isanin dogum yili / Mevlid kandili gibi, Hz. İsa’nın doğum günü de kutlanabilir mi? | Sorularla İslamiyet

Isanin Dogum Yili

isanin dogum yili

HAZRET-İ İSA NE ZAMAN DOĞDU?

Papa’nın İsa’nın Çocukluğu adıyla kaleme aldığı kitap, Hazret-i İsa’nın doğum tarihi üzerindeki münakaşaları yeniden alevlendirdi. Tarihî ve dinî kaynaklar bu mevzuda fazla malumat vermez. Hazret-i İsa’nın ne doğum günü, ne de doğum yılı bellidir.

Aralık gecesi, Noel, yani Hazreti İsa’nın doğum günü kabul edilir. Bu, Papa Gregorius’un tertiplediği Gregoryen takvimine itibar eden Katolik, Protestan, Süryânî ve Rumlara göredir. Rus, Balkan ve Ermeni kiliseleri Noel’i Ocak gecesi kutlar. Çünki onlar Julius Caesar’a ait Julyen takvimini kullanır. İki takvim arasında 13 gün fark vardır. Kutlamalar 24 gün (Ermenilerde 50 gün) evvel başlar. Bu günlerde perhiz yapılır.

Mitra’dan Noel’e

Eski Romalılar, kışları güneşin kendilerini terk etmesine üzülür; günler uzamaya başladığı 25 Aralık’ta ise güneşin esaretten kurtulması şerefine büyük ve ahlâksızca eğlenceler yapardı. Bu, Işık Tanrısı Mitra’nın doğum günüdür. Bu alışkanlıkla, ilk Hıristiyanlar, o gün kiliseye bile girerken güneşi selâmlardı. Roma imparatoru Konstantin zamanında 25 Aralık Hazreti İsa’nın doğumu olarak kutlanıldı. senesinde Roma piskoposu Liberius’un kararıyla bu kutlama resmiyet kazandı. Böylece eski bir pagan âdeti daha, “İsa bizim güneşimizdir” sloganıyla Hıristiyanlaştırılmış oldu. Üstelik insanların ekserisinin çiftçi veya balıkçı olduğu düşünülürse, Noel’in kışın kutlanması daha mantıklıdır.

Bu geceye Christmas/Noel adı verilmesi yılındadır. Christ, Hazreti İsa’nın ismidir. Yunanca kurtarıcı manasında Hıristos’tan gelir. Mass ise bedene girmek demektir. Fransızca Noel ise, Latince doğum mânâsına nativitatis/natalis kelimesinden gelir. senesinde Papa Dionysus, Hazret-i İsa’nın o zamana kadar belli olmayan mîlâdını, yani doğum yılını, Roma yılı olarak tesbit etti. Bu ise MS 1 senesine tekabül eder. Sıfır yılı, saygısızlık olmasın diye (veya o zaman Avrupa’da sıfır bilinmediği için) atlanmıştır. Şimdiki Papa, Kepler teorisi nazara alınırsa bunun yıl daha önce olabileceğini söyledi. İncil’e göre, gökte büyük bir yıldızın doğduğunu gören ve bunu büyük bir insanın doğuşuna bağlayan İranlı müneccimler Kudüs’e gelmiş; Hazreti İsa’yı beşikte görmüştü. Milattan yıl önce 25 Mart’ta Jüpiter ve Satürn gezegenleri zodyak kuşağında buluşmuştu. Müneccimlerin gördüğü bu olsa gerekti.

Hazreti İsa’nın doğum günü hakkında kati malumat yoktur. Luka İncili’ne göre (2/) Hazreti İsa’nın doğduğu zaman, gündüz geceleri çobanlar kırlarda sürü otlatmaktadır. Halbuki kışın bu mümkün değildir. MS yılda İmparatorAugustus, nüfus sayımı yapılmasını emretti (Luka, 2/). Herkes bunun için memleketine gitti. Hazreti Meryem de nişanlısı Yusuf ile Nâsıra’dan km uzaktaki Betlehem’e gitti. Kış günü hâmile bir kadının bu yolculuğu yapması bir yana, mahallî idareye karışmayan bir imparatorun, her an isyana hazır Yahudilerin kış günü nüfus sayımı için uzun yolculuk yapmasını istemesi akla uygun değildir. Rivayete göre Hazreti Yahya fısh bayramında (15 Nisan) ve teyzezadesi İsa’dan altı ay evvel doğmuştur. Kur’an-ı kerim, Hazreti Meryem’in taze hurma zamanı doğurduğunu söyler (Meryem: ). Bütün bunlardan da anlaşılıyor ki, Hazreti İsa, Ekim ayında Sukkot Bayramı esnasında dünyaya gelmiştir.

Yalnızca günü mü meçhul?

Hazreti İsa’nın yalnızca doğum günü değil, yılı bile belli değildir. ME 4 yılında ölen Roma vâlisi Herodes zamanında (Matta, 2/1) ve Augustus’un MS 6 yılında yaptırdığı nüfus sayımı sırasında (Luka, 2/) doğmuştur. Ancak birkaç Herodes ve Augustus vardır. Nüfus sayımı ise birkaç defa yapılmıştır. Her hâdiseyi en ince teferruatına kadar anlatan Roma tarihlerinin o devre ait olanları, buna dair en ufak bir ipucu vermez. Hazreti İsa’ya benzer bir zâttan ilk bahseden Tacitus’tur (MS ). yılında Ürdün’de Ölü Deniz kıyısındaki Kumran mağarasında ele geçen İbrânîce vesikaların Mukaddes Kitap metinleri olduğu ortaya çıktı ve bu vesikalardaki tarih ve tariflere göre Hazreti İsa’ya çok benzeyen bir şahsın, milattan bir buçuk asır kadar önce yaşamış olduğu görüldü. Kudüs Süryanî Patriği’nin eline geçen ve muhtevası titizlikle saklanan bu vesikaları, İsrailliler uzun mücadeleden sonra satın aldılar ve yakın bir zaman önce Kudüs Müzesi’ne koydular. Bunların Romalıların zulmünden kaçarak burada yerleşen Essenîlerden kalma olduğu anlaşılmıştır.

Hazret-i İsa'nın doğumunu müjdelemek üzere Filistin'e gelen üç Şarklı müneccimi tasvir eden mozaik. (Kâriye Câmii-İstanbul)

İslâm müellifleri, Hazret-i İsa ile Hazreti Muhammed arasındaki zamanı farklı verirler. Selman, İbni Abbas, Mukatil, Katâde ve İbni İshak’dan ; Muammer, Kelbî ve Mücâhid’den ; Dahhâk’tan yıl rivayetleri vardır. Bazı tarihlerde Hazreti İsa’nın Büyük İskender’in Darius’u yenmesinden 65 sene sonra dünyaya geldiği yazmaktadır. Bu harb ME. senesindedir. Mevâhib-i Ledünniyye kitabında der ki: İbni Asâkir’in, Şa’bî’den haber verdiğine göre, Hazreti İsa ile Hazreti Muhammed arasında, sene fark vardır.

İmam Gazâlî, iki peygamber arasındaki zamanın bin seneden az olmadığını söyler. Çünki hadîs-i şerife göre, her ulü’l-azm peygamberin arası bin yıldır. İmam Rabbânî der ki: Eflâtun’a Filistin’de İsa peygamberin zuhur ettiği bildirilince “Biz temiz insanlarız; bizi temizleyecek kimseye hâcet yoktur, dediği meşhurdur. Buna göre Hazreti İsa, ME senesinde ölen Eflâtun (Platon) zamanında yaşamıştır. Yunan filozofunun dersleri meşhur olduğundan, ölüm zamanına inanılırsa da, İsa Peygamber, gizli dünyaya gelip ve dünyada az kalıp, göğe çıkarıldığından, kendisine fazla kişi iman etmediğinden, İsevîler az ve asırlarca gizli yaşadıklarından, Noel tarihinin doğru anlaşılamadığı düşünülebilir. Ne zamana gelirse gelsin, İsa’nın velâdeti tebrike şâyândır.

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

&#;l-i İmr&#;n Suresi - 45 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُࣗ اِسْمُهُ الْمَسٖيحُ عٖيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجٖيهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبٖينَۙ

    ﴿٤٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾45﴿

Melekler demişti ki: “Ey Meryem! Allah seni kendisinden bir kelime ile m&#;jdeliyor. Adı Meryem oğlu &#;s&#; Mes&#;h’tir, d&#;nyada da &#;hirette de itibarlı ve (Allah’a) yakın kılınanlardandır.

Tefsir (Kur'an Yolu)


Bu âyetten itibaren âyete kadar Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişi, özellikleri, görevi, kendisine tuzak kurulması ve yüce Allah’ın katına yükseltileceğinin bildirilmesi hakkında bilgi verilmekte, Resûlullah’tan bu hakikatleri inkâr edenleri karşılıklı lânetleşmeye çağırması istenmektedir. Bu konularda Kur’an-ı Kerîm’in başka sûrelerinde de açıklamalar bulunmaktadır. Ancak toplu bir bakış sağlamak üzere İnciller’de ve Kur’an’da Hz. Îsâ hakkında yer alan bilgilerin burada özetlenmesi yararlı olacaktır.

Hz. Îsâ Hıristiyanlık’ta ve İslâm’da hem Îsâ hem de Mesîh olarak adlandırılmaktadır. Fakat Kur’an’ın ifadesiyle “Meryem oğlu Îsâ Mesîh ancak Allah’ın elçisidir, Allah’ın Meryem’e ulaştırdığı kelimesidir ve O’ndan bir ruhtur” (Nisâ 4/). Hıristiyanlık’ta ise o, Tanrı’nın oğlu dolayısıyla Tanrı kabul edilmektedir.

Batı dillerinde Îsâ Mesîh’in karşılığı “Jesus Christ”tir. Îsâ karşılığında kullanılan Jesus isminin aslı, İbrânîce’de “Yahve kurtuluştur, Yahve kurtarır” mânasına gelen Yehôşûa’dır. Bunun kısaltılmış şekli olan Yeşûa kelimesi Grekçe’ye “Iesous”, oradan da Latince’ye “Iesus” biçiminde geçmiştir. Hıristiyan Araplar “Yesû‘” kelimesini kullanmaktadırlar. Îsâ kelimesinin Arapça olduğunu ileri sürenler olmuşsa da müslüman dilciler genellikle bu kelimenin İbrânîce veya Süryânîce’den geldiğini kabul etmektedir. Mesîh sıfatı karşılığında kullanılan Christ kelimesinin aslı ise Grekçe Christos’tur (Hristos). Arapça’daki “mesîh” kelimesinin kökeniyle ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür (bunlara aşağıda değinilecektir).

Kur’an-ı Kerîm Hz. Îsâ’nın doğum yeri ve doğum tarihi hakkında bilgi vermemektedir. Hıristiyan ilâhiyatında Îsâ’nın dünyevî hayatından çok ölümü, dirilmesi ve göğe yükselmesi önem taşıdığı için, sahih sayılan bugünkü İnciller’de dünyevî hayatı üzerinde fazla durulmamış, onun bu yönünü öne çıkaran, çocukluğu ve gençliği hakkında bilgi veren İnciller ise sahih kabul edilmemiştir. Mevcut İnciller’de onun Beytlehem’de dünyaya geldiği kaydedilmekle birlikte Nâsıralı olarak takdim edilmektedir (krş. Matta, 2/1, 13/; Markos, 6/; Luka, 2/, 4/16, 24; Yuhanna, 1/45). Dolayısıyla bu ifadeler arasında çelişki bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Hz. Îsâ’nın doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber milâdî başlangıç olarak kullanılan tarihin yanlış olduğu kabul edilmektedir. Bazı tarihî bilgiler ışığında yapılan araştırmalar onun doğum tarihinin milâttan önce 5. yılın sonu veya 4. yılın başı olduğunu göstermektedir. Hz. Îsâ’nın doğduğu ay ve gün hakkında da kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Batı kiliselerince Îsâ’nın doğum günü sayılan 25 Aralık ise milâttan sonra IV. yüzyılda uzun tartışmalar sonunda kabul edilmiş bir tarihtir ve esasen Îsâ’nın doğumuyla alâkalı değildir. 25 Aralık Roma İmparatorluğu’nda güneş ilâhı Mithra’nın bayramı olarak kutlanıyordu. IV. yüzyılda hıristiyanlar, Malaki kitabında yer alan “Fakat size, ismimden korkanlara, salâh güneşi kanatlarında şifa olarak doğacak” (4/2) ifadesini Hz. Îsâ olarak yorumlamışlar, güneş ilâhı Mithra’nın yerine “salâh güneşi Îsâ”yı koymuşlar ve bu günü “noel” olarak kabul etmişlerdir. Diğer taraftan Doğu ve Ermeni kiliselerinde 6 Ocak Hz. Îsâ’nın doğum günü olarak kabul edilmektedir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın İmrân ailesine mensup olduğu ve bu ailenin Allah tarafından seçilip üstün kılındığı belirtilmekte; Îsâ’nın annesi Meryem’in babasından İmrân ismiyle söz edilmektedir (bk. Âl-i İmrân 3/). İnciller’de ise Hz. Îsâ’nın annesi Meryem’in annesinden ve babasından söz edilmemekte, Zekeriyyâ’nın hanımı Elizabeth’in kız kardeşinin çocuğu olduğu belirtilmektedir. Meryem’in annesinin adı İslâmî kaynaklarda Hanne, hıristiyanî kaynaklarda Anna şeklinde geçer. Matta ve Luka İncilleri’nin Hz. Îsâ’nın şeceresini çelişkili biçimde verdiği görülmektedir (krş. Matta, 1/; Luka, 3/). Matta’nın verdiği soy kütüğü listesinde Hz. Dâvûd’dan Îsâ’ya kadar olan bölümde yirmi sekiz isim varken, Luka’nın verdiği listede bu sayı kırk birdir. Diğer taraftan şecerenin bu bölümüyle ilgili isimlerde de farklılıklar vardır. Üstelik Îsâ’nın babasız dünyaya geldiği kabul edildiği halde her iki liste Meryem’in nişanlısı Yûsuf’la son bulmaktadır. Birbiriyle çelişen bu iki listeyi uzlaştırmak için, Matta’daki listenin dülger Yûsuf’a, Luka’daki listenin ise Meryem’e ait olduğu ileri sürülmüştür; fakat bu te’vil çelişkiyi izah etmekten uzaktır.

Hz. Îsâ’nın dünyaya gelişiyle ilgili olarak Kur’an-ı Kerîm’de ve İnciller’de verilen bilgiler arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır. âyetlerde açıklandığı üzere, Kur’an’a göre İsrâiloğulları’ndan İmrân’ın karısı hamile kalır ve doğacak çocuğunu Allah’a (mâbed) adar. Umduğunun aksine bir kız doğurur, “Ben onun adını Meryem koydum ve işte ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı sana ısmarlıyorum” diyerek mâbede emanet eder. Hz. Zekeriyyâ Meryem’in bakımını üstlenir ve Meryem, mâbedin doğu tarafında bir odaya (mihrap) yerleştirilir. Hz. Meryem orada Allah tarafından rızıklandırılır; iffetli, her çeşit kötülükten uzak olarak büyür, herkesin imrendiği erdemli bir şahsiyete ulaşır. Meryem sûresinde yer alan ve bu âyetlerde (45 vd.) belirtilenle paralellik taşıyan açıklamalara göre Cebrâil, Meryem’e insan şeklinde görünür. Meryem irkilir ve ondan Allah’a sığınır. Cebrâil Allah tarafından görevlendirilmiş elçi olduğunu bildirerek Meryem’e bir erkek çocuk doğuracağı müjdesini verir. Meryem, iffetli bir insan olduğu ve kendisine erkek eli değmediği halde nasıl çocuğunun olacağını sorunca da Cebrâil, bunun Allah için kolay olduğunu söyler. Daha sonra Allah ruhundan üfler ve Meryem hâmile kalır (ayrıca bk. Enbiyâ 21/91; Tahrîm 66/12). âyette bu noktanın izahı için şöyle buyurulmuştur: “İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece ‘ol!’ der, o da oluverir.” Ayrıca Kur’an, Hz. Meryem’in doğum sancısından, çevresinden gördüğü tepkiden ve Hz. Îsâ’nın beşikte iken konuşmasından söz eder (Meryem 19/).

İnciller’de verilen bilgilere göre (Matta, 1/; Luka, 1/) Cebrâil melek, Yûsuf ile nişanlı olan ve Nâsıra şehrinde oturan Meryem’in yanına gelerek “Selâm, ey nimete eren kız, rab seninledir” diye selâm verir. Meryem bu sözlerden şaşırır. Melek ona korkmamasını söyler, Allah önünde inâyet bulduğunu, bir oğlan doğuracağını, adını Îsâ koyacağını, onun büyük olacağını, ona “yüce Allah’ın oğlu” denileceğini, rab Allah’ın ona babası Dâvûd’un tahtını vereceğini, Ya‘kub’un evi üzerinde ebediyen saltanat süreceğini ve onun melekûtuna hiç son olmayacağını bildirir. Meryem’in “Bu nasıl olacak? Çünkü ben er bilmem” şeklindeki şaşkınlık içeren sorusuna ise “Rûhulkudüs senin üzerine gelecek, Yüce olanın kudreti üstüne gölge salacak; bunun için de doğacak olan mukaddese Allah’ın oğlu denecektir” diye cevap verir ve Allah’tan olan bir sözün hükümsüz kalmayacağını belirtir. Meryem Rûhulkudüs’ten gebe kalır. Aralarında ilişki olmadan nişanlısının gebe kalması üzerine sâlih bir adam olan Yûsuf, Meryem’i âleme rüsvâ etmemek için gizlice ondan ayrılmayı düşünür, fakat bu sırada rabbin meleği rüyada Yûsuf’a görünerek, “Sen Dâvûd oğlu Yûsuf, Meryem’i kendine karı olarak almaktan korkma, çünkü kendisinde doğmuş olan Rûhulkudüs’tendir. Ve bir oğul doğuracaktır ve onun adını Îsâ koyacaksın; çünkü kavmini günahlarından kurtaracak olan odur” der. Bunun üzerine Yûsuf, rabbin meleğinin kendisine buyurduğu gibi yapar ve karısını yanına alıp bir oğul doğuruncaya kadar onu bilmez (onunla cinsel ilişkide bulunmaz) ve çocuğun adını Îsâ koyar. Luka İncili’ndeki bilgiye göre Yûsuf ile Meryem, İmparator Augustus’un buyrultusu üzerine yapılan nüfus sayımında kendilerini yazdırmak üzere Galile’deki Nâsıra şehrinden Yahudiye’de Dâvûd’un şehri olan Beytlehem’e giderler. Bu sırada Meryem’in doğurması vakti gelir, orada ilk oğlunu doğurur, onu kundağa sarar ve handa kendilerine yer olmadığından bir yemliğe yatırır (2/). Çok eski bir geleneğe göre ise Îsâ ahırda değil Beytlehem’e yakın bir mağarada dünyaya gelmiştir.

Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine kadar geçen dönemiyle ilgili olarak sadece şu ifade yer alır: “Meryem oğlu ile annesini de bir âyet yaptık; ikisini de kalmaya elverişli, kaynak suyu bulunan yüksekçe bir yere yerleştirdik” (Mü’minûn 23/50). Daha sonraki dönemi hakkında verdiği bilgiler de İnciller’deki kadar ayrıntılı değildir. Kur’an’a göre Hz. Îsâ, semadan sofra indirmenin (Mâide 5/; Saf 61/14) dışında, çamurdan kuş yapıp ona üfleme ve onun da kuş oluvermesi, ölüyü diriltme, körü ve cüzzam hastalığına tutulmuş kişiyi iyi etme, evlerde yenilen ve biriktirilen şeyleri haber verme gibi çeşitli mûcizelerle desteklenmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Mâide 5/). Peygamberliğini ortaya koyan açık delillere rağmen Hz. Îsâ’ya inanmayanlar onu öldürmek üzere tuzak kurar, plan yaparlar, fakat Allah onların planlarını bozar (Âl-i İmrân 3/54) ve Hz. Îsâ’yı kendi nezdine yükseltir (Nisâ 4/).

Hz. Îsâ’nın hayatının tebliğ faaliyetine başlamasına kadarki dönemiyle ilgili olarak İnciller’de yer alan bilgiler özetle şöyledir: Îsâ, dünyaya geldikten sonra sekizinci günde sünnet edilir. Kırk günlük olunca Meryem’le Yûsuf, onu Mûsâ’nın şeriatına göre Tanrı’ya sunmak üzere Kudüs’e götürürler. Kudüs’te İsrail’in teselli bulmasını bekleyen ve kendisine Rûhulkudüs tarafından Mesîh’i görmeden ölmeyeceği bildirilmiş olan Simon adındaki sâlih ve dindar adam “ruh”un sevkiyle mâbede gelir, Îsâ’yı kucağına alır ve kurtarıcıyı gözleriyle gördüğü için Allah’a şükreder. Anası ve babası onun için söylenen şeylere şaşırırlar. O sırada Anna ismindeki yaşlı kadın peygamber de gelip benzer şeyler söyler. Rabbin şeriatına göre gerekenler yapıldıktan sonra Meryem’le Yûsuf, Îsâ’yı alarak Galile’ye, kendi şehirleri olan Nâsıra’ya dönerler (bk. Luka, 2/). Îsâ Yahudiye Beytlehem’inde doğduğu zaman müneccimler Kudüs’e gelip “Yahudilerin kralı doğan zat nerededir? Çünkü onun yıldızını şarkta gördük ve ona secde kılmaya geldik” derler. Bunu işiten Kral Hirodes’in yüreği oynar. Müneccimleri gizlice çağırıp çocuğu araştırmalarını ister, “Bulduğunuz zaman bana haber verin ki ben de gelip ona secde kılayım” der ve onları Beytlehem’e gönderir. Onlar da şarkta gördükleri yıldızın izince gidip çocuğun bulunduğu eve ulaşırlar, eve girip anası Meryem’le çocuğu görünce yere kapanıp ona secde kılarlar, Hirodes’in yanına dönmesinler diye rüyada kendilerine bildirildiğinden memleketlerine başka yoldan giderler. Müneccimler yola çıktıktan sonra rabbin meleği Yûsuf’a rüyada görünüp Kral Hirodes’in Îsâ’yı öldürmek istediğini, bunun için onu ve anasını Mısır’a götürmesini, ikinci bir bildirime kadar orada kalmasını söyler. Yûsuf da Meryem ve Îsâ’yı alarak Mısır’a götürür. Kral Hirodes müneccimler tarafından aldatıldığını anlayınca çok kızar, Beytlehem’de ve bütün sınırları içindeki iki veya daha küçük yaştaki çocukları öldürtür. Hirodes’in ölümünden sonra Yûsuf meleğin bildirmesi üzerine çocuğu ve anasını alıp İsrâil diyarına döner. Hirodes’in yerine oğlunun kral olduğunu öğrenince oraya gitmeye korkar ve rüyada verilen bilgi üzerine Galile taraflarına çekilir ve Nâsıra’da oturur (Matta, 2/). Îsâ büyür, kuvvetlenir ve hikmetle dolar; Allah’ın inayeti de ondan ayrılmaz. Bu arada Îsâ on iki yaşına gelince yahudi geleneğine uyularak Fısıh bayramı dolayısıyla Kudüs’e götürülür. Onu kaybeden ailesi, daha sonra mâbedde muallimler arasında dinî tartışmalar yaparken bulur. Îsâ’nın sorduğu sorular ve verdiği cevaplar oradakileri hayretler içinde bırakır. Sonra ana-babasıyla Nâsıra’ya gelir ve onlara itaatli olur. Bu dönemde de Îsâ hikmet ve kamette, Allah ve insanlar nezdinde inayette ilerleyip mesafe kateder (Luka, 2/). Îsâ’nın, öğretilmediği halde kutsal yazıları açıp onları okuması insanları şaşırtır (Luka, 4/; Yuhanna, 7/).

Hz. Îsâ’nın tebliğ faaliyetine (Luka, 3/23’teki ifadeyle “hizmetine”) başlaması hakkında İnciller’de verilen bilgileri de şöyle özetlemek mümkündür: Îsâ otuz yaşlarına geldiği sıralarda Hz. Yahyâ “Tövbe edin, çünkü göklerin melekûtu (hükümranlığı) yakındır” diye Yahudiye çölünde vaaz ederek meydana çıkar. Kudüs, bütün Yahudiye ve bütün Erden çevresi ona gelip günahlarını itiraf eder ve Yahyâ onları vaftiz etmeye başlar. Mesîh olmadığını, kendisinin suyla vaftiz ettiğini, kendinden sonra gelecek olanın ise “kutsal ruh”la ve ateşle vaftiz edeceğini bildirir. Onunla beraber yahudiler büyük bir ümitle Mesîh’i beklemeye başlarlar. Bu sırada Îsâ vaftiz olmak üzere Galile’den Erden’e gelir. Yahyâ asıl kendisinin onun tarafından vaftiz edilmeye muhtaç olduğunu söylerse de Îsâ “Şimdi bırak, çünkü her salâhı böylece yerine getirmek bize gerekir” der. Îsâ vaftiz olunup sudan çıktığında gök açılır ve kutsal ruh bedenleşmiş bir surette güvercin gibi onun üzerine iner ve gökten “Benim sevgili oğlum budur (sensin) ve ondan (senden) hoşnudum” diye bir ses işitilir. Sonra Îsâ, Rûhulkudüs’le dolu olarak Erden’den döner, ruh tarafından çöle sevkedilir. Kırk gün kırk gece oruç tutar. Bu arada İblîs tarafından denenir, şeytan Îsâ’yı kandıramaz (Matta, 3/, 4/; Markos, 1/; Luka, 3/, 4/; Yuhanna, 1/; Îsâ’nın İblîs tarafından denenmesi olayı sadece sinoptik İnciller’de yani ilk üçünde yer almaktadır).

Hz. Îsâ’nın bir veya üç yıl süren tebliğ faaliyeti sırasında gelişen olaylar –onun biyografisi niteliğinde olan– İnciller’de geniş biçimde ele alınmaktadır. Bunlar ana hatlarıyla şöyledir: Îsâ’nın asıl tebliğ hayatı Galile’de geçer. Bu bölgede değişik yerleri dolaşan ve birkaç defa Kudüs’e giden Îsâ iki defa kendi memleketi olan Nâsıra’dan çıkarılır. Gittiği yerlerde halka vaaz eder, meseller vererek gerçekleri anlatır, muhataplarına vaktin tamam olduğunu, Allah’ın melekûtunun (hükümranlığı) yakın olduğunu, tövbe etmelerini ve İncil’e inanmalarını bildiren Îsâ, değişik zamanlarda ve yerlerde birçok mûcize gösterir: Suyu şaraba dönüştürür, çeşitli hastalıklara yakalanan insanları, kör ve dilsizleri iyileştirir, kötü ruhları çıkarır, ölüleri diriltir, çöldeki fırtınayı yatıştırır, beş bin kişilik bir topluluğu beş yemek ve iki balıkla doyurur, ölümünü ve dirilişini önceden haber verir, kendi sûreti değişir. Îsâ’ya inananlar çoğalır; buna karşılık cumartesi yasağı ile ilgili kuralları ihlâl etmesi yahudi otoritelerince tepkiyle karşılanır. Îsâ kendisine inananlar arasından havâri denilen on iki kişi seçer. Onlara nasıl dua edeceklerini öğretir. Meşhur dağ vaazını verir. Yazıcıların ve Ferîsîler’in çeşitli vesilelerle yönelttikleri eleştirileri ve sordukları soruları cevaplandırır. Havârilerini civar köy ve kasabalara göndererek Allah’ın hükümranlığını haber vermelerini ister. Yahudilerin, özellikle de onlar içinde en mutaassıp grup olan Ferîsîler’in dini yanlış yorumladıklarını, sadece dış görünüşe önem verip asıl mânayı unuttuklarını vurgular. Yahudilerin dinî anlayış ve yaşayışlarına yönelttiği tenkitler onların tepkisini çeker ve Îsâ’yı yok etmeye karar verirler. Havârilerden biri olan Yahuda İskariyot, Îsâ’yı ele vermek için, başkâhinlerle otuz gümüş para karşılığında anlaşır. Ancak Fısıh yemeği sırasında Îsâ, Petrus’un sürçeceğini, kendisinin de ele verileceğini bildirir, havârilerinden uyanık durup dua etmelerini ister. Biraz uzaklaşıp secdeye kapanır ve dua eder; havâriler ise onu dinlemeyip uyurlar. Kısa bir süre sonra Yahuda İskariyot, Romalı asker ve yahudilere Îsâ’yı gösterir ve tutuklatır. Sanhedrin denilen yüksek dinî meclis Îsâ’yı sorguya çeker, öldürülmesine karar verilir. Ertesi gün tekrar toplanan Sanhedrin Îsâ’yı, Roma’nın bölge valisi Pilatus’a gönderir; zira idama mahkûm etmek, resmen Roma valisinin yetkisindedir. Ancak Romalı idarecilerin dinî meselelere karışmadıklarını, dolayısıyla Pilatus’un önünde Îsâ’yı dinî düşünceleri sebebiyle suçlamanın idam cezasını onaylatmayı sağlamayacağını bildiklerinden onu halkı Romalılar’a karşı kışkırtmak, kendisini İsrâil’in kralı olarak tanıtmak ve böylece Roma kayserinin hâkimiyetini inkâr etmekle itham ederler. Pilatus Îsâ’yı sorguya çeker, fakat söz ve eylemlerinin suç oluşturmadığı kanaatine varır. Bunun üzerine onu salıvermek isterse de yahudiler Îsâ’yı suçlamakta ısrar ederler. Pilatus sorumluluktan kurtulmak için çare arar, Îsâ’nın Galile’den olduğunu öğrenince onu Hirodes’e gönderir. Hirodes Îsâ’yı sorgulayıp Pilatus’a iade eder. Gönlü Îsâ’yı affetmekten yana olan Pilatus sonunda halkın baskısı karşısında haça gerilmesini kabul edip Îsâ’yı onlara teslim eder. Bunun üzerine yahudiler Îsâ’yı Golgota denilen yere götürürler, dikenlerden bir taç örüp başına koyarlar, onunla alay edip üzerine tükürürler ve çarmıha gererler; başının üzerine de “Nâsıralı Îsâ, yahudilerin kralı” diye bir yazı asarlar. Cuma günü sabah saat dokuzda haça gerilen Îsâ öğleden sonra saat üçte ruhunu teslim eder. Ölümü anında “Allahım! Allahım! Beni niçin bıraktın?” diye seslenir. Askerlerden biri onun böğrünü mızrakla deler. Îsâ’nın cesedini Pilatus’tan izin alıp mezara koyarlar. Pazar günü Îsâ’nın kabrini ziyarete gelenler, mezarın boş olduğunu görürler. Îsâ dirilmiş olarak onlara görünür. Resûllerin İşleri’ndeki bilgiye göre (1/) Îsâ elem çektikten sonra kırk gün süreyle onlara (havâriler) görünerek kendisini birçok delille diri göstermiş, Allah’ın melekûtu hakkında onlara öğütlerde bulunmuş, tâlimatlar vermiş; öğütlerini söyledikten sonra onlar bakarken yukarı alınmıştır. Markos’taki bilgiye göre (16/19) Îsâ göğe alınınca Allah’ın sağına oturmuştur.

İnciller’e göre Hz. Îsâ babasız dünyaya gelmiştir; hıristiyanlar bu durumu onun Tanrı’nın oğlu olmasıyla açıklar ve Hz. Îsâ’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanırlar. Bununla birlikte İnciller’de Hz. Îsâ, bir taraftan Allah’ın oğlu ve rab diye, diğer taraftan da peygamber, kudretli bir peygamber, kral, yahudilerin kralı, Mesîh, Allah’ın kuzusu, Âdem oğlu, Yûsuf oğlu, Dâvûd oğlu, insanoğlu gibi sıfatlarla anılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere İnciller’de Hz. Îsâ’nın çarmıha gerildiği, öldüğü, kısa bir süre sonra dirildiği ve daha sonra göğe alındığı belirtilir. Bu olay Hıristiyanlık’taki önemli bir inanca yani Hz. Îsâ’nın insanların günahlarına kefâret olarak çarmıha gerildiği inancına temel kılınmıştır. Yine İnciller’deki ifadelere göre –büyük sıkıntı ve felâketleri takiben– Îsâ (İnsanoğlu) dünyanın sonuna doğru tekrar gelecek, bütün melekler kendisiyle beraber olarak izzetiyle gelince izzetinin tahtı üzerine oturacak, iyileri kötülerden ayıracak, iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracaktır (Matta, 24/4 vd., 25/; Markos, 13/4 vd.; Luka, 21/7 vd.).

Kur’an-ı Kerîm’e göre Hz. Îsâ İsrâiloğulları’na gönderilmiş bir peygamberdir ve kendisine İncil verilmiştir (Âl-i İmrân 3/49; Nisâ 4/; Zuhruf 43/59; Hadîd 57/27; Saf 61/6; onun ülü’l-azm peygamberlerden sayılması hakkında krş. Ahzâb 33/7 ve Ahkaf 46/35). Adı Îsâ, sıfatı Meryem oğlu, lakabı Mesîh olarak geçen (Âl-i İmrân 3/45) Hz. Îsâ ile ilgili olarak Kur’an’da kullanılan belli başlı ifadeler şunlardır: Îsâ Allah’tan bir kelimedir (Âl-i İmrân 3/45; Nisâ 4/) ve bir ruhtur (Nisâ 4/); Rûhulkudüs ile desteklenmiştir (Bakara 2/87, ; Mâide 5/); annesiyle birlikte Allah tarafından bir âyet kılınmıştır (Mü’minûn 23/50); Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştir (Mâide 5/; Âl-i İmrân 3/48); annesine karşı hürmetkârdır (Meryem 19/32); sâlihlerdendir, şânı yücedir, Allah’a yakın olanlardandır (Âl-i İmrân 3/); Allah ona kitap vermiş, onu peygamber yapmış, mübarek kılmıştır (Mâide 5/75; Meryem 19/); bir insandır, bir kuldur (Nisâ 4/; Mâide 5/75; Meryem 19/30; Zuhruf 43/59); beşikte iken konuşan peygamberdir (Âl-i İmrân 3/46; Mâide 5/; Meryem 19/); Tevrat’ı tasdik etmiş, bazı yasakları kaldırmıştır (Âl-i İmrân 3/; Mâide 5/46); kavmine namazı ve zekâtı emretmiştir (Meryem 19/31); ayrıca “Ey İsrâiloğulları! Bilin ki benden önceki Tevrat’ı doğrulamak ve benden sonra gelecek Ahmed isimli elçiyi müjdelemek üzere size Allah tarafından gönderilmiş elçiyim” (Saf 61/6) diyerek Hz. Muhammed’in geleceğini müjdelemiştir.

Kur’an’da Hz. Îsâ’nın babasız dünyaya gelişi ilâhî kudretin bir tecellisi olarak nitelenmekte ve bu sûrenin âyetinde onun yaratılışıyla Âdem’in yaratılışı arasındaki benzerliğe işaret edilmektedir. Ayrıca Kur’an’da Hz. Îsâ’nın kendisini asla ilâh olarak takdim etmediği açık biçimde belirtilmektedir (bk. Mâide 5/; Hz. Îsâ’nın Hıristiyanlık’taki “teslîs” inancının bir öğesi haline getirilmesi ve Kur’an’ın bu anlayışı mahkûm etmesi hakkında bk. Nisâ 4/; Mâide 5/). Öte yandan Kur’an Hz. Îsâ’nın öldürülmediğini, çarmıha da gerilmediğini; Allah katına yükseltildiğini bildirmektedir (bu konuda bilgi için bk. Nisâ 4/).

Kelime, gerek sözlü gerek sözsüz anlatımları ifade eden bir sözcüktür. Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’dan kelime diye bahsedilmesi değişik şekillerde açıklanmıştır. Yaygın olan yoruma göre Hz. Îsâ, insanın meydana gelmesinde bilinen şeklin dışında (baba faktörü olmaksızın) yani yüce Allah’ın “ol” sözünün doğrudan sonucu olarak ana rahmine düştüğünden böyle anılmıştır. Esasen bütün yaratılmışlar, Cenâb-ı Allah’ın varlık verme (tekvîn) iradesinin eseri olarak, fakat yine O’nun iradesiyle var olan ve işleyen bir sebepler manzumesi içinde meydana gelirler. Hz. Îsâ’da ise Allah Teâlâ baba faktörünün bulunmamasını murat ettiğinden, onu bu mûcizevî yaratılışının belirgin bir ifadesi olmak üzere “kendisinden bir kelime” şeklinde anmıştır (Râzî, VIII, 47; İbn Âşûr, III, ). Bu yorumla bağlantılı olarak bazı eserlerde “kelâm” ve “kelime” sözcükleri arasındaki ilişkiye değinilir ve ikincisinin daha kapsamlı olduğuna dikkat çekilir: Kelâm “sırf işitme duyusu aracılığı ile bir mâna telkin edilmesi”ni ifade ederken, kelime “gerek işitme gerekse görme duyularıyla telkin edilen mânalar”ı kapsar. Buna göre ağızdan çıkan anlamlı sesler veya kitapta yazılı anlamlı yazılar kelime olduğu gibi, evrene bir bakıldığında belirgin biçimde algılanan ve gözden gönüle geçip his etkisi altında cüz’î veya küllî bir mâna telkin eden somut varlıklar da birer kelimedirler. İşte Hz. Îsâ da bunlardan biri idi ve Hz. Meryem’e böyle bir tesirle gelmişti (Elmalılı, II, ). Bazı bilginler yüce Allah’ın daha önceki peygamberlere gönderdiği kitaplarda Hz. Îsâ’nın geleceğini bildirip ondan “söz” etmiş olması sebebiyle Hz. Îsâ’nın bu şekilde anıldığı kanaatindedirler. Başka bir yoruma göre ise kelime, Cenâb-ı Hakk’ın Hz. Îsâ’ya verdiği bir isimdir (bk. İbn Atıyye, I, ; Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın “kelime=logos” olarak nitelenmesinin anlamı hakkında bk. Nisâ 4/).

Âyet-i kerîmede kelime sözcüğünün onu yüce Allah’a bağlayan bir ifade içinde kullanılması, yani “O’ndan (Allah’tan) bir kelime” denmesindeki incelikler açıklanırken şu hususa dikkat çekilir: Buradaki “-den,

-dan, tarafından” mânalarına gelen “min” harfi, hıristiyanların ve hulûl teorisi taraftarlarının (Allah’ın insan biçimine girdiğini savunanların) düşündüğü gibi –hâşâ– Hz. Îsâ’nın O’ndan bir parça olduğunu belirtme anlamında olmayıp, onun yaratılışında Allah’ın kelimesinin etkisinin daha açık ve güçlü olduğunu ifade içindir. Bir başka anlatımla, baba faktörünün bulunmadığı ve Hz. Îsâ’nın doğrudan doğruya O’nun “ol” emrinin sonucu meydana geldiği vurgulanmaktadır (Râzî, VIII, 49). Burada “bi-kelimetihî” (O’nun kelimesi) buyurulmayıp da “bi-kelimetin minhü” şeklinde nekre (belirsiz) bir isim olarak geçmesinden hareketle bazı ifade incelikleri tesbit edilmesi ise (bk. Elmalılı, II, ) kanaatimizce isabetli değildir. Çünkü Nisâ sûresinin âyetinde Hz. Îsâ hakkında “kelimetühû” (O’nun kelimesi) ifadesi kullanılmıştır.

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ’nın lakabı olarak anılan mesîh kelimesini birçok müfessir Arapça mesh kökünden türemiş kabul ederek buna değişik mânalar vermişlerdir (bk. Râzî, VIII, ). Kelimenin Ârâmîce aslı olan meşîhâ ve İbrânîce aslı olan mâşiah, “sıvazlanmış” anlamına gelmekte olup, İsrâiloğulları’nda hükümdarlık görevine başlarken kâhin (üst düzey din adamı) tarafından kutsal yağ sürülmesi geleneğine bağlı olarak krala mesih unvanı verilir olmuştur (bk. Zemahşerî, I, ; Reşîd Rızâ, III, ; Ömer Faruk Harman, “Hz. Îsâ”, İFAV Ans., II, ; funduszeue.info, “Mesih”, a.g.e., III, ). Muhammed Abduh, Mesîh lakabının bu gelenek içinde taşıdığı anlamın Hz. Îsâ’ya uygun düştüğünü şöyle açıklar: Hükümdar, adaleti gerçekleştirmesi ve halkın uğradığı haksızlıkları gidermesi için başa geçirilir. Îsâ Mesîh de bunu yapmıştır. Zira yahudiler, Hz. Îsâ peygamber olarak gönderildiğinde kutsal kitabın lafızlarına sımsıkı yapışmış, kutsal kitap yazarlarının ve Ferîsîler’in anlayış ve kuruntularına mutlak biçimde teslim olmuş bulunuyorlar, bu sebeple de büyük sıkıntılar çekiyorlardı. İşte Mesîh onların dinin gerçek amaçlarına dönmelerini ve haksızlıkları ortadan kaldıran kardeşliğe yönelmelerini sağlamıştır. M. Reşîd Rızâ bu yorumun, Hz. Îsâ’nın hükümdarlığının maddî değil mânevî (ruhanî) olduğu anlamına işaret ettiğini belirttikten sonra; bu âyette Hz. Îsâ hakkında Mesîh kelimesinin bir özel isim olarak kullanıldığı ve özel isimlerde sözlük anlamının taşıdığı sıfatların bulunmasının şart olmadığı fikrini daha kuvvetli bulur (Reşîd Rızâ, III, ). Bazı müfessirler Mesîh kelimesinin İbrânîce’de “mübarek, kutlu” anlamına geldiğini belirterek bu anlam ile “Nerede olursam olayım, o beni kutlu ve bereketli kıldı” (Meryem 19/31) meâlindeki âyet arasında bağ kurarlar (bk. Zemahşerî, I, ).

Âyet-i kerîmede Hz. Îsâ “Meryem oğlu” şeklinde anneye nisbet edilmekte, böylece bir taraftan onun babasız dünyaya geldiğine ve Allah katında özel bir yere sahip olduğuna diğer taraftan da Hz. Meryem’in öteki kadınlara üstünlüğüne işaret edilmektedir (Zemahşerî, I, ; Râzî, VIII, 50). Burada Meryem oğlu buyurularak Hz. Îsâ’yı –hâşâ– Allah’ın oğlu kabul eden hıristiyanlara reddiyede bulunulduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

“İtibarlı” diye çevirdiğimiz vecîh kelimesi “şerefli, itibarlı, yüksek mertebeye sahip” anlamlarına gelir. Hz. Îsâ’nın dünyadaki itibarı peygamberlik ve diğer insanlara üstün olma, âhiretteki itibarı da kendine şefaat yetkisi verilmesi ve cennette yüksek mevkilere konması şeklinde açıklanmıştır (İbn Atıyye, I, ; Zemahşerî, I, ). Bir âyet-i kerîmede Hz. Mûsâ’ya kavminin büyük sıkıntılar çektirdiğine değinildikten sonra onun Allah katında itibarlı (vecih) olduğu belirtilir (Ahzâb 33/69). Hz. Îsâ’nın da ağır ithamlara mâruz kaldığı göz önüne alınırsa, burada revâ görülecek kötü muamelenin onun değer ve itibarına halel getiremeyeceğinin bildirildiği; ayrıca “dünyada da âhirette de itibarlı” buyurularak Hz. Îsâ’nın tebliğ görevi esnasında horlanacak olsa da daha sonra asırlar boyu insanların ona gönüllerinde ulvî bir yer ayıracağı mânasının bulunduğu düşünülebilir. Buna bağlı bir anlam da, onun bu şeref ve itibariyle ilâhî tebliğ görevi ve “kul”luk vasfı arasında sıkı bir irtibat bulunduğu ve insanların ona “tanrı”lık vasfı vermesinin gerçek statüsünde bir değişiklik meydana getirmeyeceğidir.

“Yakın kılınanlar”dan (mukarrabîn) maksat, meleklerden özel konum ve göreve sahip olanlar (meselâ bk. Nisâ 4/), Allah katında yüksek mertebeye lâyık görülen kullar (meselâ bk. Vâkıa 56/88), dünyada yüksek mevki sahibi kişilerden itibar gören insanlardır (meselâ bk. Şuarâ 26/42). Burada da Hz. Îsâ’nın Allah katında çok üstün bir mevkiye sahip olacağı bildirilirken, aynı zamanda onun kulluk sıfatına imada bulunulmaktadır. Bazı müfessirler bu kelime ile onun göğe kaldırılacağına ve meleklerin arasına katılacağına işaret edildiğini belirtirler (meselâ bk. Zemahşerî, I, ; Râzî, VIII, Hz. Îsâ hakkında bilgi için bk. Ömer Faruk Harman, “Îsâ”, DİA, XXII, ; funduszeue.info, “Hz. İsa”, İFAV Ans., II, ).


Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa:

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Hazreti İsa’nın doğumu

Yaklaşık 2 bin yıl önce; bugünkü Filistin topraklarının bulunduğu adı 'doğu taraflarında bir yer' diye geçen bölgede Hazreti Meryem'in oğlu Hazreti İsa dünyaya geldi. Öyle bir doğum ki; insanlık iki bin yıldır bu doğum üzerine konuştu, araştırdı, yazdı, çizdi ancak ne bir mutabakata varabildi ne de bu doğumun sırlarını çözebildi.

İnsanlardan uzakta doğuda bir yerlerde yalnız başına yaşayan Hazreti Meryem bakire olmasına rağmen bir erkek çocuk dünyaya getirdi. O çocuğun adı İsa'ydı…

Bir başka deyişle İsa, bakire bir kadından babasız olarak dünyaya geldi.

Ailesinden ve insanlardan kopan Hazreti Meryem yalnız yaşadığı günlerin birinde; Cebrail (AS) ona insan kılığında göründü. İşte bu an Kutsal kitap Kuran-ı Kerim'de anlatıldı: "Hani o ailesinden kopup doğu taraflarına bir yere çekilmişti. Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti. Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik, o da düzgün bir beşer kılığında görünmüştü." (Meryem Suresi, )

Kutsal kitap Kuran-ı Kerim'e göre Meryem bakireydi ve insanlardan uzakta Filistin toprakları diye tahmin edilen doğu bölgesinde yaşıyordu ve Cebrail ona insan kılığında görünerek şöyle dedi; "ben yalnızca rabbinden gelen bir elçiyim; sana tertemiz bir çocuk armağan etmek için buradayım." (Meryem Suresi 19)
"Meryem doğrusu Allah sana kendinden bir kelimeyi müjdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O dünyada ve ahrette seçkin, onurlu ve saygındır ve Allah'a yakın kılınanlardandır. (Ali İmran Suresi, 45)

Böylece bakire Meryem Hazreti İsa'nın doğumu ile müjdelendi fakat böyle bir haberi üstelik Cebrail'den alan Meryem korkmuş ve Cebrail'e bir soru sormuştu; "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz bir kadın değilken."
Cebrail, Meryem'in bu sorusu üzerine "Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse yalnızca ona 'ol' der ve o da hemen oluverir." (Ali İmran Suresi, 47) dedi.

Hazreti Meryem İsa'ya hamile kaldıktan sonra bulunduğu yerden daha ıssız bir yere gitti orada doğum gibi hassasiyet ve önem gerektiren bir işi, hiçbir tecrübesi olmadan tek başına gerçekleştirdi.

Kutsal kitap Kuran-ı Kerim Hazreti İsa'nın doğumunu Allah'ın kudreti ile gerçekleşen bir olay olarak izah ediyor. Peki Hristiyan dininin Hazreti İsa'nın sırlarla dolu doğumuna getirdiği yorum ne?
Hristiyanların kutsal kitabı İncil zamanla tahrif edildikten sonra insanoğlu tarafından birden çok sayıda ortaya çıkarıldı zamanla ortaya çıkan bu İncillerden bazıları Hazreti İsa'nın doğumuna hiç değinmedi bu sırlı doğuma işaret eden İncillerde ise çok net bir bilgi verilmedi. Ancak yine de Yuhanna, Matta ve Luka İncillerindeki bazı ayetlerde Hazreti İsa'nın doğumu az da olsa anlatıldı.
Luka incilindeki bir ayet ise diğerlerinden farklı olmakla birlikte Hazreti İsa'nın doğumunu Kuran-ı Kerim ile uyuşan bir yorumla verdi.
İşte o ayet: "Meryem meleğe, "Bu nasıl olur, ben erkeğe varmadım ki?" dedi. Melek ona dedi: "Kutsal Ruh (Ruhül-Kudüs) senin üzerine gelecek, en yüce Olan'ın gücü üstüne gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek." (Luka )

Luka incilindeki bu ayette yazılanlar aynı Kuran-ı Kerim'deki gibi Cebrail'in bakire Meryem'e görünüşü ve ona bir erkek çocuğu getirdiğini söylemesi buna karşılık Meryem'in korku ve şaşkınlık dolu tepkisini içeriyor.

Luka incili Hazreti İsa'nın babasız dünyaya gelişini de kabul ederken Kuran-ı Kerim ile uyuşmayan en büyük farkı Hazreti İsa'yı 'tanrının oğlu' olarak tanımalaması.

Bunun haricinde Yuhanna incilindeki nuramalı ayette şöyle deniliyor:
"Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru geldigini görünce şöyle dedi: 'İşte, dünyanın günahını ortadan kaldıran Tanrı Ku-zusu! Kendisi için, 'Benden sonra biri geliyor, 0 benden üstün-dür. Çünkü 0 benden önce vardı' dediğim kişi işte budur."
Ve Matta İncilinde de Hazreti İsa'nın doğumu ile ilgili küçük bir ayrıntı var orada da Meryem'in rahminde oluşan kutsal ruhtan bahsediliyor ve ayet şöyle devam ediyor;
""Meryem'in rahminde oluşan, Kutsal Ruh'tandır. Bir oğul doğuracak, adını İsa (Kurtaran Tanrı) koyacaksm. Çünkül halkı-nı günahlarından kurtaracak olan O'dur." (Matta, )

HAZRETİ İSA NEREDE DOĞDU?

Hazreti İsa'nın doğumu hakkında tartışılan bir diğer konuda doğumun nerede gerçekleştiği. Bu konuda Kuran-ı Kerim ayrıntılı bir yer belirtmezken sadece İsa'nın doğu bölgelerinin birinde dünyaya geldiğini söylüyor. İncil'de ise bu sorunun cevabı biraz daha açık. Matta ve Luka İncilleri İsa'nın bugünkü Filistin topraklarında hatta Beytüllahim kentinde doğduğunu iddia ediyor. Markos İncili ise İsa'nın doğum yeri olarak yine Filistin topraklarındaki Nasırıye kentini gösteriyor.

HAZRETİ İSA NE ZAMAN DOĞDU?

Mucize doğumun nerede gerçekleştiği tam bir sır, insanoğlu iki bin yıldır bu sır üzerinde teoriler geliştirmiş ama hiçbir sonuca varamamış. Bir diğer sır da Hazreti İsa'nın hangi tarihte dünyaya geldiği. Hristiyan dünyası İsa'nın 0 'sıfır' yılında yani Miladın başladığı tarihte doğduğuna inanıyor. Bu tarih konusunda kutsal kitaptalarda net bir bilgi verilmemiş verilen ipuçları var fakat ipuçlarına göre de tarih hem farklı hem de net olarak belli değil. İncil'deki tariflere göre kesin olan bir şey var o da İsa'nın MÖ 4 – Ms 6 yılları arasında doğduğu yani İsa bu 10 yıllık dilim arasında dünyaya geldi bu tezin doğruluğu ise İsa'nın doğduğu dönemde Kral Herodes Arhelas'ın tahtta olması.
MÖ 4 – MS 6 yılları arasında tahtta oturan Kral Herodes Arhelas döneminde İsa'nın doğduğuna inananların sayısı oldukça fazla hem de İslam dünyasının büyük bölümü de bu tarihe inanıyor. Ancak İsa'nın doğumgününü kestirmek gerçekten çok zor bu konuda yapılan bütün araştırmalar bilgi eksikliği nedeni ile yarım kalmış ve kesin bir gün tespit edilememiş. Batı Hristiyanları yani Katolikler İsa'nın doğum gününü 25 Aralık, Doğu Hristiyanları ise 6 Ocak olarak kutluyor. Batı kiliselerinin 25 Aralık'ı tercih etmelerinin sebebi putperest Romalıların 'aydınlık' tanrılarının bu tarihte dünyaya gelmiş olması. Onlara göre İsa aydınlığı getiren tanrının oğlu olarak, tıpkı aydınlık tanrınısının doğduğu günde yani 25 Aralık'ta dünyaya geldi. Doğu kiliseleri ise 6 Ocak tarihini yine bir tanrının doğumgününden esinlenerek benimsemişler. İsa'nın bilinmeyen doğumgününün aynı dine mensup kiliseler tarafından farklı günlerde kabul edilmesinin nedeninin ekonomik olduğunu düşünenler de var. Onlar Noel'e karşı olan Hristiyanlar ve bu gruplar bilinmeyen bir günün dünya çapında kutlanmasına karşı çıkarak, 'Noel kutlamalarının tamamen ekonomik bir sektöre dönüştüğü' fikrini savunuyorlar.

NEWSWEEK VE TIME NE DİYOR?
Newsweek ve Tıme dergileri son sayılarında Hazreti İsa'nın doğumunu kapak yaparak "The Birth of Jesus" yani "İsa'nın Doğumu" başlığı altında bu sırlı doğuma çözüm aradılar. Newsweek dergisi bu konuda üç farklı grup üzerinde yapılan üç anketin sonuçlarını verdi.
Anketlerden birinin başlığı şöyle; "İsa'nın bakire Meryem'den doğduğuna inanıyor musunuz?"
Bu ankete 'evet' cevabı verenlerin oranı %
"İsa'nın tanrı veya tanrının oğlu olduğuna inanıyor musunuz?" başlıklı ankete 'evet' cevabı verenlerin oranı ise %82,
Ve diğer anket o da "İsa'nın Beytüllahim'de melekler tarafından gökten indirildiğine inanıyor musunuz?" bu soruya 'evet' deme oranı ise %
Newsweek dergisinin İsa'nın doğumu konusu ile ilgili yazılan makalesinde de İsa'nın bakire Meryem'den Cebrail vasıtasıyla dünyaya geldiği anlatıldı.

Tıme dergisi ise daha çok iddialar üzerinde durup Hazreti İsa'nın bakire Meryem'den doğduğu tezinin İsa tarafından ortaya atıldığı görüşüne yer verdi. Derginin haberinde 'Meryem bir askerle zina yaptı ve İsa'yı dünyaya getirdi İsa ise yetiştin olduktan sonra insanlara kendisinin babasız olarak dünyaya geldiğini ve tanrının oğlu olduğunu söyledi' yorumu öne çıkarıldı.
Ve dergi dünya çapında aralarında Bartelemeo ve papazların bulunduğu 9 ressamın İsa'nın doğumunu anlatan figürlerine yer verdi.

UZMANLAR NE DİYOR?
ARAŞTIRMACI YAZAR DOÇ. YRD. DİLAVER GÜRER

Araştırmacı Yazar Doç. funduszeue.infor Gürer: "Kronolojik açıdan baktığımız zaman Hazreti İsa'nın yıl önce doğup doğmadını söylemek çok güç. Ancak kuran-ı kerim ve diğer kaynaklara dayanarak Hazreti İsa'nın doğduğu iddia edilen dönemde Hazreti Zekeriya ve Hazreti Yahya'nın yaşadığı bir gerçek buradan yola çıkarak Hazreti İsa'nın yaklaşık yıl önce doğduğunu söyleyebiliriz fakat bu tarih 0 (sıfır) diye bir şey söyleyemeyiz. Üç aşağı beş yukarı doğrudur çünkü şu an bile yaşayan bir çok insanın doğum tarihi kesin olarak belli değil örneğin benim doğum tarihim bile kesin olarak bilinmiyor."

"Hazreti İsa'nın Filistin topraklarında dünyaya geldiği şüphesiz ancak doğduğu şehir Beytüllahim mi yoksa Nazariye mi orası belli değil, aradan yüzlerce yıl geçmiş o dönemki şehirler ile şimdiki şehirlerin sınırları defalarca değişmiştir bunu ispat etmek imkansız."

"İslam inancına göre Hazreti İsa, Hazreti Meryem'den doğmuştur ve Meryem bakiredir, böyle bir doğum da Allah'ın kudretidir. Hristiyanların İsa'nın doğumuna bakış açıları çok farklı ona tanrı veya tanrının oğlu diyorlar biz bunu sadece mecazi olarak kabul edebiliriz yani nasıl toprak ana ya da devlet baba gibi tabirlerimiz varsa İsa'ya da mecazi anlamda Allah'ın oğlu diyebiliriz. Çünkü Hazreti İsa 'ruhullah'tır yani Allah'ın ruhu."

MEDYUM MEMİŞ
"Kesinlikle Hristiyanların iddia ettikleri gibi Hazreti İsa Allah'ın oğlu değildir, bütün insanlar Allah'ın kuludur ve Hazreti İsa da onun peygamberlerinden biridir. Hazreti İsa Hazreti Meryem'in rahmine nur olarak gelmiştir ve babasız doğmuştur. Hazreti İsa'nın nerede doğduğu tam olarak bilinmiyor ancak genellikle bütün peygamberlerin Ortadoğu ve Arap Yarımadası'nda doğduklarını düşünürsek Hazreti İsa'nın da Filistin topraklarında doğmuş olma ihtimali yüksektir. Hazreti İsa'nın doğum tarihi ile ilgili olarak söylenen her şey ise yanlıştır. Şu an Hazreti İsa ikinci kat semada yaşamaktadır ve bir gün yere inecektir."

AYTUNÇ ALTINDAL / ARAŞTIRMACI YAZAR

"İsa'nın yaşayıp yaşamadığı bile şüpheli, bunun hakkında bile kesin bir belge ortada yok bu nedenle İsa'nın nasıl, ne zaman ve nerede doğduğunu söylemek imkansız. İncil'de İsa'nın Nasırıye kentinde doğduğundan bahsediyor halbuki bu kent şu an yeryüzünde yok ve böyle bir kent hiçbir zaman bulunamadı. Beytüllahim kenti Hazreti İsa'nın doğum yeri olabilir ancak bunu da söylemek güç. Diğer taraftan İsa'nın doğumu yaklaşık olarak MÖ yıllarına denk gelir diyebiliriz, İsa'nın doğumgünü olduğu söylenen 25 Aralık tarihi ise tamamen yanlıştır çünkü o tarih İsa'nın doğduğu dönemdeki tahtta bulunan kralın doğum tarihidir. Benim görüşüme göre 3 tür İsa vardır bunlar 'tarihsel İsa', 'İncilde tanıtılan İsa' ve 'mitolojik İsa'dır'. İnsanlar bugün bu üç İsa'dan birine inanıyor."

HİDAYET IŞIK / İLAHİYATÇI

"Kuran-ı Kerim Hazreti İsa'nın sadece doğum şeklini anlatıyor, doğum yeri ve tarihi ile ilgili bir bilgi yok, Luka İncilinde Hazreti İsa'nın doğum yeri var o da Beytüllahim kenti ancak burada da tarih ile ilgili bir bilgiye rastlanmıyor. Farklı kaynaklardan ulaşılan bilgilere göre İsa'nın MÖ 4 – MS 6 yılları arasında doğduğunu söyleyebiliriz. Hristiyanlar İsa'nın doğumgününü de 25 Aralık ya da 6 Ocak olarak belirlemişler oysa bu iki tarih de yanlış, Hazreti İsa'nın doğumgünü kesinlikle bilinmiyor."

PROF. DR. ALİ ERBAŞ / İLAHİYAT PROFESORÜ
"Hazreti İsa'nın doğum tarihi MÖ 6 – MS 4 yılları arasındaki dilimdedir ancak Hazreti İsa'nın doğumgünü olarak 25 Aralık ya da 6 Ocak tarihlerini vermek çok güç hatta imkansız çünkü dini kaynaklar ve tarih kitaplarına göre Hazreti İsa'nın doğduğu mevsimin kış olması imkansız, Luka incilinde Hazreti İsa'nın doğduğu mevsimde kırlarda koyun otlatıldığından bahsediliyor ancak o dönemde bölgede kış mevsiminin çok sert geçtiği ve çobanların kırlarda koyun otlatmasının imkansız olacağı görüşü göz ardı edilemez bir gerçek. Hıristiyanlık'ta gerek Hz. İsa'nın ve gerekse diğer dini şahsiyetlerinin yapılması, bunların kiliselerde ve benzeri yerlerde sergilenmesi konusu uzun yıllar boyunca din adamları arasında tartışılmıştır. Hatta konuyla ilgili hıristiyanlık'ta "ikonoklazm„ terimi ortaya çıkmıştır. Yani dinî figürler ya da resimler için özel bir isim olarak "ikon„ kelimesi kullanım alanına girmiştir. II. İznik Konsili'nin () en önemli tartışma konularından birisi bu olmuştur. Batı Kilisesi bu konuya pek sıcak bakmazken, doğu Kilisesi ikonların kilisede bulundurulması ve hatta onlara saygı ve ta'zimde bulunulmasının gerekliliğini ileri sürmüştür. Netice itibariyle günümüzde Katoliklerde de caiz olmakla birlikte özellikle Ortodokslarda kiliseler adeta bu tür resimlerle doludur ve onların önünde saygı ve ta'zimde bulunmak teşvik edilen bir husustur. Protestanlarda ise bu tür anlayışlara yer verilmez."

ABDÜLAZİZ BAYINDIR / İLAHİYATÇI
"Hazreti İsa Kuranı Kerim'e göre babasız dünyaya gelmiştir, Allah Hazreti İsa'nın doğumunu Hazreti Adem'inkine benzetir yani Hazreti İsa'nın doğumu bir mucizedir ve Hazreti İsa, Allah'ın ruhudur. Hıristiyanlar İsa'yı daha sonra Allah'ın oğlu ve Allah'ın kendisi, gerçek Tanrı ve Gerçek İnsan kabul ederek akıl dışı tanımlamalara konu yapınca doğumu ile ilgili farklı tanımlamalar da yapmışlardır."

TURGAY ÜÇAL / PRESBİTERYEN KİLİSELERİ RUHANİ KURUL BAŞKANI
"Hazreti İsa'nın doğumu özellikle hristiyanların reform anlayışına göre tevratın daha başında 'kadından doğan insanlığa kurtuluş getiren' diye bahsedilen doğum bize göre aynı İslam inancında olduğu gibi bakire bir kadından mucize bir doğumdur. İslam ile Hristiyanlık arasında kağıt üzerinde Hazreti İsa'nın doğumuna ilişkin bir fark yoktur biz İsa'nın bakire bir kadından babasız dünyaya geldiğini ve onun Allah'ın ruhu olduğuna inanıyoruz, İslam da bunu söylüyor ancak biz Hristiyanlar İsa'nın sadece peygamber değil peygamber üstü olduğuna inanıyoruz bize göre nasıl Tarkan'ın kasedini dinlerken ne dinliyorsunuz diye sorulduğunda o kasete 'Tarkan' cevabını veriyorsanız İsa'nın varlığı buna benziyor. Biz İsa'nın tevratta vaat edildiği gibi yüzyıllar sonra tanrının bir mucizesi ve ruhu olarak geldiğini ve gerçekleşen vahyin bir bedene yüklendiğini düşünüyoruz. İslam ile örtüşen bir başka ortak noktamız da İsa'nın doğumgünü konusu. Biz İsa'nın ne 25 Aralık'ta ne de 6 Ocak'ta doğduğuna inanıyoruz bu tarihsel ve dinsel kaynaklara göne imkansız çünkü İsa kış mevsiminde doğmamıştır. Ancak Roma İmparatorluğundan kalma bir gelenek olan 25 Aralık'ta yapılan kutlamalarda biz İsa'nın doğum gününü değil bize vaat edilen bu muhteşem doğum gerçekleşti diye tanrıya ham dediyoruz ve bunu kutluyoruz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası