby) (Cotton) Sewing Thread (Cotton) Embroidery Thread (Cotton and Thin) 1 X X X X 2 X X X X Ribbon Embroidery Thread (Cotton) Tram Silk (Silk Yarn) Edging 3 X X X 4 X X X 5 X X X Total % Among the fabrics used as primary materials, fustian comes first and it is followed by muslin, gauze-like muslin and opal in the second place, as seen in Table 1. 21

41 It is therefore noteworthy that cotton fabrics were used in all of the infant bodysuits. This can be considered an important feature in order to protect children s health. Muslin, gauze-like muslin and salaşpur (a sort of loosely woven fabric) are among Turkish fabrics muslin is the typical fabric widely used in 19 th and 20 th centuries (Yatman, 1945, 66; Barışta, 1988, 66). It is seen that embroidery thread (cotton and thin) is the material most commonly used in sewing infant bodysuits. The use of cotton and thin embroidery thread to make infant bodysuits can be considered an indication that skin sensitivity of the infants are taken into consideration. In their study on kıvratma undershirt - a type of underwear in traditional women s and men s underwear, Çağdaş et al. reported that cotton sewing thread was used as the secondary material (1996, 174). Their finding is in line with that of this study regarding the secondary materials used in infant bodysuits. Thread is the most widely used material in embroidery, which could be connected with the embroidery techniques implemented. Table 2 Colors Used in Traditional Infant Bodysuits Colors Used Fabric in Colors Used in Secondary Materials Colors Used in Embroidery Bodysuit No White White Light Pink Dark Pink White Grenadine Red Dark Pink 1 X X X X Mustard Yellow Lilac 2 X X X X 3 X X X 4 X X X 5 X X X Total % As can be seen in Table 2, white color was used in the fabric of all traditional infant bodysuits. It is noteworthy that white is the only color used in fabric. The wider use of white in fabric seems to be resulting from the fact that achieving hygiene in white-colored fabric is easier, when compared to the coloredfabrics, and this is importance for the protection of infant health. Ögel emphasizes the significance and the meaning of white color to Turks by stating that White color means whiteness, cleanness, purity and greatness to Turks (2000, 377). 22

42 The numerical value of white color is consistent with the numerical value seen in the choice of fabric color. The use of white thread to sew white fabric was naturally the reason for this result. It is seen that the colors of white, grenadine red, dark pink, mustard yellow and lilac wee preferred when embroidering infant bodysuits. It was also found that a different color was used in each of the sampled bodysuits and this choice indicates that a variety of colors were preferred for embroidery. Findings related to the colors used to embroider infant bodysuits could be explained through the rationale that white color combines well with other colors. Eronç reports that traditional children s clothes are decorated with colored threads (1984, 4), and this finding is in consistent with our finding regarding the colors used when embroidering infant bodysuits. Infant bodysuit 1 Infant bodysuit - 2 Table 3 Model Cutting Techniques Used in Traditional Infant Bodysuits Body Collar Sleeve Closure Bodysuit No Body Width Hemline Side Seam Length Falling Band Collar Model Cuff Sleeve Length Closure Technique Where to Close Wide Regular Cut Wide Pleated Cut Body-width Seamless Knee-length Below-Knee-Length Crew-Neck V Neck Set-in-Sleeve Raglan Sleeve Wide Cut Fastening with Ribbon Fastening with Drawstring or Bias Tape 1 X X X X X X X X X X X Long Sleeve Regular Closure Double Breasted Closure Front Center Back Center 2 X X X X X X X X X X X 3 X X X X X X X X X X X 23

43 4 X X X X X X X X X X 5 X X X X X X X X X X Total % Body features of infant bodysuits were analyzed in terms of body width, hemline, side seam and length. It ıs seen that wide regular cut and wide pleated cut were applied for body width. Wide regular cut is the most commonly applied model and cutting technique. It is seen in all of the infant bodysuits that seamless cutting was used in the hemline width. For the bodysuit length, knee-length and below-knee-length cuttings were applied. Based on these findings, it can be suggested that wide, simple and plain models were favored for traditional infant bodysuits. This choice appears to be an important factor in terms of suitability for children. Crew-neck and V-neck models among the falling band collars were chosen for the infant bodysuits. Crew-neck is the most commonly used collar model. It is obvious that crew-neck is a popular collar model used for infant bodysuits. Crew-neck is a suitable collar model for underwear. That s why it is widely used in traditional and modern underwear. The falling-band collars applied to traditional women s and men s underwear (Çağdaş et al., 1996, 209) have similarities with the collar model used in infant bodysuits. Set-in-sleeve and raglan were the two sleeve models applied to the bodysuits. Set-in-sleeve is the most preferred model of sleeve. For cuff, it is seen that wide cut, fastening with ribbon and fastening with drawstring or bias tape were used. Wide cut was chosen for the cuffs of all infant bodysuits. Long sleeve was used in the models, as seen in the sleeve length category of Table 3. Based on the findings related to the features of sleeves, it could be suggested that comfortable and easy-to-apply models convenient for children were favored by the women. It is also seen the closure mostly occured in the front central area and regular closure was applied generally as the closure technique. Closure in the front central area stands out as an important feature as it makes the bodysuit easier to be worn by infants. Regular closure is a simple, easily applicable and useful closure technique. It can therefore be said that this technique is suitable for infants and underclothing. Infant bodysuit 3 Infant bodysuit 4 Infant bodysuit

44 Table 4 Stitch and Embroidery Techniques used in Traditional Infant Bodysuits Stitch Techniques Embroidery Techniques Bodysuit No Machine Made English- Style Machine and Hand Made Blind Stitch Machine Made Braid Stitch with Bias Tape 1 X X Crochet Embroidery (Blanket Knit) Rib (Tacking) Handmade Antique Point Lace 2 X X 3 X X X X X 4 X X 5 X X Total % As can be seen in Table 4, blind stitch was used in all of the infant bodysuits and English-Style stitch was the other technique applied to the bodysuits. Blind stitch made by machine and hand could be considered an indication that infant bodysuits were made by hand at homes. This application can be explained through the technological conditions of the years when infant bodysuits were made. Considering that 80% of the bodysuits were made in 1955 and 20% in 1974, it could be argued that readymade clothing industry was not developed in those years. Of the handmade embroidery techniques, crochet embroidery (blanket knit) and point lace were the most used embroidery techniques. Crochet embroidery and particularly point lace are the demanding embroidery techniques. The use of these techniques to embroider infant bodysuits explicitly indicates that Turkish women really care about their children and underclothing. Crochet embroidery and point lace are two of the techniques that are widely used in traditional handicrafts (Barışta, 1988, 120; Özbağı, 1997, 127). Clothes once used to be embroidered by handicraft techniques, but today they are embroidered by the latest technological machinery that enables mass production (Yayla and Çağdaş, 2013, 76). 25

45 CONCLUSION It was found that traditional infant bodysuits were made at homes by house wives in 1955 and It was seen that cotton fabrics were use as primary material and cotton sewing thread and cotton (thin) embroidery thread were used as secondary materials when sewing the infant bodysuits. Cotton and silk yarn were the most used materials for embroidery work. White was the color preferred not only for fabric but for secondary material, as well. White, grenadine red, dark pink, mustard yellow and lilac were the colors used for embroidery work. Wide, simple, functional and ergonomic cutting techniques were applied to infant bodysuits. Blind stitch, which is done by hand as well as on a sewing machine, was applied in the sewing of infant bodysuits. It was discovered that handmade embroidery techniques were mostly used for embroidery work and, of these techniques, crochet embroidery and point lace were the most preferred ones. The study results revealed noticeable differences between traditional infant bodysuits and those used in modern life. It is seen that infant bodysuits that were once made by hand at homes have become cultural heritage due to the technological developments in readymade clothing industry. In this sense, it is recommended that; 1. Traditional infant bodysuits are preserved and exhibited in museums, 2. Further research is undertaken to investigate the infant bodysuits and other types of children s clothing that have cultural characteristics 3. Children s clothing with cultural characteristics is made use of when designing modern clothes for children. REFERENCES Barışta, H.Ö.(1998). Türk El Sanatları. Ankara. Berk, R. Emzen. L., (1941). Biçki Dersleri. 1. Ankara. Çağdaş, M., Barışeri, N., Kelleci F. (1996). Geleneksel Konya Merkez Kadın ve Erkek İç Giyimlerinden Kıvratma Gömleklerin Özeliklerinin Belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi Araştırma Fonu Proje No:95/014. Konya. Dursunoğlu., T. (1976). Pfaff Biçki Sistemi ve Uygulama Kitabı III. Kadın-Erkek ve Çocuk İç Giyimleri. Ankara. Eronç, Y.P. (1984). Giyim Süsleme Teknikleri. İstanbul. Kuru, S., Çeğindir, Y.N. (2001). Çocuk Giysi Tasarımında Kalıp Çizimleri. Ankara. Ögel, B. (2000). Türk Kültür Tarihine Giriş. Cilt: VI, Üçüncü Baskı. Ankara. Özbağı, T. (1997). Geleneksel Türk El Sanatlarımızdan Oyaların Dünü Bugünü Geleceğin Sorunları, El Sanatları Dergisi. Sayı:1 (Türk El Sanatlarının Dünü Bugünü-Yarını Sempozyumu Tebliğleri, 4 Nisan 1994). Konya. Sevüktekin, M. (1972). Çocuk Giyimi. Ankara. Türk Dil Kurumu (1988). Türkçe Sözlük. Cilt 2, Sekizinci Baskı. Ankara. Yatman, N. (1945). Türk Kumaşları. Ankara. Yayla, M., Çağdaş, M. (2013) Konya Merkez Geleneksel Kadın İç Giyiminde Uygulanan Süslemelerin Sanatsal Açıdan İncelenmesi, Ulusal Sanat ve Tasarım Sempozyumu ve Sergisi. Konya. 26

46 CARPET CUSHION TRADITION IN ANATOLIA: TWO SAMPLES FROM BEKIR YAMAN S COLLECTION (ANADOLU DA HALI YASTIK GELENEĞİ: BEKİR YAMAN KOLEKSİYONUNDAN İKİ ÖRNEK) Ahmet AYTAÇ ÖZET Dokumacılıkta, Orta Asya gelenekli olarak Anadolu önemli bir üretim merkezidir. Selçuklularla birlikte Konya ve Karaman bölgesinde dokumacılık başlamıştır. Avrupalı ressamların tablolarında bile tasvirlenen Türk halıları içerisinde ise halı yastıklar önemli bir grubu oluşturur. Halı yastıklar genellikle ya günlük kullanım/çeyiz amaçlı, ya da taban halısı dokunduktan sonra varsa artan çözgü ipliğinin değerlendirilmesi ile üretilmişlerdir. Geleneksel Türk evlerinin iç dekorasyon düzenlemelerinin ve yaylak-kışlak hayat tarzının bir gereği olarak önemli olan halı yastıklar Karaman bölgesinde de geçmiş dönemlerde sıklıkla üretilmiştir. Bildiride Bekir Yaman ın özel koleksiyonunda yer alan iki adet Karaman yöresine ait halı yastık teknik ve desen özellikleri bakımından değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Halı, dokuma, desen, çeyiz, gelenek. INTRODUCTION Traditional handicrafts, which are depicted in products through pattern compositions, and in which visual and aesthetic values are kneaded with their functions and become inseparable from each other are the mirrors of the national culture and important corner stones of material culture. It is known that every nation reflects their spiritual world and culture on their traditional crafts. Since the carpets form the basis for decoration, they have a special importance among the traditional handicrafts. Carpets can provide spaces with pureness, comfort, softness and inhabitability. They may be one of the easiest ways of personalizing a space. With its central Asian traditions, Anatolia is an important centre of weaving art. The Turkmen, who settled in Anatolia during Seljuk Empire period, have produced unique samples of hand weaving. Some carpets of Konya were depicted in paintings of European artists (Aytaç, 2009:250). Carpets, which have a very important place in Turkish handicrafts, have also been woven in smaller sizes to be used as cushions. There is not much evidence relating to the development of carpet cushions. Yet, due to their resemblance to Anatolian carpets in terms of design, they are associated with these. During the end of Seljuk in the early 14 th century, Ottoman took control in Anatolia. After that period, traditional designs were taken as heritage in the cushions. Cushions were woven with Seljuk carpet designs. Carpet motifs used in cushions are; geometrical and animal figures, Holbein motifs, medallion motifs, Memling roses and Uşak carpet motifs (Morehouse, 1996:7). Selcuk University, Turkish Handicrafts Research and Application Centre, Konya. 27

47 There is evidence for the existence of cushion covers besides small carpets and doormats in Turkey during Ottoman period. A hand written text from 1460 depicts a man standing on a small carpet. These carpet cushions were sent to other nations through diplomatic envoys as presents. These cushions carry the combination of European and Asian style motifs (Morehouse, 1996:8). While the original purpose of these was covering cushions, they started to be used as doormats after their export to the east. The term cushion was generally used to define cushions or pillows. They were sized inches long ( cm) and inches wide (49-69 cm) (Morehouse, 1996:13). With the changing socio-economic conditions in the world, a rich and dominant class emerged in the late 19 th century. In such an economic system, possession of old objects was considered as an investment tool and a hobby. Additionally, a new period started and collecting old carpets spread rapidly and antique carpets became the most wanted pieces of auctions. These antique carpets were demanded more in countries that didn t have carpet-weaving traditions. Carpet cushions became especially more important as they were more attractive due to their smaller size and affordability. CARPET CUSHION Classified in terms of their use, they form a group of carpet cushion or cushion carpet. They are generally sized 50X70 cm or 60X90 cm and were produced in Anatolia to be laid on higher seating wooden furniture named minderlik, somya (sofa) or by the wall in houses where seating is on the floor. They date back as old as floor carpets. In periods of nomadic life style (summer pasture-winter quarters), they were laid in the tents. There were two reasons for the production of carpet cushions, which existed in many parts of Anatolia and are used rarely today. The first of these was daily use/dowry purposes and the other is to utilize the extra warp yarn after the floor carpets were woven. There is evidence for the existence of cushion covers besides small carpets and doormats in Turkey during Ottoman period. A hand written text from 1460 depicts a man standing on a small carpet. These carpet cushions were sent to other nations through diplomatic envoys as presents. These cushions carry the combination of European and Asian style motifs While the original purpose of these was covering cushions, they started to be used as doormats after their export to the east. The term cushion was generally used to define cushions or pillows. They were sized inches long ( cm) and inches wide (49-69 cm) (Morehouse, 1996:19). 2. CARPET CUSHION IN ANATOLIA During the course of Anatolian history, hand-woven carpets from Seljuk Empire period have had an important place. Many different types of Turkish weaving samples, with their own unique quality, colour and style exist in Anatolia. In some areas where these weaving samples are produced, they have different functional uses. Carpet cushions, the first samples of which can be supplies bag and sacks when classified in terms of their functional uses, form good samples of weaving that still exists today. 28

48 Carpet cushions, which were an important part of traditional Turkish houses internal decorations and the nomadic life style (summer pasture-winter quarters) of Turkmen, existed commonly in Anatolia. Carpet cushions were generally woven as the small-sized samples of large-sized carpets (Aral, 2013:5) and they have existed for centuries in almost every region of Anatolia besides the well-known weaving centres, where local weaving existed. 3. TWO SAMPLES OF KARAMAN REGION FROM BEKIR YAMAN S COLLECTION Photo:1, Bekir YAMAN. A certain coterie, collecting this type of items, emerged in Konya. Both people, who conduct carpet business commercially, and the collectors started collecting Konya and around carpet cushions, which no longer are produced much today. Bekir Yaman, who conducts antique business named Ottoman Antique and also is a good collector, collects carpet cushions of Konya region, which are almost not produced any longer today. It is not very clear how consciously these carpet cushions, which are no longer produced today, are conserved by collectors and how well they will be transferred to the next generation. Therefore, this paper focuses on these carpet cushions, which are possessed by collectors and have been studied very little by the related literature, so that they are included in the literature and they can be recorded. Bekir Yaman, who trades ethnographic and antique items and also is a good collector, runs a store named Ottoman Antique in Konya. 29

49 Bekir Yaman, who learnt the business from his father, didn t receive any formal education on the subject. However, he runs a store, which has traded ethnographic and antique items for 40 years. He also keeps the items he likes for his collection and keeps them out of his business. Photo: 2. First Sample: SAMPLE NO : 1 DATE OF EXAMINE : RELATED COLLECTION : Ethnography Museum HOW IT WAS INCLUDED IN THE COLLECTION: Purchase REGION : Karaman DATES BACK : 1 st quarter of 20 th century TYPE : Cushion carpet SIZE Width : 53 cm Height : 95 cm Fringe length : - Pile height : 0,2 Width of Carpet Weaving : 6 cm FREQUENCY of KNOTS : 25x32 MATERIAL Warp : Wool Weft : Wool Pile : Wool TECHNIQUE : Turkish knot PRESENT CONDITION : whole COLOURS : Red, purple, green, yellow, brown, white, blue NAMES OF MOTIFS IN THE LITERATURE : Star, cufic PATTERNS 30

50 Geometrical pattern : x Object pattern : x Figure pattern : Symbolic pattern : Plant pattern : x COMPOSITION : There is an octagonal medallion in the middle composition area with red background. There are geometrical plant patterns in white hexagons in the edging. There are foot parts in the start and end directions. Second Sample: Photo: 3. SAMPLE NO : 2 DATE OF EXAMINE : RELATED COLLECTION : Ethnography Museum HOW IT WAS INCLUDED IN THE COLLECTION: Purchase REGION : Karaman DATES BACK : 1 st quarter of 20 th century TYPE : Cushion carpet SIZE Width : 54 cm Height : 94 cm Fringe length : - Pile height : 0,1 Width of Carpet Weaving : - FREQUENCY of KNOTS : 24x32 MATERIAL Warp : Wool Weft : Wool Pile : Wool TECHNIQUE : Turkish knot 31

51 PRESENT CONDITION : whole COLOURS : Red, purple, green, yellow, brown, white, blue NAMES OF MOTIFS IN THE LITERATURE : Star, cufic PATTERNS Geometrical pattern : x Object pattern : x Figure pattern : Symbolic pattern : Plant pattern : x COMPOSITION : There is an octagonal medallion in the middle composition area with BROWN background. There are geometrical plant patterns in white hexagons in the edging. There are foot parts in the start and end directions. CONCLUSION There have been many different types of weaving in terms of technique and pattern in Anatolia, from the Seljuk Period. Among these, some, such as sacks, rugs, prayer rugs, have different functions. Carpet cushions form another group. Carpet cushions, which have attracted collectors interest due to their small sizes and affordability compared to bigger carpets, existed in many of the weaving areas of Anatolia, where there was production. Carpet cushions, which can be preferred by people with limited purchasing power due to their smaller sizes, may provide hand weaving carpet sector with an outlet in terms of production and economic input. Carpet cushions offer an affordable price with their smaller sizes in today s world weaving market, where competition with countries like China, who supply low quality and cheap products, is more difficult due to increased costs. Therefore, carpet cushions can be easily afforded by people, who want to possess Turkish carpets, without being a problem for their budgets. Carpet cushions can provide hand-weaving sector with an outlet, through an advertising campaign, which puts the affordable prices forward. REFERENCES ARAL, Songül, Malatya Halı Yastıklar, Arış, Ankara, Mart 2013, s AYTAÇ, Ahmet, Bazı Yabancı Ressamların (XV-IXX yy.) Tablolarında Görülen Konya Halı Tasvirleri, Selçuk Üniversitesi, Selçuklu Araştırmaları Merkezi II. Uluslararası Türk El Dokumaları (Tekstil) Kongresi Bildirileri, Konya, Mayıs 2009, s AYTAÇ, Ahmet, Türk Dokuma Sanatında Konya Yöresine Ait Halı Yastıklar ve Bir Koleksiyon, S. Ü. Selçuklu Arş. Mrk. ve Akfid, IV. Uluslararası Türk Kültürü ile Sanatları Kongresi ve Sanat Etkinlikleri, (Editör: Yusuf Küçükdağ-Ahmet Aytaç), Sharm el Sheikh Mısır, Kasım 2009, s ÇETİN, Yusuf, Ağrı Yöresi Halı Yastıkları, Sanat Dergisi, Erzurum, 2013, s MOREHOUSE, Brian, Yastıks, Philadelphia 8th ICOC, Inc.,

52 EDİRNE DE MİSK MEYVE SABUNU VE YAPIM TEKNİĞİ EDİRNE, TÜRKİYE (PRODUCTION TECHNIQUE OF MISK FRUIT SOAP IN EDIRNE, TURKEY) Aynur SARICA * ABSTRACT The history of the soap is as old as human. The soap is produced by the chemical reaction of vegetable or animal based oils or fatty acid with alcalies. The soap has been used not just for cleaning, it has also been used for trading and as a drug during its long history. The soap is the main source used for the production of Misk Fruit Soap in Edirne which has been mentioned in the article called as Soap Production Teqhnique Although Edirne is a famous city because it has been a capital of Ottoman Empire about 92 years. But it is also famous due to Misk Fruit Soap. This soap is manufactured by hand, the soap is shaped and painted like a fruit. The first introduction date of the Misk Soap in Edirne is yet known clearly. As a result of the investigations, it is thought to have started with Arif Çamdere who migrated from Hasköy in Bulgaria since Misk Fruit Soap has been used as a cleaning material and ornament in the past, but today it is used only as a decorative material. This paper gives information about the Edirne Misk Soap which is gathered from the survey obtaining from the children and descendants of old producers. Thus, the production techniques, history and other details are given in this article. Key words: Misk Fruit Soap, Gifting Soap, Edirne. GİRİŞ Edirne Meriç, Arda, Tunca ırmakların suladığı bereketli topraklar üzerinde yer alan bir şehirdir. Traklar soyundan olan Odrisler, Edirne şehrinin en eski halklarıdır. Meriç, Tunca, Arda adlı üç nehirlerin birleştiği bu verimli topraklarda bir şehir kurdukları bilinmektedir. 1 Dünyadaki binlerce şehirlerden birisi olan Edirne, başkentlik yapma şansını yakalayan şehirlerden biridir. 2 Edirne, 14. yüzyılda Osmanlı Devletine Bursa dan sonra 92 yıl başkentlik yapmıştır. 3 İstanbul un başkent yapılmasından sonra bile Edirne 18. yüzyıla kadar önemini korumuştur. 4 Muradiye Cami, II. Bayezid Cami, Selimiye Cami, Eski Cami, Üç Şerefeli Cami gibi eserlerle, bugün günümüze * Lec., Trakya University, Şehit Ressam Hasan Rıza Vocational School, Hand Crafts Department, Edirne, Turkey, [email protected] 1 Neriman Köylüoğlu, Sarayda Su İle İlgili Yapılar, I. Edirne Sarayı Sempozyumu Bildirileri, Edirne 1995, s Nazım Hikmet Polat, Sa y ve Tetebbu Dergisi, Edirne İçin, Doğu Kitabevi, İstanbul 2013, s Gülbün Mesara, Edirne de Yaşayan Osmanlı Kültürü, Edirne de Osmanlı Kültüründen Dekoratif Örnekler ve Edirne Sarayı İznik Çinileri, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul 2014, s.9. 4 Peremeci Osman Nuri, Edirne Tarihi, Bellek Kitabevi, Edirne 2011, s

53 ulaşmayan birçok sivil mimari ile ünlü olmakla birlikte 5 günümüzde süpürgecilik, peynircilik, şekercilik, saraçlık, misk meyve sabunculuğu gibi el sanatları ile ünlü bir şehirdir. 6 Sabun kelimesi Latince kökenli bir kelimedir. Saipo, sapo olarak kullanılmış olup, buradan Doğu bölgesine de geçmiş ve yaygın bir şekilde kullanılmıştır. 7 Temizliği ve saflığı temsil eden sabun, günlük yaşantımızın önemli bir parçasıdır. Tarih içinde kimi zaman ilaç olarak kimi zamanda değiş tokuş aracı olarak kullanılmıştır. 8 Bazı dönemlerde ise eve misafir geleceği vakit sabunluklara her kesimin kullanamayacağı pahalı sabun konularak gösteriş amacıyla kullanılmıştır. 9 Bitkisel ve hayvansal yağların yağ asitlerinin kuvvetli bazlar (NaOH veya KOH) ile tepkimesi sonucu elde edilen ürüne sabun denir. 10 Günümüzde insanların konfor ve sağlık gibi sebeplerle sabun tüketimi ve üretimi giderek artmaktadır. 11 Büyüme, gelişme, yenilenme sonucu canlılar dış etkilere maruz kalarak kirlenirler. Temizlenmeyen bir insan vücudu da belli bir zaman sonra sıkıntı vermeye başlar. Dolayısıyla temizlik ihtiyaç ve mecburidir. 12 Alman kimyacı Justus Von Liebig in, Bir devletin sabun tüketimi sağlık ve medeniyetinin ölçüsü olabilir. Eğer iki ülkenin nüfus toplamları birbirine eşitse en fazla sağlıklısı ve en fazla medeni olanı daha çok sabun tüketeni olacaktır. demektedir. 13 Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi temizlik maddelerin kullanım miktarı toplumların medeniyetinin bir göstergelerinden biri sayılmaktadır. 14 Sabunun ne zaman ortaya çıktığı konusunda çeşitli görüşler vardır. İlk kez kullanılan yer olarak bugün Mezopotamya gösterilir. 15 M.Ö.4000 li yıllarda dokumacılığın artık Mezopotamya da çok gelişmiş olduğu, ticarete yönelik olarak üretim yapan Susa şehrinde büyük çapta dokuma evleri kurulmuştur. Dokuma evlerinde iplik ve kumaşların yıkanmasında sabun, potas ve şap kullanıldığı 5 Akar Azade, 16. Yüzyıl İznik Çinilerine Dair Bir Araştırma, Edirne de Osmanlı Kültüründen Dekoratif Örnekler ve Edirne Sarayı İznik Çinileri, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul 2014, s İsmail Engin, Edirne de Meyve Sabunculuğu ve Meyve Sabunu Yapım Tekniği, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Ankara 1991, s File://C:\Users\Documents\Sabunotu ve Çöven SABUN VE DİĞERLERİ 8 s.1. 9 Halil Erdoğan. Cengiz, Eski Çamaşırlar, Killer, Sabunlar ve Leke Çıkarma Yöntemleri, Tarih ve Toplum, Nisan 1993, C. 19, Sayı:112, İstanbul 1993, s s. 11 R.Norrıs Shreve-Joseph A.brınk,JR., Kimyasal Proses Endüstrileri 2, Çeviren: A.İhsan Çataltaş, İnkılap Kitabevi İstanbul 1985, s Hüseyin Çelik, Temizlik Doğudan Gelir, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara Sait Öztürk, Osmanlı Kültürel Mirasında Sabun, Acta Turcia Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Yıl: II, Sayı:2 İstanbul, Temmuz 2010, s Ergün Veren, Aydın-Sultanhisar da Yerel Sabun Yapımı ve Sabunun İşlevleri, II: Uluslararası Genç Halkbilimciler Sempozyumu Bildirileri, Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Bölümü Yayınları: 1, Ankara 2015, s Sait Öztürk, a.g.m. s

54 bilinmektedir. 16 Antik dönemlerden itibaren sabun üretimi bilinmekte ise de endüstri haline gelmesi 10. yüzyılda başlamıştır EDİRNE DE MİSK MEYVE SABUNUNUN TARİHÇESİ Osmanlı-Rus Harbi nde Bulgaristan da yaşayan Türklerden yaklaşık olarak 300 bin Türk öldürülmüştür. Anadolu ya bu dönemde ise bir milyondan fazla Türk göç etmek zorunda kalmıştır. 18 Bu yıllarda Arif ve kardeşi Bulgaristan Hasköy den kaçıp Edirne ye yerleşmişlerdir. Soyadı kanunu çıktıktan sonra Arif Usta Çamdere, kardeşi Ramazan ise Hasköy soyadını almışlardır. Edirne ye yerleştikten sonra bugünkü Saraçhane Caddesinde bir dükkân satın alıp meyve sabunu yapmaya başlamıştır. Arif Ustanın nerede, kimden meyve sabunu yapımını öğrendiği bilinmemektedir. 19 Yapılan litaratür taramaları ile bilinen misk meyve sabunu ustalarının çocukları, torunları ve yerel araştırmacılar ile yapılan görüşmeler sonucun da Edirne de misk meyve sabunu yapımının yılında Bulgaristan Hasköy den göç eden Arif Çamdere ile başladığı düşünülmektedir. Çeşitli kaynaklardan edinilen bilgilere göre, yaklaşık üç yüzyıldan beri yapıldığı, İstanbul Topkapı Sarayı na Edirne den gönderildiği, padişah kızları ve cariyelerin çeyizlerine, odalarına konulduğu, çeşitli devlet yöneticilerine hediye olarak verildiği yazılmış olsa da bunu doğrulayan herhangi bir belge gösterilmemiştir. Ayrıca Edirne de bir mahalle olan Sabuni Mahallesinde yapılan sabunlarla meyve sabunları arasında bir bağ kurulmuş olmakla beraber bu mahallede yapılan sabunlarla bir alakası yoktur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Sabuni Mahallesinde sabun yapıldığını belirtmekle birlikte meyve sabunu ile ilgili herhangi bir şey yazmamıştır. Arif Çamdere 1939 yılında vefat etmiştir. Arif Çamdere den sonra 1910 yılında doğan oğlu Reşat Çamdere, baba mesleği olan meyve sabunu yapımına devam etmiştir. Karısı da Reşat Çamdere den meyve sabunu yapmayı öğrenmiş, Reşat Usta ölene kadar beraber bu işi yapmışlardır. Reşat Ustanın üç kız çocuktan Şehriban ve Şahinde evlenene kadar babalarına yardım etmişlerdir. Reşat Çamdere 1938 yılında Selanik de düzenlenen bir fuarda altın madalya,1985 yılında Edirne Rotary Kulübünden Başarı Belgesi almıştır ile 1944 yıllarında iki sefer İzmir de düzenlenen fuarlara katılmıştır. 20 Bir diğer usta Mehmet Postancılgil (Kimlikte ismi Fazıl Postancılgil, D: İstanbul doğumlu, Ö: ) dir. Meyve sabunu mesleği yapmadan önce zabit görevinde bulunmuş olup, bir sürede öğretmenlik yaptıktan sonra sabun işine girmiştir. Fakat Mehmet(Fazıl) Ustanın da meyve sabunu yapımını kimden nerede öğrendiği bilinmemektedir. Mehmet usta yanına çırak olarak aynı zamanda damadı olan Basri Ergörsel i almıştır. Basri Usta daha sonra PTT ye memur olarak girmiş, boş zamanda meyve sabunu yapmış, emekli 16 Emre Dölen, Tekstil Tarihi, Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi yayınları No:92/1, İstanbul 1992, s Ahmet N Özdal, Orta Çağ İslam Dünyasında Farklı İşletmecilik Türleri ve Organizasyonel Yapıları, Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Cilt I, Sayı I, Bahar 2014, s Kaynak Kişi: Reşat Çamdere nin kızı Şahinde Palabıyık, Doğum Yılı:1940, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: İlkokul, Yaşadığı Yer: Edirne 20 Şahinde Palabıyık ile yapılan görüşme. 35

55 olduktan sonra Bedestende meyve sabunu dükkânı açmıştır. Meyve sabununu ailesi ile yapıp kendi dükkânında satmıştır. 21 Basri Ergörsel i kimin yetiştirdiği konusunda iki iddia vardır. Reşat Çamdere nin kızı dedesi Arif Çamdere nin çırağı, 22 Basri Ergörsel in kızı 23 ve baldızı 24 ise Mehmet (Fazıl)Postancılgil in çırağı olduğunu söylemektedirler. Basri Ergörsel 1993 yılında vefat etmiştir. 25 Bir başka meyve sabunu ustası ise Selahattin Atakanı dır. Çok iyi el becerisi olan bu kişi, çeşitli işler yaptıktan sonra meyve sabunu yapmaya başlamıştır. Basri Ergörsel in akrabası olup, yapılmış olan meyve sabunlarını inceleyerek kendi kendine deneme yanılma yoluyla öğrenmiştir. 26 Çünkü Basri Ergörsel meyve sabunun nasıl yapıldığını gizli tutup, kimseyle paylaşmamıştır yılların başına kadar son usta olarak Selahattin Atakanı devam etmiştir. Selahattin Usta ile birlikte Kız Meslek Lisesinde de amatörce misk meyve sabunu yapılmıştır. 28 Selahattin Atakanı 2011 yılında vefat etmiştir. 29 Maliyetin artması, ekonomik nedenlerle çırakların bu işi tercih etmemeleri, ustaların işi bırakmaları vb. sebeplerle 20. yüzyılın son çeyreğinde eski değerini yitirmiştir. 30 Trakya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Osman İnci bu konu ile yakından ilgilenmiş olup 2001 yılında Çamdere ailesinden belli bir ücret karşılığında tescilini almıştır. Misk meyve sabunun nasıl yapıldığını ortaya çıkarmak için Reşat Çamdere nin karısını misk meyve sabunun nasıl yapıldığını göstermesi için ikna etmiştir. 31 Çünkü Reşat Çamdere son vasiyetinde meyve sabunun yapımını kimseye anlatmamasını vasiyet etmiştir. 32 Trakya Üniversitesi, Şehit Ressam Hasan Rıza Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulu Öğr.Gör. Vahdet Malik e yapımını göstermiş olup, bu hoca da öğrencilere öğretmiştir. Emine Çamdere ye misk meyve sabunun yapım aşamaları ve konu ile ilgili bilgiler anlattırılmış olup kameraya çekilmiştir. 33 Fakat bu kaseti maalesef çok aramama rağmen 21 Kaynak Kişi: Basri Egörsel in kızı Nesrin Demirezer, Doğum Tarihi: 1956, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: İlkokul, Yaşadığı Yer: Edirne 22 Şahinde Palabıyık ile yapılan görüşme. 23 Nesrin Demirezer, ile yapılan görüşme. 24 Kaynak Kişi: Mehmet (Fazıl) Postancılgil in kızı Sevgi Yelgin, Doğum Tarihi:1940, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Okur yazar, Yaşadığı Yer: Edirne 25 Nesrin Demirezer ile yapılan görüşme. 26 Kaynak Kişi: Selahattin Atakanı nın yeğeni Yüksel Kuran ın kocası Şevki Kuran, Doğum Tarihi:1933, Doğum Yeri: Havsa/Edirne, Eğitim Durumu: Emekli Müfettiş, Yaşadığı Yer: Edirne. 27 Kaynak Kişi: Selahattin Atakanı nın yeğeni Yüksel Kuran, Doğum Tarihi:1938, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Emekli Öğretmen, Yaşadığı Yer: Edirne 28 Abdullah Kılıç, Mis Kokulu Meyve Sabunları, Skylife, Haziran 2000, s Kaynak Kişi: Selahattin Atakanı nın karısı Adalet Atakanı, Doğum Yılı:1933, Doğum Yeri: Havsa/Edirne, Eğitim Durumu: Okur yazar, Yaşadığı Yer: Edirne 30 İsmail Engin, Edirne de Süpürgecilik, Meyve Sabunculuğu ve Yapım Teknikleri, Edirne: Serhattaki Payıtaht, İstanbul 1998, s Kaynak Kişi: Vahdet Malik, Doğum Yılı:1955, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Emekli Öğretim Görevlisi, Yaşadığı Yer: Edirne 32 Şahinde Palabıyık ile yapılan görüşme. 33 Vahdet Malik ile yapılan görüşme. 36

56 bulunamamıştır. Bu çekimden başka Reşat Çamdere 34 ve Basri Ergürsel 35 ile TRT kanalı tahminen 1990 yılların başında çekim yapmışlardır yıllarında Edirne Valisi Fahri Yücel in girişimiyle açılmış olan kurslarda yeniden canlandırılmaya başlanmıştır. Bu kurslarda yetişen, çok iyi sabun ustaları olan Bahar Kelleci ve Emine Karapınar günümüzdeki misk meyve sabun ustaların yetişmesini sağlamışlardır. Fakat Bahar Kelleci genç yaşta vefat etmiş olup, Emine Karapınar ise rahatsızlığı nedeniyle artık misk meyve sabunu yapamamaktadır. Edirne Halk Eğitim Merkezinde açılan kurslarla misk meyve sabunu yapımı devam etmektedir. Ayrıca özel imalâthanelerde, evlerde yapılıp yurtiçi ve yurt dışı satışlar yapılmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda çeşitli kalıplarla da meyve sabunu yapılıp satışa sunulmaktadır. 36 Misk meyve sabunculuğunun bir kalitesi ve standardı olmalıdır. Çünkü çoğu insan misk meyve sabunu yapıp satmaktadır. Ticari bir değer taşıdığından kâr amacı olduğu için kalite düşmektedir yıllarında aile geçimini sağlamakta, fakat bununla birlikte kalitenin bozulmasından dolayı misk meyve sabunculuğuda ölmektedir. 37 Günümüzde ise geçimini sağlayan aile sayısı 2009 yılların sayısına göre yarıya inmiştir. Misk meyve sabunu ile uğraşan zanaatçılara ait 1900 yılların ilk çeyreğinde yaklaşık 25 dükkân varken 38, günümüzde Star Misk, Hamarat ve Hanımeli sabun atölyesinde el yapımı, Edmis atölyelerinde ise kalıpla meyve sabunu yapan toplam dört atölye bulunmaktadır. Çeşitli iş yerlerine ev hanımları da evde meyve sabunu yapıp vermektedirler. 2- GÜNÜMÜZDE MİSK MEYVE SABUNU YAPIM TEKNİĞİ Misk Meyve Sabunculuğu Edirne ye özgü bir zanaat çeşidi olup Türk kültürüne damgasını vurmuştur. 39 Sabunlara meyve şekli verilerek yapılan misk meyve sabunları Edirneli ustaların elinde sadece temizlik maddesi olmamış, güzellik ve süslenme ürünü de olmuştur. 40 Meyve sabunları üç boyutlu olmaları yanında güzel boyaları ile de dikkat çekmektedir. 41 Bugün çeşitli mekânlar da misk meyve sabununa rastlanmaktadır. Günümüzde en önemli işlevi hem görüntü, hem de hoş kokusu ile ofislerde, otellerde, evlerde, mağazalarda 42 dekorasyon amaçlı 34 Kaynak Kişi: Reşat Çamdere nin torunu Hakan Akdere, Doğum Tarihi:1966, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Trakya Üniversitesinde öğretim üyesi, Yaşadığı Yer: Edirne 35 Nesrin Demirezer ile yapılan görüşme. 36 Kaynak Kişi: Emine Karapınar, Doğum Tarihi:1970, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Lise olup Edirne Halk Eğitim Merkezinde Sabun Usta Öğreticisi, Yaşadığı Yer: Edirne 37 Gamze Atalay, Arasta, Edirne, Edirne İl Özel İdare Yayınları, Sayı:28, İstanbul, Yıl:2009, s İsmail Engin, Edirne de Meyve Sabunculuğu ve Meyve Sabunu Yapım Teknikleri Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Ankara 1991,s Osmanlı dan Günümüze Mis Kokulu Meyve Sabunları, Etso, Edirne, Cilt:7, Sayı:28, s Behiç Günalan, Edirne Misk Meyve Sabunu, Edirne Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2005, Sayı:15, s Örcün Barışta, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2005, s Kezban Karakaş, El imizdeki Sanat; Osmanlı Misk Sabunu, El Sanatları Dergisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Sayı: 3, İstanbul 2007,s

57 olarak kullanılmasıdır. 43 Misk meyve sabunları bazı kaynaklarda 8-10 yıl kadar gerçek meyve görünümünde kullanılabilmektedir 44 diye yazılmışsa da çok daha uzun zaman bozulmadan kalmaktadır. Kullanılan Malzemeler Sabun Misk meyve sabunun ana malzemesi sabundur. Beyaz renk kullanılmalıdır. Yalnız bazı meyvelerde doğal rengi olan farklı renklerde sabun kullanılmaktadır. Boya Misk meyve sabunların boyanmasında gıda boyası kullanılmaktadır. Diğer Malzemeler Kiraz sapı, çeşitli meyve çekirdekleri (Şeftali, kayısı, karpuz, kavun) kuru karanfil, ince ağaç dalları, karanfil tozu, tarçın tozu. Kullanılan Araçlar Leğen Çeşitli ebatlarda olan, sabunu yoğurmak için kullanılmaktadır. Rende Çeşitli ebatlarda, sabunu rendelemek için kullanılan günlük hayatımızda mutfakta kullanılan alettir. Tel Meyve şekli verdiğimiz sabunları kurumasını sağlamak için bir yere asmada kullanılmaktadır. Küçük meyveler için soba teli, büyük meyveler için balya teli kullanılır. Fırça Farklı numaralarda, meyve sabununu boyamak içi kullanılmaktadır. Tencere Meyve sabunun cilası için kullanılan çeşitli ölçüde tencerelerdir. Meyve Sabununun Kuruması İçin Araçlar Meyve sabunların kuruması için çamaşır kurutmalığı yada bir yere gerdirilmiş ip kullanılmaktadır. Tartı Çeşitli meyve sabunları belli bir gramda yapılmaktadır. Hangi meyve kaç gram yapılacaksa o meyve sabununu tartmada kullanılır. Kap Meyve sabunu yapımı sırasında parmağın suya batırılması, boya hazırlamak için kullanılan çeşitli ölçülerde olan kap. Diğer Araçlar Çeşitli meyveler yapılırken, şekil vermede yardımcı olan ip, kalem, kürdan ve buna benzer araçlar kullanılmaktadır. 45 Misk Meyve Sabunun Yapılışı Misk meyve sabunu sabun yoğurulurken içine çeşitli kokular konulup yoğurulmuştur. 46 Bu nedenle güzel kokmasından dolayı adına misk meyve sabunu 43 Ender Bilal, Edirne de Kaybolan El Sanatları, Trakya Üniversitesi Dergisi, Sayı:6, s Mis Sabunu, Etso İş Rehberi, Edirne 2009, s Kaynak Kişi: Sibel Zaralı, Doğum Tarihi:1970, Doğum Yeri: Edirne, Eğitim Durumu: Üniversite, Edirne Halk Eğitim Merkezinde Sabun Usta Öğreticisi, Yaşadığı Yer: Edirne 46 Mis Sabunu, Edirne Kırkpınar Dergisi, Sayı:4, Yıl:4, Edirne, s

58 denilmiştir. Sabunlar rendelenir. Sonra yaklaşık 250ml 40 C deki su ile yoğurulur. 47 Hamurunun gereğinden fazla yoğurulması bezelerin çatlamasına sebep olur. 48 Hamur ne çok yumuşak nede çok sert olmalıdır. Gereğinden yumuşak veya sert olursa meyve şekli vermek zorlaşır. Normal oda sıcaklığında ortalama bir gün dinlenen hamurdan yapacağımız meyve büyüklüğünde parçalar alınıp tartılarak meyve yapımına geçilir. Günümüzde büyük meyve gr küçük meyve ise 30-50gr arasında değişmektedir. Ele alınan hamur birazda elde yoğurularak hava boşlukları alınarak, elde ya da düz bir zeminde yuvarlak hale getirilir. 49 Yoğurulma sonucu sıkıştırılarak, yuvarlak, küçük top haline getirilen hamura, beze denilmektedir. 50 Beze haline getirilen hamura, hangi meyve şekli verilecekse bir heykeltraş gibi o şekil verilir. Armut, şeftali, portakal, elma, çilek, kayısı, kavun, karpuz vb. gibi meyvelerin yapım aşamasında, meyvenin şekline göre usta parmakları ya da kürdan, kalem, ip gibi araçlar kullanmaktadır. Örneğin şeftali yaparken meyvenin doğal yapısı olan girinti şeklindeki görüntüyü verebilmek için bir tarafını ortadan ikiye bölerken kalem kullanıp, sonra suya batırılan baş parmağın yan tarafıyla çizilen yerin arasına girilip düzeltilir. Meyvenin şekli verildikten sonra baş parmak suya batırılarak meyve sabunun üzerindeki sivrilikler düzeltilir. Düzeltmeler düzgün olmazsa meyve sabunu güzel olmaz. Meyveyi gösteren üst düzeltmelerdir. Yapımı biten meyve sabunları hava sıcaklığına bağlı olarak ortalama iki gün ile bir hafta arasında kurumaya bırakılır. Eğer meyve sabunları gerektiği kadar kurumaz nemli olursa boyama işlemi düzgün olmaz. Çünkü boyayı tam olarak meyve sabunu tutmaz, tutsa da 2-3 gün içerisinde boya solar. Meyve sabunları kuruduktan sonra boyama işlemine geçilir. Boyamaya başlamadan önce iki ucu kanca haline getirilmiş tel meyve sabununa geçirilir ve boyama hazır hale gelir. Boyanacak olan meyve sabunu mesela kiraz ise bir kabın içine kırmızı boya konur. İçine ortalama 40 C ılık su konarak göz yardımı ile kiraz rengi ayarlanır. Kiraz meyve sabununda kiraz sapı olarak kirazın kendi doğal sapı kullanılmaktadır. Bu saptan tutarak hazırlanan kırmızı boya içine batırılır. Kuruması için asılır. Eğer boyanacak meyve sabunu çilek ise yaprak kısmı yukarda anlattığımız gibi hazırlanmış yeşil renge fırça yardımıyla boyanır. Daha sonra kırmızı renkli boyaya tel takılmış çilek yaprak kısımlarının yakınına kadar batırılıp yeşil yaprak kırmızı renge boyanmasın diye yaprağa yakın yerler fırça ile dikkatlice boyanır. Kayısı meyve sabunu boyanacaksa telden tutarak hazırlanmış sarı rengin içine bir miktar turuncu renk konulup hazırlanan boyanın içine batırılır daha sonra kayısının bir yüzünü fırça ile kırmızı renk sürülüp kuruması için asılır. Bütün meyve sabunları bu şekilde meyvenin cinsine göre doğal rengine, görünüşüne bağlı kalınarak boyanır. Yeşil elma, yeşil armut, siyah üzüm, sarı üzüm gibi meyve sabunları kendi doğal renginde olan sabunlardan yapıldığı için boya ve cila işlemine gerek yoktur. 47 Sibel Zaralı ile yapılan görüşme. 48 Ender Bilal, Edirne de Kaybolan El Sanatları Oluşum, Temmuz-Ağostos-Eylül 1999, Yıl:7, Sayı:27, s Kaynak Kişi Müberra Pomakoğlu, Doğum Tarihi: 1967, Doğum Yeri: Kırklareli, Eğitim Durumu: Üniversite Öğrencisi, Edirne Halk Eğitim Merkezinde Usta Öğreticisi, Yaşadığı Yer: Edirne 50 İsmail Engin, Edirne de Meyve Sabunculuğu, s

59 Boyama işleminden sonra cilalama işlemine geçilir. Cila şu şekilde hazırlanır: Ocağın üzerine içi su dolu tepsi, onun içine de iki litre su bulunan tencere konur. Tenceredeki su kaynamaya yakın ısındıktan sonra suya rendelenmiş 700gr. sabun aralıklarla sabun eridikçe serpilir. Sonra içine cilanın miktarına göre bir miktar sarı boya su içinde eritilerek katılır. Boyaması yapılmış olan meyve sabunları tellerden tutularak açık renkli olanlardan başlayarak cila içine batırılıp çıkarak kurumak üzere asılır. Oda sıcaklığında en az iki gün kurutulur. Daha sonra armut, elma gibi meyvelerin sap kısımlarına meyvesine uygun saplar takılarak işlem tamamlanır. 51 KAYNAKÇA 1- Akar Azade, 16. Yüzyıl İznik Çinilerine Dair Bir Araştırma, Edirne de Osmanlı Kültüründen Dekoratif Örnekler ve Edirne Sarayı İznik Çinileri, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul 2014, s Atalay Gamze, Selimiye den Sonra İlk Durak: Arasta, Edirne, Edirne İl Özel İdare Yayınları, Sayı:28, İstanbul Yıl:2009, s Bilal Ender, Edirne de Kaybolan El Sanatları Oluşum, Temmuz-Ağustos- Eylül 1999, Yıl:7, Sayı:27, s Bilal Ender, Edirne de Kaybolan El Sanatları, Trakya Üniversitesi Dergisi, Sayı:6, s Cengiz, Halil Erdoğan, Eski Çamaşırlar, Killer, Sabunlar ve Leke Çıkarma Yöntemleri, Tarih ve Toplum, Nisan 1993, C.19, S. 112, İstanbul 1993, s Çelik Hüseyin, Temizlik Doğudan Gelir, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara Engin İsmail; Edirne de Meyve Sabunculuğu ve Meyve Sabunu Yapım Tekniği, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Ankara 1991, s Engin İsmail, Edirne de Süpürgecilik, Meyve Sabunculuğu ve Yapım Teknikleri, Edirne: Serhattaki Payıtaht, İstanbul 1998, s Emre Dölen, Tekstil Tarihi, Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi yayınları No:92/1, İstanbul Günalan, Behiç, Edirne Misk Meyve Sabunu, Edirne Dergisi, Ocak-Şubat- Mart 2005, Sayı:15, s Karakaş Kezban, El imizdeki Sanat; Osmanlı Misk Sabunları, El Sanatları Dergisi, İstanbul Büyükşehir Beldiyesi Yayınları,, Sayı: 3, İstanbul 2007, s Kılıç Abdullah, Mis Kokulu Meyve Sabunları, Skylife, Haziran 2000, s Köylüoğlu Neriman, Sarayda Su İle İlgili Yapılar, I. Edirne Sarayı Sempozyumu Bildirileri, Edirne 1995, s Mesara Gülbün, Edirne de Yaşayan Osmanlı Kültürü, Edirne de Osmanlı Kültüründen Dekoratif Örnekler ve Edirne Sarayı İznik Çinileri, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul 2014, s Örcün Barışta, Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara Kaynak Kişi: Nilüfer Eren, Doğum Tarihi:1974, Doğum Yeri: Hayrabolu/Tekirdağ, Eğitim Durumu: Üniversite Öğrencisi, Edirne Halk Eğitim Merkezinde Misk Meyve Sabunu Usta Öğreticisi, Yaşadığı Yer: Edirne 40

60 16- Özdal, Ahmet N., Orta Çağ İslam Dünyasında Farklı İşletmecilik Türleri ve Organizasyonel Yapıları, Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Cilt: I, Sayı I, Bahar 2014, s Öztürk Sait, Osmanlı Kültürel Mirasında Sabun, Acta Turcia Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Yıl:2, Sayı:2, İstanbul, Temmuz 2010, s Peremeci Osman Nuri, Edirne Tarihi, Bellek Kitabevi, Edirne Polat, Nazım Hikmet, Sa y ve Tetebbu Dergisi, Edirne İçin, Doğu Kitabevi, İstanbul 2013, s Mis Sabunu, Edirne Kırkpınar Dergisi, Sayı:4, Yıl:4, Edirne, s Mis Sabunu,, Etso İş Rehberi, Edirne 2009, s Osmanlıdan Günümüze Mis Kokulu Sabunları, Etso, Edirne, Cilt:7, Sayı: 28, s Shreve R.Norrıs - A.brınk,JR Joseph, Kimyasal Proses Endüstrileri 2, Çeviren: A.

61 İNTERNET 1- sabun- icat%c4%b1-sabun-tarihi File://C:\Users\Documents\Sabunotu ve Çöven SABUN VE DİĞERLERİ

62 ANALYSIS OF TREE OF LIFE MOTIFS IN TURKISH CARPETS, KILIMS, CICIMS AND RUGS FROM A SEMIOTIC PERSPECTIV Gökçen ÇELİK ÖZBAHÇE ABSTRACK Immortality, post-mortal life, eternity, destruction, existence and transformation have been the focus of humanity in every aspect of human history. Mankind has found the answer to these questions that he or she is looking for with myths, diverse beliefs or religions, and also translates these answers into articles of furniture, artworks, weaving symbols and symbols. Therefore, life and death concepts have been the subject of the most widespread work in Turkish society as well as in woven and handicraft products, as well as in all societies. Life tree is often processed in Turkish textiles in terms of what it carries. These motifs, mostly stylized and woven, are indicative arrays that give us clues about the lives of the societies. The symbol of the tree of life, which is a symbol of the concepts of eternal life, immortality, life and the cycle of death, has become an indicator that we often encounter in the weavers before and after the Turks' transition to Islam. The purpose of this study is; To examine the motifs of the tree of life which are processed in Turkish carpet, kilim, martial arts and celadon in terms of semiotics and to relate them semantically with the tree cult and the religious beliefs in Turkey. In this study, relevant literature was searched and samples were examined. It has been determined that these examples are interpretations related to both the woven period and the old Turkish beliefs, and often a geometrical language is dominant. GİRİŞ Türk toplumunda oldukça yaygın bir uğraş olan dokumacılık; evrensel sembolleri de içinde barındırdığı gibi öz benliğinden, mitlerinden, yaşanmışlıklarından, acı, sevinç ve inançlarından beslenerek kendine özgü motiflerini de doğurmuştur. Bu motiflerin bir çoğunun Anadolu nun farklı bölgelerinde başkaca yorumlandığını görürüz. Dokumalara en sık işlenen motiflerden biri de ağaç motifleridir. Bunun sebebi, Türk kültürü ve inanç sisteminde, özellikle İslam öncesi dönemlerde, ağacın önemli bir yeri olması ve tanrısal bir varlık olarak kabul edilmesidir. Ağaç motifleri genellikle hayatın devamlılığını temsil eder ve Altay Şamanizmi nde beş kutsal unsurdan biridir. (Yurteri, Ölmez, 2015:1449,1462). Buradan da anlaşılacağı gibi ağaç, Türkler için hayatın merkez ögelerinden biridir ve bu nedenle de dokumalara sıkça konu olmuştur. Dokuma çeşitlerinden özellikle halı, kilim, cicim ve seccadeleri incelediğimizde ağaç motifleri arasında da hayat ağacının öne çıktığını görebiliriz. 1. Hayat Ağacı ve Türk Kültürü ndeki Yeri Sonbaharda yaprak döküp, baharda yeniden çiçek açan ağaçlar, insanoğluna yaşam ve ölüm döngüsünü hatırlatmıştır. Hayat ağacı veya yaşam Arş. Gör., Atılım Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Grafik Tasarımı Bölümü, Ankara. 43

63 ağacı olarak anılan bu ağaç ise bazen varolan ağaçlara yüklenmiş bir anlam, bazense şeklen gerçekte varolmayan soyut bir ağaç olarak işleme, dokuma ve mimari eserlerde karşımıza çıkar. Belirli coğrafyalara özgü yetişen, o coğrafyalar ile özdeşleşmiş bazı ağaçlar bölge insanı için önemli ve kıymetlidir. Kimi zaman onlardan geçim elde eder, hayatlarını kazanırlar kimi zamansa yalnızca heybetli görünüşleri hayranlık uyandırır. Bu nedenledir ki onlara hayat ağacı vasfı yüklenmiştir. Örneğin hurma gibi meyve veren ağaçlar genellikle hayat ağacını temsil eder. Afrika kültüründe Boabab ağacı, Arap ve Mısır kültüründe palmiye ağacı, Çin kültüründe de dut ağacına hayat ağacı anlamı yüklenmiştir. Yaprak dökmeyenler ölümsüzlük çağrıştırırken yaprak dökenler yeniden doğuş anlamını taşır (Wilkinson, 2014:94). Gerçek ya da soyut, her iki şekilde de hayat ağacı insanoğlunun derin anlamlar yükleyerek varettiği bir sembol ve benimsenmiş bir felsefedir. Bu simge, toplumların kendi mitlerini referans alan farklı anlamlar da taşımaktadır. Bir inanışa göre, cennette büyüyen hayat ağacı ölümsüzlüğü ve bir döngünün başıyla sonunu temsil eder. Kökleri nemli ölüler diyarında, gövdesi ölümlüler dünyasındadır ve göklere kadar yükselen yapraklarıyla büyüme, ölüm ve yeniden hayat bulmayı yani ölümsüzlüğü simgeler (Wilkinson, 2014:97). Bazı kaynaklarda, sürekli gelişim ve değişim içinde yaşayan evreni sembolize ettiği de yazmaktadır (Çelik, 2016:30). İnsanların doğada olup biteni gözlemleme ve ölüm sonrasını anlamlandırma gayesi, kökleri toprağın kim bilir kaç metre derinliklerine salınmış, her mevsim değişen, kuşaklarca daimi kalan ağaçlara tılsımlı anlamlar yüklemeyi kaçınılmaz kılmıştır. Hayat ağacının evrensel konumu içinde Türk mitolojisinde de önemli bir yeri vardır. Türklerin inançları ve meskenleri değiştikçe kutsal ağaç, can ağacı gibi farklı isimlerle ve yüklenen farklı anlamlarla bir çok Türk söylencesinde adı geçmekte ve çokça Türk sanat eserlerinde karşımıza çıkmaktadır. Türklerde Şamanizm kökenli olan bu motif dünyanın merkezi olarak kabul edilmiş ve aynı zamanda Şaman ın yer altı ve gökyüzü seyahatinde onu göğe ulaştıran merdiven olduğu düşünülmüştür. Hayat ağacı ile birlikte tasvir edilen kuşlarsa inanışa göre ya bu yolculuğunda Şaman a eşlik etmekte ya da Şamanın kendisidir (Etikan, 2015:549). Dede Korkut hikayelerindeki Kaba ağaç hayat ağacıdır (Sultan ve Nurhan, 2015:1446). Holmberg tarafından aktarılan, ilk insanların türeyişinin anlatıldığı bir Altay efsanesine göre Ülgen yeri yarattıktan sonra, yeryüzünde yedi erkek ve bu yedi erkeğin her biri içinse yedi ağaç yaratır. Sonra Maidere isminde sekizinci bir adamı ve Altın Dağ ın üzerinde onun ağacını yaratır. Altay Destanı nda ise Kögüdey Mergen in doğduğunda Hayat Ağacının öz suyuyla beslendiği anlatılmaktadır (Çoruhlu, 2013: ). Oğuz Destanında Oğuz Kağan ın Gök, Dağ ve Deniz ismindeki üç çocuğundan bahsedilir. Dikkat edilirse çocukların isimleri Gök ve Yer/Su unsurlarına işaret eder (Çoruhlu, 2013:135). Buradaki isimler de bizlere Kuzey mitolojisindeki Hayat Ağacı nı anımsatmaktadır. Yggdrasil isimli bu hayat ağacı tanrılar, insanlar ve ölüler alemlerini birbirine bağlar ve köklerinden bir çeşme, ondan da ırmaklar doğar (Wilkinson, 2014:96). Yakut Türkleri ise, yeraltındaki köklerin altından köpüklü bir sarı sıvı halinde güç veren bir suyun fışkırdığını kabul ettikleri, gövdesi dünyanın merkezinde yer alan ve dalları gök tabakalarını kateden bir Hayat Ağacından söz ederler. Bu efsane, Ak Genç efsanesinin bir varyantı olarak karşımıza çıkmaktadır (Çoruhlu, 2013:140). İlk adam olan Ak Genç yerin göbeğinde yaşar. Ortaya çıktığı yeri ve evinin şeklini görmek için dolaşmaya çıktığında büyük bir tepenin üzerinde büyük bir ağaç görür. 44

64 Ağacın tepesi büyük tanrı Urun-ay-toyon un bulunduğu göğün yedinci katına, kökleriyse yeraltının derinliklerine uzanmaktadır. Ağacın yaprakları göğün sakinleriyle konuşmaktadır. Yalnızlığından sıkılan Ak Genç, hayat ağacı olan bu ağaca yaklaşarak ona bir eş göndermesi için dua eder ve ağacın yaprakları hışırdamaya başlar. Süt şeklinde bir yağmur gencin üzerine yağar ve ağacın köklerinden yarı beline kadar çıplak bir kadın ortaya çıkar. Bu kadın Ak Genç e sütünü sunar ve Ak Genç bu sütü içtiğinde kendini yüz kat daha güçlü hisseder (Çoruhlu, 2013:137,140). Türkler in, hem kendi yaradılış ve türeyişleriyle ilgili hem de ilk insanın yaradılışıyla ilgili ağaç-orman kültünü görebileceğimiz ve sıklıkla hayat ağacının da dahil olduğu bu ve bunun gibi bir çok mitleri mevcuttur. Bunlar daha çok İslamiyet öncesi Türk toplumlarında türemiş efsanelerse de bu mitler ve inanışlar İslamiyetten sonra da devam etmiştir. Örneğin Mevlana nın yorumladığı bir rüyada, Hayat Ağacı cennetteki Tuba Ağacıyla ve Sidre ağacıyla bağdaştırılmıştır. (Kardeşlik, 2011:88). 2. Halı, Kilim, Cicim ve Seccadelere Dokunan Hayat Ağacı Motifleri ve Göstergebilimsel Açıdan Bir İnceleme Halı ve kilimler günümüzde çoğunlukla yaşadığımız mekanlarda zemine serdiğimiz bir ev eşyası olarak kullanılmaktadır. El halıları hâlâ üretilmekteyse de, halılar artık çoğunlukla dijital baskılı veya makinaların dokuduğu endüstriyelleşen bir obje haline gelmiştir. Halı ve kilimlerin üretilmeye başlandığı ilk zamanlarda günümüz anlayışıyla yalnızca mekan zeminlerinde kullanılması amaçlanmamıştır. Örneğin Orta Asya da yaşayan Türk sülale ve devletlerinde taht örtüsü olarak da kullanılmıştır. Göçebe kavimler arasında doğup, gelişmiş olan halı sanat kültürü, daha sonra yerleşik medeniyetler tarafından da benimsenmiştir (Kalabek, Vuruşgan ve Çoruh: 2014:53). Halı, kilim gibi dokuma ürünlerinin günümüz anlayışıyla kullanımı da işte bu yerleşik hayat sonrasında başlamıştır. Türk kültüründe oldukça önemli bir yeri olduğuna değindiğimiz hayat ağacı motifi bu dokumalarda çokça karşılaştığımız bir motiftir. Örnekleri incelediğimizde genelde kompozisyonun ana öğesi olarak dokunmuş olduğunu görürüz. Etrafında ve yanında ejderha ve bir takım mitolojik kuşlarla beraber de tasvir edilmiştir. Örneğin Anadolu motiflerinde hayat ağacı, ölümsüzlüğün sembolü olarak can ağacı adıyla nitelendirilmiştir. Kuş, ejderha ve hayat ağacı motiflerinin birlikte kullanımı, ruhun sürekliliğini ve ölümsüzlüğü temsil etmektedir. Hayat ağacı üzerinde yer alan kuşlar, yaşamı ve ruhu simgelemektedir. Ejderha ise, hayat ağacını koruyan hayvandır (Fotoğraf: 1). Fotoğraf: 1, Halı Müzesi arşivinden, E-1 envanter numaralı halı 45

65 Bunun en güzel örneklerinden biri, Halı Müzesi arşivindeki E-1 envanter numaralı halıda görülür. 14. Ve 15. Yüzyıllar arasında Orta Anadolu da dokunduğu kabul edilmektedir. Hayat ağacı, stilize iki ejder figürünün arasında tasvir edilmiştir. Dört köşeye de Zümrüd-ü Anka olduğu düşünülen mitolojik kuş figürü işlenmiştir. Hayat Ağacı, ejder ve anka kuşunun oluşturduğu üçlü kompozisyonda; sonsuz yaşamı simgeleyen hayat ağacı, hayat ağacının koruyuculuğunu üstlenmiş ejder ve ilim-irfan simgesi anka kuşunun misyonu, kozmolozik ve ikonografik anlatımın zengin ürünüdür (Aslanapa, 2005:81-88 / Aslanapa ve Durul, 1973:45 / Yetkin, 1991:20-21 / Yetkin, 1972: ). Seccade halılarında ise zeminde üst üste katlar halinde yer alan mihrap hayat ağacını sembolize etmekte, İslami inanışa göre de cennetin katmanları olarak yorumlanmaktadır (Etikan, 2015:547) (Fotoğraf: 2, Fotoğraf: 3, Fotoğraf: 4). (Fotoğraf: 2, Milas Seccade) (Fotoğraf: 3, Mucur Seccade) (Fotoğraf: 4, Kula Seccade) Göstergebilim doğada var olan her olayın belirti olarak ortaya koyduğu anlamları ve işaretleri çözümleyen bir bilim dalıdır. Ses, işaret ve davranış biçimlerinin bir dil olarak kabul edildiği, gösteren, gösterilen ve yorumlayan gibi elemanlardan oluşan göstergenin esas alındığı göstergebilim, dilbilim ve edebiyatın yanı sıra, plastik sanatlar veya iletişim gibi başka alanlarda da kullanılmaktadır. (Yılmaz, 2016:261). Hayat ağacı motifinin bu dokumalarda kullanımını göstergebilimsel açıdan değerlendirecek olursak düz anlamda, toplumların ölümü kavrayış biçiminin bir dışavurumu olduğunu ve hayat ağacı motiflerinin şekli ve ismi itibariyle bize bu dünyada sonsuzluğu yakalamayı anlattığı söylenebilir. Birçok farklı yörenin halı, kilim, cicim ve seccadelerinde dokunan hayat ağacı motifi, birbirinden farklı şekillerde stilize edilmiş ve bambaşka kompozisyonlarda kullanılmıştır fakat ortak bir kaç nokta vardır: hayat ağacı daima dikey formdadır ve dalları göğe, kökleri toprağa doğru uzanmıştır. Dikey şekilde sembolize edilmesi göğe varmak veya cennete ulaşmak kavramlarının yönsel yansıması ve yan anlamıdır (Fotoğraf: 5). 46

66 Fotoğraf: 5, Hayat ağacı motifli cicim örneği SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Türk halı, kilim, cicim ve seccadelerde hayat ağacı motiflerinin kullanımı İslamiyet öncesi Şaman dönemine dayanmaktadır. Türkler in Şamanizm den İslamiyet e geçtikleri bu süreçte inanç sistemlerinde ve bununla beraber kaçınılmaz olarak yaşantı biçimlerinde de oldukça radikal değişiklikler meydana gelmiştir. Şamanizm kökenli bir sembol olan hayat ağacı, Türkler İslamiyet e geçtikten sonra da motif olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Ölümsüzlüğü, sonsuzluğu anlatan bu motifin halı, kilim, cicim ve seccadelerde tüm bu radikal değişimlere rağmen kullanımı bize gösteriyor ki bambaşka bir dini kabul etmiş ve getirdiği hayat tarzını benimsemiş olsalar da bu dünyayla olan bağlarını mental anlamda koparamamışlar, yeni inanç sistemlerine de hayat ağacı motifini ve bu motifin anlamını başka bir pencereden yeniden yazıp aktarmaya devam etmişlerdir. İnançlar gereği ifade değişse de sonuç değişmemiş ve hayat ağacı motifi insanların yokolmama ve bir durumda bir yerlerde varlığını sürdürme arzusunun bir göstergesi olmuştur. KAYNAKÇA ASLANAPA, O. (2005). Türk Halı Sanatının Bin Yılı, İstanbul: İnkılap Yayınevi. ASLANAPA, O. ve DURUL, Y. (1973) Selçuklu Halıları, İstanbul. Ak Yayınları. ÇELİK, D. (2016). Kilim Motiflerinin ve Heybe Dokumaların Modern Giysilere Yansımaları, Selçuk Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi Yıl 1, Sayı 1: 30. ÇORUHLU, Y. (2013). Türk Mitolojisinin Ana Hatları. Kabalcı Yayınevi. ETİKAN, S. (2015). Seccade Halılarda Kullanılan Bazı Motifler ve Bu Motiflerin İslam Sanatında Yeri. Atatürk Kültüri Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Makale: 547,549. KALABEK AVCIOĞLU, N., VURUŞGAN, D., ÇORUH, E. (2014). Türk Halıcılığının Tarihçesi. Tekstil Teknolojileri Elektronik Dergisi Cilt 8 No 1: 53 KARDEŞLİK, Selman. (2007). "Vakıflar Halı Müzesinde Selçuklu Ve Selçuklu Geleneğindeki Halılarda Kozmolojik ve İkonografik Boyut." Restorasyon Yıllığı Dergisi, 2 (2011): 88 WILKINSON, K. (2014). Kökenleri ve Anlamlarıyla Semboller & İşaretler. Alfa 47

67 Yayıncılık. YETKİN, Ş. (1972). Yeni Bulunan Hayvan Figürlü Halıların Türk Halı Sanatındaki Yeri, Sanat Tarihi Yıllığı, Sayı V, İstanbul YETKİN, Ş. (1991). Türk Halı Sanatı, Ankara: Türkiye İş Bankası Yay. YILMAZ, A. H. (2016). Türklerde Ölüm Anlayışının Çağdaş Türk Resmı nde Göstergebı lı msel Açıdan İncelenmesı. İdil Dergisi Cilt 5 Sayı 1. YURTERİ, S. ve ÖLMEZ, F. N. (2015). Türk Dokumalarında Ağaç Motifi, Atatürk Kültüri Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Makale: 1446,1449,

68 2. OTURUM (2. SESSION)-B Salonu (B Hall) Oturum Başkanları (Session Moderators): Prof. Dr. Vladimir KLIMUK-Yrd. Doç. Dr. (Assist. Prof. Dr.) Gürbüz ARSLAN

69

70 TÜKETİM KÜLTÜRÜ VE REKLAMLAR (CONSUMPTION CULTURE AND ADVERTISEMENTS) Mustafa SEVER ABSTRACT The United States, Western Countries and as a result of this all the capitalist countries transformed their production system from Fordism to Post- Fordism to handle their economic and political crisis in 1970 s. This process indicates not only production and consumption systems but as a result of it a transformation in daily life. In the process of mass production and consumption, the subject is production of flashy and easily obtainable goods in accordance with global quality standards for the consumers. These developments are accepted as the sign of commodification of daily life and makes the belief popular that suggests people gain respect and status in society by the amount of their consumption. While the society evolves into a consumption society, the cultural situation as a result of this process is named as consumer culture. Consumer society is the social structure in the countries where market economy principles are applied. The concept of consumer culture is used to name hedonistic, brand-focused and pretentious consumption mentality in this kind of social structure. One of the most important instruments of the consumer culture is advertisements. Advertising can be defined as an activity to effect the perception, taste and choice of the consumers to provide them consume. The advertisements which are presented by using all the capability of the media, provide the encouragement of consumption in mass scale. Advertisements impose the society global consumption culture (charm of the products, payment advantages, international brands, etc.) no matter if they need to consume or not and make them believe that they can be more original than the rest of the society by consumption. Advertisements give the consumers the message to buy the product which is advertised. J. Williamson remarks that advertisements mostly don t give the right information about the product; even if the message is right the consumers are persuaded to buy the products that they don t need in fact (2001:15). While presenting the specialities of the advertised product advertisements are also broadcasted to give messages about mentality, belief and lifestyle. In this study, consumer culture and the role of advertisements in consumption is examined to analyse the role of global consumption culture in the erosion or even the disappearance of national cultures. GİRİŞ 1970 li yıllarda başta ABD nin, Batılı ülkelerin, Japonya nın ve dolayısıyla tüm kapitalist ülkelerin yaşadığı ekonomik ve siyasî krizden bir çıkış olarak serbest piyasa ekonomisi uygulayan ülkeler birtakım düzenlemeler yapma gereği duyarlar. Sonradan Post-Fordizm olarak adlandırılan bu süreçte, sadece üretim-tüketim sistemi açısından değil, gündelik hayata yansımalarıyla bir değişim/dönüşüm başlar. Bu süreçte kitlesel üretim-kitlesel tüketim bağlamında, ürünlerin küresel Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Fotoğraf ve Video Bölümü, Ankara. 51

71 standartlarda, belli bir kalite ve gösterişte üretilmesi, orta gelirli tüketicinin kolay elde edebileceği ölçüde sunulması söz konusudur. Bu gelişmeler, gündelik hayatın metalaşmasının, insanların tükettiği oranda saygınlık ve statü kazanacağı insancıyla tüketime yöneldiklerinin işaretleri sayılır. Toplum, tüketim toplumuna evrilirken bu süreçte meydana gelen kültür de tüketim kültürü olarak adlandırılmıştır. Tüketim toplumu, serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkelerdeki toplumsal yapıdır. Tüketim kültürü de böylesi bir toplumsal yapıda hazcı (hedonist), markacı ve gösterişçi tüketim anlayışının adıdır. Reklamlar, tüketim kültürünün adeta lokomotifi rolündedir ve sadece malın, hizmetin, vd. tüketilmesini artırmaz, hızlandırmaz; aynı zamanda milli değerleri de yozlaştırarak, dönüştürerek tüketir. Toplumsal değer, reklam ve tüketim Toplumsal değer, toplumun her bireyi tarafından ortak şekilde algılanan, anlam yüklenen, adlandırılan, kabul edilerek savunulan ilkelerdir. Gelenek yoluyla nesilden nesle aktarılan toplumsal değerler, toplumun sağlığını ve devamını sağlayıcı etkidedirler. Toplumsal hayatta güncel olarak meydana gelen olaylarla, gelişmelerle bin yıllardan süzülüp gelen tecrübeler bir denge içinde olursa, birbirini denetleyici çerçevede yaşatılırsa, toplum sağlıklı ve huzurlu gelişimini sürdürür. Yani, bir milletin olgular dünyası (nesnel, dış dünyada meydana gelen olaylar, durumlar) ile değerler dünyası arasındaki ilişkilerde etki-tepki bağlamında paralellikler arttıkça, toplumsal düzen ve toplumsal barış tesis edilebilir. Aksi takdirde toplumda kargaşalar, huzursuzluklar meydana gelir. Her milletin bir şahsiyeti vardır. Bu şahsiyet, zamana ve zemine göre değişir ve gelişir; yani durağan bir yapıda olmayıp gelişmeye açıktır. Kimlikteki bu gelişme, kendi kültür kaynaklarından beslendiği ölçüde sağlıklıdır ve içtimaî hayatta sorunlar asgarî düzeydedir. Ancak, öteki ni taklit etme ve benimseme şeklindeki bir gelişme, daha doğrusu değişme ise, kimlik in yozlaşmasına, bozulmasına ve aslından uzaklaşmasına sebep olur. (Sever 2016:36). İşte bu noktada, öteki nin taklit edilmesi noktasında reklamlar ayrı bir etki ve öneme sahiptir. Reklam, Türkçe Sözlük te bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol (1998/2:1853) olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere reklamın amacı malın, ürünün, hizmetin satın almasını, yani sürümünü, tüketimini artırmaktır. Bu, reklamın görünen yüzü, herkesçe bilinen anlamıdır; ancak reklam, bir yandan tüketiciye satılmaya çalışılan ürünleri tanıtırken, beğendirmeye çalışırken veya özelliklerini sunarken, arka planda bir anlayış, inanış, yaşama biçimi mesajını verir. Bu mesaj psikolojik bir mesajdır ve kişinin/kişilerin bilinçaltını hedefler. Görsel, işitsel yollarla bir ürünün satışını artırmaktan bir anlayışın, inanışın toplumda yerleşmesine kadar geniş bir alanda kullanılırlar. Tüketim kültürünün en önemli araçlarından biri reklamlardır. Bu bağlamda reklam, tüketicilerin algı, zevk ve tercihlerini etkileyerek tüketime yönelmelerini sağlayıcı etkinlik olarak da tanımlanabilir. Medyanın bütün imkânları kullanılarak sunulan reklamlar, tüketimin kitlesel boyutta özendirilmesini sağlar. Kişinin ihtiyacı olsun olmasın, reklamlar, tüketiciye küresel tüketim kültürünü (ürünlerin sunuluşundaki albeni, ödeme kolaylıkları, uluslararası markalar, vd.) va z ederek tüketicinin tüketmekle toplumda daha üst bir statü elde edeceğini, diğer insanlardan farklı olacağını düşünerek hareket etmesini sağlar. Reklamla tüketiciye reklamı yapılan ürünün satın alınması mesajı verilir. J. Williamson, reklamlarda tüketiciye verilen bilginin çoklukla doğru olmadığını, doğru olduğunda bile zorunlu olmayan ürünleri alması için tüketicinin ikna edilmeye çalışıldığını (2001:15) belirtir. Bu ikna, küreselleşme adı verilen ve ekonomik, teknolojik gelişmişlikleriyle dünyayı yeniden düzenlemeye çalışan emperyalistlerin öngördüğü dünya insanının inşasına yöneliktir. Bu çerçevede bu çalışmada tüketim kültürünün yaygınlaşmasını ve 52

72 tüketimin artmasını sağlayıcı etkinliklerden olan reklam üzerinde durulacak, reklamların milli kültürlerin aşınmasındaki hatta yok olmasındaki etkisi değerlendirilecektir. Tüketicilerin ürünler ve tüketim olanakları hakkında bilgilenmelerini, hatta eğitilmelerini sağlayıcı bir etkinlik olarak da görülen reklamlar, bu yönüyle toplumun düşünce ve eylemlerini de şekillendirir. Tabii ki serbest piyasa ekonomisi açısından reklamlar, bir yandan ekonominin canlanmasında etkin olurken diğer yandan küreselleşen dünyada modernlik/çağdaşlık olarak sunulan tek tip bir yaşama şeklinin, Batı (Başta ABD olmak üzere günümüzün Batı ülkeleri) kültürünün yaygınlaşmasını da sağlayıcı özelliktedir. Reklamlarda görsel-işitsel kurgulamalarla sunulan ürünler, kültürlerarası farklılıkları da törpülemektedir. Çünkü reklamlar gerek ulusal gerekse uluslararası ürünlerin (beslenme, giyim, eğlenme, teknoloji, vd.) tüketiminin benimsenmesini ve yaygınlaşmasını sağlarken aynı ürüne sahip olan ve tüketen insanların aynı davranışlar göstermesi ve dolayısıyla aynı düşünceleri taşıması olağan hâle gelmektedir. Sözgelimi aynı markalı ürünleri tüketenler arasında bir duygudaşlık oluştuğu bugün herkesçe gözlenebilmektedir. Reklam, serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ülkelerde popüler kültürün yaygınlaşmasında, dolayısıyla tüketimin artmasında etkilidir ve adeta tüketicinin neyi tüketip tüketmemesi hususunda yönlendiricidir. Hiçbir ahlâkî, insanî değer gözetmeyen, her yolu meşrû gören pazar ekonomisinin efendileri (yabancı, uluslararası veya ulusal şirketler) tüketici üzerinde yaptıkları geniş araştırmalar sonunda kurguladıkları reklamlarla insanları -ihtiyaçları olsun veya olmasın- tüketmeye, dolayısıyla da onu yeni bir hayat tarzını benimsemeye zorlamaktadır. Çünkü reklamlar, sahte/yapay ihtiyaçlar üretmede en önemli araçtırlar. Oysaki hayat tarzı gelenekseldir ve kişi içinde yaşadığı toplum değerleri çerçevesinde hayat tarzını kendi biçimlendirir. Fakat, tüketim toplumu kültürü, kişinin hayatı üzerinde tahakküm kurmuştur. Günümüzde başta tv ler olmak üzere diğer iletişim araçlarından yayılan ve kitleleri etkisi altına alan reklamlar, uluslararası bir nitelikte de olabilmekte, dolayısıyla küresel etki altındaki insanlar, farklı ülke kültürlerinin, anlayış ve yaşayışlarının etkisiyle kendi yaşayışlarını onlara benzetmek yönünde çaba göstermektedirler. Çünkü Türkiye gibi Batı ülkeleri karşısında ekonomik, siyasi ve teknolojik yönden daha zayıf olan ülkeler, yönlerini Batı ya döndükleri için, adeta Batılı yaşayış standartlarını ideal yaşama standardı olarak görmekte, bu nedenle de yaşayış ve kültürel açıdan Batı etkisine açık hâle gelmektedir. Bu aşamada reklamlar yoluyla ürünler devreye girmekte, insanlar bu ürünleri tüketmek yoluyla Batı tarzı yaşama biçimine eriştikleri sanısına kapılmaktadır. Dahası, reklamların etkisiyle gerçek ihtiyaçlarının karşılanmasının ötesinde artan tüketimleri yoluyla toplumda daha özel bir statü elde ettiklerine inanmaktadırlar. Reklamlarda tüketici kendisine yeni özgürlükler sunulduğuna inanabilir, oysa acımasızca aldatılmaktadır. Sunulan şey özgürlük yanılsamasından başka bir şey değildir. Piyasanın ütopyacı ideallere, siyasal ve sosyal özgürlüğe, maddi refaha ve fantazyanın gerçekleştirilmesine bağlanması, hâkimiyet ve inkârın ortak işkembesinden çıkan bir kurtuluş gösterisi sergiler. Gösteri ortak çıkarların icadıdır (Robins 2013:182). Tüketim toplumunda reklam, yeni bir yaşam tarzını topluma ürünler yoluyla sunmakta, bireyler de bu yaşam tarzını -farkında olarak veya olmayarak- gündelik davranışları hâline getirmektedir. Ancak bu davranışlar, gerçekte öyle olmayıp da Türkçede -mış gibi olmak, mış gibi yapmak sözüyle ifade edilebilecek yapay bir durumu işaret etmektedir. Özellikle uluslararası ürün ve markaların pazarlamasındaki reklamların içeriği, hedef toplum insanlarının kendi kültürlerinin birçok değeri kullanılarak ve ürün nitelikleri standartlaştırılmış şekilde oluşturulmaktadır. Bu yolla farklı ülkelerdeki insanların ihtiyaçlarının ve dolayısıyla düşünüş ve davranışlarının aynılaşması hedeflenmektedir. ihtiyaçların homojenleşmesi[ni], kabul edilebilir bir 53

73 kaliteye sahip düşük fiyatlı ürünler için evrensel bir tercihin oluşumu nu (Mattelart 1995:83) sağlamak yönündeki reklamlarla dünyada aynı özelliklerde tüketici insan tipi oluşturmaya çalışılmaktadır; ki bu insan tipi, kompleks düşünmekten uzak, global düzeyde ürün ve markaları tüketmekten haz duyan ve bu tüketimiyle toplumsal hayatta statü elde edeceğine inanmış bir tiptir. Ürünlerin standart halde sunulması, tüketimi de standart hale getirdiğinden insanlar da tek tipleşir, adeta sürüleşir. Böylesi topluluklarda milli değerler hususunda hassasiyetler kaybolur; tüketim kültürünün vitrini olan modanın öngördüğü şekilde yiyen-içen, giyinen, davranan, tek kaygısı daha üst düzeyde tüketmek olan hazcı bir topluma ulaşılır. Bu toplum, hem bir mal üretimi hem de hızlandırılmış ilişki üretimi toplumudur. Aynı anda hem bir ilgi toplumu ve bir baskı toplumu hem de barışçıl bir toplum ve bir şiddet toplumudur. (Baudrillard 2013:204, 206). Çünkü, tüketim toplumunda kuralsızlık en önemli ilke haline gelir. İnsan ilişkileri maddileşir ve bunun sonucunda da millî, dinî, ahlâkî hassasiyetler değişime uğrar. Featherstone nin (2013:219) tespit ettiği gibi, küresel olarak yaygınlaşan tüketim kültürünün ABD nin dünyanın iktisadi düzeni üzerindeki iktidarının genişlemesini sağladığı, tüketim kültürünün her bir ülkenin kendi ulusal kültürünü çökertmeye yönelik bir evrensel kültür haline geldiği söylenebilir. SONUÇ Batı nın ekonomik, siyasî ve teknolojik gücü karşısında çağımız insanlarının gösterdiği sorgusuz, sualsiz itibar ve hürmet (Robins 2013:23) bu davranışlardaki yapaylığın ve edilgenliğin bir göstergesidir. Bu edilgenlik karşısında başta ABD olmak üzere gelişmiş Batılı ülkelerin 1 ekonomileri iyi ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, hormon verilmiş bir ergen gibi önüne çıkan her şeyi yiyerek ve ölçemeyeceğiniz kadar hızlı boy atarak büyü[rken] (Hararı 2015:302), gelişmek çabasındaki ülke ekonomileri belirsizliklerle, düzensizliklerle, kargaşalarla uğraşmaktadır. Çünkü, insanların akıl, mantık çerçevesinde düşünme ve davranmaları tüketim kültüründe çok çeşitli yöntemlerle engellenmektedir. İnsanın bulunduğu her ortamda (gerçek veya sanal dünyada, sosyal medyada, vb.) reklamın her türlüsüyle zihinler bombardıman edilmekte; insanlar adına neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna karar verilmektedir. KAYNAKLAR BAUDRİLLARD, Jean 2013, Tüketim Toplumu, Ayrıntı Yay. (6.b), İst. FEATHERSTONE, Mike 2013, Post-modernizm ve Tüketim Kültürü, Ayrıntı Yay. (3.b), İst. HARARI, Yuval Noah 2015, Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens-İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, Kolektif Yay., İst. MATTELART, Armand 1995, Beyin İğfal Şebekesi, Ayrıntı Yay., İst. ROBİNS, Kevin 2013, İmaj-Görmenin Kültür ve Politikası, Ayrıntı Yay., (2.b), İst. SEVER, Mustafa 2016, "Anlatım Türlerinin Kimlik İnşasındaki İşlevi", Bizim Külliye, sayı: 67, s Türkçe Sözlük (K-Z) 1998, TDK Yay. (9.b), Ank. WILLIAMSON, Judith 2001, Reklamların Dili-Reklamların Anlamı ve İdeoloji, Ütopya Yay., Ank. 1 Batılı ülkeler terimi, sadece coğrafî anlamda Batı Avrupa ülkelerini değil; ekonomik ve teknolojik gelişmişlikleriyle gelişmekte olan ülkeler üzerinde tahakküm kuran başka ülkeleri de, sözgelimi Jopanya yı da kapsayan bir sözdür. 54

74 ДИАЛОГ КУЛЬТУР В КУЛЬТУРНО-ИСТОРИЧЕСКОМ ПРОЦЕССЕ БЕЛАРУСИ (THE DIALOGUE OF CULTURES IN CULTURAL AND HISTORICAL PROCESS IN BELARUS) Zoya KOZLOVA Belarusian culture began to form an independent distinctive type as far back as the 10th-12th centuries, based on the ethnic substratum that inhabited this central European region. Due to the geopolitical situation and the historical fate of the people, the process of its development over a long period was at the interface of powerful cultural interactions, primarily of Western European and Russian cultures. For the first time the Eurocentric position of the Belarusian culture was justified in 1921 by the Belarusian philosopher Ihnat Kancheuski, who noted that there is a constant fluctuation between the West and the East in the territory of Belarus. The Belarusian culture did not act only as an intermediary for intercultural dialogue between Western and Eastern European regions. In the cultural space of Belarus there was a meeting and interaction of cultural values of many peoples: those who the Belarusians had a common state or border with (Poles, Russians, Ukrainians, Lithuanians), who lived on the land of Belarusians for centuries (Tatars, Jews) or wandered for it (gypsies). Religious ideas formed the basis of Belarusian culture. These ideas did not differ from the ideas that existed in neighboring countries. Their remarkableness and peculiarity was not in their content, but in the extraordinary freedom of their penetration and most importantly in intertwining and mutual influences. It is not only about the fact that Christianity, Judaism, Islam and paganism co-existed. The Vilnius Jews translated Christian literature into Belarusian. Tatars, having started usage of the Belarusian language, created religious handwritten monuments the Kitab, the Tajwid, the Hamail. While being on the territory of Belarus, gypsies took an active part in celebrations of national pagan holidays of the local population Vialikdzien, Kupala etc. Belarusian art culture is a unique phenomenon in the close intertwining of many ethnic traditions. Many writers, artists, composers of the 18th and 19th centuries born on the territory of Belarus made a great contribution to both Belarusian and Polish cultures: Adam Mickiewicz, Wladyslaw Syrokomla, Michal Kleofas Oginski, Napoleon Orda, Stanislaw Moniuszko. The Jewish culture of Belarus gave the world such famous artists as Zair Azgur, Marc Chagall, Iakov Kruger, Yehuda Pen. At this intersection of cultural traditions such basic features of the Belarusian mentality and national character of the Belarusians as tolerance, PhD in historical sciences, docent of the department of social and humanities disciplines Baranovichi State University, Baranovichi, [email protected] 55

75 openness, non-conflict, orientation to dialogue, aspiration for mutual understanding and consensus were formed. ВВЕДЕНИЕ В культурологии большой интерес у исследователей вызывают процессы, проходящие на стыке культурных образований, а также ценности, создаваемые людьми в ходе этих процессов. Взаимодействие культуры народа с другими этническими культурами, взаимопроникновение ценностей различных культур друг в друга является одной из важнейших закономерностей культурно-исторического процесса. От них зависит его насыщенность и динамичность. С этих позиций диалог культур, который на протяжении столетий проходил в культурно-историческом пространстве Беларуси, представляет собой несомненный интерес. ОСНОВНАЯ ЧАСТЬ Известно, что белорусская культура начала формироваться в самостоятельный, самобытный тип еще в X XII вв. на основе этнического субстрата, населявшего этот центральноевропейский регион. В то время по территории современной Беларуси, заселённой преимущественно индоевропейскими племенами балтов и, как считают в последнее время некоторые исследователи (Седов В. В., Третьяков П. Н., Шадыро В. И., Ласков И. А.) фино-угорскими племенами, с юга и юго-запада начинают продвигаться племена славян, которые также были индо-европейцами, но до этого компактно проживали в Прикарпатье, между Вислой и Одером. Переселенцы не стали враждовать, как это чаще всего встречается в истории, с автохтонным населением, а стремились к мирной жизни. Вследствие более высокого культурного развития пришельцев начинается растянувшийся на несколько столетий процесс славянизации местной балтской культуры. Однако этот процесс нельзя рассматривать как полную ассимиляцию балтов и балтской культуры. Довольно значительным было и обратное влияние балтов на доминирующие ценности культуры славян. Таким образом, диалог культур в культурном пространстве Беларуси начался ещё более тысячи лет тому назад. Весь дальнейший процесс развития белорусской культуры в следствие геополитического положения и исторической судьбы народа также шел на стыке мощных культурных взаимодействий. В первую очередь западноевропейской и российской культур. Впервые европоцентристская позиция белорусской культуры была обоснована еще в 1921 г. белорусским философом Игнатием Кончевским, который отмечал, что на территории Беларуси постоянно присутствует колебание между Западом и Востоком. На этом перекрёстке культурных традиций сформировалась уникальная, непохожая на другие белорусская культура. Белорусская культура не только выступила посредником межкультурного диалога между западно- и восточноевропейскими регионами. В культурном пространстве Беларуси происходила встреча и взаимодействие ценностей культур многих народов: тех, с которыми у белорусов было общее государство или граница (поляки, русские, украинцы, литовцы), кто на протяжении столетий проживал на земле белорусов (татары, евреи) или 56

76 кочевал по ней (цыгане). Так, благодаря цыганам из Европы на территорию Беларуси попали цимбалы музыкальный инструмент, который органично слился с белорусскими народными музыкальными мотивами и стал неотъемлемой составляющей и современной музыкальной культуры Беларуси. В процессе межкультурного взаимодействия в идеологической, этнической, религиозной, психологической сферах на нашей земле постоянно присутствовали механизмы и аккультурации, и ассимиляции, и адаптации. Например, представители татарского народа появились на белорусских землях ещё в конце XIII - начале XIV вв. Они служили в войсках великих князей Гедемина и Витовта, выделяясь отвагой и мужеством. Иногда правители Великого княжества Литовского приглашали к себе татар из Золотой Орды, из Крымского ханства, наделяя их здесь земельными участками, освобождая от налогов. Часть татарского населения княжества составляли военнопленные, часть добровольные переселенцы. Около 49 тысяч татар поселились на белорусских землях в конце XIV начале XV вв. при князе Витовте ( гг.), который разрешил им свободу вероисповедования, терпимо относился к татарским обычаям, обрядам, языку. Селились татары преимущественно колониями в западной и центральной частях Беларуси, чаще всего в городах и местечках. Отдельные улицы и кварталы в населённых пунктах обычно назывались «татарскими». Крупные колонии татар были в городах Клецк, Слуцк, Новогрудок, Гродно, Брест, Лида, Ошмяны и др. В настоящее время населённые пункты с названием Татары, Татарщина, Татарка есть в Вороновском, Сморгонском, Ивьевском районах Гродненской области, Молодеченском, Дзержинском, Столбцовском, Червеньском районах Минской области, Браславском районе Витебской области. В начале XX в. в Минске существовала Татарская слобода или Татарский конец, а на территории ныне прилегающей к проспекту Победителей в районе Дворца спорта располагались известные Татарские огороды, овощи с которых в большом количестве были постоянным товаром на минских рынках. Татары занимались также земледелием, цветочным семеноводством, скотоводством, обработкой кожи, изготовлением из кожи обуви и одежды, извозом. По причине угасания контактов с исторической родиной и преимущественно мужского состава населения с разрешения великих князей литовских татары вступали в брак с местными женщинами. При этом складывается традиция, в соответствии с которой мужчина-татарин брал фамилию жены, а жена принимала ислам. Это повлияло на обычай белорусско-литовских татар иметь только одну жену. В XVI начале XVII вв. татары Великого княжества Литовского постепенно потеряли родной язык, начали пользоваться белорусским, затем польским, а с XIX в. и русским. Но они сохранили своё этническое самосознание, хотя и подверглись значительному местному культурному влиянию. В то же время белорусская культура приняла многие ценности культуры татар: около 500 слов-тюркизмов (по подсчетам Я. Якубовского), культуру овощеводства и цветочного семеноводства, особенности традиционного женского костюма (строя) некоторых регионов Беларуси и многое другое (Энцыклапедыя гісторыі Беларусі, 2001: 510). 57

77 Важное место в белорусской культуре занимали и занимают религиозные идеи. Эти идеи ничем не отличались от тех идей, которые существовали в соседних странах. Примечательность и особенность их была не в содержании, а в необычайной свободе их проникновения и, что особенно важно, в переплетении и взаимовлияниях. Речь идет не только о том, что свободно сосуществовали христианство, иудаизм, ислам, язычество. Виленские евреи переводили на белорусский язык христианскую литературу. Татары, начав употреблять белорусский и польский языки, арабским письмом создали религиозные рукописные памятники китабы, тэджвиды, хамаилы. Предполагается, что даже текст Корана был переведён на белорусский язык. Цыгане, находясь на территории Беларуси, принимали активное участие в праздновании народных языческих праздников местного населения Великдень, Купалье и др. После принятия христианства на рубеже I и II тысячелетий на протяжении многих столетий на территории Беларуси сохранялось «двоеверие», когда население выполняло христианские обряды, но попрежнему молилось и языческим богам, принося им символические пожертвования (привязывание к деревьям разноцветных лент, рушников). Особенно это было распространено в сельской местности, где древние языческие капища оставались местами особого почитания. Элементы языческих обрядов, молитв и обычаев остаются в укладе жизни белорусов по сегодняшний день. Так, сохранился обычай после похорон умершего человека совершать «тризну» - поминальный ужин с приглашением родственников и знакомых при символическом участии умершего, посещать могилу на кладбище на следующий день и оставлять на ней угощение для покойника. Особое место в календаре семьи принадлежит Радунице и Дедам дням поминовения умерших предков. Христианская церковь стремилась искоренить язычество из сознания окрещенных, но так и не смогла это сделать. Поэтому она совместила свои праздники и обряды с языческим календарём, придавая языческим праздникам смысл церковных и имена христианских святых. Так Коляды стали Рождеством, Зеленец (Семуха) Троицей, Масленницу начали праздновать за семь недель до Пасхи и др. Еще во времена принятия новой религии на местах языческих капищ возводили христианские храмы. Этот процесс продолжается и сейчас. Несколько лет назад христианская церковь освятила на месте древнего языческого капища Стюденец возле деревни Новосады Дзержинского района Минской области комплекс родников, с которыми у местных жителей были связаны многочисленные легенды и языческие поверья. Многие древние языческие обряды и праздники в последние годы возрождаются, но они уже не носят религиозный характер. Их празднуют как древние народные обряды. Таким образом, в условиях диалога культур в конфессиональных отношениях на территории Беларуси сформировался феномен религиозной толерантности. Белорусская история не знает ни одной войны или серьёзного социального взрыва на религиозной почве. Она демонстрирует миру религиозную терпимость и сочувствие. Уникальным явлением по тесному взаимодействию многих этнических традиций является белорусская художественная культура. Многие писатели, 58

78 художники, композиторы XVIII XIX вв., которые родились на территории Беларуси, внесли большой вклад как в белорусскую, так и в польскую культуру: А. Мицкевич, В. Сырокомля, М.К. Огинский, Н. Орда, С. Монюшко. Еврейская культура Беларуси дала миру таких известных художников, как З. Азгур, М. Шагал, Я. Кругер, Ю. Пэн. Диалог культур в белорусской художественной культуре как нигде лучше прослеживается в производстве знаменитых Слуцких поясов, которые с середины XVIII до середины XIX вв. изготавливались на Слуцкой мануфактуре шелковых поясов. Сам по себе костюм шляхтича, дополнением к которому был пояс, явление уникальное по тесному переплетению идеологии сарматизма, популярной в XVII XVIII вв. в славянском мире, ценностей материальной культуры западноевропейских стран и местной культурной традиции, в которой пояс в мужском костюме имел особый смысл, т. к. символизировал собой мужскую сексуальность. Наличие в костюме богатого пояса указывало и на благородное происхождение владельца костюма, уровень его благосостояния. Первоначально пояса привозили с Востока из Османской империи, Персии, поэтому их называли «стамбульскими» или «персидскими». В середине XVIII в. Михаил Казимир Радзивилл, великий гетман Литовский, инициировал открытие в Великом княжестве Литовском ряда ткаческих мануфактур, в том числе и «персиарни» в Слуцке. В конце 1757 г. в Слуцк прибыл приглашенный из украинского города Станислава знаменитый турецкий мастер, армянин по национальности Ованес Маджаранц (его имя в Речи Посполитой Ян Маджарский). М.К. Радзивилл заключил с ним договор о создании «фабрики перской» для изготовления «пояса с золотом и шелком» с обязательным обучением «работе перской» местных мастеров. Для мануфактуры с целью заимствования узоров закупались фрагменты привозимых с Востока тканей. К тому же и мастеров первоначально приглашали из Османской империи и Персии. Поэтому в начальный период работы мануфактуры изготавливаемые пояса были с восточными узорами. Когда на мануфактуре в качестве художниц начали работать польки и француженки, процесс ткачества был освоен местными мастерами в узорах появились местные мотивы: незабудки, васильки, ромашки, листья деревьев. Растительный и геометрический орнамент на поясе свидетельствует не только о присутствии в ткачестве восточных мусульманских мотивов, но и влиянии местной культурной традиции, в которой одежда издревле, чаще всего с магической целью, покрывалась орнаментальными узорами. Орнаментарными ткались и простые пояса, которыми свою одежду подпоясывали крестьяне. Ткали Слуцкие пояса исключительно мужчины, т. к считалось что от прикосновения женских рук к золотым и серебряным нитям они потускнеют и пояс будет испорчен. Всего за время деятельности Слуцкой мануфактуры по подсчетам специалистов было изготовлено около поясов (Лыч Л., Навіцкі У., 1997: 113). В связи с тем, что производство поясов такого типа было освоено на ряде других мануфактур, в углу пояса с обеих сторон ткалась метка на старославянском или латинском языках: «Слуцк», «В городе Слуцке», «Сделано в Слуцке». После включения белорусских земель в состав Российской империи в значительной степени по политическим мотивам произошла смена 59

79 культурных приоритетов. Слуцкий пояс выступал идентификацией принадлежности к Великому княжеству Литовскому. Традиционный богатый куштун с поясом на территории Российской империи носить было запрещено. Спрос на пояса упал и в 1848 году приносящая убытки мануфактура была закрыта. В белорусском искусстве фиксируются все известные европейские художественные стили, которые творчески перерабатывались и осмысливались в своеобразном культурном пространстве. Белорусская культура таким образом выступила посредником межкультурного общения между западно- и восточноевропейскими регионами и в сфере художественной культуры. ЗАКЛЮЧЕНИЕ На протяжении своей более чем тысячелетней истории белорусская культура постоянно находится в ситуации взаимодействия с другими культурами, часто более сильными и влиятельными. Однако, в этих условиях она смогла не только сохранить свои основополагающие ценности, но и, вследствие постоянного культурного общения, плодотворно взаимодействовать с культурами народов, с которыми её сводила историческая судьба. Под влиянием этого плодотворного диалога и формировались основополагающие черты менталитета и национального характера белорусов: толерантность, открытость, неконфликтность, стремление к установлению взаимопонимания и консенсуса (Языкович В. Р., 2013: 301). Рассматривая национальную культуру ни как субстрат или синтез других культур, а как диалог в культурном пространстве, мы предоставляем ей возможность засиять новыми гранями и представить миру свои уникальные ценности, сформировавшиеся «здесь и сейчас», т. е. в данное историческое время, при конкретных обстоятельствах взаимодействия. БИБЛИОГРАФИЯ 1. Лыч, Л. Гісторыя культуры Беларусі / Л. Лыч, У. Навіцкі. 2-е выд. Мінск : ВП «Экаперспектыва», с. 2. Энцыклапедыя гісторыі Беларусі : у 6 т. / рэдкал.: Г. П. Пашкоў (галоўны рэд.) і інш. Мінск : БелЭн, Т. 6. Кн. 1 : Пузыны Усая Мінск. 592 с. 3. Языкович, В. Р. Культурология : учеб.-метод. пособие / В. Р. Языкович. З- е изд. Минск : РИВШ, с 60

80 SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMEN ADAYLARININ KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINA YÖNELİK GÖRÜŞLERİ (SOCİAL STUDİES TEACHER CANDİDATES' VİEWS TOWARD THE PRESERVATİON OF CULTURAL HERİTAGE) Ülkü Tuğçe ÇAL Hilmi DEMİRKAYA ABSTRACT The social studies course in Turkey is taught in the fifth, sixth and seventh grades of middle school. The social studies textbooks are prepared in accordance with the social studies curriculum prepared by the education and training board presidency of the Turkish Republic Ministry of National Education. Culture and heritage learning is one of the learning areas in the social studies curriculum. In order to preserve cultural heritage and transfer it sustainably to future generations, it is important to determine the thoughts of social studies teacher candidates in terms of preserving the cultural heritage. The aim of this research is to reveal the views of social studies teacher candidates regarding the preservation of cultural heritage. The study was conducted during the fall semester of academic year. The study group of the study comprises 60 social studies teacher candidates. The research was designed in accordance with the qualitative research design. Data were analyzed using content analysis method. Participants were determined according to purposive sampling method. The findings have been discussed with relevant literature. Some suggestions for relevant institutions and researchers have been developed. Keywords: Cultural heritage, social studies teacher candidate, qualitative study, content analysis GİRİŞ Tarih içerisinde pekçok kültür ve medeniyetin kesişme ve çatışma ortamında bulunan ve günümüzde de bu özelliğini devam ettiren Türkiye bu medeniyetlerin bıraktığı kültürel miras unsurlarını bağrında barındırmaktadır (Dağıstan Özdemir, 2005). Türkiye dahilinde mevcut bulunan bu mirasın köklerinde eski Anadolu medeniyetleri olan; Hitit, Likya, Karya, Frigya vb. Orta Asya, İran, Arap etkileri ile Selçuklu ve Osmanlı yer almaktadır. Bu zenginlik ve çeşitlilik Türkiye yi dünyanın en zengin kültürel miras merkezi haline getirirken, bu mirası korumak ve gelecek nesillere sürdürülebilir bir şekilde taşımak için belirlenecek politikalar ve stratejiler için gerekli kaynakların tahsisi ve çabaların gösterilmesi elzemdir. Bu araştırmanın amacı, sosyal bilgiler öğretmeni adaylarının kültürel mirasın korunmasına yönelik görüşlerinin incelenmesi olarak belirlenmiştir. Arş.Gör.,Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Prof.Dr., Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Antalya. 61

81 YÖNTEM Bu araştırmada, nitel veri toplama tekniklerinden yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Elde edilen veriler içerik analizi yoluyla çözümlenmiştir. Nitel içerik analizi, belirli nicel ölçümlere bağlı olmadan, analitik kurallar ve belli bir sistematikteki modeller takip edilerek, iletişimin ortaya çıktığı bağlam dikkate alınarak, metinlerin metodolojik ve bilimsel olarak analizidir (Mayring, 2000). İçerik analizinde temel amaç, toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşmaktır. İçerik analizi yoluyla verileri tanımlamaya, verilerin içinde saklı olabilecek gerçekler ortaya çıkarılmaya çalışılır. İçerik analizinde özünde yapılan işlem, birbirine benzeyen verileri belirli nosyonlar ve temalar kapsamında bir araya getirmek ve bunları okuyucuların anlayabileceği bir şekilde düzenleyip yorumlamaktır (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Nitel içerik analizinde kullanılan veriler, seçkisiz örneklem yöntemleri ile seçilmiş, araştırmanın sorusuna ilişkin metinlerden oluşur (Zhang & Wildemuth 2009). Araştırmanın çalışma grubunu eğitim-öğretim yılı güz döneminde Türkiye nin güneybatısında büyük bir üniversitenin eğitim fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği lisans programına devam eden 60 sosyal bilgiler öğretmen adayı oluşturmaktadır. BULGULAR 1. Kültürel Miras ile ilgili film/ler izlediniz mi? Bu film/ler üzerinizde nasıl bir etki bıraktı? Bu soruya araştırmaya katılan sosyal bilgiler öğretmen adaylarının 26 sı evet, 34 ü hayır cevabını vermişlerdir. 2. Kültürel Miras ile ilgili bir kitap okudunuz mu? Bu kitap/lar sizi nasıl etkiledi? Araştırmaya katılan öğretmen adaylarının 15 i kültürel miras ile ilgili bir kitap okuduğunu ifade ederken, 45 i okumadığını belirtmiştir. 3. Kültürel miras ile ilgili etkinlik/lere katıldınız mı? Lütfen bilgi veriniz. Araştırmaya katılan sosyal bilgiler öğretmen adaylarının 26 sı kültürel miras ile ilgili bir etkinliğe katıldığını belirtirken, 34 ü bu tarz bir etkinliğe katılmadığını ifade etmiştir. 4. Kültürel miras nedir? Kısaca tanımlayınız a) Bir millete özgü olan ve o milletle bütünleşmiş maddi, manevi değerler, örf ve adetler bütünüdür. (K2,K4,K6,K8, K9,K12,K16,K17,K18,K19,K20,K28,K29,K32,K33,K35,K38,K40,K41,K42, K43,K47,K49,K51,K53,K54,K57,K58,K59,K60) K2: Geçmişten bizlere aktarılan örf, adetlerimiz, geçmişten gelen kıyafetlerimiz. b) Geçmişten günümüze kalan korunması gereken somut ve soyut değerlerdir. (K1,K3,K11,K13,K14,K21,K22,K23,K24,K25,K26,K27,K31,K37,K39,K46, K50,K52,K55). K1: Geçmişten günümüze kalmış evrensel değerleri olan maddi ve manevi bütün eserler. 62

82 c) Kültürel miras, geçmişle gelecek arasındaki köprüdür. (K5,K10,K15,K30,K34,K36,K44,K45,K48,K58,) 5. Sizce Türkiye nin en önemli kültürel mirası sizce hangisidir? a) Antik Kentler (Efes, Aspendos, Olimpos): (K1,K2,K3,K4,K12,K15,K24,K28,K33,K45,K46,K47,K60) b) Türk Dili: (K5,K6,K10,K19,K43,K56) 6. Türkiye açısından kültürel mirasın korunmasının önemini açıklayınız. a) Türkiye birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır (K6,K8,K10,K17,K26,K33,K34,K48,K53,K55,K60) K6: Anadolu toprakları yüzyıllar boyunca birçok kültüre sahiplik etmiştir. Bundan dolayı kültürel birikimi fazla olmuştur. Birden çok kültürün buluştuğu bir yer olmuştur. b) Kültürel mirası yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak (K1,K3,K13,K14,K18,K19,K21,K35,K36,K38,K39,K40,K41,K44,K47, K50,K51) K3: Şimdiki genç kuşağımızın batı merakı kültürünü ve kültürel mirasını unutturmaya yol açmıştır. Gençlerimiz özünü bilmemektedir. Halbuki geçmiş geleceğimizin aydınlatılmasında bir yoldur. Geçmişini, özünü, kültürünü bilmeyen bir nesil devamlılığını sürdüremez, tarih sahnesinde adı tozlu raflarda kalmaya mahkumdur. c) Türkiye nin geçmişi ile bugünü arasındaki bağlantısını kültürel miras sağlamaktadır (K9, K12,K16,K24,K45,K59) K9: Kültürel miras bizim ezelden beri süregelen korunan değerlerimizdir. Bu değerlere gereken önemi hassasiyetle vermek zorundayız. d) Türkiye kimliğini ve millî birliğini korumak için kültürel mirasına sahip çıkmalıdır (K2,K4,K5,K7,K11,K15,K20,K22,K23,K25,K27,K28,K29,K30,K31,K3 2,K37,K42,K43,K46,K49,K52,K54,K56,K57,K58) K11: Kültürel mirası dile benzetirim. Dilimizi kaybedersek benliğimizi kaybederiz. Kültürel mirasımızı kaybedersek aynen dilimizi kaybetmiş gibi benliğimizi, kültürümüzü kaybederiz. 7. Kültürel mirasın korunmasına yönelik hangi eğitim materyalleri geliştirilebilir? a) Kültürel mirası anlatan slaytlar (K1,K35,K36) K1: Kültürel miras hakkında bilgi veren slaytlar hazırlanabilir. b) Ders ve etkinlikler (K2,K3,K7,K11,K13,K14,K21,K22,K24,K30,K33,K38,K41,K43,K48,K 49,K51,K56,K59) K2: Öncelikle kültürün genç nesillere öğretilmesi için ders ve aktivitelerin yapılması gerekiyor. c) Kültürel miras alanlarına geziler düzenlemek (K3,K8,K9,K17,K25,K33,K37,K42,K46,K52,K54,K55,K58) K8: Kültürel mirasların olduğu yerlere geziler düzenleyip o yer hakkındaki bilgileri orada anlatarak gezi imkanı yoksa da o yerin videolarını izleterek. 63

83 d) Simulasyonlar (K5) K5: Kitap, dergi vb. yayınların yanısıra öğrencinin görebileceği dokunabileceği ortamlar oluşturulmalı (okullarda) savaşla ilgili araç gereçler, madalyalar ayrıca simülasyon tekniği ile gerçeğe yakın ortamlar oluşturularak merak ve ilgi uyandırılmalı. e) Belgesel, film, broşür ve kitaplar (K10,K18,K31,K44,K54,K55) K10: Belgeseller, kitaplar, broşürler. f) Maketler (K16,K30,K32,K50) K16: Maketler g) Yapbozlar, oyun kartları-görsel materyaller (K26,K27,K28,K34,K54) K26: Çocukların ilgisine çekecek kartlar olabilir. Bu yerlerin yapbozları olabilir. h) Kültürel miras panosu (K39,K56) K56: Okullarda bu konuda eğitim verilebilir. Toplumumuzu bilinçlendirmek adını bu konuyla ilgili duyurular, afişler geliştirilebilir. i) Takvim ve ajanda, Sempozyum ve panel (K48) K48: Takvim ve ajandalar geliştirilebilir. j) Kitap ve defter kapakları (K57) K57: Kültürümüzü anlatan kitap veya defter kapakları 8. Sosyal bilgiler derslerinde öğrencilerin kültürel mirasın korunmasına yönelik duyarlılıkları nasıl artırılabilir? a) Kültürel miras alanlarına geziler düzenleyerek (K1,K3,K4,K8,K9,K12,K14,K15,K17,K18,K19,K25,K26,K29,K33,K45, K50,K51,K59,K60) K1: Kültürel miras alanlarına geziler düzenleyerek öğrencilerin bu yerleri görerek değerlerini daha iyi anlaması sağlanır. b) Ders içinde etkinlikler yaptırarak (K2,K6,K7,K10,K16,K27,K28,K38,K41,K43,K46,K48,K58) K2: Aktiviteler yapılarak kültürel miraslarımız tanıtılabilir. c) Duyuşsal alanı geliştirici çalışmalar yaparak (K5,K15,K20,K32,K34,K35,K37) K5: Sevgi, ilgi, merak K20: Geçmişi bilmenin geleceğe nasıl yön verdiği bilinci öğrencilere aşılanmalıdır. d) Dersleri kültürel mirasın olduğu mekanda işleyerek (K11,K30,K52,K55,K56) K11: Dersleri sınıfta değil de konunun anlatıldığı yere gidilmelidir. Artık öğrenciler dersleri sınıf ortamından daha başka yerlerde görmesi gerekir. e) Kültürel mirasın korunmasının önemi vurgulanarak (K21,K22,K23,K24,K31,K36,K39,K40,K42,K44,K47,K49,K53,K54,K5 7) K21: Bilinçlendirmek çok önemli. Neyin ne olduğunu, nerden geldiğini ve bunun değerini bilmek önemli. Bunu bu derste aşılamalıdır. 64

84 9. Kültürel mirasın korunmasına yönelik hangi önlemler alınmalıdır? a) İnsanlar eğitilmeli ve bilinçlendirilmelidir (K1,K2,K4,K5,K6,K7,K8,K11,K12,K13,K17,K18,K19,K21,K22,K24,K 25,K29,K30,K34,K36,K39,K40,K44,K47,K49,K53,K56,K57) K1: İnsanlar bu konuda bilgilendirilmeli ve bunun için eğitimler verilmelidir. Bu konuda daha çok eğitimli kişiler yetiştirilmeli. Müzeler açılmalı. Bu konu hakkında kanunlar çıkarılmalıdır. b) Sit alanlarının sayısı artırılmalı (K2,K24,K41) K2: Kültürel miraslar için sit alanları artırılabilir. K41: En başta devlet ve devletin kurumları tarafından kültürel miras korunma altına alınmalıdır. c) Programa dersler konulmalı (K3,K14,K15,K46,K48) K3: Ortaokulda bu konuda dersler verilebilir. d) Film, belgesel ve dergiler yoluyla tanıtım yapılmalı (K3,K6,K20,K26,K32,K33,K46,K48,K50,K55) K50: Çeşitli medya araçları ile bilgilendirmeler yapılabilir. e) Kültürel mirasa zarar verenlere etkili yaptırımlar uygulanmalı (K9,K27,K28,K31,K32,K33,K37,K38,K45,K52,K54,K58,K59,K60) K9: Tarihi eser kaçakçılığı, yıkıp dökmelere engel olunmalı. f) Adet, gelenek ve göreneklerimizi yaşatma (K10,K35,K42,K43,K51) K35: Eserlerimiz, örflerimiz, adetlerimiz korunarak ve yeni nesillere aktarılarak bir şeyler elde edebiliriz. Korumak için ise yeni nesillere aktarmak ve değerlerimizi yaşatmak önemlidir. g) Restorasyon yapma (K16,K23,K25,K37,K50) K23: Tarihi yapıları restore edip manevi değerlerimizi de çeşitli etkinlikler yapıp bunları koruyabiliriz. SONUÇ VE TARTIŞMA Araştırmanın sonuçları değerlendirildiğinde, sosyal bilgiler öğretmen adaylarının kültürel mirasın korunmasına karşı duyarlı ve belirli düzeyde farkındalıklarının olduğu söylenebilir. Öğretmen adayları kültürel mirası bir toplumda toplum bilinci oluşturan maddi manevi önemli öğeler olarak görmektedirler. Öğretmen adayları ayrıca sıkça görüşme sorularında kültürel miras öğelerinin milletin tarihle olan bağlantısına ve geçmiş hakkında bilgi kaynaklığı yapmasına vurgu yapmışlardır. Türkiye nin çok kültürlü bir yapısının bulunduğuna ve bu yapının korunup gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğine yönelik görüşler belirtmişlerdir. Görüşme sorularından sosyal bilgiler öğretmen adaylarının kültürel miras ile ilgili film/belgesel izleme oranının bu konuyla alakalı kitap okuma oranına göre düşük olduğunu sonucuna varılabilir. TÜİK 2016 verilerine göre Türkiye'de kişi başına 8.4 kitap düşmekte ve kitap okuma alışkanlığı Türkiye de okur-yazar insanların ihtiyaç listesinde 235. sırada yer almaktadır. Günde ortalama bir dakika kitap okumaya ayırılırken, ortalama altı saat TV izlemeye, üç saat internete ayırılmakta. Bu veriler göz önüne alındığında kültürel miras ile ilgili kitap okuma oranın belgesel/film izleme oranına göre düşüklüğünün sebebinde kitap okumaya olan ilginin ülke çapında düşüklüğünün de büyük payı olduğu söylenebilir. Sosyal bilgiler öğretmen 65

85 adaylarının 26 sı kültürel miras ile ilgili bir etkinliğe katıldıklarını belirtirken 34 ü katılmadığını belirtmiştir. Katılımcıların büyük çoğunluğu Efes, Kapadokya, Camiler, Çanakkale, Müzeler gibi somut kültürel mirasa yönelik yapılar, sit alanları ve anıtların olduğu yerleri gezdiklerini belirtmişlerdir. Daha çok soyut mirasa yönelik yöresel festival ve etkinliklere bu araştırmaya öğretmen adayları içerisinde daha az katılım oranının olduğunu söylemek mümkündür. Yine öğretmen adayları antik kentlere, ören yerlerine, müzelere geziler düzenlenmesi gerektiğine hatta zaman zaman bu somut kültürel miras öğelerinin bulunduğu yerlerde ders işlenmesi gerektiğine ve derslerde kültürel miras konusuyla ilgili slaytların gösterilmesinin kültürel mirası anlama, yaşatma, korumaya ve gelecek kuşaklara aktarılmasına yönelik öneminin olduğunu belirtmişlerdir. KAYNAKÇA Dağıstan Özdemir, M. Z. (2005). Türkiye de kültürel mirasın korunmasına kısa bir bakış. PLANLAMA, TMMOB Şehir Plancıları Odası Yayını, 31(1), Güler, A., Halıcıoğlu, M.B. ve Taşğın, S. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Yayınları. Mayring, P. (2000). Qualitative content analysis. Forum: Qualitative Social Research, 1(2). Retrieved July 28, 2008, from TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) (2016). İstatistiklerle Türkiye. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu. UNESCO Genel Konferansı (1972). Dünya kültürel ve doğal mirasının korunmasına dair sözleşme. Paris. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri (6. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık. Zhang, Y., & Wildemuth, B. M, (2009). Qualitative analysis of content. Applications of Social Research Methods to Questions in Information and Library Science, pp

86 TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRASIN KİTLESEL BELLEĞE AKTARIMINDA BASININ ROLÜNE BİR ÖRNEK: 1950 YILI TÜRK ULUSAL GAZETELERİNDE TARİHİ YAPI VE ESERLERİ KONU ALAN YAYINLAR Mustafa ZENGİNBAŞ ÖZET Tarihi değerlerin toplumsal bellekte yer edinmesi ve nesiller arasında aktarımı, millet olarak yaşamanın önemli gereksinimlerinden birisidir. Okul, aile, çeşitli kurumsal yapılar, basın-yayın organları, sanatsal ve kültürel aktiviteler ve daha pek çok etken; bu değerlerin toplumsal bilince sunulmasında ve aktarılmasında rol oynarlar. Bir kitle iletişim vasıtası olan gazeteler de önemli bir aktarım kanalı olarak görülebilir. Gazeteler yayınları yolu ile toplumun güncel hayatındaki haber gereksinimini karşıladıkları gibi geçmişten çeşitli verileri de kitlenin düşünsel evrenine sunabilmektedirler. Sanat, kültür, tarih, edebiyat ve daha pek çok alanda ortaya koydukları yayınlar, geçmişten birçok değeri güncel gazete okuruna aktaran bir kanal vazifesi görür. Bu yayınlar okuru bilgilendiren, eğiten ve etkileyen bir işlev icra etme yeteneğine sahiptirler. Bu tebliğ, tarihi mirasın gündelik gazeteler vasıtası ile topluma aktarılması konusuna odaklanmaktadır. Bu kapsamda, seçilmiş bir örnek olarak 1950 yılı Türk ulusal gazetelerinde tarihi yapılar ve sanat eserleri konusunda kitleye sunulmuş yayınlar incelenmiş; bu yayınlarda ortaya konan tarihi değerler ve bunun okur kitlesinde yaratmaya elverişli olduğu etki irdelenmeye çalışılmıştır. Okt., Selçuk Üniversitesi, Konya. 67

87

88 АДАМ МИЦКЕВИЧ: СТАМБУЛЬСКИЙ ПЕРИОД. СОВРЕМЕННАЯ ОЦЕНКА Zuev Vladimir NIKOLAEVICH Адам Мицкевич славянский польскоязычный поэт, родоначальник польской романтической литературы. Родившись на стыке исторических эпох, он пронес через свое творчество традиции родной земли. Считая себя литвином, он был толерантным человеком. В силу исторических и жизненных обстоятельств Адам Мицкевич жил не только в Российской империи. Завершающий этап его творчества связан с Парижем. В 1855 году он попадает в Стамбул. Что его туда привело? Желание творить? Или помогать своему народу? Стамбульский период жизни поэта, продолжавшийся всего неполных три месяца, был наполнен встречами и беседами. Стамбульский период один из самых таинственных в жизни нашего земляка. Baranovichi State University, Belarus. 69

89

90 3. OTURUM (3. SESSION)-A Salonu (A Hall) Oturum Başkanları (Session Moderators): Prof. Dr. Mustafa SEVER-Yrd. Doç. Dr. (Assist. Prof. Dr.) Ayşe Gülbün ONUR

91

92

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir