Mustafa Kemal Atatürk'ü dinsiz gösterip, bu milletin gözünden düşürme çalışmaları yıllardan beri planlı bir şekilde yürütülmektedir. Oysaki Atatürk'ün hayatının bütününe, söylevlerinin ve demeçlerinin tamamına ve anılarda geçen ikili diyaloglara baktığımızda onun, karanlık güçlerin göstermeye çalıştığı gibi biri olmadığı açık ve net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
"Atatürk; devletini, vatanını, milletini ve dinini satmamış; bunlar konusunda pazarlığı söz konusu bile etmemiştir. Müslüman ve dindar bir kimliğin dinsiz gösterilmesi O'nun kurduğu devletin de dinsiz olduğu yanılgısına insanları ikna içindir. O yüzden Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır, Atatürk birleştirici harçtır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, , s)
Atatürk'ü dinsiz göstermeye çalışanların en çok kullandıkları argüman, 1 Kasım tarihinde TBMM'nin 5. dönemin 3. Yasama Yılını Açış Konuşmasında kullanmış olduğu bir cümledir. Yaklaşık 3 bin sözcüğün kullanıldığı bu konuşmada Atatürk'ün anlatmaya çalıştığı şeyin üzerinde durmak yerine, binlerce sözcüğün içerisinden cımbızla bir ifadenin seçilmesi, yukarıda belirtilen sebeplerden ötürü olduğunu bize göstermektedir.
Din aleyhinde kullandığı iddia edilen ifadede Atatürk şunu söylemiştir: "Bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır."
Bu ifadeler 3 bin sözcükten cımbızlanmış sadece bir kaç sözcüktür. Özellikle bu ifadede kullanılan "sanılan" vurgusu Atatürk'ün dinsizliğine delil olarak gösterilmektedir.
Yüce kitabımızda, Kur'an-ı Kerim'in indirilişiyle ilgili onlarca ayet mevcuttur. Fakat hiç birinde Kur'an'ın gökten indiğine dair bir ifade bulunmaz.
Ayrıca Kur'an-ı Kerim'in gökten indiğini düşünen hiç bir Müslüman olduğunu da sanmıyorum. Nitekim öyle düşünen bir Müslüman, Allah'ın gökte olduğunu iddia ediyor demektir ki, Allah'a bir yer ihdas ettiği için küfre düşeceğini bilir. Ayrıca Allah'ın gökte olduğunu düşünmek, Allah'ın gökyüzünü yaratmadan önce nerede olduğu sorusunu akıllara getirecektir!
Kur'an-ı Kerim'in indirilmesi gibi peygamberlerin gönderildiği de ayetlerde belirtilmektedir. Dolayısıyla peygamberlerin gökten gönderilmediğini herkes bilir. Peygamberlerin insanların içinden seçildiği ve Allah tarafından O'nun bir elçisi olarak görevlendirildiği ayetlerde açıkça anlatılmaktadır.
Evet, Kur'an-ı Kerim indirilmiştir ama gökten değil. Allah'ın katından indirilmiştir.
Peki, o zaman "gökten indiği sanılan kitaplar" ne olabilir sorusu akıllara gelmektedir. Bu sorunun cevabını bulabilmek için Kur'an-ı Kerim'in dışındaki kitaplara bakmak gerekir.
Bu konuyla ilgili kısmet olursa pazartesi günü yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Yeni Mesaj gazetesinde yayınlanacak olan bu yazı dizimizde konuyu çok daha kapsamlı olarak ve kaynaklarıyla ele almaya çalıştık. Bu yazı dizimizde Atatürk'ün kullanmış olduğu o ifadenin açılımını yapmaya çalışacağız. Ve en sonunda göreceğiz ki Atatürk, kullandığı bu ifadelerle küfre düşmemiştir. Tam tersine Atatürk, dinine ve Kur'an'a son derece vakıf bir insan ve çok iyi bir Müslümandır.
gönderen Oğuz Kağan » Prş Oca 10,
gönderen gürsel » Pzt Mar 14,
gönderen Erkan Güçiz » Sal Mar 15,
9) Din birliğinin de bir ulusun [ (14)] kuruluşunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Ne var ki biz, bizim gözümüzün önündeki Türk ulusu tablosunda bunun tersini görmekteyiz.
Türkler, İslam dinini benimsemeden önce de büyük bir ulus idi. Bu dini benimsedikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan İranlıların, ne de Mısırlıların ve başkalarının Türklerle birleşip bir ulus oluşturmalarına yol açtı. Tersine, Türk ulusunun ulusal bağlarını gevşetti; ulusal duygularını, ulusal coşkusunu uyuşturdu.
Bu çok doğaldı. Çünkü Muhammed'in kurduğu din bütün [ (15)] ulusallıkların üstünde yaygın bir Arap ulusçuluğu politikasına dayanıyordu. Bu Arap düşüncesi, ümmet sözcüğü ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler kendilerini unutmaya, hayatlarını Allah sözcüğünün yer yerde yükseltilmesine adamaya zorunlu idiler.
Bununla birlikte Allah'a kendi ulusal dilinde değil, Allah'ın Arap budununa gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve duada bulunacaklardı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilmeyecekti. Bu durum karşısında Türk ulusu birçok yüzyıllar boyunca ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta bir sözcüğünün [ (16)] bile anlamını anlamadan Kuran'ı ezberleyip beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan hırslı hükümdarlar, Türk ulusunca ne olduğu, kim olduğu belirsiz cahil hocalar ağzıyla saçılan ateş ve azap ile korkunç bir karanlık ve karışıklık içinde kalan dini, kendi tutkuları ve politikaları uğruna bir araç olarak kullandılar. Bir yandan Arapları zorla buyrukları altına aldılar, bir yandan Avrupa'da Allah sözcüğünün kutsal parolası altında Hıristiyan uluslarını yönetimleri altına aldılar. Fakat onların dinlerine ve ulusallıklarına ilişmeyi düşünmediler. Ne onları ümmet yaptılar [ (17)] ne de onlarla birleşerek güçlü bir ulus yarattılar.
Mısır'da belirsiz bir adamı halifedir diye, yok ettiler; hırkasıdır diye, bir palaspareyi halifelik belgisi ve üstünlüğü olarak altın sandıklara koydular. Halife oldular.
Kimi zaman doğuya, kimi zaman batıya, kimi zaman da dört bir yana saldıra saldıra Türk ulusunu Allah için, peygamber için topraklarını, çıkarlarını ve benliğini unutturacak, yalnız Allah yolunda olacak denli derin bir kendinden geçmişlik ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. Ulusal duyguyu yok eden, bu dünyaya değer verdirmeyen; yoksulluklar ve yoksunluklar ve kötülükler baş göstermeye başlayınca da, asıl gerçek mutluluğa öldükten sonra öbür dünyada kavuşulacağı inancını aşılayan dinsel dogma [ (18)] ve dinsel duygu, ne var ki ulusun uyanıp aklı başına geldiği zaman, şu acı gerçeği görmesine engel olamadı.
Bu korkunç manzara karşısında kalanlara, kendilerinden önce ölenlerin ahiretteki mutluluklarını düşünerek ya da bir an önce ölmeye dua ederek ahirete kavuşmayı öğütleyen bir din duygusu, dünyanın en acı tokatıyla Türk ulusunun vicdanındaki çadırını yıktı; çağrılıları, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. Türkler'in ortak vicdanı, derhal yüzlerce yıllık güçle ve açılıp ilerleme tutkusuyla, büyük bir coşkuyla çarpışıyordu. Ne oldu? Türk'ün ulusal duygusu artık ocağında ateşlenmişti. Artık Türk, cenneti değil, eski ve gerçek büyük Türk atalarının kutsal kalıtlarının, [ (19)] son Türk ellerinin savunma ve korunmasını düşünüyordu. İşte dinin ve din duygusunun Türk ulusunda bıraktığı anı.
10) Türk ulusu, ulusal duyguyu, din duygusuyla değil, fakat insanlık duygusuyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında ulusal duygunun yanında insanlık duygusunun onurlu yerini her zaman korumakla övünç duyar. Çünkü Türk ulusu bilir ki, bugün tuttuğu dönülmez uygarlık yolunda bağımsız; fakat kendileriyle koşut düzeyde ilerlediği tüm uygar uluslarla [ (20)] karşılıklı insancıl ve uygar ilişki, elbette gelişmemizi sürdürmek için gereklidir. Ve yine bilinmektedir, ki Türk ulusu, her uygar ulus gibi geçmişin bütün evrelerinde buluşlarıyla, bulgularıyla uygarlık dünyasına katkıda bulunmuş insanların, ulusların değerini bilir ve onların insanlığa bıraktıkları kalıtsal anılan saygıyla korur. Türk ulusu, insanlık evrenine gönülden bağlı bir üye ailedir.
gönderen Aytigin Ata » Sal Mar 15,
gönderen gürsel » Sal Mar 15,
Aytigin Ata yazdı:gürsel yazdı:kuran insanlığa gökten inmiştir.
İspat edebilir misiniz lütfen.
gönderen Aytigin Ata » Çrş Mar 16,
gönderen gürsel » Cum Mar 18,
gönderen mali » Cmt Eyl 03,
Şu dizine dön: Sinan MEYDAN
Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk
gökten indirildiği vaadedilen derken beni iplemeyin demiştir.
(bkz: salla gitsin)
edüt: bravo, gördüğüm en hızlı düzeltmeydi.
vahiy yoluyla bildirilen ayetlerdir, indirilen basılı bir kitap yoktur. zira yaradanın matbaası da okuyucusu da yarattığı haddini bilmez kuludur. ha neden haddini bilmez olabilecek bir yapıda yaratmıştır, o ayrı konu.
atatürk'ün yılında meclis açış konuşmasında şiddetle karşı çıktığı dogmalardır. tam metin:
Bizim devlet idaresindeki ana programımız CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz ilhamımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. *
(bkz: özne)
(bkz: yüklem)
(bkz: nesne)
funduszeue.info?docid=#docid=
canlısı burada olan ifadedir. ancak bu konu hiç tartışılmaz, hep es geçilir. bence saklanacak bir şey de yok. atatürk'ün ifadesi açıktır.
milyonlarca insanın ölümüne, köleleştirilmesine, tecavüze uğramasına neden olmuştur.
bu dogmaları devam ettirenlerin bu katil, sübyancı, tecavüzcü kabiledaşlarından en ufak farkı yoktur.
mustafa kemal böyle bir söylemde bulunmuştur, ama bunu direkt "din devleti" olan bir devletin sonunda kurduğu yeni devletin , üstelik de kendisinin kurduğu parti programını anlatırken, söylemiştir. ben bu söylemden " din kitabına göre değil parti programına göre hareket edeceğiz" anlamını çıkartıyorum. bu atatürk inançsızdır anlamına gelmez. sadece orada bulunan milletvekillerine -ki çoğu hayatlarının ilk kısımlarını, din devletinin içerisinde geçirmişlerdir, o zamanların sona erdiğini bildirmek anlamına da gelir.
dogma her türlü programın içinde yer alır , haddızatında chp partisinin programı da dogmadır. bir diyet programı da dogmatik olmazsa işe yaramaz. dogma birşeyleri belirli bir sınır icerisinde tutmaktan başka birşey değildir. bu açıdan bakınca atatürk´ün söylemi daha iyi anlaşılır. ayrıca "gökten indirildiği sanılan" lafı da, o kitaplar gökten indirilmemişler anlamına , ne kadar gelir, orası da bayağı tartışılır. mesela ben kuran´ın "gökten indirildiği sanılan" kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. herhalde ki kuran ın söylemleri de insana belirli bir format vermek olduğuna göre, o da bir dogmadır.
bunun bu şekilde değerlendirilmesi gerekir. ve özellikle nutku okuyanlar bilirler ki, yazdığı yazılardaki manaları çok dikkatlice seçerdi. burada gerçekten neden bahsettiği muallaktadır mustafa kemal´in. ama cümleyi bu şekilde kurup, o anki ortamda anlaşılmasını istediği şekilde, anlaşılmasıni sağlamış olmalıdır. mustafa kemal, merzifon´da türkiye´nin komunizmi kabul etmesi koşuluyla yeni türk devletine yardım edebileceklerini söyleyen sovyet generaline de orada "biz komunist falan olmayacağız" dememiş, orada da o generali muallakta kalan birtakım söylemlerle oyalamıştır. bu, kuvay-i milliye´ye sovyetlerin yardım etmesi imkanını açmıştı.
politika hele yeni türkiye devleti kurulurken ki politika, son derece kaygandı. bu tür söylemler o zamanlar gerekliydi. unutulmasın ki, mustafa kemal´in samsuna çıkması da "ayaklanmaya başlayan türk çetelerini bastırmak amacıyla", ingilizlerin padisah´a baskısı ile gerçekleşmiş bir iştir !!! mustafa kemal orada da kendisini samsun´a gönderen saray erkanına alenen "ben gidip sizin saltanatınızı yıkacağım" dememiştir.
yukarıda bahseden sözde gerçekten neden bahsettiğiyse tahminen hep muallakta kalacaktır. ama ben bu sözün de diğer başka mustafa kemal söylemleri gibi, "o an söylenmesi gereken sözlerden birisi" olduğunu düşünüyorum.
atatürk'ün söylememiş olabileceği sözdür.
konuşmanın ilgili yerinde atatürk tamlamanın ortasında bir es vermektedir. "Gökten indiği sanılan, kitapların dogmaları" idir söylediği. Burada gökten indiği sanılan kitaplar değil dogmaları olabilir.
o zamanın meclisi bugünkü meclis gibi değildi. herkes tuttuğu takımın konuşmacısı konuştuğunda ağzından çıkan her sözü alkışlamıyordu. Eğer ki atatürk'ün orada kastettiği kitaplar gökten inmemiştir tarzında bir cümle olsaydı bir kişi olsun orada bağırır bir şey yapardı diye düşünüyorum.
konuşmanın tam metni tbmm sitesinde var. oradan fikir edinebilmek için konuşmanın ilgili cümleden bir önceki kısmına baktım. Orada da dış politika ile ilgili yuvarlak laflar var.
Ayrıca bir de şu var, sanmak fiili tdk'ya göre "bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek" demek. burada atatürk'ün söylediği şey, sandığım demeyip de sanılan dediğine göre, insanların gökten inme ihtimali bulunmasına karşın gökten indiğine inandığı kitaplardır ki bu tabirde de bir hata yoktur. zaten hepimiz de bunu kabul etmiyor muyuz? O kitapların gökten inmemiş olma ihtimali var ve nüfusun büyük çoğunluğu bunu bildiği halde inanmayı seçiyor.
virgül koyarak söylediği şeyi iyi göstermeye çalışan atatürk sizin dostunuzdur arkadaşınızdır diyen elemanlara götümle gülmeme sebep olan söylem.
kuran-ı kerim'in mealini yazdırıp sonrada onu görmezden gelen atatürk.
bana biraz saçma geliyor. eğer din düşmanı isen neden kuran-ı türkçeleştirip insanların daha iyi anlamasını sağlıyorsun.
yok din ile aranda bir sorun yoksa bu söylemi neden halka paylaşıyorsun.
ya olmayan bir olayı bize olmuş gibi yutturuyorlar yada o dönemde bilmediğimiz gerçekler var.
tarihimiz kısıtlı olduğu için çoğu olayı öğrenmemiz imkansız.
bunu söyleyen adam ayrıca "gökten indirildiği sanılan kitap"ın mealini yazdırmış. ne kadar ilginç değil mi?
dünyevi işlerle öbür dünyanın işlerinin ayrı olmasını gerektiğini çok iyi anlatmıştır. Metnin tamamına baktığında devletin idaresinden bahsediyor. Devlet insanın ürettiği bir yapıdır ve dünyevidir. Bundan dolayı da bunun kurallarını insanın belirlemesinden doğal ne vardır. Bu sözlüğü bir insan evladı tasarladı ve bunu açtığında dini kitapların kurallarını mı koydu şart olarak? Koyamaz zaten dini kitaplarda da böyle bir içerik bulamazsınız da. Devlet işleri için de aynı durum mevcuttur. Dini kitaplarda ibadet ve bazı anlatılar mevcuttur. Burada devletini şöyle yönet şöyle vergi al ibaresi geçmez bu yüzden insanoğlu kendi kanunlarını yazar ve uygular.
Bunun yanında Atatürk halkının dinine saygılı olduğundan ve onların dini öğrenmesini istediğinden hem türkçeleştirme ve mealini yazma görevini vermiştir ki türkçeleştirme işini osmanlıyı sevmesiyle islamcı olmasıyla bilinen mehmet akif ersoy'a vermiştir. MEalini de yanlış hatırlamıyorsam elmalılı hamdi'ye vermiştir varın gerisini siz düşünün. Atatürk Müslüman mıydı değil miydi onu bilmem ama dünyevi işlere dinin karıştırılmaması gerektiğini anlamış ve uygulamış aynı zamanında halkında dinine saygı gösterdiğinden onların dini gerçekten öğrenmesini ve doğruyu bulmasını istemiştir dolandırıcı hocalardan, cemaatlerden kurtulmasını istemiştir.
Bunun kadar asil bir davranışı yydan beri göremiyoruz siyasetçilerimizde. O zamanlarda satır altı kur'an tercümeleri yapılmıştır onlardan sonra bir de Atatürk bunun için çabalamıştır.
Atatürk'ü doğru anlamalı ve doğru anlatmalıyız. Cımbızla bir cümlesini çekerek yargılamak çok yanlıştır.
Dinimizin o dönemde elden gitmesini temsili olarak gösteren cümle.
Atamızın zamanında söylediği müthiş sözdür. Bazı Atatürk düşmanı soysuzların ve yobazların zoruna gider.
Gökten yada yerden bilmem ama insanın sahip olduğu en büyük deger akıldır, fakat bunun hangi yollarda kullanıldığıdır asıl önemli olan gerisi teferruattır. Bunu yönlendirecek olan şeyde ''ViCDAN'dır'' Birazda irade diyeylim zaten irade kişinin inancının ne derece kuvvetli olduğunu ortaya koymaya yeterli olsa gerek.
Atatürk'ün ne demeye çalıştığını anlamadığım konuşma bölümü.
Sanırım tüm konuşma elimizde yok ve ben belki 1 saatlik bir konuşmanın sadece 30 saniyesini dinleyerek yorum yapmayı doğru bulmuyorum.
aslında doğru söylemiştir kitap gökten inmemiştir, ayet ayet muhammede ezberletilmiştir.
"ile bir millet yönetilmez."
Diye devam etmesi gereken söz.
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası